Monday 29 September 2014

Cagdas Yasam ve Iliski-Ozgur/Serbest Birey Farki

Bir kisinin caga uygun olarak yasam ve iliski surebilmesi icin; once cagin bilisselligi gerekir.

Cagimiz bilgi ve bilisim cagidir.

Bir bireyin cagdas yasam ve iliskisi iki farkli faktore baglidir.

Birinci faktor, ozgur birey olabilme faktorudur.

Ozgur birey olabilmek, bireyin kendisinden ziyade; yasam ve iliski surdugu ulkesine toplumuna duzenine sistemine kisaca ozgur bir birey olarak yetisip yetismemesine baglidir.

Ne demektir ozgur birey?

Ozgur birey demek, birey olarak her turlu dusunce ve davranisini yasam ve iliskisinde kendi adina dile getirebilmesi demektir.

Bunun icin bulundugu ortam ozgur birey yetistiren bir ortam olmalidir. Yani devlet her turlu sekilde bireyin kendi iradesi ile kendi degerleri ile yetisebilmesi egitim alabilmesi icin uygun olmalidir.

Boyle bir devletin herhangi bir belirli ustun hakim bireyine dayattigi bir etigi yoktur.

Tek etigi, o da bireyler birbiri uzerinde hakimiyet ve ustunluk kurmamasi adina; evrensel hukuk ve insan haklari temelinde bireyin hem hak ve ozgurlugunu saglamak, hem de hak ve ozgurlugu ihlal etmesini onlemektir.

Bir birey kendi adina hak ve ozgurluk talep ederken, baskasinin kendi adina hak ve ozgurluk talebini ihlal etmemelidir. Yani hak ve ozgurluk adaletini devlet hukuku ile korumasi ile saglamalidir.

Yani devlet her bir bireyini ozgur birakirken, bir bireyin baska bir bireyin ozgurlugune olan mudahelesini karismasini baskisini zorlamasini hakim ve ust olmasini onlemelidir.

Buradaki devletin tek yonlendirmesi hak ve ozgurluk adaletidir.

Eger devlet bireyini hak ve ozgurluk olarak adil kilmaz ise, ozgur birey olmak ve ozgur birey olarak yasam ve iliski surmek ve de yetismek mumkun degildir.

Ayrica devlet bireyini sadece ozgur adaletli birakmek degil; bu ozgurlugun hak egitimini almak icin de yetistirmelidir.

Iste buradaki ana faktor devletin kendine has ve toplumu yonlendirici bir etik degerinin olmamasidir. Tum etik degerlerin kontrolu bilimsel ve evrensel hukuk ile insan haklarina adil olmalidir.

Devlet bir yerde her bir farkli bireyinin hak ve ozgurlugunu hic birinin digerin i ihlal etmemesi temelinde kucaklamasi savunmasi ve korumasidir.

Kisaca devletin bir etigi (milli dini siyasal geleneksel toresel toplumsal v.s.) yoktur.

Yani devlet, sosyal sivil, adil, olarak bireyine ozgurluk hakki taniyan bir devlettir.

Iste bu sekilde ozgur olarak yetismis bireyler de, birbirlerinin her turlu etik degerini saygi ile karsilar ve bireyler birbirlerini degerleri ile birlikte kabullenirler.

Cunku ozgurluk haklari sadece kendi degerlerini yasam ve iliskilerine tasimak icindir ve hic bir degerin digerleri uzerinde bir hakimiyet veya ustunlugu soz konusu degildir.

Boyle bir devleti yonetecek ve yonlendirecek devlet kadrolari da bu duzeydeki bireylerdir.

Ayrica hukumet hic bir sekilde etik degerler uzerinden bir siyaset yapmamaktadir.

Cunku etik degerlerin siyasetin degil; sosyal yasam ve iliskinin bir vazgecilmezi oldugunun bilincindedirler.

Iste bu temelde, ozgur bireyin ortaminda ulke ve toplumunda etik siyaset yoktur.

Yani siyasi olarak herhangibir etik degerin propagandasi ustunlugu hakimiyeti yok sayilmasi eliminesi v.s. soz konusu degildir.

Cagdas yasam ve iliskinin bir diger unsuru da serbest bireydir.

Serbest birey, ozgur birey gibi degildir. Yani bireyinm serbest olmasi, ortama ulkesine toplumuna devletine v.s. bagli degildir; aksine kendi bilisselligine baglidir.

Serbest birey demek, dogumdan itibaren kendisine verilen her turlu yasam ve iliski degerini; kendi adina ve insanlik yararina sorgulayabilen ve verilen degerlerden bu temelde beynini kurtaran ve arinan birey demektir.

Bir bireyin serbestligi ne kadar cok konu ve kavramda gerceklesirse, zihinsel ve davranissal insanlasmasi ve devrimi de o duzeyde gelisir.

Birey, bireyleri birbirinden ayiran, otekilestiren distalayan birinin uzerinde hakimiyet ve ustunluk kuran guc ve otoriteye baski vesayet olarak ihtiyac duyan; carpistiran savastiran dusman kilan v.s. tum degerlerden arindikca ve kurtuldukca serbestlesecektir.

Serbest birey, bilgisel bilimsel ve bilissel kendini degistirmis yenilemis bireydir. Insana saygi duyan vicdanini adalet ile yonlendiren bireydir.

Baristan, esitlikten hosgoruden yana olan bireydir. Serbestlenen beynini ozgurlugu icin kullanan bireydir.

Bireyler arasinda yetisme gelisme degerler v.s. olarak farklar vardir. Iste bu farklardir ki; bireylerin ozgur ve serbest olmasini gerektirir.

Cunku farklar hem ayristirma temelinde serbestlik icin sorgulanmali; hem de kullanim temelinde ozgur olmalidir.

Yani farklar birinin digerini ayirmasi ya da digeri uzerinde hakimiyet ustunluk kurmasi icin degil; bir arada biribirine saygili ve kabullu birlikte yasam ve iliski icindir.

Farklar bir mozaiktir, cesitliliktir ve her bir fark kendi degerini ortaya koyar. Dolayisi ile bir bireyin bu mozaik ve cesitliligi hem kullanmasi ozgurlugu hem de ayirmamasi serbestligi cok onemlidir.

