Sunday 10 April 2011

Karsilikli Yazisma-14/07/2010-04/09/2010


Sayfa : [1] 2 3

paslıçivi
14-07-2010, 11:35
konu;ateizm/materyalizm ve idealizm bir derin uyku ve uyku mahmurluğudur..

davetli; nihilist ve tüm ateistler..

paslıçivi
14-07-2010, 12:55
sevgili nihilist ve tartışmaya katılacak arkadaşlar..

öncelikle yaşamımdaki yoğunluk ve her zaman bu konulara ilgi duyamam sebebiyle günün özellikle sabah erken saatlerinde ve belli zamanlarda katılımcı olabileceğimi belirtmek isterim.. anlayışınız için şimdiden teşekküler..

diğer topicte de bahsettiğim gibi asıl mesele bilmek ve inanmak arasındaki farkın farkındalığıdır.. bu konu kavranmadığı ya da ortak paydada buluşulmadığı sürece "ateizm inançtır/değildir" kısırdöngü tartışması devam edecek ve bir sonuca bağlanmayacaktır..

o yüzdendir ki "bilmek nedir? inanmak nedir? arasındaki farkın farkındalığı nedir?" gibi konuları konuşup bir ortak payda belirlemeliyiz ki ateizmin bir inanç olup olmadığını konuşalım..

"ateizm bir inanç değildir" diyen nihilist ya da başka bir ateist arkadaşım "bilmek ve inanmak"tan ne anladığını açıklayarak konuyu tartışmaya başlayabiliriz.. şayet böyle bir açıklama gelmezse ben uygun bir zamanda bilmek ve inanmak arasındaki farkın farkındalığını bir bilinmezci olarak kendimce anlatmaya başlayabilirim..

umarım herkes için faydalı ve seviyeli bir tartışma olur..

paslıçivi
15-07-2010, 08:55
"bil-mek"teki bil,

"bil-im"deki bil kökeninden gelir..

bunun haricindeki her türlü bil kökenli kelime/kavram bir inançtır, bil-diğini zannetme yanılgısıdır..

bilimin ürettiği her türlü yasa/kanun "bil-gi"dir..

bu bil-giye ulaşan ve deklare eden insanoğlu bil-iyordur..

"bil-gi"nin ve "bil-me"nin en büyük ayırıcı özelliği; dünya insanlığı gözüönünde sınanabilinir, doğrulanabilinir, yanlışlanabilinir, tekrarlanabilinir ve tüm dünya insanlığının tartışmasız hemfikir olduğu veri/olgu/datalardır..

bu özelliği taşımayan hiç bir olgu/veri/data bilgi ve bilme değildir..


insanoğlu bilincine yansıyan bir şeyi yansıtırken ya biliyordur ya bilmiyordur.. dediğim gibi bu yansıyan ve bildiği şeyi dışarı yansıtıp deklare ederken ykarda bahsettiğim ayırıcı olmazsa olmaz özellikleri taşır..

insanoğlu bilmediği şeyler için ancak tahmin/olasılık üretebilir.. ve üretilen bu tahmin ve olasılıklar insanoğlunun bilinçaçıklığına göre çok farklı çeşit ve zenginlik içerebilir..

bu bilmediği şey hakkında ürettiği şeylerin bir olasılık olduğunun farkındalığı uyanıklık...

bu ürettiği olasılıklardan kendi bilinçaçıklığına uygun olanı sahiplenip sabitlemesi yani "tek"e indirgemesi yani bildiğini zannetmesi(inanç) uyku halidir..

insanoğlu bilincine yansıyan varlığı/evreni sınanabilinir, yanlışlanabilinir, doğrulanabilinir, tekrarlanabilinir ve tüm dünya insanlığının tartışmasız olarak hemfikir olacağı şekilde bir bütün olarak yansıtamamaktadır.. bunu ne kendi sahip olduğu bilinçaçıklığında ne de ürettiği bilim dediğimiz olguyla ortaya koyamakatadır..

yani insanoğlunun bilincine yansıyan varlık/evren hala "?" halindedir.. zaten bu "?" olduğu için inanç, felsefe ve bilim gibi kavramlar vardır.. bu "?" ortadan kalktığı zaman ne inanç ne felsefe ne de bilim diye bir kavram varolmaz, kendiliğinden hepsi buharlaşır gider..


bunlar eşliğinde bilincimize yansıyan varlığı/evreni bir bütün olarak bildiğini zannedip "herşey maddeden ibarettir" diye
sınanamayan,
tekrarlanamayan,
ve tüm dünya insanlığının tartışmasız hemfikir olmadığı
ateizm felsefesi
sadece belli bir bilinçaçıklığına sahip
belli sayıda bir insanoğlunun
sahiplenip, sabitlediği
ve "tek"e
yani "bilgi"ye indirgediği,
diğer bir ifadeyle "bildiğini zannettiği"
bir "inanç"tır,
bir "uyku mahmurluğu"dur..

ama bu durum bu insanların(ateistlerin) bir suçu/kusuru hatası değildir, çünkü onların beyin nörokimyasının müsaade ettiği bilinçaçıklık oranında aklının teslim/tatmin olacağı nokta burasıdır..

nihilist
15-07-2010, 12:14
sayın paslıçivi

ne salt ontolojik ne de salt epistemolojik birdurum yoktur.
bu iki kategorileştirme analitik bakışın bize sağladığı kolaylıkların sonucudur.
ancak analitik bakış sentezle devam ettirilmedğinde ise sağladığı faydalar boşa çıkmakla kalmaz, bir de derin yanılsamaların içine düşeriz.

bu derin yanılsamaların kökeninde bilginin somutla doğrudan ve kopmaz bağının hafife alınmasına bağlı olarak gelişen, akıl içindeki sanal tutarlıkların gerçeğin yerine ikame edilmesi süreci yatar.

bu bağlamda; bilgi denen kavramın, algı denen kavramla kopmaz bağı dikkate alınmalı.
bilginin konusu ile algının konusu olan şey tamamen aynı şeydir.
algı ve bilgi madalyonun iki yüzüdür.

varlık ise algıya konu olmayan bir şey olamaz.
varlık hakkındaki bilgimiz algımızdan gelir.varolma kavramı zaten varolanlardan soyutlanarak elde edilmiştir.varolmak varolanların ortak özelliğidir.bu ortak özellik varolan herşeye varlık denemsi olarak kavramsallaştırılmıştır.
varolan varlanma ihtiyacı bile hissetmez.
varlığını zaten dayatır.

buna karşın algımızın konusu olmayan dolayısıyla bilgimizin de konusu olamayan ancak varlanmaya çalışılan şeylerin varoluşuna materyalist varlık tanıyamaz.çünkü bunun varolmak kavramının temelini oluşturan ve varolan herşeyin ortak özelliği olarak ortaya konulabilecek olan o ortak özelliğe dayanması gerekir.
mesele bunların bilinebilir olup olmamaları değildir.
ontolojik anlamda varolmayanın epistemolojik anlamda bilgisi olamaz ki , sanki varolduğu ancak bilgimizin sınırları dışında kaldığı gibi bir tuhaf sonuçtan başka bir şey üretmeyecek biçimde bunları bilinemez olarak tanımlayabilelim.

maddeden başka herhangi bir şeyin varlanmasını talep eden onun varlığını ortaya koyamadığı müddetçe biz onu varlıklar kümesine dahil etmeyiz.
bizim için kurgusal olan ancak zihinde bir imgelem olarak varoluşa sahiptir.
zihinden bağımsız kendi ontolojik varoluşu olan ise o zihinden önce varoluşa sahiptir.
doalyısıyla materyalizm bir inanç değildir.
bir uyku mahmurluğu falan da değildir.
salt somutun olduğu gibi hiç bir psikolojik temayüle uydurulmadan alınıp kabul edilmesidir.

tanrı vardır önermesi klendini doğrulayamadığı sürece yanlış kalmaya mahkumdur.
bir yanlış önermeyi yanlışlığından dolayı redetmek inanç olarak nitelendirilemez.
varlık uzay-zaman denen zeminde varolan şeylerin niteliğidir.
tanrı da vardır.ancak sadece kurgulanmış bir kavram olarak onu kurgulayanın zihninde.
evrensel anlamda ise maddeden başka hiçbir şey varlanamamıştır.
herhangi bir kurgusalı varolanın karşısına koyarak onunla aynı kategoride ele almaya çalışmak bir tür akıl tutulmasıdır.madde ve tanrı arasında nerde agnostik tavır kendine zemin aradığını açıkça izah edebilmekten bile mahrumdur.

eğer maddenin niteliklerine ilişkin olarak daha bilinebilecek pek çok şey olduğunu iddia etmeye çalışıyorsanız buna kimsenin itirazı olamaz.
ancak materyalizmin her şey maddeden ibarettir önermesini bir inanç olarak sunmaya çalışıyorsanız, bu önerme yanlışlanabilir bir önermedir.
buyrun yanlışlayın.
maddeden ibaret olmayan tek bir varlık gösterin.
ne o gösteremedinizmi.

felsefe bir tür zihin jimnastiği değildir.
kelimeleri bir takım içtutarlıklarına göre bir araya getirmek ile gerçek başka başka şeylerdir.

ben somut üzerinden konuşurum.
madde kendini ortaya koymaktadır.
ancak madde haricinde kendini ortaya koyabilmeyi başarmış hiç bir şey yoktur.
varolmak maddenin ama sadece maddenin bir niteliğidir.
tanrı imgelemi bile onu kurgulayan bir zihin dışında varolamaz.
ancak madde onu algılayan zihinden bağımsız olarak vardır.
çünkü bir şeyin kendisi algılanmasından önce gelir.madde hakkındaki bilgimiz algıda temellenirken, tanrı hakkında hiç bir bilgimiz yoktur ve tanrı yine maddeden soyutlanan ancak yanlış bir şekilde sentezlenen kurgulama sürecinin ürünüdür.

agnostisizm savsatadır.basit kelime cambazlıklarından ibarettir.
idealizmin son numarasıdır.
çünkü idealiazm baştan sona inanmaktan ibarettir.
ve inanmanın bilmekle kıyaslandığında içine düştüğü zavallı durumun da her kez farkındadır.
o halde yapılacak bir tek şey var.
idealizm somuta dayanıp somut üzerine konuşamadığına göre, somuta dayanıp somut üzerine konuşabilen yegane ve biricik felsefe olan materyalizmi kendi seviyesine çekebilmek için çamur atmaktadır.
çünkü inanmak bilmekle kıyaslandığında çamur hükmündedir.

agnostikler idealistlerin lejyonerleridir.
ve onların akli önkabüllerinden yola çıkmaktadırlar.
gerçekliği zihindeki süreçlere indirgemeye kalkmaları ve somutun felesefesini yapabilmekten aciz olamaları bunun delilidir.agnostisizm materyalizm ve idealizme eşit mesafede değildir.
somutun felsefesini ortaya koyabilmekteki yeteneksizliği tam olarak idealizmle örtüştüğüne göre olsa olsa idealizmin bir türevidir.

paslıçivi
16-07-2010, 06:26
sevgili nihilist..

benim sık sık vurguladığım bir kaç şey vardır..


*insanoğlu varlığı bir bütün olarak ortaya koymada şimdiye kadar bir tek metafizik "tanrı" soyutunu/kurgusunu yaratabilmiştir..

*insanoğlu materyalistiyle idealistiyle hepsi zihinde/benlikte yaşamaktadır..

