Sunday 10 April 2011

Felsefe-Psikoloji-Eski Yazismalar- 09/03/2008-20/08/2009


evrensel-insan
09-03-2008, 03:32
Saygideger arkadaslar;

Kurtulus savasi ve onun lideri Mustafa Kemal'in yaptigi devrim bir ust yapi devrimidir, ve maalesef, 84 yilda ne algilanmis nede halk, yonetilenler tarafindan bilinclendirelerek bu devrim alt yapiya tasinamamistir.

Cagmizda demokrasiden, haktan ve hukuk devletinden bahsedebilmek icin, o ulkede yasiyan halk dedigimiz kesim bireysellestirerek, bir birey bilinci tasimali ve bilinc sayesinde hak ve ozgurluklerini koruyabilmelidir. Bu da toplumda, bireylerin olusturduklari ve haklarini ariyabilecegi sivil kuruluslarin ortaya cikmasiyla mumkundur. Eger bir ulkede, birey degilde ailenin bir ferdi, toplumun bir ferdi, halktan biri, abisinin kardesi, babasinin oglu, ve saire varsa, birey yoktur. Dolayisiyla olmayan birey, ne hak ve ozgurluklerinden haberdardir, nede bulundugu toplumda dusunduklerini rahatca ifade edebilmek hakkina sayiptir. Ya baba basgisi ya mahalle basgisa ya okul basgisi ya din baskisi ya milliyet baskisi, ve buna benzer topluma yerlestir bilimum baskilarla buyur. Ya o baskilara boyun eyer, yada isyan eder. Iste 84 yildir, Turkiye'yi idare edenler, devlet eli ile ve kendi istedikleri dogrultusunda toplum yetistirdiklerinden, birey yetistirememislerdir.

Ne zaman Turkiye birey yetistirmeye karar verir, ve o yetistirdigi bireye taniyacaga hak ve ozgurluklerin hukukunu yaratir, iste o zaman bireyi hur, bireysel haklarini rahatca savunabilen, bunu bir isyan veya bas kaldiris degilde bir bilinc temelinde yapan bir toplum olusur, iste bu toplumun bireyleri kendi bireysel goruslerini rahatca nasil savunabiliyorsa, karsisindaki bireyinde karsi goruslerini saygiyla karsilamayi ogrenir. Boylece bireyler arasinda saygi dayanismasi baslar, ve hicbir birey kendisine ogretilen, vede empose edilen toplumun deger yargilarini, ahlakini, dini ve milli anlayisini biribirine kabul ettirmeye calismaz. Boylece toplumun icindeki bireyler bir mozaik cesitliligi icinde ve bilincli bir sekilde birbirlerini algiliyarak, birbirlerine saygi duyarak bereberce yasamayi ogrenirler.

Kisaca, 84 yildir, Turkiye'nin idare sekline ne denilirse denilirsin, ne tartisilirsa tartisilsin, ana sorunu birey ve bireyin bilinci olan bireysel hak ve ozgurlukler, ve devletin gorevi olan bunu koruyucu hukukun temelindeki sivil toplum orgutlerini yaratamamasidir.

Aslinda konu felsefe konusudur.
Tarihde felsefi gelisme sudur: Karl Marx'in ve Friedrich Engels'in ortaklasa teorisini ortaya attigi ve Lenin'in carlik Rusya'sini yikarak pratikde uyguladigi buyuk sovyet devriminden sonra (ki bildiginiz gibi Soviet Sosyalist Cumhuriyet Birligi yerine, sadece Rusya sabit kalmak sartiyla, birsuru devletler ortaya cikmis yani 1990'larda Soviet Sosyalist Cumhuriyet Birligi parcalanmistir. Ve yine bilindigi gibi, bunu takiben Yugoslavya parcalanmistir.

Tekrar felsefenin tarihine donucek olursak, Fredrich Nietzsche (1844-1900) ortaya NIHILISM diye bir filosofik acilim atmis ve bu butun dunyada buyuk etkisi gorulecek sekilde (gunumuzde cokca raslanmaktadir) yayilmis ve yayilmaktadir.

NIHILISM kisaca, herhangibir temel, ana, esas, kok tanimayan, ve evrensel nebir dogrunun nebir gerceyin, nede herhangibir ilkenin yok olusunu genel ahlaki, geleneksel, moral, v.s gibi kulturel, toplumsal, milli, dini, v.s tum deger yargilarini sifir kokene indirgeyen bir felsefedir. Bu felsefenin diger bir yanida hayali kahramanlar yaratmaktir (Superman, Spiderman, Harry Potter, Batman v.s)

Gelelim onemli konuya. AMERIKAN IDEALIZMI, felsefi akim olarak, Marxism/Leninism, ve onun devami olan, ayni zamanda herseyin sonu anlamina gelen NIHILISM'in paralelinde, 1900'lerin baslarinda ortaya atilmis PRAGMATICISM, PRAGMATISM, EXISTENTIALISM, ve son olarak NEO-PRAGMATISM felsefeleri olarak gelismis, ve bugunki Amerika'nin dunyaya meydan okuyan cani istediginde istedigi ulkeyi iskal eden, ve bunuda bilumum kandirmacalarla susluyebilen, hem teorik, hem pratik, hem kulaga hos gelen, vede soyle boyle cok cazip! bir yapi kazanmistir.

Bugun dunyada bu idealizmi teorik olarak yenebilecek herhangibir felsefi gorus maalesef ortaya atilamamistir.

Oyuzden NIHILISM'den sonra dunya her yonuyle bir kaosa girmis, hem bireysel hemde toplumsal guc hem hukukun, hemde adaletin, ve maalesefki insanligin sonunu hazirlamistir. Bugun bireyler rahatca bas kaldirabilmekte, baskalarinin rahatca canina kiyabilmekte, hatta bunlari yaparken zevk aldiklarini soyluyebilmektedirler. (Hanibal filmde oldugu gibi). O yuzden artik dunyadainsani vicdan rafa kalkmis, yerini vicdansiz akil almistir. Ve bu akil sadece ya bir bireye ya bir topluma ya bir zumreye hizmet eder duruma gelmis, ve bu vicdansiz akli uygulamamanin nedeni ortadan kaldirlmistir. Yani bireyler kolayca ve memlunlukla birer canavar kesilebilirler.

Turkiye ozeline gelirsek, bence yapilmak istenen NIHILISM ve sonraki AMERIKAN IDEALIZMI'ni once teorik olarak beyinlere sokmak, makul karsilanmasini saglamak, ve pratikte herhangibir sicak savasa gereksinim kalmadan Turkiye'yi a) yok etmek b) parcalara bolmek c) idaresini karsi cikilamazcasina ele gecirmek d) gerektiginde baska ulkelere tabiki AMERIKAN IDEALIZMI paralelinde peskes cekmek e) en muhimi kendisine yakin guc olarak gordugu Rusya, Cin, ve Avrupa Birligi ulkelerine komsu olarak, onlarin tarihi gelismelerini yakindan incelemek ve gerekirse ve bu gelismeler AMERIKAN IDEALIZMI'ne ters duserse, mudale etmek.

Hatrlatmak isterimki, Marksist ideoloji'deki "ulkelerin kendi kaderlerini kendilerinin tayin hakki" biraz degistirilerek "ulkelerin kaderlerinin AMERIKAN IDEALIZMI'ile tayin hakki"na donusturulmustur ve donusturulmektedir.

Tabii bu ideolojinin birde dini yonu vardirki, bu bilindigi gibi evangelizim'dir ve nihayi amaci Yahudi'lere hizmettir. Bunun icin yapmasi gereken Hiristiyanligin butun kollarini (Katolik, Protestan, Ortodoks) yanina alarak, once Islamiyeti ve Islamiyetin hakimiyetini dunya uzerinden silmek ve nihayi amacta Hiristiyan'ligida Yahudi'lige donusturerek, dunyayi tek din ideolojisi altinda istedigi gibi yonetmeyi amaclamaktadir.


Bilmem su soruyu hic kendinize sordunuzmu: Turkiye topraklari neden bir filosof yetistiremiyor, ve dunya'ya acilim getirecek fikirleri ortaya atamiyorda sadece ortaya atilmis fikirleri ustelik yeteri kadar algilayamadan takibe ve yoruma calisiyor, yani kisaca fikir konusunda dunyada liderlik yerine, hep takipcilik yapiyor.

Saygilarimla
evrensel-insan

aydoe
09-03-2008, 03:55
Fikir adamlarımız öldürülüyor,katlediliyor.
Özgür birey,demokratik toplum yaratılamamış.
Abd güdümüne girmişiz,borçlandırılmışız,tüketim toplumu haline getirilmişiz.
Türkiye Cumhuriye'ti tasfiye ediliyor,satılıyor.
Gün geçtikçe işimiz zorlaşıyor,elimizi kolumuzu,gözümüzü bağlamışlar.Kurbanlık koyun gibi hem ağlıyoruz,hem gidiyoruz.Dur demenin zamanı gelmişte geçiyor.
Geleceğimiz ellerimizde ne yaparsak veya yapmazsak biz yapacağız.
Geçmişe ağlamak fayda vermez.
Gün bugündür.
Aklı selim tüm yurtseverlerin birlikte mücadelesi gerekmektedir.
Olmak veya olmamak noktasındayız.
Ülkemize sahip çıkmak,birlik ve beraberliğimizi tesis etmek zorundayız.
Sorunlarımızı çözemezsek,çözülürüz.
Saygılar

sargon
09-03-2008, 04:22
sayın evrensel insan,

bu yazınızda gördüğüm şey de batı değerler sistemini nihilizm ile tanımlamanız. Bu doğru bir değerlendirme değil. Evet nihilizm (hiççilik) bir dönem batı dünyasında güçlenen bir akım oldu. Ancak ne Amerikan sistemini ne de tüm batı düşünsel dünyasını bununla eşleştirmek mümkün değil. Kaldı ki bence nihilizm bugün pek de fazla önemsenen bir akım değildir. Nihilizmin bir değerler sistemine inanmamak demektir. Nietzche Tanrı'nın öldüğünü ilan ederek, onunla beraber değerler sisteminin de öldüğünü ve geriye inanılacak birşey kalmadığını ilan ediyordu. Halbuki Turgenyev'in "Babalar ve Oğullar"ını okursanız, orda bile nihilimin nasıl savunmasız kaldığını görebilirsiniz. Aşka da inanmayan kahramanımız gidip körkütük aşık olur ve bu yüzden kendi ile çatışmalar yaşamaya başlar. Nihilizm bir tür yenilmişliğin felsefesidir. İnanacak değer bulamayan yada onları sürekli kaybeden aydının felsefesidir. Ne batı dünyasının ne de Amerikan idealizminin felsefesi olmamıştır. Ayrıca da Nihilizm Marksizm-Leninizmin devamı da değildir. Marksist-Leninistlerin yüzde 90'ı nihilizmin ne olduğunu bile bilmez.

Birey olmak önemli bir sorundur elbette. Batı dünyasında bu sorun hıristiyanlığa karşı verilen mücadele ile gündeme geldi. Tanrısal emirlerin karşısında birey bir hiçti. Aydınlanma ile birey kavramı önem kazanmaya başladı. Bunun için büyük mücadeleler verildi. Doğu dünyasında ise bu mücadele çok daha geriden seyretti. Hiç bir mücadele verilmemiş değil. Ancak doğu devletleri her zaman daha despotik bir yapıda oldular. Batı Avrupa'daki gibi parçalanmış egemenlik alanları yoktu. Büyük devletler ve güçlü otoriteler vardı. Bu yüzden özgürlük düşüncesi, birey düşüncesi, akla değer verme düşüncesi daha geç gelişti. Mustafa Kemal'in devrimleri üstyapı devrimleriydi, doğru. Ama eğer bir Nihilist gibi düşünmezsek eğer bütün bunları bir tek kahramanın ortaya çıkıp gerçekleştirmediğini siz de görüyorsunuzdur. Bu devrimlerin geçmişten gelen temelleri vardı. Yenilik hareketleri Osmanlı'nın son dönemini kaplamıştır. Mustafa Kemal'den önce bir İttihat Terakki hareketi vardı. Osmanlı aydınının kafasında değişiklikler gerektiği son derece netti, sadece bunların nasıl yapılması gerektiği bulanıktı. Mustafa Kemal bunları silahla yaptı.

Mustafa Kemal de, İttihat Terakki de, onlardan önceki Osmanlı aydınlanmacıları da değişikliğin yönünün batı olması gerektiğini düşünüyorlardı. Batı değerler sistemini ne Marksizm'e ne Sosyalizm'e ne de bir başka felsefe akımına indirgediklerini sanmıyorum. Her birinin ayrı eğilimleri olsa da, her biri ayrı yanlarından ele alsa da ortada tek bir felsefe akımına indirgenemeyecek bir düşünsel gelişme süreci olduğunu Osmanlı aydınları da görüyordu. Bence o dönemin aydınları bugünün milliyetçi yada islamcı birçok aydınından bile daha kapsamlı görüyordu batı dünyasını. O dönemde çok sayıda düşünce akımının da Osmanlı'ya girdiğini görüyoruz. Şimdi ise bütün bu insanlığa mal olmuş düşünce akımlarını elinin tersiyel bir tarafa itan bir aydın kesimi var ne yazık ki. Herşeyi adeta bir kumanda merkezinden yönetiliyormuş gibi görüyorlar yada öyle görmek istiyorlar. Sonra da bu merkeze duydukları öfkeyi nerdeyse son iki üç yüzyılın bütün insanlık ürünlerine yansıtıyorlar.

Sizin çizdiğiniz ABD merkezli, dinsel alanda evangelistler, felsefi alanda nihilistlerden oluşan tablo da bence böyle bir tablo. Ancak ne yazık ki bugünün dünyasının da batısının da gerçeğini yansıtmıyor. Bundan dolayı bu temel ve bence yanlış olan değerlendirmelerden yola çıkarak sonuçlar çıkarmanın doğru olmayacağını düşünüyorum.

saygılarımla

evrensel-insan
09-03-2008, 04:41
Saygideger sargon;

Turkiye henuz nihilizmi tanimis bir toplum degildir,siz nihilizmi ve onun bireye verdigi bireyci akilcilik gucunu ve tarihsel temeldeki tum insanlik disi dusunce ve davranislari,bati temelinde takip ederseniz ne demek istedigimi daha iyi anlarsiniz.Nihilizm bireyci akilciligin iflasidir ve bu iflas yuzunden amerikan idealizmi dunyayi ortacagin karanlik temeline guc kullanarak cekmektedir,bunu dogunun vatandas toplumlarini hem mikro ayrimcilik temelinde orgutluyerek-ki bu sorosvari ozgurluktur-ummet veya kole toplumu haline getirmekte batidaki bireyleri de beyinleri dusunmeyen robotlar haline donusturmektedir.Nihilizmin insan ve insanligi yok edici nasil bir canavar oldugunu,umarim Turkiye toplumu yasamaz,ama ben Britanya'da yasayan bir birey olarak bunun cok yakindan yasandigina sahit oluyorum.Bu konu da da simdiki zamanin gecmisi ve gelecegi yazimi okumani oneririm.Eger insani ve onun insanligini dusunce de yasatan ve kalici kilan olacaksak,bunun onundeki engeli ve felsefesini cok iyi algilamak gerekir,isisten gecmeden.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
09-03-2008, 04:54
Saygideger sargon;

Mustafa Kemal ve onun kurtulus savasi ve gerceklerini,bizi 150 yildir yoneten ve yonlendiren bati ballandira ballandira anlatiyor,bize Turkiye de ogretilen Tarih tamamen duygusal ve gercek disidir.Batinin en guzel tarafi tarihe duygusal bakmayip,tarihi carptirici yalanlara bas vurmamasidir.Ben hala Turkiye toplumunun Ataturk konusunun tabusunu yikabildigine inanmadigimdan,bu konuya girmeyecegim,yalniz sana su kadarini soyleyeyim.Lozanin temeli,TC'ni bir osmanli imparatorlugunun devami olarak belirtir ve sana bir soru,neden hicbir bati gucu Istanbul,u savasmadan terketti ve kurtulus savasina Ingilizler,italyanlar-yani dogu daki Fransizlar dan baska- bir bati gucu katilmadi?bu sorular uzerine dusunmeni oneririm,eger bu konu senin icin bir tabu degilse.

Saygilarimla;
evrensel-insan

aydoe
09-03-2008, 05:06
Bugünün dünyası batının gerçeği nedir?
Abd özgürlük ihracatçısı bir ülkemidir?
Irak'ta Kürt devleti mi kurmak yoksa kendine enerji ve su kaynaklarının kontrolünü elinde tutmak için ileri karakolmu kurmaktadır?Aynı zamanda İran'a cephemi oluşturmaktadır.
AB'nin tek taraflı işleyen gümrük birliği ne işimize yaramıştır?
Kanada'da kilit görevlere niye Kanadalılar getirilmektedir?
Batı kendine müslümandır.Çifte standardı vardır.İnsanlık vardır ama batılı ayrıcalıklı insandır,diğerleri ikinci sınıf insandır.
İleri gitmiş ülkeler bir güzel sömürü düzeni kurmuşlar,dünya kaynaklarını kendilerine aktarmaktalar.Kurallarını kendileri koydukları bir oyun oynayıp hep kazanmaktalar.
Bu oyunu oynamak zorunda değiliz.Oyunu bozalım.
Kendi oyunumuzu kuralım.
saygılar

evrensel-insan
09-03-2008, 05:38
Saygideger aydoe;

Iste bunu basarabilmek icin ve bu oyunu bozabilmek icin batinin felsefesini cok iyi algilamak ne yapmak istedeginin bilincine varmak ve ona alternatif insan ve insanlik temelli felsefeyi ortaya atmak ve bunu once her kisinin kendisinde basarmasi ve dusunce ve davranisiyla etrafina sunmasi,ve bunu hicbir odun vermeden kararlilikla yapmasi gerekiyor.

Kurdistan konusu,amerikan idealizminin once kuzey iraki turkiye ye federe bir yapiyla baglamak ve sonra bu federe yapiyi genisleterek,Turkiye'yi ilimli islam cumhuriyeti-Sevr de Turkiye'ye birakilan yer-Kurdistan ve Ermenistan'a bolup Federe devletler Birligini ya da cumhuriyetini kurmak,SSCB ve Yugoslavyanin nasil sorosvari ozgurluk temelinde parcalandigini hatirliyalim.Cunku sonucta bir ulkeyi ne kadar bolersen,yonetmek o kadar kolay olur.

Sygilarimla;
evrensel-insan

sargon
09-03-2008, 14:31
sayın evrensel insan,

ben soruma ikna edici bir cevap alamadımç Söylediğim şey şuydu: Nihilizmi batının düşünsel, felsefi değerlerini ifade eden bir akım olarak ortaya koyuyorsunuz. Buna dayanarak da oluşturduğunuz bu değerler sistemini eleştiriye tabi tutuyorsunuz. Ben diyorum ki, nihilizm batı değerler sisteminin ifadesi falan değildir. Sadece düşünce akımlarından biridir. Yani varoluşçuluk gibi, materyalizm gibi, pozitivizm gibi, hazcılık gibi, post-modernizm gibi, daha sayamayacağımız yüzlerce akımdan biridir. Bunlardan hangisi batı değerler sistemini tek başına açıklar ki. Hiçbiri. Belki 19. yüzyıl Avrupası için pozitivizmi ele alabilirdiniz. O diğerlerine göre çok daha güçlü idi. Halbuki 20. ve 21. yüzyıl için bunların hiçbiri tek başına bir açıklama değeri oluşturmaz. Teoriniz bu noktadan kalktığınız için yanlış diyorum.

Bu yanlış olan teorik tespitin üstünden siyasal düzleme geçiyorsunuz ve nihilizmin canavarlığını, nasıl bir tahlike olduğunu, batının doğuyu nasıl bu felsefi temelde parçalayıp yoketmeye çalıştığını anlatmaya çalışıyorsunuz. Henüz ispat edemediğiniz bir şeyin üstüne bir başka ispat edemeyeceğiniz şey daha kurmaya çalışıyorsunuz. Batı doğuyu parçalamak, yok etmek istiyor. Bakın işte SSCB'yi parçaladılar, Yugoslavya'yı parçaladılar, Irak'ı parçalamak istiyorlar, bizi de parçalayacaklar vb. Siyasal düzlemdeki bu parçalanmaların nedeni size göre ABD yada AB oluyor. Halbuki bu parçalanmaların altında hangi dinamiklerin yattığını görmüyorsunuz. SSCB de, Yugoslavya da kendi iç dinamiklerinden dolayı parçalandı. Ne yazık ki sizin açıklamanızla bağdaşmayan bir gerçeklik vardır. Bu sürecin ne batı felsefesiyle ne de nihilizmle bir alakası vardır. Olsa olsa milliyetçi yada baskıcı rejimlerin iflası denebilir buna. Bu tür rejimlerin parçalanmaya yol açtığını tarih bize gösterir. Dış dinamikler, yani ABD, AB falan burda ikincil üçüncül önemdedir.

Bir düşünce sistemi parçaları birbiriyle uyumlu ve açıklayıcı değerlere sahip olursa ayakta kalabilir ve eleştirilere direnebilir. Açıkçası kurduğunuz sistemin parçaları bana çok uyumsuz ve eklektik göründü. Çok sayıda ispatlanmamış, sadece varsayım ve hatta önyargı düzeyindeki argümanı birleştiriyorsunuz. Bundan derli toplu, bütünlüklü bir düşünce sistemi çıkarmanız neredeyse imkansız.

metalheart
09-03-2008, 14:43
Ben hala Turkiye toplumunun Ataturk konusunun tabusunu yikabildigine inanmadigimdan,bu konuya girmeyecegim,yalniz sana su kadarini soyleyeyim.Lozanin temeli,TC'ni bir osmanli imparatorlugunun devami olarak belirtir ve sana bir soru,neden hicbir bati gucu Istanbul,u savasmadan terketti ve kurtulus savasina Ingilizler,italyanlar-yani dogu daki Fransizlar dan baska- bir bati gucu katilmadi?bu sorular uzerine dusunmeni oneririm,eger bu konu senin icin bir tabu degilse.
evrensel insan...

siz neden ingiltere'de yaşıyorsunuz??
sargon'a sorduğunuz sorunun cevabını siz verin biz de öğrenelim..

sargon
09-03-2008, 15:24
sevgili evrensel insan,

Atatürk konusu tüm Türkiye'de bir tabu olduğu sitemizde de bu tabunun elbette etkileri oluyor. Bu etkiden tüm ülke bir günde kurtulamaz tabii ki. Yine de bu konuyu tartışmaya en yakın yerlerden biri olduğumuzu düşünüyorum. Kaldı ki ne Atatürk ne de devrimleri benim için hiçbir zaman birer tabu olmadı. Kimi zaman Atatürk'ü de kıyasıya eleştirmişimdir.

Lozan'la ilgili sorunuza gelirsem. Evet, genç Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı'nın borçlarını devralıp, onun devamı olduğunu kabul etmiştir. Kaldı ki bütün devlet sistemi, kanunlar, bayrağına varana kadar sistemin tamamı Osmanlı'dan devralınmıştır. Kurtuluş savaşı dünyanın görüp göreceği en büyük savaş gibi anlatılır hep. Emperyalizme karşı ilk kurtuluş savaşı diye övünülür. Ama bence bunlar gerçeği ifade etmez. Türkiye'de emperyalizme karşı kurtuluş savaşı daha başlamadan önce Rusya emperyalizme karşı çok daha büyük bir savaş vermişti. Yanıbaşımızda yaşanan bu savaş bütün Anadolu'yu da etkilemişti. Ayrıca tüm Kurtuluş savaşında ölen asker sayısı ortalama bir meydan savaşında ölen asker sayısından bile azdır. Sanırım 11.000 civarında asker ölüyor. Son 25 yılda PKK ile savaşta ölen asker sayısının 7.000 civarında olduğunu, Çanakkale savaşında ölen asker sayısının 200.000 civarında olduğunu düşünürsek 11.000 rakamı emperyalizme karşı savaşın boyutlarını anlayabiliriz. Bir başka örnek olsun, Cezayir Kurtuluş savaşında sadece bir günde 45.000 Cezayir'li, bütün Kurtuluş savaşı boyunca 2 milyona yakın insan ölmüştür. Yada PKK ile savaşta ölen PKK'lı sayısı 30.000'den fazladır. Bu savaşı bir Kürt kurtuluş savaşı olarak düşünen PKK'lı açısından bakmaya çalışırsak durumu sanırım daha iyi anlayabiliriz. Dünyanın ilk ve en şanlı kurtuluş savaşını verdiğimiz iddiası bence tamamen bir efsanedir. Milliyetçi bilincini yaratabilmek böyle efsaneler gerekiyordu ve kuruldu. Bunlar da savaştan sonraki yılların ürünüdür.

Yerel Türk ve Kürt direniş güçlerinin Fransızlara karşı direnişleri dışında asıl savaş Yunan ordusu ile olmuştur. Ölen 11.000 asker bu savaşlarda ölmüştür. Sorunuz sanırım neden İngizler çekilme kararı aldı, Fransa ve İtalya buna uyduğu halde, Yunanistan buna uymadı. Bu konuda çeşitli iddialar var. Örneğin şimdi keskin Kemalist olan, gerçekte her zaman Enver Paşacı olduğunu düşündüğüm, geçmişte ise kendini sosyalist olarak tanımlayan Yalçın Küçük'ün bu soruya cevabı Mustafa Kemal'in İngilizlerle anlaşmış olduğu, daha Kurtuluş savaşı sırasında işbirliğinin sürdüğü ve Türk ordusunun Yunan ordusunu hezimete uğratmasının hemen ertesinde ilk anlaşmanın İngilizlere ve Ruslarla yapılmış olduğu şeklindedir. Hatta olayın dramatik sahnelerini de kitaplarında sık sık anlatır. İçki masasında Mustafa Kemal'in nasıl İngiliz büyükelçisinin kulağına fısıldadığını, samimiyetlerini falan anlatır. Gerçekten de Mustafa Kemal Yunan ordusunu destekleyen İngilizlerle masaya oturmakta ve anlaşmakta bir beis görmemiştir. Bunda hiç bir gariplik yoktur aslında. Rusya da daha Alman ve İngiliz orduları ülke topraklarının içinde iken ve savaş sürerken batı devletlerine anlaşmalar götürüyordu.

Sorun Mustafa Kemal'in neden anlaştığı değil, İngilizlerin neden çekildiğidir. Bana kalırsa buna cevap verebilmek için Avrupa'nın oyıllardaki durumuna bakmak gerekir. Asıl cevap burdadır. Birinci dünya savaşı 1918'de bitmişti ama sorunlar bitmemişti. Avrupa içten içe çalkalanıyordu. Almanya'da sosyalist bir ayaklanma güçlükle ve büyük kanla bastırıldı. Macaristan'daki devrim de aynı şekilde ulsularası ordularla bastırıldı. Rusya'da hala süren bir iç savaş ve batı ülkelerine giderek yayılan ayaklanmalar vardı. Ayrıca İngiltere, o üzerinde güneş batmayan imparatorluk gücünü kaybetmeye başlamış, savaş onu da güçten düşürmüştü. Zaten savaşın bitiminden ikinci savaşın başlangıcına kadar olan sürede artık eski dünya egemenliğini koruyamayacak ve hekimiyeti ABD'ye devretmek zorunda kalacaktır. Bu dönem İngiltere'nin eski gücünü kaybettiği ve bu yüzden siyasi otoriteyi sağlamakta zorlandığı zamanlar olacaktır. Nitekim emperyalist devletlerin aralarında 4 yıl boyunca süren savaş karşılıklı güçleri zayıflatmış ve emperyalist baskıların eçici bir süreliğine de olsa azalmasını sağlamıştı. Bu göreli hakimiyet boşluğu döneminde arka arkaya yaşanan ekonomil krizler de önemli bir etkendir. İşte tam bu dönemde genç Türkiye Cumhuriyeti bağımsız bir devlet olarak kurulmuş ve dönemin yapısından dolayı da oldukça bağımsız görünümlü bir ekonomik ve siyasal gelişme süreci yaşamıştır. İkinci dünya savaşının bitimine kadar sürecek olan bu göreli bağımsız dönem aslında Türkiye'deki devlet bürokrasisinin bağımsız karakterinden değil, dünyada emperyalist bağımlılığı perçinleyecek bir otoritenin olmamasından kaynaklıdır.

Elbette İngiltere'nin kararında kurtuluş savaşının başındaki kadroların özellikleri bir rol oynamıştır. Eğer önderlik bir burjuva cumhuriyeti isteyen kadrolarda değil de bolşevik yanlılarının elinde olsaydı İngiltere aynı tutumu alabilir miydi? Muhtemelen almayacaktı. Türkiye'de bir bolşevik devrimi bir dünya egemeni için Rusya'dan sonra bir başka darbe olurdu. Mustafa Kemal ve kadrosu bu açıdan İngilizlerin biraz daha rahat davranmalarını sağlamış olabilir. Ancak bütün bunları birer komplo imiş, Mustafa Kemal İngiliz işbirlikçisiymiş şeklinde açıklamaya çalışmak son derece basit bir çaba olur. Görüldüğü gibi hiçbir süreç böyle komplo teorileriyle açıklanacak kadar basit değildir. Bugün de birtakım teorisyenler kolayından emperyalizmin içbirlikçileri olan güçler falan oluştururlar. Bu teoriler nefret almak içindir. İnsanlar öfkelerini bir yerlere yöneltmek istediklerinde en kolay gidecekleri yer nefret içeren böyle ideolojik teorik eskizlerdir. Hiçbir teorik sağlamlığı olmasa da, tamamen kesme yapıştırma olsa da, öfkeyi bir yerlere akıtma aracı olarak bir süreliğine etkili olabilirler. Ama uzun vadede insanlığın "vicdanında" yargılanırlar.

metalheart
09-03-2008, 15:52
Ayrıca tüm Kurtuluş savaşında ölen asker sayısı ortalama bir meydan savaşında ölen asker sayısından bile azdır. Sanırım 11.000 civarında asker ölüyor. Son 25 yılda PKK ile savaşta ölen asker sayısının 7.000 civarında olduğunu, Çanakkale savaşında ölen asker sayısının 200.000 civarında olduğunu düşünürsek 11.000 rakamı emperyalizme karşı savaşın boyutlarını anlayabiliriz. Bir başka örnek olsun, Cezayir Kurtuluş savaşında sadece bir günde 45.000 Cezayir'li, bütün Kurtuluş savaşı boyunca 2 milyona yakın insan ölmüştür. Yada PKK ile savaşta ölen PKK'lı sayısı 30.000'den fazladır. Bu savaşı bir Kürt kurtuluş savaşı olarak düşünen PKK'lı açısından bakmaya çalışırsak durumu sanırım daha iyi anlayabiliriz. Dünyanın ilk ve en şanlı kurtuluş savaşını verdiğimiz iddiası bence tamamen bir efsanedir. Milliyetçi bilincini yaratabilmek böyle efsaneler gerekiyordu ve kuruldu. Bunlar da savaştan sonraki yılların ürünüdür.
sargon..

8 milyon kişi ölseydi o zaman büyük bir zafer olurdu herhalde...
hem hümanizden bahsedip hem ölü sayısı ile zaferleri ölçmek enteresan bir ilişki...

pkk *nın ölüsünün fazla olması da kurtuluş şavaşından daha büyük bir zafer olarak ta algılanılabilir haklısın....!!!nede olsa pkk da kurtuluş şavaşı veriyor değil mi?

sargon
09-03-2008, 16:20
Savaşların şiddeti elbette kayıplarla ölçülür. Başka bir ölçümüz yok ne yazık ki. Ölü sayısının çokluğu yada azlığı haklılık yada haksızlık anlamına gelmez. Benim söylediğim şey anlaşılmadı sanırım. Sorun Türk ulusal kurtuluş savaşının haklılığı yada haksızlığı değildir. O yıllarda yaşamış olsaydım ve ülkem başka bir güç tarafından işgal edilmiş olsaydı ben de elime silah alıp o savaşa katılırdım. Zaten dönemin bütün sosyalist, milliyetçi ve islamcı akımları bu savaşa destek vermişler ve katılmak için Anadolu'ya koşmuşlardı. Bir kısmı kabul edilmediler, katılmalarına Mustafa Kemal izin vermedi, ama nasıl baktıkları açıktır.

Sorun haklılık veya haksızlık değil demiştim. Peki sorun ne? Sorun daha sonra bu savaşın birtakım milliyetçi yada islamcı akımlara payanda yapılmaya çalışılmasıdır. Bu zaferin abartılıp bir tabuya çevrilip kendi ideolojik anlayışlarına destek olarak kullanılmaya çalışılması, bunu üzerinden bir tür diktatörlük sistemi inşa edilmesidir. Bunun sağlanabilmesi için zaferin abartılması ve hatta bütün bir tarihin bu sürece indirgenmesi gerekiyordu. Birinci dünya savaşının bir parçası olan Çanakkale Savaşı bile sanki Kurtuluş Savaşının bir parçası gibi gösterilmeye çalışılır. Amaç milli şuur yaratmak olduğu için gerçeklik dışı bir tarih yazımı sözkonusudur. Her ideolojik akım gerçekliği işine geldiği gibi bir miktar çarpıtır. 1930'larda da bu yapılmıştır. Bu dönem adeta bir çılgınlık dönemidir. Nerdeyse bütün dünyanın Türk olduğunu ilan edecek kadar aşırıya kaçmış olan Güneş-Dil Teorisi gibi akılalmaz şeyler resmi ideoloji haline bile getirilmeye çalışılmıştır.

Tarihe soğukkanlı bakışı hala sağlayamadığımız için, hala bu abartılı tarih bakışını bir çözüm gibi gördüğümüz için ilerleme şansını da elimizin tersiyle itmiş oluyoruz. Halbuki gelişme ve sorunlardan çıkış yolu ancak gerçekliğin doğru algısıyla başlayabilir.

metalheart
09-03-2008, 16:56
savaşın şiddeti değil zaferin büyüklüğü tartışma konusu...

tarihte yanlış yapmayan var mıdır?
varsa *bugün düzeltin...1920 'lere dönüp daha iyisini yapabilecek varsa buyursun..
ne yapmalı 80 sene sonra Atatürk 'ü yerden yere vurarak mı aşacağız bütün sorunları??
ne yapmasını beklerdiniz ??
600 sene osmanlı boyunduruğu altında bokunla oynamış savaştan çıkmış millete ne deseydi??
siz işe yaramaz bir milletsiniz mi??

bugünün şartlarıyla geçmişi karşılaştırmamak gerek.

evrensel-insan
09-03-2008, 23:02
Saygideger arkadaslar;

En azindan bu konularin tartismaya acilabilmesi ve duygusalligin verdigi kisisel atisma-satasma temeline donusmemesi beni fazlasiyla sevindirdi.

Bence herseyi zamana birakalim ve zamanla yazilacak yazilardan neyin ne oldugu daha iyi algilanacak ve anlasilacak,tabi duygusal bakilmadigi surece.Cunku sonucta tarih ve tarihsel donemde olusan her olay ve gelisme,birbirine bagli ve birbirinden etkilenmektedir.

Amerikan idealizmi,ABD yi degil,bir felsefeyi belirten bir terimdir.Bu felsefenin bir amaci ve erismek istedigi bir hedef vardir,bunun ideoloji kanadi bilinen soros sivil toplum orgutlenme ve egitim-ogretim kanadidir.

Dinler arasi dialog temelli evengalizm de bunlarin dini siyaset ve politikasidir.Nietze ve nihilizmin ne oldugu degil,nasil algilanip uygulandigi onemlidir.

Tarih nihilist uygulayicilarin neler yapabilecegini ve insan ve insanlik degerlerini nasil yok ettigini,Hitler,mussolini ve Stalin orneklerinde gostermistir.Ayrica 19. yuzyildaki,hak,huku,adalet v.s. terimleri ve uygulamalarinin nasil guc le el degistirdigi ise ,Afganistan,Irak,Filistin v.s. olaylarinda acikca gorulmektedir.

Birlesmis milletler ve NATO nun nasil bir oyuncak haline getirildigi ve bu guc temelinde kullanildigi da ortadadir.Ayrica SSCB'ni parcalamak icin tarih sahnesine tanitilan ayni felsefe kokenli teror ve bunun nasil sirf musluman agirlikli ulkelere bir saldiri amaci olarak kullanilabilecegi de ayni felsefenin kendini kendi terorune vurdurmasiyla(ikiz kuleler-9/11) ve 1980'lerde ulkemize yonelik PKK nin tarih sahnesine cikisiyla, ve yine bu felsefenin su anda ki Iran politikasi ve bunun nedenlerini de goz onune alirsaniz,o zaman bu felsefeyi,icerigini,temelini ve amacini cok daha iyi algilar ve insan ve insanligin onundeki en buyuk engel oldugunu gorebilirsiniz.

Nihilizmin gosterdigi en buyuk gosterge bireyci(bireysel degil) akilciligin artik iflas ettigi ve hem kendini hem de dunyayi tarihsel nasil bir geri cekise goturdugu(ortacag devrinin guc yapisina) ortadadir.Aslinda bekleyip gorelim diyecegim,ama bunu diyemem cunku tarih bizim aleyhimize isliyor ve zaten karsi konulmak icin yeteri kadar gec kalinmistir.Benim onerim dunya olaylarini bir resim olarak takip edip bu resmin tum parcalarini bulmak bence en sagliklisi.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
18-03-2008, 16:27
Saygideger metalheart;

Ataturk'un ne yaptigi,ne yapmak istedigi ve ne yapmasi gerektigi butun bunlar tartisilabilir.Ustelik yine dedigin gibi butun bunlar 1920'lerde olmustur.

Osmanli'yi goz onune getirelim.En buyuk ozelligi milliyetci bir yanasim yapisi yoktu.Cunku ulkesi her turlu milli-dini kokensel yapiya sahipti.

Neden Ataturk bu yapiyi korumadi da,herkesi Turk altinda birlestirmek istedi?

Bu mozaik yapiyi koruyacak-hicbir milli kokeni one cikarmayacak-bir yanasim neden gostermedi?

Cunku bana gore bu topraklarda yasayanlara nasil islamin saman (soyut tanri) yapisi uymazsa;(ki bunu tarihsel tmelde eski turk beylerinin nasil zorla ve acili olarak musluman olma sureci yasadigini biliyoruz ve osmanlilardaki devsirme yapisini).

Iste Ataturk te,Turklestirme politikasiyla ayni aciyi Turkiye'ye yasatmaktadir(Turkiye'de yasayan ve kendini baska milli kokensel goren gruplar,kurtler,ermeniler,PKK,Asala v.s.).Bunu siz milliyetci acidan yanasip,boyle goremeyebilirsiniz ve ben gorusunuze saygi duyarim.

Ayrica,Lenin'in yaptigi silah destegiyle Kurtulus Savasini veren Ataturk;acaba neden Sosyalizme sicak bakmamis,ustelik Mustafa suphi'lere suikast duzenletmistir?