Iste o yuzden insanoglunun dillendirdigi herhangibir konu ya da kavramin yasam ve iliskide paylasimi ve kullanimi bilissel ve bilimsel olmalidir.

Zaten saygi ve vicdani adaletin bilisselligi de hem ozgur hem de serbest birey olarak bu yuzden elzemdir.

Burada bir onemli nokta da; cagi dogmalastirmamak ve sabitlememektir.

Cunku insanoglu bilgilendikce bilissellendikce teknik ve bilim olarak gelistikce ve degistikce bir onceki eskimekte vecagdisi kalmaktadir.

Iste basta serbest bireyin bu bilissellikte olmasi ve serbestligini gelisen yenilenen ve degisen caga insanlik adina uyarlayabilmesi gerekir.

Yoksa serbestligi yeni gelen caga uymayacaktir. Yani eski caga bagimli kalacaktir. Bu da onun beyninin serbestligini onleyen bir sinir olacaktir.

Bu ayni zamanda nesil farkinin dogmamasini da saglamak adina onemlidir. Sonucta caga uymak ve ayak uydurmak eski nesilin cok daha kendini serbeste erdirmesi ile paraleldir. Yoksa yeni nesile ayak uyduramadigi gibi, ayak bagi da olabilir.

Bu hem kendisinin gericiligi hem de gelisen yeni neslin uzerindeki baskiyi getirir. Bunun ilk farkedileni yeni neslin ozgur birey olamamasi ve kendisine bu ozgurlugu tanimayan nesil yuzunden caga uygun gelisememesidir. Bu da insanligin tumden gelisimi onundeki engellerden biridir.

Eski nesil ne kadar caga uygun ozgur ve serbest olursa, yeni nesil de ondan aldigi ile daha ozgur ve serbest olur ve boylece insanoglunun insanlasmasi zihinsel ve davranissal olarak sekteye ugramaz.

Eski nesiller olarak kendimizi ne kadar serbestlersek; yeni neslin ozgurluk mucadelesine ozgur bireyler yetistirerek ve de onlarin bizlerin serbestleyemedigimiz degerlerini sorgulamasina izin vererek o kadar yardimci oluruz.

Unutmayalim ki her bir neslin dunyaya insanliga bilime bilgiye v.s. bakis acisi caga daha uygun olacaktir. Onlar biz eski nesile cagi tanitacak ve bizim cagdasligimizda yardimci olacaklardir.

Iste bir yerde nersiller arasi celiskinin iliskiye donusmesi de bu karsilikli yardimlasma adaleti temelindedir. Cunku yeni nesil ozgur birey olarak, eski nesile onun degerlerinin ozgurlugunu taniyacak kendi neslinin yeniligini de talep edecektir.

Iste bu tanima ve talep birlikteligi nesillerin de birlikteligidir. Cunku buradaki tanima ayni zamanda eski neslin yeni nesile tanidigi ozgurluktr de.

Kisaca eski nesil yeni nesilden kendi ozgurlugunu talep ederken, ona kendi yeni ozgurlugunu taniyacak; yeni nesil de; eski nesilden kendi yeni ozgurlugunu talep ederken, ona eski nesilliginin ozguirlugunu taniyacaktir.

Onemli olan degerler degil; degerlerin baska degerler uzerinde hak ve ozgurluk ihlali olmamasidir. Boylece eski nesil kendi degerleri ile serbeste ererken; yeni nesil yeni degerleri ile ozgur olacaklardir.

Iste serbest dusuncenin bireyin kendi iradesinde olmasi, hem kendini serbestlerken; yeniye ozgurluk getirmesi anlamini tasir.

Yeni de kendi ozgurlugu ile yeni serbestliklere adim atacak ve eski nesil de bundan esinlenerek caga tutunmaya gayret edecektir.

Iste eski ve yeni neslin cagdas yasam ve iliskisi hem kendi adlarina hem de birliktelikleri adina hem cesitlilik hem de mozayik kullanimi ve paylasimi adina; bireyleri once ozgur sonra da ozgurluklerini sorgulayan serbest bireyler yetistirecektir.

Zaten boyle bir ortam insanligin oldugu yasatildigi ve paylasildigi ve de gelistirildigi yenilendigi ortamdir.

Eger ozgur degilsek; bu ozgurlugu bulundugumuz ortamdan talep edelim, talep edenleri savunalim ve destekleyelim.

Eger serbest degilsek; nelerin bizi biribirimizden ayirdigini nedenini nasilini sorgulayalim ve tum bunlarin kavram ve konusunu degerlendirelim ve neden bizi serbeste erdirmediginin bilincine vararak; bizi birbirimizle birlikte yasatmak adina, serbestleyelim.

Kendimizi ne kadar serbestlersek; olmayan ozgurlugumuzun kiymetini de talebini de o kadar net algilariz ve talep ederiz.

Cunku serbestlik ozgur olarak yasam ve iliskiye hak temelinde tasinmazsa; sadece bir dusunce olarak kalir.

Bir dusunce ancak davranisa tasinirsa; baskalarinin algisina sunulmus olur. Aksi dusuncenin beyinde hapsedilmesi demektir.
__________________
Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti

Itaat ve Saygi Farki/Iliskisi- Birey/Kisi Farki

Toplumumuzda her kavramda oildugu gibi, basliktaki iki kavramda da bir algi karmasasi mevcuttur.

Itaat genelde,"kucuklerin" "yeni" neslin, "buyuklere" "eski" neslie, " karsi ve yonelik dusunce ve davranista "uymasi" yani, onlarin dediklerini aynen dusunmesi ve davranmasi anlamindadir.

Kisaca itaat, buyuklerin kucuklerden otomatikman bilincalti olarak bekledigi davranistir.

Aslinda itaat cagdasligi onleyen en onemli faktorlerden biridir. Cunku gelisen dunyada ve cagda yenilerden eskilerin aynen kendileri gibi dusunmesini ve davranmasini istemeleridir.

