Tuesday 22 September 2015

Diktator/AKP Devleti/Hukumeti ve PKK Terorunun Katlettigi ve Basina Yansitilmayan Katliamlar

Diktator ve gudumlusu AKP devleti/hukumeti, PKK ile isbirliginde ulke ve toplumda "fiili catisma" yarattigindan bu yana; en basta "sehit haberleri" aleyhlerine tezahur ettikten sonar, basta Cizre olmak uzere ablukaya aldiklari bologelerde direk keskin nisancilar eliyle katledilen sivilleri inkara kalkistilar.

Imc ve Hayat tv disinda, evrensel, yon haber ve birkac kurd kokenli basinin disinda, tum basin, yani "yandas olmayan" basinda bu fiili duruma uyarak, asker/polisin her katlettigini PKK'li olarak lanse etti.

Yani diktatorun "HDP=PKK=KURD HALKI" Algi operasyonuna uydular.

En basta Daglica'da katledilen 31 devletin silahli gucunu, ayni Reyhanli/Soma gibi az gosterdiler. Halbuki Daglica'da 16 degil, 31 silahli guc katledildi.

Dun de guya bir yaralinin oldugunu aciklayarak katledilen sayiyi, 17 yaptilar.

Yani askerler ortaya cikmadikca, olduklerini acikliyacak ve zamana yayacaklar.

Eger takip ediyorsaniz, son bir kac gundur de sanki asker katliami yokmus gibi gosteriyorlar.

Bir de goz gore gore yalan soylemede ustlerine yok.

Cizrede katledilen 35 gunluk bebnegi bile "terrorist" ilan ettiler.

Bu baslikta, dictator, AKP devleti/hukumeti ve medyanin "gormedigi/gostermedigi" sivilve askeri katledilenleri alintiliyacagim.

Kurd halkki secime gidemesin diye ell;erinden geleni yaptiklari halde, AKP'nin secim anketlerinde Dogu ve G.Dogu anadoluda neredeyse yok oldugunu da goruyoruz.

İşte Başbakan'ın yok saydığı sivil ölümler

HABER MERKEZİ (DİHA) - Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun hiçbir sivilin hayatını kaybetmediğini söylediği savaş konseptinin devreye sokulduğu 23 Temmuz tarihinden bugüne 65 sivil bizzat devlet güçlerince katledildi. Buna rağmen devlet, aralarında Cizre'de katledilen 35 günlük Muhammed bebeğin ve devlet memuru olan Bahattin Sevindik'in de bulunduğu bu ölümleri "yok" sayarak sorumluluktan kaçma ısrarında. 7 Haziran seçimleri sonrası devreye sokulan savaş konsepti doğrultusunda girişilen sivil katliamlara ve infazlara her geçen gün yenileri eklenmesine rağmen reddedilmeye devam ediliyor. Birbiri ardına yaptıkları çelişkili açıklamalarla bir türlü sivil ölümler konusunda toplumu ikna edemeyen AKP, buna rağmen yalanlarına devam ediyor. Son olarak Başbakan Ahmet Davutoğlu, dün gece katıldığı bir TV programında, 21 sivilin hayatını kaybettiği Cizre'de işlenen cinayetler de dahil olmak üzere 23 Temmuz tarihinden bugüne "hiç sivil kayıp olmadığını" iddia etti.

Davutoğlu'nun öncesinde başta Suruç katliamı olmak üzere pek çok yerde yaşanan sivil ölümleri es geçerek, sivil kayıp olmadığını telaffuz ettiği 23 Temmuz tarihi, AKP'nin savaş konseptini bir bütünen devreye soktuğu gün olarak biliniyor. Bu tarihte Ankara'da yapılan "Güvenlik Zirvesi"nin hemen ertesi gününden başlanarak Kandil'e yönelik yapılan hava saldırısı ile katliam ve cinayetlerin startı verildi. O tarihten sonra başlatılan operasyonlar ve yönelimler sonucu HPG'liler ile devlet güçleri arasında yaşanan çatışmalarda, PKK'nin özür dileyerek üstlendiği bazı sivil ölümlerin dışında 65 sivil bizzat devlet güçleri tarafından katledildi.

Cizre'de aralarında 35 günlük Muhammed bebeğin de bulunduğu devletin "yok saydığı" bu sivil ölümler ve tarihleri şöyle:

* 23 Temmuz-Hamit Denli (50): Adana'da işlettiği tüpçü dükkânında uğradığı silahla saldırısı sonucu yaşamını yitirdi.

* 24 Temmuz-Günay Özarslan: İstanbul Bağcılar'da DHKP-C'ye yönelik yapılan operasyonda kaldığı evde polis tarafından infaz edildi.

* 25 Temmuz-Abdullah Özdal (21): Şırnak'ın Cizre ilçesinde çıkan olaylar sırasında, vücuduna isabet eden nereden geldiği belli olmayan kurşunla yaşamını yitirdi. * 26 Temmuz-Beytullah Aydın (11): Diyarbakır'ın Bağlar ilçesine bağlı Yeniköy'de polisin kovalaması sonucu 7'nci kattan düşerek can verdi.

* 26 Temmuz-Bülent Güngör (36): Mersin'in Akdeniz ilçesinde siyasi soykırım operasyonlarını ve hava saldırılarını protesto eden kitleye saldıran polislerin rastgele attıkları gaz bombalarından birinin, üçüncü kattaki evinin balkonunda otururken kafasına isabet etmesi sonucu hayatını kaybetti.

* 27 Temmuz-Abdulkadir Asan: Mardin'in Nusaybin ilçesinde siyasi soykırım operasyonlarını ve hava saldırılarını protesto etmek için sokaklara çıkan gençlere polisin açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdi. * 27 Temmuz-Seyithan Dede (19): Mardin'in Nusaybin ilçesinde başlatılan operasyonlara karşı eylem yapan gruplara polisin açtığı ateş sonucu boynundan vurularak yaşamını yitirdi.

* 29 Temmuz-Hasan Nerse (17): Şırnak'ın Cizre ilçesinde, polis ekipleri durdurdukları bir araçtan inen 4 kişiye ateş açtı. Yaralanan Hasan Nerse, polisin olay yerine kimseyi yaklaştırmaması sonucu kan kaybından yaşamını yitirdi.

* 30 Temmuz- Sezai Yaşar (26), Ahmet Yaşar, Mirzettin Göktürk: Ağrı'nın Sıtkiye Mahallesi'nde kaldıkları eve baskın yapan polislerce infaz edildiler.

* 1 Ağustos- Zergelê Katliamı: TSK'nin hava saldırısında bulunduğu Kandil Dağı eteklerindeki Zergele köyünde yaşayan 8 sivil hayatını kaybetti. *

7 Ağustos-Kamuran Bilin (27), Mehmet Hıdır Tanboğa (15), Hamdi Ulaş (58): Şırnak'ın Silopi ilçesinde polislerin mahallelere girerek etrafa rast gele ateş açması sonucu isabet eden kurşunlarla hayatlarını kaybetti.

* 11 Ağustos-Havzullah Doğan (29): Mardin Nusaybin'de Hükümet Konağı'na düzenlenen saldırı sonrası yoldan geçerken özel harekât timlerinin açtığı ateşle öldürüldü.

* 12 Ağustos-Orhan Aslan (16) ve Emrah Aydemir (15): Ağrı'nın Diyadin İlçe Jandarma Komutanlığı'na yapılan saldırının ardından özel harekat timleri tarafından çalıştıkları fırının deposunda katledildiler.

* 13 Ağustos- Fahrettin Budak: Diyarbakır merkez Bağlar ilçesinde yaşadığı Kanartepe mahallesini ablukaya alan özel harekât polislerinin açtığı ateş sonucu evinin kapısında otururken, kurşunların hedefi olarak can verdi.

* 17 Ağustos-Ömer Cinkılıç: Bitlis'in Tatvan ilçesinde, içerisinde bulunduğu aracın Sorgun Askeri Kışlası önünden geçişi sırasında askerlerce taranması sonucu hayatını kaybetti. * 17 Ağustos- Serhat Bilen (25), Hanife Duran (80) ve Veysi Toruman (60): Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi sonrası çıkan olaylar sırasında Serhat Bilen (25) başından vurularak öldürüldü. Hanife Duran ve Veysi Toruman ise yaşanan çatışma ve patlamalar nedeniyle kalp krizi geçirerek hayatlarını kaybetti.

