Sunday 10 April 2011

Evrensel'in Kosesi-Eski Yazilar-17/03/2009-05/01/2010

evrensel-insan
17-03-2009, 17:52

Dusunme yetisi; insanogluna dogustan gelen bir yetidir. Bu yeti, beynin dusunme ozelliginin;dusunce uretimiyle saglanir. Dusunce uretiminin adi da; kavramdir.

Herhangibir dusunme yetisinin, dusuncesine verilecek sifat ise; tamamen subjektif, ozel ve verenin algisi dogrultusundadir. O yuzden de degisken ve gorecelidir. Oyuzden, dusunce hakkinda belirtilecek herhangibir sifat; belirtenin algisidir. Bilhassa, dusunce uzerine kullanilacak olan "dusuncesizlik" sifati; hem dusunce gercekligine ters duser, hemde; bu sifati kullanana gore "dusunulmemesi gereken" anlamini tasir. Sadece, bu sifati kullananin bir algisidir ve sadece onu baglar. Dusuncesi "dusuncesizlik" olarak, degerlendirileni, baglamaz.

Saygilarimla;
evrensel-insan


Dusunce Uzerine

evrensel-insan
17-03-2009, 18:56

Bir dusunce, kavramla uzerinde dusunce vereni ozdeslestirdikten sonra; yapilacak olan ifadedir. Ifade de, dusuncenin degil; davranisin bir urunudur. Iste bu ifade edilen, yani davranis; "dusuncesizlik" veya, baska her hangi bir sifatla adlandirilabilir.

Dusuncenin, kavraminin ve ifadesinin; evrensel sorunu da; karakterlerinin, ikilem ve karsitlik olmasindandir. Ki sen bunu verdigin orneklerle belirtmissin. Karsitlik ve ikilem olan evrensel karakteristik; dilin noktalama yapi ve ozelliginden dolayi, sorun yasar. Cunku, karsitligin, hangisi olarak noktalanirsa noktalansin; noktalanan, noktalayanin; noktalamadigi ucuna her zaman zit olacaktir.

Iste, bu evrensel sorundan dolayi; verilen sifatlar, ya ifade edene paralel, yani "dusunceli"; ya da ifade edene zit, yani "dusuncesiz" olur. Dusuncenin; kendine paralelligi ile, ki "dusunceli"; kendine zitligi, ki "dusuncesiz"; ayni evrensel sorunun kokeninden kaynaklanir.

Iste, sorun budur. Yani, tartismanin kokeni-dusunce- ayni olsa bile;ifadesinin karsitligi-dusunceli-dusuncesiz- ve tekligi, ya dusunceli, ya da dusuncesiz; bu sorunu dogurur. Bu sorunun disina cikabilmek icin; seyin ucleminin farkina varmak gerekir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Kullanimbilim

evrensel-insan
18-03-2009, 20:44
Saygideger arkadaslar;

"Kullanimbilim" in ne oldugunu algilayabilmek icin, bir ornek vermek istiyorum. Tanri'yi ele alalim. Tanri kavraminin; evrensel kullanimbilim olarak belirlenmisligi ve islerligi nedir? Bir kisi; tanri kavramini yasam ve iliskisinde kullanmak ve bu kullanim sayesinde, yasam ve iliskisinde tanriya yer vermek isterse; kullanimbilim sunu der.

"Birincisi, tanri kavramini; inanc veya varlik temelinde ifade edeceksin. Tanri kavramini ifade edebilmek icin ise; hem inancin hemde varligin, kullanimbilimce sabitlenmis karsitliklarina bas vuracaksin. Bu karsitliklar, inanc icin;inanma-inanmama; varlik icin ise; var-yok ifadeleridir. Maalesef, ikisibirbirine zit olan terimi ayni anda kullanamazsin. Cunku, dilin kulaga hitapeden ve noktalama ozelligi tasiyan yapisi buna izin vermez. O yuzden; inanci; ya olumlu ucuna, ya da olumsuz ucuna tasiyacaksin ve kullanimi sahipleneceksin. Ayni sey varlik icinde gecerli. Tasidigini, sahiplendigini, benimsedigini; tasimadigin karsi tarafa karsi tartisarak savunacak ve karsi tarafi kendi tarafina ikna etmeye calisacaksin. Ya da; tartisirken; karsi tarafin savunusunu benimseyecek ve ikna olarak, taraf degistireceksin. Bu arada; kendi tarafini savunabilmek icin; kendini inandiracak ve bu inancla mucadele edeceksin. Genelde; kullanimbiliminin kullanimindan ziyade, bu bilimi kullanana yonelecek ve onu kisisel olarak karsina alacaksin. Eger, tartistigin kisi, seninle ayni ucu paylasiyorsa; o zaman da tartisma bitecek. Butun bunlari yapmadan once, ya bilincli ya da bilincsiz olarak; tanri kavramini; ya bir nesnelle, ya da bir oznelle, ya bir somutla, ya da bir soyutla; inanc olarak ozdeslestireceksin. Senin kavram olarak, ozdeslestirdigin inanc; ya seni inandiracak, ya da inandirmayacak. Bu durumda, hangisinde karar kilarsan; inanc olarak o nu sececeksin. Sen, butun bu sabitlestirilmis, evrensel kullanimbilimini kullanirken; Tanriyi, inanci, varligi sabit tutacak; sadece zit uclarindan birini tanri-inanc ikileminde ortaya koyabileceksin. Degisiminde; sadece ortaya koydugun uctan; diger uca gecis yaparsan mumkun olacak."

Iste, evrensel temelde sabitlestirilmis ve insanogluna sunulmus, kullanimbiliminin sekillenisi ve isleyisi budur. En buyuk sorununun, ayni noktadan cikilmis olsa bile; uclarinin ikiliginden ve zitligindan; sanki farkli yerlere varilmis izlenimi vermesidir.

Bu kullanimbiliminde; kisiye yer yoktur. Kisi sadece kendisine sunulan kullanimbiliminde; sadece ve zorunlu bir secim hakkina sahiptir. Bu kullanimbilim; kisiyi "yok"saydigi gibi; kisiler arasi tartisma ve ikna icerigi tasidigindan, dusunceden ziyade; kisileri tartistirir. Bu tartismanin dozaji da; yerine gore; hem ego, hem cikar, hemde "ustun gelme" temelinde, insanlikdisi dusunce ve davranislara donusebilir.

GUNUMUZDEKI, EVRENSEL KULLANIMBILIM; HEM INSANDISI, HEMDE INSANLIKDISIDIR. AYRIMCI, BENCIL, CIKARCI, ERKSEL, BIR ICERIGE SAHIPTIR. BU ONUN CTETOLOJIK TEMELINDEN KAYNAKLANIR. DIL OLARAK, EMIRSELDIR. HAK, OZGURLUK, ESITLIK v.s. YERINE; AYRIMCILIK, KAYIRICILIK, BOLUCULUK, IKTIDAR SAVASI VE HIYERARSININ OTORITESINI ICERIR.

Ben, sadece Tanriyi kullanimbilim olarak; kullanmayi isledim. Isteyen, bu kullanimbiliminin sabitlestirilmis kullanimini; baska soyutlara, milliyet, demokrasi, ideolojiler, baska inanclar v.s. tasiyabilir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Kim?, neyi, nasil, ne yapmistir?

evrensel-insan
19-03-2009, 19:11
Saygideger arkadaslar;

Buraya, bir ozet ve anafikir sunmak istiyorum.

Dusunce, beynin bir fonksiyonudur. Beynin fonksiyonu olan dusuncede; sadece kavram eliyle ifade edilir. Kavram da; kullanimbilimin koken ve temelini teskil eder. Kavramin; kullanimbilim olarak, evrensel sorunu; insandisi, yani tanri ve madde; ve insanlikdisi, yani; bencil, erksel, erkeksel, cikarci, ayrimci, guc ve otoriter ve kullanim bilimi, kullanim yerine sahiplenme sorunudur. Iste, butun bu sorunlar; hem insanoglu tarafindan ortaya atilmis ve evrensellestirilmis; ayrica da; insanoglu bunu ortaya atarken ve evrensellestirirken; kendini hesaba katmamis; sadece insandisiligi ve insanlikdisiligi temel almistir.

Iste, bu da; insanoglunu; dusunce ve davranista; insan olma ve insanlik sunma yerine, ki bu ozdur. Gorunusteki; tanri ve maddeyle ilgilenir, yasar ve iliski kurar hale getirmistir.

Insanoglunun; dusunce ve davranistaki; ozune insan ve insanliga geri donebilmesi icin; bu insandisi ve insanlik disi ve de dogal gelisen dusunce ve kavram uretimi yapisindan tamamen arinip; dusunen dusuncenin; temeli olan ozdeki insan olma ve insanlik sunmayi one cikarmasi gerekir. Bunu yapmadikca ve basaramadikca; insandisilik ve insanlikdisilikla yasamaya ve iliski kurmaya mahkum edilecektir.

ISTE ASIL TESLIMIYET BUDUR. YANI; OZDE INSANIN KENDISINI INSANDISI VE INSANLIKDISINA TESLIM ETMESI. USTELIK BUNU KULLANIMBILIMIN, KULLANIMI YERINE; SAHIPLENMESI VE BU SAHIPLIK ICIN BIRIBIRIYLE MUCADELE ETMESI.

Insanin; evrensel-insansal sorununun cozumu; insandisilik ve insanlik disilikta degil; tam da insanin kendisindedir. En azindan bunun farkina varmak; insani, kendi ozune dondurecek ve bir tur olarak; kendi arasindaki; bu insan ve insanlikdisi cekismeyi, celiskiyi, sorunu, tum olumsuzluklari hem icinde yasadigi evren ve kendi turu disinda yasayanlar ve olanlarla; hemde kendiyle cozume ulastiracaktir.

Yoksa "kendim ettim, kendim buldum" cumlesini hem tekrar eder, hemde etmeye ve bulmaya devam eder. Bu ayni zamanda; hem insanlikdisi zihniyetin, hemde tanrisal ve maddesel zihniyetin sonu olacaktir. Insan, o zaman; dusunce ve davranisinin verdigi; insan olma ozuyle; hem evreni nedenleyip-sorgulamaya devam edecek; hemde kim? sorusunu, tanrida ve yaratilista degil; kendinde ve evrenin tarihsel seyrinde ve kendini kimin cevabi yerine koyarak arayacaktir.

Eger, bir problemin cozumune yonelinecekse; o probleme; kullanimbilim bakis acisi temelinde yanasmak; hem sorunun resmini vermeyi hemde; cozume yonelmeyi getirecektir. Tabi, tum bunlari yapacak olanlarinda; qua yanasiminin; disaridan bakisi ve notr algisinin; sorunda yer almamasini ve kullanimbiliminin de icinde yer almadan ve sahiplik yasamadan yanasim gostermesini gerektirir.

iNSANOGLUNUN; DUSUNCE VE DAVRANISTA; INSAN OLMA VE INSANLIK SUNMA OZUNE DONMESININ, ARTIK ZAMANI GELMISTIR. Bundan sonraki her gec kalis; amerikan idealizminin; hem bilimde, hem de felsefede; kullanimbilim eliyle; insanlikdisi ve insandisiligi, her turlu kalici kilma cabalari ve insani; bir daha biraraya gelemeyecek sekilde; yoneten ve yonetilen katagorisine ayirarak; iktidari, otoriteyi, gucu; kalici kilma cabalarinin artacagi gun gibi asikardir.

Ya bu ayrimciligi, hem bilimsel hemde tanrisal bizlere kabul ettirecekler, ya da biz bu oyuna gelmeyecegiz. Tum kullanim blimin insan ve insanlik disinin; son asamasi olan, bireyci akilciliginda iflas etmesi; onlari telasa dusurmus; biran once dunyayi ortacagin karanlik gunlerine geri cekip gommeyi hizlandirmistir.

Nasil mi? Gelismis ulkelerin bireylerini; robotlastirarak, yani dusunmelerini onleyerek ve birer emir kullari haline getirerek; geri kalmis ulkeleride; birer cemaat toplumlari yaparak. Bu konuda; felsefede, bilimde ve bilimum ogreti de, maalesef onlarin elindedir. Soros ideolojisinin, mikroayrimci politikasi;hem bireyler arasindaki ayrimi; hemde korku ve suru psikolojisiyle toplumlari kutuplastirmayi cok iyi becermektedir.

GUN, INSANLIGIN KENDI TURU VE EVRENIN GELECEGININ SELAMETI ADINA;UYANMA VE KENDI OZUNE DONME GUNUDUR. Tum, insandisi ve insanlikdisi dusunceler, orgutlenmeler, ideolojiler e teorilerden arinma; bunlarin farkina varma gunudur. Madde veya tanri yerine; insan ozlu yasam ve iliskiyi one cikarma gunudur. insan turunun, birlik, beraberlik ve butunluk gunudur. Yoksa, ileride gelecek olan nesillerimiz; bugunleri mumla arayacaklar.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Tarih ve Gercekler

evrensel-insan
28-03-2009, 05:06
Saygideger arkadaslar;

Su anda yasanan ve dunyanin cesitli toplumlarinda, cesitli duzeyde ve olgularla yasatilan tum gerceklerin, tarihi bir gecmisi vardir. Tarihi insanoglu yazdigi halde; sadece yazisi bize yansir. Cunku tarihin yazarlari belli degildir.

Oyuzden, tarih hem yazanlar adina, hem de anlatanlar adina; tamamen subjektif bir oze sahiptir. Tarihin incelenmesi belki bize bazi gercekleri anlatir, fakat; bu gerceklerin nedenini ve nasil ortaya ciktigini anlatamaz.

Cunku eger bu anlatim varsa; sadece anlatanin dusunce yapisini yansitir, tarihin gercegini degil. Bugun dunyada yasanan tum yasam ve iliskiler, tarihin bir devamidir.

Onemli olanda; tarihten ziyade; bugunu inceleyerek, gerceklere ulasmak ve bu gerceklerin kokenini insanoglunun dusunce ve davranisinda aramaktir. Bu da bize; tarihin eski ve gunumuzdeki gerceklerinin; insandisi ve insanlikdisi yonlerini, gunumuz dusunce ve davranisini; qua yanasimiyla ve tum ciplakligiyla ortaya koyarak, gorebilmemizi saglar. Bugunun gerceklerinin resmini verebilmek; sorunun resmini gorebilmektir. Cozum de zaten sorun tum ciplakligiyla gozlemlenebildikten sonra gelir.

Cozum bellidir. Insanoglunu, insan yapacak ve insanlik sunacak, dusunce ve davranisa kavusturmak.

Oyuzden, bugunun tarihin bir parcasi oldugunun bilincinde olarak; gunumuzun gerceklerini, qua yanasimiyla ortaya koyalim ve gorunen sorunlari da; insan ozunun temelinde ve yine insanlik adina daha uygun bir yasam ve iliski icin cozume tasiyalim. Tabi, once herkes; kendi kisisel yasamindan ve kendi iliskisinden baslayarak.

TARIH EGER DEVAM EDIYORSA, BUGUNDUR. DEVAM ETMIYORSA, GECMISTIR. INSAN ICIN ONEMLI OLANDA BUGUNUN TARIHININ SORUNLARININ GERCEGINI ORTAYA KOYABILMEK VE COZUME GOTUREBILMEKTIR.

Saygilarimla;
evrensel-insan


Tarihi Gercekler

evrensel-insan
29-03-2009, 22:11

Gercekler vukubulanlardir. Yani; yoruma acik olmadan ve senin benim irademden bagimsiz olarak. Gerceklerin zaten guzelligi burda. Siz eger gercekleri algilamak istiyorsaniz, uzerinde kisisel gorus veya yorum belirtmeden oldugu gibi ve yansidigi gibi, algilamalisiniz.

Zaten bundan dolayidirki, tarih gecmistir ve su anda yasanmamaktadir. Oyuzdende tarihin gerceklerini ortaya koymak gercekci olamaz. Ancak ortaya koyanin kisisel gorusu ve yorumu olur.

Ama, tarih ayni zamanda bugundur. Yasarken gercekleri oldugu gibi; kisisel yorum ve gorusleri katmadan algilayabilmek; tarihin gerceklesen gerceklerine de isik tutacaktir. Onemli olan gercegi oldugu gibi algilayip, sorunun oldugu gibi resmini ortaya koyabilmek. Bu da ancak gercekler yasanirken mumkundur.

Iste bu ortaya konulan gerceklerin getirdigi sorunlarin tum resminin ortaya konmasi; en azindan cozum onerilerinin gercekliligini, yani olabilirligini ortaya koyar. Cunku, gercekler oldugu gibi algilanmayip; sadece bakanin yorumu ve kisisel gorusu temelinde algilanirsa; hem sorunun kokeni algilanmaz, hem de onerilen cozumler, gercekci olmaz.

Bugun TC'nin icinde bulundugu gercekleri tam resmiyle gorememek ve sadece kisinin kisisel gorus ve yorumuyla gormek; ne bize sorunun resmini verebilir, ne de onerilen cozum gercekci olabilir. Sorunun ve onerilen cozumun gercekciligi; sadece gercekleri bize kendi gorus ve yorumuyla verenin temelinde olur. Bu da; o kisinin kisisel gorus ve yorumuna endekslidir. Ulkenin gerceklerini yansitici veya cozumun tum ulke temelli bir gercekciligi kapsadigi icin degil.

Oyuzden; gercek ve gercekciligin ne oldugunu cok iyi algilamak lazim. Cunku, gercekler ne kadar qua yanasimiyla algilanirsa; gercekci oneriler de sorunun cozumu icin; o kadar tutarli olur. Buradaki; cozumun kilit anahtari, benim acimdan; insan olma ve insanlik sunmadir. Yani; insandisi ve insanlikdisinin gercek resminin ortaya konmasi ve ortaya konan bu resim sayesinde insanin ve insanliginin sorununun; gercekci olarak cozume yonelmesi.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Tarih ve Gercekler Cevap

evrensel-insan
29-03-2009, 22:29

Tarih her yonuyle, bugune isik tutandir. Tarihin getirdigi, bilgi, birikim, deneyim, gozlem ve bilinc; tabiki bugunun gerceklerinin olusmasinda bas rolu oynar ve sorunun temelini teskil eder.

Tek bir ornek; bugun Osmanlilar, eger orta Asya'nin dini mozaik gercekligini gorup algilamis olsa; cozumu "muslumanlastirma" ya ve diger dini inanislari; ikinci sinif toplum yerine koymaya degil; tum dini kokensel farkliliklarin ayrilmaz esitligine yoneltebilirdi.

Ayni sekilde, Anadolu'nun bugunku milli-dini kokensel cesitliligi gercek olarak algilanabilse ve tum farklar biribirinden ayrilarak ve bir fark hepsinin ustune konarak bir gercekdisi politika izlenmese; bugun anadolu'nun milli-dini kokensel cesitlilikten gelen tarihi gercegi sorun olmayacakti.

Gercekleri; kendi arzu ve isteminizin, kisisel yorum ve gorusuyle algilarsaniz; gercekci degil; zorlayici, ayrimci, bolucu, kutuplastirici, cikarci ve bencil olursunuz.

Iste bugun Anadolu'nun sorunu; bu tarihsel gercegi algilayamamak ve bu tarihsel gercegin, tam aksine bir yone cekmektir. Bu da; Anadolu'nun gercekci ve olmasi gereken ve de tarihten gelen yapisiyla celisiktir ve celismektedir.

Cunku, Anadolu'nun tek bir milli, ya da dini temele indirgenme cabalari hem tarihin bize verdigi veriler hemde bugunku anadolunun sosyal yapi ve gorunusu temelinde gercekci degildir. Kim buna ugrasiyorsa; bu zorlama, kutuplama, savas, kapisma, kaos ve insanlikdisilik demektir. Amerikan idealizmi ve onun nihilist felsefe kokenli soros ideolojisi de; bunun bilincinde olarak, bu durumu kendi cikari dogrultusunda orgutlemekte ve mikroayrimciligi koruklemektedir. Cunku, siz gercekleri goremezseniz ve insanlik adina yonlendiremezseniz; baskalari gerceklei gorur ve kendi insanlikdisi cikari adina ve size karsi, ustelik sizi de kullanarak yonlendirir.

Oyuzden; gerceklerin kendi gercekliliginde algilanmasi; sorunun gercekci cozumunun olabilirligiyle paraleldir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

 
evrensel-insan
30-03-2009, 23:56

Tarih ancak; oldugu gibi ve tum ciplak gercekligiyle yazilabilir. Bu yuzden de; yazanin, kendi kisisel gorus, taraf ve yerinin; yazinin icinde yer almamasi gerekirki; tarih herhangibir bakis acisindan bakilarak ortaya konmasin. Oyuzden de, qua yanasimindan bahsetmistim.

Neyse; sen mesajlarini yaz, bende okumaya devam edeyim.

Eger Osmanli konusuna da; yazilarinda deginirsen; ordan okurum.

Ayrica, sizin kendinizi aciklamaniza gerek yok. Yazilan yazilar, zaten; kisinin ne oldugunu belirten ve aciklayan yazilardir. Cunku kisi, ancak; nasil bir ideolojiye, inanca v.s. sahipse; o paralelde yazar.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Parca ve Butun/Kap ve Icerik
evrensel-insan
31-03-2009, 22:08
Saygideger arkadaslar;

Gunumuzun epistemolojik gelismisligi temelinde; canli ve cansiz tum varliklarin; ortaya atilmis en kucuk parcasi belirlenmistir. Parca konusunda; evrimci ve bilimsel girisimler her zaman gozlemlendigi halde; yaratisiscilik ve akilli tasarim, hic bir zaman parca ile ilgilenmemis ve parcayi; tanriya teslim etmis ve mahkum kilmistir.

Hem evrim, hemde bilim ise; parca konusunda, en kucuk parcaya epistemolojik temelde ulasabilmek ve onu ortaya koyabilmek icin devamli gozlem ve teori uretmektedir. Her parcanin, ki epistemolojik olarak; hem ortaya konabilir daha kucugu ve hemde kendi tek butunu olacaktir. Buradaki, ilk butun; ayni parcalarin olusturdugu birimsel butundur. Mesela atom. Fakat, bu birimsel butunlerde, aslinda baska bir butunun parcasidir ve bu butun parca iliskisi bu sekilde surer gider. Ana butune gelindiginde; bu bilimsel olarak; bugun evren temelinde ortaya konmustur.

Yaratiliscilarin butunu ise bellidir, Yaratan, ki bu Allah, ilah, tanri v.s. olarak kavramlastirilmistir. Yaratilisciligin; parca ile ilgilenmemesinin disinda; butunde de, bir sabitligi soz konusudur. Bilim ise; bugun butunu orata epistemolojik temelde koymus olsa bile; bilimselliginden dolayi, onu da sorgulamakta ve nedenlemektedir.

Dini ve tanrisal temelde; bazi ideolojiler; evren-tanri bagini bir cesit inanc olarak ortaya koymuslardir. Her iki temelde de, goruldugu gibi.

YARATILISCILIK BITMIS; BILIM ISE, HEM PARCA, HEM DE BUTUN TEMELINDE EPISTEMOLOJIK OLARAK GOZLEM VE TEORILERINI SURDURMEKTEDIR.

Iste, bundan dolayi; yaratiliscilik sabit; bilim ve bilimsellik ise, epistemolojik duzeyde degiskendir. Yaratiliscilik, ancak; bilimin bu epistemolojik degisimine karsi; kendi inanci capinda bazi cevaplar turetmektedir. Ki, akilli tasarimcilikta bunlardan biridir.

Konuyu eger kap ve icerik temelinde ele alirsak; bilime gore epistemolojik kap, evren; yine bilime gore icerik ise; cesitli katagoriler temelinde siniflandirilmis; ve her katagorinin kendi bilim dali yaratilmistir.

Bu konuda ise; yaratisciligin, belirtebildigi bir inanc yoktur. Yani, tanri bir kap degildir, cunku insanoglu veya diger varliklar, tanrinin icinde, bunyesinde yer almaz. Sanki; tanri bir yerde; evren ve icindekiler baska bir yerdedir. Buradaki icerikte, yaratiliscilarin inancina gore; tanrinin icerigidir, yani nelere "muktedir"oldugu ve "ne" oldugu. Tanri kap olarak; algilanmadigindan; icerikte; kabin kapsami icinde bulunan, icinde barinan veya icinde yer alan v.s. olarak algilanmaz.

Butun bu aciklamalarin isiginda; insanoglunun en buyuk cikmazi ortaya cikmaktadir. Bilimsel olarak; epistemolojik temelde; ne parcanin en kucugune, ne de butunun en buyugune ulasamayacak olan insanoglu; nedense, kendisi de; bir butunun parcasi ve bir kabin iceriginin bir parcasi olarak; hem parcanin, ki bu parca hem kendi turu anlaminda, hemde kendi biri anlaminda, hem de butunun; ne oldugunu ortaya koymaya calismaktadir.

Bu parca/butunu ve kap/icerigi ortaya koyus; birincisi; sadece kendi turunu ilgilendirir; baska ve kendi turu disindaki parcalari hem kapsamaz hem de baglamaz.

Ustelik; insanoglu turu, sanki tum parcalarin sozcusuymus gibi; sirf kendi algisiyla butunu/kabi ortaya koymaya calismaktadir.

BIR PARCA/ICERIGIN; BUTUN VE KABI ORTAYA KOYMASI ANCAK KENDI PARCA/ICERIGI ADINA MUMKUNDUR. BASKA, PARCA/ICERIK ADINA DEGIL.

USTELIK; KENDI PARCASI DAHIL; PARCALARIDA ANCAK EPISTEMOLOJIK TEMELDE ORTAYA KOYABILEN INSANOGLU;PARCA/ICERIGI DE, BU TEMELDE SONUCLANMIS OLARAK ORTAYA KOYAMAMAKTADIR.

Bugun ve ayni turden olan bizler icin, herzaman; insanoglu; bir parca/icerik olarak sormus-cevaplamistir. Ne bu sorular-cevaplar bitecek; ne de bu sorular ve cevaplar; hem insanoglu turunun disindaki herhangi bir parcayi baglayacak, ne de insanoglunun kendi disindaki bu parcalar adina; yaptigi parca/butun ve kap/icerik sozculugu gecerli olacaktir.

Ayrica, bu zaten; butunun/kapin kendisini de ilgilendirmez. Cunku;

BUTUN/KAP; HICBIR ZAMAN KENDI KENDISINI ORTAYA KOYAMAZ veya KENDI ADINA ORTAYA KONANLARA CEVAP VEREMEZ. ZATEN BOYLE BIR SORUNU DA, YOKTUR. BU KENDINI ORTAYA KOYAMAYIS VE KONANLARA CEVAP VEREMEYIS ve BOYLE BIR SORUNU OLMAYIS, INSANOGLU TURU DISINDAKI HER PARCA/ICERIK ICINDE GECERLIDIR.

Bu da bize;"evren, sirf dunya yasami icin mi var?" sorusuna; "evren ve dunya, sirf insanoglu icin mi var?" sorusunu sordurtur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

"Dogrular ve yanlislar" Uzerine
evrensel-insan
03-04-2009, 04:23
Saygideger arkadaslar;

Gercekler, yani kavramlar; yalanlanamaz, ama dogrular, yanlislanabilir. Yanlislanabilen dogrular da; hatalarindan, noksanlarindan ve yanlislarindan da; arindirilarak, duzeltilebilir,duzenlenebilir.

Bu yuzden; bilimsel dogrular ile; etiksel dogrular farklidir. Dogrular, yanlislanabildigi ve yanlislari duzeltilebildigi olcude ve mumkunlukte bilimseldir. Bu bilimsellik; epistemolojiktir. Yani; bugun yanlislanamayanlar, dogru olarak kabul edilir. Yarin, yanlislanabilme olanagi olmasi gerekir. Yalnislanabildigi gunde; yeni bir dogru ile hatalarindan arinmis olarak duzeltilir.

Peki, etiksel dogrular; bilimsel dogrular gibi, yanlislanabilir mi? Neye gore yanlislanabilir?, yanlislari neye gore, saptanabilir, duzeltilebilir ve duzenlenebilir?, hatalar, noksanlar neye gore ve nasil saptanir?

Demekki; etiksel dogrulara, dogrulama ve yanlislarini duzeltme temelinde yanasabilmek icin, bir "...e gore' de karar kilmak gerekir.

Iste insanoglu bu ...e gore'de karar kilamadigi icin; bugun icinde bulundugu sorunu yasamaktadir. Cunku, bu ...e gorenin; evrensel bir ortak temeli bulunamamistir.

...e goreler:Tanriya, dine, inanislara, maddeye, ahlaka, topluma, ulkeye, cografya ya, sosyal-siyasal-toplumsal-ekonomik yapiya, felsefeye, ideolojiye, goruse, cevreye, aileye, kisiye, mantiga, duyguya, duyuma, algiya, milli-dini kokene, bakis acisina, dunyevi, mistik, spekulatif, dunya otesi, dogal, dogaustu, yaratilissal, dusunsel v.s. yani kisaca; belirli bir ayrilmislik temeline gore degisir.

Bu kadar degisime ugratilmis bir ...e gorenin, evrensel ortak noktasini bulmak ve tek bir ...e gore saptamak ve bu saptanacak ...e gorenin; evrensel gecerliligini saglamak mumkunmudur? Iste, tum yasam ve iliskinin temel ve kokenini olusturan bu sorunun cevabini verebilen, hem sorunu tam resmi ile algilamaya, hem de cozume gidebilecek, ...e goreyi saptamaya muktedir olur.

Evrensel-insan olarak; sunulan ...e gore; hemen hemen her yazida bir anafikir olarak belirtilmistir.

INSANA VE ONUN INSANLIGINA GORE.

Iste, evrensel-insan'in; insanoglunu insandan farkli kilan bu ..e goresi; insanoglunu dusunce ve davranista; insan yapmak ve insanlik sunmasini saglamak icindir. Iste, bu insan da; once insanoglunun en kucuk birimi olan, bireyle yeserecek ve bireyin; evrensel-insanligiyla koklesecektir.

Burada da; aslinda "insan nedir" veya "insan nasil olmalidir?" sorulari gundeme gelir.

Insanin ne oldugunu ve nasil olmasi gerektigini ortaya koyacak olan da once "insan olmayan nedir?" sorusunun cevabinda yatar. Insan olmayanin aslinda ne oldugu aciktir. Tanri ve madde. Bunlar, insan olmadiklarindan; onlardan zaten insanlik beklemek te, hem mantiksiz hem de abes olur. Demek ki; tanri ve maddenin; insanoglunun kendi insanligina yerlestirdigi insanlik disindan; insan olarak arinmak gerekir.

Buradan da ...e gorenin kokeni ve temeli ortaya cikar. DUSUNCE VE DAVRANISTA INSAN OLMAYA VE INSANLIK SUNMAYA GORE.

Insandisiligin ve insanlikdisiligin ne oldugunu daha onceleri belirttigim icin, burada girmek istemiyorum.

Ama bu su demektir. Yukarida siralanan ve eklenecekleri ile birlikte cogaltilabilecek olan, butun ayrimci ...e gorelerden arinmak gerekir. Nasilmi?

Once, bu ...e gorelerin; kendi aralarindaki farklarinin farkina vararak ve bu ...e gorelerin yasam ve iliskiye yerlesmisliginin, alisilagelmisliginin, otomatiklesmisliginin gerceginin yalanlanamayacaginin bilincinde olarak.

Iste bu yalanlanamama, bize tum ...e gorelerin resmini vermeyi; saptadigimiz ..e gore de; bize yanlislanabilen dogrularin, hata ve noksanlarindan arinarak; duzeltilebilecegini ve duzenlenebilecegini gosterir. Yeterki, bu bilince varmak icin; insandisilik ve insanlikdisiligimizi, birer insanoglu olarak, nedenleyelim ve sorgulayalim.

Tabi ki insan olmak hemde bu insanligi evrensellige tasimak istiyorsak.

Yoksa "Insanoglu, zaten dogustan ve tabi olarak, yaratilis olarak; bencildir, ayrimcidir, erk ve otoriterdir, cikarcidir, guce tapar, bununda en guzel kanitlari; genin bencilligi, DNA'larin farkli insanoglu yapilari sundugu, ustun irk ve alt irkin varligi, kimsenin esit olamayacagi, guclu olanin hakli, dogru v.s. oldugu, kisaca; tum bu nedenlerden dolayi; insanoglunun kendi turu arasindaki ayrimin, savaslarin, kaosun ve kisaca bugunku dunyanin goruntusunun kalici ve degismez dir" i savunacak olanlar icin bu yazi gecerli degildir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Gercek Ile Dogru Farki 

evrensel-insan
03-04-2009, 15:56

Yazinizi okumadan once ve kendi yazimi yazdiktan sonra; "kilit noktayi nasil ifade etsem" diye kendi kendime, oturup dusundum, irdeledim ve nedenleyip sorguladim. Aslinda farkinda olmadan kilit noktasini yazimda vermisim.

Kilit noktasi; gercek ile dogruluk arasindaki fark. Senin sorundan yola cikalim.
"insanin koklerini ne yapacagiz" iste kilit noktasi da bu.

Insanin kokleri gercektir ve yalanlanamaz. Bu birinci farkina varilmasi gereken gercek resim. Ama daha da onemlisi ise; bu koklerin dogru olmadigi. Yani insanin kokleri insanoglu olarak var oldugu icin bu gercek yadsinamaz ve yalanlanamaz.

Ama, maalesef bu kokler dogru degildir, o yuzden de yanlislanmasi gerekir. Neden dogru degildir. Cunku, insanin degil; insanoglunun kokleridir. Yani insandisi ve insanlikdisi. Tum ...egoreleride X kokenli olarak dogrulanmistir. Iste yanlislanmasi gereken de bu ...egorenin X kokenidir. Cunku, tum ..egoreler; evrensel olarak X kokende birlesir. Bu X kokeni yani gercege giydirilen karakteristik yapiyi, ben cok yazimda izah ettim.

Ozaman amac; bu X e gorenin resmine ulasip, sorunun kokenine inip; onun dogrulugunu yanlislayarak; X egoreyi ortadan kaldirip; yerine; insan ve insanligina goreyi oturtabilmek.

Yazinin ozu; GERCEKLER VARDIR ve YALANLANAMAZ; ama X E GORE OLAN DOGRULUKLARI YANLISLANABILIR VE X KOKENI KOKTEN DUZELTILEBILIR, HATALARINDAN VE NOKSANLARINDAN ARINILABILIR.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Dogru Gercek Farki Cevap

evrensel-insan
03-04-2009, 16:31

Eger farklarin gercekliginin bilincine varirsan; yani farklarin varliginin kimsenin iradesine bagli olmadiginin farkina varirsan; iste o zaman, ne farklari biribirinden ayirirsin, ne bir farki digerine ustun kilarsin ne farki gormemezlikten gelirsin, ne de kendi farkini digerlerinden ustun tutarsin. Iste bu qua yanasimi sana farklarin, kendin icinde yer almadan tum resmini verir.

Ikinci asama ise; bu farklarin dogruluklarinin yanlislanmasidir. Cunku bu farklar, Xe gore ve insandisi ve insanlikdisi olarak yaratilmistir. Burada da, bireysel olarak, ki once birey olma bilincine erismek gerekir. Bu yanlislanabilen farklari; insan olma ve insanlik sunmaya gore; nedenleyip-sorgulayarak, ihtiyac temelinde ya korursun, tabi gercekligini unutmayarak; ya da ihtiyac duymadiklarindan arinirsin.

Bu arinma; tum farklarda uygulanana kadar; insan olmak ve inanlik sunmak mumkun degil. Eger tum farklardan arinirsan, o zaman evrensellige ulasirsin. Farklarin gercekliginide unutmassan, insanliga ulasirsin ve boylece evrensel-insan olma yolunda ilerlemeye baslarsin. Iste benim de bir birey olarak yaptigim budur. Tek korudugum inancta; saygi ve vicdandir. Farklarin gercekligi saygiyi; kendime ve baskasina farklardan arinirken vermeyecegim zarar da vicdani olusturur. Butun bunlari yapabilmekte; hak ve ozgurluklerin temelindedir. Burada da, benim bireysel hakkim baskasinin ozgurlugunu; bireysel ozgurlugumde baskasinin hakki ile sinirlidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Millet ve Milliyet Farki
evrensel-insan
03-04-2009, 21:17
Saygideger arkadaslar;

Millet ve milliyet ayni kavramlar degildir. Milliyet; toprak parcasinin ve cografyasinin adini tasir, millet ise; aslinda o toprak parcasi icinde yasayan halklarin ve topluluklarin butunudur.

Bakildiginda; bu gercegin soyuta tasinabileni olan; milliyetciliktir, ve bilinen milletcilik diye bir terim yoktur. Bir kisinin; bir yasadigi ve ait oldugu bir cografyasi ve toprak parcasi vardir. Bir de ait oldugu bir milli kokeni. Bir kisi icin; bu ikisinin ayni olabilecegi kadar; farkli olabilmesi de; mumkundur.

Dolayisiyle; milliyetciligin, toprak parcasindan mi?, yoksa milli kokendenmi kaynaklandigi Turkiye' de pek acik degildir. Verilen dusunsel savas; milliyet uzerine mi, yoksa millet uzerinemi kurulmustur?

Bu temelde; yurt-vatan ve ulus uzerine uretilecek soyut kavramlarda; yani, yurtseverlik-vatanseverlik ve ulusculuk, ulusalcilik ta pek acik degildir.

Oyuzden, kendisini milliyetci, uluscu, ulusalci olarak tanimliyanlarin; neyi belirtmek istedigini onun sadece kendisinden dinlemek ve ogrenmek gerekir. Aksi taktirde, bir kisinin ne oldugu, baska bir kisi tarafindan etiketlenirse; burada yanilma payi oldukca yuksektir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Axiology Nedir?

evrensel-insan
07-04-2009, 21:33
Saygideger arkadaslar;

"Axiology", felsefe anlaminda "degerler bilimi" demektir. Deger nedir? Deger, insanoglunun yasam ve iliskilerinde; kendi icin ve kendisine yol gostermek ve kendi yonlendirim ve yonetimi icin; ve de kendine, kendisinin yarattigi olgular ve kavramlardir.

Insanoglu; tarihler boyu; hem kendi cinsi icindeki kisilere, hem somut hemde soyut degerlere bir icerik vermistir. Bu icerigi vermekle de kalmamis, verdigi bu icerik temelinde, herseyi biribirinden ayristirarak ve ust-alt karsitligini yaratarak; bu degerlere; "degerli ve degersiz" icerigi vermistir. Bugun dunyamizda ve insanlarin herturlu yasam ve iliskilerinde; bu degerler, tarihin de akisina paralel olarak; ya icerik degistirmis, ya yok olmus, yada eskilerine yenileri eklenmistir.

DEGERLER GERCEKLERDIR. DEGERLERIN DERECESI VE DUZEYI ISE; INANC TEMELIDIR.

Degerleri soyle bir siralayalim. CINSI, IRKI, MILLI, DINI, ETIKSEL, ANANEVI, GELENEKSEL, AHLAKSAL, COGRAFI, TARIHI, TOPLUMSAL, SOSYAL, SIYASAL, IDEOLOJIK, INANCSAL, TANRISAL, FELSEFI, BILIMSEL, BILIMKURGUSAL, EFSANEVI, HAYALI, AILESEL, KISISEL v.s. Bu v.s. yi ekliyorum cunku; insanoglunun arac ve amac olarak kullandigi hersey bir degerdir.

Bu kadar deger farkinin gerceklestigi insanoglu yasam ve iliskisinde;tum tartisma, kaos, sorun kisacasi tum olumsuzluklar, degerlere bicilen degersel duzeyden kaynaklanir. Aslinda deger; insanoglunun; dusuncenin evrensel koken ve temelinin ctetolojik yapisini korumak icin, elinde bulundurdugu en buyuk kozdur. Cunku; insanoglunu, birbirinden uzaklastiran ve biri biri arasinda ayristiran; iste bu DEGER SAVASLARI VE MUCADELESIDIR.

Peki; bu kadar ortaya atilmis deger temel ve gercekliliginde; insanoglu, nasil deger savasi vermeden yasayabilir? Herseyde oldugu gibi; bu sorunun da cevabi; insan olma ve insanlik sunma dusuncesinin dogal dusunceyle olan mucadelesinde yatmaktadir.

Herkesin bir milli degeri var mi dir? vardir.
Herkesin bir dini degeri var midir? vardir
Herkesin bir inanc degeri var midir? vardir
Herkesin bir ideolojik degeri varmidir? vardir.

Butun bu degerleri gene; sonsuza kadar uzatabiliriz.

Peki kimin herhangibir degeri; kime neye gore? baskasinin herhangibir degerinden ustundur veya asagidadir? Kim bu soruya ve neye gore cevap verebilir.

Bu soruya verilecek cevap; ancak kendi degerini baska deger sahiplerinden ustun tutan birine ait olmaz mi? Peki bir kisi; boyle bir deger ustunlugunu neye gore? ortaya atabilir?

KIMSENIN DEGERI, KIMSEDEN AYRI TUTULAMAZ. DEGERLER FARKLI OLABILIR AMA, DEGERLER ARASI DEGER FARKI YARATILAMAZ. ISTE INSAN OLMAK; DEGERLERI KORUMAKTAN VE ONLAR ARASI BIR AYRIM YAPMAMAKTAN FAKAT, HER DEGERIN GERCEKLILIGINI ALGILAMAKTAN VE DEGERLERIN FARKLARININ FARKINA VARMAKTAN GECER.

Bence, tum asagilama, satasma, atisma, tartisma, hakaret, kufur v.s. gibi; insanlikdisi tum dusunce ve davranislarin kokeni; kisinin kendi degerine verdigi onemi, ayirip; diger kendisine ait olmayan degerlere ustun kilmasidir.

Bu maalesef; bilimde ve felsefede de; boyle algilanmakta ve uygulanmaktadir.

Kim ne degere sahip olursa olsun; kendine ne sekilde yanlis gelirse gelsin; baskasinin degerine; kendi degerine sahip ciktigi gibi cikmalidir. Cunku, baskasinin degerine saygi gostermeyenin; hem kendi degerine saygi gostermesi beklenemez, hemde saygi gostermeden saygi beklemesi abes ve mantiksizliktir.

HERTURLU DEGER VARDIR VE GERCEKTIR. DEGERLERIN "DOGRULUGUNU YANLISLIGINI" DEGERLENDIRMEK; DEGERLER ARASI SAVAS, KAOS, SORUN DEMEKTIR.

Herkes; kendi deger gercekliginin dogruluguna inandigi kadar; dogruluguna inanmadigi diger degerlerinde, gercekliginin farkina varmak zorundadir.

Ornek olarak milliyeti ele alirsak; milli degerler, vardir, gercektir ve farkliligi da bir gercekliktir. Ama; hic bir milli deger; digerinden deger farki olarak ayri tutulamaz ve asagilanilamaz, satasilamaz, hakaret edilemez.

Herkes; kendi milli degerine nasil sahip cikiyor ve onu koruyor kolluyorsa; baskasinin milli degerinin de gercekliginin farkina varmak ve saygi gostermek zorundadir. Cunku, sonucta baskasinin milli degerini fark edemeyen ve ona saygi gostermeyenin; kendi milli degeride saygi gormez ve farkedilmez.

Aslinda; insanoglu; insan olma ve insanlik sunma yolunda; kendisini ayristiran ve kendi turu arasindaki savaslara yol acan degerleri; nedenlemeli-sorgulamali ve onlardan arinmalidir.

Cunku degerler; boyunduruk tutsakligidir. Ihtiyac temelinde degerlendirilmeli ve eger korunacaksa da; gerceklik temelinde korunmali ve baska degerlerinde gercekliginin farkina varilmalidir.

Tabi yine butun bunlar, insanoglunun ayrimci yasam ve iliskisinden bikip usanmis ve dusunce ve davranista insan olarak yasamak ve insanlik iliskisi kurmak isteyenler icin gecerlidir. Insanoglunun; deger olgusunu algilayabilmesi ve onun tum resmini kendi degeri disindan bakarak verebilmesi mumkun degildir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Ataturk Gercegi ve Turrkiye'nin Gelecegi
evrensel-insan
08-04-2009, 16:47
Saygideger arkadaslar;

Turkiye'de Ataturk ile ilgili herhangibir konunun tartisilmasi; hala hassas, duygusal icerikteki taraflilik-karsitlik ikilemi temelinde yurutulur. Mantikli ve Ataturk konusuna disaridan bakis ve notr algi henuz mevcut degildir. Hal boyle olunca da; tartismalar, Duygusallik temelinde; Hem Ataturk'un kisiligine hemde tartisanlarin, kisiligine sicramaktadir.

Ataturk konusunun ve ona bagli olarak; millet ve milliyet konusunun duygusallik temelinde bir sonuca varmasinin saglikliligi ve tutarliligi beklenemez.

Herseyden once; kisilerin; Ataturk'e olan; sempati veya antipatilerine, empatiye tasimalari gerekir. Neden? Cunku Turkiye'de bir Ataturk gercegi yasanmistir. Bu yasanan gercekte; tarih olarak onumuzdedir. Bu yasanan gercegin; dogrulugunu savunanlar; kendi inanclariyla kendilerini, bu dogrulara inandirmislardir. Ayni sey, tersi icinde gecerlidir.

Herseyden once, bu konudaki inancsal yapidan kurtulmak ve eger, Turkiye'nin geleceginin soz konusu oldugunu da dusunursek; gelecekle ilgili, hem icinde bulundugumuz yuzyila uygun; hemde Turkiyenin, milli-dini kokensel, ananevi, ahlaki v.s. temelli cok sesliligine uygun dusunce uretmek ve bu uretilen dusunceyi de; Turkiye de yasayan her ferdi ve temsil ettigi her sesi icerecek bir temelde uretmeliyiz.

Amac; Turkiye yapisina uygun cok sesliligi birlik, butunluk ve beraberlik icinde ve bir uniter yapida tutmak ve bunu basarabilmenin antiayrimci bir duzen anlayisi ve hukuku ve de her farkin fark gerceginin algisi temelli bir duzenin kurulmasidir.

Cunku tarih gostermistirki; gercekler oldugu gibi algilanmazsa; ve kisilerin dogru inanclari temelinde sekillendirilirse; bu hep sorun yaratir.

O nedenden; hem Ataturk gercegini, hem yuzyilimizin gercegini, hem de Turkiye'nin tarihten gelen cok sesli yapisinin gercegini algilamak gerekir. Bu gerceklerden birinin unutulmasi veya gozardi edilmesi; Turkiye'nin bugunune ve gelecegine yarardan cok, zarar getirir.

Tabi amac; Turkiye'yi mikro ayrimcilik temelinde, bolup parcalamak, federe devletlere ayirmak ve her ayrilan parcayida biribirine dusman edip, savastirmak v.s. degilse. Hangi farki temsil ederse etsin; o farkin sahibinin eger boyle bir amaci varsa; bu yazilanlar ona herhangibir yol gostermeyecek ve de; Tarihi yapinin karakteri, birikimi, bilinci ve tecrubesi; buna izin vermeyecektir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Yonlendirme Nedir?

evrensel-insan
09-04-2009, 23:26
Saygideger arkadaslar;

Insanoglu yasadigi ve yasayacagi tum tarih boyu; ne dusunurse dusunsun, nasil davranirsa davransin; teori-ideoloji-inanc v.s. olarak nasil bir soyut degerler yaratirsa yaratsin; tum bunlari bir yonlendirmeyle gerceklestirmektedir.

Gunumuze kadar insanoglunun tum yonlendirmesi; hem insandisi hemde insanlikdisi olmustur. Bunun neden boyle oldugu, en basta insanoglunun uzun bir sure; kendine ve kendi turune yonelememesi ve kendini ve kendi turunu, sadece bilimin bir dali olarak ele almasindan kaynaklanmaktadir.

Halbuki, dunyada kendi icin; hem duzen hemde sistem kuran ve bu sistem ve duzenleri kalici kilma savasi veren, insanoglunun kendisidir. Nedense; insanoglunun; hep yonetime gelmis yonlendiren, egiten ve ogreten kesimi; insandisiligi ve insanlikdisiligini duzenlemekten ve sistemlestirmekten kendini alikoyamamis ve bu konuda kendini sabitlestirmistir.

Hal boyle olunca da; ne bilim ne de felsefe; bu konuda bu yonlendirime uymus ve sirf bu duzen ve sistemi korumak ve kollamak icin; uretimini bugune kadar surdurmustur. Ustelik, nihilizm den sonra; artik buinsandisi ve insanlikdisiligi bile bile kullanmakta ve buradan gelen zumresel cikari kendine amac edinmektedir.

Bu konudaki; insanoglunun tarihsel donum noktasi ikiz kuleler olayidir ve bu olay; bir cesit hem cikarcilari harekete gecirmis; hemde ozde insan oldugunu ve insanlik sunmanin tek duzen ve sistem oldugunu savunanlari.

Su andaki yonlendirimdeki; insanoglunun ozde insanligini ortaya koyan ve bunu hem insanoglunun insandisilik ve insanlikdisiliginin tum koklerini ve temellerini belgeleriyle aciklayarak ve gelecekte de, insanogluna, insan olarak nasil bir yasam ve iliski kurmasinin da onerisini verilerle yaparak basaran; ZEISTGEIST hareketidir. Bilhassa cikardiklari son videonun hem insanoglu duzeninin kokenini; hemde insan olmak ve insanlik sunma mentalitesinin nasil olmasi gerektigini ortaya koymasi bunun gostergesidir.

Benim getirdigim tum yeniliklerin; birebir ortustugu bu zihniyet; bence hem insanoglunun tum sorularina cevap icerigini tasimakta; hemde gelecegin nasil olmasi gerektigini gozler onune sermektedir.

21.yuzyilin ilk ve en buyuk ve belirgin insan ve insanlik cikisi; tum insanoglu dogal dusunce yapisinin ve koklerinin curutulecegi ve savunusunun neredeyse imkansiz kilinacagi bir iceriktedir.

Bu hareketi algilamanin altinda; birincisi, birey olmak ve bireysel olma bilincine varmak, herturlu veri konusunda; serbest dusunur olabilmek, insanogluna verilen tum soyut degerlerden-ideoloji, inanc, etik, tanrisallik, dini mentalite, emperyalist zihniyet, bilim ve felsefenin vermeye calistigi insandisi-tanri-madde- ve insanlikdisi-ayrimcilik, erk, ego, cikar v.s.- arinabilecek bilince erisebilmek gerekiyor.

Insanoglu; tarihte hicbir zaman geriye donmemistir, donemez ve dondurulemez. Kimse, kapitalizmin olanaklarinin bilincine vardiktan sonra; feodalizme, ya da koleci topluma donemez. TARIHTE GERIYE DONUS YOKTUR. Burada, amerikan idealizminin tum insanoglunu; tarihsel gerilige yani Ronesans oncesine ortacag karanligina gomme istek ve arzusu iyi algilanmasi gerekir. Cunku tarihte geri donus, ancak; yonlendirmedeki; insan olma ve insanlik sunma ozundeki ilericilik ancak bilincli olarak algilanabilirse, onlenebilmesi mumkundur. Yoksa, TARIH TEKERRURDEN IBARETTIR.

Iste, Zeistgeist anlayisi; bugune kadar olan yonlendirmelere insan olma adina sunulan tarihteki ilk alternatiftir.

Ben 1994'ten beri; kendi cabamla, bu tarihi yonlendirmeyi-insandisilik ve insanlikdisiliktan, insan olma ve insanlik sunmaya- ; kendime ve yasam surdugum cevreme her konuda ve her yonuyle iletmeye calisiyorum.

Oyuzden de , benim Zeistgeist'i algilamam o kadar zor olmuyor.

Insanoglunun yasam ve iliskisindeki en belirgin ve belirleyici unsur, yonlendirmektir. Cunku nasil yonlenirsek oyle dusunur ve oyle davraniriz. Insan gibi dusunup, insan gibi davranmak istiyorsak; yonlenilisimizi, nedenleyip-sorgulamak zorundayiz. Ustelik, kimsenin bizleri yonlendirmesine hele hele insan ve insanlikdisi deger ve verilerle yonlendirmesine izin vermemeliyiz. Bunu da tek mumkun kilacak olan; kendimizi egitmek, ogrenmek ve bilincimizi, insanoglu gorunusumuzle degil; insan ozumuzle ozdes kilmaktan gecer.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Zeistgeist

evrensel-insan
10-04-2009, 02:56
Saygideger arkadaslar;

Zeistgeist hareketinin cikarmis oldugu videolarin, turkce alt yaziliversiyonlarinin linkleri asagidadir.


http://video.google.co.uk/videosearch?hl=en&ei=Qn7eSabbB6WqjAfY8Z0J&resnum=1&q=zeitgeist+turkce&um=1&ie=UTF-8&ei=mX7eSYCNOZDKjAe3zpgS&sa=X&oi=video_result_group&resnum=4&ct=title#hl=en&ei=Qn7eSabbB6WqjAfY8Z0J&ei=mX7eSYCNOZDKjAe3zpgS&resnum=1&resnum=4&um=1&ie=UTF-8&sa=X&oi=video_result_group&ct=title&q=zeitgeist+turkce&src=2

http://www.zeitgeistmovie.com/

Saygilarimla;
evrensel-insan

Zeistgeist ve "Yeni Duzen"

evrensel-insan
11-04-2009, 21:43
Saygideger arkadaslar;

Zeistgeist Hareketinin ortaya koymak istedigi sey; bu duzen ve sistem, onun sorunu; sorununun tahlili ve bu duzenin curumesi icin gerekenler, bir de gelecek onerisi. Dunya da; yasam suren insanligi; dini-milli kokensel, etiksel, sosyal, siyasal, ulkesel, cografyasal v.s. olarak ayirmamasi ve son videosunda; Dunyayi, "one whole big family" "tek, bir butun aile" olarak, degerlendirmesi de; bunu gosteriyor. Ne bir ideoloji oneriyor, ne de bir inanc. Tum onerisi; teknolojinin insan ve insanlik temelinde kullanilip, paylasilmasi.
Gunumuzun tum "var" larini, "yok" a indirgeyen; ve bugun hic dusunemeyecegimiz koken ve temeldeki yeni "var" lari tanitan ve ongoren, bir hareket.

Ben bir birey olarak; dogal dusuncenin, ctetolojik kokenini iceren hic bir degeri bu oneride gormedim. Ne insandisilik-madde, tanri- one cikiyor, ne de insanlikdisilik-ayrim, cikar, erk, ikdidar, otorite,v.s.-

Bunun disinda; tum "parasal sistem" olarak adlandirdigi gunumuz sisteminin hicbir ideolojisi, inanci, sistem ve duzen sekli de onerilerinde yok. Gunumuz dusunce ve davranis sistemini; kokten ve evrensel-insansal olarak hem ortaya koyuyor, hemde curutuyor. Dini mentalite, tanrisallik, emperyalist zihniyet dusunce ve davranisini; ve gunumuzdeki yasam ve iliskiye yer etmisligini ve onun isbirlikci icyuzunu ortaya koydugu gibi; curutuyorda.

