Sunday 10 April 2011

Karsilikli Yazisma--16/04/2010-02/05/2010


Sayfa : 1 [2]

paslıçivi
16-04-2010, 06:29
Bir mustakil var olan varlik olarak; senin bir gorunusun, sana bir dokunusun, seni duyusun, yani kisaca bes duyu ile bir algilanisin var mi? Eger algilari varsa, ki cogu hayvan'in var; seni baska canlilarda algiliyorlar mi?, mesela, bir kopek, kedi, v.s. yani sen bir nesme, bir madde bir somut olarak mevcut musun, soyutun, yani dusuncen ve dilin ve de vucudun ve de vucudunun hareketi var mi?

Eger cevabin evetse; o zaman SEN NESIN?

Benim cevabim cok acik ve basit; sen insanoglu turunun mustakil var olarak var olan en kucuk ve bolunmez bir biri ve butunusun. Sen insanoglu kimligine, kisiligine ve BENLIGINE SAHIPSIN.

Tum insanoglu neye sahipse; fiziksel olarak sende ayni seylere sahipsin ve bu seni diger canli ve cansiz varliklardan FARKLI KILAR.

Eger bu dediklerime katilmiyorsan, SEN NESIN/KIMSIN? Bilimsel aciklama lutfen.

Insanoglunun birlerini dusunce ve davranis olarak biribirinden ayiran bilinc duzeyleridir.

Bu temelde nedir, insanoglunun sende olan ozbilinci? ve bu ozbilinci sana veren, sen degilsen, kim neden ve nasil?

Paslicivi olarak bana KIMSEL ve NESEL BENLIGINI acikla.


sevgili e.i..

burda bahsettiğin insan kavramı dışındaki her şey insanoğlunun kendisini tanımlamak ve ileitişim kurmak için soyut kavramları isimlendirmesi amaçlı geliştirdiği bir lisan olduğu için bedensel olarak bir insanım evet ve bu tüm dünya insanlığının tartışmasız kabul edeceği bir bilgidir..

ama onun haricindeki bahsettiğin tüm kavramlar soyuttur, elle tutulup gözle görülecek nesneler değildir ve tüm dünya insanlığı bu kavram üzerinde henüz bilgi değil öğreti sahibidirler.. bilgi tartışılmaz ama öğretiler tartışılır..

burda bahsettiğin benlik, bilinç, kimlik, kişilik gibi kavramlar bilgi değil öğretidir.. bu konuda bilim ilerledikçe bu kavramlara çok farklı içerik yüklenebilir ya da bilinç düzeyi farklılıklarına göre kişiler bu kavramlara farklı içerik yüklerler..

paslıçivi
16-04-2010, 06:53
sence insanda özirade varmıdır, yani kişi benliklerin etkisinden kurtulup kendi safbilincine ulaşabilip senin bu anlatıklarını algılayabilir mi..

Tabi ki vardir ve tabiki algilar, yeterki once sorunun algisini bilincine ve farkindaligina cikarip; soruna sorunsali ile yanasmasin. Bu SORUN ALGILAYIP, SORUNSAL YANASMAMA ILE PARALELDIR.


sevgili e.i..

kişinin öziradesi olduğunu ve bunu kullanabilmesi için "yeter ki" ile başlayan ve benim kırmızı kalın puntoladığım şeyi şart koşuyorsun..

nerde kaldı özirade? sence senin bu şartın oluşması için ne lazım, öziradenin üstünde/farklı bir şey değil mi, tahmin et bakalım, nedir o?:)

ve senden bu sitedeki bir teist ya da nontesiti alıp evrensel insan bilincini aktarmanı ve o kişinin bilincini yükseltip dönüştürmeni isteyeceğim.. bakalım yapabilecek misin?:)

ya da insan denen canlının nasıl bir nörofizyokimyasal robot olduğunu algılayıp boşa kürek çektiğini ve sadece insan kökenli egoist özbenliğini tatminden başka bir şey yapmayıp(ve bunun da farkında olmayıp) sadece varoluşun sana dayattığı benliğin kurbanı olduğunu algılayabilecek misin..

ya da olaya negatif yönden yaklaşalım.. uzun bir süre bu evrensel insan düşüncesini insanları haberdar etme dediğin olayı askıya al.. hem günlük reel yaşamında hem de bu TD sitesinde aktivasyonunu kes.. bakalım ne kadar dayanabileceksin ve kendini nasıl tatminsiz, keyifsiz hissedeceksin görmeni istiyorum..

ve şu an senin safbilincinin üzerini kara bir bulut örten ve seni yöneten, seni kul köle eden, bir kurban/piyon gibi kullanan ve tatmin edilmesi zorunlu olan özbenliğinin varlığını algılayabilecek misin :)

tüm bunları algılayıp yansıtabilirsen işte o zaman benliğinden arınıp safbilinç durumuna geçmişsindir demektir.. işte o zaman saf bir ayna gibi sadece sana geleni yansıtırsın.. ne bir eksik ne bir fazla..

paslıçivi
16-04-2010, 07:35
bunları neyin belirlediğini farkedebiliyormusun?

Bunlari belirliyen,
icinde bulundugu duzey durumundan,
kisinin rahatsiz olup olmadigi,
bir cikis arayip aramadigi
ve sahip oldugu ideolojik inancsal dogrusunu sorgulayip sorgulamadigi ile paraleldir.


sevgili e.i..

bu yukarda bahsettiğin özellikleri misyoner ve kendi cemaatini, ümmetini, tarikatini kurmaya çalışan, mürit arayan, altbilinçleri sömürmeye hazır üstbilinçler ama bu işi yaparken seçtiği insanların hayrına, iyiliğini düşünerek, hedef alarak yaptığını ifade ettiklerini söylersem daha açık konuşmama gerek kalır mı?

bugün geldiğimiz dünya insanlığın hayvani durumunun en büyük nedeni benlikli üstbilinçlerin altbilinçleri etkisi altına alıp, sömürmesi ve gruplaştırıp, insanlığı biribirine kırdırdığını göstermem için daha neler anlatmam gerekiyor..

altbilinçlerin hiç bir zaman üstbilinçlere onu takip ederek ulaşamayacağını nasıl farkettirmem gerekiyor sana.. bu dünyaya bir tane musa bir tane isa bir tane muhammed bir tane budha bir tane tao bir tane aristo bir tane sokrates bir tane konfiçyus bir tane evrensel insan bir tane paslıçivi geldi ama hiçbiri diğer alt bilinçleri kendi bilincine taşıyamadı ve taşıyamayacak da..

olan sadece çobanlar ve onların güttükleri ve etinden sütünden faydalandıkları koyunları ve bu farklı zaman ve coğrafyada ortaya çıkan çobanların oluşturduğu sürülerin kendi aralarında dünya denen gezegende yaşam yani hayatta kalıp soyunu devam ettirme dediğim amansız savaşı..

şu an yapmaya çalıştığı şeyin hiç olmazsa nelere malolabileceğini göstermeye çalışıyorum sana.. tabii şayet varoluşu geçtim, en azından kendi türünü yani insanlığı biraz sevip değer verebilirsen..

evrensel-insan
16-04-2010, 17:41
Saygideger paslicivi;

Ayni seyleri tekrar etmekten bikmadin mi?

Daha once de hemfikir oldugumuz gibi, madem soyutlara hekes, kendi duzeyine gore bir anlam ve icerik veriyor ve senin ve benim benlikten algilarimiz farkli, ben senin dusunce iletimine atrik benlik demeyecegim, sende evrensel insan'a benlik demezsen iyi olur.

Bu arada, genin bencilligindeki, bencillik dahil, benlik, bilinc ve cesitleri tamamen soyut kavramlardir ve verilen icerik temelinde anlam kazanir.

Bilhassa 20. yuzyildan sonra, psychologizm, o kadar gelisti ki, 21. yuzyilda, tum soyutlarin hem icerigi hem de anlami derinlik kazandi, yeni eklemeler geldi.

Trkce gibi sabit kokene dayanan dillerle, degil kavrami ortaya koymak, ortaya konan kavramin bile icerigini ifade edebilmek cok zor.

O yuzden, ikimizde, ozellikle soyut bir kavram kullandigimiz zaman, bu kavrama nasil bir icerik verdigimizi, en azindan kendi algimiza gore aciklasak iyi olacak. Bellki ozaman bilhassa bu psycholoji kokenli kelimelerde (ego, super ego, benlik, alt benlik, ust benlik, oz benlik, sahte benlik, bilinc ve cesitleri v.s.) bir ortak noktamiz bulunur.

Bu konuyu ben daha detayli olarak "felsefe-psikoloji" basliginda, "ic ses" te ortaya koydum. Bir goz atarsan, ne demek istedigimi daha net anlayabilirsin.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
16-04-2010, 18:07
Saygideger paslicivi;

Gelelim, 1/sonsuz (& iareti, sonsuz isareti degil, ingilizcede ozel dil birlestirmelerinde kullanilan "and-ve" isaretidir. Ornek, "bread&butter. Sonsuz isareti, yatay 8 dir ve alt ucunda, yukari, asagi cikinti yoktur).

Madem hem soyutlardan hemde bir cesit an otesi gelecekten soz ediyoruz; o zaman senin senin algiladigin sekilde, agnostisizmin ve saf bilincinde, 1/sonsuz; benim evrensel insan da 1/sonsuzdur. Yani senin algina gore, sonsuzluk olanaginda bir cesittir, farktir.

Bu temelde evrensel insan 1/sonsuzu, birincisi bilimseldir, yani gozlem ve deneye dayanir. Bilimin gozlem ve deneyi, soyuta yani teoriye oturtulmadan, ne bilim olur, ne de bilimsel olur. Bilimselliginin evrensel onayi ve yanlislanabilirligide baki kalir.

Ben evrensel insan'in yanlislanabilmesini, evrensel insan kimliginin bilincli ve farkindalikli, birey bilincinde yer ettigi ve oturdugu zamana birakiyorum.

Evrensel insan, gozleme dayanan hem dogal dusuncenin bir antitezidir, hem de kendi basina bir hipotezdir. Temeli dogal dusunceyi; cikarsamali, yalanlama ve curutmeye dayanir. Kokeni, bilimsel olan ve bilimsel icerik verilen X karakteri ve onun sekillenisi Y olusumu ve sekillenisidir. (Daha once sana xy anlatiminin bilimselligini link vererek ve evrensel insan dilinin de goze hitabeden ve sekilsel, cizimsel ve gorunussel oldugunu izah etmistim. Yani tum soyutlarin, sekilsel gorunumunu, dortlu karakter ve uclu sekillenis ile verir. Bu konu ile ilgilenirsen, sana evrensel'in kosesi'nden link verebilirim) Herseyin ortaya koyani insanoglu oldugu ve seyin kendisini ortaya koyamama prensibinden yola cikarak, bakis acisini temeli insandisi (madde, dusunce, yok) veya insanlikdisi(ayrimci, ayrilikci, bencil, v.s. guc, otorite, iktidar v.s. ideoloji, inanc, dogru v.s.) na dayanmaz.

Bu temelde insanoglunun mustakil varlik olan en kucuk ve bolunemez butunu olan biri ele alir ve bu bire, yasaminin onune hic bir tabuyu koymamak kaydiyle birey bilinci verir. Daha sonrada mumkun oldugu olcude, bu birey bilincini kendi turu butununde iliskilendirerek, onu insansal bilince ve bu bireyin mekani olan en genis epistemolojik bilinen evren butunune tasiyarak, evrensel icerik verir. Diger basliklari;bilgisel, bilimsel, bilissel, insanmerkezcilik, epistemolojiktir. Dusunce ve davranisi; dogal dusunceye bakis acisi olarak; notr algi ve disaridan bakis acisidir.

Butun bunlarin, kisinin kendi kendini ve dogumdan itibaren aldigi tabulari sorgulama, cikarsama, curutme metoduyla yerine getirebilecegini soyler ve bunun icin de kisinin sorgulamasini saglayack sorunun kisinin dusuncesinde belirmesini soyler.

Bu tamamen gonulludur, bu konuda vicdan ve saygi soyutu yaninda (ki bunlarin ne oldugunu daha once izah ettim) bireysel hak ve ozgurlukler soyutunu da dunyanin icinde bulundugu bilinc duzeyinden dolayi one cikarir ve onem verir.

Iste bu senin algina gore; 1/sonsuzdur ve insanoglunun hizmetine sunulmustur.

Oyuzden bana artik bunun "gereksizligini" ortaya koyma, hatirlarsan, sana buradaki filozoflarin evrensel insan'a ne dedigini yazmistim. Sende bu "karsi cikisinla ayni onlarin soylemini tekrarliyorsun.

Zaten kimseden simdiye kadar, evrensel insan'a bir onay veya isik almadigim icin, bu beni sasirtmiyor.

Bir yerde de herkes karsi ciktigi icin "seviniyorum" cunku bu bana gozlem olarak; dogal dusunceye karsi olan anti tezi, hem her konuda, hem de genelde, hem de temel ve kokende ortaya koyabildigimi gosteriyor. Oyuzden de hala antitez de kalmak durumundayim, hipotez belki de cok ilersi bir asama.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
16-04-2010, 18:33
Saygideger paslicivi;

Simdi gelelim senin, 1/sonsuzuna; ister agnostisizm olsun, isterse saf bilinc olsun; bu da benim evrensel insan icin soyuttur. Konu bilimsel olup olmadigi, evrensel onay alip almadigi ve yanlislanabilir olup olmadigidir. Oyuzden buralari aciklaman gerekir, aksi; bir ideolojik inancsal dogru olarak metafizik ve etik bunyesinde kalir.

Ikincisi, bu da herkes gibi senin dusunce urunundur ve ayni ben gibi sen de; hem agnostisizmi, hem de saf bilinci kendi duzeyinle algiladigin sekilde, kisilere vermeye calisiyorsun.

Yani bu temelde senin, benim, ya da bunu teist, nonteist, ateist duzeyde ve her turlu izm duzeyinde herkes yapiyor.

Burada onemli konu, senin ne yaptiginin benim acimdan algilanmasidir, yani yorumsuz "paslicivi bunu diyor" sekliyle, ki bu senin, benim evrensel insan'i algilama icinde gecerlidir.

Oyuzden biri birimiz ile tartisacagimiza, once biribirimizin ne ortaya koymak istedigini karsilikli algilayalim.

Benim algima gore, senin varolusun; evrim ile ozdestir. Yani evrimin, bir dogal secilimi ve mutasyonu var, buna insanoglu dahil, hic bir evrim bunyesindeki canli mudahele edemez, bu anlik yasanir ve an sonrasida bilinemez, o yuzden bunun ayna gibi oldugu sekliyle yansitilmasi gerekir.

Oyuzden tum soyutlar, bunun disindadir, yani zihin, duasunce v.s. ani yasamali ve sadece fiziksel olarak bu evrimi, yani varolusu iletmelidir.

Iste bence farklilastigimiz nokta da tam burda. Eger insanoglu soyutunu kullanmasa yani dusunmese, kavrami yaratmasa bugun ne bilim olurdu, ne de dil ve iletisim, monolog, ya da dialog; tabiki etiksel ve metafizik tabulear, veriler ve ideolojik inancsal dogrular da olmazdi.

Ama; bu hem insanoglunun yetisine ters, hem de yasam ve iliskisi bu soyut temelinde. Ilk insanlar, dusunce uretemeseydi, ne bir ok, ne bir mizrak yapabilir, ne bir tasi yontabilir, ne de bugun insanoglunun yarattigi "man-made-insanoglu yapimi" teknigi, bilimi, felsefeyi, dili v.s. yaratamazdi.

Iste burada senden farklilastigim ana nokta burasi, cunku ben evremin dogal secilim ve mutasyonunun SOYUTSAL oldugunu dusunmuyorum.

Oyuzden de soyutsal evrimi degil; devrimi one suruyorum.

Eger sen dusunce ve soyut uretmeden, ki safbilinc unu yapmiyor, varolusun veya evrimin nasil SOYUTSAL DEGISIME UGRAYACAGINI bana bir zahmet izah ediver.

Senin dilin ile, varolus ya da evrim; aslinda tum bunyesindekiler icinde, soyut uretimini insanogluna vermis ve sen bunu kullanma, sadece safbilinci yansit diyorsun. Eger insanoglu soyutu, yani dusunce ve kavrami yaratmaz, kullanmaz ve gelistirmezse, yani varolusa gore "gorevini yerine getirmezse" bu isi kim yapacak ve nasil?

Iste bu temelde; insanoglu, nasil fiziksel bir ozellige sahipse, SOYUT URETIM YETISI DE VARDIR VE BUNU KULLANMAZSA DA ZATEN INSANOGLU DEGIL; BASKA BIR TURDUR.

Sen safbilincin fizikselligini bile yansitirken, ki farkinda degilsin, hem dusunce, hem zihin, hem de bildigin tum soyutlari yasam ve iliskilerinde kullaniyorsun.

Oyuzden insanoglunun, bilincalti bile dusunuyor. Dusunce ayni kalp atisi gibidir. Insanoglu dusunmeden ve soyut kullanmadan ve paylasmadan (sahiplenmek ve sabitlemek), yasayamaz ve iliski kuramaz.

Eger meditasyionda hala canli isen ve organlarin calisiyorsa, vucut hareket halinde ve dusunce dusunmede demektir. Sonucta, sana meditasyonda bile ne yapacagini sinirler yoluyla ileten dusuncedir.

Iste bu temelde; varolus, ya da evren; fizikselligi dogal secilim ve mutasyonla, evirebilir, ama SOYUTU EVIREMEZ. Bunun icin epistemolojik olarak insanoglunun soyut yetisini kullanmasi gerekir.

Iste bu soyut yetinin ortaya koydugu her turlu sorunda dogal dusuncedir ve evrensel insan, bunun antitezi ve alternatif hipotezi olarak vardir.

Istersen senin dilinle, varolus, ya da evren soyut yetisini ve soyutsal gorevi insanogluna vermistir ve kendisinin boyle bir isleyisi yoktur. Ayni bilimselligin, tum ideolojik, inancsal dogrularla ilgisi olmadigi gibi.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
17-04-2010, 06:09
Ayni seyleri tekrar etmekten bikmadin mi?

Gelelim, 1/sonsuz ( & iareti, sonsuz isareti degil, ingilizcede ozel dil birlestirmelerinde kullanilan "and-ve" isaretidir. Ornek, "bread&butter. Sonsuz isareti, yatay 8 dir ve alt ucunda, yukari, asagi cikinti yoktur).


sevgili e.i..

yavaş yavaş benliğinin savunma mekanızmaları devreye girmeye başladı.. çünkü tehlikeyi sezdi ve senin bilincinden önce devreye girerek senin mutluluğunu korumak adına seni gerçeklerle yüzleştirmemek, kendi rüyanda mutlu bir yaşam sürdürmek için yukardaki kırmızı puntoladığım ifadeleri deklare etmeye başladı..

benim son gönderilerimde ne anlatmak istediğim çok açık ama sen bunlara hiç değinmeyip neler yazmaya başladın.. "bıkmadın mı" ifaden ufaktan bir saldırı, "&" işaretini sonsuzu ifade etmemesini açıklamaya çalışman değerlsizleştirme, yadsıma, başka yöne yönelme savunma mekanızmlarının gayet güzel birer örnekleri..

"&" işaretinin "sonsuz"u ifade etmediğini bunun asıl işaretinin yatay 8 olduğunu herkes bilir ama bilgisayar klavyesinde yatay 8 olmadığı için ben & işaretini kullanıyorum ve her defasında parantez içinde "sonsuz" diye belirttiğimi çok iyi bildiğin halde bunu ifade etmekten kaçınamıyorsun..

ama dediğim gibi bu senin safbilincinin, öziradenin bir suçu hatası değil, çünkü şu an seni yöneten, karar aldıran, gerçeklerden uzak tutup, tatmin ve mutlu eden safbilincin değil özbenliğin..

sevgili e.i.. burda amacım seni kırmak, üzmek, eleştirmek değil sadece senin üzerinden, seni, sana, yani bir insanın ruhsal aygıtının nasıl çalıştığını, kişiyi yaşamda tutması ve mutlu kılması için nasıl ve hangi mekanızmalarla çalıştığını yansıtmaya, göstermeye, algılatmaya çalışıyorum..

21. yüzyıl psikolojisinin terimlerine içerik verenler, bilgi sahibiler, bilinç değil.. o insanlar bu terimlere istediği bilimsel içeriği verebilirler, kişisel olarak deneyimlemedekleri sürece bu terimlere verilen/yüklenen içerik her zaman değişmeye mahkumdur..

ben hem bu işin eğitimini alıp bilimsel gelişmeleri takip eden hem de bunları kişisel deneyimlemiş biri olarak yazıyorum..

bu topicte değindiğim gibi "benlik" ve "safbilinç" karşılaşmalarında yazışmamız ilerledikçe yani açı daraldıkça benliğin savunma mekanızmalarının nasıl devreye gireceğini hep beraber göreceğiz, benlik kişinin saf ve acı gerçeklerle karşılaşmasına müsaade emeyecek ve o karşıkonulmaz savunma mekanızmalarını devreye sokup seni "bu işten" bir şekilde kurtaracaktır..

ne demek istediğimi, konuşmamızın ileriki zamalarında çok daha iyi kavrayacaksın..

paslıçivi
17-04-2010, 06:47
Iste bu senin algina gore; 1/sonsuzdur ve insanoglunun hizmetine sunulmustur.

Oyuzden bana artik bunun "gereksizligini" ortaya koyma, hatirlarsan, sana buradaki filozoflarin evrensel insan'a ne dedigini yazmistim. Sende bu "karsi cikisinla ayni onlarin soylemini tekrarliyorsun.


sevgili e.i.. ben evrensel insan düşüncesinin "gereksizliğini" ortaya koymuyorum, daha da ileri giderek insanlığa nasıl bir zarar vereceğini ve bunun da aslında varoluşun insan denen canlıya bir "benlik" dayatarak kaostan düzene geçişte bu paradoxu algılayamayarak "insan eliyle, insan adına üretilen her mükemmel soyutun" sadece ve sadece egoist benlikli üst bilinçlerin tatminine hizmet edip, altbilinçli benlikleri peşine takıp sömürdüğünü, insanları sadece böldüğünü ve biribirine kırdırdığını göstermeye çalışıyorum..

insanlık tarihinde tanrıyı, tanrının oğlunu, elçisini, aydınlanmışı oynayan tüm insanların yaptığı budur.. sahtebenlikli altbilinçleri peşine takıp kendi özbenliklerini tatmin etmek ve insanlığı bir soyuta, bir hayale taşıyarak biribirine kırdırmak, bölmek ve hayvani yaşama katkı sağlamak..

musanın, isanın, muhammedin, budhanın, taonun krishnanın, mahaviranın yaptıkları bundan ibarettir..hiç biri diğerinin soyutunu beğenmeyip, bok atıp, kendi müritlerini ve cemaatini, ümmetini yani koyun sürüsünü kurmuştur ve kendileri bu sürülerin çobanlığını yapmıştır.. günümüzde bu çobanlşar olmasa da ortalık çoban köpekleriyle doludur(tarikat şeyhleri, şıhlar, hocaefendiler, azizler, papazlar, papalar, başpiskiposlar, ustalar, gurular, ermişler, vs)

o yüzden diyorum; şimdi bu insanların tekrar yaşama şansı olsaydı o kutsal dedikleri kitaplarını ve tanrılarını nerelerine sokacaklarını şaşırırlardı.. onlar şaşırırsa paslıçivi onlara o kutsal kitaplarını ve tanrılarını nerelerine sokacakları konusunda her zaman hizmete hazır olacaktı..

ve seninde farkında olmadan yaptığın şey budur, çobanlığa soyunmuşsun.. çünkü hala bir benlik taşıyorsun ve en azından ben sana bu özbenliğinin farkındalığını vermeye; kaş yapmaya çalışırken paradoxu algılamayıp aslında göz çıkaracağını söylemeye çalışıyorum..

o yüzden sana daha önce de söyledim..

insanlığın iyiliğini düşünüyorsan; ortaya somut bir şeyler koymalısın..

ya elinde sihirli bir değneğin olsun, o sihirli değnekle tüm insanlığı "evrensel insan bilinci"ne taşı

ya da bir ilaç üret ve bu ilacı tüm dünya insanlığına aynı zamanda içirip tüm dünya insanlığını "evrensel insan bilinci"ne taşı..

şayet bunları yapamıyorsan otur oturduğun yerde, sadece varoluşu ve insanlığı olduğu gibi yansıt ve yaşamını ıskalama.. insanlığa faydandan geçtim hiç olmazsa insanlığa zarar verme..

paslıçivi
17-04-2010, 07:08
Zaten kimseden simdiye kadar, evrensel insan'a bir onay veya isik almadigim icin, bu beni sasirtmiyor.

Bir yerde de herkes karsi ciktigi icin "seviniyorum" cunku bu bana gozlem olarak; dogal dusunceye karsi olan anti tezi, hem her konuda, hem de genelde, hem de temel ve kokende ortaya koyabildigimi gosteriyor. Oyuzden de hala antitez de kalmak durumundayim, hipotez belki de cok ilersi bir asama.


sevgili e.i..

senin mimarlığını yaptığın "evrensel insan düşüncesi" temelde mükemmel, bunu alt bilinçler algılayamazlar ama ben bunu algılıyorum merak etme.. insanlık için insanlığın faydası düşünülerek bu temelde bir soyut üretiyorsun.. zaten teizm ve nontezim bilincin üstüne çıkmış bir bilincin ortak deklarasyonudur bu.. bunu dediğim gibi ancak bu gnostizmi aşabilen bilinç algılayabilir ve üretebilir, zamanında senin yaptığını ben de yaptım..

ama senin bu evrensel insan düşüncesinin içeriği olan "insanilik ve vicdan" alt bilinçlere güzel gelip seni severler, seni takip ederler, seninle sanalda ya da reel yaşamında sana yakınlık gösterebilirler, seni onaylayıp, seni onore edip, senin özbenliğini tatmin ederler sadece.. ama hiç bir zaman senin bu deklare ettiğin bilinci yaşayıp deneyimleyemezler, senin gibi düşünüp senin gibi yaratıcı ve insani olamazlar.. çünkü beyin kimyaları henüz buna uygun değildir..

sen "evrensel insan" olarak bu dünyaya tek bir kişi olarak geldin ve bu bilinci diğer insanlara haberdar ederek, anlatarak, konuşarak yayman imkansızdır, sadece kendine taraftar(mürit) toplayabilirsin ve bu insanlar da daha önce konuştuğumuz gibi "durumundan memnun olmayıp, arayışta olan insanlar" olacaktır..

ben senin "evrensel insan düşüncesi bilincine" karşı çıkmıyorum, bunun insanlara aktarılamayacığını algılatmaya çalışıyorum sana..

paslıçivi
17-04-2010, 08:00
Ikincisi, bu da herkes gibi senin dusunce urunundur ve ayni ben gibi sen de; hem agnostisizmi, hem de saf bilinci kendi duzeyinle algiladigin sekilde, kisilere vermeye calisiyorsun.

Yani bu temelde senin, benim, ya da bunu teist, nonteist, ateist duzeyde ve her turlu izm duzeyinde herkes yapiyor.


sevgili e.i..

ben agnostisizmi insanlara vermeye çalışmıyorum..

agnostisizm; insan bilincinin düşünce bazında gelebileceği son noktadır ve günümüz insanoğlunun ruhsal aygıtına uygun olmadığını ortaya koyuyorum..

ve paslıçivi olarak bilinç düzeyimi farkındalık/aydınlanma olduğunu..

ve bu bu düzeyin sadece düşünce değil duygulanma kompenentini içeren kişisel bir kurtuluşa erme olarak deklare ediyorum..

ve bu "kişisel kurtuluşa erme" durumunun diğer insanlara konuşarak, anlatarak, aktarılamayacağını, bu işin bir beyin kimyası durumu olduğunu yansıtıyorum..

kişisel deneyimlerim, tecrübelerim, bilgilerim, eğitimim bu duruma meditasyon denen durumla geldiğimi ve bu meditasyon(ilaç) denen şeyin küçük yaşta uygulanmaya başlanmasıyla ancak kişilerin bu duruma gelebileceğini ve bilimin (özellikle tıp) gelişmesiyle bu meditasyonun yaptığı işlevi medikal(ilaç tedavisi) olarak olabileceği hipotezini ortaya koyuyorum..

ve insanlara nörokimyafizyolojik birer robot/hayvan(hakaret anlamında değil) olduklarını..

ve neye, kime, ne kadar inandıklarını kendi öziradeleri(safbilinç) ile karar verip seçmedikleri için..

hiç bir endişe, kaygı, korku, duymamalarını söyleyip..

varolan ızdırıaplarından kurtulamalarını sağlamaya..

yani aydınlatmaya çalışıyorum..

daha açık ifadeyle anlatmam gerekirse...

bir insanın müslüman, hristiyan, ateist, budist, hindu, musevi, deist, panteist vs aklına gelen ne kadar gelmiş geçmiş gnostik(inanç) yaklaşım varsa..

hepsinin kişisel özirade(safbilinç) tercihi olmadığını..

sadece insan olan atalarının ve beyin kimyasını birer kurbanı olduklarını..

sadece dünyaya geldiği zaman ve coğrafyadaki atalarının zihnini taşıdıklarını(teizm düzeyi)..

ve beyin kimyası değişmeye başladıklarında da nonteizme(ateizm, deizm, panteizm) geçtiklerini..

ve tüm bunlardan kişinin ölüm sonrası yaşamlarda hiç bir sorumluluğu olmadığını ve herhangibir cezai yaptırıma tabii tutulamayacağını algılatmaya çalışıyorum..

ve tüm bunlarda sonra biz insanoğluna sunulan bu güzel yaşamı böyle zihin çatışmalarıyla/dayatmalarıyla geçirip ıskalayacağınıza..

ölümlü birer canlı olduklarını..

ve ölümün sadece bir sonraki an olduğunu..

ve bu anın ne zaman geleceğini bilemeyeceğimizin farkındalığıyla..

yaşamlarını gönlünce yaşamalarını..

kısaca yaşamı ıskalamamalarını..

ifade etmeye çalışıyorum..

benim bilinç düzeyimin düşünce boyutuna anlattıklarımla gelemezler ama işin duygusal kompenenti olan kurtuluşa benim anlattıklarımla gelebilirler..

bugünlük bu kadar..

evrensel-insan
17-04-2010, 08:30
Saygideger paslicivi;

ne demek istediğimi, konuşmamızın ileriki zamalarında çok daha iyi kavrayacaksın.. -paslicivi-

Benim bilinc duzeyim, algiladigim vicdanim ve saygim ve de birikimim, gozlemim ve mantigim, bu dediginin olamayacagini soyluyor, bunu acikliyacagim.

şayet bunları yapamıyorsan otur oturduğun yerde, sadece varoluşu ve insanlığı olduğu gibi yansıt ve yaşamını ıskalama.. insanlığa faydandan geçtim hiç olmazsa insanlığa zarar verme.. paslicivi

Koyulastirdigim yeri, o kadar tartistigim filozoflar bile benim dile getirdigim dusunceye karsi soylememislerdi. Sen dogal dusuncede alayli olarak, onlardan dana bilinclisin ve dogal dusuncenin farkindasin.

ben senin "evrensel insan düşüncesi bilincine" karşı çıkmıyorum, bunun insanlara aktarılamayacığını algılatmaya çalışıyorum sana-paslicivi-

Algiladigim kadariyla, burada da "sen bu evrensel insani birak, ondan vazgec" dusuncesi yatiyor.

Aslinda hem bu son uc mesajin ve her mesajin sonuna eklenen cumleler, bana oyle bir acilim verdi ki, "bilemezsin"

Herseyden once senin ilettigin dusuncelerin icin, sana tesekkur ederim. Simdiye kadar hic bir dusunce bilinci, dogal dusunceyi bu kadar net ve berrak algilayabildigi bilinc ve farkindaligini, yasam ve iliskilerimde bana gostermemisti.

Yine hic bir bilinc ve farkindalik; dogal dusunce tezini, evrensel insan'a karsi bu kadar acik ve net savunamamisti.

Simdi cok daha iyi algiliyorum ki, dogal dusuncenin ozunu yani cekirdegini bilincli ve farkinda olarak algilamak, tam da dusunce olarak; evrensel insanin tam karsiti.

Beni sevindiren tarafi, bunu bilincli ve farkinda sadece bireyci akilciligin yapabilecegini zannediyordum. Ama, dusuncen sayesinde gordum ki; dogal dusunce birey bilincini de alabiliyormus. Bu benim tanimlamamla, dogal dusunceye, bilincli ve farkinda olarak teslim olma.

Burdan bir sey daha algiladim ki, evrensel insan dusuncesi, teizm duzeyinin teslimiyetine, ve non teizmin ve de ateizmin, zihin acikligi oranindaki sabitligine ve sahipligine belki bir seyler verebilir. Ama; zaten bireyci akilciligi karsisina almis olan evrensel insan bilinci, dogal dusuncenin senden gelen, birey bilincini de notrlize etmek durumunda.

Bu su anlama geliyor, artik seninle tartismayacagim ve gerekli gorursem mesajlarina kisa ve oz yanitlar verecegim. Senin henuz okumadigin mesajlarim var. Bunu iki nedenden yapacagim, birincisi benim algima gore vicdan konusu, ikincisi, dusunce olarak sana evrensel insan'i tanitmanin bir anlami yok. Cunku senin zihnin ve dusuncen, dogal dusunceyi, kavramis, algilamis ve bilincli olarak onda karar kilmis.

Gerci senin de ifade ettigin gibi, sen hem zihnini hem dusunceni kendin icin anlik, baskalari icin se herzaman alima kapatmissin.

Oyuzden benim devam etmem, ancak senden alintiladigim birinci cumlene neden olur. Buna da zaten gerek yok. Oyuzden benim sana ve dusuncene, zihnine yonelik dile getirebilecegim evrensel insan burada sona eriyor. Bunun nedenini sana ilk alintiya verdigim cevapta acikladim.

Ayrica,tam evrensel insan'in zitti ve rakibi olan bireyci akilcilik disinda, birey bilincli bir dogal dusunce savunucusu dusunceyi de "kesfetmem" benim adima cok iyi oldu. Ama, umarim oyle bir dusunceye rastlarsam, onlar senin kadar zihinlerini ve dusuncelerini alabilmeye kapatmamis olurlar.

Felsefe "bilir gecinenlerin" yasatamadigi gozlem ve acilimi, bana bir alayli olarak yasattigin icin de tesekkur ediyorum.

Iste bir kisinin dusuncelerini acikca dile getirmesinin bir yararida bu. Yeni gozlemler, tecrubeler ve acilimlar elde etme olanagini doguruyor.

Ayrica su anda; dusunce olarak seninle ne yazisacagimin da nasil bir seyir alacagini merak ediyorum. Cunku sana karsi dile getirdigim, dogal dusunce karsitligi, yani anti tez bitti. Alabilecek belki de su an dunya da en musait ve farkindalikli bilince sahip olan bir kisi olarak, ama almaya kendini kapatman vasfiyla, dogal dusunce sinirlarini asan, evrensel insan hipotezinden de bahsetmenin bir anlami kalmadi. Yani senin dusuncelerine karsi su an sadece pasif bir dusunce icerigi tasiyorum.

Sen algilamis, bilincinde ve farkinda olarak varolus bilinemezligine ve ani dusuncesiz, zihinsiz v.s. yasamaya devam et ve bu icerikteki yasaminda da yolun acik olsun.

Sonucta senin gostermedigin bireyci akilcilik aktifligine karsi; benim de dusunce olarak sana, gosterebilecegim, dogal dusunce anti tez aktifligi ve evrensel insan hipotezi aktifligi gostermemin bir mantigi yok.

Ama hala, cevap vermedigin son mesajima, yani dunku son mesajima nasil bir cevap vereceksin ve henuz okumadigin mesajlarima nasil cevap vereceksin, bekliyorum.

Bu yazimin icerigi tamamen bir "icses"tir ve ben acik, direk dobradobur bir kisilige sahip oldugumdan, icsesimi genelde dile getiririm.

Seninle yazismalarimizdaki, dusunce "karsitligimiz" artik o kadar berrakki, ayni siyah ile beyaz kadar.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
18-04-2010, 06:20
Simdi gelelim senin, 1/sonsuzuna; ister agnostisizm olsun, isterse saf bilinc olsun; bu da benim evrensel insan icin soyuttur. Konu bilimsel olup olmadigi, evrensel onay alip almadigi ve yanlislanabilir olup olmadigidir. Oyuzden buralari aciklaman gerekir, aksi; bir ideolojik inancsal dogru olarak metafizik ve etik bunyesinde kalir.


sevgili e.i..

1/& olayını biraz açmam gerekecek sanırım, çünkü tam olarak kavranmadığını düşünüyorum..

insanoğlunun 5 duyusuna yansıyan ve bil-imin de deklare ettiği tüm dünya insanlığının tartışmasız kabul ettiklerine bil-gi diyorum biliyorsun..

denizlerin tuzlu sulardan oluştuğu
dünyanın küresel bir şekli olduğu
canlıların bir gün öldüğü
canlıların beslenmek zorunda olduğu
güneşin dünyamızı aydınlatıp ısıttığı
maddenin 3 hali olduğu
kuşların uçabildiği
insanlarda akıl, sevgi, aşk, korku, merak, heyecan gibi soyut kavramların olduğu vs..

bu verdiğim örneklere bakarsan, tüm bunlar dünya insanlığının tartışmasız hemfikir olduğu, sınanabilinir, tekrarlanabilinir datalardır.. burda en önemli ve temel kriter, tüm dünya insanlığının tartışmasız hemfikir olmasıdır..


ama insanoğlu kendi de dahil olmak üzere varoluşun sınırlarını çizip, masanın üzerine koyamamaktadır.. yani kendisi de dahil olmak üzere varoluşu yani bütünü zaman, mekan ve içerik olarak bil-ememektedir..

yani yaşam şansı bulduğu ve kendisine yansıyan varlığı/varoluşu/bütünü tam olarak ortaya koyamamaktadır,

-çünkü varlığın/evrenin zamansal başlangıcını bil-memektedir,

-varlığın/evrenin mekansal boyutlarını bil-memektedir ve şimdilik evren sonsuzdur demekle geçiştirmektedir..

-varlığın/evrenin içeriğini (amacı, madenin özü, maddeler arası ilişki vs) bil-memektedir..

ama insan denen canlıyı diğer canlılardan/varlıklardan ayıran çok önemli donanım vardır.. bilinç.. ve bilinç dediğimiz donanım insanoğlunu tüm bu bilmediği şeyleri bilmeye zorlamaktadır.. ve bunu da "merak" dediğimiz insanoğluna dayattığı duygu sayesinde verir..


işte bu yukarda saydığım şeyleri bilmeyen ama bu bilinemezlikten rahatsız olan insanoğlu; bilimin sunduklarıyla yetinmez ve bilimin sınırlarını aşarak varlığı/evreni/varoluşu gnostik yolla bilmeye çalışır.. işte varoluşu gnostik yolla bilmeye çalışan insanoğlu inanç dediğimiz kavramı yaratmıştır..

inanç dediğimiz kavram da dünya insanoğluna iki formda yansımıştır..