Dolayisi ile birey olamamis ve birey yetistirmeyen toplumlarda, itaat bir cesit saygi olarak algilanir ve maalesef tek taraflidir. Yani itaat sadece kucuklerden buyuklere gosterilecek bir degerdedir.

Tarihe baktigimizda itaatkar toplumlar cagin gerisinde kalmis yeniligi sindirmis ve yenilige "savas acmis" toplumlardir.

Saygi ise, birincisi; itaat gibi tek tarafli degil; iki taraflidir.

Ikincisi birey olmak ve birey yetismeyi bilinc olarak bunyesinde barindirir.

Zaten bireylerin biri birini oldugu gibi kabul etmesi ve birinin digerine kendi dusunce ve davranisini dayatmamasi; sayginin temelini teskil eder.

Itaat genelde ideolojik inancsal ve izmsel nitelik tasiyan toplumu yonlendirmeli her turlu etigin yasam ve iliskide yer almasi adina, sistemin ve kurumlarinin toplumuna dayattigi degerlerdir.

Zaten buradaki saygi ile olan bir bagi da; itaat edilmedigindeki "saygisizlik" algisidir.

Halbuki bireyler biribirlerine itaat etmek yerine, biri birleri ile iletisim ve dialog icindedirler ve bu iletisim ve dialogu her turlu paylasim olarak saglayacak olan saygi, bozacak olan da itaattir.

O yuzden kimse kimseden kendsisine itaat etmesini beklememelidir.

Cunku kimsenin kimseden kendisine itaat etmesini bekleme hakki yoktur ve aksine bu bireyin kendi dusunce ve davranisina getirilmis bir sinir ve saygisizliktir.

Nesiller ancak biribirileri ile biribirilerinin dusunce ve davranislarina degerlerine saygili olurlarsa; birlikte olabilirler. Cunku bu birliktelik iki tarafli bir birlikteliktir.

Itaat ise diger tarafi kendi gibi dusunme ve davranisa zorlayan bir hask ve ozgurluk ihlalidir.

Sonucta itaati uygulamanin, toplumsal yani; yetistirimin getirdigi bilincsiz gonullulukte olsa; her turlu itaat etmeme, etmeyen uzerinde bir baski siddet korku salma ve boyun egdirme getirecektir.

Unutmamak gerekir ki; itaat bir yerde zorunluluk icerdiginden, kendisinden itaat etmesi istenen; daima bu itaatini yerine getirmeme adina bir ayriliga yonelecektir.

Sonucta bir cocugu belki ekonomik olarak ve yetistirim olarak belirli bir yasa kadar kendinize itaat ettirebilirsiniz; yalniz bir yetiskinin itaati her ne kadar yerlesmis bir etik saygi algisi da olsa; bir an gelecek bu itaate isyan ile sonuclanacaktir.

Unutmamak gerekir ki; itaat altinda yetisenlerin birey olmak ve birey olarak kendini kendi adina temsil etmek sansi ellerinden alinmaktadir.

Ayrica hic bir sekilde toplumda kendini ortaya koyabilecek bir bilince de erisememektedir.

Boylece toplumda olusan itaat zincirinin bir kisisi olarak yetisir.

Aslinda burada toplumda yerlesmis negatif bahane hazirdir. Bu da itaat etmeyenin "asi/baskaldiran/yaramaz" v.s. temelli algidaki toplumdan bir cesit distalanmasi anlamindadir.

Yani birey olarak kendi adina hak ve ozgurluk aramak kendi dusundugu gibi davranmak; bir cesit olumsuzluk ve distalanmas icerir.

Iste o yuzden gelismemis toplumlari toplumsal olarak suru psikolojisi ve korku felsefesi temelinde yonlendirmek te; itaat bas rolu oynar.

Dilimizde itaate yonelik o kadar cok atasozu ve deyim vardir ki; toplumun bunlardan kurtulmasi bile basli basina bir yetistirim/yetisim egitim sorunudur.

Bir kisiye oneri yapabilirsiniz, fikrinizi dusuncenizi soyleyebilirsiniz, ama; sizin dediginize ve yaptiginiza itaat etmesini isteyemezsiniz. Bu hak ve ozgurluk ihlalidir.

O yuzden toplum olarak baskalarini itaate zorlama ve bunun yollarini aramak yerine, herkesin kendi dusunce ve davranisina saygi gostermek; yapilacak olandir.

Cunku bir yerde gelismemis toplumlarda itaat sanki zaten olmasi gereken bir davranis olarak bilincaltina yerlesmistir.

Iste o yuzden dialog iletisim yerine, ya itaatin getirdigi kabul ya da itaatsizligin getirdigi karsi cikis; toplumumuzda yaygindir.

Demekki once bu yerlesmis ve olumlu gibi algilanan itaat etik degerinin, sorgulanmasi ve ondan kurtulunmasi gerekiyor. Iki yonu ile birlikte, yani ne itaat etmek ne de kendine itaat beklemek.

Ne itaat bekleyen bir nesil olalim; ne de itaat eden bir nesil.
__________________
Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti

Bilissel Analiz

Bilissel analizimize, insanoglu ve onun algisindan basliyoruz.

Cunku bilimsel olarak; algi olmadan, ne bir kavram ne bir bilgi ne de bir ifade edim, ya da ortaya koyum mumkun degildir.

Tabiki burada, evrimsel olarak canlilarin gelismislik temelinde, algi sadece insanogluna ait bir olgu degildir.

Yalniz, insanoglu arasinda digger algisi olan canlilar ile ortak bir dialog olmadigindan ve her turlu canlinin gozlemini dile getiren insanoglu oldugundan, canlilarin verdigi herhangi bir gozlemin alicisida insanogludur ve kendi dahil, her turlu canlinin gozlemini dile getiren de insanogludur.

Dolayisi ile buradaki algi, algi olarak insanoglunun algisidir.

Simdi analizimize gecelim.

Analizimizin cikardigi sonuclarin her biri kendi bunyesinde uzerinde ciltler yazilabilecek iceriktedir.

Burada onemli olan insanoglunun ifadesindeki ana ve temel kavramlarin biri biri ile olan iliskisi ve biribirini nasil tamamladiginin analizi ve dile gelimidir.