*ve insanoğlunun tek metafiziği bu tanrıyla başı ciddi derttedir..

diye..

peki bunları niçin gözlemleyip söylüyorum.. şimdi burda bizim tartıştığımız konu ateizmin bir inanç olup olmadığı ve ateizmin özellikle "evren maddeden ibarettir" diye deklare ettiği ve sahiplenip/sabitlediği önerme..

biz bunları konuşmamız gerekirken şimdi sizin değindiğiniz konuya bir bakalım..

maddeden başka herhangi bir şeyin varlanmasını talep eden onun varlığını ortaya koyamadığı müddetçe biz onu varlıklar kümesine dahil etmeyiz.

tanrı vardır önermesi kendini doğrulayamadığı sürece yanlış kalmaya mahkumdur.


ben bir bilinemezci olarak (agnostik değil:tape:) "varlık bütün olarak ortaya konamaz, bilinemez diyorum"..

madde dışında başka bir şeyi "var"lamaya çalışmıyorum ki.. ya da madde dışında metafizik bir soyutu/kurguyu hedef göstererek "bilinemez" demiyorum ki..

benim bilinemez diyerek hedef gösterdiğim şey varlığın ta kendisidir.. yani sizin algıladığınız gibi tanrının varolup olmama gibi bir durum değildir..

ama insanoğlu şimdiye kadar zihninde sadece tanrı soyutunu üretebildiği ve insanoğlu zihinde yaşadığı için, tanrıyla başı ciddi oranda beladadır diyorum..

şimdi bu topicte biz neyi konuşacakken, siz direk hangi konuya girdiniz, yukarda yaptığım alıntınıza bir bakın bakalım..

ben tanrı vardır, yoktur, bilinemezdir diye bir konuya değindim mi? ben benim bilincime yansıyan varlığı/evreni sorguluyorum.. varlık nedir? ne değildir? neler olabilir? diye.. yani ontolojiden bahsediyorum..

tanrı da nerden çıktı şimdi..?? tanrı düşük bilinaçıklığına sahip insanoğlunun ortaya atabildiği tek hayaldir, benim zihnimde/bilincimde sonsuz sayıda kurgu/hayal vardır ve hiçbirini sahiplenip/sabitlemem.. ama siz de tüm dünya insanlığı gibi zihinde yaşıyorsunuz ve hemen tanrı konusuna girip bu konudaki sıkıntınız derdinizi dile getirmeye başladınız.. bize ne tanrıdan tanrılardan... şimdiye kadar ortaya çıkıp ben varım diyen bir tanrı hatirlamıyoprum ben..

ve varlığı/evreni ortaya koymada insanoğlunun ortaya attığı her önermeye/tahmine(bakın sizin de dediğiniz gibi bilgi değil) sadece 1/& olasılık veririm.. bir tek teizm düzeyi bilinçaçıklığına sahip bilinçlerin sahiplenip sabitlediği dinlerin önermelerini bu sonsuz olasılığın içine katmam..

paslıçivi
16-07-2010, 07:42
ancak materyalizmin her şey maddeden ibarettir önermesini bir inanç olarak sunmaya çalışıyorsanız, bu önerme yanlışlanabilir bir önermedir.
buyrun yanlışlayın.
maddeden ibaret olmayan tek bir varlık gösterin.
ne o gösteremedinizmi.


herşey maddeden ibarettir sizin de söylediğiniz gibi bir önermedir sadece.. ve bir önermeyi sahiplenip sabitlemek inançtır.. bu bahsettiğiniz önerme bir olasılıktır, bir tahmindir sadece.. haaa güçlü bir tahmin olabilir orası başka ama sonuç itibariyle tahmindir..

çünkü burda herşey dediğiniz şeyi bir bütün olarak ortaya koyup sınırlarını çizemiyorsunuz, yani bu herşey demek değildir, sadece insanoğluna göre herşey olabilir, mutlak anlamda/içerikte değil.. siz bir insan türü canlı olarak olarak sadece sizin varolan donanımınız(5 duyu ve bilinç) dahilinde algıladıklarınızı varlayabilirsiniz, daha ötesini değil.. ama siz insan olarak bu bütünün sadece bir parçasısınız, bütünü algılayıp ortaya koyacak donanıma sahip değilsiniz..


yaşamında okyanustan hiç çıkmamış bir balığın tüm varlığı/bütünü "sudan ibaret" sanması da çok doğaldır zaten..

bakın bilim bile kendi deklarasyonlarını ikiye ayırır,

1.kanun/yasa

2.varsayım ve teori olarak..

bir varsayım ve teoriyi sınanabilinir, tekrarlanabilinir ve tüm dünya insanlığının tartışmasız hemfikir olup kabuletmediği hiçbir şeyi kanunlaştırmaz, zaten kanunlaştıramaz.. çünkü o zaman onun adı bilim/bilmek değil inanç/inanmak olur..

bugün çok tartışılan evrim, big-bang gibi teoriler niçin hala teori bazında da yasalaşıp kanun haline getirilmedi.. çünkü her an bulunacak yeni bir keşifle güme gitme olasılığı var.. bilim düşünce duygu unsurlarının birlikteliğinde yaşayan bir canlı türü olmadığı için bilmediği şeyi hiç bir sahiplenip sabitlemez.. önce elindeki verilerden yola çıkarak bir tahminde bulunur, bu tahminine varsayım/hipotez der.. daha sonra bu bu hipotezini deneylerle gözlemlerle kanıtlarla güçlendirip desteklemeye çalışır.. ve belli bir oranda destekletip güçlendirdiğinde güçlü olasılık/tahmin/varsayım anlamına gelen teori adını koyar.. ama dediğim gibi bun tüm dünya insanlığının gözüönünde sınanbilinir, tekrarlanabilinir, kanıtlanabilinir duruma getirmediği sürece kanunlaştırıp yasalaştırmaz.. yani bir bilinmezi önce 1/sonsuz ihtimal olarak görür.. sonra bu paydadaki sonsuzluğu azaltmak için deneyler gözlemler yapar ve sonsuzluktan daha düşük bir sayı elde etmeye çalışır..

ve ne zamanki bu paydada bulunan sonsuzluğu 1'e indirgediğinde yani 1/sonsuz=bilinemez'den 1/1=1'e indirgediğinde artık onu sahiplenip sabitler ve bu elde ettiğim şey 1dir, yani bil-gi dir yani kanundur/yasadır der..

1/sonsuz ile 1/1 arasında paydanın sonsuz değerini küçültükçe önce hipotez der, biraz daha küçültünce teori der.. kesrin aşağıdaki paydada olan sonsuz değeri küçüldükçe kesrimizin değeri büyümüye ve 1'e yaklaşamaya başlar... ama bu sonsuz değeri 1 indirgeyip sabitlemediği sürece bir bilgiden bir kanundan/yasadan bahsetmez, bahsedemez..

evet dediğim gibi bilim duygu düşünceden bağımsız bir olgu olduğu için bilinemz karşısında böyle nesnel/objektif bir tutum takınabilir..


ama insanoğlu öyle değildir, çünkü henüz bilinemezlikle yani 1/sonsuzla yaşamaya uygun bir duygu&düşünce ruhsal aygıtında yaşamaya uygun evrimleşmemiştir.. bu 1/sonsuzu bilim 1/1' e indirgeyip sabitlemediği halde insanoğlu zihinde yaşadığı için zihninde bunu otomatikman 1/1'e indirgemek zorundadır.. insanoğlu nesnelliğini koruyamaz ve öznel davranmak zorundadır.. bu varoluşun insanoğluna bir dayatımıdır, bir zorunluluktur.. ve herkes kendi bilinçaçıklığında bu 1/sonsuzu 1/1'e indirger..

işte ben buna bilmediği(1/&) halde bildiğini zannetme(1/1) yanılgısı olan inanç diyorum..

ister materyalist olsun ister idelaist, ister teizm düzeyi olsun ister nontezim düzeyi; tüm dünya insanlığı bu düzeyde yaşamaktadır, bilmediği evreni bildiğini zannederek derin bir uykuda, uyku mahmurluğunda yaşamaktadır.. daha doğrusu yaşadığını zannetmektedir..

ama bu suçlanacak/eleştirilecek bir durum değildir.. çünkü uyuyan bir insanı rüya gördüğü için suçlayaıp eleştiremezsiniz.. ve bir insan rüyasında kavga ettiği diğer insanlarla olan kavgasının anlamsızlığını, yaşadığı stres/sıkıntı/korkuyu uyanmadan da algılayamaz.. uykuda rüya gördüğü sürece o rüyanın ona getirdiği her türlü duygulanmayı yaşamak zorundadır

ama bir insan uykudan uyanmadığı sürece gördüğü şeyin bir rüya olduğunu algılayamaz, ancak uyandıktan sonra biraz önce gördüğü şeyin rüya olduğunu algılayabilir.. ve yaptığı kavganın anlamsızlığını kavrayıp, yaşadığı sıkıntı/stres/korkulardan arınıp "ohhh tüm bunlar rüyaymış" deyip rahatlayabilir..

çünkü uykuyla, uyanıklık arasında çok bariz bir bilinaçıklık farkı vardır.. bu uyku hali bazen güzeldir bazen kabustur, insanoğlunun yaşamı işte bu uykudaki mutluluk/mutsuzluk arasında geçen bir rüyadır..

tam uyanıklık/farkındalık dediğim bilinçdüzeyi ise tüm bu uykular ve rüyalardan uyanıp onun getirdiği sanal mutluluk/mutsuzluk/sıkıntıları geride bırakıp safbilinç ve mutlak mutluluk durumuna geçiştir.. ve artık evrenin bir gizem olmasıyla birlikte bir çoşku halinde yaşama durumudur..

ve bu duruma geçebilmek için ölmeden önce ölmek gerekiyor.. burda ölen şey varoluşun size dayattığı benlik/ego dediğim modüldür.. benlik/ego sizi rüyada yaşatır yani yaşadığınızı zannedersiniz, bundan kurtulduğunuzda tam uyanık bir şekilde gerçek anlamda bir çoşku içinde yaşarsınız..

nihilist
18-07-2010, 19:38
sayın paslıçivi

herşey maddeden ibarettir sözü ne bir tahmindir, ne olasılıktır, ne de inançtır.

size daha önce soyutlama nedir diye izah ettim.
ilgilenip okumamışsınız.

var kavramı, maddeden soyutlanmıştır.bu kavramın soyutlandığı şey maddedir, soyutlayan insan da maddedir, işlemin gerçekleştiği organ olan beyin maddedir, kavramın kaydedildiği hafıza hücreleri maddedir.

bu kavram maddeden soyutlandığı için maddeyi işaret eder.
soyutlamanın bir tür indirgeme olduğunu da izah etmiştim.
varolanların indirgenebileceği hepsinde ortak olan özellik var olmaktır.
dikkat edin kurgulanabiliyor olmak değil.

bu kavram oluşurken, soyutlama sürecine maddeden ayrı bir tek şey bile dahil edilmemiştir.

dolayısıyla her şey maddeden ibarettir.

o halde olasılıktan bahseden sizsiniz.
çünkü madde olmayan bir şeyin olasılığı üzerinden akıl yürütüyor ve maddeden soyutlanan var kavramının içeriğine dahil etmeye çalışıyorsunuz.

tahminde bulunan, olasılıktan yola çıkan, son tahlilde bilinen değil ancak kurgulanabilen şeyleri varlık denen kategoriye dahil etmeye çalışan sizin açınızdan, bir mahmurluk sözkonusu.

materyalizmin hangi bağlamda inanç olarak nitelendirebiliceğini ortaya koyamıyorsunuz.
sahiplenip sabitlemek diye sürekli tekrarladığınız bir cümle var ancak somut karşılığı yok.

madde haricinde ne var örnek verebildiniz mi, hayır.
o halde iddianız nedir.

paslıçivi
19-07-2010, 06:43
sevgili nihilist..

bilginin; algıyla, somutla ve maddeyle olan bağından bahsetmiştiniz.. insanoğlu algısına yansıyan ve somut bir madde olan varlık/evren dışındaki tüm somut maddeler için neden felsefe üretip tartışmaz..

yani bir armut, deniz, dağ, kedi, ağaç, kalem, hava, taş, toprak vs için neden bir felsefe üretip, birbiriyle tartışmaz da yine aynı özelliklere sahip yani somut bir madde olan ve algımıza yansıyan varlık/evren için felsefe üretip tartışır..