Istanbul'u her turlu elinde tutan bati gucleri,neden savasmadan Istanbul'u terketmislerdir.Daha dogrusu,kurtulus savasi boyunca neden Kuvay-i Milliye Yunanlilar disinda baska bir bati asker gucuyle savasmamistir?(Fransizlara karsi guney-dogu da verilen savasin temeli asiret ve halkinin savasidir).

Turkiye'nin icinde bulundugu her turlu sorunu cozebilmek icin,sorunun nereden basladigini bilmek ve bulmak-en azindan sorunun tesbiti acisindan-cok onemlidir.

Batiya olan bagimlilik-sizce ne zaman baslamistir?.Eger Osmanli doneminde baslamissa;Ataturk'le kesintiye'mi ugratilmis-sonra yeniden baslamis-yoksa devamedemigelmistir?

Bence Turkiye toplumunun ve toplum yapisina uymayan iki ana sorunu vardir.Muslumanlastirma ve Turklestirme.

Her turlu milli-dini kokensel yapiyi bagrinda barindiran bir cografyada yasayanlari-ustelik asirlardir- bir tek milli ve dini kokensel yapiya indirgeme cabasi-ustelik zorla ve diktatorluk,korku ve suru psikolojisiyle-beyhudedir ve hicbir zaman gerceklesemeyecektir.

O yuzden ben osmanli torunuyum ve anadolu cocuguyum.Her turlu milli-dini kokensel farkliliga saygi duyarim ve ayrim yapmam,hicbirinide kendime mal etmem.Bu farkliligi farksizlastirma savasi vermem.Farklarin zenginligi ve cesitliliginin verdigi birikim ve tecrubeyle dusunur ve davranirim.

Saygilarimla;
evrensel-insan


Orijinalini görmek için tıklayınız : Kimlik bireyin tanıtım ozelliği mi yoksa problem mi?

evrensel-insan
10-03-2008, 00:03
Saygideger arkadaslar:

Eger kimlik konusuna birey hak ve ozgurlukleri ve bir bireyin kendisini tanitim araclarindan biri ve saygi temel ve cercevesinde bakarsak,kimlik bir sorun degil,sadece bireyin kendini ifadesindeki sahiplendigi ana basliklardan biri olur.

Hele hele osmanli varisi Turkiye topraklarindaki mozagigi goz onune alirsak,kimin kim oldugu sadece o bireyi baglar, baska bir bireyi baglamaz ve bireyin hassas noktalarindan biri oldugu icinde ne bir elestiri nede yorum kabul etmez.

Dolayisiyle bireyi birey yapan ana noktalar (milliyet,din,inanc v.s. ve bunlarin getirdigi sosyal yasam ve bireysel iliskiler v.s.) tartisilamaz.

Tartisilmasi o bireyin kisiligine bir satasma anlamina gelir.

Sadece bireyler birbirlerini bu hassas konuda saygi temelinde algilamali biribirlerinin hak ve ozgurlukler alanina mudahele etmemelidir.

Onemli olan o ulkenin bu mozaik temelindeki birligi,butunlugu ve uniter yapisidir.

Iste boyle bir toplumda bireyler bu uniter yapiya yapilacak her hangi bir saldirida kendi kimliksel yapilarini unutur ve el ele vererek yekvucut bir butun halinde ortak yurtlari vatanlarini korurlar ve kollarlar.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
10-03-2008, 00:41
Saygideger arkadaslar;

12 Eylul gencliginden bu yana neredeyse 30 yil gecti ve o zamanin gencleri bugun orta yaslarda.

Aslinda 12 Eylul Turkiye tarihinde bir donum noktasidir.O gunun vatandasi olan gencler-ki bunlar herseyi vatan ve millet icin yapiyorlardi.

Dunyada evrensel temelde 20inci yuzyilin ortalarina cikan birey ve birey le ilgili felsefi ve dusuncesel acilimlardan,o genclikte etkilendi.

Birey felsefesinin,korku felsefesinin yarattigi vatandas felsefesinden farki,bireyin once vatan,millet degil,kendini dusunmesidir.Yani benim,nasil bir yasamim var,yeteri kadar para kazanabiliyormuym,once kendimi kurtarayim,once kendi hayatimi duzene sokayim,mutlu bir yasamim olsun v.s gibi sorular one cikti.

Iste Turkiye tarihinde vatandastan bireye gecis boyle basladi.Vatandasin birinci vazifesi;Turk istiklalini,Turk Cumhuriyetini,ilelebet korumak ve muhafaza etmekti.Bireyin gorevi ise tamamen kisisel ve kendine yonelik

Aslinda sorun bilincsizce gelen bu tarihi degisikligin bugunun genclerine nasil yansidigi.Iste burda cok onemli bir sorun var.O da o siralar doganlarin bugun vatandas olmakla-birey olmak arasinda sikisip kalmasi ve vatan mi,ben mi ye her iki tarafada yonelik cevap bulamamasi.

Umarim bu sorun tarihsel olarak cabuk asilir ve bilincli birey olanlar bu gencleri sikisikliktan kurtarir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

dilaver
10-03-2008, 01:29
sayın evrensel-insan

* aslında Peker forumdaşımızın da dedigi gibi çok fazla başlık açmanıza gerk yok. Açtıgınız başlıklar zaten bir kaç noktada aynı konuları içeriyor. Amacınız şayet tartışma ise konuları bu başlıklar altında kalarak degerlendirmekte fayda var diye düşünüyorum. şöyle demişsiniz :

* *Aslinda 12 Eylul Turkiye tarihinde bir donum noktasidir.O gunun vatandasi olan gencler-ki bunlar herseyi vatan ve millet icin yapiyorlardi.

* *Şimdi 76 dan beri İngilterede iseniz havalar sizn gördügünüz ya da duydugunuz gibi degildi demek isterim. O dönemi aktif olarak yaşayan bir kişi olarak o dönemin sol kesimi içerisinde olan vatandaşlarının tek derdi biz olmak idi. Ne vatan diye bir dertleri var dı ne de millet diye. Ama halk diye bir sorunları vardı . Devrim diye bir sorunları vardı, toplumsallaşma diye bir sorunları vardı. Bu bilgileri nasıl edindiniz bilmiyorum ama tamamen yanlış bilgiler.

* * O dönemde insanlar ben i aşmış biz olmuşlardı. Fatsa ve Terzi Fikri Sönmez olayı buna delildir. Herhalde Pante daha iyi aktarır bu konuyu. Ama hiç bilmediginiz, hiç yaşamadıgınız bir dönem hakkında öznel varsayımlar yapıp bunun üzerine öznel teoriler kurmak ve bunu da genel ile bagdaştırmak ne derece dogrudur bilemiyorum.

* * Yazınızın başlangıcı bu olunca ve temel eksik teori ve yanlış bilgilenme üzerine oturunca gerisini de degerlendirmeye gerek yok sanıyorum.

* *saygılarımla

evrensel-insan
10-03-2008, 02:08
Saygideger dilaver;

Verilen cevaplardan algiladigim tek sey,yazilarimi duygusal degerlendirme ve verdigim resmi gorememe,bir daha yaziyorum,bunlar benim kisisel goruslerim degil,ulkenin resmi ve farkindaysaniz ben hicbir yazimi duygusal yazmiyor ve kimseye bu temelde cevap vermiyorum.

Ben,felsefemin disaridan bakis acisiyla bir sentez-analiz yapiyorum,sadece, ustelik halk, vatan ve milletten ayri degerlendirilemez,halk icin yapiyorlardi da o halka nasil bir vatan sunacaklardi millet anlayislari neydi?Ben bu konuda "gunumuz aydinlari"diye bir yazi yazdim ve aydinlarin olaya nasil baktiginin resmini verdim.

Aslinda terimler ve icerikleri ni anlatabilmek ve algilayabilmek her kisi icin gorecelidir.Belki size gore vatandas la birey aynidir ama bana gore degildir

Inan bir seyi iyi gorup analiz-sentez yapmak istiyorsan ancak disardan bakarsan bunu basarabilirsin.Olayin icinden taraf olarak bakinldiginda resim gorunmez sadece tarafin bakisiyla resim verilir.

Ben hicbir olgunun icinden ve tarafindan olaya bakmiyorum,sadece NOTR olarak olayin kendisini ortaya koyuyorum.Benim verdigim resim bu ve bu resim benim dusunceme ait ne bir kimsenin kabul etmesi yada reddetmesi icin vermiyorum.Ayrica bu "cok fazla baslik acma"konusunu da algilamis degilim,benden once yeteri kadar baslik acilmisti da benim actiklarim mi cok oldu,yoksa teknik acidan sitenin bir kapasitesi varda onun dolup yer kalmamasi mi soz konusu,yoksa bu kadar cok yazi yazmayin mesajimi bu,bu konuda ki rahatsizligi algilamis degilim.Aciklarsaniz sevinirim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
10-03-2008, 02:36
Saygideger arkadaslar;

Kisilik, fiziksel anlamda insan (dusunce ve davranista degil) diye adlandirdigimiz canlinin dusunsel,davranissal ozelliklerinin(ki bu bilinclendikce,bilgilendikce,dusunce urettikce degisir) toplamidir.Yalniz bu kisilik dusun duzeyinin gelismislik derecesine gore degisir.

Vatandas kisiligi;Hic bir zaman kendini dusunmeyen kisiliktir.Onun icin ailesi,cevresi,toplumu,milleti ve inandigi dunya gorusu once gelir.Ben ve bencillik gizlidir.

Bireysel kisilik;Her seyden once kendi,dusuncesi,davranisi,kazanci,iliskileri,v.s. yani kendi ve yasam baglari gelir.Ben on plandadir ya bireysellik ya bireycilik one cikar.

Bireyci kisilik;En tehlikeli kisilik cesididir.Hep benim dusundugum,yaptigim,davrandigim dogru,iyi,guzel diye dusunur.Guclu oldugunu hissederek kendi cikari icin herkesi,kirar,uzer,asagilar,sanki bu dunyada sadece kendisi vardir ve diger herkes onun iyiligi,mutlulugu icin yasar.(Bu konuda benim bireyci akilciligin nasil dunyayi tarihsel olarak geriye cektigi ve amerikan idealizminin kokenini meydana getiren bu akimin nasil hak,hukuk v.s. yerine gucu koydugunu ve guce taptigini detayli anlatan yazilarim var)Bireyci kisilik ben ozunun akil temelinde ki iflasidir o yuzden tarihi geriye dondurmektedir.Yaraticisi nihilizm denilen bir felsefedir(Bu konuyla da ilgili acklayici, tarihsel,felsefi yazilarim var).

Bireysel kisilik;BIREY TEMELINDE KENDI HAK VE OZGURLUKLERINI KANUN ONUNDE BU KONUDA ODUN VERMEDEN SAVUNAN BIREYDIR.ONUN HAK VE OZGURLUKLERINDEN ODUN VERMEK CANIYLA ESDEGERDIR.

Aydin birey kisiligi:Bireysel kisilik gibi hak ve ozgurluklerinden odun vermesi caniyla esdegerdir.Farki;aydin oldugu icin kendi ozgurlugunun baska bireyin hakki basladigi yerde bittigini bilir diger bireylerin hak ve ozgurluklerine saygi gosterir bireylerle kisisel atisma ve satasmaya girmez aksine onlara bireysel hak ve ozgurluklerini daha iyi savunsun diye yardimci olur.Sadece kendini dusunmez,diger bireyleri ,vatandasini,ulusunu,milli beraberligi,dunyayi insani ve insanligi dusunur ve bu konuda hic bencil dusunup davranmaz.Cunku onun icin insan olma,insan kalma ve insanlik onemlidir.Dusunce de olmasi gereken ve bunu davranisa yansitabilen insani olusturmayi amaclar.Kendi,ve herkesin aydinlik gelecegi icin.

Saygilarimla;
evrensel-insan

vgm.1
10-03-2008, 02:38
"Ayrica bu "cok fazla baslik acma"konusunu da algilamis degilim,benden once yeteri kadar baslik acilmisti da benim actiklarim mi cok oldu,yoksa teknik acidan sitenin bir kapasitesi varda onun dolup yer kalmamasi mi soz konusu,yoksa bu kadar cok yazi yazmayin mesajimi bu,bu konuda ki rahatsizligi algilamis degilim.Aciklarsaniz sevinirim. " evrensel-insan

Rahatsızlık sözkonusu değil, şöyleki açtığınız başlıklara karşı görüş ve yakın görüşlerin belirtilmesi için zaman gerekli. Her açtığınız konu da genel-geçer konular değil. Yanıtlar gelmeliki başlığınız enine boyuna tartışılsın. Bu nedenle.

Bir diğer nedende aynı konulara haiz başlıklar varken aynısından bir tane daha açmak çok anlamlı olmayabilir. Başlık çokluğuda bir sürü iyi yazının okunmamasına neden olabiliyor. Ki bu sizin yazılarınız içinde geçerli. Yaklaşık 30kişinin 10 tane başlık açtığını düşünün 5günde 1500 başlık eder, kimse neye ilgi göstereceğini kestiremez, hepsinide okuyamaz zaten.3 aydaki sonucu düşünmek bile korkunç. Yani tamamen pratik nedenler.

Selamlar

evrensel-insan
10-03-2008, 03:01
Saygideger Peker;

Eger sitedeki tum basliklari tarayip,yazima uygun basligi bulup,yazilarimi o basliga yazmami oneriyorsan,denerim.Aslin da bana gore ana basliklar yetersiz ve gordugum kadariyla ana basliga uymadan acilmis basliklar da var.

Hem butun yazilarin,hemen okunmasi gibi bir zorunluk oldugunu zannetmiyorum.Zaten tahminim,uyeler kendilerince ilgi-etki-onem temelinde ki basliklari okuyor ve gerekirse cevap veriyorlardir.Bence cogu baslik tamamen dusunceye yonelik,dunya ve Turkiye,nin icinde bulundugu ve somut yasami ilgilendiren ve bunlarin sorunlarina,cozumlerine yonelik oneri ve fikir alis-verisi yapilacak basliklar pek yok(Tabi siteyi pek taramadim,belki cok eski tarihli yazilar bu basliklara aittir)

Ayrica yazacak bir konusu olan oturur yazar kimsenin gunde 10 yazi yazdigi pek gorulmemis.Benim acimdan konular hem acil,hem de yogun,ama sizin boyle bir endiseniz varsa-mesala bir uyenin bilmem ne kadardan fazla baslik acmasi yasaktir diye bir madde konabilir,veya bir acilmis basliga bilmem nekadardan fazla cevap vermek yasaktir v.s. gibi.Bilmiyorum boyle bir kisitlama varmi?

Saygilarimla;
evrensel-insan

ozgur_beyin
10-03-2008, 07:17
sevgili ,evren insan, size önerilen şu.
açtığınız başlıkta benzer konular işliyorsunuz. bu yüzden açtığınız herhangi bir başlığa yazmaya devam edin.
yeni başlık açmaktansa

benzer konulara yeni başlık açmaya ''forum kirliliğii'' diye tabir ediyorlar.umarım açık olmuştur.
istediğiniz kadar yazmanız için önleyici bir kuralımız yok

.
yalnız anlamadığım şey *'' acil'' olan ne? çok hızlı ve biteviye yazdığınızda başlayamaya hazır bir nükleer
savaşımı durduracaksınız?
yazdıklarınız biraz psikolojik tahlillere ,birazda bilinen , ''emperyalizme ''karşı oluşturulan magazinel hükümlerdir

mhmd
10-03-2008, 09:59
Biz biraz konuya gireceğiz.

"Onemli olan o ulkenin bu mozaik temelindeki birligi,butunlugu ve uniter yapisidir." diye bir görüş sunmuşsunuz.
Üstelik bu görüşünüzü "bunlar benim kisisel goruslerim degil,ulkenin resmi" önermesi ile genellemişsiniz.
Ancak aynı yazınızda bir de temellendirmede bulunarak "Hele hele osmanli varisi Turkiye topraklarindaki mozagigi goz onune alirsak" diye de belirtmişsiniz.

Sn. evrensel-insan,

Amacım görüşlerinize destek ya da itiraz noktasında değildir. Yazınızın bütünü içinde birden fazla tezat gördüğümüzdendir.

1. Herhangi bir yerden direkt alıntı yapmadığınız ve bunu da belirtmediğiniz süre içinde yazdığınız her harf sizin öz ve öz görüşlerinizdir. Bu yüzden yazdıklarınız bir yerlerin resmi dahi olsa, fırçası sizin elinizde olduğu sürece o resmin yorumculuğundan kurtulamazsınız.

2. Osmanlı geçmişini temelini aldığınız yazıda, üniter yapıdan bahsediyorsunuz. Üstelik kişiliklerin her türlü farklılıklarını savunup bir de mozaik diyerek.
Üniter yapı idarenin bütünlüğü anlamına gelir. 1982 Anayasasının 123. maddesinde yer alan ve "idare kuruluş ve görevleri ile bir bütündür ve kanunla düzenlenir" biçiminde açıkça tanımlanmış, temel bir kamu yönetimi kuruluş ve işleyiş ilkesi olduğu ve dahi uygulanacağı belirlenmiştir. Oysa ki, Osmanlı idare yapısı wikipedia da;

"Osmanlı eyaletlere ayrılmıştı.Bu eyaletlerin başına da birer vali atanırdı. Bu valiler askeri,siyasi her türlü imkana sahiptirler. Eyaletlerin içinde yer alan yerel yönetimlerde vardır. Kazaları beylerbeyleri, Sancakbeyliklerini ise sancakbeyi yönetirdi." der.

Dememiz o ki, eyalet temelli üniter yapı savunması tezattır.

3. Kişisel değerleri bu kadar önemsedikten sonra, yurt savunması için tüm bu değerleri değersiz görmeniz anlaşılamadı.
"Iste boyle bir toplumda bireyler bu uniter yapiya yapilacak her hangi bir saldirida kendi kimliksel yapilarini unutur ve el ele vererek yekvucut bir butun halinde ortak yurtlari vatanlarini korurlar ve kollarlar."
Vatan korumasının sınırları nelerdir ve kimler çizer konu eksiğinizden dolayı.

Şimdilik gördüklerim...

sargon
10-03-2008, 12:10
Şimdiye kadar evrensel insan arkadaşımızın yazdıklarına kendi açımdan temel gördüğüm noktalarda karşı çıkışlarımı yazdım. Ne yazık ki, bütün yazılarını okuma fırsatım olmadı. Zaten yazılar arka arkaya geldi, sanırım önceden hazırlanmış ve başka forumlarda (galiba Nihat Genç'in forumunda) tartışmaya açılmış yazılardı. Yani elde hazır olunca bir çırpıda arka arkaya buraya asılmış oldu.

Ben evrensel insanın düşüncelerine karşı çıkıyor, kendi içinde çelişkili olduğunu düşünüyor *ve eklektik buluyor olmama karşın çabasını büyük bir saygı ile karşılıyorum. Şu anda kadar düzeyini hiç düşürmeden ve saygılı bir dille görüşlerini bizlere aktardı. Bu her zaman istediğimiz ve olumlu bıulduğumuz bir şeydir. Ayrıca bizi bir başka bakış açısıyla tanıştırmış olduğu için de kendisini teşekkür ediyorum.

İsteğim odur ki, sadece önceden hazırlamış olduğu belli konulardaki metinleri sunmakla yetinmez ve forumlarda süren diğer tartışma konularına da aktif bir katılımcı olarak katılır. Böylece biz de bir başka bakış açısı üzerinden tartışmaları zenginleştirmiş ve netleştirmiş oluruz.

Biraz geç kalmış olsam da kendisine hoş geldiniz diyorum.

evrensel-insan
10-03-2008, 13:28
Saygideger ozgur_beyin;

Zaten bende son yazilarimi dediginiz gibi ayni basliga yolladim.Uyariniz icin tesekkurler.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
10-03-2008, 13:35
Saygideger mhmmd;
Osmanli varisi topraklarin mozaik yapisi demek,her turlu milli-dini kokensel yapinin ic ice olmasi demek,yoksa uniter anlamda degil,ama bu gidisle amerikan idealizminin planlari tutarsa federe devletler birligi veya cumhuriyeti olacagiz,zaten.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
10-03-2008, 13:54
Saygideger sargon;

Evet bu yazilari ben dedigin siteye yazmistim.Bu sitede de bu konularla pek yazi bulunmaasi dogrusu beni biraz sasirtti.

Benim degindigim konular Turkiye'nin gunluk ve gelecegini ilgilendiren konular,onceki sitede bu yazilara pek cevap gelmedigi icin yazilarimin iceriginin yogunlugu pek aciga cikmamisti.

Ben aslinda gerekirse her yazimi daha detayli da yazabilir ve verilen cevaplara karsilik yazimi savunabilirim.Ancak benim amacim resmi vermek ve bu resimde her okuyanin kendi dusuncesi temelinde verilen cevaplardan onlarin dusunce yapisini tanimak.

Aslinda yazilarimin ilgi gormesi beni fazlasiyla memnun etti ve anladim ki uyeler hem okuyorlar,hem de cevap veriyorlar.Bundan sonra her konuyu daha oz ve aciklayici yazmaya calisacagim.Ayrica yazi dilim ve icerigi hakkindaki dusuncelerin icinde tesekkur ederim.

Saygilarimla;
evrensel-insan


Orijinalini görmek için tıklayınız : Hersey bu mu?

evrensel-insan
12-08-2008, 01:03
Saygideger arkadaslar
Bence, sorun kavram kargasasinda ve kavramlari iyi kavrayamamakta.

Son, sonsuz, sonsuzluk, sonlu, sonluluk
Once, oncesiz, onceli, oncesizlik, oncelilik, oncesi
Sonra,sonrasiz, sonrali, sonrasizlik, sonralilik, sonrasi.
Sure, suresizlik, surelilik, suresiz, sureli.
Surec, sureclilik, surecsizlik, surecsiz.
Suregelen, suregelenlik.
Sonsuz-sonu olmayan, yani sonsuzluk-birisi sifat, digeri ozne. Demekki, ayni kokenli kelimelerin sifati ve oznesi var.

Once, zamana bakalim. Zaman, bir surec.

BIRINCISI BITMIS SUREC, YANI BASLAMIS VE SONLANMIS.-Gecmis zaman.

IKINCISI SUREGELEN-DEVAM EDEN SUREC, YANI BASLAMIS-YA BASLADIGI BELIRTILIR, YA DA BASLADIGI BELIRTILEMEZ-VE BITMEMIS-NE ZAMAN BITECEGI BELIRTILIR, YA DA BELIRTILEMEZ. Bu da gecmiste, baslamis ve devam etmekte olan zaman demek. Turkcede, bu -mekte, -makta ekleriyle ifade edilir. Yani, gitmekteyim veya gitmekte.

Biraz daha aciklarsak; zaman, gecmis, bugun ve gelecek olarak ana temelde uce ayrilir. Bugunun, bir gecmisi bir gelecegi vardir. Gecmis, bugunun oncesi, gelecek te, bugunun sonrasidir. Buradan da anlasilirki, once ve sonra, bir belirtilen zamana gore saptanir.

Oncesizlik, oncesi olmayan anlamina geldigine gore; ifadesi, ilk tir. ILKIN ONCESI YOKTUR. Bu ilkin tarifidir.

Ilkin ne oldugunu sormak icin, olmak fiilini kullanmak gerekir. Buda olusumdur. Dolayisiyle, ilk bir olusumdur. Ilkin, adaylari; tanri, madde, dusunce ve kavramdir.Ilk olusumdan, bahsetmek demek, tanri, madde, dusunce veya kavramin olusumunu izah etmek demektir. Nasil olusmustur? soru budur.

Bunlardan, tanriyi, dusunceyi ve kavrami insanoglu olusturdugu icin, izahi insanoglunun izahidir. Yani, TANRI, DUSUNCE VE KAVRAM INSANOGLU ILE BIRLIKTE OLUSMUSTUR.

Ozaman, geriye birtek madde kalir. Yani, insanoglu maddeyi, olusturmamis, sadece onu algilayarak, kavramlastirmistir. Madde, insanoglundan once vardir. Bura da da sorun, insanoglundan once var olan maddeyi, insanoglundan once ne ortaya koyarsa koysun, bu bilinemez, ya da insanoglundan once var olan herhangibirsey, insanogluna iletemez. Dolayisiyle, madde, insanoglundan once var olmus olsa bile-ki burada madde, insanoglunun kendinden once varligini algiladigi ve kavramlastirdigi herseyin, bir semboludur. Yani, evren, dunya, doga, uzay, deniz, ve bilimum kavramlastirilan cansiz ve canli varliklar.-

Iste insanoglu, kendinden once var olan ve algilayipta kavramlastirdigi, herseyi madde sembolu altinda birlestirmistir. Tabi buna, atomu, atom parca ve parcaciklarini, kimyasal elementleri, havayi, siviyi, gazi, kisaca; kimyasal, fiziksel ve biolojik herturlu yapiyi katmak gerekir.

Gelelim zamana. Zaman da, ayni tanri, dusunce ve kavram gibi, insanoglu tarafindan ortaya konmustur. Insanoglu, zamani kendi icin ortaya koymasina ragmen; dogum, olum ve yasam algisindan dolayi, hem kendi ile birlikte ortaya cikardigi tanriya, hemde kendisinden once olan maddeye, bu zamani uygulamistir. Bunlardan, tanriyi oldurebilir, cunku yasatan kendisidir. Yani, INSANOGLU YOK OLURSA TANRI DA YOK OLACAKTIR. Ya da, dusuncesinde yarattigi tanriya, ihtiyac duymaz ve onu dusuncesinden atarsa, kendi var oldugu halde tanri yok olacaktir. Tanri, ilk olmadigi halde, onu kendinden oncesine de tasidigi icin, maddeyle ilk temelinde ozdeslestirmistir. Yani, kendinden once ilk olan maddeye, kendisi tanriyi rakip yapmistir.

Bilindigi gibi, tanrinin dogumu aranmaktadir, ayni maddenin dogumunun arandigi gibi.

MADDENIN OLUMUNE GELINCE,INSANOGLU YOK OLDUGUNDA, MADDE DEVAM EDIYOR OLSA BILE, BUNU KAVRAM OLARAK KULLANACAK KENDISI OLMADIGINDAN-YENI BIR CANLI TURU CIKIP TA KAVRAM VERMEZSE-MADDE DE INSANOGLUNUN DISINDA BIR CANLI TARAFINDAN IFADE EDILEMEYECEGINDEN, YA DA EDILSE BILE BU IFADENIN INSANOGLUNA AKTARALAMAYACAGINDAN AYNI INSANOGLU OLMADIGI DONEMDEKI DURUMUNU ALACAKTIR.

Burdan da anlasilacagi uzere bu sorular ve cevaplar, kavramlar, madde, dusunce, zaman ve tanri sadece insanogluna ozgudur. Baska bir canliya ozgu olsa bile, bunu insanoglu bilemez.

Aslinda, kendi dahil, hicbir seyi bilemeyecegi gibi-cunku sadece bunlar, insanoglunun basramayacagi ve bosuna ugrastigi konulardir. Bunun sebebi de, insanoglunun ortaya koydugu evrensel dusunce kokeni ve temellerinin yetersizligi, cikmazi ve sorunudur.-ki bunun neden boyle oldugu, benim felsefemin konusudur.- Ne insanoglundan once ne de insanoglundan sonra bu sorular ve cevaplar, kavramlar, madde, tanri, dusunce,zaman, evren v.s. insanoglu icin olmayacaktir. Yine de herseyi, bu kadar aciklamadan sonra ifade etmek gerekirse; bu daha once yazdigim yazidan bir alintidir.

BASLANGIC VE SON DEGIL,ILK; SUREGELEN BIR SURESIZLIK SURECININ ACILIMIDIR. EGER, BIR BASLANGIC VARSA, O BU ACILIMDAN SONRA GELIR VE ACILIMIN KARAKTERINI GOSTERIR.

Acilimda, baslangic olarak; olusum-degisim-donusum-baskalasimdir. Her baskalasim da yeni bir olusum dur. Olusum da bir acilimin baslangicidir. Iste, suregelen suresizlik sureci de budur.-e.i.

Iste bu alinti, ilk olusum ister tanri ister zaman ister madde v.s. ne olarak alinirsa alinsin, gecerlidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

spartacus
12-08-2008, 10:08
Sevgili Ei

Burada bir çelişki var. Madde'nin ilki, öncesi, sonrası yada ilki olan öncesiz olandır gibi çıkarımlar, özneldir. Bu temelde öznelliğin ne olduğunu anlatamadık, ancak görülen şu ki anlatamadığımız öznellik, nesneli belirleyen olmuş.

Şimdi ilk, sonra, önce gibi çıkarımlar özneldir. Örnek vermem gerekirse, bir ırmağın içeriisnde yuvarlanan taş, kum olmaktadır. Bu doğrultuda baktığında, taş kuma dönüşmüştür. Burada madde açısından bir oluşum yoktur. İlk ile sonrası ise gözlemcinin algısında taş bir referans olarak alınmış, kum ise ikinci referans olarak alınmış ve burada ilk taş, ikinci ise kumdur. Bu iki biçimden özneldir.

1. Gözlemcinin madde açısından taş ile kum arasındaki farkı kendine göre yorumlaması(oysa taş ve kum madde olarak aynı şeydir, maddedir, burada bir madde oluşumu(olmak) yoktur, kum olmak vardır ve bu ikisi farklı şeydir)
2. Yine gözlemciye göre bu çıkarımda özelde taş'ın ele alınmasıdır.

Eğer konu madde ve nesnel olarak işaret ettiği ise, buradaki ilk ler ve sonlar yukarıda ki özet gibidir. Burada insan taşın neden kum olduğu konusunda "neden" yada "nasıl" sorularını sorar. Bir kavram için Belirleyici olmak başka belirlenen olmak başka bir şeydir.
Değişen maddedir, oluşan(sıfırdan olmak) değil. Buradaki temel bağ budur. Kum şahsında ise lokal açı(öznel) bir oluşumdur, aslıda taş ve maddi ilişkiler, etki-tepki, yerçekim vs....

Ancak yine ilki, sonrası, dönüşümü gibi özelde aldığı ve belirlediği kavramları, gider genel olana da(kaynağa!) yüklemeye çalışır. Bu durumda sormaya başlar madde'nin ilki nedir? İlk kimdir? Bu sorular nesnel olarak madde esas alındığında anlamsızdır. Çünkü madde o soruların hedefi değil kaynağıdır!

Bu anlamsızlıkda madde nin ilki ve sonrası sorusunda insan açı değiştirir. Maddenin sürekli değişim ve dönüşümlerinin lokalini(llk, önce, sonra vs) sorma açısı olarak aşarken(kaynağa sormaya yönelirken), belirleme açısı olarak aşamaz ve tıkanır. Der ki o halde madde nin ilki olacak ise, bir yokluk olması gerekir. Lokali aşan sorular soruyorsun ancak lokal bir yanıt bekliyorsun. Sonuçda maddeye illa bir yokluktan olma, var-yok düzlemi ve ikileminde ilk bulmaya çalışmak, taş iken kum olmasının lokalliğini ve sorusunun temel kaynağının zaten madde olduğunu kavrayamamaktan ileri gelir. Birde var-yok un birlikte olduğunu.... Var yok birlikde ise ilk ne anlama gelir?

Çatışma anlamsızca yok-var alanına çekilir ve yoktan bir şey var olmayacağına göre demek ki bir ilk var denir. Ve bulutların üstünden bir Tanrı yaratılır. Yoktan var edilen tek şey ise Tanrıdır.

İlk diye bir ŞEY yok, ilkler ve sonralar ve önceler vs kaynağı ŞEY dir ve dolayısıyla kavram kargaşası kaynakda ve açısal yaklaşımdaki darlıkda(lokallikde)ortaya çıkar. Bir çıkmazın içinde debelenir durur. Şeyin ilk olan şey'i ne diye kendi öznelliğinde didinir gider.

spartacus
12-08-2008, 10:15
Madde senin yada bizlerin yada herhangi bir iradenin ona var ya da yok demesini gereksinen bir şey değildir. Yani sen madde+hareket ve açığa çıkan kaynağa, etki-tepki, nesnel ilişkiler vs.vs.vs. bağlısın, o sana değil. Madde tanımada gereksinim duymaz, doğal olarak bu tür öznel gereksinimler ile maddeyi belirleyen olmak anlamsızdır ve aşırı subjektiftir.

Hayır kavram olarak alacağım diyorsan insan konuşamaz iken kavram yoktu diyebilirisn ancak bende sana derim ki, kelime yokken resim yapardı. Algıda, algılanan da nesneldir bunu unutmamak gerekir. Kavramların temel kaynağı nesnel ancak ifade edildiği alan ise özneldir. Zihinsel yani zihin dahilinde olan her şey elbette somut(madde anlamında) değildir ancak kaynağı-kavrananı maddedir, nesneldir.

aydoe
12-08-2008, 11:17
''sorun kavram kargasasinda ve kavramlari iyi kavrayamamakta'' e.i

Doğru söz,bence bu kavram kargaşasına son vermek ve kavramlar geliştirerek kavrayamama yanılgısına düşmemek gerekir.
Bırakın kavramayı (debriyaj) basın gaza yol alın derim:)

Herşey bu mu? Değil :D İyiden iyiye bilinmeyen bir şey, her şeydir
Aç tavuk kendini darı ambarında zannedermiş:confused:

evrensel-insan
12-08-2008, 14:30
Saygideger spartacus;

Ozaman, geriye birtek madde kalir. Yani, insanoglu maddeyi, olusturmamis, sadece onu algilayarak, kavramlastirmistir. Madde, insanoglundan once vardir. Bura da da sorun, insanoglundan once var olan maddeyi, insanoglundan once ne ortaya koyarsa koysun, bu bilinemez, ya da insanoglundan once var olan herhangibirsey, insanogluna iletemez. Dolayisiyle, madde, insanoglundan once var olmus olsa bile-ki burada madde, insanoglunun kendinden once varligini algiladigi ve kavramlastirdigi herseyin, bir semboludur. Yani, evren, dunya, doga, uzay, deniz, ve bilimum kavramlastirilan cansiz ve canli varliklar.-

Iste insanoglu, kendinden once var olan ve algilayipta kavramlastirdigi, herseyi madde sembolu altinda birlestirmistir. Tabi buna, atomu, atom parca ve parcaciklarini, kimyasal elementleri, havayi, siviyi, gazi, kisaca; kimyasal, fiziksel ve biolojik herturlu yapiyi katmak gerekir.-e.i.

Yukaridaki, alintida, karsi ciktigin bir nokta varmi?, katilip katilmadigin kisimlari nelerdir?, nasil ve neden?

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
12-08-2008, 14:33
Saygideger aydoe;

Herşey bu mu? Değil İyiden iyiye bilinmeyen bir şey, her şeydir-aydoe.

Yukarida, senden yaptigim alintinin icerdigi cumleyi, biraz daha acman ve izah etmemn mumkun mu?

Saygilarimla;
evrensel-insan

spartacus
12-08-2008, 15:26
Sevgili Evrensel

Birincisi karşı çıktığım yöntem üzerinedir. Yani bir konuya yoğunlaşırsın, her kafadan bir ses çıkmaya başlar, her şey arap saçı olur, bir şeyi ele alırkende aynı şey kavramları, kavramlarda, diğer bir kavramı diğer kavramda, her kavramı kendi içinde, her tanımı bir kavramda anlatmaya çalışırken yaşanır. Mesala elmanın tadını soracaklar. Algı ve elma burada nesnel, sen diyeceksin ki, elma zihinde bir simgedir dolayısıyla simge'nin nasıl bir tadı olabilir? Zaman konusunda ben bu bakışın yanlışlığını anlatmaya çalışıyordum -ki, yanlış anlaşıldı-. Bilmem ne demek istediğimi anlatabiliyormuyum?

"Bura da da sorun, insanoglundan once var olan maddeyi, insanoglundan once ne ortaya koyarsa koysun, bu bilinemez, ya da insanoglundan once var olan herhangibirsey, insanogluna iletemez. Dolayisiyle, madde, insanoglundan once var olmus olsa bile-ki burada madde, insanoglunun kendinden once varligini algiladigi ve kavramlastirdigi herseyin, bir semboludur."

Şimdi böylesi sorularla bilinemezcilik çıkmaz bir sokaktır. Ben ilk yazımda elimden geldiğince özet geçtim. İlk nedir, bilinemez gibi bir soru saçmadır. Bilinemezcilik daha burada yelkenleri suya indirir. Neden? Çünkü soru muhatapsızdır, yanlış doğrultudadır, anlamsız bir açıdadır. Şöyle kabaca ifade edeyim, sayılamaz bir şeye kaç adettir demek gibi bir sorudur bu soru.

Iste insanoglu, kendinden once var olan ve algilayipta kavramlastirdigi, herseyi madde sembolu altinda birlestirmistir. Tabi buna, atomu, atom parca ve parcaciklarini, kimyasal elementleri, havayi, siviyi, gazi, kisaca; kimyasal, fiziksel ve biolojik herturlu yapiyi katmak gerekir.-e.i.

Yukaridaki, alintida, karsi ciktigin bir nokta varmi?, katilip katilmadigin kisimlari nelerdir?, nasil ve neden?

Karşı çıktığım yöntem üzerinedir demiştim. Yani sen sembolik adlandırmalar koydun diye nesnel olan maddeyide semboller toplamıdır diyemezsin. Semboller konuşma dilinde amaç değil araçtırlar. İnsanların salt kelime dili yada zihinsel dünyası yoktur, her şeyden evvel nesnel algıları vardır. Bu halde bir konuyu ele alırken sembolleri amaç etmek değil, onları araç olarak kullanan konuya eğilmektir. Örnek; Einle duvara dokunacaksın, algı var mı? Şimdi bu duvar var mı yok mu evrensel. Sen bu soruya var bir kavramdır, yokda bir kavramdır, kavram olduklarına göre duvar vardır ya da yoktur bilinemez diyebiliyorsun, çünkü duvarda bir semboldür diye ekliyorsun. bende aksine bu çıkarım doğru değildir demeye çalışıyorum. Zıt yaklaşıyoruz aslında.

Elma yiyorum ve sana Elma istermisin Evrensel dediğimde ne kastetmiş olabilirim ? Elma bir sembol, dolayısıyla sembol yenemez, yenemeyeceğine göre sende bana bir elma veremezsin, versen bile yiyemem, çünkü yemek bir kavram, kavramda yenemeyeceğine göre sağol istemiyorum demiş oluyorsun. Bu yazdıkların açısından demiyorum yanlış anlama, konulara sürekli ve sabit baktığın açı açısından, yaklaşımın neredeyse tüm konularda bu. Bırak bunları da hadi kestim, al şu elmayı bak çok güzel. Umarım anlatabilmişimdir.

aydoe
12-08-2008, 15:54
''Bura da da sorun, insanoglundan once var olan maddeyi, insanoglundan once ne ortaya koyarsa koysun, bu bilinemez, ya da insanoglundan once var olan herhangibirsey, insanogluna iletemez. '' e.i

Herşeyi biliyorum,Herşey bu ya da herşey bu mu dediğinde zaten yanılıyorsundur.
Felsefe düşünce sistematiğidir,hiçbir şeyi çözmez,hiçbir şeyide ortaya koymaz.
Bilim bazı şeyleri zamanla ortaya koyacaktır,ama herşeyin bir kısmını, herşey hiçbir zaman bilinemeyecektir.

evrensel-insan
12-08-2008, 16:27
Saygideger spartacus;

Bence, birbirimizi algilayamadigimiz konu, evet yontem. Ben, ozdeslesmis, ogeleri yanyana koyuyorum. Yani cizimsel dusuncelerimi yaziyorum. Sense, dilin alisilagelmis noktalama ve teke indirgeme yontemini uyguluyor ve yaziyorsun.