1-teizm düzeyi inanç: burda bu bilinmeyen varoluşun 3 ana özelliğini zamanında üstbilinçler bir şekilde ortaya koymuşlardır(dogma dinler).. bu üstbilinçler değişik zaman ve coğrafyalarda yaşayan insanlardır(peygamberler, mistikler, filozoflar vs..).. varoluşu bilmeyen ama bilmek isteyen altbilinçler de bu üst bilinçlerin varoluşu ortaya koyumlarını(dogma din/ hazır paket program) kabullenip nesilden nesile zihin olarak aktarmışlardır.. bu alt bilinçler varoluşta hangi zaman ve coğrafyada dünyaya geldiyse ataları tarafından kendisine aktarılan bu hazır paket program olan dogma dini kabullenmek zorunda kalmıştır.. çünkü kendi bireysel bilinci, varoluşu sorgulayıp algılayabilecek düzeyde açıklığa sahip değildir.. ve "varoluşu bilmiyorum" demek o kişide muazzam bir manevi boşluk yaratıp yaşamı anlamsızlaştıracaktır.. varoluşun ona dayattığı "yaşamda kal ve soyunu devam ettir" dayatması için manevi bir güce/doygunluğa/dengeye ihtiyacı vardır.. aksi halde varoluşta bu yaşamda kalma savaşını veremez, yaşam anlamsızlaşır ve yaşamın bu sıkıntılarına, acılarına göğüs geremeyip kendi yaşamına kendi elleriyle son verir..

o yüzdendir ki teizm düzeyi altbilinçler kendilerine yüklenen dogma dine sımsıkı sarılmak zorundadırlar ve o dogmaya gelebilecek her türlü saldırı/tehdide karşı şiddetle karşı koyarlar.. çünkü bilinç altınlarında bu dogma dini aslında bilmediklerini, bildiğini zannettiklerinin farkındadırlar ama bu bilinçüstüne çıkmaz ve kişiye şüphe olarak yansır.. dogmasına karşı gelen here türlü eleştiri bu şüpheyi tekrar canlandırıp bilinçüstüne çıkardığı için kişi çok şiddetli bir şekilde huzursuzlanır ve saldırganlaşır..

bu bahsettiğim özellikler her türlü teizm düzeyi bilinçaçıklığında aynıdır, yani budisti de, hristiyanı da, müslümanı da, hindusu da musevisi de aynı o şiddetli reaksiyonu verir..

bu teizm düzeyi bilinçaçıklığında olan insanlara yüklenen dogmada tanrının bir önemi yoktur.. yani tanrı olabilir de olmayabilir de ve sayısı da değişken olabilir..

günümüzdeki dogmalardan örneklersek; batı dünyasının dinlerinde(semavi) tek tanrı vardır, doğu dünyasının dinlerinden budizmde tanrı yoktur, hinduzimde çok tanrı vardır..

batı dünyasının dinlerinde ikili yaşam(bu dünya ve ölüm sonrası cennet cehhenem) doğu dünyasının dinlerinden budizmde sonsuz yaşam ve yeniden doğumlar, hinduizmde yine sonsuz yaşam ve karma yaşam inancı vardır..

teizm düzeyi inançta kişilerin beyin kimyasının oluşturduğu bilinçaçıklığı bu kendisne yüklenen paket programı olduğu almaya mahkumdur, ötesini berisini kurcalamya gücü yetmez, kurcalamaya kalakrsa şüpheye düşüp huzurlaşır ve dogmasının emretiği dini ritiellere(ibadet) yönelerek şüpheyi bastırma ve kendini rahatlatma vardır.. her dogma için geçerlidir bu..

kısaca teizm= dogma dine inançtır..

2-nonteizm düzeyi inanç: kişinin burda beyin kimyası değişmeye başlamış ve dolayısıyla bilinçaçıklığı yükselmeye başlamıştır.. ve varoluşu bireysel bilinciyle sorgulama cesareti bulur.. ve kendisine yüklenen dogma neyse onu reddeder.. o artık zihnini hapseden o ağır zincirleri kırmıştır.. ve bunun ilk durağı genellikle ateizmdir.. yani kişi artık dinsizdir..

varoluşu gnostik yolla ortaya koyan kendi atalarının hazır paket programını/dogmasını reddeder ve bu aşamada kalır.. ateistlerin bilinçaçıklığı çok yüksek olmadığı için varoluşu bireysel bilinçleriyle sorgulamaya devam edemezler ve kendi bilinçlerini bilime teslim ederler.. ama hala varoluşu bilmemenin rahatsızlığı vardır, o yüzden bilimsel hipotez ve teorilere bir teist gibi yapışırlar/inanırlar.. bugün ateistlerin evrim teorisine kene gibi yapışamalarının nedeni budur..

deizm ve panteizm daha yüksek bir bilinçaçıklığı gerektirir, çünkü kişi dogmayı reddettikten sonra varoluşu bilmeye yönelik çabaları, bireysel sorgulamaları devam etmektedir.. o sadece bilimin sunduklarıyla yetinemez çünkü bilim bize hiçbir zaman "varoluş şudur" diye net sınırlarla varoluşu ortaya koyamaz/bildiremez.. bilim bildiklerini kanunlaştırıp bilgi düzeyini çıkarırken, bilemediklerine de hipotez ve teoriler üreterek bilmeye çalışır..

deistler bu bireysel bilinç sorgulamalarında varoluşu bir "birey tanrı"nın varlığına teslim ederler ve orada bilinçleri tıkanıp teslim olur, daha ilerisini sorgulayacak bilinç açıklıkları yoktur..

panteistler "birey tanrı"yı aşarak evrenin kendisinin zaten tanrı olduğunu ya da tanrının evren olduğu konusuna kadar gelebilirler.. pabteistler deistlerden biraz daha fazla bilinçaçıklığına sahiptirler..

nonteistler arasındaki bu bilinçaçaıklık farklarından dolayı deist ve panteistler, ataeistleri algılayıp onlarla empatikurabilirken, ateistler deist ve panteistleri fazla algılayamayıp onlarla empati kuramayıp onların tanrılarını da "yok"lamaya gayret gösterirler..

kabaca bu dinsiz dediğimiz nonteist kesim varoluşu bilmedikleri halde hala gnostik yolla bilme gayreti içindedirler ve tanrı odaklı/merkezli bir varoluşu bildiğini zannetme yanılgısı(inanç) içindedirler.. deist ve panteistler tanrıyı "var"layarak, ateistler "yok"layarak bir varoluş deklarasyonu sunarlar..

nonteistler bilinaçıklığı belli bir yere kadar olduğu için ve her insan gibi düşünce/duygu birlikteliğinde yaşadıkları için duygulanmayı dengeleyebilmek için düşünce boyutunu teslim edip, sabitlemiş insanlardır.. yani akılları bir noktada karar vermiştir, karar vermek demek, bildiğini zannetmek demektir..

oysa bize yansıyan varoluşu bir bütün olarak zaman/mekan/içerik olarak sınırlarını çizip masanın üzerine koyamadığımız/bilemediğimiz sürece varoluş bir gizemdir, bir sırdır, bir bil-inmezdir..

bir gizemdir bir sırdır; çünkü insanlık tarihine baktığımızda varoluş hakkında her geçengün yeni şeyler keşfetmekteyiz ve ileriki zamanlarda daha neler keşfedeceğimizi hiç tahmin edemeyiz.. ve bunu bize sağlayan tek şey bil-imdir..

varoluş hakkında ilerde keşfedeceğimiz şeylerin sayısı sonsuzdur(&).. ve ateizm(1/&), panteizm(1/&), deizm(1/&) gibi olasılıkklar sadece bu sonsuz sayıdaki olasılıktan 3 tanesidir.. yani sadece 3/& dur.. varoluş bu kadar fakirleştirilir mi.. ama gariban insanoğlu henüz bilinç evrimininde henüz hayvandan insan geçişte daha çok yeni olduğu için yaratabildiği tek soyut gnostik bilme tanrı etrafında toplanmış ve kendi gnostik yolla yarattığı tanrı/tanrılarla başı büyük dertttedir.. oysa varoluşu bir bütün olarak gnostik yolla ortaya koymaya çalıştığımızda bu 3 olasılık dışında sonsuz sayıda olasılık üretebiliriz ve bil-im tarafından kanunlaştırılıp bil-gi düzeyine indirgenmediği sürece tüm olasıkların şansı=1/&(sonsuz) dur yani bil-inemezdir..

işte tüm bu sonsuz sayıdaki olasılığı bilincine getirip, bunlardan hiçbirine diğerinden fazla değer vermeyip, sabitlemeyip, sahiplenmeyen bilinç; agnostisizmdir yani bil-inemezciliktir..

ve burda akıl karar vermemiş, taraf olmamıştır.. o yüzden varolan günümüz insanının ruhsal aygıtına uygun bir bilinç düzeyi değildir, çünkü akıl/düşünce boyutu sabitlenmediği için duygulanma boyutu kendini dengeleyemez.. yani kişi kendini tatmin/mutlu/huzurlu hissedemez.. ya nonteizme geri dönmek zorunda kalır ya da quantal bir sıçrayışla/aşkınlıkla farkındalık/aydınlanma/tam uyanıklık düzeyine geçmek zorundadır..

aydınlanma/farkındalık düzeyinde artık duygulanma ve düşünce kompenentleri özgür kalmış ve biribirinden bağımsız görev yapabilmektedir.. daha doğrusu düşünce boyutu özgürleşmiştir, çünkü kişi safbilince yani mutlak mutluluğa ulaştığı için artık düşünce boyutunu sabitlemeye gerek kalmamıştır.. ve bilincinin müsaade ettiği her türlü devasa zihin sörfünü büyük bir çoşku içinde yapar.. çok farklı bir yaşam biçimi başlar..

sevgili e.i.. "1/&" u bilmem ifade edebildim mi..

paslıçivi
18-04-2010, 07:52
Benim algima gore, senin varolusun; evrim ile ozdestir. Yani evrimin, bir dogal secilimi ve mutasyonu var, buna insanoglu dahil, hic bir evrim bunyesindeki canli mudahele edemez, bu anlik yasanir ve an sonrasida bilinemez, o yuzden bunun ayna gibi oldugu sekliyle yansitilmasi gerekir.

Oyuzden tum soyutlar, bunun disindadir, yani zihin, duasunce v.s. ani yasamali ve sadece fiziksel olarak bu evrimi, yani varolusu iletmelidir.

Iste bence farklilastigimiz nokta da tam burda. Eger insanoglu soyutunu kullanmasa yani dusunmese, kavrami yaratmasa bugun ne bilim olurdu, ne de dil ve iletisim, monolog, ya da dialog; tabiki etiksel ve metafizik tabulear, veriler ve ideolojik inancsal dogrular da olmazdi.



sevgili e.i..

"varoluş bir süreçtir/evrimdir" derken; soyutu/düşünceyi dışlamıyorum.. aksine varoluş soyutuyla somutuyla her şeyiyle bir bütünlük içinde bir süreçtir bir evrimdir.. o yüzden zaman zaman bilinç evriminden bahsediyorum ya..

varoluşta bize yansıyan her varlık/canlı arasında bir varolma savaşı var.. ve bu varolma savaşı tüm varlıkları/canlıları birbirine otomatikman düşman/rakip kılıyor.. bunu bir toz zerreceğinden tut da bir galaksiye kadar her parça kendi içinde bir müstakillik yaşıyor ve tüm varlık biribiriyle bir mücadele/rekabet içinde.. bu da varoluşa kaostan düzene geçiş olarak yansıyor.. varoluşta sürekli bir hareket, bir devinim bir dinasmizm var.. yani statik bir yapıdan bahsetmemiz mümkün değil.. bu devinim ve dinamizm kendi iç dinamik kuralları(fizik, biyoloji matemetik kimya) içerisinde bir süreç işliyor..

insanın yaptığı her müdahele zaten bu sürecin bir parçası.. insanoğlu bu sürece hem somut hem soyut müdahelede de zaten sürekli bulunuyor.. somut anlamda varoluştaki maddeler(fiziksel) arasında sürekli bir iletişim ve etkileşim zaten var.. ve dünya üzerinde hakim olan canlı türü biz insanoğlu bunu binlerce yıldır yapıyoruz zaten..

soyut/düşünce bazında da yine, dün de bahsettiğim gibi özbenlikli üstbilinçler bu işi yapıyor.. insan eliyle, insanlık adına mükemmeli/ideali üretmek adına değişik zaman ve coğrafyada dünyaya gelen özbenliğine inmiş üstbilinçler yaşadıkları toplumu daha güzel insanlığa ulaştırmak adına bir takım kuralları olan soyutlar üretiyorlar.. ve insanlara nasıl yaşamaları, nasıl düşünmeleri konusunda önayak olup, klavuzluk yapıyorlar.. ama bu insanlar her insanın farklı bir bilinç düzeyinde olup kendi öğretilerini/bilinçlerini diğer insanlara aktaramayacaklarını farkedemeyip, evrensel bazda tüm dünya adına kurallar/öğretiler geliştiriyorlar(senin şu an yaptığın gibi)..

ve bu işi yaparken hepsi insanlık adına iyiyi, doğruyu, güzeli öğütlüyorlar ama hepsinin tatmin edilmesi gereken bir benliği olduğu için diğer özbenlikli üstbilinçlerinöğretlerinin yolundan gidip onlara bok atmaktan geri kamıyorlar.. batının peygamberleri de böyle doğunun mistikleri de.. çünkü ölmüş olan kendindenn önceki özbenlikli üstbilincin tekrar canlanıp onunla mücadele etme şansı yok.. isa musya yapmıştır, muhammed hem musaya hem isaya yapmıştır.. buda ve tao da kendinden önce gelen benlikli üstbilinçlere bok atmaktan geri kalmamıştır.. çünkü tatmin edilmesi gerekn bir benlikleri var.. ve benliğin tatmin yolu mürittir, ümmettir, takipçidir, onu sevendir, onu ilahlaştırandır.. benlik ilgi ve sevgi arsızıdır.. özbenliğine inen üstbilinçlerin yaşamlarını incelersen daha çocukluk yaşlarında çok ciddi ebeveyn ya da başka bir sevgi/ilgi ya da psikolojik travma yaşadığını göreceksin.. bu yüzden dip yapan ruhsal aygıtlarının artık gidecek tek yeri kalmıştır.. zirve.. yani bilinç yükselmesi.. bir topu yere ne kadar sert vurursan ve o top ne kadar sağlamsa o top bir okadar yukarı zıplar.. ve üst bilinç durumuna gelir.. üstbilinç durumuna gelmiş sevgi/ilgi arsızı o özbenlik artık kendisine bir mürit ordusu bir ümmet kurmaya hazırdır artık ve bunu yapabilmek uğruna tanrı da olur, oğlu da olur, elçisi de olur, kainatın efendisi de olur, aydını da oynar, safbilinci de oynar..

ve tüm bunları ona yaptıran o özbenliktir, safbilincinin üzerini örten özbenlik.. ve özbenlik bunu yaparken kişi aslında ne büyük bir felakete yol açtığının farkında değildir, çünkü varoluşun iç dinamikleri gereği kaostan düzene geçişte insanlık da biribiriyle savaşıp taşları yerli yerine oturtmak zorundadır.. yani bu özbenlik insanlık adına hizmet ettiğini zannetmektedir aslında kaosun bir parçası olduğunun farkındalığında değildir...

neden mi..

çünkü benlikli her üstbilinç kendi müritlerini, ümmetini oluştuturken tüm dünya insanlığını hedef alır.. zannederki ben tüm dünya insanlığına ulaşırım ve bu bilincin ürettikleriyle dünyaya kardeşliği/huzuru/barışı getiririm.. aslında farkında olmadığı şey insanlığa hizmet değil o sevgi/ilgi arsızı benliğini tatminden başak bir şey değildir, o yüzden tüm dünya insanlığını ve kainatı hedef alır..

ama onun gibi her özbenlikli üstbilinç aynı şeyi yaptığı için bunların öğretileri belli zaman ve coğrafyalarda sıkışıp kalır ve oluşan müritler, ümmetler birbiriyle karşılaştıklarında işte ala sana hayvani yaşayan ama kendi kutsalı adına iyiyi doğruyu yaptığını zanneden devasa bir dünya insanlığı..


tüm bilinçler kişiye özeldir, kişisel kurtuluşlardır.. diğer insanlara aktarılamaz, ama diğer altbilinçli sahtebenliklerin bu dünyayı anlamlandırmak/bildiğini zannetmek zorunluluğu olduğu için üstbilinçlerin peşinden koyun gibi gitmek ve diğer üst bilinçlerin koyunlarıyla hayvansı bir şekilde savaşma zorunluluğu vardır.. tüm bunlar varoluşun insanoğluna bir benlik dayatmasıyla kasotan düzene geçişin birer parçalarıdır aslında ama benlikli üstbilinçler bu paradoxu algılayamazlar...

sevgili e.i.. şu an senin de algılalayamayıp, özbenliğinin bir kölesi olarak bu TD sitesinin müdavimi, en çok yazı göndereni, en çok arkadaşı olanı olarak algılayamadığın gibi.. dediğim gibi evrensel insan düşüncesi yayma haberdar etme adı altında olur da başarabilirsen belli sayıda insanı belli zaman ve mekana sıkışıp diğer bilinçlere yeni bir grup yeni bir rakip yeni bir bölücülük yapacağın gibi..

çünkü hiç kimse senin bilincine ulaşamayacak, evrensel insan bir tane geldi ve başka olmayacak... ama onu takip edenler olabilecektir, onu takip edenler evrensel insan bilincine ulaşamayan daha altbilinçler olacaktır ve bunu bir ideoloji gibi savunup diğer üstbilinçlerin müritleriyle bir savaş içinde olup, onlar da kasotan düzene hayvandan insana geçişte varoluşun kendine dayattıkları rolü büyük bir farkındalıksızlıkla yerine getireceklerdir..


tüm bunlar bir safbilinç olarak benim yansıttıklarım ve olmaması konusundaki temennilerim.. ama şunu da çok iyi biliyorum ki; ben ne dersem diyeyim evrensel insan o özbenliğinden arınmadığı sürece bu evrensel insan düşüncesini insanlara haberdar etme, alternatif sunma yolunda bildiğini okuyacaktır, aksi zaten eşyanın tabiatına aykırıdır.. çünkü evrensel insan özbenliği benim bu bu yansıtmalarımı onun safbilincine ulaşmasına mani olacaktır..

yani evrensel insan yaşamının büyük bir bölümünü uyumak+TD sitesinde bu işi yapmakla geçirecektir..dediğim gibi bu bir eleştiri değil bir yansıtmadır ve bu bir zorunluluktur..

evrensel-insan
18-04-2010, 19:04
Saygideger paslicivi;

Senin dogal dusunce bunyesindeki; getirdigin, non teist duzeyli ozbenlikli ustbilinclerin bilinclerinin her birinin ayri ayri1/sonsuz olanagi oldugunu soyledigini, dogal dusunce bunyesindeki, agnostisizmin, bu 1/sonsuzlardan hic birinin tarafinda olmayip, varolusunun bilinemez oldugunu ortaya koydugunu soyledigini, agnostisizm duzeyinin bilinc ve farkindalik asamasi yapamazsa, bu nonteist ozbenlikli ustbilinclerden birinin bilinc duzeyine geri donebilecegini, asama yaparsa da bilincinin, dogal dusuncenin ozbenliksiz safbilinci olarak, varolusu bir ayna gibi yansitacagini, sadece anda yasayacagini soyledigini, gayet net ve acik algiliyorum.

Benim, dogal dusunce bunyesindeki bilinc ve benlik farkini kendi algisina gore dile getiren paslicivi'yi algilama gibi bir sorunum yok.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
19-04-2010, 04:29
Butun bunlarin, kisinin kendi kendini ve dogumdan itibaren aldigi tabulari sorgulama, cikarsama, curutme metoduyla yerine getirebilecegini soyler ve bunun icin de kisinin sorgulamasini saglayack sorunun kisinin dusuncesinde belirmesini soyler.

Bu tamamen gonulludur, bu konuda vicdan ve saygi soyutu yaninda (ki bunlarin ne oldugunu daha once izah ettim) bireysel hak ve ozgurlukler soyutunu da dunyanin icinde bulundugu bilinc duzeyinden dolayi one cikarir ve onem verir.

Iste bu senin algina gore; 1/sonsuzdur ve insanoglunun hizmetine sunulmustur.


bu bahsettiğin olayın gönüllülükle hiç bir alakası yoktur.. aklı/düşünceyi sabitleyememiş, yani inancı tam oturmamış ya da inancından ciddi şüpheye düşmüş, dolayısıyla duygulanması/mutluluğunu dengeleyemeyen "zordaki/sıkıntıdaki insanın" sömürülmesinden başka bir şey değildir..

gönüllülük dediğin şey; mutlu/tatmin bir insanın bu mutluluğunu diğer insanlara aktarması için kendi iradesiyle bir olaya katılımıdır.. yoksa zorda/sıkıntıda olduğu için "denize düşenin yılana sarılması gibi" senin evrensel insan düşüncene sarılması olayı değildir..

ve senin insanlığın hizmetine sunduğun bu evrensel insan düşüncesi benim bahsettiğim; varoluşu, bilimin sınırlarını aşarak hayal gücüyle sınırsız sayıda ortaya koyma olasılıklarından biri olan 1/& dan biri değildir..

Oyuzden tum soyutlar, bunun disindadir, yani zihin, duasunce v.s. ani yasamali ve sadece fiziksel olarak bu evrimi, yani varolusu iletmelidir.

Iste bence farklilastigimiz nokta da tam burda. Eger insanoglu soyutunu kullanmasa yani dusunmese, kavrami yaratmasa bugun ne bilim olurdu, ne de dil ve iletisim, monolog, ya da dialog; tabiki etiksel ve metafizik tabulear, veriler ve ideolojik inancsal dogrular da olmazdi.


burası da tam algılanamamış.. insanoğlu "soyutu/düşünceyi üretmesin, kullanmasın" demiyorum ben, bu zaten mümkün değildir.. insanoğlu soyutu varetmek zorundadır.. benim burda bahsettiğim; varettiği "soyutun kölesi olmaması" durumudur.. ama varoluşun insanoğluna dayattığı "benlik" denen mekanızma kişiyi "soyutun kölesi" durumuna getirir.. teizmdekiler başka insanların varettiği soyutun kölesidir, nonteizmdekiler kendi bireysel bilincinin varettiği soyutun kölesi durumundadırlar..

soyutun kölesi olmama durumu agnostisizmdir ama günümüz insanına uygun bir bilinç durumu değildir.. kendini agnostik zannedenler, varoluşu ortaya koymada hiç bir soyutu sahiplenip sabitlemeyebilirler ama duygulanma/mutluluğu dengelemek adına bu kez milli/etnik vs gibi bir soyut ya da başka dünyevi bir somuta(karşı cins, sex, uyuşturucu, para, güç iktidar vs) yapışmak, kölesi olmak durumuna düşerler..


Eger sen dusunce ve soyut uretmeden, ki safbilinc bunu yapmiyor, varolusun veya evrimin nasil SOYUTSAL DEGISIME UGRAYACAGINI bana bir zahmet izah ediver.

Senin dilin ile, varolus ya da evrim; aslinda tum bunyesindekiler icinde, soyut uretimini insanogluna vermis ve sen bunu kullanma, sadece safbilinci yansit diyorsun. Eger insanoglu soyutu, yani dusunce ve kavrami yaratmaz, kullanmaz ve gelistirmezse, yani varolusa gore "gorevini yerine getirmezse" bu isi kim yapacak ve nasil?


dediğim gibi safbilinç sonsuz sayıda soyut/düşünce üretir, tek farkı bunlardan birini sabitleyip sahiplenmez.. evrimin soyutsal değişimini sağlayanlar; öz ve/veya sahte benlikli değişik düzeydeki bilinçlerin arasındaki çatışmasıdır..

safbilinç bu çatışmanın içinde değildir, çünkü bu çatışmanın bile varoluşun insanoğluna bir dayatması olduğunun farkındalığıyla tüm herşeyi bir bütün olarak olduğu gibi yansıtır.. yani ortada bir "sorun" falan yoktur.. olması gereken süreç işliyordur sadece, safbilinç de bu süreci gözlemler, tanıklık eder ve sadece yansıtır.. safbilinç; artık kaostan düzene geçişteki o sürecin içinde değildir, ordan kurtulmuştur..

paslıçivi
19-04-2010, 05:05
bu kadar bölünmüş bir dünya insanlığına bir de "evrensel insancılar" ekleyip yeni bir bölücülük mü yaratacaksınız-paslıçivi..

Eger insanlari butunleyici, birlikte yasatici ve beraberliklerini saglayici dusunce ve davranis "boluculuk" olarak algilanirsa, ona gore bu dusunceye cevap verilir. Simdiye kadar boyle bir yanasim gelmedi. -evrensel-insan..


ben paslıçivi olarak bu yanaşımı ortaya koyuyorum..

senin farkında olmadan(varoluşun paradoxunu algılayamadığın için) yaptığın şey, daha önce defalarca dile getirdiğim gibi, farklı zaman ve coğrafyalarda dünyaya gelmiş özbenlikli üstbilinçlerin insan eliyle insan adına mükemmeli yaratıp insanoğluna biribirini kırdırmasından başka bir şey değildir..

şayet bir benlik sahibi olarak, bununla yüzleşmeye hazırsan, bunu seninle konuşmak istiyorum..

ve burda suçladığım, hata gördüğüm ya da konuşmak istediğim diyelim kesinlikle "senin özün/safbilincin" değil.. çünkü sen henüz özünde değilsin, çünkü hala bir benlik sahibisin ve bu şekilde davranman senin özünün yapabileceği bir şey değil.. burda ne demek istediğimi kavrayabilmen de benim sana anlatacaklarımla değil senin bizzat bu olayı deneyimleyip/yaşamanla ilgili bir şeydir..

daha önce de bahsettiğim gibi ikimizin(paslıçivi-evrenselinsan) konuşması safbilinç ve özbenlik arasındaki bir iletişimdir/karşılaşmadır.. ve özbenliğinin savunma mekanızmaları tehlikeyi önceden sezip şu an teyakkuz durumuna geçtiler bile.. bilgin olsun..

çünkü dediğim gibi benim amacım evrensel-insanı üzmek, incitmek, kırmak değil..

paslıçivi
19-04-2010, 05:55
tüm dünya insanlığın aynı anda evrensel insan düşüncesine taşıyabileceksen bu işe kalkış.. aksi halde sende tüm benlik sahibi üstbilinçler gibi belli bir zaman ve coğrafyada sıkışıp kalmaya ve diğer zaman ve coğrafyanın insanlarıyla bir çatışma, bölünme içinde kalmaya mahkum olduğunun farkındalığına eriş..-paslicivi-

Ne yapmami istiyorsun, senin gibi safbilinc adi altinda dogal dusuncenin kokenine teslim olmami mi?


senden yapmanı isteyebileceğim tek bir şey olabilir.. o da böyle üstbilinç durumuna gelmiş bir insanın özbenliğinden arınması.. ve bu arınma olayı senin düşünerek yapabileceğin, aşabileceğin bir şey değil.. çünkü bunu sana veren benliğin ve benlik kendi kendini yokedemez.. dışardan müdahele ile o benliğin yokedilmesidir.. şimdilik bilinen tek yöntem/tecrübe/deneyim de meditasyondur/ilaçtır.. hastalıktan kurtulmanın yolu ilacı içmektir..


Varolusun, bir gizem olmasi baska, ki bu hem basligin ismi, hem de senin hep kullandigin ifade, varolus'un AN ITIBARIYLE bir gizem olmasi baskadir.

Burada ekledigin AN'i neden ekledigini aciklar misin?


bilim an ve an geometrik bir bilgi artışı içindedir.. şu an bir bilinmeyen bir sonraki an bilinen durumuna geçmektedir.. ve varoluşun bilinir olup/olmayacağı ya da hangi gelecekteki an bilinir olabileceği belli olmadığı için her türlü bilinemezlik/gizem an itibariyle geçerlidir

Senden yaptigim, yukaridaki alinti, hem "Dinlerden Ozgurlugun Sesi" ne ters; hem de "hodri meydan" davetine davet edilen arkadasin, bu yaziyi gordukten sonra, "uzulmesine" sebep olmussun.

http://www.turandursun.com/forumlar/...95&postcount=4 (http://www.turandursun.com/forumlar/showpost.php?p=299195&postcount=4)


sevgili ululebsarın bu konudaki gönderisini yeni/şimdi görüyorum.. ben kendisine eski nicki olan ululelbab olarak yazarken kendisinin teizm düzeyini aşmış biri olarak gördüğümü zaten belirtmiştim.. sanırım gözünden kaçmış ya da burda bahsettiğim kişiler derken kendi üzerine alınıp biraz "alınganlık" göstermiş.. orda ismi geçenlerden alchindus isimli üye klasik bir teizm düzeyi bilinçaıkığında olan biridir ki ben eleştiri getirirken alcihndus isimli üyeyi bile hedef göstermemiştim..

benim burda dile getirmeye çalıştığım eleştiri şuydu..

evrensel-insan üstbilince çıkmış biridir.. ve üstbilince çıkmış bir bilinç; teizm düzeyi deklarasyonlardan birini(burada islam) yanlışlamakla uğraşmak ya da başka bir ifadeyle bu konuda karşıdan bir dayatma/düşünce/kaşınma gelmediği sürece böyle bir başlık açıp milleti kaşımaya uğraşmaz.. çünkü bir üst bilinç herzaman için altbilinçleri altedecektir, bu kaçınılmazdır ve bu durumda alt bilinçlerin üzülmesine/kırılmasına neden olacaktır..

ama herhangibir konuşmada karşı taraftan sana bir dayatma/kaşıntı geldiğinde onu zevkle kaşıyabilirsin.. çünkü varoluş gereği tüm bilinçler bir karşılaşma/çatışma içinde olmak zorundadırlar zaten..

ama sen bu üstbilince ulaşmış ve bu siteye bu kadar emeği geçmiş biri olarak teizm düzeyinden bir deklarasyonu(islam ve kuran) alıp konuyu seni başlatman kişileri aydınlatmayıp sadece müslümanları üzecek bir yaklaşım tarzıdır..

sen bir başlık açacaksan antitez sunduğun doğal düşünceye karşı bir başlık aç.. sana ne islamdan kurandan, sen hala bunlarla mı uğraşıyorsun ya da hala bunlarla uğraşmanın altında yatan nedenin o tatminsizlik üzerine kurgulanmış bir benlik sahibi olman olduğunu farkedemiyorsun..

burdaki eleştirimde umarım neyi hedeflediğimi ifade edebilmişimdir..

paslıçivi
19-04-2010, 06:06
sevgili e.i..

geçmişteki mesajları da gözden geçirdiğimde hemen hemen hepsine cevap verdiğimi zannediyorum, bazılarını "esgeçtim" çünkü yazışmamız eşzamanlı gitmediği için şimdi onlara cevap yazmam tekrardan ibaret olacağı kanısındayım..

ama özellikle yanıt vermemi ya da atladığımı düşündüğün bir gönderin varsa iletebilirsin..

benim yazacaklarım şimdilik bu kadar..

son gönderimlerim de dahil olmak üzere söz sen de...

evrensel-insan
19-04-2010, 20:33
Saygideger paslicivi;

Okudugun mesajlarima 261 nolu mesajda dahilmi bilmiyorum, eger dahil degilse; yanit verirsin.

Ben senin dediklerini gayet net ve acik olarak dogal dusunce bunyesinde algiliyorum.

Senin de dogal dusunce buntesi sinirlari disina cikamayacagini algiladigimdan, ve de henuz hic tanimadigin ve bilmedigin, bana bunlari yazdiran evrensel insan'in hipotezine de girtmeyecegimden, zannedersem yazismamiz burada bitiyor.

Cunku benim dogal dusuncenin sorunu olarak dile getirdiklerimi, sen de zaten yansitiyorsun.

Oyuzden dogal dusuncenin antitezini sana karsi sunmamin da bir anlami yok.

Evrensel insan, hipotezi de, henuz bir kac baslik disinda o da yuzeysel olarak, bu sitede zaten dile gelmedi.

Ama dogal dusunce sinirlarini asamamis ve bilinci ve de farkinda olarak teslim olmus bir algiya da, benim evrensel insan hipotezimden bahsetmenin bir anlami yok.

Dogrudur, dogal dusuncenin temellerinden biri olan ayrimcilik ve boluculuktur. Bunun bir nedeni dilin kulaga hitabeden noktaslamasindan, diigeri de; koksel yapisinin tum temellerini hic bir alginin ortaya koyamamasindan kaynaklanir.

O yuzden de, senin dogal dusuncenin cekirdeginin vakfina varmis bir safbilinc duzeyi algin oldugunu soylersek, bu ayrimcilik temelli dogal dusunce bunyesinin de, ne oldugunu bilmedigi ve algilayamadigi evrensel insan hipotezinide, diger ongorulenler gibi, bolucu degerlendirecegi gayet dogaldir.

Aramizdaki fark ta zaten, senin oldugu gibi saf bilincle yansittigini, evrensel insan algisinin sorun olarak algilamasidir.

Iste bu algilar, gelinecek son noktadir. Tai dogal dusunceyi safbilinc ile yansitmanin da sorun oldugunu algilayana kadar.

Oyuzden sen, dogal dusuncenin ortaya koydugu varolusu safbilinc duzeyin ile, oldugu gibi yansitmaya devam ederken; ben, varolus dahil, kendi dahil, herseyi insanoglunun ortaya koydugunu dile getirmeye ve bu ortaya koyumun yapilanis ve isleyisi dogal dusuncenin temellerini veren kokeninin de sorun oldugunu dile getirmeye devam edecegim.

Sonucta insanoglu tum varligiyla ve yarattigi her turlu soyutuyla, istense de istenmese de; hayvan ozunun, insan ozune donusmesini onleyemeyecektir.

Cunku insanoglu, hayvan ozunu kendine dogal dusunce olarak secmis olsa bile, onun insan ozu ile olan celiskisi, onu her zaman rahatsiz edecektir.

Bu rahatsizligi da, her kisi kendi bilinc duzeyinde algilayacak, ya bulundugu bilinc duzeyine teslim olacaktir, ya da bir ust duzey bilince yukselecektir.

Safbilinc dahil, tum bilinc duzeylerinin kendisini hayvan ozunden kurtarmadigini algiladikca da ve insan ozunun verdigi rahatsizligi devam ettikce de, mutlaka cikis yollari arayacaktir.

Evrensel insan hipotezi bu cikis yollarindan sadece biridir ve su an da bildigim kadariyla ortaya atilmis tek olanidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
20-04-2010, 06:59
ben, varolus dahil, kendi dahil, herseyi insanoglunun ortaya koydugunu dile getirmeye ve bu ortaya koyumun yapilanis ve isleyisi dogal dusuncenin temellerini veren kokeninin de sorun oldugunu dile getirmeye devam edecegim.


bundan hiç şüphem olmadığını ve aksinin eşyanın tabiatına aykırı olduğunu dile getirmiştim zaten.. sahip olduğun özbenlik, sen yaşadığın sürece sana bunu dayatacaktır ve zorlayacaktır, aksi halde yaşadığın yaşam anlamsızlaşır.. yani sen ulaştığın bu bilincin deklarasyonunu dünya insanlığına yapmak zorundasın.. ve bu konuda bir özbenlik olarak senin bu konuda yapabileceğin hiç bir şey yok.. çünkü şu an sen; sende değilsin, sen özbenliktesin..

Ama dogal dusunce sinirlarini asamamis ve bilinci ve de farkinda olarak teslim olmus bir algiya da, benim evrensel insan hipotezimden bahsetmenin bir anlami yok.



evet doğrudur, evrensel insan bir tane gelmiştir ve başka böyle bilinç varolmayacaktır.. bu "evrensel insan hipotezi"nden sadece bana değil tüm dünya insanlığına bahsetmenin bir anlamı olmadığını ancak benliğinden arındığında kavrayabileceksin.. ve varoluşta sadece sana yansıyanı yansıtabileceğini ve daha ötesi her çabanın varoluşta olması gereken sürece katkıyı sağlayan bir kurban olduğunu farkedeceksin..

Dogrudur, dogal dusuncenin temellerinden biri olan ayrimcilik ve boluculuktur. Bunun bir nedeni dilin kulaga hitabeden noktaslamasindan, diigeri de; koksel yapisinin tum temellerini hic bir alginin ortaya koyamamasindan kaynaklanir.

O yuzden de, senin dogal dusuncenin cekirdeginin vakfina varmis bir safbilinc duzeyi algin oldugunu soylersek, bu ayrimcilik temelli dogal dusunce bunyesinin de, ne oldugunu bilmedigi ve algilayamadigi evrensel insan hipotezinide, diger ongorulenler gibi, bolucu degerlendirecegi gayet dogaldir.


senin evrensel insan düşüncenin içeriği bölücü/ayrımcı değildir.. aksine bütünleştirici/vicdani/insansıdır..

ama böyle mükemmel bir içeriği(bilinci) diğer dünya insanlarına konuşarak, anlatarak, alternatif sunarak, haberdar ederek, yayma ve dünya insanlığını düze çıkarma düşüncesi bir idealdir, bir rüyadır, özbenliğinin sana dayattığı bir paradoxtur, bir tuzaktır..

çünkü dünyadaki her insan ayrı bir dünyadır, ayrı bir beyin kimyasıdır, ayrı bir bilinç düzeyidir.. ve evrensel insan düşünce içeriği bu dünya insanlığına bir şablon gibi geçirilemez.. teizm ve nonteizm düzeyinde dengelenmeyi bulamamış bilinçlerin sadece takip edebileceği, ardından gidebileceği bir kılavuz ve asla bu bilinç düzeyine çıkamayacağı insanları ilgilendirecektir ve onlara alternatif olacaktır..

ve evrensel insan düşüncesini benimseyip takip eden insanlar tüm dünya insanlığını kapsayamayacağı için diğer zaman ve coğrafya insanları tarafından ayrı bir grup/tehdit olarak algılanacak ve kaostan düzene, hayvandan insana geçişte sadece varoluşun ona dayattığı görevin bir kurbanı olduğunun farkındalığına erişmeden olması gereken olacaktır..

sevgili e.i.. evrensel insan düşüncesinin yayılmasını kendi mesleğimden bir benzetmeyle örnekliyeyim..

kanser olayını biliyorsun, kabaca bir grup hücrenin/dokunun kontrolsüzce üremesi, çoğalması sonucu komşu dokulara/organlara ve nihayetinde bütüne yani insan vücuduna zarar vermesi olayıdır..

ve kabaca bu kanser olayı "iyi ve kötü huylu" olarak ikiye ayrılır..

"kötü huylu" tümörler yani asıl kanser dediklerimiz ise; tüm vucuda yayılmaya, çok hızlı bir şekilde hem komşu dokulara hem hem bütüne(vücuda) çok zarar veren oluşumlardır ve müdahele edilmezse kişiyi kısa sürede ölüme götürür..

"iyi huylu" olanlar kendi ortamında diğer komşu dokulara zarar vermeden büyüyen tümörlerdir.. tüm vücuda yayılmazlar, sadece büyüdükleri oranda bulundukları ortamda yer işgal ederek ve biraz bası oluşturarak ve besin maddelerinden çalarak yaşamlarını sürdüren oluşumlardır..


ama bu iyi huylu tümörler bazen öyle bir ortamda oluşmaya başlarlar ki, istediği kadar iyi huylu olsun sonuçta bulunduğu ortama, komşu dokulara ve nihayetinde bütüne zarar veriler..

nasıl mı?

hacim olarak kafatası kemikleriyle sınırlandırılmış ve baş/kafa dediğimiz organımızı bilirsin.. bu kafatası kemiklerinin oluşturduğu kapalı ortamda beyin dediğimiz bir organımız vardır.. bu kafatası içindeki beyin yada diğer oluşumlardan ortaya çıkan "iyi huylu" bir tümör düşün.. bu tümör kendi halinde diğer dokulara invaze olmadan, yayılmadan, onları kanatmadan parçalamadan, kendi halinde dostça büyümek/gelişmek isteyecektir.. ama bulunduğu ortam; hacmi ve besin kaynakları sınırlandırılmış bir ortamdır..yani kafatasının içidir..

bu iyi huylu tümör kendi halinde, iyi niyetle gelişip büyürken, diğer dokuların sıkıştırmaya ve onların besinlerini çalmaya başlayacaktır.. çünkü mekan ve besin sınırlıdır..

ve bu büyüyen iyi huylu tümörün genleri bencil olduğu için

"-dur! artık benim büyümem diğer sağlam dokulara zarar vermeye başladı, ben varlığımı sürdürme savaşımı burda keseyim"

diyemeyecektir.. çünkü genleri bencildir ve

"-önce ben varolmalıyım"

diyecektir.. bu varoluşun ona bir dayatması, bir zorunluluktur..

ve bu iyi huylu dediğimiz tümör varolma savaşını mekan ve besinleri sınırlandırılmış bir ortamda(kafatası) vereceği için iyi huylu olmaktan çıkıp kötü huylu bir tümör halini alacak, önce komşu olduğu doku "beyin"i sıkıştırıp besini çalarak bütüne/vücuda zarar verecektir..

"evrensel insan düşüncesi" kafatası içinde büyümeye çalışan "iyi huylu bir tümördür"..