"herşey maddeden ibarettir" ifadeniz niçin tartışılan bir felsefedir? hiç düşündüz mü?

bakın farkını ben söyleyeyim.. yukarıda örneklerini verdiğim somut maddelerin zaman ve mekan sınırlarını çiziyoruz da ondan.. yani bir armutu, dağı denizi havayı suyu zaman ve mekan olarak sınırlarını çizip bir bütün olarak ortaya koyabiliyoruz.. işte o yüzden bir armuttan bahsederken armutun herşeyi ortadadır ve algımıza bir bütün olarak yansıdığı için armutun felsefesi olmaz, sadece iyisi olur, onu da ayılar yer:p


ama algımıza yansıyan ve somut bir madde olan varlık/evrenin henüz herşeyini ortaya koyamıyoruz..

ve insanoğlu bilincine yansıyan ama bütününü algılayamadığı herşeyi merak eder.. çünkü bilinçte "?" oluşur ve bu doldurulması, cevaplanması, tatmin edilmesi gereken bir durumdur..

"?" işareti bilinemezliktir, bilinemezliği ifade eder, ve insanoğlunun bilinci kendine yansıyan, algıladığı ve bütün olarak ortaya koyabildiği ve koyamadığı tüm somut şeyler için bilmiyorum/bilinemez diyebilirken evren/varlık için bilmiyorum diyemez..

çünkü evren/varlık dışındaki bilmediği somut maddelere kendisi dahil değildir.. kendisinin dahil olmadığı herşeye çok rahat bilmiyorum/bilinemez diyebilirken kendisinin de dahil olduğu evren/varlık için bu ifadeyi bilincine taşıyamaz.. olurda taşırsa birden yaşamı, hayatının anlamı belirsizleşir, anlamsızlaşır ve muazzam bir hiçliğe, belirsizliğe, muammaya ve kaosa dönüşür.. ne düşüncesini ne de duygulanmasını ayarlayabilir, savrulur gider..

işte insanoğlu bir bütün olarak sınırlarını çizemediği ve kendisinin de dahil olduğu bu evren/varlık için nihai bir karar verip taraf olmak zorundadır.. yani bilmediği halde bildiğini zannetmek zorundadır.. bunun için ego/benlik dediğimiz bir modülle şimdilik arageçiş formunda yaşamak zorundadır.. işte ego/benlik ve onun savunma mekanızmaları dediğimiz modül, insan denen canlıyı bu kaostan, belirsizlikten, bilinemezlikten korur ve yaşamda kalıp soyunu devam ettirmesi için tüm evreni/varlığı bildiğini zannettirerek bir rüyada yaşatır..

materyalistler; bir bütün olarak ortaya koyamadığı evreni/varlığı bildiğini zannetmede geriye kalan boşluğu maddeyle dolduruken..

idealistler; insanoğlunun şimdiye kadar üretebildiği tek hayal olan "tanrı"yla doldurur..

oysa o boşluk bizim 5 duyumuza ve dolayısıyla bilincimize henüz yansımamaktadır.. ama yansımadığı halde sanki yansıyormuş gibi insanoğlu zihninde bunu bütüne tamamlar, yani 1/sonsuzu 1/1 e tamamlar ve indirger..

formülüze edersek..

evren/varlığın bütünü; 1/sonsuzken, bu insanoğlunun zihninde 1/1 dir..

ve bu 1/1; ister materyalist olsun ister idealist herkesde sabittir ve zaten öyle olmak zorundadır.. o yüzden bu dünyada her insan zihninde kendi doğrusunu/inancını doğrulamak ve diğer tüm doğruları/inançları yanlışlamak zorundadır.. çünkü diğer doğrular/inançlar onun sahte 1'i için çok ciddi tehlike/tehdit oluşturmaktadır.. işte bu aşamada ego ve savunma mekanızmaları arka planda sinsice çalışmaktadır..


felsefe denen olguyu yaratan da bu gerçek 1 le sahte 1 arasındaki çatışmadan başka bir şey değildir..

nihilist
19-07-2010, 11:17
sevgili paslıçivi

evren uzay-zaman temelinde sonsuzdur.
ortaya koyabileceği niteliklerde dolayısıyla sonsuzdur.
bu bağlamda evrenin bir bütün olarak bilinemez olduğunu söyleyenler zaten en başta materyalistlerdir.
evrenin bir bütün olarak ortaya koyulabilmesi için sonsuz sürecin tamamını gözlemlemek gerekir ki bu imkansızdır.
diyalektik olarak nitelikler niceliklerin birikiminin fonksiyonudurlar.
evrende pek çok nitelik süreç içerinde yadsınmış ve başka nitelikelere dönüşmüş olabileceği gibi, pek çok potansiyel nitelikte henüz ortaya çıkmamıştır.
bu bağlamda materyalist; evrenin bilinebilirliğinin sınırlarını yoksaymadan evrene ait konuşur.

buraya kadar epistemolojik bir bağlama sadık kaldık.

her şey maddeden ibarettir cümlesiyle anlatılmak istenen ise bundan ibaret değildir.daha çok ontolojik anlamda; var olmak kavramı zaten maddeye ilişkin bir nitelikten soyutlandığı için maddi olmayan bir varoluşa bilinen evrende şu ana kadar rastlanılmadığını ifade eder.

ben sizin kendinizi bilinemezci olarak tanımlamanızı doğrusu şüpheyle karşılamaya başladım.
siz neyin bilinemez olduğunu iddia ediyorsunuz.

diyalektik anlamda evren; sonsuz uzay-zaman temelinden dolayı sonsuz bilgi içerir.
bu bilgi sonsuz olduğu için kuşatılması imkansızdır mı diyorsunuz.

yoksa biz algılarımızla ancak maddeyi algılayıp varlayabiliyoruz.ancak evren bundan ibaret olmayabilir , bizim algılamadığımız varoluş biçimleri de olabilirmi diyorsunuz.

eğer birincisi ise bunun felsefi agnostisizm ile ya da bilinemezcilik ile doğrudan değil dolaylı bağı var.
ve materyalizme karşıt bir bağlam içermiyor.çünkü ontolojik değil epistemolojik temelli.
dolayısıyla her şey maddeden ibarettir önermesini de yanlışlamıyor.

ancak ikincisi ise , o halde siz sadece evrenin bir bütün olarak bilinemeyeceğini söylemekle evrenin madde olmayan ancak şimdiye kadar ortaya koyulamamış temelleri olabileceğini söylemeye çalışıyorsanız ki; bu durumda tam bir olasılıkçısınız demektir.
materyalist felsefe varlık denen şeyin varolandan soyutlandığı gerçeğinden hareketle bilinen varoluşun maddeden ibaret olduğunu söyler.bu tutarlıdır.bu bağlamda siz öncelikle kendi mahmurluğunuzdan uyanmaya çalışın.

bence kafanız fena halde karışık.
öncelikle bilinemezcilik felsefi agnostisizmin türkçe karşılığıdır.
siz materyalizm-idealizm düalitesi bağlamındaki felsefi agnostisizmi kastetmiyorsanız şayet bunu daha açık ortaya koyun.
her şey maddeden ibarettir sözünü yanılsama kabul etmek başka bir şey, evren sonsuzdur (zaman/mekan) o halde bir bütün olarak bilinemez demek ise bambaşka bir şey.
bu son söz benim de zaten diyalektik gereği kabul ettiğim birşeydir.
ama dile getirmeyi sevmem.
çünkü felsefi agnostisizmin söylemiyle temelde farklı olmasına karşın karıştırılabilir diye.


sayın paslıçivi

materyalizm; insan varoluş ve bilmek temelinde olaya bakar.
ve herşeyin maddeden ibaret olduğu tespitini yapar.
hala daha bu tespiti yanlışlamadınız.
hala daha tezinizi ispatlamak bir kenara tezinizi ortaya bile koymadınız.

agnostik felsefenin süslü iddialarına kapılan ve kendini bilinemezci olarak tarif edenler, biraz palazlandıklarında içlerinde materyalizme meydan okuma içgüdüsü gelişiyor herhalde.
ama önce bilinemezciliğin bağlamlarını, sonrada materyalizmin temellerini iyice bir gözden geçirmeden materyalizme hodri-meydan çekmek bence gereksiz ve içi boş bir cüret.
ne materyalizm ne de bilinemezcilik sizin sandığınız şey değil.
getirip getirip konuyu egoya falan bağlamanız da durumu değiştirmiyor.
bilgimizin sınırlarını konuşmuyoruz.bilgimizin doğası gereği sınırlı olduğunu kabul etmek zaten daha tutarlı.
ancak sınırlı ya da sınırsız, maddeden başka bir varoluşun varolabileceği sadece bir varsayımdır.
üstelikde temelsiz bir varsayım.
tüm varolanlarda gördüğümüz varolma niteliği ise varsayım değil tamamen nesnel bir tespittir.
materyalizm tamamen somutun felsefesidir.

diğer varsayımlarla somutun felsefesini eşitleyebileceğiniz bir bağlam olamaz.
çünkü onlar varsayımdırlar.
madde ise varsayım değildir.
niteliklerinin muhteviyatı bilgimizi aşar yada aşmaz.
ama varolan maddedir.

paslıçivi
20-07-2010, 05:18
her şey maddeden ibarettir cümlesiyle anlatılmak istenen ise bundan ibaret değildir.daha çok ontolojik anlamda; var olmak kavramı zaten maddeye ilişkin bir nitelikten soyutlandığı için maddi olmayan bir varoluşa bilinen evrende şu ana kadar rastlanılmadığını ifade eder.


sevgili nihilist..

zaman zaman insanoğlunun artık konuşarak iletişim kurma işini aşıp başka bir sistem geliştirmesi gerektiğinden bahsederim.. çünkü konuşarak yani herkesin kullandığı kelimelere kişisel çok farklı içerik/anlam yükleyerek iletişim bir çok problemlere neden oluyor..

çünkü "herşey maddeden ibarettir" ifadesinden sonra "şu ana kadar madde olmayana rastlanılmaması" gibi bir şeyden bahsederseniz ilk ifadenizdeki herşeyin içeriği birden değişiveriyor..

ben o yüzden bilinemezliği anlatırken sık sık "şimdi, şu anda" gibi ifadeler kullanırım.. çünkü zaman dediğimiz kavram bizim irademiz dışında işleyen bir süreçtir ve "herşey" gibi mekansal ve zamansal bir bütünlük içeren bir kelime kullandığınızda bunun yanına zaman öğesini eklemezsek "tüm zamanlar"dan bahsettiğiniz anlamı çıkabilir.. nitekim benim çıkardığım gibi..

bir de rastalanılmak gibi bir kelime kulanmışsınız.. burda "rastlamak" eylemini gerçekleştiren bilim mi, yoksa insan mı onu belirtmemişsiniz.. şayet insanı değil de bilimi hedef gösteriyorsanız, yani;

"bilim şimdiye kadar maddi olmayan bir şeye rastlamadı"

demeye getiriyorsanız, bunu deklare edip, savunmanıza, sahiplenip sabitlemenize gerek yok.. bilim bunu zaten yapmış, dünya insanlığı bu konuda tartışmasız hemfikirdir.. çünkü hiçbir bilimsel literatürde "maddi olmayan bir şeye rastladık" gibi bir deklarasyon yoktur.. bu tartışılacak bir ifade değildir ki..

paslıçivi
20-07-2010, 05:57
ben sizin kendinizi bilinemezci olarak tanımlamanızı doğrusu şüpheyle karşılamaya başladım.
siz neyin bilinemez olduğunu iddia ediyorsunuz.

diyalektik anlamda evren; sonsuz uzay-zaman temelinden dolayı sonsuz bilgi içerir.
bu bilgi sonsuz olduğu için kuşatılması imkansızdır mı diyorsunuz.

yoksa biz algılarımızla ancak maddeyi algılayıp varlayabiliyoruz.ancak evren bundan ibaret olmayabilir , bizim algılamadığımız varoluş biçimleri de olabilirmi diyorsunuz.


her ikisi de sevgili nihilist..

ben bilinci olan bir canlı türüyüm.. ve 5 duyum sayesinde bilincime çarpan bir varlık/evren var.. bu evren/varlık benim bilincimde "?" işareti oluşturuyor.. ve bu "?" bilmiyorum demektir.. bilincime yansıyan bu varlığı zaman/mekan/nitelik/nicelik olarak herşeyiyle bir bütün olarak sınırlarını çizip ortaya koyup bilmek istiyorum..