Ben Zeistgeist hareketinde; insan olmaya ve insanlik sunmaya ters, aykiri ve zararli bir icerik gormedim.

Tabi bu gorememe; kisilerin tum degerlerinden arinabilecek, bilinc ve dusunce de olabilmelerine bagli. Hala, milli-dini kokensel ayrimi korumak ve kollamak isteyenler, hala erk ve cikari savunanlar, hala insanoglunun bunu bir dogal yaratilisi olarak gorenler icin, hala insanlar arasi herturlu ayrimi; bilimsel, felsefi, inancsal savunanlar icin, bu icerik gecerli degildir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Kisi Gercegi ve "Dogruluk" Sorunu

evrensel-insan
13-04-2009, 17:42
Saygideger arkadaslar;

Kisinin (somutun), dusuncesi (soyutu), kendine (somuta) gore dogru (soyut) dur ve bu kisinin (somutun) , inanci (soyutu) dir. Bu da bir butun olarak kisinin (somut) kisilik (soyut) gercegidir.

Iste bu gercek, hem benden hem de herkesten bagimsiz olarak vardir. Yani benim veya baskasinin kabulune reddine acik bir durum degildir. Iste, saygi; kisinin kisiligine bu butun gercekligine duyulan saygidir. Yani kisi; belirli bir dusuncesi olan ve dusunceyi kendine gore dogruluga inandirarak ortaya atan bir kisilige sahiptir ve bu onun gercegidir.

Buradaki ilk sorun; kisinin dusunceyi sahiplenmesidir.
Ikinci sorun, dogruluguna inandigi icin sabitlemesidir.
Ucuncu sorun ise; bu dogruluguna inandigi dusunceyi, sanki tek dogru oymus gibi, herkesinde bu dogruya inanmasini istemektedir.

Oyuzden de kisi, sirf kendi dogrularini ortaya koymakta kalmamakta; kendi dogrularini baskalarina da dogru olarak kabul ettirme mucadelesi vermektedir.

Boyle bir durumda, kisinin dogrularini dogru olarak kabul etmeyen birisi ile; o kisi arasinda nasil bir iletisim mumkundur? Ortada o kisinin de ayni diger kisi gibi oldugunu dusunursek; bir dogrulama ve biribirlerine kendi dogrularini kabul ettirme mucadelesinden baska ne kalir?

Bu tip bir yanasimla; kisiler arasi bilgi alis verisi mumkunmu? birbirlerine kendi birikim ve tecrubelerini iletebilmeleri mumkunmu? birbirlerinin gerceklerinin farkina varabilmeleri mumkun mu? birbirlerine saygi mumkunmu? birbirlerini anlamalari, tanimalari mumkun mu?, bu "mumkun mu?" ler daha da cogaltilabilir.

Mumkun degildir. Cunku; iki kisi kendilerine gore ve biribirlerine ters dusen dogrulariyla, birbirlerini kendi dogrularina ikna etme cabasi icindedir. Ustelik bu ikna cabasi; tamamen kisilerin somut yapisina yonelik yurutulmektedir. Cunku somut ile soyut farki ortadan kalkmis ve ozdeslestirilmistir. Bu ayni zamanda; kisi gercekliginide ortadan kaldirmis ve gercek ile dogru farki ozdeslestirilmistir.
Hele birde bu durum tamamen soyut tartismadan somuta yoneldiginde; kisilerin biribirlerine yonelerek; karsilikli atisma, satasma, asagilama ve hakarete yonelmesi de kacinilmaz olmustur. Simdi sorunlara tek tek bakalim.

Birincisi sahiplenme sorunu. Eger kisi dusunceyi sahiplenmese ve sadece kullansa, o zaman dusunceyi kendiyle ozdeslestirmeyecektir.
Ikinci sorun, sabitleme; eger dusunceyi kullansa, belki tartisma esnasinda kullandigi dusuncenin yanlis olduguna karar verecek ve baska bir dusunce kullanimina yonelecektir.
Ucuncu sorun dogrulama; eger kendine inanarak dogruladigi dusuncesini kendi gercegi olarak gorse, karsisindakinin de kendine inandirarak dogruladigi dusuncesini onun bir gercegi olarak gorecek; ve saygi duyacaktir.

Ozaman; sadece oznesi olmayan ve dogrulanan dusunceler tartisacak, kisilere yonelim olmayacak ve tartisilan dusunceler sayesinde kisiler biribirleriyle bilgi alisverisi yapacak ve birikim ve deneyimlerini paylasabilecektir.

Bir ornek verelim. A sahsi milliyetci, B sahsi olmasin. B sahsi A sahsinin milliyetciligini onun bir gercegi olarak gorurse saygi duyar. A sahsi milliyetciligi sahiplenmezse; B sahsinin milliyetciligi yanlislama konusmalarini ustune alinmaz. A sahsi milliyetciligi sahiplenmese ve sabitlemese B sahsina yonelik bir satasimda bulunmaz. Kisaca A sahsi da; B sahsida, milliyetcilik konusunu; biribirlerinden bagimsiz olarak; sahiplenmeden, sabitlemeden ve dogrulamadan tartisabilirse; iste o zaman ancak; milliyetcilik konusu tartisilir. Hem A hem de B sahislari biribirleriyle milliyetcilik konusunda bilgi alisverisi yapar ve yine milliyetcilik konusunda biribirlerine birikim ve deneyimlerini aktarirlar.

Ozetlersek, kisi somut ve soyutlariyla bir butundur ve bu butunluk onun gercegidir. Bu gercek herkesin iradesi disindadir ve kabule karsi cikisa acik degildir. Bu gercek; saygi ile karsilanmalidir.

Dusuncelerin oznesi yoktur. Dusunceler sahiplenilmesi yerine kullanilmalidir. Sahiplenilen dusunceler sabitlesir. Kullanilan dusuncelerin ise degisime acik olmasi gerekir. Somut ile soyut farki algilanmali; sadece soyutun dogruluguna yonelik tartisma yapilmalidir. Unutmamalidirki; dogru ile inanca tasinan soyutlari sahiplenmek; somut ile soyutu ozdeslestirmek ve soyutu sabitlemek anlamini tasir. Eger soyutlari dogru inanci temelinde sahiplenmemeyi beceremiyorsak; karsimizdakinin de ayni durumda oldugunun bilincine varip; onun soyutlarina saygili olup; sadece soyutu yanlislamaya yonelmeliyiz. Yani A sahsinin milliyetciligini degil; milliyetciligi yanlislamaliyiz. Tartismayi yaparken; milliyetciligi A sahsindan bagimsiz olarak ele almaliyiz.

Gercekler; somutuyla ve somutun sahiplendigi somut ve soyut degerleriyle birlikte algilanmalidir. Dogrulari yanlislarken; kendi dogrunuzla degil; insana ve insanliga gore yanlislarsaniz ve, somutun gercegine dokunmadan sadece dogrulara sadik kalirsaniz, belki o zaman bir sonuc alabilirsiniz.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Iman Gercegi ve Arinma

evrensel-insan
14-04-2009, 23:01
Saygideger arkadaslar;

Yazinin basligini gorenler, evrensel-insan'nin dini icerikli bir yazi yazacagini dusunebilirler. Bence bu dusunce; hem evrensel-insan'in dusuncesinin ozunu algilayamamak; hem de bir "yanilgi" olur. Evrensel-insan; bu mesajinda iman kavraminin ne oldugunu ve nasil bir islerlik kazandigini aciklamaya calisacak.

Herseyden once; insanoglu, yola ya varsayim ile-hipotez-, ya da inancla cikar. Eger varsayimini teori-pratik ikileminde gozlem ve deney ile ortaya koyabilirse; bu bilimsel olur ve epistemoloik olarak gecerlidir. Eger inancina bir teorik-pratik bir icerik kazandirirsa; bu da iman olur. Buradan rahatca; bilimsel olmayan tum teorik-pratik izmlerin tum soyut izmlerin, yani sosyal-siyasal-toplumsal olarak bilinen ve uygulanan her turlu izmin isleyisinin bir iman oldugu ortaya cikar.

Bilimselligi, inancsalliktan ayiran nedir? Bu soru onemlidir, cunku; ikisinin de kaynagi insanoglunun dusuncesidir. O zaman dusuncenin bilimsel temelde teori-pratik icinmi, yoksa inancsal temelde iman icinmi davranisa gectigini ve sistem ve duzeni yonlendirdigini nasil algilariz? Aslinda cok basit bir fark vardir. Bu farkta; herkesin tahmin edecegi gibi; epistemolojiktir. Yani bir kanitlanmis olan eger yanlislanabiliyor ve bunun olanagi varsa; o zaman o dusunce bilimseldir. Eger bir dusunce yanlislanabilemiyor ve sadece dogruluk temelinde uygulanabiliyorsa o da inanctir.

Inanclar insanoglu duzen ve sistem sorununun yasam ve iliskideki cikmazin ve tum insandisi ve insanlikdisi dusunce ve davranislarin kokeni ve temelidir. Bu insanogluna, dini sistemler ve duzenler olarak yansidigi gibi; tum toplumlara mal edilmis, sosyal-siyasal-toplumsal izmler ve toplumsal duzenlenmeler olarakta yansir. Monarsi, oligarsi, demokrasi, ve bilimum devlet sistemleri tamamen inancin ayrimci, erksel, otoriter, bencil ve hiyerarsik temeli uzerine kurulmustur. Bu izmler ve duzenler icin savasim ve mucadele verenlerde; bu inanca iman ile tutkun olanlardir.

Emperyalist zihniyet bugun bunun cok bilincli bir sekilde, bilincinde ve tum bu inanc sistemlerini kullanarak ve kullandirarak; bu insandisi ve insanlikdisi icerigini ve amacini surdurmek istemektedir.

Yani EMPERYALIST ZIHNIYETIN MENTALITESI DINDIR. KIM BU INANCLARI IMAN DUZEYINE TASIYARAK TOPLUMLARI BIR YERE GETIRMEK ISTIYORSA, BU ZIHNIYETE HIZMET EDIYOR DEMEKTIR.

Gorunuste bu sosyal-siyasal-toplumsal izmler, emperyalizme karsi gibi gozukur, emperyalizm onlarla mucadele ediyormus gibi gozukur. Ama ozde bu mucadele ediyor gibi goruntu, aslinda insanoglunu bu sistem ve duzende tutmak icin bir oz teskil etmektedir.

Oyuzden neyi ve ne sekilde savunuyorsak ve de insana ve onun insanligina hizmet etmek istiyor ve kendimizde insanlasmak istiyorsak; tum bilimsel, felsefi ve izm temelli savundugumuz ideolojileri tekrar gozden gecirelim.

Tabi eger, iman asamamiz "sabitlesipte"; beyinlerimiz "orumcek tutmus", goz ve kalplerimiz "muhurlenmis", ve, savundugumuz ideolojimize teslim olmussak, bu mumkun degildir.

Bu kontrolu, her birey ne kadar cabuk ve hic bir sorgulanmaz tanimadan yaparsa; o kadar cabuk ve net; hem emperyalist zihniyetin, hem dini mentalitenin, insanlikdisi ozunu; hem tanrisal kullanimin , hemde bilimsel temelli yanasimin, insandisi ve insanozaleyhte ozunu kavrayabilir ve algilayabilirler. Tabi boyle bir kontrolu yapmak isterler ve inanclarindan arinmak isterlerse.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Insanozaleyhtecilik

evrensel-insan
14-04-2009, 23:22
Saygideger arkadasler;

Bu terim ilk defa yukaridaki mesajda kullanilmistir. Aciklamasi asagidadir.

Insanozaleyhtecilik; Bu terim genelde bilimsel ve evrimci katagorilerde kullanilir. Bu dallardaki herturlu ayrimciligi bilimsel veya evrimci kaliba oturtmak icindir. Irk, cins, gen, DNA, kan v.s. gibi tamamen insanoglunun fiziksel yapisina ait olan ve bu ait olanlarin kullanimiyla insanoglu arasinda; "dogal, tabi, kalitimsal, v.s. bir ayrim yaratmak. Bu hemen, hemen, tum sosyal, biyolojik, ve evrim teorisinde de yer alan bir ayrimdir."Guclunun, dayaniklinin, saglam olanin v.s. dogada ayakta kalacagi ve gucsuzun, dayaniksizin v.s. dogada yok oldugu ve olacagi gibi. Ki cok acidir. Darwin'in bu aciklamalari; hem nihilizmde genelden ozele-bireycilige- ve seyden, hice indirgenmis. 19., 20. Yuzyilin izmlerine damgasini vurmustur. Hepimiz; 1. ve2. Dunya Savaslarini, Hitler'i, Mussolini'yi, Stalin'i ve bilimum iktidar savasci ideolojileri hatirlayalim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Bireyin Evrensel Insanligi

evrensel-insan
17-04-2009, 01:24
Saygideger arkadaslar;

Mustakil var olan varligin, yani bireyin, 7'li bir ifade ozu vardir. Bunlar; Beyin, dusunce, kavram, algi, yansi, sezgi ve duyudur. Bir bireyin hem evrensel butununu, hemde insansal butununu, ortaya koyabilmesi ise; bu 7'li den, sadece birine , yani yansisina baglidir.

Bireyin, iste tek farkinda olmadigi yetisi bu yansisidir. Cunku birey, hicbir zaman kendi yansisinin algisina vakif olamamistir. Hep bireye, kendi disi yansimistir. Birey, ne zaman kendi yansisina vakif olur ve onu nedenler sorgularsa; iste o zaman hem evrensel, hemde insansal olmasinin yolu acilmis olur.

Bu ayni zamanda insanoglunun; insandisilik, insanlikdisilik, insanozaleyhtecilik koken ve temelinin de farkina varisinin ve nedenlemeye-sorgulamaya baslamasinin baslangicidir.

Iste, bir bireyin; kendini ve yansisini disaridan bakis acisiyla gorebilmesi ve notr algilayabilmesi, onun hem evrenselligi hemde insanligi algilayabilmesine esdegerdir.

Cunku, bir birey; kendi disindan aldigi yansiyi; yine kendi algisina gore ifade etmektedir.

ISTE BU IFADEYI BIREY, ASLINDA; KENDI YANSISINA DONDURMESI GEREKIR.

Bunu basardiginda; dogrulara ve inanca insandisilik ve insanlikdisiliga ihtiyaci kalmayacaktir. Cunku her dogrunun, kendisine ve insan olmaya, insanlik sunmaya karsi bir dogru oldugunun bilincine ve farkina vararak; butun dogrularini cikarsama ile yanlislayarak curutebilecektir.

Bu da, hem bireyi; hemde oniun insanoglu gorunumunu, oze insan olma ve insanlik sunmaya yonlendirecektir. Iste, burasi; sorunun ilk defa, cozume yoneldigi yer ve zamandir.KENDININ, KENDINE OZ VE KENDI OZ DEVRIMIDIR.

Iste evrensel-insanin dusunce tarzini ve felsefesini anlamak bu TERSLIGI, DALALETI, AYKIRILIGI VE FARKI ALGILAMAK VE YANSITMAKTIR.

Saygilarimla;
evrensel-insan


Curutulebilen Dogrular
evrensel-insan
17-04-2009, 02:07
Saygideger aydoe;

Insanoglu, tum tarihi boyunca dogrularini; hep, insandisilik, insanlikdisilik ve insanozaleyhtecilik temelinde dogrulamistir ve bu dogruladigida gerceklesmistir.. Oyuzden de; uzerinde yasadigi dunya ve icinde barindigi evreni kendi eliyle ve kendi icin yasanmaz hale getirmistir.

Sen bir kendine sor bakalim. Sence, sende olan insandisi, insanlikdisi ve insanozaleyhtecilik temel ve kokenli dusunceler nelerdir? Baskalarini degerlendirirken neler sana "yanlis" gelir. Sen baskalarina "bu yanlis" derken; hangi dogrular temelinde onu yanlislarsin? Sence herkesin dogrusunu farkli kilan nedenler nelerdir?, neden herkes, herkesi kendi dogrularina cekmek ister?
Bu dogrular, neye veya kime goredir?

Eger gercekler, kavramlarsa ve senin iradenden bagimsiz olarak mevcutsa, bu gercekleri gercek kilan; dogrular arasi farklar degilmidir? Eger, tum dogrulari yanlislarsan;ve gercegi ortaya koyan kavrami da; nedenleyip sorgularsan; o zaman insandisi, insanlikdisi ve insanozaleyhte kavramlarin da bilincine varirsan, bunlari lugattan siler ve bu kavramlardan arinirsan; yeni bir yasanacak gercegi ortaya koymus olmazmisin?

Bu konunun daha detayli algilanmasi icin; "dogrular ve yanlislama uzerine" yazisini okumani oneririm. Orda verilen ornekler ve e gorenin yonu gayet aciktir.
Inancdisi, dogrudisi, soyutdisi, ki buradaki "disi" nin anlami eklendigi kelimeyi gecersiz kilmaktir, bir yasam ve iliski.

Bu yasam ve iliskiyi her birey kendi oz degerleriyle saglamalidir. Bu oz degerler, ne kadar insanligi ve evrenselligi yansitirsa; o kadar bilinclenmis demektir.

Bu da bir birey icin; yepyeni bir ufuk, yepyeni bir acilim, yepyeni bir dusunce ve davranis tarzini getirir.

Hem seni insan olmaktan ve insanlik sunmaktan uzak tutan degerlerden ariniyorsun; hemde bu degerlerin gercekliliginin bilincinde farkin farkinda olarak, dusunup davraniyorsun. Yani; bir yandan gereksiz farklardan arinirken; diger yandan farklarin gercekliginin bilincinde oluyorsun. Biryandan kendini insanlastirir ve evrensellestirirken; diger yandan insanlasamayan ve evrensellesemeyenlere gercekci yanasip; saygili ve vicdanli davraniyorsun. Bir yandan kendi hak ve ozgurluklerini korur ve kollarken; diger yandan baskasinin hak ve ozgurluklerine gercekci temelde saygili ve vicdanli oluyorsun. Bir yandan kendi dogrularini yanlislar ve curuturken; diger yandan ayni dogrulari inanc olarak savunanlarin gercekliligini algiliyorsun.

Kisaca; kendini insanlastirir ve evrensellestirirken; baskalarinin insanlasamama ve evrensellesememe gerceginin bilincinde ve farkinda oluyorsun.

Butun bu yaptiklarini da; kendi insansal alginin sana yol gostermesiyle yapiyorsun. Hicbirseyi dogrulamadan ve gerceklerin farkinda olarak.

Bu konudaki en buyuk asama; gercek-dogru arasindaki iliski ve celiskinin ve biribirine zitliginin farkina varmak. Senin amacin dogrularin yanlislanmasi ve gerceklerin farkindaligi. Yani tum dogrulara karsi verilen gercekci savasim. Iste devrim bu.

Umarim, anlatabilmisimdir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Bireyin Evrensel Insanligi
evrensel-insan
18-04-2009, 22:03
Saygideger arkadaslar;

Bir onceki yazimda; yansiyi islemistim. Simdi de; herseye temel olan ikinci ogeyi; davranisi ve ifadeyi isleyecegim.

Herseyden once; ne ifade ne de davranis, icerik bakimindan tabii, dogal v.s. degildir. Yasam ve iliskide kazanilir.

Ustelik gunumuzun ifade ve davranisi ise; hic bir surette insan olmanin ve insanlik sunmanin onunu aydinlatan, yol gostericisi ve rehberi degildir. Aksine gunumuz ifade ve davranisi; insan olmayi ve insanlik sunmayi onleyen bir yonlendirici ve rehberdir.

Davranis, bir kavramdir. Kavrami veren, dusunce; kavrama verilen ise; ifade dir. Bu temelde bakildiginda; davranisin; dusunce, kavram ve ifade arasinda "kayboldugunu", ustelik davranisi veren ile davranisi alan arasinda; farkli dusunceler ve ifadeler icerdigini, butun bunlarin yaninda da; davranisi veren, ile, davranisi alanin ayni kisi olmadigindan dolayi da; ve iki farkli kisilerin kendi yetismislik degerleri temelinde, bir kisilik yansitmasi oldugunu dusunursek; hem davranisin; ifade eden tarafindan; hemde bu davranisin ifadesini alan tarafindan; bir ortak nokta bulmak, hemen hemen imkansizdir.

Oyuzden, birinin kendine "dogru, normal" gelen davranisi; digerine "yanlis, anormal" gelebilmektedir.

Davranis; etigin temel taslarindan biridir. Ama ne yazikki davranisa verilen karsitli degerler "iyi-kotu davranis; dogru-yanlis davranis; guzel-cirkin davranis; terbiyeli-terbiyesiz davranis; v.s." tamamen; insanlikdisi dusunce urununun eserleridir.

Genelde, din, tore, anane, gelenek, gorenek ve kultur temelli nesilden nesile aktarilan ve mumkun oldugu kadarda sabitligi, babadan ogula gecirilmeye calisan degerlerdir.

Bu degerler; kisileri oyle sarip sarmalamislardir ki; nerde, nezaman ve nasil davranilacagi; adeta, ongorulmustur. Buradaki en buyuk sorunda; bu ongorulurken, kisiler adeta birer robot olarak dusunulmustur. Yani, kisinin; davranisi icin kendi olusturacagi dusunce, ifade, algi ve yansi hic hesaba katilmamistir. Oyuzden; bir kisi; nasil davranilacagini, harfiyen uygulamak istese bile; davranisi isteyen ile, davranisi uygulayacak olanin; dusunce, algi, ifade ve yansisindan; biri veya birkaci ozdes olamayacagi icin, bu hemen hemen imkansizdir.

Sonucta; insanoglunu bir sabit cisim olarak ele alir ve buna da fiziksel yapi dersek; demekki insanoglunun hareketi; sabit kavram; gorunmeyen dusunce, gorunmeyen algi ve sadece yansiyan ifade ve fizik yapisinin bilfiil hareketidir.

Peki butun bu insanoglu yetisinin bas aktoru, yon ve yonlendiricisi ve motoru hangisidir? Tabi ki dusuncedir. Cunku, insanoglunun davranisida, algisida, yansisida, ifadeside; dusuncesine endekslidir. Ustelik bu da insanoglunun gorunmeyen yuzudur.

Iste, dusuncedeki insan olma ve insanlik sunma devrimi ve basarilmasi; davranisinda, ifadeninde, algininda, yansininda ve dolayisiyle kavraminda, devrimi demektir.

Insanoglunda; sahiplik dusuncesi olmasa, cikar dusuncesi olmasa, ayrimcilik ve ayristirma dusuncesi olmasa, bencil dusunce olmasa, v.s.; bu olmayan dusuncelerin, davranisi da, algisi da, yansisi da, ifadesi de olmaz.

Dolayisiyle; kurulacak duzen ve sistemde de; bu insanlik disi olgular yer almaz. Ozaman; inanca, soyuta, ideolojilere, gerek kalmaz. Siyasete, dine, tanriya,milliyete, ve her turlu insandisi ve insanlikdisi ogelere gerek kalmaz. Iste o zaman bilim ve felsefe de; insandisi ve insanozaleyhte olamaz.

HERSEYIN ILACI DUSUNCENIN DEVRIMIDIR. DUSUNCE DEVRIMINI YAPARSA; HERSEY ARKASINDAN GELIR. INSAN VE INSANLIK DAHIL.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Dusunce-Dusunme Devrimi

evrensel-insan
18-04-2009, 23:46
Saygideger arkadaslar;

Bugun insanoglunu ilgilendiren ve etkileyen ne varsa; hepsi insanoglunun urunudur. Evrim, bilim, felsefe, etik, mantik ve tum yasam ve iliski ideolojileri, tanri, din mentalitesiyle kurulan tum idare sistemleri, TUM KANUNLAR, KURALLAR, YASALAR, ILKELER , tarih, savaslar, toplumlarin olusumu ve degisimi v.s.

Insanoglu, butun bu ortaya attiklarinda yenilik arayacagi yerde; butun bu ortaya attiklarini saglayan dusunce de, yenilik ararsa; bir yerlere gelebilir.

Cunku; dusuncenin; dusunme, yaratma ve uretme seklini kokten degistirmedikce; hangi dalda bir yenilik sunarsaniz sunun; dusuncenin ve dusunmenin ctetolojik yapisindan dolayi; tum sunulan, insandisi, insanlikdisi ve insanozaleyhte olacaktir.

Insanoglunu; her yoneyle insan yapacak ve onu insan gibi yasatacak ve iliskilerinde yonetecek yonlendirecek olan, onun dusuncesidir.

DUSUNCENIN DISINDAKI, HERHANGIBIR DEVRIM, ACILIM, ILERICILIK, SUNUM, v.s. ne bu duzeni degistirecek, ne bu sistemi etkileyecek; ne de insanoglunu, insan yapabilecektir. Tek bir yol ve yontem DUSUNCENIN KOKTEN VE KOKSEL DEVRIMIDIR.

Bunun da, nasil ve nerden baslayacagi aciktir. Cunku tum insanoglu toplumsal olarak; tum konularda; bir kisinin teorisini, ideolojisini v.s. benimsemis; ve onu toplumsallastirmis, ve kisilerin farkli yol ve yontemlerindende; farkli ideolojiler dogmus; ve bunlar biribirini tamamlayacagi, biribirine destek olacagi yerde; herbiri digerinin karsiti olarak gelmis ve her toplumsallasan kisisel dusunce; dunya insanoglunu tarihsel olarak bugunku konuma getirmistir.

Buradan da; dusunce devrimini, her bireyin once kendinden baslatmasi ve bu baslattigi devrimi; ifadesi, kavrami, davranisi, algisi ve yansisiyla; baska bireylere gostermesi ve algilatmasi yoluyla yaymasi tek gercekci ve olasi yanasimdir.

Tabi ki; insani, insanligi ve bunun evrenselligini gozonunde bulundurarak.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Bilim ve Belirtim

evrensel-insan
21-04-2009, 04:07
Saygideger arkadaslar;

Insanoglu, hem kendini-tek ve tur ve de cins ayrimi olarak-belirtir, hemde kendi disindaki herseyi. Belirtim, farkina varmakla olur.

Bir bebegi ele alalim. Vucudunun organlarini fark ettigi zaman; bir cesit ses cikarir. Iste bu ses; o bebegin farkettigi organini kendisine belirtmesidir. Bu belirtim temelini saglamak icin de; dilin hem kural ve koken, hem de konusma ve yazma dili ortaya konmustur.

Bebek; neden fark ettigini belirtir. ONUNLA BIR ILETISIM, IRTIBAT KURABILMEK ICIN; Iste genel anlamda dilin temeli budur. Buradan rahatca soyleyebilirizki; FARK EDILMEYEN, BELIRTILEMEZ. Demekki belirtimden once bir fark edim gereklidir.

Iste insanoglu; belirtmeden once fark ettigini; varsayar ve belirtmesi de; bunun teorisidir. Pratikte bu belirtilenin; belli edilme asamasidir. Eger, bir varsayim, teori ve pratik asamasindan gecmisse; BELLI EDILMISTIR.

Buradaki birinci sorun; belli edimin dil temelinde olmasinin yaninda; zamanla insanoglu; bu belli etmeye cesitli ve farkli detay ve acilimlar getirerek; dallandirmistir. Iste bu dallar, ana olarak; dil, bilim ve felsefedir.

Felsefesi ile varsayar, bilimiyle belirtir ve diliyle de belli eder. Dolayisiyle; insanoglu neyi belli ederse etsin; bunun mutlaka bir DILI, BILIMI VE FELSEFESI VARDIR.

Burada tek sabit olan; dildir. Felsefedeki sorun; fark edilimdeki sorundur. Insanoglunun fark edebilmesi demek, dusuncesini, kavrama indirgemesi demektir. Yalniz burada; bu dusunce tek bir kaynaktan gelmez. Kaynak; hem vucutsal- 5 duyu- hemde sezgisel-inanc-dir.

ISTE ILK FARK EDILENI BELIRTMEDEKI AYRIM; BURDA BASLAR.Varsayim mi?, inanc mi? Bu da felsefeyi, her yonuyle iki ana dala ayirir. VARSAYIMSAL FELSEFE VE INANCSAL FELSEFE.

Konu teori-pratikte iyice karmasiklasir. Cunku; ideolojiler genelde; inanca; teoriler de; bilime dayanir. Ama; neyin ideoloji, neyin teori oldugunun farkina varmak mumkunmudur? Bu farki, kim nasil ve neye gore evrensel bir temelde ortaya koyabilir? Bunun ustune, birde; ayrimciligin herkonuda mikrosunun eklendigi algilanirsa; artik; bu kokenin hangi tek temelden geldigi bile farkindaliktan cikar.

Ayni bir kisiye soruldugun da, "sen nesin?" sorusuna; insandan baska hersey olarak cevap vermesi gibi.

INSANOGLU, AYRIMCI SURECINI DERINLESTIRDIKCE VE GENISLETTIKCE; ILK FARKINDALIKLAR, ORTADAN KAYBOLUR VE UNUTULUP GOZ ARDI EDILIR.

Boylece, farkindaliklar; butune ulasmak yerine, ayrim ve ayristirma temelinde ilerler. Herkes detaylar icinde kaybolur ve ideoloji ustune ideolojiler ve dallar ustune dallar yaratilmaya baslanir.

Iste buda; MIKROAYRIMCILIGIN; BILIMSEL VE FELSEFI IZAHIDIR.

Birincisi; bilinen veya bilinmiyen degil; farkinda olunupta, belirtilen ve farkinda olunamadigi icin, belirtilmeyen vardir.

Ikincisi; bu belirtimin, belireni; farkindalik temelinde degil; ayrim temelinde artirilir.

Ucuncusu; bu ayrim temeli gelistikce ve derinlestikce; ana farkindalik unutulur ve goz ardi edilir.

Dorduncusu; hem inancsal hemde varsayimsal belirtilenler; dusunce kaynakli oldugu icin; teori veya ideoloji bazinda; bilimsel mi?, inancsal mi? farkinin farkina varimi ve belirtimi zorlasir.

Besincisi; ustelik bu varsayim ve inanclar; epistemolojik oldugu icin; zamanla yanlislanarak, yerine yenileri eklenir. Ama bu ayrimcilik oyle bir hal alirki! neyin yerine yenisi eklendiginden ziyade; hem eskisi hemde eklenen yenisi, farkli birer teori veya ideolojiymis gibi belirtilir.

Altincisi; aslinda olan; ilk ayrimlarin, dallanip budaklanmasi; tarihsel gelisime gore icerik degistirmesi ve sanki yeniymis gibi belirtilmesidir.

Yedincisi; tarihi geriye dogru sayarsak; eskiden tek ayrim olarak belirtilen; ideoloji veya teori; bugun dallanip budaklanmis ve bir cok ayrisima ugrayarak; ilk farkindaligini kaybetmistir.

Sorunun kokten ve temelden farkina varmak ve belirtip; belirli hale getirmek icin, yapilmasi gereken; belirtimi saglayan farklarin kokenine inip; mumkun oldugu kadar ayrilmis ve ayristirilmis ideolojilerin ve teorilerin ilk kok farkina varabilmektir.

Bu ne kadar cok basarilirsa; evrensel sorunun koken ve temeline inmek ve ctetolojik yapinin farkinda olabilmek ve onu teori ve ideoloji olarak belirtebilmek ve dil, bilim ve felsefe farklarinda belli hale getirebilmek , kolaylasir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

 Iletim ve Iletisim

evrensel-insan
23-04-2009, 20:37
Saygideger arkadaslar;

Insanoglunun, yasam ve iliskisi demek; hem kendi, hem kendi turu ve cinsi, hem de kendi disindaki varliklarla; irtibata gecmesi demektir. Bu irtibatin, iki yonu vardir. ILETIM VE ILETISIM.

Insanoglunun iletisi; olmasi gereken yonuyle; kendi turu ve cinsi disindaki; farkina vardigi ve belirttigi olgular icindir. Insanoglu, kendi turu ve cinsi disindaki; bu olgularla, iletisim kurmasi mumkun degildir. Sadece kendi kapasitesi temelinde ve onlarla iletisim kurma adina, onlara iletim yapar. Bu iletim, kavramlastirma temelinde ve alginin ya duyusal, ya da duyumsal temelindedir.

Gerci, insanoglu; kendi dilini algilatabildigi bazi hayvanlarla; onlara istedigi herhangibir seyi yaptirabilme acisindan, tek tarafli bir iletisim kurabilir.

Ileti, ayni zamanda; dilin koken-etimoloji- ve kural-linquistiks-yapisinin da temelidir. Iletinin sadece insanoglu tarafli oldugunu algilamak icin, dilin kullanim ve yazilim yapisina bakmak yeterlidir. Tum dil EMIRSEL BIR YAPI UZERINE KURULMUSTUR. Dilbilgisinde; bir is, bir olus ve bir hareket bildiren kelimeye, fiil veya yuklem denir. Turkce dilini ornek alirsak; tum yuklemler, kelime kokune; mek-mak mastarlari eklenerek turetilir. Iste bu mek-mak mastarlari eklenmemis kelime turunun algisi, onun bir EMIR KOKU VE KOKENI OLDUGUDUR. Ornek; oku, yaz, gir, cik, git, gel, yuru, seyret, inan, bul, ol, v.s. Burada mek-mak mastarindan once eklenen me ve ma eki; bu fiilin olumsuzlugunu vermektedir.

Ama ister olumlu bir fiil, isterse olumsuz bir fiil turetilsin, turetimin kokeni BIR EMIRDIR VE SABITTIR. Degisim sadece, emir kokeninin olumlu ya da olumsuz anlam icerigindedir.

Bu, cesit bir ileti; aslinda; insanoglunun kendi turu ve cinsi disindaki bir varlikla irtibatta sorun yaratmaz, cunku; bu irtibat tek taraflidir ve CEVAP VEYA KARSILIK YONU VE ICERIGI YOKTUR.

Bu durum ayni; somuta yanasimdaki; duyusal algi gibidir. Ortada bir sorun yokmus gibi gozukur.

Sorun; ayni soyuta yanasimda yasandigi gibi; insanoglunun kendi turu ve cinsi arasindaki irtibatta yasanir. Cunku; insanoglu, kendi turu ve cinsi ile ileti degil; ILETISIM kurar. Bu su demektir. Irtibatin karsilikliligi, yani; insanoglu kendi arasinda; biribiriyle irtibat kurarken; tek tarafli degil; iki tarafli bir irtibat kurmak durumundadir.

Iste sorun da burda baslar.

Birincisi dilin yapi ve kokeninin emire dayanmasi ve iletisimden ziyade, tek tarafli ileti ile, ozdeslesmesi; iki insanoglunun biribirine yaptigi iletide sorun yasatir. Bu sorunun temeli; iki insandan, hangisinin hangisine gore emiri ilettigi ve bu emri yerine getirecegi sorunudur.

Ikincisi; ileti direk olarak; kisiye yonelik yapildigindan; algi sorunu ve yansi sorunu vardir.

Ucuncusu degismeyen emir kokeninin olumlu ve olumsuz degiskenligi ve bunun emirsel olarak tekligi; iki insanoglu arasinda; anlasmazliga yol acar. Burada, algilanan tek sey; iletiyi birbirine veripte iletisim kurmaya calisan, iki kisinin biribirine olan"emri yerine getirmiyor" suclamasidir.

Iste bu suclama; artik bir tartismaya ve sonucta ikna etme-olmaya, empozeye, baskiya, atisma ve satasmaya; hatta korkutmaya ve guc kullanmaya kadar uzanir. Ki buradaki guc kullanimi FIZIKSEL GUC KULLANIMIDIR.

Iletisimdeki bu sorun; iletinin iceriginden ve mentalitesinden kaynaklanir. Cunku ileten, birincisi hem iletiyi, ikincisi uzerine iletileni sahiplenme mentalitesindedir. "Bu masa" diyerek, masayi ve masa iletisini sahiplenmede sorun yoktur. Cunku ileti tek tarafldir ve masanin yanit verme durumu yoktur.

Ama; iletisimdeki "sen busun" "boyle yap" v.s. temelli sahiplenme; insanoglunun kendi tur ve cinsi arasinda mumkun degildir. Cunku; ortada yanit verecek vardir.

Eger, insanoglu; hem kendi, hem turu, hemde cinsi icin, bir seyler uretmek, bilgi, birikim, gozlem ve bilinc paylasimi uygulamak istiyorsa; ileti dilini, iletisim dilinin; ikililigine ve karsitliligina uyarlamak zorundadir.

Iste bu en basta, emir kokeninin yazi ve konusma dilinde ortadan kaldirilmasiyla ve dile sahip cikmak yerine; onu kullanima tasimakla, dil ile birlikte; uzerine ileti yapilan veya iletisim kurulana sahip cikmak yerine; ona kendini ortaya koyabilecek firsati tanimakla ve tum iletisimdeki amaci; karsilikli ve ikili bir yararlanma ve faydalanmaya tasimakla ve ne iletisimdeki kendi iletisine, ne de iletisimdeki, karsidan gelen iletiye bir sahiplik eklememekle mumkundur.

Oyuzden; insanoglunun ilk yapmasi gereken; ileti ile iletisimin farkina varabilmek ve kendi turu ve cinsi ile kendi kendine olan iliskide, mutlaka iletisimin iki yonlulugunu goz onune alarak irtibat kurabilmek, bilincini ve algisini gelistirmesi gerekir.

Iste insanoglunun, kisisel bazda bunu basarabilmesi; iletisimin ne kadar saglikli, iki tarafli, paylasimsal ve kullanimsal oldugunun ve iki tarafindan; biribirinin bilgi, birikim, gozlem, bilincinden; karsilikli yararlanmasini saglayabilmesiyle orantilidir.

Bilhassa; insanogluna yol ve yontem gosteren; bilim, felsefe ve dil v.s. gibi belirtimlerde; ileti yerine iletisim dili kullanmak cok onemlidir. Eger iletisim yerine, ileti dili kullanilirsa; hem iletiyi verenin, hemde iletiyi alanin; sadece kendi sahiplenmeleri temelinde olacagindan; paylasim ve kullanimin yerini; inancsal dogrularin "dogrulamasi-yanlislamasi" alir ki; bu da ancak bir tartisma ve tartisma sonundaki; bir cesit "ben hakliyim, dogruyum" un inancsal ve kisisel temelde kendini tatmin ile saglanmasidir.

Insanoglu; kendi arasinda, eger iletisim yerine; ileti aliskanligini surdururse;KARSILIKLI PAYLASIM VE KULLANIM MUMKUN DEGILDIR. BILGILENME, BILINCLENME, DUSUNCE URETME MUMKUN DEGILDIR. Tek mumkun olan; her kisinin inanclari temelinde; kendilerini, kendilerine dogrulamalari ve bu dogrulari, degismez ve sabit kilarak; onlari yerine gore; ideolojik bir inanc temelinde; dusunce ve davranista imana tasimalaridir.

Bu da insanogluna; birlik beraberlik, paylasim, kullanim, yarar ve ogrenim-ogretim-egitim yerine; tam da dogal dusuncenin, ctetolojik yapisinin istedigi; ayrim, bencillik, cikar otorite, guc kullanimi ve ayrimsal farklarin savasimini ve biribirini alt etme mucadelesini getirir.

Tabi bunu savunanlar ve savunmak isteyenler, bunun dogruluguna kendisini cesitli inanclarla inandiranlar icin; iletisim mumkun degildir. Onlar ancak; sahipligin ve bencilligin inanc ve dogrulugu temelinde ileti yaparlar ve iletileri de; emirsel olarak yerine gelmeyince de; iletisim bozuklugu yasarlar. Zaten bu kisilerin; bilgilenecegi veya paylasacagi bir sey yoktur. Onlarin amaci; sadece dogruladiklari ve sabitledikleri inanclarini iletmek ve hatta bu dusunceyi davranis temelinde imana tasimak ve bunu bir gorev bilmektir.

EGER, BIR DUSUNCE SAHIPLENILIRSE, BU INANC OLUR. DUSUNCENIN DUSUNCE OLARAK KALABILMESI ICIN; ONUN PAYLASIMA VE KULLANIMA ACIK OLMASI VE DUSUNCEYI ILETEN FIZIKSEL YAPI ILE OZDESLESTIRILMEMESI GEREKIR.

Mucadele; insandisiligi, insanlikdisiligi ve insanozaleyhteciligi ortaya koyan dogal dusunce ile; bunu her turlu evrensel-insansal; ortaya koyan, yanlislayan ve curuten dusunen dusunce arasindadir.

Bu iki dusunce cesidi, tamamen biribirine zittir. CUNKU, BIRI-DOGAL OLANI- SADECE ILETIR; DIGERI,- DUSUNEN VE DUSUNDURENI- ILETISIM KURAR.

Eger kendimize dusunce ve davranista insan olmayi ve insanlik sunmayi amac edinmissek; ileti ve iletisim arasindaki farki iyi algilamali ve hangisini nerde ve nasil kullanacagimizin bilincine varmaliyiz.

Aksi; bizi; insanoglunun insandisi ve insanlikdisi; yasam ve iliskisini surdurmeye ve yasatmaya goturur. Gunumuzde oldugu gibi. Buda; insanoglun, insanlastirmak yerine; onun insanlasmaya yonelisini geciktirmekten baska birsey degildir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Yasam ve Iliskinin ozu
evrensel-insan
28-04-2009, 21:06
Saygideger arkadaslar;

Soyut, bir somut urunudur. Evrende, belirtilmislik ve bilinen olarak sunulmus, tek soyut urun, insanogluna aittir. Insanoglu; yaraticiligi ve hayalgucu yetisiyle, once soyutlari ortaya atar.

Bu soyutlarin ozu iki turludur. Birincisi inanc, digeri ise, teoridir. Inanclar, dogrulanarak; teoriler, pratikte uygulanarak yasama gecirilir. Bu uygulamalar, gercekleri olusturur.

Dolayisiyle GERCEK; BIR INSANOGLU URUNUDUR.

Yasanmakta olan gercek ise; insandisi, insanlikdisi ve insanozaleyhte olan gercekliktir.

Dusunce ve davranista; insan olmak ve insanlik sunmak adina; insanoglunun gerceklestirdiklerinin, kokten ve kokensel olarak; yenilenmesi ve gerceklere ve gerceklestirmelere yepyeni bir yon ve yontem getirilmesi; insanin ve insanligin gelecegi icin, en buyuk gerekliliktir.

Bunun nasil olacagini, nerden baslayacagini, neye gore yonelip ne ile yontemlesecegini, gercek ile dogru arasindaki farki, inanc ile teori arasindaki farki; bildirimin felsefe, mantik, bilim ve etik dallarini, bu gercekligi ve gerceklestirmeyi saglayan dusunce koken veyapisini v.s. ben; bu kosede, cesitli yazi ve basliklarda islemistim.

O yuzden bu detaylara girmiyorum. Ama bu konularda, fikir belirtmek isteyen okurlar olursa; onlarin belirttigi fikre paralel olarak, bu yazilanlari detaylandirabilirim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

 
evrensel-insan
28-04-2009, 22:14

Daha once de dedigim gibi; ben bir serbest dusunurum. Oyuzden, inancdisi ve dogrudisiyim. Ben dusunceyi sahiplenmedigim ve sadece kullandigim icin; kimseyede "dogru budur" deme gibi bir dusunce iletmiyorum.

Ben sadece, olanlarin resmini veriyor ve kim bu resimde yerini nerede almak istiyor ve aliyorsa da; ona saygi duyuyorum. Benim amacim "dogrular yarisi" degil; bilgi paylasimi.

Kisilerle olan iliskilerim de; onlari yansittiklari dusuncelerinden tanimak ve kendilerini nasil tanitiyorlarsa; oyle kabul edip, algilamak.

Benim, bu duzen ve sistem ile savundugum hicbirsey yok. Herseyi, kendi verilerimle yanlisliyor ve cikarsama metodu ile curutuyorum. Bunu da; bireysel olarak yapiyorum.

Dusunce konusu; temel ve yogunlasilan konudur. Herseyin sistemleyicisi ve duzenleyicisi; vucudu kullanarak o uygular. Onemli olan, dusuncenin; neye gore ve neye yonelik yonlendirilecegidir. Ayrica butun bu soylenenler, benim icin gecerlidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
28-04-2009, 22:23

Algiladigim kadariyle; fiziksel gorunumlu insanoglu ile; dusunce ve davranis ozlu olmasi gereken insanin farkina varmak gerekiyor. Bu farka varamazsaniz; insan olmayi ve insanlik sunmayi, dogustan gelen bir olgu olarak algilar, insanoglu insan farkini ortaya koyamazsiniz.

Dogustan, fiziksel olarak insanoglu dogar belki ama; onun dusunce ve davranista insansal degerlere sahip olabilmesi bir yasam savasidir.

Gerci; insanoglu insan olma savasi yerine; insandisilik ve insanlikdisilik savasi vermektedir. Isteyenler, bu savasima devam edebilir. Bu sadece; bilgi, birikim, gozlem, bilinc ve olaylara yanasim konusudur. Benim yanasimim bu. Isteyen maddeden, isteyen tanridan yanasabilir. Isteyen, milli-dini ayrimi kendinde uygulayabilir. Ben sadece, insanoglunun dusunce ve davranista insan olmadiginin ve ozunun insan oldugunun ve bu insan ozu icin kendinle mucadele etmesi gerektiginin bilincinde ve farkindayim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

 
evrensel-insan
29-04-2009, 20:16

Herseyin ozunu zaten, kavramlamasiyla; insanoglunun kendisi belirliyor. Kendi ozunu belirleyemeyisinin altinda yatan ne den cok acik. Eger insanin ozu belirlense; o zaman, ne bir ayrimciligin, cikarin, bencilligin ve guce tapmanin, otoritenin ve iktidarin, kanun ve yasalarin ve de herturlu soyutun uygulanmasi son bulacak. Bu da zaten dusuncenin kokenini ve temelini saptayan ve bu dusunceye alternatif getirmeyen, icinde bulundugumuz duzeni ve sistemi oldugu gibi koruyarak; insana ve insanliga, onun yasam ve iliskilerine yonelmek yerine; insanoglunu tanri ve maddeye yonelten zihniyet, ki bu zihniyet dinidir ve emperyalisttir, islevini surduremez. Zaten o yuzden de; sanki insanoglunun gunumuzdeki yasam ve iliskisi dogalmis gibi gostermeyi bilimin temelinede tasimaya calisiyorlar. Bunu da DNA, GEN, KAN, DERI HATTA KAFATASI v.s. gibi organlardaki ayrimcilik temelinde yapmaya calisiyorlar.

Soru cok basit. Insan oz olarak nasil bir varliktir?, eger bu sorunun cevabini insanoglunun kendisi verecek ve bu cevap evrensel-insansal bir ortaklik saglayacaksa, sorun yok. Birincisi; insanin ozu insandisi degildir, yani tanri ve madde. Ikincisi, insanin ozu; ayrimci, cikarci, bencil v.s. degildir; aksine, birlestirici, butunleyici ve beraber kilicidir. ISte bu iki ana oz; bugun hicbir bilim ve felsefede ortaya konamamistir. Nedeni aciktir. Olan duzen ve sistemin yurumesi, iktidar ve dogruluk savaslari, ust-alt iliskisi ve celiskisi, yoneten yonetilen ayrimi, kanun yapan ustune kanun yapilan ayrimi.

Eger bunlari zaten dogal karsiliyor ve oz olarak algiliyorsan; o zaman tek soru; bizler, ne ve kim icin neyin mucadelesini veriyoruz? Tum bu ayrimlar neden var? ve kimin cikarina?

Sana bu konuda, ne dendigini algilaman icin, yine bu kosede ve ilk sayfada yazdigim "insan hak ve hukuku" baslikli siiri okumani oneririm.

Eger insanlar arasinda oz olarak ayrimcilik gerekliyse; o zaman; kim neye gore bu ayrimi saptayacak? hak, ozgurluk en azindan kime gore, kimin adina ve kim saptayacak. Sence insan ozu nasil olmali? Ayrimci, cikarci, bencil, tanrisal ve maddesel mi? Eger oyleyse; birakalim herkes biribirini oldursun ve guclu olan kazansin oylemi?

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
29-04-2009, 23:53

Iste insanoglu ile, insan farki da o. Insan vasfi gosterenler ve gosteremeyenler. Eger oz de insanlik varsa, bu vasif mutlaka gosterilir. Bunun gosterilememesinin sebebi, bu vasifin bilince cikmamis olusudur. Iste ben de; yazilarimda bu bilinci isliyorum.

Yani bu fark; insanoglunun "kaderi veya dogasi" degil; kendi kendini icine soktugu dusunce ve davranis yapisidir. Butun mesele; bu dusunce ve davranisi; insani vasif tasima yonunde bilinclendirmek ve saglamaktir. Bu da ilk once birey olmadan gecer.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Inanc ve Kullanim-Yanasim Cesitleri
evrensel-insan
02-05-2009, 18:52
Saygideger arkadaslar;

Inanc kavramina veya herhangibir kavrama; bilinen yanasim-kullanim dusunce ve davranis sekli; Sahip olmaktir. Inanca sahiplik iki turludur. Birincisi olumlu sahiplik;inanmak veya inancin inanmasina sahib olmak, ve sahip cikmak BENIMSEMEK. Ikincisi;inanmamak, yani inancin inanmamasina, sahip olmak ve sahip cikmak, BENIMSEMEK.

Bu ikisi de, inancsal yanasim-kullanim ve inanc kavramina sahipliktir, ve biribirinin zittidir. INANCI, INANCSAL BENIMSEME ZITLIGIDIR. Ki buradaki inancin inancsal benimsenme zitligi; sadece dini veya tanrisal temelde degil; tum bilimsel olmayan ve epistemolojik olmayan; teoriler ve ideolojiler icin de gecerlidir.

Bunun disindaki bakis acisi ise; yukaridakine disaridan bakan ve yukaridaki yanasim ve kullanimlari notr algilayan, inancsal olmayan ve inancsallik icermeyen bakis acisidir. Yani inanci sadece kavram olarak ve izah etme adina kullanan ama yukaridaki gibi sahiplenmenin aksine;

SAHIPLENMEYEN BENIMSEMEYEN ve INANCSAL OLMAYAN YANASIM-KULLANIMDIR.

Yani sadece tanrisal veya dini degil; her turlu inanc sahiplenmesini, inancsal olmayi, dusunup-davranmayi, yasam ve iliskisinde; TERK EDEN, ONDAN FERAGAT EDEN, ONUNLA ALAKASINI KESEN, ONDAN VAZ GECEN, ONU YADSIYAN, ONA AIT OLMADIGINI SOYLEYEN, ONA YER VERMEYEN v.s. anlamini tasir.

Kullanma veya kavrama yanasimin amaci sadece; onu sahiplenmenin sorun oldugunu gostermek ve bu sahiplenme ve sahiplik veya BENIMSEME-BENIMSETME mucadelesi vermenin, yasam ve iliskiye hic bir fayda saglamayacagi gibi; zarar getirecegini ortaya koymak.

Bilimsel ve epistemolojik olmayan, bir dusunce uretmemek ve bilimsel ve epistemolojik gercegin disina cikmamak VE BILIMIN GELISIMINI EPISTEMOLOJIK TEMELDE UYGULAMAK, KULLANMAK.

Ama ayni zamanda da; ilk paragraftaki sahiplenmenin o kulvarda kalanlar icin, kacinilmaz oldugunun farkina varmak ve kisilerin dogruladiklari temelde inandiklari soyut ve somut degerlere, kisiye yonelik olarak saygi gostermek.

Ayni zamanda yukardaki kulvarin, her turlu sorununu da; dusunce ve davranis temelinde yanlislamak, curutmek ve gecersiz kilmak. Yani INANCDISI VE DOGRUDISI YANASIM VE KULLANIM DUSUNCESINI DAVRANIS OLARAK SUNMAK.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Erkeksel Disilik
evrensel-insan
03-05-2009, 17:20
Saygideger arkadaslar;

Uzun zamandir, sizlere X karakteristigi ve onun Y gorunumu hakkinda, bir mesaj yazmadim. Basliktan da; anlasilacagi gibi; insanoglunun dogal dusuncesinin, hic te dusunce siniri icine sokulamayacagi bir baslikla, sizlere; bu basligin ne anlam ifade ettigini ve bu basligin dogal dusuncenin evrensel temeldeki; ctetolojik koken ve yapisinin tam sinirlarini ve sorunsal cikmazini ortaya koymak istiyorum.

Once elimizde olan dogal dusunce kavramlarini siralayalim. Iste basligimizin icerdigi kavramlar bunlardir.

Bu ne anlama gelir. Dogal dusuncenin koken ve yapisinda; erkek ve disinin sadece goruntusel (fiziksel) olarak var oldugu, ama dusunce de yer almadigi;DISISELLIGIN ISE; HIC BULUNMADIGI, "YOK" SAYILDIGI VEYA GOZARDI EDILDIGI ortaya cikar.

Erkeksel disilik ne demektir? Dusunce kokeni olarak erkeksel disilik. Dusuncenin erkeksel, yani X karakterini, ozunu; karsitlik ve ikilem ve goruntusel ve sey olarakta; Y sekillenisi, olusumunun uclemini, yani em-pozitif, tek ve nokta nin noktasal goruntusunu dusunce de, davranisa sunmaktir.

Iste bu temelde; dusuncenin ozunde; ne erkek, ne de disi vardir; onun yerine erkeksel karakterli disiligi simgeleyen insanOGLU mevcuttur. Bu insanoglunun ozu bir ikilem; insan ve erkek; insan ve disi; ve de karsitliktir;erkek ve disi. Buradaki bir ikilemde; erkekte gorulur; kendi ve baba; disi de de; anne ve kadin.

Ikilem ile karsitlik farkinin daha iyi algilanmasi icin, ikilemin ayni fiziksel yapidan kaynaklandigini; karsitligin ise; iki farkli fiziksel yapidan kaynaklandigini belirtebiliriz.

Buradan once, Y uclem goruntusunun nasil olustugunu veya sekillendigini ortaya koyalim. Em pozitif; karsitliklari veren Y nin alt ucudur. Yani, pozitif ve negatifin, cikis noktasi ve de kaynagi em-pozitiftir. Ornek; Hak (em-pozitif) hakli veya hakki (pozitif), haksiz veya hakki degil (negatif)

Buradaki em kokeninin, pozitifi, syn,sym yada davranistaki pro; em kokeninin negatifi, anti ya da davranistaki contra.

Simdi de ikilemin, nasil teke indirgendigine bakalim. Bu A dir, veya bunda A vardir. Ilkinde, isaret ile (bu) kesinlik (dir); ikincide de; yine isaret ile (bunda) kesinlik (dir) ortak olarak A yi ortaya koyar. Iste A ikilemin teke indirgenmis sekillenisi ve olusumudur. Buradaki A yerine "hak" kelimesini koyabilirsiniz.

