Sunday, 10 April 2011

Karsilikli Yazisma--10/02/2009-08/12/2010


paslıçivi
10-02-2009, 06:49
Ben kimim, neyim? Bu soruyu hiç kendinize sorduğunuz oldu mu?

farkındalığın başlangıcında kim, ne olduğunuzu bilmeniz gerekiyor

Ben Ahmet beyim
Hayır o ebeveynlerinizin size koyduğu, insanların sizi tanıması için bir isim

Ben türküm
hayır o sizin doğduğunuz toplumdaki yapay bir sınıflandırma

ben müslümanım
hayır o sizin doğduğunuz toplumda atalarınızın sizin saf bilincinizin üstünde giydirdiği bir giysi

ben öğretmenim
hayır o sizin mesleğiniz

ben anneyin babayım
hayır o varoluşunuzun devamı için insan soyunun sana verdiği bir kategori

ben insanım
hayır o insanların algıyabildikleri canlılar arasında yaptığı bir sınıflama çeşidi

ben tereyağından çok iyi kıl çeken, duran toplara mükemmel vuran biriyim
hayır onlar sizin yetenekleriniz

Gerçekten siz kimsiniz, nesiniz? Bunun farkında mısınız?

Yukarıdaki sorabileceğiniz tüm sorular bittiğinde ve verebilecek cevabınız olmadığında siz osunuz işte

Varlıksınız, oluşsunuz, varoluşsunuz, saf bilinçsiniz, gerçek çekirdek, tohumsunuz..

paslıçivi
10-02-2009, 06:56
Nesiller boyu akvaryumda yaşama merhaba deyip bu akvaryumda ölen balıkları düşünün. Bazen onları gördüğünüzde üzülürsünüz, küçük bir camdan dünya içine hapsedilmişlerdir, camdan kavanozun katı ve keskin sınırları içinde bir oraya bir buraya yüzüp dururlar.

Sakın onlar için üzülmeyin, onların keyfi yerindedir, çünkü dışarıdaki büyük okyanustan habersizdirler ve işin en kötüsü habersiz olduklarının bile farkında değillerdir.

Akvaryumda yaşama merhaba dedikten sonra çevreyi ve çevresindekileri keşfe çıkarlar. Zaman içerisinde yaşamın bu kavanozun kalın duvarlarından ibaret olduğu bir zihin (hafıza) gelişir ve bunu mutlak gerçekmiş gibi algılayıp(inanç) yukarıdan kendisine düzenli yem atanı da tanrı ilan edip yaşamına huzurlu bir şekilde devam eder.

Zaman zaman akvaryumda sayıları arttığında birbiriyle yer ve yem için mücadeleye girerler, bazen de yukarıdaki yem atmayı unuttuğunda sıkıntıya düşer, birbirlerini daha çok yerler, üzerler.

Oysa dışarıda sonsuz bir okyanus vardır ama bir çoğu ya da tamamına yakını bunun farkına bile varamadan akvaryumda ölüp giderler.

karadenizli
10-02-2009, 13:53
paslı çivi nedir o zaman bizim hayatımızın amacı bu senin yaptığın edebiyatları senden çok öncede yapıyorlardı merak etme boşver sen bu işleri amacımızı söyle

Birde benim bir akrabam var çok sinir oluyorum-oda müslüman-öldürmeyi düşünüyorum ama Allah en büyük günhlardan sayıyor öldüremiyorum ama eğer senin ideolojine geçersem o adamı öldürmek için önümde hiç bir engel kalmayacak.

Peki beni ne ile korkutuyorsun o adamı öldürmemem için bana ne vaat ediyorsun

placebo
10-02-2009, 16:05
paslı çivi nedir o zaman bizim hayatımızın amacı bu senin yaptığın edebiyatları senden çok öncede yapıyorlardı merak etme boşver sen bu işleri amacımızı söyle

Birde benim bir akrabam var çok sinir oluyorum-oda müslüman-öldürmeyi düşünüyorum ama Allah en büyük günhlardan sayıyor öldüremiyorum ama eğer senin ideolojine geçersem o adamı öldürmek için önümde hiç bir engel kalmayacak.

Peki beni ne ile korkutuyorsun o adamı öldürmemem için bana ne vaat ediyorsun

Sevgili Karadenizli,sen bu kadar canisin ve sadece Allah yüzünden adam öldürmeyeceksin,öylemi??Hiç zannetmiyorum..Bence sen kendi iç sesini bir dinle önce..Şimdi otur ve o sevmediğin adamı öldürdüğün sahneyi canlandır gözünde..Senin elinde bir bıçak olsun..Ve onun üzerine yürüyerek karnına saplıyorsun bir cani gibi..Kan,dehşet,kurbanının yüzündeki acı ifadesi,korkusu,"beni öldürme"diye sana yalvarırcasına bakması,bu kişinin çoluk çucuğu ve karısını gözünün önüne getir..Şimdi söyle öldürebilir misin??..Akıl ve vicdan herkeste olduğu gibi sende de var..Bunu asla yapamazsın,tabii ruhsal bir hastalığın yoksa eğer ki,buna ihtimal vermiyorum..

Sevgiler..

evrensel-insan
10-02-2009, 16:32
Saygideger paslicivi;

Zannedersem, sitede ilk defa; benim mantigima yonelik bir yazi cesidiyle karsilastim. Umarim, bu tip yazilarinizin devami gelir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Ratiönalism
10-02-2009, 16:45
Sevgili Karadenizli,sen bu kadar canisin ve sadece Allah yüzünden adam öldürmeyeceksin,öylemi??Hiç zannetmiyorum..Bence sen kendi iç sesini bir dinle önce..Şimdi otur ve o sevmediğin adamı öldürdüğün sahneyi canlandır gözünde..Senin elinde bir bıçak olsun..Ve onun üzerine yürüyerek karnına saplıyorsun bir cani gibi..Kan,dehşet,kurbanının yüzündeki acı ifadesi,korkusu,"beni öldürme"diye sana yalvarırcasına bakması,bu kişinin çoluk çucuğu ve karısını gözünün önüne getir..Şimdi söyle öldürebilir misin??..Akıl ve vicdan herkeste olduğu gibi sende de var..Bunu asla yapamazsın,tabii ruhsal bir hastalığın yoksa eğer ki,buna ihtimal vermiyorum..

Sevgiler..

Ben karadenizli den tırsmaya başladım yaa:( Kafir diye beni öldürmeye kalkışmasın:(

karadenizli
10-02-2009, 16:55
Sevgili Karadenizli,sen bu kadar canisin ve sadece Allah yüzünden adam öldürmeyeceksin,öylemi??Hiç zannetmiyorum..Bence sen kendi iç sesini bir dinle önce..Şimdi otur ve o sevmediğin adamı öldürdüğün sahneyi canlandır gözünde..Senin elinde bir bıçak olsun..Ve onun üzerine yürüyerek karnına saplıyorsun bir cani gibi..Kan,dehşet,kurbanının yüzündeki acı ifadesi,korkusu,"beni öldürme"diye sana yalvarırcasına bakması,bu kişinin çoluk çucuğu ve karısını gözünün önüne getir..Şimdi söyle öldürebilir misin??..Akıl ve vicdan herkeste olduğu gibi sende de var..Bunu asla yapamazsın,tabii ruhsal bir hastalığın yoksa eğer ki,buna ihtimal vermiyorum..

Sevgiler..

Sayın placebo o adamı öldürmemem için bana gösterdiğiniz her sahnenin içinde ruh,vicdan ve duygu var bunların hiçbirini materyalizm zaten kabul etmiyor bunları kabul edenler yine bizleriz.

Ama burada sizin açınızdan var olan çelişki şudur hem çok duygulu insanlarsınız hemde bunu reddediyorsunuz ve bu gibi duyguları seküler bir bakış açısıyla açıklamaya çalışıyorsunuz.

öyle bir adam yok misal verdim sadece:)

çakırcalı
10-02-2009, 16:58
Ben, değer olarak içinde bulunduğum evrendeki diğer her hangi bir molekül yığınından farkı olmayan ve şartları yerine geldiğinde ayrışacak olan ve "Ben kimim, neyim?" diyebilme yetisine sahip bir molekül yığınıyım. Bu yetiyi bu yönde kullanıp kullanmama yetisine de sahibim ve kendime bir takım olağanüstü değerler atfedip de "Ben kimim, neyim?" sorunu yaşamıyorum.

çakırcalı
10-02-2009, 17:07
... o adamı öldürmemem için bana gösterdiğiniz her sahnenin içinde ruh,vicdan ve duygu var bunların hiçbirini materyalizm zaten kabul etmiyor bunları kabul edenler yine bizleriz.

Sözü edilen sahnenin içinde "din" değil "akıl-mantık" var. Dinin olduğu yerde kameralar karşısında insanlar "allahu ekber" denerek şov yapılabilir ama aklın-mantığın olduğu yerde değil bu tür şovlar yapılması, bu tür şeyler akla bile gelmez. Çünkü akıl-mantık denen şey, beraberinde "ahlak"ı da getiriyor.

İnsan-akıl-ahlak, birbirini tamamlayan kavramlardır. Burada "İnsan" derken, "allahu ekber" diyebilme yetisini kazanmış homo-erectuslardan bahsetmiyorum tabii.

karadenizli
10-02-2009, 17:28
Sözü edilen sahnenin içinde "din" değil "akıl-mantık" var. Dinin olduğu yerde kameralar karşısında insanlar "allahu ekber" denerek şov yapılabilir ama aklın-mantığın olduğu yerde değil bu tür şovlar yapılması, bu tür şeyler akla bile gelmez. Çünkü akıl-mantık denen şey, beraberinde "ahlak"ı da getiriyor.

İnsan-akıl-ahlak, birbirini tamamlayan kavramlardır. Burada "İnsan" derken, "allahu ekber" diyebilme yetisini kazanmış homo-erectuslardan bahsetmiyorum tabii.

Çakırcalı ben insanlarla tartışırım moleküllerle tartışmam İlk önce kendini insan yerine koy ondan sonra......

placebo
10-02-2009, 17:38
Sayın placebo o adamı öldürmemem için bana gösterdiğiniz her sahnenin içinde ruh,vicdan ve duygu var bunların hiçbirini materyalizm zaten kabul etmiyor bunları kabul edenler yine bizleriz.

Ama burada sizin açınızdan var olan çelişki şudur hem çok duygulu insanlarsınız hemde bunu reddediyorsunuz ve bu gibi duyguları seküler bir bakış açısıyla açıklamaya çalışıyorsunuz.

öyle bir adam yok misal verdim sadece:)

Duygular tabii ki var..Bunu kim söyledi?..Ancak bahsedilen bu duygular, metafiziksel değil tamamen maddesel bir organ olan beyin ve içeriğini oluşturan ve yine maddelerden oluşmuş çeşitli beyin bölgeleri, sinir ağları,hormonlar ve uyaranlarla oluşturuluyor..

Bilişsel sinirbilim diye bir dal var... Bu dal, beynin işleyişini kısmen görmemizi sağlayan beyin görüntüleme teknolojisindeki onlarca yıllık gelişmeler sayesinde ortaya çıkmış..Siz bunları tutup çöp diye bir kenara atarsanız olmaz ki..Bir ton insan bunları anlayabilmek için senelerce çalışmalar yapıyor,çırpınıyor ve bilgiyi ortaya çıkarıyor..Biraz emeğe saygı duymak ve öğrenmek gerekir diye düşünüyorum..

Mesela hayatta kalmamızı sağlayan korku duygusu nasıl oluşur sana bir örnekle tarif edeyim ;Beyindeki amigdala kütlesinin, korkmamız gereken şeyleri öğrenmek ve hatırlamak gibi iki önemli görevi var..Birbirine bağlantılı iki bölümden oluşuyor ve bademe benziyor.. amigdala olarak isimlendirilen bu sinir kümesi beynin sağ ve sol taraflarındaki temporal lobun altında bulunuyor ve bir şebeke merkezi gibi çeşitli kaynaklardan gelen bilgiyi koordine ediyor..Çevreden girdi topluyor onlara duygusal anlam yüklüyor ve uygun cevabı harekete geçiriyor..Merkezi sinir sisteminin hormonlardan sorumlu parçası olan hipotalamustan kalp atışı, kan basıncı gibi vücudun çevreye gösterdiği tepkilerle ilgili bilgiyi alıyor ve beynin önündeki anlamlandırma bölgeleriyle ve ardından önemli bir hafıza merkezi olan hipokampüs ile iletişime geçiyor.. Mesela trafikte önüne bir araba çıktı, sen daha fark etmeden korkuyu hissedersin..Beyninin görsel kısmının,daha görmesine bile fırsat kalmadan, amigdalan ile kriz sistemin arasında sinyaller gezinmeye başlar..Gördüğün gibi hepsi materyal şeyler..Allah tarafından nasıl oluşur onu anlayabilmiş değilim??Sen de bunun açıklamasını yaparsan sevinirim sevgili Karadenizli..Bana bir görüş sun..

Sevgiler

çakırcalı
10-02-2009, 17:58
Çakırcalı ben insanlarla tartışırım moleküllerle tartışmam İlk önce kendini insan yerine koy ondan sonra......

Sen kendini insan yerine koydun da ne değişti? Allahuekber diyebilmenin, insanları bıçakla öldürmenin, kamera karşısında insan keserek şov yapmanın, insanlık için dinin akıldan-ahlaktan daha önemli olduğunu söylemenin ötesine geçemedikten sonra...

Oysa senin, kendimi molekül yığını olarak görüyorsam seni de molekül yığını olarak gördüğümü ve bu bilinçle seni muhatap aldığımı anlayabilmen gerekirdi, aynı molekül yığını olsaydık eğer. (Tabii bunu ANLAyabilmek için ANLAK gerek; neyse...)

"Sen, moleküllerle konuşmayan bir homo-erectussun, ben homo-erectuslarla da konuşan bir insanım" diyor muyum sana?

karadenizli
10-02-2009, 18:01
Senin bu açıkladığın sistemi allah yaratmışır O her şeye sebepler dairesi yükler Bu anlattığın sistemi yaratcıya bağlamassan nasıl açıklayacaksın.yoksa bunları şuursuz maddelermi yapmış yaratmış neden hep bizim lehimize olan şeyleri yapıyorlar akla gelecek ilk soru budur ben bu soruyu yanıtlıyorum ama sen hiçbir yanıt vermiyorsun olmuş bir kere diyorsun böyle saçmalık olurmu.

Bu anlattığın sistem hakkında aklıma filibeli ahmet hilminin amak-ı hayalinden güzel bir hikaye aklıma geldi;

Bir insan hayal gücüyle karıncaların bulunduğu yere düşüyor onların boyutlarında ama görüyorki bu karıncalar tuhaf tabiat olaylarından bahsediyorlar ve bu tabiat olaylarını açıklamak için de karınca bilim adamlarına başvuruyorlar.Bu ansızın gelen yağmur selinin nedeni şuymuş;Bulundukları yerde bir at arabası duruyor hayvanlar boyunlarında asılan torbadan yem yiyorlarmış Bu atlar aniden işemeye başlayınca bu karıncalarda bu sıcak selin nerden geldiğini anlayamıyorlarmış ama karıncaların kütüphanelerindeki bir eserde bunun nedeni şöyle yazıyormuş;

"Garip arazide öyle güçlü bir elektriklenme varki bazen birdenbire bu elektriklenme şiddetleniyor ve havanın yoğunlaşmasına sebep oluyor böylece bulutlardan acayip bir sel boşanıyor":)

Ne kadar komik değilmi işte bizim ne kadar basit ve komik bir şekilde açıkladığımız bu olayı güya bilimsel ve ciddi bir şeklde açıklayan karıncaların haline acımayalımda ne yapalım.

placebo
10-02-2009, 18:27
Tabii tabii..Senin bu karıncaları biz insanlık olarak çok çok aşmış durumdayız..Araştırma yapmak,öğrenmek gereksiz ve önemsiz, oturalım kıçımızın üzerine!!...Nasılsa herşeyi Allah yaratmış,bizim aklımız almaz deyip çıkalım işin içerisinden..Siz bunları küçümsüyor ve inanmıyorsanız neden bilimin nimetlerinden faydalanmaya kalkıyorsunuz o zaman..Neden hasta olunca doktorlardan medet umuyorsunuz??Allah'a söyleyin de iyileştirsin veya gidin bir iki koruyucu muska yazdırın...Cep telefonu,hele hele bilgisayarı neden kullanıyorsunuz ki,bu elektronik sistemin işlevi insan beyninin çalışma sistemine benzer...Bunları bulup insanlığın hizmetine sunanlar düşünen insanlar..Hele hele doktorlar ve tıp sektörü çalışanları eğer, "Allah her şeye bir çare bulur ,oturup duralım "deselerdi neler olurdu siz tahmin edin..Bundan sonra size doktora gitmeyi,teknolojik ve bilimsel her şeyi yasaklıyorum.:D..Önce kullanmayı hak edin bakalım..Madem biz karıncalarız ve hiç bir şey bilmiyoruz,sizde bunlara inanmayıp,kullanmayacaksınız o zaman..

karadenizli
10-02-2009, 18:54
Hiçbirşey yapmayalım oturalım dediğimide nerden çıkarıyorsun.

Ben sadece bir noktaya dikkat çekmek istedim mesela sen o korkunun açıklamasını yaptın ya işte burada karıncaların yaptığıyla birleştin sadece bunu demek istedim altından kalkamayacağı konularda bilim illa birşey söylüyor saçmada olsa illa konuşacak.doktorla,cep telefonuyla alakası yok kimsede bunları yasaklayamaz

Ama bu kitap çok değerlidir okumanı tavsiye ediyorum.

evrensel-insan
10-02-2009, 19:04
Saygideger karadenizli;

Gordugum kadariyla; bazen, "karadeniz inadi"n tutuyor. Birde buna; dini mentalite sabitligin eklenince; hem icinden cikilmaz bir hal aliyor, hemde mantigin yerini; duygular aliyor.

Karadenizli; saygi demek; "farkin farkina varmak, ne farki ayirmak, ne de farki gormemezlikten gelmek demek " bilmem, anlatabildim mi?

Saygilarimla;
evrensel-insan

karadenizli
10-02-2009, 19:15
Sayın evrensel insan duyguları hepten reddederseniz tartışma bir yerde tıkanır.Kime saygısızlığım olmuş en azından saygısızlık yapmamaya çalışıyorum.

Ama karadeniz inadında haklısınız:)

paslıçivi
10-02-2009, 21:04
paslı çivi nedir o zaman bizim hayatımızın amacı bu senin yaptığın edebiyatları senden çok öncede yapıyorlardı merak etme boşver sen bu işleri amacımızı söyle

Birde benim bir akrabam var çok sinir oluyorum-oda müslüman-öldürmeyi düşünüyorum ama Allah en büyük günhlardan sayıyor öldüremiyorum ama eğer senin ideolojine geçersem o adamı öldürmek için önümde hiç bir engel kalmayacak.

Peki beni ne ile korkutuyorsun o adamı öldürmemem için bana ne vaat ediyorsun

sevgili karadnizli

yaşamın bir amacının olduğu sana giydirilmiş bir zihindir.. Yaşamın mutlaka bir amacımı olmalı..

yaşamın bir amacı olduğunu düşünüyorsan bunu sen bulacaksın.. başkalarına sorma.. başkaları senin adına insanlık tarihinde yüzlerce binlerce amaç(din) ürettiler.. hangisi hakikat.. hepsi seni kullandılar.. hiçkimsenin senden bir üstünlüğü yok..

sana giydirilen zihinden arınman lazım.. sen şu an yalancı bende yaşıyorsun.. bu derin uyku halidir.. gerçek bene, çekirdeğe, merkeze ulaşmaya çalış.. cevaplar orda..

oraya ulaştığında taraf-karşıtaraf olmayacaksın zaten.. diğer insanları öldürmen için hiçbir neden kalmayacak..

paslıçivi
10-02-2009, 21:16
çekirdeğe ulaştığınızda varoluşun size armağan olarak verdikleriyle karşılaşırsınız..

bunlar sizi öylesine tatmin edici bütünleştiricidir ki yalancı mutluluk için birilerine, bir gruba, bir inanç grubuna, bir millete, bir futbol takım taraftarlığına, siyasi bir görüşe dahil olma ihitiyacı duymazsınız..

varolan yetileriniz algılarınız sezgileriniz sizi fazlasıyla tatmin eder..


ve bilebildiğiniz yere kadar biliyorsunuzdur, bunun sınırına geldiğinizde çok rahat bilmiyorum kardeşim diyebilirsiniz..

bu sizde bir boşluk bir huzursuzluk yaratmaz, aksine kendin olmanın, tekbaşınalığın, özgürlüğün ne olduğunu çok net olarak görür ve algılarsınız..

bilinmeyenler sizde sadece meraktan öteye gitmez..

herhangibirine sarılıp o hakikatmiş yanılgısına düşmezsiniz..

çünkü zaten hakikati bulmuş ve güvenle, hiç şüphesiz yaşıyorsunuzdur..

bambaşka bir yaşam başlar..

yaşam bir kutsama ve kutlamaya dönüşür..

tanrı değil tanrısallığı algılamaya başlarsınız..

müthiş bir coşku, cesaret ve sevgi dünyasının içinde bulursunuz kendinizi..

önce kendinizi sevmeyi öğrenirsiniz..

bu kendini sevme bir süre sonra taşar, tüm evreni sevmeye başlarsınız..

kendisini sevmeyen bir insan hiç kimseyi gerçek anlamda sevemez..

kendisinden nefret eden insan tüm canlılardan nefret eder ve intikam almaya çalışır..

paslıçivi
10-02-2009, 21:17
bir dini inançtan ateizme kadar olanların hepsi inançtır..

yani bilinmeyenden sonra varolan bir görüşü hakikat sanma yanılgısı, derin uykusudur..

insanlar bu dünyada gördükleri yaşadıkları deneyimledikleriyle, bilinmeyeni mantık yoluyla bulabileceklerini inanma yanılgısına girerler..

ateizm bu tabakanın ya da bu bilinç seviyesinin en üstüdür.. ama bir inançtır..

Daha önce de bahsettiğim gibi ateizmden bilmiyoruma geçiş zaten öze inme gibi bir şeydir..

o tabakanın delinmesi aşılması çok zordur..

bir sıçrama bir aşkınlık gerekir..

orayı geçtiğinizde zaten yerçekimi kalkar, hafifler ve özgürleştiğinizi çok güzel algılarsınız..

paslıçivi
10-02-2009, 21:18
lastik topun dışından merkezde bilyeye kadar olan katmanları hepsinde el kararı göz kararı biraz ego vardır..

doyumsuzluk tatminsizlik üzerine varlığını sürdürür.

çekirdeğe yapışan yerde bile biraz vardır..

buraya kadar gelmiş olan insanlar vardır..

kendilerine peygamber denmektedir..

paslıçivi
10-02-2009, 21:19
bu peygamberin oluşturduğu bir kar tanesinin çığa dönmesinde..

bazı kar taneleri bu çığın altından kurtulmak için öze inmeye çalışırlar..

gelebildiği nokta yine çığın en üst tabakasıdır ama çığın gücünden kopamaz..

onlara da ermiş denir..

bu peygamberlerin ermişlerin arkasında yine boy boy küçük çığcıklar oluşur..

onlar günümüzün salya sümük ağlayan tarikar liderleri şıhlar şeyhler yani küçük peygamberciklerdir..

tüm inanç çeşitlerinde bu tarz insanlar vardır..

sadece islamiyette değil.. araştırın görün..

bu peygambercikler çok önemli değildir ama arkalarına binleri milyonları katarak o tatmin olmaz egolarını doyurmak için binbir şekle bürünürler..

sizin kanınızı ruhunuzu emmek için..

ve diğer tüm peygamberciklere pek sıcak bakmazlar, hepsi onun rakibidir..

diğerine giden her mürit onun için bir kayıptır da ondan..

tüm dünya çobanlar ve onun etinden sütünden faydalandığı sürüler halinde mutlu bir şekilde dönmektedir..

uyku çok ama çok derindir...

paslıçivi
10-02-2009, 21:21
öze yaptığınız bu yolculukta artık bambaşka bir kişi olursunuz..

capcanlı, sevgi, cesaret, coşku dolu biri olmaya başlarsınız..

bu sizde diğer insanları çeken sanki bir manyetik alan oluşturur..

bu tür insanların çok değişik çekim güçleri vardır..

etkisinde kalmanız çok doğaldır..

ne söylerlerse inanma eğilimine girersiniz..

onu üstün ilahi bir varlık gibi algılama yanılgısına düşersiniz..

o kişi de egosuna yenik düşerse şayet..

yeni dinler yeni mezhepler yeni tarikatlar olması işten bile değildir..

yaptığı insanlığı korkutarak çok güzel derin ve ince sömürü işlemidir..

bunları çeperde yaşarken algılayamaz göremezsiniz, çünkü uykudasınızdır..

ama öze inmeye başlayınca o sihir kaybolur, gözünüzdeki kalbinizdeki perde kalkar..

hakikatleri görmeye başlarsınız..

paslıçivi
10-02-2009, 21:22
şimdi bu yukarda yazdığım yenilir yutulur olmayan şeyler için eminim bir çok kişi savunma ve saldırıya geçecektir..

Sen nerden biliyorsun, senin de bir rüyada olmadığını nerden bilelim..

haklısınız, bilemezsiniz..

ben zaten bana inanın demiyorum..

en karşı olduğum şey birinin bilinenin ötesindeki iddialarına inanmak..

meditasyonu hakkıyla yapın, binlerce yılın pisliğin çöpün tozundan arının..

olayı kendiniz görün..

kimsenin peşinden gitmenize gerek yok..

hepiniz içinizde bir musa bir isa bir muhammed bir krishna bir budasınız zaten..

onların şeyinde mavi boncuk yok..

onlar da sizin gibi sizden hiç farkı olmayan insanlar..

gitmeniz gereken kendinizdir, içinizdeki özdür, safbilinçtir..

bu tam bir uyanıklık halidir..

paslıçivi
10-02-2009, 21:23
insan egosunun kölesi olarak yaşadığı sürece tatmin olmaz..

mısırlı firavunlar her türlü zenginliğe güce mevkiye sahipti..

zaten bir tanrı gibi yaşıyorlardı..

ama egoları bununla yetinmedi kendilerini tanrı ilan ettiler..

isariloğulları o dönemin mısırda yaşayan ikinci sınıf insan köleleriydi..

özgür değillerdi, en ağır işlerde çalışıyorlar ama yemekleri yatakları sağlanıyordu..

ama yaşadıkları hayat herkesin katlanabileceği bir yaşam değildi..

bir güce bir lidere ihtiyaçları vardı..

karşılarında hem maddi hem manevi çok büyük bir güç düşman vardı..

bu firavundu ve kendisini tanrı ilan etmişti..

bununla mücadele için aynı ilahi güce ihtiyaç vardı..

ve bu musanın tanrısı oldu..

yaşadıkları zorluklar musayı ben tanrının elçisiyime kadar getirmiştir..

sonra işin içine efsaneler de eklenince..

gerisini biliyorsunuz zaten...

paslıçivi
10-02-2009, 21:26
meditasyon yeni bir olay değil zaten... binlerce yıldır bilinen ama hakkıyla yapılamayan bir arınma işi..

daha doğrusu hiç bir şey yapmama işi, özellikle düşünme.. Çünkü zihinde, zamanda yaşanıldığı için insanoğlunu düşüncesiz bir anı bile yok.. zihin ya geçmişte ya gelecekte.. Anda değil yani..

burda katılmadığınız görüşler sizin inanç kapsamına girenler..

karşınıza dünyaya çok önemli hizmet ve buluşları olmuş her alandan 10 tane dünyanın IQ'su en yüksek 10 tane bilim adamı da getirsem katılmayacaksınız.

bu adamların çoğunluğu hıristiyan(avrupa amerika) budist(japonya vs) ve ateist yani gayrimüslim olacaktır.. Bu adamların her türlü iliminden hizmetlerinden yararlanacaksın, way be adamlar yapmış anasını satayım diyeceksin..

ama adamlar senin kutsal kitabını, elçini, inancını hikaye boş iş, hikaye olarak yorumlayacaklar.. Sen onları gerçeği, hakikati görememekle suçlayacaksın..

ama sen bir dağ mezrasında daha iki kelimeyi bir araya getiremeyen, ne tür bir canlı olduğunu dahi idrak edemeyen, okuma yazma bilmeyen, anabasından öğrendiğiyle "elhamdülillah müslümanım" diyen adamı bağrına basacaksın..


durum bu kadar basit, uyku bir o kadar derindir..

paslıçivi
10-02-2009, 21:33
insan olmaktan çıkmak..

şöyle biraz yeryüzünden yükselin ve yukarıdan aşağı bir bakın..

tek bilinçli canlı şu an insan gibi mi yaşamaktadır..

dediğiniz gibi çocuk bir tohumdur, saf bilinçtir, tohumun çatlaması ve filizlenmesi gerekir.. ve sonunda meyve vermesi gerekmektedir.. başkası meyvelerinden yesin diye..

Bugün saf çocuğa verilen eğitim, inanç, kurallar, şartlandırmalar bu tohumu bir daha geriye dönmemek üzere derinlere gömmektir..

insanın tohumunun çatlaması bir katır gibi çok bilgi öğrenmesiyle eğitilmesiyle şartlanmasıyla olmaz..

çünkü tohum dediğimiz şey bir tek insanda olan bilinçtir..

insanın büyümesi gelişmesi bu bilinç seviyesinin artmasıyla olur..

bunun tek yolu da varolan bu safbilincin farkına varıp onu su yüzüne çıkarıp çatlatmaktır.. bu basitçe olmaktır..

insanoğlu binlerce yıldır yaptığı buluşlar, geliştirdiği medeni yaşamlar ve teknolojik yaşam sonunda yalancı bendeki (EGO) yaşamadan kurtulamadığı için
hala atom bombası nükleer bombalar üretmekte ve tüm ülkeler gizliden gizliye bunlara sahip olmaya devam etmektedir..

hala yaşadığı gezegendeki doğal ekolojik yaşamın ne kadar önemli olduğunun farkına varamamıştır. Gezegende yaşamın sonunu hazırlayan herşeyi tüm hızla yapmaktadır.. ne uğruna. daha çok para, daha çok güç vs. adına..

bunlar bireysel olduğu gibi birbirleriyle aynı ortak görüşü paylaşan insan kitleleri için de geçerlidir.. ailelr, aynı köylüler, aynı şehirliler, aynı ülkenin insanları(milletler, devletler) ve yeni oluşum ülke birlikleri.. Avrupa Birliği..

insanlar artık daha çok kitleselleşmeye başlamıştır, yarın asya birliği afrika birliği amerka birliği gelişecektir..

ve insanlar olabilecek menfaat ve güç yarışında daha büyük savşlara gireceklerdir, düşünsenize avrupa birliği ve asya birliğinin savaşını..

Bu savaşlarda belki ve büyük olasılıkla nükleer silahlar devreye girecektir ve insanlık yine çok zarar görecek ve acı çekecektir..

İnsanların yaptığı tek şey sürülerinin kalabalıklığını arttırmak ve teknolojilerini arttırmaktır.. daha çok silahlanıp daha çok güçlenmektir..

belki sonunda tüm dünya insanlığının kardeş olduğunu anlayıp bu varolan birlikler de birleşip insanlar birliği kurup tek bir dünya yaratacaklardır. Ama buraya bir seve seve gelmek var bir de s....

bu aşamaya gelene kadar çok insan ölecek acı ve açlık çekecektir..

niçin bunları yaşıyoruz peki, akıllı bir canlı türü olarak..

cevap çok basit.. EGO..

yalancı benlikte yaşıyoruz da o yüzden..

bir insanın büyümesi gelişmesi yaşlanarak, eğitim alarak, teknoloji ve bilimini geliştirerek, papağan gibi eski şeyleri tekrarlayarak olmaz..

bir insanın büyümesi demek bilinç seviyesinin arttırılmasıyla olur..

insanlar bilinç seviyeleri arttırmak için artık özlerine dönmeleri lazım..