* 18 Ağustos-Rahmi Kızıltaş (36) ve Abdullah Toprak (26): Muş Varto'da çıkan olaylar sırasında özel harekat timleri tarafından infaz edildiler. * 18 Ağustos-Fırat Elma (16)- İstanbul Esenler'de, Silvan'da yaşanan devlet terörünün protesto edildiği eylemde polisin açtığı ateş sonucu hayatını kaybetti.

* 19 Ağustos-Ali Akpınar (19): Mardin'in Artuklu ilçesinde askeri operasyonların protesto edildiği eyleme yönelik polis müdahalesinde açılan ateş sonucu vurularak can verdi. * 19 Ağustos-Cabbar Acar (21): Şırnak İdil'de gösteri yapan grubun üzerine ateş açan polisler, pompacı olarak çalıştığı benzin istasyonundan evine dönmekteyken vurdukları Acar, yaşamını yitirdi.

* 27 Ağustos-Bahri Külter: İzmir'deki askeri birliğinden hava değişimi için geldiği Şırnak merkez Yeni Mahalle'deki evlerinin önünde otururken nerden geldiği belirlenemeyen bir kurşunla hayatını kaybetti. * 27 Ağustos-Adem İrtegün (16): Şırnak'ta düzenlenen gösteriye polisin müdahalesiyle başlayan çatışmada boğazına isabet eden kurşunla can verdi.

* 28 Ağustos-Baran Çağlı (7),Emin Yanaş (10), Eyüp Ergen (27) ve Mesut Sanrı (39): Şırnak'ın Cizre ilçesinde "özyönetim" ilanı sonrası başlayan devlet yönelimi nedeniyle çıkan olaylarda Emin Yanaş, Eyüp Ergen (27) ve Mesut Sanrı (39) vurularak öldürüldü. Baran Çağlı (7) ise olaylar sırasında yıkılan bir duvarın altında kalarak can verdi. * 28 Ağustos-Erhan Tanrıkulu (28): Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde Uluyol Polis Karakolu'nun yanında bulunan evine aracıyla giderken karakoldan üzerinde sıkılan kurşunlar sonucu hayatını kaybetti. * 28 Ağustos-Mazlum Turan (28) - Mardin Kızıltepe'de bir polis aracının yoldan geçişi sırasında meydana gelen patlama sonrası "Dur" ihtarına uymadığı gerekçesiyle keskin nişancılar tarafından ensinden vurularak katledildi.

* 15 Eylül-Vedat Balık (18): Van'ın merkez İpekyolu ilçesine bağlı Xaçort (Hacıbekir) Mahallesi'ni ablukaya alan polisin ağır silahlarla mahalleyi taraması sonucu vücuduna isabet eden kurşunlarla katledildi.

* 4-12 Eylül-Cizre katliamı: Mehmet Emin Levent (21), Hacı Ata Borçin (70), Xetban Bülbül (65), Sait Çağdavul (19), Muhammed Tahir Yaramış (35 günlük), Cemile Çağırga (13), Osman Çağlı (18), İbrahim Çiçek (80), Meryem Süre (53), Özgür Taşkın (20), Seyit Eşref Erdin (60), Zeynep Taşkın (18), Maşallah Edin (35), Sayit Nayici (17), Selman Ağar (10), Bünyamin İrci (15), Mehmet Dikmen (70), Bahattin Sevinik (50), Suphi Saral (50), Mehmet Erdoğan (75) ve Mehmet Emin Açık (70). (öç/rp)

HPG: 11 asker öldürüldü

HPG Basın İrtibat Merkezi, Türk ordusunun bombardımanları ve hava hareketliliğine ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
HPG gerilla eylemlerine ilişkin şunları belirtti:
HAKKARİ
“Şehit Reşit Serdar Hamlesi çerçevesinde; 19 Eylül günü saat 23.50'de Hakkari'nin Yüksekova ilçesinden Şemdinli ilçesine bağlı polis noktasına doğru giden bir zırhlı araca yönelik Gerilla güçlerimiz bir sabotaj eylemi gerçekleştirmiştir. Sabotaj eylemi ile paralel olarak Gerilla güçlerimiz B7 roketatar silahları ile de zırhlı aracı etkili bir şekilde vurmuştur. Bunun üzerine zırhlı araç yanarak tamamen imha olmuştur. Eylemden sonra sabah saat 04.30'da olay yerine çok sayıda zırhlı araç gelerek aracın enkazını kaldırmışlardır. Gelen zırhlı araçları da B7 roker atarlarla etkili bir şekilde vuran Gerilla güçlerimiz burada 1 akrep tipi zırhlı aracıda darbelemişlerdir. 4 askerin net öldüğü eylemlerde çok sayıda ölü ve yaralı sayısı ise netleştirilememiştir. Eylem sonrası çok sayıda ambulans ve Skorsky tipi helikopterler ölü ve yaralıları taşımak için alana gelmiştir.
19 Eylül günü Hakkari’den Sılehê fedai bir eylem yapmak üzere giden, fedai arkadaşımız Rebaz Tileko düşmanın pususuna düşmüştür. Bu pusuda Fedai arkadaşımız Rebaz Tileko şehit düşmüştür.
16 Eylül günü Hakkari’nin Şemzinan ilçesine bağlı Geliyê Herki de eylem hazırlıkları çerçevesinde sabotaj çalışmalarını yürüten Qandil Berxwedan arkadaşımız yaptığı hazırlık çalışmaları esnasında şehit düşmüştür.
VAN
21 Eylül günü saat 22.30'da Gerilla güçlerimiz, Van'dan Hakkari'ye doğru giden bir askeri konvoya yönelik Başkale ilçesi ile Gelegom karakolu arası mıntıkada bir sabotaj eylemi gerçekleştirmiştir. Türk medyası burada 13 yaralılarının olduğunu belirtirken; Gerilla güçlerimizin gerçekleştirdiği bu eylemde araç tamamen imha olurken; net 5 asker de öldürülmüştür. Gerçekleştirilen eylem sonrası çok sayıda ambulans olay yerine gelerek ölü ve yaralıları taşımıştır. Ayırca bu konvoy Hakkari'ye gidememiş ve Başkale'ye geri dönmüştür. Gerçekleştirilen bu eylem Dersim'de şehit düşen Baran Dersim ve 3 Gerillamız anısına yapılmıştır.
MARDİN
21 Eylül günü saat 17.40'da Mardin'in Midyat - Dargeçit - Ilısu barajı üçgeninde bulunan alanda TC ordusunun tuttuğu bir tepeye yönelik Gerilla güçlerimiz bir eylem gerçekleştirmiştir. Ağır ve ferdi silahlarla vurulan bu tepede 2 asker öldürülürken, 1 asker de ağır yaralanmıştır. Ayrıca burada B7 roketatar silahlarıyla etkili bir şekilde vurulan bir panzer ise yanarak patlamış ve imha olmuştur. Bu eylem 15 Eylül günü Gabar alanında şehit düşen Reşit Serdar arkadaş anısına yapılmıştır.
ŞIRNAK
18 Eylül günü TC ordusunun Şırnak'ın Cudi alanında başlattığı operasyonda; insansız hava araçları desteğinde Gırê Çolya, Nevserê Cudi ve Gundik Remo alanları ağır silahlarla yoğun bir şekilde vurmuştur. Aynı zamanda TC ordusu, Şırnak'ın Silopi ilçesine bağlı Sırtê Kusê Keça alanına asker ve tanklar yerleştirmiştir. Burada TC ordusu Sedehli ve Sırtê Kasapxane alanları ile Bespin - Sarkıtlı - Çılmêra'ya kadar uzanan alanı tutmuştur. TC ordusu tüm bu alanları obüs, havan ve tanklarla bombalamıştır. Bombardıman sonucunda arazide yangın çıkmıştır. Bu yangın halen devam etmektedir.
Ayrıca TC ordusu alanda bulunan Şehit Cuma Şehitliği'ni de hedef alarak ağır silahlarla taranmıştır. Buna engel olmak için alanda bulunan canlı kalkan eylemcileri şehitliğe doğru gitmiş ve şehitliğin tahrip edilmesini engellemiştir.
21 Eylül günü akşam saatlerinde TC ordusu çok sayıda askerini alandan geri çekerken; arazide gizli birlikler de bırakmıştır. Bu operasyona Bespın, Dêrgulê ve Gıtê köyü korucuları da katılmıştır. Fakat Gundıkê Mellê, Gundê Biryan ve Gundê Kiryan köyü korucuları TC ordusunun tüm baskılarına rağmen operasyona katılmamışlardır. Bu operasyonda 2 Gerillamız ile irtibatımız kesilmiştir.
AMED
21 Eylül akşam saat 19.05'te Gerilla güçlerimiz tarafından Amed'in Piran ilçe merkezinde Özel harekatçıların bulunduğu bir noktaya yönelik eylem düzenlenmiştir. 2 koldan gerçekleşen eylemde 1. kol güvenlik tepesindeki kulübeyi tutan polisleri, 2. kol ise bina da bulunan polisleri B-7  roket atarları, BKC ve ferdi silahlarla etkili vurmuştur. 1. kol kulübeyi tümden imha etmiştir. Burada öldürülen özel hareket polislerinin sayısı netleştirilememiştir.
BİTLİS
21 Eylül günü saat 16.00'da Gerillalarımız Bitlis ve Hizan yolunu kapatarak denetime almıştır. Burada kimlik kontrolü ile toplanan halka süreç hakkında bilgilendirme yapılmıştır. Bu yol halen Gerillalarımızın denetimi altındadır.
Yol kontrol eyleminin başlamasıyla birlikte Bitlis'e bağlı Hibriz karakolu sürekli karakol çevresini rast gele taramaktadır.
BİNGÖL
20 Eylül günü Bingöl ve ilçesi Kanireş(Karlıova) yolu Gerillalarımız tarafından kapatılarak denetime alınmıştır. Eylemin başladığı günden bugüne kadar TC ordusu Bingöl'e Bağlı Gundê Haciyan ve Kevirê Gaban köylerinde gizli birlikte bulundurup araziyi denetime almaya çalışmaktadır.
KARS
21 Eylül günü saat 12.00 ile 15.00 arası TC ordusu Kars'ın Kağızman ilçesine bağlı Çemçê alanının Demirkapı mıntıkasına yönelik tank ve havan toplarıyla bombalamıştır.
DERSİM
17 Ağustos'tan bu yana Dersim - Ovacık ve Dersim - Erzincan yolları Gerilla güçlerimizin denetimi altındadır.
21 Eylül günü akşam saat 17.30'da Gerilla güçlerimiz ile TKPML/TİKKO gerillaları Dersim'in Hozat ilçesinde bulunan Cemolar köprüsü üzerinde bir polis aracına yönelik ortak eylem düzenlemiştir. Bu araçta bulunan polislerden biri Emniyet Amiri'dir. Bu eylem Emniyet Amiri ve polis ağır yaralanmıştır. Eylem ardından TC ordusu kısmi bir operasyon başlatırken insansız hava araçlarıyla da yoğun keşif uçuşu yapmıştır.