Iste; tek ve em- pozitif olarak kesistirilen A da; noktadir. DILIN KULAK VE NOKTALAMA KOKEN VE TEMELI; BU KARAKTER VE GORUNUSU OLUSTURMUS VE SEKILLENDIRMISTIR. Dolayisi ile kontrol yaparsak; A noktasi, A ve Karsi A olarak; karsitligi. A var ve A olmak olarak ikilemi verir.

Iste bu izahi verebilen ve dogal dusuncenin bunyesinde olmayan ve dogal dusunceyi ortaya koyabilen dusunduren dusunce, yani DISISEL OZ VE KARAKTERDIR.

Bu karakterin ortaya konmasinda; ne bir erkeksel karakter, ne de bir bu karaktere sahip olan disilik olusum veya sekillenisi yoktur. Hem erkek ve disi gorunum farkinin farkindadir, hem disinin kadin-anne ikileminin, hem de erkegin baba versiyonunun farkindadir.

ERKEKSELLIK VE DISILIK SOZ KONUSU DEGILDIR. ERKEK-DISI AYRIMI SOZ KONUSU DEGILDIR. ANNE-KADIN AYRIMI SOZ KONUSU DEGILDIR. ERKEGIN BABA VERSIYONU SOZ KONUSU DEGILDIR.

Tek bir sey vardir soz konusu olan, INSAN ve ONUN FARKLI VERSIYONLARININ ESITLIGI, BIRLIGI, BUTUNLUK VE BERABERLIGI UZERINE YURUTULECEK DUSUNCE VE DAVRANIS.

Iste bu tip bir dusunduren dusunce uretimi, INSANIN DISISEL URETIMIDIR.

Not: Bu yazi tamamen bir dalalet, aykirilik ve terslik iceren bir dusunce urunudur. Mumkunse; ayni icerikte degerlendirilebilip, algilanmasi istenendir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Dusunduren dusunce nasil olmalidir?

evrensel-insan
07-05-2009, 03:25
Saygideger arkadaslar;

Dusunduren dusuncenin en buyuk ozelligi ve kokeni,dogal olmayan bir dusunce olmasidir. Dusunduren dusuncenin ozu. DOGAL OLMAYAN OLMAKTIR. Yani, kisaca, insanogluna olan olarak, ne verildiyse, bunun olmayanini bulup ortaya koyabilmek, dusunduren dusuncedir.

Dusunduren dusuncenin olmayan, yonunu ortaya koyabilmek ise; dogal dusuncenin olan yonunu, qua yanasimiyla; yani disaridan bakis acisi ve notr alginin, uygulanmasiyla mumkundur. Kisaca, dusunen dusunce; olani ortaya koyarken, olanin icinde yer almaz.

Nedir bu olmayanlar, siraliyalim. Ikilem olmayan, uclem olmayan, karsitlikli olmayan, tek olmayan, pozitif olmayan, negatif olmayan, erkeksel, erksel, ayrimci, cikarci, yaristiran, otoriter, guce tapan, dogrusal, inancsal, tanrisal, dini mentaliter, emperyalist, irkci, milliyetci, bolucu, savastirici, sahipli, bencil maddesel, tarafli, ikna edici, ikna olucu, mudaheleci, zorlayici, karisici, baskici, atiskan, sataskan, siyasal, etiksel, v.s. Kisacasi; insanoglunu; biribirinden her turlu koparan ve her turlu biribirine dusuren, insandisi, insanlikdisi ve insanozaleyhte, tum ayrimciligi, iktidari savunan ideolojik icerikli, vs.

Butun bu olmamasi gerekenler; dogal dusunce urunudur. Dogal dusunceyi, tamamlanmis bir resim olarak gorebilmekte; gercekleri gorebilmekten; yorumsuz, dogrusuz, osuz, busuz ortaya koyabilmekten gecer.

Dusunduren dusunce; dogal dusuncenin sorununu tum resmini vererek, ortaya koyar. Amac, zaten; dogal dusuncenin her turlu dogrularini; yanlislamak, ve cikarsama metodu ile curutmek ve gecersiz kilmaktir. DOGAL DUSUNCENIN, KENDI KENDISINI ELIMINE ETMESINI SAGLAMAKTIR.

Iste bu yuzden dusunduren dusuncenin; dogal dusuncenin koken ve temel verilerine gore; algilanmasi, anlasilmasi, kavranmasi v.s. zordur.

Cunku, dusunduren dusunce; dogal dusunceye, tamamen, aykiri, ters, dalalet ve uyusmaz bir iceriktedir. Tamamen, yeni bir perspektif ve dusunce uretim seklidir. En buyuk ozu de, DISISEL OLMASIDIR. Noktalamaz, bitirmez, sabitlemez, kesinlemez, kanitlamaz, durmadan dogurur, uretir, gelisir, yenilenir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Aciklama
evrensel-insan
09-05-2009, 05:35
Saygideger arkadaslar;

Bu yazimda, bir aciklama yapmak istiyorum.

Benim yazi yazmamin, bir kac sebebi vardir. Bunlari soyle siralayabilirim.

Birincisi; ya bir bilgi sunmak icin yazarim
Ikincisi; ya bir bilgi alis-verisi icin yazarim
Ucuncusu; ya konuda birsey ogrenmek icin yazarim
Dorduncusu; site yazar ve uyelerinin; belirttigim konudaki dusuncelerini ogrenmek icin yazarim.
Besincisi;, cok nadir de olsa, belirtilen dusunceyi, evrensel-insan ile ozdeslestirmek isteyenlere, yani kisisel yanasanlara, cevap vermek icin yazarim.

Kisacasi, hic bir yazim; tartismak icin degildir.

Cunku tartisma; dusuncelere yonelik degil; dusunceyi ileten kisiye yoneliktir.
Tartismada bilgi alis-verisi, bilgi sunmak, bir konuda bir sey ogrenmek, dusunce ogrenmek yerine; yazilana karsi cikmak ideolojilerin inancsal dogrulari temelinde, kendi dogrularini karsindakine kabul ettirmek cabasi, karsidakinin dusuncesine mudahele etmek, hatta baski yapma girisimi, satasma, atisma, "igneli dil" kullanma, ve konuyu, dusunce bazindan uzaklastirip; kisisel degerler bazina indirgeme, mantik yerine, duygu, anlayis ve hosgoru yerine, kendini kabul ettirme, algilama yerine, dogrulama-yanlislama, dusunceye yonelme yerine, kisinin kisilik degerlerine yonelme, kendi dogrularini nedenleyip-sorgulama yerine, onlara inat ve sabitlilikle sarilma, onlari inat ve sabitlilikle savunma, karsidakinin dusuncesini algilama yerine, onu kendi dogrularina iknaya calisma v.s.

Oyuzden, herhangibir mesajimda; yapmak istemedigim tek sey; tartismaya girmektir.

Sorun ise; iletisimin, tek yonlulugu degil; cift yonlulugudur. Yani sizin tartismaya girmemek istemeniz, yetmez. Bu istek, ancak; karsi tarafta tartismaya girmezse saglanir.

Ama, maalesef; genelde yapilan, tartisma acmaktir ve cogu kiside; her nedense, bundan haz duyar, zevk alir. Bu da zaten tartismanin ozunun mantikli yanasim degil; duygusal bir yanasim oldugunu ortaya koyar.

Peki bir kisi, neden tartismaya girer? Bunun tek bir nedeni vardir. Yazi hangi dil ve uslupla yazilirsa yazilsin; okuyucu, her nedense; onu "sanki kendisine, kisiligine ve hatta kisisel degerlerine yonelik" olarak algilar. Bu algi icin; yazida; kisinin lakabini kullanmaniza gerek yoktur. Okuyan; yazinin kendi dogrularina uyup uymadigini anlamak maksadiyla okudugu icin; eger, yazi kendi dogrulariyla uyusmuyorsa; o zaman; o yazinin kendi dogrularina karsi bir icerik tasidigina karar verir ve bu karari kendi ustune alinir.

Genelde; tartismada ki, bir nokta da; karsidakini "susturmak" amaci guder. Genelde; kisiler, herhangibir konuda yazilan bir yazinin; bilgi icerigine, yanit verebilecek, bilgi haznesine sahip degillerse; veya o an o yazi icerigine verilecek bir yanit bulamamislarsa; konuyu tartismaya tasirlar.

TARTISMANIN TEMELINDE; BILGI NOKSANLIGI, USTUNE ALINMA, DOGRULARIN ZARAR GORECEGI DUSUNCESI,INANILAN IDEOLOJILERIN SARSILACAGI DUSUNCESI, "YENILGI" DUSUNCESI, "ALTTA KALMA" DUSUNCESI, BENCIL KORUNMA, v.s. gibi; kisinin, kisiligini olusturan nedenler yatar.

Insanoglu iletisiminin amaci; karsilikli anlayis, hosgoru, biribirine mesaj iletimi, bilgi alisverisi, bilinc paylasimi, biribirinin dusunce ve davranislarini daha detayli ve icerikli tanima, gerekirse; bir konudaki ortak bakis acisini bulup ortaya cikarma, ortak karar alabilme, ortak, yanasim, dusunce ve davranis uretimi v.s. olmalidir.

Yine de, yazilarinda; tartismak isteyenler tartisabilirler. Ama en azindan; bu tartismanin, dozunu, kararini, kacirmadan. Yani; biribirlerinin, hak ve ozgurluk alanlarina girmeden ve tartismayi, mumkun oldugu kadar dusunce bazinda tutarak; kisiye ve ve kisinin, kisisel ve kisilik degerlerine tasimadan.

Bunu basarmayi, goze alacak olanlar icin; bu o kadar zor olmasa gerek.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Insan ve Rakibi

evrensel-insan
12-05-2009, 22:53
Saygideger arkadaslar;

Insanoglunun yeryuzune adim atisindan beri; onu dusunce ve davranista, insanlastiramayan ve ona arzuladigi insan yasam ve iliskisini yasatmayan, en buyuk rakibi;ortaya attigi dusuncesidir.

Bu dusuncenin, cesitli kereler degindigim; kokeni, temeli, icerigi, isleyisi, yansisi, algisi, kavramlamasi, insanogluna tek bir sey getirmistir. O da sorun.

Insanoglu, evrimsel ve dogal gelisen ve hicbir zaman; nedenlenip-sorgulanmayan bu dusunce-dusunme sekillenisi ve yapilanisi temelinde; sistemler kurmus, duzenler gelistirmis; belki teknigi kendi icin ilerletmis ama; insanlasma yolunda, tek bir adim bile atamamistir.

Dolayisiyla; kendi cinsi ve turu icin, getirilen bu duzen ve sistem; yine kendisi icin, bir savasim, cekisme, atisma, satasma, katliam, cezalandirma, intikam, ustunluk saglama, gonullu-zorunlu kabullendirme, teslimiyet,v.s. alanina donusmus ve bir cesit "gemisini kurtaran kaptan" zihniyeti hakim olmustur.

Aslinda insanoglu icin dunyasinin ve yasam ve de iliskilerinin bir cehennem ozuyle goruntusunun altinda yatan ve bunu bir cesit inancsal ve ideolojik dogrularla, kendine kanitlayip, bu dunyayi "yalan" kilan zihniyet ile; yine kendi inancsal ideolojilerinin dogrulariyla, icinde bulundugu duzen ve sistemi; zoraki, baski, zorbalik ve savasla degistirip; kendi baskisal sistemini ve duzenini kurmak isteyen zihniyet; ayni noktada birlesmektedir. INSANLIKDISILIK.

Peki bu iki inancsal ve ideolojik dogrularin kokeni ve gelismesi de bir noktada birlesirmi? Evet. INSANDISILIK.

Ozaman insanlasma yolundaki ilk gorev; birey olma bilinciyle, bu beynimizde ve yasam ve iliskilerimizde yer eden; dogal dusunceyi yenmek. Bunun da, tek yontemi ve yolu, bu dusuncenin, hic bir bireyi insan olmak ve insanlik sunmak yolunda yurutmeyecegi; aksine o yola bile ugratmayacaginin bilinmesidir.

INSAN OLMAK VE INSANLIK SUNMAK ISTEYEN HER BIREYIN RAKIBI; KENDI BEYNINDEKI YERLESMIS DOGAL DUSUNCE VE ISLEYISINDEN BASKA BIRSEY DEGILDIR.

Bu dusuncenin kirintisi bile, bir bireyin insan olma yolundaki onunde duran engelidir.

Oyuzden, bir dusunceyi dusunurken veya davranirken; onun insandisi ve insanlikdisi bir icerige sahip olup olmadigini iyi kontrol edelim.

Yoksa, insanoglunun; kendi kendisini icine soktugu esareti ve kabusu; devamli yasam ve iliskisinin bir parcasi olarak surer gider.

INSAN OLMAK ISTEYENIN RAKIBI; ONUN INSANOGLU FIZIKLI DOGAL DUSUNCE VE DAVRANISIDIR. RAKIP;INSANIN KENDI BUNYESINDEDIR ve BU RAKIBI, INSANOGLU KENDI, KENDI ICIN ve KENDI ALEYHINE YASATMAKTADIR.

Iste birey olma mucadele ve bilincide; her bir kisinin; kendi rakibini, kendisi icin kendi beyninde yenmesidir. DOGAL DUSUNCESINI YENEMIYEN BIREY OLAMAZ. Olursa bireyci akilci olur, onlarinda bugun dunyayi ne hale getirdikleri ortadadir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Rakip ve Bireysel Eliminesi

evrensel-insan
13-05-2009, 01:14
Saygideger arkadaslar;

Rakip: Insanoglunun evrensel, dogal ve evrimci dusuncesi.
Elimine edecek; Bireyin, bireysel olarak, evrensel, insansal, devrimci DUSUNDURUNCESI.

Fark ettiyseniz, her iki cesitte de; "evrensel" ortak. Bunun tek nedeni, evrensellerin, kavramsal gercekliginin ve gerceklesmisliginin, bir bireyin bireysel iradesinden bagimsiz olmasidir.

Evrenselligin, dogal dusunceye kazandirdigi, inancsallik, dogrusallik, ideolojililik, teoricilik, kisinin kisiselligini belirleyici unsurlari olusturmaktadir. Bu unsurlar, her nekadar, insandisi, insanlikdisi ve insanozaleyhte olsada; kisinin kisiselligini belirleyen soyut ve somut degerler halini almistir.

Iste burada, onemli olan farkin farkina vararak ve kisilerin, kisisel degerleri olan bu soyut ve somutlarin; herhangibir bireyin iradesinin disinda var oldugunun bilincinde olarak; saygi ile karsilamak ve disaridan bakis acisi ve notr algiyla degerlendirmek; dusunduren dusuncenin insansal temelini teskil eder.

Ama, evrensel kavram gercekliginin ve gerceklesmisliginin; dogrusal, inancsal, ideolojik ve teorik degerlerini de; tum resmiyle sorununu ortaya koymak ve curutmek ise; bu isin dusunduren kisimidir.

Iste bu dusunduren kisimla mucadele, tam da; bireyin kendi kendisiyle olan mucadelesidir. Baskasi adina saygi ile karsilanan bu degerlerin farkindaligi; ayni zamanda bireyin bireysel olarak kendisini insan yapmayan bu degerlerin farkindaligi anlamina gelir.

Iste, bir bireyin; bireysel mucadelesi; hem dusuncedeki mucadele, yani kendisini dogal, evrimci dusunce ve onun bilimum dogrusal, inancsal, ideolojik ve teorik tum verilerinden arindirma; davranis olarakta, ayni mucadeleyi, SORUNSAL olarak ortaya koyma ve curutmedir.

Bunu bireyin kendi dusuncesinde basari orani, onun; insansallasma duzeyiyle paralellik tasiyacak; ayni zamanda; bunun farkindaligi ve kisilerin kisiliklerini belirleyen bu degerlere kisiye saygi duyarak dokunulmamasi ve farkindaligi da, bireyin insanliginin bir gostergesi olacaktir.

Sonucta, bir bireyin; her iki yonlude verecegi mucadele, kisisel, kisilige yonelik degil; dusunsel, dusunceye yonelik olmasi olacaktir.

Cunku rakip ve elimine edilecek olan; insanoglunun kendisi veya ona ait olan kisiligi degil; hem bireyi, insansal-evrensel yapmayan dusunce ve ayni zamanda insanoglunu insan yapmayan dusunce ve davranistir.

Kendinde bu dusunceyi ve onu olusturan, dogrusallik, inancsallik, ideolojik ve teorik insandisi koken ve insanlikdisi temelleri, insanozleyhte yok ve elimine ederken; davranista bu dusunceyi sorunsal temelde tum resmi ile ortaya koyacak ve onun dogrusalligini, inancsalligini, ideolojisini ve teorilerini kisinin kisisel olarak gerceklestirdigi soyut ve somut degerlerine dokunmadan curuteceksin.

Bu curutmenin temeli de; ne kendine, ne de baskasina zarar vermeme ilkesinin getirdigi vicdan olacak. Vicdan senin bireysel ozgurlugunun; saygi da; senin bireysel hakkinin sinirini olusturacak. Hakkini kendinle; ozgurlugunu baskasiyla sinirlayacaksin.

Senin hakkin; bu dusuncenin, sergilenmesi, yanlislanmasi, curumesi ve eliminesi olacak. Hem dusunce, hem de davranista.

Senin ozgurlugunde; bunu yaparken; hem kendine hemde baskasina fiziksel veya dusunsel zarar vermeme ile sinirlanacak.

Bu zarar; bilincsiz olarak, senin ve baskasinin saglikli ve dusundurusel icerigine hem sekte vurur, hemde engel olur. Sonucta bu mucadele; simdiye kadar, bir insanoglunun vermedigi ve verecegi en zor ve mesekkatli bir mucadeledir.

Iste bu mucadele ve verme bilinci de; bireyi devrimci, dusunduren, evrensel ve insansal yapar.

Cunku; su anda sahip olunulan dogal evrimci dusunce ve getirdikleri; hic bir zaman dogal ve evrimci bir yol ve yontemle, yani kendi kendine, curumeyecek ve elimine olmayacaktir.

O yuzden, bireyin, bireysel olarak gosterecegi bu caba; evrimci degil; devrimci, dogal degil; dusunduruseldir.

Maalesef, bu mucadele; birey olene kadar da bireysel olarak; surecektir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Dusundurunce
evrensel-insan
13-05-2009, 01:40

Dogal ve evrimci dusunceden farkini koyabilmek icin, o kavrami kullandim. Anlami; Dogal, evrimci dusunce ve onun ctetolojik koken ve yapisinin tum ogelerini ortaya icinde yer almadan koyabilme ve onun sorunsal farkindaligi temelinde; onu curutup, elimine edebilecek; evrensel, insansal devrimci icerikli soyut ve somutlastirabilecek olan yeti. Cunku, varliginin amaci; dusundurucu olmasi.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Yer (kap/butun), Yer Tutan Sey (parca/icerik) ve Zaman

evrensel-insan
14-05-2009, 16:57
Saygideger arkadaslar;

Baslikta belirtilen uclemi iyi algilamak gerekir. Birincisi, yer olmadan; ne yer tutanin olmasi, ne de zamanin olmasi mumkun degildir. Burada yeri iyi algilamak icin, bir kac ornek verebiliriz. Evren, bosluk, delik , uzay, gokyuzu, dunya, doga v.s. Ikincisi; yer tutan seyin olabilmesi de; ancak yer varsa mumkundur.

Zaman konusuna gelince; zaman, herseyden once, yerde yer tutan parcanin, yani insanoglunun bir urunudur. Demekki zaman, insanoglu ile birlikte kavramlasmis ve soyut bir icerige sahiptir.

Buradan ise; bir celiski ortaya cikmaktadir. Insanoglu, herseyini zaman soyutuna gore kavramlar ve belirtir. Bu da su demektir. Zaman, kavrami olmadan; ne yerin, ne de yer tutanin; belirlenmesi veya belirtilmesi mumkun degildir.

Burdan da, su sonuca variriz. Eger, yer tutan olarak; insanoglu olmasaydi ve zamani soyut olarak yaratmasaydi, hicbir seyin ne belirtilebilmesi ne de kavramlastirilabilmesi mumkun olmayacakti.

Iste, insanoglunun en buyuk sorunu ve cikmazi; zamandan bagimsiz olan, hem yerin; hem de yer tutan parcanin, belirtilmesi, kavramlastirilmasi veifade edilebilmesi icin; insanoglunun yarattigi zamanin gerekliligidir.

Bunu sayiya dokersek; 1) yer, 2) yer tutan parca 3) zaman

Ki burada zamani yaratan yer tutan parca, insanoglu olduguna gore; siralamamiz; daha dogrusu insanoglunun siralamasi, 1) zaman 2) yer ve 3) yer tutan olarak belirir.

Bu celiskiyi daha iyi algilayabilmek icin; baska bir uclu kullanabiliriz. Beyin olmazsa, dusunce; dusunce olmazsa kavram olmaz. Burada, beyini, yer yerine; dusunceyi, yer tutan yerine, kavrami da, zaman yerine koyarsak; ayni paradoxla karsilasiriz. Paradoxumuz; 1) beyin 2) dusunce 3) kavram iken; kavram; herseyi belirler ve belirtir olma vasfiyla, yani kavram olmasa; ne beyini ne de dusunceyi belirtememe vasfiyla, siralamamiz 1) kavram 2) beyin 3) de dusunce olur.

Iste insanoglunun bu zamana endeksli celiskisi; bir seyin ilkini, basini-sonunu v.s. belirlemede, her zaman bir paradoxal sonuc sunar.

Bunu en son insanli-insansiz degerlendirdigimizde, su sonucla karsilasiriz. Insandan once ne vardi? Yer. Peki zaman? o da insanla birlikte ve insanin getirdigi soyut. O zaman siralamamiz; 1) yer 2) insanoglu 3) zaman

Ama sonucta; yeri zamanlayan, yani kavramlayan insanoglu olduguna gore; siralamamiz, 1) zaman 2) yer 3) insan olur.

Iste, maddezamansal ve yersel olarak; insanoglundan once olsa bile; insanoglu, onu zamansal kavramla -ONCE- dile getirdiginden, insanoglu sonrasi ifade olarak ortaya cikmistir. Iste buradaki paradox, oncesi ve sonrasi karsitliginin, bir birine zamansal zitligi; ne oncesi?, ne sonrasi? sorulari da; zamansal ikilemidir. Uclemimiz ise; yer, zaman ve insan-yer tutan parca- olur.

Eger, bu paradox algilanirsa; evrenin insan yaratimi zamanla ancak, ortaya konabilecegi; fakat, aslinda evrenin; hem zaman, hem de insanoglundan, bagimsiz olan varligi ortaya cikar. Cunku, sorumuz; zaten zamansal ve insansal dir.

EVREN NE ZAMAN OLUSTU? ISTE BU SORU, EVRENE GORE; MANTIK DISIDIR. CUNKU EVREN, VAR OLMAK ICIN; HEM ZAMANA HEMDE INSANA BAGIMLI DEGILDIR.

Bu paradoxu algilayabilmek; insanin mi one cikacagini, yoksa insan disinin mi-tanri ve madde- one cikacagini da aciklar.

ILK NEDIR? ILK ZAMANSAL BIR KAVRAMDIR, O ZAMAN ILK INSANOGLUNUN INSANDISI-TANRI, MADDE- BIR URUNUDUR.

ISTE SORUNDA; BURADADIR, BU KULVARDADIR.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Aciklama

evrensel-insan
18-05-2009, 04:52
Saygideger arkadaslar;

Bu kosede yazilan yazilara, eger herhangibir arkadasimiz; katkida bulunmak, fikir belirtmek, bilgi tazelemek, bilgi alis-verisinde bulunmak ve hatta, daha detayli ve icerikli algilamak icin; soru sormak veya yazinin herhangibir bolumunun daha detayli belirtilmesini istemek v.s. temelli yanasmak isterlerse; sadece son yazi icin bunu dusunmesinler.

Bu kosenin ozelligi, yazilarin biribirine bagliligindan ziyade; her yazilan yazinin; degisik ve farkli konular temelinde; ana olarak; dogal dusuncenin evrensel temel ve kokeninin, bilimsel ve epistemolojik olarak; tum ciplakligiyla ve qua yanasimi temelinde; tum sorunuyla birlikte, insanoglunun, herturlu yasam ve iliskisini iceren her konuda ortaya koymaktir.

Eger sorun herhangibir konu temelinde ve icinde yer almadan algilanirsa; o zaman; sorunun, dogal dusunce disindaki alternatifinin ortaya konmasi gundeme gelir.

Bu temelde; bu kosedeki herhangibir sayfada herhangi bir tarihte yazilmis olan ve herhangi bir konuyu iceren, herhangibir yaziya; yazar olarak, bir ileti iletilebilir.

Yalniz, herhangibir yanlis algiya meydan vememek icin; iletisini yapacak olan yazar; hangi yaziya ileti yaptigini acikca belirtirse; o yazinin degerlendirilmesi, daha kolay olur.

Tum yazar ve bu koseyi okuyan arkadaslar; bu kosenin degerlendirilmesini bu temelde algilarlarsa; hem yazilan herhangibir yazinin, daha detayli aciklamasi saglanmis olur; hem de, o yazi ve konusu, daha detayli islenmis olur.

Evrensel-insan olarak; yazilan bir yaziya ek yapilmamasinin nedeni; o yaziya bir ileti gelmemesidir.

Cunku yazilan bir yazinin, neresinin daha cok ve detayli bir sekilde islenmesini, ancak; o yaziya gelen iletiler ortaya koyar.

Bu temelde; bu kosedeki, herhangibir yazi; ileti yapmak isteyen yazarlara aciktir. Hangi yazinin hangi konu ve tarihte yazilmis olmasi, yazarlarin ileti yapmak istemesini engellememelidir.

Tabi sonucta; herhangibir yazarin, bu koseyi ziyaretinden sonraki, ileti yapma istegi; onun ileti yapmak istedigi yaziya, duyacagi onem-etki-ilgi temelinde olacaktir.

Yani, yazar; ya yaziyi onemseyecek, ya yaziya ilgi duyacak, ya da yazidan etkilenecektir.

Bunun disinda; herhangibir yazarin, bu kosedeki yazilara olan yanasimi, sadece ileti almayan bir yazilmis yazi olarak kalacaktir.

Bu mesaj; bu kosedeki yazilarin icerigini aciklamak ve bu kosenin; kose yazarinin disinda da katki gormesini saglamak icin yazilmistir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Kavram Kargasasi

evrensel-insan
21-05-2009, 01:36
Saygideger arkadaslar;

Politikacisindan tutunda,aydinina, ilericisine, devrimcisine, bilim adamina hatta halkina varincaya kadar; Turkiye de; tartisamamanin bir sorunuda, kavram kargasasi. Hele hele, kavram soyutu ifade ediyorsa; tartismanin hic bir ortak yonunu bulmak mumkun degil.

En basit kavramlar bile, her ideolojinin inancsal dogrulari temelinde algilaniyor ve her ideolojinin inancsal dogru farkindan da; tartisilacak kavramlar; ortak bir anlam ifade edemiyor.

Tartismalarda; ulke ile, topragi; ulkenin uzerinde yasayani, ulke uzerinde yasayanin milli-dini kokensel yapisi v.s. hepsi biribirine karisiyor.

Kaldiki, demokrasi, hak ve ozgurlukler, v.s. de; her ideolojinin inancsal dogrusu temelinde degerlendiriliyor.

Eger, tartismaya konu olan kavramda; ortak bir algi yoksa; o kavramin ifadesinde; ifade eden taraflarin, biribirini anlamasi mumkun olmuyor.

Boyle bir yazisma, temelinde de; birakin bilgi alisverisini, her yazar, sadece kendi dogrusunu yaziyor ve onda israr ediyor. Dolayisi ile; herkes kendi yaziyor, kendine yaziyor.

Isin en ilginc tarafi; kimse, bahsettigi kavrami; algiladigi bir bicimde aciklama geregi duymadan, direk; inancsal temelinde, ifadeye yoneliyor.

Bu, durum; anlatacagim bir olayi cagristirdi. Bir gun TV'de "SSCB'n de demokrasi varmi?" tartismasi vardi. Herkes ve her farkli gorus bir saat kadar fikir belirttikten sonra; sunucu bir sey fark ederek soyle dedi" Gordugum kadariyla, bu tartismalar bir yere varmayacak. Cunkuherkesin demokrasi kavramindan algiladigi farkli. O yuzden, ben; sizlere, once 'demokrasi nedir?' sorusuna her gorusun cevap vermesini istiyorum" dedi. Sonucta da; her gorus, demokrasiden ne algiladigini kavram olarak ortaya koyamadan, acik oturum sona erdi.

"Turkiye'de su varmi?", diye sormadan once; "su" dan her cevap verecek olanin ne algiladigini, bilmek lazim ki; ayni "su" dan, bahsedilip, bahsedilmedigi; ortaya ciksin.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Yasam ve Iliskinin, Dokuzlusu

evrensel-insan
22-05-2009, 01:24
Saygideger arkadaslar;

Bir birey olarak; dogumunda insiyatif kullanilmayan ve olumu de, kendi olarak yasanmayan; yasam ve iliskinin; hayati bir dokuzludur.

Once bu dokuzluyu siralayalim.

Fark edim, ulasim, yanasim, kullanim, paylasim, degisim, donusum, baskalasim ve olusum.

Iste yasam ve iliskinin, hayati; bu dokuzludan ibarettir. Onemli olan; bir birey ve birey bilinci almis insanin en kucuk birimi olarak; bu dokuzlunun, hic bir ogesini; kendi kontrol ve yonlendirmenizden baska; baska bir kontrol altina ve baska bir yonlendirmeye, terk etmeyecek kadar, bilincli olmaktir.

Burada dikkat edilmesi gereken kavramlar; sahiplik, aitlik, ayrimcilik, bencillik, otorite ve cikardir. Eger bunlar; oge olarak uygulanirsa; sizi, kendi kararlarinizi kendiniz verseniz, kendinizi kendiniz kontrol edip; yonlendirseniz bile; bireysel degil, bireyci yapar.

Once, seyi, ki bu sey insan olma ve insanlik sunma ile ilgili hersey olabilir. Yani, dusunce, davranis, kavram, ifade, algi v.s. fark edeceksiniz. Sonra, ona ulasacaksiniz. Sonra yanasacaksiniz. Sonra kullanip, paylasacaksiniz. Ki bunlari yaparken, siz; ya da siz fark etmeden, baskalari; onu, degistirecek, donusturecek, baskalastiracak ve sonunda; her halukarde, hem siz, hem de baskalari onu olusturacak. Sonra, bu olusmus yeni seyi; tekrar fark edeceksiniz ve ...

Iste tum yasam ve iliski boyu; bir bireyin hayati, bu suregelen surekli sureliligi, kovalama ve mumkunse; her olusumunu, yasayabilmek olacak.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta ise; olusum halindeki seyi, fark ederken; eger, ona ulasim; sizi bir birey olarak, bireyci kilacaksa, insandisi, insanlikdisi ve insanozaleyhte kilacaksa; o olusumu, farkeder etmez, ondan kurtulusa yoneleceksiniz. Bu farkindalik; iki turludur. Ya kendi dusunceve davranis bunyesindeki bu kurtulma geregini duyacaginiz seyi fark edersiniz, tabiki kurtulumu size zarar vermiyorsa; ya da sizin disinizda, size ulasmakta olan bu kurtulma geregini duyacaginiz seye; ulasmayarak ve yanasmayarak, bertaraf edersiniz. Tabi size olan zararinin farkina varirsaniz.

Iste bu olusumun; kendi dusunce ve davranisinizdaki fark edimi ve kendi dusunce ve davranisiniz disindaki fark edimi; bu dokuzlunun temelini teskil eder. Cunku ya fark edip; ulasacaksiniz; ya da fark edip; uzaklasacaksiniz. Bu secim sizin. Yalniz, insanolmaya ve insanlik sunmaya gore; yapinizda olan; insan ozunuze, bu fark edime karsi nasil tavir almaniz gerektigini sorarsaniz; o size cevap verecektir.

Sizin, bir birey olarak; tum cabaniz, size verilen her turlu degeri kendi oz iradenizle ve insan olmak ve de insanlik sunmaya gore, nedenleyip-sorgulamak ve paralelinde bu fark edimin farkina varmak. Gerisi zaten, ya ulasim; ya da uzaklasim-uzaklastirim, olacaktir.

Iste yasam ve iliskilerin hayati ve bu hayatin; sizin bireysel kontrolunuzde olmasinin altinda yatan mentalite, budur.

Butun bunlari yaparken de; gercekleri fark etmek ve gercekci olmak adina; fark edemeyenleri de, onlarin kisisel degerleri olarak, saygi ile karsilarsiniz.

Cunku, fark edim, konusu; bireyin kendi bireysel insiyatifindedir. Bir birey fark edemezse, baska bir bireyin ona farkettirmesi mumkun degildir. Bunun ugrasisi ise; empoze ve baski olurki; bu da insanlikdisidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Evrim Algisi

evrensel-insan
22-05-2009, 02:11
Saygideger arkadaslar;

Yukarida yazilana paralel olarak; benim, evrim hakkindaki bireysel gorusum, yasamin hayatinin bunyesindedir. Yani; degisim-donusum-baskalasim-olusum.

Bunu bir insanoglunun dunyaya gelisine orneklersek; Degisime hazir vaziyette olan olgular, bir erkekte donusur, bu donusum, erkek-disi cinsel iliskisinde; diside baskalasir ve dogan bir disi-erkek uretimi olarak ta, olusur. Bu olusum; yasam ve iliskileri icinde, geliserek, buyuyerek; degisir, olumu (olmek) ile donusur ve olumunden olusan olgularla baskalasir.

Tabi butun bu bulusmalarin "tesaduf veya kader" oldugunu soylemek, abes ve mantiksizdir. Tum bu ogelerin, biribiriyle olan iliskisi ve iciceligi ve evreleri; tamamen, sartlarin ve sartlarin olusturdugu olanaklarin temelindedir.

Oyuzden de; nasil bir olusum olursa olsun; tum olusumlar, kendi sartlari ve olusturdugu olanaklar temelinde degisir-donusur-baskalasir.

Bu yukarida verdigimiz ornek; her turlu olusuma, kendi olusum bunyesinde de, uygulanabilir.

Iste, evrimsel; suregelen surecin, surekliligi; benim algima gore budur. Bu benim "bu dogrudur" dedigim anlamina gelmez.

Bu evrensel-insan'in, bireysel algisidir. Simdiki, dusuncenin getirdigi mentalite ve dusunme uretimi temelinde, evrime su anki yanasimi ve bakis acisi budur. Bu bakis acisinin degisime ugrayip ugramayacagi ise; epistemolojik takibin ve degisimsel bir bilgilenmenin, bir urunu olabilir ancak.

Cunku, Disisel dusunce ve dusunme uretiminde; dogal dusunce deki gibi; nokta, kesinlik, ispat v.s. yoktur. Onun yerine, virgul, uretkenlik,yenilik, ilerleme, nedenleme-sorgulama, irdeleme, yanlislama, curutme, arinma v.s , ve yukaridaki yazida bahsi gecen dokuzlu mevcuttur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Kavram Uzerine

evrensel-insan
24-05-2009, 17:34
Saygideger arkadaslar;

Daha onceleri kavramin ne oldugunu, detayli bir bicimde anlatmistim. Bu yazida da; kavramin cok karisiklik ve kargasa yaratan; cesitlerine deginecegim.

Kavrami hatirlarsak; beynin fonksiyonu olan; dusunceden ciktigini ve algi temelinde; yansisini bes duyuyla algiladigini; somut, sezgi ile algiladigini soyut olarak kavramlastigini soylemistik. Kavramlarin; evrensel oldugundan ve nesnel, oznel, ozel, genel, ozsel ve gorunussel olarak siniflandirildigindan bahsetmistik.

Bugun ise; GERCEK KAVRAM VE DOGRUSAL KAVRAM arasindaki bagi ve iliski/celiskiyi inceleyecegiz.

Eger kavram; somutu, nesneli bes duyu ile algiliyor ve ozdeslestiriyorsa; bu kavramlar, gercek kavramlardir. Gercek kavramlar; epistemolojik olarak bilimselligi ortaya koyar. Yani hem iradeden bagimsizdir, hem de her insanoglunun algilayabilecegi duzeyde ortaya konmustur.

Eger kavram; soyutu sezgi ile algiliyor ve ozdeslestiriyorsa; bu kavramlar, dogrusal kavramlardir. Dogrusal kavramlar, inancsal teorileri ve ideolojileri ortaya koyar. Bunlarda, hem iradeden bagimsiz, hemde her turlu insan yasam ve iliskisini sekillendiren, sistemleyen, duzenleyen degerler olarak ortaya konmustur.

Kisinin, dogup-buyudugu ve yasam ve iliski surdugu her deger; dogrusal kavram degeridir. O yuzden, dogrusal kavramlar; sadece dogrulayani ilgilendiren kavramlardir.

Bunun iki yonu vardir. Kisilik degerlerini olusturan, bu soyut degerler ve bu soyut degerleri ortaya atan somut kisilik degerleri; kisinin; hak ve ozgurluk alanina girdiginden saygiyla karsilanmalidir.

Buradaki tek fark; bu kisinin kisisel degerleri haline gelmis, soyut degerlerin; ayni zamanda bir dusunce urunu oldugu ve bu dusunce urununun belirli bir teori veya ideolojiden kaynaklandiginin bilinciyle; bu dogrular, yine dusunsel olarak yanlislanabilir, curutulebilir ve isteyen kisi kendinde; bu degerleri ihtiyac temelinde degerlendirebilir, hatta bu degerlerden arinabilir.

Iste; bireyin, bireysel olarak; baska bireyin bireysel degerleriyle ugrasmak yerine; hem kendi bireysel degerlerini, hemde herhangibir baska bireyin bireysel degerlerini veren, dusuncenin inancsal dogrularinin temeli ideoloji ve teorilerle ugrasmasi-ideoloji ve teoriyi ortaya atan sahislarla degil-, yapilmasi gereken mucadeledir. Neye gore; tabi ki bireyin,hem kendi bireysel dusunce ve davranisini insanlastirmasi; hem kendi hem de baskasi icin insan olma ve insanlik sunma yolunda ilerlemesi ve devrimsel adimlar atmasina gore.

Saygilarimla;
evrensel-insan

 
evrensel-insan
24-05-2009, 18:14

Zaten sorun da orda. Yani dogrusal kavramlarin ifadesinde; cunku, tum soyut kavramlar, sadece o kavrami; kendi ideolojik inancsal algisinin temelinde algilayanlar icin dogrudur.

Cunku, dogrusal kavramlar; sezgi ve duyumdur. Yani; bes duyuya yansitamazsiniz. Ustelik tek taraflidir. Yani, sizin sezdiginiz soyut kavrami; karsi taraf sezemeyebilir. Ama, eger kendi sezginiz acisindan olaya bakarsaniz, ki gercekci olani da budur; iste o zaman; kendi sezginizi, kendiniz, kendinize dogru olarak yansitirsaniz; o zaman ureteceginiz dusunce ve davranis, ona gore tutarli olur.

Ayrica, ben bu tip; hissi durumlarda; korku, tedirginlik, sevgi, endise v.s.; duygusal degil; mantiksal olunmasindan yanayim. Cunku duygusallik, sizi daha cok, kavramin icine cekebilir ve caresiz birakabilir.

Ama eger, mantikli olursaniz; en azindan icinde bulundugunuz haleti ruhiyeyi, kendinize zarar vermeden ve sakince degerlendirme sansina sahip olabilirsiniz.

Saygilarimla;
evrensel-insan

 
evrensel-insan
24-05-2009, 19:38
Iste sorunda burda. Cunku dogrular, her ideolojik veya teorik inancsalligin dogrusalligi temelindedir. Bu da dogrusalligin yarattigi dogrular arasi savasim ve mucadeledir. Iste o nedenden, dogrular; goreceli ve degisken; sadece dogrulayana endekslidir ve maalesef, evrensel tum insanoglunu baglayan dogrular yoktur ve olamaz.

Bir ornek verelim. Demokrasi kavraminin ifadesi; Fasiste, anarsiste, teoriste, cumhuriyetciye, solcuya, sagciya, milliyetciye, sosyaliste, komuniste v.s. , yani kisaca; herturlu inancsal ideolojik veya teorik dogrusalin dogrulayanina gore degisir. Evrensel bir demokrasi anlayisi da, yoktur ve olamaz.

Oyuzden DEMOKRASI DOGRUSALLIK TEMELINDE; DOGRULANAMAZ. Sadece; inancsal ideolojik temelde ve ayrimcilik, cikar, iktidar, guc, otorite vs. temelinde dogrulanir. Bu ornek yeterli mi?

Saygilarimla;
evrensel-insan

Dogumdan, Bireye; Bireyden, Insana

evrensel-insan
27-05-2009, 03:32
Saygideger arkadaslar;

Bu yazida, sizlere "yasam yolculugunu" aciklamaya calisacagim.

Dogum ve doganin iradesinden bagimsiz kendisine verilenler; deri rengi, cinsiyet, ad, soyad, aile, sulale, cevre, ulke, milli koken, dini koken, yap-yapma egitim ve ogretimi, milli kokensel ve dini kokensel degerler, toplumsal degerler, cografi degerler, ailevi degerler, cevresel degerler, genel ve programli, egitim, ogretim, zorunlu arkadas ve okul cevresi, akraba iliskileri,ekonomik degerler, sosyal ve siyasal degerler, etiksel degerler, okunup ogrenilen degerler, tarihi, bilimsel, felsefi degerler, herturlu soyut degerler, v.s.

Kisi buyudukce; bu degerleri, ozumseme, karsi cikma, kabul etme, tartisma, dusunme ve davranisa tasima, degerlerin, kendine gore ifadesi, kullanma, iletme, sahiplenme, bu degerlerin "en dogrusunu, iyisini, guzelini, olmasi gerekenini v.s." savunma, baskalarini bu savunulan degerlere, ikna etmeye cabalama, herkesi; kendi degerlerini savunmaya yonelik tartisma ve TUM VERILEN DEGERLERLE, DEGERSEL, INANCSAL, DOGRUSAL IDEOLOJIK VE TEORIK MUCADELE.

Ne yazikki; bizim gibi, birey olma ve bireysellik egitimi vermeden yoksun toplumlar icin, hayat yolculugu burada bitiyor.

Olmasi gereken, birey yolculugu ise; tum bu dogumdan itabaren verilen degerleri, kendi oz irade ve algi temelinde kendin icin; yeniden duzenleme, gereksizlerinden arinma, gerekli gorulenleri; kendi oz iradenle algilama v.s. KISACA; KENDI KENDINI, dogumdan itibaren verilen degerler yerine KENDI OZ DEGERLERINLE OLUSTURMA. Bireysel kisilik olusturumu.

Son asama ise; gerek dogumdan itabaren verilen olsun, gerekse senin kendi oz degerlerin olsun; butun bu degerlerin, birer; ayrimcilik, bencillik, cikar, mucadele, TANRISAL, DOGRUSAL, INANCSAL, degerler oldugunun bilincine varma ve sanki, yeniden doguma doner gibi; insanlasmak ve insanlik sunmak adina; tarihi tamamen geri cevirerek; tum bu elde edilen degerlerden bir bir arinma ve hemen hemen her degerde, serbest dusunur olabilme.

Bu arada; bireysel sayginin, hak ve ozgurluklerin bilincine varabilme; gercek ve dogru farkinin bilincine varabilme ve, tum ctetolojik ve evrenssel koken ve temele ait dusunce ve davranisin vasfina ererek; bu dusunce yapisinin, insandisi, insanlikdisi ve insanozaleyhte iceriginin bilincine vararak; bireysel temelde; tum bu insanozunun disindaki degerlerden arinma mucadelesi. Yani, birey bilinci almis yapiyi; bireysel olarak insanlastirmaya yonelme.

En azindan, belki olum (olmek) gelmeden; hic olmazsa; bazi degerlerde insan olmanin ozde ne oldugu, tadilmis olur.

Iste, yasam yolculugu; dogumdan, bireye; ve bireyden, insana dogru uzanan, yalniz, yorucu, zevkli, inisli cikisli, ama devamli ilerleyen bir yolculuktur. Once veri ile baslar, sonra algi ve kendinleme ile devam eder, sonra tum verilerin curutulmesi ve yanlislanmasi algisi ile, verilerden, arinma, ihtiyac duymama, ile; tamamen farkli kulvarda giden bir yolculuktur.

Cok ilginctir, biryerde; tum yasam yolculugu, bir bebegin dogumda dile gelip"ben insanim, bana bu verileri bosuna vermeyin cunku bu veriler beni insan olmaktan alikoyuyor, uzaklastiriyor, bana ayrimciligi, bencilligi, cikari, ve herturlu insan olmayan degerlerle bir yasam surmemi benden istiyor, o yuzden; hic zahmet etmeyin. Birakin, beni kendi halime; ben bir birey olarak; bireysel temelde; tum insan olan ve insanlik sunan evrensel degerlerle yasam ve iliski sureyim" Iste, dunyanin neresinde olursa olsun, bir dogan bebek bunu diyebilse; tum yasam yolculugu cok degisik olur. Tum dogan bebekler, bunu diyebilse; dunya da degisik olur. En azindan, bir bebek yasam yolculugunu GERIYE DOGRU DEGIL; ILERIYE DOGRU yapar. Halbuki, dogan bebege; dogdugu andan itibaren insan diyorlar. Iste bu ilk ve dile gelmeyen veri. Tum yasam yolculugu da; bu veriyi almak icin geciyor. En azindan, birey bilinci alabilmis olan icin, bu olanak doguyor. Bence ilk alinmasi gereken bilinc te; BELKI INSAN OLARAK DOGUYORUZ AMA INSAN OLMAK ICIN YASIYORUZ.

En azindan; bize verilen bu ilk, gorunussel ve ayrimsiz verinin anlamini kendimize vermek icin, onun ozunu ozde algilamak icin; yasam yolculugu yapalim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Ahlakin "Bilimi"

evrensel-insan
28-05-2009, 18:30

Ahlaki kararlarin bilimi; etiktir. Evrensel anlamda ortak bir etik olmamasinin en bas nedeni; etigin ve etiksel algilarin; herseyden once; soyut, ozel, oznel ve gorunussel oldugudur. Etigin tek varlik nedeni; Toplumsal bir yasam ve iliski surmek zorunda olan insanoglunun; sirf dogal dusuncenin ctetolojik koken ve temelinden dolayi; ayrimci, cikarci, bencil, bolunmus v.s. olmasinin getirdigi; ve ana olarak; verenler ve uzerine verilenler temelli bir sistem ve duzen varliginin geregidir. Insanoglu; kendi bunyesinde; kendini ayirarak ve bolerek; biribiri ustunde hakimiyet ve ustunluk kurabilmek icin; hakki, hukuku, yasa ve kurallari, yasak ve serbestleri, gunah ve sevaplari, ve her turlu sistemlesen sosyal-siyasal-toplumsal sistem sekillerini-demokrasi, oligarsi, monarsi, krallik, cumhuriyet v.s.- kuragelmistir. Etiksel kurallar, dusunce ve davranislarda ayni dogal dusuncenin bir urunudur.

Ustelik tum bu soyutlar; hem tarihi gelismislik, hem cografiyerlesmislik, hem kulturel farklilik v.s. temelinde; tum insanogluna farkli farkli degerler getirmistir. Tum degerler, bir mukayese urunudur. Dogru-yanlis, iyi-kotu, guzel-cirkin, uzun-kisa, bos-dolu v.s. ve acikca gorulmektedir ki; bu mukayeseler; birbiri ile karsitlik gosterir. Bu da evrensel dogal dusuncenin getirdigi ctetolojik elde edilmis degerlerin esaslarindan biridir. Digeri ise ikilemdir. Yani; ne iyi-kotu? dusunce, ifade, davranis v.s. Bu da sey olarak; uclem seklinde yansir. Davranis iyi dir. Dir eki burada kesinligi belirtir. Davranis ile iyi ikileminin kesinlesmesidir. Ben bu konudaki, aciklayici yazilarimi yine bu kosede yazdim.
Iste bu ana nedenlerden; evrensel bir ahlak anlayisi, ifadesi mumkun degildir.


Peki nereden edineceğiz o ahlaki kararlar için gerekli eğitimi ?

Bunun cevabi da; bir ...egore de yatar. Neye gore biz bu soyutlari degerlendirecegiz. Bu konuda da benim bu kosede aciklayici bir yazim var. Kisaca; olmasi gereken insan dusunce ve davranisina gore. Yani oyle degerler bulacaksin ki; ozde insanlik sunan dusunce ve davranis acisindan; dunyada yasam suren tum insanoglu toplumuna hitap edecek ve insanoglunun dusunce ve davranisina zarar vermeyecek, ki ben buna insansal vicdan diyorum. Yani; dusunce ve davranisinla; ne kendine ne de baskasina evrensel-insansal temelde dusunce ve fiziki zarar vermeyeceksin. Bu kararlar; insansal-evrensel olmak isteyen bir bireyin; tamamen insanoz algisinda mevcuttur.

"Daha iyi bir dünya,saf ve temiz ameller,övgüye layık ve uygun davranışlar ile başarılabilir."

Birilerine yardım edebilmeyi istemek "Saf" bir duygudur.
Birilerine yardim edebilmeyi istemek; insanlik duygusudur. Bunun en guzel ornegi; bir annenin bebeginin karnini doyurmasi ve onu koruyup kollamasidir. Buradaki amac yine, hem insansal vicdan; hem de, bireysel hak ve ozgurluklerin getirdigi saygi olmalidir. Bu konuyu da ben yazilarimda isledim.

Karşılığında bir şey beklemek ise "Temiz" bir duygu veya amel sayılabilir mi ?

Iste en onemli konulardan biri. Karsiliginda birsey beklemek; tam da dogal dusuncenin cikarsal temelinin bir urunudur. Bir anne, evladina sut verirken ondan bir karsilik bekler mi?

Doktorluk ve Atom fizikçiliği "Övgüye layık" birer meslektirler.
Organ nakline bulaşmak,
İnsanlığı yok edecek biyolojik silahlarla uğraşmak,
Atom bombasının yapımında çalışmak
"Uygun" davranış mıdır ?

Bilim ve bilime hizmet etmek; her insanoglunun gorevi olmalidir. Ama sonucta, dogal dusunce var oldukca, birileri bir yerde bu insanoglu yararina olacak buluslari; sirf kendi cikarlari icin; insanoglunun zararina dondurebilirler. Bunun onlenmesinin tek yolu; dogal dusunce ve onun sorunsal koken ve temelinin bilincine varabilmek ve ondan arinarak; alternatif ve yepyeni bir dusunduren dusuncenin temelini atabilmektir. Bu konuda da benim aciklayici yazilarim var.

Bu formülü yaşamın tüm alanlarında değerlendirmek mümkün müdür ?

Benim ortaya attigim ve tamamen; dunyada patenti bana ait olan bu formulu; hem dogal dusuncenin tum resmini; ustelik icinde yer almadan, disaridan bakis acisi ve notr algi ile ortaya koyabilmek, hemde bu dogal dusunceden, kokten ve temelden arinabilmek;icin, aklina gelen her alanda kullanmak mumkundur. Yeterki o alanin dogal dusunce ve davranis yapisini ortaya koyan tum sorunsal resmine, icinde yer almadan ulasabil.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Yasam ve Iliskiye Hayat Veren Ogeler

evrensel-insan
29-05-2009, 15:49
Saygideger arkadaslar;

Insanoglunun yasam ve iliskisine hayat veren ogeler vardir. Bu ogeleri soyle siralayabiliriz. Beyin, dusunce, kavram. Bu uc ana oge; biribirine zincirleme baglidir. Fakat konu davranis olunca; ilk kavram gelir. Yani ne kavramin kendisi, ne beyin, ne de dusunce; kavram olmadan ortaya konamaz. Beyin ise; kavrama bagli olmakla birlikte; dusunceye bagli degildir. Yani, kendi basina hatta kavram yerine; bir isaretle bile ortaya konabilir. Dusunce ise; ortadadir ve arabulucudur. Hem beynin fonksiyonudur, hemde kavramin yaraticisi.

Bu uc ogeyi niteleyen sifatlar ise; oznel-nesnel;ozel-genel;ozsel-gorunussel ve somut-soyuttur. Iste bu sekizli sifatla yasam ve iliski hayat bulur.

Eger bu sifatlari; ana uclu ogelerimize uygularsak; beyini ifade icin, sifatlarimiz; somut, nesnel,genel, ve gorunussel; burada ilginc bir nokta vardir. Aslinda beyin bir ic organdir ama ozsel degildir. Cunku herhangibirseyi; baska birsey ortuyorsa ve ortunun altindaki; gorunur hale getirilebiliyorsa; o ozsel olamaz. Bunun bir nedeni de; ozsel'in soyut oldugudur. Beyin somut bir organdir.dusunceyi ifade eden sifatlarimiz; soyut, oznel, ozel ve ozseldir.

DUSUNCE BEYNIN BIR FONKSIYONU OLMASINA RAGMEN; SIFAT OLARAK; BEYNE TERS SIFATLARLA IFADE EDILIR. Sifatlar konusunda ise; hem beyni hemde dusunceyi iceren ozellik, kavramdadir. Yani kavram; bu sekiz sifati da, icerir. Bunun bir nedeni de; kavramin; hem kendini, hem beyni, hemde dusunceyi ortaya koyabilmesidir.

Demekki; KAVRAM OLMADAN, KAVRAMIN KENDI DAHIL; INSANOGLU HICBIRSEYI ORTAYA KOYAMAZ. Isaretle, gosterebilir, ama; ISARETTE BIR KAVRAMDIR. Cunku her kavram; bir seyi ifade etmek icin kullanilir.

Burada da; bir sorun goze carpar. Herseyi ifade etmek icin kullanilan kavram; aslinda IFADE ETMEK ISTEDIGIYLE OZDESLESMISTIR.

Soyle bir ornek verelim; "Kalem" dedigimizde, neyi ifade ederiz? K-A-L-E-M dil kuralini mi? KALEM KAVRAMINI MI? Yoksa; KALEM OLARAK ISARET EDILENI MI?

Iste insanoglunun sorunu; bu icice olan uclemi, otomatikman teke indirgemek ve tek olarak kesistirmektir. Cunku KALEM DENINCE, ISARET EDILEN ANLASILIR. Tabi buradaki isaret; beyin kalemin resmini hafizaya cizene kadardir. Bir kere resim hafizaya cizildi mi, artik kalem denince; isaret edilen ortada olmasa bile, hafizadaki resim dusunceye yansir.
Belki; somut-nesnel ve gorunussel olarak isaret edilmislerde sorun yoktur.