"beyin" tüm dünya insanlığıdır..

"kafatası" birlikte yaşamak zorunda kaldığımız dünya adlı gezegendir..

paslıçivi
20-04-2010, 07:24
Sonucta insanoglu tum varligiyla ve yarattigi her turlu soyutuyla, istense de istenmese de; hayvan ozunun, insan ozune donusmesini onleyemeyecektir.

Cunku insanoglu, hayvan ozunu kendine dogal dusunce olarak secmis olsa bile, onun insan ozu ile olan celiskisi, onu her zaman rahatsiz edecektir.

Bu rahatsizligi da, her kisi kendi bilinc duzeyinde algilayacak, ya bulundugu bilinc duzeyine teslim olacaktir, ya da bir ust duzey bilince yukselecektir.

Safbilinc dahil, tum bilinc duzeylerinin kendisini hayvan ozunden kurtarmadigini algiladikca da ve insan ozunun verdigi rahatsizligi devam ettikce de, mutlaka cikis yollari arayacaktir.



bu söylediklerinin hepsine katılıyorum..

zaten bu bir evrimdir, bir süreçtir..

bu yukarda bahsettiklerinin hepsi bu sürecin/evrimin kaçınılmaz ve varoluşun dayatması olan zorunluluklardır, vazgeçilmez, olması gereken süreç parçalarıdır..

ve senin bu mücadelen de bu sürecin vazgeçilmez, karşı konulmaz, zorunluluk olan, olması gereken bir parçasıdır..

süreç devam ediyor, olması gerkenler oluyor, sen de bu süreçte sana dayatılan görevi/parçayı yerine getiriyorsun sadece..

tek fark, bu sürecin bir parçası olduğunun farkında olmaman.. yani farkındasızlığın..

bir benlik(sahte ya da öz) sahibi olan tüm dünya insanlığın da farkında olamaması gibi..

çünkü benlik ve farkındalık aynı anda olamaz..

benlik; farkındalık/aydınlanmanın üzerini kara bir bulut gibi örter..


ben senin "evrensel insan düşüncesi bilincine" karşı çıkmıyorum, bunun insanlara aktarılamayacığını algılatmaya çalışıyorum sana-paslicivi-

Algiladigim kadariyla, burada da "sen bu evrensel insani birak, ondan vazgec" dusuncesi yatiyor.


ben paslıçivi olarak sadece olanı yansıtıyorum.. senin "bu evrensel insanı bırakmanın, ondan vazgeçmenin" imkansız olduğunu, bunun eşyanın tabiatına aykırı olduğunu ortaya koyuyorum zaten..

Felsefe "bilir gecinenlerin" yasatamadigi gozlem ve acilimi, bana bir alayli olarak yasattigin icin de tesekkur ediyorum.



ben de paslıçivi olarak teist ve nontesitlerle olan yazışmalarımda tam bir ayna görevi yapamadığımı ve senin gibi bir üstbilinçle karşılaşmam sayesinde bu aynanın ortaya çıktığını belirtmeden geçemeyeceğim..

ben de sana bu konuda teşekkür etmek istiyorum..

iyi ki varsın sevgili e.i..:kiss::tea:

evrensel-insan
20-04-2010, 09:12
Saygideger paslicivi;

Ozetleyecek olursak; teist duzey bilinci, nonteist duzey bilinci, agnostik duzey bilinci, safbilinc, ozbilinc,v.s. butun bunlar insanoglunun kendi bilinc duzeyi algisi temelinde adlandirdigi soyutlardir. Henuz bilinc sadece tur olarak insanoglunda vardir. Insanogluda diger turler gibi bir benlik tasir. Bu benliginide yasam ve iliskilerinde, icinde bulundugu bilinc duzeyine gore yansitir.

Insanoglu kendi turunun disinda bir benligi yansitamaz. Bu benlik te dogal dusunce de hayvan ozu ile sinirlidir, taki insan ozlu devrimini tamamlayana kadar.

Bilincler degisir. Sen nasil teist duzeyden, nonteist duzeye, agnostik duzeye ve safbilinc duzeyine yukseldiysen, ben hakeza; bunu her bir kisi yapabilir.

Demekki insanoglu bulundugu bilinc duzeyini yukseltebilmektedir. Aksi herkesin tek bir bilinc duzeyi olurdu. Bu bilinc duzeyi kiside yukseliyorsa, bunun bir nedeni vardir. Bana gore bu neden bulundugu bilinc duzeyini sorun olarak gormek ve bu sorundan kurtulmak icin, icinde bulundugu bilinc duzeyini bir cesit sorgulayarak bilinc yukseltmektir.

Aslinda ben de sende bunu isledik. Ben dogal dusunceye karsi antitez ortaya koyarken, sen de safbilincinle dogal dusunceyi yansittin. Yani sen yansittin ben sorununu ortaya koydum.

Bana gore, birbirimizi tamamladik. Bu basligi okuyanlar, mutlaka dusuncelerinde bazi soru isaretleriyle, acabalarla karsilasacaklardir.

Oyuzden aramizda gecen mesajlasmalar, tartisma gibi gozukse de, aslinda bana gore dogal dusuncenin bir cesit yansitmasi oldu. Yer yer bu tartismalar "alevlense de" seviyeli, aciklayici, bilgi verici v.s. bir icerik aldi.

Sen safbilincini yansitabilmis, ben de dogal dusuncenin sorununu ortaya koymus oldum.

Oyuzden duzeyi yuksek bir mesajlasma gerceklestirdik. Ben sahsim adina, bu mesajlasmadan algi olarak almam gerekeni aldim. Gerci sen benim adima/yerime konussanda; benim amacim hicbir zaman kitlesel olmadi ve sadece bir birey olarak evrensel/insansal duzeyimin, yansittiklarini (kendisini degil) dile getirdim.

Bu tartismadan ortaya cikan en onemli nokta, herseyi ortaya koyanin insanoglu oldugu ve seylerin kendisini ortaya koyamayacagi, seylerin kendisinin de insanoglu algisi disinda ortaya konamayacagi oldu.

Ben son olarak, baslikla uyum saglama adina; "dogal dusunce de varlik/varolus/evren bir bilinmezdir ve de kendilerini kendi adlarina ortaya koyamazlar" diyorum.

Sana da, bana ve de okurlara bu bilinc duzeyi, farkindalikli ve bilincli mesajlasmayi yasattigin icin, tekrar tesekkur ediyorum.:yo:

Umarim aydinlanmak isteyenler, bu basliktan kendilerine uygun bir isik bulurlar.

Benim herkese onerim, insanlasmak adina, herkesin icinde bulundugu bilinc duzeyinin bilincine ve farkina varmasi, bu farkindalik temelinde de sorgulayarak bilincini yukseltmesidir. Bu her bilinc duzeyinin bilincine ve farkina varmak icin gecerlidir.

Sende iyiki varsin.:hug::kiss::tea:

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
20-04-2010, 18:54
Saygideger paslicivi;

Sadece bu konudaki dusunceni bilmek icin yaziyorum.

Bir varolus/evren/varlik var ve bunun bir parcasi da, insanoglu turu.

Dinazorlar devrinde insanoglu mevcut degil, dolayisi ile dinazorlarin boyle bir algisi yok, varsa bile bunu insanogluna miras birakacak bir dialoglari yok.

Bu temelde, varolus ve bunun bir parcasi insanoglunun oldugunu soyleyen insanoglu degilmi?

Yani bu bir insanoglumonologu ve algisi.

Ustelik sadece kendi turu adina/eliyle/icin/ait bir monolog.

Yani, insanoglu varolusun adina da bir belirtim yapmis olmuyor mu?

Bu belirtimi yaparken, sadece algiladigini belirtmis olmuyor mu?

Bu mono belirtimde de varolusun herhangibir katkisi insanoglu tarafindan algilanmanin disinda var mi?

Simdi butun bunlarin isiginda, senin varolusu safbilinc olarak yansitman, bir insanoglu turu olarak, senin bir algin degil mi?

Yani senin varolusu algilayip mono yansitmanin disinda varolusun seninle kurdugu bir dialog yok, degil mi?

Iste butun bu temelde; insanoglunun bu algisini ve monologunu veren onun yapilandirip, isleve surdugu dogal dusunce ve onun belirtmesi ve monologudur.

Bunu insanoglu turunun disindaki baska insanoglunun algiladigi seyler de yapabilir, ama; onlarin da monologu kendi turlerine aittir ve hic bir farkli algilanan tur, biribiriyle dialoga gecemez, aralarinda ortak bir dil yoktur.

Iste bu temelde de insanoglu monologu, baska bir turle ve de varolus ile dialog kurabilecek bir icerige sahip degildir.

Oyuzden de hersey, kendi dahil insanoglu ortaya koyumudur. Ortaya konanin kendisinin kendi adina ortaya koyamayacagidir ve turumuz ortada yoksa, bizim ortaya koydugumuz monologunda olamayacagidir.

Eger sen varolusu, bunun disinda bir degerlendirmeye tabi tutuyorsan, ki bu da insanoglu monologudur, nedir senin degerlendirmen?

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
21-04-2010, 06:15
sevgili dostum.. anlaşılan yazışmalarımız burda bitmeyecek:) benim için sorun değil, sen sıkılmadıysan ben sonsuza kadar konuşabilirim:) bu benim açımdan da faydalı oluyor, çünkü bir üst bilinçle karşılaşıp konuşmak benim farkındalığımı daha da arttıyor.. yazışmalarımız "geriye dönük eleştirisel" değil, "ileriye dönük sorgulayıcı" çünkü.. yani gnostik yaklaşımın üstü..

Bilincler degisir. Sen nasil teist duzeyden, nonteist duzeye, agnostik duzeye ve safbilinc duzeyine yukseldiysen, ben hakeza; bunu her bir kisi yapabilir.

Demekki insanoglu bulundugu bilinc duzeyini yukseltebilmektedir. Aksi herkesin tek bir bilinc duzeyi olurdu. Bu bilinc duzeyi kiside yukseliyorsa, bunun bir nedeni vardir. Bana gore bu neden bulundugu bilinc duzeyini sorun olarak gormek ve bu sorundan kurtulmak icin, icinde bulundugu bilinc duzeyini bir cesit sorgulayarak bilinc yukseltmektir.



sevgili e.i.. bilinçler tabiki değişir.. kimse anasından piramitin zirvesine yakın doğamaz, çünkü her doğan insanoğlu bir insan topluluğu içinde dünyaya gelir..

ve "tabula rasa/0 kilometre" olarak doğan bu çocuk henüz soyutsuzdur.. ama "yaşamda kalıp soyunu devam ettirme" görevini yerine getirebilmek için insan olan atalarına/ebeveynlerine zorunlu bir şekilde bağımlıdır.. ataları/ebeveynleri olmadan yaşamını idame ettiremez ve ölüp gider.. ve bu da insanoğlu soyunu tüketir..

işte atalarına zorunlu bir bağımlılık ilişkisi içinde olan bu insan yavrusu gelişip/büyürken hangi zaman ve coğrafyada dünyaya geldiyse, ordaki insanların yaşadığı soyut tarafından daha doğumundan itibaren kirletilmeye başlanır.. ve bu soyut %99 oranında teizm düzeyi bir kurgudur/soyuttur/hazır paket programdır.. yani dogma, organize olmuş bir inanç şekli olan dindir.. şimdiki zamandan örneklersek hristiyanlık budizm islam musevilik hinduizm gibi.. ama bu bahsettiğim 5 ana büyük dogma insanoğlu varolduğundan beri yoktur, hepsinin başlama zaman ve mekanı farklıdır.. ve kendinden önce o coğrafyada başka bir dogma vardır ve insanoğlu yeni bir dogma çıkıp yaygınlaşana kadar eski dogmada yaşarlar..

yeni dogma farklı zaman ve coğrafyalarda ortaya çıkar ve ilk kabul eden küçük bir kitle olan insanoğlu tarafından yeni doğurdukları insan yavrularına nesiller boyu zihin/hafıza/soyut olarak aktarılır..

yaşamda kalıp soyunu devam ettirme şeklinde programlanmış bir canlı türü olan insan yavrusu da ebeveynlerinin/atalarının kendine yüklediği/aktardığı bu soyutu/zihni "ister istemez/ zorunlu olarak" almak zorundadır.. çünkü varlığı tamamen ebeveynlerine bağlıdır ve bu gelişme/büyüme çağındayken kendisine bir oya gibi işlenen bu soyuttan/zihinden kaçması imkansızdır..

ve bu oya gibi işlenen hafıza/zihin bu savunmasız/masum bebeğin somut/fiziksel/biyolojik gelişimi sırasında hücreleri/atomları/elektronlarına kadar işler.. adeta bir duvarın inşaasında tuğlaların ayakta ve birlikte durması için arasına dökülen "çimento" görevi görür.. ya da undan ekmek yaparken araya katılan "su ve maya" gibidir.. yani bir duvar veya ekmek imalatında kullanılan çimento ve maya neyse, insan yavrusuna yüklenen soyut/zihin/dogma din de aynı şeydir..

insan yavrusuna yüklenen soyut/zihin neyse o soyut/zihin artık o kişinin vazgeçilmez bir parçası, bir gerçekliğidir.. ve bu insan yavrusu somut bedeniyle birlikte kendisine yüklenen bu soyut/zihinle bir bütündür artık.. bu soyut onun için "sorun" değildir, olamaz, çünkü bir duvar ya da ekmek kendi imalatında kullanılan çimento ya da mayayı sorun olarak görmesi imkansızdır.. o çimentoyu ya da mayayı o bütününden içinden almaya, ayırmaya kalkarsan duvarın , ekmeğin bütünlüğü bozulur.. burdaki bütünlük dediğim şey kişinin varoluştaki yaşamda düşünce ve duyguyu dengeleyebilmesidir.. yani tatmin/mutlu bir şekilde çevresindeki insanlarla bir uyum içinde yaşayabilmesidir..

sağlam bir duvar içindeki çimentoyu ne sorgular ne de sorun olarak görür.. sağlam duvar dediğim mutlu/tatmin insandır.. yani inancıyla barışık yaşayan bir müslüman hritstiyan budist musevi hindu inancını sorun olarak görmez ve kesinlikle sorgulamaz.. o sadece o çimentoyla birlikte bir duvar olarak varlığını sürdürür ve günlük yaşamın içinde kaybolup gitmiştir..

yani sen sağlam bir duvara gidip o çimentoyu o kişiye dünya insanlığı adıan bir sorun olduğunu algılatamazsın, bu imkansızdır.. çünkü duvarın ayakta kalmasını tehdit etmektesindir ve o seni bir tehdit bir düşman olarak algılayıp senden kaçar ya da çok üstüne gidersen çok şiddetli bir reaksiyon tepkime verir..

duvarın içindeki çimentoyu sorgulaması ve sorun olarak görmesi için duvarın darbe alması lazımdır,(psikolojik travma ya da meditasyon) darbe alan duvarın çimentoları kısmen yerinden oynar ve ayakta kalması zorlaşır.. işte o zaman o duvar çimentosunu sorgulamaya ve sorun olarak görmeye başlayabilir ve gücü yeterse ya çimentoyu yeniler(dini ritüellere sarılmak) ya değiştirir(başka teizm düzeyi bir dine geçer) ya az çimentoyla ayakta kalmaya çalışır(nonteizm) ya da çimentosuz da ayakta kalabileceğinin(agnostisizm) farkına varır..

demek istediğim şu... sağlam bir duvar içindeki çimentodan memnundur, dışardan yeni bir çimentoyu bünyesine güzellikle alamaz, alması imkansızdır.. ta ki varolan çimento hasar görene kadar.. hiç bir duvar da kendi çimentosuna kendi eliyle zarar/hasar veremez, çünkü yaşamda kalıp soyunu devam ettirmesi tehilikeye, riske girer.. kimse bindiği dalı kesmez, bu varoluşun kanunlarına aykırıdır..

bu aslında bilimsel olarak da deneyimlenebilir.. inancıyla mutlu barışık bir şekilde yaşayan teizm ve nonteizm düzeyinden çok sayıda insan alıp onlara bu inançlarının dünya insanlığı açısından bir felaket/sorun olduğunu anlatmaya algılatmaya çalışıp o inancından vazgeçmesini isteyelim.. ve bunun bir sorun olduğunu o kişiye algılatmaya çalışalım.. nonteizm düzeyindekiler belki bir parça etkilenebilir ama teizm düzeyindeki bir insanı kessen, işkence yapsan varolan inancından gerçek anlamda ayırman vazgeçirmenin imkansız olduğu görülecektir..

sevgili e.i.. işte tüm bunlar insan denen canlının aslında bilinçli olmadığını özirade denen kavramın olmadığını ve nörokimyasal bir robot/hayvandan başka bir şey olmadığını çok net olarak gösterecek ve kanıtlayacaktır..

senin benim ya da teizmden nonteizme geçmiş insanlar araştırılırsa da; bu insanların kendi kendilerine öziradeleriyle bu seçimi yapmadığı, yaşanılmış psikolojik bir travma ya da meditatif bir yaşam ya da beyin kimyasını değiştirecek bir olayın bu bilinç yükselmesini tetiklediği görülecektir..


yani söylemek istediğim şu.. bu dünyada şu an varolan dünya insanlığı hangi dine, hangi mezhebe, hangi nonteizme sahip olacağını kendi belirlemiyor, çünkü bu insanlar kendinde değil.. herşey ataları tarafından yüklenmiş bir zihin ve daha sonra beyin kimyasını değiştirecek tetikleyici bir olay.. ama insanoğlu benlik sahibi olduğu sürece bunu farkedemeyecek ve inandığı şeyi, aldığı kararı kendi öziradesiyle/düşünerek aldığını zannederek çok ama çoook derin bir uykuda rüya görmeye devam edecektir...

paslıçivi
21-04-2010, 06:49
Dinazorlar devrinde insanoglu mevcut degil, dolayisi ile dinazorlarin boyle bir algisi yok, varsa bile bunu insanogluna miras birakacak bir dialoglari yok.


insan denen canlı türünün ne zamandan beri varolduğunu, direk insan olarak mı start aldığını ya da bir başka bir canlıdan evrimleşerek mi geldği ya da başka bir formülasyonmu olduğu konusunda elimizde bilgi düzeyinde bir veri mevcut değil.. elimizde sadece dinlerin ortaya koyduğu dogmalar ve bilimin ortaya koyduğu teoriler(bilimsel inanç) var..

yani tüm dünya insanlığı önünde sınanabilinir, tekrarlanabilinir ve tüm dünya insanlığının tartışmasız hemfikir olduğu bir evrensel deklarasyona sahip değiliz henüz..

o yüzden diğer canlı türleriyle aramızda miras olarak böyle bir diyalog ya da monolog olmadığını söyleyemeyiz, söylersek bu bilgi değil inanç/öğreti olur..

bu durum da bizi gerçeğe değil sadece anlamsız bir tartışmaya sürükler..


Oyuzden de hersey, kendi dahil insanoglu ortaya koyumudur. Ortaya konanin kendisinin kendi adina ortaya koyamayacagidir ve turumuz ortada yoksa, bizim ortaya koydugumuz monologunda olamayacagidir.

Eger sen varolusu, bunun disinda bir degerlendirmeye tabi tutuyorsan, ki bu da insanoglu monologudur, nedir senin degerlendirmen?


sevgili e.i..

bu yukarda bahsettiğin herşey derken neyi kastediyorsun, bu herşeyin içinde neler var, biraz açar mısın?

ve "kendi dahil herşeyi ortaya koyanın insan olması"

-neyi değiştirir?,
-bize nasıl bir farkındalık kazandırması gerekir?,
-yani senin bu ifadenden insanoğlu bugünkü varolan doğal düşünceden farklı olarak hangi sonucu çıkarmaldır?

ve türümüz ortada yoksa demen neyi değiştirir?,

çünkü "türümüzün ortada olmaması" gibi bir durum/seçenek/alternatif şimdilik yok, geçmişte olup olmadığını ve gelecekte de olup olmayacağını bil-miyoruz..

şu an "türümüz ortada var" ve bu bir tercih değil bir zorunluluk,

ve bilincimiz olduğu için de "varoluşu ortaya koymayalım/yansıtmayalım" diye bir seçeneğimiz de yok.. yani bu da bir dayatma ve zorunluluk..

tüm bunlardan sonra senin bu ifadelerin ne anlama geliyor?

evrensel-insan
21-04-2010, 17:16
Saygideger paslicivi;

Senin verdigin tabulu rasa ve bebek ornegini, ben sana bu baslikta link olarak "dogumdan bireye, bireyden insana" basligiyla vermistim. Bu baslikta senin dediklerin daha detayli anlatiliyor.

Eger bilince gelirsek; bence benim yasamim, senin dediklerini yanlisliyor. Yani ben, bilincimi gelistirirken, ne bir travma gecirdim, ne de meditasyon yaptim. Herhalde benim gibi saorgulayarak bilincini ilerleten de bir tek ben degilim yeryuzunde.

Iste sonucta ben bu kendi deneyimimden yola cikarak, kisilerin bilinc yukseltebilecegini soyluyorum. Cunku ben oyle yaptim. Buda bir ornek olarak, benim yasamim, senin dediklerini yanlisliyor.

Ikinci konu, insanoglunun kendi turu disinda kalan ve algiladigi somut olarak kavramlastirdigi konu. Varolus (ben varolusu insanoglunun algiladigi her seye ortak bir isim olarak kullaniyorum. Yani, evren, varlik, doga, dunya ve tum somut kavramlar), u ele alalim.

Su an hala puskurmekte olan bir yanardag var, Izlanda da ve bu yanardagin dumanlari yuzunden ucak seferleri iptal edildi ve bir suru kisi kendi ulkesine donemedi. Insanoglu genelde varolus karsisinda, caresiz; kendi bilgi ve bilinci temelinde kendine gore bir tedbir aliyor. Peki bu tedbiri neden aliyor?, Tabiki can guvenligi icin. Yani YASAMINI SRDURMEK ICIN.

Iste bu temelde insanoglunun, baska bir canli turunden farki yoktur. Her canli turu ayni insanoglu gibi, varolus karsisinda caresizdir ve kendi tur yapisi ve yetisi temelinde de ayni insanoglu gibi YASAMINI SURDURUR.

Bu acidan varolus ta verilen yasam mucadelesinin her canli turu icin bilincli ya da bilincsiz tek bir amaci vardir. YASAMINI SURDURMEK. Bu senin icinde benim icimde aynidir. Yoldan karsidan karsiya gecerken, neden dikkat ederiz?, yoldan gecen bir arac bize carpmasin, diye. Yani, YASAM VE CANGUVENLIGIMIZ ICIN.

Bu temelde zannedersem senin ile ayni fikirdeyiz.

Benim senden farklilastigim nokta ise; turumuz olan insanoglunun kendi turu bunyesindeki YASAM .

Iste burada, her nedense; insanoglu, yapilandirdigi ve isleve koydugu dogal dusunce temelinde; HEM KENDINI HEM DE YASAMI TEMEL ALMAMIS.

Yani, temel olarak, ya maddeyi, ya dusunceyi, ya pozitivizmi, ya da senin gibi varolusu almis. Bu temelde de yasamin onune gecerek, metafizik ve etiksel tabulari, veri ve degerleri yaratmis ve bunlar icin de turu buntyesinde birbiriyle mucadele eder olmus.

Aslinda, algi olarak kavramlastirip, kavramlastirdigiyla ozdeslestirdigi bu somutlari da kendi ortaya koymus. Madde, dusunce, insanoglu, varolus, tanri v.s. diye bu farkli algilara, farkli isimler takmis ve bunlari kavram olarak evrensellestirirken, aralarindan hangisi ilk ve tek tartismasiyla, farkli icerikler vermis ve baglar kurmus. Yani hem kendini, bu somutlara ve soyutlara teslim etmis, hem de bu kendi adlandirdigi somutlarin ve soyutlarin emrine girmis ve ustelik bunlar sayesinde de sistemini ve duzenini kurarken, hayvan ozunu one cikarip, insanlikdisi bir yasam ve iliskiyi kendisine "layik gormus"

Iste benim farklilastigim nokta da tam burasi; yani insandisi verileri (madde, dusunce, tanri, varlik, varolus) v.s. temel almak yerine, bunlari kendi algisiyla ve sadece kendi icin ortaya koyan insanoglunu temel aliyorum.

Cunku ilk bastaki varolusa karsi caresizlik ve yasamin one cikmasi ile, insanoglunun kendi turu bunyesindeki insandisini temel almasi celisiyor. Orada da yine amac yasam olmali ve yasamin onune hic bir deger gecmemeli. Bu da ancak, insanoglunu temel almak ile mumkundur.

Oyuzden insanoglunun varolusa, yasami icin caresiz kalmasiyla, kendi turu bunyesinde kendini temel almadan ortaya koydugu sistemlesmenin biribirinden farkini gormek lazim.

Cunku ayni diger temeller gibi, sende safbilincinle, insanoglunu temel degil; varolusu temel aliyorsun. Bu acidan da eger temel insanoglu degilse; ha varolus, ha madde, ha dusunce, ha tanri v.s. pek te fark etmiyor. Hicbirinin temeli insan degil cunku.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
21-04-2010, 17:45
Saygideger paslicivi;

bu yukarda bahsettiğin herşey derken neyi kastediyorsun, bu herşeyin içinde neler var, biraz açar mısın?

Insanoglunun isim verdiginin disinda olan bilinmiyenden baska bir sey var mi?
Yada insanoglundan baska bir turun isim verdigi bir sey var mi?
Yani ne ye bir isim verilmisse, ya da su an bilinmiyen yarin bilinir hale gelirde isim alirsa, bunu veren, sadece turumuz olan insanogludur.


ve "kendi dahil herşeyi ortaya koyanın insan olması"


-neyi değiştirir?,

Bunu algilamak, insanoglunu bu ortaya koyumu ne temelinde ve kokeninde yaptigina yonlendirir, yani dogal dusunceye. Buraya yonlenim de, dogal dusunceyi temelleriyle ve kokeniyle inceler ve sorunlarin kaynagina varir.

Bu ayni zamanda; baska bir ortaya koyanin olmamasi ve ortaya konanin kendisini ortaya koyamayacagi anlamina gelirki; iste o zaman insanoglu bunu algilarsa, insandisi madde, varolus, tanri, dusunce v.s. yi temel alacagina, bunlari kendi algisiyle ortaya koyan kendi turunu, yani insanoglunu temel alir.
Yani ne arayacaksa, neyi cozecekse, neye karar verecekse, neyi sorgulayacaksa v.s. hep temel insanoglu olur. Cunku "madde, dusunce, varolus, tanri v.s." diyende insanogludur. Ne madde "maddeyim" der, ne de insanoglu yoksa, "madde" diyen olur. Diger turler de algilasa bile, kendine algilar ve kendi turu icin algilar. Yani FARKLI TURLERIN KENDI BUNYESINDE GECERLI MONOLOGLARI VARDIR. TURLER ARASI DIALOG YOKTUR. USTELIK ALGILANAN VAROLUSUN DA MONOLOGU YOKTUR VE ONA ISIM ve ICERIK VEREN INSANOGLU MONOLOGUDUR.

-bize nasıl bir farkındalık kazandırması gerekir?,

Kendi turumuz arasindaki yasam ve iliskinin hakkini verebilmek icin, bir onceki mesajda izah ettim.

-yani senin bu ifadenden insanoğlu bugünkü varolan doğal düşünceden farklı olarak hangi sonucu çıkarmaldır?

Kendi turu arasinda gecinebilme, birlikte yasayabilme, yasami one cikarabilme, ayrimci/bolucu/bencil/cikarci/yoneten-yonetilen ayrimci/guce-otoriteye-iktidara tapan/soyutlarina teslim olmayan/kisaca herkesin arzuladigi insanca yasam.

ve türümüz ortada yoksa demen neyi değiştirir?,

Degistirdigi, biz yoksak, yani turumuz de yoksa; baska da bir sey yoktur. Olanlarda baska turlerin kendi monologlariyle kendine algiladiklaridir. Bu bir cesit, temelin insanoglu oldugunu gostermek icin kullanimdir. Mesela dinazorlarin devri gibi, yani biz yokuz.

çünkü "türümüzün ortada olmaması" gibi bir durum/seçenek/alternatif şimdilik yok, geçmişte olup olmadığını ve gelecekte de olup olmayacağını bil-miyoruz..

şu an "türümüz ortada var" ve bu bir tercih değil bir zorunluluk,

ve bilincimiz olduğu için de "varoluşu ortaya koymayalım/yansıtmayalım" diye bir seçeneğimiz de yok.. yani bu da bir dayatma ve zorunluluk..

tüm bunlardan sonra senin bu ifadelerin ne anlama geliyor?

Eger bir onceki mesaji okursan,insanoglunun diger canli turlerden farksiz olarak, kendi yetisi temelinde varolusa karsi verilen yasam mucadelesi ile; kendi turu bunyesindeki yasam celiskisini daha net algilarsin.


Bence yogunlasmamiz gereken; bu konu. Insandisi bir veri yerine, Insanoglunu temel alma konusu.

O zaman, benim ne demek istedigimi daha net algilarsin.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
22-04-2010, 07:24
Eger bilince gelirsek; bence benim yasamim, senin dediklerini yanlisliyor. Yani ben, bilincimi gelistirirken, ne bir travma gecirdim, ne de meditasyon yaptim. Herhalde benim gibi sorgulayarak bilincini ilerleten de bir tek ben degilim yeryuzunde.

Iste sonucta ben bu kendi deneyimimden yola cikarak, kisilerin bilinc yukseltebilecegini soyluyorum. Cunku ben oyle yaptim. Buda bir ornek olarak, benim yasamim, senin dediklerini yanlisliyor.



sevgili e.i..

bilinci oluşturan şey temelde beynin nörofizyokimyasal yapısı ve işlevidir.. burda duvar örneğini verirken duvara gelecek bir hasardan örnek vererek meditasyon ve psikolojik travmayı vurguladım, olay daha basit anlaşılabilsin diye..

benim üstüne basa basa vurguladığım şey insan denen canlının nörofizyokimyasal bir robot/hayvan olduğu, özirade denilen kavramın aslında özirade olmayıp bu nörofizyokimyasal içeriğin bir türevi/kölesi olduğunu ifade etmeye çalışmamdır..

psikolojik travma ve meditasyon bu nörofizyokimyasal yapıyı belirleyen şeylerden sadece 2 tanesi.. hatırlarsan daha önceki yazılarımda "ya da bilemeyeceğimiz başka bir neden dolayı" bu nörofizyokimyasal yapı ya doğuştan ya da sonradan farklılık/değişiklik gösterebilir demiştim..

yani beynin nörofizyokimyasal yapı ve işlevini belirleyen şeyleri kabaca

-farkında olarak ya da olmayarak yapılan meditasyon ya da meditatif bir yaşam

-psikolojik travma

- ve daha bilemeyeceğimiz doğumdan(genetik aktarım) ya da doğum sonrası bu yapı ve işlevi değiştirebilecek bildiğimiz, bilmediğimiz daha bir çok şey

olarak sınıflayabiliriz.. burdaki duvar örneğinde özellikle meditasyon ve psikolojik travmayı ön plana çıkarmamın nedeni, konunun daha kolay anlaşılabilir olması ve bu iki kavramın benim gözlemlerim/deneyimlerimde belirgin olarak ortaya çıkmasından dolayıdır..

meditasyon dediğim şey; illa ki oturup seans halinde bu işi farkında/bilinçli olarak yapmak demek değildir.. insanı "an"a odaklayan, zihinden/düşünceden uzaklaştıran, her davranış ve yaşam şekli bir meditasyondur..

buna örnek olarak kişilerin keyif aldığı hobileri örnek verebilirim; balık tutmak, resim, müzikle uğraşmak, fotoğrafçılık, dansetmek vs.. bir eylemi mutlulukla, keyif alarak, sevgiyle, düşüncelerden(geçmiş ve gelecekten) koparak yaptığımızda bu bir meditasyondur.. ama hiçbiri, farkında/bilinçli olarak yapılan meditasyon teknikleri dahilinde yapılan seanslar kadar etkili değildir.. bu da ancak deneyimlenerek algılanacak bir olaydır..

senin nörofizyokimyasal yapı ve işlevi örnekleyecek olursak..

evrensel insan niçin daha çocukluğundan itibaren dine karşı bir antipati, soğukluk ve sorgulama içindedir? evrensel insanı diğer çocuklardan böyle farklı bir davranış/tutum içine sokan şey öziradesi midir? küçük bir çocukta öziradeyi belirleyen şey nedir?

evrensel insan niçin 18 yaşında değil de 1994ten beri ve SSCB yıkılışından sonra bu işin mimarlığına soyunmuştur, onu buna iten nedir? öziradesi midir?

evrensel insan niçin karşı cins bir insanla bir birliktelik (evlilik) kurup 3 tane çocuk yapma ihtiyacı duymuştur.. bunları gerçekleştirmeseydi yaşamında nasıl bir eksiklik/yoksunluk hissedecektir ki öziradesi böyle bir tercih yapmıştır?..

evrensel insan şu an yaşamında çok önemli yeri ve zamanı olan TD sitesinde yazmak ve vakit geçirmek işinden kendi öziradesiyle vazgeçip, aylarca yazmayarak ya da çok kısa bir zaman ayırarak yaşamdan yine aynı keyfi/anlamlandırmayı alabilir mi? ya da bu eylemden uzak kalması onda nasıl ve niçin bir yoksunluk hissi uyandıracaktır?

evrensel insan şu an yaşamında sevdiği, değer verdiği tüm insanlardan ve değerlerden uzaklaşarak tekbaşına hiçbir şey yapmadan sadece öziradesiyle başbaşa kalarak yaşamda aynı hazzı/tatmini alabir mi? alamazsa neden?

bu özirade dediği şeyin arkasında başka bir şey mi vardır ki evrensel insanı bu şekilde bir yaşam/davranış içine itmekte ve dayatmaktadır?

insanoğlu gerçekten bilinçli ve öziradeli bir canlı türü müdür yoksa kendini öyle zanneden nörofizyokimyasal bir hayvan/robot mudur?

paslıçivi
22-04-2010, 08:30
Benim senden farklilastigim nokta ise; turumuz olan insanoglunun kendi turu bunyesindeki YASAM .

Iste burada, her nedense; insanoglu, yapilandirdigi ve isleve koydugu dogal dusunce temelinde; HEM KENDINI HEM DE YASAMI TEMEL ALMAMIS.

Yani, temel olarak, ya maddeyi, ya dusunceyi, ya pozitivizmi, ya da senin gibi varolusu almis. Bu temelde de yasamin onune gecerek, metafizik ve etiksel tabulari, veri ve degerleri yaratmis ve bunlar icin de turu buntyesinde birbiriyle mucadele eder olmus.


sevgili e.i..

hem kendini hem yaşamı temel alan canlı türleri insandışı varlıklardır/canlılardır.. çünkü onlarda varoluşu algılayıp yansıtacak ve "bu nedir?" diye sorgulatacak bilinç mekanızması yoktur.. insandışı varlıklar "bu nedir" diye soramadıkları için soyut yaratamazlar ve somutta yaşarlar.. hayvanlar, bitkiler ve cansız tüm oluşumlar soyutta değil somutta varlıklarını sürdüren şeylerdir..


ama insan denen canlı türünde bir şekilde bilinç denen donanım gelişmiş ve/veya varolmuştur.. işte bu bilinç dediğimiz donanım, kendisine varoluş çarptığında/yansıdığında "bu da nedir?" diye bir sorgulamayla başbaşa kalmıştır.. kendisine çarpan/yansıyan varoluşu bir ayna gibi olduğu gibi yansıtamaz.. çünkü "bu nedir" sorusu boşlukta/havada kalır.. bu da bilinçli bir canlı türü olan insanın yaşamında yapması imkansız olan, eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur.. kendisine yansıyan varoluşu bir şekilde dışarı yansıtırken "bu nedir" sorusunu cevaplayarak yansıtma zorunluluğu vardır.. bu durum varoluşun insan denen canlı türüne bir dayatması, bir zorunluluğudur..

kendisine dayatılan "bilinç" ve beraberinde "bu da neyin nesi?" sorusu insanoğlunu yaşadığı mekanı(varoluşu) bil-meye zorlamıştır.. buna zorlanan ve dayatılan gariban insanoğlu varoluşu bil-mek uğruna iki temel yol seçeneğine başvurmak zorunda kalmıştır..

1- bil-im: bilim sayesinde kendisine yansıyanı varoluşu keşfetmeye başlamış ve bunun tüm insanlığı hemfikir edecek ve fayda sağalaycak bir şey olduğunu kavramıştır.. ama bilim hiçbir zaman "bu nedir?" sorusunu tam olarak herşeyiyle tatmin edecek cevaplar verememiştir.. çünkü bilim an itibariyle geçerli ve varoluşu tüm zamanlar için bir bütün olarak ortaya koyamamaktadır yani bil-ememektedir yani insanoğlu kendisine yansıyan ve bilmek zorunda hissettiği varoluşu bilim sayesinde bir türlü bil-ememektedir.. işte dananın kuyruğu tam bu aşamada kopmaktadır..

2-inanç(bil-diğini zannetme yanılgısı/rüya): kendisine dayatılan 1-varoluş, 2-bilinç, ve 3-"bu nedir" soruları (şeytan üçgeni) karşısında gariban insanoğlunun elinde tek aracı/silahı bilim olduğu halde ve bu bilim denen şey ona dayatılan bu şeytan üçgenini tamamlamadığı için insanoğlu soyutu yaratmıştır..

çünkü insanoğlu kendisine dayatılan bu şeytan üçgeni tuzağındaki realiteyle yaşamaya uygun henüz evrimleşmemiştir.. kendisine dayatılan realite de varoluşu tüm zamanlara hitabedecek şekilde bir bütün olarak ortaya koyamamasıdır yani kısaca bil-ememesidir/bil-inemezliktir..

işte bu reliteyle yaşamaya henüz uygun olmayan insanoğlu donanımı;
kendi eliyle, kendi türü adına, değişik zaman ve coğrafyalarda, değişik soyutlar yaratmış ve bu yarattığı soyutları nesilden nesile bir zihin/hafıza/öğreti olarak aktararak, bu kendi yarattığı soyutların zihin kölesi olmuş ve kendisine dayatılan bu şeytan üçgeni tuzağına zorunlu olarak düşerek varoluşu bil-diğini zannederek(inanç) bir yaşam sürmek zorunda kalmıştır..

bu durumda bir yaşam şekli de(senin ifadenle doğal düşünce) insanoğluna bir dayatmadır ve insan neslinin devamı için zorunlu olan bir arageçiş formudur..

yarın devam ederim..

evrensel-insan
22-04-2010, 20:08
Saygideger paslicivi;

Sordugun sorulara ben olarak (evrensel-insan degil) cevap vereyim.

evrensel insan niçin daha çocukluğundan itibaren dine karşı bir antipati, soğukluk ve sorgulama içindedir? evrensel insanı diğer çocuklardan böyle farklı bir davranış/tutum içine sokan şey öziradesi midir? küçük bir çocukta öziradeyi belirleyen şey nedir?

Once oziradeden ne algiladigimi acikliyayim. Benim algimda oz irade, bir kisinin baskasinin etkisi, direktifi, mudahelesi, baskisi, zorlamasi ve kendisine dogumdan itibaren verilenlerin etkisi altinda kalmadan; kendi iradesiyle verilenleri, kendi icin ve de kendi istegiyle almasidir. Yani verilenleri, kendi kendine ken di oz dusunce ve davranisi yapmasidir.

Ben cocuklugumdan beri, her seyi soran herseyi merak eden ve her seye cevap arayan bir beyin ve dusunce yapisina sahibim. Ilk okulda bile, ogretmen dahil; birisi bana bir sey verdigi zaman, onu ancak kendim kabul edersem alirdim. Yani hic bir soyleneni, direk almaz, sorgular ve kendim istersem alirdim. Sinifinda en basarili talebesiydim, hep taktir getirirdim.

evrensel insan niçin 18 yaşında değil de 1994ten beri ve SSCB yıkılışından sonra bu işin mimarlığına soyunmuştur, onu buna iten nedir? öziradesi midir?