bu bahsettiğim soru işareti(?) her insanın bilincinde beliriyor.. ve insanoğlu bu soru işaretini gidermek için bilimi varetmiş, bilim sayesinde tüm dünya insanlığının hemfikir olacağı/tartışılmaz ve bilgi dediğimiz şeyleri üretiyor..

ama bilim bize bu varlığı/evreni şimdiye kadar sahip olduğu/ürettiği bilgiler dahilinde bir bütün olarak sınırlarını çizip tartışmasız olarak ortaya koyamıyor.. bu yüzden insanoğlunun bilincindeki "?" tam olarak cevaplanmamış oluyor.. ve bilinçteki boşluk devam ediyor..


işte ben;

bil-imin bana deklare ettiği ve dünya insanlığının tartışmasız hemfikir olduğu bu sınanabilinir, tekrarlanabilinir datalara bil-gi

ve bunlara ulaşan/öğrenen insana da bil-en/

ve bu eyleme de bil-mek diyorum..

bu tanımlananın dışında olan her kavram non-bilgidir yani inançtır.. bu bilimsel bir inanç olabileceği gibi kişisel insani bir inanç da olabilir..

inanç; bildiğini zannetme yanılgısıdır..

bilim bu yanılgıya düşmez ve kendi bilimsel inançlarını hipotez ve teori adı altında toplar.. yani bilgi dediğimiz kanun/yasa haline getirmez.. ama insanoğlu bu nesnelliğini koruyacak ruhsal aygıta henüz ulaşmamıştır.. o zihninde hipotez ve teori bazında olan dataları kanunlaştırıp yasalaştırır.. yani bilgi olmayan şeyleri bilgiymiş gibi algılamak zorundadır..

o yüzden non-bilgi/ yani yasa/kanun olmayan dataları kendi zihninde yasa/kanun haline getirip sahiplenip sabitler..

işte tüm bunlar bilmek ve inanmak arasındaki farkın farkındalığıdır..

bunun farkındalığına ulaşabilen bir insan aydınlanmış demektir.. ve bilimin deklare ettiği bilgi/yasa/kanun dışındaki hiçbir datayı sahiplenip sabitlemez ve "şimdilik bilmiyorum" der.. ve tüm bu bilgi dışındaki dataları bildiğini zannedip sahiplenip/sabitleyen insanlarla artık bu kısırdöngüdeki tartışmaya girmez.. çünkü bu kısırdöngü tartışmanın hiçbir zaman bitmeyeceğini, bilim bir takım şeyleri bilgi düzeyine indirgemediği sürece bunları tartışmanın anlamsızlığını ve insanlığa faydadan çok zararı olduğunu, insanlığı böldüğünü, birbirine kırdırdığını farkedip artık "varlık/evreni ortaya koymak merkezli" değil, "insan merkezli" bir bilince sıçrayan kişidir..

paslıçivi
20-07-2010, 06:41
ve aydınlanmış bir insan;

artık ne materyalisttir ne idealist,

ne teisttir ne de nonteisttir..

bilimin deklare ettiği kanun/bilgilerin evreni/varlığı bir bütün olarak ortaya koyamadığını

ve dolayısyla insan bilincinde "?" işaretinin yani bilinemezliğin tam olarak cevaplanmaması dolasıyla oluşan boşluğu,

insanoğlunun bu materyalizm/idealizm ya da teizm/nonteizm inançlarla doldurmaya çalışıp tatmin olmaya/uyumaya çalıştığını,

bilmediği halde bildiğini zanneden bu inançlı insanların her kademesininin kendi felsefesini/inancını doğrulayıp diğer tüm felsefeleri/inançları yanlışlamaya çalıştığını..

ve bu yüzden insanoğlunun binlerce yıldır birbirini yiyip, insanolmaya yakışır bir yaşam süremediğini, bölücü, ayrımcı bir tutum içinde tüm insanı insan yapan değerleri yıpratıp yokettiğini farkeden kişidir..

ve o yüzdendir ki aydınlanmış bir insan bu materyalist/idealist tutum içinde olanları olduğu gibi kabuledip onların sahiplenip sabitlediği şeyleri/inançları yanlışlamaya çalışmaz, onları eleştirmez, suçlamaz..

sadece bu durumu ortaya koyup onları aydınlatmaya çalışır..

yani bize yansıyan evren/varlığın ne olduğunun bir bütün olarak bilinemeyeceğinin farkına varıp artık bu tartışmalardan/kavgalardan uzaklaşıp, karanlığa uzaktan ışık tutan kişidir..

aliyarasfal
22-07-2010, 01:33
Sayın paslı çivi;

Her şey maddeden ibarettir sözünü reddettiğinizi görüyorum. Madde var veya yok temelindeki her şeyin varlığına işaret etmekte kullanılan somutu ve soyutu karşılayan kavram değilmidir.her ne olursa olsun var ise maddenin biçimlerinden oluşmaktadır yada maddenin üretimidir. Madde dışında farklı bir varlık biçimi var ise savını düşünmektesiniz? Bende farkındalığı olmayan bir birey olarak varlık evrenin neresinde iç/dış boyut somut soyut ne biçimde olursa olsun var/veya yok maddeye eşittir diyorum. Biliyorum ve uyuyorum, eğer bunu uyku olarak görüyorsanız maddeliğinizden yani varlığınızın varlığındandır.

Şimdi bilinen anlamda maddenin tanımları varlığı karşılar, bilinemez olan varlıklar bildiğimiz madde tanımlarından farklı olabilir önermeniz var yanılmıyorsam. Maddenin tanımını siz bil kökünden bilime malediyorsunuz ki tersi bir durum söz konusu bilim bilden türer , daha önce hiç bilinmeyen( karşılaşılmamış, hayal edilmemiş) bir var ile karşılaşsak dahi( var diye özellikle belirttim), bilim bunu kanıtladığı taktirde varolması gerçeği üzerinde bilinki Maddeden farklı bir var olmayacak bu. Neden mi? Maddenin tanımını bilime bırakır iseniz size vereceği cevap maddenin daha önce bilinmeyen farklı bir biçimi ile varlanmış varlık tanımı olacaktır. Yeni bir madde tanımı gelecektir, bizim bilmediğimiz sadece bu tanım olacaktır şimdilik.

Maddeyi o kadar dar çerçevede görüyorsunuz ki bilimin kesinliği olmadığını ve bilgiler ışığında yeniden tanımlara gideceğini söylerken nedense maddeyi kalıplayıp materyalizmi olduğu yerde çakılmış görüyorsunuz. Maddeyi bilime göremi algılayalım, size göremi? madde var kökünden bilinen bilinmeyen evren zaman hepsini kapsayan gerçekliktir. Yokuda maddeden soyutlayamazsınız.Yok bile maddeye muhtaçtır.

Medem bilinçaçıklıktır mesele, bilincim kapalı , var ve şimdilik bilinmesede her/şeyMaddenin biçimidir gerçeğini net görüyor ve biliyorum.Benden kurtul, bilinememezlike ulaş diyorsunuz değil mi?
Ben olmadan yani madde bilinememezlik bile olamaz. Beni iyi tanı, beni sev, çünkü benin ötesi kurgudur.Ben mutlak bilinebilirliğin ta kendisi maddedir veya maddenin çeşitli durumlarda var oluşudur.

Bir kez daha düşünün, maddeyi kendinizce kalıpladığınızı göreceksiniz. Hani bilinememezlik ilkesini savunup maddeyi kendi tanımınıza göre yargılayıp biliyorum kesinliği ile bu tartışmada yazıyorsunuz farkında mısınız? Çünkü biliyorsunuz, çünkü bizde biliyoruz, mutlak varlığın temeli maddenin özelliğidir; mutlak bilinebilirlik.


Nerde ,nasıl, ne biçimde olursa olsun var temelli her şey madde ve türevleridir, varlanamayan bilinememezliğinden değil maddenin dışında var olmadığındandır. Bilinememezlik dediğiniz maddenin, yani sizin kurgunuzdur.

Var/yok tartışmasından inançsal düzeyde kaçmak farklıdır, var olduğunu ister maddede yani bende , ister benden soyutlanıp bilinçaçıklığı düzeyinde algılayın, maddenin bilinirliğine mahkumsunuz.Benden soyutlandığınız iddianız(bakınız iddianız bilimsel değildir) Sadece bende oluşmuş algınızdır.Nerde benden soyutlanmış oluyorsunuz? Hiç bir yerde hiç bir zaman. maddesiniz, maddeyim, maddeyiz,
Mutlak biliyorum siz benden sıyrılmadan cevap veremezsiniz(burdaki ben bencillik değil madde olarak ben/şey).Madde olarak düşünüp, madde olarak yargıdan vargıya ulaşıp sonrada cevap verip ben soyutlandım benden,farkındalığımın farkında, aydınlanmış bireyim demek madde ve beni yoketmiyor tam tersi tekrar kanıtlıyor.

Unutmayın ki bilinememezlik sadece uykunun en derin rem durumudur. Bende kesin olarak cevabınızı okuyacağım, karanlığın ortasında uzaktan tuttuğunuz ışığa bakıp bilinememezlik yine karanlığın ortasında olduğunu farketmiyor, karanlık yoktur,aynştaynın sözü: ışığın olmama durumuna karanlık denir diye düşünüp aydınlık olan her şey maddedir(ışık dahil) gerçeği ile zaten aydınlık olan ve bildiğim gerçeklikle yaşamaya devam edeceğim.

Sizde benden soyutlanamayacağınızı fark eder iseniz yani maddeden yani vardan ben bilmem demek yerine mutlaka bilmeliyim, çünkü varım bilimde bunun için bilden varlanmış yoldur dersiniz umuyorum.
Belkide ben algılayamıyorum, maddenin özelliği gereği. Algılayamıyorum çünkü varım.
Şimdilik saygımla gittim...

paslıçivi
22-07-2010, 05:59
"bilim şimdiye kadar maddi olmayan bir şeye rastlamadı"

demeye getiriyorsanız, bunu deklare edip, savunmanıza, sahiplenip sabitlemenize gerek yok.. bilim bunu zaten yapmış, dünya insanlığı bu konuda tartışmasız hemfikirdir.. çünkü hiçbir bilimsel literatürde "maddi olmayan bir şeye rastladık" gibi bir deklarasyon yoktur.. bu tartışılacak bir ifade değildir ki..

sevgili aliyarasfal..

yukarıdaki alıntımda aslında olayı açıklamıştım.. "herşey maddeden ibarettir" ifadesi "bilim şimdiye kadar madde olmayan bir şeye rastlamadı" olarak yorumlanıyorsa bu tartışılacak bir konu/önerme değildir dedim..

siz de şimdi diyorsunuz ki; bilimin ilerde keşfedip kanıtlayacağı ve varlayacağı her şey madde kapsamına girecektir, çünkü maddenin tanımı değişecektir/genişleyecektir..

insanlığın şimdiye kadar karşılaşmadığı, bilmediği, hayal bile etmediği bir şey bulunduğunda ve kanıtlandığında buna da madde denecekse

herşey maddeden ibarettir

ifadesini/önermesini bırakın reddetmeyi, tartışmanın bir anlamı var mı?

şöyle örnekleyeyim..

varlığı bir bütün olarak ortaya koymada, anlamlandırmada düşük/fakir bilinçli insanoğlu şimdiye kadar bir tek tanrı soyutunu/kurgusunu üretebilmiştir.. dinlerden kurtulan bir takım insanlar bile hala bu tanrı soyutu etrafında dolanıp durmaktadır.. bahsettiğim insanlar deistler panteistler panenteistler ve hatta agnostikler..

dinlerin ifade ettiği tanrı/tanrıları(teizm) reddeden bu bilinçler bile hala "tanrı odaklı" varlığı bir bütün olarak ortaya koyma derdindedirler.. bu insanların hedef gösterdiği tanrıların bir dini yoktur yani insanlıkla iletişime geçmek gibi bir araçları, peygamberleri, kitapları vs amacı yoktur..

bilinemezci denen agnostikler bile hala tanrı odaklı bir bilinç hapsindedirler.. dinlerden özgür bir tanrının yani deizm, panteizmin ifade ettiği tanrılarının olup/olamayacağının bilinemeyeceğini söylerler..