çünkü hakikat orda. derinlerde.. herkesin içinde gizli..

Dünyanın en zeki adamı olun, tüm kütüphanelerdeki bilgileri katır gibi yüklenin ama bilinç olarak büyüyemediyseniz hala yalancı bende yaşıyorsanız..

hala basit çatlamamış bir tohum olarak kaldıysanız

hala diğer millet ve diğer inançları karşı taraf olarak görüyorsanız

yeri ve zamanı geldiğinde o egonun kölesi olarak bir kıtayı yok edecek nükleer silahın düğmesine basmaktan çekinmezsiniz..

şimdi bu mu insan olmaktan çıkmak..

imparator efendi o olmuş ve sen onun kölesisin..

gerçek imparatoru çıkar sahneye de yaşamak neymiş gör..

mutluluk, cesaret, sevgi, algı, sezgi, güven neymiş gör..

insan olmak neymiş gör..

paslıçivi
10-02-2009, 21:35
ya doğruysa dediğiniz; muhammeddin allahın elçisi ve kuranın gerçekten allahın kitabı olduğundan bahsediyorsunuz sanırım..

zaten inacın temelinde yatan ama samimi itiraf edilmeyen şey bu korkudur..

peki bu varolan inançlar içinden niçin islamiyet için ya doğruysa diye düşünüyorsunuz..

ya isanın söyledikleri doğru ve gerçekten tanrının oğluysa..

ya da gerçekten inek kutsal bir hayvansa.

ya da Buda gerçekten hakikati bulduysa..

ya da ateistlerin söyledikleri doğruysa..

bunlar için neden ya doğruysa diye endişeye kapılmadığınızı söylermisiniz..
Tüm budistlerin hıristiyanların ateistlerin vs. göremediği sizin gördüğünüz nokta nedir..

ya da

niçin bir hıristiyan, bir budist, bir musevi ,bir ineğe tapan, bir hindu vs. muhammedin söyledikleri ve kitabı için ya doğruysa diye bir endişeye kapılmaz.. endişeye kapılmayı bırak çok rahat bir şekilde muhammed hakkında karikatür çizip dalga geçer.. onların gözünden kaçıp sizin yakaladığınız nokta nedir..

çok ilginç değil mi.. islamiyet dışındaki diğer tüm inanç sahiplerinin kör olduğunu iddia ediyorsunuz sanki..

paslıçivi
10-02-2009, 21:37
bilmiyorum demek fikrim yok anlamında değildir.. Her insanın bir çok konuda bir çok fikri olabilir. Ama iş bilinmeyene geldiği zaman bir inanca sahip olmak biliyorum anlamına geliyor.

benim bu konuda tabii ki fikirlerim var ama inançlı insanlar gibi bir tane değil sonsuz olasılık var kafamda ama hiç birini hakikat kabul edip saplanmıyorum.

bilmek ve inanmak çok farklı kavramlardır.

inanç denen şey bir bilinmeyeni biliyormuş zannı veren bir kavramdır..

yani bir müslüman, muhammedin allahın elçisi olduğuna inanıyorum demez, biliyorum der. Derin uyku hali dediğim budur.

gerçeklerle olasılıklar birbirine girmiş, olasılıklardan bir tanesi gerçekmiş gibi algılandığı için inanç dünyasında yaşayan insanlar inanç-bilmek arasındaki farkı tam anlayamazlar...

paslıçivi
10-02-2009, 21:40
Hz İsa geldiği zamanda son peygambere işaret eder ve O nu o zaman kabul eder.


Bu bilgi müslümanlarda yaygın olan bir inançtır..

benim okuduğum incillerde ben böyle bir ifadeye rastlamadım..

zaten muhammedin son peygamber olarak geleceği net olarak bildirilseydi bugün hıristiyanlık diye bir din kalmazdı.. Çünkü adamlar isanın tanrının oğlu olduğunu kabul etmişler, neden onun böyle bir ifadesini yalanlasınlar ya da saklasınlar, muhammedi deccal yalancı peygamber olarak görsünler, dediğim gibi incillerde böyle bir ifade okumadım ben..

hem sonra incilin değiştirilmiş olduğuna inanıyorsunuz, neresi değiştirilmiş neresi orjinal kalmış.. bunu nasıl tespit ediyorsunuz..

çünkü değiştirilmiş incili eleştirirken bazen incilden örnekler veriyorsunuz, yukarıdaki ifadeniz gibi..

yani isanın hangi söylediklerine inanıyor hangilerine inanmıyorsunuz..

burda kriteriniz kendi kutsal kitapta yazılanlar mı yoksa bu konuda bilimsel bir takım araştırmalar dökümanlar ya da incilin orjinal hali var mı elinizde..

paslıçivi
10-02-2009, 21:42
Originally Posted by ....... http://www.hisse.net/forum/images/buttons/viewpost.gif (http://www.hisse.net/forum/showthread.php?p=2701133#post2701133)
Valla; benim bildiğim Çin, Hindistan, Japonya V.S. ülkeler semavi dinlere inanmıyorlar. Dünya nufusunun yarısı bu ülkeler atıyorum 2.5 milyar kişi, hesaba çekilince ne yapacaklar?
ya bu olay gerçekten kaba bir tabir ama tam devekuşu olayı..

sizin semavi dinleriniz onların umurlarında bile değil, sizin onların inanaçlarını takmamanız gibi onlar da sizin inançlarınızı hiç takmıyorlar.. bu dünyada kimse kendi inancın dışındaki inancını hakikat olarak görmüyor ki.. kendi inancı dışındaki tüm inançları şeytan işi, büyük bir aldanma olarak görüyor.

Bugün budist doğmuş bu işe gönlünü vermiş bir insan için siz boş işlerle uğraşıyorsunuz. Budizm 2500 yıldır var, yani isadan da 500 yıl önce..
onlar da sizin Budhayı nasıl görüp de onu farkedip inanmadığınıza aldanmışlık olarak bakıyorlar..

uykunun derinliği sözle anlatılacak gibi değil.. ilaç şart..

hangi inanç mı doğru, insanlık tarihinden beri varolan ve bugün varolan yüzlerce binlerce inanç.. hepsi derin uyku..

coğrafi blögesel olarak inanç ihtiyacından dolayı varolana şartlanma. hepsi bu..

evren ve yaşam tam bir gizli bilmecedir. Büyük bir gizemdir ama insanoğlu bu belirsizliği kabuledememektedir ve bu yüzden binlerce inanç üretmiştir ve üretmeye devam edecektir. Ama voroluşun sarsılmaz hakikati hepsini ezip geçmeyi çok güzel başarmıştır ve başarmaya devam edecektir..


Siz sadece milyon yıllık insan tarihinde dünyaya geldiğiniz zaman mekan ve coğrafyaya uygun bir rüya seçip onu görmeye devam ediyorsunuz..

önümüzdeki yüzlü binli yıllarda kimbilir daha ne inanç türleri ortaya çıkacak..

ve her zaman olduğu gibi her inançlı kendi inancını hakikat olduğu zannıyla yaşamaını tamamlayacak..

bütün mesele bu..

evrensel-insan
10-02-2009, 22:55
Saygideger karadenizli;

Belirttigim, saygi kavramin; bence iyi algilayamamissin. Istersen bir daha oku. Ben sana "saygsizlik yaptin" demedim. Ama; saygi gostermeyi vurguladim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
10-02-2009, 23:05
Saygideger paslicivi;

Yazmis olduklarinizi, algiliyarak takip ediyorum. Bir -izminiz var mi? Ateizmin otesini dile getirirmisin? Yurutmus oldugun, mantigin bir tarifi var mi?

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
10-02-2009, 23:29
Saygideger paslicivi;

Yazmis olduklarinizi, algiliyarak takip ediyorum. Bir -izminiz var mi? Ateizmin otesini dile getirirmisin? Yurutmus oldugun, mantigin bir tarifi var mi?

Saygilarimla;
evrensel-insan

sevgili dostum inanç terminolojisinde AGNOSTİSİZM olarak geçer..

evrenin bir patronu olup olmadığını insan denen canlı bilemez, çünkü sınırlı yetileri vardır.. bu konuda bir olasılığı kabuletmek bir inançtır.. ateizm inançtır.. bilinmeyen konusunda sabitlenmek(inanç) uyku halidir..

burda bahsettiğim patron bugün varolan dinlerin patronu değil.. zaten olayı biraz araştıran biri bu dinlerin bir insan zihni olduğunu çok net olarak görecektir..

ama evren dediğimiz ve hala sınırlarını bilmediğimiz bu varoluşun bir patronu varmı.. bunu bilemeyiz..

evrensel-insan
10-02-2009, 23:42
Saygideger paslicivi;

Birincisi; bilinebilir olan, nedir ve neye, kime gore?; agnostizme gore. Ikincisi;" Belki bir yaratici vardir. Bunu bilemeyiz!" Agnostisizmin bir soylemi mi?

Suphecilik-kesinlik; iliskisi veya celiskisini aciklarmisin?

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
11-02-2009, 00:11
bilinebilir olan; tüm dünya insanlığının tartışmasız üzerinde hemfikir olduğu gerçekliktir..

denizler tuzlu sulardan oluşmuştur.. bu bilgiye hiç kimse hayır diyemez.. ya da ben denizlerin tuzlu sulardan oluştuğuna inanıyorum derseniz abes kaçar.. gibi..

ben bir tanrı olduğunu biliyorum diyemezsiniz.. sadece olduğuna inanıyorum dersiniz.. çünkü tüm insanlık bu konuda tartışmasız hemfikir değildir..

paslıçivi
11-02-2009, 00:14
sitenin ana sayfasından alınan bilgi..

Tanrının varlığının "bilinemez" olduğunu ve konunun aklın sınırlarının dışında olduğunu savunan görüş.

Agnostisizm resmi olarak ilk defa 1800'lü yillarin sonunda ünlü biyolog T. H. Huxley tarafindan ortaya atilmistir. Bilinmezcilik olarak da tanımlanır. Agnostisizm, tanrının varlığının "bilinemez" olduğunu savunur. Dinlerin tanrıdan gelmediğini söyler ve dinlerin tanrısını da reddeder ancak başka bir tanrının, bir yaratıcının varolup olmadığının hiçbir zaman bilinemeyeceğini söyler. Bu bakımdan agnostisizm kendini, "kesinliklikle tanrı vardır" diyen teizmden de "kesinlikle tanrı yoktur" diyen ateizmden de ayrı tutar.

evrensel-insan
11-02-2009, 00:22
Saygideger paslicivi;

Ama; "bilinemez" diyerek, acik kapi birakir. Tanri kavramini; agnostisizm; nasil algilar? Agnostisizm icin "Tanri kavrami nedir? Eger, kavrami ortaya koyamazsa; var-yok arasinda tikanmis demektir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
11-02-2009, 00:29
Saygideger paslicivi;

Ama; "bilinemez" diyerek, acik kapi birakir.

işte işin püf noktası burda..

varolan insanoğlu bilinemezlik içinde yaşamaya müsait değildir henüz. Bir tanrı olup olmadığını, ölümden sonra ne olup olmayacağı konusunda bir fikri(inanç) olsun ister.. Şayet bir inancı olmaz ise kendini büyük bir boşlukta hisseder.. İnsan psikolojik ve bilinç evrimi henüz gelişmediği için insanlık gerçeklerle yaşamaya henüz hazır değildir.. inanç kavramı insanlık tam aydınlanana kadar devam edecektir..

en kötü karar kararsızlıktan iyidir.. insanlığın atasözüdür..

evrensel-insan
11-02-2009, 01:26
Saygideger paslicivi;

Bana, gercek kavramini tanimlarmisin?

Saygilarimla;
evrensel-insan

sansdoute
11-02-2009, 05:27
Öncelikle Sayın Paslıçivi'ye yapmış olduğu açıklamalar için teşekkür ediyorum. Hepsi de birbirinden mantıklı, tutarlı açıklamalar. Zevkle okuduğumu belirtmek isterim. Agnostisizmin ne demek olduğunu çok güzel ifade etmişsiniz. Agnostik= kararsız denkleminin hiç de öyle olmadığını göstermişsiniz.Sayın evrensel-insanın sormuş olduğu soruyu ben de size sormak istiyorum?Gerçek nedir?Yukarıda vermiş olduğunuz "Deniz suyu tuzludur" örneği herkes tarafından kabul edilmiş bir gerçektir diyorsunuz. Deniz suyu tuzludur. Şu ana kadar keşfedilmiş bütün denizlerin suyu tuzludur. Yani bu bilgi gözleme dayandığı ve aynı koşullarda aynı sonucu verdiği için mantıklı ve tutarlıdır. Kısacası bu önerme doğrudur. Fakat gerçek dediğimiz şeyi bilebilmek mümkün mü? Diğer mesajlarınızda da belirtmişsiniz zaten. Bizlere verilen yetiler sınırlı, sınırlı yetilerimizle de sınırlı icatlar ve ölçümler yapabiliyoruz. Dolayısıyla gerçekten, gerçeklikten söz edemeyiz. Söz konusu olan doğrular ve yanlışlardır.Saygılarımla...

evrensel-insan
11-02-2009, 05:38
Saygideger sansdoute;

Dogru-yanlis, kavram ve soyutturlar. Dolayisiyle, hem goreceli ve degisken; hemde ayni kiside goreceli ve degiskendir. Ustelik; dogru-yanlis, gercek degildir. Inanctir. Yani, bes duyuyla algilayamazsiniz.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
11-02-2009, 06:53
Saygideger paslicivi;

Bana, gercek kavramini tanimlarmisin?

Saygilarimla;
evrensel-insan

gerçeklik kavramı aydınlanmamış (uykuda-inanç sahibi) olan insan için başkadır..

bilinebilenle bilinemez arasındaki o kalın duvarın farkında değildir.. O bilinemez hakkındaki fikrinin(inancının) gerçeklik olduğu zannıyla yanılgısıyla yaşar..

tam aydınlanmış bir insan bilinebilenle bilinemez arasındaki o kalın duvarın farkındadır.. Duvarın arkasındaki o bilinemezleri çok rahat bir şekilde bilmiyorum der, ordaki bir olasılığı kendi bilinç süzgecinden geçirdikten sonra bir tanesini doğruymuş saplantısına uykusuna girmez ve bu konuda bir boşluğa düşmez..

Hakikat, gerçeklik..

evren, canlılık ve ölüm sonrası tam bir gizemdir, bilinemezdir, ulaşılamazdır.. Düşünsel duyusal bakir bir olgudur.. Bilmediğimiz, bilmediğimizi bile bilmediğimiz ve hatta bilmediğimizi bilmediğimizi bile bilmediğimiz bir kavramdır..

paslıçivi
11-02-2009, 07:01
Originally Posted by ........... http://www.hisse.net/forum/images/buttons/viewpost.gif (http://www.hisse.net/forum/showthread.php?p=2700786#post2700786)
Bir kere 3 semavi din dışındakileri din olarak saymanız mantıksız.
ya şu inançtaki mantık olayını bana biraz açıklayın..

ben bu konuda gerçekten çok cahilim..

inanç nedir.. mantık nedir..

nasıl böyle bir önyargıya kapılıyorsunuz..

inançta nasıl mantık olur..

yaşamın, bilinenin ötesinde nasıl mantık kurarsınız..

mantık sizin bildiklerinizi sentezleyerek ulaştığınız bir sonuçtur..

evrenin oluşumu ve ölüm sonrası gibi olaylarda nasıl mantık kullanabilirsiniz..

bu konularda hiç deneyiminiz oldumu..

neyi neye bağlayarak bir sentez içine giriyorsunuz..

paslıçivi
11-02-2009, 07:06
inançsız olduğum doğru, bunu her seferde kendim belirtiyorum zaten..

Ama benim inanmadığım bir yaratıcı olup olmaması değil ki sadece, ayrıca ben bir yaratıcı yoktur diye hiç bir zaman iddiada bulunmadım.. Böyle bir iddiada bulunursam bir inanç sahibi olmuş olurum.. Ateizm..

Benim net bir şekilde söylediğim bilebildiğim algılayabildiğim kadarıyla duvarın önünde gördüklerim ve bunları biliyorumdur.

Duvarın arkasında yani bilinmeyen göremediğimiz algılayamadığımız tarafta ne olduğunu bilmiyorumdur

ben diyorum ki, duvarın arkasında her türlü olasılık olabilir. binlerce sonsuz olasılık ama bunun ne olduğunu bilemeyiz, sadece tahminlerde bulunabiliriz..

Duvarın arkasındaki olasılıklardan birini seçip hakikat zannetme olayına inanç diyoruz.

hakikat zannetme diyorum çünkü hakikat bir tanedir..

Tüm dünya insanlığı hemfikir olmadığı sürece hepsi bir yanılgı bir olasılık olmaktan öteye geçemez, yani gerçeklik değildir hiç bir inanç..

bu dünyanın nasıl oluştuğunu nasıl ispatlayayım sana..

bunu şuan en üst düzeye gelmiş bilim bile ispatlayamıyor.

Biz insan olarak henüz bunu bilmiyoruz diyoruz..

ama bir takım insanlar biliyoruz diyorlar

ortada bir şey ispatlanacaksa bu konuda iddiası olanlar ispatlasın..

benim bir iddiam yok çünkü..

ben çok net ve basit bir dille bilmiyorum diyorum.

benim burda amacım haklı çıkmak olmadı hiç bir zaman..

benim bilinç filtremi geçebilecek her şey kabulumdur..

amacım dünyadaki insanların tümünün birbirinden hiç bir farkı olmadığını gösterip insana yakışır bir dünyada yaşamak..

paslıçivi
11-02-2009, 07:08
yaşam sürecime müslüman olarak başladım, tüm kademelerden geçtim ve şu an sizin olaya bu bakış açınızı çok net olarak görebiliyorum..

çünkü bir zamanlar ben de sizin gibi müslümandım..

bu topicteki asıl amacım meditasyon ve farkındalık uyanmayı anlatmak..

ama konu tüm dünyada bilinmediği ya da yalan yanlış bilindiği için yavaş gitmek istiyorum..

biraz sabır, bu iş birkaç cümleyle anlatılacak bir şey değil..

çünkü şu an zihinde yaşıyorsunuz ve o çok kurnaz, sizi istediği gibi yönlendiriyor, uyutuyor..

imaparator yani gerçek siz çok derinlerde..

onu ortaya çıkarabilirseniz ne demek istediğimi o zaman çok iyi anlayacaksınız zaten..

Ben burda bir inançtan bir ilahi olaydan bahsetmiyorum..

gerçek siz kimsiniz, onu ortaya çıkarmaya çalışıyorum..

binlerce yıldır olduğu gibi herkesi kendi inancına bırakırsak savaşlar bitmez, acılar bitmez, mutsuzluklar bitmez..

gerçek insanlık yaşamı ortaya çıkmaz..

paslıçivi
11-02-2009, 07:11
Originally Posted by ...........http://www.hisse.net/forum/images/buttons/viewpost.gif (http://www.hisse.net/forum/showthread.php?p=2702782#post2702782)
tüm dediklerinizi anlayabiliyorum.

ancak ben sizin bir zamanlar gerçekten müslümanlığı yaşadığınıza inanmıyorum. yaşadım diyorsunuz çünkü inancı zayıf olan insanları böylelikle daha iyi etkileyebileceksiniz. İçinde azcık kuşku olanların kuşkularını daha da artıracaksınız. Çünkü herkes kendi inançlarına aynı şiddette bağlanmaz. Böylelikle zayıf olanları yakalamış olacaksınız. Bu sadece benim düşüncem, başkaları inanabilir öyle olduğunuza.
hayır tüm dediklerimi anlamanız nerdeyse imkansız..

daha önce böyle söylediğim için insanları akılsızlıkla küçümsediğim konusunda defalarca suçlandım..

bunun akılla, zekayla, eğitimle, dünya görüşüyle yakından uzaktan en ufak bir ilgisi yok..

benim söylediklerime ve bana inanın diyen kimseye inanmayın bu yaşamda..

bilinmeyene ulaştığını söyleyip koyun gibi arkamdan gelin diyen kimseye ama hiç kimseye inanmayın..

insanların diğer insanlara bir üstünlüğü yok.. sadece gerçek özüne değişik yakınlıkta yaşayan insanların farkı var bu yaşamda..

benim burda inancınızı şüpheye düşürmek gibi bir amacı olduğuma inananlar lütfen benim yazdıklarımı okumasın..

amacım sizi şüpheye düşürmek değil daha da ileri giderek sizi uyandırmaya çalışmak..

bu sadece çoğunluk islamiyet olanlar değil, beni okuyan hangi inançtan olursa olsun ateizm dahil herkese yöneliktir..

bir tanrının varlığına inananla, fareyi kutsal sayan, bir ateist, bir bilemiyorumcu hepsi inanç dünyasının insanlarıdır ve aralarında çok büyük bir fark yoktur..

sözüm islamiyete değil sadece, yukarıda bahsettiğim tüm inançlara, daha doğrusu inanç kavramına..

dediğim gibi beni inançları zayıflatma amacı güden biri olarak görenler lütfen ama lütfen beni okumasın..

sevgili kelaynak daha önceki yazılarımda bahsetmiştim, kaçırmış olabilirsiniz, müezzinlik yapmış biriyim ben, ezan okur, camide cemaatle namaz kılarken sünnetle farz arasında, namaz bitince tesbih çekmeden önce okunan ara sure ve ayetleri okuyan biriydim..

benim çocukluk ve gençliğimde müezzinlik dediğim şey öyle kadrolu ücretli çalışan biri değildi, şimdiki durum nedir bilmiyorum, cemaatttan herhangi biri bu işi kendiliğinden üstlenirdi. Ben de merağımdan zaman zaman bu işi yapardım..

Kesinlikle bana inanmak zorunda değilsiniz, ben burda zaten bunun mücadelesini veriyorum..

inanç..

paslıçivi
11-02-2009, 07:15
burda benim ve sizin de bahsettiğimiz %80 olasılığı baskınlık anlamıda değildi..

sizin inancınız islamiyet, dünya nüfusunda şu an bu oran %20.

kabaca 6 milyar insanın 1.2-1.5 milyarı müslüman..

geriye kalan %80 yani 4.5-5 milyar insan gayrimüslim.

bahsettiğim oran buydu..

hangi inancın doğru olduğu meselesi değil..

bilinmeyenin ötesini kendiniz deneyimlemediğiniz sürece bu konuda ben biliyorum, hakikat budur diyen herkes ve onun inancı sizin için doğru olmamalı..

sizin ruhunuzda beyninizde inanç kavramı olmamalı..

kimin doğru kimin eğri söylediğini kesinlikle bilemezsiniz..

ama sizin özünüzde gerçeği (hakikati) şüphesiz yaşama imkanınız var..

insanlık binlerce yıldır inanç, zihin, katmanlarıyla kirlendiği için psikoz tablosundaki bir insan gibi bunu kabullenemiyor..

yani şimdi gidip bir şizofren hastasına sen hastasın dediğinizde kabul etmeyecektir, o çok farklı bir dünyada yaşamını sürdürmektedir.. ve onun gerçekliği odur.. Bu kabaca bir psikoz dediğimiz bir tablodur..

şizofren birini gerekli ilaçlarla tedavi ettiğinizde yavaş yavaş kendi yaşadığı dünyadan gerçek dünyaya dönmeye başlıyor ve hastalığını farkedip görebiliyor..

İnsanlık binlerce yıldır benzer bir tablo içindedir.. hastalığın adı zihindir, inançtır..

bu olay insanın zihinsel bir evrim aşaması olabilir.. Ama insanı uyuttuğu kesindir.. Bunu deneyimlemeniz lazım..

bu konuşmakla anlatılabilecek bir şey değil..

ilacı bilinçli derinlemesine yapılan meditasyondur..

aslında hiç bir şey yapmama hiç bir şey düşünmeme durumudur..

yani bir eylem değil eylemsizlik durumudur..

30 saniye boyunca hiç bir şey düşünmeden durmaya çalışın bakalım becerebilecek misiniz..

imkansızdır..

meditasyonun size sağladığı budur, 30 saniye değil başlangıçta bir kaç dakika, sonraları bir kaç saat, daha ilerleyen zamanlarda tüm yaşamınız düşğünce dünyasından, zamanda yaşamaktan çıkar, anda yaşamaya başlarsınız..

bambaşka bir yaşamdır, çok keyifli, çok yaratıcı, çok mutlu, çok cesur, sevgi dolu, düşünceden şüpheden arınmış, şimdiye kadar farkında olmadığınız algı sezgi gibi şeyleri yaşamaya başlarsınız.

benim söylediklerime inanmayın, sadece meditasyon dediğimiz olayın ucundan biraz tutun, deneyimleyin, kendinizdeki değişimleri görün..

ilk zamanlar biraz sıkıntı yaşayacaksınızdır.. Çünkü şu an egoda yalancı bende yaşıyorsunuz ve onu törpülemeye başlayacağınız için ego bunu tehdit olarak algılayarak varlığını sürdürebilmek için size çoğu kez zihin yoluyla sizi uyutmaya kandırmaya çalışacaktır..

bu yaşamınızda deneyimleyeceğiniz muazzam yegane şeydir..

başarabilirseniz tam bir uyanıklık farkındalık ve tüm şüphelerden arınmış olarak hakikati yaşamaya başlayacaksınız..

paslıçivi
11-02-2009, 07:18
Originally Posted by ........... http://www.hisse.net/forum/images/buttons/viewpost.gif (http://www.hisse.net/forum/showthread.php?p=2702782#post2702782)
Fakat öyle bir yaratıcıyı bulma çabası göremiyorum sizde.
Yaratıcı var ise o zaman şu durum sizin için pek iç açıcı değil.
(Haşa) Eğer yok ise, olmadığını bulmaya da çalışmıyorsunuz.
Yok derseniz, ıspatını da sunmanız gerekir.
Çünkü savunduğunuz şeylerin temelini atmak için yaratıcının varlığını/yokluğunu önce tayin etmeniz gerekir.
Onu üzerinde fikirlerinizi şekilllendirmeniz gerekir.
Siz binayı direk çatıdan yapmaya başlıyorsunuz.
size bir ilahi yaratıcı zihni şartlandırıldığı için bu konuya saplanıp kalıyorsunuz..

yaratıcıyı bulma, olmadığını kanıtlama, bunu tayin etme bir insanın işi değildir..

insan çok sınırlı yetilerilerle varolmuş bir canlıdır. Bir yaratıcının varlığı yokluğu insanın sorunu değildir, varsa yaratıcının sorunudur..

Yaratıcı var ise ve insanlarla iletişime geçmek istiyorsa ben burdayım..

Buyursun gelsin benimle bizimle insanlıkla iletişime geçsin..

Ama iletişime geçerken zaman, coğrafya dediğimiz mekan ve iletişime geçme modeli tam bir adalet içinde olsun ki sizin bahsettiğiniz şans faktörü ortadan kalksın..

peygamberleden binlerce yıl önce yaşamış ve binlerce yıl sonra yaşayacak insanlarla peygamberle aynı zamanda yaşamış insanların olaya yaklaşımı hiç aynı ve adaletli olabilir mi..

peygamberlerin yakınında, eşi, komşusu, çoluğu çocuğu, hemşerisi, akrabası ile ondan binlerce km ötede değişik kıtalarda değişik kültür ve inanç altında peygamberden bihaber yaşayan insanlara yaklaşımı aynı ve adaletli olabilir mi..

her şeye gücü yettiğini iddia eden tanrı, insanlarla iletişime geçmek için koskoca dünya insanlığına belli bir zaman dilimlerinde belli bir coğrafyaya yine insan olan bir elçi gönderip buna inanmalarını istemek bir tanrı için aynı ve adaletli olabilir mi.. yakışır mı..

dediğim gibi tanrı yoktur gibi bir iddiam yok, olamaz da zaten.. ben yetileri sınırlı bir canlı türüyüm sadece..

bu konuda iddiası olan yani var diyen, yok diyen buyursun kanıtlasın, biz de kabul edelim..

paslıçivi
11-02-2009, 07:20
Originally Posted by ..............http://www.hisse.net/forum/images/buttons/viewpost.gif (http://www.hisse.net/forum/showthread.php?p=2702782#post2702782)
Yani savunduğunuz mutlak multluluk, öz, meditasyon, vs vs vs....
Hani bunların temeli?
Neticede bütün mevcudatın bir geliş sebebi ve kaynağı var.
Diyorsanız "Yaratıcı var veya yok bilmiyorum", o zaman iddia ettiğiniz şeylerin temelini oturtmamışınız demektir. Farkında değilsiniz galiba, bütün üzerinde konuştuklarınızın temeli büyük YARATICI nın varlığı veya yokluğuna dayanıyor.
Şu anda sonu %50 hüsran olabilecek bir kumar içindesiniz.
hani bunların temeli....

bütün mesele burda işte..

zihinde yaşamak size bu soruyu cevapsız olarak bıraktırmıyor..

zihinde yaşayan bir insan tüm yaşamı bir şeye bir temele dayandırmak zorunda.. bu ateizm, bilemiyorumcu bile olsa..

aksi takdirde büyük ama çok büyük boşluk hissedecektir içinde.. ve sonunda yaşamın anlamsızlığını görüp intihar edecektir, çünkü yaşamın sıkıntıları neden boş yere çekeyim diye bunalıma depresyona girecektir. inanç bir antidepresandır (din bir afyondur'un modernize edilmiş halihttp://www.hisse.net/forum/images/smilies/smile1.gif)

o yüzdendir ki insanoğlu varoluşundan itibaren bir inanca (sizinki de dahil binlerce çeşit inanç) sarılıp onu hakikat sanma rüyasını yaşamak zorundadır..
gerçekle hayal rüya arasındaki çizgiyi net olarak çizmemekte ve iki kavram birbiri içine girmiştir..

İnandığım dinin kutsal kitabına voleyi vururken kumar oynamayacak kadar farkındaydım.. Ben yaşamımı şans ve kumar üzerine kurmadım hiç bir zaman..

tam bir aydınlık; yaşamadan anlaşılacak bir şey değildir..

paslıçivi
11-02-2009, 07:24
Originally Posted by ........... http://www.hisse.net/forum/images/buttons/viewpost.gif (http://www.hisse.net/forum/showthread.php?p=2702782#post2702782)
Ancak peygamberler hakkında birşeyler yazarken Onlar hakkında hiç görmediğniz halde yorum yapabilirken, onların yaşantıları ile ilgili gerçekleri biz dile getirirken neden inanmak istemiyorsunuz? Hangi peygamberi gördünüz ki onlar için EGO ları çekirdeğe çok yakın ve kitleleri etrafında topluyor gibi veya başka yorumlar yapabiliyorsunuz? Siz kaynağı olmadan böyle kendi fikirlerinizi savururken, insanlar size niye inansın?
zamanında kutsal kitabı okurken ben de aynen sizin gibiydim, benim için orda yazılanlar hakikatti.. Hiç şüphe duymuyordum, garip gelen bazı şeylere zihnim yani yalancı benim hemen bir kılıf uydurarak beni ikna ediyordu.. ve içimi rahatlatıp beni uyumaya devam ettiriyordu..