Verdigin ornekte, duvar-algi-kavram, nesne-ozne-kavram-ki evrenseldir- arasinda, noktalama veya teke indirgeme yapmaya calisiyorsun-ki bu klasik alisilagelmis yontemdir.

Ben ise, cizimsel, cizgisel ve ustuste degilde, yan yana koyma yontemi uyguluyorum. Sen, duvar-algi-kavram ucleminde, teke yoneliyorsun.

Ben ise ucunu yanyana koyuyorum. Senin yonteminide, ust uste kesismis ve ozdeslesmis ogeler olarak izah ediyorum. Soyle izah edeyim. Duvar-algi-kavram. Bunlari ust uste koyarsan ve icice gecirirsen, tek bir secenegin kalir. Bu ucunden birini noktalamak. Iste buda ideolojidir. Ben ise bu uc ogeyi yan yana diziyorum ve hepsini gosterip, "birini digerine tercih etmek bizi yanilgiya goturur" diyorum. Iste bu yanilgiya dusmemek icin, ozdeslesme, goreceli yan yana v.s. terimleri var. Simdi bu temelde

sayılamaz bir şeye kaç adettir demek gibi bir sorudur bu soru.-spartacus

herseyi yan yana koyabildigini dusun, ve hangisinden baslarsan basla. Yani, seyin uzerindeki, kavrami cikar, algiyi cikar, kelimeyi cikar, aklina ne geliyorsa cikar, maddeyi cikar, dusunceyi cikar, seyi sey yapan ne varsa onun ustunden, yanlamasina cikar ve en son seyi de cikar. Kalan nedir? Veya, yukardaki ornekten, duvari cikar, algiyi cikar, kavrami cikar, maddeyi cikar, dusunceyi cikar-ki burada duvar, seyin adidir-geriye kalan nedir? nasil ifade edilir? Bir ifade edilemezmidir?, bilinemezmidir? ne oldugu ortaya konamazmidir?karar verilemezmidir?, belirtilemezmidir? sence, hangi NEGATIF KULLANIM, bu en son kalani tam izah eder? Iste bunu algilayabilirsen, benim dusunce yontemimi algilamaya olanak var demektir. Iste o yuzden, ben:

"Varligin ne oldugunun, kararsizligi - ki bu kararsizlik ifadesi en son, noktalama temelli, ya da teke indirgeme temelli felsefi kullanimdir - degil; ne olarak, nasil olusturuldugunun, evrensel sorununun bilinebilirligi; - ki bu olusturum, evrensel bir sorundur, ama bilinebilir, bilinebilirligi de benim felsefemin anlatimidir- ve nasil olmasi gerektiginin-iste bu da benim felsefemdir-kararliliginin ortaya konmasi gerekir", diyorum.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
12-08-2008, 16:41
Saygideger aydoe;

herşey hiçbir zaman bilinemeyecektir.-Aydoe

Iste baslangic bu, peki burdan nereye varacagiz? hicbir zaman bilinebilirligi ispat edilemeyecek olanla, zamanimizi yasamimizi harcamayami? yoksa, bilinebilirligin ne oldugunun bilincine varip, onu bilinebilir hale getirmekmi?.

Cunku hem yasam hem de iliskiler insanoglunun organize ettigi seylerdir. Iste bunun evrensel temeli ve kokeni bilinebilir. Bunu bilinebilir kilalimki, insanoglu, hem bosa kurek cekmesin hem de, hem kendini, hem dunyasini hemde kendi disindaki herseyi, zevkle, neseyle sorunsuza, birlikte beraberce v.s. yasanir ve iliskiye gecilir hale getirsin. Iste bu benim acilimimdir.

Cunku bu acilimin tam karsisinda ise " madem bilinemez, o zaman teslim olalim, kime tanriya ne olarak kul, nasil kole ve efendilri" acilimi vardir.

Bilinemeyecek olan, bu tip bir dusunceyle, arastirilipta, umutsuzluk dogdukca, bu karsi acilima dusmek kacinilmazdir. Bunun, herturlu tarihsel ornekleri mevcuttur. Halbuki benim acilimimda, boyle bir tehlike olmadigi gibi, bu, bu tip bir dusuncenin de sona ermesi demektir.

Not:Yazilar ilerledikce, benim bakis acimin ortaya konusu ve belki de ileride felsefemin ne oldugunu yazmak nasip olacak.;)

Saygilarimla;
evrensel-insan

ozgur_beyin
12-08-2008, 16:47
Not:Yazilar ilerledikce, benim bakis acimin ortaya konusu ve belki de ileride felsefemin ne oldugunu yazmak nasip olacakE.İ.
EVRENSEL 1462mesajda bu konuyu anlatamımışsan boşuna uğraşma derim.
benim tavsiyem benzer şematik yazılardan vazgeçmen ama sen kör imam gibi bildiğin dualarıda okuyacağından eminim
benim oğlan'' bina okur döner döner bidah okur'' durumuna düşürmezsin yazılarını umarım
am yinede ümitsizim

evrensel-insan
12-08-2008, 17:06
Saygideger ozgur_beyin;

Uyarilarin icin tesekkurler. Burasi sanal dunya, okuyani cok. Bakarsin, bir gun bize de, kor talih guler de, algiliyanlar cikar.:)

Nitekim, bunu hissettigim icin, o senin alinti yaptigin cumleyi yazdim. Onlarin sayesinde de bazi seyler nasip olur.;) Bakalim, gelecek, cantasinda neler tasiyor? Tabi bunun icin en onemli ozellikler; sabir, hosgoru, saygi, anlayis ve samimiyet v.s.

Saygilarimla;
evrensel-insan

spartacus
12-08-2008, 18:10
Sevgili Evrensel

Bence, birbirimizi algilayamadigimiz konu, evet yontem. Ben, ozdeslesmis, ogeleri yanyana koyuyorum. Yani cizimsel dusuncelerimi yaziyorum. Sense, dilin alisilagelmis noktalama ve teke indirgeme yontemini uyguluyor ve yaziyorsun.

Bak bu konuda seni çok iyi anladım. Ancak bu alışılagelmiş noktalama ve teke indirme nedir onu anlayamadım. Bir şeyi teke indirmiyoruz, düşüncelerimizi ve fikirlerimizi aktarabilmek için kelimeleri kullanıyoruz. Amacımız kelimeleri teke indirgemek değil, düşünce ve görüşlerimizi dile getirmek çabasıdır. Yöntemin için demiyorum ancak yukarıda kelimeleri hangi gaye ile kullanıldığı belli olan bir konuda bu şekilde anlatamazsın. Elma örneğini bir düşünsene. Her şeye böyle yaklaşıyorsun.
Elma yiyorum ve sana Elma istermisin Evrensel dediğimde ne kastetmiş olabilirim ? Elma bir sembol, dolayısıyla sembol yenemez, yenemeyeceğine göre sende bana bir elma veremezsin, versen bile yiyemem, çünkü yemek bir kavram, kavramda yenemeyeceğine göre sağol istemiyorum diyorsun.

Söylemek istediğim aslında açık ve net değil mi?

"herseyi yan yana koyabildigini dusun, ve hangisinden baslarsan basla. Yani, seyin uzerindeki, kavrami cikar, algiyi cikar, kelimeyi cikar, aklina ne geliyorsa cikar, maddeyi cikar, dusunceyi cikar, seyi sey yapan ne varsa onun ustunden, yanlamasina cikar ve en son seyi de cikar. Kalan nedir?"

Peki ben bunları neden yapacağım Evrensel? Hiç için mi?

"Cunku hem yasam hem de iliskiler insanoglunun organize ettigi seylerdir. Iste bunun evrensel temeli ve kokeni bilinebilir"

İnsanlar yaşamlarında iradelerinden bağımsız nesnel ve toplumsal ilişkiler içindedirler ve iradi olarak bu ilişkilere ayak uydurmaya imkanları çerçevesindekileri ise iradi olarak kullanıp, yönetmeye çalışırlar. Örnek soğuk etken ise üzerine elbise giyer ama soğuğu yok edemez. Yaşam da böyledir insan onu organize etmez, aksine insan yaşama elinden gelebilecek en iyi koşullarla organize olmaya çalışır. İlerlemeninde dahi temel motoru budur. Yeni doğan bir bebeğin her bir şeye meme olarak yanaşmasının altında ki gerçek bile organize olabilme çabasıdır.

"Varligin ne oldugunun, kararsizligi - ki bu kararsizlik ifadesi en son, noktalama temelli, ya da teke indirgeme temelli felsefi kullanimdir - degil; ne olarak, nasil olusturuldugunun, evrensel sorununun bilinebilirligi; - ki bu olusturum, evrensel bir sorundur, ama bilinebilir, bilinebilirligi de benim felsefemin anlatimidir- ve nasil olmasi gerektiginin-iste bu da benim felsefemdir-kararliliginin ortaya konmasi gerekir", diyorum.

Burada varlık ile kastın nedir Evrensel. Ne olarak, nasıl oluşturulduğunun derken neyi ifade etmek istiyorsun. Varlık dediğine kelime olarak mı yaklaştın? Oluşturmak, oluşturan, yapan eden gibi iradi soruları neden varlığın tepesine koyuyorsun? Aslında tam tersi bu şekilde mutlağa ya da en azından bir tanrıya çıkmadın mı? Neden her şeyi yok-var etmek için bir eden, yapan, belirleyen, bilen vs gibi terimleri seçiyorsun? Bunda dahi bir öznelcilik(iradecilik)terslik yok mu? Hayır yapan eden insandır dersen, varlık dan anladığın tek taraflı bir kelime olmakla, kendi tabirinle teke indirgeme yapmadın mı?

evrensel-insan
12-08-2008, 18:24
Saygideger spartacus;

Yazdiklarina yorum getirmeyecegim, yalniz sadece sunu belirtmek istiyorum. Varlik, evrensel temelde neyin sey olarak ortaya kondugudur. Bu nedir dersen, bu da sorundur. Cunku, her alisilagelmis noktalama ve teke indirgeme kokenli dusunceye gore, ortaya ortak bir varlik konamaz. Felsefenin ideolojilerine bakarsan; bu ya dusuncedir, ya maddedir, ya kavramdir, ya da pozitivistlerin ideolojisine gore de, mustakil var olan varlik "yok"tur.

Sence 5. bir olanak var mi? varlik olmaya aday? Son olarakta, bu uc, biribirinden ayristirilmaya calisilan, varlik adaylarinin ucu birden, insanoglunda mevcuttur. Cunku, insanoglunu ifade ederken, ne madde, ne dusunce, ne de kavram tek basina yetmez.

Saygilarimla;
evrensel-insan

spartacus
12-08-2008, 19:17
Sevgili Evrensel

Bizde yeten kadar ele alıyoruz değil mi?

Cunku, her alisilagelmis noktalama ve teke indirgeme kokenli dusunceye gore, ortaya ortak bir varlik konamaz. Felsefenin ideolojilerine bakarsan; bu ya dusuncedir, ya maddedir, ya kavramdir, ya da pozitivistlerin ideolojisine gore de, mustakil var olan varlik "yok"tur.

Şimdi bu dediklerine katılmıyorum. Önemli olan ne demek istediğindir, tek tek kelimeler değil. Tüm saydıkların iki biçimdedir. Nesnel ve Öznel. Bu iki kelime sınıflandırmayı sağlıyor zaten. Düşünce ve kavram öznel, madde ve algılanan ise nesneldir. Önemli olan bir konuda hangi açıdan yaklaşıldığıdır, bunu ayırt ederek sanıyorum ki düşüncelerimizi ifade edebiliriz.

Öznelde de kavranan vardır nesneldede. Ama bunları bir hamur gibi birbirine boca edersek konuların içinden nasıl çıkarız?

Kavramlar dünyasında salt bu dünyanın sınırları ölçeğinde binlerce sayfa işleyebilir ve yazabiliriz, sevgili Evrensel. Ben anlıyorum ancak birde iradelerimizden bağımsız nesnel bir gerçek var görmeni istiyorum. Elma yermisin evrensel diyorum, amacım ne? Seninle iletişim kurmak, sana yediğim elmadan sunmak. Amacım bu, ama sen elma bir simgedir, yemek de bir kavramdır, kavramda yenemeyeceğine göre ben nasıl elma yerim. Ben de kavramdır, kavram olduğuna göre ben var mıyım, yokmuyum.... Buna girmek ne kadar önemli ya da gerekli bilmiyorum ancak tek derdim var, iletişime geçmek ve sana elmayı sunmak. Aksi takdirde yukarıda söylediğim gibi öznelin(özdekciliğin) dünyasında kendini bile rahatlıkla yok sayabilirsin..

aydoe
12-08-2008, 19:42
Ben bişeyler yazayım mı,yoksa hiç bulandırmayayım mı?:confused:

Herşey üzerine çok şey söylenebilir tabi ki,ama fikrim yok ki zikrim olsun:mad:

Ben zaten mana ve ideolojilere karşıyım

''insanoglu, hem bosa kurek cekmesin hem de, hem kendini, hem dunyasini hemde kendi disindaki herseyi, zevkle, neseyle sorunsuza, birlikte beraberce v.s. yasanir ve iliskiye gecilir hale getirsin.'' uyar evrensel -insan ama nasıl olacak senin bu ütopik felsefen?:)

spartacus
12-08-2008, 20:21
Ben zaten mana ve ideolojilere karşıyım

İmzan biraz garip :) :D:rolleyes:;)

aydoe
12-08-2008, 20:31
bir garip ölmüş diyeler
üç günden sonra duyalar
soğuk su ile yuyalar
söyle garip bencileyin

Ne varmış imzamda mana ve ideoloji akıl ve bilimle çelişir zaten

spartacus
12-08-2008, 21:06
Sevgili Aydoe
Öyle diyorsan öyledir :)

Siyasete hiç girmem diyorsun yani...

evrensel-insan
12-08-2008, 23:45
Saygideger spartacus;

Düşünce ve kavram öznel, madde ve algılanan ise nesneldir.-spartacus

Yukarida, senden yaptigim alintida, kavrami oznelle sinirlaman,seni; "gercek varlik, ya ozneldir, ya nesnel, ikisi birden olamaz" yanlis onculunden cikarak; evrenseller sadece ozneldir, acilimina, yani- gercek varligin, yani evrensellerin-conceptualizm-kavramsalcilik-cikmazina goturur. Algilananin da sadece nesnel oldugunu savunman, sezgi yoluyla algilanan soyut lari-iyi, kotu, dogru, demokrasi, sevgi v.s. inkara goturur. Bunlar ise, inanc basligi altinda toplanir. Benden, hatirlatmasi. Benim, ise yaptigim, varligi, ortaya konan herseyiyle birlikte ortaya koymaktir. Bunu da cogu, yazimda izah ettim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
12-08-2008, 23:49
Saygideger spartacus;

O yuzden, herzaman yazdimki; seyin karakteri; ikili ve karsitli dortlem-sembolu X, kendisi de uclem; bir-pozitif ve noktadir. Sembolu Y.IKISI ARASINDAKI EVRENSEL CELISKIYI DE, COGU YAZIMDA ACIKLADIM.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
12-08-2008, 23:52
Saygideger aydoe;

Ne varmış imzamda mana ve ideoloji akıl ve bilimle çelişir zaten-aydoe

BU celiskinin cozumu sadece sana kaliyor zaten. Ben bu celiskinin, nasil iliskiye donebilecegini elimden geldigi kadar yazilarimda acikladim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
13-08-2008, 00:11
Saygideger aydoe;

nasıl olacak senin bu ütopik felsefen?-aydoe.

Bunu, utopiklikten kurtaran tek sey, simdilik, benim bu felsefeyi; kendi uzerimde, ve yasamdaki iliski cevremde, uygulamam.Benim, gibi uygulayan, ne kadar cok ve cabuk olursa, bu utopya da, once bireysel sonra da evrensel temelde, hayata gecer.Ama maalesef bu evrimle degil; kisilerin once kendi devrimiyle saglanir.Bu da, bir bilinc ve farkindalik isidir.

Yasam, bir celiski mi, yoksa iliskimi, butunudur? Bu konuda da detayli bir yazi yazmistim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

spartacus
13-08-2008, 09:09
Algilananin da sadece nesnel oldugunu savunman, sezgi yoluyla algilanan soyut lari-iyi, kotu, dogru, demokrasi, sevgi v.s. inkara goturur. Bunlar ise, inanc basligi altinda toplanir. Benden, hatirlatmasi. Benim, ise yaptigim, varligi, ortaya konan herseyiyle birlikte ortaya koymaktir. Bunu da cogu, yazimda izah ettim.

Sevgili Evrensel bak böyle demişsin, lakin bende eleştirdiğin yazıda böyle demişim,

Öznelde de kavranan vardır nesneldede. Ama bunları bir hamur gibi birbirine boca edersek konuların içinden nasıl çıkarız?

Yani sorun kabul noktalarında değil, yerli yerine yerleştirme noktlarındadır. Bir şeyi inkar etmiyorum, binlerce sayfa yazacağımız kelime ve kavramların tümüne birden zihinsel ve iradi edinimsel olarak Öznel diyorum. Çünkü bu edinimler bana, "ben" e "bize" ait ve edinim kelimesini kullanıyorum. Anlaşılamaz olmanın nedenlerinden bir tanesi verdiğim elma örneği gibi. İster istemez iletişimde amaç ile ters düşüyorsun. Benim amacım sana yediğim elmadan sunmak, başka bir derdim yok iken, sen ise elmanın kelime ve zihinde bir simge olmasından hareketle yenemez noktasından yaklaşıyorsun. Umarım ayırmak ile kastımı anlamışsındır. Bu açık örnekle hala anlatamamışsam bu işi becerimiyorum demek ki.

evrensel-insan
13-08-2008, 17:59
Saygideger spartacus;

Benim amacım sana yediğim elmadan sunmak, başka bir derdim yok iken, sen ise elmanın kelime ve zihinde bir simge olmasından hareketle yenemez noktasından yaklaşıyorsun-spartacus

Sen, bana yedigin elmadan sun, kardes kardes paylasalim. Benim, elmanin, nesnelligiyle, bir derdim yok. Cunku, elmayi 5 duyumla algiliyabiliyorum. Yedigim zamanda yedigimi yine 5 duyumla algiliyabiliyorum.

Benim, butun yaptigim, elmayi-somutu-, elma yapan tum evrensel degerlerin bir resmini vermek. Ki bunlar, madde, dusunce ve kavramdir. Soyut degerler icinde; inanc, dusunce ve kavramdir. Her ikisi de, hem oznel hem nesnel olabilir. Ayrica, hem mustakil var olan, hem de evrensel olabilir.

Saygilarimla;
evrensel-insan


Orijinalini görmek için tıklayınız : "Haberdar olma" Felsefesi

evrensel-insan
12-08-2008, 15:50
Saygideger arkadaslar;

Herseyden once, bu yazimi; "Evrensel'in Kosesi" degilde, buraya yazmamdaki sebep; basit bir dille yazacak olmamdir.Size, asagida bir cumle veriyorum.

" Benim varligimdan, ben; ben bu dunyaya geldikten sonra haberdar oldum"

Bu cumle, herturlu kaliba sokulabilir. Yani sahislar ve zaman belirteci degistirilebilir.

"Benim varligimdan, ailem; ben bu dunyaya gelmeden once haberdar oldular"
"Benim varligimdan, benden once doganlar;1) ben dunyaya gelmeden once.

2) ben dunyaya geldikten sonra haberdar oldular. 3)Ya da hala haberdar degiller.Cunku, benim varligimdan onlari haberdar eden henuz olmadi.
Benim varligimdan, benden sonra doganlar, ben dunyaya gelmeden once haberdar olamazlar.Cunku onlar daha dunyaya gelmemistir.

Benim, bu dunyadaki varligim, benden once doganlardan,sonra; benden sonra doganlardan, oncedir. Benim varligimin onceligi veya sonraligi, benim dogumum la baslar.Benim, dogumumdan sonra haberdar oldugum benden oncesi, bana anlatilanlar, ve benim bu anlatilanlari kendi algimla, arastirmamla, nedenleyip-sorgulamamla v.s.- algilamamdir. Benim, dogumumdan sonra haberder oldugum benim yasamima paraleldir.

Ben oldukten, sonra, benim varligim benim icin haberdar degildir. Benim olumumden, ben; haberdar olamam. Benim yasam, surecim, benden sonra, zamanla ifade edilecektir.

Burada alinan baz, ben, yani 1. tekil sahistir. Acilim, ve baslangic odur.

Okurlardan, ricam; buradaki baz alinani; tanri veya madde ile degistirerek, haberdar olma felsefesini aciklamaniz.

Haberdar olma felsefesi; oznel mi- nesnel midir?, somut mu-soyut mudur?, kisisel mi-evrensel midir?, maddesel mi-dusunsel mi-kavramsal mi dir?, sezgisel mi-duyusal midir? v.s.. Yorumlarinizi bekliyorum.

Saygilarimla;
evrensel-insan

aydoe
12-08-2008, 16:14
HABERİN VAR MI TAŞ DUVAR?

Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim
Uğruna ölümlere gidip geldiğim
Zulamdaki mahzun resim.
Görüşmecim yeşil soğan göndermiş
Karanfil kokuyor cigaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin...

Ahmet ARİF

ozgur_beyin
12-08-2008, 16:19
hoppala mehmet emmi gözüm seğirdi
sevgili evrensel haberdarolma diye bir felsefe veya böyle bir felsefe akımı olduğun senden öğrendim
bunlara haberdar olmama, saksağan olmama okuyamama v.s. vs.gibi binlerce bölüm eklemek mümkünfelsefe bunun nersinde anlamadım anladıysam kömür karası zenci olayım

evrensel-insan
12-08-2008, 16:43
Saygideger ozgur_beyin;

:D :( :cool: :rolleyes:

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
12-08-2008, 16:50
Saygideger ozgur_beyin;

" Senin icin felsefe, senin yapacagin, yorum olacaktir" diyecegim, ama; gorundugu gibi, hic bir yorum yapmamissin. Yazilanlarla ilgili olarak, tabi.

Gerci, aydoe'de yapmamis, ama. Siirinde soruyor. Haberin var mi?

Gozunu sevdigim dilber, halimden haberin var mi?
Ibrisim, kusak dokulmus, belimden haberin var mi?

Bugun derdin, yarin derdin;
Yad ellere gonul verdin,
Ayriliga "zulum" derdin.
Olumden haberin, varmi?

Gozunu sevdigim dilber, sasarim; haberin var mi?
Senin askinla doluyum, tasarim; haberin var mi?

Saygilarimla;
evrensel-insan


Orijinalini görmek için tıklayınız : Var mi? Yok mu?

evrensel-insan
05-08-2008, 02:22
Saygideger arkadaslar;

Insanoglunun, insanoglu olarak evrimlesmedigi, bir ortamda; yani, insanoglu deyimiyle, insanoglunun henuz bulunmadigi bir ortamda; ne kavram, ne de bir ifade mevcut degildir.

Insanoglunun tarih sahnesine cikisiyla, birlikte kavram yaratilmis ve ifade edilmistir. Insanoglunun kavram yaratimi tamamen zamansaldir.

EZELI, EBEDI, SONSUZ, BASLANGIC, BITIS, ILK, SON V.S.butun bu kavramlar, zamana endeksli, dolayisiyle, kavrama endeksli, dolayisiyle, dusunceye endeksli, dolayisiyle, beyine endeksli, yani kisaca; insanogluna endekslidir.

Insanoglunun, kendisi zaten, hem dusunce, hem madde hem de kavramdir.

Var, sozcugu; var etmek, var olmak, var kilmak ve varsaymak olmak uzere ayrisir. Insanoglu varlari kavramladigina gore, var etmemistir. Onlar insanoglu ifadesiyle, var olmaktadir. Insanoglu var kilamaz da, sadece var sayar.

Demekki, insanoglu, sadece var olani-ki bunu sezgi veya yansi olarak-duyu veya duygusuyla algilar-varsaymistir. Var olani, var saydigi icinde, kavramlastirmistir.

Peki, yok sozcugu ne anlama gelir? Yok bir ifadedir ve kavram olarak pozitif, ifade veya anlam olarak negatiftir.

Hangi kavrami alirsak alalim, o kavram evrensel olarak var olmaktadir ve varsayilmistir. Eger bu var olan kavram; soyutsa ve sezgi yoluyla ancak algilanabiliyorsa; algilayanin var sayimi pozitif, yani var; algilamayanin varsayimi, negatif yani yok olur.

Algilama da, oznel ve mustakil var olan varlik, temelindedir. O yuzden, var olarak tanimlanan, varsayim olarak kavramlasan, hersey; algilayan ozne icin var, algilamiyan ozne icin yoktur. Ustelik, algilayan ozne, bu soyutu, somuta endeksleyip, nesnellestirebilir. Algilamayan ozne ise, onu soyutta tutar ve algilamadigi icinde yok sayar.

Dolayisiyle; VARSAYMAK VE YOKSAYMAK, POZITIF; SADECE VERILEN ANLAMLARI POZITIF VE NEGATIFTIR. O yuzden, kavramin ifadesi bir sorundur ve sadece onu ifade eden oznenin ifadesine endekslidir.

Insanoglu,-kendi dahil- algiladiklarini-somut-soyut, oznel-nesnel, gorunussel-ozsel, mustakil-evrensel-, once kavram olarak ortaya koyar, sonra oznel bir ozne yapisi olarak; ikili ve karsitli bir tartismaya, cikmaza, kisir donguye ve soruna tasir. O sorunu,tartismayi, cikmazi, kisir donguyu; kendi oznel teki olarak ifade eder.

Iste,evrensel olarak var olan ve varsayildigi icin kavramlasan, madde veya inancin, var-yok tartismasi;insanoglunun, mustakil bir varlik, oznel ve bir ozne olarak, bu evrensel var olan ve varsayilan kavrami; teke indirgemekten ve bu tekin hem var hem yok olabilme olasaligindan baska bir secenek olmadigindan, ve ayni kavram hem vara hem yoka indirgenebileceginden cikar.Dolayisiyle, teke indirgeyerek; var diyen de, yok diyende oznel temelde birbiriyle celismesine ragmen;evrensel temelde, var olmak ve varsaymakta birlesmektedir.

Yani, OZNEL IFADE EDEN MUSTAKIL VARLIGIN-OZNENIN- VAR IFADESI DE,YOK IFADESI DE; EVRENSEL OLARAK AYNI NOKTADAN; VAR OLAN VE VARSAYILAN KAVRAMDAN CIKMAKTADIR.

ISTE HEM EVRENSEL, HEM MUSTAKIL VARLIKSAL KAVRAM VE IFADESI SORUNU DA BUDUR.

Saygilarimla;
evrensel-insan

ozgur_beyin
05-08-2008, 02:29
evrensel özetlersek ne demek istiyorsun
yani iilkinsan yeryüzünde yürümeye başladığından beri kavramlarmı yaratmaktadır
yoksa kavramlarlamı harekt etmektedir .dsorun ne veya nerde çetrefilleştirmeden ne yazmak istedin

evrensel-insan
05-08-2008, 04:19
Saygideger ozgur_beyin;

Insanoglunun-senin deyiminle-yeryuzunde yurumeye basladigindan beri,hem algiladiklarina, kavram yaratmasi; hem de yarattigi bu kavramlarla hareket etmesi, dogrudur.

Sorun ise, ayni kavram kokeni olanin, ifadesinin karsitligi ve bu karsitliklardan adece birinin ifadelenisidir. Hangisi ifadelendirilirse, ifadelendirilsin, diger ifadelendirilecek olana terstir.Iste sorun, budur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

ozgur_beyin
05-08-2008, 16:46
Saygideger ozgur_beyin;

Insanoglunun-senin deyiminle-yeryuzunde yurumeye basladigindan beri,hem algiladiklarina, kavram yaratmasi; hem de yarattigi bu kavramlarla hareket etmesi, dogrudur.EVRENSEL
Benim sana sürekli anlatmaya çalıştığım bu
çok baist iki cümleyleanlatabileceğin birolayı niye bu kadar tumturaklı hale getiriyorsun
olay basit mevzu basit ama sen illa felsefik boyutta yazacağım diyeolayı karma karışık bir yazı düzenine sokuyorsun
evrense lKAVRAMLARIN (kafana taktığın haliyle) insanlarda linguistik gelişmeler
doruğa erişmeli ve lisanla dans edecek vaziyetegelmiş beyinlere ihtiyaç var
işte bu aşamadan sonra felsefe oluşmaya başlıyor.

bu tip insanlar suye doymuş bulutlar gibi su bırakmaya başlıyorlar
yunus emrenin deyişiyle hamdım oldum taştımişte bu taşma artık fikirlerin insan havsalasında dolup taşması felsefeyi doğutuyor
bu sendeki kavram paranoyası yaşamını ortsına yerleşmiş herşeyi bir kavram fenomeniyle
açıklamaya çalışıyorsun unutmaki bir ilaç her derde deva olmaz
tıpkı kavramın her türlü düşüncey iaçıklaymayacğı gibi
yine cevabi olarak döktürme anlaşılır basitcümleler kur bu hem seni okunur hale gertirir
hemde anlatmak istediğini herksin anlayacağı hale getirirsin
şunu bir düşün bu tip eleştirileri bir tek sana yapıyorum. sana bir kastimmi var?kesinlikle yok. am sen söyleneni anlamya çalışacağına kendi yazdıklarına bir üstünlük vehmedip
yine bildiğin marşı çalıyorssun
seni kimse anlamak zotunda değil sen anlaşılır olmak zorundasın olay bu kadar basit.
tabi bunları anlaman için sağlıklı bir ruh yapın olması gerek
umarım öylesindir

evrensel-insan
05-08-2008, 17:46
Saygideger ozgur_beyin;

Gercek dunya da, benim dediklerimi anlatabilmem acisindan, hicbir sorun yok. Cunku, anlatacagim sahis karsimdadir. Sure siniri yoktur, ve ben, hep anlattiklarimi cizerek anlatirim. Cunku, benim dedilerimi algilanabilmesi icin, noktasal dilin; cizime,-, cizgiye tasinmasi gerekir.

Maalesef, sanal dunya daki iletisimde, boyle bir olanak yok. Ustelik, ben bilgisayar ozurluyum. Butun bunlarin isiginda, benim yazdiklarimin anlasilmasi icin, birde dunyaya bakis acisinin belirli bir duzeyde olmasi gerkiyor.

Inan, karsimda olsan, o zaman senin sorularini cevaplarken ve anlatacaklarimi iletirken, hic zorluk cekmem, usanmam ve defalarca, anlatabilirim. Ustelik, cesitli, konulardan girerek ve her cesitli konuyu anlatacagim konuya bagliyarak anlatabilirim.

Ne yapalim, sanal dunyadaki iletisimin olanagi ancak bu kadar. Ustelik, konu felsefe de olunca, anlatim daha da zorlasiyor.

Yalniz, benimle iletisim kurarken, senden ricam, hem kisisellige yonelik, hem de kahve agzi kullanmaman. En azindan, konunun, yani felsefenin hakkini vermek adina.

Saygilarimla;
evrensel-insan


Orijinalini görmek için tıklayınız : Anti-teizm ve ateizm farki

evrensel-insan
27-07-2008, 04:59
Saygideger arkadaslar;

Hic dusundunuzmu? Anti-teism ile ateism farkini. Kelime anlami olarak, soyle ortaya koyalim. Anti-teizm; teizme karsi gorus, teizmle mucadele gorusu; anti teist' de bu mucadeleyi surduren kisi demektir.

Ateizm ise;teist olmayan demektir. Yani amaci, teist olanla mucadele degil; kendi secenegi olarak, teizmi, yasaminda iliski ve iletisiminde kullanmaya ihtiyac duymayan demektir. Daha once bu konuda, cok detayli ve genis olarak yazmistim. Onerim, kendisine ateist diyen arkadaslarin, bu deyislerini degerlendirmesi ve ateizmlerinin, herhangi bir anti-teist dusunce ve davranisa donup donmedigini sorgulamalari gerekir.

Belki cok basit ve abes bir soru olacak ama, sormak istiyorum. Kendine ateist diyen arkadaslar,TD sitesinin ana sayfasindaki "ateizm nedir" yazisini okudularmi? Eger okumadilarsa, onlara okumalarini tavsiye ediyor ve kendi goruslerinin, ne kadarinin bu yaziya uyup uymadigini, kendi adlarina ortaya koymalarini rica ediyorum. Acaba, ateist arkadaslarin, dusunce ve davranislari, gercekten ateistmi? yoksa, anti-teistmi?

ATEİZM NEDİR?

Her şeyden önce, tanrının varlığını veya yokluğunu tartışabilmek için, tanrı kavramının tanımını yapmak gerekmektedir.

Bir elma hayal edin. Ve sırayla elmadan bütün niteliklerini çıkarmaya başlayın. Rengini çıkarın, büyüklüğünü çıkarın, kütlesini çıkarın, seklini çıkarın. Geriye ne kalır? Konu elma olunca geriye bir şey kalmaz ama konu tanrı olunca belli ki geriye var olması ve de bir olması kalıyor.-Ateizm nedir?

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
27-07-2008, 19:59
Saygideger arkadaslar;

Teizmin, karsiti olan anti-teizmin, ilk felsefi cikisi; ronesans donemine rastlar. Ronesans donemiyle-1440'lar- tarihte ilk defa, insanoglu, yonunu tanridan ziyade, kendine, dunyaya ve bilime dondurmustur.

O tarihten itibaren, anti-teizm, felsefenin, her dalina yansimaya baslamis ve dunya toplumlarinda da ses getirmeye baslamistir. Ingiltere ic savasi ve fransa ihtilali ile birlikte, din ve orgutlenisine karsi, cesitli yenilikler getirilmistir.

Bu yeniliklerin, en goze carpani, evrim teorisi olmustur. Anti teizm ile birlikte, yeni kavramlar ortaya cikmis, dunya tarihinde ilk defa, yeni bir cehreye burunmustur.

ANTI-TEIZM, DUNYA TARIHINDE INSANOGLUNUN ILK UYANISIDIR.

Anti-teizm, toplumsal hareketlerin ve cikislarin bir ideolojisi olmustur. Ayrica, humanizm kavramina da onculuk etmistir. O gunden, gunumuze kadar anti-teizmin, teizmle savasi, surmustur ve surmektedir.

Anti teizm; felsefe de, dallarinda ve felsefenin yasama, iliski ve iletisime yansimasinda; teizme alternatif bir bakis acisi getirmistir.

Bireyin de kavramlastigi gunumuzde; her dalda, bireylerin, kavramlara iki turlu bakis acisi vardir.Ya teist ya da anti-teist. Felsefenin, bilhassa metafizik dalindaki-ki varligi nedenler sorgular-ideolojik acilimlari ve bilime bakis acisi; bu iki dunya gorusunun, biribirine zitligini ortaya koymaktadir.

ANTI-TEIZMI, TOPLUMSAL BIR OLGU YERINE, BIREYSEL YASAMINA TASIYAN BIREYE ATEIST DENIR. Ateizm, anti teist bakis acisini benimseme, ateist te, bu bakis acisini, bireysel olarak uygulayan demektir.

Soylemeden gecemiyecegim, amerikan idealizminin, ideali; insanoglunu anti-teizm oncesine tasimak ve teizmin karanligina gommektir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Mutant
29-07-2008, 15:39
İlk olarak "Anti-Teizm" olarak adım atılıyor ateizm yoluna. Daha sonra ateizmin genel felsefe çizgisinin daha da anlamlaşması için pozitif ateizm, ardından düşünceleri düzene koyma yolu başlıyor. Fakat bunların dışında anti-teizm çizgisinde kalmış militan ateistlerde var elbette.

Ben ise ateist (Tanrıtanımaz)'ım. Fakat dogmatik birşey değildir bu. Ateizm'e dogma diyen varsa argümanını sunsun hodri meydan derim. :)

evrensel-insan
29-07-2008, 19:24
Saygideger mutant;

Ben ise ateist (Tanrıtanımaz)'ım. Fakat dogmatik birşey değildir bu. Ateizm'e dogma diyen varsa argümanını sunsun hodri meydan derim.-mutant

Ateizm, bugun birey bilincine erismis ve yasam, iliski ve iletisiminde, tanri veya onun uzantisi dini bakis acisina yer vermeyen, bir bakis acisidir.

Bir ideolojiden ziyade, felsefi bir icerigi vardir. Bu da felsefenin her dalina-metafizik, epistemoloji, etik ve estetik- getirilen bir bakis acisidir.

Bu bakis acisina, dogmatik diyebilecek tek bakis acisi; teist bakis acisidir ki; o once bir donup, kendini aynada gorsun. ;)

Tabi, aynaya bakma ve ayna da gordugunu algilama dusunce yapisi varsa.:cool:

Saygilarimla;
evrensel-insan

Lestat
29-07-2008, 19:31
Ateist aynı zaman da düşüncesinin yani tanrıtanımazlığın propagandasını yapan anlamına da geliyor bildiğim kadarıyla.

evrensel-insan
29-07-2008, 19:47
Saygideger lestat;

Ateist aynı zaman da düşüncesinin yani tanrıtanımazlığın propagandasını yapan anlamına da geliyor bildiğim kadarıyla.-lestat

Bu onun, yasami ve yasama bakis acisidir.Tabi ki, her iliski ve iletisimde, kendi dusunce ve davranisi olarak, bu bakis acisini cekinmeden iletecektir, iletebilmelidir. Bu konuda, mesleki olarakta, yazabilir, cizebilir.

Konu, bunu teizme satasmadan ve teizmi-eger ortada bir tartisma, panel v.s. gibi toplu bir ortam yoksa-yermeden, daha dogrusu, teizmi gale almadan yapmasidir.

Eger, herturlu, yasam iliski ve iletisiminde, teizmle ugrasirsa; bu onun ateist degil; anti-teist oldugunu gosterir.Anti-teist, tabir yerindeyse, teistle sidik yaristirir.Kendini ona ispata calisir.Ya da onu anti-teist yapmaya ugrasir. Ateistin, boyle bir misyonu yoktur. O kendi icin ateisttir.

ATEIZM, BIREYSELDIR VE BIR BIREYIN YASAMINA ILISKI VE ILETISIMINE, DUSUNCE VE DAVRANISIYLA TASIDIGI BAKIS ACISIDIR.