şimdi ilerde bilim deizm veya panteizm düzeyi bilinçlerin zihinlerinde varladıkları tanrı modelini keşfedip, kanıtlayıp ve madde tanımına yeni bir tanım getirerek "tanrı da bir maddedir, maddenin şimdiye kadar bilemediğimiz bir formudur" diyecekse ve siz bunu kabul ediyorsanız

"herşey maddeden ibarettir" ifadesini dediğim gibi bırakın reddetmeyi, tartışmanın bir anlamı kalmıyor..

"herşey maddeden ibarettir" ifadesini deklare edip savunan materyalistler öncelikle "herşey ve madde" kelimelerine yüklediği içeriği/anlamı net bir şekilde ortaya koymalı ki; bu "herşey maddeden ibarettir" ifadesini aynı dilde sağlıklı bir şekilde konuşalım..

aksi takdirde dediğim gibi ilerde keşfedilip kanıtlanacak ve varlanacak herşey "madde" kapsamı içine alınıp, maddenin tanımı değişip genişleyecekse "herşey maddeden ibarettir" ifadesine karşı benim söyleyebileceğim tek bir şey kalıyor..

görünen köy kılavuz istemez..

benim gördüğüm köy için neden kılavuzluk yapıyorsunuz diye sorarım..

nihilist
22-07-2010, 11:09
sevgili paslıçivi

bilimin size deklere ettiğini iddia ettiğiniz şeyi net olarak ortaya koymalısınız.
ancak o zaman neye bilgi dediğinizi anlayabiliriz.

bir kere bilimin konusu zaten madde ve onun davranışıdır.

felsefe analitik gerekçelerle evreni ontolojik ve epistemolojik diye iki kategoriye böler.
ancak bütünün kendisi parçaların toplamından daha fazlasıdır.

aslında varlamak ve bilmek kavramları tamamen içiçe olan birbirinden kopmaz ayrılmaz iki soyutlamadır.

o halde bunlar neyin soyutlamalarıdır.
sadece ve sadece maddenin.
biz önce varlamak denen kavramı icad edip, ardından da bu kavramla maddeyi varlamadık.
biz varolmak denen kavramı zaten maddeden soyutladık.
ve biz bu kavramı maddeden soyutlarken yanında başkaca hiç bir şey yoktu.
birilerinin maddeyi varlaması sadece sonuçtur.dolayısıyla maddenin varlanmaya ihityacı yoktur.varlamak denen kavramın da yaratıcısı maddedir çünkü.
asıl olan varlamanın kendisinin bile maddeden türemiş olan ve sonuçta yine tamamen maddeye ait bir nitelik olmasıdır.
sonuç; var olmak zaten maddenin sonsuz niteliklerinden bir niteliktir.
maddeden başka bir şey varolabilirmi demenin kendisi bile bu bağlamda absürddür.
o halde her şey maddeden ibarettir önermesi bir durum tespitidir.
bu durum tespitine inanç demenin kendisi inançtır.

daha en başta var kavramının doğuşu bile her şey maddeden ibarettir önermesiyle aynı şeydir. bununla da kalmaz, bilgimizin konusu da zaten var olandır.yegane var olan madde olduğu için de bilim madde olmayan bir şeyin varlığı ya da bilgisi üzerinden konuşmaz.
materyalizm o nedenle bilimle tamamen örtüşür.

bunu bir inanç olarak sunabilmeniz için şunları yerine getirmeniz gerekir.

var denen kavramın ne şekilde ve neyden soyutlandığını önce ortaya koymalısınız.
bu süreçte madde haricinde ne olduğunu göstermelisiniz.
bunları başarmadan herşey maddeden ibarettir önermesi bir inançtır demenin kendisi bir inanç olacaktır.

siz neyi varladığınızı ve bilginin konusunun ne olduğunu açıkça ortaya koyamıyorsunuz.
cümlelerinizin ve zihinsel sürecinizin iç tutarlılığı sandığınız kadar önemli değil.
önemli olan somuta ne kadar dayanıp sonuçta somutu ne kadar karşıladığınız.

evrensel-insan
22-07-2010, 17:48
Saygideger arkadaslar;

Illa, tekleme ve ilkleme hastaligindan kurtulamiyorsunuz. Peki hic dusundunuzmu, maddenin ilkliginin ve size goretekliginin epistemolojik gerceklik olduguu?

Yani, yarin birgun, insanoglunun, algi yapisi o kadar degisebilirki, bes duyu ile algilayamaz duruma gelebilir ve algilamak icin, beynin yapisi tamamen farkli bir uygulama getirebilir. O yuzden hicbir sey, KALICI, SABIT, DEGISMEZ, MUTLAK v.s. degildir. Zaten bunun boyle oldugunu ve seylerin, YANLISLANAMAYACAGINI iddia etmek, hem bilimsel degil, hem bilim temelinde degil; sadece ideolojik inancsal dogrudur. IDEOLOJIK INANCSAL DOGRULARDA SONSUZDUR, maddenin sizlerin, o da belirli bir felsefenin metafizik varlik ideolojik inancsali ile, iddia ettiginiz de, 1/sonsuzdur.

Ustelik, hem maddeyi ortaya koyan, hem onu belirli bir ideolojik inancsal temelinde ilk olarak dogrulayan, hem bunun dogrulugunu tartisan, insanoglunun kendi monologudur. O madde denilenin, kendisinin ne bundan haberi vardir, ne de kendisinin madde yapilmasina bir etki/tepki gosterir. Cunku, INSANOGLUNA OZ VE ONUN VERDIGI OZNEL ICERIGIYLE BEZENMEMISTIR.

Saygilarimla;
evrensel-insan

aliyarasfal
22-07-2010, 18:40
Ben kısaca ekleme yapayım, materyalizmi maddeyi kalıplayın tarif edin diyerek bilimden uzak inanç seviyesine indirmek ideolojinin önde gidenidir.

Var/yok temelindeki, maddenin özelliklerinden bil kökünden türemiş bilgi ve bilmeyi araştıran bilimi maddesiz var düşünmek yine maddenin kendi ürettiği düşüncenin maddeyi kanıtlamasından öte bir şey değildir. Tekleme ve ilkleme hastalık mıdır? Madde olduğunuza göre ve dışında hiç bir şeyi algılayamadığınıza göre hastalık diye tanımladığınız durumda maddenin kendisidir. Adına farkındalıkmı dersiniz üstbilinç mi bilmem, sizi size getirir.yani merhaba ben madde, ya siz?

Gelelim bilinememezlikmi yoksa bilmemekmi konusuna. Bilinememezlik ithaf ettiğiniz şey, ne olursa olsun var temelinde ise, varlığı bu günkü bizim bildiğimiz dışında maddesel özellikler ile algı içine dahil olmadığı sürece neye göre bilinememezlik oluyor ona bilinememezlik değil bilmemek denir. Bilimden dem vurup bilimi gözardı eden bu bakışlar, var olan şey nerde, nasıl olursa olsun ben bilmiyorum maddenin bir parçası olarak oysa o var ve biliyor yine madde olarak gerçeğini gözden kaçırıyor. Ben kendimi biliyorum, maddeyim, o kendini biliyor nedir bu durumda, vardır, varsa ne olur bu durumda ,olsa olsa maddenin bilinmeyen yeni bir özelliğine sahip bir varlık yani maddenin biçimi olur. Var olarak algılanmayacak ve bilimce hiç bilinemeyecek özelliklere sahip bir varın olup olmadığı bilinememezliktir demek varı değil maddenin kurgulama özelliğini kanıtlar ve yine maddeye dönersiniz, yani kendinize.Bilim referansı ile ulaştığım gerçek şudur, her türlü değişkenliğine rağmen biliyorum, nerde, nasıl, hangi zamanda olursa olsun her var mutlak bilinir bu gün ben bilmesemde o var ve kendini bilir, yani bu parçası maddenin bilmiyor ama diğer parçası var ve kendini biliyor.Bu durumda bilinmeyen sadece sizin bilmediğiniz kısmıdır, madde her varı kapsar ve mutlak bilir. Yok dahi maddeye mahkumdur.bilinememezlik yoktur, henüz bizim bilmediğimiz ancak maddeyi bilinen bilinecek özellikleri ve bütün olarak ele aldığımızda bilinmeyen yoktur. Bilmeyen parça bendir. Siz kainat dediğiniz her şeyin maddeden ve türevlerinden olduğunu farkeder iseniz zaten parça parça düşünme yanılgısınıda aşarsınız. Madde mutlak bilir gerçeği var ile kendini ortaya koyar. yok ilede yeniden kanıtlanır. Bu bir devinimdir, farketmek sadece isteğe bağlıdır o kadar.

Şimdilik saygımla gittim...

nihilist
22-07-2010, 19:30
sayın evrensel

öncelikle hipotetik olarak akıl yürütmem ben.
bu fazlasıyla bağlam dışı bir durum.
ben somuttan yola çıkar somutu açıklamaya çalışırım.

yarın bir gün beş duyumuzu kaybedersek o zaman konuşuruz o durumu.
tabi konuşabilirsek.

hala daha ısrarla bütünü unsurlarına indirgemeyi ve niteliklerini görmezden gelmeyi tercih ediyorsunuz.

insan denen kavram madde denen kavramda içkindir.
maddeyi insan ortaya koyabiliyorsa, bu madde kendini ortaya koyabiliyor demektir.

önce niteliklerin indirgenemez olmasını bir güzel düşünün.
insan maddedir.
ama öyle nitelikleri vardır ki, kendisini oluşturan minerallere indirgenemez.
herhalde bu farkı ruh denen bir hayalle izaha yeltenmeyeceksiniz.

o halde nitelik ortaya koymanın da maddenin bir özelliği olduğunu teslim edecek ve maddeyi küçümsemekten vazgeçeceksiniz.

madeden başka bir şey yoktur diyeni mahmurlukla suçalayabilmek için ise maddeden başka ne olabileceğini gösterbilmenin boş mücadelesine girişeceksiniz.

size kimse kalkıp değişmezlikten bahsettimi.
kalıcı mutlak değişmez türünden kelimeler kuruyorsunuz.
diyalektik materyaliste karşı bu tarz kelimeler kurmak da ne demek.
olmadı böyle işte.

iddia makamı sizsiniz.
ama daha ortada iddia yok.

biz madde hakkında herşeyin bilindiğini iddia etmedik.
ama birileri bunun tersini iddia ediyorsa ,
ve madde bir bütün olarak ortaya konulamaz diyorsa,
önce bütün olarak ortaya koymanın ne olduğunu bilmelidir.
bütün olarak ortaya konmadığına göre bütün olarak ortaya konulması nedir bilinemez, o halde bütün olarak ortaya konulup konulamayacağı da bilinemz.
o halde madde ortaya konulamaz denmesinin kendisi inançtır.

evrensel-insan
22-07-2010, 20:24
Saygideger nihilist;

Hayatin uc ogesi vardir.

Yasanan-yasam
Yasatan-dusunce/davranis
Yasayan-fiziksel/kimyasal yapi.

Bunlarin hangisi maddedir? ve herhangibiri olmadan hayat olurmu?

Maddenin hayati var mi? yasanan, yasatan ve yasayan acisindan degerlendirir misin?