Burada da espriyiyle karisik, inananlarin evrimi sorgulamasi gibi bir soru var. "Niye bu veya bu zamanda olmadi da, bu oldu veya bu zamanda oldu" yani olan birseyin zamani mutlaka sorgulanir ve bence mantiksizdir. Yani SSCB'nin yikilmasindan once herhangi bir tarihte olsaydi, ya da sonra olsaydi bu soru sorulurdu.

Ben 1970 li yillar ile 1990 li yillar arasi, marxist ve diyalektik materyalizm ideolojik inancsal dogrusu taraftariydim. SSCB yikilinca, tum "solcu" arkadaslarim da degisiklik oldu. Kimileri bosluga dustu, kimileri intihar etti, kimileri beceri ve duzeylerini kapitalizme adadilar v.s. Ben ise sorgulamaya ve kendimce bir cikis yolu aramaya devam ettim.

evrensel insan niçin karşı cins bir insanla bir birliktelik (evlilik) kurup 3 tane çocuk yapma ihtiyacı duymuştur.. bunları gerçekleştirmeseydi yaşamında nasıl bir eksiklik/yoksunluk hissedecektir ki öziradesi böyle bir tercih yapmıştır?..

Ben burada yasarken annem beni arasira ziyarete gelirdi. Benim bir suru kiz arkadasim vardi ve evlilik diye bir konuyu hic dusunmuyordum. Bu gelislerden birinde "oglumu evereyim" diye gelmis ve geldiginden beri de "gelin adayi" aramaya basladi. Annem cok girisken ve sosyal icerikli bir kadindi. Bir kac adaydan sonra, su anki ve tek esim olan bayani begenmis. Bizde bunun uzerine birbirimizi evlilik amacli tanimaya calistik ve evlendik. Cocuk konusu ve sayisi da, tamamen esimin insiyatifidir. Kararlari o verdi, ben de o kararlara uydum.

evrensel insan şu an yaşamında çok önemli yeri ve zamanı olan TD sitesinde yazmak ve vakit geçirmek işinden kendi öziradesiyle vazgeçip, aylarca yazmayarak ya da çok kısa bir zaman ayırarak yaşamdan yine aynı keyfi/anlamlandırmayı alabilir mi? ya da bu eylemden uzak kalması onda nasıl ve niçin bir yoksunluk hissi uyandıracaktır?

Benim TD Sitesi tecrubem iki seneliktir ve ondan once de bir 6 aylik forum tecrubem vardir. Ben forumlara yonelmeden once de, okur, yazar, sorgular, seminerlere, toplantilara katilirdim. Yani su an TD de ne yapiyorsam, onceki hayatim da ayni idi. Ben sosyal birlikteliklerden, sohbetten, okuyup-yazmaktan, senin teriminle haz alan birisiyim. Butun bu konularda da kararlar bana aittir, ben istedigim icin yaparim. Bunun yaninda, kisilere "yol gostermekten", bilgi vermekten, her turlu yardimci olmaktan hoslanan birisiyim. Teknigi, cagi, dunyada ne olup bittigini devaml takip ederim ve arkadaslarim benim bu ozelligimi bildiklerinden cogu seyi bana danisirlar ve benden bilgi alirlar.

evrensel insan şu an yaşamında sevdiği, değer verdiği tüm insanlardan ve değerlerden uzaklaşarak tekbaşına hiçbir şey yapmadan sadece öziradesiyle başbaşa kalarak yaşamda aynı hazzı/tatmini alabir mi? alamazsa neden?

Ben kendi kendine yetebilen bir bilince sahibim. Hayat ne getirirse, onu algilayabilecek bir mantigim vardir.

bu özirade dediği şeyin arkasında başka bir şey mi vardır ki evrensel insanı bu şekilde bir yaşam/davranış içine itmekte ve dayatmaktadır?

Belkide dogal dusunce de olmayan sey vardir, arkasinda, yani KENDIM. Bunu teki mesajinda aciklayacagim.

insanoğlu gerçekten bilinçli ve öziradeli bir canlı türü müdür yoksa kendini öyle zanneden nörofizyokimyasal bir hayvan/robot mudur?

Ingilizce de bir terim vardir "bit of everything-herseyden bir tutam" bence burada da olan o, evren, evrim, varolus, tur, birey, bireyin norokimyasal yapisi, genetik gelen miras ve onun bilinci ve de yasama uyum saglamasi.

Oyuzden insanoglu degilse bile; yarin evrensel insan bilinci bilincli, farkindalikli hem kendini, hem turunu, hem de turu disinda kalan herseyi algilayabilen ve herseyle bir tutarli uyum temelinde yasam ve iliski kurabilecek olan canli turudur.

Bu arada, ilginctir yasam ve iliskilerimde hic bencil degilimdir. Hep baskalarini dusunurum. Gorunuse degil; oze onem veririm. Kimseyi "kirmak" istemem, herkesi kendini ortaya koydugu gibi algilamaya calisirim. Her turlu duzeyde ideolojik inancsal dogru sahibi kisiyle gecinebilirim. Bir sey istenirse, hic bikmadan usanmadan sayisi onemli degil, izah edebilirim. Bireysel hak ve ozgurluklere ve vicdan ve de saygiya cok dikkat ederim.

Bunun disinda disaridan bakis acisini da iki turlu uygularim. Birincisi konusu ve genel temelde tartisan ideolojik inancsal dogrular arasinda yer almam ve bu tartismanin nedenini aciklarim. Ikincisi, kendimin de dahil oldugu bir sohbette, ikili iliskide; daha sonra sorgular ve degerlendirirken, birliktelikteki kendimi de KENDIM DISINA CIKARAK DEGERLENDIRIRIM.

Genelde de, mesela birisi "kizdiginda" "neden kizdin" yerine, "ben ne dedim/yaptimda kizdirdim?" diye sorarim.

Oyuzden benim bencil yonum degil; tursel yonum genellikle on plandadir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
22-04-2010, 20:35
Saygideger paslicivi;

hem kendini hem yaşamı temel alan canlı türleri insandışı varlıklardır/canlılardır.. çünkü onlarda varoluşu algılayıp yansıtacak ve "bu nedir?" diye sorgulatacak bilinç mekanızması yoktur.. insandışı varlıklar "bu nedir" diye soramadıkları için soyut yaratamazlar ve somutta yaşarlar.. hayvanlar, bitkiler ve cansız tüm oluşumlar soyutta değil somutta varlıklarını sürdüren şeylerdir..


ama insan denen canlı türünde bir şekilde bilinç denen donanım gelişmiş ve/veya varolmuştur.. işte bu bilinç dediğimiz donanım, kendisine varoluş çarptığında/yansıdığında "bu da nedir?" diye bir sorgulamayla başbaşa kalmıştır.. kendisine çarpan/yansıyan varoluşu bir ayna gibi olduğu gibi yansıtamaz.. çünkü "bu nedir" sorusu boşlukta/havada kalır.. bu da bilinçli bir canlı türü olan insanın yaşamında yapması imkansız olan, eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur.. kendisine yansıyan varoluşu bir şekilde dışarı yansıtırken "bu nedir" sorusunu cevaplayarak yansıtma zorunluluğu vardır.. bu durum varoluşun insan denen canlı türüne bir dayatması, bir zorunluluğudur..

kendisine dayatılan "bilinç" ve beraberinde "bu da neyin nesi?" sorusu insanoğlunu yaşadığı mekanı(varoluşu) bil-meye zorlamıştır.. buna zorlanan ve dayatılan gariban insanoğlu varoluşu bil-mek uğruna iki temel yol seçeneğine başvurmak zorunda kalmıştır.-paslicivi-

Bu ikinci soluklu basladigimiz yazismalarimizda bence, biribirimizi daha net algilamaya basliyacagiz.

Senden yaptigim bu alinti, tam da konunun ozunu ortaya koyuyor, ufak bir nuans farkiyla. HERSEYI ORTAYA KOYAN INSANOGLUNUN KENDISI YOK.

Senden yaptigim alintida iste bu nuans farkini ortaya koyuyor. Yani insanoglu, herseyi ortaya kendi adina v.s. koyarken, aynaya bakmamis, yani kendini gormemis. "Butun bu ortaya koyulanlari, ortaya koyan bensem; BEN KIMIM/NEYIM?" temelli bir sorgulama yapmamis. Iste bu yuzden, yapilastirdigi ve isleme koydugu dogal dusuncesi insan ve insanlikdisi.

Iste senden alintiladigim ilk paragrafta, insanoglu turu ile hayvanin farki da ortaya cikiyor. KENDINI VE TURUNU SORGULAMAK" Bunu hayvan evrimsel epistemolojik olarak yapmiyor, yapamiyor. Ya insanoglu, ne den yapmiyor. Cunku henuz bu bilinc duzeyinde ve farkindaliginda degil.

Kendi, icinde bulundugu dunyayi, evreni, varolusu, diger canli turlerini, cansizlari v.s. algiliyor, kavramlastiriyor ve ortaya koyuyor. Peki KENDI NERDE, KENDINI ALGISI NERDE, TURUNU ALGISI NERDE? Soru "bu da nedir?, bu nedir" den ziyade "BEN NEYIM/KIMIM, TURUM NEDIR?" olmali.

Iste bence yazismalarimizda yogunlasacagimiz konu bu olmali. Cunku evrensel insan, INSANOGLU TURUNU, BIRINI SORGULUYOR, YANI KENDINI.

Felsefi ve psikoloji olarak 20. yuzyildan baslayarak, insanoglu bu konuda bazi dusunceler ileri surmustur, ama tabulu rasa haric, digerleri tamamen yaratilissal icerikli, kavram icerikli ve hayvan (bencil, guc v.s.) iceriklidir.

Iste insanoglu, tur olarak diger canli turlerinden farki; KENDI KENDINI TURUNU SORGULAYABILMESIDIR.

Bu da metafiziksel ve etiksel ideolojik inancsal dogrular, tabular, veriler, degerlerle degil; insanoglu tur butunlugu, beraberligi, birlikteligi ve soyutlari kullanabilme (teslim olma degil) yeti ve becerisi ve bu soyutlardan "zararli" olanlarindan arinma, kurtulma yetisidir. Oyuzden soru, BEN KIMIM/NEYIM, TURUM NE/KIM? v.s. sorularidir. Yani, AYNAYA BAKMA ZAMANIDIR. Bu arada varolusun ayna gibi yansitilmasi da buna paraleldir.

Iste evrensel insan; her canli turunun varolus karsisindaki caresizligini ve yasam mucadelesini degil; TURUNUN, KENDININ NE OLDUGU/OLMASI GEREKTIGI KONUSUDUR. Bu da diger canlilarin yapamiyacagi seydir.

Zaten neden tanri, madde, dusunce, varolus v.s. var. CUNKU INSANOGLU YOK. Aynaya bakmazsa da olmaz, zaten. Iste bu tek duze karsitligi, hem varolus, madde, dusunce v.s. temelinde, hem de INSANOGLUNU VAR EDEREK ortaya koymak gerekir.

Biz nasil baska canlilari, evreni, varolusu, dusunceyi, maddeyi v.s. ortaya koyuyorsak, bizi de tur olarak ortaya koyacak bir canli, varolus, madde, dusunce,v.s. bekliyorsak, daha cok bekleriz.

KENDI TURUMUZU, KENDIMIZ ORTAYA KOYMALIYIZ. Evrensel insan bunu yapiyor.

Iste simdi, seyin kendisini ortaya koyamayacagi ve SADECE INSANOGLU ELIYLE/ADINA/ICIN/AIT ORTAYA KONABILECEGI ifadesi daha net algilaniyor mu?

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
22-04-2010, 23:24
Saygideger paslicivi;

Insanoglunun kendi ozu hayvansal olan bilinc duzeyiyle, varolusa nasil "ihanet ettigini", senin algi dilinle izah edeyim.

Varolus, tum canli turlerine, kendi turleri bunyesinde, bir sosyal butunluk, birliktelik, beraberlik "tanimistir. Buna insanoglu turu de dahildir.

Gel gor ki, insanoglu yapilandirip, islerlige koydugu dogal dusuncesi yuzunden, bu tur butunlugu, birlikteligini ve beraberligini; metafizik ve etiksel soyut verileriyle, tabulariyla, degerleriyle; kendi turu icinde bolmus, parcalamis, ayirmis ve bu kendi ortaya attigi soyutlara da kendini "teslim ederek" kendi turu arasinda, mucadeleye, yarisa, savasa tutusmustur. Iste bilincini, bu sekilde sekillendirmesi ve yapilastirmasi bile, kendi basina varolusun tur butunlugune ihanettir.

Iste bu insandisi ve insanlik disi yapilanis, sadece varolusa ihanet etmekle kalmamis, varolusun diger canli turlerine ve dogaya, tabiata v.s. ye de sirayet etmistir.

Iste bu "good for nothing-hiclik iyiligi" ne kendi turune, ne baska canli turlerine, ne dogaya, ne dunyata v.s. kisaca hic bir seye bir fayda saglamamistir.

Surda, yanardag patliyor, butun konusulan ekonomik zarar. Halbuku insanoglu kendi turunu dusunse, doga ile nasil basedeceginin teknik ve bilimsel tedbirini alir.

Iste bu dogal dusunceden dolayidir ki, birey yoktur, birey yetismez.

Bu acidan, tarihte felsefi olarak nihilizm donum noktasidir. Hem herseyi, kendi dahil ortaya koyanin insanoglu oldugunu ortaya koymus, hem de insanoglunun bolunmez butunu bireyi ortaya koyarak, dogal dusunceden cikisi gostermistir.

Gel gor ki, iste bu bilincsiz birey cikisi, hayvani oz bireyci akilciliga donusmus ve insanoglu turu, eskiden toplumsal ve totoliter bir kisilik olarak, kendine verdigi "zarari" bireye indirgeyerek, kendi turune birey gucu ve otoritesi temelinde vermistir.

Iste nihilizmin, bireyci akilciligi, Darwin'in sadece guclu ayakta kalir soylemine yuklenen algi ve bugun gen bencildir algisi, fasizmi, Hitler'leri, Mussolini'leri, 1. ve 2. Dunya Savaslarini, ve de bir suru bireyci akilci sahte kahramanlar, tekssas, tommiks, superman, spiderman, amerikan kanunsuz kovboylari, mit, CIA, mafya tipi orgutlenmeleri, gerilla, teror, anarsist hareketleri, seri katilleri, akil almaz iskence, soykirimlari v.s. kisaca; insanoglunu, hayvandan bile geri dusurecek dusunce ve davranisa sokmustur.

Bugun ayni zihniyet, hem bilimde, hem felsefede, hem herturlu duzenin yasam ve iliskisinde, toplumsal orgutlenmede, sistemlesmede v.s. siardir. Herkes kendi ideolojik inancsal dogrusu temelinde; bir guc, otorite ve soz sahibi olma savasimi vermektedir.

Bugun bunun basini emperyalist zihniyetin amerikan idealiz felsefesi, soros ideolojisi ve evengalist orgutlenmesi cekmektedir.

Bizler gibi az gelismis toplumlar cemaate, gelismis toplum bireyleride, birer dusunmeyen dusunce uretmeyen, teknikle oyalanan ve verileni harfiyen uygulayan robotlara donusturulmeye calisilmaktadir. Yani tum insanoglunun kendine tanidigi, hak, hukuk, adalet, esitlik v.s. birbir yerini guce otoriteye ve iktidara birakmaktadir. Bu ortacagin karanlik donemidir.

Iste onemli olan, nihilizmin actigi yoldan, birey bilinci ve bunun evrensel/insansal duzey bilinciyle cikmak; hem varolusun tursel birligini, butunlugunu saglamak, hem de insanoglunu dusunce ve davranista insan yapacak bilinci TURUNU VE KENDINI SORGULAYARAK KAZANMAK. AYNAYA BAKIP, HAYVANI DEGIL; INSANI GORMEK ISTEMEK.

Iste evrensel insan, bilinci, algisi, sorgusu, dusuncesi, davranisi, v.s. ile ortaya koyduklariyla; bunu yapmaktadir.

Bu hem INSANOGLUNUN KENDINI INSAN OLARAK ORTAYA KOYMASI, HEM DE ORTAYA KOYDUGU HERSEYI INSAN BILINC VE FARKINDALIGIYLA ORTAYA KOYACAK OLMASIDIR.

Bu da ancak, insanoglunun dogal dusuncesinin ne oldugunu algilamak ve ondan arinmak, kurtulmak ile mumkundur.

Bu da sorgulamayi, arastirmayi, bilgiyi, birikmi, gozlemi, deneyi v.s. gerektirir.

Iste insanoglunun kendi kendini ortaya koymasi, bunun baslangicidir. Su anda olanda, insanoglunun kendini ortaya koyumunun, varolusun, bencilligine, ayrimciligina, gucune, otoritesine kendi turu adina ve kendi turu eliyle teslim edilmesi cabasi ve bunun dogal oldugunun bilimsel olarak, kan ile, deri ile, kafatasi ile, gen ile, DNA ile bir dogalliga oturtulma cabasidir.

Bunun altinda da, bireyci akilciligin kendi bencil cikari temelindeki ayrimciligini saglayacak ve bunun icin her seyi mubah gorecek guc, otorite, iktidar ve her turlu insanlik disi dusunce ve davranisi; insandisi dogal dusunce temelinde yatmaktadir.

Ya "biz neyiz/kimiz?" sorusunun cevabi; dogal dusuncenin hayvan ozunde hapsolacak ve "biz buyuz" temelinde "dogal, varolussal olarak" algilanip, bencillige, ayrimciliga guc ve otorite iktidarligina v.s. aynen devam edilecek ve bugunleri de, ileride arar duruma gelecegiz' ya da "biz bu degiliz" algilanacak ve cikis yolu aranacaktir.

Sonucta BIZIDE ORTAYA KOYAN BIZIZ.

Iste evrensel insan, birey bilinci ile bu cikis yolunu ortaya koyan ve suregelen surekli surec temelinde gelistiren ve de turune gosterendir. Dusunmenin, surekli ve hicdurmaksizin dusunmesi, sorgulamasi ve davranmasi da zaten budur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
23-04-2010, 06:09
Yani, temel olarak, ya maddeyi, ya dusunceyi, ya pozitivizmi, ya da senin gibi varolusu almis. Bu temelde de yasamin onune gecerek, metafizik ve etiksel tabulari, veri ve degerleri yaratmis ve bunlar icin de turu bunyesinde birbiriyle mucadele eder olmus.

sevgili e.i..

sana daha önce varoluş dediğimde ne algıladığımı bahsetmiştim, sanırım tekrarlamam gerekecek..

varoluş: insan, hayvan, bitki gibi canlı dediğimiz varlıklarla birlikte, taş, toprak, deniz, hava, dünya, güneş sistemimiz, galaksimiz, diğer bildiğimiz bilmediğimiz tüm galaksiler ve bu bildiklerimiz dışında henüz ulaşamadığımız tüm varlık..

yani bil-im/bil-gi olarak,
ne zaman, ne mekan, ne de içeriğiyle birlikte,
bize yansıyan ve yansımayan herşeyi,
bir bütün olarak ortaya koyamadığımızdır,
varoluş dediğim şey..

ben bahsettiğim bu varoluşu ele aldığımda "bilinemezdir" deyip varoluşu sadece olduğu gibi yansıtan bir bilincim..

ve tüm bunlardan sonra "aslolan şey yaşamdır" deyip yaşamı ıskalamamak adına,

hiç bir metafizik ve etik tabu değeri olmayan,

tüm bunlardan arınmış bir bilinç olarak,

ve diğer tüm bilinçleri de olduğu gibi kabuledip,

onlarla hiçbir şekilde mücadele etmeyip,

sadece yaşamını gönlünce ve anı ıskalamadan yaşayan bir bilincim..

"aslolan yaşamdır" dedikten sonra yaşamı sonlandıran ölümün farkındalığında,

ölümlü bir canlı olduğumun,

ve bu ölümün sadece bir sonraki an ve nefes olduğunun farkındalığıyla,

"an"da yaşayan,

safbilinç taşıyan,

bir insan bedeniyim..

paslıçivi
23-04-2010, 07:17
HEM KENDINI HEM DE YASAMI TEMEL ALMAMIS.

Iste benim farklilastigim nokta da tam burasi; yani insandisi verileri (madde, dusunce, tanri, varlik, varolus) v.s. temel almak yerine, bunlari kendi algisiyla ve sadece kendi icin ortaya koyan insanoglunu temel aliyorum.

Orada da yine amac yasam olmali ve yasamin onune hic bir deger gecmemeli. Bu da ancak, insanoglunu temel almak ile mumkundur.

Cunku ayni diger temeller gibi, sende safbilincinle, insanoglunu temel degil; varolusu temel aliyorsun. Bu acidan da eger temel insanoglu degilse; ha varolus, ha madde, ha dusunce, ha tanri v.s. pek te fark etmiyor. Hicbirinin temeli insan degil cunku.


egoda yaşayan insanlar: bu insanlar, merkezinden/özünden çok uzakta, çeperde, egosentriktirler.. hayvan kökenli bir bedenleri olduğu halde başka insanların(peygamber, usta, ermiş, üstbilinç, filozof) yarattığı soyutta yaşarlar.. ama bu yaratılan soyut hayvan kökenli bedeniyle büyük bir çelişki içindedir.. çünkü hayvan kökeni bedeninin nörofizyokimyasal yapısı ona başka bir yaşamı diretirken kendisine yüklenen soyut tüm bunların çoğuna karşıttır..

yaşadığı bu soyut; zaman ve coğrafyaya bağlı insan eliyle insan adına üretilmiş tüm varoluşu ortaya koyan, organize olmuş dogma bir inançtır, yani inandığı bir dini vardır..

ve bu kişi kendisinde varolan nörokimyasal yapının ve bu yaşadığı soyutun biribiriyle çatışması/çelişmesi yüzünden özünde huzursuz/sıkıntılı biri olup çıkmıştır.. çünkü yaşadığı soyut ona tüm nörokimyasal yapıya karşı çıkmasını emretmekte ve bu yapıya karşı çıkıp çıkmamasına göre ölüm sonrası yaşam/yaşamlarda hem mükafat hem ceza sistemleriyle karşılık bulacağına inandırılmıştır..

özündeki mutlak mutluktan koparılmış bu insan mutlu/tatmin olmak zorundadır.. yani insanoğlu kendi eliyle bir yılan üretip bu yılan tarafından denize itilmiş ve sonra bu denizden çıkıp kurtulmak için yine kendi ürettiği yılana sarılmak zorunda kalmıştır..

yani mutlak mutluluğu elinden alınmış olan insana sahte bir mutluluk sunulmuştur.. o da dünyaya geldiği zaman ve coğrafyadaki kendisine zihin olarak aktarılan dogma dindir.. o yüzden bu insan mutlu/tatmin olup yaşamda kalıp soyunu devam ettirmek adına bu yılana sarılmak zorundadır.. şayet bu yılana sarılmazsa denizde boğulup gidecektir..

bu insanlar hayvan olan bedenlerinin diretmelerine yaşadığı soyutun ölüm sonrası yaşam/yaşamların cezaları sayesinde karşı çıkmakta ve mutlu olmak için de yine ölüm sonrası yaşam/yaşamların mükafatlarıyla teselli bulup sahte bir dünyada sahte bir mutlulukta çok derin uykuda rüya gören insanlardır..

kimdir bu insanlar..

gelmiş geçmiş ve günümüzde varolan tüm dünyanın değişik zaman ve coğrafyalarına dağılmış olan organize dogma dinlerdir.. bu organize inanç olmuş dogma dinler o zaman ve coğrafyadaki insanlara nasıl yaşamaları, nasıl düşünmeleri konusunda bir takım kurallar getirip, hazır bir yaşam biçimi paket program sunarlar.. buna uygun yaşayıp yaşamamalarına göre ölüm sonrası yaşam/yaşamlarla da bir adalet sağlanacağını öğütlerler..
günümüzdeki 5 büyük dogmayı ve geçmişte antik çağ ve daha öncesi tüm varolan diğer dogmalar bunlardır..

ve bu soyutta/dinde yaşayan insanlar kendi soyutun/dinin hakikat, diğer dünya insanların soyutlarının/dinlerinin batıl/bozulmuş/şeytan işi/sahte/aldanma olduğunu kabul etmek zorundadırlar.. bu hepsinde bir şablon gibi oturur.. ve bu durumları onların varolan bilinç düzeyleri için bir zorunluluk bir dayatmadır.. yani kendi soyutu/dini dışındaki tüm dünya dinlerine kesinlikle hakikat olma konusunda hiç bir şans tanımaz.. aksi taktirde uyuduğu uykudaki güzel rüyası bozulacaktır, ona bu savunmayı yaptıran şeyde işte egosdur, yani sahtebenliğidir.. bu egonun öyle kurnaz ve güçlü savunma mekanızmaları vardır ki kişi isterse dünyanın en zeki en iyi eğitimini almış biri olsun.. ne bu egodan, ne bu egonun savunma mekanızmalrından, ne de bu savunma mekanızmalarının nasıl çalıştığından bihaber yaşayan bir robottur sadece..

ve bu insan bahsettiğim mekanızmaları bilgi olarak çok iyibilen bir psikiyatrist/psikolog bile olabilir.. ama o sahtebenlik/ego onun bilincini öylesine bir örterki, bu kavramlar kişide sadece bir bilgi olarak kalır ve hiç bir zaman bilince dönüşmez..

ben böyle insanları, sırtında çok değerli yük taşıyan ama bu yükün farkına varamayan katırlara benzetirim.. bu tüm tahsilli eğitim almış insanlar için geçerlidir.. dünya şu an bilgi yüküyle yüklenmiş, adeta kütüphaneleri sırtında taşıyan ama bunlardan nasiplenememiş katırlardan ibaret bir dünya insanlığındır..

bunun da tek nedeni bilinci/farkındalığı örten sahte ya da öz bir benlik sahibi olmalarıdır.. ve bu onların bir suçu olmayıp varoluşun şimdilik insanlığa layık gördüğü dayattığı bir zorunluluktan başk bir şey değildir..yani insanlık hala evrimini sürdürmekte ve şu günümüzde sadece bir arageçiş formunda yaşamaktadır.. alaıncak daha çok yol mesafe vardır ama hepsi bir süreçtir ve bu süreç kendi iç dinamikleri içinde kaostan düzene geçiş şeklinde gayet de güzel işlemektedir..

ben de paslıçivi olarak; tüm bunları gözleyen, yansıtan, tanıklık eden ve dolasıyla kahkahayı basan bir bilincim sadece..

paslıçivi
23-04-2010, 08:14
egosentrik değil ama hala onun egemenliğine kölelik edip yaşayanlar: bu insanlar nonteizm bilinç açıklığına sahiptir.. ateist, deist, panteist, panenteist ve kendini agnostik zanneden insanlar bu gruptadır..

bunlar da hayvan kökenli bir bedende ama kendi kişisel soyutunda yaşamak zorunda olan insanlardır.. beyin nörokimyaları bir şekilde değiştiği için kendine yüklenen dogma/soyutu/dini kırabilmiş ama bir hayvan gibi somutta, "an"da yaşayamayan insanlardır.. sahtebenlikten(egodan) kurtulmuş ama özbenliğe inememiş ve arada sıkışıp kalmış insanlardır..

başka insan eliyle yaratılmış organize paket programı/dogmayı/dini/soyutu terkedip kendi kişisel soyutunu yaratırlar.. varoluşu sadece "tanrı" odaklı/merkezli bir deklarasyon/ortaya koyma/bildiğini zannetme içindedirler..

gariban insanoğlu bir türlü bir bütün olarak ortaya koyamadığı/bilemediği varoluşu sadece tanrı soyutunun eline teslim ettiği için bu insanlar da hala bu soyutun çevresinde dolanıp dururlar..

biri bu soyutu(tanrıyı) yoklar(ateizm),
diğeri "birey" haline getirip varlar(deizm)
bir diğeri "birey"likten çıkarıp varlayıp "evrensel"leştirir(panteizm)
bir diğeri varlığı yokluğu bilinemez der(kendini agnostik zannedenler)

bu insanlar da soyutta yaşadığı ve mutlak mutlukluktan uzak oldukları için kendi kişisel soyutlarını hakikat/doğrulama ve diğer tüm organize ve kişisel soyutları yanlışlama gayreti içindedirler.. yani ayni teizm düzeyindekiler gibi insan eliyle insan adına üretilmiş soyut için bir mücadele/savaş/çatışma/bölücülük içindedirler..

ve bu durumları onlar için de varoluşun onlara bir dayatması bir zorunluluktur.. çünkü mutlu ve tatmin olmaları gereken hala bir benlikleri vardır..bu benlik ister sahte ister öz olsun, safbilinci dolayısıyla mutlak mutluluğu kara bir bulut gibi örter.. şayet diğer bilinç düzeyleri ile bir mücadele içerisine girmezlerse kendilerini boşlukta, mutsuz ve tatminsiz hissedeceklerdir.. bu durum da onların yaşamda kalıp insan olan soylarını devam ettirme güdüsünü ellerinden alıp insan soyu tehlikeye gireceğinden varoluş bu duruma müsaade etmez ve bu durumu(mücadele içinde olma) onlara dayatır ve bir zorunluluk haline getirir..

ne demek istediğimin algılanabilmesi için; şu an yazdığım site TD formundaki islam zihinli/kökenli insanların biribirine girdiği teistiyle nonteistiyle "islam forumu" nun gördüğü ilgi, alaka, reyting bunu çok güzel ifade etmektedir..

bu sitede bulunan insanların tamamına yakını hala zihinde/egoda/yada onun egemenliğinde yaşayan insanlardır.. "tabula rasa/sıfır km" olarak dünyaya gelmiş bu masum insan yavrusuna bir dogma yüklenmiştir ve zaman coğrafya itibariyle bu sitede bu islamdır.. tüm değişik bilinç düzeylerinin derdi bu sitede islamın tanrısı allah, onun kitabı kuran ve peygamberi muhammed agadır.. teizm düzeyindekiler doğrulamakla, nonteizm düzeyindekiler yanlışlamakla kendilerini telef etmektedirler..

sanki şu islamı dorulasalar ya da yanlışlasalar tüm dertler bitecek gibi.. doğrudur aslında.. islam adı altında mücadele ettikleri şeyin kendilerine yüklenen zihin olduklarının farkında olmadıkları için kör kuyuda mücadele devam etmektedir..

oysa bir gayrimüslim zihinli bir teist ya da nontesit için islamın onun yaşamında hiç bir önemi yoktur, ne doğrulamaya ne de yanlışlamaya uğraşır.. kaba tabirle "s.kimden aşşaaa kasımpaşa" durumları mevzubahistir.. bizim islam zihinli teist ve nontesitlerin, islam dışı dinler özellikle de doğunun semavi olmayan dinlerindeki durumu gibi..

o gariban gayrimüslim de kendine yüklenen dogmayla yani zihinle mücadele içindedir.. o da teizm ya da nonteizm bilinç açıklığına göre kendine bir zihin olarak yüklenen dogmayı ya doğrulamaya ya da yanlışlamaya uğraşır ya da kişisel soyutunu doğrulamakla bir mücadele içinde telef olup gider ve en önemlisi yaşamı ıskalar.. ve yaşamı ıskaladığının farkında bile değildir..

paslıçivi
23-04-2010, 09:07
ego ve onun egemenliğinden kurtulup özbenliğinde yaşayan insanlar:

bu insanlar hem başkaları tarafından üretilmiş hazır paket program/soyutu/dogma dini(teizm) hem de kişisel ulaştığı tanrı temelli soyutları(nonteizm) aşabilmiş kişilerdir.. varolan zihinden mümkün olduğunca çok arındıkları için safbilincin üzeri bayağı bir temizlenmiş ve bilinç yükselip piramitin yukarlarına kadar gelmiştir..

ama bu insanların hala safbilincini örten bir benlikleri vardır, özbenlik.. ve bu özbenlik de safbilincin dolayısıyla mutlak mutluğun üzerinde beyaz bir bulut gibi dolaşmaktadır.. ve o insan formundaki o bedenin mutluluğunu gölgelemekte ve o yüzden tatmin olmayı beklemektedir.. artık "koyunluktan" çıkıp, terfi edip yavaş yavaş "çobanlık" günleri yaklaşmaktadır..

varolan tüm dogma ve kişisel "tanrı temelli" soyutlardan arındığı için ve insan olan benliğinin özüne(özbenlik) ulaştığı için genlerinin bencilliğinden dolayı kendi türü(insan temelli) adına/odaklı/merkezli

written by evrensel-insan
bunlari kendi algisiyla ve sadece kendi icin ortaya koyan insanoglunu temel aliyorum
Bu da ancak, insanoglunu temel almak ile mumkundur.
kendi turu bunyesinde kendini temel almadan
Cunku ayni diger temeller gibi, sende safbilincinle, insanoglunu temel degil; varolusu temel aliyorsun. Bu acidan da eger temel insanoglu degilse; ha varolus, ha madde, ha dusunce, ha tanri v.s. pek te fark etmiyor. Hicbirinin temeli insan degil cunku.


bir mücadele içine girer.. özbenliğine ulaşmış insan temelli egoist üstbilince ulaştıkları için insan eliyle insan adına üretilen diğer tüm soyutları bir şekilde dışlayarak/bertaraf ederek kendi bilinçlerinin ürettiği mükemmel soyutu dünya insanlığın hizmetine sunarlar.. ve bu sunulan mükemmel soyutlar her zaman için insan temelli iyiyi, doğruyu, güzeli emreder, önerir..

çünküüü..

safbilinç dediğim şey mutlak mutluluktur.. bu mutlak mutluluk içerik olarak sevgidir, aşktır, çoşkudur, vicdandır..

ve derinlerde kalmış olan bu insan özünün üzeri her zaman zihinle/benliklerle örtüldüğü için benlikle yaşamaya mahkum kılınmış gariban insanoğlunun tüm çabası aslında içinden gelen bu varlığa/sese/bilince ulaşma mücadelesinden başka bir şey değildir..

oyüzdendir ki özbenliğine ulaşmış egoist üstbilinçler daha altbilinçlere bu mücadelede/yolda klavuzluk/yolgöstericilik/peygamberlik/tanrılık/tanrının oğlu olmak/ustalık/ermişlik/filozofluk/bilgelik hizmetleri verirler..

tüm bunların altında yatan sebep henüz safbilince/mutlak mutluluğa ulaşamamış ve dolayısıyla o sevgi/ilgi arsızı benliğin tatmini yatar.. o benliğin, sevgi/ilgi arsızlığının tatmini için de bu soyutun/mükemmelin peşinden gidecek olan kendi türündeki varlıklardır, yani insanoğludur.. yani ümmettir, mürittir, öğrencidir, kuldur, köledir, takipeden koyun sürüsü, piramitin tabanındaki altbilinçlerdir..

ve işin en ilginç/güzel yanı; özbenliğine ulaşmış bu insanlar, insan temelli bu soyutu üretip yayarken varoluştaki kaostan düzene geçiş sürecinin bir parçası, bir piyonu, kendilerine bir benlik dayatılmış gariban bir insan bedeni oldukları paradoxunun farkında değillerdir..

ortada gizemli bir oyun vardır; bu oyunu tüm varoluş oynamaktadır, benlikli insan denilen tür de sahnede kendine verilen görevi/rolü paşa paşa yaptığının farkında olmadan rolünü çok güzel oynamaktadır..

paslıçivi ise tribünlerde oturmuş ve mükemmel gizemiyle kurgulanmış bu oyunu ve oyuncuları seyrederken yine kahkahasını atmaktadır..

bugünlük yeter..

evrensel-insan
23-04-2010, 09:09
Saygideger paslicivi;

ben de paslıçivi olarak; tüm bunları gözleyen, yansıtan, tanıklık eden ve dolasıyla kahkahayı basan bir bilincim sadece.. -paslicivi-

Herseyden once, 273 nolu mesajimda, sormus oldugum sorulara cevap vermemissin.

Ben bu senin dile getirdiklerini, gerek konu bazinda, gerekse genel bazda zaten dile getiriyorum. Zannedersem farkimiz, sen insanoglunun icinde bulundugu bu duruma kahkahayi basarak bakiyor ve sadece yansitiyorsun. Ben ise bunun dogal dusuncenin bir sorunu oldugunu ve butun bunlarin, insanoglunun onundeki dusunce ve davranista, insanlasma ve insanlik sunma "engeli" oldugunu soyluyor ve nasil cikarsama ve curutme metoduyla, elimine edilip, tabulu rasa duzeyine gelinebilecegini, hem bu baslikta, hem de , diger basliklarda, yeni bir koken ve temellerle insanlasmak ve insanlik sunmak adina ve de insanoglu turunun, birligi, butunlugu ve beraberligini saglamak adina ortaya koyuyorum.

Aslinda ilginctir. Bende bu sitede veya forumlarda yazmadan once, bu konuda herhangibir toplumsal ve kitlesel acilimda bulunmamistim, kitap bastirmamistim. Sadece kendime veriyordum ve sadece bu konularla ilgilenenlerle, onemseyenlerle etkilenenlerle karsilikli konusuyor ve ilgilenmediklerinde, onemsemediklerinde ve de etkilenmediklerinde de konuya hic girmiyordum. Benim hala, beni bu konuda tanimayan arkadaslarim var. Cunku onlara vicdan algimdan dolayi, hic bu konulara girmedim. Zaten o yuzden de herkesi oldugu gibi, kendini ortaya koydugu gibi algilarim ve tanirim.

Buranin farki, kitleselligi ve toplumsalligi, bana bir cesit; benim de dile getirecegim dusuncelerin, karsilikli bilgi alisverisi eliyle, bana da birseyler kazandiracagini dusundugum icindir.

Emin ol, sitedeki bir suru yazarla, bu konulara karsilikli kaldigimizda vicdan algimdan dolayi girmem bile. Cunku kimseye dusunsel zarar vermek istemem. Ama yine de senin gibi kahkaha basmam, en azindan kendimi, bir birey olarak insanlasma ve insanlik sunma yolunda gelistirmeye, ilerletmeye ve de her turlu insanlasmanin onundeki engeli sorgulamaya ve nasil bir engel teskil ettigini sorusturmaya ve ortaya koymaya devam ederim. Bunun da tek nedeni, insansal ve evrensel yasam ve iliskiye ulasabilmek icindir. Tabi utopizme sapmadan, gercekci ve ayaklarim yere basarak ve de her turlu bireysel hak ve ozgurlugumun mucadelesini vererek.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
23-04-2010, 09:36
Saygideger paslicivi;

Simdi ben senin butun bu dile getirdiklerinden, sunu mu algilamaliyim?

Senin icin, insan ve insanligin, ya da insanlasma ve insanlik sunmanin bir anlami, icerigi, v.s. yok. Yani, sadece birer soyut kavram senin icin.

Ozaman varolusu, bir ayna gibi safbilincin ile yansitirken, anlik yasarken ve hayati anlik "iskalamazken"ve varolusa caresizce "teslim olup/boyun egerken" bir yerde, varolusun bunyesindeki diger canlilarin yaptigini yapiyorsun, tek farkla. Onlar bunun bilincinde ve farkinda degiller, sen ise bu yansitmanin safbilincinde ve farkindasin.

Bir insanoglu turunun biri/teki olmana ragmen, dunyada olup bitenleri, turunun yasam ve iliskilerindeki sorunlarini ustelik algilayarak ve bilincinde ve de farkinda olarak, kahkahayla seyrediyorsun. Sadece bekliyorsun ki, evrimsel olarak insanoglu ara gecis formu, norokimyasal yapisinin mutasyonuyla degisime ugrasin ve bunda da insanoglu dusunce ve zihninin hic bir rolu olmasin veya olamasin. Yani, insanoglu turunun evrimsel olarak dusunce ve davranista, kendisi bir gayret, caba gostermeden ve dusunce uretmeden, zihnini "yormadan" tum yasam ve iliskilerinde, bilimde sistemlesmesinde, toplumsal yasaminda,birarada, soyutsuz, ideolojik inancsal dogrusuz ve bunlarin getirdigi ayrimsiz ve de egosuz, kisaca tum dogal dusunce engellerinden arinarak ve kurtularak yasayabilecegine INANIYORSUN. Ya da insanoglunun boyle bir insanlasmasina ve yasam, iliski ve sistem kurmasina, toplumsallasmasina bile gerek yok, cunku bunun senin icin bir onemi yok.

Eger ozet olarak, bu algiladiklarim aynen veya icerik olarak senin dile getirmek istediklerin ise; benim diyecek bir seyim yok.