Bunu illa, tanridan-dinden ve o icerikli ideolojiden bahsederek'te gerceklestirmesi gerekmez. Zaten, ateist bakis acisi; onun iliski ve iletisimine, kendini her ifade etmek istediginde, dusunce ve davranisina yansir. Cunku, bu tip bir bakis acisi, artik onun icin bir yasam sarti olmustur. Konu ne olursa olsun, eger bu oturmussa, bu bakis acisi onun, dusunce ve davranisina yansir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

spartacus
29-07-2008, 22:35
Karşıtlık ifadelerinde ki "A" Anti anlamındadır-kısaltmasıdır. Bir şey "A" alabilmesi için karşıtı olmalıdır. Genelde "A" karşıtlarca tanımlanıp ifade edilir.

Bu konuda Tanrıtanımaz söylemi doğru yaklaşım değildir ve ateizm'in kökü sırf bir tanrı karşıtlığına indirgenemez.
Kaldı ki ateizm kendi özgülünde ne bir Tanrı inancına karşıtlık ama ne de nesnelliği olmayan bu tanrının tartışmasına dönüktür(gündemi bile olamaz). Tüm tanrı konusundaki yaklaşımlar, teizm'in iddiaları, dayatmaları ve onların çürütülmesi üzerinedir(karşıtlık buradadır ve yaşamsal-düşünseldir). Özünde Tanrı'nın var ya da yokluğu ateist açısından anlamsız olmalıdır. Yok sayılan bir şeyi eleştirebilmek, karşıya almak abesle iştigaldir. Bu halde karşıya alınan ve karşıt görüş belirtilen nedir? Elbette Tanrı değildir, teist görüşlere ve zoraki dayatmalara verilen cevaptır ve muhatap insandır.

Gök gürültülü yağmurlu bir gecede Vaaz veren bir Yunan Rahibi insanlara; "Tanrıyı kızdırdınız!. Sakinleşmisini istiyorsanız ve bu yıldırımlardan, şimşekten, gök gürültüsünden kurtulmak istiyorsanız Adak Evine bir an önce adaklarınızı(vergi-zekat) getiriniz!" diye bağirip propaganda yaparken, eğer siz çıkar da, "Yağmurlar ve gök gürültüleri doğal bir şey olmalıdır. Bunların gerçek nedenlerini araştırmak zorundayız. Bu nedenle bu vaaz veren Tahsildarın(rahip) vaazlarına ne uyacağım ama ne de zekatımı(vergimi) onlara hibe edeceğim" dediğiniz anda; siz artık öteki yani rahip, inancı ve görüşü açısından ateist olursunuz(siz kendinize hiç bir şey demesenizde olur, rahip size ateist diyecektir)... Tanrı burada amaç değil görüldüğü gibi araçtır ve bu aracı insanlar kullanır.

evrensel-insan
29-07-2008, 23:05
Saygideger spartakus;

Negatif, dil temeli olarak, tek duze ifade edilmez ve ayni anlamlari da vermez.

Bir seyin karsiti baskadir. Bir seye karsi olmak baskadir. Birsey olmayan baskadir. Birsey degil baskadir.

A ile ifade edersek. Karsit A, A karsiti, A'ya karsi, A olmayan ve A degil. Karsit A, temel de A dir. Yani orneklersek; muslumanlik ve hristiyanlik, her ikiside dindir. Ama biribirine karsittir. Yani, biri A ise , oteki, karsit A dir. Ikisi birden de, Ateizme karsidir.

Anti-teizm, teizme karsi demek, yani A karsiti; Ateizm ise, teizm icermeyen, teist olmama, yani A olmayan demektir. Ikisi de, A'ya yani teizme karsidir.
Fakat, bu karsitlik, birinde A ile mucadele, digerinde ise, A icermemeyi izah eder.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
30-07-2008, 00:20
Saygideger spartacus;

ateizm'in kökü sırf bir tanrı karşıtlığına indirgenemez. -spartacus

ATEIZM, BIREYSELDIR VE BIR BIREYIN YASAMINA ILISKI VE ILETISIMINE, DUSUNCE VE DAVRANISIYLA TASIDIGI BAKIS ACISIDIR.

Bunu illa, tanridan-dinden ve o icerikli ideolojiden bahsederek'te gerceklestirmesi gerekmez. Zaten, ateist bakis acisi; onun iliski ve iletisimine, kendini her ifade etmek istediginde, dusunce ve davranisina yansir. Cunku, bu tip bir bakis acisi, artik onun icin bir yasam sarti olmustur. Konu ne olursa olsun, eger bu oturmussa, bu bakis acisi onun, dusunce ve davranisina yansir.-e.i.

Yukarida yapilan alinti, sirf bir tanri karsitligina, indirgenmedigini yeteri kadar acikliyor, sanirim.

Saygilarimla;
evrensel-insan


Orijinalini görmek için tıklayınız : Düşünce nedir?

evrensel-insan
10-03-2008, 16:18
Saygideger arkadaslar;

Benim felsefemin ortaya koyusuna gore; evrensel temelde dusunce soyuttur,bir oznesi yoktur ve erkeksel(X) dir.Evrensel temeldeki dusuncenin yasama gecisi,dusuncenin-soyut,bir insan-somut eliyle dil kullanarak-soyut,bu dili-soyut. bir sey(bes duyunun algilayabildigi)-somut veya dusunce urunu-soyut bir seyle ozdeslestirmesidir.

Dusunce;X karakteristigine sahiptir,yani hem ikilem hemde karsitlik icerir ve dusuncenin kendisi uclemdir(Y),YANI BIR POSITIF NOKTA dir.Toparlarsak sey(somut veya soyut) uclu,karakteri dortludur.Sorun da bundan sonra baslamaktadir.Uclem seyle (soyut veya somut) ozdeslesir ve sabittir ve hareket edebilen sadece karsitliktir ve o da sadece tek uc olarak ifadeye yansir.Hangi ucu yansirsa yansisin otekine terstir ve butun yapilan karsitliklarin tartismasidir.Ustelik bunun galibi-maglubu yoktur ve bu tartisma sadece kendi sectigin uca,oteki ucu savunani cekme-donusturme cabasidir.

Orneklersek:ikilemler; var dir, tanri dir, inanc dir ,tanriya inanc,tanri varligi,inanc varligi
uclem:tanrinin varligina inanc,varlik-var-yok,inanc-inanma-inanmama.Uclemin temeli,kendisi ve karsiti vardir.Temeli ve kendisi positif karsiti negatiftir.

Bunlar dusuncenin kullanmasi gerekenler oldugu icin sabittir ve tartisma disidir.tartismaya acik olan sadece varligi var veya yoka,inancida inanma veya inanmamaya tasimadir.Cunku varlik,inanc ve tanri tartismaya dahil degildir.

Bu ornekler cogaltilabilir hak-hakli-haksiz v.s.,mesela hak temelinin kendisi hakli karsiti haksizdir.

Benim felsefem ya ucluden arinmayi (KI BU UCLU EGER INSANI VE ONUN INSANLIK YAPISINI HERHANGIBIR AYRIMCILIGA ITIYORSA) veya uclunun tartismaya acik olmayan temelini aciklar yani,tanriyi,inanci,varligi,hakki v.s. ve aciklarken karsitligin herhangibir ucundan tutmadan aciklar,yani notr aciklar.

Bu konu cok derin bir konudur,yalniz yazilarimin daha iyi algilanabilmesi (dogrulanip-yanlislanmasi veya kabul edilip-karsi cikilmasi v.s. degil) icin bu aciklamayi uygun gordum ve bu yazimi su anda yazdim.

Dedigim gibi bu konu derindir,o yuzden cevap yazilir veya soru gelirse ona gore aciklama yapacagimAslinda bazi yazilarimda bu konuya deginmistim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Averroes
10-03-2008, 16:45
Sn Evrensel insan,

Dediklerinize büyük ölçüde katılmakla beraber şu noktayı da eklemem gerekiyor,

Tartışmada (i.e Tanrı) düzlem asla tartışılan nokta etrafında şekillenmez. Belki onla başlanır ancak onla bitmez. Tartışılan konu, bazı insani özelliklerin etkisiyle, ki bunda birinci dereceden belirleyici olan insanın onurunu kurtarma meselesidir, nesnelliğini yitirerek şahsileşir. Birinci derece önemli olan Tanrı'nın varlığını ya da yokluğunu ikna etme girişimiyle başlarken, bitiş noktası asla başlangıç noktası (yani Tanrının varlığı konusu) değildir. Forumların nasıl başlayıp nasıl bittiğine bakarsanız söylediklerim daha rahatlıkla anlaşılabilir.

Çünkü tartışmanın özü kaypaktır ve beyni konuya sabitlemek her iki taraf için de sözkonusu değildir. Buna bir de belirttiğiniz gibi, sözkonusu tartışma objesinin genel-geçer olmayışını da eklerseniz zorluk kendini iyice ortaya koyar. Bunun için benim tezim şudur, "bilmek" yoktur, "inanmak" vardır. *ve savaşım "bilinen" üzerinden *değil, "inanılan" üzerinden yapılır.

Selamlar

Azazel
10-03-2008, 17:11
Düşüncenin ne olduğunu anlayabilmemiz için nöronlara değinmemiz ve ruhun yapısını bilmemiz gerekir.Önemli olan şey şu. Düşünceyi nöronlarmı üretiyor yoksa önceden ruh tarafından üretilen düşünce nöronlar sayesinde harekete veya fikremi dönüşüyor? Kısaca nöronlar mı düşünceye hakim , yoksa düşünce mi nöronlara hakim? Biraz daha bilimsel yaklaşmak lazım.

Aslında dediğin gibi çok derin konu. 12 kuark , dalgalar (alpha ,beta vb) , madde ve enerji ilişkisi , bunlar hep için işine giriyor. Bi yandan düşüncenin enerji olduğunu iddaa edenler , diğer yandan "düşünce soyutmu somutmu" *bunu tartışanlar , bi diğer yandan da düşüncenin kaynağı evrenin bütünsel enerjisidir diyenler...

Ben "Cogito ergo sum" diyorum bırakıyorum (:

evrensel-insan
10-03-2008, 17:15
Saygideger schopenhauer;

INANC-INANMA-INANMAMA UCLEMINI ALIRSAK,savasim inanc sabit temelli ama sadece inanma degil inanmama uzerinden de yapilir.Ataistlerin savasi gibi,bu savasin icine girmemek isteniyorsa-ki kisir dongudur o zaman inancin sadece bir kisir dongu ortaya koydugu anlasilir.Benim felsefem ise bu uclemin disindan bakar.yani inanci notrler ve iki ucunun tartismasina girmez,yalniz inanc tabu veya gucluyse yani notrlenemiyorsa o zaman kisi ucunu secip savasimini vermek zorundadir.Konu tamamen neye olan inanc ve o inanca olan bir ihtiyac meselesidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
10-03-2008, 17:25
Saygideger schopenhauer;

Soylemeyi unuttum.Benim felsefemin inanci bireyin kisisel saygisi ve insanin evrensel vicdani ve dusunce=sorun dur.Istersen benim insanlik tanimimi okumani oneririm.Benim inanclarimin ne olduguna gelince yukaridakiler haric digerlerinden-tum verilenlerden arinmaya calisiyorum ve cogu soyuttan arinmayi basardim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Averroes
10-03-2008, 17:29
Sn Azazel,

Düşüncenin nasıl gerçekleştiğinin bilinmesi, onu "daha fazla düşünce" yapmaz. O yüzden, bu şimdilik karşılığı olmayan bir konudur ve hakkında anti-tez üretilemez bir sahadır.

Sn Evrensel-insan,

Demiş ki, Benim felsefem ise bu uclemin disindan bakar.yani inanci notrler ve iki ucunun tartismasina girmez.

Diyorum ki, "İnancı nötrleyen," ateistik bakar. Tartışmaya girmez diyorsun ancak nötr dediğin konum zaten "ateizm" dir. O halde zaten tartışmanın içindesin!

Saygılar

evrensel-insan
10-03-2008, 18:36
Saygideger schopenhauer;

Notr un neoldugunu veya benim felsefeme gore nasil algilandigini senin "anlam acligi" basliginda cevap verdim.Ataistin inanci tanriya inanmamaktit ayni teistin inancinin tanriya inanmak oldugu gibi karsitliligin iki ayri ucudur,teist ve ataist ve tartisma bir kisir dongudur,ayni madde-dusunce tartismasi gibi yani kisaca biri otekini tamamlar ve kokleri sabittir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

okinono
10-03-2008, 19:07
Benim felsefem var ise senin de bir felsefen olabilir. Senin felsefen bir başkasının da felsefesi olabileceği gibi benim felsefemden ayrı olabilir. Benim felsefem ile senin felsefen farklı olabileceiği gibi her bir ferdin felsefesi de farklı farklı olabilir. Benim felsefemin sadece benim tarafımdan kabul edilmesi felsefi olarak beni bağlar. Herkesin felsefesi de kendini bağlayabileceğine göre, felsefe tanım olarak herkesi bağlarken, uygulama ve düşünsel eskizlerde sadece felsefe sahibini bağlar.

İşte bu da benim felsefem. :)

Oki, herkese göre bir felsefe olabilir mi sahi? Yani "Benim felsefeme göre" diye bir cümle kurgusu yapılabilir mi?

Bir şartla;Evet yapılabilir.

Nedir o şart?

Felsefe uygulaması yapılmış geçmiş düşüncelerin daha sonraki nesiller tarafından kabul edilmesi demektir. Yani, felsefi bir akımın öncüsü o fikrin topluma yaygınlaşmaıs için taraftar bulmasını sağlar. Ama bu henüz felsefe demek değildir. Bu nedenle, en yeni felsefe bir önceki felsefenin üstünde kurulur. Bunun içinde en alttaki felsefe felsefenin aslı demektir.

İyi de en alttaki felsefe nedir peki?

Oooo, Oki, bu soruyu bana neden soruyorsun. Bak burada kenan evrensel insanlar var onlara sormalısın?
Benim ki onların yanında fesleğen kalır :)

Selamlar

frodo
10-03-2008, 19:14
Evrensel-insan bir kaç küçük düzeltme yapmama izin verin. Birincisi ataist diye bir kavram
eğer atacılık gibi bir anlamlandırma değilse yoktur. Doğrusu herhalde "ateist" olmalı.

İkincisi -kast ettiğinizin ateizm olduğunu varsayarak- ateizm bir inanç değildir. Sadece teizmin
savladığı rasyonel olmayan çelişik ve bu nedenle imkansız tanrı kavramının yadsınmasıdır.

Teizmin ileri sürdüğü ve çoğunlukla "insani" olan tanrı (insanın günahları, pişmanlıkları, suçları
hatta kılık kıyafeti ile ile doğrudan ilgili) düşüncesi ateizme göre yanlış ve gerçek dışıdır. Bunu
söylemek inanç değildir. Çünkü *teizm tarafından ileri sürülen kanıtlar yetersiz, çelişik, ve
fazlasıyla naiftir.

metalheart
10-03-2008, 19:30
okiiiii
kenan evrensel ...

evrensel-insan
10-03-2008, 19:34
Saygideger okinono ve frodo;

Benim felsefem cunku baskasina ait degil tamamen patenti bende,ikincisi terimler ve algilari algiliyana gore degisir,benim algima gore ateist te inanc sahibidir ama inanmama inanci,yani inanmak nasil bir inanc cesidiyse inanmamakta bir inanc cesididir.(bu sefer ateisti dogru yazdim,umarim),benim felsefem evrensel sorunun temelini ve olusumunu ortaya koyan felsefedir.Eger bildiginiz bu icerikte bir felsefe varsa,lutfen bana da bildirin.Ayrica ikinizinde belirttiginiz dusunceleriniz icin,tesekkurler.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Averroes
10-03-2008, 20:34
Sözkonusu din olduğunda, tarafsızlık, muhalif şıkkı (i.e. ateizm) esas tutmaktır. Burada gerçek bir nötrlük durumundan bahsedilemez, tıpkı yarı-inançlıyım denilemeyeceği gibi...

Selamlar

spartacus
10-03-2008, 21:53
Evrensel-insan

Genellemelerinizden çıkarttığınız derin anlamları anlayamadığımı belirtmek istiyorum. Ateizm inançsal değil özünde düşünsel bir duruştur. Bu gün çarpık tanımlamalarla ve tek taraflı, ateizmin, teist taraflı tanımlarıyla yol alamayız. İnsanlık tarihi antik çağdan, modern çağa kadar olan dilimde, her şeyi ama her şeyi yorumlamayı ancak tanrısal bir bilgi ve bu bilginin sunulmasıyla edindiğine hem inanmış ama hemde düşünmüştür. Şimdi insan yeni şeyler düşünemez ve edinemez ancak Tanrı insanlara yine insanlar arasından seçtiği azizlerle, ermişlerle vs yeni bilgi gönderir. Şimdi bu görüşe göre alternatif ne olabilir ? Paratoner nasıl bulunur, yıldırım'ın Zeus'un keyfine göre gökten aşağı fırlattığı ok olmadığı anlaşılarak. İşte bunu anladığınız anda, işte o anda, yorumunuz ateisttir!

Ateizm temeli, doğada tüm olayları, hareketi vs tanrısal bir çerçeveyle değil tamamen doğal süreçlerle ele almaktır. Neden, niçin, nasıl sorularına, yine gözlem, inceleme vs yolları ile ulaşma ve yorumlama çabasının oluşturduğu sonuç, a-teizm. Ateizm tanrı karşıtlığı değildir, öyle olsa idi zaten bu ateizm olmazdı, görüş olarakda anlamsız olurdu. Ateizm Tanrı ile uğraşmaz temelde böyle bir sorunu yoktur-dolayısıyla tanrısızlık gibi de bir sorunu yoktur-. İnançsızlık ise bir inanç değil, bir tercihdir. Teist ise bir Tanrı inancına sahip olduğu gibi buna bağlı görüşlerede sahiptir ve size inanmanızı olduğu kadar görüşleri kabul etmenizide dayatır! Bu durumda ret edilen Tanrı değil(ki olması mümkün değil), teist görüşler ve o görüşlerdeki savlardır. bu savlara tanrı(öznel açıdan) da dahil ancak bu tanrı, teist savların ürünüdür ve bu savların temel direği olduğu için O'da çürütülmek zorundadır. Zeus'da bir tanrıdır ama ateistin nesnel anlamda onu ret etmek gibi bir çabası yada durumu yoktur-çünkü bunun imkanı yoktur-. Neden çünkü Zeus teist savların bir ürünüdür, aynen Sindirella gibi ve ret edilen tanrı değil teistlerin savlarıdır, yada kısaca Sindirella ayrı, ona Tanrı demek ayrı şeydir. O halde Sindirella bir tanrıdır, ve yağmurdan tutunda her şeyimizi bize o sağlar, deremleride o yapar, yıldırımlarıda o çakar, eğer iyi şeyler olsun istiyorsanız sindirellayı memnun etmek durumundasınız! Bunu kabul etmek isteyen var mı? Peki kabul etmemek bir inanç olabilir mi? Peki kabul etmemek bir zorunluluk olabilir mi? Peki kabul etmemek için, kabul etmemeyi inançlaştırdığı için kabul etmiyor olmak olabilir mi(teist ateist tanımı budur) :)

Doğrusu Tanrı hiç umurumda değil. Var yada yok beni hiç ilgilendirmiyor. Cidden var yada yok böyle bir sorunum yok. Ancaak, ne zaman ki birileri gelir, Tanrı böyle buyurdu, uymayanlara şöyle ceza var, böyle ceza var denir ve beni sözde inananlar yargılamaya başlar o halde ben neden böyle bir inanca sahip olamayacağımı ifade etmek zorunda kalırım. Dolayısıyla dünyayı yorumlayışım, dünya görüşüm vs farklı olarak şekillenir. Bu durumda ben karşıt bir görüşe sahip olmakla anti kelimesini kazanırım... Yinede Tanrı gibi bir sorunum yoktur, böyle bir kriterim yoktur.

Onlar(teistler) savlarıyla bana Zeus'u var eder ve emreder, "deperemlerin nedeni der başı açık gezen kızlardır" oysa ben ise depremin doğal bir şey olduğunu aynen suyun akması kadar doğal olduğunu, dolayısıyla başı açık yada kapalı durumunun hiçde ifade ettikleriniz gibi olamayacağını, deperemi ve oluş sürecini incelemek gerektiğini söylerim(seni kafir der teist, Zeus'dan daa mı iyi bilecen de inceleme hakkını kendinde göresin!). O halde der teist, evreni yöneten Zeus ise demek ki depremlerde Zeus'un işidir ve eğer o başlarımızı örtmeyi buyurmuş ise ve bizde açıyor isek onu kızdırmış oluruz der, ben ise Zeus diye bir şey yoktur çünkü onu var ettiğin şu ve şu savların çürük demek zorundayımdır. O ise ısrarla var der ve VAR diyebilmesinin tezlerini ortaya sunar ben ise o tezleri teker teker ele alır ve neden mantıklı gelmediğini ifade ederek, kendi iç açmazlarını ortaya koyarım. VAR bir iddiadır ve yokluğuyla beslenir...

Benim açımdan ise tanrı "yok" olamaz :wink:

gozeneli
10-03-2008, 22:37
Düşünce, bence özgürlügün en önemli temelidir. İslamı terslememin en önemli nedenide budur.
İslam bana düşünme özgürlügü vermemiştir.

Aydınlanmanın temelide düşüncedir.Düşünün Kuranı müslümanlar düşünerek okusalar kaçı hala müslümanım der ?

Kim demiş düşünüyorum demek ki varım ?Düşünmeyenin varlıgı söz konusu olabilir mi?
Düşünmeyen tembel beyinler hep başkalarının tesiri altında kalır.

Bu toplulugu sevmemin nedenide düşünmek serbest, kimse önyargılarla düşüneni azarlamıyor.
Ahhh keşke Bütün Türkiye düşünse,o zaman aydınlık gelir cahalet gider.

Gelin ya düşünelim yada düşleyelim o günleri :?

okinono
10-03-2008, 23:26
Adam düşünmüş..

http://www.youtube.com/watch?v=2Dw0LkOO50g&feature=related

http://www.youtube.com/watch?v=2Dw0LkOO50g&feature=related

evrensel-insan
11-03-2008, 16:21
Saygideger spartakus;

Ben zaten dusuncenin ne oldugunu anlatirken,ateizmin bir dusunce urunu oldugunu belirtmistim.

Inancsalliga gelince,bu aslinda benim daha once ki yanitlara verdigim cevap temelindeydi.Size de soyle aciklayayim:

Teism bir dusunce ve ayni zamanda(soyut) inanc-duyu urunudur.DUSUNCE NIN URETIMI IKI TURLUDUR BIRINCISI SOMUT URETIM MESELA KALEM,YANI BES DUYUYLA ALGILANANI BIR SOYUT TEMELINDE-KALEM KELIMESI- SOMUT CISIMLE OZDESLESTIRIP BIRLESTIRMEK,IKINCISI SOYUT URETIM MESELA SEVGI DUYGUYLA -INANCLA ALGILANANI BIR SOYUT TEMELINDE-SEVGI KELIMESI-SOYUT DUYGUYLA OZDESLESTIRIP BIRLESTIRMEK

Eger ateizmin buradaki ozdeslestirimi somutsa-maymun-insan ozaman dinsel degil;konuyu tanrisal *ve tanriya *karsi almak gerekir,eger ateizmin buradaki ozdeslestirimi soyutsa o zaman inancsal ve teizme karsit olarak almak gerekir.Her iki alimda * Ateizmi ikilem ve karsitligin icinden kurtaramaz,ilk ornekte insan tanrisal varlik yerine,maymunsal varlik olur.Ikinci ornekte ise inacsal inanisin inanmasi degil,inanmamasi olur.Dolayisiyle ne dusunceyi zorlar,ne de dusuncenin evrensel ayrilmislik sinirinin disina cikar.Yani her halukarda da karsitliklardan biridir,oburune terstir ve karsitlik savasinin icinde galibi-maglubu veya dogrusu-yanlisi tartisilipta kanitlanamayan bir kisir dongunun icindedir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
15-06-2008, 18:55
Saygideger arkadaslar;

Insanoglu dusuncesinin kaynagi, hayalgucu ve yaraticiliktir.

Dusuncenin hayalgucu ve yaraticilik ozelligi kavramin ortaya cikisidir. Dusunce,yansisini bes duyuyla algiladigi seyi madde; sezgisini duyumuyla algiladigi seyi inanc diye kavramlastirmistir. Dusuncenin kendisi bir uclem, yani bir, pozitif ve noktadir.Karakteri ise bir dortlem yani ikilem ve karsitliktir. Dusuncenin kendisi Y sembolu, karakteri X sembolu ile ifade edilir.

Dusuncenin gelismesi icin ise, cikarimsal yalanlama methodu ve varsayimsal karsi cikis temeli gerekmektedir. Bunun icin dusunce verileri nedenler ve sorgular, elde ettigi yeni verilerle sorgulama ve nedenleme devam eder. Gozlemler ve deneyler, dusuncenin ortaya attigi teorileri ancak test ederler, ama uretemezler. Yeni dusunceler uretmek icin gozlem ve deney yeterli degildir.

Dusuncenin dusunme temeli de genelde yansisi algilanan madde temelli, ya da sezgisi duyumlanan inanc temellidir.

Insanoglunun tarihsel dusunce gelisiminde, madde temelli dusunce ancak, 1600 lerde dusunceye yerlesmeye baslamistir. Genelde "geri kalmis" statusune giren ulkelerde,- ki bunlar genellikle musluman kokenli ulkelerdir- dusunce, sezgi temelli ve duyumsal kokenlidir, yani inanca dayanir. Ya verilenlere oldugu gibi inanilir, ya da verilenlere karsi cikilip isyan edilir.

Bu tip dusunce tarzi uretmeyen verilenin kabul ve reddi temelli bir dusunce tarzidir. Genelde suru psikolojisi ve korku felsefesi hakimdir. Bireysel bilinc gelismemis, toplumlar inanc temelinde kutuplasmis ve bolunmustur. Kisiler genelde duygusal oldugundan, dusunce yerine dusunceyi vereni hedef alirlar. Kisisel atisma ve satasmalar, karsidakini kendine gore yonlendirmeler, yonlenmeyenleri karsi ilan etmeler, kendi disinda kalanlara hukmetmeler, dusuncenin ne dedigini anlamak algilamak yerine, sadece dogru yanlis inanciyla degerlendirmeler v.s. bu tip dusuncenin urunudur.

Bati da ise yansisal temelli maddesel dusunce gelismistir. Bu dusuncenin gelismesi, toplumlardan ziyade bireyi one cikarmis, mantik temelli bir dusunce tarzi gelismistir.

Bu gelisim, toplumlari antiayrimciliga itmis, inanc temelli dusunce sadece bireysel temele indirgenmistir. Genelde bireyci akilcilik, yani egoizm hakim olsa bile, bu bireyin kendisini topluma kabul ettirme temelinde yansir.

Toplumun bireyleri bu antiayrimciliga uymak zorundadir. Uymayanlar ve ayrimcilik yapanlarin onunde hukuk engeli vardir.

Bunun disinda genelde inancsal tartismalar da olmaz. Sebebi inancin, bir madde gibi yansisi olmadigindan ve ispat yerine sadece sezgisel duyumu getirdiginden, tamamen bireyin bir secimidir. Baska bir bireye de empoze etmedigi olcude bir sorun yoktur. Herkes inancini kendisi icin korur. Boylece ister istemez, bilincli olmasada saygi gelismistir. Bilincli olmasa diyorum, cunku saygiyi gelistiren antiayrimciligin koruyucusu hukuktur, yani birey kendi kendine gelistirmemistir. Oyuzden sayginin bilinci bireyde yerlesene kadar bir zorunluluk olmaktadir. Bunu gelistirmis olanlar icin ise bu bir zorunluluk degil; olmasi gereken birey bilincidir.

Iste bu maddesel dusunce temeli ve onun uzantisi mantikli dusunme, iliski ve iletisimde gecerlidir ve toplumda yer tutabilmenin bir geregidir.

Inancsal dusunce ise tamamen bireye has ve yonelik, bireyin kisisel degerleri arasindadir. Bireyin kendisini tanitim ozelligi olarak yansir ve tartismaya acik degildir. Bir bireyi kabul ederken ve onunla iliski kurarken, onun bu inancsal degerlerine saygi duymak gerekir. Bunlar arasinda onun dini inanci veya inancsizligi, gelenek ve gorenekleri, ahlak degerleri ve anlayisi, yasam stili ve standardi, milli kokeni, dili v.s.hep bireyin kendisini tanitim ozelligidir.

Hicbir birey, inanc temelli tanitim ozelligini baska bir bireye empoze etmez, edemez. Her birey biribirinin bu inanc temelli tanitimsal degerlerini kabullenerek biribirleriyle iliski kurarlar.

Burada anlattiklarimdan iki sonuc cikmaktadir. Dusunce ya inancsal ve sabit-sadece kendi icindeki degisim yani kabul veya red-duygusal, kisiye yonelik, toplumsal, kutuplu ve bolunmus v.s.

Ya da dusunce maddesel, mantikli, bireysel, mudahelesiz, dusunceye yonelik, saygili antiayrimci, sorgulayici, nedenleyici ve degisime aciktir. Bir kisinin hangisinin ona yakisacagi ve yasami iliskisi ve iletisimi acisindan hangisinin kendisine yarar saglayacagi ve zarar vermeyecegi; her kisinin kendi secimi ve kararidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan


Orijinalini görmek için tıklayınız : Ideal

evrensel-insan
21-05-2008, 08:10
Saygideger arkadaslar;

Her bir kisinin, kendi dusuncesinde olusturdugu, bir ideali vardir.Yani olmasini istedigi, arzu ettigi, hayal ettigi v.s. bir kisilik, bir ulke, bir toplum, bir iliski, bir dunya v.s.Iste bu temelde, herkes idealisttir.Idealine ulasmak icin ise, kendi dusuncesine uygun gelen bir yol, yontem, sistem izler.

Bu sistem, idealizm degilse, onun gorusu de idealizm degildir.Ideal baska, idealizm baskadir.

Kisi ideali yolunda; Metafiziksel, bilimsel, epistemolojik, etiksel, v.s. bir yol temelinde, kavramciligi,adlandirmaciligi,materyalizmi,pozitiv izmi,idealizmi,nihilizmi,otoriterliligi,egoizmi,mi stisizmi,sezgiciligi,empirisizmi, ve -izm temelli herhangi bir seyi-fasizm, terorizm, anarsizm, kominizm, sosyaliizm,marxizm v.s.-yani ideolojiyi kendisine yol ve yontem olarak secebilir.

Iste bu nedenledir ki;ayni ideale sahip olanlar bile, sectikleri yolda ve hatta secilen yol ayni olsa bile, o ideolojiyi algida farkli bakis acilari ortaya koyabilirler.

Sonuc ta ideolojiler soyut, oznel; idealler de hayal urunu, ve niyet, istem, maksattir.

Insan dusunmeden edemiyor.Herkesin ideali insan ve insanligin dunyasi olsa ve bu dunyanin kurulmasi icin ideolojisi olsa bile, yine de kimse kimseyle anlasamiyor.

Acaba neden dersiniz?

Saygilarimla;
evrensel-insan

pante
21-05-2008, 08:38
Insan dusunmeden edemiyor.Herkesin ideali insan ve insanligin dunyasi olsa ve bu dunyanin kurulmasi icin ideolojisi olsa bile, yine de kimse kimseyle anlasamiyor.

Acaba neden dersiniz?

Genelleme olmuş bence.
"Herkesin düşüncesi farklı" görüşüne katılmıyorum.
Kastın eğer, aynı ideal uğrunda neden birden fazla akım, fraksiyon olduğu ise bunun olması doğal.
Ama aynı fraksiyon çatısı altında aynı fikirlerde insanlar biraraya geliyor, farklı karakteristik yapılarına rağmen.

evrensel-insan
21-05-2008, 09:07
Saygideger pante;

Istersen bir deneme yapalim, herhangibir soyutu-mesela demokrasi-tartismaya acalim,sitede bakalim ne olacak?

Senin bu cevabin, bana bir olayi hatirlatti.Bir televizyon kanalindaki panel"Sovyetler Birligindeki Demokrasi"yi tartisacaklardi.Herkes birseyler soyledi.Aradan 3 saat falan gectikten sonra, paneli yoneten soyle demisti"Arkadaslar, bilmem farkindamisiniz, tartistigimiz konunun herseyden once ozunde birlesemedik.Biz isterseniz once demokrasinin ne oldugunu tartisalim"demisti.Soyut hicbir kavramin bilinen ortak evrensel bir tanimi yoktur.

Turkiye ornegini alalim.Kime sorsan herkes demokratik,-AKP,CHP,MHP,DEVRIMCILER,GERICILER,DINCILER,ATEISTL ER HATTA ABD,AVRUPA v.s.-

Buradaki sorun;her kisinin, kurumun, partinin,gorusun v.s. bu soyut kavrami;kendi cikari dogrultusunda yansitmasi.Ben eminim, ayni cati altinda bile-mesela CHP-demokrasi kavramindan farkli farkli seyler anlayan ve yansitanlar cikacaktir.Soyut kavramlar, bir cikar aracidir.Her kullanan kendi ve kendinin...si, temelinde o kavrama icerik verir.

Ben,tum; guc,erk,hakimiyet, siddet, silah zorakilik,zorbalik,v.s. iceren ideolojileri ayni temelde degerlendirirken-ki gerilla hareketi,fasizm, marxism, terorizm, anarsizm,otoriterlik,egoizm v.s.-bana gore, hepsi Nihilizmin bir urunudur.

Baskasi bunu boyle gormeyecektir.Neden?,cunku onun yukleyecegi icerik, benimkinden farkli olacaktir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

pante
21-05-2008, 09:37
Bu dediklerin herkesin değil, konulara detaylarıyla vakıf olanların farklılıklarıdır.
En basit örneğiyle;
Diyelim ki Türkiye'de 20 milyon FB'li var.
Bu 20 milyonun belki 100 bini hariç hepsi aynı çizgidedir.
Ama 100 bini klübü çok yakından izleyenlerdir. Yöneticileri, futbolcuları, mali durumu, yatırımları, transferleri ayrıntılarıyla bilirler ve birbirinden farklı görüşlere sahiptirler.

Bir siyasi partiyi ele alalım.
Sempatizanlarının büyük çoğunluğu teoriyi, ideolojiyi pek fazla detaylı bilmez.
Ama detaylarıyla bilenler aynı partide olmalarına rağmen birçok konuda farklı düşünebilirler.
Bunun nedeni konular dallanıp budaklandıkça farklılıkların da çoğalmasıdır.
Eğer tek konu olsaydı, herkes aynı görüşte olacaktı.
İki konu olunca ikiye bölünülecektir.
5 konuda 5'e, 100 konuda 100'e..
Asıl garip olan 100 konunun tümünde herkesin aynı düşünmesidir.

evrensel-insan
21-05-2008, 10:13
Saygideger pante;

Bence bu dedigin ayni dusunceyi degil;ya ilgi-etki-onem-ortakligina-ki bagi, ya ahbap cavus iliskisini, ya buyuktur var bildigi ni, ya benim aklim ermezi v.s. icerir.

Bir kisi, birey olamamissa kendi gorusu zaten yoktur.Onun gorusu- duygusal-ekonomik-cikarsal-tanidiksal-toresel-geleneksel-hemseri-v.s. bagidir. Hele hele Turkiye de tavan ile taban hic mukayese edilmez.Tavanin tabanda ne oldugundan haberi bile yoktur, ya bir emir kuludur, ya da piyon.

En basit ornek:Fethullah Guleni ve orgutunu verebiliriz.Orduyu ve icinde ki askerleri verebiliriz.Teror orgutunu ve icindeki teroristleri verebiliriz.

Sana bir soru, hangi tarihte Turkiye'de oy atanlarin attiklari oy kendi bilincleriyle paraleldir?

% kaci oy attigi partinin ne oldugunu bilerek, algiliyarak hatta isteyerek oy atmistir?

Orgutlere giren ve orgut uyesi olan genclerin % kaci girdigi orgutun ne oldugundan haberdardir? Hangi orgut ne zaman ne yapmak istedigini bilebilmis ve basarabilmistir?

Ugur Mumcu'nun olumunde mum yakanlar, neden devam etmemistir.Maalesef, Turkiyede'ki her hareket doldurustur ve ici bostur, anliktir ve unutulur.Ne oldu susurluk?

1970 lerdeki "devrimci" bilinc, neden 1980 lerde bitmistir?

Demirel gibi kisiler, nasil basbakan, cumhurbaskani olabildi?

Koskoca TC'nin nasil bir korkusu vardi ki, 3 kisiyi asti? ve buna benzer sorular, Turkiye deki ne liderlerin ne de yiginlarin herhangi bir hareketi-duygusal cikis disinda-bilincli ve bilerek yaptigini soyleyemeyiz.

Ne, ugrunda can verdikleri ideolojinin ne de ne yaptiklarinin bilincinde degiller.

Bugun en basiti, tanri varmi yokmuyu tartisanlar, daha tanri nedir? sorusuna cevap veremiyorlar.

Sana bir animi anlatayim.Eskiden aramizda toplandigimizda, dunya meselelerini alt ust ederdik.Ama benim adim cikmisti, biliyormusun niye.Genelde tartismadan once"bir dakika arkadaslar"....."nedir? diye sorardim.Herkes"ya bu nasil soru, niye soruyorsun, buda sorulurmu"v.s. cevaplari disinda kimse sorulan soruya cevap veremezdi.Neden, biliyormusun? Cunku herkes alismis tartismaya ama; daha neyi tartistiklarini bilmiyorlardi.

Dedigim gibi, sitede soralim istersen-mesela-namus, iffet, gurur,sevgi, saygi, v.s. en basit terimleri, bakalim kimler ne cevap verecek?

Ama tartisalim dersen, herkes tartisir.Veya ben namus orgutu kuruyorum dersen katilim olur.Ama herkes kendi dusuncesindeki algi temelinde degerlendirir.Sen, oturup kendine gore tarif edersen, bir suru kisi"ya oyleyse ben yokum"diyecektir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

pante
22-05-2008, 03:44
80 öncesi fraksiyon çokluğuna tepki gösterir, aynı ideal için mücadele edenlerin basit sebeplerle bölünmesini eleştirirdik.
Bunun nedenin ise en başta kişisel çekişmeler ve gurur olduğunu düşünürdük.
Örneğin, Marksist-Leninist-maoist olduğunu söyleyenler dahi küçüklü-büyüklü 8-10 gruba bölünmüşlerdi.
Hizip gruplaşmalar uzlaşamaz hale gelince örgütten kopuyor, ya yakın görüşlerdeki başka örgüte geçiyor ya da suni bir ideoloji üretip ayrı bir örgüt kuruyordu. Zaten birçok örgüt, bir dergi çıkararak oluşturuluyordu.
Yani, ayrılık sebebi aslında farklı fikirlerden ziyade basit konulardaki çekişmelerden doğan grupların hizipçi tavırlarıydı.