Saygilarimla;
evrensel-insan

nihilist
22-07-2010, 20:34
sevgili evrensel

o söylediklerinizin hepsi de sadece kavramlardır.
ve maddeden ve onun niteliklerinden soyutlanmışlardır ve maddeyi iaşretlemek için vardırlar.
yaşam maddenin formel değişimlerinin sonunda ortaya çıkmıştır.
düşünce yaşamın evrimi sonucunda beyin denen organda ortaya çıkmıştır.
yaşayan ise zaten maddi bir formdur.

madde bana üç kelime hatırlatır.
değişim , evrim ve devrim.

bu sürecin neleri yaratabileceğini kimse kestiremez.
bu bağlamda diyalektik materyalistler zaten bilinemezcidir.

ancak evrende, bir insan teki ne üzerine konuşabiliyorsa öyle de böyle de sonuçta madde üzerine konuşuyordur.

benim bir hayatım varsa bu maddenin bir hayatı var demektir.
çünkü ben maddeyim.
ama öyle bir forma ulaştım ki düşünebiliyorum.
o halde madde düşünüyor.
ne hakkında kendim ve dışımdaki varoluş hakkında düşünüyorum.
o halde madde kendini ortaya koyuyor.

ben ne karbonum ne klor.
ama ben atomlardan oluşuyorum.
ve öyle bir formum var ki, işte o atomlar bu forma ulaşınca bir insan teki olabiliyorsa şayet,
o zaman bu maddenin bir yeteneğidir diyebilmelisiniz.
sizi zorlayan neresi, bir anlayabilsem sorunu çözeceğiz.

evrensel-insan
22-07-2010, 20:41
Saygideger nihilist;

Yukaridaki aciklamamda, yasanan yasam, kavramdir zaten. Ama, yasatan ve yasayan, kavramla ifade edilendir.

MADDE BIR KAVRAMDIR. Insanoglu kendisini madde kavrami ile M.O 4000 yilinda tanistirmistir. M.O. 5000 yilinda ve daha once madde var miydi?

Aksini dusunuyorsan, ortaya koy.

Saygilarimla;
evrensel-insan

nihilist
22-07-2010, 23:23
sevgili evrensel

ben kavramların kendileriyle ilgilenmiyorum.
işaret ettikleriyle ilgileniyorum.
sen ne dersin MÖ 4000 yılından önce madde varmıydı.

aslında bu sitede beni en çok anlayabileceğini düşündüğüm adamlardan birisin.
dostum inattan mı yapıyorsun yahu.

madde dediğin şu evrende bir şekilde varlığını duyumsadığın ne varsa onu işaret eden bir kelimedir.
madde kelimesinin nesini tartışalım ki.
maddenin doğasını konuşmaya çalışıyorum ben.
madde değişip dönüşerek formdan forma geçerek her aşamada yeni nitelikler üretiyor.
şu kadar atom belli biçimdeyken sadece taş olarak varlığını ortaya koyuyor.
aynı atomlar başka biçimdeyken mesela bir kanguru oluyorlar.
elbetteki kanguru ile taş arasında nitelik farkı var.
derken aynı madde başka bir formal biçimde insan oluyor.
bambaşka nitelikler ortaya koyuyor.düşünceyi kavramı üretiyor.
üreten de üretilen de madde hakkında ve maddi süreçlerin sonucu.
o halde bu nitelikler ve form arasındaki bu ilişki maddede içkindir.

ve biz çevremizdeki bir kayaya baktığımızda hangi formda nasıl nitelikler ortaya koyabilme potansiyellerine sahip olduğunu kestiremeyiz.

bunu anlamak en çok senden beklenirken nedir bu durum açıklamak zor.

evrensel-insan
22-07-2010, 23:38
Saygideger nihilist;

Kavramlar isaret etmezler, isaret edenle ozdeslestirilmislerdir. Dolayisiyle, kavrami, isaret edeni ve uzerine isaret edileni, yani uclemi; dogal dusuncenin siradan beyni ile cozemzsin. Cunku uclu bir ic icelik ve karsitli ve de ikilem olmak uzere de dortlu bir ozellik soz konusudur. Tum bunlari da ortaya koyan insanoglu monologudur.

Ortaya koyumu da, !?, yani vari algilanan yansinin, kavram ile ozdeslestirilerek, yansitilmasidir. Bu da bir turevdir, bilgi ya da ogretidir.

Yani var la esitlenen yansi, kavram ile yansitilmistir. O yuzden, zaten; seyin kendisi kendisini ortaya koyamaz, ortaya koyum, ortaya koyan ve ortaya koyulan icicedir ve bu uclu ic iceligi gerceklestiren de insanoglu monologudur. Ustelik uzerine gerceklesen bu uclu ic icelikten, yansisi var ile esitlenenin, rolu yoktur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

nihilist
23-07-2010, 00:05
çanakkale boğazına geldik galiba.

neyin varlığı üzerine konuşulabilir sayın evrensel.
bana varlığından bahsedilebilecek olanın ne olduğunu söyleyin.

evrensel-insan
23-07-2010, 00:40
Saygideger nihilist;

neyin varlığı üzerine konuşulabilir sayın evrensel.-nihilist-

Insanoglu turu ve birinin. Cunku kendi dahil, herseyi ortaya koyan, insanoglu turu ve birinin monologudur. O yuzden de tek KENDISINI KENDI OLARAK, KENDI ADINA ORTAYA KOYABILECEK INSANOGLU TURU VE BIRIDIR. Ama, simdiye kadar dogal dusunce temelinde de koyamamistir. Cunku kendi yoktur, ortaya, soyut/somut, insanoglu urunu olarak (etik), ya da insandisi olarak (metafizik) attiklari vardir.

Iste, insanoglunun diger ortaya attigi her varlik temeli, insanoglu birinin bolunmez butununde birlestirilmistir. Iste bu butun de, Hayat, Yasanan-Kavram
Yasayan-Fiziksel/kimyasal yapi
Yasatan da-Dusunce ve soyutlama yetisidir.

Bu ucu bir arada olmadan, HAYAT OLMAZ. Yani, ne madde ne baska birsey HAYATA GECEMEZ, ISIMLENDIRILEMEZ, KAVRAM ILE OZDESLESTIRILEMEZ. Cunku, Madde'yi hayat anlaminda kullanan, yasatan INSANOGLU DUSUNCESI VE ONUN SOYUT/SOMUT SOYUTLAMASIDIR.

Oyuzden de insanoglu uclu bir iciceliktir, madde, dusunce ve kavram. Bunlarin, biri olmadan, digeri ortaya konamaz. Ustelik maddeyi de, dusunceyi de, kendini de ortaya koyan kavramdir. Kavram insanoglunun ortaya koyum yontemidir. Kavramla ozdeslesen, ortaya koyulandir, ortaya koyan da insanoglunun isaretidir.

Iste o yuzden, beyin yansiyana !? isareti ile, yani var ile, algida gebe kalir ve bu yansiyani, kavram dogumu olarak yansitarak, dile getirir. Iste madde kavrami bunlardan biridir, turevdir ve bilgidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

nihilist
23-07-2010, 01:34
şimdi sen maddeden ayrı ve bağımsız olarak, düşünce ve kavram diye bir varlık alanı mı tanımlamaya çalışıyorsun.
dindarların karşısında materyalist, benim karşımda idealist mi takılıyorsun.
senin üzerinde konuşabildiğin ne varsa zaten maddedir.

madde kendini ortaya koymasa idi o yansıma da zaten olmazdı.
insanın ise ortaya koyduğu o yansımadır.
madde insanın zihnindeki yansımadan öncedir.
insanın zihnindeki ynsımayı ortaya koyması işin en sonu,
maddenin kendini ortaya koyması ise işin en başıdır.

senin kelimelerin de kavramların da üçlemelerin ve teslisin de somutu belirlemez.
ama somut seni belirler ve vareder.
sen bütünün sadece unsurusun.
atomlardan oluşuyorsun.
tamamen maddesin.
ve formunu sen belirlemedin.
bir süreç belirledi.
o süreç de maddenin hareketinin sonucu.
yani ne varsa maddeden ibaret.

evrensel-insan
23-07-2010, 01:55
Saygideger nihilist;

şimdi sen maddeden ayrı ve bağımsız olarak, düşünce ve kavram diye bir varlık alanı mı tanımlamaya çalışıyorsun.-nihilist-

Hayir, herseyi, kendi de dahil; ortaya koyanin insanoglu faktoru oldugunu, ve bu ortaya koyumun monolog bir soyutlama oldugunu ve insanoglu turu ve biri dahil; bu ortaya koyumda ortaya konanin kendinin olmadigini ve ortaya koyum/koyan/konan ucleminin de, ic ice oldugunu (madde/dusunce/kavram; nesne/ozne/isim) ve bu ortaya koyumun faktorunun insanoglu turu ve biri, belirleyici olanin da, soyut/somut ve evrensel kavram oldugunu dolayisiyle, bu uclu temelin zamansal ilk ve once tartismasinin, insanogluna bir sey saglamayacagini ustelik insanoglunun kendisini ve birini ortaya koymaya engel oldugunu soyluyorum. Tum bunlarin da, bir turev oldugunu ve ogrenilmek/bilinmek icin ortaya kondugunu soyluyorum.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
23-07-2010, 06:19
bilimin size deklere ettiğini iddia ettiğiniz şeyi net olarak ortaya koymalısınız.
ancak o zaman neye bilgi dediğinizi anlayabiliriz.

sevgili nihilist..

bilmek ve inanmak arasındaki farkın farkındalığı o kadar önemlidir ki, bu bilince ulaştığınızda tüm bu kaostan, kısırdöngüden, tanrı, varoluş vs tartışmaların üstüne çıkıp insan temelli bir bilince sıçrama yaparsınız..

bilmek ve inanmak arasındaki farkın farkındalığı aydınlanmanın ta kendisidir çünkü..

bilgi: bilimin deklare ettiği, sınanabilinir, tekrarlanabilinir ve tüm dünya insanlığının tartışmasız hemfikir olduğu verileri bilgi ve bunun dışında kalan herşeyi inanç olduğunu algıladığınızda siz artık aydınlanmış bir insansınız demektir..

yukarda verdiğim bilgi tanımda en canalıcı vurgu; tüm dünya insanlığının tartışmasız hemfikir olması özelliğidir..


çünkü aslolan insandır, her türlü veri/data insan içindir.. bir veri insanlığı tek çatı altında toplayıp, birliğini sağlıyorsa, insanlığa hizmet ediyorsa, insanlığı bölmüyorsa, işte o veri/data bilgidir..

bunun dışında kalan herşey bilgi olmaya aday olasılıklardır sadece.. bilgi olmaya aday olmayan tek veri teizm düzeyi dinlerin sunduklarıdır.. ama ben bunu isterseniz sizinle tartışıp konuşurum.. yani dünyadaki tüm dinlerin nasıl bir saçmalık, derin uykuda bir rüya hali olduğunu gösteririm.. ama bunu gidip de bu teizm düzeyinde yaşayan bir insanla tartışıp konuşmam.. yani bir müslümanla bir budistle bir hinduyla bir hristiyanla bir museviyle bu tartışmaya girmem..

çünkü farkındayımdır ki; o insanın bilinaçıklığı ancak bu din denen olguyu alabilecek ve bununla tatmin olabilecek bir kapasitededir, daha üstüne müsait değildir.. bu insanın dinini yanlışlamaya çalışmak sadece o insanı üzer, kırar ve o kişi kesinlikle nonteizm(dinsiz) düzeyine çıkıp huzurlu bir yaşam yaşamaya uygun değildir henüz..

teizm düzeyinde bir insanla onun dini inancını tartışmak, yanlışlamaya çalışmak, uykuda güzel bir rüya gören insanı durduk yere dürtüp o uykusundan uyandırmaya yani o kişiyi huzursuz etmeye yarar, başka bir şeye değil.. ve bu durum aydınlanmış bir insanın yapacağı bir şey değildir, çünkü bu tutum insanlıkdışı bir tutum ve davranıştır.. aslolan insan denen canlıyı üzmektir, gönlünü kırmaktır..

nonteizm bilinaçıklığına çıkmış insanlar ise bu din denen derin uykudan uyanmış ama hala bu uykunun mahmurluğundaki insanlardır.. çünkü ateist, deist, panteist, agnostik dediğimiz bu insanlara baktığımızda bu dinden özgürleştiği halde hala bu dine inanan insanlarla büyük bir çatışma içindedirler..