Ya isaretimiz soyuta ise; iste butun sorunda burda baslar. Ornekleyelim. "Sevgi" denince ifade edilen uclem nedir? Birincisi; S-E-V-G-I-, Ikincisi SEVGI KAVRAMI peki ya ucuncusu; isaret edilen nerde?

Iste bu sorunun cevabi iki turludur. Birincisi; isaret eden kendine gore mutlaka, hafizasinda sezgi veya inanc olarak sevgiyi resmetmistir ve o resmi algilamistir. Peki nerede algilamistir? Iste burasi da; ilginctir? Kendisine sevgi resmini hafizasinda canlandiran bir somut ifade edilene, yani; erkege, disiye, anneye, babaya, kitaba, cicege v.s.

Burada da bir sorun vardir. Nedir sorun, sorun iletisimdir. Eger ifade edilen, yada isaret edilen; kendi gibi bir insanoglu degilse; sorun yoktur. Neden? Cunku, isaret edilenin karsilik verme icerigi yoktur.

Ya isaret edilen, kendi gibi bir insasnogluysa; iste sorun buradadir. Nedir sorun? Bu isaret tek taraflidir. Yani; sadece sevgi kavramini hafizasinda canlandiran ve onu bir somuta-insanogluna-ozdeslestiren adina vardir.

Peki, ya uzerine ozdeslestirilen insanoglu? Eger o da, ayni sevgi kavramini; ayni ilk kisininki gibi resmedip; kendisini isaret edeni isaret ederse o zaman sevgiler cakisir ve sorun yoktur.

Peki; bu tip bir resmetmenin ve karsilikli isaret etmenin %'si nedir dersiniz? Belki sans oyunu oynasaniz, kazanma sartiniz, bu %' den daha fazladir.

Iste bu ornekte gosterirki; Birincisi; SOYUTLAR, INANCLAR; MUTLAKA RESMEDILEREK ISARETLENDIRILIR. Iste dogrunun devreye girdigi yer burasidir. Yani; "ben sevgi soyutunu; dogru resmedip; dogru bir sahisa isaret ettim mi? Peki cevap nedir? Cevap gene soruyu sorana aittir. Ya "evet, dogrudur" ya da "hayir yanlistir" temelinde bir inanc uretir. Eger "hayir, yanlistir" inanci uretirse; ya resmettigi sevgiyi, ya da isaret ettigi sahsi sorgular. Eger cevap "Evet, dogrudur" inanci ise; o zaman da sevgisini; dusunceden o isaret ettigi sahsa karsi ve resmettigi sekliyle; davranisa tasir. Burada da, sorun; uzerine isaretlenenin; bu resmi algilayip algilamamasidir.

Iste, yasam ve iliskinin; hayatindaki en zor ogeler soyutlardir. Isin aci tarafi; hem yasamimiza hemde sosyal-siyasal-toplumsal birlikteligimize, duzen ve sisteme yon ve yontem verirler. Ideolojiler ve teoriler, hep soyut-inancsal-dogrusal temeldedir. Yukaridaki sevgi ornegini dikkate alarak; varleyleyin cumbusu.

Iste bu cumbus, insanoglunun kalicilasmis, alisilagelmis ve otomatiklesmis hayat ogesinin basindadir. Tum kisilik degerlerimiz, kimlik degerlerimiz, ve akliniza gelen herturlu degerler, soyut degerlerdir. Yine sevgi orneginden yola cikarak; bir hayal edin, bakalim soyut iletisimi.

Insanoglunun; dogal dusunce koken ve temeli; soyut yasamdan kurtulamadikca; insanoglunun birbirini algilamasi cok zordur. Cunku, soyut iletisim; BIR ILETISIM DEGIL; TEK TARAFLI ILETIDIR.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Yasam ve Iliskiyi Ogrenmek ve Bilincli Yasamak

evrensel-insan
30-05-2009, 15:10
Saygideger arkadaslar;

Turkiye'nin herkesin"deprem Dedesi" olarak tanidigi, kisinin meshur bir sozu vardir" Depremle yasamayi ogrenecegiz" Bu soz aslinda; depremle yasama bilincini veren bir cumledir.

Her birimiz, birer kisi olarak; baska kisilerde olmayan hem ozel, hem de degersel ogelere sahibiz. Eger herkes kendi basina yasiyor olsaydi. Herkes kendi ozelligiyle yasardi. Ama, maalesef; yasam ve onun iliskisi kisisel degil toplumsaldir. Bu ne demektir? Herbirimizin toplumun bir parcasi olarak; beraber yasamasi demektir. Peki kisiselligimiz? Iste o da bizim toplumdaki ozel yerimiz.

Eger bir arada yasayacaksak; ayni deprem dedenin dedigi gibi "bazi seyleri ogrenmek" zorunda ve durumundayiz. Bunun en onemli nedeni; hem kendi yasam ve iliskilerimizi kolaylastirmak hem de beraber yasayacaklarimizla; birlikte, beraber ve ahenk icinde yasamak.

Genelde bir kisiyi, diger kisiden farkli kilan ve onu ozel yapan sey nedir? O kisinin; kendisine ait yetismisligin verdigi; milli-dini, kokensel, ahlaki, geleneksel, ailevi v.s. degerlerdir. Iste bir toplumun icinde; bu ozelliklere farkli olarak sahip ve her biri kendi icin ozel; kisiler yasar. O zaman; herseyden once; kendimizden farkli degerlere sahip kisilerle birlikte yasamayi ve iliski kurmayi ogrenmeliyiz. Bu ne demektir? Bunun anlami sudur. Herkes; kendi degerlerini ortaya koyabilmenin yaninda; beraber yasamakta oldugu ve kendi degerlerini tasimayipta farkli degerler tasiyan kisileride saygi ile karsilamayi ogrenmelidir.

Bunun yarari iki turludur. Diyelim siz muslumansiniz ve sizin bir Alevi arkadasiniz var? Nasil bir arada yasamayi ogreneceksiniz? Cok basit. O sizi size ait olan degerlerle algilayacak; siz de onu ona ait olan degerlerle algilayacaksiniz. Bunun yarari, ne olacak derseniz; birbirinizi ne kadar detayli tanir ve algilarsaniz ve birbirinizin degerlerine karsilikli ne kadar saygili olursaniz, iste o zaman o beraberlik yurur. Bu bir Turk-Kurt birlikteligi, bir teist-ateist birlikteligi v.s. kisaca; tum dogrusal inancsal ve ideolojik, yetisim, koken, ahlak, gelenek v.s. farklarinin birlikteligi anlamini tasir.

Bizim, Anadolu'muzun tarihsel gelenegi, birikimi, gozlemi; zaten tam da bu ahenk ve mozaik farklari icin; "bicilmis kaftan" cografyasidir.

Bu su demektir. Ozel birer kisiler toplulugu olarak; farklarimizin getirdigi farkli degerlerimizle birlikte yasamayi ogrenmeliyiz. Ayni "deprem dede" nin dedigi gibi; eger depremle yasamayi ogrenmezde; deprem icin gerekli tedbir ve onlemleri almazsak, ne olur? Deprem bize; depremle yasamayi ogrenmemisler olarak, "pahaliya patlar" Iste burada da; eger; farklarimizin getirdigi farkli degerlerimizle birlikte yasamayi ogrenmezsek; bu da bize toplum olarak "pahaliya mal olur" nasilmi?

Gereksiz, mucadele ve savasim yaparak, biribirimizi kendi dogrusal degerlerle degerlendirip, baska degerlere hak tanimamak, boylece, kutuplasmak, bolunmek, biribirimizi otekilemek ve geneliyle; huzursuz, gecimsiz, tedirgin, korkulu, yasam garantisi olmayan, v.s. bir toplum yaratmak.

Iste boyle bir toplumun; ne ulkemize, ne ulke halkina, ne de ulke icindeki herbir bireye zarardan baska birsey getirmeyeceginin bilincinde olmak lazim. Ustelik; bizim bu gecimsizligimizi; bir koz olarak kullanip; bizi tamamen biribirimizden ayirmak isteyen, ideolojilere, inanclara da paye vermek.

Sonucta unutmamak gerekir. Insanoglu, sosyal ve toplumsal yasam ve iliski surdurmek zorunda olan bir varliktir. Birakalim toplumu, iki kardes, akraba, aile uyesi v.s. de bile; bu ogrenim gecerlidir. Cunku bu ogrenimin bilincine varir ve bu ogrenimi uygular ve ogretirsek; degil; iki kisi olarak ya da sadece Anadolu olarak; dunyanin herhangibir cografyasinda bile; yasam ve iliski zorlugu cekmeyiz.

Demekki, bu "birlikte yasamayi ogrenmek" bize yasam ve iliski olarak; dunyanin her cografyasinin kapisini acar. O yuzden de; bu ogrenim-ogretim, bilgi, birikim ve bilinc; hem bireysel, hem insansal, hemde evrensel bir uclemin saglanmasinin caldigi kapidir.

Su andaki Turkiye'mizin icinde bulundugu durum; tamda bu ogrenimin ogretimin en ihtiyac duyuldugu donemdir. Her bir kisi; sapkasini onune koyup "ben, kendi farklarimin farkli degerleriyle birlikte; icinde yasadigim toplumdaki kisilerin benden farkli farklarinin degerleriyle birlikte yasamayi ve iliski kurmayi biliyormuyum?" sorusunu sormasi ve bir an evvel bu soruyu olumlu cevaba ve bilince cevirerek; yasam ve iliskisine devam etmesi gerekiyor. Yani; deprem olmadan; onlemlerin ve tedbirlerin alinmasi ve bu konuda her ozel kisiye dusen tek tek gorev ve sorumluluk.

Ustelik, bu konuda o kadar sansliyizki; belki de Anadolu topraklarindan baska; yeryuzunde, bize bu birlikte yasamayi ogretecek, tecrube, birikim ve bilgiye dayanan toprak parcasi yoktur. Sadece etrafimiza bakmamiz, yasli akraba ve cevreyle konusmamiz ve eger mumkunse ulkemizin topraklarini gezerek gozlemlememiz, kosedeki kahve de ki birlikteligi gozlemlememiz v.s. yeterli olacaktir.

Yeterki, birlikte yasamayi ve iliski kurmayi ogrenmek isteyelim ve bu istemi dusunce ve davranisa tasiyalim. Anlayis, olgunluk, hosgoru, misafirperverlik, alcakgonulluluk, alicenaplik, dostluk, arkadaslik, komsuluk, destek, yardim, v.s. duygu ve dusuncesiyle.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Arkadaslik
evrensel-insan
06-06-2009, 03:45
Saygideger arkadaslar;

Arkadasligin bilinen anlami; arkatas, kelimesinden gelmektedir. Eskiden kisiler, arkalarini tasa vererek; hem dinlenirler, hemde kendilerini emniyette sanarlarmis. Gun olmus, harp zamani; ortada tas; bulamayinca; kisiler birbirlerine arkalarini vererek; birbirlerine tas gorevi gormusler ve siper olmuslar. Iste bu anlayis zamanla arkatas, tan arkadasa donusmus.

Arkadasliklar, kisiler arasinda kurulur. Oyle arkadasliklar vardirki; ailene vermedigin, sirrini verirsin. Arkadaslik; KARSILIKLI DAYANISMA demektir. Hangi konudami; akliniza yasam ve iliskiyi olusturan her konuda. Maddi, manevi, sosyal, siyasal, sirdas, yoldas, hemseri, komsu, okul, is, cevre, mahalle v.s.

Tarihler ilerledikce; Arkadasliklarin temelini; ortak dusunce yapilar almis. Ayni; okulu, isi, binayi, mahalleyi, cevreyi paylasmaktan dogmus arkadasliklar.

Fakat gunumuzde; arkadaslikta, ayni, sevgi, saygi v.s. gibi; su istismar edilir olmus. Arkadasliklarin temelini teskil eden konular; ideolojilere, inanclara ve dogrulara yonelmis. Cikar icin kisilerin kullanimina yonelmis. Iyi niyetler, su istismar edilmis. Arkadasliklar ve arkadaslik beraberlikleri tarihe karismis. Kisacasi "insanlik oldu mu (olmek), sonucta;"arkadaslik oldumu (olmek)" ye kadar dusmus. Oyuzden; toplum olarak; o eski, arkadaslik kavramini yeniden hayata dondurmek gerekiyor."Arkadasi icin, canini veren" teriminin; anlamini ve ifadesini cok iyi algilamak gerekiyor. Sizleri bilmem ama; ben, sahsen bu tip arkadasliklarin, ozlemini cekiyorum.

Herkes soyle bir dusunsun. Iste gorustugu kisilerle, is disi; binada gorustugu kisilerle, sadece tesadufi karsilasma disi, mahallede, okulda vecevrede gorustugu kisilerle, selamdisi; bir sosyal arkadaslik kurabiliyormu?, ona eskisi gibi; icini dokebiliyormu?, sorunlarini dile getirebiliyormu?, hemen hemenher konuda guven duyuyormu?, o mahalle arkadasliklari kaldi mi? v.s.

Son olarak, buraya bir muzik koyuyorum. Bu yaziyi, okuduktan sonra dinlemek icin

http://www.youtube.com/watch?v=CGcIoDpxltc

Saygilarimla;
evrensel-insan

Dogal Dusuncenin Ctetolojik Yapisi
evrensel-insan
07-06-2009, 16:13
Saygideger arkadaslar;

Bu yazida sizlere, insanoglunu; dusunce ve davranista, toplumsal yasam ve iliskide; insanlastirmayan, dogal dusuncenin ctetolojik koken, temel ve gelismesinin tarihinden bahsedecegim.

Insanoglu, yeryuzune geldigi andan itibaren; kisisel olarak; ortaya attiklarini, toplumsallastirmistir. Bunun en guzel ornegi; erkeksel karakterli soylemin; kendi fiziksel gorunusunu, erkek; karsi veya kendine benzemeyen fiziksel gorunumu disi; bu iki gorunusteki cinsiyet ayrimini da; insanoglu turunde birlestirmistir.

Bu hersey icin gecerlidir. algiladigi herseyi; somut veya soyut temelde; dusuncesinde yarattigi soyut kavramla ozdeslestirmistir. Buradaki sorun; ozdeslestirenin, kendisinin ortada bulunmama sorunudur. Oyuzden de; sanki ozdeslestirdiginin; ne oldugu; onun kendi agzindan gibi nakledilir ve algilanir.

Mesela; yukaridaki olan bosluga; gokyuzu, hava, uzay, ve en son evren olan kavramlari vermis; sanki sonra bu kavramlari kendi vermemis gibi ve bu kavramlarla ozdeslestirdigi; kendini acikladigini lanse eder gibi algilamistir.

Yani,"Yukaridaki gorunene, ben; gokyuzu, uzay, bosluk, hava veya evren diyorum" daki ozne ve yaratici ve de kavram kaybolmus, yerine; gokyuzu, uzay, hava, bosluk, ve evren kalmistir.

Eger "kendim dahil; herseyi ben kendi dusuncemde yarattigim kavramimla ozdeslestiriyorum" ifadesi algilansa; bugun bu dogal dusuncenin varligi ortaya cikar.

Iste dogal dusuncenin bu ortaya cikmayan varligi; hem herseyi sanki kendi imis gibi kilmis; hemde daha once belirttigim gibi; parca butunu kendi parcasini ve kendi disindaki parcalari ortaya koyma yanlisligina dusmustur.

Yine daha once dilin yapisindan kaynaklanan olarak acikladigim; iletisimin sadece ileti olmasi; insanoglunun kendi turu arasinda sorun yaratmistir.

Iste insanoglu, kendi arasinda olan bu sorunu cozmek icin; soyutlari yaratmis ve kendini soyutlara mahkum ederek, onlarla yasar ve iliski kurar hale gelmistir. Bu soyutlari yarattigiyla kalmamis; bunlari ayni zamanda; toplumsal birer vazgecilmez haline getirmistir.

Bu soyutlar; zamanla; insanoglunun kisiligini olusturan kimlikler halini almis ve insanoglu sadece bu kisiligini olusturan kimlik degerleriyle yasar ve iliski kurar hale gelmistir.

Nedir bunlar; once sistemlesmemis olan soyutlar; inanc, tanri, ideoloji, dogru, yanlis, iyi, kotu, guzel, cirkin ve bilimum etiksel degerler.

Sistemlesmis soyutlar; Aile, cevre, toplum, ulke, sinif, kole, kul, efendi, burjuva, iscisinifi, krallik, monarsi, oligarsi, demokrasi, milliyet, cumhuriyet, din,
ahlak, kultur, gelenek, tore, ustyapi, altyapi, devlet, hukumet, ordu, ve herturlu sosyal-siyasal-toplumsal gorus ve kurumlar, her turlu ideoloji, teori, ve inancsal dogrusalliklar v.s. ki su an aklima gelen bunlar. hem kimlik halini almis hemde sistemlesmis soyutlara daha baska ornekler verilebilir.

Bugun, bu soyutlar; hem tarihsel farkliliktan, hem cografi farkliliktan, hem toplumsal farkliliktan, hem de ideolojik inancsal dogrusallik farkliligindan; dallanip budaklanmis; ve evrensel olarak, bir ifade veya anlam ortakligi gostermemektedir. Cunku; bu soyutlari ortaya atanlar ve sistemlestirenler; kendi yasam ve iliski temelinde bunlari uygulamislardir. Dunyanin farkli yasam ve iliski temellerini goz onune alirsak; neden bu evrensel ortakligin saglanamadigi daha net olarak ortaya cikar.

Felsefi ve tarihsel gelisim olarak; ilk defa, kisinin toplumsal dogal dusunme seklini elestiren ve nihilizm temelli bireyci akilciligi ortaya atan felsefi gorusten itibaren; dogal dusunce ilk defa; ilk insanoglunun bilincsiz ortaya attigi dusunce yapisinin bilincine varmistir.

Ama bu varis; dogal dusuncenin ctetolojik yapisinin farkina varis anlamini tasimamaktadir. Oyuzden; ayni ctetolojik yapi temelindeki gelisme devam etmistir, tek bir farkla; tum bu ayrimci, toplumsal, cikarci, erksel, erkeksel, otoriter ve guce tapan dusunce ve davranisi BIREY TEMELINE KAYDIRARAK.

Yani; nihilizm oncesi; insanoglu, her nekadar kisisel olarak dusunce e davranis sunduysada; bunu kendi egoist amaci icin degil; toplum icin ortaya atmistir.

Iste, tarihin bu nihilizm gelismesi;kisisel olarak, dusunce ve davranis sunanin;toplumu bir arac olarak kullanarak; sirf kendi egosunu ve kendi kisisel degerlerini one cikaran ideolojileri ortaya atarak toplumsallastirmasi anlamina gelir. Buradaki egoist yanasim ayni zamanda zumreseldir.

Bu oyle bir cikardir ki; bu cikari one cikaran kisi; cok rahatlikla kendi degerlerinden de feragat edebilir, sirf cikari ugruna. Kisaca; Tanriya inandigi halde; inanmiyor gozukebilir, dini savundugu halde dine karsi gozukuyor olabilir, milliyeti savundugu halde; enternasyonel dusunebilir. Yaptigi seyin, insanlikdisi oldugunu gordugu halde; uygulayabilir. Yani kisaca; sirf cikari icin; kendinden ve degerlerinden vazgecebilir.

Bu iki turlu isler. Eger bireyci akilciligin sahibinin elinde guc, iktidar ve otorite varsa; zaten uygular. Eger bunlar yok ise; kisinin kisilik degerleri; cesitli ideolojilerle veya ekonomik rahatlatmayla teslim alinabilir.

Bireyci akilciligin iktidarina ornek verecek olursak, tarih bize bunun acik ornegini gostermistir ve gostermektedir. Ki bu kisilere, tarihte diktator de denebilir.

Once bu konudaki izmleri siralayalim. Fasizm, terorizm, anarsizm, gerilla hareketi, sosyalizm, komunizm, ve tum demokrasi adi altinda gelip; diktatorluk uygulayan rejimler.

Sahislara ornek' Hitler, Mussolini, Osama Bin Laden, Lenin, Stalin, Ataturk, Nasir, Mao, Bush yani kisaca; ya ulkenin kurulusu icin, ya da ulke iktidarini ele gecirmek icin uygulanan sosyal-siyasal-toplumsal ideolojik inancsal dogrusalliklar.

Bu isin bir baska yonude; nihilizmin yarattigi toplumsal kisiler ve sanal kisiliklerdir. Seri katiller, kovboylar, superman, spiderman, teksas, tommiks, redkit, daltonlar, mafia, CIA,"derin devlet anlayisi", ajanlar, v.s.

Bunun en buyuk zarari; yetisecek olan nesilleri, bir en onde olma, en birinci olma, suna-buna benzeme, yuceltilen bu kisilere benzeme, silaha, siddete, kanunsuzluga ozenti, kendi icin birseyler yapma, baskalarini kendi cikari icin kullanma, kendi gibi olmaya zorlama, saldiri, ihanet, cinayet, v.s. gibi; hem bireyci akilciliga; hem de onun cikari icin; her turlu seyin kullanilabilecegine ve amac icin bunun sart olduguna yonlendirmeleridir.

Arkadaslar; bu konu cok derin ve uzerinde cok nedenlenip sorgulanmasi gereken bir konudur. Yalniz su kadarini soyliyeyim. Dogal dusunce, nihilizm ile birlikte; toplumsal dusunceden, bireyci akilciliga donuserek; bu bireyci akilci kisiler eliyle; dunya insanligina; hem cok kayiplar verdirmisler, hem aci ve zulum getirmisler hem de huzuru ve rahati rafa kaldirmislardir ve ayni yolda da devam ediyorlar.

Eskiden; en azindan; isin egoist cikar yonu ya gizliydi, ya da bilincsizdi. Ama simdi bu asikarane olmustur. Cunku, artik ne yukumluluk ne de etiksel degerler hesaba alinmaktadir, kaldiki insansal degerler. Varsa, yoksa; bireyci akilciligin getirdigi amac icin; herseyin arac olarak kullanilabilmesi, ki buna insanoglu ve kisinin kisiligini olusturan degerleri de dahil.

Dogal dusunce; tarihsel olarak, yol alisini; once bilincsiz, nihilizm sonrasi da; bilincli olarak artik tamamlamistir. Bugun bunun farkina varamiyanlar ve dogal dusunceyi sorgulamayanlar ne yaparsa yapsin, ne dusunurse dusunsun; tum ortaya koyacagi, herhangibir ideolojik inancsal dogrusallik bazinda; ancak bir dini mentalite, tanrisal yanasim ve emperyalist zihniyet olacaktir.

Bugun unutmayalim ki; dini zihniyete karsi gozukenler, antiemperyalist gozukenler; dini zihniyetin ve emperyalist zihniyetin; tuzagina dusmektedirler. Cunku her iki konuda da veya diger tum ideolojik konulardaki karsit gibi gozuken ideolojiler, aslinda bu zihniyetlerin; bireyci akilciliginin ve cikarinin; amac icin; kullandigi ideolojilerdir.

Oyuzden dunyanin ve insanligin kurtulusu; bu dogal dusuncenin ipligi pazara cikmis ctetolojik yapisini algilamak ve tum resmini icinde yer almadan ortaya koyarak; hem her turlu soyutu, hem de her turlu sistemlesmis, duzenlesmis soyut yasam ve iliskisiyle birlikte curutmek ve bunu bireysel bilinc bazinda kendinde uygulayip; dusunce ve davranis olarak yasam ve iliskiye tasimak, her insanlasmak isteyenin gorevi olmalidir.

Yoksa; bu zihniyet ve dogal dusunce; cok yakinda, her konuda iki kisiyi birbirine kirdirarak belkide tum insanligi yok edecektir. Buna bu bireyci akilciligi bilerek ve kendi cikari icin; herseyi arac olarak kullanmaktan cekinmeyen kisilik yapisida dahildir. Bugune kadar gelebilen dogal dusunce vegelismis zihniyeti, artik; KENDI BINDIGI DALI KESMEKTEDIR. Cikis; ya insanligin hazin sonu; ya da; dusunduren dusunceye yonelim olacaktir.

Oyle bir an gelecekki; kisiler, kendi kendileriyle mucadeleye ve kendilerine zarar vermeye baslayacaklardir. Tum psikolojik hastaliklar, gitgide ve hizla artmaktadir, sizofreni, stress, bunalim; hemen hemen herkesin kapisini calmaktadir.

Nedeni de aciktir. Cunku dogal dusunce; ne insan icin, ne insan adina ne de insanlik icin degildir. Cikar, bencillik, ayrim, iktidar, guc, otorite, zorbalik, katliam, cinayet v.s. kisaca; insanligi ve insani yok etmek icindir. Tabi ki; insanoglunun; insanlik anlayisi adina.

Benim hemen hemen butun yazilarimda bu oze, ya deginilmis; ya da belirli bir konuda bu oz ve sorun detayli bir sekilde aciklanmistir. Bu yazilarin konularinin cogu da bu basliktadir. Ama; degisik konulardaki izahi da; profildeki diger basliklardan, hatta baska basliklara iletilen mesajlardan bulabilirsiniz.

Saygilarimla;
evrensel-insan

 "Siginak" Psikolojisi

evrensel-insan
10-06-2009, 12:58
Saygideger arkadaslar;

Insanoglu, yeryuzune geldiginden beri;dogayla mucadele ederken, canliliklarinin geregi, dogada siginmak icin dusunce uretmislerdir. Dogadan korunma temelli bu dusunce sekli; onceleri magaralar, sonralari semsiye v.s. gibi; doganin ozelliklerinden korunucu aletler gelistirmislerdir.

Zamanla insanoglu, dogayla yasamayi ogrendikce, ve toplumsal gelismelere paralel olarak, ayni zamanda da dogal dusuncesinin geregi; kendi arasinda veriler yaratmistir. Bu verileri kisaca; ideolojiler, teoriler, inancsallar ve dogrusallar olarak siralayabiliriz. Insanoglu bu olgulari, yaratir ve sosyal-siyasal-toplumsal birer sistem haline getirirken; hem bunlarin vericisi hemde alicisi durumunas kendini getirmistir. Iste dogumdan itibaren, bir bebege; dogdugu cografya ve onun tarihsel gecmisine paralel olarak bu veriler verilmis ve bu veriler, alan kisinin kisisel kimligini olusturan degerler haline gelmistir ve kisi bu verileri; kollamak ve onlara sahip cikmak icin yasam ve iliskisini surdurmustur.

Insanoglu, ta nihilizme kadar; birey bilincine ulasamadigindan; hem kendini kisisel olarak ortaya koyamamis; ya toplumun bir ferdi, yada topluma dusunce sunan tarihi bir kisilik olmustur. Iste insanoglunun, bu kisilik kimligini olusturan ve sahiplendigi soyut degerler; onun SIGINAGIDIR.

Birey bilinci gelistikce ve insanoglu bir birey olarak kendi oz degerini ve kendi oz dusunce ve davranis degerlerini gelistirdikce; siginaga olan inanc azalmakta ve tek siginak; insanoglunun bolunmez tek uyesi olan, birey, yani kendisi olmaktadir. Iste dini, milli, etiksel, geleneksel, tarihi, kulturel ve bilimum sosyal-siyasal-toplumsal deger ve sistemleri olusturan ideolojik, teorik inancsal dogrusallarin hepsi; insanoglunun bir SIGINAGIDIR.

Bu siginma psikolojisinin konu ve derece derece azalmasi; kisinin, toplumsal siginagi yerine, kendi oz bireysel siginagina donusmesiyle paraleldir.

Birey sonucta oyle bir bilince erisirki; tum ideolojilerden, tum inancsallardan, tum dogrusallardan; insan olarak evrensel temelde arinip;toplumsal siginaga ihtiyac duymayabilir.

TOPLUMSAL SIGINAGIN, IDEOLOJIK INANCSAL, DOGRUSAL; SOSYAL-SIYASAL-TOPLUMSAL- DEGERLERI; ister toplumun bir kisisi, ister topluma yon veren oncusu olarak;KISI TOPLUMSALLIKTAN, BIREYSELLIGE DONUSTUKCE VE BIREY BILINCI GELISTIKCE BU DEGERLERIN DE, GEREGININ KALMADIGINI VE ONLARA IHTIYAC DUYMAMAYI OGRENIR.

Eger bir birey; bireysel olarak; herturlu toplumsal siginagin getirdigi soyut degerlerden, insansal-evrensel serbest dusunce uretebilirse, arinir ve toplumsal siginaga ihtiyac duymaz.

Iste, insanoglunun; once dogadan korunma ve siginma; sonrada toplumuna siginma psikolojisi ve onun her turlu soyut deger verisi; kisi bireysellesip, birey bilinci aldikca, zayiflayacak ve zamanla yok olacaktir.

Buradaki en onemli konu; toplumsal degerlerin siginaklarindan bir bir kurtulurken; hem kendine, hem de baskasina hem fiziksel hem de dusunsel zarar vermemek.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Siginaklar

evrensel-insan
10-06-2009, 16:36
Saygideger arkadaslar;

Yukaridaki yazi daha net algilansin diye, dardan en genisine dogru; insanoglunun gunumuzdeki "siginaklarini" siralayalim.

Anne rahmi, hastahane, aile evi, komsu evleri, okul, mahalle, cevre, sehir, bolge, ulke, kita, kure, dunya ve en son evren.

Buradaki ilginclik; siginaklarin "yok olusu" yada siginaklardan arinmadir. Aslinda bu da dogal dusuncenin dusunus duzeyi olarak; ayni sirayi takip edebilr. Ilki anne rahmidir, baba aile evi, kendi aile evine donusur, yeni komsu evleri, yeni okul, yeni mahalle, yeni cevre ve yasam ve iliskinin tarihsel getirisi temelinde de; yeni sehir, yeni ulke; hatta yeni kita ve kure olabilir. Su andaki degistirilemeyen ilk siginak dunyadir, sonra da; evren gelir.

Butun bu siginaklar; dusuncede de kendi soyut inancsal degerleriyle birlikte; ideolojik ve teorik degerlerini de yaratir. Anne ve annelik kavrami,cinsiyet, baba, abi, kardes, arkadas, mahalleli, hemseri, vatandas, irk, milliyet, yurtseverlik,ve en son enternasyonellik. Dini siginaklar;cami ve kabe-muslumanlar icin-kilise, havra veya genelde tanri evleri. Dini soyut degerler; hem cografyadan, hem aileden, hem toplumdan, hem ulkeden, hem de tarihi kultur, gelenek ve etiksel degerlerden olusur.

Gunumuzde evren en somut en genis siginak olmakla beraber; tanri da en soyut en uc siginaktir.

Gorundugu gibi; her somut siginaga paralel; mutlaka kavram olarak yaratilmis inancsal, ideolojik teorik dogrusalligin ortaya koydugu; soyut siginaklar vardir.

Iste tum "boyunduruk Tutsakligi" bu bilhassa soyut siginaklarin; alisilagelmis, otomatiklesmis ve nesilden nesile aktarilan sahipligi ve koruma mucadelesidir.

Kisi, bireysel bilinci aldikca ve kendi oz degerleriyle kendini olusturdukca ve kendine guveni geldikce v.s. bu siginaklarin; once somutlarinin, sonrada soyutlarinin anlami sadece kavramda ve alisilagelmis dusunce ve davranista kalir. Mucadele yonu de gitgide zayiflar. Ya da birey bilinci olarak; bireye yakin olanlar deger kazanir. Yani gunluk yasam ve iliskinin siginaklari, ya da ideolojik dogrusalliklarin getirdigi dogrularin siginaklari.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Nihilizm Sonrasi

evrensel-insan
10-06-2009, 18:39

Nihilizm sonrasi gelismeleri soyle ozetliyebiliriz. Her turlu soyut siginagin "sifirlanmasinin" cesitli yansilari olmustur. Ilk yansi; bati ve gelismis toplumlardaki, bireyi olan toplumlardaki yansidir.

Bu yansi da iki turludur, birincisi; gencleri oyunlar eliyle sanal dunyaya bagliyarak, robotlastirmak ve bireyci yasamalarini saglamak. Ikincisi de; asilik, yani; bazi bireylerin; insiyatifi kendi eline alarak; ya ceteler kurarak, ya da bireysel yolla; sahislara karsi guc ve otorite kullanmasi, hatta; silahla soygun ve de oldurme eylemleri etik ve ahlak kurallarini bitisi v.s. Bu bireysel davranisin batidaki yansisi.

Dogudaki yansisi ise; kisilerin, birey bilinci alamamasindan dogan bosluga dusme ve kisisel psikolojik bozukluklar.

Asil onemli olan; bu bireyci akilciligi; kendi cikari icin, arac olarak kullanma. Soyle ornek verelim. Milliyetcilik ve dini icerikli siginak yoktur, ama; bu siginagi olanlari; kendi amacina karsi, arac olarak kullanir. Iste ulkelerin disaridan fethi ve ic isleyisinin teslimiyeti budur. BU DA; YA SOROS'UN MIKRO AYRIMCILIGI; YA DA EVENGALIZMIN "DINLER ARASI DIALOGU" OLARAK YANSIR.

Oyuzden, ilk yazi daki; son cumle cok onemlidir. Bu cumle bireyci akilciligin, kendi cikari icin; herseyi arac olarak kullanmasina karsi; bireysel bilincin insansal-evrensel ozunu verir.Iste bu farki algilamak ve bu farka gore; birey bilinci almak insan olmakla olsamamak kadar farklidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Tanri Uzerine

evrensel-insan
10-06-2009, 21:13

Herseyden once; tanri kavrami senin icin ne ifade ediyor? Bu soruya cevap vermen lazim. Ikincisi; Tanri; senin yasam ve iliskinde yer aliyormu? Aliyorsa neden?, yani yasam ve iliskinde tanriya yer veriyorsan; buna neden ihtiyac duyuyorsun? Ucuncusu; bir kisi olarak senin elinde ne dogumun ne de olumun var. Bir tek yasam ve iliskilerin var.

Ozaman bu yasam ve iliskilerini kendin kontrol etmek istiyormusun? Yoksa kontrolunu; tanriya veya sana verilen degerlere mi birakiyorsun? Kisi, kendi olumunu (olmek) degil; yasarken baskasinin olumunu (olmek) tadar. O zaman kendi olumunu tadamayacaksan, yani olumden haberin olamayacaksa; olumu dusunmenin anlami nedir? ve olumu dusunmek sana ne kazandirir?

Tanri ile olan bagin nedir? Tanri sana birsey sagliyormu? Yoksa, aradaki bag sadece, korku ve yasam sonrasinin bilinmemesimi? Arkadasin kendini inandirmis; "olunce anne-babasinin yanina gidecegine. Bunu ispat edemeyecegine gore; bu onun icin kendini ikna etmek degilmi? Yasam ve iliskilerinde; senden baska karar alan bir mercih varmi? Varsa, bu merci, tanrimi? ve neden? Kisacabu tanri siginaginin somut bir yapisi varmi? Yok ise; o zaman bu soyut tanri siginagi; hangi somuta dayaniyor?

Bu ve buna benzer sorularla; hem kendini tanirsin, hem de; kendini sorgularsin. Sonucta; bu bir ihtiyac meselesidir. Eger soyut oldugunu bile bile ve somut bir tabani oldugunu bile bile; hala, tanri siginagina ihtiyacin varsa; buna kendini inandirmalisin. Yoksa; zaten boyle bir inanc sorunun olmaz.

Baskalarinla olan iliskilerinde de aynen kendin icin dusundugun gibi dusuneceksin ve baskalarini tum siginaklariyla birlikte ve onlara saygi duyarak kabul edeceksin. Eger bunu basaramiyorsan da; o zaman tekrar kendini sorgulayacaksin. Unutma; ne yapiyorsan, sen yapiyorsun, baskalarini suclamak yerine; kendini sucluyabilecek kadar guclu ve kendine guvenin olmasi gerekir. Iste bu birey bilincidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

 
evrensel-insan
12-06-2009, 02:11

Cevap burda.

Buradaki en onemli konu; toplumsal degerlerin siginaklarindan bir bir kurtulurken; hem kendine, hem de baskasina hem fiziksel hem de dusunsel zarar vermemek.-e.i.

Ben buna insansal vicdan diyorum.

Bunu basarabilmekte; farklarin farkina varmak ne farklari birbirinden ayirmak, ne kendi farkini one cikarmak; ne de farklari gormemezlikten gelmek. Buna da saygi diyorum.

Bu iki siginaga; bir de hak ve ozgurlukleri ekliyorum ve senin ozgurlugunun, baskasinin hakkina tecavuz ettigi yerde bitecegini; senin hakkinin da; baskasinin ozgurlugune mudahele etmeyecegini soyluyorum. Iste bu dort siginak; evrensel-insansal gerceklerin, gercekci algilanmasini ve ne bir ideolojiye, ne bir teoriye, ne bir inancsalla; ne de bir dogruya tasinmamasini saglar.

Iste bir bireyin bireysel olarak; insansal vicdani ve evrensel saygisi; onun ozgurluk siniri ve bu insansal vicdani ve evrensel saygiyi; dusunce ve davranisa tasimakta onun hakkidir.

Iste dusunsel ve fiziksel zararda; bu dort siginagi ihlal etmekle paraleldir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

 
evrensel-insan
12-06-2009, 02:47

Hem kendine hem de baskasina fiziksel zarar vermemenin iki yonu var; birincisi; senin fiziksel bir davranista bulunmaman, peki sana fiziksel bir davranista bulunulmamasini nasil onlersin? Cok basit; karsindakine; kisisel ve kisilik degerlerine atifta bulunmuyarak.

Isin dusunsel yonu de; fark etmeyle, kendine olan guvenle, siginaklari zorlarken; mantikli ve gercekci olmakla saglanir. Eger dusunce olarak; her hangi bir siginak konusunda sorgulama yaparken; bir sikinti, bir korku, bir bosluk, bir endise v.s. yasarsan; o an sorgulamayi kesebilirsin. Ama fazla ertelemeden.

Baskasina dusunsel zarar vermemeyi algilamanin en iyi yoluda; senin yansittigin dusuncelerin; karsisindakinin; ilgi-etki-onem alanina girmedigini gorebildigin gibi;tutarsiz ve alakasiz yanitlar, normalden farkli davranis, alaya alinma, dinlememe, ve belki seni susturmaya yonelik davranis sunma.

Cunku cok ilginctir, sonucta; bu her iki yonlu ve iki cesit zarar vermemeyi; kontrol altinda tutacak olan sensin. Cunku bu zarar vermeme amaci sana ait.

Karsi tarafin boyle bir amaci yok. Oyuzden; herhangibir tepkide; karsi tarafi degil; kendini degerlendireceksin, yani;" Ben ne dedim de; bana boyle ters davrandi? Halbuki biz duygusal olarak sucu hep karsida arariz ve hemen cikisiriz "boyle deme, soyle yapma v.s." veya "senin yuzunden su oldu, bu oldu" diye.

Oyuzden; arkadasin ne ile mutlu ise, onun mutlulugunu bozmak; ona dusunsel zarar vermektir. Ama, bozmamakta; sana dusunsel zarar vermemelidir. Iste bu ikisinin olmamasini saglamaktir, zarar vermemek.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Birey Olabilmek-Ozet
evrensel-insan
12-06-2009, 16:27
Saygideger arkadaslar;

Kavram olarak "birey olabilmek", once bir uclemi; bireysel-insansal-evrensel- icerir. Bu da tur temelindeki vicdani; yani insansal vicdani; mekan temelindeki saygiyi, yani evrensel saygiyi gercek algiyla, yani disaridan bakis acisi ve notr algiyla, gercekci olarak; yani insansal-evrensel dusunce ve davranisi bireysel olarak yerine getirerek mumkundur.

Bu da; tum dogal dusuncenin insandisi, yani tanri ve madde insanlikdisi, yani bencil, cikarci, ayrimci, otoriter, guce tapan,v.s. ve insanozaleyhte, yani bilimsel olarak ispatlanmaya calisilan, DNA, gen, kan, deri, kafatasi v.s. temelli insan turu ayrimi; somut ve soyut siginaklarina ihtiyac duymamak ve onlardan arinmakla mumkundur.

Dogan bir bebegin; ne dogumunun ne de olumunun (olmek) kendi elinde olmayan yasam ve iliskisinin ise; tek kontrol edebilecegi, fakat her turlu somut ve soyut gereksiz, insandisi, insanlikdisi degerlerle elinden alinmaya calisildigi; bir sistem ve duzende; layikiyle birey olabilmesi ve tum yasam ve iliski hayatinin boyu bu mucadeleyi surdurebilmesi; en DEVRIMCI, ILERICI, ELIT, BILINCLI, AYDIN,ve akla gelen ve insana dusunce ve davranis olarak yakisan ne varsa; onu icerir. Ben buna "DUSUNCE DEVRIMI" diyorum.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Tanimlar-Ozet

evrensel-insan
12-06-2009, 16:56
Saygideger arkadaslar;

Buraya yukarida kullanilan kavramlarin kisa ve oz tanimlarini veriyorum.

Birey; Insan turunun, en kucuk; parcalanamaz, bolunemez, ayrilamaz atomik birimi.

Bireysel; Birey biriminin; kendi oz iradesi, bilgisi, bilinci, birikimi,gozlemi ve deneyimini, soyut ve de somut degerleriyle; kendinin dusuncelerini davranis olarak yansitmasi.

Evrensel saygi; Gercek ve gercekci olarak, bireyin iradesinden bagimsiz olan; tum evrensel farklarin farkina varmak ve bu evrensel farklari, ideolojik, inancsal ve dogrusallik temelinde, kendi dogrularina uyarlarak veya kendi dogrularinla degerlendirerek, bireyin kendi farkida dahil; herhangibirini one cikarmamak, farklari gormemezlikten gelmemek ya da yok saymamak.

Insansal vicdan; Birey olarak; hem kendine, hem de turune herturlu fiziksel ve dusunsel zarar vermemek

Bireysel hak ve ozgurlukler; Bireyin bireysel olarak; dusuncelerini davranis olarak sunma hakkini kullaniminda; bu dusunce ve davranisin, baska bireylerin ozgurlugunu ihlal etmemesine ozen gostermek ve baska bireylerin dusuncelerini davranis olarak sunma hakkina mudahele etmemek ve bu dusunce ve davranisin; kendi ozgurluk sinirini ihlal etmemesi icinde mucadele etmek.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
12-06-2009, 17:14

Konu  bugun epistemolojik anlamda gelinen noktadir. Bu nokta bir sinirdir ve bunun otesi bilimsel degil; teorik, inancsal, ideolojik ve spekulatiftir. Bilim ilerledikce; epistemolojinin de sinirlari ilerleyecektir. Ama; insanoglunun her doneminde de; mutlaka bir epistemolojik sinir bulunacak ve bunun otesi yine; spekulasyon olacaktir. Bu bir surekli suregelen surectir.

Insan konusu da iki turludur. Bir tur olarak, iki turun en kucuk birimi olarak birey. Birey; kendi adina; ne dogumu ne de olumu (olmek) kontrol edebilir ve bireysel anlamda bunun birey icin bir yaptirimi olmamalidir. Olmasi zaten bireyin kontrolunu olana vermesidir.

Bireyin elinde bir tek yasam ve iliskisi vardir. Bunu da birey kendi iradesiyle ve kendi deger ve kontrolunde yoneyip yonlendirmelidir. Dogum ve olum ise; ayni her insan iradesi disi olgu gibi; spekulatiftir ve bu spekulatizme baglilik ve bunun siginak olarak secilmesi; tamda bu duzenin ve sistemin istedigidir. Cunku sen bu spekulasyon ile ugrasirken; sistem, sen farkinda olmadan; senin yasam ve iliskilerini kontrolu altina alir.

Bak yukariya; senin ve MEVLUT1 icin, iki ozet yazdim. Okursan; daha net bazi seyleri algilayacagini dusunuyorum.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Guc ve otorite nasil bir degisim yaratir?
evrensel-insan
17-06-2009, 00:39
Saygideger arkadaslar;

Insanoglunun dogal dusunce kokeninin; ayrimciligini korumasinin ve koruyabilmesinin altinda ve basinda insanlikdisilik; yatar. Soyle dusunelim. Bir ayrima yoneldiniz, bu ayrima yonelenin zaten bir cikari olmazsa ayrima yonelmez. Peki bu ayrimdaki yonelisinizi nasil kalicilastiracaksiniz? Iste sistemlesmenin tum soyutlarinin altinda bu yatar. Hak, hukuk, adalet, hurriyet, demokrasi, yasa, kural, kanun v.s. butun bunlar; bu ayrimciligin kalicilastirilmasi icin gecerlidir. Temel nedir? Uzerine ayrim yapilana, bu ayrimciligi kabul ettirmek. Iste butun bu soyutsal kavramlar insanoglu adina ve insanoglu icin bu nedenden vardir ve herzaman gerekli olarak gosterilmis; insanoglunun yasam ve iliskisinin sistemlesmesinin bir temeli halini almistir.

Simdi isin bir de obur yuzune bakalim. Bu ayrimciliktan cikari olmayanin; tabiki savasi kendi iktidari, gucu ve otoritesi olacaktir. Iste inancsal ideolojiler de; boyle dogar. Dolayisiyle; ortaya bir yururlukteki birde muhalif iki dogru cikar.

Peki muhalif dogrunun sanki amaci farklimidir? Maalesef hayir. Nedeni aciktir. Muhalifte olsa; ayni dogal dusuncenin urunudur ve insanlikdisidir. Cunku tarih gostermistirki; el degisen iktidarlar acisindan; bu iktidarlara maruz kalan toplum ve halk icin degisen birsey olmamistir. Hele hele yeni iktidar olan muhalefet; bulundugu cikar temelinde; karakter bile degistirir. cunku "daglari o yaratmistir" Elindeki kalici sanir, putursuz dusunur ve davranir, taki yeni bir muhalif iktidara kaybedene kadar.

Iste aci olan da budur. Iktidar veya muhalefet; sadece biribirine terstir. uzerinde iktidarlarini uyguladiklari; halk, ulke ve toplum icin, degisen bir sey yoktur.Ayni cikar temelinde; insanlikdisilik devam etmektedir.

Oyuzden dogal dusuncenin; cesitli gibi gozuken bu soyut "kandirmaca" inancsal, ideolojik, teorik "farklarina aldanmayalim. Sonucta; her biri biribiri icin farklidir. Fakat uyguladiklari dusunce ve davranis, sonucta dogal dusuncenin bir urunudur.

Oyuzden bugun kim; iktidar ve guc icin; ortaya bir inancsal ideolojik dogrusal bir teori atiyorsa; tek cikari; kendi dogrusunun iktidaridir. Iste iktidara gelmeden ve iktidar olduktan sonraki cikar farki; ancak boyle su yuzune cikar. Ayni politikacinin; sirf oy almak icin, veripte oy aldiktan sonra tutmadigi vaadleri gibi.

DUNYADAKI TUM INANCSAL, IDEOLOJIK, TEORIK OLARAK; FELSEFI, BILIMSEL ORTAYA ATILANLAR; AYRIMCIDIR VE CIKAR IKTIDAR KAVGASIDIR.

Iste dusunce ve davranista; insanoglundan; insan olmaya ve insanlik sunmaya yonelen bireysel bilinc, bunu gorur. Bir bireyin bireysel olarak; insansal-evrensel devriminin tek cikar yolu; gercekci ve epistemolojik olabilmektir. Bu da; bilimselfelsefedir. Olanmi? olan, maalesef; felsefibilimdir. Felsefede bellidir. DOGAL DUSUNCE FELSEFESI.

Saygilarimla;
evrensel-insan


evrensel-insan
18-06-2009, 18:55
Saygideger arkadaslar;

Evrensel-insan'a gelen ozel bir mesaji; mesaji yollayan arkadasimizin izniyle buraya aynen aktariyorum.

isimli üyeden Alıntı

Sayın evrensel insan benim neyden yakındığımı sanırım insan olgu ve hareketlerini iyi bir şekilde gözlemleyen biri olarak anlamışsınızdır.Bakın burda ateistler dediğiniz gibi daha neye inandıklarını yada inanmadıklarını bile bilmiyorlar.Bu bir kuru gürültü değilde nedir.Üsteli anlam arayışları içindeler.Kuranı tek tek satırlar halinde kendilerine göre yorumluyrlar.Oysa ilmi olarak çok uzağındalar.Bir şekilde sıkıştıklarında alaya almalar,dediklerimizi ciddiye almamalar ve özelliklede ayşe konusundan geçilmiyor forumlarda.

Yani demek istediğim şuki şu forumlarda sosyalist geçinen o kadar çk insan bile sıkıştığında kurtuluşu nefret etmeleri gereken emperyalist ülkeleri örnek vererek açıklıyorlar.Kendi milletini sevmeyen ve milletin değerlerinden uzak kalan insanlar ne kadar gerçeekçi olabilirlerki?

Tarih böyle olan toplumlara sömürü ve kölelik yönünü göstermiştir.Biz top yekün eğitim ve öğretim alanında gelişmeli,bunu tüm topluma adapte etmeliyizki,bir yerlere varalım.Çağdaş ve modern olalım ama bunalrı yapmak için önce birlik olmamız gerek.

Bakınız avrupada çeşitli siyasal partiler vardır.Muhafazakar,sağcı,dindar,solcu,liberal ama bunlar söz konusu ülkelerine geldiğinde birlik olurlar ve milliyetçilikte yarışırlar.

Ama burda çok kötü izlenimler görüyorum sayın evrensel-insan vatanseverlik olgusu yıpanmış bir çok insan var ne yazıkki.

Burda olan bir çok kişinin samimi olmadığını ve ne yaptıklarından da bihaber olduklarını düşünüyorum.

Size saygım sonsuz bu düşüncelerimi sizinle paylaşmak istedim.

Sevgi ve Saygılarımla...

evrensel-insan
18-06-2009, 18:58
Saygideger arkadaslar;

Bir onceki mesaja; evrensel-insan'in verdigi yaniti da; oldugu gibi buraya aktariyorum.

Benimle dusuncelerini paylastigin icin, tesekkurler. Turrkiye'de ki dusunce sorunun kokeninde cagi yakalayamamak; temelinde de; baskalarini dusuncelerini; bilincsiz, algilamadan, ulke gerceklerine uyarlamadan takip etmek yatmaktadir.

Bu cok derin ve tarihi, cografi, degersel bir konudur.

Oyuzden; kimse hicbir seyi hem bilincli yapmiyor, hem de ogrenmeye acik degil. Iste bu celiski de; inatciligi ve bildigini, bilincsiz olarak okumayi getiriyor.

Ben bilhassa kosedeki yazilarimda; site uyelerine ve okurlarina; once cagi yakalatmaya caba harciyorum, sonrada bunun ancak bireysel bilincle mumkun olabilecegini gostermeye calisiyorum.

Konunun kisaca ozu bu. Birde sizin yazinizda da yansidigi gibi; yerlesmis ve sorgulanmaz, duygusal dusunce ve davranis var. Birey olmasdigi gibi; mantik ta yok. Bu nedenlerde; yazi icerikleri; duygusal, kisisel, inatci ve "sadece benim dedigim dogru" temelli bir icerik kazaniyor.

Bakin, evrensel'in kosesi herkese ve her konuya acik. Orada istediginiz konuda, istediginiz soruyu sorabilir, bilgi alis verisi yapabilir, konulari yaziya dokebilirsiniz. Bu hem sizin bilinclenmenizi saglar, hem de sitedeki okurlarin, en azindan dusuncelerinde bir soru isareti birakir.

Sonucta; ben kendi bilinc duzeyime gore; konulari ve sorunu isliyorum. Eger katki veya soru gelirse; islenen konu, daha detayli ve icerikli islenme olanagi bulur.

Cunku benim her yazim; bir kitap olacak kadar, detaylanabilir ve islenebilir. Ama bunun ortaya konmasi, benim de hangi konunun daha detayli acilima ihtiyac duydugunu, gelen yanitlardan; gorebilmem lazim gelirki; deginilen konu detay ve icerik kazansin.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Felsefe de Cagi Yakalamak
evrensel-insan
20-06-2009, 18:20
Saygideger arkadaslar;

Bilmiyorum, bugun sitede kac yazar arkadasimiz, felsefe konusuna; felsefi olarak ilgi-etki-onem duyuyor ama; felsefenin de, her soyut kavram gibi; evrensel olarak ortaya atilmis ortak bir tanimi yoktur. Kisaca; algilama acisindan; bakis acisi demek; bence, en dogru ve uygun ifade olur. Bu temelde baktigimizda; yasam ve iliski suren her insanoglunun, bir bakis acisi vardir. Bu bakis acilari; tarihi anlamda; ve dunya capinda bilinen akimlari ortaya atan kisilere mahsustur. Herbirimiz, yasam ve iliskilerimizde; bilerek yas da bilmeyerek; bu kisilerin ortaya attigi akimlarin ya direk; ya da karmasik takipcisiyizdir.

Ben sizlere kisaca; Kant'tan sonraki gelismeyi verecegim. Kant'tan sonra felsefe; pozitivizm, existential hermeneutics idealizm ve kritik felsefe olmak uzere dallara ayrilmis; pozitivm; kendi bunyesinde geliserek;logisizm, logical pozitivizm ve dilin linquistics temelinden devam etmistir.

Existential hermaneutics; hem logisizm ile birlesmis; ve phenomonology yi dogurmustur. Existential hermeneutics, kendi icinde ayrilarak Existentializm ve hermeneutics ayriminda; ve genelde deconstruction temelinde bulusmustur.

Bu arada; idealizm, kendi icinde materyalizmi yaratarak; Nihilizm temelli bireyi ortaya atmistir.

Anglo American temelli gelisme ise; pragmatizm ve linquistics uzerine olmustur.

Butun bu akimlar;post modernizme acilan akimlardir. Bu arada; idealizm ile kritik felsefe arasindaki; schopenhauer; daha sonra; neo-kantians ve neo frazians larla birlikte;neo aristotalians ve Thomistleri de unutmamak gerekir.

Bu son saydiklarim, post modernizme girmemektedir. Burdan gelen son akim; popper ve hayek akimidir.

Ilerideki bir yazimda da; evrensel-insan bakis acisinin nasil sekillendigini izah edecegim.

Bu tarihsel felsefi akimlarla ilgili, sorular olursa; detaya girebilirim. Cagimiz 21. yuzyil cagidir. O yuzden, bilhassa Turkiye'de vuku bulan; 18. yuzyil dusunce ve davranislarindan; kurtulmak veya bu dusunce ve davranislari yenilemek isteyenler; butun bu akimlari inceleyerek; en azindan temel bilgiler elde edinmelidirler. Aksi; 18. yuzyilda, cakili kalmak ve her problemi; daha sorunsal bir hale koymaktan baska bir ise yaramaz. Tabi eger, gercekci olmak ve gercekleri tum ciplakligiyla gormek istersek.