Sevgili evrensel-insan;
İlk yazındaki ayrılıkların nedeni olarak bu hizipçi tavırları ben 1. sıraya koyarım.
Aynı görüşte olan insanlar, örneğin sosyal demokratlar birkaç partiye bölünüyorlarsa bunun nedeni hizipçiliktir, çıkar çatışmalarıdır, liderlik, yöneticilik çekişmeleridir.

evrensel-insan
22-05-2008, 12:25
Saygideger pante;

Duygusal aklin, isleyisi zaten ben ve benim... cikaridir.Bu cikar genelde tavan da olur.Mutlaka da akil hocalari temelli olur.

Ayrica bu cikar, sahiplenilen ideolojiyi iyi kavrayamamaktan ve kendi egosunu tatminden kaynaklanir.Bulundugu yerde mucadele edebilmek icin, bilgi, bilinc. kararlilik azim v.s. gerekir.Bunlar olmadigi icin ya gurultu yaratirsin, ya da ayrilirsin.

Partilerin baslarini tutanlarin koltuk inadi, bunun en guzel kaniti degilmi?

Saygilarimla;
evrensel-insan


Orijinalini görmek için tıklayınız : Bireysel mi? Toplumsal mi?

evrensel-insan
03-10-2008, 17:38
Saygideger arkadaslar;

Bu en son, seriatla; ilgili haber de-ki aydoe, "kose kapmaca" da detayli bir sekilde, alintilamis-dunyanin tamamen iki farkli dusunce kampina ayrildigi acikca gorulmektedir. Nedir, bu iki farkli dusunce kampi?

Bunlardan, birncisi; Britanya ve diger avrupa ulkeleri gibi, bireysel toplum.
Ikincisi, Turkiye ve orta dogu v.s. ulkeler gibi, vatandas toplumu.

Peki, dusunce farki nedir? Bireysel toplumlarda; konu tamamen bireyin insiyatifindedir.

Seriat konusuna gelirsek; olay sudur. Eger, bir birey;-ki Britanya'nin algisinda; ulkesinde yasayan herkes bireydir. O kisi bireysel bilince erismemis olsa bile.-"ben,inancim dogrultusunda, seriat kanunlariyla yargilanmak istiyorum" dediginde; bireysel olarak, bu bir hak ve ozgurluk secimidir. Dolayisiyle, bireyini dusunce ve davranista serbest birakan, devlet; bu hak ve ozgurlugu bireyine tanir. Ayrica, bu bir bireysel hak ve ozgurluk tercihi oldugu icin; baska bireyi de ilgilendirmez. Cunku, bu konuda tavir koymasi demek; bu istemi one suren, bireyin; hak ve ozgurluklerine mudahele demektir.

Buradaki; en buyuk celiski; bireyin bilinci ile-ki bu birey, britanya'nin yerlisi olmayan bir bireyse ve sonradan, britanyali olmussa; ustelik, hala eski ulke ve toplumunun, toplumsal gelenek ve goreneklerini ve inanclarini surduruyorsa; bu birey olarak algilanan kisi, aslinda henuz birey bilincine erisememis bir kisidir. Celiski, ise; Britanya'nin gelismislik duzeyinde ve dusunce duzeyinde ve devletin gozunde bir birey olarak gorunmesidir.

Bu sorun, kimin sorunudur? Ulkesindeki, her kisiyi, birey bilinci almis olarak degerlendiren; devlet idaresi ve onun hukuksal yapisi ve bireysel hak ve ozgurlukleri one cikarisimi? Yoksa, henuz birey bilincine erismeden ve bunun ne oldugunu bilmeden, kendisine bu hakkin ve hurriyetin tanindigi kisi mi?

Surasi cok acikki; bu toplumsal olgularla yetismis, ve bati ulkelerinde yasamini surdrmekte olan bu kisiler; herzaman, bu ikilemi yasamak zorundadir.Ya hakikaten, kendi oz iradeleriyle seriati secip; bunu isteyebilirler, ki o zaman devletle de paralel dusunmus olup; hak ve ozgurluklerini hukukla saglarlar.

Ya da, kendi oz iradeleri yerine, toplum, aile ve cevre baskisiyla, boyle bir hak ve ozgurluk istemine zorlanirlar, istemeyerek te olsa; bu zorlamanin korku felsefesiyle; bu kanunlara maruz kalirlar.

Olaya bir de soyle bakalim. Bizler ne diyoruz "Amerika'nin Irak'i isgali insan haklarina terstir" Amerika ne diyor "Bu toplum, aci cekiyor, biz de onlara "demokrasi sagliyoruz"

Amerikanin, asil Irak'a saldirma nedeninin bilincinde oldugumuzu var sayarsak; Aslinda, hem Amerika, hem de biz; Irak halki adina konusmus oluyoruz.

Ulkemizin, toplumsal yapisi ve kisisinin gelismis duzeyi, hala bireysel bilince erisemediginden; ve de zaten bireysel hak ve ozgurlukleri savunan ne bir devlet ne de bir kurum oldugundan ve de bu bilince erisememis toplumun da; bu bilinci iceren bir hukuk yapisi olamayacagindan, Turkiye'deki sistem, devlet yapisi, dusunce ve bilinc duzeyi; bizi celiskiye surukler.

BIREY BILINCINI ALMIS VE BU BILINCIN YONETIP YONLENDIRDIGI TOPLUMLARDA; BIREYSEL HAK VE OZGURLUKLER ICIN, TOPLUMSAL CIKISLAR BEKLENEMEZ. BU O BIREYIN, BIREYSEL HAK VE OZGURLUKLERINE BIR MUDAHELE OLUR VE SAYGISIZLIK OLARAK ALGILANIR.

BIREY BILINCINI ALMAMIS TOPLUMLARDA; BIREYSEL HAK VE OZGURLUKLER OLMADIGINDAN, VE TOPLUM, HER TURLU KONUYA MUDAHELE ETME HAKKINI KENDINDE GORDUGUNDEN, BIR KISIYE YAPILAN "HAKSIZLIK" TOPLUMSAL BIR CIKISA NEDEN OLUR, VE TOPLUM; KISIYE, HAK VEREN VE HAK VERMEYEN OLARAK KUTUPLASABILIR.

O yuzden, Britanya daki, olayi ve bakis acisini; Britanya, bakis acisiyla-bireysel acidan-degerlendirmek, bizi Britanya'nin "neden boyle bir karar aldigini" algilamaya; olaya, Turkiye'de yetismis bir vatandas olarak bakmak ise; bizi-toplumsal acidan-olaya bakmaya iter.

Iste, bir olayin; bireysel bilinc temellimi; yoksa toplumsal cikis temellimi oldugunu algilamamiz; hangi bilinc duzeyiyle olaya baktigimiza baglidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

AKHENATON
03-10-2008, 17:40
Hayır Evrensel..:D:D

evrensel-insan
03-10-2008, 22:07
Saygideger AKHENATON;

Sirf, karsi cikmak icin; karsi cikmis olabilirsin de; neye karsi ciktigini pek algilayamadim! :confused:

Saygilarimla;
evrensel-insan

AKHENATON
03-10-2008, 22:39
Sirf, karsi cikmak icin; karsi cikmis olabilirsin de; neye karsi ciktigini pek
evrensel-insan


yahu evrensel AKHENATON tüm dünyaya karşı..:D:D

yazından tam olarak ne anlatmaya çalıştığını anlayabilirsem yorum yazacamda , dünya tarihinde olayların altında bilinç veya toplumsallık yoktur.Dünya tarihinin tek gerçeği Ulusların var olma mücadelesidir ki , ne ingilterenin nede amerikanın davranışlarında bireysellik veya toplumsallık diye bir şey aramak düşünceleri kamuoyuyla yönetilen ve sürekli dönemsel olarak farklı kutuplarda yaşayan ve bir şeyleri sorguladığını düşünen fakat önündeki gerçeği görmeyen insan için pek anlam taşımaz.Bugün dünyanın ve düşüncenin geleceği noktayı, Breiznski kitabında çok önce yazmıştır zaten.

evrensel-insan
04-10-2008, 01:07
Saygideger AKHENATON;

yazından tam olarak ne anlatmaya çalıştığını anlayabilirsem yorum yazacamda -
AKHENATON

Iyiki anlamadan yorum yazmissin.Bir de anlasaydin, yanmistik.:D

Ben, sana kisaca soyle diyeyim.Sey=sorun. Bu sorunun evrensel kokeni var.

Bu sorunun evrensel kokenini de-kendi dahil-ortaya koyan insanoglu. Ben, bu evrensel kokenin ne oldugunu ortaya koyuyorum. Metodum, curutme, cikarsama, yanlislama ve yalanlama.

Istersen, benim; sitedeki yazilarimdan, bazilarini oku. En azindan, karsi cikacaksan, bilincli, bilerek ve bilgiyle cik. Sana su kadar soyliyeyim. Sey bir uclem ve seyin karakteri de bir dortlem-karsitlik ve ikilem-dir. Seyin, uclemini; seyin karakteri ortaya atar.

Hadi, bu dediklerimi yazilarimdan, biraz arastir; ondan sonra neye ve nasil karsi ciktigini da verecegin cevabin ile izah et.

Saygilarimla;
evrensel-insan


Orijinalini görmek için tıklayınız : Erkegin, Disilik Cikmazi

evrensel-insan
22-02-2009, 15:48
Saygideger arkadaslar;

Tarihin ilk donemlerinden beri, erkegin; insanoglunu acisindan; bir cikmazi vardir. Bu cikmaz disi ve onun disiligi cikmazidir. Erkegin yasam ve iliskisinde; yarattigi, iki ayri disi turu vardir.

Bunlardan birisi kadin, digeri ise annedir. Erkek icin; disi genelde ve gorunuste sadece bir kadindir. Ama, oz ve ozele gelindiginde ve bilhassa aile kavraminin da getirmesiyle goruntudeki kadin, anne olmustur.

Bir erkek, eger bir disiyi algilarken; onu anne olarak algilarsa; kendisinin ve neslinin tamamlayicisi olarak gorur. Dolayisiyle onu korur, kollar ve hatta el ustunde tutar.

Eger, bir erkek; bir disiyle bu ozellikte bir bagi yoksa; o zaman disiyi kadin olarak gorur. Hem duygulari, hem dusuncesi, hem davranisi; kisaca yanasimi tamamen farklilasir.

Daha, sonralari bu aile iliskisi; teyzeleri, halalari, kiz kardesleri, ablalari, esleri, baldizlari, yengeleri, kayinvalideleri,nineleri v.s. getirmistir.

Tarihte, sadece anaerkil toplum; erkegin, disiyi; doguran, kendisini ureten ve anne olarak gordugu bir toplumdur. Onun disinda ve bilhassa aile mevhumundan sonra, erkegin disiyi genelde; bir kadin olarak gormesi; sadece ozelde bir anne ve akraba olarak gormesini getirir.

Ben, aciklamalarimi yapmadan once-ki o zaman yazimin "evrensel'in kosesi"ne tasinma ihtimali cok yuksektir- Sizlere soruyorum.

Erkegin zihniyetinde yer eden ve dusuncesinde yarattigi; disinin bu iki farkli ozelliginin kokeni ve temeli nedir? Neden, birini korumus, kollamis ve kendisinin devami ve tamamlayicisi olarak gormus; digerini ezmis, kolelestirmis, karsisina almis ve "gun yuzu gostermemistir"

Erkegin; disiye yanasimindaki bu farkliligin kokeni ve temeli nedir? Bu ayrimsal farki korumasi; genelde insanoglunu ne gibi bir dusunce ve davranisa itmistir? Bu farkin; disi uzerindeki karmasik etkisinin rolu nedir?, yani "ben disi olarak bir annemiyim?, yada erkegin ozel ve ozsel yakinimi?, yada ben bir disi olarak, kadinmiyim?, yani erkegin geneli goruntu olarak algiladigi ve "horgordugu"

Umarim, bu yaziyi dilaver'de okur ve bana tarihi bilgi vermek yerine; erkegin disiye yanasimdaki bu "iki yuzlulugunu" izah edebilir.

Sizce, insanoglunun; insan olma mucadelesinde; erkek, disiyi nasil gorur ve ozde algilarsa; bu ayrim ve fark ortadan kalkar? Erkek, bu ozel ve genel yanasimini; nasil dengelemelidir ki; insanoglu; insanlik iceren ve insan olan, bir dusunce ve davranis uretiminin yasam ve iliskisini sursun?

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
03-03-2009, 00:45
Saygideger arkadaslar;

Erkegin, disilik uzerinde, uyguladigi "ikiyuzlulukte, acaba disinin rolu nedir?

Disinin; kadinlik ve annelik dusunce ve davranislarini, nedenleyip sorguladigimizda, acaba; disiligin kendi icindeki; dusunce ve davranis uyusmazliginin da, acaba algisina varabiliyormuyuz?

Bir kadin, erkegin eliyle ezildigini gorur ve yasarken; nasil olurda, anne olunca bir erkek evladi kendisini ezen bir zihniyetle yetistirir ve destekler? Neden, bir kadin anne olunca; dogal dusuncenin erkeksel karakteristigini kadina nazaran, daha on plana cikarir? Dolayisiyle; disinin bu kadinin ezilmesindeki; annelik dusunce ve davranisindaki erkeksel karakteristigin rolu, neden bu kadar belirgindir?

Bir disi, anne olduktan sonra; acaba, kadinlik yonunumu unutur? Neden, erkeksellik karakterinin erkegi;disinin kadinini ezebilirde,disinin annesini ezemez. Yoksa; ezmesi icin bir neden mi yoktur? Ozaman disiligin temeli; erkeksel karakteristigin ortaya koyusuna gore; fiziksel olarak annede yansidigi icin mi korunur? Ya da dusuncedeki, disilik erkeksel karakteristigin ortaya koyusuna gore, sadece kadinda mi vardir?

Erkeksellik, disilik uzerindeki dusunce ve fizikteki bu anne-kadin ayrimini neden uygulamaktadir? Erkeksel karakter; hangi disiligi korur kollar, hangisini kullanir ezer? Erkekselligin; koruyup kolladigi disilikteki-ki dusunce olarak annelik, fiziksel dogum olarak annelik, dogurucu olarak kadin- fark ile; ezdigi ve kullandigi disilikteki-erkek olmayan cins, cinsi beraberlik, erkek icin yaratilan kole, hizmetci v.s. fark; nasil aciklanir?

Disinin erkeksel karakter kokenli erkek egemen topluma karsi verdigi mucadelede; kadinlik mi annelik mi, yonu ortaya cikmalidir?

Disi hangisidir. Fiziksel olarak; kadin mi?, annemi?, dusunsel olarak; kadin mi?, anne mi? bu erkeksel karakteristikli tek dusuncenin varliginda, disi hangisidir? kadin mi?, anne mi?, dogal dusuncenin erkeksel karakteristiginin dusunen dusuncenin insansal karakteristigine donmesi adina, disi; hangi yonunu one cikarmalidir; kadin mi?, anne mi? Bu temelde; hangi disi erkegi egitmelidir; annemi?, kadin mi?

DISI HANGISIDIR?, HANGISI OLMALIDIR?,DISININ BU IKILI BUTUNLUGU NASIL SAGLANMALIDIR?, ERKEK BU KONUDA NASIL EGITILMELIDIR? INSANSAL OLAN HANGI DISIDIR?, KADIN MI?, ANNEMI?, HANGISI DUSUNEN DUSUNCENIN YONLENDIRICISI OLMALIDIR?

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
25-03-2009, 21:24
Saygideger arkadaslar;

Bir erkegin, insanoglu olarak; kendisi icin bictigi uc farkli karakter yapisi vardir. Bir erkek dogum ile olum arasi bu uc farki da; yasar ve belirli bir donem sonra ucunu birarada yasar. Bir erkek hangisidir? Evlat mi?, es-koca- mi?, babami?

Bir erkek icin; bu ucunden hangisi onun bakis acisini ve dusunsel ve davranissal yasam ve iliskisini belirler?

Evlat; bakima, kollanim ve korunuma, yetistirilmeye, egitilmeye ve ogretilmeye; kisaca yasam ve iliskiye hazirlanmasi gereken erkektir. Bizim toplumumuzda, birey yetismediginden de; bu alginin yasi ve duzeyi yoktur. Bir ebeveyn icin evlat evlattir.

Koca, yani es; evinin erkegi olmaya, eve ekonomik getirim saglamaya, esini; koruyup kollamaya ve evinin duzenini saglamaya gorevli bir erkektir.

Baba ise; ailesinden sorumlu, ailesinin refahi ve huzuru icin calisan; onlarin herturlu yasamsal sorunlarina gogus geren, ailesinin koruma, kollama egitim-ogretim gorevini hem maddi; hem manevi olarak ustlenen erkektir.

Buradaki, tanimlar; Anadolunun; tarihsel birikim, deneyim ve bilinc temeli goz onune alinarak verilmistir. Her iki yone de genisletilebilecek tanim icerikleri-modern ve gerici- verilebilir. Ama bunlar Anadolu'nun gercekci yapisina uymaz ve istisna olur.

Evet, bir erkegin; evlat mi, es mi, baba mi, olarak hayata bakis acisi; insansal ve antiayrimcidir? Bir disinin, tercih ettigi erkek dusunce ve davranis tipi, hangisidir? ve neden? Disi bu tercihi, hangi bakis acisi kisiligiyle yapar? Kadin mi?, Anne mi?

Saygilarimla;
evrensel-insan

ozgur_beyin
25-03-2009, 22:11
evrensel tarihin bildiği ana erkil ve ata wrkil sorunları kendince yeniden karakterize
etmeye çalışıyorsun.
sen farklısın sen özelsin romada colleziumda ekmek dağıtaN SENDİN BUGÜNDE AKP İKTİTADINDA MAKARNA DAĞITAN SENSİN daha ne diyyeyim ox fordu fetheden sensin
liyakatı fetheden sensin bunlar o yalnız egonu tatmin edermi bilmem

evrensel-insan
25-03-2009, 22:39
Saygideger ozgur_beyin;

Boyle "bos bos" mesejlar atmaktan, ne zevk aliyorsun, bilmiyorum. Benim yazdiklarim ve sorularim ortada. Senin de bu yazilanlara karsi veya paralel yazacaklarin varsa otur yaz. Yada, biraz dusunce uretip; en azindan sorulan sorulara cevap ara; hadi hicbirini yapmiyorsan, en azindan; kendi kisisel kisiligini bir erkek olarak degerlendir. Ya da; su herkesin bildigi; eskimis, alisilagelmis, otomatiklesmis ve sabitlesmis gorusleri dile getir ve savunabilirsen savun.

Neyse, onemli degil. Boyle "bos" mesajlar seni tatmin ediyor ve mutlu kiliyorsa da; devam et. Baska ne diyeyim. Benim bir egom yokki, tatmini olsun. Sadece nedenleyip-sorgulamanin verdigi ve yasam ve iliskinin gozlemsel degerlendirmesinin verdigi dusunceler. Yoksa; boyle "bos" mesajlar yazman; senin bir ego tatminin mi?

Saygilarimla;
evrensel-insan

dilaver
25-03-2009, 22:52
Umarim, bu yaziyi dilaver'de okur ve bana tarihi bilgi vermek yerine; erkegin disiye yanasimdaki bu "iki yuzlulugunu" izah edebilir.

sayın evrensel şayet az buçuk tarih bilebilseydin şu talihsiz iletiyi yazma geregini duymazdın :

Tarihin ilk donemlerinden beri, erkegin; insanoglunu acisindan; bir cikmazi vardir. Bu cikmaz disi ve onun disiligi cikmazidir. Erkegin yasam ve iliskisinde; yarattigi, iki ayri disi turu vardir. (evrensel)

Çünkü senin tarih diye anlattıgın şeyin tarihle alakası yok. Yani tarihte böyle bir olay yok. Tarihten bahsetmek için önce tarihi bilmek gerekiyor. Oturdugun yerde tarih yazmaya kalkar ve tarihi okumamakta direnirsen özgürbeyin'in de isyanı ile karşılaşırsın.

saygılarımla

evrensel-insan
25-03-2009, 23:03
Saygideger dilaver;

Sen bana erkegin boyle bir cikmazi oldugunu gosterebilirmisin? Daha once de dedigim gibi; tarihi dile getirmek; subjektiftir. Dile getirenin bakis acisi temelinde dile gelir.

Neden o zaman, tarih incelenirken; herhangibir tarihci, bu cikmaz acisindan olaya bakipta, incelememis? En azindan bunu yapsalardi; bugun dinlerdeki kadinin yerine disinin; kadinlik ve annelik yonu farklarini gorebilirlerdi. Bakis acisi bir kere kadin degil; disidir. Cunku erkegin karsiti disidir, kadin degil.

Kadin, adamin karsitidir. Yani insanoglunun. Anaerkil veya ataerkil toplumlarda; kelime anlami olarak; disiligin anneligini ve erkekligin, babaligini one cikarir. Tarihi yazanlar, olaya bu bakis acisindan bakmadilarsa; sorgulamak gerekir.

Ayrica, yazilarin tarihi;22/02 ve 02/03 olmasina ragmen; nedense, bugun "deger" kazandi.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
26-03-2009, 01:55
Saygideger dilaver;

Eger, alisilagelmislik ve otomatik tarih anlayisindan, farkli bakabilecek kadar, sabit fikirli degilsen; sana, Cezayir asilli, Fransiz Filozof, Derrida'nin(1930-2004) "Tarih oldu(olmek) " kitabini okumani oneririm. En azindan, tarihe alternatif bir bakis acisinin varliginin farkina varmis olursun.

Saygilarimla;
evrensel-insan


Orijinalini görmek için tıklayınız : Tanri, Allah ne degildir?

evrensel-insan
25-03-2009, 20:49
Saygideger arkadaslar;

Genelde; herhangibir kavrama, ifade temelinde hep olumlu bakilarak; ya paralel olarak olumlu degerlendirilir, ya da karsi olarak olumsuz degerlendirilir. Ben tanri veya allah, ilah v.s. konusuna; pozitif degil; negatif yanasmak istiyorum.

Tanri, Allah, ilah v.s. ne degildir?

Insani ve insansal degildir.
Tarafsiz degildir.
Demokratik degildir.
Adaletli degildir.
Antiayrimci degildir.
Tanimi, algisi, ifadesi, kavramasi genel degildir.
Maddesel ve nesnel degildir.
Bilimsel ve epistemolojik degildir.
Bariscil degildir.
Hak ve ozgurlukcu degildir.
Ozsel ve gorunussel degildir.
Dogal degildir
Fiziksel degildir
Ihtiyac ve gereksinim degildir.
Yasam icin degildir.
Dunyevi degildir.
Beseri degildir.
Ispatlanabilir ve de ispatlanamaz degildir.
Butunleyici, birlestirici, beraber kilici degildir.
Tek degildir.
Yaratici degildir.
Evrensel "kabul gorur" degildir.
Degisken, donusken, olusumsal degildir.
Mustakil var olan varlik degildir.
DUYGU, MANTIK, DUSUNCE, DUYU, SAHIBI DEGILDIR.
Beden sahibi degildir.
Tum canlilar icin gecerli degildir.
Bilinebilir degildir.
Canli ozelliklerine sahip degildir.
Gerci liste daha da uzatilabilir. Verdigim listenin degerlendirmesini ve listeye eklenebilecek yeni siklarin yorum ve gelistirimini; ayrica fikir ve goruslerinizi bekliyorum. Eger, herhangibir yazar arkadas; listedekilerin aksini oneriyorsa; nedeniyle birlikte aciklamasi, daha tutarli olur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

ozgur_beyin
25-03-2009, 21:45
evrwnsel ben kimsenin özel hayatnına karışmam:) ve bilemem

evrensel-insan
25-03-2009, 21:53
Saygideger ozgur_beyin;

Tabi ki karisma! ama, bu senin kendi ozel bakis acini da ortaya koymani engellemez. Sence, Tanri veya Allah ne degildir?

Saygilarimla;
evrensel-insan

beelzbb
26-03-2009, 01:51
Sn Evrensel yazınıza hususi bakışınızı-düşüncelerinizi yansıtmışsınız.Hem ıspatlanabiliyor hem de ıspatlanamıyor çok derin...Butunleyici, birlestirici, beraber kilici degildir.Tek degildir.Ben de
Tanrı:''Eski dostun kılık değiştirmemiş hali değildir. ''diyenlerdenim.


Orijinalini görmek için tıklayınız : Gunde 1000 ytl harcamak

evrensel-insan
18-03-2009, 05:53
Saygideger arkadaslar;

Idealin, gercegin ve psikolojinin bir arada nedenlenip-sorgulanacagi bir ornek veriyorum.

Ideal; "Ben, gunde 1000 ytl harcayacagim."
Gercek; Gunde 1000 ytl kazancin var mi?, var ise; harcayabilirsin.
Gercek disi; Gunde 1000 ytl kazancin yoksa; gunde 100 ytl harcayamazsin, harcayacagini dusunmek hayaldir.
Hayali, gercege donusturmek; Gunde 1000 ytl harcayabilecek, kazanci saglaman gerekir. Ya da; bu kazanci saglamanin olanaksiz oldugunu algilayip; gunde 1000 ytl harcama dusuncesinden vaz gecmek gerekir.
Psikoloji; gunde 1000 ytl harcama, idealinin; yerine getirilememesinin verdigi bozukluk. "Ben neden gunde 1000 ytl harciyamiyorum?, benim harcayanlardan ne eksigim var?, bu benim kaderim mi?, ben bu kaderi hakedecek ne yaptim?, bendemi kimileri gibi; uygunsuz yollara bas vurayim?, benim de 1000 ytl gunde harcamak hakkim degil mi?, gunde 1000 ytl harcayamamak, beni rahatsiz ediyor." Kisaca; gunde 1000ytl harcama dusuncesini, devamli isletip; bu parayi harcayamamanin ezikligini kendine yasatmak. Burada; gunde 1000 ytl'yi harcayabilecek bir kazanca yonelmek ve bu kazanc icin, calisip cabalamak. Psikolojiye dahil degildir.

Bu yukaridaki ornek; her turlu konu ve dusunceye uyarlanabilir. Idealler, gercekler, hayaller ve psikolojinin icinde bulundugu durum. Tanri, din, milliyet vs. dahil; her dusunce icin gecerlidir. Buradaki gerceklikte; o an yasanandir. Sartlar ve davranislara paralel olarak; bu gerceklik, degisken ve gorecelidir. Gercek, bu baglamda; ideal ile, hayal arasindaki; dusuncenin uygulunabilirligi veya uygulunabilirlik temelindeki cabasi ile olculur. Dolayisi ile; bir konuda gercekci olmak; kimine gore, ustelik ayni anda; ideal, hayal veya uygulanabilirlik sinirlasri icinde olabilir. Yaraticilik ta; idealin gercege donusmesi icin, harcanilan caba ve gayrettir. Bu caba ve gayretin, riski, tehlikesi, ileride getirecegi sorunlar veya rahatliklar; tamamen, kisinin kendi dusunce ve davranisini belirleyen; bilinc, bilgi, birikim ve deneyiminin yaninda; dunyaya, kendine ve kendi turune olan bakis acisina da baglidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Tomatis
18-03-2009, 09:36
"Ben neden gunde 1000 ytl harciyamiyorum?, benim harcayanlardan ne eksigim var?, bu benim kaderim mi?, ben bu kaderi hakedecek ne yaptim?, bendemi kimileri gibi; uygunsuz yollara bas vurayim?, benim de 1000 ytl gunde harcamak hakkim degil mi?, gunde 1000 ytl harcayamamak, beni rahatsiz ediyor."

....gunde 1000ytl harcama dusuncesini, devamli isletip; bu parayi harcayamamanin ezikligini kendine yasatmak. Burada; gunde 1000 ytl'yi harcayabilecek bir kazanca yonelmek ve bu kazanc icin, calisip cabalamak. Psikolojiye dahil degildir.


Üstadım cehaletimi mazur gör... Peki rasyonel davranışlarda olumlu düşüncenin gücü nedir ? Yani kişi 1000 TL 'nin ezikliğini duyacağına "Benim kazancım zaten yeterli ve zaten istediğim kadar harcayabiliyorum" şeklinde düşünse ne gibi bir değişim yaşanır ?

Saygılar...

evrensel-insan
18-03-2009, 17:29
Saygideger Tomatis;

Rica ederim. Konuyu "sulandirmadigin" icin de, ayrica; tesekkur ederim.

Cehalet; bilgisizlik anlamina gelmez. Cehalet demek, bilgiye kapali olmak, ogrenmeye acik olmamak, bilinenlerle yetinmek, bilgi edinmeyi durdurmak; kisaca, o anki bilgi duzeyine teslimiyet ve yeniliklere, yeni fikirlere, kapali olmak demektir.

Ayrica, cahil kisi yoktur. Cunku, her kisi; kendi bilgi, birikim, deneyim ve bilinc temelinde, bir yasam ve iliski surdurmektedir. Herkesin, bu duzeyi; biribirinden farklidir ve mukayese edilmez. Bilgi, birikim, deneyim paylasiminin da, guzelligi zaten buradadir. Bir dokturun, tecrubesi; bir copcude, bir copcunun tecrubesi de; bir doktorda yoktur. Her ikisinin de; biribirine, verebilecek; kendi yasam ve iliskileri dogrultusunda; bilgileri, birikimleri, tecrube ve bilincleri vardir. Iste, yasam ve iliskinin de paylasiminin anlami budur. O yuzden kendine haksizlik etme.

Konumuza donersek; gercekciligin ve gercek yasam ve iliski surdurebilmenin temelinde; akil, akilcilik, akillilik ve duygusalliktan ziyade; mantik ve mantik yurutumu vardir. Kisinin hayalgucu; sinirsiz ve sonsuzdur. Bu sinirsizlik ve sonsuzlukta; kisi tarafindan saptanacak bir idealin, gerceklesebilmesi; birincisi tamamen , kisinin insiyatifindedir. Yani; idealin gerceklesmemesinde; dis etkenlerin rolu yoktur. Bir idealin, gerceklesip-gerceklesemeyecegi; kisinin icinde bulundugu sartlara, ki buna ulkesi, toplumu, ekonomisi, gelenek ve gorenekleri, ideolojisi, inanclari, tabulari, sorgulanmazlari, dokunulmazlari v.s. dahildir.

Buradaki, en onemli nokta; idealin; gerceklesebilme olanagini iyi saptayamadan; hayale kapilmaktir. Iste, psikoloji de bu noktada baslar. Eger, idealin gerceklesme olanagi yokta; kisi hala bu ideali tasiyorsa; artik, bu ideali tasimak; bir hayal kirikligina donusur. Sonucta da; bu hayal kirikligi, psikolojik olarak; kisinin saglikli dusunup davranmasini etkiler. Hele hele kisi bunu bir takinti haline getirirse; saglikli dusunup davranmasinin olanagi kalmaz. Yasamini kendine zehir eder ve iliskilerinde de, tutarlilik ve devamlilik saglayamaz.

IDEALLER, GERCEKLESEBILECEGI OLCUDE KORUNMALIDIR. GERCEKLESEMEYECEK OLAN IDEALLERDEN VAZGECILMELIDIR. HAYALGUCU ILE HAYAL KIRIKLIGI SINIRI MANTIKLI CIZILMELIDIR.

Sana, bir olay anlatayim. Arkadaslarimdan biri, ki kendisi kendi deyimiyle Turk milliyetcisidir, bir gun bana telefon edip" ya hoca, birkac gundur uykularim kaciyor ve cok rahatsizim. Seninle bir sey konusmak istiyorum" dedi. Bende "tabi, olur, konusalim" dedim." ya, su askerlerimize o kadar aciyorum ki; bosu bosuna orada oluyorlar(olmek) ve asabim bozuluyor, uykularim kaciyor." dedi. Bende "Peki ne dusunuyorsun?" dedim. "Seytan diyorki, git Turrkiye'ye, orduya katil ve vatan icin savas" Bende "ne duruyorsun o zaman, yarin biletini al git" dedim. "hoca, ne diyorsun, benim burda isim gucum var, bakmak zorunda oldugum bir ailem var, nasil giderim ki!" dedi. Bende" o zaman, gidemeyeceksen, neden bu konuyu kafana takiyorsun, madem elinden birsey gelmiyor, o zaman; bosu bosuna dusunce uretip, neden uykularini kaciriyorsun? Gercekci olsana " dedim. "Hoca, galiba sen haklisin" dedi. " Ben, madem bu konuda yardimci olabilecek olanaga sahip degilsem, neden bu kadar uzuluyorum ki!, bu isin cozumu; ya dedigin gibi kalkip gitmek. Madem sartlar buna el vermiyor ve gidemiyorsam. Bosuna kendimi harap etmemin bir anlami yok." Bende "Bu konuda dusunceye bile gerek yok. Ne zaman, sartlarin musait olur ve gidebilme olanagin dogar. Guzelce bir plan yaparak aileni de garantiye alarak ve olum riskini de unutmayarak, gidersin" dedim. "Ya, hoca, cok sagol; bu gece rahat bir uyku cekebilecegim" dedi.

Bu olaydaki, ornekte de; goruldugu gibi; mantigin temelinde gercekci olabilmek;hem psikolojiyi onler, hem de yasam ve iliskinin saglikli gitmesini.

Butun mesele; ideallerin ve yapmak istenilenlerin; duygusal ve akilci bir yonlendirimle degil; mantikli bir gerceklesebilme degerlendirmesiyle olabilirligini, ya da olamazligini saptamaktir.

Olabilirligi saptanirsa; o zaman da; bu konudaki caba ve girisimlerin, tasidigi tehlike ve riskler de iyice hesaplanmalidir. Sonradan, hayal kirikligi yasamamak icin. Yasam oyle bir garip olgudur ki; bazan; gercekler ugruna her turlu tehlike ve risk goze alinir. Bazan da; gercekci olmak ve yasam ve iliskiyi saglikli surdurmek adina, gercekler ertelenir.

Cunku, sonucta; YASAMDAN DAHA DEGERLI HICBIR KAVRAM YOKTUR. Yeterki; kisi; bu yasamini kendi oz iradesi ve kendi oz degerleriyle kendi kontrolu altinda tutabilsin.

Cunku; kontrolu baskasina veya yasam disi bir olguya verilmis veya, kendi degerlerinden cok; baskasinin verdigi degerlerle yonetilip yonlendirilen yasam, zaten kisiye ait degildir.

Saygilarimla;
evrensel-insan


Orijinalini görmek için tıklayınız : Dusunce Olarak Hangisinden Yanasiniz? ve Neden?

evrensel-insan
13-01-2009, 22:41
Saygideger arkadaslar;

Sizce, doganin kendine ait kanun ve kurallari var, insanoglu; deneme-yanilma metodunun teori-pratik-gozlem-i ile, bu kurallari, bulup ortayami cikariyor?

Yoksa; doganin, kendine ait hicbir duzeni, kurali, kanunu yokta; insanoglu, dogayi, algilarken;
kendi dusuncesi temelinde, dogaya kural-kaide-duzen mi yukluyor?

Pozitif bilimler-fizik-kimya-matematik v.s. evolutionary-evrimcimidir?, yoksa;revolutionary-devrimcimidir.?

Sosyal bilimler, tamamen; insanoglunun bir urunumudur?, yoksa;doganin sosyal bilimlerde oynadigi bir rol varmidir?

Bilim demek; dogada, evrende halihazirda olani, bulup ortaya cikarmakmidir?, yoksa;insanoglunun, kendi yarattigi teorileri ile, dogallastirmak, evrensellestirmekmidir?

Insanoglu, bilimsel calismasiyla; doganin, evrenin ne oldugunu bulup ortayami cikarmaya cabaliyor?, yoksa; kendi teori uretimini dogal, evrensel olarakmi sunuyor?

Doganin ve evrenin; eger kendine has bir kurali-duzeni varsa; bunun bir yazari varmidir?, yoksa; bu doganin dogal-degistirilemez-yapisimidir?, yada insanoglunun dogallastirmasimidir?

Dogal-tabi-demek;dogaya -yapisina- ait mi demektir?, yoksa dogalin, dogal olmayan-dusunsel-bir tarifimi-tanimi-vardir?

Hadi, kolay gelsin! :rolleyes:

Saygilarimla;
evrensel-insan

aydoe
13-01-2009, 23:08
Sizce, doganin kendine ait kanun ve kurallari var, insanoglu; deneme-yanilma metodunun teori-pratik-gozlem-i ile, bu kurallari, bulup ortayami cikariyor?

Doğanın maddi yasaları var ve insan bunu bilimsel olarak ortaya koyuyor

Yoksa; doganin, kendine ait hicbir duzeni, kurali, kanunu yokta; insanoglu, dogayi, algilarken;
kendi dusuncesi temelinde, dogaya kural-kaide-duzen mi yukluyor?

Yok insanoğlunun algısından bağımsız işleyen bir gerçeklik söz konusu.

Pozitif bilimler-fizik-kimya-matematik v.s. evolutionary-evrimcimidir?, yoksa;revolutionary-devrimcimidir.?

Evrimcidir

Sosyal bilimler, tamamen; insanoglunun bir urunumudur?, yoksa;doganin sosyal bilimlerde oynadigi bir rol varmidir?

İnsanoğlunun ürünüdür ama doğaya uygun olmak zorunluluğundadır.
Doğaya aykırı bilim olamaz.
Dolayısı ile doğanın etkisiyle sosyal canlılar kendilerine özgü yaşam şekilleri geliştirmişlerdir.
İnsanoğlu bu davranışları açıklamak üzere sosyal bilimleri geliştirmiştir.

Bilim demek; dogada, evrende halihazirda olani, bulup ortaya cikarmakmidir?, yoksa;insanoglunun, kendi yarattigi teorileri ile, dogallastirmak, evrensellestirmekmidir?

Bilim hem var olanı ortaya koyar hem de bulduklarını geliştirerek doğaya hükmetmeye ve teknoloji geliştirmeye hizmet eder.
Bilim evrenseldir.

Insanoglu, bilimsel calismasiyla; doganin, evrenin ne oldugunu bulup ortayami cikarmaya cabaliyor?, yoksa; kendi teori uretimini dogal, evrensel olarakmi sunuyor?

A şıkkı

Doganin ve evrenin; eger kendine has bir kurali-duzeni varsa; bunun bir yazari varmidir?, yoksa; bu doganin dogal-degistirilemez-yapisimidir?, yada insanoglunun dogallastirmasimidir?

Var olanı kabul zorunluluğudur,değiştirilebilir.
Yazarı yok okuyanı çok anonimdir.

Dogal-tabi-demek;dogaya -yapisina- ait mi demektir?, yoksa dogalin, dogal olmayan-dusunsel-bir tarifimi-tanimi-vardir?

A şıkkı

sevgiler

evrensel-insan
13-01-2009, 23:28
Saygideger aydoe;

Belirtmis oldugun dusuncelerin icin, tesekkurler.Yalniz, bireysel olarak; yazdiklarindan, bir konuya deginecegim.


Doğanın maddi yasaları var ve insan bunu bilimsel olarak ortaya koyuyor
aydoe
Yok insanoğlunun algısından bağımsız işleyen bir gerçeklik söz konusu-aydoe

Birincisi, gercek, evrenseller demektir ve hem soyut-dogru, iyi, guzel, sevgi v.s.-, hem somut olabilir.