Ayni sekilde analizin sonundaki aciklama da, aslinda bilimsel insansal evrensel bakis acisinin temelini teskil eder.

Analiz:

Alginin fonksiyonu=varlik.

Burada fonksiyon, sey ilistirilmis hareket olarak; seyin "var" hareketin, yani insanoglu eyleminin de "oldurmak" olmasidir.

Yani, fonksiyon "vari oldurmak" tir. Kisaca buna "var olmak" bilinen algisi verilebilir.

Yani varlik, var olanin oldurulmasidir.

Algiya gore:

Var olarak oldurulan varligin, ifade edilmesi=Kavram

Kavrami algilama: Burada varliga verilen kavramin ikinci bir algisi soz konusudur

Kavrami algilama, iki yonludur.

Akilsal/Duyumsal akilci algilama=Inanc, buradaki inanc dini ya da tanrisal temeldeki inanc degildir.

Mesela "Senin dogru soyledigine inaniyorum" daki inanctir. Inanc ayni zamanda ideoloji olarak ta yansir.

Gozlemsel/Duyusal gozlemci algilama=Teori, ya da bilimsel varsayim/ongoru

Inancin dogrulanmasi=Gercek

Sadece dogrulayanin inanci/ideolojisidir ve yanlislanamaz.

Teorinin dogrulanmasi=Olgu

Bilimsel dogrulamadir ve gozlem ile yanlislanabilir.

Gercegin ve de olgunun ne oldugu=Yapilandirilmis bilgi

Iste bundan sonra geriye kalan, bilginin siniflanmasi, cesitleri ve nitelikleri farkidir.

Burada kisa ve oz bir analiz vardir, detaya girilmemistir.
__________________
Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti

Direnmek

Bugun insanoglu eliyle gelinen, 21. yuzyilda; insanoglunun kendine sagladigi herhangibir bilgiyi, bilimi, felsefeyi, dili, ve bunlarin toplami olan; algiyi, farkindaligi ve bilinci hem koruyabilmek hem de yenileyebilmek, ilerletebilmek ve gelistirebilmek Adina; yapilacak en onemli eylemi; direnmek olarak ortaya koyabiliriz.

Bugun emperyalist zihniyetin ve onu besleyen her turlu dogal/fenomenal zihniyetin; geldigi her bir noktadaki tikaniklik ve bu tikanikligin insansal zihniyete acilamamasi; tum insanoglunu, her turlu yasam ve iliski olarak; daha once yasadigi ve her turlu tecrubesini edindigi gecmis caglara dogru cekmektedir.

Iste burada yapilacak tek sey direnmektir.

Peki direnmeyi saglayacak olan nedir?

Insanoglunun herhangibir seye direnebilmesi icin, onun farkindaligi ve bilinci gerekir. Yani "elinden alinmak isteneni vermeme ve yerine sunulan seyin, cag disi oldugunu algilama, firkin ve bilincine varma"

Iste insanoglunun bunu saglayabilmesi, onun en onemli zihinsel yetisi olan dusuncesini eyleme koymasi yani dusunmesidir.

Sonuctaancak dusunurse, elinde olanin onemini ve onun yerine sunulanin cag disiligini algilar.

Dusunmekte, tamamen kullugun koleligin, teslimiyetin, caresizligin, iman temelli sorgusuz inancin ve sunulani almanin v.s. tam tersidir.

Bugun ulkemiz iki farkli eylem algisini cagdaslik ve cag disi olarak birlikte yasamaktadir.

Birincisi gezi bilinci, direnci ve dusuncesi

Ikincisi ISID bilinci direnci ve dusuncesi.

Bu ikisi arasinda zamana oturtulamayacak kadar bir ucurum vardir.

Ilki cagdas iken, ikincisi ilkeldir.

Aci olan ise, cagdas olanin, ilkel olana karsi direnmesinin gerektigidir.

Iste dusunce de bunun icin gereklidir. Cunku eger bu ilkellige ve dayatmasina karsi bir direnc gosterilecekse, bu ancak dusunmek ile ve dusunuleni eyleme tasimak ile mumkundur.

Aksi zaten her zaman olandir.

Yani, caresizlik, teslimiyet, kulluk, kolelik v.s. kisaca sunulanin tek secenek oldugunun alisilagelmisligi. Pasifizm ve bananecilik.

Bu yazilanlari ornekleri ile algilamak isteyenler, Turkiye'nin son 34 yilina, O.Dogu'nun son 20 yilina, Batinin son 50 yilina, kimin neyi neden ve neye dayanarak yaptigina v.s. kisaca dunyanin son 60 yilina (ikinci dunya savasi sonrasi) bakabilirler.

Buradaki ikinci dunya savasi, ulke ve toplumumuzun 12 Eylul 1980 gerici darbesine esittir.

Iste bu tarihi olmusluktaki, direnmede gecikenler, yani dusunmeyenler; bugun bu ilkelligin pencesindedir.

Sira ilkellik gidisatinda ulke ve toplumumuzun kapisini calmaktadir.

Ya direnecegiz/dusunecegiz, ya da sunulani kabullenecek/teslim olacagiz.


Insanoglu, post modernizmi; kendi zihniyetine tanistirdiktan bu yana, kendi bunyesinde ve zihniyeti davranisa tasima ve somutlastirma bunyesinde, iki ana kutuba farklilasti,

Birinci grup, bilincli ya da bilincsiz; her turlu dogal/fenomenal zihniyetin getirdigi, tum etik ideolojik inancsal ve izmsel her turlu degeri sifirlayanlar ve guc, otorite iktidar temelinde bu zihniyeti sadece kendi cikari Adina her turlu dusunce ve davranisi mubah ve mesru kilarak, insanoglunu yonetenler ve yonlendirenler.

Ikinci grup, ayni sifirlama temelinde, dogal/fenomenal zihniyetin sinirlarini; bilimsel, bilissel, bireysel temelde asarak; zihinsel insanlasma ve evrensellesmeyi birinci gruba karsi, direnc ve dusunce temelinde tercih edenler.