Saygilarimla;
evrensel-insan

 
evrensel-insan
20-06-2009, 21:53

Eger Kant'in felsefesi; sadece kritik olarak algilansaydi; basta Fichte ve Hegel'in idealizmi, hortlamazdi. Kaldiki; Schopenhauer, hem idealist hem de kritik icerikliydi ve Nietzsche'nin nihilizmine acildi. Bu arada; varolusculugun babasi Schleiermaheri ve pozitivizmin kivilcimini veren, Condorcet'i ve kritik felsefeyi, idealizme sapmadan ortaya koyan;Jacobi ve Maimn'u da unutmamak gerekir. Butun bunlar kitalararasi felsefi akim gelismesi iken;Anglo-American, kisminda; Bengham, Kant sonrasi ilk filozoftur. Zaten Emanuel Kant'in; dusunce iceriginin karmasikligidir. Butun bu farkli akimlari doguran. Ki, Feuerbach ve Marx temelli materyalizm ve diyalektik te; idealizm den, ayrilma bir akimdir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Dogallik Nedir?
evrensel-insan
22-06-2009, 12:43
Saygideger arkadaslar;

Insanoglunun, dogumuyla gelen ve dogal olan ogeleri ve bu dogal ogelerin neler oldugu; yine insanoglu tarafindan ortaya atilmistir. Bu temel de;insanoglunun kendi icin dogalligi nasil sekillendirdigini gorelim.

Insanoglunun dogalliginin; bir gorunumu, bir de ozu vardir. Butun bunlarin algilanabilmesi icinde; monizm ve dualizmin sinirlarini asmak gerekir.

Insanoglunun gorunen dogalliginin ogeleri; Beyin, onun fonksiyonu dusunce ve de onun yaratimi kavramdir. Bu goruntu hic bir zaman degismez. Insanoglu; monizm ve dualizm sinirli dogal dusunce kapasitesine sahip oldugu icin; tarihler boyu; once beyin kismini, yani maddeyi; soyut kismi, yani dusuncesiyle; carpistirip durmus ve ikisini bir birine ustun kilmaya ugrasmistir. Halbuki bu carpistirmayi yaparken; carpistirma yaptigi ogeyi de uzun sure gorememis, sonradan bu ogeyide, yarisin teke indirgeme mucadelesinin icine sokmustur. Bu oge de kavramdir.

Insanoglu; bu uclu ogesini; bir algi temelinde; pozitife, iki; dusunce temelinde teke; uc, dilin kulak yapisindan ve noktalama ozelliginden gelen, kavrami da; noktaya indirgemistir.

Ozetlersek; Beyin-madde-tek;dusunce-soyut-pozitif ve kavram-soyut-nokta.

Bu monizm ve dualizm gereksiz cekismesini, durdurabilmek; seyin; uclemini gorebilmekten gecer.

Dogalligin; ozu, yani karakterine gelirsek; bunlarda aslinda, gorunusu veren ogelerin acilimidir. Bu acilim da; tek icin, ikilem; pozitif icin karsitliktir. Yani dogallik; dortlu bir oze ve karaktere sahiptir.

Iste tum sorun da; bu 7'li olusturumun; tek bir "sey" de gizlenmesi ve toplanmasidir. Bu 7'li seyi olusturan ogeler olarak gizlidir.

Aslinda;seyi tartismanin karsitligi ve ifadenin ikilemi goz onune alinir, tartisma savunusunun tekligi ve tartisan taraflarin; pozitifligi ve sonunda; tartismacilarin, kendi acilarindan, tartismayi noktalamak istemeleri, aslinda gizli olan bu ogeleri ortaya cikarir ve algilatir.

Benim bu konularda; daha once yazilmis, detayli yazilarim mevcuttur.

Iste dogalligin; bu ic sorunu ve sorunun ic kitlenmesi; ancak; bu dogalligin tum resmini algilayabilmek ve disina notr olarak cikabilmekle mumkundur.

Aksi; insanoglunun, dogallik cikmazidir.

Bu dogalligin sorunlari ile birlikte en iyi algisida; kullanimbilimin evrensel kullanicilari olan; X ve Y nin; sekilsel, cizimsel, notr, yanyanaligi iceren, dis yancilik iceren,kesismeyen algisi; yani kulak dili degil; goz dilinin telaffuzudur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Dusunurluk Nedir?

evrensel-insan
22-06-2009, 13:24
Saygideger arkadaslar;

Dusunurluk, evrensel-insan'in yaptigidir. Kisaca, yukarida bahsedilen dogalligin; herturlu kaotik, rahatsizlik verici ve insandisi ve insanlik disi iceriginden, kokten; dusunce ureterek ve bu dogalligin tum resmini icinde yer almadan vererek kurtulmak ve alternatini ortaya koymak.

Bireyin, bireysel olarak; evrensel-insansal icerigini kazanmasi ve bunun icin dusunce uretmesi, hem onun kendi menfaatine; hem de turu ve de evrenin menfaatinedir. Dogalliktan rahatsiz olan; herkes, evrensel-insan'in yaptigini yapabilir. Yeterki; kendi kisisel dogalligindan rahatsiz olsun ve dusuncenin, gucunu dusunerek algilasin.

DUSUNURLUK;OZDE INSAN OLAN INSANOGLUNU, YASAM VE ILISKIDE DE; INSANLASTIRACAK VE INSAN GIBI HERTURLU HAYAT SAGLAYACAK TEK KURTULUSTUR.

Bu konuda da; detayli yazilar, bu kosede mevcuttur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Dusuncenin "Yoklugu" ve "Onemsizligi"
evrensel-insan
23-06-2009, 21:39
Saygideger arkadaslar;

Dogalliligin; en buyuk sorunu; dogal dusuncenin, dusunce olarak "yoklugu ve onemsizligidir". Dogalliligin; ctetolojik kokenine bakarsak; fiziksel uretimin disindaki soyut uretim, durmustur.

Bunun bir ayagi; ayrimciligin sonuncusu olan, bireyci akilcilik ve ayristirmanin kalicilastirilma cabasi ve dunyanin; ronesans oncesine cekilme cabasi ve dunyayi; dusunce sahipleri ve uzerine dusunce uygulananlar olarak; iki kalici kutba ayirma cabalaridir. Insanoglunun bu cabasi; hem pozitif bilimde; hem de sosyal bilimde hizla ilerlemektedir.

Diger ayagi ise; dusunce "yoklugu ve onemsizliginin" "dogal" ayagidir. Bu da, soyle izah edilebilir. Dusunce kavrami yaratan ve bu kavrami algi ile yaratandir. Bu temelden bakildiginda; dusuncenin islemesi demek; KAVRAM YARATIMI demektir.

Ama, dogallilik ters islemektedir. Yani yaratilan kavramin; algi ile ifadesidir. Iste bu algi ile ifade; kavram'in ogesi dili ortaya koyar. Kavramin da dahil oldugu uclem; kavram temelli; ifade ve dildir.

Algiya gelirsek; alginin da temel olarak dahil oldugu uclem; algi temelli yansi ve sezgidir. Ki yansinin, maddeyi ve sezginin de inanci verdigini daha onceleri cokca isledik.

Butun bunlarin sonucu ise; ana uclemimiz, TEK POZITIF NOKTA olarak; KAVRAMSAL ALGILI DUSUNCE olarak belirir. Iste dusuncenin buradaki rolu, yaraticiliktan cikip; kavramsal algi ya donusmustur. Yani; kavram olacak, dil ve ifade temelinde; algi olacak, inanc ve madde temelinde; ondan sonra kavramli algi uzerine dusunce uygulanacak.

Iste bu yapilanis; hem dusunceyi yok etmis; hem de kavramsal algiya mahkum etmistir. Yani dusunce kullanimi ve yaratimi yerine; kavramsal algiya DUSUNSEL SAHIPLIK ortaya cikmistir.

Iste bu da; gunumuz; dogalliliginin; en son tikandigi noktadir. CUNKU DUSUNCE DUSUNMEMEKTE, KULLANILMAMAKTA; SADECE DUSUNCEYE KAVRAMSAL ALGI OLARAK SAHIP CIKILMAKTADIR.

ISTE BU DUSUNCEYE SAHIPLIK; KISININ SADECE DOGALLIGIN ICINDE KALARAK; INANCSAL, IDEOLOJIK DOGRUSALLIGIN BUNYESINDEKI KENDI DOGRUSUNU ORTAYA KOYMASIDIR.

Bu da bilindigi gibi; dogrusalligin, dogrular arasi savasidir. Hem dusunce sahipligi, hem dogru sahipligi ve sabitligi, hem uretken olmayan, hem de taraflidir.

Iste bu da; insanoglunu, dusuncenin gercek gorevi olan kavram yaratimindan uzak tutmaktadir. Iste dusuncenin, maalesef; insanoglu eliyle getirildigi nokta burasidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Evren'in Soyutlulugu ve Soyut-Somut Hareketi

evrensel-insan
24-06-2009, 02:46
Saygideger arkadaslar;

Evrenin ne oldugunu ortaya koyan, ona anlam, kavram ve ifade veren; algisi, dusuncesi, fiziksel yapasi olan ve kendi dahil; herseyi; yine kendi icin ortaya koyan insanogludur. Bilinen baska bir tur de yoktur. Olsa bile, insanoglu ile bir dialogu yoktur. Iste insanoglunun; Beyninin fonksiyonu olan, dusuncesinin ve onun; algi sonucu yaratimi olan kavram; dil ve ifade olarak; insanogluna, insanoglu tarafindan sunulmustur.

Insanoglunun; tum bu kavramsal cabalari; cesitli bilim, felsefe dallarini dogurmustur. Evet simdi siki durun; Insanoglunun; butun bu kavramsal algisini ortaya koyabilmesi icin; evrensel kullanimbilimine ve bu kullanimbilimin olusturan evrensel sembollere ihtiyaci vardir. Iste; soyut olarak kavramlasan; algi temelli her turlu somut veya soyutun evrensel kokeni X ve Y de yatar.

Yani; insanoglu, evrensel olarak; seyi Y olarak ortaya koymus, ki bu bir uclemdir ve bu ortaya koydugu seye de X karakteri vermistir bu da bir dortlemdir.

Buradaki; Y yani seyin ne oldugunu ortaya koyan uclem ICICEDIR. Ayni sekilde; ortaya uclem iciceligi olarak konan seyin karakteri de; dortlem ICICEDIR.

Sonucta seyin; ozel veya genel isimlenisi ve kavramlanisi, kisaca ismi ya da adi; Bu 7'li icciceligin bir toplamidir. Iste biz insanoglu; bu toplamdan yola cikarak; her turlu degerlendirmeye yoneliriz. Ama bu toplami veren ogeleri, ya bilmeyiz, ya gormeyiz, ya da gormemezlikten geliriz, kisaca FARK ETMEYIZ.

Cunku sorunun cozumu; 7'linin olusturdugu; ad veya ismi sahiplenmede, tartismada veya ifade etmede degil; bu 7'li olusumun kendi icinde, yani ISIMOTESI veya ADOTESINDEDIR.

X ve Y ve bu konudaki detayli ve icerikli aciklamalar, "evrensel'in kosesi" n dedir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Toparlayici-Ozet
evrensel-insan
24-06-2009, 16:04
Saygideger arkadaslar;

Hersey bir kavramdir, kavramlar evrenseldir ve gercektir. Hem insanoglundan hem de onun iradesinden bagimsiz olarak vardirlar.

Insanoglunun devreye girmesiyle; algi ve ifade ortaya cikar. Alginin yansi ve sezgisi ve dil ve ifade temelinde de; Bilim ve felsefe gundeme gelir. Ifade de ise; dogru, yanlis; var,yok; inan, inanma, iyi, kotu; guzel, cirkin v.s. karsitlik temelli ifade edis mumkundur.

Bilimsel algi ve ifade; epistemoloji ile sinirlidir. Herhangibir kavramin, yanlislanabilir temelde dogrulanmasi gerekir. Epistemoloji ustu ise; bilimsel degil, inancsaldir.

Inancsal algi ve ifade; ideolojik dogrusallikla sinirlidir. Herhangibir kavramin ideolojik dogrusallikla dogrulanmasi gerekir. Yalniz; bu dogrulama; bilimsel olmadigindan, hem dogrulugu hem de yanlisligi sadece dogrulayani ve yanlislayani ilgilendirir. Tamamen inancsaldir.

Felsefe; her kavrami; belirli bir ideoloji ve belirli bir brans temelinde ortaya koymaktir.

Ideolojik, inancsal dogrusalliktaki en buyuk sorun; dogrusunu savunan kisinin bu dogruya sahip cikmasidir. Bu durumda; baska dogrulara sahip cikanlarla yapacagi tek sey; tartismaktir.

Algi ve ifade her nekadar; ideolojilesmis, kaliplasmis, alisilagelmis, otomatiklesmis olsa da; sonucta; tamamen kisiye ve onun sahiplenmesine baglidir.

Soyle bir ornek verelim; Ejderha, bir kavramdir ve evrensel bir gercekliktir. Bu gerceklik; insanoglunun iradesi disindadir.

Gelielim algi ve ifadeye; Burada epistemolojik bir bilimsellik gecerli degildir. Cunku ne dogrulanabilir, ne de yanlislanabilir.

Ozaman ideolojik, inancsal dogrusalligin; dogrulamasi soz konusudur. Eger ejderha' yi; bu temelde sahiplenen bir kisi varsa; onun icin ejderhanin varligi dogrudur. Bunun tam aksini sahiplenen biri varsa; onun icinde dogru olan; boyle bir ejderhanin varliginin yanlis oldugudur.

Bilhassa; felsefenin; varlik ile ilgilenen metafizik dali; bu konuyu idealist temelde ortaya koyabilir. Yine bu konuyu materyalist temelde yalanlayabilir.

Iste kavrami algi ve ifadesini sahiplenmeden, kullanmak ve ortaya koymak; epistemolojik ve gercekci olmanin ozeti budur.

Buradaki en onemli fark ta; ortaya koyabilmenin altinda; dusuncenin de sahiplenilmeyisi ve sadece kullanimi yatmaktadir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Epistemolojik Gercekcilik

evrensel-insan
24-06-2009, 16:28
Saygideger arkadaslar;

Iste butun bu aciklamalardan sonra; evrensel-insan'in bireysel olarak; kavrama yanasimi, kavram yaratimi, dusunceyi, davranisi, algiyi, ifadeyi, yazi dili ve uslubu v.s. kullanim ve paylasimi, hem felsefi hem de bilimsel yanasimda; EPISTEMOLOJIK GERCEKCILIK' tir.

Konu eger felsefi veya bilimsel degil ise; evrensel-insan'in birey yapisini direk ilgilendiren gunluk yasam ve iliskisi ise; yine gercekcilikten odun vermeden; kendince toplumsal yasamdan kaynaklanan; etiksel bir anlayisi ve uygulamasi mevcuttur. Burada da; onun; insansal vicdaninin; zarar vermeme ilkesi ve evrensel sayginin farklarin farkinda olmak ilkesi gecerlidir. Bireysel hak ve ozgurluklerde, antiayrimci hukuk temelinde; en onemsedigi konudur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Gercekdisiligin Iki Yuzu

evrensel-insan
27-06-2009, 00:27
Saygideger arkadaslar;

Herseyde oldugu gibi; gercekte de karsitlik vardir, gercekdisilik. Gercekdisiligin bir yuzu; gerceklerin icinden bakarak; sadece ideolojik, inancsal dogrusalligin; kendine ait ve sahiplenilen, dogrusuyla; bakarak, gercekleri, bu dogru temelinde; uyarlamak, saptirmak, yaniltmak v.s. cabalaridir.

Bunun altindaki sabitlik; kisinin, kabullendigi dogrularini irdelememesi, nedenleyip, sorgulamamasi, en onemlisi de; gerceklerle, gercekci olarak yuzyuze gelebilecek, bilince erismemis olmasidir. Buradaki tehlike; o inanilan dogrunun, yanlislanacagi ve yerine belki de; yeni bir dogru konamayacagi ve kisinin ideolojik, inancsal dogrusal temelli DOGRU BOSLUGUNA DUSME tehlikesidir.

Gercekdisiligin diger bir yuzu de; yasanmamis, olmamis, vuku bulmamis v.s. bir olguyu; sanki varmis, yasanmis, vuku bulmus v.s. gibi, gormek ve gostermektir. Bunun en guzel ornegi, sosyalizm ve komunizmdir. Ben ornegi, yine insan olmak ve insanlik sunmaktan verecegim.

Dogal dusunceye gore; insan kavrami hem fiziksel, hem de dusunsel insani kapsamaktadir. Bu ne demektir? Bu bir dogallilik, caresizlik, on tikama, ve ufuk kapatma cabasidir. Tam da; tanrisal yanasimin, dini mentalitenin ve emperyalist zihniyetin isteyipte bulamadigidir.

Yani "Neden ugrasiyorsunuz?, insan dogal olarak, yani dogustan; ayrimci, bencil, cikarci, iktidar, guc, otorite sahibi, yani kisaca, bugun gunumuzde yasanan dunyanin yansittigi bir varliktir. Bunun da ornekleri, DNA, gen, kafatasi v.s. ile kanitlanmaktadir"

Iste bu gercekdisi yanasim; en tehlikelisi ve en onemsenmesi gerekenidir. Cunku bu gercekdisiligin; bilhassa bilimsel dogruluk olarak kabullendirilmeye ugrasilmasi; insanoglunun; dusunce ve davranista olmasi gereken; insanozlu kapasitesinin ve dusunce ufkunun onunu kesmek ve bu olanagi ortadan kaldirmaya cabalamak; hem insanoglunu; bu ugurda, amac icin arac olarak kullanmak; dini olarak kadere baglayamasa bile; bunu bilime bilimsel dogrulara baglama cabasidir.

Iste gercekdisiligin, gercekci olamamanin, getirdigi iki yuzlu dogrusal yanasim; bilhassa, dini degilde; bilimsel yonden yanasanlar icin, cok onemli ve uzerinde iyice nedenlenip, sorgulanmasi gereken bir konudur.

Din ile kullanalamayan insanoglunu, bilim yoluyla kullanmanin onu; 20. yuzyilda acilmistir. Bilhassa, bilimi kendisine rehber edinmis olup, cagi yakalayamayan arkadaslara duyurulur.

Bu insanoglunu; insan yapmak istemeyen amac sahiplerinin, son kozudur. Icinde insanozu tasiyanlar ve bunu bir cesit dusunce ve davranisa tasiyanlar; gercekdisinin, iki yuzunu de; gormek ve farkini algilayabilmek ve gercekci olmak zorundadirlar.

Bilimin, epistemolojik siniri; bilimselligi rehber edinmislere bir hatirlatma; ideolojik, inancsal dogrusallarin; dogruluk cekismesi, savasi ve mucadelesinin de; galibi-maglubu olmayacagi, hepsinin dogal dusuncenin; tanrisal, dini ve emperyalist bir cesitliligi oldugu ve ayni dusuncenin ctetolojik koken ve temelinden kaynaklandigi; inancsalligi rehber edinmislere bir hatirlatmadir.

Gercekdisiligin bir yansisi da; KAVRAMDISILIGIdir, yani; kavramin farkina varamamak ve kavrami; sadece ifade ve algi temelinde; karsitli tartismaya tasimaktir. Halbuki; kavram; yok sayilmazsa, gale alinirsa; ifade ve algi devreye girmeden once; onun gercekligi ve evrenselligi; kisiyi kavrami KAVRAMAYA yonlendirecektir. Bu yonlendirme de; dusuncenin dusunmeye zorlanmasi ve dusunme mekanizmasinin calismasi demektir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

 
evrensel-insan
27-06-2009, 17:20

Insanoglu; ya yaratilissal olarak, ya da evrim acisindan bu soruya iki farkli yanasim getirmis. Sonucta bu tip "meraklar" benim konum degil. Birinci nedeni; bu sorulari soran da; cevaplayan da, insanoglunun kendisi. Bence, insanoglu; epistemolojik olarak; ne kendi parcasini, ne baska bir parcayi; ne de parcalarin icinde yer aldigi butunu; ne en buyugu, ne de en kucugu olarak, ortaya koymaya muktedir degildir. Ustelik bu tip ugraslar, insanoglunun sadece elinde olan yasam ve iliskisini onemsememesine ve onun sistemlenisindeki; insansal-evrensel catiyi bulma mucadelesini vermemesine yoneliktir.

Verilen cevaplardan da; goruldugu gibi; bu konuda da; iki birbirine karsit cevap vardir ve bu her konu icin boyledir. Yani, bu yanasim; insanoglunun dogal dusuncesinin kokensel ve temelsel yanasimidir ve sorun da buradadir.

Iste benim konum, bu dogal dusuncenin, ctetolojik evrensel koken ve temelinin; insanoglu yasam ve iliskisinin sekillenisi ve sistemlenisine verdigi zarar ve sorundur.

Ama ihtiyac duyanlar, bu tip sorulara; ya evrimci, ya da yaratilissal temelde; hangileri kendilerini tatmin ediyorsa, cevap bulabilirler.

Benim bireysel bakis acimi istiyorsan; insanoglu VARDI ve VARSAYDI.

Saygilarimla;
evrensel-insan

 
evrensel-insan
27-06-2009, 21:15

Benim bireysel olarak bu konudaki dusuncem; herseyin surekli suregelen bir sureklilik oldugu ve bu surecte; herseyin; degisim-donusum-baskalasim, yasadigi ve bu yasamin her devresinin bir olusum oldugudur. Daha once sitede buna bir ornek vermistim. Sana da soyle izah edeyim. Bir sey olusmadan once; evrende mevcuttur. Bu sey; bir erkekte, menuye baskalasir, bu menu bir diside, dollenir ve fetusa donusur. Bu fetus degisime ugrar ve disariya insanoglu olusumu olarak cikar. Yasaminda buyuyerek degisir, olunce donusur ve olum sonrasi da; uzerinden baska canlilara baskalasarak, tekrar evrende dagilir.

Bir seyin, ilki veya sonu; bir zaman konusudur ve zaman; insanoglunun, kendi icin kavram olarak yarattigi bir soyut olgudur.

Bir canlinin olusmasi icinde; bu degisim-donusum-baskalasim surecinin, bir yerde canli sartlarini olusturacak kivama gelmesi ile mumkundur.

Ustelik canlidan kastin ne? Eger hareket ise; zaten; bu surec surekli bir devinim hareketidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Yaradilis-Izm-Bilim Bagi
evrensel-insan
29-06-2009, 00:34
Saygideger arkadaslar;

Insanoglu dusunce ve davranisiyla, dogal dusunce ve dogalsallik koken ve temelinin, artik iyice sonunu yasiyor.

Dogal dusuncenin, gerceklestirdigi sistemin ve sundugu yasam ve iliskinin, herturlu; insandisi, insanlikdisi ve insanozaleyhte uclusunun; son zamanlarda ortak ataga gectigi iyice seziliyor.

Once amaci ortaya koyalim. Amac; tum dunyayi yoneten ve yonetilenler diye iki ayri ve biribiriyle bulusturulmaz, kutba ayirmak ve yonetenlerin her turlu sayi azinligini; hem tanrisal, hem dini, hem felsefi, hemde bilimsel; kisaca her koldan iktidara, guc sahipligine, erke, otoriteye v.s. tasiyarak; yonlendirilenler ve yonetilenler cogunlugu onunde TANRILASTIRMAK.

Bu dini girisimle, zaten yapiliyor, tanrisal yanasimdaki; tanriyi negatif kullananlar ve sahiplenenler eliyle, tanri gundemde kaliyor. Emperyalist zihniyet; emek-sermaye, isci-burjuva, diye baslattigi ana ayrimi, bireysel akilciliga kadar indirgiyor, yukumlulukleri, etigi hic ile esitleyip; insanoglunu canavarlastiriyor, bir yandan; bireyci akilcilikla, onlari robotlasstiriyor, herturlu; siddet, baski, teror, ve akliniza gelen insanlikdisi uygulamayi yururlukte tutuyor. Onlari hem koruyor, hem sanki onlara karsi; halki yonlendirenleri koruyor gozukuyor. Kisilere; korku felsefesi uygulayarak; surude kalmasini sagliyor, suruden ayrilmak isteyenleri; cikar temelinde satin aliyor ve kullaniyor. Bireyleri, sanal dunyaya ozendirerek robotlastiriyor. Farkli gibi gorunen izmleri kendi aralarinda savastiriyor, hem destekliyor hem onlara karsiymis gibi gozukuyor, onlarda; yaptiklarinin; antiemperyalist olduguna inaniyorlar. Bu arada; orada burada yayinlattigi "bilimsel" haberlerle; dusunceyi, yok etmeyi, herturlu, DNA, gen, kafatasi, kan, deri, cinsiyet,irk, milliyet, etiksel degerler, sosyal-siyasal-toplumsal degerler v.s. ayrimi mikro temelde koruklemeyi ve sanki ayrilanlari destekler gibi onlara "guven vermeyi" beceriyor.

Bu insanoglunun; kendi basina musallat ettigi; dogal dusunce koken ve temelinin; insanoglunun sayica azinligina yaramasi ve onun kendi amac temelli cikarina yonelik olmasi, artik gun gibi asikar.

Yaratilis, bir yaratan var. Evet, bu azinlik yaratana oynuyor.

Ideolojik, inancsal dogrusallar var. Evet, hepside farkli icerikte, bu yaratana bilincli yada bilincsiz hizmet ediyor, yaratan da; bunlari hem birbiriyle carpistiriyor, hem de carpisanlari besliyor.

Bilim, evet. Ortaya koyduklariyla yaratanin amacina yonelik hareket ediyor.

Bu yaratan ne diyor" Ben sizin yarataniniim. Sizin adiniza dusunurum. Sizdebenim dediklerimi uygularsiniz. Cunku sizi ben dogal olarak; bencil, ayrimci, cikarci, kavgaci yarattim. Ama siz ancak benim istedigim gibi, bunlari uygularsiniz. Ben, yarataniniz olarak; erk, iktidar, guc ve otorite sahibiyim. Sizinde benim bu sahibiyetime boyun egmeniz, kaderiniz. Sizleri, ben; istedigim gbi; bilimimle, felsefemle, herturlu, soyut ve somutlarimla; istedigim gibi yasatirim. Bu dunyada artik benim yonetimimdesiniz. Oteki dunyaya falan da artik gerek kalmadi. yasaminizda, iliskilerinizde, benim kontrolumde, benim; esirimsiniz, kolemsiniz. Boynunuzdaki boyundurugu cikarmaniz mumkun degildir.
Canim ister sizi sevindiririm, canim ister uzerim. Canim ister can yakarim, canim ister huzur veririm. Sizde sadece butun bu yasam ve iliskiye boyun egersiniz v.s." icerikli bir soylemle, bu isi beceriyor.

Bugun, Tanrisal yanasimin her kolunuda, ideolojik inancsal dogrusallarin her birbirinden farkli dogrularinida, bilimin her turlu gelisme yon ve yontemini yonlendirimini ve yonetimini de; tum bilginin kaynagini da, bu emperyalist canavar yaratici olarak uslenmistir.

Bundan tek cikis yolu; yasam ve iliskideki; her dusunce ve davranisimizi; birey bilinciyle; bireysel olarak; insansal-evrensel zemine tasimak ve her bize sunulani bu bilincle nedenleyip-sorgulamak ve otomatikman hic bir sunulani kabul etmemektir. Cunku sonucta, bu canavarin elde ettigi bir tektir. Yani BIREY BILINCINE VARAMAMIS, INSANDISI, INSANLIKDISI VE INSANOZALEYHTE ICERIGININ ICINDE KENDI DOGRULARIYLA, ORADAN BURAYA SAVRULAN KISI.

Ideolojik inancsal dogrusalligin, ICINDE KENDI DOGRUSUNUN IKTIDARINI, GUCUNU, OTORITESINI, CIKARINI VE AYRIMCILIGINI ortaya koymaya calisan kisi, bir izmi"bu benim izmim" diye sahiplenmis, bir -ist takipcisi. Bu takip temelinde; kendi yasam ve iliskisini "unutan" bir kisi. Kendi dogrusunun; iktidar, guc, otorite, ayrimci temelinin; Yaratilisin ogeleri oldugunu goremeyecek kadar kor kisi. Dogallik ve dogal dusuncenin; koken ve temelinin, yaraticilik ogeleriyle ozdes oldugunun farkina varamayan kisi. Bilimin, ortaya koyduklarinin; yaratilisin ogelerine paralel olarak ortaya konuldugunun farkina varamayan kisi.
Kisaca; ona verilen ve ondan istenenlerin; sadece yaraticinin ogelerine paralel oldugunu algilayamayan ve kavrayamayan kisi.

Soru aciktir. YARATICI MI? INSANMI-BIREYMI-?, Hizmet kime, yasam kimin, iliskileri kim organize ediyor, kim dusunuyor, kontrol kimde? v.s. INSANDA MI-BIREY DE MI-? Yoksa; dogalliginin yapilandirilisiyla, ayrimci, cikarci, bencil, iktidar, erk, otorite ve guc sahipligini, her turlu; felsefesi, bilimi, izmleri, inanclari, tanrilari, dogrulari ile oneren YARATICI MI? Secim sizin.

Yaratici artik dunyaya inmis; somut olarak gerceklesmistir. Cunku son kozunu oynamaktadir. Ya o bugune kadar oldugu gibi; galip gelecek ve bunu kalicilastiracak; ya da insanoglu ilk defa tarihinde; ozde insan oldugunun bilincine ve farkina varacak; hem kendi ile hemde kendi turu icinden yarattigi yaraticisi ile, evrensel genislik ve insansal turde amansiz bir savasa girecektir. Secim sizin.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Kavram Uclemini Kavramak

evrensel-insan
02-07-2009, 03:19
Saygideger arkadaslar;

Kavram uclemi; Isaret, isaret eden ve uzerine isaret edilen olarak belirlenmistir.

Demekki; kavram oldurumu icin; once bir isaret gerekir. Peki bu isaret nedir? Bu isaret dilin linquistics ve etimolojik kokenini ortaya koyan; harfler, rakamlar sembollerdir. Bu isaretler sayesinde; bilim, felsefe, dil ortaya konabilir. Bu isaretler sayesinde, ileti, iletisim, belirtim, saglanabilir.

Birincisi bu isaretin mucidini ortaya koymak gerekir. Bu isaretin tek bir mucidi vardir, o da insanogludur. Fakat, burada insanoglu isareti kullanima tasidiginda; ilk karmasa ve celiski ortaya cikar. Cunku isaret eden de; edilende ilk etapta isareti dogrultan ve bu isareti kendi ustune dogrultan insanogludur.

Isareti dogrultmanin en belirgin, dilbilgisi ogeleri; isaret zamirleri; bu, su ve o ve bunlarin cesitli versiyonlaridir. Buradaki ilginc olan; isaretin tek basina anlam kullanimi acisindan yeterli olmadigidir. Bu, guzelde bu nedir? Iste buradaki verilecek, herhangibir soyut veya somut isim BU'NUN ESDEGERIDIR.

Yani, bu kitaptir, bu kalemdir, bu sevgidir, bu demokrasidir, bu dogrudur, bu iyidir, v.s. ki bu izah sekli; tersiyle de mumkundur. Dogru budur. Iste, isaret edenin isaret ettigi olmazsa; isaret mumkun degildir.

Cumlemize bakarsak; bu, isarettir ve isaretin isaret edilen uzerine yonelimi ve isaret edilende noktalanisidir. Iste o noktalanis ta; bu'nun esdegi olan ve noktalanana verilen addir.

Ben zamirini ele alalim. Buradaki isaret, "ben" dir. Beni isaret eden, fiziksel veya sessel yonlendirim ile, ben isaretinin; yonu ve uzerine yonleneni bir arada kesismistir.

Eger isaretimiz, "sen" ise; seni isaret eden, fiziksel ve sessel yonlendirim ile; sen isaretinin, yonu ve uzerine yonleneni, kesismemektedir.

Bu iki farktan su ortaya cikar; Eger isaretin kendisi; yonlendirimi yapan ile; uzerine yonlenim uygulanan farki ortaya cikar. Aksi; sen, ile ben isaretlerinin, birbirine karismasi demektir. Bu karisikligi onleyen, yondur.

O zaman; buradan 7li olusumumuz, ya da oldurum ortaya cikar; isaret, isaret eden, uzerine isaret edilen, yon, yonu veren, uzerine yon verilen ve noktalama. Iste, buradaki noktalamanin noktasi; kavramin da baslangicidir.

Butun bunlarin disinda; noktalamanin; ikili ve karsit karakter yapisininda farkina varmak gerekir. Bu ikilem olarak; isaret ve yon; karsitlik olarak; yonu ve isareti veren ve uzerine verilendir.

Iste bir dilin, ifadesinin, kavraminin v.s. arkasindaki; epistemolojik gerceklik bu temelde yatmaktadir.

Bu epistemolojik gerceklikte; insanoglunun, hem kendi; hemde kendi disinda kalan her kavramlastirdigi ile, ileti, iletisim ve belirtiminin temelini teskil eder.

Kavramin; yon, isaret ve nokta olarak; uclu uc tane uclemi vardir. Yon ve isareti yukarida acikladik. Nokta ise; pozitif ve tek olarak, zaten daha once aciklanmisti. Iste bu da kavramin; uclu uclugu, yani dokuzlulugudur.

Simdi bir dusunun bakalim. Herhangi bir soyutu "bu" temelli ortaya konumdaki, 7'li oldurum ne olabilir ve nasil aciklanabilir?

Saygilarimla;
evrensel-insan

Kullanimbilimin Yontembilimi

evrensel-insan
04-07-2009, 01:36
Saygideger arkadaslar;

Daha once sizlere; evrensel kullanimbilim sembolleri olan X ve Y den bahsedilmisti.

Bu yazida da; insanoglunun kendi turunu, kendi icin kullanmadaki yontembilimi aciklanacak.

Bunu aciklamadan once bir seyi hatirlayalim.

Eger, bir kuram, teori, ideoloji yanlislanabilirse bilimseldir. En gecerli teori de, epistemolojik olarak;yanlislanabilen, curutulebilen, kuram, teori ve ideolojidir.

Iste yontembilim, insanoglunun biribirini kullanmasi temelinde, tamamen bilimsel olmayan bir yontembilim kullanir.

Bu bilimsel olmayan yontembilimin, temeli; insandisi ogelere dayanir. Bunun iki ayagi vardir, birinci ayagi; tanrisal yontemdir. Ikinci ayagi da; maddesel yontemdir.

Insanoglu madde veya tanri uzerine ortaya attigi, her yanlislanamiyan ve epistemolojik olarak curutulemeyen, kuram, teori ve ideolojiyi; kendi turunu; yasam ve iliskide; ayirmak, cikar saglamak, iktidar olmak, guc kullanmak, korku yaymak, surude tutmak, dusundurmemek, bencil kilmak, yonetmek yonlendirmek v.s. icin ortaya atmistir.

Epistemolojik gercekcilik degilde; ideolojik, kuramsal inancsal dogrusallik tasiyan, ve tum tarih boyu geliserek, degiserek, sosyal-siyasal-toplumsal ve etiksel degerleri sistemlestirerek, duzenlestirerek; kendi turunu kendi icinde idare etmistir.

Bu su anlama gelir; bu temeldeki herhangi bir deger sunan ideoloji veya kurami ortaya atarak ve bu kuram icin mucadele edenlerin sayesinde; tum yiginlari, toplumlari, ulkeleri yonlendirmis ve yonetmistir.

Iste bu yontembilim sayesinde; bugun dunyada mevcut ve biribirine zit, o kadar cok izm veya kuram, ideoloji teori vardirki; bunlar kendi aralarinda; dogruluk savasi verirken, bu savasa yiginlarida kendi dogrularina yonelik cekmekte, yani; bu dogru savasi icin, hem kendilerini kullandirtmakta, hem de yiginlari kullanmaktadirlar.

Iste hem yiginlarin kullanilmamasi, hem de onlari bilincsiz olarak; kendi dogrularina cekerek kullananlar; nezaman; uygulanan bu yontemin bilimsel ve epistemolojik gercekcilige uymadiginin bilincine varirlarsa; iste o zaman, hem bu insandisi kokenli kullanim; hem de bu kullanimi saglayan yontembilim curutulmus olur.

Bu curutum, ayni zamanda insanlikdisinin da; curutumu anlamini tasir. Ustelik bilime cesitli dallardan hizmet goturenlerde; bu kullanimin ve yontembiliminin bilincine varirlarsa; hem kendilerini kullandirtmazlar, hem bilimi bu kullanima alet etmezler, hem de bu yontembiliminin curumesine katkida bulunmus olurlar.

Bir kisi olarak; bu kullanimbilimini ve onun yontembilimini farkedebilmek; ancak madde ve tanri koken ve temelli; yanlislanamayan tum ideoloji, kuram ve teorilerden ve bu teorilere inancsal dogrusallik temelinde dogru olarak sahiplenimlerini, sorgulamak ve nedenlemekten gecer.

Bunun bilincine ve farkina varmak; hem kisisel veya kisilerin kullanilarak yonlendirildigi toplumsal kullanima bir son vermek; hem herturlu insanlikdisi verinin bilincine varmak ve bu verilerden kurtulmak veya arinmak icin mucadele vermek, hemde bu kullanimbiliminin yontembilimini algilamaya ve kavramaya vakif olmak ve tedbir almak, ve de epistemolojik gercekciligin getirdigi bilimsel siniri algilamak ve kavramak ve bununla yetinmek v.s.

Kisaca; kendini ve yasam ve iliskisindeki dusunce ve davranisiyla; toplumunu, insanlastiracak ve evrensellestirecek mucadelenin baslamasina vesile olur. Iste anca, bu farkindalik, algilama ve kavrama; ancak, bu kullanima ve onun yontembilimine bir alternatif ve insanlasmanin, hem bireysel, hem de toplumsal yayilimla; evrensel bi halkaya donusebilir.

Epistemolojik gercekci olalim ve bunun siniriyla zamansal olarak yetinirken; bu siniri asmayida bilimsel-insansal-evrensel icerikte elden birakmiyalim.

NE TURUMUZU DOGRULAR UGRUNA KULLANALIM, NE DE KENDIMIZI DOGRULAR UGRUNA KULLANDIRTALIM. Bu da; insansal-evrensel yontembilimidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Duygusal-Mantiksal Yanasim Farki

evrensel-insan
08-07-2009, 04:24
Saygideger arkadaslar;

Insanoglunu; yarattigi kavrami, ya sahiplenerek ve kisisel degeri haline getirerek, ya da kullanip, paylasarak ifade eder.

Eger, kavram; sahiplenilirse; kisinin degeri haline gelir ve kisi; o kavrami ifade ederken duygusal bir yanasim gosterir.

Duygusal yanasim; kisinin kavrami kendisine, kendisinin dogruladigi; ideolojik inancsal dogrusallara; dogruladigi gibi sahip cikmak ve o kavrami; savunmaktir. Bu kavram; bir somutla, yani madde ile; ve yine bir somutla; kisi ile ozdeslesebilir. Eger kavram; soyutsa; zaten ortada sorun vardir. Cunku soyut bir kavramin; kisinin degerleri arasina girmesi ve ona kendi dogrusu ile icerik vermesi, kisinin bu dogruladigi ve sahip ciktigi soyut kavrami; baska dogrularla sahip cikanlar ile, dogrular arasi bir tartismaya veya mucadeleye koymasi demektir.

Iste MANTIKSAL yanasim; hem duygusal yanasim gibi; dogrulara endeksli degil; hem de sahiplenilmeyen kavramlarin, kullanim ve paylasimidir. Mantiksal yanasim, gerceklere gercegin tum resmini gorerek ve gercegi; epistemolojik gercekcilik temelinde ortaya koymaktir.

Iste burada; gercekler; tum ciplakligiyla, ortaya ciktiginda; duygusal yanasim acisindan; ya kabul edilemez, ya da dogrulara uyarlanma temelli bir icerik gosterir.

Maalesef; gerceklerin tum resmiyle ve kisinin icindeki herhangi bir dogrusuna, kendi ideolojik inancsal dogrusalliginin dogrusuyla ve de diger dogrularla ortaya cikmasi veya cikartilmasi; duygusal yanasim ile, mumkun degildir.

Gercekler, aci da olsa; kisinin dogrularini dogrulamasa da; gercekleri gercekci algilamak ve tum ciplakligiyla gorebilmek; hem sorunun tum resmini gorebilmek, hem de soruna; tum resmi kaplayan bir gercekci cozum onerebilmekle algilanabilir.

Gercekligi saklayan; her dogru deger; sabitligi ve sahipligi; kisiyi, epistemolojik olarakta, dunyanin gelismesine paralel olarak gelistirmez.

Bu nedendendir ki; 21. yuzyilda yasiyor olsak bile; dogruluguna inanilan ideolojiler, 18. ve 19. yuzyildan kalmaktadir.

Hem cagi yakalamak, hem de gercekleri tum resmiyle gorebilmek, hem epistemolojik hem de gercekci yanasimdan gecer.

Oyuzden, bizim toplumumuz icin, zor da olsa; bilhassa soyut dusuncelerimizde ve dunya ve Turkiye'yi algilamada; duygusal yanasmaktan ziyade mantiksal yanasalim.

Eger mantigimiz, bize; dogrularimiz hakkinda bir suphe uyandiriyorsa, o zamanda; tum inanilan ideolojik dogrularimizi, sorgulayip, nedenleyelim ve hem cagi yakalayalim, hem de gercekleri gorebilerek, sorunlarina gercekci cozumler onerelim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

 Insanoglu Birarada ve Beraberce Nasil Yasar?
evrensel-insan
09-07-2009, 19:35
Saygideger arkadaslar;

Insanoglunun birarada ve beraberce yasayabilmesi icin; aralarindaki her turlu celiski ve ayrim dogal goruntusunu; oncelikle fark ve iliski dusuncesinin goruntusune tasimasi gerekir.

Ilk gorunen celiski; insanoglunun sosyal bir varlik olmasiyla, bencil olarak algilanan kisisel gorunumudur. Insanoglu; dogdugu andan itibaren; bir bakima muhtaclik duyar. Buradan ilk insanoglu sosyalligi, anne ve dogurdugu kendi turu olarak yansir.

Bugun bir insanoglunun, en kucuk sosyal birim aileden, en buyuk sosyal birim evren temelindeki beraber ve birlikte yasama dusunce ve davranisinin; algi ve bilinc acisindan pek bir farki yoktur.

Bunun icin iki farkli bilinc gerekir. Biri bireysel, digeri insansal. Bu temelde bakildiginda; insansal bilincin, kendisine icinde bulundugu toplumu ve dunyasi tarafindan verilmesi gerektigi ortaya cikar. Ama maalesef; icinde bulundugu toplum da, dunya da; her turlu ayrim icinde yasamaktadir. Dolayisiyle verilen bilinc PARCASAL bilinctir. Nedir, bu PARCASAL bilinc; INSANSALLIGIN BUTUNSELLIGINE ULASAMAYAN BILINCTIR. Yani, dil, din, milliyet, irk, cins, cografya, ulke, toplum, etik, kultur, tarih, koken, gelenek v.s.

Butun bunlar; Butunsel degil; parcasal bilinctir. Iste bu parcasal bilinc; derece derece, tum evrensel butunlukteki insanoglunu; biribirinden ayirir. Bu ayrimdan dolayidir ki; insanoglu, kisisel egosunun insanlikdisi ogelerine basvurur. Yani; erk, guc, otorite, iktidar, cikar, ustunluk, v.s. Kisaca YARIS.

Iste bugun dogan bir bebegin yasam ve iliskilerini bekleyen hazir bir dunya vardir. Bu dunya; AYRIMLAR, CELISKILER, PARCALAR dunyasidir.

Bebegin, butun yapabilmeside; bu dunyaya ayak uydurmaya calismasidir. Iste bu caba BIREYSEL bir cabadir ve Bireysel bilinc gerektirir. Bu bireysel bilinc te; Insansal Butunluk ve iliski temelindedir. Bireyin amaci, bu insansal bilinci yakalamak olursa; sorun kendiliginden cozulur. Cunku bu bilinc; Parcayi, butune; celiskiyi, iliskiye;ayrimida, farka donusturmesidir.

Butun bunlar; insanlikdisi bir kaynaga basvurmadan yerine getirilebilir. Kendi parcasinin ve diger parcalarin iliski icinde olabileceginin farkina varmak ve celiskiyi yaratanin; ayrim temelli bir yanasim oldugunun ve aslinda, ayrimi yaratan farklarin, parcalamaya yonelik oldugunun bilincinde olarak; Butunlugun; farkli parcalardan olustugunu ve her farkin butunun ayrilmaz bir parcasi oldugunu bilince cikarmasi gerekir.

Iste bu da daha once belirtilen; insansal vicdan ve evrensel saygiyi; bireysel hak ve ozgurluklere uyarlamakla mumkundur.

Iste birey bilincine ulasmis bireylerin; bir arada ve beraberce yasayabilmesi; her birey farkinin, insansal butunu olusturan, farkli parcalar oldugunu evrensel butunu de; bu farkli parcalarin beraberliginin farklarini koruyarak saglayacagini gorebilmesi ile mumkundur.

Buradaki en onemli unsur; bireyin kendi farkina bir AYRICALIK" tanimamasidir. Iste bu herhangibir AYRICALIK, hem parcalanmayi, hem ayrimi, hem de celiskiyi; dolayisiyle; gucu, otoriteyi, iktidari, bencilligi ve cikari da; beraberinde getirir.

Ayricalik; insanoglunu; insanlastirmayan, yerlesmis, alisilagelmis ve otomatiklesmis bir olgudur. Bundan arinabilmek ise; ilk ve gereken bilinc asamasidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Ortaya Koymak ve One Cikarmak Farki

evrensel-insan
09-07-2009, 20:54
Saygideger arkadaslar;

Iste insanoglunu, insandan ve bireyden ayiran fark bu baslikta yatmaktadir. Ayrimcilik; her hasngibir farkin; diger farklara nazaran ONE CIKARTILMASIDIR.

Bunu bir ornekle verelim. "Ben Turk'um" bir ortaya koyustur ve farkini belirtmektir. Bu belirtilen farkla yasam ve iliski surmekte; bir bireyin hak ve ozgurlugudur.

Ama "Turk olmak veya Turkluk budur" temelli bir yanasim; hem Turk'u ve Turklugu; diger milli veya irki kokenlere gore one cikarmaktir. Hem de farki ayirmaktir. Bu iki turlu tezahur eder. Birincisi, Turk lehine one cikarma; ikincisi Turk aleyhine one cikarmadir. Ikincisi aslinda; "yerme" icerigindedir.

Iste bu iki farki gorebilmek ve sadece ortaya koymaya muktedir olabilmek; bireyin, bireysel bilinciyle paraleldir. Insan olmak ve insanlik sunmak ve de insansal-evrensel bir yasam ve iliskiyi surdurebilmek te; sadece ortaya koyabilmekten gecer. Eger herhangibir farkin lehine veya aleyhine bir one cikarim soz konusuysa; orada insansal-evrensel yanasim ve birarada yasam ve iliski mumkun degildir.

Bizler turumuz geregi; sadece insanligimizi ve evrenselligimizi, bireysel olarak one cikarabiliriz. Bunun disindaki herhangibir farkin one cikmasi veya cikarilmasi AYRICALIK, PARCALANMISLIK, CELISKI ve bilimum insanlikdisi degerlerin ortaya cikmasina yol acar.

Burada eger insanlari biribirinden ayiran bir fark olarak gorunen ve insanlari ayirma ozelligine sahip olan bir fark varsa, o fark; insansal-evrensel butunlugu onleyici bir fark olarak ortaya konabilir.

Buradaki ornekte de, bu fark milliyetciliktir. Bir birey; bireysel olarak, hic bir milliyetin ozeline girmeden; milliyetciligin; ideolojik inancsal dogrusallik temelli, dogrusunu, yanlislayabilir veya curutebilir. Bu da serbest dusunurluktur.

Yani, kisaca; milliyetciligin ve one cikarilmasinin; insanoglunu nasil parcaladigini, ayirdigini ve bu konuda ortaya atilan tum ideolojik dogrularin; insansal-evrensel bir butune degilde; insanoglunu ayirici, bolucu temele goturdugunu ve nasil insanlikdisi guc, iktidar, otorite, cikar v.s. ihtiyac duyuldugu anlatilabilir.

Baslikta gecen bu fark; her kisinin kisiligini ve kimligini olusturulan degerler icin de gecerlidir. Mesela bir arkadas; milliyetcilik ornegini; dine, tanriya, etige,v.s. tasiyabilir.

Bireyin, bireysel olarak; insansal-evrensel dusunce ve davranis ortaya koyabilme bilinci; serbest dusunurlukten gecer.

Turk gibi, ozel farki degilde; bu farki veren genel farki, yani milliyetcilik farkini gorebilmekten ve onu ortaya koyabilmekten gecer.

Muslumanlik gibi, ozel farki degilde; bu farki veren genel din farkini gorebilmekten ve onu ortaya koyabilmekten gecer.

Bir -izm gibi, ozel bir izm farkini degilde; bu farki veren genel farki, yani emperyalizmin farkini gorebilmek ve onu ortaya koyabilmekten gecer.

Tanri gibi, ya da madde gibi, ozel farki degilde; bu farki veren genel farki, yani insandisilik farkini gorebilmekten ve onu ortaya koyabilmekten gecer.

Herhangi bir ozel bilim farkini degilde; bu farki veren genel farki, yani epistemolojik farki gorebilmekten ve ortaya koyabilmekten gecer.

Inanc gibi, dogru gibi, ozel bir farki degil de, bu farki veren genel farki, yani gercegi gorebilmekten ve gercekci olarak ortaya koyabilmekten gecer.

Kisaca; farklari degilde; bu farklarin ayrima yol actigini ve ayricalik temelli oldugunu gorebilmek ve ortaya koyabilmekten gecer.

Butun bu yazilanlarin isiginda; one cikarmak yerine, ortaya koymaya veya koyabilmeye, bireysel olarak yonelim; en azindan bireyin ve bireyin yasam ve iliskide oldugu cevrenin, farklari nedenlemesine ve sorgulamasina yol acar.

Cunku, bireyin; kendinde olan farkin farkina varabilmesi icin; o farkin geneline ulasabilmesi ve bu geneli ortaya atan; ideolojik inancsal dogrusalligin, dogrusuna erisebilmesi lazimdir. Bu da farklari veren; tum degerlerin dogru sabitligi ve sahipliliginden cikarilip; sorgulanmasi ve nedenlenmesi ile mumkundur.

Aksi ortaya konulan ozel bir farkin; hak ve ozgurluk mucadelesinin, bilincsizligi ve verilmemesi-verdirilmemesidir.

Hem tasidigimiz farki; neden tasidigimizin bilincinde olmak, hem bu tasinan ozel farkin, geneline ulasabilmek, hem de bu genel farkin arkasindaki ideolojik inancsal dogrusalligin dogrusuna ulasabilmek icin tek yol; ortaya koymaktir.

Farki one cikararak; hem bu ortaya koyusun onu tikanir hem de insansal-evrensel ilerleyis ve gelisim sekteye ugrar.

Ayrica bir seyi ozel veya genel ya da arkasinda yer etmis ideolojik inancsal dogrusalligin dogrusu temelinde ortaya koyabilmek icin de, bireyin; bilgiye, bilince, birikime, gozleme, ve deneyime yonelmesi ve hic bir zaman dogrulariyla yetinmemesi ve onlari sabitlememesi ve de sahiplendigi dogrulari her dem nedenleyip, sorgulamasi gerekir.

Bu yanasimda; bireyi durmadan, epistemolojik gercege ve gercekci davranmaya ve bu yanasimin dusunce ve davranisini kazanmaya yonlendirir. Tabi, butun bunlar, kisi isterse, arzularsa; olanlardan rahatsizlik duyarsa, sorunun kokenine inmek isterse ve cozumun nerede aranacagini arastirirsa v.s. mumkun olur. Aksi "eski tas; eski hamam" dir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Var'in ol-bil-kavra Algisi

evrensel-insan
12-07-2009, 17:09
Saygideger arkadaslar;

Bir bebek dunyaya gelmeden once; onun OLDURULACAGI bir suru varlar mevcuttur.

Bunun basitce anlasilmasi icin, Turkiye cografyasini secelim. Neler var? Genel olarak, cinsiyet var, Milliyet var, Etik var, Din var, vatandas var, ulke var, kisaca var oglu var. Bir de bu varlari bebege vererek bebegi olduracak olan; aile var, cevre var, toplum var, devlet var, egitim-ogretim var, kisaca var oglu var.

Bebek dogdu. Sirayla kendisine verilen varlari, kendi iradesi disinda alarak OLUYOR.

Ne oluyor? Dogum cinsiyetine gore; erkek veya disi oluyor, TC vatandasi oluyor, musluman oluyor, Turk oluyor, kisaca oluyor da oluyor. Aslinda burada OLDURULUYOR kelimesi daha uygun ve aciklayici.

Bebek buyudukce, BILMEYE, ogrenmeye yoneliyor. Neyi? Ne olduruldugunu ve varlari. Eger bebek bil temelinde; kendisinden istenenleri biliyorsa; bu bilme de; bebegin kendi bilmesi degil; KENDISINDEN BILINMESI ISTENEN dir.

Burdan otomatikman olduruldugu ve bilmesi istenen bildirildigi varlari, sahipleniyor ve bu sahiplendiklerinin mucadelesini vermeye basliyor. Bu arada tek sansi; kendisinden bilmesini istedikleri ve olduruldugu varlardan; eger kendi bilme bilincine erisirse; OLMAMAYA yoneliyor.

Mesela; varolarak olduruldugu ve bilinmesi istendigi muslumanligi, bildikce sahiplenmek istemiyor ve Olduruldugu, musluman varini; OLMADIGINA yoneliyor. Yani "ben musluman degilim" diyor.

Iste bebegin tum mucadelesi; ya olduruldugunu sahiplenmek, ya da oldurulduguna itiraz etmek ile geciyor.

Gorundugu gibi; var'a ulasamiyor. VAR'I KAVRAYAMIYOR. Cunku vari kavrasa; olduruldugunu kabul veya red mucadelesi yerine; ne olduruldugunun kokenine yani, vara yonelecek.

Iste birey bilinci; vara yonelmek ve varin, ne oldugunu sorgulamakla basliyor. Eger bu vara ihtiyac duyulmadiginda da; varin; olmasiyla olumlu veya olumsuz bir mucadele vermeye gerek duymuyor. Cunku VARI SAHIPLENMIYOR. VARI SADECE ORTAYA KOYUYOR. Yani, VARIN NE OLDUGUNU SAHIPLENMEDEN KAVRIYOR.