Zaten seninle, daha onceki acikladigim mesajlarimda, insanoglunun diger butun diger canlilar gibi varolus karsisinda caresizligi ve sadece yasam mucadelesi verdigi konusunda hem fikiriz. Farklilastigimiz konu, benim insanoglu turunun dusunce ve davranista insanlasmasi ve insanlik sunmasinin evrimci degil; ancak devrimci, yani insanoglunun dusunce, bilgi, birikim, gozlem v.s. temelli SORUNLARINI GORME ve SORGULAMA yoluyla, varolusun disinda, kendi turunun CABA VE GAYRETIYLE olabilecegini dusunuyorum.

Konunun insanoglu yonu zaten seni ilgilendirmiyorsa, diger konuda da hemfikir oldugumuzdan, sen varolusu kahkahayla ve safbilinc olarak yansitirken, ben de dogal dusuncenin bir sorunu olarak yansitmamla da ayni seyi yapiyoruz.

O zaman ben, bir insanoglu turunun biri olarak; kendi turumu varolusa yardimci olsun diye, caba ve gayretimle devrimci anlamda insanlastirmaya devam ederek, evrimci surecin kisaltilmasina yardimci olacagim ve corbaya ekilen tuzda da bir tuz zerrecigi olmaya devam edecegim. Hem kendim, hem turum, hem de turumun ortaya koydugu, ve kendisini ortaya koyamayan ve turumun algiladigi varolusun kendisi ve de bunyesindeki hersey icin.

Benim bu konuda "sessiz kalmam/bir caba harcamamam" benim algimda, hem varolusa, hem turume, hem de turumun ortaya algilayarak koydugu herseye , daha onceki mesajimda acikladigim gibi, "ihanet etmeye devam olur."

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
23-04-2010, 10:04
Saygideger paslicivi;

varoluştaki kaostan düzene geçiş sürecinin bir parçası, bir piyonu, kendilerine bir benlik dayatılmış gariban bir insan bedeni oldukları paradoxunun farkında değillerdir..-paslicivi-

Senden yaptigim bu alintidaki tahmininde yanildin. Cunku ben varolusun bir turunun bir tek biri oldugumun hem bilincinde, hem de farkindayim. Oyuzden, daha onceki mesajimda acikladigim gibi, ne varolusa "ihanet ediyorum", ne de "karsi koyuyorum" sadece varolusun, turum olarak bana vermis oldugu ve diger canlilardan FARKLI ozellikleri turum ve kendim adina kullaniyorum.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
24-04-2010, 07:10
Benim bu konuda "sessiz kalmam/bir caba harcamamam" benim algimda, hem varolusa, hem turume, hem de turumun ortaya algilayarak koydugu herseye , daha onceki mesajimda acikladigim gibi, "ihanet etmeye devam olur."

varoluştaki kaostan düzene geçiş sürecinin bir parçası, bir piyonu, kendilerine bir benlik dayatılmış gariban bir insan bedeni oldukları paradoxunun farkında değillerdir..-paslicivi-

Senden yaptigim bu alintidaki tahmininde yanildin. Cunku ben varolusun bir turunun bir tek biri oldugumun hem bilincinde, hem de farkindayim. Oyuzden, daha onceki mesajimda acikladigim gibi, ne varolusa "ihanet ediyorum", ne de "karsi koyuyorum" sadece varolusun, turum olarak bana vermis oldugu ve diger canlilardan FARKLI ozellikleri turum ve kendim adina kullaniyorum.



sevgili e.i..

ben senin bu durumunu eleştirmiyorum yada bu konuda sana bir öneri getirmiyorum.. geçenlerde yazmıştım ya; "otur oturduğun yerde, hiç olmazsa insanoğluna zarar verme" diye.. daha sonra da bunun bir eleştiri bir önerme olmadığını sadece safbilinç olarak kişisel bir temenni olduğunu, zaten bu durumun daha ilerisinin mümkün olmadığını, ben ne dersem diyeyim, şu an sahip olduğun özbenliğin buna olanak tanımayacağını belirmiştim.. ve özbenliğinden arınamadığın sürece(ki bu düşünerek olmaz) bu durum bir dayatmadır/zorunluluktur demiştim..

daha sonra da; kafatası içinde beliren ve büyümeye başlayan "iyi huylu tümör"ün o kafatası gibi sınırları sabit bir mekanda büyümeye başlamasıyla birlikte komşu sağlam dokulara ya da diğer tümörlere baskı yaparak onların varlığını tehdit ederek ve onları baskılayarak yaşam şansını elinden alarak; "iyi huylu" olduğu halde zaman içerisinde kendiliğinden "kötü huylu/habis" bir tümör gibi zarar vereceğinden bahsetmiştim.. ve senin bu evrensel insan düşüncesini ortaya koyup insanlara haberdar etmenin de zamanla aynı etkiyi yapacağından bahsetmiştim..

anlatmaya çalıştığım şey şu..

sen dünya adlı gezegende varolan insanlık içinde yaşıyorsun.. ve senin evrensel insan düşüncesi dediğin "insan temelli mükemmel/soyut" başlangıçta iyi huylu bir tümör gibidir.. kimseye ve çevresine zarar vermeden yavaş yavaş büyüme potansiyeli taşımaktadır.. çünkü iyiyi doğruyu güzeli göstermektedir.. teizm düzeyinden çok az bir insan grubu(şüpheye düşüp arayışta olanlar) ve nonteizm düzeyindeki bir çok insana güzel bir alternatif olacaktır.. ve senin bu soyutun başlangıçta sınırlı bir insan grubunun(şu an özel hayatın ve bu sitede seninle ilgilenenler arkadaş olanlar) dikkatini çekerken zaman içerisinde yıllar sonra daha fazla insanın ilgisini çekmeye başlayacaktır..

ama bahsettiğim bu insan grubu henüz bu gezegende(aynı kafatası içindeyiz) diğer insanlarla birlikte yaşamaya mahkum insan grubudur.. yani bu düşünce ve yaşam tarzıyla farklı bir izole adada ya da gezegende yaşama şansları olup kendinden sonraki gelecek nesillere bu düşünceyi bir zihin olarak aktarsalar mükemmel olur.. ama maalesef bu mümkün değil..

ve senin bu insan temelli soyutu/mükemmeli benimseyip düşünce ve yaşam tarzına uygulamaya çalışan insanlar kendi çocuklarına da bunu bir zihin olarak aktaracaklar ve geçmişte olduğu gibi bir üstbilincin ürettiği bir soyut yani bir kartanesi bir çığa dönüşerek kendinden sonra gelen nesilleri sürükleyip gidecektir.. ama senin yaratacağın bu çığ kendi zaman ve coğrafyanda limitli kalacağı için diğer taraftan diğer zaman ve coğrafyadaki farklı zihin ve bilinçli insanlar da kendi çocuklarına yani bir sonraki nesillere kendi soyutunu zihin olarak aktarmaya devam edeceklerdir..

dünya tarihinde yaşanmış insanlık tarihi bu temelde kurgulanmış ve bu şekilde oluşmuştur.. ve oluşan her yeni çığ diğer çığla aynı gezegende(aynı kafatası içinde) yaşamak zorunda olduğu için ister istemez bir süre sonra karşılaşmak ve çatışmak zorunda kalacaklardır..

örnekliyelim..

musa bir çığ oluşturdu(yahudilik, musevilik), kendi zaman ve coğrafyasında kendinden önceki çığlarla bir çatışma içine girdiler, bundan 1500-2000 yıl sonra isa çıkıp yeni bir çığ oluşturdu(hristiyanlık, isevilik).. isanın soyutunu kabul edenler kendi çocuklarına yani bir sonraki nesillere bunu zihin olarak aktarırken, musanın öğretilerini benimsemiş olanlar kendi zihinlerini kendi çocuklarına aktarmaya devam ettiler.. isanın öğretilerini benimseyen insanlar nesilden nesile akatrılırken hristiyanlık adında bir çığ oluştu ve musevilik çığıyla karşılaştığında neler oldu neler.. tapınak şovalyeleri, hitler gibi ve daha sayamayacağım bir çok gruplaşma ve bölücülük sadece insanoğlunu birbirine kırdırdı..

tüm bunlar yetmezmiş gibi isadan 600 yıl sonra arap yarımadasında muhammed denen öksüz ve yetim bir kartanesi kendi çığının temellerini atmaya başladı.. muhammedin soyutunu benimseyenler kendi çocuklarına yani sonraki nesillere zihin olarak bunu aktarıp yeni bir çığ oluşturdular.. muhammedin çığı da kendi zaman ve coğrafyasında büyüyüp gelişirken diğer taraftan musacılar ve isacılar kendi çocuklarına kendi zihinlerini aktarmaya devam ettiler.. muhammedin çığı yeterince büyüp güçlenince aynı gezgende(kafatası içinde) yaşamak zorunda olan diğer çığlarla zorunlu olarak karşılaşmak zorunda kaldılar.. 2 zihniyete bölünmüş olan batı dünyasına 3. bir zihniyet eklendi ve ondan sonra olanları anlatamama gerek yok sanırım..

aynı tanrı adına farklı zihin yüklenmiş, robot gibi proglanmış ve dünyayı cehenneme çeviren 3 tane özbenlikli egoist üstbilincin yarattığı ümmet/mürit ordusunun hayvansı yaşamaları sonucu geldiğimiz bugünkü durum..

doğu dünyasında da durum farklı değil.. orda da budhası, krishnası, taosu, mahavirası gibi özbenlikli egoist üstbilinçlerin yarattıkları soyutlar ve bu soyutu benimseyip bir sonraki nesillere zihin olarak aktarıp biribiriyle kedi köpek gibi savaşan bir dünya insanlık tarihi..

tüm bunlar yetmezmiş gibi doğu zihniyle batı zihni karşılaştığında da yine aynı felaket durum.. amerika japonya savaşı, daha iyi yeniden doğum için kamikaze dalışı yapan budist pilotlar, isanın cennetine gideceğine inanan amerikalı atom bombasını icat edip milyonlarca insanı öldürenler...


sevgili e.i..

zamanda/zihinde/uykuda yaşamak ne demek bilmiyorum ifade edebiliyor muyum.. bu farklı zaman ve coğrafyada dünyaya gelmiş tüm egoist benlikli üst bilinçler insanlara hep güzeli iyiyi doğruyu emretmişler ve bunu önermişlerdir.. ama bu yaptıkları önermelerin/öğretilerin altbilinçler tarafından tam olarak algılanamayacağını ve her üstbilincin oluşturduğu çığın diğer üstbilinçlerin oluşturduğu çığla bir çatışma bölünme içine girip dünyayı kasıp kavuracağının farkındalığına erişmeden daha doğrusu bu paradoxu algılamadan sadece olması gereken kaostan düzene geçişte bir piyon olduklarını farketmeden ölüp gitmişlerdir..


insan eliyle insan temelli üretilen her soyut başlangıçta iyi huylu bir tümör gibidir.. kendi zaman ve coğrafyasındaki altbilinçleri hizaya sokar, düzen getirir.. ama bu soyut bir sonraki nesillere zihin olarak aktarıldıkça bu insanlar artık o coğrafyada sınırlı kalmayıp bir tümör gibi büyümeye başlarlar.. bu büyüyen her tümör kendi içinde bir uyum içindedir ama diğer tümörlerle aynı kafatası içinde büyümek zorunda olduğundan, karşılaştıklarında genlerindeki bencillikten dolayı "benim zihniyetimi/soyutumu taşıyan insanlık" diye diretmek ve bir çatışma yaşamak zorundadır..

tüm bu yansıttıklarım varoluşun insanlığa dayattığı bir zorunluluktur, yaşanması zorunlu olan şeylerdir.. tüm bunlar bir süreçtir/evrimdir ve bir sahnede oynanan bir oyundur.. ama derin uykuda rüya gören dünya insanlığı kendisine sahnelenen bu oyunu oynarken "özirade ve düşünce" adı altında yaptığı herşeyin aslında kendine biçilen bir rolü oynadığının farkında değildir..

ve benliğinden arınmadığı sürece de bu farkındalığı/aydınlanmayı yaşamayacaktır.. ve bu benliğinden arınma işlemi düşünmeyle aşılacak bir şey değildir, çünkü düşünmeyi kurgulayan zaten benliğin ta kendisidir..

paslıçivi
24-04-2010, 07:32
Herseyden once, 273 nolu mesajimda, sormus oldugum sorulara cevap vermemissin.

Sadece bu konudaki dusunceni bilmek icin yaziyorum.

Bir varolus/evren/varlik var ve bunun bir parcasi da, insanoglu turu.

Dinazorlar devrinde insanoglu mevcut degil, dolayisi ile dinazorlarin boyle bir algisi yok, varsa bile bunu insanogluna miras birakacak bir dialoglari yok.

Bu temelde, varolus ve bunun bir parcasi insanoglunun oldugunu soyleyen insanoglu degilmi?

Yani bu bir insanoglumonologu ve algisi.

Ustelik sadece kendi turu adina/eliyle/icin/ait bir monolog.

Yani, insanoglu varolusun adina da bir belirtim yapmis olmuyor mu?

Bu belirtimi yaparken, sadece algiladigini belirtmis olmuyor mu?

Bu mono belirtimde de varolusun herhangibir katkisi insanoglu tarafindan algilanmanin disinda var mi?

Simdi butun bunlarin isiginda, senin varolusu safbilinc olarak yansitman, bir insanoglu turu olarak, senin bir algin degil mi?

Yani senin varolusu algilayip mono yansitmanin disinda varolusun seninle kurdugu bir dialog yok, degil mi?

Iste butun bu temelde; insanoglunun bu algisini ve monologunu veren onun yapilandirip, isleve surdugu dogal dusunce ve onun belirtmesi ve monologudur.

Bunu insanoglu turunun disindaki baska insanoglunun algiladigi seyler de yapabilir, ama; onlarin da monologu kendi turlerine aittir ve hic bir farkli algilanan tur, biribiriyle dialoga gecemez, aralarinda ortak bir dil yoktur.

Iste bu temelde de insanoglu monologu, baska bir turle ve de varolus ile dialog kurabilecek bir icerige sahip degildir.

Oyuzden de hersey, kendi dahil insanoglu ortaya koyumudur. Ortaya konanin kendisinin kendi adina ortaya koyamayacagidir ve turumuz ortada yoksa, bizim ortaya koydugumuz monologunda olamayacagidir.

Eger sen varolusu, bunun disinda bir degerlendirmeye tabi tutuyorsan, ki bu da insanoglu monologudur, nedir senin degerlendirmen?



sevgili e.i..

tüm bunlarda seninle hemfikiriz.. hem fikir olmadığımız konu bu gerçekleri sen ve ben algılayabiliriz ama diğer altbilinçlere bunu anlatarak, konuşarak aktaramayacağındır.. seni okuyan insanlar senin bilincine çıkamaz, çıkması imkansızdır, sadece seni takip eden altbilinç olarak kalırlar.. onlar da zordaki teizmdekilerle bir kısım nonteizm insanlardır ama onlar senin bilincine ulaşamazlar, ancak senin müritin ümmetin olurlar.. ve kendi çocuklarına bunu bir zihin olarak aktararak diğer farklı zihinli büyüyen çocuklarla/nesillerle sadece çatışma ve bölücülük yaşarlar..

senin algılayamadığın bu.. ve sana defalarca söyledim, 16 yıldır bu bilinci geliştirip kendine uyarlıyorsun ve çevrendeki insanları haberdar etmeye çalışıyorsun.. tek bir kişi bile seni tam olarak algılayıp senin bilincine ulaşabildimi, senin gibi düşünüp yaratıcı bir bilinç olabildimi.. sadece tek bir tane daha evrensel insan göstermeni isityorum senden bana..

göstermezsin, çünkü bu imkansızdır, eşyanın tabiatına aykırıdır.. bu dünyada her insan ayrı bir dünya ayrı bir bilinçtir.. evrensel insan bir tane geldi ve hiç kimse onun bilincine onu okuyarak, dinleyerek ulaşamaz.. sadece ve sadece takipçisi/ümmeti/müriti olabilir.. ve bu durum da senin o özbenliğinin tatmininden başka bir şey değildir.. dünya insanlığının kaderi bu şekilde kurgulanmıştır ve böyle gidecektir.. ta ki bilim bu işe bir çözüm bulana kadar..

paslıçivi
24-04-2010, 08:33
Zannedersem farkimiz, sen insanoglunun icinde bulundugu bu duruma kahkahayi basarak bakiyor ve sadece yansitiyorsun

Ama yine de senin gibi kahkaha basmam, en azindan kendimi, bir birey olarak insanlasma ve insanlik sunma yolunda gelistirmeye, ilerletmeye ve de her turlu insanlasmanin onundeki engeli sorgulamaya ve nasil bir engel teskil ettigini sorusturmaya ve ortaya koymaya devam ederim

sevgili e.i..

bundan 4-5 yıl öncesine kadar panteist/kendini agnostik zanneden bir bilinç düzeyinde türk milliyetçisi bir insandım.. ve borsayla ilgileniyordum.. ve türkiyenin popüler bir borsa internet sitesinde geliştirdiğim teknik analiz yöntemlerini paylaşıyordum..

bu arada elime geçen bir kitabı okurken meditasyon denen kavramla tanıştım, teknikleri okurken bir baktımki benim 12 yaşlarında oyun diye yaptığım şey bir meditasyon tekniğiymiş.. ve hacı bir anne babadan durduk yerde nasıl böyle duruma/bilince geldiğimi yavaş yavaş algılamaya başladım..

neyse bu kitaptaki adamın düşüncelerini ve meditasyon tekniklerini okurken sanki kendimi okuyordum.. ve bu meditasyon işini öğrenip bilinçli bir şekilde yapmaya başlayınca önce türk milliyetçiliğimin zayıflamaya başladığını ve bir süre sonra tamamen yokolduğunu farkettim. meditasyonlarıma devam ettikçe borsaya olan ilgimi de yitirip teknik analiz ve borsa işinden de arındım.. o sitede teknik analiz formunda yazan ben daha sonra yaşam formu altında bu tarz felsefi şeyler yazmaya başladım.. ilk önceleri islamla kuranla muhammedle uğraşıyordum, çünkü henüz zihinden tam olarak arınamamıştım.. bu arada bu konulara girdiğim içinbir iki defa sitede ceza alıp bir süre sonra şutlandım..

daha sonraları kendi geliştirdiğim meditasyon tekniklerini uygulamaya başlayınca gerçek anlamda bir agnostisizm yaşamaya başlayıp islamla uğraşmayı bıraktım.. çünkü artık islam denen dinin diğer dinlerden hiç bir farkı kalmamıştı zihnimde.. çünkü sorun islam değildi, sorun bana yüklenen zihindi.. bana budizm zihni yüklenseydi o zaman budizmle uğraşıp onu yanlışlamaya uğraşacaktım..

neyse gerçek agnostisizmi deneyimlemeye başladığımda buna "mutlak inançsızlık" adını verdim.. çünkü daha önce deneyimlediğim nonteizm aşamaları olan ateizm, deizm ve panteizmin de aslında bir inanç(uyku mahmurluğu) olduğunu farkettim..

ve ondan sonra "paslıçivi" nickini alarak aynı borsa sitesine tekrar üye olup tüm inançların dünya insanlığını bu hale getirdiğini ve insanların din, milli etnik, siyasi ahlaki her türlü öğretinin sadece insanlığı birbirine kırdırdığını ve bölücülükten başka bir şey yapmadığını ve tüm bunları insanlara farkettirmeden ego denen sahtebenliğin yaptığından bahsetmeye başladım.. dünya insanlığını kurtuluşunun mutlak inançsızlık adı altında kurtuluşa erceğini tüm bunların bir zihin aldatmacası/oyunu/uyku hali olduğu ve insanların "zihinsizlik" durumuna erişebilirse kurtuluşa erebileceği öğretilerimi haberdar edip, alternatif sunmaya başladım:)..

ama zaman içerisinde gördüm ki teizm düzeyindeki insanlardan çok şiddetli tepkiler almaya başladım, çünkü onların teizm düzeyindeki bilinç açıklıkları bunu algılamaya müsait değildi, onlar inandıkları dini tanrıyı cennet cehennemi zihinlerinde artık somutlaştırıp bunu bir gerçeklik olarak yaşıyorlardı ve benim bütün yazılarım onlarda çok ciddi bir rahatsızlık uyandırmaya başaldı. hem forumdan hem özelden çok fazla saldırı alamay başlamıştım.. onlar dünayayı tanrı temelli algılarken ben "insan temelli":) algılanması gerekliliğini ortaya koymaya çalışıyordum..

bu tepkilerin yanında diğer taraftan da yazılarımı çok beğenen bunu hem forumdan hem özel mesaj yoluyla bana ileten ve benimle sanal arkadaş:) bir insan kitlesi oluşmaya başladı.. bu durum beni onore etmeye kendimi mutlu hissetmeme neden olmaya başladı.. ve bu durumdan dolayı ben artık koyunluktan çıkıp çobanlığı oynamaya başlamıştım.. özel mesaj yoluyla bir sürü insan bana sorular soruyor ve dertlerini paylaşıp benim durumuma nasıl gelebileceklerini sormaya falan başlamışlardı..

bu arada ben "mutlak inançsızlığı" yaymaya çalıştığımdan dolayı varolan borsa sitesinden ikinci ve son kez şutlandım.. çünkü site admini türk-islam sentezi zihni yüklenmiş biriydi.. beni sitesinde yaşatması imkansızdı..:smash:

ben de bu sitede daha fazla barınamayacağımı anlayıp mücadeleyi bıraktım.. ve gördüm ki benim bahsettiğim şeyler diğer bilinç düzeyleri tarafından bir tehdit bir saldırı olarak algılanıyordu ve ben bu arada farkında olmadan ufak bir mürit grubu oluşturmuştum ama bu insanlar benim gibi düşünemiyor ve derin düşünce içine girip yaratıcılık yapamıyorlardı.. yani benim bilinç düzeyime bir türlü gelemiyorlardı, sadece benim yazılarım onların çok hoşlarına gidip kendilerini mutlu ve huzurlu hisedip ve beni takip ediyorlardı sadece.. denize düşmüş çırpınan insanlardı ve önüne gelen yılana sarılmaya hazırdı gibiydi çoğu.. ve ben o yılandım:)

TD sitesiyle tanışıp fikirlerimi yazmaya başladım ve meditasyonlar hala devam ediyordu.. ve artık özbenliğim de iyice zayıflamaya başladı ve usta/mürit hoca/ümmet ilişkisinin farkındalığına erişmeye başladım.. hala özelden benim yazılarımı beğenip takipm edenler olduğunu ve benimle ilişkiye geçemye çalıştıklarını gördüm ama artık bu durum beni tatmin/mutlu etmesi gerekirken rahatsız etmeye başladı.. çünkü artık tatmin edilmesi gereken özbenliğimden de arınıp safbilinç durumuna geçmiştim.. artık mutlu/tatmin olması gereken bir benliğim yoktu, çünkü safbilince dolayısıyla mutlak mutluluğa ulaşmıştım.. o yüzden özelden yazışmak isteyen insanları fazla kırmadan taleplerini geri çevirmeye başladım.. gerçek yaşamımda da bana bu konuda yaklaşmaya çalışanlara karşı mesafeli durmam gerektiğinin farkındalığına eriştim.. çünkü özbenlik ve safbilincin yaydığı pozitif enerji(sevgi aşk coşku vicdan) diğer insanları mıknatıs gibi çekiyordu..


sevgili e.i.. kısaca hikayemi yazdım.. şimdi sadece hayatımı yaşıyor ve günlük 2 saatimi bu siteye ayırıp sadece yansıtma işini yapıyorum.. attığım kahakaha da bu insanların durumuna değil, varoluşun gizemindeki sahnelenen oyuna ve insan denen canlının bu konudaki düşünsel çözüm arayışındaki çaresizliğine.. ve ulaştığım mutlak mutluluğun çoşkusundan diyelim kısaca..

insanlığın kaderi değşicekse bu insan eliyle insan temelli yeni bir soyut yaratmakla değil bilimin ve özellikle tıbbın gelişmesiyle olacaktır, her zaman olduğu gibi...

bugünlük bu kadar..

evrensel-insan
24-04-2010, 09:01
Saygideger paslicivi;

Bu mesajim, kisisel icerikli olacak ve de "sitemkar":smow:

Birincisi, ben senin tum mesajlarini okumama ragmen, algiladigim kadariyla, sen benim her mesajimi okumuyorsun.

Ikincisi, sana sorular sordum, sen; "Burada hemfikiriz" diyorsun, sorulara cevap vermezsen, hemfikir olup olmadigimiz ortaya cikmaz.

Ucuncusu, "ben senin dediklerinden, bunu mu algilamaliyim?" diye basladigim 288 nolu mesaja "evet/hayir, cunku..." seklinde bir cevap vermiyorsun.

Dorduncusu, ben dahil; bu dunyada herkes dusuncesini dile getiriyor. Sen se durmadan, benim dile getirdiklerimin "algilanamayacagina" sadece "takip edilecegine" vurgu yapiyorsun. Bu konuda daha once de sordum, cevap alamadim. Bir daha soruyorum. Peki senin yaptiklarin farkli mi?, sen de dusuncelerini "yansitma" adi altinda dile getirmiyormusun?, peki seni simdiye kadar kac kisi algiladi?, yoksa sende mi "takipci pesindesin?:boink:

Ben sana daha once de soyledim. Ben sadece dusuncelerimi dile getiriyorum, ayni senin gibi ve senin gibi de murit, taraftar, takipci v.s. gibi bir amacim yok. Olsaydi orgut kurardim.

Besincisi, farkindaysan; burasi "birebir" formu, yani karsilikli yazisiyoruz. Dolayisi ile ben yazdiklarimi sana yonelik yazarken, sen hep; baskalarini bana ornek veriyorsun, sen benim yazdiklarimi algiliyor musun?, onemli olan bu.

Altincisi, benim dile getirdiklerim, evrensel insanin YANSISI, KENDISI DEGIL. Dolayisiyle, sana daha once de izah ettigim gibi, sen dahil; henuz yeryuzunde kimse, bu dusunceleri bana yansitan evrensel insan'in ne oldugunu bilmiyor. Cunku ben hala dogal dusunceyi, hem konusuna gore, hem de genel temelleriyle ve kokeni ile curutme, cikarsama, sorunlarini dile getirme ile mesgulum.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
24-04-2010, 09:17
Saygideger paslicivi;

insanlığın kaderi değşicekse bu insan eliyle insan temelli yeni bir soyut yaratmakla değil bilimin ve özellikle tıbbın gelişmesiyle olacaktır, her zaman olduğu gibi.-paslicivi-

Simdi gelelim bilim konusuna. Seyin kendisini kendi ortaya koyamayacagina ve sadece insanoglu kendi adina ve kendi turu icin ortaya koyabilecegine gore; BILIM SEYIN KENDISI DEGIL; BIR TUREVI VE BILDIRENI, BELIRTENIDIR.

Oyuzden bilim hic bir zaman seyin kendisini ortaya koyamayacaktir. Sadece SOYUTUYLA (teori, tez, antitez, hipotez, sentez, analiz) BILDIRECEK VE BELIRTECEKTIR.

Bu da ne belirtileni, ne de varolusu degil; sadece insanoglu turunu baglayacaktir.CUNKU BILIM VAROLUSUN DEGIL, INSANOGLUNUN BIR URUNUDUR.

Sen varolusu safbilincinle ve insanoglu bedeninle oldugu gibi yansitirken, bu senin ve seni baglayan subjektif bakis acindir. Bu bakis acini dile getirirken, FARKI MI AYNILASTIRIYORSUN?, AYNIYIMI FARKILASTIRIYORSUN?, YA DA HER IKISI BIRDEN MI?

Butun bunlari dusuncen ile dile getirmiyorsan, neyinle dile getiriyorsun?

Senin dile getirdigin, "mutlak mutluluk", ya da paralelindeki, sevgi, vicdan v.s. senin kendini tatmin etmen icin degil mi?, bu da senin benligin degil mi?

Sana "mutlak/mutluluk" ve digerleri gibi, SOYUT KAVRAMLARDA KARAR KILDIRAN, SENIN KENDINI TATMININ, BENLIGINI TATMININ DEGIL MI? Burada somut olan, ya da varolusun somut yansisi nerde? "mutlak/mutluluk" ve diger soyut kavramlarda, bilim ve bilimsellik nerde? Bunlar birer inancsal degil mi?

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
25-04-2010, 04:43
Bu mesajim, kisisel icerikli olacak ve de "sitemkar":smow:

Birincisi, ben senin tum mesajlarini okumama ragmen, algiladigim kadariyla, sen benim her mesajimi okumuyorsun.



yavv:hug:sevgili e.i.. bazen öyle şeyler yazıp öyle garip davranışlarda bulunuyorsun ki beni çok şaşırtıyorsun.. tabii ki senin tüm mesajlarını okuyup cevaplamaya gayret gösteriyorum ama defalarca söylediğim gibi benim bu siteye ayırabileceğim zaman sınırlı.. birincisi yaşamam gereken bir hayatım var, ikincisi sabahın bu saatleri dışında bu siteye ve bu tür konulara karşı neredeyse hiç ilgim olmuyor desem yalan olmaz.. bir gün 24 saat ve ben kafamdaki herşeyi yazmaya kalkarsam 24 saat yetmez ve ben bu siteye 2 saat ayırıyorum, yetmez mi?:typing: senin her paragrafına sayfalar dolusu cevap yazabilirim ama o zaman zaten eşzamanlı gitmeyen yazışmamız hepten zıvanadan çıkacak.. yazışmamız eşzamanlı gitsin diye senin hem son gönderilerinden alıntı yapıyorum hem de eski yerde kaldıklarımdan.. yazılarımın sonunda "bu günlük yeter" tarzı yazmamın nedeni; "zamanımın dolması"ndan kaynaklanıyor "yazacaklarımın bitmesi"nden değil.. sen de her gün cevap yazdığından zaten eşzamanlı gitmeyen yazışmamız iyice karışıp senin böyle "sitemkar" davranmana neden oluyor.. birazcık sabredip ben tüm cevaplarımı yazdıktan sonra "söz sırası sende" diye yazmamı bekleyebilsen tüm bunlar olmayacak
için rahat olsun tüm yazdıklarını okuyor ve zamanı geldiğinde cevaplayacağım..:thumb: olur da gözümden kaçarsa sen bana hatırlatırsın..

paslıçivi
25-04-2010, 05:28
Ikincisi, sana sorular sordum, sen; "Burada hemfikiriz" diyorsun, sorulara cevap vermezsen, hemfikir olup olmadigimiz ortaya cikmaz.


tamam cevap veriyorum.

Bir varolus/evren/varlik var ve bunun bir parcasi da, insanoglu turu.

Dinazorlar devrinde insanoglu mevcut degil, dolayisi ile dinazorlarin boyle bir algisi yok, varsa bile bunu insanogluna miras birakacak bir dialoglari yok.


bunu cevaplamıştım, dinazorlar devri zamanıyla ilgili elimizde bilgi düzeyinde veri yok, o yüzden bir türler evrimleşirken bir monolog aktarımı olup olmadığını bilemeyiz..

Bu temelde, varolus ve bunun bir parcasi insanoglunun oldugunu soyleyen insanoglu degilmi?

Yani bu bir insanoglumonologu ve algisi.

Ustelik sadece kendi turu adina/eliyle/icin/ait bir monolog.

Yani, insanoglu varolusun adina da bir belirtim yapmis olmuyor mu?

Bu belirtimi yaparken, sadece algiladigini belirtmis olmuyor mu?


bunların hepsine evet diyorum..

Bu mono belirtimde de varolusun herhangibir katkisi insanoglu tarafindan algilanmanin disinda var mi?

hayır, varoluşun burda bir katkısı yok..

Simdi butun bunlarin isiginda, senin varolusu safbilinc olarak yansitman, bir insanoglu turu olarak, senin bir algin degil mi?


evet, tamamen benim algım..

Yani senin varolusu algilayip mono yansitmanin disinda varolusun seninle kurdugu bir dialog yok, degil mi?


tabii ki yok, ben peygambermiyim ki vahiy yoluyla diyalog kurayım:p

Iste butun bu temelde; insanoglunun bu algisini ve monologunu veren onun yapilandirip, isleve surdugu dogal dusunce ve onun belirtmesi ve monologudur.


evet doğrudur, kesinlikle katılıyorum..

Bunu insanoglu turunun disindaki baska insanoglunun algiladigi seyler de yapabilir, ama; onlarin da monologu kendi turlerine aittir ve hic bir farkli algilanan tur, biribiriyle dialoga gecemez, aralarinda ortak bir dil yoktur.

Iste bu temelde de insanoglu monologu, baska bir turle ve de varolus ile dialog kurabilecek bir icerige sahip degildir.


evet doğrudur, biz sadece kendi türümüz arasında diyaloğa geçebiliriz, bu da bir insanoğlu kendi türü arasında bir monodiyalogudur.. insandışı varlıklar ve varoluş ile dialog kuracak bir içeriğe sahip değildir, insanoğlu monologu..

Oyuzden de hersey, kendi dahil insanoglu ortaya koyumudur. Ortaya konanin kendisinin kendi adina ortaya koyamayacagidir ve turumuz ortada yoksa, bizim ortaya koydugumuz monologunda olamayacagidir.



evet kendi dahil herşeyi ortaya koyan insanoğludur ve insanoğlu olmadığı sürece varoluş kendi kendini ortaya koyamaz, bir şekilde koysa da kendi eliyle kendi adınadır ve bundan bizim haberimiz olmaz, çünkü biz yokuz ve zaten diyalog halinde değiliz..

Eger sen varolusu, bunun disinda bir degerlendirmeye tabi tutuyorsan, ki bu da insanoglu monologudur, nedir senin degerlendirmen?


tüm bunlar bize birşey vermezki sevgili e.i.. daha önce de söylediğim gibi bizim türümüzün olmaması gibi durumla karşı karşıya değiliz, ne geçmişte ne gelecekte böyle bir durum olup olmayacağı konusunda elimizde bilgi bazında veri yok..

şu an türümüz var ve bu varoluşu ortaya koymak durumunda, bu bir zorunluluk.. ama ortayakoyum tozlu olur, tozsuz olur, o ayrı mesele.. gnostik(teizm+nonteizm) ortaya koyumlar tozlu, agnostik ortayakoyumlar tozsuz ortayakoyumdur..

çünkü..

gnostik yaklaşımlar; bize yansıyan varoluşa kişinin tartışma yaratacak, bilgi bazının dışında kendinden bir içerik katarak ortaya koyumdur.. kişinin kendinden kattığı içerik; tozdur, pastır, varoluşu kendisine çarptığı gibi yansıtamamaktadır. aynanın üstündeki tozla pasla birlikte yansıtmaktadır.. ve o yüzden varoluş kendisine geldiği yansımaz, çünkü dışarı yansırken üzerinde o tozları pasları da taşır.. ve herkesin tozu pası farklı olduğu için insanlar "varoluş şudur" diye ortaya koyum yaparken kendinden birşeyler kattıklarının farkında değillerdir, yani benim uyku ya da uyku mahmurluğu dediğim durumdur..

agnostik yaklaşımda; bize yansıyan varoluşa tartışma yaratacak, bilgi bazının dışında hiç bir içerik katmadan ortaya koyumdur.. bize yansıyan varoluşu tozsuz passız bir şekilde olduğu gibi sadece bilimin deklarasyonları eşliğinde/limitlerinde dışarı yansıtma işlemidir.. yani ortada bir uyku durumu yoktur, kişi tam bir uyanıklık içindedir..

paslıçivi
25-04-2010, 05:50
Ucuncusu, "ben senin dediklerinden, bunu mu algilamaliyim?" diye basladigim 288 nolu mesaja "evet/hayir, cunku..." seklinde bir cevap vermiyorsun.

Simdi ben senin butun bu dile getirdiklerinden, sunu mu algilamaliyim?

Senin icin, insan ve insanligin, ya da insanlasma ve insanlik sunmanin bir anlami, icerigi, v.s. yok. Yani, sadece birer soyut kavram senin icin.



evet insanlığa, insanlaşma yolunda düşünce bazında bir insanlık/soyut sunmanın hiç bir anlamı yok..

dediğim gibi sen çok derin uykuda rüya gören birisinin yanına oturmuşsun, ona hiç bir fiziksel uyarı(yüksek sesle bağırma, dürtme, kafasına su dökme:smokin:) göndermeden kısık sesle rüya gördüğünü ve uyanması gerektiğini söylüyorsun..

onun sana vereceği tepki, seni hiç kazımamak ya da kıçını döndürüp zooort diye yellenmekten başka bir şey olmayacaktır.. olur da sesini biraz yükseltirsen onun uykusunu bölmeye çalışacağından sana farkında olmadan bir el kol hareketi yapıp tekme bile atabilir.. çünkü o kişi derin bir uykuda güzel bir rüya görüyor ve sen ya kısık sesle konuşarak ya da sesini biraz yükselterek onun uykusunu/rüyasını/rahatını/huzurunu kaçırmaya çalışıyorsun..

evet senin birebir yapamaya çalıştığı şey bu.. o yüzden 16 yıldır kendinden başka bir tane evrensel insan yaratamadın ve yaratamayacaksın da... çünkü uyuyan insanlar öyle uyandırılmaz.. bu iş bu kadar kolay mı sanıyorsun? dediğim gibi sen teizm ve nonteizm düzeylerini deneyimlemediğin için o insanlarla empati kuramıyorsun ve o insanların bu durumu sana garip geliyor ve herkesi kendin gibi algıladığın için bu işi düşünce yoluyla, anlatarak, haberdar ederek, alternetif sunarak başarabileceğini zannediyor ve akıntıya karşı boşuna kürek çekiyorsun..

tüm bunların nedeni de farkındalığının olmaması.. farkındalık sözünü herkes kullanır ama gerçek anlamda farkındalık denen şey çok ama çok zor deneyimlenecek bir kavram ve kavrayıştır..

paslıçivi
25-04-2010, 06:19
Ozaman varolusu, bir ayna gibi safbilincin ile yansitirken, anlik yasarken ve hayati anlik "iskalamazken"ve varolusa caresizce "teslim olup/boyun egerken" bir yerde, varolusun bunyesindeki diger canlilarin yaptigini yapiyorsun, tek farkla. Onlar bunun bilincinde ve farkinda degiller, sen ise bu yansitmanin safbilincinde ve farkindasin.


evet aynen söylediğin gibi.. onlar sahnede kurgulanmış oyunu oynayıp biribirini yiyiyor, bense tirbünlerde oturmuş onları seyredip keyfime bakıyorum.. çünkü elden birşey gelmez, gelmiyor da zaten..