Dolayisiyle, insanoglunun algisindan bagimsiz isleyen bir gercekligi, ortaya koyan insanoglu degilmidir? Dolayisiyle, bu insanoglunun algiladigi bir gercekligin, ifade edilisi degilmidir? Doganin isleyen gercekliliginin tabiatini ortaya koyan, kimdir?, ya da nedir? Ayrica, insanoglunun algisi; doganin maddi yasalarini algilayabilecek duzeydemi?, Nasil, aciklarmisin?

Yazarı yok okuyanı çok anonimdir-aydoe

Yazari yoksa; okunacak yaziyi yazan kimdir?



Saygilarimla;
evrensel-insan

aydoe
14-01-2009, 00:07
Dolayisiyle, insanoglunun algisindan bagimsiz isleyen bir gercekligi, ortaya koyan insanoglu degilmidir? Dolayisiyle, bu insanoglunun algiladigi bir gercekligin, ifade edilisi degilmidir? Doganin isleyen gercekliliginin tabiatini ortaya koyan, kimdir?, ya da nedir? Ayrica, insanoglunun algisi; doganin maddi yasalarini algilayabilecek duzeydemi?, Nasil, aciklarmisin?

Açıklıyorum:)

Şu an Zelandix galaksisinde Yenmius gezegeninde büyük bir deprem oldu.
Siz bunu hissettinizmi?
Algıladınızmı?
Ama oldu ,yani sizin algınız dışında evrende bir sürü olay mevcut.
Sizin bunu algılamamanız ve ortaya koymamanız ,bu olayın gerçekliğini yok edemez.
Ben algıladım ve bunu ortaya koyuyorum.:)

Yazarı yok okuyanı çok anonimdir-aydoe

Yazari yoksa; okunacak yaziyi yazan kimdir?

Yazan biziz ,anonim ne demek ?
Nuh tufanı var değilmi bir çok yerde yazılmış.
Varmı?
Yokmu?
Kim yazmış?
Tarih anonimdir,mitlerden günümüze gelen bir geçmiş var.
Dilden dile anlatılan masallar var ,doğanın masalını bizler yazmışız dedelerimiz yazmış.
Doğayı yazan yok okuyan çok.
sevgiler

evrensel-insan
14-01-2009, 00:14
Saygideger aydoe;

Karsilikli yazismamizda, takildigimiz yer; hep ayni nakarat. O yuzden, bireysel yorum yapmayacagim. Dusuncelerini belirttigin icin, tesekkurler.

Saygilarimla;
evrensel-insan

pante
14-01-2009, 00:46
Aydoe'nin tüm yazdıklarına katılıyorum.

En çok takılınan madde, "Doğanın-evrenin eğer kendine has bir kural-düzeni varsa yazarı kimdir?" sorusu olmuş ki, sorudaki "eğer" kısmına yanıt vermek gerekir aslında:
- Hayır, doğanın-evrenin kendine has bir kuralı-düzeni yok.

Evrende düzensiz gelişen, gelişmiş olan çok sayıda örnek var.
Dünyadaki düzene diğer gezegenlerde rastlayamıyoruz örneğin.

evrensel-insan
14-01-2009, 01:00
Saygideger pante;

Doğanın maddi yasaları var ve insan bunu bilimsel olarak ortaya koyuyor.-aydoe

Aydoe'nin tüm yazdıklarına katılıyorum.-pante

- Hayır, doğanın-evrenin kendine has bir kuralı-düzeni yok.-pante

Bu, nasil bir "katilmak" pante?

Saygilarimla;
evrensel-insan

pante
14-01-2009, 01:18
Doğanın yasalarının olması başka, doğanın bir düzeni olması başka şey.
Yasalar, kaos'u biraz olsun düzene sokmuştur ama bir yazarın olması ancak mükemmel bir düzenle iddia edilebilir.
Evrenin önceden tasarımı yapılıp, yasaları oluşturulmamıştır ki bir yazarı olsun.
Evrenin oluşumuyla zorunlu yasalar kendiliğinden ortaya çıkmıştır.
Evren olmasa, evrenin yasaları da olmayacaktı.
Yasalar evrene hastır. Sadece biri hariç:
Enerjinin sakınımı yasası, evrenin ezeli olduğu, sonsuzdan beri var olduğu sonucuna götürüyor ki bu biraz kafa kurcalıyor.
Belki de bu yasa evrenin her boyutunda geçerli değildir ya da birgün değişebilir.

evrensel-insan
14-01-2009, 01:34
Saygideger pante;

Belirttigin goruslerin icin, tesekkurler.

Saygilarimla;
evrensel-insan

kappapi
14-01-2009, 11:19
Doğanın kendine özgü bir düzeni vardır. İnsanlar bunları anlayamaya çalışmaktadırlar. Fakat bütünü tek başına anlamak zor olduğu için bunları parçalara ayırmışlar "doğa felsefesinin yasaları" demişlerdir.
Dolayisiyle, bu insanoglunun algiladigi bir gercekligin, ifade edilisi degilmidir? Doganin isleyen gercekliliginin tabiatini ortaya koyan, kimdir?, ya da nedir? Kesinlikle, bazılarına göre bizim deney yaptığımız "şey" doğa değil kendi zihinlerimiz. Fakat gende bizler sonuçlarımız doğru olmasını "umut" ediyoruz.
Ayrica, insanoglunun algisi; doganin maddi yasalarini algilayabilecek duzeydemi?Şimdilik doğa hakkında az da olsa bir fikrimiz var. Fakat "Oluşum yasası"'ını bulmaktan çok uzaktayız.

evrensel-insan
15-01-2009, 01:12
Saygideger kappapi;

Olusumun, ne oldugu bence ortadadir. Olusum; degisim-donusum-baskalasim ucleminin, her bir tek evresinin adidir. Oyuzden, degisken-donusken-baskalasimsal-icerik tasir.

Fakat ne yazikki; sorun olarak; bu evrelerin nasil uygulandigi, evrensel temelde; insanoglu, dusuncesinin bir sabit-alisilagelmis-otomatiklesmis-temelli dogal davranisi olarak belirtilmistir. Dolayisiyle, ortada herhangi bir sorun, problem, uyumsuzluk, celiski, kaos; kisaca negatif-olumsuz-ne varsa; bu ne dogadan, ne de evrenden kaynaklanir. Bunun kaynagi, insanoglunun doga ve evreni kavramlastirma algisindaki; evrensel dusunce kokeninin temeli ve ifadesidir. Senin teriminle, zihnin koklesmis ve sorgulanmayan bir urunudur, bu negatif algi ve kavramlastirma.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
15-01-2009, 01:56
Saygideger kappapi;

Yukarida yazdigim yaziyi, felsefe dilinde izah edersek; Y olusumunun evreleri, kavram-degisken-, dusunce-donusken- ve madde-baskalasimsal- olarakta izah edebiliriz. Y uclem olusumunu ifade etmek ise ancak X e gore mumkundur.

Yani Y olusumunun tabiati, karakteri, sifati; hem ikilem (iki ayni kokenlilik-dusunce ve kavram-), hem de karsitlik (iki ayri kokenlilik-dusunce ve madde-) karekteristigi-yapisi, isleyisi v.s.- gosterir.

Iste sorun veya negatif-olumsuz-koken ve temelde; ifadedeki, ikilemi, tek olguya; karsitligida, tek pozitive-olumluya- indirgenmenin ve ancak o sekilde ifade edebilmenin zorunlulugundan kaynaklanir.

Bu evrensel negatiflik, tamamen insanoglunun br urunudur. Bunun ne doga ne de evrenle ve onlarin fonksiyonlari ile ilgisi yoktur. OLUMSUZLUK, ANSAL; YANI ZIHINSELDIR ve bu maalesef sorgulanmazcasina yerlesik ve alisilagelmistir.

DEGISMESI GEREKEN, BASTA DEGISTIRILMISIN YENIDEN VE TERSINE DEGISMESIDIR. Cunku, degisim; degistirilemez temelde uyarlanmistir. Yani, degisimin degiskenligi sabitlestirilmistir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

kappapi
15-01-2009, 02:24
Olusumun, ne oldugu bence ortadadir. Olusum; degisim-donusum-baskalasim ucleminin, her bir tek evresinin adidir. Oyuzden, degisken-donusken-baskalasimsal-icerik tasir.

Aslında benim hatam, buna pek çok isim veriyorlar bazılar "theory of everything", bazıları "ultimate theory" diyor, türkçede de bazen "oluşum teorisi" diyorlar.
Kısaca evreni bir t-shrit'e sığacak kadar basit bir matematiksek formulle ifade edilmesi, bir başka değişle eğer böyle birşeyiniz varsa evrenin oluşumndan yok oluşuna kadar onu içindeki herşeyi bilebilirsiniz...

Dediklerinden anladığım kadarıyla (belki yanlış anladım ?) bizlerin doğayı böyle modellemeye çalışmamızın nedeni onu ancak bu kadar algılayabilmemiz ? Yani belki hiç birşey değişim-dönüşüm içinde değil ve sabit; fakat bizlerin yanılgısı onları değişmekte gibi gösteriyor ?

evrensel-insan
15-01-2009, 04:05
Saygideger kappapi;

Insanoglunun yaptigi sabit degisim; ayniyi, ayristirarak farklilastirmasi ve bu farklilastirmayi, boyutsal-cizimsel- degilde; noktasal olarak ifade etmeye calismasi.

Iste, sorun da, zaten burdan doguyor. Cunku, noktasal olarak iki noktadan-karsitlik-birini ifade edebilmeye mahkum etmis kendini. Ayrica pozitif-olomlu- olarak ikiledigi degeri de; noktasallik yuzunden, tek olarak ifade etmek zorunda birakmis kendini.

Iste, olumsuzluk; bu teklerin tartismasi ve savasiminda-madde-dusunce v.s. gibi. cunku, yarattigi dil; iki karsitligi yan yana koymaya musait degil. Iste, insanoglunun kendi kendini celiskiye koymasinin evrensel temeli bu.

Yoksa, evren de, doga da, madde de, dusunce de v.s. hep ayninin insanoglu tarafindan ayristirilarak farkli kilinmis parcalari. Hepsi, ayni butunun, ayristirilarak farkli kilinmis parcalari.

Ne doga, ne de evren diye ayrim veya fark;yok. Bu fark sadece insanoglunun ifadelemesi.

O yuzden, yapilmasi gereken; bu karmasanin degistirilmisliginin sabitligini ortaya koymak ve terse degistirimini saglamak. O zaman, insanoglu; ancak yarattigi olumsuzlugun koken ve temelinin bilincine varir ve simdiye kadar degistirilemez ve sabit kildigi degisimi; terse degistirmeye yonelir.

Yoksa, ne olumsuzluk ne de karmasa sona erer ve insanoglu kendini; sanki bu olumsuzluk ve karmasa ayninin tabiatiymis gibi algilama yanlisligina devam eder.

Saygilarimla;
evrensel-insan


Orijinalini görmek için tıklayınız : Ateizm Ne Zaman Sona Erer?

evrensel-insan
30-07-2009, 19:43
Saygideger arkadaslar;

Tanri bir kavramdir ve kavram olarak, evrenseldir ve varedilmistir. Inanclar, soyuttur fakat ve de mutlaka bir somuta endekslidir. Yani, bir kisi; inancini somut ile ozdeslestiremezse, inanmasi mumkun degildir. Bir teist; Tanriya olan inancini, somuta; ibadet yerleri, ibadet cesitleri ve sekilleri, ibadeti veren kitaplari ve tarihdeki soyut ve somut degerleri ile, indirger. Bir ateist ise; tanri kavramini ozdeslestirecegi bir somut bulamadini icin; yoka indirger.

Eger birgun, bilim olurda, ya da felsefi kanit olarak olur da; tanri kavrami somutla ozdeslestirilirse; iste o zaman, bir ateistte; tanriyi somut algisindan dolayi varlar ve inanir. Emperyalist zihniyet bunu cok iyi bildigi icin; bilhassa bilimi, bircesit tanriyi ispatlamaya yonlendirmektedir. Adete, bilime bir tanri aratmaktadir. Cunku, bu zihniyetin amaci tanrisal yanasimi daima ve kalici olarak diri ve gundemde tutmak, UNUTTURMAMAKTIR. Cunku bu tanrisal yanasim sayesinde; izmler ayakta kalabilmekte ve bir cesit dini orgutlenmeyle iktidar, guc otorite olma savasi vermektedirler.

Eger emperyalist zihniyet, tanrisal yanasim ve dini orgutlenmenin; ayrimci, cikarci, guce otoriteye ve iktidara yonelik; ideolojik inancsal dogrusallarindan kurtulmak istiyorsak; ne insandisi yanasim, ki tanri ve madde; ne de insanlikdisi yanasim; ki insanoglunun birbiriyle dogruluk temelli yonetim, yonlendirim savasi ve celiskisi, bir cozum degildir. Tek cozum; hem tanriyi, hem de maddeyi kavramlastiran; insanoglunun kendisini baslangic ve bakis acisi almada yatar. Basta; kim sorusuna verilecek cevap; insanoglu olmali; ve ne sorusunun cevabi da; ister soyut, ister somut olsun; kavram ile ozdeslesen olmalidir.

AKSI TUM YANASIMLAR; BU DUZENIN VE SISTEMLENISININ EKMEGINE YAG SURMEKTE VE TANRISAL YANASIMIN OLUMLU YA DA OLUMSUZUNUN, DINI ORGUTLENMENIN HERHANGIBIR IZMININ VE EMPERYALIST ZIHNIYETIN, HEM KENDI HEM DE KARSITININ DISINA CIKAMAMAKTADIR. :ballchain:

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
30-07-2009, 20:08
Saygideger arkadaslar;

Yukaridaki yazi; ateizmin insandisi ve insanlik disi, sona ermesini ve olumsuzlugunu yansitmaktadir. Insanozlu ateizmin sona ermesi, yani tanrisal yanasimin olumsuz degilde; tamamen ortadan kalkmasi, tanri kavraminin; bir dusunce dogumu olarak; insanoglu eliyle yaratildigina ve bu yaratimin; hic bir soyut ya da somut verisinin bulunmadigina ve boyle bir arayisa da gerek duyulmadigina, sadece bir tanim olarak lugatlardaki yerini korumasi gerektigine ve de insan yasam ve iliskisinde, hicbir surette yer almamasin baglidir.

Yani, tanri mi? Insanoglunun dusuncesinden dogan bir kavramdir. Kavram olarak vardir ve evrenseldir. Yalniz; ne bir yansiya sahip; ne de sezgi veya bes duyuyla algilanmaya musaittir.

HERHANGIBIR SOYUT, YA DA SOMUTLA OZDESLESEMEYEN ICI BOS BIR KAVRAMDIR. Bu kavrami ortaya atmanin, ya da gundemde ve diri tutmanin da insanlik adina hic bir yarari yoktur. Zamanla; tarihte yok olan kavramlar gibi; tanri kavramida kullanilmaya, kullanilmaya ve de tanrisal yanasima; var veya yok temelli bir ihtiyaca gereksinim duymaya, duymaya; tedaulden kalkacaktir.

Iste; tanrisal yanasimsiz; ateizmin bu sekilde sona erdirilmesi ise; hem insan ozlu ve insani one cikaran, hem de insanin ustune bir sey koymayan bir yanasimdir.

Bu ayni zamanda; ateizmin olumlusu olan teizmle, mucadele etmeye gerek duymadiginin da bir kanitidir. Sadece teistlere verilmesi gereken; tanri kavraminin somutlasamayacagini gosterebilmek ve bu tanri kavraminin soyut olarak korunmasinin da bir anlam ifade etmedigini cunku, tanri kavraminin; herhangibir soyut veya somutla ozdeslesebilecegi dusuncesinin, BOS BIR HAYAL oldugu ve bu hayali surdurmenin; insana ve insanligina hicbir yarar saglamadigi gibi; dini orgutlenme, emperyalist zihniyet temelli bir zarar da sagladigini gosterebilme cabasidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
30-07-2009, 20:35
Saygideger arkadaslar;

Ateizm; teizmin karsi parcasi ve tanrisal yanasimi butunluyen parcasidir. Bu temelde; teizm varoldukca, ateizm de var olacaktir. Ama sorumuz, hangi parcanin; tamamen tanrisal yanasimi elimine edecegidir.

Iste burada ters mantik isler. Yani; teizm degil; ateizmin insanozlu sona ermesi; teizmin de yasamini olumsuz etkileyecektir.

Cunku etki tepki prensibinden dolayi; hem teizm; ateizmle yarisarak teizmini canli ve gundemde tutmaya gerek duymayacak hem de ateizm; teizmi koruklemeyecektir.

Onemli olan tanrisal yanasimin; gereksizligi, bir ihtiyac olmadigi, insandisi ve insanlik disi oldugu ve insan yasam ve iliskisine yarar degil de; aksine zarar getirdigi ve ustelik bu duzen ve sistemin ayakta kalmasinin bir tezahuru oldugunun algilanmasidir.

Basta bilim, tanriyi arama oyunlarina gelmeyecek ve tanrisal yanasima verilen onem-ilgi ve etki ortadan kaldirilacaktir. Tanri, ha o mu; herhangibir soyut ya da somutla ozdeslesemeyen ici bos bir kavramdir ve gereksizdir, insan yasam ve iliskisinde de yeri yoktur, benim lugatimda yer almaz, cunku bana yasam ve iliskilerimde bir anlam vermez, o yuzden uzerinde konusmaya bile degmez, bosa zaman ve dusunce ve de davranis harcamasidir.

Unutmayalim; ateizm var oldukca; hem teizm, hem emperyalizm, hem de dini orgutlenmeler var olacaktir. Ayrica, tanri yanasimini gereksiz kilabilecek ve tedaulden kaldirabilecek, en yakin ve su andaki tek bilincte, ateizmin yonlenisiyle mumkun olacaktir.

Eger bir ateist bilincli, birikimli ve gozlemsel bir ateist ise; zamanla; tanrisal yanasimin, zararini ve bu sistemi korumadaki onemini algilar.

Saygilarimla;
evrensel-insan

-InVi-
31-07-2009, 01:38
Cürütmeye devam hocam !

nogada
31-07-2009, 23:10
Ateizm ne zaman yok olur gider bilmemiyorum ama ne zaman kendi düşüncesine göre bir yapılanmaya girer,kendini üretici bir fikir gibi gösterir onu merak ediyorum.Yani amaç ne bu düşüncede sadece Tanrı kavramını sorgulamak ise bu fikrin dünyaya ne gibi bir faydası olabilir.Yada şöyle diyelim bir faydası olmayan düşünce ne kadar yaşayabilir yada sadece muhalefet olarakmı kalacak...

Saygılarımla...

evrensel-insan
31-07-2009, 23:15
Saygideger nogada;

Kendi adina yapilanmaya girmesi demek; tanrisal yanasimdan, hem madde; hem de tanri olarak arinmasi ve insanogluna yonelmesi demektir. Onun disinda; sadece teizmin karsitidir ve karsiti olarak kalacaktir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

vartor
01-08-2009, 19:37
Eski tanrilarin, yenisinin yaratilmasiyla cope gittigi bir gercek, bu sonuncunun da istikbali ortada, inanclilar bile, "yok oyle demedi, soyle diyor gibi celiskilere dusmege, degisik alt inanc guruplari kurmalar, coktan basladi. kisaca gunun birinde, tabiat ustu guclere inanmayi insanlik sonlandirdigi zaman, ateist diye birsey de kalmayacak. Veya teist olmayinca, ateism diye bir dusuncenin de manasi kalmayacak.

bayraktaro
01-08-2009, 22:22
Sayın Evrensel - İnsan;

Sizin bu fikirlerinizi saygı ile karşılıyorum. Üzerinde uzun uzun düşünmem gerekir. Bana, farklı bir bakış açısı yarattınız. Belki de; dinin kuvvetlenmesinde ya da diğer sistemlerde benim de payım olabilir.

evrensel-insan
05-08-2009, 01:29
Saygideger bayraktaro;

Dinin ve sistemin kuvvetlenmesinde; tum olumlu olumsuz tanrisal yanasimlar; emperyalist zihniyetin, tum ideolojik inancsal dogrulari ve emperyalizm geregi bu dogrular arasi; iktidar, guc, otorite, cikar savaslari; sonucta dini orgutlenmenin guclenmesini getirir.

Bunun iki nedeni vardir. Bu dogrular; kendi saflarina yiginlari cekemedikleri zaman; bu yiginlarin kayacagi iki ana kaynak vardir, biri din, digeri milliyetcilik.

Bunun disinda; soyle bir bakarsan; tum ideolojik inancsal dogrularin iktidar savasinda ve kendi bunyesinde orgutlenmesinde, dini orgutlenmenin ozu yatar.

Yani; bir rehber, kitap v.s., kuran gibi, yani bir ideoloji vardir. O ideolojinin bir yarayicisi somut vardir, muhammed gibi; ve bu ideolojinin kitabinin veya fikrinin getirdigi; sabitlik, sahiplik ve teslimiyet temelli dusunce ve davranis vardir.

Ayni, kuranin, ayetlerin, hadislerin , ibadet cesit ve sekillerinin getirdigi gibi; Ayni din gibi; halka ve yiginlara, onlari kendi saflarina cekmek icin, seslenis vardir. Bir orgut, ya da parti vardir. ideolojik calismalar, eylem toplantilari ve seminerler vardir.

Iste dusunce ne olursa olsun; ideolojik inancsal dogrularin, ki buna din de dahil, orgutlenmesinin ozu budur.

Ayni dini orgutlenme gibi; bu ideolojik inancsal dogrularin da; teorisyenleri, eylemcileri, eylemleri ve ideolojik eylemler adina, kullandigi militanlari vardir. Oyuzden;

Belki de; dinin kuvvetlenmesinde ya da diğer sistemlerde benim de payım olabilir. -bayraktaro-

yukarida, senden yaptigim alintinin, herkesi ilgilendiren ve herkes icin; dun, bugun ya da yarin gecerli olabilen anlami budur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Neferkamin Anu
05-08-2009, 05:31
Evrensel yazının ilk başında tanrı bir kavramdır dedin yazının gerisini okumadım, gerek görmedim. Önce tanrı nedirden başla sonra bizleri aydınlat.

evrensel-insan
05-08-2009, 11:15
Saygideger Neferkamin Anu;

Walla, yaziyi okup okumamak zatialinizin bilecegi bir istir. Ayrica, ilk cumleyi okuyup; gerisini okumayanada; pesinhukumlu denir. Bu konuyla ilgili sana ilk yazdigim yazinin linkini vereyim.

http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=5958

Yeterli gelmezse; soyle bir siteyi adima ararsan, bu konuyla ilgile detayli yazilara ulasirsin. Umarim, ilk cumle seni gene onyargili yapmaz.

Saygilarimla;
evrensel-insan


Orijinalini görmek için tıklayınız : İnsanoğlu Bir Madde Midir Yoksa Bir Ruh Mudur?

evrensel-insan
15-01-2010, 04:40
Saygideger arkadaslar;

Bu basligiidealist temelde; islam dininine inananlar ile; materyalizmin getirdigi ateist temelde inanmayanlar adina inancsal tartisma olarak actim.

Materyalistler, varlik temelinde maddenin varligina (bes duyu ile) inandiklarindan ve maddesel olarak bir Allah varligini yok saydiklarindan ateisttirler.

Idealistler de, varlik temelinde ruhun varligina inandiklarindan(duyum olarak) ve bu inanclarini Kuran ile pekistirerek Allah'i var saydiklarindan, teisttirler.

Evet, bu temelde; insanoglu varligi bir madde midir?, yoksa bir ruh mudur?

Saygilarimla;
evrensel-insan

XOR
24-01-2010, 16:52
İnsanoğlunun ne olduğu ya da nelerden oluştuğu, dualist(ruh, madde) ve materyalist(salt madde) anlayış arasında sıkışıp kalmış bir soru.

Varlıkların bilincini, beyin işleyiş modellerini açıklamaya yönelik matematiksel teoremler beyinsel fonksiyonları açıklamakta, gruplamakta ve simule etmekte zorlanmaz iken bilinç kavramının içeriğini doldurmayı hakkıyla becerememekte. Yani gerçek manada micro rastsallıkta "bilinçli bilinç" modelleri oluşturamamaktalar. Dualizm savunucularına göre bu durum, bilincin maddeye indirgenemezlik gerçeğinin bir sonucu, bu ruhun varlığına işaret ederek bilinci açıklıyor. (!)

Materyalist anlayış için bilinç, zaman içerisinde çözümlenmesi muhtemel gözüken bir micro karmaşıklık sorunu. İnsanların, hayvanların karmaşık makineler olduklarını söylüyor.(Konuyla bu açıdan ilgilenmez iken, bir bilgisayar programcısı olduğumdan dogmatik olarak bende böyle bir düşünceye sahiptim.)

Kimileri ise bilincin micro ve macro seviyelerde sınırlandırılabileceğini ve bu ölçüte uygun olanların bilinçli sayılabileceğini söylüyor. (Alan Turing, Turing testi)

Bu konu hakkında yapay zeka çalışmalarının önemi çok büyük, gerçekten insan gibi düşünebilen bilinçli varlık seviyesinde bir otomat geliştirilebilir ise (!) sorun materyalist anlayış için sonlanacak.

Fakat ünlü birçok insana göre ise bilincin gerçekten simule edilebilmesi mümkün değil. (Gerçi mümkün görülmeyen bir çok şeyi tarih yalanlamıştır)

Kısaca insanoğlunun tam olarak ne olduğu şu sorunun cevabında saklı, bilinç nedir ki acı biberin acı vermesi gerektiğini, yeşilin yeşil olduğunu biliyor? nano saniyeler mertebesinde milyonlarca olasılığı zamana, maddeye ve mekana bakmaksızın seçebiliyor. Bir otomattan(yapay zekalı robot) farklı olarak nasıl fuzzy mantık yürütebiliyor? Yoksa yürütemiyorda karmaşıklık seviyesini mi algılayamıyoruz?

saygı, sevgi

evrensel-insan
24-01-2010, 21:30
Saygideger XOR;

Bilinc, ne bir ogreti, ne de bir bilgidir. Bilinc farkindalik ve farkinda olmaktir. Yani neyin ne olarak olusturuldugunun farkindaligi.

Sonucta ogretiyi veya bilgiyi uygulamaya koyarak degil; uygulamaya koydugunun ne oldugunun bilincinde olmak, farkindaliktir.

Cunku farkindalikta, ne bir secim; ne de bir taraflilik soz konusudur. Neyin ne oldugunun farkindaligini oldugu gibi yansitmak soz konusudur.

Insanoglunun da uc ozelligi vardir. Fiziksel, zihinsel ve kavramsal.

Saygilarimla;
evrensel-insan

XOR
25-01-2010, 01:33
İnsanoğlunun ne olmadığı aşağıdaki türde çalışmalarla açığa çıkacaktır.
http://news.bbc.co.uk/2/hi/technology/6600965.stm

evrensel-insan
25-01-2010, 02:04
Saygideger XOR;

Insanoglu dusunurken, inancini dusuncesinden ayiramadikca; bilimin epistemolojik sinirini, inancsal spekulasyonla besledikce, ideolojik dogrulari yuzunden evrensel bilimsellige yonelmedikce, metafizigin ve etigin inancsal ve varliksal temelini var ve ol ile cozmeye calistikca, ne kendinin ne oldugunun veya olmadiginin farkina varabilir, ne de yaptigi gozlem, deney ve buluslarla inancsallik icermeyen bir teori ortaya koyabilir.

Insanoglunun neyin ne oldugunun farkina varabilmesi icin, herseyden once biliminin anlik sinirini ve yanlislanarak ve de deney, gozlem ve de buluslarla bu sinirin degisebilecegini, ama bilimsel ve bilimi icermeyen herhangibir teori, yon ve yonteme sapmadan oldugu sinirla yetinebilmeyi bilincine tasimasi gerekiyor.

Yani acikca ve kendine yalan soylemeden ve sirf inancsal yanasmak adina, illa bir teori uretmeden "bilim, bugun bu sart ve durumda bunun cevabini bilmiyor ve bilimin calisma alani inancsallik degildir" diyebilme bilincine erismesi gerekir.

Aksi bilimsellik ile inancsallik ic ice gider. Bilinen ile yetinmek, bilineni yanlislayabilmek ve henuz bilinmeyeni bilimsel bilinir kilmak farkindaligi ve bilinci gerekir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

XOR
25-01-2010, 02:23
Evrenin tüm bilgisine sahip olmasak bile, bilimselliğin tanımına uygunluk bakımından evrensel normlara eriştiğimizi ve o düzeyde düşünebildiğimizi varsayalım, bilim yapabilmeye devam etmek için "tetikleyici" unsurumuz ne olurdu?

evrensel-insan
25-01-2010, 02:30
Saygideger XOR;

Insanoglunun evrenin bir parcasi olarak tursel yasam ve iliskisi ve evrenin diger parcalariyla evreni paylasmasi ve deneysel, gozlemsel, bulussal algisi ve devamli dusunce ureten ve teknik olarak hem kendi turune sagladigi, hem de teknigi sayesindeki mekan ile uyumu kendi basina yeterli bir gerekce degil mi?

Henuz daha dusunce ve davranis olarak, tursel butunlugu saglayamamis insanoglunun, once daha bunu saglaasi icin, dusunce uretmesi gerekir. Cunku konu sadece evrensel degil; ayni zamanda da insansaldir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

İvan Karamazov
25-01-2010, 03:33
aslında madde ve ruhtan söz ederken temkinli olmalıyız. algı ve inançlarımızın dışına çıkıp bakacak olursak, bunlar; tamamen insanın kendi zihniyle kurguladığı, ancak insanın var olması durumunda anlam kazanabilen kavramlar...

evrensel-insan
25-01-2010, 03:43
Saygideger Ivan Karamazov;

aslında madde ve ruhtan söz ederken temkinli olmalıyız. algı ve inançlarımızın dışına çıkıp bakacak olursak, bunlar; tamamen insanın kendi zihniyle kurguladığı, ancak insanın var olması durumunda anlam kazanabilen kavramlar...-I.K.-

Iste metafizigin var ve ol kokenli ideolojik inancsallarinin disina cikabilen bir gorus.

Yalniz bir nokta var; vari yansiyanin algisinin kavramlastirilarak yansitilmasi, kendi dahil; insanoglunun bir urunudur. Peki algisi kavramlastirilarak yansitilan, var midir, yansisi midir? Eger varlik bir bilgi olarak; vari yansiyanin algisinin kavramlasarak yansitimi ise, var ve yansisi nedir?

Saygilarimla;
evrensel-insan

İvan Karamazov
25-01-2010, 03:56
ah evrensel-insan çok yaşayın e mi :happy: olaylara nasıl yaklaştığınızı, artık az çok tahmin edebiliyor oluşum, sizi yavaş yavaş tanımaya başladığımı da gösteriyor :heh:

sorduğunuz soruları bu halleriyle anlayabileceğimi ve dolayısıyla cevaplayabileceğimi hiç sanmıyorum :)

evrensel-insan
25-01-2010, 04:06
Saygideger Ivan Karamazov;

ancak insanın var olması durumunda anlam kazanabilen kavramlar-I.K.

Oyle celiskili dusunce uretmissin ki, ben bile sasirdim.

Senin bu cumlen, insanoglu egder yok ise; neyin ne oldugunu ortaya koyacak olan da yok. Demek degil mi?

olaylara nasıl yaklaştığınızı, artık az çok tahmin edebiliyor oluşum, sizi yavaş yavaş tanımaya başladığımı da gösteriyor -I.K.

Once bu cumleyi kuruyorsunuz ki, bu tahmininizi sizden cumlelere dokmenizi beklerim. Ki bakalim tahmininiz ile, benim vermek istedigim, ne kadar uyusuyor.

sorduğunuz soruları bu halleriyle anlayabileceğimi ve dolayısıyla cevaplayabileceğimi hiç sanmıyorum -I.K.

Sordugum soru gayet basit. Varlik bir bilgi ve kavram ise; insanogluna da bu bilgiyi ve kavrami veren, varligin algisi ve de kavramlstirilarak yansitilmasi ise; o zaman; algisina yansiyan nedir? Burada var'i bir isaret olarak alabilirsin.

Soyle dusun. Elinde birseyin duygusunu aldin ve baktin, algiladin, ve de kavram vererek yansittin "tas" sen yansitmadan once, algiladigin ne idi?

Madde veya varlik deme, cunku onlarda kavramlastirilarak yansitilmis algidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

İvan Karamazov
25-01-2010, 04:11
Iste metafizigin var ve ol kokenli ideolojik inancsallarinin disina cikabilen bir gorus.



Oyle celiskili dusunce uretmissin ki, ben bile sasirdim.

yorum yok :biggrin1:

evrensel-insan
25-01-2010, 04:20
Saygideger Ivan Karamazov;

Tas, varlik, madde, ruh, tanri, insanoglu, dusunce v.s. kavramlasmadan once ne idi?

Ya da sana soyle bir ornek vereyim. Hayatinda hic bilmedigin bir sey goruyorun, ilk tepki soru ve unlemdir ve bunlarin isareti de "var" dir. Yani, soru isaretimizin ozdeslesimii "var"dir. Simdi sorumuzu soralim "var ne?", ya da "ne var?" iste bu sorunun cevabi da, gordugune verecegin kavramdir. Peki gordugun nedir?

Saygilarimla;
evrensel-insan

İvan Karamazov
25-01-2010, 04:37
sorun, benim taşı yorumlama yetimdir. benim yorumlama yetim olmasaydı, benim için taş diye bir şey de olmazdı. kendi algılarımın dışına çıkamadığım sürece de ne var ne yok söyleyemem.

evrensel-insan
25-01-2010, 04:44
Saygideger Ivan Karamazov;

kendi algılarımın dışına çıkamadığım sürece de ne var ne yok söyleyemem.-I.K.

Guzel bir cevap, yalniz ben o soruyu sana sorarken, o elindekinin henuz ne oldugunun dunyada ortaya konmamisligina degindim. Peki insanoglunun algisi disina cikabilmesi mumkun mu?

Sunu diyebilirmiyiz? Insanoglu kendi algilsinin disinda bir seyin ne oldugunu soyleyemez ve algisida kavram olarak yansittigidir.

Peki ne yapacagiz, nihilizmin hicine mi yonelecegiz, yoksa hicte var gibi insanoglunun bir algisimidir?

Insanoglunun algisi disinda bir sey mumkunmu? Ya da algilamadan ve kavramlastirmadan once nedir?

Saygilarimla;
evrensel-insan

İvan Karamazov
25-01-2010, 04:59
ben nihilizmi sevmiyorum. özellikle de dostoyevski'nin aleksey niliç kirilov'unu tanıdığımdan beri de nihilizmden korkuyorum açıkçası :)

nihilist olmak demek; değerlerinin de olmaması demek. oysa benim değerlerim var, sevdiğim insanlar var, güzel anılarım var... ben algılarımla mutlu mutlu yaşıyorum evrensel-insan :) açıkçası insanın kendi algılarından kurtulup bir yerlere varabileceğine ihtimal vermiyorum. bu konunun insan için belirsizliğini her zaman koruyacağına "inanıyorum". madde varmış yokmuş bana ne. bunu öğrenecek olsam da hayatımda herhangi bir şeyin değişeceğine ihtimal vermiyorum: "aa böyle miymiş" der geçerim muhtemelen... sevdiğim insanlar, sevdiğim halleriyle yanımda olsunlar yeter bana; gerisi sizin gibi felsefeseverlerin uğraşı olsun evrensel-insan :)

evrensel-insan
25-01-2010, 05:09
Saygideger Ivan Karaazov;

Iste metafizigin var ve ol temelli madde ve ruh cikmazida budur. Algilarsa vardir, algilamazsa yoktur. Halbuki eger bir algi varsa, zaten kavramlasmistir.

Dolayisiyle de var ve ol kokenli metafizik ideolojilerinin kavramlastirdiklari seyleri, var mi/yok mu, o mu, bu mu tatismasi beyhudedir.

Iste o yuzden de, insanoglunun yaptigi tek sey, BILMEK VE BILDIRMEKTIR.

Bu temelde de varlik bir bilgidir. Bu baglamda, bilgiler, inancsal ve bilimsel diye farklilasir. Gerci inancsallara bilgiden ziyade ogreti de denebilir.

Yine var ve ol kokenine donersek; insanoglu algisiyla kavramlasanin; insanoglu kavramlastirmadan once ne oldugu BILINMEMEKTEDIR ve Bilme oncesi, ne oldugu SOYLENEMEZ. Cunku soylendigi an, biliniyor, demektir.

O yuzden var mi, yok mu ve o mu bu mu tartismasinin hic bir bilimselligi yoktur. Cunku eger tartisiyorsan, onu zaten kavram olarak bildirmis olursun.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
25-01-2010, 05:10
Insanoglunun algisi disinda bir sey mumkunmu? Ya da algilamadan ve kavramlastirmadan once nedir?

insanoğlunun algısı dışında herşey mümkündür.. ve her birinin olasılığı 1/sonsuzdur..

insanoğlu; varlığı/varoluşu ancak sahip olduğu algı donanımlarının ve bunun ürettiği bilimin limitleri dahilinde algılayıp kavramlaştırır ve yansıtır..

varoluş, devasa bir puzzle gibidir, biz insan olarak sadece an itibariyle parçalarını birleştirdiğimiz kısmen tamamladığımız puzzle'ı algılayıp kavramlaştırır ve yansıtabiliriz..

puzzle'ın daha sonsuz sayıda birleştirilmesi gereken parçası vardır.. o parçalar heüz agılarımızın limitleri dışındadır..

İvan Karamazov
25-01-2010, 05:15
insanoğlunun algısı dışında herşey mümkündür.. ve her birinin olasılığı 1/sonsuzdur..

1/sonsuz = 0 :)

evrensel-insan
25-01-2010, 05:18
Saygideger paslicivi;

Bizler birer insanoglu turu olarak, ancak algilayabildigimizi kavramlastiririz. Nitekim ruhta madde de kavramlasmis. Algimizin disindaki kavramlasmamis sey, BILDIRILEMEZ ve SOYLENEMEZ, taki varinin yansisinin algisi kavramlastirilarak yansitilana kadar.

O yuzden metafizigin var ve ol temelli tartismali ideolojilerinin varmi/yokmu ve o mu/bu mu tartismasi anlamsizdir.

Cunku bizlerin bir tur olarak algimizin disina cikabilecegimizi soylemek; insanustulugu dolayisiyle, tanriyi ortaya koymaktir ve kendi kavramimizla yarattigimiz tanrinin ya da tum soyutlarin pesinde kosmaktir.