Iste bebegin bu yasam yolculugu; aslinda ters bir yolculuk. Nedeni, once varin ne oldugu kavranmali, sonra bu varin ne olduruldugu bilinmeli, en sonunda da; bu vari bebegin kendi ustune alip sahiplenip sahiplenmeyecegine yani o vari olmak isteyip istemeyecegine karar vermeli.

Ama maalesef; bu surec, tam tersi olarak isliyor. Iste buradan da; evrensel-insan'in kullandigi cikarsama metodu gundeme geliyor. Yani tum verileri, bir bir geriye cikararak; kokene ve temele ulasmak ve o koken ve temeli tum ciplakligiyla ortaya koyarak; insan olma ve insanlik sunmanin ozune ters dustugunu gosterebilip; curutmeye ve sahipliliginden ve sabitlendirilisinden arinmaya calismak.

Demekki; oldurulduklarimiz ve bildirildiklerimiz varlari kavramak; birey bilinci alabilmek icin gerekli bir cikarsama. Varlarin ne oldugu ve nasil olduruldugu kavrandiktan sonra da; bu varlarin; insan ozune verdigi zararlari ortaya cikarmak ve zararli olan varlardan arinmak ve onlari; ne olumlu ne de olumsuz, oldurmamak ve sahiplenmemek.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Olunan Varin, Oldurulmasi

evrensel-insan
12-07-2009, 17:48
Saygideger arkadaslar;

Iste, bir vari sahiplenmeden ve vari seyle ozdeslestirmeden, yani vari oldurmadan; varin oldurumunu kavramak gerekiyor.

Burada da; dogal dusuncenin ctetolojik koken ve temeli ve bunun evrensel temelligi, sabitligi ve islerligi devreye giriyor.

Kisaca, bir varin oldurumu icin; bir karakteristigi, bir de sekillenisi gerekir. Iste bir var oldurulmadan once, onun oldurumunun temeli ve kokeni, ya da bir baska deyisle; vari olduran evrensel kullanimbilim sembolleri; X ve Y dir.

Burada X; oldurulacak varin; karakteristigini; Y de oldurulacak varin, olusum sekillenisini verir. X kisaca; ikilem ve karsitlik, Y de tek pozitif ve noktadir.

Varin oldurumu; bu 7 sabitin NOKTALANMASIDIR. Yani, ikilem, teke; karsitlik pozitife, tek ve pozitifte, noktaya indirgenerek noktalanmistir.

Bize kalan hareket alani ise; bu ikili ve karsitli noktayi; tek pozitif olarak noktalamadir. Tabi ki bu noktalama, ikili ve karsitli oldugundan; nasil noktalarsan noktala, mutlaka noktalananin,bir kendisi, bir karsiti, karsitliligi ikililigi, tekliligi, pozitifligi ve noktasi olacaktir.

Ornek verirsek;
Tanri-Noktalama--Madde karsiti
Madde-Noktalama--Tanri karsiti
Varlik-Tek, pozitif noktalama
Inanc-Tek, pozitif noktalama
Madde varlik-Ikili
Tanri inanc-Ikili
Var ve yok-Karsitlik
inan ve inanma-Karsitlik
Varlik-var, yok-Varliksal uclu
Inanc-inanma, inanmama-Inancsal uclu
Tanrisal, maddesel, inancsal-Kavramsal uclu
Varliksal, inancsal-Tanrisal ikili
Varliksal, inancsal-Maddesel ikili
Tanri, madde-Sabit
Varlik, inanc-Degisken

Bu da varin oldurulduktan sonraki; "hangi oldurum ile noktalanacagi tartismasi ve cikmazidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Epistemoloji Nedir?

evrensel-insan
13-07-2009, 21:55
Saygideger arkadaslar;

Dunyada bugun ne kadar ortaya atilmis bir, teoriler, ideolojiler dizini varsa; hepsi mutlaka onceden kabullenilen ve sorgulanmayan kokenler uzerine ortaya atilmistir. Her konu kendi sorgulanmazlari temelinde bir disiplini olusturur.

Pozitif bilimlerde bu disiplinleri olusturan temel verilere; postulat, axiom, maxim, belgit v.s. denirken; sosyal bilimlerde; her sosyal bilimin bir ilkeler veya sartlar dizini vardir. Bu ilkeler ve sartlar; mistik, teolojik, mitolojik, spekulatif, dogaustu, dunyaotesi v.s. konularinda da gecerlidir.

Hipotez; ya bir teoriye, ya da bir inanca dayanir. Genelde teoriler, pozitif bilimlerde; inanc ta geri kalan alanda gecerlidir.

Epistemoloji; ortaya atilan bir teorinin veya ideolojinin; hem su anki en son asamasini, hem de bir teori veya ideolojinin; dogrulugunun yanlislanabilme icerigi olup olmadigini ortaya koyar.

Bilim sadece teori-deney-gozlem temelinde ortaya atar ve ispatlar. Bilimin gorevi ispattir. Bilim ispatini yaptigi zaman orda biter. Iste epistemoloji, bilimin ilerleyebilmesi ve sabit kalmamasi icin gereklidir.

Yani eger ortaya atilan teori, yanlislanabilir icerige sahipse, ancak o zaman bilimsel olabilir. Yani epistemoloji, bilimin ispatindan itibaren, onun yanlislanmasina yonelimdir. Bir ornek verirsek; dogan bir bebek dogdugu andan itibaren, olum (olmek) yolculuguna baslamistir. Bilimde ispat edilir edilmez, yanlislanabilme olanagi belirmistir.

Eger ortaya atilan bir teori, ya da ideoloji sadece kendini kendi inancsalligiyla dogrular ise; ve de yanlislanmasi icerik olarak mumkun degilse; zaten dogrulanmasi da gercekcilik olarak mumkun degildir. Bu da o teoriyi veya inanci; epistemolojik olamama ozelliginden dolayi; bilimsel yapmaz ve ancak inancsal yapar.

Inancsallar; ideolojik dogrusallar uzerine kurulmustur. Sadece dogrulayan icin gecerlidir ve bu dogrulama, ancak o inanilan ideolojinin ilke veya sartlari temelindedir.

Bilimseller ise; epistemolojik gercekler uzerine kurulmustur. Hem dogruluklari gercekci olarak ispatlanmis, hem de ispatlanan dogrularin, yanlislanabilirligi mumkundur.

Bilim dolayisiyle; genelde ideolojiler ve inancsal dogrular ile ilgilenmez. Ama bilimle ilgilenen bir bilim adaminin kendi ideolojik inancsal dogrusu olabilir. Yalniz, bilimsel calismasinda bilim adaminin bireysel ideolojik inancsal dogrusu hem one cikmaz hem de calismasina bir etkisi olmaz.

Inancsal ve ideolojik dogrusallarin konusu, felsefedir. Felsefelerde; kendi branssal farkliligi temelinde kendi icinde ayrilir. Epistemoloji felsefenin genelde bilgi konusuna bakan dalidir. Bilgi nedir?, neye bilgi denir? Bilginin kaynagi ve kokeni nedir? v.s. soru-cevaplarini isleyen dalidir.

Epistemoloji otomatikman; metafizik dalin, yani varlik konusuna maddesel veya tanrisal bakisi isleyen dalin ve etik dalinin, yani tum sosyal-siyasal-toplumsal isleyis, sistemlenis v.s. isleyen dalinda konusudur. Ayrica; mantik dalinin, yani seylere yanasim ve akil yurutme dalinin da konusudur.

Dolayisiyle; hem bilimi ve bilimselligi, hem felsefeyi ve felsefi yanasimi bir birine baglayan bu dal; genelde; hem bilimsel hem de felsefi acilima ortak ve tek cevap veren daldir.

Kisaca; tum sorgulanmayan verilerin, ilkelerin, sartlarin uzerine konan gelistirilmisligin konusudur.

VERILER, ILKELER, SARTLAR SABIT OLSA BILE; UZERINE KONULANLAR HEM ZAMANSAL HEM DE DEGISKEN VE GORECELIDIR.

Iste onemli olan bu uste konulanlarin yanlislanabilirligi ve de yenilenebilirligi ozelliginin olmasidir.

Karl Popper'dan sonra ise; bu verilerin, ilkelerin, sartlarin da yanlislanabilirligi gundeme gelmis ve hic bir verinin, ilkenin sartin sabitligi ve sorgulanmazliginin bilimsel olamayacagi ortaya konulmustur.

Bilim ve epistemoloji de, zaten bur da farklilasir. Cunku, bilim hala kendi konusunun verilerinin sorgulanmamasi temelinde disiplinini ve ispatlarini surdurmektedir. Epistemoloji ise; artik; bilimin bu sorgulanmayan verilerinin sorgulanmasini ve yanlislanabilir olup olmadigini ortaya koymaktadir.

Bu temelde biliminde felsefeninde dogrular uzerine ve ideolojik veya teorik inancsallar uzerine kuruldugu vurgusu ortaya cikar.

Halbuki, epistemoloji dogrularla, inanclarla, ideoloji ve teorilerle degil; su an yururlukte olan ve degismekte olan gerceklerle ilgilenir. Dogrulari da; degisken, goreceli ve ozel kabul eder. Yani her dogrunun gercegi olusturan butunun bir parcasi oldugunu soyler ve dogrulari yanlislamaya yonelerek; dogrulardan olusmus gercekleri de; curutmeye yonelir.

Oyuzden de; epistemoloji, kokun ustune koymak yerine; ustte olanlari cikarip; kokun yanlislanabilirligini kontrol eder. Yanlislanamayan kokler ise; o koke sahip disiplini bilimsellikten cikardigi gibi; tamamen curutulebilecek bir ideoloji, teoritemeline indirger ve inancsal dogrusunun da; gecersiz oldugunu ortaya koymaya calisir.

Sonucta; tum verileri, ilkeleri, sartlari v.s. ortaya atan insanogludur ve insanoglunun kendinin ortaya attigi seyi sabitlemesi, sorgulamadan kabulu ve sahiplenmesi kadar abes birsey olamaz. Cunku insanoglunun herhangibirseyi sorgulanmaz ve sabit kabul etmesi; hem onu tanriya goturur hem de epistemolojik dusunce ve davranisina ters duser.

Epistemolojik gerceklik; insanoglunun tamamen onunu acan, onu hic bir sabite, , sorgulanmayana, otomatik kabule, guce, otoriteye v.s. bagli kilmayan tek bilimsel felsefedir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Insanoglunun Ifadesi "Iliski midir?, Celiski midir?

evrensel-insan
15-07-2009, 22:23
Saygideger arkadaslar;

Herseyden once en genis alimiyla evrenin iki evresi vardir. Insanoglulu evresi ve insanoglusuz evresi. Bu iki evreyi biribirinden ayiran tek sey ise, IFADEDIR.

Once ifadenin ogelerini ortaya koyalim. Insanoglu acisindan ifadenin, Y si, yani uclemi; beyin-dusunce ve kavram; ifadenin X i, yani dortlemi; algi, yansi, duyu ve duyumdur.

Insanoglunun herhangibirseyi ifade edebilmesi icin; beyne, onun fonksiyonu dusunceye ve dusuncenin uretimi kavrama ihtiyaci vardir. Yine insanoglunun; seye kavram verebilmesi icinde; kavrami verecek olanin, yansisina, bu yansinin algisina ve alginin bes duyusuna ve de sezgiye ihtiyaci vardir.

Bu 7linin islevi ise; bes duyuya veya sezgiye yansiyan, beynin dusuncesi ile algilanir ve kavramlasir. Sonrada verilen kavram ifade edilir.

Bir kisinin,Insanoglu disindaki herhangibirseyi ifade etmede sorunu yoktur. Cunku, IFADE SADECE EDEN, YANI INSANOGLU TARAFLIDIR. Ifade edilen sey insanoglu olmadigindan, dialog yoktur.

Butun sorun; karsilikli ifade edenlerin, insanoglu turu olmasidir. Burada ifade edilen, soyut, ya da somut; insanoglu, ya da degil; onemli degildir. Kisi YANSIYANI ALGILAR VE ALGILADIGINI YANSITIR.

Buradaki en buyuk celiski; Algilayan ve algiladigini yansitan, ayni kisi oldugu halde; kendisine yansiyan; disaridaki kisinin yansittigidir.

Ornek olarak karsilikli iki kisiyi alalim.

Birinci kisi; yansitiyor "Mustafa"
Ikinci kisi yansiyan Mustafayi, algilamak icin soruyor"Hangi Mustafa?"
Birinci kisi, yansiyan soruyu algiliyor ve cevap veriyor "Bakkal Mustafa"
Sorun basliyor. Birinci kisi, yansittigi bakkal Mustafayi, nasil algiladigini ortaya koyamiyor, dilin noktasal ve kulaga hitabindan dolayi.

Ikinci kisi, Bakkal Mustafayi yansitan kisinin ne algiladigini bilmiyor ve sadece Bakkal Mustafa yansisini algiliyor.

Hem birinci, hem de ikinci kisi acisindan; herbirinin farkli olarak algiladigi ve farkli olarak yansittigi Bakkal Mustafa var. Dolayisiyle; yansiyan Bakkal Mustafa'nin; hem yansitan acisindan; hem de yansiyani algilayan acisindan; ifade farki doguyor.

Eger Bakkal Mustafa hakkinda, karsilikli konusacaklarsa; basta sorun yasaniyor. Cunku; Bakkal Mustafa tek olsa bile; kisilerin, Bakkal Mustafadan ne algiladiklari ve biribirlerine yansittiklari ifadelerin; nasil algilanacagi bir sorun.

ALGI YANSITILIR, YANSIYAN ALGI DEGIL; ALGININ YANSISIDIR.
YANSI ALGILANIR, ALGILANAN YANSI DEGIL; YANSININ ALGISIDIR.

Dolayisiyle, algi; ifade edilerek yansitilir, yansiyan ifade, algilanir ve algilanan ifadeye cevrilerek yansitilir.

Bu su demektir. Bakkal Mustafa, somut oldugu halde; hem onun algisi, hem de yansisi soyuttur ve bu soyutlardan, sadece YANSIYAN SOYUT ALGILANIR.

Algilanan, yansiyan soyut; tekrar soyut kazanarak yansitilir. Soyle bir siralama yapabiliriz.

Bakkal Mustafa (somut), yansima (soyut), algi (soyut), Birinci kisinin Bakkal Mustafasi (somut) yansitma (soyut) bu birinci kisi icin. Onun ikinci kisiye yansittigi soyutu siralayalim.

Birinci kisinin Bakkal Mustafasi (somut) yansima (soyut), ikinci kisini algisi (soyut), ikinci kisinin Bakkal Mustafasi (somut), algisi (soyut), yansisi (soyut).

Buradan da anlasilacagi uzere; bir Bakkal Mustafayi ifade etme sohbeti, ne kadar karmasik. Dolayisiyle; ayni Bakkal Mustafanin ifadesinde iki kisi arasinda sorun cikiyor. Unutmayalim ki; bakkal Mustafanin kendisi somut. Ya bir de; kendisi somut olmayan, bir olgunun; mesala demokrasinin iki kisi arasindaki ifadelenisini.

SOMUT, SOYUT YANSIR, SOMUT ALGILANIR, SOYUT YANSITILIR.
SOYUT, SOMUT YANSIR, SOYUT ALGILANIR, SOMUT YANSITILIR.

Yansi ile algi arasindaki karsitlik ve yansiyan ile, yansitilan arasindaki ikilem ve somut veya soyut, seyin tekligi.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Ozelestiri

evrensel-insan
21-07-2009, 22:00
Saygideger arkadaslar;

Burada bir ozelestiriyi dile getirmek istiyorum. Ben, evrensel-insan degil de; bireysel olarak; birfikir belirttigimde su manzara ile karsilastim. Bilhassa soyut konularda; hersey ideolojik inancsal dogrusallarin; dogrulari arasi tartisma oldugunu bile bile; bazi tartismalara, bireysel olarak katildim.

Fakat cok acik sunu gordum ki; fikir belirtenler; sadece kendi dogrularini ispattan oteye gecemiyorlar. Hal boyle olunca da; ne bir bilgi alis verisi, ne bir birikim paylasimi, ne de bir gozlem ortaya konumu mumkun olmuyor. Bu zaten teoriden belliydi. Pratikte de gorulmus oldu.

Benim oz elestirim ise; hic bir ideolojik inancsal dogrusallarindan, herhangibir dogruyu sahiplenmedigim halde; sanki bir dogruyu sahiplenmis gibi algilanmak.

Bunun boyle olacagi belliydi. Cunku zaten dogrular savasinin bir cikar yolu yoktur. Eger sizde, bu dogrularin uzerine dozu kacirarak giderseniz, yangina korukle varmis olursunuz. Ben, iste; bu dozaji fark edemedigim icin, yangina korukle vardim ve gereksiz yere dogrularin, ustelik tabulasmis dogrularin ustune fazlaca gittim.

Bu benim; hem evrensel-insan'in evrensel saygisina, hem de insansal vicdanina ters dustu. Kisilerin, kimliklerini ve kisiliklerini olusturan inancsal dogrularin ustune gidilmesi; bilhassa duygusal olan dusunce yapisinda; size kisilik satasmasi olarak geri doner.

Ismiyle soylersek; milli, milliyet ve milliyetcilik ve de Ataturk konusunun henuz tabu oldugu, pratikte bir kere daha kanitlandi. Iste bunun farkina varamadigim icin, ozelestiri yapiyorum. Birakalim, dogrulari olanlar; dogrularinin savasini versin.

Bu arada; din tabusunu asabilen ve astigini dusunenler icinde; surasi bir gercek olarak kanitlandiki; TC'nin dini reformist dusunce ve davranisi, zamanla; dini sorgulayacak yapiyi en azindan; din konusunda sorgulayabilen kesime, bir acilim getirmis.

O zaman ne yapalim, milli tabularin da, yikilabilmesi icin; boyle bir milli reform mu dileyelim? Bunun pek olasi oldugunu dusunmuyorum. Sebebi ise; bugun hala; emperyalizmin; milliyetciligi hem amac, hem arac yapmasi ve bu milliyetciligi, bir cesit masonik temelde yurutebilmesi.

Yani, ayni mason gibi; gorev gorevdir, eger bu gorev senin kisisel degerlerinle celisirse, bu senin sorunun olur.

Iste emperyalizm, bu zihniyetle; milli degerleri ideolojik inancsal dogrusallarin herbirini hala canli tutmaktadir. Cunku; toplumlari birbirine dusurebilmek, bolebilmek ve kutuplastirabilmek icin; bundan daha uygun bir arac olamaz.

Tevekkeli degil; emperyalizm; dini degil de, milliyetciligi bilhassa kendi ulkelerinde, halki birarada tutmak icin, disarida da; halki bolmek icin one cikariyor.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Noumen Nedir?

evrensel-insan
23-07-2009, 07:02
Saygideger arkadaslar;

Tarihte felsefe olarak; Emanuel Kant (1724-1804), bir donum noktasidir. Kant'in iki buyuk argumeni; bugunku, bilimin ve felsefenin her dalinin temelini teskil etmistir.

Hegel'in idealizminden, Marx'in ideolojisi dogmus ve madde temelinde penomene bir aciklik getirmistir. Ayrica, kritik felsefi akimin da oncusu Jacobi ve Maimion dur. Maimon ekolu; Karl Poper' e acilmis; Jacobi fazla ragbet gormemesine ragmen; schopenhauer ve Nietzsche'yi dogurmustur. Bu arada varolusculuk geliserek; fenomen'nin felsefesini ortaya atmistir. Tarihler, 1800-1900 civarlaridir. Bu arada, kisaca pozitivizm ve logicism'e de deginelim.

Anglo-Amerikan felsefi gelisimi de; Pragmatizmi, yararcilik, kullanimcilik dogurmus; sonralari da; Bradley eliyle; logicism ile birlestirilmis ve dilin kural ve kaidelerini olusturan, linquistics'in analizine kadar devam etmistir. Bu analize acilis ta, yine 1900' lerdir.

Gorundugu gibi; Kant'in neomen teorisi; idealistlerin, tanrisal yanasimi disinda; pek ragbet gormemistir.

Halbuki butun bu filozoflarin ve ondan oncekilerin; ortaya attigi bu akimlar, teoriler ve ideolojiler; onlarin ZIHNININ BIR URUNUDUR.

Iste noumen'de algi ile mumkun olmayan bir zihin urunudur. Burada ilk akla gelen kavram tanri veya tanrisal yanasim olur.

Halbuki noumen iyi incelendiginde, noumenin objesinin, ya da nesnesinin, ya da somutunun INSANOGLU oldugu ALGILANMAZ, ve gozardi edilir. Bu algi bile tek basina; tanrisal yanasima bir darbedir.

Peki; zihinsel obje, nesne, somut, kisaca 5 duyuya hitabeden ortada ise, yani insanoglu ise; zihnin, soyutu, oznesi, subjesi, yani algilanmayan, zihnin objesi insanoglunun; gene algilanmayan soyutu nedir?

Yani insanoglu, zihinsel olarak; seyleri nasil ve hangi evrensel koken ve temelle ortaya atmaktadir? Yani, tum bilimi, ve felsefeyi tek bir kokene ve temele indirgeyen ve zihnin islevini, fonksiyonunu veren koken ve temel nedir?

Iste butun sorun da buradadir. Insanoglunu; zihinsel bir obje olarak algilayamayan, insanoglunun; bu soruya yonelmesi de pek beklenemez. Yoneldiginin somut gercegide; zaten insandisi kavrami olan tanrisal yanasimdir.

O zaman, bu zihinsel soyutu ortaya koyabilmek, tamamen insanoglunun zihinsel obje ve somut oldugunu algilayabilmekten gecer.

Yukarida saydigimiz filozoflardan hic biri bu algiya erisememistir. Sadece Nietzsche'nin bu konudan, bireye ve ordanda bireyi yukumsuz kilan; ve guce, otoriteye ve erke yonlendiren; bireysel akilciligina varabiliriz. Bu da zaten; dunyanin icinde bulundugu durumu ve nedenlerini ortaya koyan kendi basina bir aciklamadir.

Demekki; insanoglunu, en azindan icine dustugu bu insanlikdisi durumdan kurtaracak, bir zihindsel soyuta ve bu soyutun ne oldugunun aciklanmasina ve evrensel temelde ortaya konmasina ihtiyac vardir.

Bu basligi taradiginizda, goreceksiniz ki; bu soyut EVRENSEL PRAGMATICS, yani kullanim sembolleri olarak, cok taze ve yeni bir sekilde; insanoglunun hizmetine sunulmustur. Bu sene.

Iste ben siteye girdigimden beri; bu evrensel kullanim isaretlerinin, sembollerinin, ne oldugunu, nasil bir kullanim icerdigini v.s. dogal dusuncenin, ctetolojik yapisini, cesitli yazilarda ortaya koyarak izah etmeye calistim.

Kisaca; noumenin; zihin objesi olan insanoglunun algilanabilmesi; bizi, noumenin zihin subjesine, soyutuna goturur.

Iste benim, evrensel-insan olarak 1994' ten beri uzerinde calistigim ve bir fenomen olarak; goruntuye indirgedigim, noumen'in zihinsel soyutu, yani evrensel kullanimbilim sembolleri XY birlikteligi, yani okunusu zi olan birlikteliktir.

Bilindigi gibi, ben bu XY birlikteligini ve bu birliktelikteki X ve Y nin ayri ayri izah ve acilimini cesitli konularda ve cesitli icerikte aciklamaya calistim ve yeri geldigince de aciklayacagim.

Ozetlersek; noumen, Kant'a gore; algilanamayan ve "thing-in-itself", yani "kendi icindeki, bunyesindeki sey" olarak ortaya konan ve yanasim olarakta; tanrisalliga varan olgunun; aslinda; zihinsel objesi insanoglu olmasinin yaninda; zihinsel subjesi de; evrensel kullanimbilim sembolleri olan XY birlikteligi, yani okunusi zi olan ve zihnin islev ve fonksiyonunun koken ve temelini olusturan ctetolojik yapilanmadir.

Evrensel-insan'in yaptigi da; bu birlesimin; her turlu acilimini, cikarsama, yanlislama ve curutme metoduyla ortaya koymaktir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

.....................................................................................................................................................
Insanoglu Dunya'ya Neler Ekledi?
 
evrensel-insan
01-08-2009, 20:04
Saygideger arkadaslar;

Insanoglunun dunya'ya neler ekledigini siralamadan once; insanoglu olmayan dunyanin durumunu ortaya koymak gerekir. Insanoglu yokken, dunyanin en guzel tarifi; AYNININ YANSISIDIR.

Insanoglu ile birlikte; dusunce ve kavram dunyaya eklendi. Insanoglu once isareti yaratarak yansiyani bu isaretle ozdeslestirdi ve boylece dili ekledi. Dili sayesinde; kendine gore yansiyanlarin ne oldugunu algilamak ve yine kendine yansitmak icin; kendi dusuncesince; bilimi, felsefeyi,teknolojiyi ekledi.

Butun bu eklemeleri yaparken; en onemli ekleme olan SOYUTU EKLEDI. Eklemenin koken ve temelinden kaynaklanan ve evrensel olarak yerlestirilmis olan; AYRIMI, FARKI, CIKARI, ekledi. Bunlari yasama yansitabilmek icin; IKTIDARI, GUCU, OTORITEYI, YONETIMI, YONLENDIRIMI, IDARE ETMEYI ekledi. Cografi sinirlari, milliyetleri, dinleri ve tanriyi ekledi.

Bu eklemelere paralel olarak; bunlarin savaslarina yarayan; ideolojileri, teorileri, inanclari ve dogrulari ekledi. Bunlara paralel olarak; savaslari, katliamlari, iskenceleri, esareti, kullugu, koleligi ekledi. Etiksel, sosyal-siyasal-toplumsal-kisisel degerleri ekledi, alim-satimi ekledi. Siniflari, psikolojiyi, psikolojik olgulari ekledi. Aileyi, cevreyi, toplumu, milleti ekledi. Bunlara paralel olarak; savunuyu, karsi cikisi, teslimiyeti, asiligi, boyun egmeyi, bas kaldiriyi ekledi. Tartismayi, atismayi, satasmayi ekledi.

Butun bunlari kendi olumlu (olmek) yasamina uyarlayabilmek icin, zamani, ilki, sonu, baslangici ekledi.

Aslinda bu eklentileri, bir bir siralamak icin; ne yer ne de zaman yetmez.

Fakat cok onemli olan bir seyi eklemeyi unuttu. KENDINI. Insanoglu butun bu eklentileri; kendini goremediginden, insandisi ve insanlikdisi temel ve kokende yapti. O yuzden, kendini dunyaya eklemeyi unuttu. Kendini eklemeyi unutunca, yasam ve iliskisini de; eklemeyi unuttu. Ama, ilginctir; olumu (olmek) ve dogumu da ekledi.

Demekki bundan sonra insanoglunun yapmasi gereken; dunya'ya kendini, ozunu, benligini ve insanligini eklemek. Once bunlari eklesinki; sonra da; tum diger eklediklerini elimine ederek ve gereksiz kilarak, bir bir cikarip; yok etsin.

Taki KENDI YANSISININ, ALGISINI AYNEN YANSITANA KADAR.

Cunku bugune kadar; yansiyi; degistirerek, ayristirarak yansitti. Cunku algiladigi kendi varligi degil; kendi disinin algisiydi. Dolayisiyle, yansittigi da; kendinin yansisi degil; kendi disinin yansitilmasiydi.

Iste insanoglu; bugune kadar dunya'ya eklediklerinin kendi yansisi olmadiginin farkina varirsa; ancak, o zaman kendini aynen yansitacak ve eklediklerinin kendinin yansisi olmadiginin ama; kendinin yansittiginin bilincine varacaktir.

Bundan sonra; eklemek yerine; eklenenleri; kendi aynen yansisi temelinde cikarmak gerekir. Cunku sonucta tum eklenenler ve eklenecek olanlar; ayni dogal dusuncenin bir urunudur ve sorunudur. Cunku bu dusunce insani yansitmamakta; sadece yansiyani ters yansitmaktadir.

Herkes soyle oturup bir liste yapsa; bu eklenenlerle ilgili ve bu eklenenlerin; insan yasam ve iliskisinden neler goturdugunun bilincine ve farkina varsa; ne dunya su anki dunya; ne de insan su anki insan olurdu.

Demekki, insanoglunu insan yapacak olan; ekleyecekleri ve eklenenlere sahiplik, sabitlik ve eklenenler arasi mucadele degil; eklenenlerin bir bir cikartilmasi mucadelesi.

Iste bu mucadele de; insanoglunun en kucuk bolunmez butunu olan birey eliyle olacaktir. Her birey; her ekleneni, kendi oz degerleriyle; ortaya koyacak ve sahipligini, sabitligini birakacaktir. Gerekirse de cikarip atacaktir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Bireysel Hak ve Ozgurlukler Ile; Bireyin Hak ve Ozgurlugu, Farki

evrensel-insan
06-08-2009, 02:10
Saygideger arkadaslar;

Bugune kadar, yukaridaki baslikta belirtilen farka ve bu farkin farkina varma bilincine deginmemistim. Bunun ana nedeni; ulkemizde ne bir birey egitiminin, ne de bir birey anlayisinin, ne de bir birey bilincinin olmamasiydi.

Ulkemizdeki vatandaslarin ve kisilerin genelde yetistirilme ve egitilme sekli; toplumsaldir. Dolayisi ile, bir kisi; toplum ile birlikte vardir, toplumsal kisilige sahiptir. Toplumsal degerler tasir ve toplumsal degerlerin dogruluk savasini verir.

Bu yuzden baskasina, empoze, baski ve yonetim ve yonlendirim uygular. Bu uygulamayi one cikaranlarinda; mutlaka, bir veya kendine gore uyumlu ideolojik inancsal dogrulari vardir. Bu dogrulari da; herkesin almasi icin mucadele eder.

Ama; gercekte; bu mucadele tek dogrulu degildir. Cunku baska ideolojik inancsal dogrular da vardir ve boylece kisi eliyle, toplumsal dogruluk savasi baslar.

Bunu dinde de, milliyetcilikte de, ahlak ve etikte de, gelenek, gorenek, torede de, egitim-ogretimde de, ve herturlu ailesel yetistirimde de, v.s. gorebiliriz.

Bu temelde bakildiginda; iste kisisel hak ve ozgurlukler, aslinda toplumsaldir. Kisiden ziyade; belirli bir toplumsal yerlesmis, alisilagelmis, sabitlenmis ve sahiplenilmis bir toplulugun, halk kitlesinin, partinin, ideolojik inancsal dogrularin bir urunudur.

Kisi bu hak ve ozgurlukleri; icinde bulundugu toplumun toplu bir istemi olarak sunar, yani toplumun bir cesit o hak ve ozgurluklerdeki sozcusudur. Oyuzden de; terim olarak, kisiseli kullandim, bireyseli degil. Cunku kisi toplumun bir ferdidir.

Birey ise; bireysel olarak; kendi dusunce ve davranisiyla kendini topluma kabul ettirendir. Yani toplumsal olmak yerine; kisiligini bireysel olarak ortaya koyandir.

Iste bu temeldeki bireysel hak ve ozgurlukler, toplumsal bir icerik icermez. Ama ulkemizde, birey olmadigindan ve bireysel bilinc temelli hak ve ozgurlukler olmadigindan; kisilerin ortaya koydugu hak ve ozgurlukler, toplumsal olarak ortaya konur ve oyle algilanir.

Bir ornek verirsek; Turkiye de, turban takma hak ve ozgurlugu isteyen bir kisinin, istemi; tamamen toplumsal bir istem olarak algilanir ve kisi de birey olmadigindan bu algi dogrulanabilir ve bu istemin arkasinda her turlu sosyal-siyasal-toplumsal bir ideolojik inancsal dogru ortaya konusunun algisi vardir.

Halbuki gelismis ve birey yetistiren ulkelerde; boyle bir istem; tamamen bireysel hak ve ozgurluk olarak algilanir ve hic bir toplumsal algiyi dolayisiyle, ideolojik inancsal dogruyu icermez. Sadece kisinin kisiligini ve kimligini olusturan bir somut deger olarak algilanir ve firtinalar kopmaz.

Cunku bunun hem hukuk guvencesi vardir, hem de devlet bireyi icin vardir. Ulkemizdeki gibi; vatandas devlet icin yoktur.

Eger bu temelde; kisiselligin toplumsalligi ile; bireyselligin tekligi algilanirsa, iste o zaman ancak; bireyin hak ve ozgurlugunun, bireysel hak ve ozgurluklerden farki da algilanir.

Cunku sonucta bir bireyin bireysel hak ve ozgurlukleri, baska bireyler tarafindan, saygi ile karsilanir ve desteklenir. Cunku, destekleyen de; sesini duyurabilmek icin; kendi bireysel hak ve ozgurlugunu alma mucadelesinde destege ihtiyac duyacaktir. Bu yonuyle; bireysel hak ve ozgurlukler, bireyler arasi farklarin farkina varma ve farklari koruma dayanismasina donusur.

Bireyin hak ve ozgurlugu ise; tamamen bireyseldir ve toplumsal hic bir yani yoktur, destek te istemez. Tum istedigi; kendi istedigi gibi yasayabilmek ve iliski kurabilmektir. Bunun topluma ters gelisi veya yanlisligi soz konusu degildir.

Iste bu temelde; milli kokeninin uygulama hak ve ozgurlugunu isteyen bir bireyin; bireysel hak ve ozgurluguyle; bir bireyin; bu konudaki dusunce ve davranisini, ne kadar ters veya algilanamaz olursa olsun; tabi ki baska bireyin hak ve ozgurlugune dokunmadan ortaya koyabilmesidir.

Burada istenen destek-kostek degil; sadece kendi dusunce ve davranisini; serbestce ve hic bir engelle ve karsi cikisla karsilanmadan ortaya koyabilmektir.

Kisaca; kisisel hak ve ozgurlukler, toplumun bir kismi icindir ve toplumsaldir. Bireysel hak ve ozgurlukler, bireyseldir, fakat toplum desteklidir. Bireyin hak ve ozgurlugu ise; tamamen bireysel ve bireyin hangi konuda olursa olsun, toplumun tepki veya etkisini goz onune almadan, dusunce ve davranisini; kendi gorusu ve yansisi olarak ortaya koymaktir.

Ama, bunlarin hicbiri; bireyci akilciligin; guce, iktidara, otoriteye, cikara v.s. yonelik; baska kisi, birey veya toplumlari kendi dogrusuna zorla veya gucle kabul ettirilmesiyle; yani dikta ve zorakilikle asala karistirilmamalidir.

Dedigim gibi; bu fark yazi olarak ilk defa ortaya konulmustur. Yeri geldiginde veya istenirse ve ragbet gorurse de; bu fark; daha detayli, icerikli ve kapsamli, tabi gelen cevaba gore islenebilir.

Mesela islenebilecek konular arasinda; bir bireyin bu farka nasil ulasabilecegi ve kendini bu farka nasil yonlendirip; degerlendirecegini kisaca, once birey olmanin gerekliliginin bilincini almasi konu olabilir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Soyut Kavram Nedir? ve Nasil Ifade Edilir?

evrensel-insan
11-08-2009, 01:00
Saygideger arkadaslar;

Somut kavramlara nazaran, soyut kavramlarin; evrensel, ortak bir tanimi ve tarifi yoktur. Bunun ana nedeni; soyut kavramlarin; somut kavram gibi yansisinin olmamasi ve sadece yansitilmasinin algiya acik olmasidir.

Herseyden once, daha once aciklandigi gibi; yansitan ile, algilayan arasinda buyuk bir kopukluk vardir. Yansitan, kendi algiladigi gibi yansitmayi; algilayan da kendine yansidigi gibi; algilamayi uygular.

Muslumanligi ele alalim. Bugun muslumanligin ne olduguna dair bir soru sordugumuzda; ister inanan, ister inanmayan; ister sahip cikan, ister karsi cikan; bu tanimi kendi ideolojik inancsal dogrusu ile ortaya koyacak ve dusuncesini ona gore yonlendirecek ve davranisa sunacaktir.

Buradaki en onemli bir fark; muslumanligin otomatikman kazanilisi ve musluman olmak icin, herhangibir dusunce uretimine ihtiyac duyulmamasidir. Tabi, bu musluman ulkeler icin gecerli bir durumdur.

Bu temelde; kendisini musluman kabul eden, her kisinin; kendi kisilik ve kimlik degerleri temelinde bir muslumanlik anlayisi mevcuttur. Kimi muslumana gore; musluman olmayana "kotu gozle" bakilirken; kimi muslumana gore, boyle bir bakis acisi yoktur. Kimi muslumana gore; siddet, oldurme, ve herturlu insanlikdisi olgu "benimsenirken; kimine gore benimsenmemektedir.

Kimine gore kadin konusu; "asagilayici, insan sayilmayici, ikinci sinif v.s." degerlendirilieken; kimine gore insan, es, ve erkeklerle esit v.s. degerlendirilir.

Simdi, bu temelde olaya bakarsak; bu iki farkli ve tamamen birbirine zit muslumanlik anlayisi ve musluman olustan hangisini, muslumanlik adina one cikarabiliriz?

Bence bunun onu alinamaz. O yuzden onerim; musluman olmayan arkadaslarin, dusunce ve davranislarini "her musluman ve muslumanlik anlayisi farklidir" olarak algilamalari ve ona gore muslumanlari degilde; muslumanligi bir yapi ve isleyis olarak ortaya koymalari.

Musluman arkadaslardan da; " her turlu muslumanlik anlayisi ve musluman dusunce ve davranisi olabilir, dolayisiyle; benim muslumanlik anlayisima ve musluman olarak uyguladigim dusunce ve davranisima, bazi soylemler ters gelebilir. Ben bir musluman olarak bunlari yapmadigim ve dusunmedigim icin, bu tip soylevler, bana yonelik degildir" dusuncesi one cikmalidir.

Dolayisiyle; bir musluman ile, musluman olmayan bir kisinin; insansal temeldeki dusunce ve davranislari icermeyen soylevlerde; ortak bir elestiri ortaya koyabilmesi mumkundur. Yani "ben bir muslumanim ama; musluman olmayan arkadasimizin getirdigi konu haklidir. Bir musluman, boyle dusunmemeli ve uygulamamalidir" temelli bir dusunce uretebilmelilerdir.

Ayni uretim, musluman olmayan arkadasan da gelebilir. Yani, "benim bu elestirim, tum musluman arkadaslara degil; sadece muslumanligi boyle uygulayanlara" gibi.

Eger, muslumanlik konusunda oldugu gibi; her soyut kavram ifadesinde, ortak bir evrensel tanim, tanitim olmadigini hatirda tutarsak;, bir ideolojik inancsal dogru ile; o dogruyu sahiplenmis, her kisiyi, ayni sekilde etiketlemeyiz.

Oyuzden, herhangibir; kendimize ters gelen, ideolojik inancsal dogruyu, elestirecek isek; boyle bir butunlugun ve birligin olamayacagini goz onune almak; bence, en mantikli davranis olacaktir.

Kisaca, herkes kendine gore; muslumandir, ya da degildir. Baskasinin muslumanligi, ya da musluman olmayisi; kendi muslumanligiyla veya degilligiyle ortusmez.

Oyuzden, bilhassa bu soyut kavramlari ifade ederken; toplumsal yerlesmislik yerine, ifade edenin kisisel yanasim ve sunumuna dikkat etmek; en azindan o kisinin, kendisini tanitmadaki davranisini algilamak acisindan onemlidir.

HERKESIN MUSLUMANLIGI VE DE MUSLUMAN OLMAYISI, YA DA MUSLUMANLIGININ ALGI VE ICERIGI, YA DA DUSUNCE VE DAVRANISI; KENDI IDEOLOJIK INANCSAL DOGRUSUNUN DUSUNCESI VE DAVRANISA YANSIMASIYLA PARALELDIR.

Hic bir muslumanlik anlayisi ve sunulan muslumanlik dusunce ve davranisi biribirine benzemez ve biribirini baglamaz.

Bu tum soyut kavramlarin kisi tarafindan ortaya konusuna paraleldir. Tum sosyal-siyasal-toplumsal-etiksel ve psikolojik kavramlar ve algilari, yansilari ve yansitmalari bu temeldedir.

Bu yazida, islenen soyut kavram muslumanlikti. Siz bu isleyisi, her turlu ideolojik inancsal dogrusallarin; sosyal-siyasal-toplumsal-etiksel ve psikolojik dogrularina uygulayabilirsiniz.

Bunun farkina varabilmek ve bu yazilanlari basarabilmenin tek yolu; bu tip soyut kavramlarin ifadelerini, toplumsal, yerlesmis, otomatiklesmis ve toplumu baglayici bir temelde degil de; kisinin kisisel dusunce ve davranisi olarak algilamak, hem kisinin taninmasinda; hem de bir soyutun tek bir anlam ve uygulasnisi olmadiginin bilincine varmakta yarari vardir.

Herkesin muslumanligi kendine ve kendi algisina goredir. Ne algiladigini da, ancak kisi davranis olarak yansitir. Ortak, toplumsal, bir yanasim veya algi veya tanim veya uygulama yoktur ve olamaz. Oldugunu one surmek ve dusunmek; bizi tek etiketlilige goturur ki, bu da gereksiz bir yere; kisileri ayni etiket altinda toplamak olur. Bu da kisinin kisisel yapisindan ziyade; sabitlenmis, alisilagelmis, yerlesmis ve otomatiklesmis bir anlayisin urunudur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Oz Elestiri Nedir?

evrensel-insan
13-08-2009, 20:09
Saygideger arkadaslar;

Bilmem hic dusundunuz, ya da degerlendirdiniz mi? Toplumumuzda, nedense bir ozelestiri mekanizmasi; ne herhangibir ideolojik inancsal savununun basini cekenler tarafindan; ne de kisisel duzeyde islememektedir.

Yalniz, elestiri mekanizmasi ise; hem haddinden fazla, hem abartili, hemde komplo icerikli, cok guzel islemektedir.

Ozelestiri mekanizmasinin isleyebilmesi icin; bir OZGUVEN, OZCESARET, OZBENLIK, OZBILGI, OZGOZLEM, OZBIRIKIM ve de OZBILINC gereklidir.

Iki ana konuyu ele alalim. Birincisi, Ataturk konusu ve Ataturksel yanasim, ikincisi; din konusu ve dinsel yanasim.

Tarihimize soyle bir baktigimizda; Ataturksel yanasimda; tum elestirisel yanasimlar; icerigi ne olursa olsun, sadece Ataturk "karsiti" kesimden gelmekte; Dinsel yanasimda da; tum elestiriler; dinsel olmayan kesimden gelmektedir.

Kimse ve hicbir ideoloji ne mukemmeldir, ne de kusursuzdur. Ustelik tarihsel olarak ta; eskide kalmistir. Bu temelde; herhangibir kisinin, gorusun v.s. elestirilmesi; oncelikle ozelestiri temelinde olmalidir.

Yani; Ataturksel konuda; Ataturk "yanlilari", dinsel konuda dini savunanlar veya ateistler v.s. kendi inandiklari, savunduklari ve sahiplenip korumaya calistiklari; bu somut ve soyut degerleri hakkinda; ozelestiri yapabilmelidirler.

Cunku; ozelestiri olmayinca; herhangibir elestirinin, bir anlami kalmamakta; kendi degerlerinin ozelestirisini yapamayanlar acisindan; herhangibir elestiri karsit olarak algilanmakta ve gale alinmamaktadir.

Bu ayni zamanda; kendi degerini savunanin ve sahiplenenin, kendi degeri hakkindaki "mukemmelligi, tabulugu, sorgulanmazligi, sabitligi v.s." yi getirmekte; ve de boylece; tarihteki hic bir deger, layikiyle ve tum gercekleriyle ortaya konamamaktadir.

Halbuki, Ataturksel yanasimda; Ataturk yanlilari, dinsel yanasimda, din yanlilari ve ateist yanasimda; ateizm yanlilari "Bizim savundugumuz din, Ataturk veya Ateizmin; soyle, soyle noksanlari vardir. Biz bunlari biliyoruz ve duzeltmeye calisiyoruz. Ataturk aslinda soyle dusunup davranabilirdi, ama yapmadi. Ataturk hakkinda soyle soyle deniliyor. Bizler oturup arastirdik, maalesef su denenler dogru. Dinimiz aslinda, soyledir; ama; su uygulamalardan dolayi, bu yonu one cikmiyor. Ateizmin, su yonu tanri konusunda yeterli degildir. Bizler ateistler olarak, bu konuyu yeterli kilmaya ugrasiyoruz." temelli bir dusunce ve davranis yanasimi; hem ozguveni, ozbilgiyi ve ozbilinci artiracak; hem de; savunulani, inanilani, sahiplenileni; tabulastirmaktan ve sorgulanmamazliktan kurtaracaktir.

Bu tip bir yanasim; hem gerceklerin su yuzune cikmasini saglayacak; hem de kisilerin kendilerine verilen degerleri, kendi oz ifadeleriyle degerlendirme, sorgulama olanagini doguracaktir.

Ayrica bu tip bir yanasim; toplumun her kesiminin birbirinin farkina; daha guvenli yanasmasini saglayacak ve boylece belkide farklar arasi bir ittifak kurulacaktir.

Ozelestiriyi uygulayabilmenin de temeli; birey olabilmek ve bireysel bilince erisebilmekten ve savunulan degerleri; kendi oz iradesinin bilgisi, birikimi, gozlemi ve bilinci ile degerlendirmekten gecer.

Yoksa; ne Ataturk'u ve ne yaptiklarini, ne dini ve ne oldugunu, ne ateizmi ve ne oldugunu; tarihi gercekleri; ne ogrenebiliriz ne de ortaya koyabiliriz.

Bugunku gibi; herkes kendi, kendi icin; sabitledigi, sahiplendigi, tabulastirdigi, sorgulanmaz kildigi ideolojik inancsal dogrularinin ortaya cikamayacak yanlislariyla dusunup davranacak ve biribirini elestirmekten, suclamaktan kendini ve degerlerini gormek icin aynaya bakabilmeye vakit bulamayacaktir.

Kendi kendini kendi degerlerini, kendi degerlendirmeyen; hic bir ideolojik inanc ve kisiyi olusturan kisilik ve kimligini veren degerlerini kendi degerlendirmeyen ve ozelestiri yapmayi bilmeyen bir ideoloji veya deger; cokmeye mahkumdur.

Elestiriden once; ozelestiri yapmayi ogrenelim ve bunu yapabilecek, ozbilgiye, ozbenlige ve ozbilince ve de bunlarin toplami ozguvene kavusalim.

Iste o zaman; yapilan elestirilere, cevap verebilecek bilgi ve birikimimiz olabilir. Yoksa; tum elestirilere "tu kaka" diyerek; duygularimizi kapatirsak; ne, ne dusunup davrandigimizi bilebiliriz; ne de neyi savunup, sahiplendigimizin ne oldugunun bilincine varabiliriz.

Oyuzden, elestiriden once; oz elestiri yapabilmeyi ve "igneyi baskasina batirmadan once; cuvaldizi kendimize batirabilecek" guven, bilgi, birikim, gozlem ve bilinci saglayalim. Bunun icin de; once birey olmak gerektigini de, unutmayalim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Ara Form Nedir?
evrensel-insan
21-08-2009, 13:09
Saygideger arkadaslar;

Ingilizcede "intermediate" olarak gecen, ara formun sesli sozlukteki karsiliklari;

intermediate orta dereceli şey en
intermediate ara en
intermediate ara sınav en
intermediate arabulucu en
intermediate aracı en
intermediate aradaki en
intermediate orta en
intermediate ortadaki en
intermediate vasıta en
intermediate orta seviyede bulunan en
intermediate / n / orta seviyede bulunan şey en
intermediate ara mamul en
intermediate seyir esnasında oluşan en
intermediate arada bulunan en
intermediate arada meydana gelen madde en
intermediate orta boy araba tr
intermediate ara,orta seviyede tr
intermediate İki şeyni arasında yerleşmiş, arada (ortada) bulunan (Tıp) tr
intermediate Arada meydana gelen, seyiresnasında oluşan (Tıp) tr
intermediate Kimyasal reaksiyonun seyri esnasında oluşanmadde, ara madde (Tıp) tr
intermediate (medium) orta seviyeli atık (Nükleer Bilimler) tr
intermediate intermediately ara yerde bulunarak tr
intermediate ara mamulü tr
intermediate vasıta olarak tr
intermediate aracılık et tr
intermediate orta seviyede bulunan şey tr
intermediate meyancı tr
intermediate ara mallar tr
intermediate iki aynı şey arasına yerleşmiş tr
intermediate mutavassıt tr
intermediate nötür tr
intermediate orta düzeyli tr
intermediate ortaç tr
intermediate araözdek (Denizbilim) tr
intermediate orta düzey (Eğitim) tr
intermediate aracılık yapmak (Kanun) tr
intermediate tavassutta bulunmak (Kanun) tr
intermediate ara madde (Kimya) tr
intermediate araürün (Kimya) tr
intermediate kimyasal reaksiyoni esnasında oluşan madde (Kimya) tr
intermediate iki şey arasında bulunan (Tıp) tr
intermediately arada bulunarak tr

Bu anlamlardan, hangisi alinirsa alinsin; ara formun, olabilmesi icin; biribirine bagladigi, mutlaka en az iki uc olmak zorundadir.

Gerci ara form ile birlikte; bu bir uclemi olusturur ve seyin kendisini meydana getirir. Y cizimsel, sekli ile ifade edilen ara formun; yeri; iki ayni veya karsit ucu birlestiren, ve Y nin alt ucudur.

Ara formdan, bahsedebilmek icin; araformun ortaya aticisi; insanoglu veya onun ortaya attiklari; ya ara formun her iki ucunu; ya da en azindan bir ucunu kapsar.

Ayrica, ara form; kesinlikle; insanoglunun kendi hareketi veya harekete tasidigidir. Iste bu hareket sonucu da, ara formun diger ucu ortaya cikar.

Ara formu en iyi izah edecek olan; iki nokta arasidir, yani;

A------B iste A ve B arasi araform dur. Ara form, herzaman Aya gore sabit; B ye gore degisken bir icerik gosterir. Aslinda A'YI B'YE DEGISTIREN-DONUSTUREN-BASKALASTIRAN VE OLUSTURANDIR.

Bir anlamda, evrimin ta kendisidir.

A ile B arasindaki, herturlu hareket iliskisini ortaya koyandir.

Yalniz, burada unutulmamasi gereken bir konu vardir; o da, ara formun herzaman, A dan B ye, hareketi degil; bazan da A nin kendi icindeki hareketidir. Yani, A araform sayesinde; kendini de; ama A'ligini koruyarak hareket ettirir.

Bu temelde bakildiginda; insanoglu acisindan en belirgin araform; onun dilidir.

Dil; hem insanoglunun kendi turu arasindaki, hem de insanoglu disinda kalan turler ve varliklar arasindaki; hem somut, hem soyut arasindaki v.s. bagi kurar.

Insanoglunun; disariya yansitmadan, icinden gecirdigi dusunce ile de; bagi kuran; bu dil yapisidir.

Aslinda, araformun ne oldugunu; bize, en iyi algilatacak olan; ileti ve iletisimdir. Cunku her ikiside insanoglunun araform sayesinde, ortaya koydugudur.

Butun, bilim, felsefe, v.s.; yani, dil ile ortaya konan hersey ara formdur. Insanoglu ile; ortaya konani baglar. Buradaki, bilim, felsefe v.s. araformun, ortaya koyus; yol ve yontem cesitleridir.

Ara formu iyice algilamak ve farkina varabilmek; bizi, hem diger iki uca ulastirir, hem de bu iki ucun ne oldugunun disinda, birbiri ile olan bagini da, ortaya koyar. Iste bu temelde bakildiginda; seyi ortaya koyan ve dilin yapisindan dolayi, mono, yani tek icerige sahip olanin, sorununu da cozer. Cunku o tek olanin; ortaya konusu; onun, kendi icinde; hem iki ucu, hem de araformu barindirdiginin bir isaretidir.

Ara formun ve her iki ucunun, nasil algilanabilecegi konusunda; detayli bilgi isteyenler bu baslik altinda belirtebilirler.

Konunun daha detayli algilanabilmesi icin; yine bu koseden bir link veriyorum.

http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=5958&page=53

Mesaj 530

Ara formun, yerine gore; uclardan, birinin yerini almasi ve bu iki uc ve araform uclusunun, herzaman yer degistirebilecegini de unutmamak gerekir. Orneklersek

Insanoglu-dil(araform)-masa
Dil-yazi (araform)-masa
Insanoglu-hareket (araform)-dil

Burada goruldugu gibi; dil her uc pozisyonda da; yer almaktadir. Iste dilin, bu uc farkli yerinin bilince tasinmasi; dilin de ne oldugunun kavranmasina yarar.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Aciklama

evrensel-insan
28-08-2009, 01:35
Saygideger arkadaslar;

Bir birey olarak; evrensel-insan'in yazilarini degerlendirmek istiyorum.

Ateizmin, sorunlarini ortaya koyan bir yazi yazilsa; teist arkadaslar bu yaziyi kendi pencerelerinden bakarak olumlu degerlendiriyorlar.

Teizmin, sorunlarini ortaya koyan bir yazi yazilsa; ateist arkadaslar bu yaziyi kendi pencerelerinden olumlu degerlendiriyorlar.

Milliyetciligin sorunlarini ortaya koyan bir yazi yazilsa; konu sadece Turk milliyetcilerinin tepkisini cekmiyor, ayni zamanda; baska milli-kokene mensup arkadaslar tarafindan, olumlu karsilaniyor.

Ataturk'un yaptiklari ile ilgili bir sorunlari ortaya koyan bir yazi yazildiginda; bu sefer, Ataturk yanlilarinin olumsuz degerlendirmesi gundeme geldigi gibi; Ataturk yanlisi olmayanlarinda olumlu yanasimi gozden kacmiyor.

Velhasili kelam; hangi konudaki sorunlar ortaya atilirsa atilsin; sadece bir ideolojik inancsal dogru pencere bakimi temelinde ve o dogrunun algisi temelinde, yazilan yazilar, ya olumlu, ya da olumsuz degerlendiriliyor.

Ayni degerlendirme; yaratilissal/inancsal temelde de gecerli. Yaratilissal/inancsal sorunlari ortaya koyan herhangibir yazida; tanrisal bir yanasim uygulanarak; yazinin tanriyi red edici veya ortaya koyucu icerigine paralel olarak; bu degerlendirmeler yapiliyor.

Emperyalist zihniyetin sorunlarinin ortaya kondugu yazilarda ise; yazi, hangi ideolojinin sorununu ortaya koyuyorsa, o ideoloji tarafindan olumsuz algilanmasinin yaninda; ona ters gelen baska bir ideoloji tarafindan, ya da emperyalizmin o konu edilen sorununu gorebilen ideoloji tarafindan ise olumlu degerlendiriliyor.