Bir insanoglu turunun biri/teki olmana ragmen, dunyada olup bitenleri, turunun yasam ve iliskilerindeki sorunlarini ustelik algilayarak ve bilincinde ve de farkinda olarak, kahkahayla seyrediyorsun. Sadece bekliyorsun ki, evrimsel olarak insanoglu ara gecis formu, norokimyasal yapisinin mutasyonuyla degisime ugrasin ve bunda da insanoglu dusunce ve zihninin hic bir rolu olmasin veya olamasin. Yani, insanoglu turunun evrimsel olarak dusunce ve davranista, kendisi bir gayret, caba gostermeden ve dusunce uretmeden, zihnini "yormadan" tum yasam ve iliskilerinde, bilimde sistemlesmesinde, toplumsal yasaminda,birarada, soyutsuz, ideolojik inancsal dogrusuz ve bunlarin getirdigi ayrimsiz ve de egosuz, kisaca tum dogal dusunce engellerinden arinarak ve kurtularak yasayabilecegine INANIYORSUN. Ya da insanoglunun boyle bir insanlasmasina ve yasam, iliski ve sistem kurmasina, toplumsallasmasina bile gerek yok, cunku bunun senin icin bir onemi yok.


işte burda farkındalık farkı ortaya çıkıyor.. daha önce de söylediğim gibi bilim özellikle de tıbbi gelişmeler sayesinde insanlığın kaderi değişebilir, aksi takdirde varolan evrim sürecine düşünce yoluyla müdahele etmen imkansızdır.. kaostan düzene geçiş yumurtalar çarpışa çarpışa kırıla kırıla gerçekleşecektir..

tıp biliminde varolan glasgow bilinç açıklık skalası değişecektir, şu an "tam uyanıklık" diye tarif edilen düzey aslında tam uyanıklık değildir.. bir insan teizm ve nonteizm bilinçaçıklığına sahip ve bunu deklare ediyorsa o kişinin bilinci henüz tam açıklık düzeyine gelememiş ve uyku/uyku mahmurluğundadır.. ve bu durumları ileride beyin nörofizykimyası hakkında edineceğimiz yeni bilgi ve buluşlarla medikal(ilaçla) olarak tedavi edilebilecektir..

daha açık konuşmak gerekirse; bir insanın müslüman, budist, hristiyan hindu, musevi, ateist, deist, panteist olması bir bilinçaçıklık hastalığıdır ve ilaçla tedavi edilmesi gerekmektedir.. ama şu an tıpla ileri düzeyde ulaşan tıp bilimadamları bile bilinç değil bilgi sahibi olduklarından bunun farkındalığına erişememişler ve bu işle uğraşmaktadırlar.. her şey bir zaman ve süreç meselesidir..

paslıçivi
25-04-2010, 06:40
ancak devrimci, yani insanoglunun dusunce, bilgi, birikim, gozlem v.s. temelli SORUNLARINI GORME ve SORGULAMA yoluyla, varolusun disinda, kendi turunun CABA VE GAYRETIYLE olabilecegini dusunuyorum.


temennim senin gibi bilinci yüksek bir insanın bu rüyadan uyanması ve yaşamını uyku+TD sitesinde yazmak gibi şeylerle harcayıp ıskalamaması.. dışarda yaşanmayı bekleyen heyecanlar, güzellikler ve doğa var.. ve hepimiz ölümlü canlıyız ve ölüm sadece bir sonraki an ve o anın ne zaman geleceğini kimse bilmiyor.. varoluşun sana sunduğu yaşamı, yüreğinden geldiği gibi doyasıya bir sevgi coşku selinde "an"da yaşamak varken sen sana sunulan yaşamı ıskalıyorsun.. çünkü henüz farkındalığın yok çünkü bir benliğin var.. ve bu benliğini dediğim gibi düşünerek yokedemezsin , aşamazsın.. dışardan müdahele şart ve şimdilik bilinen tek yol meditasyon.. tüm bunları birebir deneyimlemiş biri olarak konuşuyorum..

Benim bu konuda "sessiz kalmam/bir caba harcamamam" benim algimda, hem varolusa, hem turume, hem de turumun ortaya algilayarak koydugu herseye , daha onceki mesajimda acikladigim gibi, "ihanet etmeye devam olur."


dediğim gibi ben senden bunu yapmanı zaten isteyemem, sadece kişisel bir temennide bulunabilirim.. çünkü bir benliğin olduğu sürece o benlik sana bunu dayatacak ve senin yaşamına bir anlam katacaktır.. sen şu an yaptığın işi yani ulaştığın evrensel insan düşüncesini yayma/haberdar etme işini bıraktığında benliğin tatminsiz kalacak, büyük bir boşluğa düşecek ve yaşamın çok anlamsızlaşacaktır.. mutlu olman için bu dünyada sen de herkes gibi mücadele etmen gerekecektir.. çünkü henüz mutlak mutluluğa erişmedin.. mutlak mutlulukta çabasızlık, mücadesizlik ve ırmakta su damlacığı gibi sadece akmak var.. başka bir şey yok..

ne demek istediğimi kavrayabilmen için 1 ay boyunca bu siteye girme ve yazma ve özel yaşamında da bu konulara hiç değinme.. bak kendini nasıl tatminsiz, mutsuz ve boşlukta bulacaksın.. işte o seni huzursuz eden şey benliğindir sevgili e.i..

benliklerden arındığında hiç bir şey yapmana, bir mücadele için girmene gerek yok.. artık gideceğin ulaşacağın bir şey, bir yer yoktur, artık olmuşsundur.. sadece varolmanın hazzıyla büyük bir coşku/sevgi/vicdan içinde bambaşka bir dünyada yaşamaya başlarsın.. ve tüm bu yazdıklarım deneyimlenmeden sözlerle aktarılabilecek kavranabilecek şeyler değildir..

paslıçivi
25-04-2010, 06:57
Dorduncusu, ben dahil; bu dunyada herkes dusuncesini dile getiriyor. Sen se durmadan, benim dile getirdiklerimin "algilanamayacagina" sadece "takip edilecegine" vurgu yapiyorsun. Bu konuda daha once de sordum, cevap alamadim. Bir daha soruyorum. Peki senin yaptiklarin farkli mi?, sen de dusuncelerini "yansitma" adi altinda dile getirmiyormusun?, peki seni simdiye kadar kac kisi algiladi?, yoksa sende mi "takipci pesindesin?:boink:

Ben sana daha once de soyledim. Ben sadece dusuncelerimi dile getiriyorum, ayni senin gibi ve senin gibi de murit, taraftar, takipci v.s. gibi bir amacim yok. Olsaydi orgut kurardim.


tabii ki herkes gibi biz de düşüncelerimizi paylaşıyoruz ama sen bu ulaştığın bilinç seviyesini diğer insanlara konuşarak anlatarak aktarabileceğin iddiasında bulunuyorsun.. ben de her insanın bilinç seviyesinin kişiye özel olup aktarılamayacağını anlatmaya çalışıp varoluşun gizemine teslim olduğumu ifade ediyorum.. ve ulaştığım bilinç seviyesine nasıl ulaştığımı ve bunun sözlerle diğer insanlara aktarılamayacağını söylemekten dilimde tüy kalmadı..:noidea: evrensel-insan bir tanedir, paslıçivi bir tanedir, bir ikincisi olmayacaktır..

örgüt kurmuyorsun ama bu sitede sanal gruplar kurup(bu devrim başka devrim) insanları davet ediyorsun.. hatta beni bile bu gruba üye yaptın.. ben de içeriğini bilmeden seni kırmamak adına davetini kabul ettim.. bu işler böyle bir kıvılcımla başlar sevgili e.i.. artık internet dünyasında yaşıyoruz, herşey internet üzerinden gerçekleşiyor.. bir ara K.C isimli üyeyi niçin kendinle hiç irtibata geçmediğini sorgulamıştın.. çünkü sahip olduğun benlik tüm insanların ilgisini çekmek isityor.. ama dediğim gibi bunlarda senin safbilincinin hiç bir suçu/hatası yok.. benlik kurgulandığı üzere sevgi/ilgi arsızıdır.. ondan arınmadığın sürece de insanların ilgisini çekmek, kurduğun gruba yeni üyeler kazandırmak adına daha bir çok şey yapacaksın..

çünkü sen şu an sende değilsin.. henüz kendini tanıyıp bulmamışsın.. kendini tanıyıp, bilip, bulduğunda bırak diğer insanları varoluş bile umrunda olmayacak, çünkü ulaşacağın şey bir insanın ulaşabilecği en büyük hazine olacaktır..

paslıçivi
25-04-2010, 07:18
Besincisi, farkindaysan; burasi "birebir" formu, yani karsilikli yazisiyoruz. Dolayisi ile ben yazdiklarimi sana yonelik yazarken, sen hep; baskalarini bana ornek veriyorsun, sen benim yazdiklarimi algiliyor musun?, onemli olan bu.


sevgili e.i.. dediklerini çok iyi algılıyorum merak etme.. evet burası birebir formu ama bizi okuyan insanlar var.. ben o yüzden her gönderimde bizi okuyan insanların aydınlanması konusunda en azından ufak bir pencere/ufuk açabilmek adına konuyu ayrıntılı işliyorum..

Altincisi, benim dile getirdiklerim, evrensel insanin YANSISI, KENDISI DEGIL. Dolayisiyle, sana daha once de izah ettigim gibi, sen dahil; henuz yeryuzunde kimse, bu dusunceleri bana yansitan evrensel insan'in ne oldugunu bilmiyor. Cunku ben hala dogal dusunceyi, hem konusuna gore, hem de genel temelleriyle ve kokeni ile curutme, cikarsama, sorunlarini dile getirme ile mesgulum.


agnostisizmi çok iyi kavrayabilirsen senin "doğal düşünce" dediğin şeyin gnostisizm(teizm+nonteizm) olduğunu göreceksin..

insanlığın kaderi değşicekse bu insan eliyle insan temelli yeni bir soyut yaratmakla değil bilimin ve özellikle tıbbın gelişmesiyle olacaktır, her zaman olduğu gibi.-paslicivi-

Simdi gelelim bilim konusuna. Seyin kendisini kendi ortaya koyamayacagina ve sadece insanoglu kendi adina ve kendi turu icin ortaya koyabilecegine gore; BILIM SEYIN KENDISI DEGIL; BIR TUREVI VE BILDIRENI, BELIRTENIDIR.

Oyuzden bilim hic bir zaman seyin kendisini ortaya koyamayacaktir. Sadece SOYUTUYLA (teori, tez, antitez, hipotez, sentez, analiz) BILDIRECEK VE BELIRTECEKTIR.

Bu da ne belirtileni, ne de varolusu degil; sadece insanoglu turunu baglayacaktir.CUNKU BILIM VAROLUSUN DEGIL, INSANOGLUNUN BIR URUNUDUR.

Sen varolusu safbilincinle ve insanoglu bedeninle oldugu gibi yansitirken, bu senin ve seni baglayan subjektif bakis acindir. Bu bakis acini dile getirirken, FARKI MI AYNILASTIRIYORSUN?, AYNIYIMI FARKILASTIRIYORSUN?, YA DA HER IKISI BIRDEN MI?

Butun bunlari dusuncen ile dile getirmiyorsan, neyinle dile getiriyorsun?


ben burda insanlığın kaderini ancak bilim değiştirebilir/düzeltebilir dedim... varoluşu ortaya koymasından bahsetmiyorum.. bu kaderi değiştirme yolu olarak da; 1- tıptaki insan nörofizyolojisi konusundaki gelişmeler ve 2- pozitif bilimde alınabilecek her mesafe insanlığın aydınlanmasına katkı sağlayacaktır..


Senin dile getirdigin, "mutlak mutluluk", ya da paralelindeki, sevgi, vicdan v.s. senin kendini tatmin etmen icin degil mi?, bu da senin benligin degil mi?

Sana "mutlak/mutluluk" ve digerleri gibi, SOYUT KAVRAMLARDA KARAR KILDIRAN, SENIN KENDINI TATMININ, BENLIGINI TATMININ DEGIL MI? Burada somut olan, ya da varolusun somut yansisi nerde? "mutlak/mutluluk" ve diger soyut kavramlarda, bilim ve bilimsellik nerde? Bunlar birer inancsal degil mi?


sevgili e.i.. beş duyumuza yansımayan bu soyut kavramlar üzerinde tartışmanın hiç bir anlamı yok.. çünkü bunlar elle tutulur gözle görülür şeyler değil.. herkes kendi bilinç düzeyinde bu soyutlara farklı bir içerik/anlam yükleyebilir.. ben geçmişimde senin şu halini gördüğüm için kendi bilinç düzeyimden seni yansıtmaya çalışıyorum sadece.. bu işlerin bilimle bilimsellikle hiçbir ilgisi yok.. çünkü bilimi de bu soyut kavramları da orataya koyan biziz.. benlik, mutlak mutluluk gibi kavramları pozitif bilim henüz ortaya koyacak düzeyde ilerlememiştir..

bugünlük yeter sanırım, yoruldum ve pilim bitti..:crutch:

evrensel-insan
25-04-2010, 08:24
Saygideger paslicivi;

bazen öyle şeyler yazıp öyle garip davranışlarda bulunuyorsun ki beni çok şaşırtıyorsun.

Yukaridaki cumlende, gene yari "satasarak" birseyler, "yumurtlamissin". Neymis, sana gore yazdigim "oyle seyler" ve "garip davranis?"

olur da gözümden kaçarsa sen bana hatırlatırsın..

Walla, kusura bakma; benim aklim "defter degil" o yuzden sana cevaplarimi geciktirmeden yaziyorum. Sen okudugunda, gerekli gordugun yerlere cevap yazarsin.:drum:

evet insanlığa, insanlaşma yolunda düşünce bazında bir insanlık/soyut sunmanın hiç bir anlamı yok..

Sen bilimin ne oldugunu dusunuyorsun, bilimin kaynagi dusuncedir, hayal gucudur ve somut uzerine oturtulmus soyutlardir, turevdir.

tabii ki yok, ben peygambermiyim ki vahiy yoluyla diyalog kurayım

Sen aldiginin vahiyin bilincinde ve farkinda olmadan uyguluyorsun. Aldigin vahiy varolustan "Deki, 'ben varolusu oldugu gibi yansitiyorum, yasamimi iskalamadan anlik yasiyorum ve bunlari da safbilincim ile yapiyorum.":bounce:

tüm bunların nedeni de farkındalığının olmaması.. farkındalık sözünü herkes kullanır ama gerçek anlamda farkındalık denen şey çok ama çok zor deneyimlenecek bir kavram ve kavrayıştır.

Hem soyutlarin, ortak bir algisinin olamayacagini soyluyorsun, hem de butun yaptigin soyutlara "siginmak", benlik, bilinc ve cesitleri, farkindalik, mutlak mutluluk. Safbilinc diye bir kavrami sozlukte bile bulamadim.

ve bu durumları ileride beyin nörofizykimyası hakkında edineceğimiz yeni bilgi ve buluşlarla medikal(ilaçla) olarak tedavi edilebilecektir..

Yukarida da, benim algima gore; insanoglunu ayni politikacilar gibi "gudulecek koyun" yerine tippi kullanarak degerlendiriyorsun ve insanoglunun rizasi, bilinci, farkindaligi olmadan da; frenkeystanligi savunuyor, hap ile insanoglunu safbilince tasiyacagina inaniyorsun.

Ayni zeistgaistteki, insanoglunun dogumda, icine yerlestirilecek ve disaridan kontrol edilebilecek bir cipsi ortaya koydugu gibi. Yani insanoglunun olumunu (olmek) varolus degil, yine insanoglu belirliyecek. Sende de bunu hap saglayacak.

temennim senin gibi bilinci yüksek bir insanın bu rüyadan uyanması ve yaşamını uyku+TD sitesinde yazmak gibi şeylerle harcayıp ıskalamaması

Daha once de dedigim gibi, yazilanlari okumuyorsun. Ben bu cumlenin cevabini, konuyu ilk dile getirdigin zamanda sana daha once verdim. Sonucta benim yasamimda neyaptigim tamamen benim bilincimde ve farkindaligimda.

ulaştığım bilinç seviyesine nasıl ulaştığımı ve bunun sözlerle diğer insanlara aktarılamayacağını söylemekten dilimde tüy kalmadı

Bunu da sana izah ettim. Bende bu bilince nasil ulastigimi, yani evrensel insan'i dile getirmiyorum. Cunku dogal dusuncenin bilincine ve farkina varilmadan ve bilincli ve farkinda olarak ondan kurtulmak/arinmak istenmeden ve bunun icin caba ve gayret harcamadan, sorgulamadan, bilgilenmeden ve de birikim, gozlem kazanmadan v.s. evrensel insan'in aktarilamayacagin, farkinda ve bilincindeyim.

ben de içeriğini bilmeden seni kırmamak adına davetini kabul ettim

Bence burada hem hata yapmis, hem de duygusal davranmissin. Ben de grup davetleri aliyorum, ama; icerigi bana gore ilgi/etki/onem bunyesine girmiyor sa, ben kabul etmiyorum.

çünkü sen şu an sende değilsin.. henüz kendini tanıyıp bulmamışsın.. kendini tanıyıp, bilip, bulduğunda bırak diğer insanları varoluş bile umrunda olmayacak, çünkü ulaşacağın şey bir insanın ulaşabilecği en büyük hazine olacaktır..

Burada da yanildin. ben, bir birey olarak; ne yaptigimin, ne dedigimin, hem farkinda hem de bilincindeyim. Turumun gerektirdigini yapiyorum. Cunku onlarla bir monodialogum var ve onlarla birlikte yasiyorum. Onlar gibi dusuncelerimi dile getiriyorum ve ilgi/etki/onem bunyesindeki konularimi grup olarak ortaya koyuyorum. Kimse uzerinde de, bir empozem veya zorlamam yok.

ben o yüzden her gönderimde bizi okuyan insanların aydınlanması konusunda en azından ufak bir pencere/ufuk açabilmek adına konuyu ayrıntılı işliyorum..

Ben de aynisini yapiyorum. Ama sen genelde bunu yapiyorsun ve benim ile yazistigini "unutuyorsun" ve de ustelik benim adima, yaziyorsun "soylesin/boylesin, sunu/bunu yapiyorsun v.s." diye.

agnostisizmi çok iyi kavrayabilirsen senin "doğal düşünce" dediğin şeyin gnostisizm(teizm+nonteizm) olduğunu göreceksin..

Bunun ben hem farkinda, hem de bilincindeyim. Agnostisizm, senin algina gore; dogal dusuncenin, disaridan bakis acisi ve notr algi ile, belirtilen konunun icinde yer almadan, konunun ve genelin dogal dusuncesinin oldugu gibi resmini vermek ve kisiye resmin neresinde yer aldigini gostemektir. Yani senin algin ile, safbilinc ile dogal dusunceyi oldugu gibi yansitmak.

beş duyumuza yansımayan bu soyut kavramlar üzerinde tartışmanın hiç bir anlamı yok

Burada da herzaman "kacamak" davraniyorsun. Ben nezaman senden bir sey istesem, yukaridaki cumleyi getiriyor, ama; sen birsey aciklarken ve benim adima konusurken hep soyutlari kullaniyorsun. Unutma ki, senin yukledigin anlami ve icerigi ben algilayamaz ve senin ile ayni anlam ve icerigi yuklememissem, senin bana ve sende ve de bende oldugunu soyledigin soyutlarin (benlik, ozbenlik, bilinc safbilinc, farkindalik, mutluluk, mutlak mutluluk v.s.) benim acimdan bir algisi olmaz.

benlik, mutlak mutluluk gibi kavramları pozitif bilim henüz ortaya koyacak düzeyde ilerlememiştir..

Eger bunlarin ortaya bilimin koyabilecegini ve bunlari bilimsel olarak degerlendirmeyi dusunuyorsan, daha cok bekler ve yanilirsin. BILIM SOYUTLARI ORTAYA KOYMAZ, SOMUTU, SOYUTLA ORTAYA KOYAR.

Anlasildigi uzere, seninle bu somut/soyut iliskisini, farkini, celiskisini v.s. ayrica ele almamiz gerekiyor ki; bilim ve bilimsellik ve epistemolojisi iyice algilansin.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
25-04-2010, 09:16
Saygideger paslicivi;

Somut/soyut iliski, celiski, fark ve BOLUNEMEZ BUTUNLUGUNE bir giris yapayim.

Insanoglu soyutu (kavrami, dusuncesi, ifadesi, dili, felsefesi, bilimi v.s.) somutla (, vucuduyla, beyniyle, isaret edilerek, kavramla ozdeslestirilerek, bes duyuyla algilanarak) kendini, kendi adina/icin/ait/eliyle ortaya koyar.

Iste bu insanoglunu ortaya koyan, insanoglu; yine ayni sekilde hem kendi disindaki somutlari, hem de kendi adina/icin/eliyle/ait yarattigi soyutlari ortaya koyar.

Somutun ( bes duyuyla algilananin ve kavramla ozdeslesenin,-madde,tum siniflanan canli/cansiz varliklar, varolus, evren, dunya, doga, insanoglunun vucudu, bedeni v.s. uzerinde uygulanan deney, gozlem, bulus) soyutlanmasi ( dil temelli; teori, formul, tez, antitez, sentez, analiz, hipotez) BILIMDIR ve BILIMSELDIR.

Soyutun (yaratici, tanri, sevgi, bilinc, benlik, mutluluk, demokrasi, tum ideolojik izmler, dogru, iyi v.s. temelli tum pozitifler, yanlis, kotu v.s. gibi tum karsit pozitifler 'negatifler' ve tum etiksel, metafizik ve psikolojik degerler, veriler, tabular, ki buna dini ve milliyet icerikli tabular dahildir,) somutlanmasi (tum politik sistemlesmeler, dini veriler-kuran, incil, tevrat, cami, v.s. tum uygulanan ve sistemlesen etiksel ve metafizik veriler-ahlak, namaz, oruc, bayramlar, ozel gun kutlamalari v.s.) ve soyutlanmasi (bilinmezlik, muallaklik, somut tabansizlik-yok- v.s.), INANC/INANCSIZLIGIN, INANCSALLIGIDIR.

Bu simdilik konuya bir giristir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
25-04-2010, 09:38
Saygideger paslicivi;

ve soyutlanmasi (bilinmezlik, muallaklik, somut tabansizlik-yok- v.s.), INANC/INANCSIZLIGIN, INANCSALLIGIDIR. -e.i-

Biliyorsun, mesaji gonderince; duzenleme olanagi yok. Oyuzden yukaridaki soyutlanmalar sadece negatif degildir. Yani; bilinmezlik/bilinirlik, muallaklik/mutlaklik, kesinlik, suphe/eminlik, axiom, belgit, postulat, maxim, tum bilinmez sorgulanmazlar ve otomatik kabul edilenler, tum bilimin branslarinin kendi bunyesindeki kabullenilmis disiplinleri v.s. var/yok.), INANCSALLARDIR.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
25-04-2010, 10:25
Saygideger paslicivi;

Goruldugu gibi, insanoglunun hem kendi yarattigi tum soyutlari, hem de hem kendi olusturdugu,(kitaplar, yapilar v.s.) hem de kendinden bagimsiz olan tum somutlari, (madde, evren, varolus, doga, dunya, canli/cansiz siniflanan varliklar v.s.) ortaya koymak icin yaratip, kullandigi soyutu tek (dili, kavrami, ifadesi, isimlendirmesi, felsefesi, bilimi, inanci v.s.)

Yarattigi soyutlar ise; ikili ve karsitli. Bilimsel (formuller, axiomlar, belgitler, postulatlar, maximler, teori tez, antitez, hipotez, sentez, analiz v.s.) ve inancsal (etiksel ve metafizik soyutlar,ideolojiler, psikolojik soyutlar,-yaratici, tanri, ahlak, gelenek, tore, demokrasi, sevgi, var/yok, dogru/yanlis, iyi/kotu, mut-mutluluk/mutsuzluk, hak-hakli/haksiz, nefret v.s.)

Ayni ortaya koydugu somutlar gibi. Bilimsel (uzerinde deney, gozlem, bulus yapilan bes duyuya hitabeden algilar) Inancsallar (ideolojik doktrinler-kitaplasmis, kitlesellesmis, sistemlesmis-,dini sistemler, cami/havra/kilise, put ve ilahlar, milli sistemler, bayrak, mars, tarihi kisiliklerin resimleri v.s.), dini/milli/toresel/ahlaksal uygulamalar(oruc, namaz,ayinler, milli bayramlar, aile iliskileri, toplum icindeki davranislar)

Iste bundan sonra; ne somut, ne soyut; ne bilim, ne inanc, ne bilimsel, ne inancsal, ne bilgi, ne ogreti, ortaya konanin, hangisi insanoglundan bagimsiz, hangisi insanoglu yapimi, hangisi insanoglu, irdeleyelim.

Kesin olan tek bir sey var; o da kendi dahil, herseyi ortaya koyanin insanoglu oldugu ve ortaya konanin sadece bir insanoglu verisi oldugu, kendi olmadigi ortaya konanin, kendisini ortaya koyamayacagi ve tum ortaya konanin, insanoglu eliyle/adina/ait/icin bir monolog oldugu ve turu bunyesinde de, mono-dialog oldugu.

Insanoglunun kendi turu disinda algiladigi ve monolog olarak isimlendirdigi baska her hangi bir seyle dialogu olmadigi ve kendi disindaki, adlandirilanlarin da, bundan haberdar olmadigi, onlari ilgilendirmedigi ve bu adlanmada olumlu/olumsuz bir yaptirimlari olamayacagi kisaca insanoglunun "kendi calip, kendi oynadigi/kendi kendine gelin-guvey oldugu/kendi edip, kendi buldugu" da ortada.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
25-04-2010, 20:50
Saygideger paslicivi;

Simdi bu son uc mesaj bunyesinde, irdeleyelim ve sorgulayalim.

Ortata KOYUM, nasil ve neden oyle?

Ortaya KOYAN, ne/kim ve neden?

Ortaya KOYULAN, ne/kim ve neden?

Ortaya koyanin, insanoglu oldugu temelinde; bu insanoglunun yazinin icadindan bu yana, yani 6000 yil, ya da homo sapiens'ten buyana 196000 yil. Ya da bazilarinin "homo cesitlerini, kafatasi olarak ayirmak bir irkciliktir" dusuncesi temelinde, homo eraktus'a kadar indirgeyelim.

Evet, sence; hangi tarihinden, gunumuze kadar insanoglu varolus ile ilgili, bilimsel olarak neler ortaya koyabilmistir, ya da herhangibirsey ortaya koyabilmismidir.

Bugun epistemolojik olarak ve bilimsel temelde, insanoglunun varolus hakkinda bilgisi, bildigi, bildirdigi nedir?, var midir?

Buradaki bilimsellik, evrensel onayi olan ve yanlislanabilir olan, olacak.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
26-04-2010, 04:17
Saygideger paslicivi;

Bu mesajim, kisisel icerikli olacak ve de "sitemkar":smow:

Birincisi, ben senin tum mesajlarini okumama ragmen, algiladigim kadariyla, sen benim her mesajimi okumuyorsun.



yavv:hug:sevgili e.i.. bazen öyle şeyler yazıp öyle garip davranışlarda bulunuyorsun ki beni çok şaşırtıyorsun.. tabii ki senin tüm mesajlarını okuyup cevaplamaya gayret gösteriyorum ama defalarca söylediğim gibi benim bu siteye ayırabileceğim zaman sınırlı.. için rahat olsun tüm yazdıklarını okuyor ve zamanı geldiğinde cevaplayacağım..:thumb: olur da gözümden kaçarsa sen bana hatırlatırsın..

Saygideger paslicivi;

bazen öyle şeyler yazıp öyle garip davranışlarda bulunuyorsun ki beni çok şaşırtıyorsun.

Yukaridaki cumlende, gene yari "satasarak" birseyler, "yumurtlamissin". Neymis, sana gore yazdigim "oyle seyler" ve "garip davranis?"



sevgili e.i..maalesef yine aynı cümleyi kurduruyorsun bana:tongue1:

"bazen öyle şeyler yazıp öyle garip davranışlarda bulunuyorsun ki beni çok şaşırtıyorsun.."

senin tüm yazdıklarını okumadığımdan şikayet ediyorsun..

ben de her zamanki gibi zamanım kısıtlı olduğunu, daha önce sana defalarca ilettiğimi dile getirip bu şikayetinin garip olduğunu ifade edip durmumu açıklamama rağmen..

sen hala bana "benim, sana sataştığımı ve birşeyler yumurtladığımı" dile getiriyorsun..

ayrıca ben yumurtlamam, çünkü horozum ve görevimi yaparım, polemiğe girmem..:happy:

benim adım hıdır, elimden gelen budur..:dizzy:

aslında eski gönderilerine yazacak daha çok yazım var ama konu dağılmasın ve eşzamanlı gitsin diye şu son 4-5 mesajına odaklanayım.. ileriki zamanlarda tekrar geri döner onları da konuşuruz..

paslıçivi
26-04-2010, 04:23
Evet, sence; hangi tarihinden, gunumuze kadar insanoglu varolus ile ilgili, bilimsel olarak neler ortaya koyabilmistir, ya da herhangibirsey ortaya koyabilmismidir.

Bugun epistemolojik olarak ve bilimsel temelde, insanoglunun varolus hakkinda bilgisi, bildigi, bildirdigi nedir?, var midir?

Buradaki bilimsellik, evrensel onayi olan ve yanlislanabilir olan, olacak.


sevgili e.i.. öncelikle son 4 mesajında yaptığın tanımlamalar kime ait.. klasik felsefe tanımlamları mı ya da senin kendi tanımlamaların mı? çünkü sen ve ben insanız, anlaşmamız için tek iletişim kaynağımız konuşmak ve konuşurken kullandığımız dil/lisan.. ve ben bildiğin gibi felsefe konusunda mektepli değil alaylıyım.. bir çok kavrama kendi zihnimde farklı içerik/anlam yüklemiş olabilirim, o yüzden kendi düşüncelerimizi doğru ifade edemediğimiz için konuşarak anlaşmamız imkansızlaşır..

"varoluş bilinmezdir/gizemdir" derken benim kastettiğim senin sınıflamana göre "somutun soyutlaması/dile getirilmesi" olan bilimdir/bilimseldir.. yani inançsallık değildir..

yukarda alıntına gelince..

tarih bilgim çok iyi olmadığı için hangi tarihten itibaren olduğu konusunda bir fikrim yok..

ama varoluş hakkında bilimsel ortayakoyumlar, bilgisi, bildirdiği vardır ve o da "an itibariyle" bilimin sunup tüm dünya insanlığının hemfikir olduğu datalardır..

sorduğun şeylere şimdilik bu kadar cevap verebilirim..

söz sende..

evrensel-insan
26-04-2010, 20:37
Saygideger paslicivi;

Eger yaptigim aciklamalardan algilanamayan bir kisim varsa ve aciklanmasini belirtirsen, sevinirim. Ben senin alayli oldugunu bildigim icin, zaten felsefi terimler kullanmadim.

Insanoglu (somut/soyut bilesimi, karisimi, iciceligi, bolunmez butunlugu ve ayrilmazligi) nun, soyutu (dili, felsefesi, bilimi, inanci v.s.) ile bilimsel soyutu(formul, axiom, teori, tez, hipotez v.s.) algiliyor ve bilimsel dusunce (temeli somuta dayanan) ile, inancsal dusunce (temeli soyuta dayanan) farkini ve inancsal soyut (mesela tanri, demokrasi, sevgi),ile bilimsel soyut(formul, teori v.s.) farkini da algiliyorsan ve IKI SOYUTUN, BIR SOMUTU VERDIGINI (dusunce ve kavram, beyni-maddeyi- veriyor) ve soyut/somutun da, somutu verdigini gorebiliyorsan, mesele yok. Devam konusunda da, ikinci solukla basladigimiz ve henuz cevap vermedigin,

Mesaj 281 ve 282 den basliyabilirsin

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
26-04-2010, 21:19
Saygidegerpaslicivi;

IKI SOYUTUN, BIR SOMUTU VERDIGINI (dusunce ve kavram, beyni-maddeyi- veriyor) ve soyut/somutun da, somutu verdigini gorebiliyorsan, mesele yok.-e.i.-

Bu kisaca evrensel insan ortaya koyumuyla; soyut-x (karakter, oz) ve somut-y (gorunus, beliris, (bes duyuya yansiyan ve bes duyu ile algilanan)- varolus) Boylece formulumuz, x+x=y (yani iki-dusunce ve kavram soyut=somut-beyin) ve x+y=x (bir soyut-kavram+bir somut-beyin=varolus)

Buradan iki uclemimiz de ortaya cikiyor. Y sekilsel temelinde; Y1-y nin ust bacaklari, soyut(iki x) ve alt bacagi somut (y), Y2-y nin ust bacaklarindan biri somut(x), digeri soyut(y), alt bacagi somut(x)

Y sekillenmesi Y (iki x in x e indirgenmesi) Buradaki X karakterinin, ozunun; goruntusu, sekillenisi, belirisi ise Y dir.

Oyuzden de Xin fonksiyonu olan Y, sadece X eliyle/adina/ait/icin ifade edilebilir. Yani Y kendisini ifade edemez, ancak X eliyle ifade edilebilir. X de oz ve karakter oldugundan, goruntusu Y olarak belirir. Iste bu yuzden de sey, ne x ne de y dir. Sadece X adina/eliyle/ait/icin, Y olarak goruntuye tasinmis, belirtilmis, ortaya konmus KENDINI ORTAYA KOYASMAYANDIR.

Bu mesaj biraz "icerikli" oldu. Eger ilgilenirsen, hem cizimsel, sekilsel, gorsel linkini verebilirim, ya da daha detayli izah edebilirim.

Daha once de dedigim gibi, evrensel insan aciklamalari dogal dusuncenin sessel ve kulaksal noktasalligi ile degil; gozun gormesinin boyutu, sekli ve cizimi ile izah edilir.

Bu mesajda istersen sadece bir bilgi olarak kalir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
27-04-2010, 04:46
Insanoglu (somut/soyut bilesimi, karisimi, iciceligi, bolunmez butunlugu ve ayrilmazligi) nun, soyutu (dili, felsefesi, bilimi, inanci v.s.) ile bilimsel soyutu(formul, axiom, teori, tez, hipotez v.s.) algiliyor ve bilimsel dusunce (temeli somuta dayanan) ile, inancsal dusunce (temeli soyuta dayanan) farkini ve inancsal soyut (mesela tanri, demokrasi, sevgi),ile bilimsel soyut(formul, teori v.s.) farkini da algiliyorsan ve IKI SOYUTUN, BIR SOMUTU VERDIGINI (dusunce ve kavram, beyni-maddeyi- veriyor) ve soyut/somutun da, somutu verdigini gorebiliyorsan, mesele yok.

sevgili e.i..

bunu görebilen sadece ben değilim, tüm dünya insanlığı görüyor.. sen sadece bu mekanızmanın içeriğini yani insanoğlunun kendisine yansıyan evreni/varoluşu ortaya koyarken somut/soyut arasındaki bölünmez bütünlüğün nasıl çalıştığını açıklıyorsun, yoksa bunun böyle olduğunu herkes biliyor ve görüyor.. bunda görülemeyecek algılanmayacak bir bir şey yok ki...sen sadece kullandığın terminoloji dolayısıyla işleri biraz karmaşıklaştırıyorsun o kadar..

paslıçivi
27-04-2010, 05:17
Oyuzden de Xin fonksiyonu olan Y, sadece X eliyle/adina/ait/icin ifade edilebilir. Yani Y kendisini ifade edemez, ancak X eliyle ifade edilebilir. X de oz ve karakter oldugundan, goruntusu Y olarak belirir. Iste bu yuzden de sey, ne x ne de y dir. Sadece X adina/eliyle/ait/icin, Y olarak goruntuye tasinmis, belirtilmis, ortaya konmus KENDINI ORTAYA KOYASMAYANDIR.


somut olan varoluş kendi kendini ortaya koyamaz, insan bilincine görünüş olarak yansır, insanoğlu bunu isimlendirir ve kendisine yansıdığı için ancak insanoğlu varoluşu dışarı yansıtabilir, ortaya koyabilir.. ama insanoğlu da varoluşu bir bütün olarak ortaya koyamaz.. yani kısaca varoluş bir bilinmezdir, gizemdir.. yani agnostisizm..

tüm gerçeklik/realite; bize yansıyan varoluşun bir gizem olduğudur ama insanoğlu bunu dile getiremez, kabullenemez, ifade edemez.. ve mutlaka işin içine bir gnostik yaklaşımla ortayakoyum gerçekleştirirr.. yani bilinemez olan bir şeyi bildiğini zanneder, yani benim ifademle a-gnostisizm dışındaki tüm bilinç deklarasyonları(Teizm ve nonteizm) gnostik bir yaklaşımdır ve kişi bilmediği şeyi bildiğini zannetme yanılgısı içindedir yani uykuda rüya görmektedir..

teizm düzeyindekiler; ölüm öncesini, sonrasını, evrenin nasıl varolduğunu, nasıl yokolacağını, tanrıyı yani "varoluşu herşeyiyle" ortaya koyan yani bildiğini zaneden çok derin uykudaki insanlardır..

nonteizm düzeyindekiler ise; sadece "tanrı temelli/odaklı" varoluşu ortaya koyan yani bildiğini zanneden uyku mahmurluğundaki insanlardır..

sevgili e.i.. senin yukarda formülüze ettiğin şey agnostisizmin açılımıdır sadece.. ama dediğim gibi kullandığın terminoloji biraz karışık olduğu için algılanmakta zorlanılıyor..

sadece gerçek agnostisizm bilinç düzeyine erişmiş bir insan "insan temelli" varoluşu görüp değerlendirebilir çünkü.. senin şu an yaptığın gibi.. onun haricindeki tüm bilinç düzeyleri bir soyutu somutlayıp tutunmak ve karar vermek zorundadır, aksi halde mutluluğunu sabitleyemez.. yani karar vermemiş bir akıl/düşünce huzursuzdur.. o yüzden gerçek agnostisizm çok zor deneyimlenip yaşanabilinecek bir bilinç düzeyidir..

paslıçivi
27-04-2010, 06:31
insaoğluyuz ve bir şekilde bilinç sahibiyiz..

dünyaya geliyoruz ve bir bakıyoruz karşımızda bir varlık/varoluş var..

yani bilinicimize yansıyan bir şey var ve biz bunu 5 duyumuzla algılıyoruz..

bilincimize 5 duyumuzla yansıyan bu şeyi/varoluşu dışarı yansıtırken/ortaya koyarken bir bütün olarak ortaya koyamıyoruz, çünkü varoluş bizimle diyalog içinde değil, yani bize "ben şuyum, ben buyum" diye bir deklarasyonda bulunmuyor, kendini ortaya koymuyor.. sadece sınırlı yetilerimiz olan 5 duyumuz limitlerinde bize kendini sunuyor, yansıyor..

ama biz meraklı insanoğlu; bizimle bir diyaolog içinde olmayan, bize kendisini bir bütün olarak ortaya koymayan varoluşu 5 duyumuz dışına çıkarak(somutun dışına çıkarak/gnostisizm) bir bütün olarak ortaya koymaya gayret ediyoruz..

çünkü varolan insan yapımız gereği, kendisini ortaya koymayan bu gizemle yaşamamız nerdeyse imkansız.. çünkü ruhsal aygıtımız sadece düşünce değil bir de duygulanma kompenenti taşıyor..

ve bu 2 kompenent biribiriyle bir uyum/oto kontrol içinde yaşamak zorunda.. aksi halde ya düşünce boyutumuz ya da duygu boyutumuz dengeyi kaybederek insan olmaktan çıkıp yaşamda kalıp soyunu devam ettirebilecek dengeyi kaybediyor ve bu durumda soyumuzu tehlikeye atıyor..

o yüzdendir ki; varoluş hayvandan gerçek insana evrimleşme sürecinde bu dengelemeyi sağlamak adına "inançlı insan yani varoluşu gnostik(teist ve nonteistler) olarak ortaya koyan insan" arageçiş formunu dayatmak zorunda..


teizm düzeyindekiler; kendilerine yansıyan varoluşu bir bütün olarak ortaya koyan insanlardır.. yani varoluş ne zamandan beri, nasıl varolmuştur, akibeti nedir, insanlığı ölüm sonrası neler beklemektedir, tanrı nedir, varmıdır yokmudur, tüm bunları ortaya koyan hazır paket programlardan(dogma organize inanç olan dinler) birini kabul eden insanlardır.. ve kabul etme olayındaki tercih de; hangi zaman ve coğrafyada dünayaya gözlerini açtıysa o paket programdır..

israilde dünyaya geldiyse varoluşu bir bütün olarak ortaya koyan paket program museviliktir..

avrupa ya da amerkiada dünyaya geldiyse varoluşu bir bütün olarak ortaya koyan hazır peket program hristiyanlıktır..

hindistinda dünyaya geldiyse varoluşu bir bütün olarak ortaya koyan hazır paket program hinduizmdir..

japonyada çinde dünyaya geldiyse varoluşu bir bütün olarak ortaya koyan hazır paket program budizmdir..

orta-batı asyada, afrikada dünyaya geldiyse varoluşu bir bütün olarak ortaya koyan hazır paket program islamdır..

bu yukardaki paket programlar coğrafi dağılımdır ve günümüz yani 3-4 bin yılı kapsamaktadır.. bunun bir de zaman boyutu vardır, bu bahsedilen zamanların dışında o coğrafyada hangi hazır paket program varsa kişi onu alır.. antik çağ veya daha eski zamanlarda farklı coğrafyalarda dünayaya gelen insanlar o zamanın paket programı neyse onu olduğu gibi kabul eden bilinci en düşük insan grubundandır..

bunlar piramitin tabanınından zirvesinin yakınına kadar olan devasa bir kalabalıktır..

nonteizm düzeyindekiler; bu insanlar piramitin zirvesine yakın insanlardır, o muazzam kalabalıktan kurtulmuş kendisine yüklenen hazır paket programı kısmen formatlayıp zincirlerini kırabilmiş insanlardır.. ateist, deist ve panteistler bunlardır ama bunlar bile hala insanoğlunun varoluşu bir bütün olarak ortaya koymada yaratabildiği tek soyut tanrı etrafında dolaşan insanlardır.. tanrıyı yoklarlar(ateizm) varlarlar, bireyleştirler(deizm), evrenselleştirirler(panteizm) vs..

yani hala varoluşun bir bütün olarak ortaya konamayacağını yani bilinemeyeceğinin farkındalığıyla yaşayamazlar.. çünkü varolan bilinç düzeylerinin onlara sağladığı duygu/düşünce simbiyotik yaşamda bir denge tutturmak adına düşünceyi sabitlemek yani fakir zihinli gariban insanoğlunun yaratabildiğitek soyut olan olan tanrı hakkında mutlaka taraf olmak zorundadırlar..


işte bu teizm ve nonteizm düzeyindeki bilinçteki insanlar varoluşu gnostik olarak(inançlı) ortaya koyan bir arageçiş formudur ve varoluşa "insan temelli" bakamazlar.. ucundan kıyısından başka bir soyuta kene gibi yapışmak zorundadırlar.. ve bu durum da onları kendi türü olan insanoğlu arasında bölücülüğe/ayrımcılığa yani insanlıkdışı bir yaşam biçimine götürür..


bu gnostik ortayakoyumu aşabilen bilinç agnostisizmdir ve mutlak inançsızlıktır.. varoluşun bir bütün olarak ortaya konulamayacağının/bilinemeyeceğinin farkındalığına ve her türlü gnostik yaklaşımın insanlıkdışı olduğunu kavrayabilen bilinçtir..

sevgili e.i..

senin doğal düşünce dediğin şey gnostisizmdir..

evrensel insan düşüncesi dediğin şey de agnostisizmdir..

ama beyin kimyan daha doğuştan biraz farklı olduğu için varolan agnostisizmi kavrayamamış ve aslında agnostisizm olan bu bilinç düzeyine kendi adını (evrensel insan düşüncesi) koymuştur..

bu yazımı umarım tüm teizm ve nonteizm düzeyindekiler okur ve farkındalık yolunda bir parça olsun aydınlanma elde edebilirler..