Bugun de hala sokaga cikma yasagi ve abluka yani devlet teroru ve PKK teroru hiz kesmeden devam ediyor.

Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evensel-Insan Zihniyeti

Politikaya Alet Edilen Etik Degerler-Once Kur’an Sonra Bayrak

Bilindigi gibi, 8 Haziran oncesi, dictator milliyetciligi "ayaklar altina almis" tamamen dini degerleri kendisine politik cikar olarak secmisti.

Bu oyle bir halalmisti ki, maket Kabeler ve pasta kabe kuranlar bile yapilmisti.

"400 vekili verin, bu is huzur icinde cozulsun" diyerek toplumu tehdit eden dictator, birakin 400'u 276 iktidar sayisini bile alamamisti.

O zaman ne yapacakti "madem vermediniz, size huzur yok" diyecekti ve nitekim de, ayarladigi Suruc katliami ve isbirtlikcisi PKK'ya ayarlattigi otelodasinda katledilen iki polis misillemesi ile, "huzuru bozma/can alma/aldirma" dugmesine basmis ve de yarattigi fiili durum uzerinden hem Anayasayi hem de parlementoyu meclisi "buz dolabina kaldirmisti."

Amaci dini degerler uzerinden yaptigi politikayi birakip, ayaklar altina aldigi, milli degerler uzerinden politikaya basladi ve asker ile PKK'yi polis ile de kurd kokenli vatandaslari ve kendine itiraz eden herkesi terorunun hedefi haline getirdi.

Kisaca devleti sivil halkin uzerine onlarin yasam haklarini ellerinden almak uzere surerken, PKK'yi da asker/polisin/korucunun ustune surdu.

Simdi bir de en son soylemine bakalim.

"550 tane milli ve yerli vekil istiyorum" aslinda bu soylem tam da Hitlerin "safkan" soylemi ile birebir ortusuyor.

Peki bu cumleyi darken, kendi politik yonlendirenlerce ne demek istedi?

Yanlis da olsa demek istedigi suydu "kurd halki ve vatandaslari ve de onlari her turlu destekliyenler savunanlar ne yerlidir, ne de millidir. Bana onlarin (HDP) disinda vekiller verin."

Aslinda ne millinin ne de yerlinin ne anlama geldigini diktatorun bilmedigi acik.

Hani diyor ya "... sizden mi ogrenecegiz?" diye. Aslinda onun akil hocalarina sorup da ogrense iyi olur.

Cunku "agizdan cikani kulak duymuyor."

Kendilerine kud diyen kurd etnisitesine sahip vatandaslar, ayni kendine turk diyen vatandaslar kadar Turkiye'nin yerlisidir. Onlarin Turkiye cografyasindaki yasamlari Turkler kadar da eskidir.

Eger kavram olarak bir kimseye yerli degil denercekse, bu; kendi yerlesik yerinden gelip sonradan Turkiye'ye goc edenlerdir.

Mesela su anki, 4 milyondan fazla olan Suriye multecileri gibi.

Gelelim, milli olmaya.

Bir kisi eger T.C.devleti vatandasi ise etnik kokeni ne olursa olsun, ulkesini uluslararasi bir yarismada temsil ettiginde "milli" unvanini alir.

Bu mantikla zaten tum Turkiye'yi oyle ya da boyle uluslar arasi alanda temsil eden parlemento milletvekilleri ve bakanlar ve de devletin resmi yetkilileri , mesela dis isleri bakani; zaten "milli" dir.

Demekki akil hocalari diktatore milli, millet, milliyet, etnisite arasindaki farklardan hic bahsetmemis.

Cunku dedigi vermek istedigi gibi "ben kurd kokenli vekil istemiyorum" cumlesini kapsamaz.

Simdi gelelim bayraga.

Bilindigi gibi "terore hayir,kardeslige evet" mitingi dictator ve kuklasi AKP devleti ve hukumetinin akan kandan prim yapmak icin hazirladiklari mitinglerdi.

Ayrica bu mitingler, bu amactan alinip; AKP secim propagandasina donusturulurken, sadece yasak olan yukaridaki sloganin disinda kalan bir slogan degil; T.C. bayragi disinda da hic bir bayrak/flama/amblem pankart v.s. nin mitinglere alinmamasiydi.

Burada bilmedigi bir sey daha vardi, toplumun hangi kesim ve halki olursa olsun, zaten herkes terore karsi idi.

Yalniz burada gizlenen devlet teroru iken, terror sadece = PKK olarak gosteriolmeye calisiliyordu.

Ayrica "kardes" denen kurd kokenli vatandaslar da hem ablukaya aliniyor, hem tutuklaniyor, hem saldiriya ugruyor hem de katlediliyordu.

Yani ulke "6-7 eylul 1955" I tam da gununde yeniden yasiyordu.

O zaman hedef rumlar ve ermeniler iken, su anda da kurdlerdi.

Kisaca dictator, ulke ve toplumun tabu haline gelmis ve sorgulanmaz etik degerlerini kendi cikari icin kullanmaya ya da elinin tersi ile itmeye devam ediyor.

Bakalim Kuran ve bayraktan sonar sira hangi degree gelecek?

"Diktator ve kuklasi AKP devlet/hukumetinin ve onun isbirlikcisi PKK'nin terorune hayir; tum farkli halklarin biri biri ile huzur ve saygi temelinde birlikte baris icinde yasamasina evet"

Iste ancak yukardaki slogan biri biri ile catisir gosterilmeye calisan Devlet ve PKK terorunu bir araya getirir ve "kardes soylemi duygu somurusune" de son verir.

Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evensel-Insan Zihniyeti

2 KasIm’da TUrkiye’de Durum- Qua Felsefesi

Bilindigi gibi ulke ve toplumu 1 Kaasim'da secime hazirlaniyor.

Bu secime hazirlik, dictator ve onun biatcisi AKP devleti/huikumeti ve saldirgan ekibinin "ic savas cigirtkanligi" algi operasyonunda suruyor.

Herseyden once ulke ve toplumu neden bu kadar erken tekrar bir secime gidiyor ve bu kimin istegi?

Bu cok acik ki, 8 Haziran sandik sonuclarini politik cikarina ters bulan diktatorun bir istemi.

Peki bu istem nasil yerine geldi?

Iki turlu olarak:

Birincisi anayasalve demokratik koalisyonun engellenmesi ile

Ikincisi isbirlikci PKK ile devlet hukumet silahligucleri ile birlikte ulke ve toplumda terror estirerek.

Amac neydi?

400 milletvekili, ya da Anayasa degisikligini saglayan cogunluk ve tek basina iktidar.

Bunun nasil saglanacagi dusunuldu?

PKK isbirlikcilerini terore tesvik ederek, HDP=PKK algi operasyonu ve HDP'ye oy verenleri otekilestirerek sindirerek ve uzerlerinde terror estirerek.

Daha once "ayaklar altina alinan" milliyetciligi, PKK saldirilarina karsi, asker polis kullanilarak sanki bir ulkede PKK teroru varmis da, ulke toplum tehlikedeymis gibi gostererek ve gelen her turlu sehit haberlerinden politik cikar elde ederek ve MHP secmenini bu yonle, AKP tarafina cekerek.

Kisaca "bana 400'uvermediyseniz, ben almasini bilirim" mantigi ile.

Peki 2 Kasimda olabilme olanagi olan durumlar nelerdir?

Bunu da ulke ve toplumuna en zararli olandan basliyarak verelim.

Eger amaclananin ve saglama yonteminin bir sonuc vermeyecegi algisi dogarsa;

Yani "ic savas" olmazsa, ki su an saldiran sadece devlet/hukumet onun silahli gucu ve sivil cellatlari.

Sehit haberleri geri teperse, HDP=PKK algi operasyonu tutmazsa ve kurd halki "secimlere gitmeme" olarak sindirilemez ise;

Birincisi, eldeki tezkere kullanilabilir ve tum ulke de savas hali ilan edilebilir.

Zaten bu durumda mevcut savas hukumeti devam eder.

Ikincisi ISID cellatlari devreye sokulabilir ve ulke bunyesinde bombalar patliyabilir ve bu durum bir secim ortamini onleyebilir ve mevcut hukumet devam edebilir.

Secimlerde amaca ulasillabilir ve AKP tek basina iktidar olabilir.

Bunun disindaki her bir sonuc, diktatorun amacina ulasamadiginin bir sonucudur.

Yani secimlerin olmasi ve bu terror ortamnina ragmen, her turlu secim hilesine ragmen, AKP'nin iktidari elde edememesi ve hatta daha da oy kaybetmesi.

Kisaca diktatorun, meclis hakimiyetini kaybetmesi.

Bekleme odasina aldigi parlementonun olusmasi

Buzdolabina koydugu cozum surecinin yeniden baslayip, devletteroru ile PKK teroru arasinda karsilikli ateskes kararinin bu parlementodan cikmasi.

Iste sirf bu durum bile diktatorun "koseye s1k1smasi" icin yeterli olacaktir.

Bu durumda diktatorun ne yapacagi ise, etrafindakilere sozunu ne kadar dinletebilecegi ile paraleldir.

Burada ISID cellatlari her zaman soz konusudur.

Kisaca ya ulkeyi parlemento ya da dictator yonetmeye devam edecektir.

Parlemento herkesin istedigidir.

Tabi burada yinew hukumetin kurulabilmesi soz konusudur.

Dolayisi ile 7 Haziran sonrasi yasanan surec, aynen ve artarak devam edebilir.

Bunun devam etmemesinin ilk sarti, "karsilikli ateskes" in parlementodan cikmasidir.

Ayrica bu parlemento, devletin silahli gucu ile birlikte her turlu gelebilecek ISID tehlikesini de onlemeli ve buna karsi duyarli olmalidir.

Aksi, ulke ve toplumu icin onceden baslayan cokusun, gerceklesmesi Adina alacagi yol olacaktir.

Aslinda dictator ve gudumundeki AKP guc ve otoriteden dusse bile, ulke ve topluma yaptiklasri her turlu tahribatin tedavisi uzun yillar alacaktir.

Bu tahribatin telaffisi ise, ancak telafi etmek istenir ve bu basarilabilirse, mumkun olacaktir.

Turkiye halklari icin "normal/sivil bir yasam ve iliski" T.C. tarihinden bu yana henuz saglanamamistir.

Iste asil istikrar, bunu saglayabilecek, her turlu etik farki kucaklayabilecek, toplumu icin var olan(T.C. kuruldugundan bu yana vatandas devleti/hukumeti icin vardir, devlet/hukumet vatandasi icin yoktur) bir devlet ve hukumet politikasi olacaktir.

Iste bu son paragraph, belki de olabilme olasiligi en az olan bir ihtimaldir ama; ulke ve toplumun farkli halklari ve kesimleri ve de onlarin normal bariscil adil sivil hukuki bir yasam ve iliskileri icin devlet ve hukumetin vatandaslari icin varolmasi Adina olmasi gerekendir.

Bu politika da hic bir iktidar ya da partinin cikarina degil, tum ulke ve toplumun cikarina olacaktir.

Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Bilissel Bilim/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti

Bugun Turkiye’de InsanlIk Kimin YanInda?

Bugun Turkiye'de insanligin kimin yaninda oldugu, aslinda kimin yaninda olmadigi ile parallel.

Cunku insanlik her yerde, ortamda, durumda, zamanda ve sartta; daimi olarak UZERINE SALDIRILANLARIN, YASAM BASTA OLMAK UZERE HAK VE OZGURLUKLERI ELLERINDEN ALINANLARIN, ETIK (ETNIK/MEZHEBI V.S.) DEGERLERINDEN DOLAYI HEDEFTE OLANLARIN VE BU DURUMDA OLMADIGI HALDE, BU DURUMDA OLANLARI KENDI ETIK(ETNIK/MEZHEBI V.S.) DEGERI NE OLURSA OLSUN, HIC BIR CIKAR GOZETMEDEN SAVUNANLARIN DESTEKLEYENLERIN VE ONLARIN YANINDA OLANLARIN yanindadir..

Iste bu yukaridaki paragraph isiginda;

Insanlik;

Saray diktatorunun yaninda degildir.

Onun gudumunde ve emrindeki AKP devleti/hukumetinin yaninda degildir.

Onun gudumunde ve emrindeki eli silahli saldirgan ofke ve nefret kusan saldirganlarin yaninda degildir.

Saray'in tek adamligini saglama Adina;

Halklara terror estiren devletin ve hukumetin yaninda degildir.

Devletin/hukumetin askerine, polisine korucusuna pusu kurup olduren ve her turlu ulke malina zarar veren PKK'nin yaninda degildir.

Binalari ormnanlari yakip yikan, saga sola saldiran her turlu mala ve cana zarar verenlerin yanbinda degildir.

Kendi cikari icin, ac ve susuz birakan, yaralandiginda tedavi olanagi tanimayan, sokaga cikilmasina izin vermeyen ve her turlu suursuzca mermi top v.s. yagdiranin yaninda degildir.

Keskin nisanciligini insanoglu uzerinde kullananin yaninda degildir.

Her turlu politik etik ideoliojik cikarini insanoglunu katletmek harcamak ve ona zarar vermek icin kullanandan yana degildir.

Her turlu etnik degeri kendi degerinin altinda disinda gorenden ve onu otekilestirerek yok etmeye yonelenden yana degildir.

Her turlu ulkenin degerini (bayrak v.s.) politik cikar icin kullanandan yana degildir.

Her turlu katledilenler uzerinden politik cikar elde etmek isteyenden yana degildir.

Kendi politik cikari icin bile bile katliama maruz birakandan yana degildir.

Kisaca su an ve daimi nedenine olursa olsun savastan catismadan saldiridan baskidan yana degildir.

Aslinda insanligin yana olmadigi konular bunun ile de sinirli degildir.