Buradaki sorun, genelde kendisine verileni alarak uygulayan ya da buna bir cesit karsi cikan arada kalanlarin, bananeciligi, bencilligi, bireyciligi temelinde; birinci grup eliyle teslim alinmalaridir.

Iste insanoglunun nicelik olarak cogunlugunu belirleyen bu grubun, genelde guc, otoriteve iktidar karsisinda boyun egmesi; dunya insanliginin ve geldigi yerin; bugunku ilkel durumudur.

Iste bu grubun, direnmesi ve dusunmesi ve de bilinclenmesi bu gidisati degistirecektir.

Aksi sadece her iki digger grubun ya ikincisinin "kendini kurtarmasi" ya da birincisinin, her turlu korku felsefesini, suru psikolojisini ve dusuncenin gelisimin ve bunlara yonelik her turlu egitimin, yozlastirilmasidir.

Zaten dedigin gibi, degerleri ile yasayan bu kitlesel grup; otorite, guc ve iktidar eliyle; her turlu degersizlige alistirilmakta ve deyim yerinde ise "koyun gibi gudulmektedir."

Ulke ve toplumumuz dahil, son 60 yildir dunyada gidisat bu yondedir.

Bu da ilkelligin, o tarihteki eski "masum" ilkellik gibi degil; bilincli ve sadece cikar temelinde getirilen her turlu ilkellik, bilgisizlik, dusuncesizlik kisaca "sen sadece verilenler ile yasa, gerisini biz senin yerine dusunuruz" mantigidir. Tabi ki verilenler ile yasamayanlari da, her turlu sifirlanan degerler temelinde, insanlikdisi uygulamalar beklemektedir.

Bu da her turlu basta yasam hak ve ozgurluk ihlalidir.

Iste o yuzden birinci gruba karsi direnmek demek, dusunerek her turlu yonlendirim ve yonetimin aslinda insanligin lehine olmadigini ve bunun bilim dahil; her konudaki kandirmaca ile surduruldugunu algilamak demektir.

Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti

Insanoglunun Kendi Kendini Degersizlestirmesi

Insanoglu, beyninin zihinsel yeti ve fonksiyonlari ile kendi kendini degersizlestiren/onemsemeyen/ ve ustelik kendisini degersizlestirecek ve onemsetmeyecek olan yarattigi degerleri ile bunu kendine saglayan bir turdur.

Bunun ilki, "sahte kendicilik" tir.

Yani, herseyin kendi icin var oldugunu, ve yaratildigini dusunmesi- Yani kendini bu sekilde yaratana yonelik duyulan kulluk ve teslimiyet

Bunun ikincisi de " bilisselsizliktir"

Yani kendisini mutlaka bir varlik ile ozdes gormesi material obje olarak algilamasi- Yani kendi niteligini algilayamamasi ve bunu kendine degil, material objeligine baglamasi

Iste bu ikisinin getirdigi ise, ortak olarak kolelik ve teslimiyettir.

Insanoglunun evrildiginden bu yana, bunun farkina varanlar; bu iki algiyi, kullanarak kendi cikarlari Adina yoneten/yonlendiren ve yonetilen/yonlendirilen olarak sistemlestirmisler, dozen haline getirmisler, ve her turlu yasam ve iliskilerini bu iki algi temelinde kurmuslardir.

Iste zaten tum ideolojiler, inancsallar, izmler etik olusumlar da zaten bu iki algi temelinde kurulmustur.

Ustelik bunun farkindaligi bilincli olarak bu iki algiyi daimi guncel tutmus ve yonettiklerinin, yonlendirdiklerinin bunun farkina varmamasi icin, her turlu egitim ve ogretimini ve de yetistirimini bu temel uzerine insa etmistir.

Yani oyle ya da boyle "insanoglu degersizdir, sadece ondan istenen degerler icin yasar ve iliski kurar, bu onun evrimsel ya da yaratilissal kaderidir, dogaldir ve buna karsi gelinemez, budunya insanoglu icin, sadece bu degerlere hizmet etme dunyasidir. Cunku ya onu yaratan tanri, boyle buyurmustur, ya da insanoglunun bir tastan, atomdan, maddeden hic bir farki yoktur"

Kisaca insanoglu kendi dogal zihniyeti ile, kendi degerinin yetilerinin farkina varamamis ve bunlari ya tanrisina vermistir, ya da material obje olarak es gecmistir.

Iste bunun farkindaligi da bunu kullananlari ve bu temelde kullanilanlari farkini yaratmistir.

Bu alginin ilki, once bilince cikmasin diye, uzeri ortulmus ve ronesans ile birlikte tekrar sorgulanmaya baslamistir.

Ikincisinin tarihinin baslamasi da post modernism eli ile insanoglu kendine tanistirmistir.

Tabi ki bu post modernism iki sekilde gelismistir. Hem bu iki algi zorunlulugunu kanunlar eli ile bir cesit gonullu yapmak, hem de bu dusunceyi ozgur birakarak bunun degismeyecegi propagandasini yapmak.

Diger bir yapilan da her turlu deger algisi bunyesinde insanoglu arasinda deger ayrimi savaslarini cikarmak ve koruklemek.

Yani ideolojileri inancsallari izmleri etik degerleri biri biri ile savastirmak.

Bugun insanoglu hala bu iki algiyi sorgulayamamakta, sanki icinde bulundugu durum rahatmis gibi kendini kandirmakta ve bunun degisemeyecegi gibi bir teslimiyet/kadercilik algisi tasimaktadir.

Ya da tamamen toplumsal yapidan koparak, bireyci olarak "her koyun kendi bacagindan asilir" dusuncesi ile, sadece kendi icin her seyi mesru ve mubah kilmaktadir.

Cunku post modernism, bir yerde; "ben, bencilik, bencillik, bananecilik, bireycilik" farkindaligidir.

Yani deger, salt birey uzerinden one cikmaktadir. Bu da algi ve dusunce temelinde, ya kisiyi pasiflestirmekte, ya da isyan ettirmekte, ya da caresiz birakmaktadir.