çünkü bu dünyaya savunmasız gelen gariabn insanoğlu neye, kime, ne oranda inanacağına ya da inamayacağına kendi özgür iradesi/safbilinci ile karar vermiyor, hangi zaman ve coğrafuyada dünayaya geliyorsa ordaki atalarının zihin kurbanı ve kölesi ve bir de beyin nörokimyasal yapısının ona dayattığı rüyayı görmek zorunda kalarak yaşamını tamamlıyor...

ve bu zihinde olan yaşam ona bir cehennem azabı gibi yansıyor.. çünkü farkında ve uyanık değil.. kötü bir kabus görüyor ve bu zavallı, gariban, aciz insanoğlunun kendi elinde değil..

tüm bunlar varoluşun insanoğluna oynadığı gizemli bir oyun(rüya) ve insanoğlu kendi adına sahnelenmiş bu oyunda kendisine verilen/dayatılan rolü oynayıp göçüp gidiyor..

evrensel-insan
27-04-2010, 08:36
Saygideger paslicivi;

senin doğal düşünce dediğin şey gnostisizmdir..

evrensel insan düşüncesi dediğin şey de agnostisizmdir..

ama beyin kimyan daha doğuştan biraz farklı olduğu için varolan agnostisizmi kavrayamamış ve aslında agnostisizm olan bu bilinç düzeyine kendi adını (evrensel insan düşüncesi) koymuştur..-paslicivi-

"bunu görebilen sadece ben değilim, tüm dünya insanlığı görüyor" Birincisi, senin bu cumlende ben bir ironi sezinliyorum. Seni bilmem ama, insanoglu eger soyutlarla yasam ve iliski surdurdugunun, soyutlarla her turlu sistemini kurdugunun, ve ustelik bu soyutlarin, insan ve insanlikdisi oldugunun bilincine farkina varabilseydi, gorebilseydi; bugun cok farkli bir insan ve insanligi, cok farkli bir sistem ve duzeni, cok farkli bir dunya olurdu.

Gnostisizm ve agnostisizm, bilinen felsefi literaturde; temeli teizme dayanan ideolojik inancsal dogrulardir. Sen gnostisizm de, bu icerigi veriyorsun, ama; agnostisizmde bu icerigi vermiyorsun. Yani agnostisizm, gnostisizm disi olarak her turlu yaraticiyi bilinmez kilan, bir ideolojik inancsal dogrudur. Sen ise gnostisizmde bu literaturu korurken, agnostisizm de, konuyu her turlu yaraticidan varolusa tasiyorsun.

Ayrica sana daha once linkini vermistim. Varolusculuk, varliksal metafizigin ideolojik inancsal dogrularindan biridir.

Bu acidan, dogal dusunce; hem konulari sadece teizm ve nonteizm ya da agnostisizm duzeyinde degil; her turlu metafizigin varliksal ve her turlu etigin sosyal, siyasal, toplumsal, dini, milli, ahlaki v.s. tum konularindaki ideolojik inancsal dogrularin, tum soyut tabularini verilerini ve degerlerini icerir.

Senin algina gore; agnostisizm, evrensel insan degil; evrensel insan'in dogal dusunceyi epistemolojik gerceklik, notr algi ve disaridan bakis acisiyla, bu dedigim tum resmini veren icerigidir.

Daha once dedigim gibi, evrensel insan'i ben henuz ortaya koymadim, sadece onun bana verdigini, dogal dusunce antitezi olarak yansittim. Evrensel insan'in icerigi sadece ne bu yansitma, ne de dusuncedir. Evrensel insan, dogal dusunceye ayni zamanda alternatif ve dogal dusunceyi tamamen distalayan, farkli bir bilissel doktrin ve hipotezdir. Yansitma olarak ve senin verdigin icerik temelinde, agnostisizme benzeyebilir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
27-04-2010, 08:57
Saygideger paslicivi;

Ben algim temelinde, ikimizin dile getirdikleri arasindaki farklari siralayayim, sen de fikrini belirt.

Bu siralamada, senin safbilincine karsit ben ozbilinci ortaya koyacagim. Buradaki oz, varolusun bunyesindeki bir tur olan insanin ozudur.

Safbilinc, evrimsel ve tibbi temelde(meditasyon ve ileride tibbin ortaya koyacagini dusundugun hap) bilimseldir.

Ozbilinc, devrimsel/bilimsel ve bilinclenme ve farkina varma temelinde bireyseldir.

Safbilinc, varolusu anlik yasar ve gerisini bilinemez kilar.

Ozbilinc, varolusun kendisini ortaya koyamayacagini ve sadece insanoglu eliyle/adina/ait/icin ortaya konabilecegini soyler.

Safbilinc, insanoglunun norokimyasal yapisinin istenen bilince ulasamayacagini soyler

Ozbilinc, aksine, insanoglunun kendi kendini kendi oz iradesiyle bilinclendirebilecegini soyler.

Safbilinc, an otesi kendisini varolusa teslim eder.

Ozbilinc, her an ve devamli kendi kendisini bilinclendirmek ve insanliga ulasmak icin caba harcar.

Safbilinc, zihin ve dusunce bosaltimidir.

Ozbilinc tam aksine dusunceyi dusundurmeyi ve zihni insanlasmak icin hareket ettirmeyi onerir.

Safbilincin temeli bilinir hali ve bilinemez hali ile, insandisidir.

Ozbilinc ise, tamamen insanoglunu insanlastirma temellidir.

Safbilinc, insanoglunun varolus bilincidir.

Ozbilinc, insanoglunu, insanlastiracak bilincidir.

Safbilinc te, ozbilincte; insanoglu turunun ve benliginin birer bilinc asamasidir. Saf bilinc, insanoglunun dogal dusuncesininin, varolus eliyle temellerine teslimiyettir.

Ozbilinc ise, insanoglunu insanlastiracak dogal dusunceden arinma ve kurtulma bilincidir.

Simdilik aklima gelenler bunlar, sen de fikrini belirtirken, benim "unuttugum" bir fark olmussa eklersin.

Istersen bilincleri soyle siralayalim.

Teizm ve nonteizm-sahte bilinc (buradaki sahtelik kisiye dogumundan itibaren icinde bulundugu cografya ve toplum eliyle, verilen, etiksel ve metafizik soyut degerler, tabular veriler. Kisinin bu tabularla yasam ve iliski surmesi)

Agnostisizm-safbilinc (buradaki safligin karsiti, varolusu bir ayna gibi, katisiksiz ve oldugu gibi yansitmak)

evrensel insan-ozbilinc (buradaki ozden kasit; insanoglunun henuz ortaya cikmamis, tum turunu kapsayan ve birey eliyle dile gelen, dusunce ve davranisa tasinan insan ve insanlik ozu)

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
28-04-2010, 06:18
"bunu görebilen sadece ben değilim, tüm dünya insanlığı görüyor" Birincisi, senin bu cumlende ben bir ironi sezinliyorum. Seni bilmem ama, insanoglu eger soyutlarla yasam ve iliski surdurdugunun, soyutlarla her turlu sistemini kurdugunun, ve ustelik bu soyutlarin, insan ve insanlikdisi oldugunun bilincine farkina varabilseydi, gorebilseydi; bugun cok farkli bir insan ve insanligi, cok farkli bir sistem ve duzeni, cok farkli bir dunya olurdu.


sevgili e.i.. tüm dünya insanlığının gördüğü kırmızı puntoladığım yerdir, koyu siyah puntoladığım yer değil.. insan ve insanlıkdışı olduğunun bilincine varabilmesi için gnostisizmin üstüne çıkabilmesi lazım.. yani kişi agnostik bilince ulaşmadığı sürece bunun farkındalığına erişemez..

ama tabi burda bahsettiğim gerçek agnostisizm.. çünkü gerçek agnostisizmde kişi tüm milli dini etnik siyasi ahlak tabulardan/soyutlardan arınmıştır artık.. tüm dünya insanlığını kardeş/dost görür..



Gnostisizm ve agnostisizm, bilinen felsefi literaturde; temeli teizme dayanan ideolojik inancsal dogrulardir. Sen gnostisizm de, bu icerigi veriyorsun, ama; agnostisizmde bu icerigi vermiyorsun. Yani agnostisizm, gnostisizm disi olarak her turlu yaraticiyi bilinmez kilan, bir ideolojik inancsal dogrudur. Sen ise gnostisizmde bu literaturu korurken, agnostisizm de, konuyu her turlu yaraticidan varolusa tasiyorsun.


sevgili e.i..

felsefedeki bilgi/eğitim durumumu biliyorsun, cort vaziyetleri, tükürmüşüm felsefeye diyen biriyim.... benim önce bilincim değişti sonra kendimi ifade edebilmek adına bu tür konuları tartışırken kendimi dile getirmek/ifade edebilmek adına mecburen varolan felsefi terimleri kullanmak zorunda kaldım..

bana -sen nesin, hangi izmden? diye sorduklarında bir cevap verebilmek adına agnostisizme yakınım demiştim bu siteye ilk geldiğim günlerde.. bilinç düzeyim en yakın agnostisizme yakın diye ifade edince adımız agnostik kaldı.. aslında felsefe literatüründe benim bilinç düzeyimi tam olarak birebir yansıtan bir kavram yoktu..

ve şunu farkettim.. felsefenin genel literatür kalıbını "batı zihinli" insanlar oluşturmuştu.. batı zihinli insanlar tanrı ve ölüm sonrası cennet/cehennem ikilisinde ya da bunun etrafında dolaşan zihinli insanlardır.. doğu dünyasında hakim olan ölüm sonrası çoklu yaşam, tanrısızlık ve çok tanrılılık kavramları üzerinden bir felsefi literaür oluşturmamışlardı..

o yüzden teist, ateist, deist, nonteist gibi aslında çok anlamsız ve dünya insanlığının bilinç düzeyini deklare etmeyen ve sağlıklı bir sınıflandırma sunmayan terimler kullanılıyordu..

ben o yüzden teist yerine "teizm düzeyi bilinçaçıklığı", nonteist yerine "nonteizm bilinçaçıklığı" kavramlarını kullanmaya başladım.. bilmiyorum bu bilinçaçıklık terimleri varolan felsefe literatüründe geçiyormu ama ben gördüğüm/okuduğum kadarıyla "bilinç düzeyi açıklığı" terminolojisine rastlamadım..

bu felsefe işini batılı zihinler üretip devam ettirdiği için "tanrı" anlamına gelen theos kelimesini "din" le de özdeşleştirmişlerdir.. yani din ve tanrıyı aynı keseye koyup ikisini sanki birbirinin vazgeçilmez bir bütünmüş gibi ortaya koymuşlar.. oysa tanrı farklı kavramdır din farklı kavramdır.. bugün budizm bir dindir ama içeriğinde bir tanrı yoktur.. hinduizm bir dindir ama içeriğinde tek tanrı değil değişik düzeylerde tanrılar vardır..


hal böyle olunca terminoloji gelişirken herşey bu "theos" kelimesi etrafında dolaşmaya başlamış.. teist ateist deist panteist vs evet tanrı ve din kökenli bir bilinç düzeyi ve deklerasyonudur ama agnostisizm böyle bir şey değildir.. ama dediğim gibi bu terminolojiyi üretenler tüm bu kavramları dikey değil de yatay düzlemde kullandıkları için önüne gelen herhangibir bilinç düzeyinden biri bu tanımlamaları yapmıştır..

oysa bir bilinç düzeyini en iyi şekilde tanımlamak için o bilinç düzeyini bizzat deneyimlemek ve yaşamak gerekir.. hayatında hiç budizmi ateizmi vs, deneyimlemeyen biri bunların tanımını yapamaz, çünkü onların nasıl düşündüğünü nasıl algıladığını kavrayamaz ve o kişilerle empati kuramaz.. zaten tüm dünya insanlığının bu konuda kedi-köpek gibi insanlıkdışı yaşamasının nedeni bu değil midir?

ve dikkatimi çeken diğer husus teist ateist deist panteist vs gibi terimler kullanılırken bunlar yatay düzlemde kullanılıyor.. yani bu düzeyler sanki aynı düzeydeymiş gibi sunuluyor.. yani teistle panteistin tek farkı birinin dinli tanrıya inanması diğerinin dinsiz evrensel bir tanrıya inanması.. sanki bunlar insanoğlunun önüne bir menü listesi gibi sunuluyor ve insanlar da bunlardan beğendiği birini seçip "-hadi ben deist/ateist/teist vs, olayım" diyor..

sanki bunları insanoğlu kendi öziradesiyle/keyfiyle seçiyormuş gibi sunuluyor.. o yüzden bu sitedeki arkadaşlara bakıyorum hikayelerini anlatırken "ateist olmaya karar verdim", "deist olmaya karar verdim" gibi çok trajikomik bir deklarasyonlarda bulunuyorlar.. bu onların suçu değil çünkü farkındalıkları yok..

sanki, bu dünyaya gelen insanoğlu müslümanlığı budizmi hinduizmi museviliği vs doğduğunda önüne koyuyorlar "hadi seç bakalım bunlardan birini" diyorlar:sleep:.. kendi öziradesiyle seçiyormuş gibi bu nonteistler de kendileri seçtiklerini zannediyorlar.. olay sanki manavdan karpuz kavun seçmek gibi algılanıyor.. olayın vehametini görebiliyor musun...

agnostisizmi ilk ortaya koyanlar aslında doğruyu yapmışlar ve 5 duyumuza yansıyan somutlar haricinde diğer hiç bir şeyin bilinemyeceği anlamına gelen ve içeriğinde "theos" kelimesi geçmeyen agnostisim kelimesini üretmişler.. agnostisizm "bilinemezlik" demektir, tanrı ya da din bilinemezliği değildir bu.. ve bil-inemezlik kelimesi içindeki bil, kökenini bil-imdeki bil den alır.. çünkü bil-im "somut"la uğraşır, tanrı din gibi "soyut"larla değil..

ama gel gör ki felsefebilir geçinenler zamanla bu kelimenin de içine etmişlerdir.. senin de dediğin gibi teizm kökenli bir bilinemzlik gibi şekillendirilip tanrının varlığı yokluğu bilinemez gibi tanrıyı 1/& dan alıp 1/2 olasılığa indirgemişlerdir..

agnostisizm terimini üretenler teist kokenli bir bilinç düzeyinde olsaydı a-teist, d-eist, pan-teist vs gibi içinde teist kelimesi geçmesi gerekirdi.. yani tanrı bilinemezcilik olarak vurgulanmak istenseydi agnostik-teist/agnostik-teizm olurdu bu insanlar..

uzun lafın kısası; agnostisizmin ilk temellerini atanlar doğru yoldayken sonradan gelen alt bilinç düzeyleri bu kelimenin içeriğini tanrıbilinemzliğe taşıyıp dejenere etmişlerdir..

agnostisizm; tanrı din (theos) kelimesinden bağımsız bir tüm somut dışı soyutların bilinemeyceğini deklare eden bir bilinç düzeyidir ve bir insanın gelebileceği maximum bilinç düzeyidir.. tüm gnostik yaklaşımları aşabilen tam uyanıklık diyebileceğim bir düzeydir.. burda "bilinemez" olan insanoğlunun 5 duyusuna yansıyan ve somut olan varoluştur.. tanrı değil..


ben o yüzden kendini "ben agnostiğim" diye ifade edenleri "kendini agnostik zanneden" diye tanımlarım..

artık agnostisizm "kavramının" hakkını vermek gerekir diye düşünüyorum.. en azından ben paslıçvi olarak bunun arkasında ve savunucusuyum..

evrensel-insan
28-04-2010, 09:12
Saygideger paslicivi;

insanoglu eger soyutlarla yasam ve iliski surdurdugunun, soyutlarla her turlu sistemini kurdugunun,

sevgili e.i.. tüm dünya insanlığının gördüğü kırmızı puntoladığım yerdir,-paslicivi-

Bence burada yaniliyorsun. Cunku insanoglu "bu madde/varolus/dunya/evren/sevgi/demokrasi v.s. dir" diyor. Eger, kendi dahil herseyi soyutladiginin farkinda ve bilincinde olsaydi "buna, ben; insanolu monologuyla madde/varolus/dunya/evren/sevgi/demokrasi v.s. dedim" derdi ve hem kendini hemde turunu kandirmazdi.

Bir kere sunu acik ve net ortaya koyalim. INSANOGLU ANCAK SOYUTLAMASI ELIYLE MONOLOG YAPABILIR. Budasoyut olarak kullandigi kavrami, bir somutla isaret ederek ozdeslestirmesidir. Yani, INSANOGLU; SOYUTLAMASINA SOMUT BIR TABAN BULAMAZSA MONOLOG KURAMAZ.

Mesela bugun, 12 parmak bagirsagi, artik kavram olarak ta kullanilmamaya baslamistir. Cunku bu soyut kavrami ozdeslestiren somut yok olmaya baslamistir.

Bilimselligin soyutlamasinin bilimsel olmasinin tek nedeni, evrensel bir onay kazanmasidir. Inancsalliginda soyutlamasinin mumkun olmasi demek, mutlaka soyutlanan kavramin soyutlayan tarafindan bir somut taban bulmasi demektir.

INSANOGLU SOMUT TABANI OLMADAN SOYUTLAYAMAZ.

Iste mesela her turlu yaraticinin ortadan kalkmasi demek, artik o yaraticiyi soyut bir kavram olarak destekleyecek bir somut tabanin kalmamasi demektir. Bu somut tabana bilinmezlik ve yok da dahildir. Dolayisiyla, soyutlar somut taban bulabildikce yasarlar. Eger bir soyut, somut taban bulamazsa yok olur.

Oyuzden insanoglunun soyutuyla yasam ve iliski surmesini iyi algilamak lazim. Bu zaten, benim dedigim gibi algilanmis olsaydi, insandisi ve insanlikdisi dogal dusunce yasam suremezdi. Cunku insanoglu, herseyi soyutuyla ortaya koydugunu algilamis olurdu.

Oyuzden insanoglunun soyutuyla, somutlamasi ve soyutlamasini iyi algilamak gerekir. INSANOGLU ICIN SOMUT, SADECE SOYUT BIR ISIM, AD VE VERILEN ICERIKTIR. Tum yaptigi da, soyutuyla, somutlayacagini ozdeslestirmesi ve bir nokta haline getirmesidir. Bu tastir" dendiginde, tasin uc yuzu ortada yoktur. Burada hem bir isaret, hem bir kavram, hem bir kesinlik vardir. Ustelik, isaret zamiri "bu" ile "tas" ozdeslesmistir ve "tir" da kesinliktir. Bir uclemde, tasi isaret eden, insanoglu, uzerine isaret edilen (bes duyu ile algilanan) ve isaretin kendisi "tas" kavramidir.

Iste dogal dusuncedeki, bu uclem; dogal dusuncenin kulaksal/sessel noktalama ozelligi ile algilanmaz. Ancak, birbiriyle ozdeslesmis ve biribirini ustune gelerek kapatmis ogeleri, evrensel-insan yontemi gosterebilir.

Herkesin algisini biraktim, sen bunu algiliyabiliyor musun, onemli olan bu.

Bu arada, bir seyi izah etmek ve ona herseyi izah edebilecegini dusunecegin bir isim bulmak cok zordur. Ben dusuncelerimi anlatirken "sen neyi anlatiyorsun?" diye soranlara, ilk baslarda cevap veremezdim, cunku; ben bile kendime ne yaptigimi izah edebilecek bir isim bulamiyordum. O yuzden ilk baslarda, yaptigima "ozgurizm" demistim. Bu ismi vermemdeki, amac; insanoglu ve onun soyutuyla ortaya koydugu hersey dahil, herseyin uzerinden butun verileri cikarip, onlari tabulu rasa haline getirip "ozgur birakmakti" Yani senin safbilincin yaptigi. Herseyin uzerinden, insanoglunun verdigi her soyutu cikarip, seyi tabulu rasa olarak gozler onune sermekti. Tabi ki buna insanoglunun kendisi de dahildi.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
29-04-2010, 06:49
sevgili e.i..

ben senin ne demek istediğini çok iyi algılıyorum.. ama ilk zamanlarda algılayamıyordum ve sana japonca konuşuyorsun diyordum hatırlarsın..

çünkü iki insanın birbirini algılayabilmesi konuştukları terminolojide kelimelere yüklenen anlamla/içerikle bağlantılıdır..

şu an senin ve benim geldiğimiz bilinç düzeyleri birbirine çok yakın.. zaten o yüzden bilim dışındaki tüm soyutların insanlığı sadece bölüp insanlıkdışı yaşattığının farkındalığına erişmişiz.. ve aslında tüm dünya insanlığının kardeş/dost olarak dünyaya geldiğini(tabula rasa) ama daha sonra insan olan ataları tarafından yüklenen farklı içerikli soyutlar/zihin dolayısıyla bugünkü hayvansı insanlıkdışı yaşamı yaşadığını farketmişiz.. yani ikimiz de bilinç düzeyi olarak tabula rasanın önemini algılamış ve kendimizi o seviyeye taşıyabilmişiz..

sen düşünceni zorlayarak, kendinle kavga ederek ben de şanseseri meditasyonla gelmişiz.. ben de meditasyonla bu seviyeye gelirken lay lay lom gelmedim.. çünkü yaşadığım aile ve toplum içindeki dünyaya bakışım kendiliğinden çok farklı bi düzey alıyor ve ben bunun sebebini bir türlü anlayamıyordum.. ve bu durum benim içimde büyük bir çatışma kaos yaratıyordu.. şu son 4-5 yıl içinde meditasyondan haberdar olmasaydım belkide bu kaos hala devam ediyor olacaktı.. çünkü bilinçli meditasyon seanslarına başlamadan önceki son halim türk milliyetçisi panteist bir düzeydi ve hala tüm insanların kardeş/dost olduğunu kavrayamamıştım.. ve bu bilinç düzeyimin adının panteist olduğunu dahi bilmiyordum.. benim için bulunduğum bilinç düzeyi en doğrusu ve türkmilleti dünanın şerefli bir ulusuydu, türkçülüğe gelen eleştirilere ve sorun yaşadığımız kürtlere çok farklı gözle(düşmanca) bakıyordum..

senin bahsettiğin

somutun soyutlanmasını: bilgi

soyutun soyutlanmasını: öğreti

bilimin, bilimselliğin evrensel onay kazanmasını: tüm dünya insanlığının hemfikir olması olarak adlandırdım..

ve 5 duyumuza yansımayan, somut tabanlı olmayan her soyutun insan eliyle insan adına üretilmiş bir ürünü ve nesiller boyu zihin aktarımı olarak taşındığını, bunların "bilgi" değil "öğreti" olduğunu ve insanların bu soyut öğretileri bilgiymiş gibi algılayarak bir inanç(rüya/bildiğini zannetmek) içinde yaşadıklarını dile getirdim..

tüm bunları algılayabilen bir bilinç, otomatikman bilgi(epistemeolojik gerçeklik) dışındaki herşeyin insanoğlunun kendi eliyle kendi adına ortaya koyduğu soyutların soyutlanması, bunu bir gerçeklik olmadığını, bir rüya olduğunu ve sadece insanoğlunu birbirine böldürmekten başka bir işe yaramadığını algılayıp kavrayabilir..

zaten bunları kavrayamayan bir bilinç mutlaka bir soyutu sahiplenip diğer insanlar arasında bir bölücülük içinde olacaktır..

Iste mesela her turlu yaraticinin ortadan kalkmasi demek, artik o yaraticiyi soyut bir kavram olarak destekleyecek bir somut tabanin kalmamasi demektir. Bu somut tabana bilinmezlik ve yok da dahildir. Dolayisiyla, soyutlar somut taban bulabildikce yasarlar. Eger bir soyut, somut taban bulamazsa yok olur.


burda bilinmezliği yine yaratıcıya hedeflemişsin.. yok(ateizm) kelimesi soyut olan yaratıcıyı hedefler, bilinemez(agnostisizm) kelimesi soyut yaratıcıyı değil "somut varoluşu" hedefler..

yaratıcıyı hedefleyen bilinemez bilinç düzeyi yanlış algılanmış, dejenere edilmiş agnostisizmdir.. ve soyut yaratıcıyı hedefleyerek bilinemez deklerasyonunda bulunan bir bilinç agnostik değil "kendini agnostik zanneden" biridir.. aslında bu kişilere agnostikteist denmesi lazım..

çünkü bu insanlar hala insanoğlunun kendi eliyle kendi adına üretebildiği ortaya koyduğu tek soyut tanrıyı somut tabanda algılamaktadırlar.. zihinlerinde tanrıdan öte başka soyut yaratamayan ve tanrıya 1/2 olasılık biçen bilinç düzeyidir.. yani bu insanlara göre tanrı ya vardır ya yoktur, başka seçenek yoktur zihinlerinde.. çünkü ulaşabildikleri tek soyut tanrıdır..

oysa gerçek agnostisizm bilincinde yaratıcı varoluşu ortaya koymada sadece 1/& olasılıktadır.. gerçek agnostisizmdeki kişi "yaratıcı ya vardır yada yoktur" demez.. yaratıcı varoluşu ortaya koymada insan zihninin yaratabildiği tek soyuttur ve daha sonsuz sayıda soyut yaratılabilir der..

sevgili e.i şu an konuştuğumuz konular varolan dünya insanlığının zihninde olmayan konular olduğu için henüz birbirirmiz anlatabilecek, algılayabilecek ortak bir terminoloji maalesef yok ve bunun sıkıntısını yaşıyoruz.. ve ikimizde mecburen kendi terminolojilerimizi varettiğimiz için iletişimimiz biraz sıkıntılı..

ve şunu belirtmek istiyorum.. bu bilinç düzeyine gelen insan artık dönüşmüş oluyor.. bana eskiden istediği kadar kürtlerin de insan olduğu, türklerin de sıradan bir millet olduğu, panteizmin doğru olmayacağı, daha farklı bilinç düzeylerinin doğru olabileceği anlatıldığı halde kesinlikle bunlara karşı kapalıydım..yani henüz dönüşmemiştim.. tüm bunları bizzat deneyimlediğim için senin şu an alternetif sunma bu kişileri haberdar etme adı altında bu düşünceyi yaymaya çalışman ve bir kişiyi dahi bu seviyeye çıkaramaman yani dönüştürememenin altında yatan neden bu işin bir beyin kimyası olduğundandır..

senin ya da benim şu bilincimize biri ulaşacaksa senin benim anlattıklarımızla bizi dinleyerek, okuyarak ulaşması imkansızdır.. bir şekilde beyin kimyası ya doğuştan ya da sonradan değişmek zorunda.. anlattıklarımızdan biraz aydınlanır, içinde yaşadığı kaosu rahatlatır, bizi takip edebilir ama birebir bizim bizzat deneyimlediğimiz bilinç düzeyini deneyimleyip yaşayamaz.. ve bu bilinç düzeyinin getirdiği yaratıcılık, zeka, özgürlük, farkındalık, cesaret, keyifi algılaması neredeyse imkansızıdır..

yapabileceği tek şey bizim gibi düşünmeye algılamaya çalışmaktır yani -mış gibi yapabilir en fazla ve bizi takip edebilir.. daha ötesi imkansızdır..

bu bahsettiklerimi yaşadığın sürece de deneyimleyeceksindir, hiç bir insanı kendi bilinç düzeyine taşıyamayacaksın..

dönüştürücü olamazsın sadece klavuz olabilirsin..

çünkü senin geçtiğin bu yollardan ben de daha önce geçtim.. ve özbenliğimin farkına varabilmenin ancak onu aşabildiğimde mümkün olduğunu kavradım..

kişi uyanmadığı sürece gördüğü rüya ona gerçektir..

paslıçivi
29-04-2010, 07:49
Saygideger paslicivi;

mesela sen evrensel insan olarak; islam zihinli(müslüman demiyorum) bir insan olup sonradan gayrimüslim bir düzeye geçtiğin için şimdi londra gibi islamın değil de hristiyanlık ve ateizmin baskın olduğu bir toplumda yaşarken bile islamla uğraşmak, onun tanrısı olan allahı yoklamak, kuranı yanlışlamak, muhammedin hayatını eleştirmekten büyük haz alırsın.. çünkü hala zihinde yaşıyorsun ve mücadele devam ediyor.. islamın allahına kitabına peygamberi hakkında konuşurken belli bir ölçüyü kaçırmamaya gayret gösterip benim gibi çok rahat küfredemezsin..

Senin yazdiklarini okuyan da, beni neredeyse antiislamci yapacak. Istersen bu sitede bir anket yapalim, bakalim kac kisi benim islam veya muslumanlikla "ugrastigimi" soyleyecek. Bunca zaman yazisiyoruz, sana o kadar izah ediyorum, ama nafile. Senin "pireyi deve yapmakta" ustune yok. Ama bir yerde "haklisin, ben kufretmem, cunku mesajlarimda ne kisiye yonelirim, ne de kisinin kisiligini ve kimligini olusturan degerlerine, ben sadece konunun dusuncesinin insandisi ve insanlikdisi oldugunu ortaya koyarim. Daha oncede dedigim gibi, sen duygusal kavramlara cok "takmissin" benim "haszalmak" gibi, bir duygum hic olmadi, olamazda. Ama senin gibi, kisisel duygularini tatmin etmek icin dusunce uretenlere de soyleyecek sozum yok. Sen sadece benim dusuncelerime, diyebileceklerini yakistirmak icin, boyle cumleler ve icerik kullaniyorsun. Walla bu senin inancin olabilir, ama beni hic baglamaz.


yani tüm bunlardan sonra anlatmak istediğim şey şu...
tüm bunları açıklayıp ortaya koymak ve sahiplenmeden, mücadele etmeden, liderliğe soyunmadan, klüp, örgüt, cemaat, ümmet, mürit kurmadan gönlünce yaşamak göle taşı atmaktır..

Senin derdin anlasildi, sirf bu paragrafta yazanlara benim yaptiklarim "uymasin diye bu aciklamalari yaptin. Eh ne diyeyim "varolus akil, fikir versin" Ama maalesef yanildin. Cunku benim yaptigim da tam bu.


bunları ortaya koyduktan sonra bu işin liderliğine soyunmak, gönüllü insanlar adı altında şüpheye düşmüş sıkıntıda zordaki insanların duygu ve bilinçlerini sömürüp yeni bir dalga yaratıp bu dalgaya insanları dahil etmeye çalışmak ve insanların yaşam biçimlerine yeni bir soyut şekli getirmek göle atılan taşın yarattığı dalgalara kişisel (özbenlik) yön vermek ve tatminden başka bir şey değildir..

Burada da, ornegi herhalde actigim gruplardan vereceksin. Eger Dusungen arkadasa verdigim bir ustteki yaniti, okusaydin, boyle dusunmezdin. Cunku senin benim vicdan algimi algilamama inadin var.

Gerci bu paragraflarinda, kendi aktifligini "ortbas etmek" icin ve evrensel insan'i diger ideolojik inancsal dogrularla, "bir tutmak icin" ama nafile, ancak kendi kendini kandirabilirsin. Cunku evrensel insan'in ne yaptigi, ne yazdigi, nerelere yazdigi v.s. hepsi ortadadir.

Tavsiyem, mesajlarini algilayamadigin evrensel insan'a "satasmadan" sadece kendi safbilincini ortaya koyman, ama maalesef mumkun olmuyor, cunku kisisel duygularimiz agir basiyor ve "kendini ele veriyor. Mesajinda goruldugu gibi.

Tum bunlarin isiginda, ben, sorularima safbilinc iceriginde bir cevap aldigimi zannetmiyorum.

Evrensel insan'in ne yaptigi degil; soru, safbilincin ne yaptigi.

Neyse sen de herkes gibi evrensel insan ile "ugrasmaya devam et. Ama bilki bu seni degil safbilincli, duygu somurusu yapmaya calisan bir kisilik sahibi yapar.

Saygilarimla;
evrensel-insan


sevgili e.i..

tüm bu yazdıklarım sana "bir sataşma, herkes gibi seninle uğraşma" olarak yansıması çok normal.. çünkü bir benliğin ve onun savunma mekanızmları var.. bu benlik varolma savaşını sürdürmek için her türlü karşı görüşü bir tehdit olarak algılaması ve savunmaya geçip gereğinde saldırması zaten olması gerekenlerdir..

sana en başından beri "ben ne söylersem söyleyeyim, ne yaparsam yapayım seni dönüştüremeyeceğimi, bu benliğini yokedemeyeceğimi ve sen evrensel-insan olarak bildiğini okuyacağını" farkındalığıyla yaklaştığımı belirtmiştim zaten..

çünkü bunlar özbenlik kavramının karakteristik özellikleridir.. dünya insanlık tarihine bir bak, özbenliğine inmiş egoist üstbilinçler kendi bilinçlerinin ulaştığı davadan/idealden kesinlikle vazgeçmemişlerdir.. buna batının peygamberleri doğunun mistikleri dahildir.. gereğinde ölümü göze almışlar yine de davalarından vazgeçmemişlerdir..

zaten vazgeçmeleri eşyanın tabiatına aykırıdır.. eğer ben bu kadar şey yazıp da seni davandan vazgeçirirsem en başta kendi kendimi kandırmış, yanıltmış olurum.. çünkü dediğim gibi bunun imkansız olduğunu, varoluşun bu durumu sana bir dayatma/zorunluluk olduğunu söylüyorum her zaman..

seninle kişisel olarak uğraştığım yok ama senin özbenliğinin savunma mekanızmaları tabii ki bunu bu şekilde algılayacaktır.. çünkü varoluş sana bir benlik dayatmış ve sen safbilincinin üzerini örten bu özbenliğinin kurbanı/piyonusun şu an.. varoluşun sana biçtiği/verdiği/dayattığı rolü sahneliyorsun hepsi bu..

ve şu an ikimizin arasında bir çatışma gibi gözüken bu diyalog da aslında dediğim gibi bir özbenlik/safbilinç karşılaşması.. sen nasıl özbenliğinin sana dayattığı davayı sürdürmek zorunduysan ben de varoluşun bana dayattığı safbilinç olarak bunu yansıtmak zorundayım.. bu çatışma gibi gözüken diyalog bile bahsettiğim "kaostan düzene geçiş süreci"nin bir parçası/enstantenesi sadece..

bu durum bile bir dayatma ve "yaşamak zorunda olduğumuz, olması gereken şeylerin gerçekleşiyor olması" ndan başka bir şey değil..

ve tüm bu yazdıklarımın senin safbilincine ulaşıp algılanmasını da beklemiyorum zaten, çünkü benliğin kesinlikle buna müsaade etmez..


daha önce de söylediğim gibi bu söylediklerimin bir dayatma zorunluluk olduğu konusunu çok basit bir deneyle ne demek istediğimi bir parça algılayabilirsin..

kendi isteğinle, özel yaşamında ve bu TD sitesinde bu işlerle uğraşmayı bırak ve sıradan bir insan gibi günlük yaşantını sür.. gez dolaş, eğlenmeye git, yemek ye, uyu dinlen, ailenle ve sevdiklerinle zaman geçir ama kesinlikle evrensel-insan benliğine bürünüp bu işlerle uğraşma..

bakalım ne kadar dayanabileceksin, ve hayatındaki o devasa boşluğu anlamsızlığı görüp tekrar evrensel-insan benliğinle bu işlere nasıl döneceksin..


bu dediğim basit deneyi yap.. ve özbenliğin ne olduğunu, nasıl bir dayatma, zorunluluk içinde olduğunu, kendi öziradende/safbilincinde yaşamayıp bu çok güçlü özbenliğinin kulu/kölesi/piyonu ve dolayısıyla varoluşun sana biçtiği/dayattığı rolü nasıl paşa paşa oynamak zorunda algılamaya çalış ve gözlemle..

belki o zaman bir parça safbilinç ne demek, sahneden inip tribünlerde varoluşu olduğu gibi yansıtmanın, tanıklık etmenin ne demek olduğunu kavrayabilirsin..

ama dediğim gibi sadece bir parça..

daha fazlası değil..

bu zaten imkansız..

evrensel-insan
29-04-2010, 07:57
Saygideger paslicivi;

Dun "erken saatte" yattigim icin, bugun senin gibi ben de "karga b.kunu yemeden" kalktim.

Evet, mesajlasmamizdan bende, seninle daha net bir iletisim kurmaya basladigimizi algiliyorum. Gerci senin, benim adima konusman ve beni bende olmayan ama senin dusuncende yer etmis algilarla degerlendirmen devam ediyor, ama; bu benim icin sorun degil, alisigim.:boxing::yo:

Evet, aynen; bizler insanoglu bedeni ve insan beyni tasiyoruz. O yuzden kimsenin insan olmasina ve insanlik sunmasina, tabiki mudahele edemeyiz. Ama, seni bilmem de, ben farkli olarak insansal bir sorumluluk ve yukumluluk tasiyorum.

Evet, madem bizleri insan yapan beynimiz, o zaman bizim tasidigimiz beyni tasiyan kisileri,bulup ortaya cikarmak icin, ortaya koyabilecegimiz tek fark; soyutumuz, yani dile getirdigimiz dusuncemiz ve gorunuse sundugumuz davranisimiz.

Benim birey olarak bu konudaki en buyuk bilimsel dayanagim gozlemdir. Hem cikarsama, hem yanlislama icerigi olan bu gozlem disaridan bakis acili ve notr algili bir epistemolojik gercekliktir. Bu gozleme, benim kendi birey gorunusum de dahildir.

Konu bence kilavuzluk etmekten ziyade, bir birey olarak soyutumuzu dile getirmek ve bu dile gelen soyutumuz temelinde gozlem yapmaktir. Bu gozlemde, hem kendi gorunusumuzu gozlemlerken, hem de baskalarini gozlemlerken; dogal dusuncenin cikarimi, curutumu ve yanlislanmasi hem bilimsel temelde, hemde tartismasinin "anlamsizligini/boslugunu/kisir dongulugunu" gosterme temelinde ilerlemektedir.