şaneseri diyeceğim benim için bir oyun olarak çocukluğumda başladığım meditasyon beni yavaş yavaş uykudan uyandırıp özüme gerçek bene getirmeye başlayınca yaşadığım deneyimlemeler çok muazzam ve inanılmaz..

diyeceksin ki niçin başkası değil de sen..

bu evren ve yaşam denilen gerçeklikte doğal seçilim gibi bir şey olabilir..

söğüt ağacının altında yapraklarını çiğneyen birinin baş ağrısının geçtiğini farketmesiyle asetil salisilik asit (aspirin)in bulunması gibi bir şey..

aspirin bir ilaçtır, ağrılarınızı keser.. meditasyon da bir ilaçtır, sizi uyandırıp gerçekten yaşamaya başlatır..

ya da arşimetin banyodaki hali

newtonun başına düşen elma..

bayan cürinin gördüğü bir rüya.. vs çoğaltılabilir..

büyük buluşlar çok çalışmayla çok zekayla değil algı sezgi dünyasıyla olur..

özünüzde yaşamak size bunu sunuyor, algı sezgi dünyasına giriyorsunuz..

kadınlar erkeğe göre daha çok sağ beyin ağırlıklı yaşarlar ve o yüzden daha duygusal ve sezgisel yaşarlar..

peygamberlerin zamanında yaşamaya onların yanında olmanıza gerek yok..

ben kutsal kitabı okurken bir süre sonra benim içimi rahatltan o zihin denen şey aşınmaya zayıflamaya başladığı için uyutmaya gücü yetmedi..

olur da bir gün bu işi denerseniz ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız..

en dirençli tabaka inancınızdır..

orayı delip geçemeseniz bile hiç olmazsa bir mevlana bir yunus olup sevgi dünyasında inancınızı doyasıya şüphesiz yaşarsınız.. ya da şu an meditasyon yapan japonlar gibi onurlu zeki yaratıcı alçakgönüllü insanlar gibi yaşarsınız..

Şayet yaşadığınız aile ve çevrenin sizi koşullandırma derecesi ve şu an bulunduğunuz yaş itibariyle inancınızı delip geçmek zor olacaktır.. tüm dünyada olduğu gibi..

O zaman bu inanç tabakası ya çok kalın ve sertleşmiştir ya da alttaki asıl özbenlikle kaynamıştır, orayı geçemezsiniz.. nükleer başlıklı delici bile para etmez..

benim farkım ne...

12 yaşında bu işe farkında olmadan başlamam, tabaka daha çok ince ve zayıfken ve daha sonra bu işi rastgele okumam ve bilinçli bir şekilde yapmam..

doğal seçilim sadece..

paslıçivi
11-02-2009, 07:26
Originally Posted by .......... http://www.hisse.net/forum/images/buttons/viewpost.gif (http://www.hisse.net/forum/showthread.php?p=2702782#post2702782)
insanlar size niye inansın?..
benim burda söylediklerimi bir öğreti gibi binlerce yıldır insanlığın yaptığı gibi yapacaksanız beni hiç okumayın..

ya harbiden hepsi hikaye mi, derin uykumu deyip düşünsel ikna yoluyla bir çobanın peşinden giden koyun gibi işe başlarsanız, sonunuz hüsran olabilir..

boşluğa düşebilirsiniz..

bana inanmayın..

sadece ve sadece uygulamaya geçin, yani ilacı almaya başlayın..

paslıçivi
11-02-2009, 07:28
inanç denen tabaka öylesine kalın ve sertleşmiştir ki;

inançlı bir yahudiyi alın, dünyanın bilinen en ağır işkencesini yapın, dayanması noktası sona geldiğinde sadece diliyle inancını reddedecektir ama bunu ruhundan kazıması imkansızdır.. Onun için musa tanrının elçisidir ve bu bir hakikattir.. İsayla muhammedi ve diğer tüm inançları reddedecektir.. Ki bu sonunda cezalandıran bir tanrı olduğuna inanılan bir inançtır.. Hani dersiniz tanrının gazabından ahiretten korktuğu için..

sonunda cezalandırıcı tanrı olmayan inançlar da var günümüzde.. Budizm vs..
Bu insana da aynı işkenceyi uygulayın, sonunda bir ahiret cezalandırıcı tanrı olmadığı halde o da bir yahudi gibi müslüman gibi, hindu gibi, ateist gibi sadece sözel kendini o andan kurtarmak için inancını reddedecektir.. Ama içindeki inancı bir gram zayıflatamaz yokedemezsiniz..

böyle dirençli bir tabakadır inanç..

tedavi meditasyondur..

paslıçivi
11-02-2009, 07:32
Originally Posted by ............. http://www.hisse.net/forum/images/buttons/viewpost.gif (http://www.hisse.net/forum/showthread.php?p=2704737#post2704737)
Bu gerçek sen var olan bütün inanç sistemlerini reddediyor.
Daha doğrusu YARATICI yı bir tarafa atıyor. O na veya herhangi bir dine.
Dolayısıyla bu da O nu RED demektir.
sevgili .............,

yazacak çok şey, yaşanacak bir hayat ve çok kısıtlı bir zaman var..

acele etmeyin, her sorunuza cevabım var..

ama sırayla gidiyorum farkındaysanız..

yukarıdaki alıntınızı çok önemli..

özbenlik inanç kavramını ortadan kaldırıyor doğru..

ama bir yaratıcı, bir patron, bir ilahi güç, bir tanrı ya da bir konsey adı ve kendisi artık herneyse bir tarafa atmıyor.. yani reddetmiyor..

sizin düştüğünüz yanılgı; varolan semavi dinlerin gerçek yaratıcıdan geldiğine inanmanız.. peygamber denen insanların gerçekten tanrının özel olarak seçip kitap gönderdiği insanlar olduğuna inanmanız..

bir yaratıcının olması farklı şey,

varolan elçilerin yaratıcıdan gelip gelmemsi farklı kavramlardır..

Bu kişiler semavi dinlerde öyle katılaşmış ki..

bunları anlatmakla okumakla insanlar ikna olabilseydi...

tüm insanlık bunları kabulederdi..

Bu arada yazdıklarımı ciddiye almayıp hafif alay havasında cevaplar verdiğiniz halde okuyup cevap vermekten kaçamıyorsunuz..

Zihniniz şu an öylesine bir mücadele içinde ki..

yenilmemek, kendini kaybetmemek adına..

söylediğim herşeye bir kulp bir kılıf bulacaktır..

bunları sizi kızdırmak amacıyla yazdığımı düşünmeyin sakın..

bu çok net gördüğüm bir şey şu an...

ego, özünüzün ortaya çıkıp gerçek imparatorun egemenliğine girmemek, kölesi olmamak için size her türlü oyunu oynayacaktır..

paslıçivi
11-02-2009, 07:34
Originally Posted by ............... http://www.hisse.net/forum/images/buttons/viewpost.gif (http://www.hisse.net/forum/showthread.php?p=2703095#post2703095)
mutlaka ilk başlangıcı yapan yaratan ve yaratılmayan zatın Gerçek YARATICI olması gerekirdi.
bakın mantık yürütüyorsunuz..

bu yukarıdaki ifadeniz inancınız gereği size mantıklı gelen bir şey..

bir duvar var ortada.. bir taraf bilinen, diğer taraf duvarın arkası bilinmeyen..

bir tarafında siz ve görüp yaşadıklarınız

duvarın diğer tarafını hiç görmediniz, ne var ne yok bilmiyorsunuz..

sadece duvarın diğer tarafı için bir olasılık var size göre, buna inanç deniyor..

ve siz bu bilinmeyene mantık dediğimiz duvarın bu tarafındaki deneyimlemeleriniz gördükleriniz duyduklarınız ve daha doğrusu inancınız doğrultusunda bakıyorsunuz..

duvarın diğer tarafı yani bilinmeyen taraf için siz istiyorsunuz diye hiç bir şey gereklilik zorunda değil..

orada gerçekler var, sizin inançlarınız değil..

zamanında insanlar mantık kullanarak ne tanrılar ne inançlar türettiler..

öküz şeklinde başında dünyayı taşıyan tanrı

antik çağın yunan tanrıları ateş zeus eros vs..

ve daha bilmediğimiz kimbilir ne elçiler tanrılar..

hepsi ne oldu...

gerçekler sizin inancınızla mutluluğunuzla ilgilenmez...

varoluş bildiğini okur, kimsenin gözünün yaşına bakmadı, bakmayacak da..

paslıçivi
11-02-2009, 07:36
Originally Posted by .............. http://www.hisse.net/forum/images/buttons/viewpost.gif (http://www.hisse.net/forum/showthread.php?p=2703095#post2703095)
Şimdi paslıçivi diyor ki:
Dünayda o kadar insan 3 büyük dine inanmıyor.
Bende soruyorum:
Bu dünyadaki herhangi bir nesne veya canlıyı tanrı kabul etmek akla mantığa sığar mı?
Güneşe, aya, bir insana, ateşe, fareye..
Zaten bunlar birer yaratılmış şeyler..
O yüzden eğer bir yaratıcı olacaksa, bunlardan öte olması gerekir.

Paslı çivi diyorki, ya japonlarınki doğruysa, ya çinlilerin ki doğruysa.
Önce akıl ve mantık kabul edermi lütfen onu açıkla.
daha önce de yazdım..

inanç-mantık aynı tencerede pişmez..

ayrı ayrı pişirmek zorundasın..

Dünyadaki tüm inanç sahiplerinin diğer inançları mantıksız bulması bu yüzdendir.. Birbirlerini anlamamaları ve binlerce yıldır süren savaşların sebebidir..

iki insan arasındaki mesafe, uzaklıkla değil birbirlerini anlayan bilinçle ilgilidir..

dünyada varolan tüm inançlar içerisinde okumuş koca koca adamlar vardır.. ineğe de tapar, fareye de, budaya da, şeytana da, puta da, tanrıyla konuştuğunu iddia eden adama da..

sana göre o okumuş üniversite mezunu koca adamlar mantıksız bir yaşam sürüyor..

ama onlara göre de sen çok mantıksız bir yaşam sürüyorsun..

tanrı tarafından özel seçilip kendisine tanrı tarafından kitap yazdırıldığını söyleyen adama inanıyorsun.. Onlara göre de bu çok saçma bir şey..

mantık ve inanç..

biri kuzey kutbunda biri güney kutbunda, sakın ha ikisini aynı kazanda pişirmeyin..

yoksa insanlığın bugünkü hali niye böyledir acaba...

paslıçivi
11-02-2009, 07:38
inancıyla huzurlu mutlu bir yaşamı olan ve diğer insanları inançları yüzünden hoşgörebilecek insanlar beni okumasın..

benim amacım kimseyi şüpheye düşürüp mutsuzluğuna neden olmak değil..

çünkü tüm insanlığı seviyorum, ayırım yapmadan..

benim amacım ülkemde şu şeriat isteyen sivrisineklerin bataklığını kurutmak..

salya sümük ağlayarak insanlarını ruhunu emerek egosunu tatmin eden peygambercik yavrularının suratına gerçeği şamar gibi vurmak..

insanların binlerce yıldır birbirlerini öldürmelerine engel olmak..

gerçek sevgi denen şeyi ortaya çıkarabilmek, sözde değil..

burası uyandırma servisi..

uyanmak istemeyenler lütfen girip okumayın

paslıçivi
11-02-2009, 07:41
Originally Posted by............http://www.hisse.net/forum/images/buttons/viewpost.gif (http://www.hisse.net/forum/showthread.php?p=2705925#post2705925)
Hayat senin tasavvur ettiğin kadar basit değil... Yaşamın elbet bir bedeli var...

Sen ki sınırlı bir akılla sınırsız bir gücü çözmeye çalışıyorsun... çözemezsin...

Değil yüz, milyon sene yaşasan gene çözemezsin...

Ve bunu ilk yapmaya çalışan da sen değilsin...
hayatın basit olduğunu söyleyen kim.. Aksine evren ve yaşam çözülemeyecek büyük bir gizem, bu yüzden bilmiyorum diyorum zaten

çözmeye çalışmıyorum, sadece bana yüklenen şartlandırmalardan arınıp duvarın arkasında ne olduğunu bilmediğimizi söylüyorum..

ama siz duvarın arkasında ne olduğunu bildiğinizi söylüyorsunuz.. (dünyadaki tüm inanç sahipleri), herkes kendi inancını dayatıyor, sizin dayattığınız gibi..

bu işi ilk benim yapmadığımı da çok iyi biliyorum..

sizce duvarın bilinmeyen tarafında ne var...

ve bunu nasıl hangi kriterlere göre tespit ettiniz..

paslıçivi
11-02-2009, 07:43
sevgili ..........

yoga meditasyon ve benzerleri için bir çok şey alıntılayıp yazmışsın..

ben yazılarımda şimdiye kadar meditasyon dışında bir şeyden bahsetmedim..

evet tüm dünya maalesef bunlara bu gözle bakıyor, sizin yazdığınız gözle..

parası çok olup hala içindeki sıkıntıyı atamamış insanların bir uğraşısı gibi..

zaten batı dünyasında bu işlerle zenginler uğraşıyor..

fakirler karnını doyurmak derdinde..

insanın temel ihtiyaçları beslenme-barınma-üremedir..

bu ihtiyaçlar aşılmadan meditasyonu yogayı kim takar..

varoluşta ilk amaç yaşamda kalmaktır..

ama insan bilinçli bir yaratıktır..

bu temel ihtiyaçlarını giderdikten sonra büyümesi lazım..

zaten bunun ihtiyacını hissetmeye başlar, bunlar ikincil ihtiyaçlardır..

bu dünyada meditasyonun gerçek anlamda ne olduğunu ne işe yaradığını bugün bu işi yapan japonlar bile çözememiştir, çünkü hala inanç dünyasında yaşıyorlar.. budistler.. yani budizm dedikleri bir dinleri inançları var..

bu işi dünyada hakkıyla yapabilen insan sayısı bir elin parmaklarını zor geçer..

ama dediğim gibi bu işi yaparsanız hiç olmazsa inancınızı çok güzel bir şekilde yaşarsınız, mevlana gibi yunus gibi ve diğer tüm inançlardaki ermiş olarak adlandırılan insanlar gibi..

ha olur da inanç tabakasını geçmeyi başarırsanız bambaşka bir yaşama merhaba dersiniz.. Bu tam bir uyanıklık farkındalık ve aydınlanma sağlar size..

paslıçivi
11-02-2009, 07:45
özbenliğe ulaşmak ya da özbenlikte kalmak biraz geniş ve derin bir konu..

kısaca özetlemeye çalışayım...

yeni doğan bir çocuğa aile tarafından herhangibir inanç dayatılmazsa yani koşullandırılmazsa ve toplum tarafından da çocuk tozlanıp kirlenmezse ve bunlara ilaveten anne-baba sevgisi içinde büyürse bu insan zaten özünde kalır, arınmaya ihtiyacı olmaz.. Ama böyle bir insan bulmanız nerdeyse imkansızdır..

çünkü aile koşullandırmasa bile, bu çocuğu tüm dünyadan soyutlayamazsınız. Evde tüm iletişim araçlarından uzak bir fanusun içinde yetiştirmeniz lazım.. bilgisayar, tv radyo gazete gibi tüm medya araçlarından uzak tutmanız lazım ki, bu hem imkansız hem insanlık dışı bir uygulamadır..

yaşamın gereği insanın özünün üstü ister istemez kirlenmekte ve kaplanmaktadır.. Burda kirlenmeyi hemen islamiyet olarak algılamayın.. Çocuğu satanizmle kirletin satanist olacaktır..

Bu kirlenmede en önemli tabaka inançtır, aile kötü bir niyeti olmadan kendi inancını hakikat zannettiği ve onlar da kendi ataları taraından binlerce yıldır kirletildiği koşullandırıldığı için çocuğuna iyilik yaptığı zannederek kendi inancını dayatır ve çocuğu kirletir..(sadece islamiyetten bahsetmiyorum)..

çocuğun doğduğu aile ve yaşadığı ortamın kültürü bu inanç olayını ne kadar derin yaşarsa çocuktaki kirlenme ve tabakanın kalınlığı sertliği bir o kadar artacaktır.. çocuk bilinçli bir yaşa gelene kadar bu şekilde koşullandırıldığı için artık bilmek ve inanç kavramları, yani öz ile inanç tabakası birbirine o kadar yaklaşacak ve hatta kaynak yapacaktır.. (sadece islamiyetten bahsetmiyorum)

Bu insan için artık bilinenle bilinmeyen arasındaki o kalın duvar kalkacak, çok ince farkedilemeyecek sanal bir hat haline gelecektir.. Yani kişi gerçekle inancını birbirine karıştırıp inancını gerçekmiş gibi yaşayacaktır.. Derin uyku hali.. (sadece islamiyetten bahsetmiyorum)

bu insan yetişkin hale gelince artık inancı onun için bir gerçekliktir ve diğer tüm inançları mantıksız saçma garip şeytan işi olarak görecektir ve onları kesinlikle anlamayacaktır.. gereğinde bu konuda onlarla çatışacak tartışacak hatta bu yüzden birbirlerini öldürmeye kadar gideceklerdir.. (sadece islamiyeten bahsetmiyorum)

ve en sonunda "senin dinin sana benim dini bana" deyip savaşı geçici olarak durduracaktır, bu yalancı barış dönemidir ve bir sonraki savaşa kadar güçlenme dönemidir sadece..Ve tüm bu acılara kayıplara vahşiliğe rağmen olayı çözemeyecek inancında inat edip direnecektir.. bu savaş binlerce ama binlerce yıl devam edecektir..(sadece islamiyetten bahsetmiyorum)..

paslıçivi
11-02-2009, 07:46
Çocuk erişkin yaşa gelip bazı şeyleri algılamaya başladığında bu tabaka (inanç) çok aklın ve sert değilse içinde şüpheler rahatsızlıklar belirecektir.. Ve arayışa girecektir, dünyadaki diğer dinleri inançları inceyecektir am bu insanların %99u tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır edasıyla kendi inancına sarılacaktır, hem de daha güçlü bir şekilde.. o artık emindir, herşeyi, her inancı incelemiş, araştırmış ve en mantıklısı olan kendi inancı bulmuştur.. derin uyku hali..(sadece islamiyetten bahsetmiyorum)

%1 kısmı kendi inancını reddedecek başka bir inanca geçecektir. ama orda da hiç bir zaman bütünlüğü yakalamayacaktır, çünkü inanç denen kavramın araştırıp soruşturmakla seçilemeyeceğini bir zihin giydirmesi, yanılgısı, derin uyku hali olduğunu göremeyecektir. Yaşamı şüphelerle dolu mutluluk-mutsuzluk sarkacında heba olacaktır..(sadece islamiyetten bahsetmiyorum)

paslıçivi
11-02-2009, 07:48
Ve inançlı bir insan inanç hakkında ilimden araştırmadan bahsederken sadece kendi inancı dahilindeki konuları okuyup araştıracak (çünkü hakikat kendi inancıdır) ve o ruh haliyle uyku daha da derinleşecektir ve koma halini alacaktır. Devekuşunun başını soktuğu çukurda çukuru daha fazla derinleştirmekten başka bir şey yapmayacaktır.. (sadece islamiyetten bahsetmiyorum)..

Hiç bir inançlı insan bu tabloyu göremiyecektir, bunu görebilmek için başını soktuğun çukurdan çıkarıp bir kartala dönüşmen ve havalanıp yukardan manzarayı görmen gerekecektir. Meditasyon ve aydınlanma, farkındalık ve tam uyanıklık..(sadece islamiyetten bahsetmiyorum)

paslıçivi
11-02-2009, 07:49
özüne çok yaklaşmış ve aydınlığın zirvesine çıkmış tarihte çok az insan vardır. Bunlardan en meşhurları İsa ve Budha'dır. Ama bu insanlar hiçbir zaman yaşadıkları dönemde sevilmemişler toplum tarafından daha doğrusu toplumun liderleri yöneticileri tarafından kabul görmemişlerdir.. Bu insanlar öldükten ya da öldürüldükten sonra yaydıkları o manyetik dalganın etkileriyle kitleleri arkalarından sürüklemişlerdir. Ama arkadan onu destekleyip gelenler hiç bir zaman onların ne dediğini tam olarak anlayamamışlardır.. Ve olayı bir din bir inanç haline getirmişlerdir.. muhammed musa krishna ve benzeri tüm mistik kişilikler böyle olmuştur..

paslıçivi
11-02-2009, 07:50
inanç dediğimiz kavram bir şartlandırma bir koşullandırmadan başka bir şey değildir..

Zifiri karanlık bir odaya girmeden önce size içerde altın parçaları var diye şartlandırırlarsa siz dokunduğunuz herşeyi altın,

bakır var diye şartlandırırlarsa herşeyi bakır

demir var diye şartlandırırlarsa herşeyi demir vs..

olarak algılama yanılgısına düşersiniz.. uyursunuz..

ama zifiri karanlık odaya hiç bir şartlandırma koşullanma olmadan girerseniz, dokunduğunuz her şeyin ne olduğunu anlamak için varolan tüm yetilerinizi kullanırsınız, ellersiniz, kokarsınız, gerekirse tadına bakarsınız, kulağınıza yaklaştırıp bir sesi varmı yokmu diye duymaya çalışırsınız, beyninizi kullanarak olasılıkları düşünürsünüz ve bu sizi uyanık tutar..

Bu olay sonunda dokunduğunuz cisim hakkında ya tahminleriniz olur ya da cismin ne olduğunu çözemezsiniz ve bilmiyorum dersiniz..

Ama daha önce o odaya girip de ne olduğunu bildiğini söyleyen birine inanırsanız bu insanların çeşidine göre içerde her türlü cisimle karşılaştığınızı zannedersiniz..

Bugün dünyada varolan inanç çeşitliliğin sebebi budur..

peki zifiri karanlık odada ne var sizce, hangisi doğru söylüyor..

niye tembellik yapıyorsunuz ki, girip kendiniz bulmaya çalışın..

bakın bakalım ne var içerde...

şüpheye düşececeğinize kendinizden emin bir yaşam sürdürün..

paslıçivi
11-02-2009, 07:51
karanlık odada ne olduğunu bildiğini iddia edenler sizi bir parça düşünselerdi, "bana kayıtsız şartsız inanın ve peşimden gelin" yerine "gel bak içerdekinin ne olduğunu nasıl anladım, sana da öğreteyim" deyip ego tatmini peşinde koşup krallıklarını ilan etmezlerdi..Ve insanlığı bu kadar parçaya bölüp birbirine düşman etmezlerdi..(sadece islamiyetten bahsetmiyorum)

paslıçivi
11-02-2009, 07:52
öze inme işinde meditasyon haricinde diğer bir yol, yaşamda hiç beklemediğiniz sizi dağıtacak bir ruhsal travmadır..

daha önce içinde, merkezde çelik küre olan bir lastik toptan bahsetmiştim. Yaşadığınız derin üzüntülerde bu lastik top, sertlik derecesi ve aldığı darbenin şiddetiyle orantılı olarak içe doğrı esner yani göçer..

Göçme derecesi hafifse inanç tabakasına kadar gelmez, basit bir üzüntü, mutsuzluk ve moral bozukluğuyla işi atlatırsınız..

Göçme şiddetliyse inanç tabakasına kadar iner ve uzun süredir hatırlamadığınız inancınız aklınıza gelir ve ona dayanır, dua eder, sığınırsınız.. sadece islamiyetten bahsetmiyorum..

Bazı psikolojik travmalar çok şiddetlidir, lastik topun inanç tabakasını zorlar ve hatta bir kısmının içine kadar ilerler.. o durumlarda inancınıza olan güven sarsılabilir, isyan inkar durumuna gelebilirsiniz.. Ama travmanın şiddeti ve inanç tabakasının kalınlığına bağlı olarak bu durum geçicidir.. bir süre sonra normal yaşantınıza dönersiniz..

Bazı psikoljik taravmlar deprem şiddetindedir, topun ne yumuşak kısmı ne inanç tabakası kalır, hepsini deler geçer ve sizi özünüze ulaştırır.. Bu durum çok büyük bir fırsattır aydınlanma farkındalık için.. Kişi bu durumu bilip de bilinçli bir şekilde üzüntüsünü kabullenip acısını yaşayabilirse özünde kalabilir ama genelde o anki ruh haliyle kişi bilinç düzeyini farkedemeyebilir ve bir süre sonra zıplayan bir top gibi tekrar eski yerine döner..

bazı psikolojik travmalar kişide kıyamet şiddetinde algılanır ve öz (çelik küre) bile zedelenebilir ve kişi başka bir ruh haline geçer, başka bir dünyada kendi gerçekleriyle yaşamaya başlar.. Genel adıyla psikoz dediğimiz şizofreni tablosu buna örnek verilebilir..

burda bahsettiğim şeylerde kişinin inanç tabakasının kalınlığı, genetik faktörler, vs bir çok faktör rol oynar..

paslıçivi
11-02-2009, 08:32
insan denen canlı bir kasetçalar gibidir..

Doğduğu andan itibaren aile ve toplum tarafından ona bir kaset monte edilir (takılır demiyorum).

o yetişkin hale gelmeye başlayınca o kaseti çalmaya başlar, kendisinin aslında boş bir kasetçalar olduğunun farkında değildir.. kendisini o monte edilmiş kasetle birlikte dünyaya geldiği yanılgısı içindedir..

Bugün dünyada irili ufaklı 250-300 çeşit kaset var..

size hangisi takıldıysa siz artık osunuzdur.. onu çalar söyler durursunuz yaşamınız buyunca..

daha doğrusu o olduğunuz yanılgısı içindesinizidir, derin uyku hali..

sadece islamiyetten bahsetmiyorum.

paslıçivi
11-02-2009, 08:33
züne inebilmeyi çok az sayıda başarmış insanlar bu durumu farkedebilir sadece..

Şayet egodan tam arınamadılarsa onlar da yeni bir kaset yapıp bir de yanına güzel bir klip çekip piyasaya sunarlar..

ve bu insanlarda diğer insanları çeken manyetik bir alan vardır, ister istemez etkisinde kalırsınız.. Özde yaşayan insanın diğer insanlardan çok farklı çekici bir ruh hali ve yaşam tarzı vardır..

ve bugün gelinen noktada hala yeni kasetler çıkmaktadır ama insanlık bilinci evriminde geliştiği için artık bu insanlar pek iş yapamamaktadır.. Bazıları balatayı sıyırıp kayışları kopararak hastanelere düşerler.. Gidin psikiyatri kliniklerini dolaşın, ortalık kendini tanrıyla konuştuğunu iddia eden peygamber ve mesihlerle doludur..

yani işin b.kunu çıkarmışlardır..

insanlık adına çok yazık...

paslıçivi
11-02-2009, 08:35
zamanında ortam ve bilinç seviyesi müsait olduğu için iş yapmış bu kasetlerin yüzlerce yıldır kopyaları çıkmıştır..

Onlar orjinal kaseti taklit ederek ayni pozisyona gelmek için yanıp tutuşurlar.. kendileri yeni bir kaset yapacak kapasiteleri yoktur ama kaste sahibinin kazanımlarına erişebilmek adına yapmadıkları cambazlık kalmaz..

Bunlardan bir değil birden fazla kopya üreticisi vardır.. hepsi birbirinin düşmanıdır, çünkü karşı tarafın müşterisi (mürit) onlar için bir kayıptır..

bunlardan memleketimizde olduğu gibi amerikada yaşayanları da vardır ve bu sahtekarlardan her inanç grubunda sayısız miktarda vardır..

sadece islamiyetten bahsetmediğimi söylememe gerek yok..

paslıçivi
11-02-2009, 08:36
bir yerde okuduğuma göre;

bu işin farkına varan ve bu işin mekke-kabe-hac turizmiyle kaymağını yiyen suudi arabistan krallığı bu kopyacıları yasaklamıştır ve cezası ölümdür..

o yüzden amerikada yaşayan baş kopya hacı ünvanı alamamıştır.

paslıçivi
11-02-2009, 08:37
meditasyon....

bir psikoterapi seansı değildir, amacı sizi günlük sıkıntılarınızdan kurtarmak değildir..

bir kaç duble ya da kadeh alkol alıp gevşeme geçici rahatlama değildir..

uyuşturucu alıp bu dünyadan uzaklaşmak uçmak değildir..

"ben meditasyon yapıyorum" deyip hava atmak değildir..

ultra zenginlerin can sıkıntısı gidermek için yaptıkları bir uğraşı hobi hiç değildir..

ilahi bir olay değildir..

meditasyon bir şey yapmak değildir..

meditasyon hiç bir şey yapmama halidir..

meditasyon bir dönüşümdür.

meditasyon ölüp tekrar dirilmektir..

meditasyon yaşamaya başlamaktır..

meditasyon seni yalancı dünyada uyutan yaşadığını zannettiren herşeyden arınmadır..

meditasyon yeniden doğmaktır..

meditasyon hakikati yaşamaktır..

meditasyon uyanmaktır..

zihinden kurtulmaktır

zamanda yaşamaktan kurtulup anda yaşamaktır..

cesarettir, çoşkudur, zekadır, algı sezgi dünyasına girip sevgiyi yaşamaktır..

meditasyon yaşamaktır....

meditasyon insanın doğuşudur, kendisini bulması ve bilmesidir..

meditasyon daha çok şeydir ama sözle herşey anlatılmaz..

deneyimlemeden anlaşılacak bir şey değildir...

paslıçivi
11-02-2009, 08:38
insan gelişmiş bir canlıdır ama mükemmel değildir..

eskiden 40 yıl olan insan ömür ortalaması günümüzde 75-80lere kadar çıkmaktadır..

eskiden ishalden, grip salgınından, veremden zatüreden ve daha bir çok basit rahatsızlıktan insanlar ölüyordu..

eskiden dolgu diye bir şey yoktu, dişler çürüdüğü zaman çekiliyordu..

eskiden gözlük, göz ameliyatları yoktu, insanlar net göremiyor ya da kör oluyorlardı..

eskiden psikiyatri yoktu, bu tarz rahatsızlıklarda insanlar akıl ya da ruhsal bozuklukla yaşamak zorunda kalıyorlardı..

bunların hiçbiri kader değildi, insanlık gelişmemişti..

hala da gelişmiş değil..

alınacak çok mesafe var..

yukarıda saydıklarım nasıl bir insan hastalığı ise ve sizin yaşam kalitenizi, süresini düşürüyorsa..

zihin de insanlığın bir hastalığıdır..

insan korkak, mutsuz, aptal, sevgisiz, uykuda değildir..

kader değildir, tedavisi vardır..

ilacı meditasyondur...

paslıçivi
11-02-2009, 08:40
Daha önce meditasyonu lastik bir topun içindeki çelik küreye ulaşıp onu dışarı çıkarmak olarak benzetmiştim..

Bu benzetme olayın kafanızda canlandırmasını kolaylaştırmak içindi..

Olay göründüğü kadar basit, somutvari bir şey değildir..

Soyut, ruhsal bir arınma işlemidir, bir temizliktir..

zihin denen pislikten, hastalıktan kurtulma işlemidir..

bu lastik topu içerisi değişik oranlarda gazlarla bulunan bir küreye benzetin..

bu gazlar herkeste çok değişik oran ve yoğunlukta bulunmakta ve birbirine karışmış durumdadır..

bu gazların oran ve yoğunluğunun değişmesine göre zaman zaman siz bile kendinizi tanıyamazsınız, farklı karakter kişilikler edinirsiniz, yaşamınız boyunca..

asıl siz yani özbenliğiniz tam merkezdedir ama siz bunun farkında değilsinizdir..

siz bu kürenin çeperinde dış noktasında oluşan yabancı bende (ego) yaşıyorsunuz.. Ve kendinizi "ben buyum işte" deyip farkındalıksızdan dolayı uyutuyorsunuz..

bu gazlar sizin merkezdeki o çelik küreyi örtmüştür gizlemiştir ve size göstermez..

siz bu gazların merkezden en uzak noktada bu kürenin yönetimi için yalancı bir ben oluşturursunuz ama bunu bilinlçi yapmazsınız..

aynı sizin gibi yaşayan aileniz ve binlerce yılın insanlığı, toplumu size hastalığı bilmeden bulaştırır..

doğduğunuz andan itibaren iyi niyetle başlarlar bu işe ama sizin o özünüzü öyle bir derine gömüp etrafını binlerce değişik çeşitte gazlarla örterler ki, siz neyin ne olduğunu bile anlamazsınız..