çünkü hala zihinde yaşamaktadırlar.. zihinde yaşamak uyku mahmurluğudur..

teizm düzeyindeki insanların zihnini sadece inandıkları din doldurur..

nonteizm düzeyindeki insanların zihni ikiye bölünmüştür.. bir yarısı teizm diğer yarısı nonteizmdir.. işte ikiye bölünmüş bu zihin huzursuzdur, içerde bir kaos savaş vardır ve bir tanesi mutlaka baskın hale gelmek zorundadır.. ve nonteizme geçmiş kişinin bilinaçıklığı daha yüksek olduğu için teizm olan kısım tüm zihni doldurup tatmin edemeyeceği için nonteizm kısım teizm üstünde egemenlik kurmak zorunda ve onu defetmek zorundadır.. işte bu durum kişinin yaşamına teizm düzeyindeki insanlarla tartışmak, onların inandığı dini yanlışlamaya çalışmakla geçer.. ve tartışma/yanlışma işinde ne kadar başarılı olursa o kadar tatmin ve mutlu olur.. ve ikiye bölünmüş zihinde teizm kısmı zayıflamaya ve küçülmeye başlar.. artık nonteizm kısım hakimiyeti kurmuştur ve bir denge sağlamaya başalamıştır.. ama kişi zihinden arınmadığı sürece o teizm düzeyi din kişinin zihninin bir köşesinde duracak ve kişiyi sürekli irrite edecektir.. bu irritasyonun verdiği rahatsızlıkta işte böyle sitelerde bu insanlarla tartışmak ve dinlerini yanlışlamakla giderilmeye çalışılır.. o yüzden bu tarz sitelerde teizm ve nonteizm düzeyi bilinçaçıklığı insanlar arsındaki tartışmalarda soğukkkanlılık ve hoşgörü korunamaz ve mutlaka biribirlerine saldırılar hakaretler yaşanır.. ve işte tüm yapan da ayarlayan da ego dediğimiz modüldür..


ve nonteistlerin ikiye bölünmüş bu zihinlerinde teizm düzeyindeki din hangisiyle onunla çatışmak, savaşmak ve yanlışalmaya çalışmak zorundadır..

hindistandaki bir nonteistin zihni hinduizm ve nonteizm olarak ikiye bölünmüştür.. o yüzden ordaki bir nonteist hinduizmin altından girer üstünden çıkar..hindularla tartışır ve hinduizmi yanlışalamak için elinden geleni yapar, çünkü onun zihninde varolan ve onu irrite eden şey hinduizmdir.. hinduizm dışındaki diğer dinler umrunda bile değildir, çünkü daha çocukluğundan itibaren "kendi dini dışındaki diğer tüm dinler zaten batıldır/bozulmuştur" olarak yüklenmiştir.. bu durum dünyadaki tüm teizm ve nonteizm düzeyi insanlar için bir şablon gibi geçerlidir..


avrupaya amerikaya gidelim.. ordaki nonteistlerin işi gücü isa ve incildir.. çünkü zihinlerindeki nonteist dışında kalan teizm kısmı hristiyanlıktır.. ordaki nonteistler hristiyanlık ve musevilik dışında hiç bir dinle uğraşmazlar ve yanlışlamaya çalışmazlar.. çünkü onlara yüklenen zihinde museviliğn devamı olan hristiyanlık hakdindir.. islamı yanlışlamakla falan uğraşmazlar çünkü islam onlara göre zaten semavi bir din değildir, arap uydurması sahte bir peygamberin uydurduğu batıl bir dindir..

israile gidelim.. ordaki nontesitler de musevilikle uğraşmaktadır.. çünkü zihinlerinin bir kısmı musevi diğer kısmı nonteistdir.. israilin nonteistleri hristiyanlıkla islamla hinduizmle vs uğraşmazlar, yanlışlamaya çalışmazlar.. çünkü israilde yetişen bir insana musevilik dışındaki tüm dinler batıl olarak yüklenmiştir.. isa yalancı bir mesihtir, muhammed yalancı bir peygamberdir, bunlar daha çocukluğundan itibarn çocuğun zihnine böyle yüklenir.. o yüzden israilde nonteizm bilinçaçılığına ulaşmış biri musevilik dışındaki dinlerle kesinlikle uğraşmaz,onları yanlışlamaya çalışmaz.. onlar zihninde zaten yanlıştır batıldır..

gelelim islam ülkelerine ve türkiyemize.. burdaki nonteistlerin zihnindeki başlıca teizm dini islamdır.. islam ülkesinin nonteistinin zihninde iki kısım vardır.. islam ve nonteizm kısım.. o yüzden buranın nontesitleri de islamı yanlışlamakla uğraşmak zorundadırlar.. buranın bir nonteisti hinduizmi budizmi hristiyanlığı museviliği yanlışlamaktan tatmin olmaz.. çünkü zihninde bu dinler zaten ya batıldır ya bozulmuştur.. ve o yüzden zihinde bir yer işgal edip irritasyon/huzursuzluk yaratmaz..


farkındalık/aydınlanma dediğim bilinaçıklık düzeyi ise işte bu zihin denen illetten kurtulup tüm bu yazdığım tablonun farkındalığına varabilmektir.. artık ne teizmle tatmin olan, ne de teizm/nonteizm diye ikiye ayrılmış bir zihin yoktur aydınlanmış insanda..

aydınlanmış insan zihinsizdir, küçük bir çocuk gibidir, doğduğundaki kadar saf bir bilince sahiptir ve kendine yansıyan evren varlığı tüm atalarının ona yükleyeceği zihinden arınmış olarak inceler sorgular.. ataları şimdiye kadar sadece tanrı soyutunu yaratabildikleri için ve bu aydınlanmış beyin bu zihinden arındığı için artık onun için tanrının hiç bir anlamı yoktur.. varlığı/evreni incelemede, okumada, sorgulamada tanrıdan bağımsız bir özgür pencereden bakar.. ve sonsuz sayıda olasılık olabileceğini görür.. yani gerçek=1/sonsuzdur.. ve bu sonsuz sayıda olasılıktan hiçbirini sahiplenip sabitlemez.. yani ne derin bir uykudadır ne de uyku mahmurluğundadır..

bilincine yansıyan bu evreni/varlığı zaman/mekan/nitelik/nicelik olarak teke indirgeyemeyeceğini..

yani 1/sonsuzu=bilinemezi 1/1=1 e indirgenemeyeceğini farkeden kişidir..

ve tüm dünya insanlığının bu 1/sonsuzu zihinlerinde 1/1' e indirgeyip, zihinlerinde yarattıkları bu sahte 1 yüzünden birbirlerini yediklerini, insanlıkdışı bir yaşam sürdüklerinin farkındalığına varan kişidir, aydınlanmış insan..

aydınlanmış bir insan kendisine yansıyan varoluşun bir gizem/sır olduğunun farkındalığına varıp buna teslim olan kişidir..

paslıçivi
23-07-2010, 07:01
işte insanoğlunun en büyük hastalığı, derdi bu zihin dediğim şeydir.. ve zihin denen şey benliktir/egodur..

yenidoğan bir insan yavrusu zihinsizdir, benliksizdir.. ama dünya geldiği zaman ve coğrafyadaki insan olan ataları/ebeveynelri tarafından doğduğu andan itibaren bir zihin bombardımına tutulur..

yetişkin bir insan olana kadar bu zihin katman katman artar.. bu zihnin içinde sadece o zaman ve coğrafyanın dini öğretileri yoktur, milli/etnik yapı, ahlaki yapı, siyasi görüş vs aklına gelebilecek ne kadar insaneliyle üretilmiş soyut varsa hepsi vardır..

ve o savunmasız insan yavrusunun bu zihni reddebilme şansı/gücü yoktur.. çünkü yaşamda kalması gerekmektedir ve atalarına muhtaçtır.. ataları onun yaşamda kalmasını sağlayacak beslenme, barınma, dış tehlikelerden koruma gibi primer ihtiyaçlarını sağlaması karşılığında bu zihni bu yavruya giydirir/dayatır..

yetişken çağa gelen bu insan yavrusu artık bir program/zihin yüklenmiş bir robot gibidir.. dünyanın hangi zaman ve coğrafyasına giderse gitsin bu zihni/programı/benliği beraberinde götürür.. ve gittiği coğrafyada bambaşka bir zihin/egoyla karşılaşıp bir kaos/çatışma yaşamaya mahkumdur..

zihin/ego bilincin üzerinde kara bir bulut gibidir.. karabulut yüzünden gökyüzünü göremezsin, o karabulutun içinde yaşamaya mahkumsundur, nereye gidersen git..

islami bir ülkeden tanrısız bir din olan budizmin hakim olduğu uzak doğuya git, yine bu allah ve cennet cehennem illetinden kurtulamazsın.. oysa ordaki budistlere baktığında ne allah ne cennet cehennem umurlarında bile değildir.. çünkü onlara yüklenen zihinde evren sonradan varolmamıştır, kadimdir, yani ezelden beri vardır ve ebedi olarak varolacaktır.. o yüzden yaratıcı tanrı kavramını, cennet cehennem kavramlarını algılayamazlar.. onlar sonsuz bir varlık ve sonsuz bir yaşam olduğunu zannederler.. ama sen şayet nonteizm düzeyinde isen orda budizmle değil hala islamla uğraşmak zorundasındır.. çünkü zihindeki savş devam etmektdir.. istersen aya marsa git o zihin seninle her yere gelir..

zihinden/egodan arınmadığın sürece ya derin bir uykuda(teizm düzeyi) ya da uyku mahmurluğunda(nonyteizm düzeyi) yaşamak zorundasındır..

yani mesele tanrı, varoluş, cennet cehennem falan değildir.. tüm mesele sen farkında olmadan sana yüklenen zihindir/egodur..

ve bu zihin/ego dediğim şey beyin dediğimiz organda somut bir takım değişikliklere neden olur.. somut derken fiziksel demiyorum, nörokimyasal diyorum.. beynin nörokimyası çok değişir.. o yüzden bir insan okuyarak, araştırarak düşünerek bu zihinden kurtulamaz, sadece beynine soktuğu inputlar yüzünden biraz biligilenir ve yaşamı evreni sorgulamaya/uyanamaya başlayıp huzursuzlanır.. o yüzden eğitimsiz cahil insanların çoğunluğu teizm düzeyinde biraz daha huzurlu yaşarken, eğitimli zeki insanlar nonteizme düzeye ve huzursuzluğa daha yakındır..

ama sonuç itibariyle eğitimlisiyle, cahiliyle, teizmiyle nonteizmiyle herkes zihinde/egoda yaşar.. ve aslında bu tam bir cehennemdir, çünkü yegane değerli olan yaşam ıskalanmaktadır..

egodan/zihinden arınmak ise tam bir cennetdir.. çocukluğundaki o sorumsuz mutlak mutluluğa erişirsin.. hiç bir şey bilmediğinin farkına varırsın ama bu seni rahatsız etmez, aksine küçük bir çocuk gibi aşırı meraklı olup sürekli soru soran, varoluşu okuma dediğim algı/sezgi dünyasına girersin..

ve bu bilinçaçıklığı insan olma yolunda devasa bir adımdır.. çünkü diğer insanlarla alıp vermediğin hiç bir kavgan dövüşün kalmaz..

evrensel-insan
23-07-2010, 18:01
Saygideger paslicivi;

Ego-dogumdan itibaren herturlu verilen ve kisice, unconscious, yani bilincsizce, farkinda olmadan alinan ve uygulanan, ve kisiyi, kisinin kkendisinin degil de; verilenlerle, yani subconscious yonlendirilip, yaptirima kosulmasidir-verilen, alinan (sahte, yapma, uydurma, oturtma v.s.) bilinc, toplum bilinci, yaratilmis (insanoglu verileri eliyle, ya da tanrisi eliyle) kisi

Self (individual)-kisinin kendi degerlerini kendine verdigi, conscious, yani bilincli ve farkindalikli kisinin kendisinin kendini yonlendirdigi ve kendi yasamini kendi adina yasadigidir.-Kendinin bilinci, bu bilinc egosal da, selfsel de olabilir. bireyin ya birey, ya da bireyci ve bencil bilinci. Kendi kendini kendi oldurma bilinci.

self (humanal) Eger, individual self bilinci, birey bilinci olarak, insanoglu turunu de bir butun olarak kapsarsa, self; oz bilinc olur. Insanoglu birinin, tur butunlugu, birligi, yani birin tursel bilinci.