Ustelik inancsal algilar bilim ve bilimselligin konusu degil; etik ve metafizigin konusudur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
25-01-2010, 05:18
bu devasa puzzle'ın tamamını ortaya koymaya birleştirmeye engel tek şey de inançtır.. yani puzzle'ın henüz bilmediğimiz parçaları hakkında biliyormuş hissine/yanılgısına kapılmak.. bu da insanoğlunun bilinç evriminin bir sürecidir.. insanlık şimdilik bu arageçiş formundan geçmek zorundadır.. başka bir seçeneği de yoktur zaten..

paslıçivi
25-01-2010, 05:21
1/sonsuz = 0 :)


bildiğimiz matematikten bahsetmiyorum ya da tam ifade edemiyorum sanırım..:p

varoluşun bütünündeki her olasılık mümkündür.. bu olasılıkların sayısı sonsuz sayıdadır.. zihnimize düşen ve düşmeyen her olasılık, sonsuzlukta bir oranındadır demeye çalışıyorum

evrensel-insan
25-01-2010, 05:23
Saygideger Ivan Karamazov;

1/sonsuz = 0 -I.K.-

Nihilizmin formulu, nihilizm herseyi hiclerken, hicleyenin de insanoglu oldugunun farkinda degildir. Var nasil insanoglunun algisi ise, yok ta oyledir. Sadece ifade olarak, biri pozitif, olumlu; digeri negatif, olumsuzdur.

Sonucta birseyin soylenemez ve bilinmemekte olusu, onu negatif, yani hic veya yok yapmaz. Cunku bilim ve bilimsellikte, negatif bir ifadedir. Saptama degil.

Saygilarimla;
evrensel-insan

İvan Karamazov
25-01-2010, 05:25
ne yani evrensel-insan 1/sonsuz, 0'a eşit değil mi :)

paslıçivi
25-01-2010, 05:28
O yuzden metafizigin var ve ol temelli tartismali ideolojilerinin varmi/yokmu ve o mu/bu mu tartismasi anlamsizdir.



sevgili ei.. aynı fikirdeyim ama bugünkü insanlık için bunu uygulanabilirliği yoktur.. her zaman söylediğim gibi bu üstbilincin ulaşabileceği bir sonuçtur..

o yüzden üstbilince ulaşmış kişi geriye yönelik olan bu tartışmaların içine girmez.. ileriye yönelik varlığı/varoluşu tanımaya/algılamaya çalışır..

ve bu işi yaparken de; kişisel algılarının bilimsel olarak desteklenmediği sürece sadece sonsuz olasılkta bir oranında görür.. yani bildiğini zannetmez, bunun sadece bir olasılık olduğunun farkındalığındadır.. çünkü bili,nç kapalı değil açıktır.. yani akıl henüz teslim olmamıştır ve bilimsel olarak desteklenmediği sürece de akıl teslim olmaz..

evrensel-insan
25-01-2010, 05:30
Saygideger Ivan Karamazov;

1/sonsuz = 0 -I.K.-

Nihilizmin formulu,-e.i.

Sifirin kullanildigi kontexte bir suru anlami vardir. Hic, yok, yuksuz, sayi, olcu, esitleyici v.s.

Felsefedeki kullanimi; null, nought, nill yani hic tir. Sonucta nihilizm, herseyi insanoglunun urunu yaparken, insanoglunun urunu olmayanida hiclemistir. Bu da onun algisidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
25-01-2010, 05:35
Saygideger paslicivi;

sevgili ei.. aynı fikirdeyim ama bugünkü insanlık için bunu uygulanabilirliği yoktur.-paslicivi-

Eger en azindan sen ve ben; bu bilinc farkindaligindaysak; "yoktur" diye kesip, atmak; bence, hem bilince hemde dusunceye saygisizlik olur.

Parmakla gosterilecek kadar dunyada azinlikta olabiliriz, ama; en azindan bizlerin varligi, bilincin metafizigin nasil bir var ve ol kokenli ideolojik inancsallardan olustugunu ve cikmazini ortaya koyar.

Sonucta, bir bilinc ve onun farkindaligi, bu farkindalik ortaya konulursa, algilanmaya acik olur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
25-01-2010, 05:39
ne yani evrensel-insan 1/sonsuz, 0'a eşit değil mi :)


sevgili I.K..

şöyle ifade edeyim..

varlık/varoluş nedir? bu sorunun bana cevabını verebilirmisin.. bana öyle bir cevap ver ki ben kimim, neyim, niçin varım, nerden gelip nereye gidiyorum, varlığın sınırları nedir gibi sorularına kafamda hiçbir soru işareti kalmaksızın cevap bulayım ve tatmin olayım..

işte yukarıda bahsettiğim bu soruların cevapları için sonsuz sayıda olasılık vardır diyorum.. ve biz insan olarak bunların bazılarını zihnimize düşürmüşüzdür(kavramlaştırmışızdır) bazıları henüz zihnimize bile düşmemiştir.. (yani henüz bilmediğimizi bile bilmiyoruzdur)..

işte bu kavramlaştırdıklarımız(bilmediğimizi bildiklerimiz) ve kavramlaştırmadıklarımız(henüz bilmediğimizi bilmediklerimizin) toplamı sonsuzluktur...

kavramlaştırdıklarımız+kavramlaştıramadıklarımız=s onsuz sayıda olasılık demektir...


işte bunların içinden bir tanesinin mutlak gerçek olma olasılığı; 1/& dur..

evrensel-insan
25-01-2010, 05:40
Saygideger Ivan Karamazov;

olaylara nasıl yaklaştığınızı, artık az çok tahmin edebiliyor oluşum, sizi yavaş yavaş tanımaya başladığımı da gösteriyor -I.K.-

Bu koyulastirdigim ifadelere isik tutmani, bekliyorum.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
25-01-2010, 05:47
Saygideger paslicivi;

sevgili ei.. aynı fikirdeyim ama bugünkü insanlık için bunu uygulanabilirliği yoktur.-paslicivi-

Eger en azindan sen ve ben; bu bilinc farkindaligindaysak; "yoktur" diye kesip, atmak; bence, hem bilince hemde dusunceye saygisizlik olur.

Parmakla gosterilecek kadar dunyada azinlikta olabiliriz, ama; en azindan bizlerin varligi, bilincin metafizigin nasil bir var ve ol kokenli ideolojik inancsallardan olustugunu ve cikmazini ortaya koyar.

Sonucta, bir bilinc ve onun farkindaligi, bu farkindalik ortaya konulursa, algilanmaya acik olur.


sevgili e.i..

bu ifaden yine bizi evrimci devrimci ayrımına götürüyor..:hug:

yoktur derken bugünkü insanlık için diye belirtiyorum farkındaysan.. yani her zaman olduğu gibi şimdiden/andan bahsediyorum..

gelecek insanlık için bir şey söyleyemem.. biz bu sonuca ulaşıp dile getirebiliriz sadece.. ama gördüğüm/gözlemdiğim kadarıyla %99u teizm düzeyi bilinç açıklığında yaşayan bir dünya insanlığıyla karşı karşıyayız..bu insanların bize bakış açısı sadece şu olacaktır...; deli bunlar..:sick:

evrensel-insan
25-01-2010, 05:58
Saygideger paslicivi;

varlık/varoluş nedir?-paslicivi-

Bu konuda sayfalar dolusu yazdim. Bu soruyu sormak ve cevaplamak; metafizigin ideolojik inanclarina aittir. Bilimin epistemolojik olarak, boyle bir sorusu yoktur. Cunku bilim ve bilimselligin kokeni bil dir ve bil kokeniyle, varligi bilgi olarak ele alir ve bildirir, inceler, deney ve gozleme tabi tutar.

Bende epistemolojik gercekci oldugumdan ve evrensel-insan dusuncesi ile dusundugumden, ideolojik inancsal dusunceler, benim dusuncem de yer almaz ve geregi de yoktur, ihtiyacim da degildir. Ustelik bu konuda verilecek her cevap, spekulatif, inancsal, ideolojik ve tartismasaldir. Isteyen felsefi olarak metafizik dalinin bu konusuyla ilgilenir. Ideolojileri; materyalizm, idealizm, pozitivizm, realizm, subjektivizm ve nominalizmdir. Isteyen yeni bir izm de ortaya atabilir.

kavramlaştırdıklarımız+kavramlaştıramadıklarımız=s onsuz sayıda olasılık demektir...-paslicivi-

Buradaki sorunda, kavramlastiramadiklarimizi, bilim dusunmez. Sadece bilinir kilar. Cunku bilim, bugunun epistemolojik sinirini asarsa, bilimsellikten cikar. Bugun kavramlastirdiklarimiz ne ise, bilimin siniri da odur. Otesi bilim degil; inanc uretimidir ve bizi insanustu, dogaustu, dunyaotesi, mistisizm, mitoloji v.s. ye goturur. Cunku bilim icin, bilinen ve bilinecek olan vardir. Bilinmez yoktur. Bilim bilinmezin uzerine inanc uretmez, bilinebilirin uzerine dusunce uretir. Henuz, su an, halihazirda v.s. icerikli kullanimlar, bilimde mevcuttur.

Ustelik birak kavramlastiramadiklarimizi, kavramlastirdigimiz bir suru soyut ve ogreti ideolojik inancsal ayrim olarak basimizin derdi zaten. Once bir onlardan arinalim. Once bir paslarimizdan kurtulalim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

İvan Karamazov
25-01-2010, 05:59
kavramlaştırdıklarımız+kavramlaştıramadıklarımız=s onsuz sayıda olasılık demektir...


işte bunların içinden bir tanesinin mutlak gerçek olma olasılığı; 1/& dur..

sevgili paslıçivi;

ben matematikle, yukarıda anlattığın şeyi anlayamayacak kadar, haşir neşir biriyim. yani sanırım sorun bende :)

bak ben ne anlıyorum yukarıdaki ifadeden:

kavramlaştırdıklarımız+kavramlaştıramadıklarımız=s onsuz. dolayısıyla bunların içinden herhangi birinin mutlak gerçek olma olasılığı yoktur :D fakat dersek ki: kavramlaştırdıklarımız+kavramlaştıramadıklarımız=s onsuz. mutlak gerçek, kesinlikle, bu sonsuz taneden bir tanesi. o halde insanın bu mutlak gerçeğe ulaşma ihtimali: 1/sonsuz=0 :D

kusura bakma :)

paslıçivi
25-01-2010, 06:02
sevgili e.i..

bir de senin ulaştığın bilinç seviyesi durduk yerde gelinecek bir seviye değil.. aklıma iki olasılık geliyor..

1.. duygulanım boyutunun çok sağlam bir dip/dipler görmüş olması..

2..farkında olmadan meditadif bir yaşamın içinde olman.. yani farkında ollmadan meditasyon yapman.. meditasyon sadece sessiz bir odada oturuluarak yapılmaz..

3.. ya da her ikisi de aynı ve eşzamanlı olabilir.. yani hem duygusal dip hem meditatif bir yaşam..

dip yapan duygulanımdaki bilincin artık gideceği tek bir yer vardır.. zirve.. başka gideceği bir yer yoktur.. lastik bir topu yere ne kadar set vurursan o kadar çok yükseğe zıplar.. tk şart lastik topun sağlam ve esnekliğini koruyabilmiş olmasıdır.. yere sert vurduğun lastik top sağlam değilse yukarı sıçrayamayıp yere yapışıp, dağılır gider..

İvan Karamazov
25-01-2010, 06:06
Saygideger Ivan Karamazov;

olaylara nasıl yaklaştığınızı, artık az çok tahmin edebiliyor oluşum, sizi yavaş yavaş tanımaya başladığımı da gösteriyor -I.K.-

Bu koyulastirdigim ifadelere isik tutmani, bekliyorum.

Saygilarimla;
evrensel-insan

yani evrensel-insan, demek istiyorum ki: başlığı okuduğumda, sizin başlık hakkındaki düşüncelerinizi az çok tahmin etmiştim. bu da sizi yavaş yavaş tanıyor olduğum anlamına geliyor :typing: o anlama gelmiyor mu yoksa :)

evrensel-insan
25-01-2010, 06:07
Saygideger paslicivi;

deli bunlar-paslicivi-

Ben, 1994'ten beri kendime neler demiyorum neler. O yuzden birisinin deli demesi, bilgisizlik ve bilincsizlikten alay etmesi, hatta asagilamasi ve satasmasi v.s. hic etkilemiyor. Cunku benim kendim ile olan mucadelem, disaridan gelecek bir algidan cok cok daha ustun.

Oyuzden de beni birsey caydiramiyor. Sonucta kendi yasam ve iliskilerim, bu bilisselligin ve bilincli farkindaligin bir aynasi.

Ama boyle senin gibi birisi, ya da en azindan merakli, ilgilenen onemseyen birisi ciktiginda da dunyalar benim oluyor. Olmasa da, kendi kendime yetiyorum.

Sonucta benim kendim ile verdigim mucadelenin yaninda, disaridan gelen ifadeler, satasmalar v.s. sonuk kalir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
25-01-2010, 06:13
Saygideger Ivan Karamazov;

başlığı okuduğumda, sizin başlık hakkındaki düşüncelerinizi az çok tahmin etmiştim. bu da sizi yavaş yavaş tanıyor olduğum anlamına geliyor o anlama gelmiyor mu yoksa -I.K.

Yani bu baslikta yazdiklarimi mi tahmin etmistin? Aslinda ben bu basligi, metafizik ideolojik inanclar icin acmistim, ama; gordugun gibi, ne bir materyalist maddeyi; ne de bir idealist, ruhu savunucu ve destekleyici bir mesaj alisverisinde bulunmadiler, o zaman da is basa dustu.:yo:

Eger o ilk senden alintiladigim cumleni bilincli yazdiysan, onun ustunde durmalisin. Ancak, insanoglu temelli bir dusunce tarzi (tanrisal, ideolojik, inancsal, maddesel v.s. degil) seni metafizigin var ve ol cikmazindan kurtarir.:boink:

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
25-01-2010, 06:20
varlık/varoluş nedir?-paslicivi-

Bu konuda sayfalar dolusu yazdim. Bu soruyu sormak ve cevaplamak; metafizigin ideolojik inanclarina aittir. Bilimin epistemolojik olarak, boyle bir sorusu yoktur. Cunku bilim ve bilimselligin kokeni bil dir ve bil kokeniyle, varligi bilgi olarak ele alir ve bildirir, inceler, deney ve gozleme tabi tutar.

Bende epistemolojik gercekci oldugumdan ve evrensel-insan dusuncesi ile dusundugumden, ideolojik inancsal dusunceler, benim dusuncem de yer almaz ve geregi de yoktur, ihtiyacim da degildir. Ustelik bu konuda verilecek her cevap, spekulatif, inancsal, ideolojik ve tartismasaldir. Isteyen felsefi olarak metafizik dalinin bu konusuyla ilgilenir. Ideolojileri; materyalizm, idealizm, pozitivizm, realizm, subjektivizm ve nominalizmdir. Isteyen yeni bir izm de ortaya atabilir.

kavramlaştırdıklarımız+kavramlaştıramadıklarımız=s onsuz sayıda olasılık demektir...-paslicivi-

Buradaki sorunda, kavramlastiramadiklarimizi, bilim dusunmez. Sadece bilinir kilar. Cunku bilim, bugunun epistemolojik sinirini asarsa, bilimsellikten cikar. Bugun kavramlastirdiklarimiz ne ise, bilimin siniri da odur. Otesi bilim degil; inanc uretimidir ve bizi insanustu, dogaustu, dunyaotesi, mistisizm, mitoloji v.s. ye goturur. Cunku bilim icin, bilinen ve bilinecek olan vardir. Bilinmez yoktur. Bilim bilinmezin uzerine inanc uretmez, bilinebilirin uzerine dusunce uretir. Henuz, su an, halihazirda v.s. icerikli kullanimlar, bilimde mevcuttur.

Ustelik birak kavramlastiramadiklarimizi, kavramlastirdigimiz bir suru soyut ve ogreti ideolojik inancsal ayrim olarak basimizin derdi zaten. Once bir onlardan arinalim. Once bir paslarimizdan kurtulalim.


sevgili e.i..

senin bu bahsettiğin yaklaşımı altbilinçler yapar.. yani bilim ötesini tartışırken yani varlığı sorgularken tüm bunların bilinemez/sadece bir olasılık olduğunun farkındalığında değildir.. bu olasılıklardan birinde aklını/düşüncesini sabitlemek zorundadır, yani karar vermek zorundadır.. işte teizm ve nonteizm düzeyi bilinçler bu aşamadır..

teizm; zaten varlığı sorgulayacak donanıma sahip değildir, o dogmayı/zokayı yutmuştur.. artık hangi zaman ve coğrafyada doğmuşsa o zokayı yutturmuşlardır..

nonteizm; yutturulmaya çalışılan dogmayı/zokayı bir şekilde tükürüp atmştır ama sorgulama aşamasında bir yerde tıkanıp kalmıştır.. çünkü duygu&düşünce donanımı müsait değildir.. düşünce bir yerde teslim olup karar vermek zorundadır, yoksa mutluluğu/duygulanımı sağlayamaz, sabitleyemez..

teizm ve nonteizmin üstüne çıkmış bir bilinç varoluş hakkında hiç bir olasılığa teslim olmaz ve karar vermez.. çünkü o kişi duygulanımı sabitleyip düşünceyi/aklı özgür bırakmıştır.. düşünce/akıl her olasılığa eşit mesafede yaklaşır, hiç bir olasılığın diğer olasılığa bir üstünlüğü yoktur yani bir inanç gelişmez, mutlak bir inançsızlık söz konusudur..

ve varoluş nedir diye sormaya devam eder.. dediğim gibi bilim bunu soramaz, çünkü bilim canlı, meraklı bir bir kavram değildir.. ama insan meraklı, bilmek/öğrenmek isteyen bir canlı türüdür.. bilinçaçıklığı düzeyinde sorgulayabilir varlığı/varoluşu..

teizm ateizm deizm panteizm hepsi karar vermiş bir düşüncenin/aklın sonuçlarıdır.. varoluş nedir sorusu onların kafasında bir şekilde ucundan kıyısından daha çok tanrı odaklı bir sabitlenmeye gidilmiştir..

bunun üstüne çıkıldığı zaman tanrı figürü de diğer bilinemezlerin içine girip sadece 1/sonsuzdur..

evrensel-insan
25-01-2010, 06:21
Saygideger paslicivi;

Benim metodum, illa seninkine mi benzeyecek?:boxing:

Daha once izah ettim. Ben insanoglunu dusunce ve davranista insan yapmayan dogal dusuncenin farkindaligina her yonuyle eristim ve evrensel-insan dusuncesi sayesinde de disina cikabildim.

Benim dusunmeden, sorgulamadan, sorun ortaya koymadan ve cozum uretmeden gecen bir zamanim yoktur. Yalniz bu konularda o kadar seri pratik zekaya alismisim ki, cok rahat her konuda hem tikanmiyorum, hem sorunu goruyorum, hem de cozumunu.

Ingilizce de bir terim vardir. Know how, iste ben bunu yapiyorum. Yani ne oldugunu degil; nasil oldugunu biliyorum ve sorguluyorum.

Neyin ne oldugunu degil; neyin ne olarak nasil olusturuldugunu ortaya koyuyorum.

Gerci meditatif yanasimin ne oldugunu detayli algilarsam, sana yapip yapmadigimi da soyleyebilirim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
25-01-2010, 06:29
Saygideger paslicivi;

senin bu bahsettiğin yaklaşımı altbilinçler yapar.. yani bilim ötesini tartışırken yani varlığı sorgularken tüm bunların bilinemez7sadece bir olasılık olduğunun farkındalığında değildir.. bu olasılıklardan birinde aklını7düşüncesini sabitlemek zorundadır, yani karar vermek zorundadır.. işte teizm ve nonteizm düzeyi bilinçler bu aşamadır.. -paslicivi-

ama insan meraklı, bilmek/öğrenmek isteyen bir canlı türüdür.. -passlicivi-

Bu merak neyin ne oldugunun bilincinde ve farkinda olmayanlar icin gecerlidir, benim icin degil.

Iste belkide sence kavranamayan algilansamayan kisim burasi. Ben var ve ol kokenli soru-cevap dialogunun ne oldugunun ve cikmazinin farkindayim. Cunku dogal dusuncenin bir urunu oldugunun bilincindeyim. Bana bilimin epistemolojik siniri yetiyor ve ustu de bildirilmedikce, beni ilgilendirmiyor. O yuzden de bir ideolojik inancsal dogruya ihtiyacim ve gereksinimim yok.

Soyledim sana, tanri bir kavramdir ve lugatta durur o kadar. Benim le bir bagi ilgisi yoktur ve tanri kavramina bende bir icerik vermem, cunku bu kavrama ihtiyacim yok. O yuzden de olumlu yada olumsuz tanrisal yanasim benim dusuncemde yer almaz. Cunku var ve ol temelli spekulatif sorular sormam ve cevapta aramam. Bilimin geldigi ve gelecegi yer bana yeterlidir.

Zaten yasam ve iliskilerimde de bu tip soru-cevap dialogunun bana bir yarari yoktur. Bosa zaman kaybidir. O yuzden tanrisal yanasima ihtiyac duyanlari da notr algilarim. "Bu onlarin kendileri icin secimi" derim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
25-01-2010, 06:43
Gerci meditatif yanasimin ne oldugunu detayli algilarsam, sana yapip yapmadigimi da soyleyebilirim.


dünyada bir çok insan farkında olmadan bir meditatif bir yaşam sürer ve farkında olmadan aydınlanmaya doğru gider..

bunu şöyle izah edebilirim.. sol beyinden sağ beyine geçebilmek, zamandan kopup anda yaşayabilmek, seni zamandan koparan ana odaklayan bir hobi/sanat vs..

sana en basit meditasyon tekniğini söyleyiyeim.. gün içerisinde herşeyden kopup "ben varım" de bunu hisset ve algıla..

ya da günlük bir işini yaparken zamandan kop.. mesela yemek mi yiyorsun.. yemek yerken bir şey düşünme, sadece o lokmayı tabaktan aldığını, ağzına götürdünü, bu arada çalışan kol kaslarını, lokmayı çiğnerken çalışan yanak çene kaslarını, lokmanın ağzında bıraktığı tadı hissetmeye çalış.. yani yemek yerken, yolda yürürken, araba kullanırken, tuvalette hecetini giderirken zihinde yaşama, geçmişteki olayları, gelecekteki yapacağın planlarını düşünme, dünü ve yarını unut.. sadece yaptığın eyleme odaklan ve hisset.. yürürken vücudunun kaslarının çalışma ahengini hissetmeye çalış, nefes alıp verişinin düzenin izle ve gözle ve sakın yorum yapma/yargılama.. sadece bir ayna gibi gözle ve yansıt.. işte meditasyon dediğim şey budur.. anda/şimdide yaşamak.. bu olay zihni boşaltır..

hobilerimizden balık tutmak örneği buna çok güzel örnektir.. kişi balık tutarken zamandan kopar, oltasına vuracağı balığa odaklanmıştır, dün ve yarın yoktur zihninde, düşünmüyordur.. işte bu düşünmeme durumu meditatif durumdur..

bunu bir de farkında olarak günlük belli bir disiplin içinde belli tekniklerle yaparsan al sana farkındalık aydınlanma dediğim olay.. senin bilinç düzeyin buna çok müsait..

paslıçivi
25-01-2010, 06:52
kavramlaştırdıklarımız+kavramlaştıramadıklarımız=s onsuz. dolayısıyla bunların içinden herhangi birinin mutlak gerçek olma olasılığı yoktur :D fakat dersek ki: kavramlaştırdıklarımız+kavramlaştıramadıklarımız=s onsuz. mutlak gerçek, kesinlikle, bu sonsuz taneden bir tanesi. o halde insanın bu mutlak gerçeğe ulaşma ihtimali: 1/sonsuz=0 :D

kusura bakma :)

kusura bakmıyorum sevgili I.K..:biggrin1:

benim ifadelerim an/şimdi itibariyledir.. geleceği kapsamaz.. varlık/varoluş nedirin cevabı o yüzdendir ki an itibariyle bilinemez diyorum ya..

yani katı olmayan agnostizmin açılımı bu işte.. senin yukarda matemetiksel sonucun yani sıfır.. :p

evrensel-insan
25-01-2010, 06:55
Saygideger paslicivi;

Bu dediklerin, zaten yaptigim seyler. O yuzden notr algi, o yuzden disaridan bakis acisi, o yuzden epistemolojik gerceklik.

Zaman ve zamansallik zaten insanoglunun bir uretimi.

Mesela, benim konsantre olma sorunum yoktur. Birkac isi bir anda yapabilirim.

Dinlerken, dusunce uretmem. Oyuzden arkadaslar, cok iyi bir dinleyici oldugumu soylerler. Notr dinlerim.

Zaten cikarsama ile zihni bosaltmasam, yeni bilgilere nasil yer olur ki!:playball:

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
25-01-2010, 08:03
deli bunlar-paslicivi-

Ben, 1994'ten beri kendime neler demiyorum neler. O yuzden birisinin deli demesi, bilgisizlik ve bilincsizlikten alay etmesi, hatta asagilamasi ve satasmasi v.s. hic etkilemiyor. Cunku benim kendim ile olan mucadelem, disaridan gelecek bir algidan cok cok daha ustun.

Oyuzden de beni birsey caydiramiyor. Sonucta kendi yasam ve iliskilerim, bu bilisselligin ve bilincli farkindaligin bir aynasi.

Ama boyle senin gibi birisi, ya da en azindan merakli, ilgilenen onemseyen birisi ciktiginda da dunyalar benim oluyor. Olmasa da, kendi kendime yetiyorum.

Sonucta benim kendim ile verdigim mucadelenin yaninda, disaridan gelen ifadeler, satasmalar v.s. sonuk kalir.


sevgili e.i.. artık kendinle olan kavgan bitmiş olması lazım.. kavga ettiğin şey senin egon.. o varolduğu sürece kavga da bitmez.. özbenliğinle sahtebenliğin sürekli çatışacaktır çünkü..

senin mutlu olman, dünyaların senin olması için benim gibi birisinin ya da başka birisinin seni onaylamsı gerekliliği henüz egonun kırıntıları olduğu gösteriyor.. böyle insanlar olmasa bile tekbaşınalığın keyfine varabilirsen yaşamın bir coşku içinde geçer.. mutluluğun dış uyaranalra bağlı değildir artık, çünkü özündeki mutlak mutluluğa ulaşmışsındır.. dışardan gelen her türlü pozitif negatif tepkiye sadece kahkahayı basarsın..

işte bu duruma ulaşman için varolan meditasyon tekniklerini ya da kendine uygun kendin geliştireceğin tekniklerle bu tedavi/arınma sürecine girmen..

4-5 yıl önceki benle şimdiki beni sözlerle tarif edemem.. farkında olarak disiplinli yapılacak meditasyonun sana neler katabileceği sözlerle anlatılacak şeyler değildir.. çünkü insanlık lügatında bunu ifade edecek sözler yok.. yaşayıp deneyimlemen lazım..

o düşüncesizlik/zihinsizlik durumuna geçtiğindeki trans halini bir kez yaşayıp kendindeki farklılığı ve farkındalığı birkez hissettin mi artık "ol"muşsundur.. ve artık geriye dönüş yoktur, kalıcı olarak mutluluğun ve farkındalığa sahip olmuşsundur demektir..

bu dünyada mutlu olmak için hala diğer insanların onaylarına, birlikteliğine ihtiyaç duyuyorsan henüz tam arınmış özüne inmiş sayılmazsın.. tam özüne indiğinde mutlak mutluluk yanında mutlak cesaret, algı/sezgi, sevgi, yaratıcılık, keskin bir farkındalık daha adlandırmayacağım bambaşka bir dünyaya geçiş yapıyorsun..

ve varoluşa bakıp yapabileceğin tekbir şey var.. kimsenin algılayamayacağı o kahkahayı basmak..

XOR
25-01-2010, 10:22
Ürettiğiniz fikir idealleri, güzel, olması gerekenleri yansıtıyor. Zaten onlara varımınız da farklı zamanlarda başkalarının onları var edişinden ötürüdür. Yoksa kendi kendinize yaptığınız bir ar-ge nin ürünü olmadıkları belli. Fakat, "Talk is cheap. Show me the code." diye bir tabir vardır bilgisayar dünyasında. Kısaca konuşmak kolay, kodunu görelim gibi birşey.

Yaptığınız varolan terimlerle, fikirlerle şu ana bakıp yakınmak, kendinizle çelişir şekilde devamlı olarak ideallerinizin geleceği noktaların sentezini, doğrulamasını yapmaktan başka nedir? (Ki bunu siz değil, gerçekten yapmış olanlar yapıyor, siz yalnızca aktarıyorsunuz.)

İnsanoğlunun "en azından fiziksel olarak" ne olmadığını gerçekte delillendirecek ya da delillendiremeyecek olan bunu teolojik inançlara boğulmuş milyarlara gösterecek ya da gösteremeyecek olan benim flipflop farem mi, sizin konuşmalarınız mı olacak?

saroz
25-01-2010, 18:31
Başlıktaki soruda geçen insandan kasıt, sanırım, düşünme yeteneği. Beden, dünya'daki organik maddelerin bir bileşeni zaten. Milyonlarca yıllık evrim sonucu bu hali almış.

Başlık sorusunda aranılan şey, bu organik toplamın ürettiği düşünme yeteneği bir maddemidir, yoksa, bilimsel ölçülerle tanımlanamayan doğa üstü bir güç tarafından yaratılan bir, şey'midir?

İdealist felsefeye göre, doğa üstü bir güç tarafından, bu gücün belirlediği bir amaca yönelik yaratılmış bir şey/Ruh'dur.

Materyalist bakış açısına göre ise, organik bir nesne olan beynin türevidir, maddi ürünüdür.

İnsan doğa ile verdiği yaşam mücadelesinde araç üreterek beynini geliştirmiş, gelişen beyni yeni araçlar üretmiş, yeni araçlar beynin gelişimini sağlamış.

İdealistlerin tanrı vergisi zannettikleri şey, aslında teknolojinin, tekniğin ürünüdür.

evrensel-insan
25-01-2010, 19:10
Saygideger XOR;

"Talk is cheap. Show me the code." diye bir tabir vardır bilgisayar dünyasında. Kısaca konuşmak kolay, kodunu görelim gibi birşey.-XOR-

Kodu evrensel kullanimbilim isaretleri olan ve butun farklarin kaynaklandigi ayni olan X ve Y dir. Bu konudaki cizimsel ve sekilsel izahi, asagidaki index linkinden bulabilirsin.

http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=5958&page=75

Sayfa 67
670- Dogal Dusuncenin Dusunduruncesi ve Disisel Bakis

Sayfa 68
671- Quiddity of Zi (XYxy)
672- Zi (XYxy) Nedir?
673- Zi(XY)'nin Sekilsel/Cizimsel Gorunusu

Sayfa 69
681- Evrensel-Insan'in Avatari
682- Zi (XYxy)' nin Bolgeleri

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
25-01-2010, 19:14
Saygideger paslicivi;

Olmasa da, kendi kendime yetiyorum.-paslicivi-

Bak burasi gozunden kacmis. Sorgulamanin tek nedeni, dogal dusuncenin kalmis kirintilarindan ayiklanmaktir. Bu da senin bahsettigin anlam da degil; beyinde yer etmis gereksiz ogretileri, cikarsama metoduyla, temizlemektir.

Benim ego icerikli hic bir sorunum yok. Hak ve ozgurluklerimi korumak ve kollamaktan baska.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
25-01-2010, 20:08
Saygideger saroz;

Başlıktaki soruda geçen insandan kasıt, sanırım, düşünme yeteneği.-saroz-

Basliktaki, soruda gecen insanoglundan kasit; mustakil var olan varlik, yani kendi basina olabilen varlik temelinde. Cunku metafizigin ideolojileri olan materyalizm, idealizm ve pozitivizm; varligi bu temelde dile getirir.

Burada matryalizmin, maddesine; pozitivizmin "yok" una karsi, idealizmin Ruhunu tamamen soyut bir kavram olarak alabilirsin, bu konuda dusunce, basta gelir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

XOR
26-01-2010, 01:56
mecra yanlış olunca, suyun rengine kızmamak daha doğru :)
saygı & sevgi

paslıçivi
26-01-2010, 04:10
Yaptığınız varolan terimlerle, fikirlerle şu ana bakıp yakınmak, kendinizle çelişir şekilde devamlı olarak ideallerinizin geleceği noktaların sentezini, doğrulamasını yapmaktan başka nedir? (Ki bunu siz değil, gerçekten yapmış olanlar yapıyor, siz yalnızca aktarıyorsunuz.)

İnsanoğlunun "en azından fiziksel olarak" ne olmadığını gerçekte delillendirecek ya da delillendiremeyecek olan bunu teolojik inançlara boğulmuş milyarlara gösterecek ya da gösteremeyecek olan benim flipflop farem mi, sizin konuşmalarınız mı olacak?

sevgili Xor.. ifadenizi biraz açarmısınız.. hiç bir şey anlamadım..??

paslıçivi
26-01-2010, 04:24
İdealist felsefeye göre, doğa üstü bir güç tarafından, bu gücün belirlediği bir amaca yönelik yaratılmış bir şey/Ruh'dur.

Materyalist bakış açısına göre ise, organik bir nesne olan beynin türevidir, maddi ürünüdür.



sevgili saroz..

insanda varolan canlılık, ruh, düşünce gibi soyut kavramlar hakkında insanoğlu niçin olasılkları hemen 2ye indirger..

varoluş; siyah ve beyaz değildir, siyahtan beyaza her türlü renk skalasını/grinin sonsuz tonlarını içerebilir.. bizim algılayıp yansıttığımız her somut/soyut kavram sadece bizim algılarımızın limitleri dahilindedir..

bilim bir şey hakkında karar vermediği, yani kanunlaştırıp tüm dünya insanlığının üzerinde tartışmasız hemfikir olmadığı sürece insan zihnine düşen her olasılık sadece 1/sonsuzdur..

yani insanın beden/ruh birlikteliği hakkında söylenecek herşey insanoğlunun karar vermeden duramayan aklının/düşüncesinin ürünü olmaktan başka bir şey değildir.. bilim tarafından desteklenmeyen her karar bilgi değil bir inançtır..

saroz
27-01-2010, 12:24
sevgili saroz..

insanda varolan canlılık, ruh, düşünce gibi soyut kavramlar hakkında insanoğlu niçin olasılkları hemen 2ye indirger..

varoluş; siyah ve beyaz değildir, siyahtan beyaza her türlü renk skalasını/grinin sonsuz tonlarını içerebilir.. bizim algılayıp yansıttığımız her somut/soyut kavram sadece bizim algılarımızın limitleri dahilindedir..

bilim bir şey hakkında karar vermediği, yani kanunlaştırıp tüm dünya insanlığının üzerinde tartışmasız hemfikir olmadığı sürece insan zihnine düşen her olasılık sadece 1/sonsuzdur..

yani insanın beden/ruh birlikteliği hakkında söylenecek herşey insanoğlunun karar vermeden duramayan aklının/düşüncesinin ürünü olmaktan başka bir şey değildir.. bilim tarafından desteklenmeyen her karar bilgi değil bir inançtır..


Sevgili Paslıçivi, canlı-cansız evreni, yaşamı anlamaya çalışan insan'ın 2 temel değerlendirme biçimi vardır. İdealist yaklaşım ve Materyalist yaklaşım. Diğer tüm değerlendirmeleri bu iki ana başlığın birisinin alt başlığında bulabiliriz.

Bu değerlendirme biçimi Marksizme dayanır ve bilimseldir. Diyalektik Tarihsel Materyalizm adı ile Dolayısı ile bir İnanç değildir.

Yani, değerlendirme kriterleriniz ya idealizm ve/veya türevi temelindedir ya da materyalizm.

evrensel-insan
27-01-2010, 15:11
Saygideger saroz;

Bu değerlendirme biçimi Marksizme dayanır ve bilimseldir.-saroz-

Aslinda konumuz, insanoglunun kendini nasil degerlendirdigi. Bu konuda Marxizmin bilimselligini nasil ortaya koyuyorsun? Yani, insanoglu bir maddemidir?

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
28-01-2010, 07:15
Sevgili Paslıçivi, canlı-cansız evreni, yaşamı anlamaya çalışan insan'ın 2 temel değerlendirme biçimi vardır. İdealist yaklaşım ve Materyalist yaklaşım. Diğer tüm değerlendirmeleri bu iki ana başlığın birisinin alt başlığında bulabiliriz.

Bu değerlendirme biçimi Marksizme dayanır ve bilimseldir. Diyalektik Tarihsel Materyalizm adı ile Dolayısı ile bir İnanç değildir.

Yani, değerlendirme kriterleriniz ya idealizm ve/veya türevi temelindedir ya da materyalizm.

sevgili saroz..

insanlar yaşamı anlamdırmaya çalışırken yaptıkları tek bir şey vardır.. kendinden önceki atalarının yolundan gitmek.. bu bahsettiğiniz materyalist ve idealist yaklaşım insan denen canlının ürettiği bir kavramlar bütünüdür ve insanlığı daha en baştan ikiye ayırır ve böler..

ve bir insan topluluğu içinde dünyaya gelen insan yavrusu artık o atalarının bir bilinç kölesi olmaktan kurtulamaz.. işte ya mateyalisttir ya da idealisttir.. insan bunun dışına çıkamaz..

oysa yaşamın anlamını kimse bilmemektedir.. sadece insanlık bilinç evriminin günümüz seviyesi bununla yaşayabilecek düzeyde henüz evrimleşmemiştir.. yani kişi ben yaşamın anlamını nerden bileyim, bilmiyorum kardeşim diyemez.. bildiğini zannederek yaşamak zorundadır.. işte tüm bunlar inançtır..

ister materyalist olsun ister idealist olsun her yaklaşım insan zihnine düşen bir olasılktan başka bir şey değildir.. bunların bilim/bilgi olması için bu ayırımcı/bölücü kavramların ortadan kalkıp tüm dünya insanlığının üzerinde hemfikir olması gerekiyor..

ama insanoğlu merkezinde değil de çeperinde yaşadığı için savrulmamak için bunlardan birine sıkı sıkıya sarılıp savunmak zorundadır.. o yüzdendir ki bir sis/gizem olan yaşamdaki gri tonları göremez, siyah ve beyaza indirger.. ve bu indirgediği kavramların birinde karar verip bildiğini zannetmek zorunda kalarak bir yaşam sürer..

oysa henüz daha ne ruhun ne olduğunu biliyoruz ne de ruh/beden ilişkisini.. bunlar pozitif bilimde çözülüp kanunlaştırılmış kavramlar değildir.. sadece insan olarak gözlemlediğimiz ve zihnimize bir takım olasıkların düşmesinden başka bir şey değildir..

ruhun olup olmadığı, varsa nasıl özelliklere sahip olduğu, insan bedeninin kendi ürettiği bir şeymi, dışardanmı geldiği ya da başka bir olasılık mı olacağı henüz bilimin cevaplayabildiği bir bilgi değildir.. inanç ve spekülasyondan başka bir şey değildir.. sadece insanlığı birbirine bölüp savaştırır, çatıştırır, bir de bu kavramlardan birine sarılıp güzel bir rüya görmesini sağlayıp kişisel huzur vermekten başka bir işe yaramaz.

ama tüm dünya insanlığı açısından bakarsak tam bir felakettir.. bunlara bilim/bilgi değil de öğreti demediğimiz sürece insanlığın burnu boktan çıkmayacaktır zaten..

bilgi/bilim tüm insanlığa hizmet eder ve birleştiricidir, bütünleştiricidir.. oysa öğreti dediğimiz şeyler kişilere hizmet edip dünya insanlığını bölmekten birbirine kırdırmaktan başka bir şey yaptırmaz..