Halbuki insanoglunun farkina varmasi gereken, bu iki alginin da kendi zihninin bir urunu oldugu ve bugunku her turlu ayrimciliginin ve tur bunyesi savasiminin da kaynaginin bu algilar oldugudur.

Diger bir farkina varmasi gereken, bu degerleri verenin kendi oldugu, verdigi bu degerler ile kendini degersizlestirdigi; kendi degeri olmasa, digger degerlerin hic bir anlam ifade etmeyecegi oldugudur.

Iste bu iki farkindalik, bir yerde kendi bunyesinde; bu farkindaliklari kendi cikarina kullanan yoneten ve yonlendirenlerin de algilanmasini saglayacak; bu iki alginin bir kader caresizlik dogallik v.s. olmadiginin, sadece digger degerlerin temelinin cikar oldugunun ve de sadece ayrimciligin savaslarina yaradiginin algisi olusacaktir.

Insanoglu ne bir kuldur, ne de bir maddedir ve dolasyisi ile ne de bir degerler kolesidir.

Ustelik butun bunlari kendi zihinsel yetisi ile yaratan sistemlestiren ve kendini de bu gegerler onunde degersiz kilan da, kendisidir.

Iste bunun algisi ve farkindaliginin getirdigi bilinc, insanoglunun "kendilik bilisselligi" dir.

__________________
Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti

Tanriyi/Yaraticiyi Algilama Cesitleri

Tanri algisini, insanoglu 4 farkli nitelikte degerlendirir.

Varliksal/teolojik, Inancsal/ideolojik, Kavramsal/bilissel ve bilgisel

Tanrinin varligini, varliksal olarak degerlendirmek, ve ifade etmek; metafizigin, teolojik degerlendirmesidir.

Burada varliksal nitelikteki ifade sekli ucludur. Genelde temeli de ontolojik tabanlardan birine dayanir (madde/nesnel,dusunce/oznel ve yok, isimsel)

Vardir, yoktur ve varligi/yoklugu bilinemez,

Tanriya inancsal algi ise, genelde metafizik (fizik otesi, akilci, duyumsal ve etik) ifade temelindedir.

Burada da uclu ifade vardir.

Inanmak, inanmamak ve inancsal nitelik disinda kalmak.

Kavramsal nitelikteki algi da ise, her kavramda oldugu gibi; kavramsal var algisi soz konusudur.

Buradan da bilgisel nitelik temelinde kavramsal var olan tanrinin, bugune kadar her konudaki insanoglu olarak ortaya atilmis cesitleri, anlam ve icerikleri, tarihi v.s. temelli sosyal bilgisinin, bilinirligi ya da bilinmezligi soz konusudur.

Genelde degerlendirilmeyen son nitelik tabani da; bilissel temeldedir.

Burada da tanri dan ziyade, tanrilastirma eylemi ve bu eylemin ve getirdigi tanrisal her turlu tartismanin, insanoglu uzerindeki etkisi izdusumu ve sosyo-psikolojik veri ve sonuclari degerlendirilir.

Mesela yukaridaki bakis acilarinda, eger temel bilissellik ise; varliksal ve inancsal nitelikli bakis acilari yer almaz. Bilissel olarak tanriya varlik ve inanc disi bakilir ve tanri sadece kavram olarak algilanir ve bilgisel temelde islenir.

Buradaki varliksal ve inancsal sifatlarin ve algisinin disinda kalmak demek, tanriyi varlik temelinde ve varliksal niteligin var/yok ifadesinde; inanc temelinde ve inancsal niteligin inanma/inanmama olarak ifade etmemek; bu ifade ve nitelikleri bilissel olarak; anlamsiz, gereksiz, luzumsuz, degersiz v.s. bulmak demektir.

Iste tum tanri ile ilgili niteliksel ifadelerin dile getirimi ve izm cesitleri ve hatta kendi bunyesindeki farklilasimlari; bu temelde sekillenir.

__________________
Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti

Sonsuz Takvim

Bugun bir arkadasim ile sohbet ederken "114 sayisindan yasini cikarirsan, dogum tarihine ulasirsin" seklinde bir yanit geldi.

Dedigini tam control etmedim ama, 115 yasi, 1899 yilina geliyor ve sonuc -1 veriyor.

O bunu bana soyleyince, benim de aklima bundan en az 30 yil kadar once formulunu bularak ortaya cikardigim, "sonsuz takvim" aklima geldi.

Yani 0 yilindan basliyarak sonsuza kadar giden bir takvim.

Ben bu takvimi genelde, "dogum gununu gun olarak ogrenmek isteyenler icin hazirlamistim.

Beni bayagi bir ugrastirmisti. Yani eski takvimler bulup, formule gore "kes/diz yapmistim."

Bugunku arkadasin hangi gun dogdugunu bulmak icin de, hazirladigim takvimi aradim ve buldum.

Herseyden once haftanin 7 gunu oldugundan, bir senedeki 12 ay baslangic gunu olarak 7'ye indirgenir.

Ikincisi "normal yil" ile, "artik yil" farki vardir.

Ipuclari soyledir.

Normal yillar, hangi gun baslar ise ayni gun biter. Yani 1 Ocak ile, 31 Aralik ayni gundur.

Artik yillar, basladigi gunden, bir gun sonar biter. Yani, diyelim 1 Ocak Pazar ise, 31 Aralik Pazartesidir.

Buradan normal yillar, yil olarak bir gun sonar baslarken, artik yil sonrasi gelen yil, bir gun sonar degil; ertesi gun baslar.

Mesela diyelim, 1943 yili pazar basladi ve bitti, 1944 yili pazartesi baslar 1944 artik yil oldugundan, sali biter ve dolayisi ile, 1945 yili carsambadan baslar.

Her yuzyil, oncekinden bir gun once baslar. Yani diyelim 1900 yili sali baslarsa, 1800 yili pazartesi baslar.

Her 700 yilda bir ayni takvim olusur.

28 yil ara ile gelen artik yillar ayni gune rastlar.

Yani 1900 yili sali baslarsa, 1928 yili da sali baslar.