Iste kimseye disaridan bilinc, kisi almadikca verilemeyecegi, bilincinde ve farkinda olarak, en azindan kisiyi, dile getirdigi dusuncelerden gozlemlemek ve taniyarak ona, bir cesit mentor arkadasligi yapmaktir, konu. Iste burada ne bir cikar, ne de bir ayrimcilik soz konusudur. Soz konusu olan tek bir sey vardir, oda tasidigim insan beyninin soyutu olan insansal sorumluluk ve yukumluluktur.

Oyuzden benim bu sitedeki mesajlarimi bir mentorluk olarak da degerlendirebilirsin. Yoksa amac donusturmek olamaz. Cunku donusecek olan kisinin kendisi ve kendi soyutunu kendi adina/eliyle/ait/icin donusturmesidir. Burada zaen bir mudahele ve zorlama soz konusu degildir. Eger senin teriminle, beyni de buna aciksa, zaten gerisini kisi kendi adina getirir.

Ben senden, bir onceki mesajimdaki ozbilinc-safbilinc degerlendirmesini, senin algina gore degerlendirmeni istiyorum. Cunku senin evrimsel ve teslimiyetci safbilincin, hala benim devrimsel ve insanlastirici ozbilincim ile uyusmuyor.:nono:

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
30-04-2010, 05:47
Safbilinc, evrimsel ve tibbi temelde(meditasyon ve ileride tibbin ortaya koyacagini dusundugun hap) bilimseldir.

Ozbilinc, devrimsel/bilimsel ve bilinclenme ve farkina varma temelinde bireyseldir.


kısmen doğru.. safbilinç haline gelmek için "şunlar olmalıdır yada şunlar yapılmalıdır" diye net bir şey şimdilik ortaya konamaz..

Safbilinc, varolusu anlik yasar ve gerisini bilinemez kilar.

Ozbilinc, varolusun kendisini ortaya koyamayacagini ve sadece insanoglu eliyle/adina/ait/icin ortaya konabilecegini soyler.


safbilinç; varoluşun madde ve zaman ayrılmaz bütünlüğünün bir süreç ve bu sürecin "an"ların biribirini takip etmesinden oluştuğunun farkına varmıştır.. "an"da yaşamaktadır ve varoluşun bir bütün olarak an itibariyle bilinemeyeceğini/ortaya konulamayacağını ifade eder.. varoluşun bilinemeyeceğinin karşısındaki her görüşe şunu söyler:

şayet varoluş bilinemez/sır/gizem değil de bilinebilir olduğunu iddia ediyorsunuz buyrun varoluşu bir bütün olarak ve tüm dünya insanlığının tartışmasız hemfikir olacağı şekilde, sınanabilinir, tekrarlanabilinir olarak ortaya koyun/bilin der..

safbilinç de özbilinç gibi varoluşun kendisini ortaya koyamayacagini ve sadece insanoglu eliyle/adina/ait/icin ortaya konabilecegini soyler ama özbilinç; varoluşun bir bütün(zaman, mekan, içerik) olarak ortaya koyma işleminde geri durur ve kaçar ve bunun merak edilmemesini, bu merak etme işinin insanoğlunu çok farklı yerlere atacağını söyler..

yani insanoğluna "varoluşu bir bütün olarak merakedip hayal kurma" der.. bu varoluşu bir bütün olarak insanoğlu merakedip hayal kurmayacaksa kim merak edip bilimi varedecek? insanlık nasıl ilerleyecek?

ve özbilinç varoluşun bir bütün olarak "bilinemeyeceğini/ortaya konulamayacağı deklerasyonunu" yapmaktan kaçar..

Safbilinc, insanoglunun norokimyasal yapisinin istenen bilince ulasamayacagini soyler

Ozbilinc, aksine, insanoglunun kendi kendini kendi oz iradesiyle bilinclendirebilecegini soyler.


safbilinç özbilincin bu iddiası karşısında sadece 1 tane canlı örnek ister.. ve kendisini özbilinç diye tarif eden evrensel-insanın bu kendi öziradesiyle kendisini bilinçlendirmeye iten faktörün, onu diğer insanlardan ayıran özirade farkının ne olduğunu açıklamasını bekler.. dünya insanlığında özirade denilen şeyin temeli nedir ki evrensel insan bunu başarırken onca insan başaramamıştır.. bir taraflarda mavi boncuk mu vardır.. adam olacak dana neresinden belli olur:p

Safbilinc, an otesi kendisini varolusa teslim eder.

Ozbilinc, her an ve devamli kendi kendisini bilinclendirmek ve insanliga ulasmak icin caba harcar.


safbilinç an ötesi kendisini varoluşa değil, varoluşun gizemli matrixine teslim eder.. çünkü safbilinç varoluşu zaman mekan ve içerik olarak bir bütün haliyle sınanabilinir, tekrarlanabilinir ve tüm dünya insanlığının hemfikir olacağı şekilde ortaya konulamayacağının/bilinemeyeceğinin farkındalığına erip an itibariyle bu gizemli matrixe teslim olmuştur.. teslim olmak demek yan gelip yatıp kavun karpuz büyütmek demek değildir, çünkü bu teslimiyet an itibariyledir ve bir sonraki an bilinebilir olabileciğinin farkındalığıyla yaşar..

Safbilinc, zihin ve dusunce bosaltimidir.

Ozbilinc tam aksine dusunceyi dusundurmeyi ve zihni insanlasmak icin hareket ettirmeyi onerir.


safbilinç zihin ve düşünce boşaltımı değildir.. zihin ve düşünce köleliğine son verip derinlerde yatan imparatoru(safbilinç) sahneye çıkarmaktır.. tabula rasa olarak dünyaya gelen insan yavrusuna sonradan eklenen düşünce/zihin/soyutların egemenliğine son vermektir..

kişiyi sonradan eklenen zihnin/düşüncenin değil safbilincin yönetmesidir.. yani sonradan eklenen zihin/düşünce bir yere atılmaz, sadece safbilincin üzerinden kaldırılıp arşive konur ve gerektiği zaman çağırılıp kullanılır..

dünya insanı kendisine yüklenen zihin/düşüncenin kölesi olarak yaşarken,

safbilinç imparatorluğu ele geçirip bu zihin/düşünceyi sadece bir araç/köle olarak kullanır..

dünya insanı otomatik pilotta uçarken, safbilinç direksoyana geçip uçağı kendi uçurur,

yaşam dünya insanıyla kedinin fareyle oynadığı gibi oynarken, safbilinç yaşamın kendisiyle oyun oynar..

dünya insanı kendisine öğretilen şekilde bir hayat yaşamaya çalışıp sahte mutluluklar peşinde koşarken yaşamı ıskalar, safbilinç nörokimyasal yapısı eşliğinde mutlak mutlulukta yaşayıp yaşamdaki her nefesinin hakkını verir..


Safbilincin temeli bilinir hali ve bilinemez hali ile, insandisidir.

Ozbilinc ise, tamamen insanoglunu insanlastirma temellidir.



buraya kafam basmadı?:( insandışı derken nasıl bir anlam/içerik yükleniyor?

Safbilinc, insanoglunun varolus bilincidir.

Ozbilinc, insanoglunu, insanlastiracak bilincidir.


safbilinç varoluşu bir bütün olarak ele alır, insan temelli değil.. çünkü varoluştaki her parçanın/zerrenin birbiriyle vazgeçilmez bir bağ içinde olduğunu, olması gereken bir süreç olduğunu ve sürecin an ve an olması gerektiği gibi işlediğinin farkındalığındadır..

varoluşun insanoğluna bir benlik dayatımıyla/zorunluluğuyla insanoğlunu bir çaba/mücadele içine soktuğunu ve tüm bunların her adımının olması gereken bu sürecin zaten bir parçası olduğunun farkındalığıyla varoluşu sadece gözlemler, tanıklık eder ve olduğu gibi yansıtır..

Safbilinc te, ozbilincte; insanoglu turunun ve benliginin birer bilinc asamasidir. Saf bilinc, insanoglunun dogal dusuncesininin, varolus eliyle temellerine teslimiyettir.

Ozbilinc ise, insanoglunu insanlastiracak dogal dusunceden arinma ve kurtulma bilincidir.


safbilinç, özbilincin bu idealinin insanlık tarihi boyunca sürdüğünü ve süreceğini ve her özbenlikli insan temelli egoist üstbilincin bu çabada olduğunu ama bunun varoluşun kendilerine bir benlik vasıtasıyla dayatıldığının ve dolayısıyla kaostan düzene geçişteki olması gereken sürece hizmet ettiklerinin paradoxunu algılayamadan bir yaşam sürdüklerinin farkına varmadan, özbenliklerinin bir kurbanı bir piyonu olarak hizmet ettiklerini dışardan seyreden bir gözlemcidir, yansıtıcıdır..

Agnostisizm-safbilinc (buradaki safligin karsiti, varolusu bir ayna gibi, katisiksiz ve oldugu gibi yansitmak)

evrensel insan-ozbilinc (buradaki ozden kasit; insanoglunun henuz ortaya cikmamis, tum turunu kapsayan ve birey eliyle dile gelen, dusunce ve davranisa tasinan insan ve insanlik ozu)



bu sıralamadaki farkı algılayabilmen için özbenliğinden arınman gerekir ama özbenliğinden düşünerek, kendinle kavga ederek arınamazsın.. çünkü zaten tüm bunları sana yaptıran öziraden/safbilincin değil senin özbilinç dediğin insan temelli özbenliğindir..

özbenliğin ne olduğunu ne kadar güçlü bir benlik olduğunu, seni nasıl yönettiğini, kul/köle ettiğini bir parça olsun algılayabilmen için sana dün basit bir deney önermiştim.. uygula ve gör..

sen sende misin, kendini tanıyor ve idare edebiliyor musun bir gör.. insanın kendisiyle yüzleşmesi en zor şeydir ve kendinle yüzleşebilmen tanışabilmen için dış dünyayla tüm bağlantını koparman gerekiyor.. sıkıntılı bir süreçtir ama altın ateşten geçmeden de saflaşmaz..

dış dünyayla (tüm işlerin, uğraşıların, sevdiklerin, insanlar vs her şey) ilişkini kesip çok uzun bir süre yalnız/tekbaşına kaldıktan sonra sıkıntıdan patlamayıp içinde muazzam bir çoşku seli, sevgi, aşk yaşayabiliyorsan artık kendini bulmuşsundur, tanımışsındır ve bir insanın deneyimleyebileceği en muazzam andır..

artık mutlu/tatmin olması gereken bir benliğin yoktur, gidilecek ulaşılacak bir yer kalmamıştır, çünkü yuvaya varmışsındır...

evrensel-insan
30-04-2010, 18:41
Saygideger paslicivi;

varoluşun bir bütün(zaman, mekan, içerik) olarak ortaya koyma işleminde geri durur ve kaçar ve bunun merak edilmemesini, bu merak etme işinin insanoğlunu çok farklı yerlere atacağını söyler.-paslicivi-

Neden bana hep ayni seyleri tekrar ettitmekten zevk aliyorsun. :Cry:
Daha once sana soyledim, bilim ve bilimselligin nasil yol aldigini.

ve özbilinç varoluşun bir bütün olarak "bilinemeyeceğini/ortaya konulamayacağı deklerasyonunu" yapmaktan kaçar

Tekrar ediyorum. Varolus kendi kendini ortaya koyamaz, varolus insanoglunun verdigi bir isimdir, bilgidir ve turevdir. Varolus bunyesindekini, deney, bulus ve gozlem yoluyla bilim teorize, formule v.s. eder ve ortaya koyar. Bu da epistemolojiktir, epistemoloji ustu ise, bilimsel degil; inancsaldir.

safbilinç özbilincin bu iddiası karşısında sadece 1 tane canlı örnek ister.. ve kendisini özbilinç diye tarif eden evrensel-insanın bu kendi öziradesiyle kendisini bilinçlendirmeye iten faktörün, onu diğer insanlardan ayıran özirade farkının ne olduğunu açıklamasını bekler.. dünya insanlığında özirade denilen şeyin temeli nedir ki evrensel insan bunu başarırken onca insan başaramamıştır.. bir taraflarda mavi boncuk mu vardır.. adam olacak dana neresinden belli olur

Ornek benim, kendim. Bugunlere nasil geldigimi de sana daha once anlattim.

buraya kafam basmadı? insandışı derken nasıl bir anlam/içerik yükleniyor?

Varolus, insanoglunun kendi disinda algiladigi ve ortaya koydugu bir kavramdir. Insanoglu kendi dahil, herseyi insandisi olarak algilar. Dogal dusuncenin bu algilayisindan, varolus da nasibini alir. Epistemolojik olarak varolus hakkinda bugune kadar ne gibi bir bilgi, ya da ogreti ortaya atilmissa, bu insanoglu urunudur ve insandisidir, yani maddesel, nesnel, oznel, dusunsel, tanrisal, inancsal ve bilimsel v.s.

safbilinç, özbilincin bu idealinin insanlık tarihi boyunca sürdüğünü ve süreceğini ve her özbenlikli insan temelli egoist üstbilincin bu çabada olduğunu ama bunun varoluşun kendilerine bir benlik vasıtasıyla dayatıldığının ve dolayısıyla kaostan düzene geçişteki olması gereken sürece hizmet ettiklerinin paradoxunu algılayamadan bir yaşam sürdüklerinin farkına varmadan, özbenliklerinin bir kurbanı bir piyonu olarak hizmet ettiklerini dışardan seyreden bir gözlemcidir, yansıtıcıdır..

Burada da yaniliyorsun, dogal dusunce sayesinde, insanoglu hic bir zaman insanoglunu temel almadi, en azindan 20.yuzyila kadar. Ondan sonra da dunyanin icinde oldugu insanlik ortada. Konu benlik degil, bilinctir. Sonucta varolus dahil, herseyi ortaya koyan insanoglu, insanoglu benligiyle, kimligiyle v.s. bunu yapar.

Artik su inadi birakipta, benim varligmi kabul et. Benim varligim ve dile getirdiklerim, senin tum dusuncelerini curutuyor. Cunku ben ne meditasyon yaptim, ya da yaparim, ne de travma gecirdim.

Bence bunlar, kendi kendine bazi seyleri basaramayanlar icindir. Ayni sigarayi kendi oz iradesiyle birakamayip, koluna yapistirici takanlar gibi. Benim b tip, dis etkenlere ihtiyacim yok. Herseyi kendi kendime basarabilecek bilgi, birikim, bilinc ve farkindaliga sahibim. Iste bu da oz irade.

Aslinda ben senin niyetini cok iyi algiliyorum. Beni bu siteden uzaklastirip, meydani bos bulacaksin, yok oyle yagma!::noidea::fencing::moony::smokin:

Ayrica, mutluluga da "takan" sensin. Birde mutlakini yarattin ya, helal sana!

Ama ben senin mutlak mutlulugunu bozmak istemem. Sen insan oldugunu ve insanligini unut, sadece bencil olarak insandisi ve insanlikdisiliga goz yum "Gemisini kurtaran kaptan" ol. Belki bunun icin varolus sana bir madalya da verebilir.:yield:

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
01-05-2010, 05:03
varoluşun bir bütün(zaman, mekan, içerik) olarak ortaya koyma işleminde geri durur ve kaçar ve bunun merak edilmemesini, bu merak etme işinin insanoğlunu çok farklı yerlere atacağını söyler.-paslicivi-

Neden bana hep ayni seyleri tekrar ettitmekten zevk aliyorsun. :Cry:
Daha once sana soyledim, bilim ve bilimselligin nasil yol aldigini.


sevgili e.i..

seninle bir çok konuyu konuşamadık ki.. çünkü ayrıntılı analitik konuşmaya fırsat vermiyorsun.. bunun nedeni de burda bir benlik olarak sahnede olman.. benlik ne pahasına olursa olsun davasından vazgeçmez, altta kalmak istemez, bunu akılcılıkla yapabildiği yere kadar yapar, akılcılığın bitip gerçeklerle yüzleşmek üzere iken savunma mekanızmaları önceden tehlikeyi sezip hemen devreye girip analitik/akılcılık dışı konuşma ve davranış şekli sergilemeye başlar..

seni kaç kez uyardım, benim tüm cevaplarım bitsin sonra cevap yaz diye.. ama hiçbirinde buna uyum göstermedin ve bunun sebebi olarak da "ben defter değilim, sonra çok uzun cevap yazmak zorunda kalırım" gibi gerçekçi olmayan bahaneler ürettin.. ürettin diyorum ama bunu üreten gerçek sen değil, benliğinin savunma mekanızmaları..

sırf bu yüzden sabahlara kadar uykusuz kaldın, uyku düzenin değişti, yeterki seninle olan bir yazışmada son sözü sen yazabilesin diye.. çünkü özbenlik öyle güçlü bir benlik ki; karşısındaki hiç bir karşıt düşüncenin altında kalmak istemez, bu hem fikir hem zaman açısından önemlidir.. sen uyku satin geldiğinde yatıp uyuyabilir, ertesi sabah uyandığında bana cevap yazabilirdin..

ama dediğim gibi bırak benim yazılarımı bitirmeyi, uyku sonrasına kadar geçecek olan zamanda bile o benlik seni kul/köle etmiş bir durumda senin yaşamını elinden aldığı gibi uykularını da almaya başladı.. çünkü şimdiye kadar senin evrensel-insan benliğini bu kadar zorlayan bir bilinç karşına çıkmamıştı..

sonuç itibariyla gelmek istediğim nokta şu.. bilimi vareden ve ilerleten insan bilincine yansıyan varoluşu bir bütün olarak bilme/ortaya koyma merağı ve kurduğu hayallerdir.. sen bu tesbitin karşısında olduğunu söylüyorsun.. istersen şimdi, istersen bu genel yazışmamız bitince bu konuyu ayrıntılı işleyelim ve konuşalım..

burda yazışırken "rüzgara karşı en uzağa ben işerim, duran toplara en iyi ben vururum, tereyağından en iyi ve en önce kılı ben çekerim" i sana dayatan benliğin ve onun savunma mekanızmalarıdır..

ve benlik(öz ya da sahte)/bilinç karşılaşamalarında bu tür şeylerin olacağını daha tartışmanın en başında sana söylemiştim, sen de "umarım öyle bir durum ortaya çıkmaz" diye temenni de bulunmuştun.. ama dediğim gibi bu işler temenniyle olmaz, benlik ne temenni tanır ne başka bir şey.. o varoluşun kendisine dayattığı görevi yapmak için herşeyi ama herşeyi yapmaya hazır bir şekilde kurgulanmıştır..

ta ki ondan bir şekilde arınıp onun arkasına geçip onu görebilene/kavrayabilene kadar.. sen şu an benliğinle aynı mesafede olduğun için onu görüp kavrayamıyorsun.. ne dediğimi algılayabilmen için onun bulunduğu seviyenin bir arkasına geçip onu görmen gerekiyor.. yani safbilinç dediğim kendinle yüzleşmen tanışman gerekiyor.. bu olmadığı sürece de senin her türlü davranışın benliğinin sana dayatımından başka bir şey olmayıp uykuda bir ideal/rüya peşinden koşmaktan zaten vazgeçemeyeceksin..

paslıçivi
01-05-2010, 05:35
ve özbilinç varoluşun bir bütün olarak "bilinemeyeceğini/ortaya konulamayacağı deklerasyonunu" yapmaktan kaçar

Tekrar ediyorum. Varolus kendi kendini ortaya koyamaz, varolus insanoglunun verdigi bir isimdir, bilgidir ve turevdir. Varolus bunyesindekini, deney, bulus ve gozlem yoluyla bilim teorize, formule v.s. eder ve ortaya koyar. Bu da epistemolojiktir, epistemoloji ustu ise, bilimsel degil; inancsaldir.


sevgili e.i.. bak yine bu "varoluşun bir bütün olarak ortaya konulamayacağı/bilinemeyeceği" gerçeğinden kaçıyorsun.. ve bu gerçekten kaçmak için bilim ve bilimselliği kendine kafes yapmışsın.. bazen sana diyorum ya ateizm kökenli agnostik gibi bir bilinç düzeyindesin diye..

evet dediğin gibi; Varolus kendi kendini ortaya koyamaz, varolus insanoglunun verdigi bir isimdir, bilgidir ve turevdir. Varolus bunyesindekini, deney, bulus ve gozlem yoluyla bilim teorize, formule v.s. eder ve ortaya koyar..

ama varoluşu bir bütün olarak ortaya koyan hazır paket programlara bilim adamları da dahil niçin kene gibi yapışıp rüya görmelerinin sebebini algılayamıyorsun, o yüzden insanoğluna garip bir yaratık olarak bakıyorsun..

çünkü senin beyin kimyan ya doğuştan ya sonradan değiştiği için insan denen canlıyla empati kurup onları tanıyıp anlayamıyorsun.. ve bu insanların durumunu bizzat deneyimlemediğin için onlarla konuşup anlatarak bilinç düzeylerini yükseltebileceğin rüyasını görüyorsun.. bir müslüman bir hristiyan bir ateist bir deist yaşamı nasıl algılar, neler hisseder, nasıl duygulanır bunlardan bihabersin..

sana göre insanoğlunun duygulanmasının sanki hiç bir önemi yok ve insanoğlunun ruhsal aygıtı bir tek düşünce kompenentinden oluşuyor.. duygulanma kompenenti nasıl varoluyor, düşünceyle birlikteliği nasıldır, bunlardan bihaber bir dünyada yaşıyorsun..

ama her zaman dediğim gibi sen henüz sende değilsin ve sen de sonuç itibariyle nörokimyasal yapının emirlerini yerine getiren canlı bir insan bedenine sahipsin.. varoluşun sana biçtiği rol bu ve sen de bu rolü bu şekilde sahnelemekten başka bir şey yapamıyorsun, yapamayacaksın da zaten..

insanoğlu epistemelojik sınırlarda yaşayamaz, yapısı buna uygun kurgulanmamıştır.. epistemeolojik sınırın dışına geçmek taşmak zorundadır.. zaten epistemeolojik sınırı vareden ve her an daha fazla genişletip büyümesine neden olan şey bu epistemeolojik sınırın dışına taşma yani merak, bilme isteği ve hayal kurma olaylarıdır.. bunlar olmazsa ne epistemelojik gerçeklik diye bir şey olur ne de bu sınır gelişir büyüyebilir..

"varoluş bilinmezdir" söylevi bir inançsal değil tüm inançsalların karşısında dimdik duran acı bir gerçektir.. ve daha önce de belirttiğim gibi bu söylevin karşısında bir insan duracaksa varoluşu bir bütün olarak, tüm dünya insanlığının gözü önünde sınanabilinir, tekrarlanabilinir, tartışmasız hemfikir olacak şekilde ortaya koymaldır..

bunu yapamadığı sürece kendi bilincine yansıyan ve yansıtmak zorunda olduğu varoluş hakkında rüya görmekten ve havanda felsefik su dövmekten öteye gidemez.. tıkanır kalır...

paslıçivi
01-05-2010, 06:10
safbilinç özbilincin bu iddiası karşısında sadece 1 tane canlı örnek ister.. ve kendisini özbilinç diye tarif eden evrensel-insanın bu kendi öziradesiyle kendisini bilinçlendirmeye iten faktörün, onu diğer insanlardan ayıran özirade farkının ne olduğunu açıklamasını bekler.. dünya insanlığında özirade denilen şeyin temeli nedir ki evrensel insan bunu başarırken onca insan başaramamıştır.. bir taraflarda mavi boncuk mu vardır.. adam olacak dana neresinden belli olur

Ornek benim, kendim. Bugunlere nasil geldigimi de sana daha once anlattim.


kırmızıyla puntoladığım yere cevap istiyorum.. seni diğer dünya insanlığından ayıran şeyin temeli nedir.. diğer dünya insanlığı niçin senin yaptığını yapamamıştır, senin ki "takdir-i ilahi" bir durum mudur?

Safbilincin temeli bilinir hali ve bilinemez hali ile, insandisidir.

Ozbilinc ise, tamamen insanoglunu insanlastirma temellidir.

Varolus, insanoglunun kendi disinda algiladigi ve ortaya koydugu bir kavramdir. Insanoglu kendi dahil, herseyi insandisi olarak algilar. Dogal dusuncenin bu algilayisindan, varolus da nasibini alir. Epistemolojik olarak varolus hakkinda bugune kadar ne gibi bir bilgi, ya da ogreti ortaya atilmissa, bu insanoglu urunudur ve insandisidir, yani maddesel, nesnel, oznel, dusunsel, tanrisal, inancsal ve bilimsel v.s.


özbilinç; henüz bir insanın ulaşabileceği en temiz/insani benlik olan özbenlikten arınamadığı ve her türün kendi adına kendi genleri bencil olduğu için varoluşu bir bütün(insan dahil) olarak değil "insan temelli" olarak algılayarak "insanoğlunu insanlaştırma" çabasındadır..

oysa varoluş; kendisi de dahil, insan, hayvan, bitki, galaksiler ve diğer tüm varlıklar arasında bir öncelik(bencillik) tanımayıp kendi iç dinamikleri içinde olması gereken şeyleri olmaya devam ettirip bir bütün halinde bildiğini okumaya devam etmektedir..

ama bu gizemli matrixde yolunu bir türlü bulamayan insanoğlu yaşadığı kaosu bir sorun gibi görüp "önce biz kendimizi bir kurtaralım" derdinde soyut/mükemmel varedip varoluşun dayatmalarına karşı çıktığını zannediyor ama aslında matrix öyle mükemmel kurgulanmış ki; insanoğlu bu paradoxu algılayamayıp bataklık içinde çırpındıkça daha da batıyor ve yine olması gereken şeylerin olmasına sedece hizmet ediyor..

Safbilincin temeli bilinir hali ve bilinemez hali ile, insandisidir.

doğrudur.. çünkü safbilinç insan temelli bencil insan benliklerinden arınıp kendi de dahil bütünü algılamıştır ve sadece olması gereken şeylerin olduğunun farkındalığıyla sadece yansıtma ve gözlem yapmaktadır..

paslıçivi
01-05-2010, 07:06
safbilinç, özbilincin bu idealinin insanlık tarihi boyunca sürdüğünü ve süreceğini ve her özbenlikli insan temelli egoist üstbilincin bu çabada olduğunu ama bunun varoluşun kendilerine bir benlik vasıtasıyla dayatıldığının ve dolayısıyla kaostan düzene geçişteki olması gereken sürece hizmet ettiklerinin paradoxunu algılayamadan bir yaşam sürdüklerinin farkına varmadan, özbenliklerinin bir kurbanı bir piyonu olarak hizmet ettiklerini dışardan seyreden bir gözlemcidir, yansıtıcıdır..

Burada da yaniliyorsun, dogal dusunce sayesinde, insanoglu hic bir zaman insanoglunu temel almadi, en azindan 20.yuzyila kadar. Ondan sonra da dunyanin icinde oldugu insanlik ortada. Konu benlik degil, bilinctir. Sonucta varolus dahil, herseyi ortaya koyan insanoglu, insanoglu benligiyle, kimligiyle v.s. bunu yapar.


özbenliğe ulaşmış tüm üstbilinçler insanoğlunu temel aldı, insanoğlu temelli bir soyut/mükemmel yaratmaya çalıştılar..

ama bu bir süreç meselesi.. eski dünyanın insanı tüm dünya insanlığını algılayamıyordu, çünkü iletişim ve ulaşım sınırlıydı.. her insan topluluğu kendi zaman ve coğrafyasına sıkışıp kalmıştı..

ameriakanın kızılderilileri kendi zaman ve coğrafyasının soyutunu üretirken afrikanın ilkel kabilesi kendi soyutunu üretti.. musa israiloğulları için bir soyut üretirken, isa yine kendi zaman ve coğrafyasında ve muhammed araplar için bir soyut üretti.. doğunun mistikleri de yine kendi zaman ve coğrafyasına sıkışıp kendi bölge insanı için soyutu ürettiler..

ama hepsinin ortak noktası "insan temelliydi", tek fark tüm dünya insanlığını kapsayamıyordu, çünkü henüz dünya insanlığı "evrensellik" kavramını yaşayamıyor ve algılayamıyordu..

ama dediğim gibi bu bir işleyen olması gereken bir süreç.. artık dünya koca bir köy halini aldı, iletişim internet uydular sayesinde insanlar artık biribirinden bihaber farklı coğrafyalarda yaşayan kabileler, gruplar, köyler, milletler, imparatorluklar, firavunluklar, krallıklar dünyası değil..

artık herkes tüm dünya insanlığından an ve an haberdar bir bütünlük içinde yaşamını sürdürüyor.. tabi ki bu dönemin özbenliğine ulaşmış üstbilinçleri bu zaman ve dünya coğrafyasına uygun soyut/mükemmel yaratmak zorundalar.. aksi takdirde basit sınırlı bir tarikat olmaktan öte gidemezler.. yani çoban köpeği olmaktan öte gidemezler.. çoban olmak için tüm şimdi tüm dünya insanlığını hedef almak zorundasın.. çünkü şartlar onu gerektiriyor..

ve bu evrenselliği yaşayıp algıladığımız dönemin üstbilinçleri de dünya insanlığını temel alan soyut/mükemmel varedeceklerdir.. olur da önümüzdeki yüzyıllarda diğer gezegenlerde yaşam, kültür kurma şansımız olursa ve farklı bilinç türündeki canlılarla birliktelik içinde yaşamak zorunda olursak o dönemin üstbilinçleri o zaman ve gezegen ve galaksileri kapsayan soyut/mükemmel yaratmak zorundalar.. şayet çoban köpeği değilde çoban olmak istiyorlarsa tabii.. bu da ancak inebildiği maximum özbenlik saflığı oranında olacaktır..

Artik su inadi birakipta, benim varligmi kabul et. Benim varligim ve dile getirdiklerim, senin tum dusuncelerini curutuyor. Cunku ben ne meditasyon yaptim, ya da yaparim, ne de travma gecirdim.

Bence bunlar, kendi kendine bazi seyleri basaramayanlar icindir. Ayni sigarayi kendi oz iradesiyle birakamayip, koluna yapistirici takanlar gibi. Benim b tip, dis etkenlere ihtiyacim yok. Herseyi kendi kendime basarabilecek bilgi, birikim, bilinc ve farkindaliga sahibim. Iste bu da oz irade.

Aslinda ben senin niyetini cok iyi algiliyorum. Beni bu siteden uzaklastirip, meydani bos bulacaksin, yok oyle yagma!::noidea::fencing::moony::smokin:

Ayrica, mutluluga da "takan" sensin. Birde mutlakini yarattin ya, helal sana!

Ama ben senin mutlak mutlulugunu bozmak istemem. Sen insan oldugunu ve insanligini unut, sadece bencil olarak insandisi ve insanlikdisiliga goz yum "Gemisini kurtaran kaptan" ol. Belki bunun icin varolus sana bir madalya da verebilir.:yield:


"inat" dediğin şey benliğin savunma mekanizmalarından bir dışarı yansıma formudur sadece.. safbilincin böyle bir mekanızması yoktur o sadece "sonsuza değin" yansıtma işini yapmak zorundadır..

bu işin sadece travma ve meditasyonla sınırılı olmadığını ve daha bilemeyeceğimiz bir çok faktörün bu konuda etkili olabileceğini ama sonuçta bu işin beyin kimyasını bir şekilde değiştirierek olduğunu daha önce söylemiştim.. ama meditasyon ve psikolojik travma benim kişisel deneyimlerim, mesleğim, tecrübem, dolayısıyla sadece bir adım öne çıkıyor, o kadar..

seni siteden uzaklaştırıp meydanı boş bulmak... ah sevgili e.i. ahhh.. savunma mekanızmaları neler üretiyor görüyormusun bak.. paslıçivi meydanı boş bulmak derdinde olsaydı, gününün 2 saatini değil uyku:sing: haricindeki diğer tüm zamanını bu sitede geçirirdi.. oysa paslıçivinin yaşaması ve ıskalamaması gereken bir yaşamı var..

mutluluğa takmıyorum.. bu sadece bir tesbit.. tüm dünya insanlığının asıl hedefi ve tüm çabaları mutluluktur.. ama bunun sahtesiyle uğraşıp hayatı ıskalamak başka, mutlağına ulaşıp yaşamın hakkını vermek çok başka şeyler.. bu bahsettiğim şeyler de yaşanıp/deneyimlenmeden algılanabilinecek şeyler değil zaten..

ayrıca istersen asıl hedefin mutluluk olduğunu ayrıntılı bir şekilde konuşuruz..

ben insan olduğumu unutup, insanlıkdışı yaşama göz yummuyorum.. öyle olsaydı fikirlerimi bu sitede ve gerçek yaşamımda paylaşmazdım.. ben sadece safbilinç olarak bana yansıyan varoluşu olduğu gibi yansıtmaya devam ediyor ve bu konuda bana kişisel yaklaşımda bulunmaya çalışan insanları hem özel yaşamımda hem bu sitede kendimden uzak tutmam gerekliliğinin farkındalığıyla hareket ediyorum..

madalya için teşekkürler, saf altın olsun, ipek olan gömleğimin 3-4 düğmesini açıp göğsümde büyük bir onurla taşırım.. bir de yumurta topuk ayakkabı giydimmi deyme keyfime gitsin:happy:

evrensel-insan
01-05-2010, 08:39
Saygideger paslicivi;

Ben senin tanrin varolusu, gayet net algiladim.

"Sen bunu, sunu yapiyorsun, ama bu senin sucun degil;sana bunu sunun yaptiriyor" Zannedersem dusunce olarak, karsindakini hem kendin gibi caresiz birakan ve suclayan bir dusunce sistemi gelistirmissin.

Kusura bakma ama; ben Harun Yahya dusuncelerinle, yazisamam. Nedeni gayet aciktir. Yazan kisinin kendi yazmasi gerekir, HY orneginde "bana herseyi yaptiran Allah" ile, "Bana herseyi yaptiran varolus" bir kisinin tamamen hem kendisinden hem de herseyden kacisinin bir ifadesidir.

Bir kisinin dusuncesi, kendisini degil de; tanrilastirdigi bir ogenin, yani senin durumunda varolusun konustugunu zannediyorsa, bence bu psikolojik bir sorundur.

Cunku senin dusuncelerinde insanligin ozellikleri olmadigi gibi, senin kendin de yoksun.

Baskalarini suclamaktan ve bu sucu da "senin degil, bunun sucu" diye ortbas etmek politikasi gutmekten vazgectigin zaman, tekrar bilgi alisverisine baslayabiliriz.

Cunku senin dusuncenen, insanogluna hic bir yarar saglayamayacagi gibi, onu caresizlige iterek zarar da saglar.

Ondan sonra, senin dusuncen, sadece tanridan varolusa terfi etmis olur. Adam suc, isler, hakim sorar "Bunu neden yaptim" cevap gelir "Ben yapmadim ki, varolus benim kaderimi cizmis, benim elimden bir sey gelmez, bana bunu varolus yaptirdi, suc benim degil; varolusun" Pek umidim yok ama, sen belki bu kisinin ceza almadan kurtulacagini da dusunursun.

Aslinda ne guzel degil mi? Insanoglu oturup, herseyi yapacak, sonra da donup "bu benim sucum degil ki, bunu bana varolus yaptirdi" diyecek.

Tip adami oldugunu soyluyorsun, o zaman tippi olarak bu tip dusunce ve davranisa nasil bir ada verilir, onu da sen varolusa sorar, ogrenirsin.

Bu sana bu tip, son mesajim. Ne zaman, sana bir seyi yaptiranin sen oldugunu bilincine ve farkina varir ve "bu yazi benim, bunu varolus yaptirmadi" dusunce ve davranisina sahip olursan, o zaman tekrar, bilgi alis verisine donebiliriz.

Yoksa, "sen sunu yapiyorsun, ama bu senin sucun degil ki; bunu sana varolus yaptiriyor" icerikli psikolojik temel tasayan yanitlarina artik cevap vermeyecegimi bilmeni isterim.

Ne zaman insanoglu turunun bir biri oldugunu algilarsan, ve tum dile getirdiklerini baskasini suclamadan ve bu suca da baska bir kilif uydurmadan ortaya bir dusunce koyabilecegini dusunursen, o zaman yazisiriz.

Tek diyecegim, aynaya bakinca ne goruyorsun ama; bir insanoglu goruntusu gordugunu umuyorum.

Bu arada butun bunlari yazdim diye beni suclama, bu benim sucum degil; varolusun sucu. Ayrica ben seni elestirmiyorum, aksine sana varolusun verdigini sadece yansitiyorum. Sonucta senin boyle dusunmen de senin sucun degil, varolusun sana bir dayatmasi.

Dogru ve haklisin, varolus bir sirdir, gizemdir ve bilinemezdir. Onu sadece paslicivi algilar, yansitabilir. Cunku paslicivi, yaptigi hic bir seyi kendi yapmaz, ona bunu varolus yaptirir. Paslicivi, varolus ile arasinda, suclayici, fakat bu sucu varolusa yukleyici ve kisileri pasifize eden ve caresizlige iten, ustelik insanoglunu tamamen ortadan kaldiran bir dialog gelistirmistir.

Evet dedigim gibi, ben bunlari dile getiriyorum ama; bu benim sucum degil; varolusun sucu. Sana bunlari yazdim ama, ben seni elestirmiyorum, sadece seni sana yansitiyorum.

Ama bundan sonra yansitmiyacagim. Cunku bir anlamida yok. Senin yaptiklarin senin kararin degil, varolusun karari. Eeee, basit bir insanoglu, bu varolusla bas edemezki, o yuzden ben de pes ediyorum.

Sen varolusu temsil etmeye devam et. Benden de bu baslikta, bu yazisma sartlari altinda bukadar.

Dedigim gibi, yazdiklarimi sakin yanlis anlama, hem bunlari bana varolus yazdiriyor, hem de ben; seni elestirmiyorum, sadece bir ayna olarak seni sana yansitiyorum.

Varolus sana, mutlak mutluluk versin.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
02-05-2010, 05:30
sevgili e.i..

her ne kadar son gönderinde biraz merkezden savrulsan da genelde güzel seviyeli bir tartışma geçti.. katkıların ve tartışmaya katıldığın için teşekkürler..

evrensel-insan
02-05-2010, 08:51
Saygideger paslicivi;

her ne kadar son gönderinde biraz merkezden savrulsan da -passlicivi-

Eger merkezden varolusu kast ediyorsan; varolus, hic bir zaman benim merkezim olmadi ki, "savrulayim" Benim merkezimin, birey gorunuslu, insan beyinli, insanoglu turu oldugunu bunca mesajlasmadan sonra, algiladigini umuyorum.:typing:

Bu konuyu masaya yatirip, enine boyuna irdelenmesini, sorgulanmasini ve ortaya konmasini sagladigin icin, bende sana tesekkur ederim.:closed_2:

Yoksa tesekkuru, varolusa mi etsem!:evil::high5:

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
02-05-2010, 19:26
hayır sevgili e.i..

merkezden kastım varoluş değil..

merkez derken ifade etmek istediğim şey; her zaman bahsettiğim bir insanın özü olan çekirdek/merkez/safbilinç..

sen son gönderinde bu merkezden savruldun.. çepere doğru gittin ve hala oralardasın..

son iki gönderini tekrar okursan ne demek istediğimi algılayabilirsin..

evrensel-insan
02-05-2010, 20:12
Saygideger paslicivi;

merkez derken ifade etmek istediğim şey; her zaman bahsettiğim bir insanın özü olan çekirdek/merkez/safbilinç..-paslicivi-

Safbilinc, varolusu oldugu gibi yansitandir. Oz varolusun tam karsitidir ve insanin ozu safbilinc olamaz, oz bilinc olur. Benim de merkezim oz bilinctir. Usterlik bu safbilincin cekirdegi degildir. Safbilincin cekirdegi, insandisi ve insanlikdisi varolusun cekirdegidir.

Neyse, kasvramlar soyut oldugundan, herkes kendi bilgi, bilinc, birikim v.s. temelinde bu kavramlari algilar ve icerik verir.

Madem konu benim uzerime, o halde, benim bu kavramlardan ne algiladigim onemlidir, senin benim hakkimda, benim adima fikir yurutmen degil.

Oyuzden tartisma burda bitmistir.

Sen varolusun safbilincini yansitmaya, ben de insanoglunun ozbilincini yansitmaya devam edeyim. Kararida okuyucular versin, olur mu?

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
02-05-2010, 21:16
tabi ki olur sevgili e.i.. zaten olacak olan ve olması gereken bu.. sadece süreç işliyor.. tartışma benim adıma da bitmiştir..

teşekkürler..

No comments:

Post a Comment