Bunlar gunumuz fiili durumunda alinan goruntulerden bir ornektir.

Peki insanlik kimden yanadir.

Insanlik baristan, yasam hakki icin direnenlerden saldirilara direncle karsilik verenlerden her turlu saldiri karsisinda savunu azim ve kararliligini gosterenlerden devlet ya da PKK hic bir terore odun ve prim vermeyenlerden, bir teroru digerine tercih etmeyenlerden yanadir.

Bata Cizre olmak uzere, tum devlet terorunun can aldigi bolge halkindan, her turlu saldiriya ugrayan kurd vatandaslarindan, her turlu siviili ve askeri polisi katledeni lanetleyenlerden katledilomis sivil ya da askerin/polisin aile ve akrabalarindan yanadir.

Kisaca insanlik, insanoglundaki vicdani cesitli degerler ve cikarlarla korletmislerden yana degil; bu vicdani "kendine ve baskasina zarar vermemek" olarak koruyanlardan bunun icin direnenlerden yanadir.

Bugun insanlik insanoglunu yerinden yturduindan edenlerden yana degil, yerinden yurdundan olanlardan onlarin direncinden ve yeni yurtlar edinebilme mucadelesinden yanadir.

Bugun insanlik otekilestirenden, kin ve nefret kusandan, linc kulturunden, insanoglu yasamini baska degerlere tercih edenlerden kendi gibi olmayanlar uzerinde her turlu baski kuranlardan ve bu amacla korku salanlardan ve algi operasyonu yapanlardan ve her turlu catisma cigirtkanligindan yana degildir.

Bugun insanlik, her zaman oldugu gibi, baristan, huzurdan, normal ve sivil yasamdan, hukukun adil ve esitlikci hak ve ozgurlugunden ve bunun icin daimi direnen bunu savunan destekleyenden yanadir.

Bunun da insanlik Adina bir cografi siniri yoktur, sinir insanoglunun yasadigi her cografyadir.

Aslinda insanlik cok sey istemiyor.

Baris, huzur, adil bir hukuk ve herkesin kendi hak ve ozgurlugunde baskasinin hak ve ozgurlugune mudahele etmeden, tum farkli etik degerleri ile birlikte biribirinin degerine saygi duyarak ve kabullenerek yasam ve iliski kurmak istiyor.

Iste bu isteme oyle ya da boyle karsi olan ve bu istemin yerine gelmemesi icin her turlu guc ve yetkisini kullanan sadece kendi degerlerini onder ve ustun kurmaya calisan hic bir zaman insanliktan yana olmamistir.

O insanliktan yana degil, sadece kendi degerlerinden yanadir. Bu degerleri onun insanliginin onundedir.

Cunku insanlik degeri tasimayanin insan olmasi da soz konusu degildir.

Dusunsenize, "insanlikdisi, vicdandisi" diye bir kullanim; neden baska canlilar icin gecerli degil?

Mesela "hayvandisi, bitkidisi" gibi herhangibir hayvanin ya da bitkinin davranisindan soz edebilir miyiz?

Peki nasil oluyorda, insan denen canli kendi disi bir davranis sergiliyebiliyor ve bu da yine kendi gibi olanca algilaniyor.

Yani bir kisim insanoglu bir kisim insanoglunun davranisina "insanlikdisi" diyebiliyor.

Iste tam da insanoglu denilen canlinin, insanlasamamasinin altindaki zihinsel ve davranissal devrimi gundeme geliyor.

Cunku bir bitki ve hayvan ancak kendi gibi davranirken, bir insanoglu olmasi gereken insan gibi dusunup davranmiyor.

Bunun nedeni de yine kendisi.

Yani zihinsel ve davranissal olarak insan olamamis olmasi.

Bunun cozumu de yine kendisi

Yani bunun farkina ve bilincine varip, zihinsel ve davranissal devrimi ile insanlasma mucadelesi vermesi.

Iste o yuzden insanlik hem kendi birinin hem de turu insanin yaninda, hem de insanoglunu zihinsel ve davranissal olarak insanlastirmanin yaninda.

Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Bilissel Bilim/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti

Turkiye’de Devlet/Hukumet ve PKK Terorunde Son Durum

AKP'nin dictator biatli ve gudumlu kongresinden ve en biatcilarinin ozenle MYK'ya secilmesinden sonar; yeniden dugmeye basildi.

Ilk yapilan henuz acilarini ve yaralarini saramayan Cizre'de yeniden sokaga cikma yasagi ilan edildi.

Suruc katliami ve 22 temmuzdan bu yana hem sivil hem de asker katliamlarinda verilen haberler giderek "alisilagelmis hale" geliyor.

Bu zaman zarfinda kamuoyuna dusen rakamlar korkunc ve urkutucu.

Diktator gudumlu silahli gucun (asker, polis, ozel guvenlik ve korucu) katledilmesi yasni sehit sayisi, en az resmi rakama gore 120'ye ulasti.

Ayni gucun katlettigi sivil vatandas sayisi da 100'u gecti.

Her iki tarafli da katliamlar an be an artiyor.

Turkiye'nin en az 120 bolgesinde "askeri/guvenlik bolgesi" ilan edildi.

Bu bolgelerde (Istanbul'da iki mahallede dahil) en az 15 bolge kendi guvenligi ve savunmasi icin ozelyonetim ilan etti.

En son Cizre'de yeniden olmak uzere en az 10 bolgede sokaga cikma yasagi ilan edildi.

Bugun Taksim'de Cizre destekli bariscil eyleme polis saldirdi.

Diktator polise "vur/indir" emir Verdi.

Polis her yerde gercek mermi kullaniyor.

Sokaga cikma yasagi ilan edilen bolgelerde halk sokaga cikmaya ve savunmasina devam ediyor.

Yurdun 4 bir yaninda diktatorun eli silahli ceteleri basta HDP binalari olmak uzere yakiyor/yikiyor.

Hurriyet gazetesine iki baskin yapildi.

Bir suru kurd sosyalist ilerici devrimci ve sol temelli (ya da diktatoru elestiren ve halkin yaninda yer alip gercek haberleri veren) medya kuruluslarinin web sitelerine ve sosyal medyasina erisim saglanamiyor.

Buna Cumhuriyet ve gercek gundem de dahil.

Rastgele gozaltilar 2000'i buldu.

Bunun en az dortte biri tutuklandi.

Tutuklananlar arasinda halkin sectigi devlet yetkilileri de var.

AKP temelli dictator gudumlu secim hukumeti yetkilileri olan biteni yalanlamaya ve carpitmaya ve de isteyerek te olmasa bazi gercekleri itiraf etmeye devam ediyor.

Kendi aralarindaki aciklamalarinda celiski ifadeler kullaniliyor.

Turkiye'de hic bir sey yokmus gibi gostermeye calisiyorlar ve doktukleri sivil ya da asker kanindan kendilerine politik cikar saglama derdindeler.

Basta Avrupa olmak uzere dunyanin dort bir yaninda yine basta Cizre olmak uzere AKP'nin yarattigi fiili durum eylemlerle dile getiriliyor.

Avrupa'nin bazi yerlerinde bu eylemlere karsi fiziki saldirilar duzenleniyor.

Diktator gudumlu asker ve polis, ablukaya altiklari her yerde halka insanlikdisi ve vicdan disi saldiriyor ve basta yasam haklari olmak uzere ellerinden aliyor.

Bu abluka bolgelerinde halkin hic bir guvencesi yok.

Acliga susuzluga iletisimsizlige salgin hastaliklara maruz birakiliyorlar.

Tam bir savas ortami ve vahsetine maruz kaliyorlar.

Butun bu sartlar altinda abluka altindaki halk direniyor ve ulke bunyesinde de cesitli eylemlerle destekleniyorlar.

Evet, belki dictator ulkeyi ic savasa sokamayacak, belki Turkiye bir O.Dogu ulkesi, Suriye, Irak ya da ISID'in elindeki bolgelerdeki olanlar gibi olmayacak, ama su anki dictator ve onun biatcisi AKP devleti ve hukumetinin ve de onlarin isbirlikcisi PKK'nin ulke ve topluma yasattigi fiili durumun goruntusu bu.

Bir de "hic bir sey olmamis gibi" ulke ve toplumu 1 Kaasim secimlerine hazirlaniyor.