Orijinalini görmek için tıklayınız : Anlaşma Sorunu ve Dil

evrensel-insan
08-06-2008, 13:45
Saygideger matrixxx;

Yazmis oldugun yazinda, bir yer dikkatimi cekti.

Ortak bir dilimizde yok anlaşamadığımız. (Fransız Türkçeyi anlamaz. İngilizi almanı anlamaz)-matrixxx.

Ortak bir dilimiz, burak ayri dilleri, kendi konustugumuz ayni dilde bile yok.

Cunku kisiler, okudugunu algilamak "bu yazi neden yazilmis?, neyi vermeye calisiyor?" v.s. gibi sorularla, yazilanin icerigini algilayip, katkida bulunmak veya yeni bilgiler eklemek yerine; kendi dogru ve dusuncesinin kabul ettikleriyle mukayese edip. ya kabulleniliyor, ya da karsi cikiliyor.

Buradaki en buyuk sorunda; ne, neyi verenin algilandigi, ne de neye yanit verenin verdigi yanitin bu algiya paralelligi.

O yuzden birak, ayri dilleri; insanoglu ortak dilinde bile anlasamiyor.Cunku amac anlasmaktan ziyade, kimin fikrinin kime ve nasil kabul ettirilecegi, bunun icin verilen mudahele ve ikna olma-etme cabasi.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Matrixxx
10-06-2008, 02:14
Saygideger matrixxx;

Yazmis oldugun yazinda, bir yer dikkatimi cekti.

Ortak bir dilimizde yok anlaşamadığımız. (Fransız Türkçeyi anlamaz. İngilizi almanı anlamaz)-matrixxx.

Ortak bir dilimiz, burak ayri dilleri, kendi konustugumuz ayni dilde bile yok.

Cunku kisiler, okudugunu algilamak "bu yazi neden yazilmis?, neyi vermeye calisiyor?" v.s. gibi sorularla, yazilanin icerigini algilayip, katkida bulunmak veya yeni bilgiler eklemek yerine; kendi dogru ve dusuncesinin kabul ettikleriyle mukayese edip. ya kabulleniliyor, ya da karsi cikiliyor.

Buradaki en buyuk sorunda; ne, neyi verenin algilandigi, ne de neye yanit verenin verdigi yanitin bu algiya paralelligi.

O yuzden birak, ayri dilleri; insanoglu ortak dilinde bile anlasamiyor.Cunku amac anlasmaktan ziyade, kimin fikrinin kime ve nasil kabul ettirilecegi, bunun icin verilen mudahele ve ikna olma-etme cabasi.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Saygıdeğer Evrensel insan;
Saygıdeğer Pante,
Saygıdeğer Okuyucu,

Evrensel- insan aradan aylar geçmesine rağmen yazımdan bir cümleye değinerek önemli bir noktaya temas etmişsiniz.
Anlık bir yazı yazmış olsam dahi, her cümlemde olduğu gibi bu cümlemde de sorgulanması gereken pek çok şeyin olduğuna inanıyorum. Nasıl yazarsam yazayım, biraz gerçeklik payının olmasını isteyerek yazmaya gayret ederim. Öncelikle o cümlede vermek istediğim mesaj, insanların her alanda ayrılmışlık felsefesinin doğal bir sonucu olarak meydana getirdiği ayrık kümelerin neden olduğu ayrılığın diline de yansımış olduğudur. Hem toplumsal uzlaşmazlık hem de ülkeler arası savaşların nedenlerinden biri anlaşamama nedeniyle dilin farklılığından ileri gelmektedir. Aynı ülke vatandaşları bile kendi lisanını muhafaza edememekte, ifadesini dile getirebilmek için anlam karışıklığına mehil vermektedirler. Bunun içinede bireylerin ardniyetleri ve "Hipodromlardaki insanlararası üstünlük yarışı" dahil olunca benzetmek gerekirse şişirilmiş bir balon ortaya çıkmaktadır. Bu balonun ismide anlaşamama; huzursuzluk, çatışma, dini iyi bir şekilde ifade edememe, nefret tohumları ve evrensel uyuşmazlık olmaktadır. Önemli olan ise bu balonu göklerde uçurtmak değil, balonu patlatmaktır.

Bireyin tipik sorunlarından biri, -belirttiğin üzere ve anladığım kadarıyla- kendine ve karşı tarafa fikrini ezberletme mantığıyla zoraki mecralara girmesidir. Bunun nedeni ise kendini daha üstün görme, başkalarının negatif yönlerini içtenlikle sezebilme ve nötr olamama, sergilemiş olduğu ünvan- kariyer ve markasına karşılık diğer bireyleri hafife alma, "Benim izlediğim ideoloji, en üstün strateji modelidir", "Bilimden geçen her yol mübahtır" gibi yaklaşımlarla zaaflara düşmesidir. (NOT:Bir an için Din yönünden, bilimin sağlamış olduğu yararların yanında insana ve doğaya beraberinde getirdiği kaos ve matemleri de düşününüz). Fakat zaaflıklar nedeniyle tükenmiş olan duygusunun bilmediği ya da bilmesi gereken nokta ise dünya itibariyle insanoğlunun hiç bir mesafe alamadığı veya fazlaca bir ilerleme kayıtlara geçirilemediğidir. Bunca mesafesizlik ve kayıtsızlığın nedenlerinden biride bireyin kendisidir. Kendinin bu çorbada az-çok tuzu bulunduğunu düşünememektedir.

Müsadeyle, konumuzla biraz ilişkili olduğundan dil konusuna yeni bir açılım getirmek istiyorum. Her ülkenin kendine göre dil güzelliği bulunmaktadır. Dil alanında mukayese yolu seçilecek olursa, her ülkenin dili üstün ve zayıf yönleriyle vardır. Konuyu bizim türkçeye yöneltirsek, yalın haliyle olursa iyi ve yerinde bir dildir. Anladığım kadarıyla yapısı yıllar itibariyle bozulmuş ve düzensizleşmiştir, edebiyatçı ve aydınların belirttiği görüşlerde bu yöndedir. İyi bir ifade yöntemi seçmem gerekirse, doğal haliyle türk dilinin çeşitli parkurlarda, diğer dillerle mesafe kaybetmeden yarışabilecek bir mertebede ve zirvenin tepe noktalarında yer alabilecek bir düzeyde olduğuna inanıyorum. Dilimizde ifadeleri ve olayları daha güzel anlatma sanatı esas alınacaksa, farklı güzellikleri ile erdemlikleri bulunan kelimeler biraraya getirilerek ya da eklerde bir kaç değişiklik yoluna gidilerek tümce ve deyimler oluşturulabileceğini düşünüyorum.

SON SÖZ: Bir an olsun tüm insanların (hiçbir insanın devre dışı kalmadığı) yeryüzünde tek bir dil konuşabildiğini, anlaşma yönteminin bu lisan olduğunu, mekan olarak tek bir ülkede yaşadığını, duru ve menfaatsiz olacak şekilde tek bir amaç için mücadele ettiğini düşününüz.
Ne güzel bir dünya olacağını hayal bile edebilirsiniz-------------------------------------------------------------------------------


Saygilarimla;
- M A T R İ X -

evrensel-insan
10-06-2008, 02:27
Saygideger matrixxx;

Icerigi cok derin ve anlam yuklu, yazmis oldugun bu yazin icin, seni tebrik ederim.Parmaklarina ve dusuncene saglik.

Saygilarimla;
evrensel-insan

dilaver
10-06-2008, 03:08
Pante'nin Adım Adım Aydınlanma Başlıgından alınarak bu başlıga aktarıldı. Dilenirse dil tartışmaları bu başlıkta devam ettirilebilir.

saygılarımla

evrensel-insan
29-06-2008, 21:22
Saygideger arkadaslar;

Aslinda dil, insanoglunu biribirine yakinlastiran ve arasindaki iliski bagini iletisim yoluyla kuran bir ihtiyactir.

Anadolu gibi, herturlu milli-dini kokensel yapinin getirdigi dil farkliligida bir cesitliliktir.

Bizler, tarihler boyu uyguladigimiz yanlis politikalarla, herseyi teke indirmek gibi olmayacak bir hayalin pesine dustuk.

Halbuki, bu cesitlilikten herbirimizin yararlanmasi hepimizin ve icinde bulundugumuz toplumun lehine olabilirdi. Ne olurdu sanki, kendi disimizdaki dili de ogrenebilseydik. Yani Turkiye de yasayan bir vatandas olarak; Turkce disinda, herbirimiz, Kurtce'yi, Ermenice'yi, Ibranice'yi,Arapca'yi, Farsca'yi ve daha Anadolunun bagrindaki diger dilleri ogrenip, cok dilli bir toplum olsaydik fena mi olurdu?

Umarim, yeni nesil ve gelecek nesiller; bu olanagi ve firsati goz onunde bulundururlar. Herkesin, her dili konusabilmesi, mutlaka iliskinin de iletisimin de daha saglikli olmasina yol acacak, farklarin butunlugunde ve iciceliginde onemli bir rol oynayacaktir. Ayrica, birligin, butunlugun ve uniter yapinin da bir guvencesi olacaktir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
03-02-2009, 03:14
Saygideger arkadaslar;

TRT'nin Kurtce dili ile yayin yapmasi ile ilgili, bir cok gorus ve yorum belirtildi.

Dil, herseyden once bir iletisim aracidir. Konuyu bu anlamda alirsak; her cografya toplumunun kendi arasinda iletisim kuracagi; ortak bir dile ihtiyaci vardir. Anadolu'nun su anki dil kullanim ozelligini goz onune alirsak; bu dil Turkcedir. Yani, Anadolu halki ve TC vatandaslarnin ortak iletisim dili; Turkcedir. Dolayisiyle, oncelikle bu dilin herturlu egitimi gereklidir ve sarttir.

Turkce dilinin egitimi; dilin, hem linquistic-dilin kurallari-hem langual-dilin yazim ve konusma kullanimi-hemde etimolojik-dilin hangi kokene dayandigi, nasil bir degisime ugradigi ve nasil sekillendigi-olarak egitimi ve ogretimidir.

Bu temelde; Kurtce, Ermenice, Lazca, Cerkezce, ve benzeri Anadolunun tarihinde yer almis ve yerlesiklesmis dillerin egitimi; hem Anadolu, insaninin biribirini daha iyi algilamasi; Hemde toplum olarak cok dillilik acisindan onemlidir. Isteyenin, istedigini ogrenebilecek, bir dil egitim-ogretim sistem ve kurumlasmasi; eminim Anadolu, halkinin cok sesliliginin bir gostermesi ve yansimasi olacaktir.

Dille egitime gelince, yukarida da izah ettigim gibi; Anadolunun ortak dili Turkcedir. Bugun; diger dilleri bilenler bile bu dili bilerek ve ogrenerek buyumustur. Dolayisiyla, toplumun Egitim dili, Turkcedir ve Turkce olmalidir. Her, TC vatandasi; once cografyasinin dilini, kavramali ve onu iletisimde kullanilabilecek duzeyde ogrenmeli ve bu konuda egitim almalidir.

Bunun disinda, her kisinin; hem Anadolu'nun hem dunyanin herturlu dilini ogrenebilecek olanagi olmalidir. Bu gonullu tutulmali ve isteyenin-ister kokenden gelen nedenle, ister gecerli dil olmasi bakimindan, ister ozel bir nedenle, isterse zevk icin-bu dilleri ogrenebilecegi, egitim-ogretim kurumlarinin olmasi gerekir. Bunu ozel kurumlarda, devlet kurumlarida saglayabilir.

Hatta, Avrupa'daki gibi-Britanya- bu dil egitim-ogretimi; ikinci dil, yardimci dil ve hatta yabanci dil olarakta verilebilir. Bunu okullarda, saptamakta, kolaydir. Bu bir arz-talep konusudur. Eger, belirli bir bolgede; belirli bir Anadolu dilinin, belirli bir toplulugu bulunuyorsa; bu Anadolu dili; o okula, ikinci dil olarak eklenebilir. Ogretim gorevlileride; bu dili, iletisimlerine yardim etmesi temelinde; yardimci dil olarak, isterlerse ogrenebilirler.

Bu egitim sistemi; okul yasiyla da; sinirli tutulmayabilir. Ozel okullar veya gece-hafta sonu okullari eliyle-ki ogrenecek kisinin yasam ve iliskisinin zamanini almadan-verilebilir.

Bu tamamen, cagdas ve toplumunun rahat hak ve ozgurluklu yasayan ve yasamasini dusunenler icin gecerlidir. TC iktidarlari, bu dusunceyi, bu bilincle goremediklerinden; dilin, hicte gecerli olmayan acilimsal korkulari nedeniyle bir boluculuk olarak algilamaktadirlar. Halbuki, antiayrimciligin temeli; farklarin farkina varmak ve farklarin hak ve ozgurluklerini saglamak, korumak ve kollamakla mumkundur.

Bu arada, isin birde espri yonu vardir. Ki gercek payi coktur. Ayni dili konusanlarin bile, biribirini algilamamasi. Bu algilamama; dilden degil; dili anlamaya calisirken, ortaya konan yorumsal ve temelsel bakis acilarinin farkliligindan kaynaklanmaktadir.

Ayni dili konusmak; dilin cinsi ile ilgili degil; dili anlamaya yanasimin ayniligiyla olculur. Yani; dili yansitanin bakis acisini algilamak, dil uzerine yansiyanin nasil algiladigi ve yorumladigi degil.

Bu da; toplumun fertlerinin iletisim kurarken, biribirlerinin bakis acilarinine kadar bilip bilmedigiyle paraleldir. Bunun da ogrenimi; iletisimdeki, dogru-yanlis icerikli anlama ve yorumlama degil; ne dedigini algilama temelli, notr algidir.

Notr algi olmadan; iletisimdeki kisilerin biribirini algilamasi mumkun degildir. Sadece olan, biribirlerini kendi dogru-yanlislariyla anlamak istemek; ve kendi dogrusuna uymayan davranisi; yanlislamak ve sonucta iletisimi, karsilikli ikna olma-etme tartismasina donusturmektir. Tabiki bu tip icerikli bir iletisimde de, duygusallik, kisisel satasma ve atismalar, empozeler ve uyarilar v.s. kacinilmazdir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
03-02-2009, 05:27
Saygideger arkadaslar;

Turkiyede, hangi dillerin nerede ve kac kisi tarafindan konusuldugunu, ogrenmek isteyenler; asagidaki linkten, bu bilgileri bulabilirler.

http://www.porttakal.com/haber-turkiye-nin-anadilleri-trakya-ve-anadolu-da-36-anadil-konusuluyor-86820.html

Saygilarimla;
evrensel-insan

cigi
05-02-2009, 01:02
Saygideger arkadaslar;

Aslinda dil, insanoglunu biribirine yakinlastiran ve arasindaki iliski bagini iletisim yoluyla kuran bir ihtiyactir.

Anadolu gibi, herturlu milli-dini kokensel yapinin getirdigi dil farkliligida bir cesitliliktir.

Bizler, tarihler boyu uyguladigimiz yanlis politikalarla, herseyi teke indirmek gibi olmayacak bir hayalin pesine dustuk.

Halbuki, bu cesitlilikten herbirimizin yararlanmasi hepimizin ve icinde bulundugumuz toplumun lehine olabilirdi. Ne olurdu sanki, kendi disimizdaki dili de ogrenebilseydik. Yani Turkiye de yasayan bir vatandas olarak; Turkce disinda, herbirimiz, Kurtce'yi, Ermenice'yi, Ibranice'yi,Arapca'yi, Farsca'yi ve daha Anadolunun bagrindaki diger dilleri ogrenip, cok dilli bir toplum olsaydik fena mi olurdu?

Umarim, yeni nesil ve gelecek nesiller; bu olanagi ve firsati goz onunde bulundururlar. Herkesin, her dili konusabilmesi, mutlaka iliskinin de iletisimin de daha saglikli olmasina yol acacak, farklarin butunlugunde ve iciceliginde onemli bir rol oynayacaktir. Ayrica, birligin, butunlugun ve uniter yapinin da bir guvencesi olacaktir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Sn evrensel-insan;
Düsüncelerine yürekten katiliyorum.Insanin kendi egosunda bazi konulari asabilmesine yardimci olabilmesi icin, yapici fikirlerin üretilmesinin, genclerimize asilanmasi gerektigini düsünüyorum.

Degisik kültürleri ve dilleri ögrenme arzusunun, insana zenginlik kazandirip, yüreginin ve sevgisinin genislemesinden baska ne kötülügü olabilir ki?

Yazilarda okurken bile yalin dili tercih ediyorum. Dolambacli yazan yazar, önce kendi beynindeki karmasayi cözsün. Ben okurken, hem dinlenmek, hem bilgi edinmek ve hemde iyice rahatlamayi arzu ediyorum.

Yoksa cok bilinmeyenli bir denklem cözmeyi degil.

Bu bana ait olan düsüncem ve tercih hakkimdir diye düsünüyorum ve ona göre karar veriyorum. Cünkü okumaya basladigim andan itibaren, konsantre olarak düzgün bir tempo ile devam edebilmeliyim. Yazarin ne yazdigini degil, beyninden gecenleri okumak icin, ayni sayfayi on kez okumak zorunda kalmamaliyim diye düsünüyorum.

Sn. Ali Kirca ile sn. Orhan Pamuk canli bir söyleside;
sn. Orhan Pamuk; benim yazdigim kitaplari Aydin insan lar okuyup, anlayabilir. Öyle herkesin okuyup anlayacagi sekilde yazilmiyor demistir. ( Atv ana haber program kayitlarinda bulunmaktadir. )

Bu söylesiyi izledikten sonra sn. Orhan Pamuk romanini satin alarak, onun lüks icindeki Aydin yasantisinin artmasina katkida bulunamam ve asla bulunmayacagim. Kendisini anlayan Aydin okuyucularini alsin, baska bir gezegende birlikte yasasinlar.

Ben sokak diline ve gercek yasama bakarim sn evrensel-insan... Teoriyi ve tasarimi, pratike uyarlamadan denemeden ve emin olup, gercek verileri görmeden asla bu böyledir diyemem.Hemen, hemen Her konuda.


Seninde bu konuda, düsüncelerini bilmek isterim.

Saygilar.

evrensel-insan
05-02-2009, 01:21
Saygideger cigi;

Dusunce belirtmeden once, bir sey sormak istiyorum.

Sence, "sanat, sanat icindir" midir?, yoksa "sanat toplum icindir" mi?

Bir sanatci, sanatini; sanatindan odun vermeden mi, ortaya koymalidir?, yoksa; "benim sanatim topluma agir gelir, o yuzden sanatimi soyle uygularsam ancak toplumun duzeyine inebilirim" temelli dusunceyle, sirf toplum anlasin diye, sanatindan odun mu vermelidir?

Saygilarimla;
evrensel-insan

cigi
06-02-2009, 03:53
Sn evrensel-insan,

Bu sözün altindan cok dereler, nehirler akti, tarih oldu.

Hangi sanattan örnek vereceksin. Su anda cok duyarli, bilgi sahibi, genis kelime hazinesi olan, resim yapabilen, siir yazabilen, siyaset biliminden anlayan bir sürü insan var. Fakat sanatci degiller.

Ben sanati, sanat icin yapiyorum diyerek, al eline bir kova dolusu boyayi, serp duvara, aha sahene bir resim ve buda benim sanat saheserim de. Üc bes sene sonrada, bir bakmissin meshur olmusun..:)

Fakat elinde hala kova dolusu boya var. Serpistirip duruyorsun. Özenti citi pitilarda, sirf yarisda bizim de adimiz anilsin diye senin, boya serpistirdigin tuvalleri aliyorlar.. Hemde kapis, kapis.

Kusura bakmasin bu sanatci arkadasim ama, bogaz tokluguna calisan, güclü kuvvetli bir emekcinin eline, ben bu kovayi versem ve iki kat yevmiye teklif etsem; kovayi öyle bir carparki tuvale, üc degisik nüsha birden cikarir ortaya.:)

Hangisi daha iyi sanatci?

Saygilar.

evrensel-insan
06-02-2009, 16:08
Saygideger cigi;

Her sanatcinin, sanatini icra etmeden oce; bir bilinc, bilgi, birikim, deney ve gozlem tecrubesi vardir. Bunun disinda; her sanatcinin kendine oz bir konusu-ki bu felsefe, mantik, bilimin dallari, muzik, resim v.s.olabilir-vardir. Ayrica, her sanatcinin sanatinda kullandigi, bir sanat dili ve uslubu vardir. Bunun disinda da; her sanatci sanatini; ilgisi, onemi ve etkisi dogrultusunda icra eder.Dolayisiyla, bir sanatcinin sanatini icrasi onun bu ozelliklerine sahiptir.

Sanatcinin icra ettigi sanati okuyan, dinleyen, inceleyen v.s. sanatcinin eserini algilamak icin; notr algiya sahip olmalidir. Bu sanatcinin sanatini yorumsuz incelemek demektir. Yani; dogru-yanlis, iyi-kotu, guzel-cirkin bakisiyla degil. Cunku, amac; sanatcinin icrasinda ne vermek istedigini algilamaktir. Bunun bir yonude; yani alginin;sanati inceleyenin, hem sanatcinin duzeyine ne kadar yakin olmasina, hemde; sanatciyla konuyla ilgili; ayni onemi, etkiyi paylasmasina paraleldir.

Iste, sanatci ile; sanatcinin icrasini; inceleyenin uyumu ne kadar tutarsa; sanatcinin icrasini algilamak o kadar kolay olur.

Sanatcinin eseri hakkinda yorum ve elestiri tabiki yapilabilir. Ama, once sanatcinin sanatinda ne vermek istedigini algilamak gerekir. Sanatcinin eserini elestirirken; esere sadik kalmak gerekir. Sanatcinin kisiligine yonelik herhangibir elestiri; hem yapici degildir. Hemde kisisel surtusmeden baska bir ise yaramaz.

Senin orneginde; Orhan Pamugun, "halki kucumseyici" bir soylevi vardir. Bir sanatcinin boyle dusunmemesi gerekir. Cunku, herkes; kendine gore bir hayat tecrubesine sahiptir. Bu da kisinin sosyal siniflamasindan anlasilmaz.

Sen, yazinda; benim sorularimi da, cevaplamamissin. o yuzden sorulari buraya bir daha, alintiliyorum. Cevaplaman icin.

Bir sanatci, sanatini; sanatindan odun vermeden mi, ortaya koymalidir?, yoksa; "benim sanatim topluma agir gelir, o yuzden sanatimi soyle uygularsam ancak toplumun duzeyine inebilirim" temelli dusunceyle, sirf toplum anlasin diye, sanatindan odun mu vermelidir?-e.i.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
05-05-2009, 01:21
Saygideger arkadaslar;

Turkce dilimizi korumamiz ve ona sahip cikmamiz adina, bir video

http://www.youtube.com/watch?v=fbZhm7nOMZE

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
05-05-2009, 01:25
Saygideger arkadaslar;

Dilimizi korumak adina; bu bolume videolar ekleyecegim

http://www.youtube.com/watch?v=3UErxBppsys&feature=related

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
07-12-2009, 04:49
Saygideger arkadaslar;

Dil ve Felsefesi.

http://www.felsefeekibi.com/dergi3/s3_y3.html

Saygilarimla;
evrensel-insan


Orijinalini görmek için tıklayınız : Dini Olmayan-Din Icermeyen, Inanc Sistemleri

evrensel-insan
14-03-2009, 22:58
Saygideger arkadaslar;

Dini olmayan-din icermeyen inanc sistemlerinin gruplanisi ve grua giren inanclar asagida verilmistir.

Irreligious belief systems

Atheism

List of atheists, Demographics Religion History State atheism, Criticism Discrimination Persecution Weak and strong Agnostic atheism, Implicit and explicit Antitheism, Antireligion Atheist Alliance International

Agnosticism

List of agnostics,Agnostic theism, Agnostic atheism, Weak agnosticism, Strong agnosticism, Ignosticism, Apatheism

Nontheism

Humanism,Freethought,Secularism,Criticism of religion,Freedom From Religion, Foundation Brights movement Flying Spaghetti, Monster Invisible Pink Unicorn

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
14-03-2009, 23:22
Saygideger arkadaslar;

Asagidaki akimlar da; Tanri'ya yanasim akimlaridir.

Agnosticism/ Atheism
Deism/ Dystheism
Henotheism/ Ignosticism
Monism/ Monotheism
Natural theology/ Nontheism
Pandeism/ Panentheism
Pantheism/ Polytheism
Theism/ Theology
Transtheism

Saygilarimla;
evrensel-insan

aydoe
14-03-2009, 23:23
Is Atheism an Ism? Atheism is No Religion, Philosophy, Ideology, Belief System

http://atheism.about.com/od/definitionofatheism/p/AtheismReligion.htm

Atheism is Not a Religion, Ideology, Belief System

http://atheism.about.com/od/atheismreligionideology/Atheism_is_Not_a_Religion_Ideology_Belief_System_P hilosophy.htm

evrensel-insan
14-03-2009, 23:32
Saygideger aydoe;

Epistemolojik olarak bilimsel temelde; ispatlanamayan ve yanlislanamayan her teori, varsayim, ideoloji v.s.; inanctir. Bilim ve inanc arasinda; ucuncu bir katagori yoktur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

aydoe
15-03-2009, 00:25
bilimsel temelde; ispatlanamayan ve yanlislanamayan her teori, varsayim, ideoloji v.s.; inanctir. Bilim ve inanc arasinda; ucuncu bir katagori yoktur.



Sevgideğer evrensel-insan,
Ateizm bilime dayanır,bir inanç değildir.
Ateizmin bilimsel temelde ispatlanmasını istediği bir teori ,varsayım ya da ideolojisi vs si yoktur.
Ateizm bilimdir.
Türkçe anlamıyorsun diye ingilizce link verdim ama ya okumadın ya da algılayamadın :)

evrensel-insan
15-03-2009, 00:37
Saygideger aydoe;

Zaten, ateizmin bilim olduguna kendine inandirtmasan;ateist olman mumkun olmazdi. :)

Bak, maddeyi kendi basina tarif edebiliyorsun. Ama tanridan sadece inanc temelinde bahsedebilirsin. Neyse, simdilik bu konuyuda; materyalizm gibi "rafa kaldiralim". Belki ileride gene zamani gelir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
03-10-2009, 19:14
Saygideger arkadaslar;

Guncelleme

Saygilarimla;
evrensel-insan

ozgur_beyin
03-10-2009, 19:43
evrensel ateizm iki gruba birden nasıl girmiş veya girer

evrensel-insan
03-10-2009, 20:18
Saygideger ozgur;

Cunku ateizm; non teizm degildir; anti teizmdir. Yani dine karsi cikar. Tanriya da "yok" olarak yanasir ve ifade eder.

Saygilarimla;
evrensel-insan



evrensel-insan
18-08-2009, 19:21
Saygideger arkadaslar;

Yukardaki baslik; ters, aykiri ve negativ dusunce urunudur. Aciklamaya calisalim.

Tanri, Allah, Ilah v.s neden ara formdur?

Bunun ara form oldugunun algilanabilmesi icin, insansal/kavramsal bakis acisiyla; yaratilissal/inancsal bakis acisini, ortaya koymak gerekir. Herseyden once ara form demek, iki farkli seyi bir birine baglayan, biri biri arasinda gecis saglayan, ve biri biriyle olan ilgi ve iletisimini ortaya koyan form demektir.

Bu temelde, Allah v.s nasil ara form olur?

INSANSAL/KAVRAMSAL bakis acisiyla;

Yaratilissal bakis acisinin Allah'i (yada dini inanislara gore yaraticiya verilen kavram her ne ise), yaratici ile yaratilan arasinda kalir ve yaraticiyi yaratilana baglar. O zaman hem yaraticiyi hem de yaratilani ortaya koymak gerekirki, Allah'in neden ara form oldugu anlasilsin.

Yaratici acisindan baktigimizda, Allah soyut bir kavramdir ve insanoglu dusuncesinin bir urunudur. Bu da otamatikman insanoglunu, yaratici olarak Allah ara formunun yaraticisi yapmaktadir.

Yaratilan seylere gelince burdaki en buyuk paradoks, insanoglunun kendisini bu kategoriye sokmasidir. Dolayisi ile burdaki en buyuk celiski, insanoglunu kendini Allah ara formu araciyla hem yaratici hem yaratilan yapmasidir.

Bu insanoglunun kendi kaotik, kendini, allah ara formunun; her iki ucuna, hem yaratici, hem de yaratilan olarak yerlestirdikten sonra; bunun disinda yaratilan seylere geldigimizde, ayni insanoglunun fiziksel ve nesnel yapisi gibi, somut veriler vermek durumundayiz.

Bu konuda Allah'tan yola ciktigimiz icin, ornegimizide Islam dininden verelim. Iste Islam dinine gore somut olarak yaratilan seyler en belirginler acisindan; Kuran, Hadisler, Ayetler, Muhammed dahil tarihi kisiler, Camiler, Namazlar, Oruclar, ve buna benzer baska bir suru somut/soyut degerler.

Soyut degerlere deginmek gerekirse, bu da inanc temelli Islam'in getirdigi sartlara uymak, cennet cehennem, olum (olmek) korkusu, melekler, huriler, cinler periler, ve buna benzer birsuru soyut ama inancsal bakis acisiyla inanilan degerlerdir.

Orneklemek gerekirse, ana basligimiz:
Yaratici -> Ara form -> Yaratilan

Ornekler vermek gerekirse, ayni cizelgede, sol kisimdaki yaratici, orta kisimdaki ara form, son kisimdaki yaratilandir. Asagidaki ornekte insan yaratici, Allah ara form, ve Islam yaratilandir.

Insan -> Allah -> Islam

Baska orneklerde bu formatla anlasilabilir:

Dogum -> Yasam -> Olum (olmek)
Soyut -> Inanc -> Dusunce
Islam -> Inanc -> Oruc

Ornekler cogaltilabilir.

Not: Bu yazinin icerigi tamamen insanssal/ kavramsal bakis acisina gore algilanabilir.

Cunku, yaratilissal/inancsal bakis acisiyla ara formu algilamak mumkun degildir. Sebebide, Tanri ara formuna yaratilissal/inancsal bakis acisinin icinden bakmak, insansal/kavramsal disardan bakis acisi ve notur algiyla yanasamamaktir.

Genelde ara formu insansal/kavramsal algilamanin en temel ogesi, yaraticinin yerini insanoglunun almasi, yarattigi seyi kendi icin ve kendi adina yaratmasi, ara formuda bu kendi icin ve kendi adina yarattigi seyi tastiklemesi, ispatlamasi, onaylamasi olarak algilamak gerekir.

Bu yaziyi okuyan arkadaslar, kendi dusuncelerine gore ya destek verici ve katkida bulunucu, yada karsi cikici yanlislayici gorus, fikir, bilgi ve yorumlarini ekleyebilirler.

Umarim bu basligi cevapsiz birakmassiniz.

Saygilarimla;
evrensel-insan

malul
19-08-2009, 09:53
Allah soyut bir kavramdir ve insanoglu dusuncesinin bir urunudur. Bu da otamatikman insanoglunu, yaratici olarak Allah ara formunun yaraticisi yapmaktadir.

Bu yargı, inançsal bakış açısıyla dile getirilmiş değil midir sizce? Allah benim ürünümdür demenin insansal/kavrmsal bakış açısından çok egoist bakış açısından yola çıkılarak söylendiğini düşünebilirim haliyle.
Allah sizden önce var ise ve O sizi yaratmışsa (ki ben öyle olduğuna inanıyorum) nasıl sizin(insan) ürününüz olabilir?

Bu varsayım üzerine bina ediyorsunuz fikirlerinizi sayın hocam ve bu varsayım sizin inancınız bence.

Saygı ve sevgiler...

evrensel-insan
19-08-2009, 13:27
Saygideger malul;

Bu inanc degil; insansal/kavramsal bakis acisinin, tanrisal/yaratilissal/inancsal bakis acisini, tum resmiyle ve sorunlariyla birlikte, aciklayarak ve curuterek ortaya koymasidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

malul
19-08-2009, 18:41
Hocam ne olduğunu ifade etmişsiniz.
Zaten düşüncelerinizin amacının bahsettiğiniz şey olduğunu okurken de anlıyorum

Ancak, dikkat çekmek istediğim noktayı yineliyorum:
Allah'ın "varlığı" insanoğlunun düşüncesinin ürünü müdür? Bunu idda edebilir misiniz? Ediyorsanız tartışmaya devam ederiz şayet bu benim kuramımı oluştururken temel aldığım bir varsayımdır, Tanrının varlığı insan düşüncesinden bağımsızdır. İnsan Tanrıyı kavramsallaştırarak var olanı oldurmuştur diyorsanız, olan bir tanrıdan bahsettiğinizi düşünerek. Tanrının varlığını kabul ettiğinizi ve diğer tüm iddialarınızın bu varsayımla beraber yıkıldığını ifade etmek durumunda kalacağım.

Saygı ve sevgiler...

evrensel-insan
19-08-2009, 22:48
Saygideger malul;

Ben; Allahin, varliginin, var ve yok seceneklerinin disindan ve;

Ben Allah'a inancin; inanma ve inanmamasinin disindan bakiyorum.

Allah, kavraminin benden ve benim irademden bagimsiz olarak var oldugunu biliyorum.

Ama; Allah kavramina; kendimde, dusuncemde ve davranisimda yer vermiyorum. Cunku boyle bir kavrama ihtiyacim yok.

Ihtiyac duyan; isterse vara ve inanmaya; isterse yoka ve inanmamaya tasir. Bu onun kendi secenegi ve ihtiyac secimidir.

Benim acimdan, yaptigim bu izah yeterlimi?

Evet iddia edebilirim. Bunun en guzel ornegi, kiminin inanmasi, kiminin inanmamasidir, kiminin allaha soyle tarif etmesi, kiminin boyle tarif etmesidir. Dolatisiyle, her kisinin kendi dusuncesi temelinde, tanrisal bir yanasimi vardir ve bu yanasimda sadece onu baglar. Tanri kavrami evrensel olsa bile; insanoglunun evrensel bir ortak tanrisi yoktur. Herkes, kendi algisinin dusuncesini yansitir. Allah konusundaki, bu kadar farkli dini yanasim, bu kadar farkli izmsel yanasim da; bu yuzdendir. Herkes kendine gore algiladigi tanriyi varligin vari yogu; ve inancin inanmasi-inanmamasi temelinde ifade eder. Ben ise boyle bir ifadeye gerek gormuyorum, cunku ihtiyacim yok.

Var olani oldurmuyor. Vari olduruyor, o yuzden var olmak.

Saygilarimla;
evrensel-insan

malul
20-08-2009, 00:08
"Allahin, varliginin, var ve yok secenekleri"
Bu ifade size ait hocam. Burda var olmak gibi bir seçenek olduğunu söylüyor, sonra da insan adına bir kuram geliştirirken sırf kedni ihtiyaçlarınızı göz önünde bulundurarak bu seçeneği görmezden geliyorsunuz.

İki ifade de size aittir. "Var olma seçeneği" "ihtiyaç olmama"

insan merkezli bir kuram geliştirirken siz ve sizin gibi sayısını bilmediğim ancak yüzde olarak bile ifade edilemeyecek kişilerin görüşleri üzerinden hareket edip, diğer tüm insanların ihtiyaçlarını göz ardı ediyorsunuz.
Mesela ben, Tanrıya şiddetle ihtiyacım olduğunu söyleyerek benim adıma yargıda bulunarak kuramınıza "insansal" kavramını sıkıştırmanızı eleştiriyorum. Ve sizin de söylediğiniz gibi insanlığın hemen hepsi benim gibi düşünüyor.

Bu durumda siz iddialarınızın nasıl "insansal" olduğunu iddia ediyorsunuz?

Saygı ve sevgilerimle hocam...

evrensel-insan
20-08-2009, 00:23
Saygideger malul;

Her varligin, var ve yok olma secenegi vardir. Bu zaten evrensel dogal dusuncenin kokenini teskil eder. Yani ikilem ve karsitlik, seylerin karekterini verir. Bir pozitif nokta da seyi verir. Bu yedilinin acilimi X dortlusu ve Y uclusudur. Dolayisiyle, bu tanri, Allah v.s. ye degil; her turlu soyut ve somut oldurumu icin gereken dogal dusunce sekillenisidir. Bu sekillenisin hareketi de; sadece teke indirim olur. Bu da indirilen tek, ne olursa olsun; herzaman indirilmeyen teke karsit olacaktir. Yani, tasnrinin varligi, yani ikilemi; vara indirgense yoka; yoka indirgense vara terstir. dogal dusuncenin celiski, sorun ve tartisma temelide dusuncenin bu isleyisinden kaynaklanir.

Yani once kavram ortaya; somut/soyut, oznel/nesnel, ozel/genel, ozsel/gorunussel/ olarak ortaya; beyin-dusunce-kavram uclemiyle varlik veya inanc olarak atilir. Sonrada donulur, ortaya atilan kavram; ya varlik temelinin var veya yok indirimi icin; ya da inanc temelinin inan-inanma indirimi icin tartismaya acilir. Bu tartismanin bir ucu; tanriyi, varlik temelinde vara tasiyan
Diger ucu-tanriyi varlik temelinde yoka tasiyandir.

Konu daha iyi algilanabilmesi icin, sana bir link veriyorum.

http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=5958&page=7

Mesaj 67

Bir de ayrica sana yazilarin listesinin linkini vereyim. Yazilan basliklara soyle bir goz at. Belki konunun acilimi acisindan ilgini ceken bir mesaj basligi bulursun.

http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=5958&page=67

Saygilarimla;
evrensel-insan

malul
20-08-2009, 00:48
Hocam dersime çalışıp yarın geleceğim :)
hem uykusuzluk hem de okumam gereken çok şey olduğu için yarıda bırakmak zorundayım
İyi geceler diliyorum.
Görüşmek üzere
ki görüşeceğimizden emin olabilirsiniz.

Sevgi ve saygılar
Kerem...

evrensel-insan
20-08-2009, 00:55
Saygideger malul;

Birkac konuyu bir anda islersek; konular birbirine karisir. Oyuzden sen bir konu sec once o konuyu isleyelim. Bu tanri, var, oldurum, kavram, inanc, varlik v.s. olabilir. Gordugum ve anladigim kadariyla, konulara detayli girmek istiyorsun. O zaman; konu konu ve sindirerek gidelim. Oyuzden, listeden bir konu sec, onun uzerine detaya girelim.

Birde onemli bir farkta; suna karar vermek lazim; benim bireysel gorusum mu; yoksa evrensel-insanin dogal dusuncenin tum resmini sorunu ile birlikte ortaya koymasi mi? Cunku, bu aciklama seklinde, benim bireysel gorusum yer almaz. Sadece dogal dusuncenin evrensel koken ve temelinin konusuna gore sekillenisi ve isleyisi ortaya konur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

No comments:

Post a Comment