Bu degerlendirmeleri, her konuya tasimak mumkun. Yalniz degismeyen bir sey var. Evrensel-insanin, sorunu disaridan goren ve notr algi ile yazilan yazilari, hic degismiyor. Degisen, sadece o yaziyi okuyanin, hangi yaratilissal/inancsal/ideolojik dogru ile algilamasi.

Burdan soyle bir sonuc cikiyor. Sorunlar ne kadar ortaya konulursa konulsun. Sadece disaridan bakilarak gorulebiliyor. Ama; bu disaridan bakis; sadece dogru farkinin disaridan bakisi. Yani, dogrusalligin disindan bakis degil.

Hal boyle olunca da; kim hangi ideolojik inancsal dogruya sahipse, anca onu savunuyor, sabitliyor ve ancak o pencereden bakabiliyor. Bu da sadece dogrular arasi ikna olma-etme yazismalarindan baska bir ise yaramiyor. Hem sorunlar, disaridan gorulemiyor, hem hic bir gorus notr algilanmiyor, hem hic bir gorus; kendi gorusunu acaba temelli nedenleyip, sorgulamiyor.

Boylece, ayni veya paralel nitelikteki ideolojik inancsal dogrular arasi bir ittifak kurulurken; farkli ideolojik inancsal dogrular arasi bir itilaf gruplasmasi doguyor.

Iste bu kutuplasmanin, sabitligi ve sahipligi; kimsenin kimseden alabilecegi, olasi bilgiyi, tecrubeyi, gozlemi ve de bilinci onluyor.

Tabi butun bu yazismalarin sonucu; kisilerin dusuncelerinde etiketler ve yakistirmalar tek tarafli olusuyor. Bu da kisileri, daha duygusal, kutupsal ve kisisel yazismalara itiyor ve bazan da ortalik karisiyor.

Velhasili kelam, butun bunlar algi olarak; tum bu yazisma icerik ve uslubunun 19. yuzyil ile sinirliligini gosteriyor.

Bu degerlendirme, benim bir birey olarak; hem evrensel-insan'in dusuncelerinin nasil ve neden oyle algilandigini ve sitedeki yazisma trafiginin neden ve nasil boyle bir gorunume sahip oldugunu ortaya koyusumdur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Toplumsal Kisilik ve Kendine Gore Yonlendirme Aliskanligi
evrensel-insan
30-08-2009, 17:37
Saygideger arkadaslar;

Daha once de belirttigim gibi; ulkemizde, birey yetistirme, egitim-ogretim ve yerlesmis sistemi olmadigindan; aldigi verilerle yetisen, buyuyen bir kisi; toplumun belirli bir kesiminin ideolojik inancsal, etiksel dogrulariyla, buyumekte ve yetismektedir.

Hal boyle olunca da, kisisel bir yetisim olmamakta; ulkemizde ancak toplumsal kisilik olusmaktadir. Bu toplumsal kisilikler, kutuplasarak ve biribirlerini, kendi toplumsal dogrularina yonlendirmeye ikna etmekle sanki yukumludurler.

Bunun iki olumsuz etkisi vardir. Birincisi, toplumsal kisilige sahip kisi; hic bir zaman kendi dogrularini degerlendirmemekte ve kendi tarafi toplum yapisinin bu dogrularini sahiplenmekte ve sabitlemektedir.

Bunun en buyuk zarari; birey yetisimini, olusumunu ve bilincini onlemesi; kisilerin kendine oz degerleri kendi kisisel iradesi yerine, toplumun belirlemesidir.

Bu da; kisinin, sadece toplum ile paralel bir dusunce ve davranis gelistirmesini ve kendi kisisel dusunce ve davranisi gelistirememesini saglar.

21. yuzyilda; tamamen bir kisinin kendi ayaklari uzerinde durabilmesine ters bir olusumdur, bu olgu.

Isin diger bir yonude; aynaya bakmayi bilemeyen ya da aynanin varligindan bihaber; toplumsal kisilik, tum yonlendirmesini, kendi disindaki; baska bir kisiye ve genelde de kisiligine yonelerek dusunur ve davranir.

"soyle yap, boyle davran, bunu yanlis dedin/yaptin, dogrusu bu, neden boyle diyorsun/yapiyorsun? bunu diyemezsin/yapamazsin, sen busun, boyle dusunuyorsun," v.s. temelli kisiyi yonlendirici bir konuma koyar kendisini.

Bunun da en buyuk zarari; kendisinin birey olma bilincini almasini onledigi gibi; bu tip bir yonlendirmeye yonelik mudahele ile, baskalarinin da birey olmasini onler.

Aslinda tum bunlar; tarihler boyu gelen; alisilagelmis, otomatiklesmis ve yerlesmis; dusunce ve davranisin bir urunudur. Dolayisiyle, burada bu toplumsal kisiligi uygulayan kisilerin, herhangibir "sucu" da yoktur.

Cunku toplum ancak boyle kutuplasarak ve biz-oteki olarak ayrisarak aralarinda dogru mucadelesi vermektedirler. Cunku bu dogrular, kisilerin degil; hangi toplumsal yapiya ait ise kisi; o toplumsal yapinin dogrularidir.

Iste bu nedenlerden dolayi; her yonlu, birey olma yetistirimi, ulkemizde onlenmekte, bireysel hak ve ozgurlukler; politik bir ideolojik inancsal dogruya, ya da dogrular arasi mucadeleye alet edilmekte; bilgi alisverisi, bilinclenme, v.s. nin yerini; toplumsal kisiliklerin; kendi dogrusal tartismalarla; birbirlerini kendi dogrularina cekme mucadelesi surmekte, bu da; her seyden once; dusunceler arasi bir mucadele yerine ve mantiksal bir yanasim yerine; kisilerin, dogrulari arasi bir mucadeleye donusmekte, kisilerin birbirinin kisilik degerlerine yonelmekte ve duygusal bir; kisilik surtusmesine yol acmaktadir.

Bu da nihayi sonucta; kisilerin, birbirlerini kendilerini tanitim yerine; karsi tarafin etiketlenmesine, kisinin kendini daha ortaya koymadan; karsi tarafin onun adina getirdigi pesin hukum ve onyargili suclamasina muhatap olmaktadir.

Bilemiyorum ama; ulkenin aydinlari, elit kismi v.s. olarak; bu 18. ve 19. yuzyil aliskanligindan artik kurtulunmasi gerekiyor.

Aksi, ne bir hak ve ozgurluk, ne bir birlik ve beraberlik, ne bir ortak yanasim; sadece bir politik ideolojik inancsal dogrunun, digeri uzerindeki hakimiyeti; toplumsal kutuplasma, biz-oteki mucadelesi ve damgalamasi; etiketleme ve zaman ve secim ile el degistiren topliumsal iktidar ve muhalefet cekismesinden baska bir adim ilerleyemeyiz.

Bence, ilk hedefimiz; toplumsal kisiligimizi; insan ozlu ve mumkunse evrensel, yani ayrimci olmayan bireysel kisilige dondurmemiz ve bu bilinc icin kendi kendimizi ve degerlerimizi nedenlememiz-sorgulamamiz ve kendi degerlerimizi kendi oz irademizle olusturmamiz gerekiyor.

Kendimiz disinda kalan baska kisilerle de iliskimizi; onlari taniyarak ve onlarin kendilerini nasil ortaya koyuyorsa, oyle algilayarak ve mudahele yerine; biribirimizin bilgisini, bilincini, deneyini ve gozlemini bir birimizin ustune katarak dusunmemiz ve davranmamiz gerekiyor. En azindan, su andan itibaren baslayarak.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Tabu donemi-Tabunun yikilisi-Serbestlik/Rahatlik

evrensel-insan
04-09-2009, 23:40
Saygideger arkadaslar;

Bir bebek; dunyaya geldiginde, hazir ve isleyen bir duzen ve sistemin icine; tabulu rasa olarak dogar.

Dogumuyla birlikte; tabularin verisiyle karsilasir. Bunlar once kimligini olusturan verilerdir. Ad, soyad, aile. Daha sonra; kisiligini olusturan veriler le tanisir. Milliyet, din, ahlak, kultur, davranis, yap-yapma ve soyle-soyleme karsitligi.

Zamanla kendi kisisel kisiligini olustururken, yani toplumsal kisilik kazanirken; bilhassa bu karsitliklardan; ya verilene gore, ya da kendi secimine gore; yapar-yapmaz, soyler-soylemez.

Butun bu toplumal kisilik tabularinin ve derecesinin olusmasi; ailesine, cevresine ve aldigi egitime, kendini ortaya koyma mucadelesine v.s. gore degisken ve gorecelidir.

Belirli bir bilince ve kisilik olusmasina eristiginde; bazi konular kendi acisindan one cikar ve bu konulara daha cok agirlik verir.

Bu bazan oyle bir hal alirki; bu one cikan konulardan birinin, kendisi; kendi oz iradesiyle, nedenlenmesine, sorgulanmasina ve irdelenmesine yonelir. Bu buyuk bir ozveri ve korkularin yenilebilecegi cesaret gerektiren bir durumdur.

Cunku bu konuda derinlestikce; konudaki toplumsal kisiligi gitgide yalnizlasmaya ve komsenin bu toplumsal konuda; onun yapip soylediklerini; yapmamaya ve soylememeye kadar gider. Bu o kisinin, YALNIZLASMA DONEMIDIR. Bu donem, ilk baslarda; korku, endise, telas, v.s. temelli yuklu bir psikolojik/duygusal donemdir. Kisi bu donemde sarsinti gecirebilir, bu donem; kisi acisindan olum (olmek) ile yasam arasindaki bir donemdir.

Kisi; o konudaki, bu donemi yasam adina gecerse; OLUMUNU YENMIS, OLUM KORKUSUNDAN ARINMIS DEMEKTIR.

Ondan sonra bu konuda, artik; kisinin toplumsal kisiligi soz konusu degil; bireysel kisiligi soz konusudur. Bunu her yerde savunmaya, herkesi bu kendi dogrusu konusunda, bilgilendirmeye, "uyandirmaya" uyarmaya baslar. Yani; bireysel kisiliginin dusunce ve davranisini topluma yerlestirmeye calisir.

Bu donem en tehlikeli ve cetin donemdir. Cunku, bu donem, DUSMAN KAZANMA DONEMIDIR. BIR CESIT KISININ, TOPLUMLA O KONUDAKI HESAPLASMA DONEMIDIR. Okonudaki YIKILMIS TABUNUN, TOPLUMSAL OLARAK TA YIKIMINI SAGLAMA DONEMIDIR.

Bu donem, kisinin yasaminin; toplum acisindan en tehlikeli donemidir. Kisi her turlu fiziksel ve dusunsel zarara kendini acmistir. Gelismemis toplumlarda; genellikle kisinin bu donemi; faili mechul bir cinayete kurban gitme donemidir.

Kisi eger bu donemi atlatir ve bireysel bilincini; toplumdan koparabilir, yani toplumsal kisiligin verdigi misyonu kendinde gormezse, yani toplumu bilinclendirme, caba ve gayretini kendinde gormezse; o konuda, birey bilinci almis kiside; SERBEST DUSUNURLUK DONEMI baslar.

Bu donem ise; kisinin artik o konuyu tamamen yasam ve iliskilerinden cikardigi; o tabunun kendi icin hicbir anlam ifade etmedigi ve artik o konu uzerinde yikilacak bir tabu kapisinin algilandigi ve o tabu konusunda RAHATA ERILDIGI donemdir.

Bir kisinin; herhangibir konuda; serbestlige erip; tabuyu tamamen yikmasi; onun yasam ve iliskilerinde; en onemli donum noktasidir. Cunku bu tabu yikisinin, icerigi, duzeyi, derinligi, algisi, bilinci v.s. kisiyi; birey bilinci konusunda percinlestirmesine ve de; yikilacak baska tabulara yonelmesine, tabu yikilimina yaklasimdaki tecrube gelistirmesine, yiktigi tabunun koken ve temelini algilayacak bilince erismesine ve onunla ayni koken ve temelde olan diger tabularinda kendi adina yikimini kolaylastirmasina v.s. yarar.

Iste, kisinin; bir birey olarak koken ve temeli olusturan ve ana olarak; yaratilissal/tanrisal/inancsal/dogrusal/ideolojik/toplumsal/insandisi/insanlikdisi/
tum ayrimci, cikarci, bencil, iktidar-guc-otorite gerektiren, kisilik/kimlik soyut/somut degerlerden olusan tabulari yikma, bilinci; sonucta onun; en genis anlamiyla, evrensel ve kendi turu anlamiyla ve de ortaya atan rakipsiz parca olma vasfiyla insansal bilince ulasmasini ve kendisini bu bilince ulastirmayan; bu tabularin koken ve temeline yonelisini saglar.

Bu da yeri gelmisken, X ve Y dir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Serbest Dusunurlugun Bireysel Tarihcesi

evrensel-insan
05-09-2009, 00:21
Saygideger arkadaslar;

Yukaridaki evrensel-insan'in yazisina paralel olarak; bireysel gelisimimi anlatacagim. Benim din konusundaki tehlikeli ve toplumdan her turlu zarar gormeye acik donemim; 14 yaslarindadir. Yasimin kucuklugunden dolayidir ki, ben bu donemi belkide toplumdan gelecek herhangibir zarari gormeden atlatmis oluyorum.

Bu konudaki serbest dusunurlugun gelismesi de; ailemden aldigim, o saygi yuklu ve her konudaki anti ayrimci ve baski ve de empozeden yoksun musluman anlayisidir.

Ideolojik/inancsal/dogrusal konusunda, yasadigim tehlike donemi ise; 1970 ler sonrasidir. Bu konuda da ailem, tehlikeyi sezmis olacak ki" Anlasildi, Sen, Turkiye'de kalirsan, yarin birgun olum (olmek) haberin gelecek. Biz en iyisi seni, agabeyin'in yanina Ingiltere'ye yollayalim" Kararidir. Tarih 1976 dir. Bu tehlikeli donem, tehlikelerinde bizzat yasandigi ve de tek basimayasanan 1976-1980 donemidir. Cesitli badirelerlen bu donemin atlatilasi ise; 1980 lerde, beni; ideolojik inancsal/dogrusal konularda, serbestlige yonlendirmistir.

Milliyetcilik konusu da ilginctir. Turkiye de iken, bu konuda ne duzeyde oldugum kendi acimdan bilinmemekle birlikte, bu konuda tehlike yasamadan, serbestlige erisim ise; buradaki universite maceramdir.

Konuya detayli girmeden, onu da soyle izah edeyim. Universite'de yatili olarak kaldigim donemde, ayni odayi paylasmak zorunda kaldigim bir Yunanli ogrenci vardi. Her nekadar, bir Yunan dusmanligi tasimasam da; kisisel olarak bu konuda aldigim veriler ve yasanan Kibris olaylari, ister istemez bir tedirginlik ve korku veriyordu. Yunanli talebenin de ayni tedirginligi ve korkuyu yasadigi belliydi. Sabaha kadar konusmaktan ve korkudan (bana zarar verebilir korkusu) sabahi tmistik. O geceki yapilan sohbet icerikli, dikkatli, saygili ama her turlumilliyetciligin pervasizca ortaya kondugu tartisma, ertesi sabah hem her ikimizide olgunlastirmis; hem de biribirimizi sanki bu ulkede en guvenilir arkadas yapmisti. Iste o tarih te benim milliyetcilik konusundaki serbeste erme tarihimdir.

Diger konular, derinligi, koken ve temel, insanligin sorunlari v.s. uzerine olan kendimi yetistirme donemim ise; 1994 lere tekabul eder. Ogun bu gundur de; birey olarak; insansal/evrensel butunlugu her konuda saglamis oldugum dusuncemden, yani evrensel-insan'dan davranis, sorgulama, nedenleme, curutme, cikarsama, yanlislama metodlariyla, hem kendime hemde cevreme yansitmaya calisiyorum.

Bu konuda bir kac mesaj once, yapmis oldugum ozveri mesajina dayanarak mumkun oldugu kadar, konularin icine girmemeye ve her turlu tabuyu; tum sorunlarini bir resim olarak vererek curutmeye calisiyorum. Yani, dogal dusuncenin ctetolojik koken ve temelinin evrensel/insansal sorunlarini ortaya koymaya calisiyorum.

Bu konuda da; cok ilginctir, topluma acilim; bu formlarla basladi ve tarihi ise, daha cok yenidir. Onceki calismalar, yazilmis notlar halinde evde bir kosede bulunmaktadir. Bir araya getirildiginde, bir kaccilt bir kitap olabilecegi de; benim calismamin duzeyi ve icerigi hakkinda size bir fikir versin.

Su an itibariyle; din, tanri, milliyet, ideoloji, inanc konularinda bir serbest dusunurum. Kendim ile olan tabu yikma mucadelem, tabulu rasayi hedeflemekte ve evrensel/insansal/kavramsal bir icerik tasimasina yoneliktir.

Amac; insanoglunun; dusunce ve davranista; tum tabulari yikarak; insansal/evrensel tur ve mekan butunlugunu, beraberligini, birlikteligini; tum farklariyla birlikte saglamaktir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Yaklasim-Yanasim Nedir?

evrensel-insan
09-09-2009, 04:30
Saygideger arkadaslar;

Insanoglu; herhangibir seye ulasmak icin; bir yanasim-yaklasim gosterir. Bu yanasimin temeli; vucudu vasitasiyle, dusuncesinde kavram uretmek ve bu kavram ile, ulasacagi seye yanasmaktir. Buradaki yanasim; dogal dusunce de, sahiplik ve elde etme olarak algilanir. Halbuki yanasimin amaci; iletisim kurmak, kullanmak ve paylasmaktir.

Insanoglunun iki turlu yanasimi vardir. Birinci yanasimi kendi ile ilgile ve kendisini ifade edisi ile ilgilidir.

Ikinci yanasim ise; ulasmak istedigi olgu ile ilgilidir.

Her iki durumda da, insanoglunun yanasimi; kendisine dogumdan itibaren veriler sayesinde, ve bu verileri sahiplenme temelindedir. Bu veriler genelde; ideolojik inancsal dogrular ve bu dogrularin kisiyi yonlendirecek ve yonetecek olan, yasam ve iliskisinin sekillenisidir.

Bir kisinin yanasimi; kendini veya ulasmak istedigi olguyu ifade etme amaci tasirken; iletisini dogrulttugu, baska bir kisinin, bundan pek de haberi olmamaktadir.

Ayrica, buradaki iletiyi yapan kisinin amacinin; sadece kendi gorusunun dogrusunu ortaya koymakmi, karsidakini kendi dogrusuna ikna etmekmi, yada konuyu tartismaya acmakmi, ya da bilgi, bilinc, deneyim ve gozlem alisverisi yapmakmi v.s. oldugu; genelde, ne iletiyi ileten; ne de uzerine ileti iletilen acisindan pek te bilinmemektedir.

Yanasim, konumuzu orneklersek; ornek olarak; kisilerin kisilik ve kimliklerini olusturan ana degerlerden biri olan milliyetciligi ele alalim.

Kisi iki turlu milliyetci yanasim gosterir. Birincisi; kendi milliyetciligini ifade etmek icindir.

Ikincisi; konuya yanasimi, milliyetci yanasim oldugu icindir.

Her iki halukarda da; kisi, milliyetciligi; kendi gelismislik duzeyinin paralelinde olarak; kendisi icin, sabitlemis ve sahiplenmistir. Bu sahiplenme; bir ideolojik inancsal dogrudur.

Yukarda aciklandigi gibi, kisinin ne amacla milliyetci yanasimi bilinmemekle beraber; karsidaki kisinin de yanasiminin milliyetci olup olmamasi onun, algisi temelindedir.

Burada ya, yanasimlar, uyusur; ya da uyusmaz. Uyusmaz ise; iletisini milliyetci yanasim ile yapan kisinin, rahatsizligi soz konusudur. Eger uyusur ise; bu seferde sorun, ne duzeyde bir milliyetcilik yanasimina baglidir.

Bu da dusunsel, kisisel , duygusal/mantiksal, ovunucu/yerici, aciklayici/ortaya koyucu v.s. temelde olabilir.

Konunun dusunsel/mantiksal/ortaya koyucu v.s. temelde olmasi, ideal olandir.

Ama, hic bir zaman da "kazin ayagi oyle degildir". Bu da; konuya farkli ideolojik/inancsal/dogrularla yanasimdan ve de konunun sahiplenilip, ikna etme-olmaya yonelik olmasindan ve karsilikli dogru kabul ettirme tartismasindan kaynaklanir.

Yanasimlara ornek verirsek; Yaratilissal/tanrisal/inancsal/ideolojik/bilimsel/felsefi/dini/milliyetci/sosyal-siyasal-toplumsal/ekonomik/tarihsel/cografi/hukuki/hak ve ozgurluksel/ v.s. nin yaninda; kisisel/genel/duygusal/mantiksal/oznel/nesnel/ ve nedensel/izahsal/sorgusal v.s. olarak ta cesitlenebilir.

Yanasim; hem bir adres, hem bir yol-yontem; hem de bir varis/kavusmaya yoneliktir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Dogal Dusuncenin Dusunduruncesi ve Disisel Bakis

evrensel-insan
10-09-2009, 19:35
Saygideger arkadaslar, tum sorunun, en kisa ifadesi sudur.

Dogal dusuncenin enrensel ve ctetolojik kokeninin ortaya koydugu NOKTASAL SORUN; noktanin (seyin) karakteri; noktanin kendisinin karsitlikli pozitif (olumlu ve olumsuz) ;noktanin (seyin) karsitinin ikilemli tekligi olusudur.-X

Noktanin (seyin) sekillenisi de; tek pozitif noktalanmasidir.-Y

Iste bu dusundurunce sorunsalinin ; disaridan ve notr algiyla, disisel icerikte ortaya koyulusudur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Quiddity of Zi (XYxy)

evrensel-insan
15-09-2009, 04:02
Saygideger arkadaslar;

Basligin ingilizce olmasinin sebebi; Quiddity kavraminin, aciklanma ihtiyaci oldugudur. Cunku Turkce de bu kavramin aciklanisi, pek te icerigini vermemektedir. Once basligin turkcesi; Zi (XYxy)'in Quidditiy'si. Gorulecegi uzre; sadece tamlamanin aciklamasi yapildi.

Quiddity kavraminin; iki farkli tanimi vardir. Bunlardan birincisi;;" tartismadaki, gereksiz detaylari ve itirazlari ortaya koyarak; tartismadan kurtulma", diger anlami da; " iddianin, tezin, savin v.s. alisilmis, yerlesmis sabitlesmis, elde edilmis v.s. mucadelesi, tartismasi, cekismesi v.s. Bu tanimlarda v.s. ler; her kelimenin anlaminin olabilecegi ve benzer bir kelime kullanilabilecegi icindir.

Ikinci tanimi da; "seyi, 'ne', yani "budur" olarak ortaya koymanin ozu/seyin oz tabiati" ya da; Seyi, "budur" yapan ne ise, o" anlami vardir.

Quiddity'nin iki farkli tanimsal anlamini verdikten sonra; bildiginiz gibi; Zi (XYxy), okunusu, zay; evrensel pragmatiklerin dogal dusuncenin ctetolojik koken ve temelini veren, sembolleridir.

"Quiddity of Zi" in; iki ana dali vardir. Bunlardan birincisi;causa sui dali; digeri ise Qui dalidir. "Causa sui""Kendine ait cinsinin/cesidinin nedenselligi demektir.

Bu arada nedensellik; felsefenin; etioloji adi altinda ortaya konusudur.

"Causa Sui" dalinin;self, yani kendi ve counterself, yani; hem karsi, hem de tamamlayici kendi kollari vardir.

Counter- on ekini algilamak icin, soyle bir ornek verebiliriz. Eger seyin selfi erkek ise; counter self, disi olur. Ama; ayni zamanda, hem erkegi disi ile tamamlama vasfiyle insanogludur.

"Quiddity of Zi" in ikincisi; qui, yani kimdir.Qui de; Qua, yani sifatiyla; quantity, yani nicelik ve quality, yani nitelige ayrilir.

Eger butun bunlari siralarsak;Zi (XYxy)'in Quiddity'si; hem kendine ait cinsinin nedenselligi; hem de kim? sorusunu icerir.

Bu arada; kim sorusunun, linquistics koken olarak; tum sorularin ilki oldugunu da hatirlatayim ve cevabinin da, yine etimolojik temelde, ingilizcedeki ucuncu erkek sahis eki olan "he" oldugunu belirteyim. Yani, erkek, o.

Burada Zi; nedenselligi aciklayan gorevi uslenir. Cunku; Qui, yani kim sorusu ve cevabi; quiddity'nin oz tabiatinin karakterini verir. Bu karakterde; qua, yani; nicelik, nitelik sifatiyla; karakterin olusumunu, sekillenisini verir.

Daha once de izah ettigim gibi; sekillenis; Y uclemi; yani bir pozitif noktadir. Buradaki, bir, niceligi; pozitif, niteligi nokta da causa sui yi ve onlarin nitelik ve niceligini verir.

Buradaki X sekillenisin karakteri olarak; bir niceliginin ikilemini ve pozitif niteliginin karsitliligini verir. Iste causa sui'nin de; nicelik ve nitelik indirgenmesi, dilin kulaga hitabindan dolayi, noktasal yapisinin; ikilemin, tek ile; karsitligin da;ister kendi, ister karsiti olsun, sonucta pozitif ile noktalanisi ve bu iki noktalamanin,yani; tek (bir) ile pozitifin boyutsuz noktada ozdeslesmesidir.

Burdan da Zi'in 7 lisi ortaya cikar. ikilem, karsitlik, kendisi, karsiti, bir, pozitif ve nokta.

Iste bu 7 li de; dogal dusuncenin, evrensel ctetolojik yapilanisi ve sekillenisinin koken ve temelini olusturur. Bu da Zi'in yukarida iki farkli anlamiyla aciklanan quiddity'sidir.

Dolayisiyle, dogal dusunce daha dillenmeden; sorun koken ve temeli uzerine kurulmustur. Her dillenisi de; tartisma, mucadele, atisma, satasma, v.s. kisaca SORUNun dile getirilisidir.

Cozum ise; hem bu sorunun icinde yer almadan ve tum resmi ile ortaya konabilmesine, hem de ortaya konan soruna; disaridan bakilarak, notr yanasilmasina baglidir.

Iste dogal dusuncenin, degismez ve sorgulanmaz, postulati, maximi, axiomu belgiti v.s.; yaratilissal/inancsal/ideolojik/dogrusal/insandisi/insanlikdisi/ yansisinin; bencil/cikarci/ayrimci/guc/otorite/iktidar yansitmasidir.

Dis kulvar ise; Zi'yi kavramak ve algilamak; birey bilincinin insansal/evrensel/kavramsal/epistemolojik/gerceksel dusunce ve davranisidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Zi (XYxy) Nedir?

evrensel-insan
16-09-2009, 18:48
Saygideger erkadaslar;

Zi'in ne oldugunu ve nasil olusturuldugunu size izah etmek istiyorum.

Birincisi, Zi; evrensel pragmatikler olarak; kullanimbilimin-Pragmatics- sembolleridir.

Dogal dusuncenin; ne oldugunu, sinirlarini, ctetolojik koken ve temelini; Quiddity temelinde; nasil yapilandigini ve nasil isleyise sunuldugunu anlatan sembollerdir.

Bu sembolleri; bu anlamda algilamak icin; dilin noktasal yapi ve isleyisi degilde; konuya cizimselligin gorselligi ile yanasmak gerekir.

Zi aslinda; bir X dir. Size soyle izah edeyim. Buyuk bir X harfinin cizimini dusunun ve bu cizilmis X i gorsel olarak ele alin.

X in ust iki ucuna, yani bacagina x ve x; alt iki bacagindan, sol bacagina x ve sag bacagina y yazin. Burada sol bacaginin x olmasinin sebebi; grafikteki sol ucun ve dikey cizginin Y olmasindan kaynaklanir. Yani iki x Y yi verir. Buna ileride deginecegim.

X i cizimsel ve gorsel olarak ve bir cisim oldugunu dusunerek elinize alin. Bu X in sag bacagindan tutun ve bakin. Elde ettiginiz ust iki bacakli x ve sol alt bacakli x olacaktir. Bunu daha iyi algilamak icin; Buyuk x in sag y bacagini kesip atin. Ortaya bir y cikacak ve bu y nin uc bacagida x olacaktir.

Iste bu y X in fonksiyonu olan, x in motoru olan, x in isleyisi, olan ve SABITLENILEN y dir. Daha iyi algilamak icin; bu y nin; kendisinin ortada olmadigini ve y nin kendisinin degilde; X tarafindan ortaya kondugunu, hatirlayin. Iste bu y nin anlami; X in fonksiyonu yani, nicelik olarak; Xin iki iceriginin tek icerige indirgenmesi anlamini tasir.

Ayni X i cevirerek x bacagini keserek, y yi ortaya cikarirsaniz; iki turlu y ortaya cikar. Birincisi, ust iki ucu x ve x alt ucu y; ikincisi ust uclardan biri, sol-sag burada onemli degildir, x digeri y ve alt bacak x

Iste X in uc cesit y sinin acilimi budur. Birincisi 3x li acilim. Yani iki x in bir x e indirgenmesi, ikincisi 2x 1y li acilim, yani; iki x in, X in sag bacagini olusturan y ye indirgenmesi ve ucuncusu; ust ucu x ve y nin sadece x e indirgenmesi.

Bu sekilsel-cizimsel-gozlemsel X ortasina bir y oturtuldugunda, tum goruntusu ile ortaya cikar. Ortaya oturtula y nin motor olarak donebilen bir y oldugunu dusunurseniz. X in uc y sini de kolayca elde edersiniz. Bu arada; gorsellik kolayligi icin X in uc x bacagini siyaha, bir y bacagini da beyaza boyayabilirsiniz. Bunu bir 7 li olarak gostermek gerekirse;

http://i27.tinypic.com/33ml5yp.jpg

Bu sekli dikkatli gozlemlersek; 3 tane x ve bir tane de y gorebiliriz.

Simdi, daha detayli bu gorselligi izaha calisayim.

X yani buyuk X bacaklari olarak ve soldan saga dogru; xxxy olarak cizilmelidir. Ilk iki x ust bacaklar x ve y de alt sol ve sag bacaktir. Ortadaki Buyuk y mizi, yani X in motorunu, fonksiyonunu ve hareket ettiren sabitini ele alirsak; 3 farkli sekillenisini de soyle gozlemleyebiliriz.

Buyuk X in (xxxy) y bacagini "kesersek) ana y motorumuz, yani xxx ortaya cikar. Eger motorumuzu dondurerek ve her seferinde bir x bacagini kesip; y sekline sokarak devam edersek; diger iki y miz, birincisi y(xxy), yani ust iki bacak x ve alt acak y, ve ikinci y miz, yani y(xyx veya yxx) olarak, yani ust sol bacak x sag bacak y ve alt bacak x; ya da ust sol bacak y , sag bacak x ve alt bacak x olarak ortaya cikar.

Simdi, normal konusma ve noktasal dilimize geri donerek izah edelim.

Buyuk X imiz; xx, yani ikilem; xy, yani karsitlik olarak kendini ortaya koyar ve dogal dusuncenin oz, tabiat ve karakterinin sinirlarini verir.

y motorumuz ise; X karakterinin, dile gelisi ve sekillenisinin cizimsel ve gorseli olarak; xx, yani ikilemin y ye yani teke ve karsitina, yani nicelik indirgenmesi;
xy nin yani, karsitligin da; pozitife yani kendine, yani nitelik indirgenmesidir

Iste bu nicelik ve nitelik indirgenmesi de; qua yani sifatiyla; noktaya, yani kulak dilinin kullanimina indirgenir. Son y miz tek ve pozitifin, noktaya indirgemidir.

Seyin "budur" undan yola cikar ve 7 limizi tamamlarsak; diyelim sey "kalem" olsun; dilin noktalamasi temelinde; kalem; noktanin pozitif ve tek aciliminin, yani ucleminin, pozitifin, karsitlik ve tekin ikilem acilimiyla, yani karakteriyle olusturulmustur.

Yani sey, ya da "budur" temelli kalem ortaya konmadan once; dogal dusunce bu 7li olusturumun temelinde kalemi ortaya koyar. Burada Kalem somutu yerine; istenirse sevgi soyutu da "budur" temelinde ele alinabilir. Cunku; dogal dusuncenin evrensel ctetolojik quiddity sinin yapilanisi ve sekillenisinde "budur" ister somut, ister soyut olsun sonuc degismez. Ayni yapi ve islerlik gecerlidir.

Iste "budur", yani seyi; ne olarak olusturan isimlememizden onceki 7 limiz. sekillenis olarak ve noktalanma temelinde; tek, ya da bir, pozitif ve nokta; karakterimiz, tabiatimiz, ozumuz ise X temelli; ikilem ve karsitliktir.

Iste soyut ya da somut olsun her seyin "budur" u bir uclem ve karakter olarakta bir dortlem, yani bir 7 lemdir.

Iste bu 7 lem; dogal dusuncenin evrensel ve ctetolojik koken ve yapilanisinin ve sekillenisinin ve dusunceye sunulusunun quiddity yi "budur" yapan ogeleridir.

Tum sorun, tartisma, cikmaz, mucadele, dogruluk, v.s. de iste bu 7 lemin; noktasal dil yapisini cizimsel ve gorsel kullanilamamanin bir sonucu olarak ortaya cikar. Cunku kulak ve noktalama dili; insanogluna boyut olanagi tanimaz. Yani dogrulugun, dogru ve yanlisini bir arada noktalama ve kulak dili yoluyla ortaya koyamazsiniz. Ancak tekini koyabilirsiniz. Bu da hangi teki olursa olsun; diger teki goz ardi eder ve diger teki ortaya koyanla da tartisir.

Iste bu da iletisimin; iletimsel ve tek tarafli, noktalamasal iceriginin bir sorunudur.

Insanoglunu bu sorundan tamamen kurtaracak olan; cizimsel-sekilsel-gorsel bir dilin boyutsal iletisiminin yaratilmasidir.

Bu konuda bilimsel-felsefi-linqual-etimolojik calismalar var.

Iste kulak dilinin bu noktalamasal isleyisinin sorununu gorebilmek te; farklarin farkina varabilmek ve quiddity'nin ikinci anlami olan; tartismanin "gereksizligini" gostererek, cikarsama yollu curutmek metodudur.

Bu da dogal dusuncenin; 7 leminin disindan bakis acisi ve cikilamiyan zaman da da; notr alginin uygulanisidir.

Cunku pozitif dogrular arasi yapilan ideolojik/inancsal/ zamansal/yaratilissal/insandisi/insanlikdisi/ayrimci/ yanasim; sadece sorun, guc, otorite, iktidar, bireycilik, cikar, kesmekes, celiski, spekulasyon, doga ustuluk, dunya otelik, ve ikna olma-etme de baska bir acilim getirmez.

Bu ne bilginin ve bilimin ilerlemesini getirir; ne de insanoglunu dusunce ve davranista insan yapar. Sadece pozitif dogrular temelli ispatlar, kanitlar; ya da inancsal temelde dogrular/yanlislar/varlar/yoklar.

Bu yazi; evrensel-insan dusuncesinin; birey eliyle, evrensel/insansal/kavramsal bakis acisinin ortaya koydugu sorunun her turlu koken ve temelinin izahidir. Algilanmasi, kavranmasi "zordur" ama; yeterki ilgi-etki-onem temelinde; algilanmak ve kavranmak istensin.

Evrensel-insan; dusuncesinin kavranmak ve algilanmak isteyen her bir kismini; soruldugunda yada deginildiginde; birey eliyle aciklamaktan, bikmaz ve usanmaz.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Zi(XY)'nin Sekilsel/Cizimsel Gorunusu

("Evrensel-insan zihniyeti-Cizimler/sekiller" basligina bakiniz.)

evrensel-insan
16-09-2009, 22:49
Saygideger arkadaslar;

Oglumun, bilgisayar bilgisi yardimiyla, nihayet sizlere; dogal dusuncenin, tum gorunusunu, yapilanisi ve islevini; dusunduruncesel/disisel dusunce ile, disaridan bakarak ve notr algi ile; sunuyorum. Yukaridaki mesajda, belirtilen aciklamalar temelinde, sekiller cizilmis ve dizilmistir.

Bu cizimsel/gorselligin; evrensel-insan'in dusuncesinin algilanmasina ve kavranmasina yeni bir isik ve aciklik getirecegini dusunuyorum.

Isteyen arkadaslar, eger sekiller veya konu ilgi-etki-onem acisindan isterlerse; istedikleri yerin sorulariyla daha detayli acilimina yardimci olabilirler.

http://i232.photobucket.com/albums/ee165/WildBJK/Zi/X11.png



http://i232.photobucket.com/albums/ee165/WildBJK/Zi/X22.png http://i232.photobucket.com/albums/ee165/WildBJK/Zi/X44.png




http://i232.photobucket.com/albums/ee165/WildBJK/Zi/x33.png




Saygilarimla;
evrensel-insan

 
evrensel-insan
17-09-2009, 14:29

Aslinda, pratik; dunyanin neresinde yasanirsa yasansin, herkesin; yani basinda, etrafinda, tv de, gazete de, internette, iste, okulda, aile icinde, sokakta, seyahatte, alis veriste, sohbette, acik oturumda, tartismada, olende, yaralananda, selde, depremde, hukukta, hakta, cezaevinde, sucta, afta v.s. kisaca heryerde ve herseyde.

Yeterki gormek, algilanmak, kavranmak, sorgulanmak, nedenlenmek, irdelenmek v.s. istensin. Tabi ki, once herkes kendinden baslayarak; aynaya bakmayi ogrenerek, once kendini, kendi olarak taniyarak ve ortaya koyarak.

Karakterin; ikilem ve karsitlik oldugu ve seyin, bir uclem oldugu; bizlerin de kendimizi; dilin noktalama yapisindan dolayi; bu karsitliklardan birine dogrusal bakip; digerine dogrusal bakana ters dustugumuzu gormek isteyene o kadar acik ve netki.

Ama; eger, somut yasam uzerinden ozel ve belirgin bir ornek uzerinde gormek istersen; konuyu, bu koseye tasi, seve seve gostermeye calisirim.

Evrensel-insan'in bu soruna karsi pratigi ise; tasidigi fiziksel ve dusunsel kavram ureten vucudunun, yasam ve iliskisinin ta kendisidir. Bu vucutlari artmasi ise; o vucutlarin, kendi dusunsel kararlari temelindedir.

Evrensel-insan'in yaptigi hem tasli yolu, hem de duz yolu gostermek, tasli yolda oldugunun algilanmasi; tamamen o kisiye aittir. Tasli yoldan memnunsa devam eder.

Ama; tasli yolda oldugunu ve duz yolun da bulundugunu bilmesi gerekir. Iste ben; tasli yolu ve alternatif duz yolu gosteriyorum. Ama; o kadar. Kimseye, "bu yoldan cik, bu yola gir" temelli bir baski, empoze v.s. yapamam. Yaparsam zaten, duz yolun varligina kendimi kandirmis olurum.

Aciklamak, gostermek, izah etmek v.s. evrensel-insan'dan;
Algilamak, kavramak, dinlemek, uygulamak, acabalamak ya da, hicbiri, yanlislamak, itiraz, karsi cikis, v.s. de; dinleyenden, okuyandan.

Empoze, baski, korkutma, zorlama, tahakkum, israr, atisma, satasma, tartisma, toplumsal kisilik, dogrulara cekme, ideolojik/inancsal/emperyalist ve dini orgutlenme, bunlar tasli yolun urunu.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Evrensel-Insan/Ozgur Birey Bagi
 
evrensel-insan
23-09-2009, 18:39
Saygideger arkadaslar;

Bu yazimda; iki farkli yonumu sizlere anlatacagim.

Evrensel-insan; adindanda anlasilacagi gibi; mekanin epistemolojik gerceklik olarak en genisini; mustakil var olan varliklardan biri olan, bizlerinde; tur olarak; butununun, birliginin, beraberliginin bir ifadesidir. Evrensel-insan; dusuncenin temsilcisi olarak, bireylere evrenselligin ve insanligin kavramsal koken ve temelini ayniligini; farklar esitligi, birligi ve butunlugu olarak sunar.

Evrensel-insan dusuncesini uygulayabilmek icin; tur butunlugunun en kucuk mustakil varligi olan birey olmus olmak ve birey bilincine erismis olmak gerekir.

Cunku; hem evrenselligi, hem de insanligi; yasam ve iliskilerinde saglayacak olan bireydir.

Iste her bireyinde bunu saglayabilmesi; kendisinin toplumsal kisilik ve bireyci akilciligin insandisi ve insanlik disi yaratilissal/ideolojik/inancsal/dogrusallardan; dunyanin neresinde olursa olsun, dogumundan itibaren kendisine verilen bu tabusal/verisel/ degerlerden; kendi kendini sorgulama-nedenleme ve de cikarsama curutme metoduyla ne kadar arindigina, kurtulduguna; yani, yasam ve iliskilerinde bu ayrimci, bencil, cikarci ve guc-otorite-iktidar gerektiren, dogal dusuncenin getirdigi yapi ve isleyise ne kadar vakif olduguna baglidir.

Iste ozgurlugun tanim ve anlami da; birey icin bu anlayista yatar. Hak ve ozgurlukler tum insanlik icindir. Insan turunu olusturan bireylerin kendi farklari ve kendi aralarindaki farkli dusunce ve davranislari; bu butune yonelik bir celiski degil; bir iliskidir.

Hic bir butun ayni parcalardan olusmaz. Her butunu veren parcalar farklidir ve bu farkli parcalarin varligi ayni butunun varligidir.

Bu da evrensel/insansal yanasimin kavramsal cesitliligi ve bu cesitliligin olusturdugu birlik, beraberlik ve butunluktur.

Nasil bir zincirin, herhangi bir halkasi AYRILIRSA zincir bozulur. Iste, bu zincirin halkalarinin biribirini tamamlamasi da; farkli halkalarin biribirinden AYRILMAMASI ile mumkundur.

Iste bireyin ozgurlugu; hem kendi halkasinin farkinin hak ve ozgurlugu; hem de baska farkli halkalarin hak ve ozgurlugudur. Bu da halkalarin farklarina ragmen, biribirinden ayrilmamasini ve butunun bozulmamasini saglar.

Son olarak; evrensel-insan; farkli halkalarin farklarinin anti ayrimci temelde esitligini ve korunmasini saglayan; ozgur bireyler zinciridir.

Dolayisiyle; ben, hem bu zincirin bir farkli parcasi olarak; yasam ve iliskisiyle, soyut/somut degerleriyle ozgur bir birey; hem de bu zinciri farkli ozgur bireyleri ile olusturan evrensel-insan dusunce ve davranis yansisi sunan butunuyum.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
24-09-2009, 00:39
Saygideger arkadaslar;

Evrensel-insan'in avatari; dogal dusuncenin ctetolojik ve evrensel quiddity sinin mesaj 673 teki tum versiyonlarini bir arada ve bir butun olarak veren sekildir. Buraya; buyutulmusunu ilistiriyorum. Boylece, avatarin tum ogeleri okunakli ve rahatca gorulup, secilebilir hale gelmis olacak.

http://img198.imageshack.us/img198/5609/75730419.jpg

Saygilarimla;
evrensel-insan

Epistemology'nin Anlami
evrensel-insan
26-09-2009, 18:30
Saygideger arkadaslar;

Epistemology; benim; hem dusunce ileten; evrensel-insan; hem de ozgur birey olarak insansal/evrensel/kavramsal; yanasimla; olan bilgi ve bilime; disaridan bakis acisi ve notr algiyla, olan bilgi ve bilimin kullanimbilimi olan evrensel kullanim isaretleri X ve Y nin her turlu ve her konudaki koken, temel, yapilanis ve isleyisini Sorunsal ortaya koymamdir. Bu ortaya koyus; bilgi ve bilimin tabiatini, yontemlerini, sinirlarini ve gecerliligini tum resmiyle ortaya koymaktir. Bu ortaya koyus; cikarsama, gozlem ve curutme metodlarini icerir.

Epistemoloji; felsefenin; bilgi ve inancin, tabiatini, metodlarini, sinirlarini, ve gecerliligini ortaya koyan ve calisan bir dalidir.

Epistemology; yunan kokenli bir kelime olup; episteme,bilgi ve bilimin logy, yani mantigi demek olup; lugatlara ve literature ilk defa ingilizcede, Iskoc filozof, James Frederick Ferrier (1808-1864) tarafindan eklenmis ve kullanima acilmistir.

Bilginin teorisi ve bilgi ve bilimin mantigi olan epistemoloji; yaratilissal/tanrisal/ideolojik/ maddesel/inancsal/dogrusal/ tabusal/insandisi/insanlikdisi/erkeksel/erk eksel/emirsel/itaat ettirme-etme/ ayrimci/cikarci/egoist/ sahiplenici/sabitleyici/ispatlayici/guc-otorite-iktidar ortaya koyan dogal dusuncenin; ctetolojik koken ve temelini Quiddity izahiyla SORUNSAL; icerigini; SEKILSEL/CIZIMSEL/GORSEL olarak ortaya koyan insanoglu kokenli bilginin her turlu farklilasmis konu ve dallarini iceren bireyin, evrensel/insansal/kavramsal sorgulama/nedenleme/irdeleme/teshis-tesbit etme icerikli; kritik ve disisel dusunce uretimi ve davranisinin bakis acisidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Evengalizm

evrensel-insan
27-09-2009, 00:59

Yazdığınız mesajlarda dikkatimi çeken ve kafama takılan birkaç terimi sormak istiyorum. Bahsettiğiniz evengalizm nedir?

Evengalizm; Kisaca amerikan idealizminin; "Dinler arasi dialog" adi altinda; islamin "eliminesi" ve Museviligin, hristiyanliga "baris cubugu" uzatmasi ve dinleri tek bir orgutlenme altinda birlestirmektir. Buna her turlu terorist ve izm orgutlenmesi de dahildir.

Amerikan idealizmi ve F. Gülen ile bağı nedir?

Amerikan idealizminin; evengalist dini orgutlenmesinin F.Gulen ile bagi vardir. F.Gulen; islamin "tasviyesindeki" bas isimlerden biridir. Ilimli islam projesinde. Emirleri; Amerikan idealizminden almaktadir. Amerikan idealizminin; ozgurlukcu demokrasi acilimi da; soros ideolojisidir. Amerikan idealizmi; Nihilist ideolojinin felsefi-bilimsel birlikteliginin ve emperyalizmin; antiemperyalizm kiskirtmasinin ve de dunyayi tek merkezden yurutme "hayalinin" adidir. Profilimden, tum basliklara ve oradan da 1.5 sene onceki ilk yazilara bakarsan; orada "amerika idealizmi" nin detayini da bulabilirsin. Hatta o basligin altina da fikrini ya da sorularini yazabilirsin.

Ayrıca ctetelojik doğal düşünceyi biraz daha açarsanız sevinirim. Forumda aradım, forum dışında aradım fakat net bir sonuç elde edemedim.

Ctetoloji; elde edilmis karakterlerin kokeni demektir. 67. sayfaya girersen, ordaki indexten "ctetoloji nedir?"' i bulabilirsin. Orayi oku sorularin olursa, gene sorabilirsin.

Ayrıca çokça "insanoğlu" kelimesini kullandığınızı farkettim. Genelde bu kelimeyi (bkz: TDK) insanların Adem'in soyundan geldiğine inananlar kullanır.

InsanOGLU, benim "Man Kind" olarak kullandigim ve dogal dusunce sahibi; dusunce ve davranista henuz insan olamamis ve hayvan ile insan arasindaki ara gecis formunun adidir. Insan ise "Human Being" anlamindadir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

 
evrensel-insan
28-09-2009, 01:56

"Bir bicak iki tarafli keser" hesabi; Serbest, ya da ozgur dusunurluk te; iki tarafli keser. Soyle dusun; sorosvari ozgurlugun; yani amerikan ideolojisinin mikro ayrimci propagandasini yapanlar, pekala milliyetcilik konusunda serbest dusunur olabilir. Cunku bir serbest dusunur icin; serbest dusundugu konu, onun her turlu dusunce oyuncagi haline gelir.

Soyle dusun; disarida, bolmek istedigi ulkelerde; ki bunu SSCB ve Yugoslavya, yi parcalatarak saglamistir. Her turlu milli kokensel farki kucuk ya da buyuk; ayaga kaldirmak, kiskirtmak ve toprak istetmek ve de her turlu yardimi yapacagini soyleyen bir kisi veya dusunce; ABD' de, yani kendi ulkesinde; bunun tam tersini yapmakta; teror bahanesiyle; ABD ordusuna asker toplamak icin; ABD milliyetciligini koruklemektedir.

Zaten amerikan idealizminin; ideolojik olarak rakipsiz olmasi; su an bilinen butun izmleri kendi bunyesinde toplamasindan ve birbiriyle carpistirmasindan ve guya halki hem bu ideolojilere kiskirtmak hem de korumakla islev yurutmektedir.

Bu ayni suna benzer; atomun fiziksel parcalama formulunu; eger bunun bomba olarak kullanilacagini ve Hirosimada binlerce insan olecegini bilseydi, o bilim adami; bu formulu ortaya koyarmiydi?

Iste hersey boyledir. Sonucta bilinclenmenin, cikar temelli mi, insanlik temelli mi kullanilacagi en onemli konudur.

Ctetoloji,ye gelince; dunyayi yoneten dusunce ve davranisin tek bir amaci vardir. BOL-PARCALA-SAVASTIR-YONET- Bu temelde; bilim, felsefe veya insanoglunun tum bilgi kaynagini veren branslari tek bir butun ve tek bir formul altinda toplama yerine; her dalin, daha da dallasmasi saglanir. O yuzden de butun bilgi dallarinin, kendi axiomatik disiplini vardir ve bu disiplin sorgulanmadan otomatik kabul edilir.

O nedenle; yonetenler; hic bir zaman; elde edilen karakterlerin koken ve temeline egilmezler. Cunku bu insanoglunu ayniya, birlige, beraberlige ve butunluge goturur. Benim yaptigimda budur. Yani tum bilgi farkinin tek bir aynisini ortaya koymak ve sorunun tum resmini gostermek. Iste dogal dusunce ve XY de budur.

Ben ctetolojiyi; bu ayniyi veren evrensel temeldeki koken de ortaya koyuyorum. Cunku bu koken; her turlu bilginin ortak kokenidir.

Evet serbest, yani ozgur, yani bagimsiz da diyebilirsin. Bu ancak; birey olmuslar ve birey bilincini almislar icin gecerlidir ve ozgurlugu; dusunce ve davranista ozgur oldugu konuya yasam ve iliskilerinde yer vermeyendir. Bu konu, epistemolojiktir, yani degiskendir. 19. yuzyilin ozgur dusuncesi bugun degildir. Bir de bir konuda ozgur olan, baska bir konuda bir veriyi, tabuyu tasiyor olabilir.

Benim ozgur oldugum konular; milliyet ve milliyetcilik ve tum versiyonlari; her turlu dini mentalite ve her turlu tanrisal yanasim.

Susan Jacoby ile ilgili google sayfasinin linkini veriyorum. Bir suru linke aciliyor. Yalniz ingilizce.

http://www.google.co.uk/search?hl=en&source=hp&fkt=3076&fsdt=14391&q=susan+jacoby&meta=&aq=0&oq=Susan+Jac&aqi=g10&rlz=1R2ADBS_en-GB

Umarim bu verdigim cevaplar yararli olur. Sormak istedigin baska bir konu olursa, sorabilirsin. Elimden geldigi kadar aciklamaya ve bilgi vermeye calisirim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Siyaset Nedir?

evrensel-insan
04-10-2009, 03:04
Saygideger arkadaslar;

Siyasetin ne oldugunu izah etmeden once; siyasetin, bilgideki yerini ortaya koymak gerekir.

Siyaset; Bilimin degil; felsefenin bir konusudur. Felsefi olarak ta; Etik basligina girer. Buradan da; anlasilacagi uzere; sosyal bir hayvan olan, insanoglunun bir arada toplumsal olarak yasayabilmesi icin; tarihler boyu; insanoglunun bir kismi; idareci, yonetici, yonlendirici yerine gecerek; tum toplumu idare etmek, yonlendirmek ve yonetmek istemislerdir.

Demekki; her seyden once siyaset; bir iktidar-guc-otorite konusudur. Bu guc-otoriteyi saglamak icinde; ideolojilere ihtiyaci vardir. Bu ideolojilerin; toplum uzerinde uygulanip uygulanmadigi algisi da; inanci getirir. Yine kendi ideolojisini savunmak ve onu iktidara getirmek icin de; ideolojinin inancin disinda, dogruya da ihtiyaci vardir.

Siyaset hic bir zaman ve hicbir surette; yonetmek istedigi tum toplumun isteklerini karsilayamamistir. Ancak; toplumun bir kismini o da propagandasinin icerigiyle; kendi ideolojik gorusunun dogruluguna inandirabilir.

Insanogluna dogumdan itibaren; ne gibi bir ayrimci veri verilmisse; bunlarin hepsi siyasetin konusu olmus, bu verilen veriler; kullanilarak; hem toplum mucadeleye cekilmis; hem de bu degerleri sahiplenen toplum, degerlerin; siyasi dogru temelinde arac olarak kullanilarak; degerler, su-istismar edilmistir.

Tum ana degerler ve icerikleri, siyasetin konusu olmustur. Milliyet, din, ahlak, kultur, sanat, ve akla gelen; herturlu kisilik degeri; siyasetin su istismar ettigi ve dogumdan itibaren verilen veri ve tabulardir.

Guc-otorite icin de; siyaset, yasalara, kurallara, ihtiyac duyar. Bu ihtiyacin nedeni ise; kendi iktidarina dokunulmamasi icin konulan ve adina demokrasi denilen yasaklardir.

Kisaca, siyaset; insanoglunu insan yapmayan ve devamli ayristiran bir soyut olmanin yaninda; insanoglu arasindaki, savaslarin, katliamlarin, soykirimlarinin, ve kisaca herturlu insanlik disi olgularin da nedenidir.

Aslinda, insanligin, siyasete ihtiyaci yoktur. Yeterki tum farklariyla birlikte birarada yasayabilmeyi, ve biribirine ustunluk saglamanin, kendini alcaltmak oldugunun bilincine varsin.

Insanin siyasetsiz bir dunya kurmasi, dilegiyle.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Etioloji Nedir?

evrensel-insan
06-10-2009, 20:39
Saygideger arkadaslar;

Etioloji (Etiology,ya da aetiology, aitiology) , Turkce dilinde;

etiology 1. Sebepler bilgisi, sebep tayin etme.2. (tıp) Hastalıkların sebeplerini arama ilmi ry
etiology hastalıkların sebeplerini arama ilmi tr
etiology aetiology tr
etiology sebep tayin etme tr
etiology sebepler bilgisi tr
etiology sebepler tr
etiology etiyoloji,sebepler bilimi tr
etiology hastalığın sebebini anlama bilimi isim tr
etiology hastalık nedenlerini araştırma bilimi en
etiology etioloji en
aetiology nedenbilim ry
aetiology etiyoloji tr
aetiology sebep bilgisi

Burada uygun en iyi anlam; hastaligin, sorunun; nedenini anlama; sorunu ortaya koyma bilimi olarak izah edilebilir.