Surasi bir gercek ki, tum bu fiili durumun getirdigi sartlar ve ortam secimi etkileyecek ve belki de cogu kisinin oy vermeye gitmemesini ya da istedigi gibi oy verememesini getirecek.

Daha onceki secimlerde yasananlar AKP'nin kendi lehine her turlu secim sonucunu hile ile uyarliyacagini da gosteriyor.

Ilk amac HDP'yi secimlerde meclise sokmamak Adina, kurd halkini KURD NUFUSUNUN YOGUN OLDUGU BOLGELERDE secimlerden uzak tutmak.

Diger bolgelerde de yildirmak, desifre etmek, fislemek ve her turlu baski ve korkutma politikasi izlemek.

Bu da politikanin baska bir celiskisi. Dini degerler uzerinden politika yapan AKP ve diktatoru her nedense etnik temelde bir "tedbire" yoneliyor.

Dini politik cikarin etnik cikari da bu olsa gerek.

Cunku burada ilginc olan digger bir konuda, yok edilmeye calisilan kurd varliginin dini temelinin agirlikla sunni olmasi.

Yani dictator gudumlu AKP kendi politik cikar alanindaki sunniligi (selefi agirlikli) kullanirken yine sunni olan kurd halkina terror uygulatiyor.

Burasi Turkiye burada her an hersey olabilir.

Bu zaten bize politikada da bir normallik beklemedigimizi gosterir.

Cunku dictator gudumlu AKP politikasinin cikari icin dini/milli hic bir deger onemli degildir.

Onemli olan politik cikar ve iktidardir ve bunun icin her turlu fiili durumu yaratmaktan cekinmezler.

Ayrica bui politikada insanlik hukuk adalet yargi v.s. gibi degerler ve de vicdan aramak ta olanakli degildir.

Iktidar koltugu insanlik dahil, her akla gelen degerin ve vicdanin onundedir.

Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evensel-Insan Zihniyeti

“İc Savas“ Algi Operasyonu

Bundan iki sene once "ic savas" ile ilgili nasil tehlike canlarinin caldigini asagidaki baslikta, dile getirmistik.

http://www.turkish-m...avas-tehlikesi/

7 Haziran oncesi her turlu anayasa hukuk ve yasrgiyi kendi istedigi gibi yonlendiren dictator, 8 Haziran'da sandiktan gelen toplumun iradesini de hice saydigini, parlementoyu bekleme odasina aldigini o gunden bugune yine kendinin dedigi gibi, yarattigi fiili durum ile ortaya koymustur.

Diktator, "siz bana nasil 400'u ya da Anayasayi degistirecekcogunlugu ve de iktidari vermediniz ve ben ne demistim ' verin 400'u bu is huzur icinde cozulsun" demekki siz huzur yerine savas istiyorsunuz" deyip dugmeye basti.

Ilk dugme,m planli programli Suruc katliami ve guya ona misilleme olan iki polisin otel odasinda oldurulmesiydi.

Iste bu iki vahset, diktatorun "huzuru bozmasi icin" bir baslasngicti ve oyle de oldu.

PKK'ya direk savasascildi.

Icerde "ic guvensizlik paketi" ne uygun olarak gozaltilar tutuklamalar basladi.

Buradaki algi operasyonu ise guya ISID idi.

ISID diye bir suru devrimci, ilerici, sosyalist kisaca "diktatoru elestiren kim varsa" gozaltina alinmaya ve tutuklanmaya basladi.

Bu arada PKK'da disaridan bombalaniyordu.

Bu bombalama PKK'ya "sen de icerden asker ve polis katlet" mesajiydi ve oyle de oldu.

Tutuklamalar ve gozaltilar yaninda, polis ve asker sehit haberleri bir bir gelmeye basladi.

Diktator bunun ile de yetinmedi.

Kendine karsi olan tarafi uzerine cekmek icin, hem ulke bunyesinde kurd vatandaslarinin oldugu bolgelerde OHAL ilan etti hem de sokaga cikma yasagi ilan etti.

Bu bolgeleri kusatarak, ablukaya aldi ve tecrit etti.

Guya "PKK TERORUNU BITIRMEK" Adina bu bolgelerdeki tecrit edilen bolge halkinin uzerine ates acti. Onlarin katledilmesi icin elinden geleni ardina koymadi. Yaralilar tedavi edilmedi, ambulanslar gelmedi. Ustelik aclik ve susuzluk bas gosterdi.

Bunun yaninda "sen misin sokasga cikan" diye sokaga cikanlar keskin nisancilarla herdef alindi.

Coluk/cocuk, Kadin/kiz genc/yasli demeden halk katledildi.

Bunun en belirgin ornegi, bugun 8. sokaga cikma yasagina giren Cizre halki idi.

Hala Cizre'ye bakan milletvekili avukatlar ve her turlu kurum ve kuruluslar alinmiyor.

Dusunmeden olmuyor!

Acaba dictator Cizre deki fiili durumun gozler onune serilmemesi icin mi kimsenin girisine/cikisina izin vermiyor.

Butun bunlar yetmiyormus gibi, "Osmanli Ocaklari" denilen, parali guruhunu da sokaga doktu.

Ilk algi operasyonu bu guruhun "sanki MHP'liymis" goruntusunu vermekti.

Bu guruh, yani diktatorun parali cetesi; HDP'yi ve onun her turlu kurum ve kurulusunu hedef aldi ve yakarak kundakladi.

Madimak'a benzeyen sahneler yasandi ve binalarda mahzur kalanlar yan binalara gecerek kurtuldu.

Bu da yetmiyormus gibi, kurd vatandaslarina "savas actilar."

Kendi algilarinca kurdlere ait oldugunu dusundukleri is yerlerine hasar verdiler ve yolda yuruyen kurd vatandaslarta saldirdilar.

Iste butun bu olanlar ve hala devam edenler, diktatorun "ulkede ic savas var" algi operasyonuydu.

Belki de bizleri O.Dogu halklarindan farkli kilan en onemli ozellik bu algi operasyonuna gelmemekti.

Onca sehit haberi oldugu halde, herkes sagduyusunu korudu.

HDP her turlu saldiri karsisinda sag duyusunu korudu.

Kurdler ve abluka altindaki halk, kendisini savundu.

Kisaca, DIKTATORUN ISTEDIGI "SIZ DE BIZE SALDIRIN" KISKIRTMASINA KIMSE TAVIZ VERMEDI.

Diktator NE KADAR "SAVAS" DEDI ISE, SALDIRDIKLARI "BARIS" DEDI.

Diktatorun kiskirtmalarina kimse prim vermedi ve saldirganlar tek tarafli olarak kaldilar.

Burada onewmli bir konu var.

"Savas cigirtkanligi" ulke ve bunyesinde olan fiili durumdan toplumu haberdar etmek ve bu fiili durumda tecrit edilenleri caresiz kalanlari duyurmak ve her yonden ve koldan onlara her turlu destegi vermek v.s. degil;' aksine, bunlari yapmamak barisa adalete hukuka hak ve ozgurluklere karsi cikmaktir.

"Savas cigirtkanligi" ise her turlu savasi koruklemek catismalari koruklemek catisma icin halki her sekilde tahrik etmek ve de butun bu durumdan onlari suclamak onlara hakaret etmek ve tehdit etmektir.

Iste diktatorun "ic savas" algi operasyonu, sadece kendi tarafi ve isdbirlikcisi PKK teroru ile el ele devam etmektedir.

Turkiye toplumu ve farkli halklari basta kurd vatandaslari olmak uzere, bu algi operasyonuna gelmeyecek; diktatorun istedigi her turlu saldiriya karsilik verme eylemini uygulamayacaktir.

Her zaman oldugu gibi sagduyu ile vicdan ile, hak ve ozgurluklerin bariscil eylemlerini surdureceklerdir.

Cunku diktatorun istedigi ic savas, bir yerde fiili olarak gerceklesirse; 2 Kasim secimlerine sekte vuracak ve tum ulkede "s1k1yonetim" ilan edilecektir.

Buna meydan vermemek, 1 Kasimda sandiga gitmek ve 2 kasimda AKP'yi sandiga gommek ise diktatorun korkulu ruyasidir.

Cunku diktatorun tek korkusu gucten/iktidardan dusup yargilanmak ve ulkenin ve toplumun onunde adalete isledigi her turlu suctan hesap vermektir.

Bu konuda sadece ulke ve toplum degil; uluslararasi yargi ve mahkemeler de ellerindeki cesitli bilgi ve dosyalarla devrededir.

Tarihte hic bir diktatore "yaptigi yanina kar" kalmamistir.

Iste bu tek tarafli ic savasalgi operasyonuna ne oursa olsun gelmeyelim.

Bu zaten diktatorun son istemi ve sansidir.

Onu bundan mahrum etmek, herkesin kendi guvenligidir.

Ayni sekilde vicdan da, herkesin olup bitene oyle ya da boyle sessiz kalmamasi ve goz ardi etmemesidir.

Cunku bugun kurd vatandaslarinin basina gelenlerin, yarin tum yurdu sarmayacagini kim garanti edebilir?

Iste bu da tum ulke ve toplumunun etik degeri ne olursa olsun, biri biri ile kenetlenmesinin bir geregidir.

Iste bunun icin en basta Cizre gelmektedir.

 Bugun, Cizre'ye verilen her destek ve her yerde diktatorun  hismina ugramis herkese verilen her destek; diktatorun korkulu ruyasidir.

Ona kabusu fiili olarak yasatacak olan da Turkiye halklaridir.

Evrensel-Insan - Yapilandirmaci Epistemoloji/Qua Felsefesi/Serbest Dusunurluk/Devrimci Sorgulama/Numenal Devrim - Evensel-Insan Zihniyeti

Cizre'de Katliam ve Tecrit

Bu baslik acildiktan sonra, Cizre'de sokaga cikma yasagi 9 gun sonra kalkmis olsa bile, ilce hala kontrolaltinda.

Ilceyi ziyaret eden heyetler, yasanan insanlik dramini kitleye sunuyorlar.

Son gelen haber ise, ilcede "secim yasagi" oldugu.

Yazimiza gecelim.

Bilindigi gibi bir haftadir, Cizre ilcesinde "sokaga cikma yasagi" var. Ayrica ilce tecrit edilmis durumda.

Yani ne ilceye disaridan giris ne de ilceden disariya cikis saglanamiyor.

Ustelik ilce devletin asker guicu eli ile hem abluka altinda hem de durmadan atesli silahlar ile taraniyor.

Bu oyle bir durum aldiki, keskin nisancilar eliyle katledilen cocuklar, kadinlar, kizlar, genc ve yaslilar var.

Yaralilara bakilamiyor, ambulanslarin gelisi onleniyor.

Cenazeler gomulemiyor, halk cenazelerini buzdolabinda kokmasindan koruyor.

Ilce de hic bir alis veris merkezi acikj degil.

Halk suysuz yiyeceksiz elektriksiz ve hic bir sekilde dis dunya ile iletisimi yok.

Devletin keskin nisancilari ve askerleri direk halkin ustune ates aciyor ve bomba yagdiriyor.

Ayrica halk oyle bir durumdaki, bunu soyle acikliyalim.

Mesela Kobane'de en azindan halki silahli milisler koruyordu.

Cizre de ise uzerine ates acilan ve tgecrit edilen halk resmen olume terk edilmis durumda.

Son iki gun itibari ile HDP es baskani bakanlari ve milletvekilleri Cizre ici8n yola ciktigi halde, yolda durduruldu ve Cizre'ye girmelerine izin verilmiyor.

Turkiye Cizreye yakin bolgelerden halk olarak Cizre'ye yuruyor ve engellerle karsilasiyor.

Turkiye'nin bati'dan dogu bolgesine giden otobusler taslaniyor ve otobus firmalari seyahetlerini durdurmus durumda.

Yurt disina gidecek TIRlara izin verilmiyor, TIRcilar sinirda bekliyor.

Ulkenin cesitli bolgelerinde ve yurt disinda cizre'nin katliam altinda olmasi protesto ediliyor.

Ulkenin cesitli beldelerinde planli ve programli olarak HDP parti binalari kundaklaniyor, tahrip ediliyor ve yakiliyor.

Hurriyet gazetesi iki kere baskina ugradi.

Demirtas hakkiinda sorusturma acildi

Ayni 6-7 eylulolaylarinda oldugu gibi, saldirilar etnik ayrimcilik temelinde ve kurd kokenli vatandaslar darp ediliyor.

Bunun yaninda her gun birden fazla asker/polis sehit ediliyor.

Daglica da ve Igdir'da asker ve polis uzerinde katliamlar yasandi.

Yitirilen asker ve polis sayisi ile resmi aciklamalar uyusmuyor.

Kisaca kurd halki, HDP ve  diktatore karsi olan ya da onu elestiren herkes kurum ve kuruluslar tehdit altinda.

asker ve polis te PKK eli altinda olume suruluyore.

Kisaca PKK ve diktatorun AKP yonetimi el ele askeri polisi kurd halkini ve HDP'yi hedef almis durumda.

Savasanlar her yonu ile baris isteyenleri tehdit ediyor katlediyor her turlu saldirida bulunuyor.

Ulkede zaten olmayan anayasa meclis yargi hukuk tamamen diktatorun iki dudagi arasinda.

Burada uzucu olan sadece yandas medyanin degil, Halk TV gibi kanallarin da Cizre katliami yokmus gibi davranmasi.

Diktator ve AKP mesru olmayan yonetiminin son haftada ulke ve toplumu bir ic savasa kiskirtiliyor.

Yalniz baris yanlilari bu ic savas kiskirticiligini bertaraf etmek ve barisi korumak sag duyuyu korumak icin elinden gelen sabri ve gayreti gosteriyor.

Oyle anlasiliyor ki, dictator; 8 Haziran'da alamadigini 2 Kasim'da kurd halkini secime gidemiyecek duruma sokmak ve HDP'yi hedef gostererek alacagi her turlu oyu onlemek icin elindsen gelen her turlu insanlik ve vicdan disi girisimleri uyguluyor.

Dun Cizre' de halka saldiran askerlerden "bu gece sizing son geceniz, hepiniz katledileceksiniz" anonslari yapildigi aciklandi.

Aslinda Cizre'de simdiye kadar aciklananb sadece dun itibari ile cocuk Kadin v.s. dahil; 20kisinin katledildigi.

Bugunew kadar kac vatrandasin katledildigi ise tam olarak bilinemiyor.

Katliam hala devam ediyor ve HDP heyeti hala Cizre'ye alinmiyor.

Ulke ve toplumunun birlik ve butunlugunu dusunenler, kendisini turk kurd diye ayirmak yerine insan oldugunu hatirliyanlar bu katliamlara sessiz kalamaz.

Bugun dunyanin duydugu bu katliami, ulke toplumu henuz yeteri kadar duymamis durumda.

Sadece onlar acisindan bilinen, Cizre ya da 20 den fazla yerde ilan edilen OHAL'in sadece PKK'ya yonelik oldugu algi operasyonudur.

Iste uc maymunu oynayan medyaya karsi bu verilmek algi operasyonunu degistirmek ve olan gerfcegi vermek,m kendisine insan diyen etnik degeri ne olursa olsun herkesin gorevidir.

Bunun icin ve her turlu haber almak icin herkesin basta imc ve hayat televizyonu olmak uzere, evreensel, ozgur gundem gazetelerini, ANF firat ve dicle DIHA haberlerini, yon haberi ve basta "med nuce" olmak uzere kud kokenli turkce yayin yapan tv kuruluslarinin yayinlarini izlemenizi oneririm.

Aslinda cagimiz bilgi cagidir ve isteyen herkes nerede ne oldugunun haberine istedigi zaman ulasabilir.

Yeterki olan biteni takip edecek ve olan gercegi bilmek isteyecek algi bilinc ve kararlilikta olsun.

Goc ve Gocmen Konusu

Bilindigi gibi onca zahmetliyolun sonunda, dun; gocmen kafilesi Avusturya ve Almanya'ya vardi.

Sevindirici olan Avusturya'da ve Almanya'da goc edenlerin insanliga yakisir bir sekilde karsilanmasi ve her turlu insanlik iceren yasam gerekcesi malzemenin de duyarli kitleler eliyle goc edenlere ulastirmasiydi.

Macaristan hukumeti bir kac gunun direnisi sonunda pes edip, gocmenlerin yollarina devam etmesine izin Verdi.

Avusturya'da Almanya'ya goc etmek isteyenler icin her turlu tasiti ve yardimi onl;ara sundu.