Formul- Artik yil+5+6+11+6- Artik yil (28 sene sonrasi)

Isteyen olursa ve dogum tarihini verirse, hangi gun dogdugunu soyleyebilirim.

__________________
Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti

Bir Haftalik Super Lig Fiksturu- 2014/15 Sezonu

Hemen hemen 30 yildir, Turkiye'de oynanan haftalik futbol karsilasmalarinin tum sezonu iceren fiksturunun, isleyis ve yapilisini cozerek; 36 haftalik fiksturu, sadece tek bir haftaya indiriyorum.

Daha onceki seneler ile ilgili acmis oldugum bir baslik bulamadim.

Once size fiksturu vereyim ve sonra da nassil kullanilacagini izah edeyim.

Süper Lig'in 57. yılı olan 2014-2015 sezonunun fikstür çekimi yapıldı.

Kullanabilmek uzere tum sezonun bir haftalik cizelgesi asagidadir.

Kullanim kolayligi saglamak adina, donusler "<-------</>-------->/V/^" olarak gosterilmistir.

Kendi sahasi-Deplasman

<---------------------------<
v(Bay)/Mersin-BJK (01) ^
| (03)/Rize-Gen.Bir.(16) |
|(05)/Bursa-G.Saray (14) |
|(07)/ Eskisehir-Konya (12) |
|(09)/Balikesir-Akhisar (10) |
|(11)/Sivas-G.Antep(8) |
|(13)/Erciyes-Trabzon (6) |
|(15)/F.Bahce-Karabuk (4) |
v (17)/Ist.Basak-Kasimpasa (2) ^
>--------------------------->

Her sene fikstur cekilirken, bir takim "bay" olarak belirlenir ve tum fikstur, bu bay takimina gore sekillenir.

Yandaki numaralar, bay takimin sirasi ile her hafta oynayacagi takimlari belirler.

Bu seneki ornekte; bay takim; Mersin Idman Yurdu'dur ve ilk hafta Besiktas ile oynarken, cizelgeye gore ikinci hafta Kasimpasa ile oynayacaktir ve bu bu sekilde gider.

Diger takimlarin her hafta kimin ile oynayacagi ayni sayilanma temelinde bir atlayarak gider.

Yani birinci takim olan besiktas, ikinci hafta macini 3. takim olan rize ve 5. takim olan bursa ile oynayacaktir v.s.

Yukaridaki cizelge ilk hafta cizelgesidir ve hangi takimin hangi takim ile oynayascagi belirtilmistir.

Cizelge kullanimi ve hafta belirlemesi ise yukarida aciklandigi gibi <,>,^,v ve ...... seklinde belirtilmistir.

Baska bir takim ile cizelgeyi aciklayalim. Mesela Bursa, Bursa ilk hafta kendi sahasinda G.Saray ile oynarken, oklarin isaret ettigi sekli ile, ikinci hafta G.Birligi, 3. hafta Besiktas ve 4. hafta rize ile oynarken, bay takim ile ancak sira kendi adina geldiginde oynayacaktir.

Bu da yani mersin ile Bursa'nin oynayacagi hafta, cizelgeye ve oklarin gidisatina gore; 5. haftadir.

Dolayisi ile her bir takim oklarin yonunde bay takimi atliyarak haftalik oynayacagi takimi gosterir ve her takim oklar takibinde kendi adina gelince bay takim ile, yani Mersin ile oynayacaktir.

Eger cizelgenin kullaniminda anlasilmayan bir yer varsa, sorabilirsiniz.

Futbol ile ilgilenenler, gule gule kullansin.

Ya da ilgilenen bir arkadasina, cizelgeyi verebilirler.

Boylece isteyen hangi hafta kimin kim ile oynayacagini bu cizelgeden bulabilir.

__________________
Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti

Saturday 6 September 2014

Algi Zihniyeti

Algi her turlu dile gelen bilgi niteligi ve cesidi olarak insanoglu temelinin farklilik yaratan en onemli fenomenidir.

Once Alginin neler icerip neler icermedigini ve nasil sekillendigini ve yapilandirildigini ortaya koyalim.

Alginin fonksiyonu (sey ilistirilmis algilamasi, algilamak eylemidir.

Burada ilistirilen sey iki turludur.

Birincisi, ilk alginin yani daha once kavramsal olarak ortaya konmamis, gerek duyusal gerekse duyumsal alginin algilamasi

Ikincisi, birinci algilamadaki alginin, kavramsal olarak ortaya konmus olaninin algilamasi.

Bu algilamak eyleminin, bir de ifade edilmesi vardir.

Burada algilamak eylemi, algilanana gore degil, algilayana ve onun algilayis niteligine gore ifade edilir.

Iste alginin algilamasi, birincil olarak duyusal/duyumsal, ikincil olarak ta kavramsaldir.

Iste tum ifade ve algilamak eyleminin algi ve algilama karmasasi ve farkliligi da burden dogar.

Birincisi, ilk algida ortada bir baskasinaalgilatacak ortak bir koken (kavram) yoktur.

Ikinci algida ise, kavramsal ayniliktaki algi, farkli algilama ile sonuclanir.

Diger bir sorun da, algilayanin mi; yoksa algilananin mi ifade edildigi sorunudur. Burada genellikle algilanan ifade edilir ki bu da ayni kavram temelindeki algilamanin farkli ifadesidir.

Halbuki algida, iki yon bulunur. Biri algilayan, digeri de algilayanin algiladigi (algilayanin algilamasi ile karistirmamak gerekir)

Aslinda ilk algi tamamen bilimsel ve kavramsiz algi olarak ortaya konamayan, sadece algilanmasi algilayanca ortaya konan algidir. Iste bilim bu algilanana, fenomen der.

Ikincil algi ise tamasmen hem ne oldugu, hem ne anlam ve icerik verildigi, hem de ifade edilis olarak nitelik ve cesit farki tasir.

Burada sorun olan zaten, artik ilk alginin ortada olmayisidir. Cunku algi artik verilmis ayni kavram uzerindedir.

Bilgisel olarak ikinci algi, gozlem ve aklin kavrami verilmis algilanan uzerindeki her turlu alginin verilmis kavram uzerine turetilen bilgi oldugudur.