Etioloji, kavrami;felsefe, fizik, psikoloji, tip ve biyoloji dallarinda ele alinabilir. Ben; dogal dusuncenin; sorununu nedenini anlama algilama adina; neden bilimin; nedenlerini ortaya koyabilen; bir kac cesidine deginecegim.

Uc Turlu nedene yonelme, sorunun nedenine ulasma, nedenini anlama yanasimi vardir.

Bunlar, ingilizce; cause, reason ve occasion dir. Bu kavramlar; ingilizceden Turkce'ye tercume edildginde, aralarindaki farklar pek algilanmaz. O yuzden ben sizlere bu neden temelli kavramlarin farkini gosterecegim.

Oncelikle, butun bu isimler; seyleri ortaya koyar,ya da belirli etkilerinin, daha once olmus durumunu, ya da iliskisini, ortaya koyar.

Cause: Bu nedenin ortada olabilmesi icin; ya tek basina, ya da bir serinin parcasi olarak mutlaka mantiksal bir etkinin var olmasi gerekir.

Reason:izah edilen bir durumun veya herhangi bir tabi olayin etkisini; nesnel veya dis etmenler yerine, insan dusuncesi ile izahina isaret eder.

Occasion: Olan nedenin ortaya cikmasina izin veren durum veya zamandir.

Iste bunlardan, reason; tamamen insanoglu dusuncesinin bir urunudur. Reasoning de; bu urunu harekete gecirmek demektir. Iste her bir kisi; birey olmak, dusunce ve davranista insan olmak, insanlik sunmak; ya da neyin, ne oldugunu; ne nasil olarak olduruldugunu algilamak ve tabularini, verilerini irdeleyebilmek, algilayabilmek ve gerekli olup olmadigina karar verebilmek icin; nedenlerini arastirmasi lazimdir.

Ama, en onemli konu ve nokta ise; nedene yonelebilmek ve onu sorgulayabilmek icin se; ETKI nin olusmus olmasidir. Yani; tabulariniz, verileriniz; size atki etmiyor ve sizi rahatsiz etmiyor ve size bir sorun yaratmiyorsa; ya da bu rahatsizligin, sorunun etkisini algilayacak; bilgi ve bilincte degilseniz; etiolojiye veya onun cesitlerine ihtiyaciniz yok demektir.

Ben de bu mesaji, ihtiyaci olanlar icin verdim. Yani etkisini algilayanlar ve bu etkinin nedenini sorgulamak isteyenler icin.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Bil Kokeni/Karsitliklarin Temeli

evrensel-insan
14-10-2009, 18:13
Saygideger arkadaslar;

Bil kokunden turetilen; bilmek, bilgi, bilinc, bilim, ve edilgen catilarini algilamak icin; once bil kokeninin nerden geldigine bakalim.

Soyle bir ornek ele alalim. Bes duyumuza yansiyan herhangibir cisim dusunun ve bu cisme daha once hic rastlamadiginizi dusunun. Ilk etapta; bu cismin bir yansisi oldugu icin ve bu yansida bes duyuya yansidigi icin; bir algi sureci baslar. Bu algi surecinin ilk ayagi; dusunce de beliren, soru ve unlem isaretleridir. Iste bu soru ve unlem isaretlerinin verdigi isaret; su anki dil temelinde "bil" emridir. Sizde bu bil emri temelinde; ve

VARI YANSIYAN BU CISME, ALGINIZI YANSITABILMEK ICIN; KAVRAM VEREREK BU VARI OLDURARAK YANSITIRSINIZ.

Bu bil kokenli tum turevlerin baslangicidir ve soyuttur. Kisaca vari oldurulan ve varlik denilen seyin ne oldugunu nerden geldigini v.s. ortaya koyan, felsefenin metafizik dalidir. Yani, VARLIK BILIMI. Buradaki insanoglunun felsefi cekismesi; mustakil temelde; idealizm, materyalizm ve pozitivizm dir.

Konumuz bilginin ne oldugudur. Bunu daha iyi algilayabilmek icin bazi cumleleri ortaya koyalim.

Bilgi: Yansisi algilanan varin; kavram ile oldurularak yansitilmasidir. Bu cumle bize, bilginin direk degil; yansinin yansitilan turevi oldugunu ortaya koyar.

Bu turevin turetilmesi ise; alginin; ya yansiyan vari; ya da sezilen vari kavram ile oldurarak yansitmaktir. Iste burada turetilen ve turev olan bilgi; algilanan varin; kavram olarak oldurulmasidir. Iste karsitlik ta tam burdan dogar.

Cunku vari yansiyan direk bes duyuyla algilandigi icin; varinin kavram olarak oldurulmasi; onu, somut/nesnel/gorunussel/dissal yapar.

Eger ortada bir sezgi algisi var ise; bu varin kavram olarak oldurulmasi ise, inanctir. Yani, soyut/oznel/ozsel/icsel.

Iste bil kokenli bilgi kaynaginin en buyuk sorununun karsitlikli icerigi bu kavramlamadadir.

Yansisi algilanan ve sezgisi algilanan varin oldurulmasinin bu onemli bilgi farki; bilimsel ve inancsal olarak tum bilgiyi iki katagoriye ayirir.

Ikisi arasindaki ana farkta; ister yansi, ister sezgi ile olsun, ortaya atilan bir yansitilan algi vardir. Bu ya teori, ya da ideolojidir. Teori ve ideoloji arasindaki farkta; bilimsel ile inancsal arasindaki farktir.

Sonucta teori-pratik olarak; somuta/gorunuse/nesnele donusturuldugunde, artik o bir bilimdir. Bilimselligide, epistemolojinin suregelen surecinde yanlislanabilirligine baglidir.

Halbuki, ideoloji-pratik olarak; somuta/nesnele/goruntuye; sadece ona inanan ve onu dogrulayan icin yansir. Yani TUM INSANOGLU TURUNU KAPSAMAZ. Bu temelde de; yanlislanabilme olgusu gecerli olmaz.

Demekki; birsey ya bilinir, ya inanilir. Bilinen pratigi kanitlanmis teori iken;
Inanc, inanan acisindan dogrulugu kanitlanmis bir ideolojidir.

Iste teori ile ideoloji arasindaki ana fark budur.

Bilgi ise; yansisi algilananin; algilanan yansiyi kavramla oldurarak yansitmadir. Yani TUREVDIR, TURETILMISTIR. Buradan da; en belirgin diyalegin karsitligi; olan pozitif ve negatif cikar.

Bilgi daima ve herzaman heryerde, her kosulda v.s. pozitiftir. Bunun nedeni; direk degil; turev olmasi ve turetilmesidir. Bu da insanoglunun; negatifi, pozitif olarak cevirmesinden ve turetmesinden kaynaklanir.

Bunu da soyle aciklayalim. Varin yansisi nedir? Iste bu sorunun cevabi, bilgi disi ve negatif olarak ortaya konur ve tum negatif izahatlari icerir, ama bir izahat; negatif bile olsa; bilgi olacagindan da pozitiftir.

Demekki varin yansisinin ne oldugu; ancak bu yansinin algisinin yansitilmasi olan kavram oldurumudur. Iste pozitivite ve bilgi de bundan sonra baslar.

Bu aciklamalar, bizlere cok rahat bir sekilde; bilginin iki farkli bransini bilimsel ve inancsal yapiyi, teori ve ideoloji farkini, pratik ve dogru farkini cok acik bir bicimde ortaya koyar. Bunu algilamak; en azindan bilginin inancini ve bilimini yerinde ve epistemolojik kullanimini saglar. Belki de bir suru gereksiz, diyalektik tartismanin onunu alir. Iki farkli kulvarin birbiriyle tartismasinin da olanaksizligini ortaya koyar.

Sonucta; bilginin tartismasi ya inanc kulvarinda, ya da bilim kulvarinda yapilmalidir. Cunku neyin inanc, neyin bilim oldugunu bu yazi acikca ortaya koymaktadir.

Oyuzden herkes kendi bilgisini degerlendirerek ne gibi bir degerleri savundugunu ve bu degerlerin hangilerinin bilimsel/teorik/pratik/yanlislanabilir/ ve hangilerinin;inancsal/ideolojik/dogrusal/yanlislanamaz oldugunu bilincli olarak saptar ve ona gore tartismasini savunusunu, sahiplendigi ve sabitlendigi degeri ortaya koyar. Bu durumda tum tabu ve verilerinde inanc oldugu ortaya cikmaktadir. Cunku; IDEOLOJIYI SAVUNAN DOGRULUK INANCI; TEORIYI SAVUNAN YANLISLANABILEN BILIMDIR.

Ikiside turevdir, turetilmistir. Yansinin yansitilmaya degisimidir.Direk degil; indirek algidir. Varin kavramsal/yansitmasal/algisal oldurumudur. Yani BILGIDIR.

Saygilarimla;
evrensel-insan

"Saldirgan ve Baskici" Zihniyet

evrensel-insan
17-10-2009, 23:41
Saygideger arkadaslar;

Dunyamiz ve insanoglu; uzun zaman Aristo mantiginin "Teslimiyetci ve hakim" zihniyetine mahsur kalmistir. Bu zihniyeti ilk yikmaya calisan Ronesans Hareketi olmus ve bu hareketle birlikte, Aristo mantiginin, teslimiyetci kismi, sallanmaya baslamistir. Fakat hakim kismi; once Ingiliz ic savasi ve Fransa ihtilallerindeki hakimlik savaslariyla surmus ve bu hakimlik savaslari Aristo mantiginin din temelinden, milliyet temeline donusmustur.

Nihayet, Nihilizm eliyle, bu hakim zihniyet; hakim olabilme ozelligini tam kaybedecekken "Saldirgan ve baskici" zihniyete donuserek, hakimligini surdurme yoluna gitmistir.

Amerikan ic savasindan tutunda, 1. ve 2. Dunya savaslari ve bilhassa Avrupayi, tekeline alan Hitler, Mussolini ornekli zihniyetler le devam etmis ve bugunun emperyalist zihniyetinin siari olmustur.

Bu saldirganligin ve baskiciliginda; mantigin getirdigi degisimdir. Dunya ve insanligi, Aristo mantigini, diyalektik mantiginin karsitligina tasimis; boylece; ideolojik/inancsal karsitlik savasimlari iktidar-guc ve otorite icin dogmustur.

Diyalektik mantigin ozu; "kim dogru/hakli v.s.?" sorusuna dayanir. Cunku; diyalektigin karsitli iki ucu vardir ve bu uclar birbirleriyle her konuda "benim ucum dogru" savaslari verirler.

Iste diyalektigin bu ozu; tartisma "galibi" temelinde; iktidari-gucu ve otoriteyi one cikarir. Bunu basarmasi icinde, yani Aristo mantiginin bir ucu olan hakimiyeti basarmasi icinde; rakibine karsi saldirgan ve baskici olmak zorundadir. Korku felsefesi ve suru psikolojisi de bunun bir urunudur.

Bugun bu saldirgan ve baskici zihniyetin tek hakimi olmak demek; bu saldirganligi ve baskiyi canli ve diri tutmaktan gecer. Iste bunun bilincinde olan, amerikan idealizmi ve emperyalist zihniyet; felsefede ve bilimde akla gelen tum karsitliklari biribiriyle savastirmak icin her turlu seyin "mubah" oldugunu bilir. Oyuzden diyalektik karsitligin her iki ucunu da besler, destekler ve biribiriyle savastirir. Olmadi, toplumlarin saldirgan ve baskici zihniyetini korumak kollamak icin; her turlu karsitlari biribirine dusurmek icin, elinden geleni yapar. Savas ve kaos emperyalist zihniyeti besleyen olgulardir. O yuzden de; kaosu, savasi, karsitliklarin her turlu mucadelesini, desteklemek; hatta olmayan karsitliklar yaratmak ve ortaya atmak zorundadir. Cunku hakimiyeti; karsitlar ustudur. Karsitlarin her turlu karsitligini diri ve guncel tutmak, onun hem felsefi, hem de bilimsel hakimiyetidir.

O yuzden; bu insan "kasabi ve canavarini" her yonuyle cok iyi algilamak ve diyalektik mantigin karsitlarindan biri olup; oteki ile savasmamak gerekir. Cunku saldirganlik ve baskici tutum; bu savasi surdurmenin getirdigi bir psikolojik trahmadir.

Tarih; insanoglunu kendi icin ve kendi turu adina, once; teslimiyet ile hakim kilmis; simdi de bu hakimiyeti; diyalektik karsitlarin savastirimina ve bu savastirimin, saldirgan ve baskici psikolojisine tasimistir.

Aslinda sitemizde yazan her yazar; kendisini soyle bir sorgulayip; bu saldirgan ve baskici psikolojinin icinde ne kadar olup, olmadigini kontrol etmelidir.

Bu diyalektik mantigin; biz insanoglunu icine dusurdugu bu sonsuz ve cikmaz tartisma ve biribirine ustunluk dusunce ve davranisini disaridan gorebilmek ise; ancak; 21. yuzyilin epistemolojik mantigi ve gercekciligiyle mumkundur. Iste bu insan "kasabi ve canavarini" yok edecek ve maglup edecek olan da; bu epistemolojik zihniyet olacaktir.

Emperyalist zihniyet bunun bilincinde oldugundan ve "korkusunu yasadigindan" daha saldirgan ve baskici olabilmeyi, diyalektik karsitlarini korukluyerek ve onlarin gucunu tuketerek, tarihte teslimiyetci hakimiyete tekrar donmek istemektedir.

Bunu onleyecek olan; epistemolojik mantik ve zihniyetin algilanmasi, kavranmasi ve diyalektigin insanligi bitirici yonunun gorulmesidir.

Gerci ben bu konuyu cogu yazimda isledim. Yeri gelirse, gene islerim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Sivilleşme Nedir?

evrensel-insan
21-10-2009, 17:18
Saygideger arkadaslar;

Sivillisme; bir zihniyettir. Toplumun sivillesmeside, bu zihniyetteki bir egitm-ogretim-ogrenim-yonetim-yonlendirimin bir urunudur.

Daha once acilmis olan 'Baskici ve Saldirgan' Zihniyet" adli baslikta islenen temanin, tam da diyalektik karsitidir, sivillesme. Turkce acisindan konuya bakarsak; sivili, askeri olmayan diye algilamak; belkide sivillesmenin en iyi sekilde algilanmasini saglar. Anadolu toplumu ASKERI BIR TOPLUMDUR. Oyuzden, birey yetismez, o yuzden, hosgoru, anlayis, mantik v.s. gibi degerlerden mahrumdur. Askeri egitim aile icinde baslar. Baba, genelde komutandir. Evlatlar da, yas sirasina gore rutbe alirlar. Bu rutbelenis, toplumun her dalinda da kendini gosterir. Herkes KENDI DISINDA KALAN HERKESTEN KENDINI SORUMLU HISSEDER. Herkes, vatanin, milletin, devletin, hukumetin, aydinin ve gerekirse her turlu meslek ve unvanin ve her turlu sosyal-siyasal-ekonomik v.s. gelismenin sorumlusudur. Konu ne olursa olsun, bilgisi olsun olmasin; mutlaka soyleyecek kendine gore bir dogru bulur.

Askeri zihniyetin ne oldugunu algilamak icin; etrafiniza, yasam ve iliskilerinize ve hatta sitedeki yazismalara, mantiksal ve gozlemci olarak bakabilmek yeterlidir.

Sivillesme; bireyle baslar. Birey yasi ne olursa olsun; o yasin dunyasini yasar ve o yasin dunyasina gore iliski kurar. Her birey; kendi yasam ve iliskilerinden sorumludur. Yasi ilerledikce okul secenegini yapar ve kendisine bir meslek veya bir kariyer kazandirmak icin yasamini surdurur. Bu kazandigi meslek ve kariyer temelinde de yasam ve iliskisine devam eder. Baska bireye karismaz, sadece onerir ve kendince fikrini belirtir. Herkesi oldugu gibi kabul eder ve kendine kendi ilgi-etki-onem algisinda bir yasam ve iliski secer. Kisaca HAYATINI YASAR. Bu arada ilgisini ceken yeni bir konu olursa; onun da once bilgisini edinir, gerekirse meslegini edinir ve pratikte uygular. Etrafindaki her bir bireyin; bireysel ozelliklerini algilamaya calisir, onunla bilgi alisverisinde bulunur.

Boyle bir sivil toplumda da; bireyin her konuda yardim ve destek alabilecegi, her turlu sivil kurulus mevcuttur. Birey; bir sorunu oldugu zaman, bu sorunu nasil cozecegini nerelerden yardim alacagini bilir. Herkes yaptigi isi; belirli bir birikim, tahsil ve secerek yaptigi icin; sosyal-toplumsal isleyise karsi, hukuka karsi, hak ve ozgurluklerin, antiayrimciligin saglanagagina karsi; gorevli kurumlarina guvenir. Zamani geldiginde gider oyunu atar. Once, ulkesini nasil bir gorusun temsil etmesini istiyorsa ona oyunu verir. Sonra bulundugu yerin idaresi ve gelismesi icin; gereken kisiyi bilerek ve isteyerek secer. Bu sectigi kisiyi gorme ve derdini anlatma olanagina sahiptir.

Ulkesinin devlet veya hukumet kurumlarinda gorev yapan her turlu calisana guveni vardir ve bu gorev onun gorevi der. Bilirki; kendisi de isterse bu goreve gereken egitimi alarak gelebilir.

Politika ile ilgilenir, politikaci ile degil. Aslinda kisaca soylemek gerekirse; toplumda her turlu bir is ve gorev bolumu vardir, ya katilir, ya da karismaz. Kendini ve bilgisini gunceller, olaylari takip eder. Eger ozel bir bilgi almasi gerektigini dusunurse; bu bilgiyi almaya yonelir. Askerlik gorevi askerindir. Polislik gorevi polisindir. Hukumetin gorevi, hukumetindir. Devletin gorevi, devletindir. BIREYIN GOREVI DE KENDISIDIR. Ya katilir, ya da gorevi yerine teslim eder.

Belki Ulkemize hem tarihsel hem de zihniyet olarak "yabanci" gelen bu yasam ve iliski tarzi; SIVIL TOPLUM/YASAM dir.

Aslinda konu her yonuyle ele alinabilir. Eger yaziya yanit, gorus, soru v.s. gelirse; sivillesme psikolojisi, yasam tarzi, dusunce/davranisi ve topluma ne gibi "yenilikler, bilinc, bilgi, v.s." getirecegi, daha detayli islenebilir.

Sivil toplumlar ve zihniyeti; 2. Dunya Savasi sonrasi, bilhassa Avrupa' da kendini pratikte hissettirmeye ve gostermeye baslamistir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Evrensel-Insan Dusuncesinin, Dogal Dusunceyi Ortaya Koyusu
 
evrensel-insan
08-11-2009, 02:30
Saygideger arkadaslar;

Insanoglunun tek dusunce sekli olan dogal dusuncenin yapilanisini, sekillenisini islevini ve islerligini tum ogeleriyle birlikte aciklayalim.

Dogal dusuncenin ogeleri; evrensel pragmatiks sembolleri olan X ve Y dir.

Dogal dusunce X /islevini/yukumlulugunu/gorevini,, Y /sifatiyla/olarak yerine getirir.

Y sadece X /egore/acisindan/bakimindan, //belirtilmis/dillendirilmis/ifade edilmis/tir.

Dogal dusunce ile ifade edilmis A (ki burada A soyut/somut/oznel/nesnel herhangibirseydir)'ya gelince;X acisindan, Y sifatiyla isler durumda kilinmistir.

Buradaki A nin X acisi, Anin ikilemi, yani A vardir ve A dir, ile A nin karsitligidir, yani olumlu A ve olumsuz A

A nin X acisi, Y sifatiyla; A nin ikileminin (A vardir ve A dir), karsiti olarak tek A'ya; ve yine Y sifatiyla, A nin karsitliginin (olumlu A ve olumsuz A) kendisi olarak pozitif A ya indirgenmistir.

Pozitif A ve tek A da, yine Y sifatiyla nokta A ya indirgenmistir.

Iste, X acisindan ve Y sifatiyla A oldurumu; once ikilemin ve karsitligin tek ve pozitife; sonra da tek ve pozitifin noktaya indirgenmesiyle ifade edilmistir.

Dolayisiyle, A yi dogal dusuncenin sekilleyisi/yapilandirisi ve islerlige koyusu, bu 7'li kokendedir.

Sorun ise; bu 7'li koken ile olusturulan A nin temelinin ifade edilmesinde ve kisir dongu temelli tartismasinda yatar. Sorunun en belirgin yani; 7'li kokeni oldugu gibi temel almak yerine, temeli sadece dir/dir/dur olarak noktalamaktir. Yani, tum tartisma ve sorun; Koklerden hangisinin temel alinacagi sorunudur.

Bu sorunun kokeni de; dil yapisinin noktalamasina ve goz yerine kulaga hitabindan kaynaklanir.

Halbuki gozun sekilsel/cizimsel/boyutsal gorme yani ele alindiginda; noktalamanin yerini, yanlama; noktanin yerini de cizgi alir.

Iste evrensel-insan dusuncesi, dogal dusuncenin tum kokenini, ancak; cizgileme, yanlama, yoluyla; noktalanan 7'liyi aciga cikararak ortaya koyar.

Dogal dusunce; bu 7'li kokeni; tek bir temele indirgeme tartismasini kisir dongu olarak surdururken; evrensel-insan dusuncesi, temelleri veren 7'li kokeni cizgileme/sekilleme/yanlama yoluyla ortaya koyar.

Simdi, dogal dusuncenin; kokeni gozardi edipte, kokendeki hangisini temel alma cikmazini/tartismasini ortaya koyalim.

A hangisidir? Kendisi mi/karsitimi?
A hangisidir? Tek mi/pozitif mi?
A neyi icerir? karsitligimi/ikilemi mi?
A nin kendisi nedir? monizm mi/dualizm mi?
A hangi monizm dir? soyut mu/somut mu?/oznel mi/nesnel mi?

Sorun sadece hangisi ni temel secmekte degil; A var ve A dir da da yasanir.

A var midir/yok mudur?
A ..mi dir/degil midir?
A olumlu mudur/olumsuz mudur?
kisaca A hangisi ile ozdeslesir?

Bu 7'li koklerden birini temel yapma alisilagelmisliginin sorunu, uzar gider.

Halbuki; temel, 7'li koktur. Iste dogal dusunceyi isler duruma getiren bu 7'li kok ortadadir ve bu koklerden hangisi temel sorusu ise; mantiksal degildir.

Dogal dusuncenin gercegi; 7 kokle temellenmis olmasidir. Hangisi dogru/iyi/uygun/ v.s. sorusu ve verilen cevabin dogruluguna inanmak ve bu inanci da bir ideolojiye/teoriye oturtmak ise; sorunun gercek kokenidir.

Zaten ayrimcilikta; bu 7'li kokun farklarini tek bir farki one cikarmak ve diger farklari yok saymak veya gale almamaktan kaynaklanir. Cunku, bu 7'li koken; noktalama dili yuzunden; bir temelin altinda kaybolmustur da; sorun bu bir temelin hangi temel oldugu sorusuna verilecek cevabin tartismaya/guce/otoriteye/bencillige/inancsalliga/dogrusalliga/ ve cevapsiz kaldiginda da, yaratilissalliga acilmasidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Gercegin Degisimi/Degistirimi

evrensel-insan
17-11-2009, 23:25
Saygideger arkadaslar;

Daha once dogru ile gercek farkini, bu baslikta ortaya koymaya calismistim.

Dogal dusunce de dogru ile gercek farki pek algilanmaz. Bunun nedeni, dogal dusuncenin; pozitif iceriginin olmasidir. Yani, hersey;ispat, kararlilik ve kesinlik uzerine kurulmustur. Bu temelde de, dogal dusunce de mutlak bir gercegin aranmasinin cikmazi hem bilimde, hem de felsefe de cok ca yasanmistir ve yasanmaktadir.

Gercegin ne oldugunun ve dogrudan farkinin algilanmasi, bir yerde ve ancak dogal dusuncenin, evrensel yapilanisi, isleyisi ve islevini icinde yer almadan ortaya koyabilmekte yatar. Gercegin bir sorunu da; real ile truth arasindaki farki gorememektir.

Sonucta; real nesnel gercekligi, Truth ta oznel gercekligi verir. Ama; konusma dilinin noktalama ve teke indirgeme yapisindan dolayi; truth ile real yanyana konamaz ve ya biri, ya da oteki sorunsalini ortaya atar.

Bilimsel gerceklikte bile, truth ve real aslinda icicedir. Yani; bilimsel bir teorinin soyutlugu truth'un gercegini,bilimsel bir o teoriyi pratikte kanitlayan da somutlugun, real'in gercekligini verir. Butun bunlar, dogal dusuncenin diyalektik ve aristotarian mantiklari icin gecerlidir.

Evrensel-insan dusuncesinde ise; epistemolojik gerceklik soz konusudur. Bu gerceklik, evrensel/insansal/kavramsal bir gercekliktir. Buradaki gerceklik, ister truth olsun, ister real olsun; pek fark etmemektedir. Tek farki biridsinin nesnel, digerinin oznel oldugu farkidir. Daha once de belirtildigi gibi; kisinin mustakil var olan varlik olarak, iradesinden bagimsiz bir olgudur gerceklik.

Ornek verelim. Bir kisinin mustakil bir varlik olarak; kendi icin uygun gordugu kisilik ve kimligini olusturan degerleri/verileri/tabulari; o kisi adina, onun; ideolojik/inancsal dogrularidir. Bu dogrular, adindan tutunda, kisiyi kisi yapan her turlu, soyut/somut degerdir. Iste bir kisinin kendi adina olan dogrusu; baska bir kisi icin epistemolojik gercektir. Bu su demektir. Kisinin Adinin, Ali olmasi; onun bir dogru degeridir. Bu deger, baska bir kisi acisindan yoruma acik bir konu degildir ve bunu dogrulamasi gerekmez. Dolayisiyle, yanlislama olanagida yoktur.

Iste, epistemolojik gerceklik olarak; bir verinin, eger dogrulanmasi gerekmiyorsa ve yanlislamak ta soz konusu degilse, o bir gercektir.

Yalniz, en onemli konu; gerceklerin degisebilecegi ve degistirilebilecegidir. Kisi isterse, mahkemeye bas vurarak, adini degistirebilir. Kisi, dusuncesine ve yasamina paralel olarak; miliyetini, ulkesini, dinini, ananesini v.s. kisaca kendine dogumdan itibaren verilen her turlu verisini degistirebilir. Cunku, bu onun bir gercegidir. Baskasinin degistirmesi mumkun degildir, yalniz; dusunsel olarak kisinin dusuncesinin degismesine yardimci olabilir.

Iste epistemolojik gerceklik, bu baglamda; kisinin kendi adina kabullendigi degerleri dogrulamaz, yanlislayamaz, sadece bir gercek olarak algilar.

Sonucta, kisinin bu veri olan gercekleri, bir ayrimcilik olmasi vasfiyla, dogal dusuncenin bu sorunsali, evrensel-insan dusuncesi adina ortaya konur ve dusunsel olarak, kisinin bu ayrimci degerini degistirmesine yardimci olur.

Oyuzden, dogal dusuncenin dogrulari sadece, dogrulayan acisindan dogrudur, yanlislayacak olan da;sadece dogrulayanin kendisidir. Tabi, bu dogru; sabitlenmemis, sahiplenilmemis ve degismez kilinmamissa. Yani, DOGRULUGUNA TESLIM OLUNMAMISSA.

Epistemolojik gerceklik ise; bu dogrularin, gercekliginin bilincinde oldugundan; ne onlari ispatlama, ne de yanlislama yoluna gitmez. Sadece dusunce olarak; degisebilecegini ve neden degismesi gerektigini ortaya koyar.

Cunku, GERCEKLER DEGISKENDIR. Hem kendi kendine, hem de insanoglu eliyle degistirilebilir.

Gerceklerin, kisilerin verile olarak degisimi ise; tamamen; bilgi, bilinc, sorgulama, ve degistirmeye acik olmasiyla mumkundur.

Kimse, kimsenin gerceklerini degistiremez. Sadece degisiminin gerekliligini gosterebilir.

Herkes kendi dogrusunu, yine kendisi yalanlayabilir. Baskasi, hem dogrulayamaz, hem de yalanlayamaz.

Iste, bilhassa soyut ideolojik/inancsal dogrusallarin dogruyu savunan eliyle, tyanlislanabilmesi ve baskasinin da bu gercegin degisimini gerektiren dusunceyi ortaya koyabilmesi ve bu dusuncenin degisimi, ya da yanlislamayi yapacak kisi tarafindan algilanabilmersiyle mumkundur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Sorgulama

evrensel-insan
20-11-2009, 21:35
Saygideger arkadaslar;

"Ulkede neler oluyor?" sorusuna en kisa ve oz verilecek cevap, Bir sorgulamanin oldugudur.

Yalniz sorgulamanin ne oldugunu cok iyi algilamak gerekir.

Birincisi, bu sorgulamalar,birey bilinci olmayan tabandan degil ulkeyi yoneten ve yonlendirenlerden gelmekte ve ulkenin aydin, elit kesimine yayilmaktadir.

Ikincisi, sorgulamanin genel degil; ozel oldugudur.

Ucuncusu, sorgulamaya, sorgulamanin ozelinde katilmak veya katilmamaktir.

Bu uc sikki aciklayalim. Iktidarlar, hukumet eliyle ve medya yoluyla, sorgulamayi ortaya atmaktadir. Bu sorgulama, ya turban gibi bir eylem sonucu ortaya cikmakta, ya da bir dusunce olarak, demokratik acilim gibi ortaya atilmaktadir. Eylemsel veya ortaya atilan bu sorgulama, ulkenin aydinlari tarafindan degerlendirilmektedir.

Sorgulama genel degil, ozeldir. Yani, ornek verirsek; din ve orgutlenisi, yapisi isleyisi degil; ozel de islam ve muslumanlik sorgulanmaktadir. Dinin ozelinin her turlu degeri degil de, eyleme cikmis degeri olan turban sorgulanmaktadir. Milliyetcilik genelde degil de; ozelde, Turkluk, Turkculuk sorgulanmaktadir.

Ucuncu sik ise; bu ortaya atilan veya eylemsel bir cikisin sorgulamasinin, iki yonlu oldugudur. Kimileri bu sorgulamaya katilir/gerekli gorur/yararli gorur; kimileri ise bu sorgulamaya katilmaz/gereksiz gorur/zararsiz gorur.

Sonucta; tum bu sorgulamalar, ufuk acacagina, tabulari yikacagina, sorgulayanin dusuncesini yenileyecegine ve insanlastiracagina; aksine toplumu saflara ayirmakta/bolmekte/kutuplastirmakta ve hatta bir birine dusman etmektedir.

Bunun boyle olmasinin tek bir nedeni vardir, o da bireysel bilinc almamis olmak. Yani kimse bu sorgulamalara hazir degildir, o yuzden de; ortaya atilan veya eyleme donusen sorgulamalar; hem aydinlari, hem medyayi, hem de toplumu, deyim yerindeyse, hazirliksiz yakalamaktadir.

Bu sorgulamalarin, aydinlardan ve halktan gelmemis olmasi, zaten boyle bir bilincin olmadigini ortaya koyar. Cunku, bilhassa devrimciler, sorgulamalarini eyleme donusturduklerinde, bu sefer hazirliksiz yakalanan yonetim ve iktidarin, deyim yerindeyse gazabina ugrarlar.

Neden TC kuruldugundan beri, acaba; iktidar ile, halkin aydinlarinin ve devrimcilerinin sorgulamasi kesismez de ya biri, ya da oteki hazirliksiz yakalanir?

Bilemiyorum ama; bunun tek bir cevabi olsa gerek; hem aydinlar ve devrimciler, hem de iktidar; hic bir zaman ve hic bir kosulda, sorgulamanin ortaya atilmasini, ya da eyleme donusmesini, basta birey bilincine sahip olmadiklarindan, hem kendi oz iradeleriyle, hem de kendi istekleriyle yapmazlar. Ya bir ideolojinin doldurusa getirisi soz konusudur, ya da iktidarin gaipten/disaridan aldigi duyum.

Bunu aslinda soyle de aciklayabiliriz. Serbest rekabet donemi yasayarak, kapitalist olmak baskadir, devlet eliyle ulkeye kapitalizmi ekmek baskadir.

Iste bizde, hic bir zaman serbest sorgulama yasamiyoruz, sorgulamayi ekiyoruz.

Boylece, ne ekersen de onu biciyorsun.

Gunumuzun kutupsallasmasini/bolunmesini/biz ve otekisini, olusturan sorgulama; TURKLUGUN, TURKCULUGUN sorgulamasidir. Daha once dini sorgulamalarda yasanan sorun gibi, bu sorgulama da genelde milliyetcilik temelinde degil; ozelde Turkluk/Turkculuk temelinde yapilmaktadir. Ayni, cami de, oructa, namazda, ezanda v.s. degil de; sadece turbanda yasandigi gibi. Ayni dinlerin genelinde degil de; sirf islam da, muslumanlikta yasandigi gibi.

Bu arada Askerlik kurumu da sorgulama da, ama yine sadece TSK boyutunda, askeri/baskici/zorlayici/darbeci/despot v.s. zihniyetin kokenini arastirma boyutunda degil.

Son bir not, Eeee, hem Turkluk/Turkculuk, hem de TSK bir araya gelince, sorgulama da saskin/sancili/acili/cetin/zor v.s. oluyor.

Ah bir de demokratik, katilimci, normallesme, sivil, hak ve ozgurlukler sorgulansa ve bu sorgulama, ideolojik bir dogru inancinin amacinin araci olarak degilde; insan gozonune alinarak yapilsa, belki o zaman bambaska bir TC olur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Onerme ve Uclu Karsi Onerme

evrensel-insan
30-11-2009, 01:16
Saygideger arkadaslar;

Aristo mantiginin, tek; diyalektik mantigin ikili karsitlarina karsilik, epistemolojik gerceklik olarak uclu karsitlik vardir.

Aristo mantigin karsiti; bu degilse, odur.
Diyalektik mantik; ya budur, ya odur; ama mutlaka tekidir.
Epistemolojik mantik ise; pozitif bir onermenin, uc farkli karsiti oldugunu ortaya koyar. Onermenin kendisinin de pozitif oldugunu ortaya koyarsak; kendi icinde pozitif olan, ama onermenin pozitifligine gore ve o na karsitliklari temelinde negatif algilanan uclu karsit onerme de; A yi onerme olarak alirsak; counter A, yani karsi A, anti A, yani A karsiti ve non A, yani A olmayandir.

A ile Karsi A biribirinin ayni temeldeki rakibi/ihtilaflisi/muttefiki/muhalefetidir.

Mesela, din temelinde ki; Islam ile Hristiyanlik gibi.

Ya da politika temelindeki AKP ili CHP gibi

Ya da milli kokendeki Turk ile Kurd gibi.

Bu ornekler cogaltilabilir. Burada algilanacak ve dikkat edilecek konu; ortak bir noktanin, iki farkli karsitligidir.

A ile Anti A arasinda da; ayni temeldeki savunu ve red vardir.

Mesela teist ile Ateist gibi.-temel dindir
Milliyetci ile liberal gibi-temel milliyettir.
Komunist ile fasist gibi-temel sistemdir.

Bu ornekler de cogaltilabilir. Burada da algilanacak ve dikkat edilecek konu; ortak noktanin bir ucunun savunu, diger ucunun karsi cikis/red edis olusudur.

A ile non A arasinda ise; ayni temeli kabullenme ve o temelin disinda olma vardir.

Teist ile, non teist gibi.
Politik yanasim ile, non politik, yani plitika icermeyen yanasim gibi.

Bu orneklerde cogaltilabilir. Burada da algilanacak ve dikkat edilecek konu; ortak noktanin bir ucunun savunu, diger ucunun disarida kalisidir. Yani ortada, rekabet te yoktur, karsi cikis/red edis te. Sadece o konunun disinda ve o konuya yasam ve iliskilerde yer vermemek soz konusudur. Konuda yer almamis olmak soz konusudur.

Oyuzden, eger herhangibir ideolojik/inancsal dogruyu ortaya koyacaksak; kendimizin ne oldugunu ve neyi dusunce/davranis olarak ortaya koyacagimizi; karsi tarafin algilamasi acisindan, iyi ve bilincli belirlemeliyiz. Bu bilincli belirleme, hem kendimizi ortaya koyabilmeyi, hem karsi tarafin bizi daha iyi algilamasini, hem de her iki tarafin daha saglikli dialogunu saglar.

Saygilarimla;
evrensel-insan

 
evrensel-insan
30-11-2009, 03:04

Evrensel-insan dusuncesinin, dogal dusunce onermesini dogal dusuncenin disindan bakarak ve notr algilayarak tum resmini ortaya koydugu sekilde ve evrensel kokenin, yani karakterin; seyi, yani onermeyi ortaya koydugu sekliyle, bir uclemdir. Yani bir, pozitif ve nokta. Bunun birligi, yani tekligi; kulak dilinin kesistirme ozelliginden kaynaklanir. Pozitifligi, ise varin yansisinin algilanisinin kavramsal yansitilmasi, yani varin yansisinin turevidir. Nokta ise, yine; dilin boyutsuzlugundan, kaynaklanir. Kisaca, bir onerme; noktalama/sonlama/ortaya koyma temelinde; bir pozitif noktadir. Bu bir A dir veya Bunun A si vardir, gibi. Yani bir uclemdir.

Buradan da onermenin karakteri olan ikilem, yani iki aynilik, A onermesi DIR VE VARDIR ve karsitlik, yani iki farklilik;EM POZITIF YAPISININ KENDI, YANI POZITIF VE KARSITI, YANI NEGATIF, ortaya cikar. Onerme, Y ile, uclemle sekillenirken, karakter X, ikilem ve zitliktir. X ve Y de; dogal dusuncenin evrensel kullanim isaretleri/sembolleridir. (universal pragmatics)

Bu arada yeri gelmisken, A temelli; anti A ve non A arasindaki farkida;

Ateist ve nonteist olarak verebiliriz-temel teizmdir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

 
evrensel-insan
30-11-2009, 04:00


Her onerme, oneren acisindan pozitiftir, negatiflikte; onerenin onerdigi onermeye olan uclu karsitliktir. Yani uc onermede kendine gore dogrudur ve pozitiftir . Ama kendi dogrulari/pozitifleri, karsi taraf icin yanlistir/negatiftir. Bu da dogal dusuncenin, kesinlikci/tartismali/supheci bir temelini olusturur. Cunku hicbir onerme, evrensel bir dogruluk tasimaz.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
30-11-2009, 04:27

Bu arada yukarida acikladigim, onermenin karakterine paralel olarak; bir onermenin ic celiskisini de izah edeyim. Ic celiski, ayni onerme deki, kabul/karsi cikis celiskisidir.

Soyleki, "muslumanlik bu dur" Y uclemi ile bir onermeyi alirsak; bu onermeyi oneren icin bu onerme pozitiftir. Baskabirinin "hayir, muslumanlik bu degildir" icerikli bir karsi onerme; ICONERME CELISKISIDIR. Cunku, bunu oneren de muslumandir, ama; ilk muslumanin onerdigi gibi algilamamaktadir muslumanligi.

Buradan da, bilhassa soyut icerikli onermeler tartismasinin hic bir anlami/mantigi yoktur. Cunku kisir dongudur. Sadece ideolojik/inancsal dogrusallarin, hangi dogrunun, hangi dogruyu ikna edecegi savasi/mucadelesidir. Dogal dusuncenin, sadece onermesi degil; onermesinin karakteri de evrensel olarak sorunsal/tartismasal dir.

Iste evrensel-insan dusuncesinin epistemolojik gercekligi, hem dogal dusuncenin sorununu ortaya koyar, hem de dogal dusunce icindeki kendine sahiplenilmis dogrulardan hic birini birbirinden ayirmaz ve farklarinin farkinda olarak ve de kendi iradesinden bagimsiz temelde de gercekligini oldugu gibi algilar ve tartismaz.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Tek Onermenin Analizi

evrensel-insan
30-11-2009, 05:10
Saygideger arkadaslar;

Tek onermenin, dogal dusunce yapilanisi ve islerliyisindeki analizini veriyorum. Bu analiz; evrensel-insan dusuncesinin, epistemolojik gercekligi, disaridan bakis acisi ve notr algisiyla, kisaca onermenin icinde yer almadan verilecektir.

Onermemiz " Ben bir muslumanim." Bu onermenin sekillenisi, yani gorunusu; bir Y uclemidir. Ben/bir/musluman/ Bu uclem, bir/pozitif noktadir.

Karakteri ise, ikilem, yani ben ve musluman ve karsitlik, musluman olmanin ic celiskisi (bunu ileride izah edecegim), yani karsitlik ki bu karakter de X dir.

Simdi once " ben bir muslumanim" in; karaktersel ic celiskisini ortaya koyalim. Bu onermeyi yapan ile, yine "ben bir muslumanim" diyen, baska birisi; muslumanligin ne oldugu konusunda ayni fikirde olmayabilirler. Bunun en buyuk gostergesi, bu iki kisinin farkli bilgi, birikim, bilinc, gozlem ve deneyimidir. O yuzden de iki musluman, musluman olmayi birbiri ile tartisir, itilafa duser ve biri otekine karsi cikar. Iste bu muslumanligin bir ICCELISKISIDIR.

Simdi muslumanlik karsiti onermelere gelelim.

"Ben hristiyan/musevi/budist v.s. im" Muslumanliga gore din kabulu temelindeki Karsi A

"Ben Ateist/antiteistim" Muslumanliga gore, din temelinde, dine karsi cikan A karsiti.

"Ben musluman degilim" Muslumanliga gore, din temelinde, musliman olunmadiginin soylemi, non A

"Ben din disiyim" muslumanliga gore, din temelinde, din ile ilgisi olmadigini belirtme, Non A

"Ben ateist/musluman ve dindar degilim,", muslumanliga gore, hem din temelinde, hem de din karsitligi temelinde ikisini de olmadigini belirtme, non A

Tum bu onermeler, muslumanlik onermesi baz alinarak yapilmistir. Isteyenler, butun ornek olarak verilen onermeleri baz alabilirler.

Hatta kendileri de, isterlerse mesela, Turk'e gore bu onermelerin hepsini ortaya koyabilirler.

Her zaman bu dortlu onermenin, hangisi baz alinirsa; o pozitif/dogru, digerleri ona gore negatif/yanlistir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Antropocentrism-Insanmerkezcilik
 
evrensel-insan
13-12-2009, 20:20
Saygideger arkadaslar;

Antropocentrism, yani insanmerkezciligin; evrensel-insan dusuncesindeki algisini size bildirmek istiyorum.

Ne demektir insanmerkezcilik?, insanmerkezcilik, konulara/soyuta ve somuta, bilimsel, felsefi ve her turlu soru-cevap dialogunda, sadece insan yeti ve becerisi, dusuncesi, algisi, kavrami, temelinde bakmak demektir.

Dogal dusuncenin, mustakil var olan varliga; insandisi bakis acilarini hatirlarsak; materyalizm, yani madde; idealizm, yani tanri, pozitivizm; ise mustakil var olan varliga "yok" demektedir. Burada gorundugu gibi, materyalizmin merkezi, madde; idealizmin merkezi, tanri, ya da her turlu yaratici, pozitivizmin ise, her ikisini de red etmesidir.

Dogal dusuncenin gercek/evrensel varliga bakis acisi ise; ralizmin nesnel merkezciligi, kavramciligin (kavramsallikla karistirilmamalidir), oznel merkezciligi ve isimciligin ise, her ikisini de inkar eden "yok" merkezciligidir.

Evrensel-insan dusuncesi, insanmerkezcilik temelinde, varliga ve herseye, ki buna insanin kendisi dahil; epistemolojinin, evrensel, bilgisel, bilissel, bilimsel ve kavramsal temelinde baktigindan, merkez insan butunudur. Zaten, bu insan butunu; hem madde ve nesne, hem dusunce ve ozne, hem somut ve hem soyut, ayrica hem ozel ve hem genel ve hem gorunussel ve hem ozsel, hem dissal ve hem icseldir.

Zaten; tum dogal dusuncenin varliga, ister mustakil, ister gercek/evrensel yanassin; yanasan insan oldugundan, onun kendi ozellikleri, biribirine rakip olmaktadir ve bu rekabeti de, kavramin diyalektik ifade karsitligi verir.

Soyle ozetlersek; insanin kendi dahil, uzerinde yasam ve iliski surdugu dahil, kendi disinda kalan turler canli veya cansiz dahil; ve de tum soyutlar, bilim, felsefe, dil dahil; hepsi insanmerkezci bir yeti, beceri ve alginin bir urunudur.

Sonucta bu kavramlastirma, tek tarafli, pozitif, noktasal ve tektir. Kavramlasanin "beni boyle kavramlastirma, ben bu degilim" deme olanagi yoktur. Olsa bile, bu dialogu algilayacak bir insan yeti, beceri ve algisi yoktur.

Oyuzden ne sorar ve neye cevap verirsek verelim, bunun bir bilgi ve turev oldugunu ve insan merkezli oldyugunu unutmayalim.

Isin ilginci, bu tek tarafli kavramlastirmanin ifadesel karsitlik tartismasinin diyalektigi de, baska bir canli ve cansizdan ya da butunden degil, ya da insandisi madde ve yaraticidan degil; yine insanin kendisinden gelmektedir.

Su insan aslinda garip bir yaratiktir. Once varlar ve sonra o varladigini doner diyalektik olarak, ya kabullenir, ya red eder. Halbuki varladigini, epistemolojik gerceklik temelinde, sorgulasa, sabitlemese, sahiplenmese, ve yeni bir gercekle yanlislayarak ilerlese, ne bu tartismalar ve ne de bu insanlikdisi yerlesmis, alisilagelmis ve kalicilastirilmaya calisan, diyalektik tartisma cikmazinin teke indirgeme ideolojik inanci olur.

Iste insanoglu, ne zaman bu "bosa kurek cekmenin" ve kendi turune, kendinin her turlu zarar verdiginin bilincine varir, iste o zaman; bu dogal dusunceyi icinde yer almadan sorgular ve onun evrensel ve sorunsal tum kokenlerinin her turlu temelini yanlislamaya ve curutmeye yonelir. Aksi, insanoglunun dusunce ve davranista ve toplumsal sistemlenis ve duzen kurusunda, "birbirini yemekten ve birbirine oyle veya boyle ustunluk kurma yarisindan" gordugu zararin bilincine varamamasidir.

Iste evrensel-insan dusuncesi bu bilinci verir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Uygulanabilirlik

evrensel-insan
20-12-2009, 00:10
Saygideger arkadaslar;

"Uygulanabilirlik" in ne oldugunu izah etmeden once, bir ornek vermek istiyorum.

Diyelim ki, bir anket dolduruyorsunuz. Bu ankette, araba ile ilgili bir dizi soru var ve sizin de arabaniz yok. Yana bir araba sahibi degilsiniz. Ne yaparsiniz, anketin araba ile ilgili sorularini es gecersiniz. Neden, cunku arabaniz olmadigindan, araba ile ilgili sorular, size UYGULANAMAZ.

Diyelim, din ile hicbir iliskiniz yok ve yine ir anket dolduruyorsunuz ve din ile ilgili bazi sorular var. Ne yapilmasi gerekir?, eger din ile ilginiz yoksa, yani dini bir yasam sekliniz ve dini bir degeriniz yoksa; ayni yukaridaki araba ornegindeki gibi, bu soruyu es gecersiniz. Yani bu soru size UYGULANAMAZ.

Bu her konuda gecerlidir. Eger bir kisinin, konu ne olursa olsun, onda dusunsel veya fiziksel olarak, yoksa; o konu o kisiye uygulanamaz. Bu tanri icinde, politika icinde, felsefe icinde v.s. boyledir.

Fakat nedense, sitede gorulen bir aliskanlik vardir. Herkes her konuyla ilgilenmektedir. Ama, goruldugu gibi, bu ilgilenme, kendi kisisel dusuncesinden degil; toplumsal bir dusunce yanasimindan kaynaklanir. Yani illa birseyler soyleme durumunu kisi kendinde hisseder.

Aslinda, site yazarlari; kendilerini ilgilendirmeyen, onemsemedikleri ve etkilenmedikleri konularda mesaj atmamaktadirlar.

Simdi verilecek ornek ise baskadir. Diyelim tanri konusunda tamamen negatif bir dusunceye sahip kisinin; tanri, Allah ile ilgili bir soruyu cevaplamasinin anlami nedir?, yani tanri yok diyen bir kisinin "Tanri soyle yapar mi? Sorusuna, sanki tanri varmis gibi yanasip cevap vermesi yerine, "Ben tanri yoktur diyen biriyim, o zaman bu soru bana UYGULANAMAZ" demesi daha dogru olmazmi?

Iste buradaki celiski, kisinin kendine UYGULANABILIRLIK bilinci ile, herkese UYGULANABILIRLIK bilincinin farkini fark edememesi ve kendine uygulanmayan bir konuda bile; toplumsal dusunup; kendisine uygulanmayan konuda fikir, gorus, yorum v.s. belirtmesidir.

Iste bu ornek bile, ulkemizdeki kisilerin, toplumsal dusunce yapisini ve bu dusuncenin kendilerine ait bir dusunce degilde, verilen bir dusunce oldugunu ve de birey bilincinin ve birey olma yapisinin gelismediginin bir gostergesidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Dogal/Evrensel-Insan Dusunce Farki: Ozet

evrensel-insan
28-12-2009, 22:20
Saygideger arkadaslar;

Insanoglunun; insandisi ve insanlikdisini temel alan dusuncesi ile; evrensel-insan'in insanin ozunu ve evreni temel alan dusuncesinin farklarini kisaca vermek istiyorum.

Dogal dusuncenin ozellikleri;

Insandisi-Metafizigin Yaratilissal/yaraticisal/varliksal/olsal ideolojileri
Materyalizm-madde
Idealizm-dusunce
Pozitivizm-yok.

Insanlikdisi-Etigin ideolojik/inancsal/dogrusal ideolojileri.
Toplumsal/siyasal/sosyal-tum iktidar, guc ve otorite isteyen izmler.
Ayrimci/cikarci/sinifsal/zumresel/tabusal/degersel/verisel/cinsel/irksal/

Orgutlenme; bir rehber temelinde, ki bu rehber dini bir kitap, ya da bir ideolojinin temelleri olabilir, kitleleri inanilan dogruya cekme mucadelesi.

Mucadele; Diyalektik karsitligin/rekabetin/cekismenin tartismasal kisir dongusu
Tartisan kutuplarin, inanclarini ideolojileri temelinde sabitlemeleri/sahiplenmeleri/ispata kalkismalari/noktalamalari/

Emperyalist zihniyet; kutuplarin carpistirilmasi, her turlu rekabetin diri tutulmasi yonlendirilmesi ve yonetilmesi, bunun dogal bir olgu olarak gosterilmesi, bilimin bu temelde kullanilmasi ve kalicilastirma cabasi

Bilimsellik;Varliksal,ispatsal, sorgulanmazlar (belgit, maxim, postulat, axiom v.s.) Her bilim dalinin, kendi sorgulanmazi temelindeki disiplini ve ispati.

Evrensel-insan dusuncesi;

Evrensel/insansal/bilissel/kavramsal,bilsel birey bilinci, bireysel hak ve ozgurlukler, farklarin antiayrimciligi, epistemolojik gerceklik, notr algi, disaridan bakis acisi, surekli suregelen degisim,

Var, yansisi, algilama, kavramlastirma ve yansitma.

Soyutun ve kavramin ve de bil kokeninin yaraticisi insan. Mekani evren, sadece yasam ve iliski, birlik, beraberlik, butunluk,

Bilim epistemolojik, yani su ana kadar olan bilinen uzerinden hareket, her soyut teorinin yanlislanabilirligi,

Mucadele; kisinin, kendi kendiyle, tum aldigi degerleri sorgulama ve kendi degerlerini saptama birey olma mucadelesi, birey bilinci ve bunun evrensel/insansal tabani. Yasam ve iliskinin ve birarada yasamanin insansal kurallari ve sivil hukuk

Dusuncenin, degisimi, kullanimi, paylasimi, dogal dusunce ve temelleri ile, ihtiyac ve gereksinim temelinde iliski, dogal dusuncenin degerleriyle, bireysel temelde kurulan iliski, bag.

Yaraticidan, inancsallardan, ideolojilerden, herturlu insandisi ve insanlikdisi duygu ve dusunceden ve de davranistan arinma, elimine etme. Sabit olmayan, sahiplenmeyen, her konuda degisime acik bir zihniyet. Kendine oz/ guven,elestiri, gelisme, ilerleme, yenilenme ve degisim. Baskalarinin kisilik ve kimlik degerlerini olusturan soyut somut degerlere farklarin farkinda olarak farklar esitligi temelinde saygi, kendine ve baskasina hem fiziksel, hem dusunsel zarar vermeme temelinde vicdan.

Bunlarin, herbiri sayfalarca aciklanacak konu ve kavramlar. Elimden geldigince de bunlari konu ve icerigine gore yazilarimda isliyorum.

Eger daha detayli aciklanmasini istediginiz bir kavram konu varsa; buraya iletiniz.

Sonucta, bu konu ve kavramlarin detaylari ve icerikleri gelen yanitlar ve katkilarla ve de ilgi/etki/onem temelindeki sorularla ortaya konacaktir. Yoksa, her aciklama, aciklandigi gibi kalir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Evrensel-Insan Dusuncesi ve Muhakemesi Hakkinda Bilgi

evrensel-insan
05-01-2010, 02:00
Saygideger arkadaslar;

Sitemizdeki, tek evrensel-insan dusuncesini dile getiren benim. Yazilarda, yazinin icerigine gore; dile gelenin dogal dusuncenin, o konudaki evrensel sorunumu, benim bireysel dusuncem mi, yoksa evrensel-insan dusunce ve muhakemesi mi, oldugu pek net algilanamiyor.

Oyuzden bu koseyi, evrensel-insan dusunce ve muhakemesinin ne oldugu konusunda bilgi almak isteyenler, ilgilenenler ve onemseyenler icin actim.

Eger, evrensel-insan dusunce ve muhakemesi hakkinda herhangibir konuda ogrenmek istediginiz bir bilgi olursa, bu basliktan iletebilirsiniz.

Saygilarimla;
evrensel-insan

No comments:

Post a Comment