Asıl safbilinciniz artık yok gibidir..

Bu sizi çok ama çok derin bir uykuya sokar..

Ve çeperde yaşadığınız yalancı ben çok ama çok kurnaz ve hesapçıdır..

varlığına yönelik tehditlerde hemen savunma ve saldırıya geçer..

siz onun kölesisinizdir ama bunu farkedemezsiniz..

sizi o yönetir, patron kayıtsız şartsız odur..

meditasyon, bu yalancı beni törpülemeyle, yoketmeye çalışmakla başlar..

o yüzden bu yol başlangıçta biraz çetrefillidir, zordur, kontrolünüzü benliğinizi kaybediyorsunuz zanneder ve panik yapıp bu işten vazgeçersiniz..

dünyada yaşanan olay budur..

aslında bu baştaki kaos yaşanması gerekir ve sizin doğru yolda olduğunuzu gösterir..

Sadece biraz bilinçlenmenize ve cesarete ihtiyacınız vardır..

bu kaosu aşabilirseniz ondan sonra düz otobanda basmaya başlayıp işin keyfine varırsınız..

Bu yaşamınızda deneyimleyeceğiniz yegane muazzam bir olaydır..

paslıçivi
11-02-2009, 08:41
Bu yalancı bende (zihin, ego, inanç) yaşamak sizi bir inanç dünyasında yaşamaya mecbur bırakır.. Neye inandığınızın hiç bir önemi yoktur ve hemen hemen herkes kendi ailesinin inancını yaşamak zorundadır..

İnanç; bilinenin ötesindeki olasılıklardan birini hakikatmış gibi yaşama halidir..

Bilinenle bilinmeyen arasındaki o belirgin hat kaybolmuştur..

Kişi inancını hakikat zannıyla yaşar, bu inancının, bilinmeyen taraftaki olasılıklardan sadece bir tanesi olabileceği gerçeğini algılama bozukluğu içindedir.

Bunlar okumakla düşünmekle aşılabilecek şeyler değildir.. Çünkü bu düşünme işini yalancı benle yaptığınız için hemen savunma saldırıya geçecek ve sizi kendi istekleri inancı doğrultusunda yönlendirecektir..

bundan arınmanın, kurtulmanın yolu düşünceden uzaklaşma yani meditasyon halidir..

paslıçivi
11-02-2009, 08:44
dünya insanlığını binlerce yıldır etkisi altına almış olan sahtebenlik varolmak için herşeyi yapar.. Burda yazılan onca şeyi bir tanesini alıp analiz etmektense hemen varolan savunma mekanizmalarını devreye sokup saldırıya geçer.. ve siz bunun farkında bile olmazsınız.. çünkü onun varlığı sizin gerçek beninizin uyumasına bağlıdır..

Benim doğrum gerçekliktir, diğer doğruların hepsi aldanmadır..

Tüm insanlık binlerce yıldır bu basit gerçeği göremiyecek ve bilinç filitresinden geçemiyecek kadar derin bir uyku ya da körkütük sarhoşluk içinde yalpalayarak bir yaşam sürmektedir..

ben bunu meditasyon yapmadan anlayamazsınız ya da anlamanız çok zor dediğimde bana kızıyorsunuz, sizi akılsızlıkla suçladığımı vurgulayarak..

Tüm dünya insanlığı gibi siz de kendi doğrunuzu gerçeklik sanıp diğer tüm insanlığın doğrularını aldanma olarak gördüğünüz sürece, sizden çok daha zeki ve şu an dünya insanlığına hizmet edenleri neyle suçladığınızın farkında mısınız.. yalancı benlik çok kurnazdır..

bu yazdıklarımı şu an varolan zihninizle okursanız yine hava cıva ıvır zıvır diyeceksiniz ama ruhunuzun derinliklerinden zaman zaman çığlık atan o çocuğa bir şans bir kulak verin bakalım..

Binlerce yıldır onu şeytan, bastırılması terbiye edilmesi gereken nefis olarak adlandırdınız.. O sizin gerçek özünüz ama dediğim gibi sahte benliğin yaşaması için onun bastırılması gizlenmesi lazım..

o bir kez özgürlüğünü kazandı mı artık geriye dönüş yoktur.. Sahtebenlik parçalanmaya ve yokolmaya başlar ve köleliğiniz biter.. Gerçek imparator sahneye çıkar ve yaşamın ne olduğunu görmeye başlarsınız..

paslıçivi
11-02-2009, 08:45
Yaşam ve sonrasının bir haritası yoktur..

Siz sadece tüm insanlıkta olduğu gibi yaşama gözünüzü açtığınız zaman ve coğrafyaya uygun size dayatılan haritayı kullanarak gerçekliği yaşadığınızı zannedersiniz..

bu uykudan uyanmak sokaktaki inançsız adam olmak değildir..

Tam bir farkındalık ve uyanıklıktır, aydınlanmadır..

paslıçivi
11-02-2009, 08:47
ben yaşamı basitçe yaşıyorum.. içimden geldiğinde bir şeyler karalıyorum..

daha önce de bahsettiğimgibi gün gelir günde 5 defa yazarım gün gelir 5 gün hiç yazmam..

tantra basitçe yaşamı olduğu gibi kabullenmektir..

ırmakta akan bir su damlacığısın sen..

bırak ırmakla mücadele etme.. yok yana akıcam yok ters durucam.. yok şu taşın üstünden zıplıcam.. yokşu balığın kıçına kaçıcam..

ırmak senin bütünün, o seni götüreceği yeri çok iyi biliyor..

meditasyon yaptıkça içerisini boşaltıyorum.. içerideki eskiler boşaldıkça kendiliğinden yeniler doluveriyor.. dolunca da aktarıyorum..

meditasyonun sağladığı bir avantaj bu.. yaratıcılık özelliğin ortaya çıkyor..

yaratıcılık derken sen varoluşa tümkapılarını açmış oluyorsun.. bir şey talep etmene gerek yok.. kendiliğinden geliyor ve doluyorsun zaten..

her zaman taze ve yenisin.. andasın..

paslıçivi
12-02-2009, 03:25
aydınlanmış insan dinlerle pek uğraşmaz.. Ama aydınlanma yolunda bu gereklidir ve bir basamaktır..

dünyaya gözünü açtığın toplumun inancıyla uğraşırsın.. diğer inançları pek eleştirmezsin.. çünkü hala bilinçaltında diğer dinler zaten aldanma şeytan oyunudur..

bir müslüman kendi diniyle birlikte hıristiyanlığı ve yahudiliği eleştirir.. bir hıristiyan kendi diniyle birlikte yahudiliği eleştirir.. bir yahudi sadece yahudiliği eleştirir aydınlanma yolunda.. Çünkü diğer dinler şeytan işi aldanmadır.. eleştirmeye gerek yoktur..

semavi dinler bir müslümana göre 3.. bir hıristiyana göre 2.. bir yahudiye göre 1 tanedir..

kendini kabul ettirebilmek için bir öncekinin yolundan git ama çamur at.. kendinden gelen sonrakileri yalancı peygamber olarak nitele.. taktik budur.. ve çok güzel giydirilmiştir..

Nietzche yaşamı boyunca isa'yla uğraştı durdu.. çünkü hıristiyan zihni taşıyordu.. ve sonunda bunalıma girip intihar etti..

tam aydınlandığında dinlerle değil insanı derin uykuda rüya görmesini sağlayan inanç kavramıyla mücadele etmen gerekecek..

çünkü hiçbir inancın diğerine bir gram üstünlüğü olmadığını göreceksin..

evrensel-insan
12-02-2009, 03:45
Saygideger paslicivi;

Senin bu yazdiklarini, ben yasam ve iliskilerimde; felsefi acilimla yurutuyorum.

Buradan da; su anlasiliyorki; rahatlamak icin ve zoru kolaylamak icin; tek bir yol yok. Yeterki; bu arzulansin. Senin teriminle soyliyeyim. Benim yalanci bene-ki ben buna "verilen ben" diyebilirim-ihtiyacim yok. Ben senin meditasyonunu; verileri bosaltarak ve verilerden arinarak, yani dusunceyi dusundurerek, uyguluyorum.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
12-02-2009, 10:31
sevgili dostum.. bugün ateist deist dediğimiz insanlar bu aşamada olmasının bir kaç nedeni vardır..

bunlardan en büyük etken ailesi ve/veya toplum tarafından fazla zehirlenmemiş (şartlandırılmamış) olmasıdır..

diğer bir faktör yaşamındaki onu çok zorlayan ruhsal travma yaşamasından dolayı aydınlanma yoluna girmiş olmasıdır.. yunus emre örneği..

diğer biri de; toplumun zeka düzeyinin ortalmasının üstünde bir zeka keskinliğine sahip olmasıdır..

Değişik inanç taşıyan milletler arasında bir süre yaşaması da bir etkendir..

bu yukarıda yazdığım etkenlerden bir veya birkaçı neden olabilir..

inanç tabakası özbenliğine yapışmış insan en fazla inancını hakikat zannıyla yaşar.. mevlana örneği.. bu tarz insanlar her dinde vardır.. budizmde zen islamiyette tassavvuf öze inme yoludur.. hıristiyanlık ve musevilikte de vardır ama şimdi adları aklıma gelmiyor..

bu yolla öze inme yolunda insanlar inanç tabakasını geçemedikleri için öze vardıklarını sanırlar.. bir müslüman muhammedin tanrısına, bir hıristiyan isanın babasına bir budist budaya ulaşır vs..

islamiyette tam öze inebilmiş enel hak vakası vardır.. adam allah benim demiştir ve kellesini uçurmuşlardır..

özde inanç kavramı yoktur.. siz artık tanrısıllağını yaşarsınız zaten.. insanlık tarihinde medeniyet buna uygunsa kendi dininizi yaratırsınız..

öze inmiş insanlar sıradan insanlar değildir.. o yüzden din kurucuları (peygamberler)i akıl-bilim yoluyla eleştirmeye çalışmak zor iştir.. iğneyle kuyu kazmaya benzer..

evrensel-insan
12-02-2009, 18:45
Saygideger paslicivi;

Ben, bireysel olarak; hem tanri kavramini ortaya koyuyorum, hemde tanrisal temelde-tanrili (her turlu teizm) ya da tanrisiz (ateizm veya antiteizm)- bireysel dusunce ve davranis olarak bir yer almiyorum.

Cunku, benim tanri kavraminin ne olumluluguna ne de olumsuzluluguna; yasam ve iliskilerde, ihtiyacim yok. Ustelik; insanoglunun, tanriya bahsettigi ve erisilemez kildigi; tum dusunce ve davranistaki, insansal-evrensel degerleride; insan olma yolunda herturlu caba sarfeden bir birey olarak ve bireysel temelde; bunyeme aliyorum.

Ama, kendimi tanri yapma veya tanriya negatif veya positif bir deger verme gibi bir sorunum yok. Tanri kavraminin icini bosaltiyor, kavrama disaridan bakiyor ve kavrami notr algiliyorum.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
12-02-2009, 19:04
Saygideger paslicivi;

Tanri kavraminin, kavramin evrenselligi olarak; farkindayim. O yuzden, tanri kavramini; bireysel olarak; ne kendi adima ne de baskasina; olumlu ve ya olumsuz ne bir cikar araci ne de bir cikar amaci olarak kullanmiyorum.

Tanri kavraminin; benim yasam ve iliskilerimde; ne olumlu ne de olumsuz bir yeri yok. Tanri kavrami benim yasam ve iliskimin disindadir ve benim icin notrdur. Lugatta, yer alan bir kavramdir sadece. Dolayisiyle, onun paralelindeki; dini mentalite, yaratilis, mistisizm v.s. temelli; dunya otesiligi, dogaustulugu ve bilinmiyen uzerine yapilan herhangibir spekulatif yanasim v.s. de; yasam ve iliskilerimde yer almaz.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
16-02-2009, 08:42
forum yöneticilerine naçizane bir tavsiyem olacak..

dinlerden özgür grubu var..

bir tane de inanç kavramından özgür grup açılsın..

Aydınlanmada asıl mesele inanç kavramıdır..

Din sadece organize olmuş bir inançtır..

Din haricindeki diğer ateizm deizm vs, organize olmamış kişisel inançlardır..

Sonunda hepsi inançtır..

Bilinmeyen taraftaki bir olasılık gerçeklik olarak algılanmaktadır.. derin uyku halidir..

İnsanın en büyük özelliği sorgulama kısmen ya da tamamen kısıtlanmıştır..

Dinlerle, inanç çeşitleriyle uğraşmayın..

Uğraşmanız gereken inanç kavramının kendisidir.. ve yaşamı doyasıya yaşatan farkındalıktır..

dinler ve organize olmamış inançlar hepsi sivrisinektir..

sivrisineklerle uğraşmayı bırakın, bataklığı kurutun..

o bataklığın adı inançtır..

paslıçivi
16-02-2009, 08:50
Bugün Turan Dursun hıristiyan bir toplumda dünyaya gözünü açıp ilahiyatçı olup aydınlanma yoluna girseydi...

sitesinde islamiyet eleştirisi olmazdı..

sadece hıristiyanlık ve musevilik ön planda olurdu..

çünkü o zaman nasıl hıristiyanlık zihni giydirildiyse, müslümanlık da yalancı din olarak giydirilecekti.. Muhammed onun için doğuştan itibaren zaten deccal yalancı peygamber olacaktı.. Eleştirmeye bile gerek görmeyecekti..

Turan Dursun bir hindu bir budist toplumda dünyaya gelseydi semavi dinlere dokunmayacaktı bile..

Turan Dursun aydın bir insan değil yarı aydın ya da aydınlanma yolunda giden bir insandı.. Bu karanlık inanç onun aydınlanmasına yetecek ömrü verdirmedi..

paslıçivi
16-02-2009, 11:45
Farkındalık, tam aydınlanma dediğimiz olaya sahip insanlarda inanç kavramı yoktur.. Tüm dünya insanlığın tartışmasız kabul ettiği gerçeklikleri kabul eder.. Diğer taraflar onun için bilinmezdir..

inanç bilinmeyen taraf için karar vermektir.. Karar vermiş düşünce sorgulamaz sorgulayamaz..

Bana göre diye başladığınız her görüş inançtır ve sadece sizi bağlar..

inancınızı varoluşa dayatamazsınız..

aydınlanmış insan gelmiş geçmiş, bugün varolan ve gelecekte varolacak hiçbir inanç kavramıyla ilgilenmez, özdeşleşmez..

o sürekli gerçeklikte, şüphesiz ve anda yaşar..

inancın bonusu şüphedir.. yaşam kalitenizi düşürür..

paslıçivi
19-02-2009, 08:31
biri genç biri yaşlı iki rahip kiliseye gitmek için yola çıkarlar.. Yollarının üzerinde bir dere vardır ve yağmurlar nedeniyle biraz coşkundur.. Dere kenarında seksi genç güzel bir hatun durmaktadır.. Karşıya geçmekte zorlanmaktadır ve yardım rahiplerden yardım ister..

Yaşlı olan rahip 4-5 km yukarıda bir köprü olduğunu ordan geçebileceğini söyler ama genç kadın acelesi olduğunu söyleyince genç rahip hatunu kucağına alıp karşıya geçirir..

Karşıya geçtikten sonra bayan, genç rahibe teşekkür ederek yoluna devam eder.. İki rahip konuşmadan yoluna devam ederler ve kiliseye varırlar..

Yaşlı rahip genç olana;

-sen ne yaptın? dinimizde bu haramdır günahtır der.. Bir rahip olarak bu genç kadına temas ettin..

genç rahip cevaben;

-sen hala o seksi güzel hatunumu taşıyorsun.. Ben onu dere kenarında bıraktım der..

farkındalık, size mutlak özgürlüğü verir, çoşku ve cesareti verir..

Sevdiğiniz kızdan ayrıldıktan sonra hala ondan nefret ediyorsanız.. hala onu sık sık dile getirip eleştiriyorsanız.. henüz o kızdan kurtulamamışınız demektir.. Söylemde sık sık ondan kurtulduğunuzu dile getirirsiniz ama zihniniz hala onunla yatıp onunla kalkmaktadır..

Gerçekten özgürleştiğinizde artık o kızdan bahsetmez, dile bile getirmezsiniz..

Gerçek aydınlanma, farkındalık, özgürlük budur...

Bunun yolu da düşünme, bastırma, araştırma, reddetme gibi asıl düşmanınız olan zihinsel faaliyetlerle olmaz..

Bertrand Russell "neden hıristiyan değilim" adlı bir kitap yazmıştır.. Yaşamı isa ve onun tanrısının saçmalıklarını düşünerek geçmiştir.. Bu işi kendisine giydirilmiş zihinle yaptığı için zihnini ikiye bölüp bir yarısıyla diğer yarısını savaştırmıştır..

Ve birgün bir sohbette -evet biliyorum Budha dünyada aydınlanmada en üstün insandır ama sıralamaya koymaya çalışınca isa'yı bir türlü Budha'nın alt sınırına yerleştirmeye gönlüm razı olmuyor demiştir.. ve bu insan muhammed ve diğer mistiklerii sıralamaya dahil bile etmemiştir.. Çünkü ona giydirilen zihinde diğerleri zaten eleştirmeye değecek insanlar bile değildir..

Daha önce de yazdığım gibi Nietzhe de aynı yolu izlemiş ve yaşamı hüsranla sonuçlanmıştır..

Zihin bir hastalıktır... Zihinden arınmadığınız sürece, bu işi zihni kullanarak dinlerden özgürleşmeye çalıştığıtınız sürece özgürleşmeyip daha çok onun kölesi olursunuz... bu sizi daha kötü bir esarete sürükler..

Sevgili Mep bir yazısında çok güzel değinmiştir..

zihinden arınıp o çocukluğunuzdaki saf bilincinize ulaşmanın yolu bilinçli, derinlemesine, yoğun trans halinde yapılacak meditasyondur..

paslıçivi
19-02-2009, 08:51
ben de islami bir toplumda dünyaya geldiğim için bana da islamiyet muhammed kuran zihni giydirilmişti..

zamanla kuranı okumaya başladığımda içindeki saçmalıkları görmeye başladım ve kuranı eleştirmek, doğruluğunu çürütmek en büyük hedefimdi..

Dünyadaki diğer kutsal kitaplarla uğraşmıyordum.. onlar zaten aldanma şeytan oyuunuydu.. Jainaların da kutsal kitapları var ve tanrı tarafından yazıldığına inanıyorlar.. 7-8 bin yıllık bir inanç sanırm.. budistlerin kutsal budha öğretileri var..

daha sonra bu meditasyon işine girince islamın kutsal saydığı kitaba voleyi vurup duvara yapıştırdım.. Uğraşmanız gereken size giydirilen din/dinler/bireysel inanç çeşitler dğildir..

sizi derin koma bilinçsizliğine sokan inanç kavramıdır.. neye inandığınızın hiç bir önemi yoktur.. ister ineğe, maymuna fareye tapın isterse budhaya ister tanrıyla konuşup kitap yazdığını iddia eden adama ister ateizme ister deizme vs... hepsi değişik bir çukurdur..

yaşamınız boyunca çukurunuzun içinde debelenmeye mahkum kalırsınız..

yaşamı ıskalar ve güzelliğini kaçırırsınız..

paslıçivi
16-03-2009, 01:39
http://video.google.com/videoplay?docid=-2600924613521772702&q=quantum+experiment&ei=3_hySLTlFIbCwgPdz9C5Dw

zihinde yaşadığınızda bilen zihninizdir.. bilinen cisim ya da dünya. yalancı benle dünyayı gözlemleyemezsiniz, çünkü anda yaşamıyorsunuz, düşüncede yaşıyorsunuz, ya geçmişte ya gelecekte ama anda değil.. farkında değilsiniz, elektronlar gözlemlenmemiş gibi hareket ediyor.

çekirdeğinize indiğinizde bilen gerçek siz.. bilinen zihniniz ve dünya yani yaşamdaki herşey..anda yaşıyorsunuz, farkındasınız..gözlemliyorsunuz.. tanıksınız..tanıklık ediyorsunuz..elektronlar gerçek siz tarafından gözlemlendiği için yön değiştiriyor ve yaşam değişiyor.

aydoe
16-03-2009, 08:37
Bu konuyu alttaki başlıkta tartışmıştık
http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=5996

Zaman yok an vardır demişlerdi,demek ki an da yok zamanda ,yalnızca maddenin hareketi var ve gözlemci için görebildiği kadarı var.

cigi
16-03-2009, 13:04
sizi derin koma bilinçsizliğine sokan inanç kavramıdır.. neye inandığınızın hiç bir önemi yoktur.. ister ineğe, maymuna fareye tapın isterse budhaya ister tanrıyla konuşup kitap yazdığını iddia eden adama ister ateizme ister deizme vs... hepsi değişik bir çukurdur..

yaşamınız boyunca çukurunuzun içinde debelenmeye mahkum kalırsınız..

yaşamı ıskalar ve güzelliğini kaçırırsınız..

Sn. Paslicivi;

Seninkide bir inanc.:)

Linkde verdigin videoyuda izledim.Bizler bulunudugumuz an veya zamanda her ne ise, evrimlesmenin devamini saglayan fakat bunun farkinda olamayan canlilariz.

Gelisim ve evrimlesme devam ettigi sürece, ilerde bizim düsüncelerimizin dogrulunuda gelecek kusaklar kanitlamaya calisacaklar ve onlarda ayni bizim su anda yaptigimiz calismalar icinde olacaklar.

Ben hissettigim ve tattigim duygulardan memnunum.Onlar olmasa gelismese hic bir seyin farkinda olamayizki.

Inanc cok acilimli bir kavram. Belkide Türkce'de kelime azligi sebebi ile tartisiyor olabiliriz. Bunlarida göz önünde bulundurmali diye düsünüyorum. Türkce'de bulunan duygu ve hisler ile ilgili bir cok kelimeyi de yabanci dile cevirmek, ifade edebilmek cok zor.

Sanirim önce bu konuyu önce cözümlemek gerekiyor.Kendimden bir örnek vereyim.

Dostluga, gülmeye, paylasmaya, dayanismaya inanan birisiyim. Bunlari cogaltabilirim. Bu inancimin dogrultusunda yasamimi sürdürmeye devam ediyorum. Senin aciklamak istedigin inanc salt birisine tapmak ve ondan bir seyler beklemek ise buna bir itirazim yok. Fakat insanlarin bazi cok özel durumlarinda psikolojik olarak yardimi oldugunu ve insanlari ayaga kadirdiginida unutmamak gerekir.

Yasam bu kadar cok basite inirgenilmemeli diye düsünüyorum. Sonra robotlardan bir farkimiz kalmaz.

Senin aciklamalarindan anladigim kadari ile ben hatalar zinciri icinde bir kuyunun icinde debelenmekteyim.:)

Uzat elini cikar beni su kuyunun icinden. Yardimina gereksinimim var.

Saygilar.

paslıçivi
17-03-2009, 11:10
Senin aciklamalarindan anladigim kadari ile ben hatalar zinciri icinde bir kuyunun icinde debelenmekteyim.:)

Uzat elini cikar beni su kuyunun icinden. Yardimina gereksinimim var.


sevgili cigi ordaki ifadem geneli yansıtmak amaçlıdır.. çünkü her insan ailesi ve/veya yaşadığı toplum tarafından az çok zehirlenir.. insan bir birey olarak doğar, yetişkin yaşa gelince o toplumun bir ürünü haline gelir.. bireylikten eser kalmaz genelde..

bazı insanlar çok şanslıdır.. aile ve yaşadığı çevre aydınsa diğer insanlara göre çok daha az kirlenir.. ama sıfır kirlenme diye bir şey yoktur.. tüm dünyadan, medyadan, insanlardan uzak bir fanusun içinde yaşam gerekir..

mümkün olduğunca az kirlenen insanların ateistiliği deistliği onların yaşam kalitesini pek düşürmez.. ama çok fazla kirletilmiş bir insanın ateistliği deistliği yani kendisine giydirlen zihnin dışındaki bir inanç hazmı zor bir olaydır ve yaşam kalitesini düşürür..

sen anladığım kadarıyla fazla kirletilmemişsin ve o yüzden varolan felsefen, dünya görüşünle barışık birisin.. yani yaşam kaliten bozulmamış..

benden çukurdan çıkmak için yardım istemişsin ama ben seni yüce mevlama havale ediyorum.. seni bildiği gibi yapsın...:D

paslıçivi
29-03-2009, 09:06
inanç(zihin, ego) denen hastalıktan kurtulmak için doğu yıllar önce meditasyonu bulmuş ve yüzlerce teknik geliştirmiştir.. anatomi bilgimden dolayı insan vücudu içinde hayali yolculuk gibi bazı teknikler geliştirdim.. meditasyon anında zamandan kurtulup anda yaşamaya başlıyorsunuz.. trans hali.. ve b u sadece psiklojik bir olay değil sanırım.. çünkü yoğun trans hallerinde sonra gözaltılarımda ödem (şişlik) meydana geliyor.. sanki sulanmış beynin suyu sıkılmış gibi oluyorsunuz.. yıllar içerisinde bir çok öğretiyle sulanmış şişmiş beyniniz tekrar kompakt (o km)bir yapıya geliyor gibi...

hastalarımda gördüğüm bir sonucu paylaşmak istiyorum.. yüksek doz fluoksetin (prozac) 40 mg ve üstü bir çok hastamda inanç denen rahatsızlığı hafifletmiştir.. ama hepsinde değil.. başka etmenler olması olasıdır..

bu bahsettiklerim bilimsel bir çalışma kapasitesinde henüz değildir.. sadece kişisel mesleki deneyim ve tecrübelerimdir..

paslıçivi
31-03-2009, 14:00
KOMA ve BİLİNÇ KAYBI

Bilinç; uyanık olma, cevresel ve endojen tüm uyaranları algılayabilme , doğru muhakeme edebilme ve bunlara uygun, yerinde tepki oluşturma olarak tariflenir. Ancak günlük uygulamada uyanık olma ile eşdeğerli olarak kullanılır. Uyanıklığın azalması ise diğer ögelere de bakılmaksızın bilincin azalması kaybolması olarak tanımlanabilir. Bilinç anatomik olarak, beyinsapı assendan retiküler formasyonu, talamuslar, korteks ve bunları karşılıklı olarak birbirine bağlayan yolların tam olarak işlev yapması ile temin edilir. Bu yapıdaki herhangi bir anatomik veya sinaptik bozukluk, bilincin değişik derecelerde bozulmasına neden olabilir.
Bilinçlilik ile bilincin tamamen bozulması olarak tariflenen koma arasınde değişik bilinç düzeyleri vardır. Bunlar sırayla kötüleşmek üzere; bilinçlilik, konfüzyon, laterji, stupor ve komadır.
Konfüzyon: bilincin sislenmesidir. Hasta uyanıktır ancak şaşkın veya dalgındır. Konsantrasyonu ve dikkati azalmıştır. Yere zamana oryantasyonu bozuk olabilir.
Laterji: Uyanıklığın belirgin azalmasıdır. Hasta kolay uyandırılabilir uykuda gibidir. Yüksek sesle seslenme, basit ağrılı uyaranlarla uyandırılabilir ama belirgin derecede dalgındır. Dikkat ve konsantrasyon ağır derecede bozulmuştur. Yer zaman oryantasyonu bozuktur. Konuşma bitince hasta hemen tekrar uykusuna geri döner.
Stupor: Uyanıklığın ağır derecede bozulmasıdır. Hasta basit ağrılı uyanlarla uyandırılamaz. Uyandırabilmek için daha şiddetli ve sürekli ağrılı uyaran gerekir. Hasta uyandırıldığında ancak 1-2 kısa kelime ile sorulanlara, doğru olmayan cevaplar verir. Ağrılı uyaranı keserseniz, konuşmanız sırasında bile hasta uykusuna ger döner.
Koma: Uyanıklığın tamamen bozulmasıdır. Hasta hiçbir ağrılı uyaranla uyandırılamaz. Şiddetli ağrılı uyaranlar ile bazan solunum ritminde değişme, basit bazı kol bacak devinimleri, fleksör veya ekstansör kasılma şeklinde hareketler olabilir ama hasta uyandırılamaz.

Prof.Dr.Kubilay Varlı
NörolojiAnabilim Dalı

paslıçivi
31-03-2009, 14:10
Bilinçlilik ile bilincin tamamen bozulması olarak tariflenen koma arasınde değişik bilinç düzeyleri vardır. Bunlar sırayla kötüleşmek üzere; bilinci tam açık,bilinci stand-by, konfüzyon, laterji, stupor ve komadır.

bilinci tam açık: tam uyanık, farkında, aydınlanmış, inançsız, çakal

bilinci stand-by yarı uykuda, inançlı (neye kime inandığı hiç önemli değil)..devekuşu.. "benim inancım hakikat diğerleri aldanma şeytan oyunu" düşüncesi hastalığın temel semptomudur..

Konfüzyon: bilincin sislenmesidir. Hasta uyanıktır ancak şaşkın veya dalgındır. Konsantrasyonu ve dikkati azalmıştır. Yere zamana oryantasyonu bozuk olabilir.

Laterji: Uyanıklığın belirgin azalmasıdır. Hasta kolay uyandırılabilir uykuda gibidir. Yüksek sesle seslenme, basit ağrılı uyaranlarla uyandırılabilir ama belirgin derecede dalgındır. Dikkat ve konsantrasyon ağır derecede bozulmuştur. Yer zaman oryantasyonu bozuktur. Konuşma bitince hasta hemen tekrar uykusuna geri döner.

Stupor: Uyanıklığın ağır derecede bozulmasıdır. Hasta basit ağrılı uyanlarla uyandırılamaz. Uyandırabilmek için daha şiddetli ve sürekli ağrılı uyaran gerekir. Hasta uyandırıldığında ancak 1-2 kısa kelime ile sorulanlara, doğru olmayan cevaplar verir. Ağrılı uyaranı keserseniz, konuşmanız sırasında bile hasta uykusuna ger döner.

Koma: Uyanıklığın tamamen bozulmasıdır. Hasta hiçbir ağrılı uyaranla uyandırılamaz. Şiddetli ağrılı uyaranlar ile bazan solunum ritminde değişme, basit bazı kol bacak devinimleri, fleksör veya ekstansör kasılma şeklinde hareketler olabilir ama hasta uyandırılamaz.


paslıçivi

paslıçivi
31-03-2009, 14:18
insan bir bilgisayar gibidir..

bilgisyarınızda sürücüsü yüklenmemiş bir donanımınız varsa siz bunu görmezsiniz, farkında olmazsınız.. sürücüyü yüklediğinizde o donanım görünür hale gelir ve kullanmaya başlarsınız..

insandaki bilinç de sürücüsü yüklenmemiş bir donanımdır.. bilincin sürücüsü meditasyondur.. meditasyonla bilinç görünür, farkındalığınız gelişir, tam uyanık bir hale gelirsiniz..

paslıçivi
22-04-2009, 15:09
Alıntı:
hakdogan´isimli üyeden Alıntı http://www.turandursun.com/forumlar/images/geruh/buttons/viewpost.gif (http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?p=168935#post168935)
Yanıtlarım gayet ciddi, gayrı ciddilik kokusu burnuma başka yerlerden geliyor.

Tahmin edebiliyorsundur...

dur biraz gocunayım..

hakdoğanım..

ciddiyet, zihnin egonun bir ürünüdür.. bir hastalıktır.. kutlanması gereken yaşamı yaşanmaz hale getirir..

seni kendi topiğime davet ediyorum..

http://www.turandursun.com/forumlar/...t=8978&page=10 (http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=8978&page=10)


orda seninle tartışalım ama islamiyeti değil.. çünkü islamiyeti doğrulamaya çalışmakla yanlışlamaya çalışmak arasında hiçbir fark yok.. ve kimseye de bir faydası yok.. bu tartışmada sen haklı çıksan islamiyet hak dinmi olacak ya da hata çıksa islamiyet batıl mı olacak.. inanç denen şeyin ne olduğunu hala farkedemiyorsunuz.. hristiyanlık kilisesi yüzlerce yıldır bilimden özür dileyip duruyor ama bunu fanatik inanırlar görüyormu.. kilisenin varlığı sona mı erdi.. inançlı bir insanın gözüne de soksan o yaşadığı sürece inancını (egonun varlığı) reddetmeyecektir.. çünkü yaşamını ona göre düzenlemiştir.. inancı, anne karnındaki bebeğin beslendiği göbek kordonu gibidir.. o kesilirse yaşamayacağını zanneder.. aslında yaşar hem de gerçek yaşamı tam uyanık bir halde..

inanç; başlı başına insan denen canlıya karşı yapılmış bilinçsiz bir saygısızlıktır..

bir inanır(teist) nasıl kendi dinini hak görüp diğer insanları batıl yolda olmakla suçluyorsa, saygısızlık gösteriyorsa..

bir ateist de ilk inancını batıllamak uğruna ömrünü heba edip yine diğer din inanırlarına bilinçsiz saygısızlık yapıyordur..

sen bu sitede semavi dinler dışında bir inancın ciddi eleştirisini gördünmü.. yok.. göremezsin zaten.. çünkü bu site islam zihni giydirilmiş bir ülkenin ateistlerinin sitesidir. onlara giydirilen zihinde semavi dinler vardır, o yüzden islamiyet ağırlıklı olmak üzere bu 3 büyük dini eleştirip yanlışlamaya çalışırlar.. bunlar egonun/yalancı benliğin varolma çabalarından başka bir şey değildir..

bu dinlerden özgürlük değildir tam aksine dinlere köle olup yaşamaktır.. bir teist bu kadar kendi inancıyla uğraşmaz.. o basitçe inandığı şeyin hakikat olduğu uykusuyla yaşamını idame ettirir.. ama ateist hala zihinde yaşıyordur ve zihnini ikiye bölüp (teist/ateist) birbiriyle savaştırarak zihin denen insanlığın binlerce yıllık hastalığını daha da güçlendiriyordur..

bir teist nasıl egoya yakın yaşayıp onun varlığı için kendini uyutuyorsa bir ateist de yine egoya yakın yaşayıp negatif yoldan onun varlığı için kendini uyutup mücadelesini veriyor..

tartışılması gereken ne islamiyet ne musevilik ne budizm ne hinduizmdir.. tartışılması gereken insan denen canlıdır.. onun psiklojisidir.. insanı rezil bir bilinç düzeyinde tutan inanç denen kavramdır..

bu dünyada sadece islam yok.. insanlık varolduğundan beri yüzlerce binlerce inanç çeşidi gelmiştir ve insanlık aydınlanmadığı sürece de gelmeye devam edecektir.. geçmişte her insan kendi inancını evrensel ve sonsuz olduğunu düşünmüştür.. ama yeri ve zamanı geldiğinde bilim hepsini tarihin tozlu sayfalarına göndermeyi bilmiştir.. bir şey inanç olduğu sürece o hakikat olmayacaktır.. her inanç sahibi gibi müslüman da sadece hakikati yaşadığını zannederek yaşamı ıskalayacaktır..

yazacak çok şey var da uzatmayayım..


hakikati dinlerde/inançlarda aramak gökteki yıldızları karanlık bodrumda aramaya benzer..
__________________

paslıçivi
22-04-2009, 15:10
ne zannediyorsunuz bu işi..

inancınızın bir gün realite olması hayaliyle mi yaşıyorsunuz..

way bee.. bak budizm hak dinmiş.. diğer bütün inanırları at çöpe..

way bee.. bak islamiyet hak dinmiş.. diğer tüm inanırları at çöpe..

way anasını iseviler haklıymış.. isa harbiden rabmiş.. diğer tüm inanırları at çöpe..

diğer inanırlar dediğimiz masum zihin giydirilmiş zavallı insanlar sadece..

ne bekliyorsunuz beyler..

yaşam bu kadar ucuz bir kumar mı..

sana giydirilen zihnin basit bir kölesisin sadece..

ama uykun öylesine derin ki..

ben istediğim kadar bağırıp çağırayım..

uyanmayacaksınız bunu da biliyorum..

aydınlanma, farkındalık o kadar kolay bir şey olsaydı..

şimdiye kadar dünya bir cennet olurdu..

paslıçivi
23-04-2009, 09:03
psikiyatride hastalıklar kabaca ikiye ayrılır..

nevroz ve psikoz..

nevroz... kişi hasta olduğunun farkındadır ve gerçeklikle ilişkisi bozulmamıştır.. hala bu dünyada yaşamaktadır.. hekime gitmeye razı olur.. depresyon, fobiler, anxiyete bozuklukları vs..

psikoz.. kişi hasta olduğunun farkında değildir ve gerçeklikle ilişkisi bozulmuştur.. kendine ait bir dünyada yaşamaktadır.. hekime gitmeyi kabul etmez.. şizofreni..

inanç da böyle bir hastalıktır.. bir bilinç düzeyi açıklığı hastalığıdır.. neye, kime, hangi dine inandığının hiç bir önemi yoktur.. kişi farkında değildir.. kendi dünyasında yaşar..

bunun henüz dünya sağlık örgütü tarafından bir hastalık olarak tanınmamasının nedeni aydınlanma/farkındalık olayının henüz çok kişisel olmasındandır.. günümüzde bilimle, tıpla uğraşan insanların bile hala kendi toplumlarının ona giydirdiği bir inancı vardır.. en iyi ihtimalle ateisttirler ama bu bile tam bir farkındalık değildir.. ateist henüz kendisine giydirilen teizmle mücadele etmektedir..

aydınlanmanın yaygınlaşması ve özellikle bilimle(tıp) uğraşan insanların aydınlanması sonucu önümüzdeki yıllarda inanç tedavi edilebilir bir hastalık olarak yerini alacaktır..

o zaman binlerce yıldır süren bu kısır çatışmalar savaşlar sona erecektir.. şayet farkındaysanız inançlı bir insanı konuşmakla ikna etmek, uyandırmak neredeyse imkansızdır..

koca bilim adamları bile şayet inanç sahibi iseler her konuda anlaşabildikleri bilim konusu varken iş inanca geldiğinde tüm objektiflik kaybolur ve tartışmanın sonunda "senin dinin sana benim dinim bana" çıkar.. uzlaşmaları anlaşmaları imkansızdır.. çünkü ikisi farklı bilinç dünyalarında yaşamaktadırlar..

ben bunu sözel olarak basitçe dile getirdiğim "herkes kendi inancını hakikat diğerlerini aldanma olarak görür" ifademi hiç bir inançlıya anlatamadım.. hakdoğan isimli islamiyet konusunda oldukça bilgili ve zeki bir adam bile bu ifadeyi anlayamadı..

bunun sebebi de insanın egoda(sahtebenlik) yaşamasıdır.. ego yalancıbenliktir ve zihnin bir ürünüdür.. varlığını sürdürebilmek için sizi uyutması, aldatması ve her türlü kurnazlığı yapması gerekmektedir.. ego varlığını tehdit eden en ufak bir tehlikede hemen egonun savunma mekanızmaları dediğimiz kavramlar devreye girer.. siz ne tehlikenin ne de savunma mekanızmasının devreye girdiğini farketmezsiniz bile.. tüm bunlar bilinçsizce/bilinçdışı olarak yapılır..

siz kendiniz yönettiğinizi zannedersiniz aslında egonun kölesisinizdir.. sizi yöneten egodur, yalancıbenliktir, sahtebenliktir.. gerçek siz çok derinlerdedir ama bunun farkında bile değilsinizidir.. orda yani özbenlikte tam bir uyanıklık/farkındalık sözkonusudur..

gerçek imparator çok derinlerdedir.. sadece sizin bunu keşfetmeniz ve buna ulaşmanız gerekiyor..

öze ulaşma bir çok dinde/inançta vardır.. hala olaya mistik bir olaymış gözüyle bakılır.. islamda tasavvuf , budizmde zen vs.. dediğimiz olaydır.. varolan zihni zayıflatmadan bu arınma işine girerseniz ya mevlana olursunuz ya da budist bir rahip ya da isamesihe ulaşırsınız..

oysa tam merkezde yani özbenlikte inanç kavramı yoktur.. inancını yaşam biçimini sen şekillendirirsin, çok meraklıysan bir tane din bile icat edersin. peygamberler mistikler böyle kişiliklerdir.. yani tanrının elçisi değil özüne inmiş tanrısallığını yaşamış insanlardır.. ama genin bencil olmasından dolayı bencilliklerine yenik düşmüşlerdir..

azınlık
23-04-2009, 10:37
insandaki bilinç de sürücüsü yüklenmemiş bir donanımdır.. bilincin sürücüsü meditasyondur.. meditasyonla bilinç görünür, farkındalığınız gelişir, tam uyanık bir hale gelirsiniz..

paslıçivi selamlar,

Bu noktada küçük bir itirazımı, bir de nacizane tavsiyemi ileteceğim. Meditasyon ile bilinci tam açıklık, fakındalık noktasına getirebilmek bir süreç işidir, öğrenme işidir. Bu noktada bilgisayar sürücülerinden farklılaşır. Meditasyona otur, bilincin açılıversin gibi "tak-kullan", kolaycı bir durum söz konusu değil diye düşünüyorum.

Bir de; meditasyonun fiziki şartlardan ve durumlardan bağımsız olarak yapılabileceğinden de bahsetmek lazım. Meditasyon yapmak için illa ki sessiz ve nispeten loş bir odada, yüzümüzü doğuya dönerek bağdaş kurup oturmamız gerekmez. Yani, zihnin istenen bir noktada yoğunlaşmasına olanak veren her durumda meditasyon mümkündür ... gibi.

Meditasyon konusunu oldukça önemsiyorum, biraz daha bilgi verebilirsen yararlı olacaktır sanırım.

A.

paslıçivi
23-04-2009, 23:50
Meditasyona otur, bilincin açılıversin gibi "tak-kullan", kolaycı bir durum söz konusu değil diye düşünüyorum.

Bir de; meditasyonun fiziki şartlardan ve durumlardan bağımsız olarak yapılabileceğinden de bahsetmek lazım. Meditasyon yapmak için illa ki sessiz ve nispeten loş bir odada, yüzümüzü doğuya dönerek bağdaş kurup oturmamız gerekmez. Yani, zihnin istenen bir noktada yoğunlaşmasına olanak veren her durumda meditasyon mümkündür ... gibi.

Meditasyon konusunu oldukça önemsiyorum, biraz daha bilgi verebilirsen yararlı olacaktır sanırım.

A.

azınlık dostum.. şimdi geç oldu yarın sabah daha ayrıntılı yazmaya çalışıcam.

bazen ve çoğukez diyebilirim bu iş tak-kullan tarzı oluyo.. birden ampul yanıyor.. buna olmak deniyor..

tabii ki sadece sessiz ortam vs değil meditasyon.. bazen güçlü bir hapşırık, bir anlık şok, ana odaklanmak (yemek yerken her hareketini farkındalıkla yapman yani başka bir şey düşünmemen, yürürken tüm kaslarının hareketinin farkına varmaya çalışmak, sık sık tüm varlığını hissederek "ben varım" demek vs..) çok geniş bir konu..

bugün teist düzeyinin üstünde bilinaçıklığına sahip insanlar farkında olmadan bu meditasyonu yapmış kişiler çoğunlukla.. benim hikayem de böyle 12 yaşında oyun diye yaptığım şey meditasyonmuş..

neyse.. şimdilik iyi geceler..

paslıçivi
24-04-2009, 08:09
öncelikle isadan daha tehlikeli bir adam olarak görünen 1990 da ölmüş OSHO isimli mistik/filozof/düşünürün sırlar kitabı cilt1-2 yi okumanı şiddetle tavsiye ederim.. bu kitapta 112 meditasyon tekniğini oldukça ayrıntılı bir şekilde bulacaksın..

meditasyon bir iki paragrafla anlatılacak bir şey değil.. ama genel olarak insanların algıladığı bir rahatlama yöntemi kesinlikle değil..

insanın bilinç manevi şeklini bir daireye benzetirsek..

dairenin çemberinde oluşan sahtenlikten(ego), merkezdeki gerçekbenliğine (öz, id) ulaşma yoludur meditasyon..

merkezdeki özbenlikten başlayıp dairenin çeperine(çembere) kadar olan bölüm yani daire dediğimiz alan zihindir..

sen şu an bu zihnin ürünü olan egoda yaşıyorsun.. ve sana doğduğundan itibaren aile/toplum tarafından giydirilen bilgiler, öğretiler (din, milliyet, ahlak vs..) senin şu anki yaşamını oluşturuyor..

şayet kitapları okuyup yavaş yavaş meditasyon olayına girersen kendindeki değişikliği farketmeye başlayacaksın.. yaşamla ilgili birçok kavramın değişmeye başlayacak..

zaman zaman ben de burda bazı bilgiler vermeye çalışıcam ama dediğim gibi bu iş burda anlatılacak kadar basit ve kısa bir iş değil..

bu konuda herşeyi tartışmaya açığım.. bilebildiğim kadarıyla yardımcı olmaya çalışırım..

naçizane tavsiyem.. erken yat sabah 5-6 gibi kalk.. bir yetişkin için 6-8 saatlik bir uyku yeterde artar bile.. günün en güzel saatidir ve meditasyon için en uygun saatlerdir..

zaman içerisinde zekanın keskinleştiğini, cesaretinin arttığını ve yere nasıl sağlam bastığını göreceksin..

tam özüne ulaşabilirsen yaşamın gerçekleriyle hiç bir afyona ihtiyaç duymadan tam bir uyanıklık/farkındalıkla yaşamını sürdürürsün..

teist düzeyinde bir inancın olmadığı için inanç tabakasını geçmek senin için zor olmayacaktır.. teistler bu tabakayı geçemezler genelde.. daha önce örneklerini verdim.. hristiyan/isevi rab isaya, müslüman muhammedin allahına, budist budhaya vs.. ulaşır.. asıl çekirdek bunun altındadır..

kim, ne olduğunu görür tanırsın..

kendini bilirsin.. kendinle yüzleşirsin..

yaşam bambaşka bir hal alır..

kutlamaya dönüşür..

paslıçivi
24-04-2009, 08:26
bugün dünyada bu meditasyon işini gelenek haline getirmiş budistler bile tam özüne inememişlerdir.. çünkü onlar kişisel aydınlanmış olan Budhayı tanrısalllaştırıp organize teist düzeyinde bir dine/inanca dönüştürmüşlerdir.. budist doğan bir çocuk meditasyondan önce budizm dininin etkisinde kalarak teist düzeyinde bir inanca sahip olur.. yetişkin yaşa gelip meditasyon yapmaya başlayınca biraz geç kalınmış olur..

bir teistin özüne inme şansı vardır.. yaşamını altüst edecek bir psikolojik travmada ego parçalanıp özüne kadar esner ama kişi bu aşamada bilinçli davranmazsa ve egonun savunma mekanızmalarına yenik düşerse tekrar inanç tabakasının üstüne çıkar.. müslüman mistik Yunus buna güzel bir örnektir..

en el hak diye bir vaka vardır islam tarihinde.. kişi tam özüne inmeyi başarmış ve allah benim demiştir ama kellesini uçurmuşlardır..

paslıçivi
24-04-2009, 08:32
meditasyon kelime anlamı olarak medicine (ilaç-şifa) kökünden türemiştir..

hastalık; zihin ve onun ürünü egodur..

tedavi şekli meditasyondur..

tedavi sonrası iyilik hali; tam bir uyanıklık/aydınlanmadır..

binlerce yıldır uyuduğun sahte yaşamdan uyanıp gerçekliği yaşamaya başlarsın..

paslıçivi
25-04-2009, 08:02
inanç ve mantık..

aynı kazanda pişmez.. gaz yapar.. hep söylerim..

inanç tartışılırken saçma, mantıklı, mantıksız gibi kelimeleri sakın olaki kullanmayın..

mantık; bu yaşamda bildiğiniz, tecrübe ettiğiniz kavramları sentezleyerek bir bilinmeyen hakkında analiz yapmaktır.. ama burda bilinmeyen dediğim şey sınanabilen bir olaydır.. yani doğrulaması/yanlışlaması yapılabilendir..

günlük yaşamda bir problem, bir bilinmeyenle karşılaştığınızda, mantığınızı kullanarak bilinmeyeni analiz edip tahmin etmeye çalışırsınız.. ama sonunda bu problemi, bilinmeyeni sınama, test etme şansınız vardır.. yani ya mantığınız doğrudur hakli çıkarsınız ya da mantığınızı yanlış yürütmüşsünüzdür haksız çıkıp yanılırsınız..

varoluş, tanrı, ölüm sonrası gibi kavramların kurgulandığı din/inanç gibi olguları tartışırken mantık yürütemezsiniz.. şayet mantık yürütürseniz insanlığın binlerce yıldır çöpe giden inançları gibi şapa oturursunuz.. dünyanın düz olduğu inancı, öküz şeklindeki bir tanrının boynuzlarında durduğu, öküzün başını sallamasıyla depremlerin olduğu, güneşin ayın bir tanrı olduğu, antik çağın çok tanrıları gibi değişik şapa oturma durumlarıyla yüzyüze kalırsınız.. insanlar bunlara inanırken mantığını kullanmadımı zannediyorsunuz.. demek mantıkla yola çıkarsanız ömrünüzü boş bir masal bir efsane peşinde harcamanız işten bile değildir..

bugün fareyi kutsal sayan bir adama göre, tanrıyla konuştuğunu iddia eden adama(peygambere) inanmak da çok saçma..

ya da bir budiste göre bırak peygamberlik olgusunu bir yaratıcı tanrıya inanmak çok saçma.. çünkü onlara göre evren sonradan varolmadı.. hep vardı ve evren, yaşam sonsuzdur..

bir hristiyan/iseviye göre islama kurana inanmak çok saçma, çünkü tanrının oğlu/kendisi(isa) varken kendini tanrının elçisini olduğunu iddia eden yalancı arap uydurması muhammede inanmak akıl dışı bir şey..

teistler nasıl kendi aralarında kendi inancını mantıklı(hak) diğerlerini mantıksız(batıl) buluyorsa teizm üstü bilinçaçıklığındaki ateizm, deizm panteizm gibi inançlar da kendinin haricilerindeki mantıksız bulur..

bir inancın mantıklı olabilmesi için yol gösterici olması kanısına nerden vardınız.. kim söylemiş bunu..

sorgulayan beyin huzursuzdur, tatminsizdir..

bilinçaçıklığınıza paralel olarak giden sorgulama mekanızmanınızın duygulanıma oranı sizin huzurunuzu belirler..

huzur ölçülebilen bir parametre değildir (en azından şimdilik) ama ölçülebilen bir parametre olsaydı ve dünyadaki çoğunluk insanın huzurunu 1 tam sayısı kabul edersek;

bütün mesele bu 1 sayısını tutturmaktan başka bir şey değildir..

duygulanım/sorgulama= huzur(mutluluk)

duygulanım dediğim şey; korku panik endişedir.. bunlarla huzur ters orantılıdır.. duygulanım arttıkça sorgulama azalmak zorundadır.. yoksa huzurdaki 1 sayısından uzaklaşırsınız.. yani huzursuz mutsuz olursunuz..

huzurdaki 1 sayısını yakaladığınız yerde sorgulama durur.. işte orası sizin inancınızdır ve bilinç kendini kapatır.. daha doğrusu stand-by konumuna geçer.. derin uyku hali dediğim olay.. ondan sonrası artık sizi 1 sayısından uzaklaştıracağı için bilinç kapanıp sorgulama durur.. ve burda kişi hakikati bulduğuna adı gibi emindir..:D

o yüzden teizm düzeyindeki inanç en düşük bilinç seviyesine eşlik eder.. neye kime inandığının hiç bir önemi yoktur.. ister islama, ister budizme, ister museviliğe, ister hristiyanlığa, ister ineğin kutsallığına inansın.. 1 saysı yakalandığı için kişideki huzur sabittir.. bu genelde toplumun size giydirdiği zihindeki din/inançtır.. yani tohum henüz çatlamamıştır..

toplumun kendisine giydirdiği dinden çıkıp başka bir dine inanmak ya da şüpheye düşmek dediğimiz septisizm tohumun çatlamaya hazır olduğunu gösterir..

teizmden çıkıp ateizm, deizm, panteizm gibi organize olmamış kişisel inançlı kişiler tohumu çatlatıp filizlenme dönemine girmişlerdir.. ama henüz çiçek açmamışlardır..

bir insanın büyümesi, yaşının artmasıyla, çok okumakla, çok gezmekle, çok şey bilmekle olmaz.. bilinç düzeyinin yükselmesiyle olur.. ulaşacağın son nokta çiçek açıp güzel kokular yaymaktır.. bu bir aydınlanma/farkındalıktır.. bunun da tek yolu meditasyondur..

inanç dediğim gibi zaman içerisinde tedavi edilebilir bir bilinçaçıklığı hastalığı olarak ilimde/tıpta yerini alacaktır.. ama ne zaman olur bilmiyorum..
içinizden meraklısı varsa bunu geliştirip dünyada tüm zamanların en iyi nobel tıp ödülünü alabilir..

daha önce de belirttiğim gibi yukarıdaki bilgilerin sentezinden oluşan çıkarımları dünyanın hiçbir data bankasında bulamazsınız..

meditasyon sonucu ulaşılan algıların ürünüdür..

paslıçivi
26-04-2009, 07:20
Alıntı:
hakdogan´isimli üyeden Alıntı http://www.turandursun.com/forumlar/images/geruh/buttons/viewpost.gif (http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?p=170039#post170039)
Ego ve Din(özellikle Semavi Dinler), hele hele Ego ve İslam aynı denklemde, denklemin aynı tarafında gösteriliyor :)

Vay anasını sayın seyirciler.

Nefsinin her arzusuna ram olmayacaksın, başkalarının hakkına/hukukuna saygı göstereceksin, yaşamı yeme/içme, uyuma ve çiftleşmeden ibaret görmeyeceksin, çalmayacaksın çırpmayacaksın, zina etmeyecek, yalan söylemeyeceksin, bu Dünya'da ve koca evrende yanlız olmadığını, sahipsiz olmadığını her daim bileceksin diyen Din, İslam ve Ego.

Kendi kendini ne dar kafese hapsetmişsin be nasipsiz!

Bütün evreni o dar kafesten ibaret sayıp, bir de kafan o dar kafesin tavanına çattığında "irtifa katettin, yükseldim" sanman yok mu, haline gülelim mi ağlayalım mı!

Senin halin ancak şu hazin tablo ile resmedilebilir : Düşünme organını aldırmış bir vucudun "artık fikir çilem kamadı, huzurlu ve hürüm" demesi ve daimi köleliğini hürriyet sanması, çürümeyi istikbal addedmesi.

Vah vah vah...

hakdoğanım..

eee sen türkçe biliyormuşsun.. niye şimdiye kadar azap çektirdin bize.:confused:

benim gibi beyinsiz ve nasipsiz birine cevap verme tevazusunu gösterdiğin için teşekkürü bir borç bilirim..

bana cevap yazarken kızım sana söylüyorum gelinim sen anla tarzı alıntı yapmadan ya da nickimi belirtmeden yazman sana yakışmıyor..

bu arada tetanoz aşın vardır umarım.. tetanoz olmanı istemem..

orda bahsettiğim ego yalancı/sahtebenliktir.. insana derin uykuda yalan bir yaşam yaşatır.. ordaki boşluğa islam değil aklına gelen herhangibir teizm düzeyindeki inancı koyabilirsin.. zeitgeist müslüman olduğu için islam örneğini verdim..

yoktur aslında birbirlerinden farkı ama biz osmanlı bankayız derler her dinin inanırı..

yukarıda bahsettiğin insani özellikleri sadece islam değil hemen hemen tüm dinler öneriyor, öyle ya da böyle.. ama dünyanın neredeyse tamamı egoda yaşadığı için bunların yapılması için din gibi bir yaptırıma ihtiyaç duyuyorlar..

özüne inip ne, kim olduğunu görürsen, kendini tanırsan bu bahsettiğin özellikleri zaten kendin yapacaksın.. çünkü mutlak mutluluğun bunlara bağlı.. mutlak mutluluğun tadına bir kez vardınmı artık onu kaybetmemek için tüm bu değerlere herkesten fazla sahip çıkacaksın..

benim halime sakın ağlama.. bol bol gül.. çünkü yaşamı bu kadar değerli, tatlı kılan belki de tek kez deneyimle şansımız olması olabilir.. yaşam; varoluşun kutlanacak bir hediyesidir bizim için..

hakkımdaki düşünceler konusunda fikir beyan ederken vah vah.. tüh tüh.. oohh.. suyundan da koy.. yemede yanında yat.. tarzı postorgazmik tepkiler yerine anlayabileceğim dilden konuşma tarzı yazarsan karşılıklı birşeyler öğrenebiliriz diye düşünüyorum..

ben islam dinini senin kadar derinlemesine bilmiyorum.. ama senin de bilmediğin çok şey vardır eminim.. niçin bunları paylaşıp karşılıklı faydalanmayıp da didişiyoruz ki..

öncelikle karşında konuştuğun insanları biraz tanımaya çalış bence.. islama inanmayan ateistlere karşı öylesine önyargılısın ki.. daha siteye ilk girişindeki cümleni hatırlıyorsun değil mi..

Bu forumda düşünen kafaya tesafüf edebileceğim hiç aklıma gelmezdi,

evet bu bu senin ifaden..

ardından çok cahilsiniz, çok zayıfsınız, sizin jetonlar kaç köşe, çaktın mı, bilinçli körler ve daha birçokları..

senin kafandaki müslüman tanımlaması böyle bir şeymi.. bilmediğin bir ortama önyargılı girip kafadan herkese hakaret, aşağılayıcı tarzda konuşmak mı..

ben bir agnostiğim.. ama anamdan böyle doğmadım.. hacı bir anne babanın çocuğuyum.. belli bir yaşa kadar programlanmış bir robot edasıyla islamiyeti yaşadım.. 5 vakit namaz kılıp camide müezzinlik yaptım, ezan okudum, kuran hatim ettim, oruç tuttum vs..

sonra 20li yaşlarda uyanmaya başladım ve tekrar doğdum diyelim..

zeitgeist
27-04-2009, 01:19
zeitgeist müslüman olduğu için islam örneğini verdim..