Dedigimizi bir ornek ile aciklayalim.

Bir bebek duyusal/duyumsal olarak algi temelinde ifade ettiginin, kavramini ogrenmis olsun.

Diyelim bu kavram da, felsefi/metafizik/varliksal temellerden en bilineni madde olsun.

Burada ilk algi hafizadaki algidir, yani maddenin objeligi ve nesnelligi.

Iste buradaki madde uzerine dile gelecek her turlu ifade karmasasi soyledir.

Eger madde temelli ikincil bir algilama soz konusu ise, burada ilk ifadedeki karmasa; algilayanin mi yoksa algilananin mi dile geldigidir.

Ikinci karmasa her bir algilayanin kendi algi ve algilamasi temelinde, algilanan ile ilgili ifadesi, hem nitelik farki (varliksal, inancsal, ideolojik, mantiksal, etik, estetik, dilsel v.s.) hem de genel algidaki maddesel/nesnel/objektif temelinde varlik/yokluk ifadesi icerir.

Ayrica burada bir monism ve determinism vardir, bu da farkli algilama tasiyan ayni kavramdir. Boylece her bir madde algilamasi her algilayanin ve algilananin farkli ifadesi ile sonuclanir. Burada aslinda ikinci algi olan kavram uzerinde ifade dile gelmektedir ve her bir algilayan kendi algilamasi farki ile bu kavrami anlam ve icerik, olarak farkli ifade eder.

Boylece ayni algidaki ortak kavram, farkli algilamalar ve algilayanlar eli ile, ayniliga ulasamaz.

Iste oyuzden, bilimsel olarak ve bilissel olarak; bilim, ilk algidan yani kavramin ne oldugu uzerine bilgiden degil; kavrami olanin gozleminden yani tamamen algilamanin ortak algilayanindan yola cikar. O yuzden de kavrami olan fenomeni degil; sadece ondan turettigi bilgiyi ve cesidini olgusal gecerlilik ve gozlemsel yanlislasnabilirlik olarak ortaya koyar.

Bu da zaten ayni kavraminin farkli ifadesi ya da farkli niteliksel ne oldugunun tartismasindan farkli olarak, tum insanoglunun algisina hitabeden bir olgusal bilgi ortaya koyar.

Kisaca insanoglunun yapilandirilmis algisinin, her turlu ayniliginin, farkli ifadesi, anlami icerigi; iste bu yapinin ve islevinin celiskisinden gelir.

Bu caliskinin iliskiye donusturumu ve her turlu algilanir ifadesi ise, bu yapilandirilmisligin bilisselligi temelindedir.

Isin ilginci alginin fonksiyonu olan algilama ve de algilamak eyleminin ifadesi; her yonu ile ikilem ve karsitlik icerir.

Yoksa ayni algi, farkli algilama ve algilamak eyleminin farkli ifadesini dogurmaz.

__________________
Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti

Algi/Bilinc Bagi/Farki/Iliskisi

Insanoglu her turlu dusunce ve davranisini, algisi temelinde belirler. Daha dogrusu bu belirlemede bilinc yoksa, belirlenir.

Alginin akilsal/akilci ve gozlemsel/gozlemci farkini daha once aciklamistik.

Simdi de alginin bilinc ile olan iliskisine deginecegiz.

Algi genelde pozitiftir ve etkisi ya buna parallel, yani "memnun/mutlu edici, rahatlik verici ve sorunsuz" dur.

Ya da buna ters olarak bu pozitif algi "memnun/mutlu etmez, rahatsiz eder ve sorunludur.

Iste bilincin bilerek ya da bilincalti devreye girdigi yer bu noktadir. Cunku beyin bu aldigi olumsuzluktan kurtulmak durumundadir.

Iste bilincalti bu "kurtulmak" durumunu ya beyin, kendi kendine halleder; ya da kisi bilincli olarak; kendisini rahatsiz edeni sorgular, irdeler, inceler ve bu rahatsizliktan kurtulma Adina; kendi bilincinin katkisini saglar.

Demekki bilinc, aslinda pozitif alginin verdigi negative his te yatmaktadir.

Sonucta pozitif algi da bir negative his yoksa; zaten bilince de gerek yoktur.

Iste bu nedenden dolayi, beyin; pozitif alginin verdigi negative histe ya kendi sorununu cozer, ya da kisi bu sorunun farkinda olarak beynini yonlendirerek sorunu kendi irdeler ve sorgular.

Burada pozitif algidaki negative his iki turlu yonlenir, ya bilinc aciktir ve yeni bilinclere yonelebilir, ya da bilinc kapalidir; rahatsiz edenin, temeli olan inanca indeolojiye etige deger olarak yonelmesi mumkun degildir ve o yuzden de rahatsizligini ters giderme Adina; olan inancina ideolojisine etigine ve izmine daha bir baglanir ve inatlassir ve savunur.

Iste zaten buradaki savunamamada gelen bir algi, kisiyi duygusal/akilsal ve egosal yonde yonlendirir bu da kisinin "sakinlikten" cikmasi ve bir suclu aramasui demektir.

Genelde kisiler, kendi varliklarinin farkinda ve bilincinde olmadigindan da, bu sucluyu disarida ararlar ve baskalarini suclayarak gecici bir rahatlik sahteligi yasarlar.

Cunku bu rahatsizlik orada durdukca ve suclu arandikca, tek cozum; kisinin aradigi suclunun kendisi oldugunu algilamasi ve rahatsizligini bilerek ve bilincli olarak cozmeye yonelmesidir.

Aslinda bunun farkindaligi ve cozume yonelisi, cagimizin en buyuk sorunudur ve cesitli sosyo-psikolojik etkileri olmaktadir.

Sonucta onemli olan pozitif alginin, negative hissinin kisinin farkindaliginda bilinci ile beynini ve vucudunu sorgulayarak cozmesidir.

Oteki turlu pozitif alginin negative hissi, hic bir zaman beyinden cikmaz. Yapilan da sadece suclu arama ve bunu disarda aramanin vermnis oldugu "bulmak" yanilgisi ve sahte rahatligidir.
__________________
Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti