Friday 11 July 2014

Her Dinin Temelinde Metafizik/Etik/Teolojik Bir Taban Yatar

Bilindigi gibi, dinler tarihin hangi doneminde ve dunyanin hangi cografya ve toplumunda olursa olsun, somut ve soyut bir sistem/duzen v.s. olarak kurumlasmis, kurullasmis ve toplumsal, sosyal ve de psikolojik olarak nesilden nesile bilincalti sartlanmisliginin otomatiklesmis ve yerlesmis bir aktariminin yonlendirim ve yaptirimlaridir.

Bu yonlendirim ve yaptirimlarin temelinde felsefenin metafizigi ve etigi temel teskil eder.

Felsefe de, "Philosophy of religion" yani din felsefesi olarak yer alan dinler; varliktan ziyade, ideolojik inancsal yonlendirim ve yaptirimlardir.

Dinlerin amaci uygulatma ve dini gerektiren sartlari iman olarak yerine getirmektir.

Burada konu inanc ve uygulamanin imani oldugundan, genelde dunyada gelmis gecmis bir suru din olmasinaragmen; insanoglu turu biri sadece bunlardan birine iman eder ve uygular. Bu imanin da diger dinlere inanc beslemedigine ve kendi dinini uygulama temelinde diger dinler ile ya hic ilgilenmedigini,bilmedigini
ve bilincsiz olarak ta karsi ciktigini gosterir.

Genelde dinler iman ve inancin uygulamasina dayandigindan, tarihsel olarak ta pek degisime ugramazlar. Bu acidan da tarih ilerledikce ve bilim/teknik ilerledikce, tutuculasirlar. Cagin gerisine duserler.

Dini uygulamalar, uygulayan kisi adina bir iman teslimiyetidir. Bunun temelinde de bilincaltisartlanmisliginin getirdigi otomatik ve sorgulanmaz iman yatar. Bilgisizlik, bilincsizlik temelli bu yanasimin basinda korku ve aklin tatmini gelir.

Bu korkularn en basindaki korku, olum korkusu ve yasam sonrasi inancin getirdigi dunyevi imandir.

Cunku olum bir yerde kisinin sonu oldugundan, kisi akil olarak bunun ile tatmin olmaz ve ebedi bir yasama olum sonrasi olarak ta ihtiyac duyar ve bunu dininin getirdigi sekilde yasaminda uygulayarak bir yerde yasam sonrasini kendi aklinin inanci ile garanti altina alir.

Bu temeldeki epistemolojik bakis acisinin getirdigi, bu her yonlu yapilandirilmis dini uygulamalarin "religious philosophy" yani "dini felsefe temelinde bilissel ve sosyo-psikolojik olarak gozlemi ve bu gozlemin insanoglu uzerindeki her turlu sorunlarini ve basta numenal insanlasamama sorununu dile getirmektir.

Burada bunu basarabilmek, serbest dusuncenin ve qua felsefesinin, din felsefesi temelindeki her hangi bir tarafini degil; tamamen din disi ve notr bir algi, bilgi, bilinc ve farkindaligin bilisselligini gerektirir.

En basta dini uygulamalarin sorgulanmamasi kendilik bilisselliginin yoksunlugunun hem birsel hemde tursel yanidir.

Burada tanri, yaratici, akilli tasarimci v.s. temelli teolojik yapilandirilmisligi bir yerde farkli degerlendirmek gerekir.

Cunku dinler birer ideolojik inancsal yaptirimlardir ve hepsi tanriyi icermeyebilir.

Bu temelde din hem tanriya verilen her turlu teleolojik ve insanoglu oznel, ozsel ozel anlam ve iceriginin dunyevi olarak sistemlesmis bir duzenidir; hem de yasam sonrasi tanri ile bulusmanin verdigi gorevin yerine getirilip, yasam sonrasi metafizik olarak devam edecegi varsayilan yasamin din uygulama temelinde tanrisina uygun olmasidir.

Bilhassa ideolojik inancsal bir akilcilik ve uygulama temelli iman acisindan, felsefenin temel konu ve kavramlarindan biridir din.

Ayni zamanda insanoglu turunun her turlu verdigi fenomenal gozlemin gozlemsel ve numenal yeti temelli gozlemi ve degerlendirmesidir.

Insanoglu dusunce ve davranisinda sosyo-psikolojik en bas rollerden birini oynar.

Ancak sorgulanmasi ve sorun algisi temelinde bu uygulamalardan kurtulunabilir. Bu kurtulusun da pratige yasam ve iliskiye nasil yansiyacagi, kisinin hangi cografya ve toplumda yasadigina ve dini uygulamanin toplumunda almis oldugu yerin uygulamayayonelik baski ve zorlamasina, kisinin kendi iradesi, azmi, kararliligi ile buna ne kadar uyum saglayacagina v.s. baglidir.

Son olarak din, uygulama ve iman olarak teslimiyetin bilgisizligine ve bilincsizligine dayandigindan; bilimin bilimselligi ile taban tabana zit bir seyir gosterir.

Kisinin kendi bilisselligi ve bilimselligi ne kadar gelisirse; o kadar dine olan her turlu yanasimi zayiflar, onemsizlesir ve luzumsuzlasir; ya da din ile savasima ya da din uygulayani ile savasima doner.

Iste burada da antidincilik ve dinli olmamak farki ortaya cikar.

Yine burada sekuler yani dunyevi olmak; bir yerde dinsiz ya da din karsiti olmaktir. Bu da basta bilinc ve farkindalik gerektirir.

Ayrica dinden kurtulmak, dini teslimiyetten kurtulmak adina, dusuncenin uzerinden iman baskisinin da kalkmasi demektir.

Son olarak dinsiz ya da din disi olmak demek; dini uygulamayi terk etmek demektir. Bunun dini uygulayan kisiye donusmesi ise, kisilik ve insan hakki yaninda hak ve ozgurluk ihlalidir.

O yuzden mucadele numenaldir ve insanoglu fenomeni ile degildir.

Yoksa tarih basta SSCB olmak uzerine her turlu din bunyesindeki fenomenal/dogal savaslarin insanoglunu nasil kana boyadigini gostermektedir.

Bu temeldeki insanlikdisi her turlu uygulama basta, dini sistem ve duzenlerde mevcuttur. Eger bir ulke ve toplumunda din temel ise; insan haklari, hak ve ozgurlukten, kendilik bilisselligi ve bilimsellikten bahsedilemez.

__________________
Evrensel-Insan - Yapılandırmacı Epistemoloji/Bilişsel Bilim/Qua Felsefesi/Serbest Düşünce/Devrimci Sorgulama/Zihinsel Devrim - Evrensel-Insan Zihniyeti

No comments:

Post a Comment