Aslinda ilginctir. Suriye' de emperyalizm eliyle acilan savastan bu yana gecen sure icinde, onca gocmen yollarda yasamlarini bazen kitlesel olarak yitirirken, bardagi tasiran son damlanin; Aylan kurdi adli bir cocugun Bodrum kiyilarina botlarinin batmasi ile vuran cansiz bedeninin fotografinin dunyanin gozu onune serilmesiydi.

Aylan yalniz degildi, Galip agbeysi ve annesi ile birlikte bu yolculukta yasamini yitirdi.

Tum aile fertleri, dogduklari yer olan Kobani'de topraga verildi.

Iste bu olay, tum dunyayi ve Avrupa'yi gocmeni guncel gundemleri haline getirdi.

Goc ve gocmen nedir?

Insanoglu tarihler boyu bulundugu bolgeden cesitli yasam olanaklarinin kalmadigini anladiklarinda, baska bolgelere hareket edip, yeni yerlesim yerleri aramislardir.

Bunlar kuraklik sel gibi ana nedenler olmanin yaninda, deprem gibi dogal felaketler de olabilir.

Gocmen ise dogdugu ya da yerlesik olarak yasadigi yerden baska bir yere yerlesmek icin hareket eden ve yerlesendir.

Insanoglunun goc etmesi ve de gocmen olmasi, dogal afetler ile sinirli degildir.

Insanoglunun insanlasamamasi ve bu ugurda verdigi savas ve saldiranlar hem de kendini korumak isteyenler adinadir.

Kisaca savas uzerine saldirilan yerlesik halklarin da gocme nedenidir.

Cunku savasta ozgurluk hakki da, hak icin ozgurluk mucadelesi de barisci olarak biter.

Cunku ortada ne bir hukuk ne bir adalet kalmamistir.

En son buyuk savas gocu tarihte ikinci dunya savasi sirasinda ve sonrasindadir.

Su gunlerdeki goc ise o gunden bugune en yogun olandir.

Aslinda emperyalizm "kendi bindigi dali kesmektedir."

Kendi cikari Adina ulkeler de savas cikaran emperyalizm, gun gelir savas cikardigi ulkelerdeki halklari kendi ulkesine onlari goce zorlayarak davet eder.

Yani goc "madem sen benim ulkeme kendi cikasrin icin saldiriyor ve benim yasamimi elimden almak istiyorsun, ben de o zaman gelir senin ulkende senin toplumun ile birlikte yasarim" demektir.

Bugun istatiklere gore Avrupa basta olmak uzere dunyanin her yerinde ceyrek milyar kisi, kendi dogdugu ya da yerlesik yasadigi ulkede yasamamaktadir.

Dunya bazinda ulkelerin ortalama %5 oranini, ulkesine goc etmis olanlar temsil eder.

Yine ilginc olan Avrupadaki goc listesinin basinda T.C. vatandasi olanlar ve kendilerini baska bir etnik milliyet ile belirlemeyenler yani turkler basi cekmektedir.

Bugun 4 milyonu Almanya'da olmak uzere 9 milyon turk ulkesinin disinda yasamaktadir. Sonra 5 milyon ile araplar ikinci siradadir.

Aslinda goc edenlerin geldikleri ulke ve toplumu ister istemez zamanla bir kuresellestirmeye soktuklari gozlemdir.

Zaten cesitli etik degerler farki ile yasayan toplumlar, bu sayede hic te belki tadamayacaklari yeni etnik degerler ile tanisir ve kaynasirlar.

Gelenlerin yeni etik degerlere adaptasyonu yerlesiklerin de yeni etnik degerler ile birlikte yasamasi sureci baslar.

Bu degerler bazen zit degerlerdir.

Bu zit degerlerin basinda dini degerler vardir.

Bu durum etik radikallerin karsi cikisi yaninda, CAGDASLASMANIN VE FARKLARIN FARKINDA OLARAK BIR ARADA YASAMANIN DA ORTAK MUCADELESIDIR.

Iste bu cagdaslasma hem yerlesik olana hem de goc edene "aslinda onemli olanin etik degerler degil, farkli etik degerler ile farkinda olarak saygili bir sekilde bir arada yasamayi" getirir.

Insanoglu icin yerlesim Alani tum dunyadir ve bunun da onune kimse gecemez. Sadece dogal zorunluluk degil, insanoglunun biri birinin yasam ve iliskisine mudahele etmesi ve ona bu hak ve ozgurlugu tanimamasi ve bunun sinucu dogan cikar savaslari surdukce de goc etmek kacinilmaz olacaktir.

Sonucta goc eden de zamana bagliolarak goc ettigi yerde bir yerlesik olarak yasayan haline gelecek ve oradaki yerlesik ile her yonde karisarak yeni ve ortak nesiller yaratacaktir.

Bu da zaten etik degerleri radikal bir sekilde savunmanin ve bunu bir ustunluk hakimiyet olarak gormenin anlamsizligini ortaya cikarir.

Sonucta tum bu etik farklar ve degerler de bir insanoglu urunudur.

Insanoglunun insanlasmasinin zihinsel ve davranissal temeli onunde de radikalizm en buyuk bir engeldir.

Bu aslinda "eskinin yeniye direnmesi/yeninin eskiye itaati/eskinin yeniye saygisi ve eskinin yeniye donusumu/degisimi" demektir.

Zaten boyle olmasaydi bilim, teknik gelismez toplumlarin yasam ve iliskisi ayni kalirdi.

Gunumuz bugun bilisim ve bilgi cagidir.

Nasil, insanoglu artik gelisen bilim ve teknik sayesinde her yerde her turlu bilgiye bulundugu yerden ulasabiliyorsa, fiziksel olarak ta bir yerden baska bir yere ulasabilmekte ve bu sayede sadece herkeste kendi etik degeri oldugunu sandiginin, yanlis oldugunu gormekte ve hic bilmedigi gormedigi yasamadigi etik degerl ile tanismakta ve yasamak ve iliski kurmak durumunda kalmaktadir.

Kisaca dunya bir yerlesim yeri olarak tum dunyadaki farkli degerleri ulke ve toplum, adi altinda bir arada birlestrirmektedir.

O yuzden kimse goc etmeyi ve edenleri "yadirgamasin" cunku; kimbilir bir gun bir durum ve zamanda kendisi de bu yadirgadigini gonullu ya da zorunlu yapabilir.

Iste belki ancak o zaman gocmenin goc etmenin baska bir ortamda yasamanin ve iliski kurmanin ne oldugunu belki algilar.

Eger buna kendini zihgin olarak ta onceden hazirlamazsa, boyle bir durumda "sudan cikmis baliga" doner.

Cunku gocmek ve gocmen olarak yasamak ve iliski kurmak kendi yerlesik yasam ve iliskisine benzemez.

Aslinda hic bir insanoglunun hic bir sekilde kendi dogum yer ve zaman insiyatifi yoktur, ama yasamda zorunlu ya da gonullubulundugu ve dogdugu yerden ayrilmak ve baska bir yerde orda doganlar ile birlikte yasam ver iliski surmek karari ve secenegi vardir.

Iste bu karar ve secenegin olma duzeyi de, goc etme sartini zorlama duzeyi ile esdegerdir.

Cunku tum dunya yer yasam ve iliski olarak herkesindir.

Bu arada kisa bir not olarak goc ile surgun farkinin farkini da ortaya koyalim.

Surgun bir goc degildir, yerlesik halklarin devlet otoritesi eli ile yerlesik oldugu yerden baska yere yerlesmesi icin zoraki gonderilmesidir.

Yani goc bir yerde kisinin elinde iken, surgun de kisinin yerlestigi yerden gitmeme sansi yoktur.

Cunku goc eden kendi degil, onu ordan surgun eden devletidir.

Ustelik surgun de, surgun edilenin nereye gidecegini secme hakki da yoktur. Bunun karari da secimi de devlete aittir.

Goc kisinin kendi zorunlu ya da gonullu karari ve secimi iken, surgun kisinin tamamen karar ve seciminin disinda ve sadece devletinin otoritesi ve baskisi temelinde ve onuin gosterdigi yere goc ettirilmesidir.

Aslinda surgun de goc te, en basitinden bir evden baska bir eve, bir semtten baska bir semte, bir sehirden baska bir sehire ve bir ulkeden baska bir ulkeye yasam ve iliski icin yeniden yerlesmektir.

Evrensel-Insan Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim Evrensel-Insan Zihniyeti