Umarım bazı olayların başını kaçırdığımdan yanlış anladım...Doğru mu anladım yoksa?

paslıçivi
27-04-2009, 06:50
sevgili zeitgeist

http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=9352&page=29

linkinde hakdoğanın 281 nolu gönderisine cevaben yazılmış ve buraya taşıdığım bir yazıdır.. sizin şahsınızla ilgili bir durum söz konusu değildir..

paslıçivi
27-04-2009, 07:34
teizm: insanın doğduğu zaman ve coğrafyada yaşadığı toplumun kendisine giydirdiği inancı/dini ve onun kabul ettiği tanrı/tanrıları gerçeklikmiş gibi yaşama halidir..

ilk çağlarda doğduysanız tabiat olaylarına tapınma, antik çağda dünyaya geldiyseniz dönemin çok tanrılarına inanma, günümüzde ise varolan tek tanrılı, çok tanrılı ya da tanrısız dinlerine inanma halidir..

coğrayadan kastım iranda doğarsanız müslüman, israilde musevi, japonyada budist, avrupada hristiyan, hindistanda hindu jaina vs. olma halidir..

her teist kendi inancını hakikatmiş gibi yaşar.. kendi inancı haricindeki dinler inançlar onun için ilgilenilmeyecek kadar önemsizdir ve anlamsızdır.. yaşamı sorguladığında her seferinde kendi inancına varır..

inanç kelimesinin anlamı onun için kendi dinidir.. bu satırları okuyan bir müslüman her inanç yazan yerde islamiyet, bir budist budizm, bir hristiyan hristiyanlık/isevilik algılama yanılgısındadır..

teistler, tüm dünya insanlığının birgün kendi inancında toplanacaklarına inanırlar..

teist düzeyinde olan insanlar egoya çok yakın hatta içinde yaşarlar.. ego yalancı/sahte benliktir.. doğduğumuzdaki varolan özbenliğimizin üzerine aile/toplumuzun giydirdiği zihin katmanlarında yaşamak zorunda olan biz insanların oluşturduğu ikinci bir benliktir..

ego çok kurnazdır ve varolmak yıkılmamak için herşeyi yapar.. bu yüzden birçok savunma mekanızması geliştirmiştir.. psikaiyatride buna benliğin savunma mekanızmaları denir..

ego kişinin özünde olan safbilinç düzeyine ulaşmasına izin vermez, çünkü varlığı tehlikeye girer ve parçalanıp yokolmak zorunda kalır..

oysa özbenliğimiz safbilinçtir..

teizm düzeyi bilinci; uzaya fırlatılmak üzere hazır bekleyen bir uzay aracına benzetebiliriz.. sessiz sakince henüz yeryüzünde durmaktadır..

paslıçivi
27-04-2009, 07:57
septisizm: bir teistin kendisine giydirilen inancında ciddi şüpheye düşme halidir.. kişilere septik denir..

kişideki bilinç düzeyi tatmin olmamakta ve yükselmek istemektedir.. ama yıllardır kendisi sandığı ego çatlamak parçalanmak zorundadır.. sıkıntılı sancılı bir dönemdir.. hele ki inandığı dinin yaptırımları ve tanrısı çok ağırsa sancı bir o kadar artar..

kişi zihninde büyük bir savaşa girmiştir ve huzuru mutluluğu gitmiştir.. özbenliğe (safbilince) yolculuk başlamak üzeredir.. ama bu herkesde mümkün olmaz..

duygulanım/sorgulama oranından çıkan huzurdaki 1 sabit sayısından uzaklaşılmaktadır.. kişinin bu huzursuzluğa katlanması kolay birşey değildir..

bu mücadeleyi kazanabilirse kişi öncelikle kendi inancı ve tanrısını reddetme aşamasına gelir.. mücadele ağır gelirse yani huzursuzlukla başa çıkamazsa eski bilinç seviyesine dönüp kapatıp sorgulamayı bitirir..

bunların kişinin özgür iradesiyle(safbilinç) uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.. kişi tamamen egonun kölesi olduğu için herşey onun kontrolü dışında gelişir..

yerde sakin duran uzay aracının roketleri(güç kaynaklarını) ateşlemesi halidir..

paslıçivi
28-04-2009, 07:45
ateizm, deizm, panteizm:

septisizmden sonraki dönemlerdir.. artık yalancıbenlik parçalanmış ve onun köleliğinden kısmen kurtulunmuştur.. öze(safbilinç, imparator) yolculuk başlamıştır.. 3ününde ortak özelliği varolan dinler ve onların tanrıları net bir şekilde reddedilmiştir..

bilinemezci:septik kişi çok tatminkar ve keyifli değildir.. bir de bunun keyifli olanı vardır.. bunlara bilinemezci denir ve agnostizm ile karıştırılır.. burdaki bilinemezciler kendilerine giydirilen zihindeki teizm için bunu ifade ederler.. yani müslüman kökenli bir bilinemezci henüz islamiyeti reddetmemiştir ya da hristiyan kökenli bir bilinemezci isayı reddetmemiştir.. varolan teist düzeyindeki inancı hakkında bir yanlışlama ya da doğrulama yapıp karar vermiş değildir.. zihni septiktir ama duygulanım/sorgulama oranında huzurdaki 1 sayısından çok uzaklaşmaz.. septiğe göre daha huzurlu bir yapısı vardır ve din kavramıyla pek ilgilenmez.. yaşadığı toplumun dini harici diğer dünya dinleriyle uğraşacak ne zamanı ne de ilgisi vardır.. hemen hemen hiç ilgilenmez.. çünkü henüz kendi dini hakkında bir karar vermemiştir..

ateizm: kişi varolan tüm din ve onun tanrılarını reddeder, karşıtıdır.. maddeyi esas alır.. madde ve fizik ötesi kavramlar onun için yoktur.. ama her türlü bilimsel gelişmeye açıktır ve kabuletmeye hazırdır..

deizm: kişi varolan tüm din ve onun tanrılarını reddeder.. ama evreni yaratan bir ve tek olduğunu kabulettiği bir tanrı kavramı vardır.. ama bu tanrının insanlarla iletişime geçmediğine inanılır.. burdaki tanrı teistlerin inandığı gibi birey tarzı bir tanrıdır..

panteizm: kişi varolan tüm din ve onun tanrılarını reddeder.. evrenin tümünün tanrının varlığı olduğuna inanılır.. burdaki tanrı birey tarzı değil varoluşun tümü olarak algılanır.. yani evrenin kendisi zaten tanrısaldır.. tanrısal bir evren inancı vardır.. bu kişilerin bilinç açıklık seviyesi daha yüksektir belli bir süre sorgulama bilgilenimden sonra ulaşılan bir noktadır..


teist bir insan septik dönemi çok az ya da yaşamayarak da bu döneme girebilir.. burda en önemli faktör kişinin teizmden ne kadar süre ve yoğunlukta etkilendiğidir.. çok fazla teizm giydirilmemiş biri ve yaşam deneyimlerine de bağlı olarak kişi ateizme geçiş yapabilir..

bir tanrı kavramından çok fazla etkilenmiş ve yaşam deneyimleri müsait olan kişi ateizmden çok deizme yatkındır.. böyle insanlarda ateizm büyük bir boşluk yaratır ve kişide ciddi bir huzursuzluk yaratacağı için bilinç açıklığı buna müsaade etmez.. hala zihnin kölesi olduğu için onun doğrultusunda deizme yönelir..

burda artık roketlerin ateşlenmesiyle birlikte ilk ivme kazanılmış ve uzay aracı yerçekimine karşı koyarak havalanmaya başlamıştır.. ulaşması gereken yer yerçekiminin olmadığı ve itici güçlere çok fazla ihtiyacının olmadığı uzaydır.. ama oraya ulaşana kadar itici güçlere bağımlıdır.. itici güçleri arıza yapar ya da düşerse tekrar yeyüzüne çakılır..

paslıçivi
29-04-2009, 10:17
agnostizm: varolan tüm dinleri, onların tanrılarını reddeder.. deistlerin ve panteistlerin tanrılarının da bilinemez olduğunu kabuleder.. tanrı, varoluş ve ölüm sonrası kavramların bilinemezliğini, tüm varoluşun bir gizem olduğunu kabuleder..

bunların hiçbir zaman bilinemeyeceğini kabuletmek bir inançtır.. çünkü bir bilinmeyen hakkında daimi karar verilmiştir.. ve bilinemeyeceği kabuledilerek sorgulama kapanmıştır.. sorgulamanın kapanması inançtır.. insanların inanmamaya inanmak dedikleri ve agnostizm de bir inanç olduğu iddia ettikleri durumdur..

aydınlanma/farkındalık geliştiğinde kişi zaman kavramından kurtulur.. Yaşam sadece andan ibarettir.. o yüzden bilmiyorum der.. bu bilmiyorum şu anı içerir.. gelecekte bu tanrı, varoluş, ölüm kavramları için sabitlenmiş bir fikri(inanç) yoktur.. sorgulama bitmemiştir, varoluştaki herşeye açık duruma gelmişsinizdir.. bilinç seviyesi, sorgulama kapatılmadığı için her an biraz daha yükselmeye müsaittir.. yukarıda limit yoktur..

insanlarda bilinmezliğin verdiği duygulanım/sorgulama oranındaki huzursuzluk 1 sayısından yukarı çıkmaya başlar.. kişi zamanda değil anda yaşamaya başladığı için varoluşu sorgulama bir keyif, coşku haline gelir.. varoluşla ilgili her gün, her an yeni algılara açıksınızdır ve bunları almaya başlarsınız..

yaşam sizin için bir kutlamaya dönüşür.. teistlerin yaşamındaki önemiyle ateist deist panteist gibi din karşıtı kişisel inançların zihnini ikiye bölüp hala özgürleşememesinden çok farklı bir durumdur..

yaşamınızdaki en önemli kavram yaşamın kendisi ve sorgulamanın verdiği keyifdir..

uzay aracının yerçekiminden tamamen kurtulup uzayda kendi halinde gezinmeye başlamasıdır.. sonsuzlukta, gizemli varoluşun sırlarını keşfetmeye çıkmış gerçeği(hakikati) arayansınızdır..

bilincinizi tatmin eden şey herhangibir aşamada karar verip inanç sahibi olmak değil sorgulamanın bitmemesi ve sonsuza değin devam etmesidir..

paslıçivi
02-05-2009, 07:44
teizmden katı agnostizme(bu da dahil) kadar olan tüm bilinç seviyeleri inançla sonlandırılmış ve gerçek sorgulama bitmiştir.. varoluşa kapılar kapanmıştır..

hala sorgulamanın devam ettiğini iddia etmek; sonsuz okyanustaki dev dalgalarda sörf yapmak için kıyıdan hala bir halata tutunmaktan öteye gitmez.. ancak halatın müsaade ettiği yere kadar gidebilirsiniz, daha ötedeki devasa dalgalardan haberiniz bile olmaz..

bilinç düzeyi yukarı çıkmak isteyen ama buna cesaret edemeyen insanlar varolan inancıyla bir takım felsefeleri bağdaştırmak için uğraşırlar.. kişi artık deisttir ama teizmin o güvenli barınağından henüz çıkmaya hazır olmadığı için ait olduğu tabana çok zıt söylemlerde bulunur..

bir inanca sahip olmak egonun merkezinde(teizm) ya da onun etkisinde(ateizm-deizm-panteizm-katı agnostizm) yaşamaktır... hala zihinde, zamanda, uykuda yaşamaktır.. buralarda yaşayan insanlar hala egonun savunma mekanızmalarının etkisindedir.. buna halk arasında kendini kandırmak denmektedir..

her değişik tür/seviye inançtaki insan diğer insanların kendini kandırdığını iddia etmektedir..

yaşam; her konuda olduğu gibi bu bilinçaçıklığı farklı seviyedeki insanların savaşıdır aslında..

kıyıdan uzaklaşmayı göze alamayanlar dev dalgalarda sörf yapamaz..

kaçan sadece dev dalgalarda sörf değildir..

ıskalanan koca bir yaşamdır..

paslıçivi
09-07-2009, 07:48
farkındalık/aydınlanma beyin kimyasının oluşturduğu ruhsal aygıttaki dönüşüm olayıdır.. bilinç kapılarının açılmaya başlamasıdır.. yani farkındalık dediğimiz olay soyut değil somut kökenli bir olaydır.. beyin kimyanız değişmeden aydınlanamazsınız..

beyin kimyanız değişmediği sürece istediğiniz kadar okuyun, araştırın, gezin, görün varolan inancınız değişmez, sabit kalır..

günümüzde bu konularda eğitim alan, okuyup, araştıran ya da tüm dünyayı gezip farklı inançtaki insanları görenlerin ısrarla kendi inançlarında sabit kalmalarının nedeni budur..

Turan Dursun'u diğer ilahiyatçılardan farklı kılan sizce nedir.. diğerlerinin okumadıklarını okuması mı.. daha fazla araştırmacı kişiliğe sahip olması mı.. daha zeki olması mı..

tabii ki hayır.. bazıları belki Turan Dursun'dan çok daha fazlasını okumuş, araştırmış, görmüştür ve zekidir ama onlar niçin TD' nin gördüklerini görememişler, algıladağını algılayamamışlardır... niçin bu kadar çok okuyup araştırmalarına ve gerizekalı olmamalarına rağmen hala müslümandırlar, hristiyandırlar, budistdirler vs..

çünkü farkındalık/aydınlanma çok okuyup araştırıp bilgiyle yüklenip katır gibi ortada dolaşıp binyılların papağanlığını yapmak değildir..

aydınlanma/farkındalık dediğimiz olay bilgiden değil bilgelikten kaynaklanır..

bilgelik de binlerce yılın birikimi, tozu, pisi olan zihinden arınıp özvarlığa ve dolayısıyla özbilgiye ulaşmakla olur..

kişi önce farkında olarak ama genellikle de farkında olmadan aydınlanmaya başlar, yani beyin kimyası değişmeye başlar.. işte ozaman kişinin içinde şüphe artmaya, yükselmeye başlar.. ve ozaman daha önce şifa niyetine okuduğu ya da hiç okumadığı kutsal kiatbını/metnini okumaya başlar ve gerçekleri görmeye başlar..

farkındalık yolunda ilerlemek sahtebenliğin köleliğinden kurtulma korku/huzur/tatmin dengelerinin bozulmasıyla başlar.. kişide korku azalmaya, huzur tatmin dengeleri bozulmaya başlamasıyla birlikte kişi daha büyük bir cesaret ve merakla okumaya araştırmaya başlar..

bu bir bilinç açıklık yolculuğudur.. inanç; varoluşun gizemi karşısında insana tampon, kalkan, tutunulacak bir dal, sığınılacak güvenli bir liman ve en doğrusu saklanacak bir kafes sağlar..

neye inandığınızın hiç bir önemi yoktur, ister teizme ister nonteizme inanın.. varoluşun gizemi insan bilincini rahatsız ettiği sürece inandığınız kavrama dört elle sarılır, diğer her türlüsünü reddeder, ve inancınız eleştirildiğinde savrularak saldırganlığa geçersiniz..

bir teiste tanrı yoktur demekle bir ateiste tanrı vardır demek aynı etkiyi yapar.. bunları sakince tartışıp konuşamazlar, önünde sonunda sahtebenliğin savunma mekanızmaları devreye girerek kişiyi sorgulamadan uzaklaştırmak için savurarak saldırganlaştırır.. bu forumda yaşanan olaylar da bundan ibarettir..

borç isteme benden, buz gibi soğurum senden..

tanrı vardır/yoktur deme anında kristalleşip buz keserim..

çünkü başka seçeneğim yoktur..

aslında vardır başka seçeneğin.. hastalık da bellidir, tedavisi de..

ama sen farkında değilsin..

paslıçivi
09-07-2009, 08:12
nasıl bir hastayı ameliyat etmek için genel anestezi (yapay ölüm/derin uyku) vermek zorundaysan...

insan denen canlının da evrende varolan bilinçaçıklığıyla huzurlu yaşayabilmesi için inanç vermek zorundasın..

nasıl bir hastayı uyutmadan kesmeye kalkarsan ağrı şokundan bayılırsa..

insanın elinden de bilincini kapatan inancını alırsan ciddi nevrotik psikotik rahatsızlıklara yakalanır..

teiste/ateiste tanrı vardır/yoktur demek, seni bayıltmadan ameliyat edeceğim, kesip biçeceğim demek gibi birşeydir.. hemen hemen aynı etkiyi yapar..

paslıçivi
05-10-2009, 21:51
Çin düşünürü Lao Tzu'nun öyküsü........


Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama
Kral bile onu kıskanırmış... Öyle dillere destan bir beyaz atı
varmış ki, Kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin
tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış..

"Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan
dostunu satar mı" dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki,
at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: "Seni ihtiyar bunak,
bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala
satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın.
Şimdi ne paran var, ne de atın" demişler...

İhtiyar: "Karar vermek için acele etmeyin" demiş.
"Sadece at kayıp" deyin, "Çünkü gerçek bu.
Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar.
Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı?
Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç.
Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez."

Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler.
Aradan 15 gün geçmeden at, bir gece ansızın dönmüş...
Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine.
Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş.
Bunu gören köylüler toplanıp ithiyardan özür dilemişler.
"Babalık" demişler, "Sen haklı çıktın. Atının
kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu
oldu senin için, şimdi bir at sürün var.."

"Karar vermek için gene acele ediyorsunuz"
demiş ihtiyar. "Sadece atın geri döndüğünü söyleyin.
Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini
henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç.
Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz
kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?"

Köylüler bu defa açıkçn ihtiyarla dalga geçmemişler
ama içlerinden "Bu herif sahiden gerzek" diye geçirmişler...
Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan
ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış.
Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman
yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara.
"Bir kez daha haklı çıktın" demişler.

"Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre
kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok.
Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın"
demişler. İhtiyar "Siz erken karar verme
hastalığına tutulmuşsunuz" diye cevap vermiş.

"O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı.
Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba
ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde
gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez."

Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu
ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan
bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler,
ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri
askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın
kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya
öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş.

Köylüler, gene ihtiyara gelmişler... "Gene haklı
olduğun kanıtlandı" demişler. "Oğlunun bacağı kırık
ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler,
belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının
kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer..."

"Siz erken karar vermeye devam edin" demiş,
ihtiyar. "Oysa ne olacağını kimseler bilemez.
Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda,
sizinkiler askerde...

Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlamış:

"Acele karar vermeyin.
Hayatın küçük bir dilimine bakıp
tamamı hakkında karar vermekten kaçının.
Karar; aklın durması halidir.
Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi,
dolayısı ile gelişmeyi durdurur.
Buna rağmen akıl,
insanı daima karara zorlar.
Çünkü gelişme halinde olmak
tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar.
Oysa gezi asla sona ermez.
Bir yol biterken yenisi başlar.
Bir kapı kapanırken, başkası açılır.
Bir hedefe ulaşırsınız ve
daha yüksek bir hedefin hemen
oracıkta olduğunu görürsünüz."

Lao Tzu

rodof
06-10-2009, 00:27
sevgili paslıçivi,uyanışınız nereden başaldı müezinlik yaptığınızı belirtmişsiniz ,sadece söylenenle bilgilenme şansınız olup kur'an'ı arapça olarak okusaydınız ,aydınlanma şansını nereden bulabilirdiniz ..

örnek olarak belirtmek isterim ,kur'an arapçası tamamen insanın uyku halinde inanmayı gerektirir ,eger arapçayı çok iyi bilmiyorsanız dayanaksız olarak bağlanmışlılık haricinde bir seçenek kalmıyor ..

yılarca kur'an'ı okumama rahmen hiç ama hiç bir şey anlamadım gözü kapalı biyonik bir şekilde inanmanın haricinde seçenek bulamıyorsunuz .

uyanma noktam peygamberin hayatıyla başlayıp ,kur'an'nın mealini okuduktan sonra başladı .
şimdide en azında kainatın bir yaratıcısı vardır fikrim kaçınılmazdır .
ama hasas denge özerinde devam etmekte .
örnek olarak ,bilim %50,01netleştirdiği zaman tek hücre torisi kesinlik kazanacağı inancım netlik kazanacaktır .
demeki atamız darwinin belirtiği gibiymiş deyip inancım pekişecek ancak bir (inanç ) tan söz edebileceğimm ,aksi taktirde dinlerden arınmış biri olarak tanrını ikilemliği başını alıp gider ..

allahım neydi günahım ikilemleri neden hep sorguladığımız bir çelişkidir ,netliğe varmak olanaksız ,neden duvarın arkası belirsizlik kazanıyor ..enerjik bir vaakamıdır ,bu dünyada örneklerle yola çıkarak net bir bulguya ulaşamıyoruz ..yok demek en basit bir yaklaşım ifadesidir, ataistlik bir kurtuluş yolu olup bir o kadar anlamsız gelmekte ..
neticede bir ininaç ifadesidir ,kanatimce büyük bir özveriye dayanan yaklaşım tarzıdır ama sebep sonuç ilişkileri anlamsız gelmektedir ..

sonuç itibariyle ,genel olarak bir noktada hem fikir bir konu .
evet bir yaratıcımız vardır tezidir ,kimine göre tek hüceden ,kimine göre entegre bir yaratıcıdan .söz edememek kaçınılmazdır .

selam ve sevgilerimle .

paslıçivi
06-10-2009, 08:07
sevgili paslıçivi,uyanışınız nereden başaldı müezinlik yaptığınızı belirtmişsiniz ,sadece söylenenle bilgilenme şansınız olup kur'an'ı arapça olarak okusaydınız ,aydınlanma şansını nereden bulabilirdiniz ..

bakın sevgili rodof, size bunu daha önceki sorunuzda da açıklamıştım..

bu dünyadaki her teist kutsalını bizim gibi yabancı dilde okumuyor.. bugün yaklaşık 1.8 milyar inanırı olan hristiyanlar incili kendi dillerinde okuyorlar, ya da hindular ya da arapça bilenler.. sonuç değişiyor mu, hayır değişmiyor...

bu iş bilinç meselesi.. kendi dilinde okuma meselesi değil.. öyle olsaydı her dinin alimi şimdi Turan Dursun gibi uyanmış olurdu..

bilinciniz müsaade etmediği sürece isterseniz dünyaynın en zeki insanı olun, dünyanın bilgisine sahip olun, dönüşmediğiniz sürece sırtında bir kütüphaneyi taşıyıp veli efendi hipodrumunda yarışa katılan bir katırdan farkınız yoktur.. sadece 1. viteste 120 basmaya çalışırsınız hepsi bu.. bilinç vites, zeka hız(sürat) gibidir..

paslıçivi
06-10-2009, 12:32
netliğe varmak olanaksız ,neden duvarın arkası belirsizlik kazanıyor

netliğe varamazsınız zaten, duvarın arkası hep bir gizem olacak kalacaktır sanırım..

ama insanoğlunun bilinci henüz bu bilinemezlik kavramıyla yaşamaya uygun değil..

o yüzdendir ki bilmediğini bildiğini zannetme(inanç) yanılgısına düşmek zorundadır.. egoda yaşadığı sürece..

yani "hakikat/mutlak gerçek nedir?" sorusuna mutlaka evet biliyorum, işte bu diye cevap vermek zorundadır..

aslında yaşamı güzel keyifli kılan da bu... herşey bilinseydi, ben intihar ederdim sanırım, yaşam çok anlamsızlaşırdı..

paslıçivi
06-10-2009, 12:51
sonuç itibariyle ,genel olarak bir noktada hem fikir bir konu .
evet bir yaratıcımız vardır tezidir ,kimine göre tek hüceden ,kimine göre entegre bir yaratıcıdan .söz edememek kaçınılmazdır .



bakın benim zihnin kölesi olmak, zihinde yaşamak dediğim olaya çok güzel bir örnek veriyorsunuz..

sizin zihninize evrenin yokluktan varlığa geçildiği, yani zaman kavramıyla bağlantılı olarak sonradan yaratıldığı zihni yüklenmiş..

o yüzden ne yaparsanız yapın, nasıl düşünürseniz düşünün sonunda mutlaka tanrı(yaratıcı) odaklı bir sonuca varırsınız..

oysa bugün bir budiste gidin yaratıcı tanrı nedir diye sorun, yüzünüze anlamsızca bakacaktır.. çünkü onların inancında da evren zamandan bağımsızdır, yani yokluktan varlığa geçilmemiştir, yokluk(hiçlik) diye bir şey yoktur, evren sonsuzluktan beri vardır ve sonsuzca varolacaktır, sadece bir döngü vardır..

o yüzden yaratıcı tanrı kavramını algılayamazlar, şu an sizin onların inancını algılayamadığınız gibi..

her zaman söylediğim gibi; insan denen canlının önünde daha çok evrilmesi gereken zamana ihtiyaç var.. günümüzdeki insan henüz gerçek insan olmaktan çok uzaktır.. tamamına yakını programlanmış bir robot gibi yaşamaktadır.. zihin ve dolayısıyla inanç(teist/nonteist)tan arınmadığı sürece gerçek insan olma yolundan çok uzak olacaktır..

ama aydınlanma dediğimiz şey kişisel olabildiği gibi bilimin ışığında tüm insanları etkileyecek şekilde de ilerlemeye devam edecektir..

nasıl binlerce yıl öncesinin tanrıları inançları tarihin tozlu raflarında yerini aldıysa günümüz dünyasının inançları dinleri de yeri ve zamanı geldğinde hakkettiği o tozlu raflarda yerini alacaktır..

ama bu süreçler binlerce yıl içerdiği için ortalama 70 yıl gibi çok kısa bir ömrü olan insan evrende dünyaya geldiği zaman ve coğrafyasının bir kölesi olmaktan kurtulamayacak ve derin uykuda rüyasını görmeye devam edecektir...

rodof
08-10-2009, 00:38
bakın sevgili rodof, size bunu daha önceki sorunuzda da açıklamıştım..

bu dünyadaki her teist kutsalını bizim gibi yabancı dilde okumuyor..sanırım bu konuda sizinle anlaşamıyoruz ,yahu arap kur'an okuyorda emirlerine riayet etiğini nereden var sayıyoruz ..robot değilya nakli değil ,akli olarak hareket etiği zaman beşeri ilişkilerden oluştuğu aşikar .. bugün yaklaşık 1.8 milyar inanırı olan hristiyanlar incili kendi dillerinde okuyorlar, ya da hindular ya da arapça bilenler.. sonuç değişiyordeğişmedigini var saymak ünyargı olur hangi türünden elle alırsak alalım ,örneklerini çoğaltarak bu kanıya varmamak münkün görünmemekte . mu, hayır değişmiyor...



bu iş bilinç meselesi.. samimi olarak deginiyorum size ,kur'an'ın türkçesini okumadan çelişkilerim yoktu ..ama saf berak ama bir nebze angae edilmiş ne sayarsak sayalım ,çelişkiler yoktu .. kendi dilinde okuma meselesi değil.. öyle olsaydı her dinin alimi şimdi Turan Dursun gibi uyanmış olurdu..

bilinciniz müsaade etmediği sürece isterseniz dünyaynın en zeki insanı olun, dünyanın bilgisine sahip olun, dönüşmediğiniz sürece sırtında bir kütüphaneyi taşıyıp veli efendi hipodrumunda yarışa katılan bir katırdan farkınız yoktur.. sadece 1. viteste 120 basmaya çalışırsınız hepsi bu.. bilinç vites, zeka hız(sürat) gibidir.. sanki ENE kavramına hakim bir vaziyetle değinmeniz rastlantı olmasa gerek bilimsel bir işleyişse diyecek laf yok ...

rodof
08-10-2009, 01:17
bakın benim zihnin kölesi olmak, zihinde yaşamak dediğim olaya çok güzel bir örnek veriyorsunuz..
varsın öyle sayın ,sanırım deginiminiz hiç bir inanca bağlı kalmadan yaşamak .
zihin köleliğinden kurtulmak anlamını getiriyor ,bu konuda yaratıcının arkasına takılıp gitiğimi itiraf etmeliyim ,zihnim malesef o konuda bana müsade etmiyor ..ve size hak vermemek içten değil ,kendimce nacizane bir cok neden ve gerekçelerim olduğundan dolayı ,kopuş münkün olmuyor..

sizin zihninize evrenin yokluktan varlığa geçildiği, yani zaman kavramıyla bağlantılı olarak sonradan yaratıldığı zihni yüklenmiş..

o yüzden ne yaparsanız yapın, nasıl düşünürseniz düşünün sonunda mutlaka tanrı(yaratıcı) odaklı bir sonuca varırsınız..

oysa bugün bir budiste gidin yaratıcı tanrı nedir diye sorun, yüzünüze anlamsızca bakacaktır.. çünkü onların inancında da evren zamandan bağımsızdır, yani yokluktan varlığa geçilmemiştir, yokluk(hiçlik) diye bir şey yoktur, evren sonsuzluktan beri vardır ve sonsuzca varolacaktır, sadece bir döngü vardır..

o yüzden yaratıcı tanrı kavramını algılayamazlar, şu an sizin onların inancını algılayamadığınız gibi..

her zaman söylediğim gibi; insan denen canlının önünde daha çok evrilmesi gereken zamana ihtiyaç var..bunca zaman geçmesine rahmenmi bu söylemde bulunuyorsunuz ,yazınızda okuduğum kadarıyla ,sağlıkla ilgilisiniz tıp anatominin kaçına sahip tam bilmemekle beraber%5,geçmiyordur .sonuç olarak kaç milyar yıl daha beklememiz kaçınılmaz oluyor.. günümüzdeki insan henüz gerçek insan olmaktan çok uzaktır.. tamamına yakını programlanmış bir robot gibi yaşamaktadır..bağımsız; özgür birey mümkünmüdür ,mantaliteye ne kadar uygun . zihin ve dolayısıyla inanç(teist/nonteist)tan arınmadığı sürece gerçek insan olma yolundan çok uzak olacaktır..

ama aydınlanma dediğimiz şey kişisel olabildiği gibi bilimin ışığında tüm insanları etkileyecek şekilde de ilerlemeye devam edecektir..
bir kaç milyar yılımızıda bilime adıyalım ,nasılsa milyar yıllarımız çok .


nasıl binlerce yıl öncesinin tanrıları inançları tarihin tozlu raflarında yerini aldıysa günümüz dünyasının inançları dinleri de yeri ve zamanı geldğinde hakkettiği o tozlu raflarda yerini alacaktır..
tozlu raflar dedigimiz inanç bağlamları ,yerleşik olarak inançlarını gün geçtikçe +idame etmektedirler ,ama robotik ama dayatıcılık .

ama bu süreçler binlerce yıl içerdiği için ortalama 70 yıl gibi çok kısa bir ömrü olan insan evrende dünyaya geldiği zaman ve coğrafyasının bir kölesi olmaktan kurtulamayacak ve derin uykuda rüyasını görmeye devam edecektir...
birey rüyanın bile iyisini görmek ister ,din kisvesi altında ,tanrı inancıyla bağlı kılıp sürüleştirmeyi değil .keyfekeder bir ulus var etmek ,hiç kimseye faydalı olacak kanaatinde değilim ,dünyaya aktığımızda iktidar erki adına savaşlar her geçen gün bir o kadar zalim yüzünü göstermekte .tam burada coğrafya küleliği büyük ünem arz edmektedir ..
selam ve sevgilerile.

paslıçivi
08-10-2009, 21:13
bu dünyadaki her teist kutsalını bizim gibi yabancı dilde okumuyor..sanırım bu konuda sizinle anlaşamıyoruz ,yahu arap kur'an okuyorda emirlerine riayet etiğini nereden var sayıyoruz ..robot değilya nakli değil ,akli olarak hareket etiği zaman beşeri ilişkilerden oluştuğu aşikar ..

bir dine inanmakla, o dinin gereklerini yerine getirmek çok farklı kavramlardır.. arapça bilen bir müslüman kuranı kendi dilinde okur, anlar ve inanır.. sorduğunda "evet muhammed alahın elçisi ve kuran onun kitabıdır" der.. ama iş dinin emirlerini uygulamaya geldi mi çoğunluğu uymaz.. memleketimizde de dışardan 100 tane adam çevir 99u "elhamdülillah müslümanım" der ama rakıyı susuz içip hatunu buldu mu kaçak etini keser.. namazını kılmaz, orucunu tutmaz, zekatını vermez, yalanın bini bir paradır vs... ama sorduğunda evet allaha ve elçisine kitabına inanıyorum der..

bugün yaklaşık 1.8 milyar inanırı olan hristiyanlar incili kendi dillerinde okuyorlar, ya da hindular ya da arapça bilenler.. sonuç değişiyordeğişmedigini var saymak ünyargı olur hangi türünden elle alırsak alalım ,örneklerini çoğaltarak bu kanıya varmamak münkün görünmemekte . mu, hayır değişmiyor...



bu iş bilinç meselesi.. samimi olarak deginiyorum size ,kur'an'ın türkçesini okumadan çelişkilerim yoktu ..ama saf berak ama bir nebze angae edilmiş ne sayarsak sayalım ,çelişkiler yoktu .. kendi dilinde okuma meselesi değil.. öyle olsaydı her dinin alimi şimdi Turan Dursun gibi uyanmış olurdu..

inançlı bir insana inandığı din bebekliğinden itibaren bir program gibi yüklenir.. kişi yetişkin yaşa gelene kadar çevresinde sürekli aynı dinin inanırlarıyla birlikte büyüdüğü için inancı artık onun gerçekliği olur.. artık inanması için okuması gerekmez zaten.. artık o bir budist bir musevi bir müslüman bir hindu bir isevi olmaya programlanmıştır ve bu başarılır.. kişi gerçekten inancını hakikatmiş gibi yaşar.. ve kendi inancı dışındaki tüm dinler onun için artık batıldır.. tüm dünya inanırları ve özellikle teist düzeyinde olanlar da bu şaşmaz kuraldır..

siz kuranın türkçesini okuyana kadar bahsettiğim zihin yüklemesiyle derin bir uykuda yaşıyordunuz.. sadece müslümanlar için geçerli değil bu.. tüm dünya inanırları için geçerli, ataların sana ne yüklerlerse sen onu hakikat zannediyorsun..

bugün imam hatip liseleri ve ilahiyat fakültelerinden her yıl binlerce arapça bilen ve kuranı arapça okuyabilen insan mezun oluyor.. kaç tanesi uyanıyor Turan Dursun gibi... sıradan bir vatandaş zaten kendi dilinde okumaya cesaret etmez, okuduğun da bir kaç saçmalığı gördüğünde şüpheye ve dolasıyla derin bir korkuya kapılıp bırakıp okumaz.. ama kişinin beyin kimyası aydınlanmaya müsaitse yani bilinç düzeyi yükselmeye başlamışsa, bir teist gibi korkup kaçmaz ve okumaya devam eder.. saçmalıkları görüp nonteist düzeye sıçrama yapar.. sizin bilinciniz müsait olduğu için nonteizme sıçramışsınız, yoksa bilinciniz müsait olmasaydı ya okumaktan kaçacaktınız ya da okuduğunuz her saçma satıra sahtebenliğinizin savunma mekanızmaları hemen devreye girip sizi uyutup inandıracaktı.. bugün arapçayı anadili gibi bilen ve hala müslüman olan milyonlarca insan var.. ya da kendi dilindeki kutsalını okuduğu halde hindu hristiyan musevi budist kaynıyor dünya insanlığı.. oran neredeyse %99..
teizm dediğim bilinçaçıklığı insanı bu derece derin bir uykuda uyutuyor..

paslıçivi
08-10-2009, 21:29
bağımsız; özgür birey mümkünmüdür ,mantaliteye ne kadar uygun herkesde mümkünmüdür bilemem ama şimdilik bunun bilinen tek yolu meditasyon.. ama meditasyon deyince bizim kültürümüzde olmadığı için daha doğrusu bu işin hakkını verebilen insan sayısı çok az olduğu için henüz önemi tam olarak bilinmiyor.. meditasyon deyince insanların tamamı nerdeyse dudak büküyor, buna uzak doğunun bir çok insanı da dahil..

meditasyonun ne kadar önemli bir şey olduğunu kavrayabilmek için yapmanız gereken tek bir şey var... meditasyon hakkında yorum yapmadan bu işi yapmak.. yani ilacı içmek.. meditasyon hakkında yorum yapıp düşündüğünüzde olayı ıskalayabilirsiniz.. ve zaman içerisinde ustalaşabilirseniz kendinizdeki o mucizevi dönüşüme tanık olursunuz... size yüklenen tüm zihinden arınıp varoluşla aranızda hiçbir engel kalmadan bir bütün haline gelirsiniz.. artık çok farklı biri olursunuz, tabiri caizse ölüp tekrar dirilirsiniz.. bambaşka, özünde, capcanlı bir insan olursunuz..

sakın varoluşu normal yolla yani sığ olarak düşünerek sorgulamayın, yani mantığınızı kullandığınızı zannedersiniz ama kullandığınız mantığınız değil size yüklenen zihin ve onun köleliğinde bir mantıki düşünce yoluna varıp yine kendi dini inanacınıza varırsınız..

zihinden kurtulmadan varoluşu okumanız imkansızdır...

rodof
08-10-2009, 21:57
herkesde mümkünmüdür bilemem ama şimdilik bunun bilinen tek yolu meditasyon.. ama meditasyon deyince bizim kültürümüzde olmadığı için daha doğrusu bu işin hakkını verebilen insan sayısı çok az olduğu için henüz önemi tam olarak bilinmiyor.. meditasyon deyince insanların tamamı nerdeyse dudak büküyor, buna uzak doğunun bir çok insanı da dahil..

meditasyonun ne kadar önemli bir şey olduğunu kavrayabilmek için yapmanız gereken tek bir şey var... meditasyon hakkında yorum yapmadan bu işi yapmak.. yani ilacı içmek.. meditasyon hakkında yorum yapıp düşündüğünüzde olayı ıskalayabilirsiniz.. ve zaman içerisinde ustalaşabilirseniz kendinizdeki o mucizevi dönüşüme tanık olursunuz... size yüklenen tüm zihinden arınıp varoluşla aranızda hiçbir engel kalmadan bir bütün haline gelirsiniz.. artık çok farklı biri olursunuz, tabiri caizse ölüp tekrar dirilirsiniz.. bambaşka, özünde, capcanlı bir insan olursunuz..

sakın varoluşu normal yolla yani sığ olarak düşünerek sorgulamayın, yani mantığınızı kullandığınızı zannedersiniz ama kullandığınız mantığınız değil size yüklenen zihin ve onun köleliğinde bir mantıki düşünce yoluna varıp yine kendi dini inanacınıza varırsınız..

zihinden kurtulmadan varoluşu okumanız imkansızdır...


degerli paslıçivi, teşekür ederim.
ayrıca zamanınız varsa , ENE konusunda bir başlık açmaya ne dersiniz çok boyutlu bir konu olduğundan zaman gereksinimi duyulur sanırım .
sch arkadaşın ,paslıçivinin bilgili olduğu demesinden esinlenerek söylüyorum .
selam ve sevgilerimle.

paslıçivi
09-10-2009, 07:22
ENE kelimesini de ilk defa sizden duydum, daha önce duymamıştım.. googledan araştırınca benim bahsettiğim benlik kavramı olduğunu öğrendim:)

benim yazılarımda bu konuyla ilgili çok şey var.. bu konu tüm dinlerde vardır, islamda adı tasavvufdur.. tasavvuf bir meditasyondur.. yani egodan(sagtebenlikten) arınıp özbenliğe ulaşma yoludur... ama yolculuk kolay değildir, teistsen benliğini feda etmeye hazırolman gerekir, nonteistsen zaten benlik parçalandığı için işin daha kolaydır..

dünyada yaşanan olay şudur.. özbenliğin üzerindeki en dirençli katman inanç katmanıdır.. kişi çeperden merkeze yaptığı bu yolculukta inanç katmanına kadar gelip orda kalır ve özüne/özbenliğine ulaştığını zanneder..

bir müslüman muhammedin allahına..

bir isevi/hristiyan isaya..

bir budist budhanın tanrısallığına, öğretilerine

bir musevi musanın tanrısına..

vs.. ulaşır..

inanç katmanını geçemediğiniz sürece özünüze/özvarlığınıza/özbenliğinize/merkeze/çekirdeğe ulaşamazsınız..

özvarlığınıza ulaştığınızda artık bir inancınız yoktur, varoluşla aranızda hiçbir zihin katmanı/öğreti bulunamaz.. siz artık evrenle bir bütünlük sağlayıp özünüzde varolan algı7sezgi dünyasına girip varoluşu kendiniz okursunuz..

bu işi dünyada hakkıyla yapan budizmin Zen koludur.. öğretileriyle birlikte meditasyon teknikleri kişiyi tam bir uyanıklığa/farkındalığa eriştirir..

daha önce de birkaç kez forumda yazdım, benim şansım çocukken yalnız kaldığımda oyun diye yaptığım şeyin yıllar sonra bir meditasyon tekniği olduğunu öğrenmemdir.. son 4-5 yıldır disiplinli bir şekilde meditasyon yapıyorum..

meditasyon sizi o 3-4 yaşlarındaki çocuğun zihinsizliğine ulaştırıyor, size sonradan atalarınız tarafından yüklenen zihin/hafıza/öğretilerin köleliğinden kurtulup, efendisi olmaya başlıyorsunuz..

bu içsel bir yolculuktur.. çeperden merkeze/sahtebenlikten özbenliğe/sahte dünyadan gerçek dünyaya/rüya görmekten tam bir uyanıklığa/ karanlıktan aydınlığa/yalancı mutluluktan mutlak mutluluğa/korkaklıktan cesarete ve en önemlisi kendini bilip bulmaya tanımaya yönelik yapılan bir yolculuk...

burda yaşanılan şeyleri sözlerle ifade etmek çok zor.. deneyimlenmesi gerekir, deneyimlemeden algılamanız nerdeyse imkansız...

bugün en sıkı ateistin bile kafasında acaba diye bir şüphesi vardır.. ben 25li yaşlarda bana yüklenen dinin kutsal kitabına tekmeyi vurup duvara yapıştırdım...

varoluş, yaşam, tanrı herneyse korkulması, inanılması değil yaşanılması algılanılması deneyimlenmesi gereken şeylerdir... ama dediğim gibi bunları bu içsel yolculuğu yapıp özünüze yaklaşmadan algılamanız neredeyse imkansız...

paslıçivi
13-10-2009, 08:25
Siz diyorsunuz ki, bu siteyi yok etmeye çalışanlar var, onlar inceden inceden oyunlar oynuyor, bu yüzden bende bu kadar sert konuşurum.

hayır.. derdim sadece bu site ve yönetimiyle mücadele eden devekuşları değil, tartışma üslubunu bilmeyen(bunun içine nonteistler de dahildir) ya da bu siteye gelir gelmez nonteistleri zırcahil, insandışı varlıkmış gibi görüp küçümseyen, saldıran, kendini çokbilmiş zannedenlerin ayaklarının yere basmalarını sağlamak hedefim..

bu siteye gelen bir teist(bu genelde müslüman oluyor) kendi inancını hakikat zannıyla derin uykuda bir rüya gördüğü için onun inancı dışındaki ve özellikle onu inancını tanrısını rededen insanlara karşı çok önyargılı yaklaşıyor..

burdaki nonteistleri cahil, gerçeği göremeyen, allahı inkar eden, insandışı varlıklar gibi algılıyor.. gerçi sonraki tartışmalarda ayakları suya eriyor ama dediğim gibi başlangıçta siteye bir aslan edasıyla girip bu tavrı göstermesi karşısında ben de; kendini aslan zanneden bu sırtlanlara anlayacağı dilden konuşuyorum ve konuşmaya da devam edeceğim..

ya herkes haddini bilecek ya da ben bildirmesini bilirim... yok öyle salyangoz satanların mahallesinde müslümanlık tarslamak.. aydın insanların binlerce yıldır çektikleri zulüm ve baskıya bu sitede yer yok.. kaşınan olursa seve seve kaşımasını bilirim.. inandığı kutsalının nasıl güzel bir rüya olduğunu gözünün içine soka soka yaparım bu işi.. ve bundan da büyük bir keyif alırım..

Birbirimizi kırmayı, üzmeyi, hatta acı evet ama yoketmeyi ne kadar çok istiyoruz, seviyoruz böyle. Ne kadar çok...
Ne kutsallarımız kaldı, ne başka birşeyimiz. Herşeyi alaşağı ettik, yırtıp parçalıyoruz. Acısını çekmiyoruz çünkü acısını çekicek olanlar bizler değil bizden sonrakiler

evet birbirimizi kırıcaz, üzücez ama binlerce yıldır vahşi bilinçsiz yaratıklar gibi birbirimizi öldürmeyelim artık.. kırmak üzmek gelip geçicidir ama bir canlının hele ki bu canlı bir insansa bunun canını almak geriye dönüşümsüz bir acıdır kayıptır, bir dünyanın yokolmasıdır.. dizimi döveceğime kızımı döverim...

İnsan, insanın yaptığından dolayı insanlığından utanır mı. Ben utanıyorum sayın paslıçivi ile birlikte insan olduğum için. Bir insan herşeyden kendini soyutlayıp, herşeyden kendini ayrı görüp, sonra nasıl herşeyi bu kadar suçlar, kötüler. Sen doğrusun, biz yanlışız sana göre. Bu kadar basittir durum. Bu kadar basit.



evet ben de insanlığımdan utanıyorum.. tüm dünya insanlığını gördükçe insanım diyesim gelmiyor.. tüm dünya insanlığı kendisini bölen, ayrımcılık yapan ve diğer insanları "ötekiler" olarak gören yapıştığı bir çok etiket ve kutsala sahip..

ne mi bunlar..

dini inançları, mezhepleri, milliyet kavramları, etnik kökenleri, ırkları soyları.. evet sadece bunların ayrımcılığı bölücülüğü yüzünden dünya üzerine bir türlü barış gelememiş, uzaya gidebilen teknolojiyi üretecek zekaya sahip insanoğlu hala mağara devrindeki adamın bilinciyle kendi türünü öldürebilmektedir.. o yüzden hep söylerim zeka farklı, bilinç çok farklı kavramlardır diye..

bu zeka, bilinçsizlkten dolayı atom bombasını, nükleer silahları icat etmiştir.. bu zeka, kendi ırkı milleti dindarları için doğal kaynakları kötüye kullanıp küresel ısınmaya ısrarla neden olmakta ve yaşadığı gezgenin sonunu kendi elleriyle getirmektedir..

birarada yaşayan insanların birbirini kırmayıp üzmeyip bu bilinçsizlikle kendi gezegenini ve insan denen canlı türünün sonunu getirmekse insanlık..

ben bu insanlığı kabuletmiyorum, reddediyorum..

evet ben bir insan değilim...


Kendi hayatını seçimleri ile yaşayan bir insan, başka bir insanın kendi seçimleri ile hayatını yaşamasına nasıl karışabilir? Nasıl! Karışmakla kalmayıp seçimlerine saygı göstermez...

insanlar kendi yaşamlarını kendileri seçmiyorlar, hep anlatmaya çalıştığım bu.. bugün dünya insanlığı gerçek bir insan gibi değil dünyaya geldiği zaman ve coğrafyasını bir robotu gibi yaşamaktan başka bir şey yapmıyor..

benim savaşımın altında insanlık yatar.. yani tüm dünya insanlığı.. ben bir kaç dini inancın, milletin, etnik kökenin savaşçısı değilim.. benim ne bir inancım ne bir milletim ne de etnik bir kimliğim var.. ben sadece sıradan bir insanım..

sizler ve tüm dünya insanlığı barış halinde iken herkes birbirine karşı çok yapay bir şekilde insanlık sunar, sahte bir yaşam yaşatır... ama iş sahip olduğun toprağın, inancın, etnik kimliğinin mücadelesine geldiğin de artık karşındaki insan ötekidir, düşmanındır ve seni uyutan kutsal inancın ve ölüm sonrası yaşam hikayeleriyle, cennet hayalleri yüzünden sen de masum insanları öldürmekten kaçınmazsın..

neymiş inancı uğruna, vatanı uğruna, etnik kimliği uğruna şehit düşmek... seni kandırıp uyutmak için bu uğurda ölenlere semavi dinlerde cennet diğer dinlerde çok daha güzel yeniden yaşamlar vaaderler.. çünkü bu dünya da bir avuç insan imparatorluklarını kurmuşlar ve senin gibi milyarlarca insanı kendi düzenleri için sömürmek uyutmak zorundadırlar... sen sadece o bir avuç uyanık insanın kölesi maşasısındır ama bunun farkında bile değilsindir..

ben insanların kişisel milli dini etnik kimliklerine saygı göstermem.. çünkü insan denen canlı bu etiketlerin kimliklerin kölesi durumundadır.. ve bir insan olduğunu unutur bu uğurda..

insan denen canlı türü aydınlanıp tüm etiketlerden kutsallardan arınıp birey olamadıkça evrensel bir insan olamadıkça gerçek insan ortaya çıkmayacaktır ve binlerce yıldır olduğu gibi vahşi yaratıklar gibi birbirlerini ve yaşadıkları gezegeni yoketmeye devam edeceklerdir..

Yergin
13-10-2009, 09:41
Anlatamıyorum ki size sayın paslıçivi,

Diyorsunuz ki seçimleri kendileri yapmıyorlar. Bu birşeyi değiştirir mi soruyorum size?
Ben size cevap vermeyi kendim seçiyorum ve cevap veriyorum. Siz ise kendimin seçmediğini söylüyorsunuz. Bu birşeyi değiştirir mi, değiştirdi mi? Hayır. Herşey için geçerlidir bu. Seçimleri ister kendileri yapsın, ister başkası. Kim ne olursa olsun karşısındakinin seçtiğine saygı göstermek ZORUNDA. İster insan olun ister olmayın. Eğer insanların arasında yaşamak istiyorsanız bunu yapmak zorundasınız. Yok insanların arasında yaşamak istemiyorsanız o zaman insanların fikir, düşünce, inanç, dil, din vs. vs. hiçbirine tek kelime edemezsiniz. Bunu anlamıyorsunuz siz.

Watchmen diye bir film vardı, oradaki Dr. Manhattan gibisiniz. Kendinizi herşeye karşı en güçlü ama herşeyden arındırılmış görüyorsunuz. Görebilirsiniz kimsenin birşey dediği yok. Ama yukarıda dediğim gibi eğer bir kalbiniz var ise insanların seçimlerine saygı duymak zorundasınız.

Bizler insanız, doğuyoruz, büyüyoruz. Karşımıza türlü türlü sorunlar, sıkıntılar çıkıyor. Bizler her bu sorunlardan sonra yeter herkes bana kötü davranıyor bende bundan sonra kötü olacam dersek olur mu? Olur diyenler yüzünden bugün dünyada şiddet gün be gün artıyor. Eğer bunlardan iseniz sadece yapmayın diyebilirim. Eğer bunlardan değil iseniz, kimseyi bir görmeyin diyebilirim size.

Daha açık şöyle söyleyim.

İnsanları vahşetten arındırmaya çalışır iken şiddete başvurmayın. Başvurursanız sizde o vahşetin bir parçası olmaktan kurtulamazsınız.

Saygılar

paslıçivi
14-10-2009, 08:05
anamdan safbilinç, tertemiz sade bir insan/kişi olarak dünyaya gözlerimi açtım.. 4-5 yaşlarına kadar varlığımın bile farkındalığında değildim.. sonra varlığımın farkındalığına erişmeye başladığımda islamı dört dörtlük yaşayan ve hacı olan bir ailenin çocuğu ve islam dinini yaşayan bir toplumun içinde islamiyetle kirletildim, tozlanmaya, paslanmaya başladım.. uzak doğuda dünyaya gelseydim budizmle, hindistanda dünya gelsem hinduizmle, israilde dünyaya gelsem musevilikle, avrupada ya da amerikada dünyaya gelsem hristiyanlıkla, S.S.C.B de dünyaya gelsem komünizmle, eski antik yunanda dünyaya gelsem zeusla erosla vs.. kirletilecektim..

evde yaşanan islamiyet, yazın gidelen kuran kursları ile kirletilmem katman katman artıyordu.. toplumda yaşadığım çevremdeki herkes islamın ucunda kıyısından bir şekilde ilgiliydi, işin içindeydi.. bulunduğumuz mahallede günde 5 vakit ezan okunur, bizim evde 5 vakit namaz kılınır, ramazan boyunca oruç tutulur ve akşamları teravih namazına gidilirdi.. çevremde yaşayan hiç kimse bunlara karşı değildi, herkes tam bir ibadet içinde yaşamıyordu ama hiç kimse de tüm bunların bir saçmalık olduğunu falan söylemiyordu.. ben o zamanlar henüz koyun sürüsünde doğan masum küçücük bir kuzuydum.. tüm bunları bırakın reddetmeyi islamı nasıl yapacağım edeceğim yaşayacağım derdine düşürülmüştüm.. zihnime yüklenen cehennem kavramının da etkisiyle 9-10 yaşlarında namaz kılmaya başladım.. ve bunu yaptığım için benim için çok önemli olan beni seven bana değer veren ailem ve toplum beni onore edip aferin diyordu.. ben de zannediyordum ki doğru yoldayım bak, beni seven benden daha akllı zeki bilgili insanlar beni destekliyor, ben onlardan daha mı iyimi bilicem..

neyse 11-12 yaşlarında iki bilgi kafamı çok kurcalıyordu.. birincisi "uzay sonsuzdur", diğeri "allah kainatı yoktan yaratmıştır" diye.. yalnız kaldığım zamanlar gözlerimi kapatır bunları algılamaya anlamaya çalışırdım.. uzay dediğimiz şey gerçekten sonsuzmu, değilse bittiği yerden sonra ne var.. ya da allah kainatı yaratmadan önce ne vardı, varlık değil de hiçlikmi sözkonusuydu.. nasıl birşeydi bu hiçlik, bu algılanabilirmiydi.. allah niçin ne zamandır hiçlik içindeydi de sonradan onu etkileyen ne olmuştu kainatı yaratma ihtiyacı duymuştu.. allahın da bir takım istek ve arzularımı vardı.. hiçlik döneminde canımı sıkılmıştı, ya da allahın canı sıkılırmıydı.. hiçlik döneminde ne yapıyordu bu allah, nasıl zaman geçiriyordu, neydi onu durduk yere yoktan sonsuz bir kainatı varetmetmeye iten neden...

neyse bunları bunları düşünürken hayal edip algılamaya çalışırken beynimde bir uyuşma tarzı birşeyler olur ve kapalı olan gözlerimin önünde bir takım değişik renk ve şekilli gölgeler oluşurdu.. ne tam uyanık ne de uyku halindeydim, bedenimi hissetmiyordum böyle zamanlarda.. bu çok değişik bir deneyimlemeydi benim için.. ve bu işi yaptıktan sonra kendimi çok daha iyi ve daha zeki hissetmeye başalmıştım.. ve zaman buldukça bu oyunu oynamaya başladım..

müslüman olan ben durduk yerde inancıma karşı bir şüphe gelişmeye başlamıştı, hiçbir neden yokken.. bu durum lise bitene kadar sürdü.. sonra üniversite yıllarında (kabzımallık medresesi) inancım iyice zayıflamaya şüphelerim ciddi şekilde artmaya başladı.. lise yıllarında namazı ve orucu bırakmıştım artık.. üniversitenin son yılında ve mezuniyet zamanlarında ateizme geçtim.. allahı ve kitabını inkar etmeye başladım, bunlar gerçek olamaz diye.. daha sonra aldığım islamı zihnin etkisiyle ateizmim 1-2 yıl sürdü ve deizme geçtim.. o zamanlar deizm kelimesini hiç duymamıştım bile.. ama dinlerden bağımsız bir tanrı varlığını hissediyordum içimde.. son 4-5 yılıma kadar deizm panteizm karışımı birşeyler yaşadım yüreğimde zihnimde..

sonra rastgele okuduğum bir kitapta meditasyondan bahsediyordu, nasıl yapılır, meditasyon anında neler olur, insanda ne tür değişikliklere neden olur falan diye.. burda gördüm ki benim çocukluğumda oyun zannederek keyif alarak yaptığım şey bir meditasyon tekniğiymiş.. bu konuyla daha ciddi ilgilenmeye, meditasyon konusu ayrıntılı öğrenmeye ve uygulamaya başladım.. bu zaman içerisindeki değişim inanılmaz mucizevi bir şekilde beni dönüştürmeye başlamıştı.. panteizmden kendiliğinden agnostizme geçmiştim.. daha agnostizm kelimesini ne duymuştum ne de anlamını biliyordum.. yaptığım her meditasyon seansları sonrasında her türlü kimlikten arımaya başladım.. müslümandım, türktüm, fenerbahçeliydim, sahiplendiğim bazı kavramlar ve değerler vardı.. hiç biri kalmadı, hepsi buharlaşıp gitti..

bu değerlerin hepsi yaşamımda bir bilgi olarak vardı hala ama onların egemenliği bitmişti.. islamiyete, türklüğe, fenerbahçeye ve benzeri tüm kavramlara karşı hiçbir bağlılığım kalmadığı için bunlara gelen eleştiriler, saldırılar, umrumda bile değildi.. meditasyon beni yaşamımda köle yapan ve dolayısıyla yalancı mutluluk/mutsuzluk yaşatan şeylerin egemenliğine son verip varolan kişiliğimi almıştı.. artık ben tutunduğu değerlere bağlı yaşayan bir kişilik değil sade, basit, beni köle eden bu kavramlardan arınmış bir kişi idim....

yani doğduktan sonra özvarlığım(safbilinç+özbenlik) üzerine yüklenen her türlü zihin katmanından ve toplum tarafından oluşturulan ego(sahtebenlik)dan kurtulmuştum.. artık benim mutlu ve keyifli olmam için sahiplendiğim değerlerin yüceltilmesine ya da eleştirimemesine gerek yoktu.. ben sadece varolduğum için çok mutluydum... hiç bir inancım, milletim, etnik kökenim, takım taraftarlığım ve bunun benzeri insanı köle eden her türlü etiketten arınıp temizlenmiştim.. yüksek dalgalı bir okyanusken duru dingin bir göl gibi olmuştum.. mutluluğum ve keyfim, cesaretim, varoluşla ilgili algı ve sezgilerim, derin düşünce sistemim hergeçen gün artıyordu.. artık bana kalabalık içinde insanlar birlikte olmaktan çok yalnız kendimle kalmak çok büyük keyif veriyordu.. birçok insan için acı veren bu yalnızlık duygusu bende tekbaşınalığın keyfi olarak ortaya çımaya başlamıştı.. tüm dünyadan uzak ve sessiz yalnız kendinle kalmanın ve kendini tanımanın hazzına varmıştım.. bundan daha büyük tatmin veren bir şey yoktu.. varoluşla artık bir bütünlük içinde hissediyordum kendimi.. mutlu/mutsuz olmak için dünyadaki kazanım ve kayıplar önemini yitirmişti..

yazdıklarım henüz kişisel gelişimimle ilgili olup "inanca saygı" konusuyla alakasız gibi görünüyor ama devam edicem...

mehmetsalih
16-10-2009, 18:55
Selam,

Hayvanlar Aleminin mükemeleşmiş hali ve Düşünceye sahip olan bir varlığım. Bir anne ve babadan olduğunu söylediler bana. Ayrıca benim gibi birçoğunun gerçekten bir anneden doğduğuna şahit oldum o yüzden dedimki bende böyle doğmuşum. Sonra bu anne ve baba kendi düşündüklerini bana enjekte etiler. Çevreye çıktım hayat bilincini ve birlikte yaşamayı ailede fark ettim. Sonra dedimki ben kimim? Doğada varlığım malum. Ama doğanın varlığı nedir? niyelik? nasılıkla? bir yere varmayacağımı anladım. Bir çok ideoloji, inancın etikisiyle bir Din oluştu bende. Sonra hepsini sorgulama gücü buldum ve şöyle dedim. Evren hareket halindeyse bunu sağlayan biri var "bu kimse o büyük güç/Tanrıdır" Böylece hayatımın kaynağını sezebildim. Çünkü başka yapacağım birşey yoktu. Varolanlar arasında DEĞİL VAROLANI SEÇTİM. ÇÜNKÜ ARTIK DÜŞÜNEBİLİYORSUM. Her insan etki-tepkiyi bıraksa aynı sonuca varacağını kestirebiliyorum.

"Ben Doğanın doğurduğu sanatım" bu sanatlığımı ve güzeliğimi korumak için yeni bir yaşam için ve tekrara bir diriliş ve daha mükemel bir yüz için hazırlık yapmak lazım. İşte vardiye/tekrar doğuşlarla kendimi yenileme ve mükemele doğru gidebilme içgüdüüme sahiplenecem hatta kendim olcam.

« Tanrı’nın varlığını nasıl inkar ediyorsunuz ki, sizi 1-ölü iken O diriltti, sonra 2-yine sizi O öldürecek, 3-yine sizi O diriltecektir ; 4-...nihayet ölüm ötesinde yalnız O’na döneceksiniz. »

« Sizin yerinize benzerlerinizi getirmek ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden yaratmak üzere aranızda ölümü biz takdir ettik. Bizim(ben ve doğanın) önümüze geçilmez.» (60,61)

m.salih
kıvançla...

nihilist
24-05-2010, 17:02
ben kim olduğumu bilmiyorum

Natan
24-05-2010, 17:15
Üçüncü sayfaya gitmiş olan bu başlığı güncellemek istedim ,geldiğin için teşekkür ederim anarşist dostum.Ayrıca syn palıciviye de paylaşımları için kojaman bi teşekkür ederim . :)


İnsanın doğası evrenin doğasından farklı değil ;Tek bir Doğa!,tek bir evren ..

Dörtmevsim: İlkbahar; yaz; sonbahar ;kış..İnsan..

Kızgınlık; sevinç; hüzün ;mutluluk; durgunluk...İnsan..Doğasını yadırgıyor.Kimi diyor illede aşk ; kimi diyor çatışma..Evrende hem aşk var hem öfke..Doğanınn mevsimlerini kabulleniyoruzda ; kendi mevsimlerimizden kaçıyoruz..


İnsan evrenin çocuğu ,onu doğurur,biçimlendirir,yaşatır..İnsan ve evren nasıl bir gizemdir böyle :smash:

UlulElbab
24-05-2010, 18:39
ben kim olduğumu bilmiyorum
Anlat ki tanıyalım Sevgili dostum.

Ben dediğin kim?

İyi bak "Ben" den başka bir Sen var mı?
O konuşan kim?=

sevgiler...
UlUl

evrensel-insan
24-05-2010, 22:15
Saygideger arkadaslar;

Bir seyin farkinda olmak icin, onun bilinc duzeyi yeterli degildir, farkinda olabilmek icin; farkindalik bilincinin de alinmis olmasi gerekir.

Mesela bir teist, ateist varliginin farkindadir, ama; bu farkindaligin bilincinde varamadigindan, ateizmi, sadece teizm karsiti olarak algilar ve ona gore davranir.

Halbuki bir teistin, ateizmin farkinda olmasi demek, ayni bir ateist gibi bilinc duzeyi sahipligi demektir. Bu da ateizmin farkinin bilincinde olunmasi halinde bile, teizmin kisi tarafindan tercihidir. Ustelik bu farkindalik bilinci, teistin, bir ateistle, tanri veya din konusunda, tartisabilecek bir ateist algiya sahipligi demektir.

Ayni sey ateist icinde gecerlidir, cunku; eger bir ateist farkinda olarak ve bilincini almis olarak teizmi ateizme tercih etmezse, onun ateizminin, tekrar teizme donme ihtimali vardir.

Yani bir ateist, teizme karsi ciktigi icin degil; ateizmin bilincine vardigi icin ateist olmalidir.

Bu da her zamanki gibi, kisinin kavramsal farkindaligi, bilinci, bilgisi vebirikimi temelindedir.

yani "su neden den ben teist degilim, teist olmazsam, ne olabilirim 'tanri yok'diyebilirsem, ateist, 'tanri var' diyebilirsem de bu tanrinin benim adima ne gibi bir icerigi oldugunu ve nasil bir bag kurdugumu ortaya koyaraktan, monoteist, panteist, panenteist, deist v.s. olurum.

Iste bu temelde "ben ...istim" diyen bir kisinin, dedigi izmin bilincinde oldugu anamini tasimaz. FARKINDALIK, SADECE ONUN KAVRAMSAL VARLIGINDAN HABERDAR OLMAKTIR. Bilinc ise, o kavramin ne anlama geldigini algilamis olmaktir. Yani ogreninin, bilmeye tasinmasidir.

Bu temelde de "farkin farkinda olmak" ancak, kavramsal bilgi, bilinc ve birikim ile mumkundur. Aksine "tanri var" diyen, deizm, panteizm ve panenteizmden birini teizme tercih etmek, sadece tercihtir ve bir yere kendini kandirmaktir.

Cunku sonucta kisi, kendisine ve soranlara ne oldugunun kavramsal izahini yapamiyorsa, bu ici bos bir istliktir. Kulaktan dolma, pireye kizip yorgan yakma, sadece karsi olma, inkar/red etme v.s. icerikli secilen inancsallarin, kisice izahinin mumkunu yoktur.

Ayni ateistlere "sen tanriya yok diyorsun, yok dedigin nedir, tanri; o zaman once tanridan ne algiladigini ona nasil bir icerik verdigini ve onunla nasil bir bag kurdugunu ortaya koyki, sonrada "iste boyle bir tanri benim icin yok" diyebil" aciklamasini yapipta bir cevap alamadigin gibi, bu tip secilen bir izmin, bilinci yoktur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Natan
24-05-2010, 22:28
Çok değerli evrensel hocam.

Köşende de son mesajında bu konuya değindiğini görüyorum ( aslında paslıciviyle olan tartışmanızı da takip ediyordum ) Ve başka yerde de yazdığını okudum. Ateizmi inanç olarak değerlendirmeniz algıda bir yanılsama olabilir mi ? İnancın reddi olarak algılayıp bunu bilimsel temelde ifade edemez miyiz ? İnanç mı ? yoksa inancın reddi mi ?

Ancak maddeyi yaratan bir ruhun olduğu inancına karşı bilimsel düzlemde böyle bir şeyin olmadığını ifade eden ateizm neden inanç olsun ?

Bu soruyla pek çok kere karşılaştığınızı tahmin edebiliyorum.Değerli vaktinizden bir iki dakikanızı alabilir miyim :)

yarın okuyacağım ,sevgiler saygılar

Dr. Neo
24-05-2010, 22:32
Dünya ve kâinat, bilincinizde küçülüp, yok olup gitti mi hiç?

Dünyanın değil, dünyamızın içinde ki kozadan çıktığınızı gördünüz mü?

Rölativ değerlerin hiç bir değerinin olmadığı yalnızca bütün varlığıyla potansiyel olarak var olanı gördünüz mü?

Farkındalığa varanlar, gerçek anlamda soruyorum bu soruyu, düşüncelerinizi paylaşır mısınız?..

evrensel-insan
24-05-2010, 22:44
Saygideger natan;

Aslinda cogu mesajimda, ben bunu acikladim. Ateizmin, ne oldugunu algilamak icin, felsefi kokenine bakmak gerekir. Ateizmin, felsefi kokeni materyalizme degil; pozitivizme dayanir. Cunku pozitivizm, pozitifligi var saydigindan, mustakil var olan varlik olarak, hem maddeyi, hem de dusunceyi yok sayar. Yani pozitivizm, hem idealizme, hem de materyalizme rakiptir.

Yani ateizmin, bir mustakil var olan varligi, yoklamasi; pozitivizmdir. Eger sen, ateizmi, materyalizm temelinde algiliyor ve de "tanri bir madde olarak yok" diyor isen, o zaman tanrinin idealist yanina cevap verememis olursun, cunku idealistler, tanriyi dusunce olarak varlarlar.

Iste bu temelde, nereden bakarsak, bakalim; ateizm, bir ideolojidir. IDEOLOJILERDE INANCSAL DOGRULARDIR.

Iste bu temelde de, evrensel bir onayi/kabulu olmadigindan, rakipleri oldugundan, tartismasal oldugundan ve sadece ideolojik inancsal olarak dogrulayani bagladigindan ve bu temelde de evrensel olarak yanlislanamayacagindan bir inancsaldir. Kendisi pozitif bir inancsal olmasina ragmen, teizme karsi ortaya ciktigi icin, ve yok icerdigi icin, anlam ve ifade olarak ta negatiftir, NEGATIF INANCDIR, yani inancsalligin negatifidir.

Zaten herseyden once, tanri yada her turlu yaratici konusu, bilimsel degildir. Dolayisiyle, tanrisal her turlu yanasim inancsaldir, bilimsel degildir.

Materyalistlerin de, tanrisal yanasimda inancsal olarak maddeden yola cikmalari, MADDESEL TANRIYI yok saymak demektir. Ama; bu dusunsel, ruhsal, szgisel v.s. tanriyi da icermez.

Butun bunlar isiginda da ateizmin, tanrisal mi dinsel mi bir temeli oldugu da tartisma konusudur, ama; temelinin inancsal oldugu kesindir. Cunku bir ateist "ben inanc olarak, tanrinin var olduguna inanmiyorum" der,

Buradaki bir sorun da, yok deyen ateistin, nasil bir icerik verdigi tanriya veya yaraticiya yok dedigi konusudur. Cunku eger bir tanri tanimi yapabiliyorsa, ki yapmasi gerekir, o tanriyi kendince sagladiginda inanacak demektir.

Eger bu bilgiler yeterli olmazsa, bildir, ya da daha net aciklanmasini istedigin bir kisim varsa bildir, aciklamaya calisirim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
24-05-2010, 22:51
Saygideger Dr. Neo;

Evrensel insan yanasimi, ne var ne de ol kokenlerine dayanir. Dayandigi koken bil kokenidir ve bilimsel, bilissel, kavramsal, antroposentrik, ve de epistemolojiktir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Dr. Neo
24-05-2010, 23:19
Evrensel insan,

Bir avaminin anlıyabileceği bir cümleye indirger misin yazdığını.

Googleden yazdığın kelimelerin anlamını aratarak anlıyabildim. Yalnış olabilir.

Tam olarak neyi anlatmayi istedin?

evrensel-insan
24-05-2010, 23:29
Saygideger Dr.Neo;

Hangi sifati aciklamami istiyorsun?

Bak bir link vereyim.

http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=5958&page=81

Mesaj 810

Bilissellik.

http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=15607

Saygilarimla;
evrensel-insan

Natan
25-05-2010, 14:41
Yanıtın için teşekkür ederim evrensel hocam

Bu konuda şu anda uzlaşamadık. İdeolojiler için diyorsunuz ;

IDEOLOJILER DE INANCSAL DOGRULARDIR.

Ancak teorinin pratikte bir değeri vardır.Edinilen bilgi ,dünyayı yani
gerçeği değiştirme pratiğine katılmalıdır. Eğer İdeolojinin pratikte uygulanabilirliğinden bahsetmiyorsak sadece ideolojide kalır.Pek bir gerçekliği yoktur.

Ancak Ateizm /agnostizm /non-teizm vs inançsal temelde yer alamaz.
Yada almaması gerekir. İnancın reddini "yok" luk üzerinden değerlendirdiğiniz için "negatif inanç" olarak görebilirsiniz ancak ateizm algısal temelde maddeye dayanır ve Bilim zaten materyalisttir. İnançsal değil. İnsan beyninden (varlık ) bağımsız bir fikir /düşünce/akıl ( ruh) yoktur. Bu bilimsel bir veridir. Nesnel varlığın dışında havada dolaşan bir fikrin /düşüncenin (ruh) var olmadığını görebiliriz.

O halde teistlerin iddası temelsiz ve bilimin reddidir .

Evreni, dünyayı, doğayı, insanı açıklamak için pek çok felsefe üretilmiştir ve bu gun elimizde bir çuval dolusu "izm" vardır. Ancak bunlar karışıklık yaratıyor. Nesnel gerçeğin açıklanışında aslında iki temel açıklama biçimini görebiliriz;

1- Bilimsel Yanıt
2- Bilimsel olmayan Yanıt

Siz ,ben ve diğer arkadalarım "bilimsel açıklama biçimini" temel alıyoruz ama " izm "lere göre kendimizi ayırıyoruz. Madde /nesnel gerçeklik bizim irademiz dışında vardır ve var olmaya devam edecektir.

Yine biz biliyoruz ki düşünce / ruh/akıl vs madeden bağımsız değildir, tamamen madde çıkışlıdır.

Yine biliyoruz ki "tanrı " kavramını insan bilgisizliğinde üretmiş ,bilgisizliğimizi örten bir kavram olarak ortaya koymuşuz. bilmediklerimizi "ruh"a mal ederiz.. Yani çoğularının yaptığı gbi "bilmediğimi bilinmeyen ruha mal ederim" mantığıyla hareket edilmekte. Bunun yanlışlığına girmek gereksiz olabilir. Zaten sanıyorum ki tesbitte hemfikiriz.

Hem fikir olmadığımız yada benim mesajınızı yanlış anladığım nokta şurası ;

"Cunku pozitivizm, pozitifligi var saydigindan, mustakil var olan varlik olarak, hem maddeyi, hem de dusunceyi yok sayar... tanri bir madde olarak yok" diyor isen, o zaman tanrinin idealist yanina cevap verememis olursun, cunku idealistler, tanriyi dusunce olarak varlarlar. "

Bilimsel temelli Felsefi duruşumuzu salt maddeye indirgersek bu fazla "makanikçi " bir yaklaşım olurdu. Halbuki ben ne hareketi ne de düşünceyi yadsıyorum.

Hareket maddenin temel özelliğini ifade eder. hareket maddedidr, madde de hareket. Nesnel gerçeklik edilgen, durağan ,hareketsiz değildir. Tam tersine bir dinamizm ,etkinlik ,hareket ,değişim ,gelişim ,oluşum vardır. Bu faktörleri yadsıyan yine ateizm değil teizm yada metafizikçiler olmalıdır. Yani ben böyle düşünüyorum.

Altını çizdiğim son cümleyle ilgili şunu söylemek isterim ki ; tanrının düşünce olarak var kılındığının bilincindeyim . Ancak tanrı bir fikir ,beynin ürettiği bir düşünce temelinde var olabilir. Bunun dışında bir gerçekliği yada "varlığı" yoktur.Tıpkı uzayda görünmeyen demliklerin var olduğu iddası gibi :)

Nesnel İdealizm maddeyi bir evrensel ruha bağımlı kılıyor, öznel idealizm de maddeyi bilincimizde eritiyor. Halbuki biri doğa bilimleri tarafından , diğeri de fizyoloji ve toplumbilimleri tarafından yıkılmıştır.

sevgi ve saygılarımla

evrensel-insan
25-05-2010, 20:06
Saygideger Natan;

hareket maddedidr, madde de hareket. -Natan-

Once ideoloji ile teorinin farkini ortaya koyalim.

Bilim ve bilimsellik somuttan, soyuta;
Inanc ve inancsallik, soyuttan somuta gider.

Bilimsel olarak somut bir veri uzerinde, yapilan deney/gozlem/bulus/arastirma v.s nin sonucu, bir soyuta, yani teoriye baglanir.

Inancsal olarak, bir soyut veriye verilen icerik, kurulan bag ve onun somutla ozdeslesmesi, ideolojidir.

Hareket, maddenin fonksiyonu, hareketin de yaratimi kavramdir. Dolayisiyle, kavramsallik; hem kavram, hem madde, hem de harekettir.

Oyuzden temel ikilem ve karsitlik degil, uclemdir. Ikilem ve karsitlik, temelin karakteri ve ozudur.

Otemelde de, ateizm; soyut olan yaratici, tanri, Allah v.s. den yola ciktigindan ve ona yok icerigi ve ifadesi verdiginden, bag/iliskisini de, negatif kurdugundan, bir ideolojidir, inancsaldir. Ne bilimseldir, ne de teoridir. Cunku somuttan degil, soyuttan yola cikar. Oyuzden de pozitivizmdir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Natan
25-05-2010, 22:52
Ateizmi /materyalizmi salt pozitivizm temeline indirgiyorsunuz sevgili evrensel.

Ancak biraz daha düşünün. Materyalizm yada ateizm nerden gelir diye. Kanıtları var mıdır ? İdealizm / metafizik nerden gelir ? Karşılaştırılırsa zaten sizin de ateist /agnostik bir çizgide yer alacağınızı görürüz :)

Samimiyetimi maruz görün .

Dinin amacı çoğunluğun azınlığa köle yapılmasının ideolojik (dinsel) haklılığını sağlamaktı. Ortaya koyduğu idaları destekleyen hiç bir şey getirmedi. Sadece akıl almaz iddalarda bulundu. En son keşifler, Yaratılışçılık zırvasının asılsızlığını göstererek, her türün ayrı ayrı yaratıldığı ve ebedi ruhuyla İnsanın Tanrıya övgüler düzmek için özellikle yaratıldığı görüşünü etraflı biçimde yıktı.

Bunları ortaya koymak gerekir. Ateizm bilime dayanmaktadır. Düşünceyi neden yadsısın. Düşünce maddeden ayrılabilir mi ? Hayır.

evrensel-insan
25-05-2010, 22:59
Saygideger Natan;

Ateizm bilime dayanmaktadır-Natan-

Ben bu konuda hodri meydan acmistim, gordun mu?, hic bir daveti kabul eden cikmadi.

Evet, once senden dinleyelim, su bilime dayanan ateizmi, buyur. Yalniz o hodri meydan daveti basligina da bir goz at.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Natan
25-05-2010, 23:38
Ateizm/ materyalizm bilime dayanmaktadır çünkü dünyayı, ona yabancı hiçbir şey katmaksızın olduğu gibi alarak açıklar. madde, varlık, doğa, bilinc dışında ve ondan bağımsız olarak varolan nesnel bir gerçekliktir.

Bilime dayanmaktadır çünkü maddeden bağımsız herhangi bir ruhun /düşüncenin /aklın olmadığını ortaya koyar. Uzay ve zamanın dışında tinsel bir şeyin olmadığından hareket eder.

Bilime dayanmaktadır çünkü bilincin kaynağının madde olduğu, oysa bilincin bir ikinci veri, türev olduğu, çünkü maddenin yansısı, varlığın yansısı bulunduğu söyler.

beynin düşünmenin organı olduğu; dolayısıyla düşünmenin maddeden ayrılamayacağı açıklayan bilimsel ilkeden yola çıkar.

evrensel-insan
25-05-2010, 23:51
Saygideger Natan;

Ateizm, materyalizm ideolojisine dayansa bile, bu ateizmin tanriyi madde olarak var olmamasindan dolayi yok lamasidir. Birincisi, bilim maddeye dayanmaz, bilim; deney, gozlem, bulus, arastirma v.s. den cikan, formullere, teorilere, tezlere, antitezlere, hipotezlere, sentezlere, analizlere dayanir.

Materyalizm, bir ideolojidir
Materyalizmin evrensel kabulu/onayi yoktur
Materyalizm, ispat, dogru, mutlak, kesinlik v.s. ye dayanir
Dogruya dayandigindan, yanlislanamaz.
Ne bir bilimdir, ne de epistemolojiktir.

Bunlari ben hodri meydan'da bilimsellik basliginda, anarchist arkadasa verilen yanit olarak, detayli acikladim.

Materyalizm, metafizigin varliksal ideolojilerindendir. Ateizm, etigin inancsal ideolojilerindendir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Natan
26-05-2010, 11:41
Size göre materyalizm bir fikirden ibarettir :)

Söylediklerinizi kanun gibi algılıyor ,kesin doğrular evrensel kabuller olarak sunuyorsunuz.Yanılıyorsunuz. Kaba materyalizmle karıştırıyorsunuz.Bilim konusunda benzer şeyler düşünüyoruz ancak materyalizmle temellendirmek konusunda ayrılıyoruz. Kim bilimin bilimsel yöntemini yadsıyor ? Bilim matefaizik kavramlar la mı ilgilenir ki maddeye dayanamaz ,maddeyle ilgilenmez iyorsunuz. Ayıp ettiniz :)

evrensel-insan
26-05-2010, 19:29
Saygideger Natan;

Ayıp ettiniz -Natan-

Bilimselligin, gercekleri "acidir" ve maalesef, ideolojik inancsal ve epistemoloji ustu dogrulara gore uyarlanamaz. Zaten bilimsellik, icinde tasidigi metafizik ideolojiler ve etiksel inancsallarin dogrularini tasidikca, "ayip ediyor".

Dolayisiyle, bilimselligin ortaya koyumu degil, eger ayip eden biri varsa, o da bilimselligin kendisi. Iste o yuzden, inancsallar bilimsellikle, bilimsel olduklarini zannedenler de inancsallarla, kendini avutuyorlar. Bilimsellik, sorgulanmaz, sabit, degismez v.s. inancsal dogrular uzerine kurulamaz.

Eger bir seyin evrensel onayi/kabulu yoksa ve yanlislanmaya kendini kapamissa da bilimsel olamaz. Bilimsellik, epistemolojik sinirla paraleldir.

Sana bir link veriyorum, ama sen hala metafizigin bir ideolojik inancsal dogrusu olan materyalizm ve etigin inancsal ideolojik dogrusu olan ateizmin, bilimselligini savunuyorsan da, o senin bilecegin bir sey.

Son olarak bilimselligin, hic bir ayrimci, tartismasal, bir icerigi yoktur. Oyuzden de materyalizm, ateizm dahil; ne bilimdir, ne de bilimseldir. En basitiyle, evrensel onaylari yoktur ve yanlislanamazlar. O yuzden de ben senin dusunceni yanlislayamayacagim.

Bilimselligin ne oldugunu algilayabilmek icin; ogreti ile bilgi, dusunce ile inanc, gercek ile dogru, epistemolojik sinir ile, bilim kurgu, doga ustu, dunya oteligi, mitoloji, ideoloji ile teori, ve de inancsal ile bilmsel farkini ve de ortaya koyumun, soyuttan somutami, yoksa somuttan soyutami oldugunu iyice algilamak gerekiyor.

http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=5958&page=75
Mesaj 744

Saygilarimla;
evrensel-insan

Natan
27-05-2010, 15:16
Verdiğiniz linki dün okudum .Ancak cevap yazmakta acele etmek istemedim. Dün akşam bu konuyu çok düşündüm. Ancak cümlemi düzeltmek istiyorum. Yanlış kurdum sanırım. Ancak hala aynı fikirdeyim.

Matryalizm direkt bilim değildir. Zaten materyalizm diye bir bilim alanı da yoktur. Ancak demek istediğim şey materyalizmin bilimsel bir felsefe sistemi olduğudur.Bilimsel ve, bilimsel olduğu gibi, kanıtlarını olgulardan almaktadır.Felsefe bir bilim değil dünya görüşüdür. Ancak materyalizm içeriği ve sunduğu şeylerle bilimsel bir dünya anlayışı olduğunu göstermektedir.Çünkü bilimlerin bize öğrettiklerinden yola çıkar. Bilimlerin öğrettiği derken cümleyi biraz açmamız gerekirse ;

Evren maddi bir gerçektir.
İnsan bu gerçekliğe yabancı değildir ve bu gerçekliği bilebilir.
Kendisini ve çevresini değiştirebilir.

Varlığın nesnelliğinden bahsedebiliriz.Materyalizm, bilimlerle özdeş değildir.Bilimler olgulardan hareket eder, kendine özgü yöntemleri kullanarak bilgi ortaya koyar.Materyalizm de bilimlerden ayrılamaz. Ancak bilimlere dayanarak ilerleyebilir .

Bilimler doğayı açıklarken ; doğanın olduğu gibi, yabancı bir şey katmadan, yalın biçimde kavranılmasını sağlar.Belli yönleriyle sınırlı olarak ortaya koyar, Antropoloji, Sosyoloji, Fizik vs. Ancak Felsefe sizin de bildiğiniz gibi bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşır.

Bilimle materyalizm özdeş değilse de ;bilimsel bir dünya anlayışını ifade eder. Yani bilimsel bir felsfedir. Sanıldığının aksine yokluk üzerinden değil vardan yola çıkar. Bu var sadece madde de DEĞİLDİR. Maddeye bağlı başka gerçekler de vardır ; Düşünce,bilinç,duygu,akıl vs .

Dolayısıyla materyalizmi "görünmeyen tinsel tanrı" fikrinin "yokluğu"ndan yola çıktığına katılmıyorum.

Dünya ,canlılık vs. maddi yapıdadır.

Bu maddi yapı çeşitli bilim kollarıyla elde edilen pratik sonuçların gösterdikleri gibi bilinebilmektedir ve bir değişimi kapsar.
Madde birincil temel veridir. Düşünce ,bilinç,ruh ikinci bir veridir ; türevdir, maddeye bağlıdır. Madde dışında bir ruh,düşünce bir fikir yoktur.

Havada uçan bir düşünce mümkün değildir. Öyleyse düşünce maddeye bağlıdır ve maddeden ayrılamaz.


Bunları herhangi bir düşünce sistemini savunmak için yazmadım.

saygılarımla

Natan
27-05-2010, 15:33
--Otemelde de, ateizm; soyut olan yaratici, tanri, Allah v.s. den yola ciktigindan ve ona yok icerigi ve ifadesi verdiginden, bag/iliskisini de, negatif kurdugundan, bir ideolojidir, inancsaldir. Ne bilimseldir, ne de teoridir. Cunku somuttan degil, soyuttan yola cikar. Oyuzden de pozitivizmdir. ----Evrensel hocam


Ayrıca yukarıda kısaca açıkladığım gibi Materyalizm maddi olgusal ,kavranabilir gerçeklerden yola çıkar.

Maddeden bağımsız bir Ruhun olmadığını söyler ,doğrudur,bu inancsal bir temeli ifade etmez. Ancak zaten bilim de bize maddenin dışında ,ondan bağımsız bir bilincin ,düşüncenin olmadığını söylemiyor mu ? Öyleyse maddeden bağımsız bir düşüncenin olmadığını söylemek , maddeyle doğrudan bağlantılı bir düşüncenin olmadığını söylemek değildir. Düşünce maddeye bağlıdır. Ondan ayrılamaz.

Düşünce bize nereden gelir ? Kaynağı nedir ? Elbetteki duyumdur. Duyumlar ise olgulardan gelmektedir. Yani olgulardan hareket edersek maddenin dışında bir düşünce yoktur.Burada "düşünce yoktur" demiyorum. Ve düşünceyi yadsımıyorum.; sadece maddeden bağımsız bir düşüncenin olmadığını söylüyorum. Yoksa maddeye bağlı bir düşünce,bilinç vs vardır. Bu bilimsel bir veridir. Aksini idda eden hiç bir bilim adamı var mıdır ? Yoktur. Öyleyse bakış açısı bilimseldr. Yoklamak üzerine kurulu değildir evrensel hocam .


saygılarımla

evrensel-insan
27-05-2010, 21:45
Saygideger natan;

Nerden ciktigin noktasinin kendisi sorundur zaten, cunku cikis noktasi, ne sadece madde ne de sadece dusuncedir. Cikis noktasi bir uclemdir, yani madde, dusunce ve kavram. Iste bu cikis noktasini, tek bir maddeye indirgemenin tek bir anlami vardir, tartismasal, ideolojik, inancsal ve dogrusal olmasidir. Ustelik bu teke indirgenmis cikis noktasi sorunu, yeni bir sorunu getirerek, tanrisal yanasimin var ve yokuna uygulanir ve ya varlanir, ya da yoklanir. Bu da sonucun sorunudur.

Bilimsellikte, indirgeme yoktur, sadece gozlemleneni, deneyleneni, bulunani v.s. teori olarak yanlislanabilir icerikte ortaya koymak vardir. Bu ortaya koyum da evrensel kabul/onaydir. Taki yanlislanana kadar. Yani epistemolojiktir.

Ne ateizmin, ne de materyalizmin boyle bir islevi yoktur. Onlar, ortaya koymaz, icerik ve kurulan bag secimiyle, teke indirgerler, bunu da ideolojik inancsal dogru olarak yaparlar.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Natan
27-05-2010, 21:55
Katılmıyorum :)

evrensel-insan
27-05-2010, 22:18
Saygideger natan;

Katılmıyorum-natan-

Ben katil/katilma diye degil; sadece neyin ne oldugunun ortaya koyumunu algilayabilesin diye veriyorum. Zaten kendi degerlendirmeni yapmadan bir katilimin beni "uzer":playball:

Saygilarimla;
evrensel-insan

Natan
28-05-2010, 20:51
Saygideger natan;

Nerden ciktigin noktasinin kendisi sorundur zaten, cunku cikis noktasi, ne sadece madde ne de sadece dusuncedir. Cikis noktasi bir uclemdir, yani madde, dusunce ve kavram. Iste bu cikis noktasini, tek bir maddeye indirgemenin tek bir anlami vardir, tartismasal, ideolojik, inancsal ve dogrusal olmasidir. Ustelik bu teke indirgenmis cikis noktasi sorunu, yeni bir sorunu getirerek, tanrisal yanasimin var ve yokuna uygulanir ve ya varlanir, ya da yoklanir. Bu da sonucun sorunudur.

Düşüncenin çıkış noktası bir problem yada anlaşılamaz bir şey değildir. Düşünce ve maddeyi ayıranlar ; ayırıp da düşünce/ ruh dan ayrı bilinmeyen kavramlar oluşturanlar bunu en nihayetinde evrensel tine yoranlar İdealistlerdir. Bu söyledikleriniz bir anlamda İdealizme hizmet etmiyor mu evrensel hocam ?

Uclem diyorsunuz. Teke indirgemeyin ,uçlem üzerinde değerlendirin. Bu da sizin bakış açınıza göre inancsal ideolojik bir zemin kazanmaz mı ?

Düşüncenin çıkış noktası nedir ?

Düşünceyi üreten nedir ?

Düşünce bize nereden gelmektedir ?

Maddeden yansıyan duyumlarımız ; düşşünme organı olan beyinden gelmiyor mu ? Beyin düşünce organı değil midir ? Fikirleri üreten mekanizma nerede ?

evrensel-insan
28-05-2010, 21:34
Saygideger Natan;

Uclem diyorsunuz. Teke indirgemeyin ,uçlem üzerinde değerlendirin. Bu da sizin bakış açınıza göre inancsal ideolojik bir zemin kazanmaz mı ?

X ve Y evrensel kullanim sembolleridir ve bilimseldir, cunku ortaya koyar, indirgemez, icinde yer almaz ve notr algidir.

Düşüncenin çıkış noktası nedir ?

Insanoglu ve ya kendi ya da kendinden baska duyu veya duyum ile algiladiginin hareketidir. Dusunce gebe kalmazsa da kavram dogmaz. Yani dusunce olabilmesi icin, insanoglu, duyusu, duyumu, algisi algisina yansiyan ve duyusu duyumu alinan, yansitma ve kavram.

Düşünceyi üreten nedir ?

Dusunceyi ureten, duyusal ve duyumsal yansiyanin, algisinin "?!" isaretidir.

Düşünce bize nereden gelmektedir ?

Dusunce bize, insanoglu turu olarak soyutlama ozelligimizden gelmektedir. Yani dusuncenin soyutlamasi demek, soyutlananin (dusunce disinin) kavram ile ozdeslesmesi, kesismesi demektir.

Kisaca insanoglunun soru veya unleminin isareti "var" dir ve bu var isareti, "ne var?" sorusu ile, bu soruya verilen "bu var" cevabina donusur. Bu da algilanana isim koymaktir. Iste bu islem, vari yansiyanin, duyu ve duyum ile algilanip, kavramla ozdeslestirilerek yansitilmasidir. Yani bil kokenidir, turevdir, degisimdir.

Maddeden yansıyan duyumlarımız ; düşşünme organı olan beyinden gelmiyor mu ? Beyin düşünce organı değil midir ? Fikirleri üreten mekanizma nerede ?

Iki turlu algi vardir, bir duyusal, iki duyumsal; biri direk, digeri dolayli algidir. Dusunce beynin fonksiyonu, kavram da dusuncenin yaratimidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
28-05-2010, 22:10
Saygideger natan;

Daha net algilanabilmesi acisindan, soyle aciklayayim.

Insanoglu beyninin (herhangibir beyin degil), fonksiyonu dusuncedir.

Fonksiyon, SEY ILISTIRILMIS, hareket demektir.

Buradaki ILISTIRILEN SEY KAVRAMDIR.

Kavrami da insanoglu yaratir.

Beyin de dusunce de birer kavramdir. Beyin, SOMUT kavram, Dusunce SOYUT kavramdir.

Ama, KAVRAM, NE SADECE BEYINDIR, NE DE DUSUNCEDIR.

Bunu soyle de aciklayabiliriz.

Madde, bir kelimedir, ama; kelime sadece bir madde degildir.

Dil, felsefe, bilimin teorisi, tezi v.s., inanc, dusunce, fizik degil; fizik otesidir, yani metafiziktir. Metafizik, "varlik nedir, nereden gelmistir, kac cesittir, neler varlik, neler degildir?" v.s. temelli sorulara cevap veren felsefenin bir dalidir.

Verilen cevaplar da, insanoglunun inancsal ideolojileridir. Bunlar, mustakil var olan varlik icin; materyalizm, idealizm ve pozitivizmdir. Gercek varlik icin se; realizm, subjektivizm ve isimciliktir. Iste var ve varligin ne oldugu bu 6 ideoloji ile ortaya konur ve herbiri biribiriyle dogruluk mucadelesi verir.

Halbuki varlik, vari yansiyanin, algisinin kavramla ozdesleserek yansitilmasidir, yani bil kokeninin bildirmesi, belirtmesidir, turevdir, degisimdir ve VARI YANSIYANIN KENDISI DEGILDIR, YANSITILMISIDIR.

Cunku vari yansiyan, kendisini ortaya koyamaz, o yansiyi yansitacak insanoglu gereklidir. Bu da tamamen insanoglu monologudur, vari yansiyanin bunda bir dialog payi yoktur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
08-12-2010, 04:51
Saygideger paslicivi;

Ayin 6'sinda yazmis oldugun ve "site de cikmayan" e-mail'ime gelen diger iki mesajini da buraya arka arkaya alintiliyorum. Umarim baska da, site de cikmayan yazin kalmamistir.

Tam bilmiyorum, ama; mesajlar bu basliga ait. Yani "Uyku mahmurlugu" basligina ait, degil.

Eger oyle dusunuyorsan ve o amacla yazdiysan, yonetici arkadaslardan rica edersin; senin bu mesajda yer alan alintilarini, o basliga tasir.

paslıçivi isimli üyenin acmis oldugu "Farkındalık" isimli Konuya Abone oldunuz. 2 isimli Konuya Mesaj yazilmistir. Son Mesaji
Yazan: paslıçivi
Tarih: 06-12-2010 03:50

biz insanlar evreni siyah/beyaz gören köpeğe "renk körü" deriz.. ama bizden daha donanımlı bir hayvanla karşılaştığımızda kendimizi herhangi bir "duyu körü" olarak adlandırmayıp o hayvanın extra güçlü donanımda olduğunu dile getiririz.. bir çok hayvan biz insanoğlu türünden çok daha zengin bir donanıma sahiptir.. bizden daha iyi görürler, koku alırlar, işitirler, sezerler, dokunurlar, tadarlar vs..

kendi türümüzü bunlarla kıyasladığımızda aslında biz insanoğlu türü olarak bir çok alanda "duyu körlüğünde" yaşarız ama bunu dile getirmeyiz.. çünkü biz de her canlı türü gibi evrene kendi türümüz(insan) merkezinden bakarız.. ve evreni kendi algımız çerçevesinde mutlaklaştırırız.. elma kırmızıdır, limon ekşidir, güneş parlak ve sıcaktır, şu ses yüksek ve rahatsız edicidir vs gibi.. ama bu sıfatların büyük bir çoğunluğu diğer canlı türleri için geçerli bir sıfatlama/niteleme değildir.. ortada algılanmayı ve algı oranında yansıtılmayı bekleyen bir varlık/evren var.. ve her canlı türü bir "algılayıcı ve yansıtıcı" olarak görev yapar.. evrenin/varlığın "mutlak" ı yoktur ama her canlı türü kendi algısında bunu mutlaklaştırıp öyle yansıtır..

ve varoluş; bu farklı algı ve yansıtıcılara sahip canlıların kendi mutlağını diğer canlılara/varlıklara dayatıp "yaşamda kalma ve soyunu devam ettirme" arenasıdır, savaş alanıdır.. insanoğlu henüz bu "farklı algı ve yansıtıcı" kademeyi geçemediği için hala kendi türüyle olan ilişkilerinde "ilkel bir canlı türü" gibi davranış ve tutum içindedir.. ve bu durum insanoğlunun bir suçu/kusuru değildir.. çünkü insanoğlu henüz gerçek kendiyle yüzleşip kendini tanımamıştır..************

Yazinin, linki;

http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?postid=350428#post350428



Yazan: paslıçivi
Tarih: 06-12-2010 04:29

insanoğlu varlığa/evrene sahtebenlik denen kamerayla/objektifle bakar.. bu kamera 360 derece dönüp kendinden öte herşeyi görüp çekebilen ama bir tek kendisini göremeyen, çekemeyen bir kamera gibidir.. sahtebenlik size gerçek kimliğinizi, "gerçek ben"inizi göstermez.. o hep dışarıyla, "senden öte"yle ilgilenir.. evrenle, varlıkla, diğer varlıklarla, diğer varlıkların soyutlarıyla uğraşıp durur..

kamera(sahtebenlik) kendine dönüp "ben kimim, ben neyim, ben niçin böyle davranıyorum? ben niçin diğer insanlardan farklıyım? benim diğer insanlardan farkım nedir ki farklı düşünüyorum? niçin diğer tüm insanlar benim gibi kendi soyutunda böyle diretiyorlar?" deyip kendini sorgulama, inceleme, tanıma yetisine sahip değildir.. sahtebenlikte yaşayan bir insandan zaten bunları beklemek doğru değildir, anlamsızdır..

sahtebenliğin asıl amacı zaten kişinin gerçek benini saklayıp onu uyutmasıdır.. ve bu uykudayken diğer uykudaki insanlarla(sahtebenliklerle) olan mücadelesidir.. varoluş tüm insanoğlunun bu farklı sahtebenliklerin mücadele ettiği bir kaostan ibarettir.. Saygilar

Yazinin, linki;

http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?postid=350429#post350429

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
08-12-2010, 05:30
Saygideger arkadaslar;

Yukarida verdigim ve e-mail'im de gozuken linkler tiklandigi zaman, yukarida adi gecen yazarin mesajlari degil; farkli bir baslik ve farkli yazarlarin mesajlari cikiyor. Verilen linkler, e- mail'ime gelen mesaja gore, alintiladigim yazilara ve yazara aittir. Bilgilerinize, sunulur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

No comments:

Post a Comment