Saf bilinc (varolus/norokimyasal yapiya teslimiyet bilinci), sence hangi katagoriye girer, self mi, ego mu? neden ve nasil?

Saygilarimla;
evrensel-insan

ulpian
24-07-2010, 03:26
Arkadaşlar

hodri meydan bölümü iki (sadece iki) üyenin önceden anlaşarak kendi belirledikleri bir konuda tartışmaları için var.

''Hodri Meydan Davetleri'' forumunda davet yapılır. Karşılıklı rıza oluşunca yönetimden Hodri Meydan bölümünde tartışma başlığının açılması istenir.

Bu başlıkta davetten sonra direk tartışmaya dalınmış ve birden çok kişi de tartışmaya katılmış. Bu sebeple başlığı ''felsefe'' bölümüne taşıyorum.

paslıçivi
25-07-2010, 00:32
Saygideger paslicivi;

Ego-dogumdan itibaren herturlu verilen ve kisice, unconscious, yani bilincsizce, farkinda olmadan alinan ve uygulanan, ve kisiyi, kisinin kkendisinin degil de; verilenlerle, yani subconscious yonlendirilip, yaptirima kosulmasidir-verilen, alinan (sahte, yapma, uydurma, oturtma v.s.) bilinc, toplum bilinci, yaratilmis (insanoglu verileri eliyle, ya da tanrisi eliyle) kisi

Self (individual)-kisinin kendi degerlerini kendine verdigi, conscious, yani bilincli ve farkindalikli kisinin kendisinin kendini yonlendirdigi ve kendi yasamini kendi adina yasadigidir.-Kendinin bilinci, bu bilinc egosal da, selfsel de olabilir. bireyin ya birey, ya da bireyci ve bencil bilinci. Kendi kendini kendi oldurma bilinci.

self (humanal) Eger, individual self bilinci, birey bilinci olarak, insanoglu turunu de bir butun olarak kapsarsa, self; oz bilinc olur. Insanoglu birinin, tur butunlugu, birligi, yani birin tursel bilinci.

Saf bilinc (varolus/norokimyasal yapiya teslimiyet bilinci), sence hangi katagoriye girer, self mi, ego mu? neden ve nasil?

Saygilarimla;
evrensel-insan


sevgili e.i..

bu tanımlama ve sınıflamayı tam kavrayamadım ama kendi meditasyonlarım ve eğitimim sonucunda ulaştığım benlik bilinç kombinasyonunu şöyle açıklamaya çalışayım.. daha önce bahsetmiş bildiğimiz bir elektrik kablosu düşün..

bu elektrik kablosu iki kısımdan oluşur.. 1. içindeki metal kablo 2. metali saran plastik kılıf..

bu içindeki metal kısma ben "bilinç" diyorum, bu bilinç aynı zamanda "özbenlik" dediğimiz şey.. yenidoğan bir insan yavrusunda bu bilinç vardır ama henüz beyin hücreleri yeterli olgunlaşmadığı için bilinç ortaya çıkmaz ve bebek yaşamda kalmak için bir hayvan gibi sadece içgüdüyle davranış gösterir.. bebek büyüdükçe beyin hücreleri ve dolasıyla nörokimyası da değişmeye başlayınca yavaş yavaş bilinç ortaya çıkmaya başlar ve çocuk "varlığının farkındalığına" başlar.. bu genellikle 4-5 yaşlara denk gelir.. bu yaştan önce çocuk varlığının farkında değildir, yani "ben varım" diyecek bilinçte değildir.. ve genellikle yetişkin insanlarla konuştuğumuzda çoğu insan herhangibir anomalisi yoksa genellikle bu yaşlara(4-5yaş) kadar olan dönemi hatırlayamazlar..

işte 4-5 yaşlarına kadar çok ince olan metal kablo(bilinç) kalınlaşmaya belirgenleşmeye başlar.. bununla birlikte çocuk yavaş yavaş "varlığının farkındalına" yani "ben varım" demeye başlar.. "ben varım" diyen çocuk artık içgüdüleriyle hareket eden bir hayvan değil insanlığa ilk adımını atmaya başlayan bir canlı türüne dönüşür..

bu yaşa kadar çocuğun her türlü davranışını hoşgören ve kabuleden ebeveynleri, bu yaştan sonra artık ufak ufak insan olmaya adım atmiş bu canlıya "insani öğretiler" yüklemeye başlarlar.. işte bu aşama o metal kısmın artık plastikle kılıfla örtülmeye başladığı zamandır.. o yaşa kadar sadece metal kablo/bilinç/özbenlik olan çocuğa yaşına uygun omakla beraber insanlararası ilişkilerde uyacağı kurallar, din, ahlak, milli kimlik yaşamın amacı vs gibi yüzlerce binlerce öğreti yüklenmeye başlanır..

yani o metal kablonun üzeri yavşa yavaş başlayan ama zaman içerisinde çok kalınlaşan bir plastik kılıfla örtülür.. başlangıçta sade metal kabloyken dış ortamla/evrenle direk bir bağ içinde olan çocuk artık evrenle direk bağlantı kuramaz.. çünkü metalin/bilincinin üzeri bu plastik kılıfla sımsıkı örtülmüştür..

yani "iletken" olan bir kablo "yalıtkan" hale getirilmiştir.. bu yalıtkan hale getirilirken üzerine örtülen bu plastik kılıf zaman ve coğrafyaya göre çok değişkenlik gösterir.. çok değişik ahlaki dini milli vs öğretilerden oluşur..


işte dünyaya iletken metal bir kablo olarak gelen insan yavrusu yetişkin yaşa geldiğinde o içindeki iletken metal kablodan habersiz dışarda kendisine yüklenen bu plastik kılıfta yaşar.. bu plastik kılıfın adı egodur, yalancı/sahte benliktir.. be kişiyi yalancı/sahte bir dünyada yaşatır..

çünkü yalıtkan hale gelen bu kablo yaşadığı dışortamla/evrenle iletişimi direk iletişim halinde değildir.. varlıkla/evrenle bu plastik kılıf/ego aracılığıyla iletişim kurabilir, daha doğrusu yalıtkan hale geldiği için iletişim kuramaz.. kendisine hangi plastik kılıf uydurulduysa onu gerçeklik olarak yaşar ve evreni o plastik kılıf/ego olarak zannedip yaşar..


bu plastik kılıf/ego ne kadar kalın ve metala uygun yüklendiyse kişi yaşamı boyunca bu kılıftan kurtulamaz.. bu insanlar teizm düzeyi bilinçaçıklığında, yaşamı hiç sorgulamayan, felsefe yapmayan, kocakarı inancında yaşayan insanlardır.. ve bu insanlara hangi kılıf yüklendiyse onların yaşamı odur.. hangi dinin hangi mili kimliğin hangi ahlaki değerlerin yüklendiğinin hiç bir önemi yoktur.. kişi kendisine yüklenen bu kılıfta çok derin uykuda bir rüya görerek ve yaşamında hiçbir şüpheye huzursuzluğa düşmeden yaşamını büyük bir huzur içinde günlük yaşamını yaşayarak ömrünü tamamlar ve gider.. bu insanlara göre kendi dini inançları mutlak doğrudur, diğer tüm dünya inançları düşünülmeyecek, sorgulanmayacak düzeyde yanlıştır, batıldır ve yaşamlarının hiç bir aşamasında bunu sargulama/felsefe ihtiyacı duymazlar..

bir kaç örnek verelim..

kişi hinistanın bir kasabasında doğmuştur ona hinduizm yüklenir.. ve bu kişi tüm yaşamını hinduizmi bir hakikatmiş gibi yaşayrak ölür gider, bir kez bile bunu sorgulamaz..

kişi uzakdoğuda doğmuştur, ona budizm yüklenmiştir.. ve bu kişi tüm yaşamını budizmi bir hakiaktmiş gibi yaşayarak ölür gider, bir kez bile bunu sorgulamaz..

kişi orta-batı asya veya afrikada doğmuştur, ona islam yüklenir.. ve bu kişi tüm yaşamını islamı bir hakiakatmiş gibi yaşayarak ölür gider, bir kez bile bunu sorgulamaz..

bu örneklemeyi gelmiş geçmiş, günümüzde olan ve gelecekte olacak her türlü dogma için uygulayabilirsiniz.. burda önemli olan dogmanın ne olduğu değil kişinin nörokimyasal yapısı nedeniyle varolan bilinç gücü ve ona yüklenen plastik kılıfın(ego) kalınlığı ve uygunluğudur..


içerdeki bilinç kablosunun kalınlığı, gücü ve bunun üzerine giydirilen plastik kılıfın kalınlığı, gücü, uymluluğu kişiyi bu yaşamda çok değişik bilinçaçıklığında yaşamaya iter.. çünkü bu ikisinin birlikteliği özdeki bu metal(bilinç/özbenlik) kablonun varlıkla/evrenle olan iletişimi etkileyen en önemli unsurdur..


metal kablounu dış ortamla/evrenle olan iletişim açıklığı insanoğluna bilinçaçıklığı yüksekliği olarak yansırken, iletişimden yalıtkanlığa geçiş de bilinç kapalılığı olarak yansır..

yani bu metal kabloyla(bilinç, özbenlik) dışardaki plastik kılıf(ego, sahtebenlik) arasın daki çok keskin bir sınıflama yapılamaz.. bu bir yelpaze gibi çok değişik skala açıklığı verir..

kişi özdeki bu metal kabloya yaklaştıkça bilinç açılır ve varlıkla/evrenle iletişim saflaşırken, kişi metal kablodan uzaklaşıp plastik kılıfın çeperine yaklaştıkça bilinç kapanır ve varlıkla/evrenle iletişim bulanıklaşır ve hatta tamamen kesilebilir..

bu açıklamalardan sonra tekrar sorunu sorarsan açıklamaya çalışayım sevgili e.i..

paslıçivi
25-07-2010, 00:33
Arkadaşlar

hodri meydan bölümü iki (sadece iki) üyenin önceden anlaşarak kendi belirledikleri bir konuda tartışmaları için var.

''Hodri Meydan Davetleri'' forumunda davet yapılır. Karşılıklı rıza oluşunca yönetimden Hodri Meydan bölümünde tartışma başlığının açılması istenir.

Bu başlıkta davetten sonra direk tartışmaya dalınmış ve birden çok kişi de tartışmaya katılmış. Bu sebeple başlığı ''felsefe'' bölümüne taşıyorum.

uygun olmuş sevgili ulpian.. aynı şeyi ben teklif edecektim.. çünkü birebirin kurallarının dışına çıktık.. teşekkürler..

evrensel-insan
25-07-2010, 00:40
Saygideger paslicivi;

Ne demek istedigimini, tam algilanabilmesi icin, asagidaki videoyu izleyebilirsin

http://vimeo.com/8175208

Sonrada istersen, bu ego/self farki hakkinda daha detayli mesajlasabiliriz.

Yazdigin mesaji daha once de bildigim icin, simdilik bir yanit vermiyorum.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
25-07-2010, 01:07
uzun bir video.. artık yarın seyredip yorumlarım..

paslıçivi
25-07-2010, 01:30
Ben kısaca ekleme yapayım, materyalizmi maddeyi kalıplayın tarif edin diyerek bilimden uzak inanç seviyesine indirmek ideolojinin önde gidenidir.



sevgili aliyarafsal..

materyalizmi ben bilimden uzak bir inanç olarak ifade etmiyorum.. ama bilimle birebir eşdeğer bir yaklaşım olmadığını dile getirmeye çalışıyorum..

çünkü bilim varolanla uğraşır, evreni, bütünü merak eder, ve bu konuda süresiz ve sürekli bir araştırma, öğrenme, bilgi edinme, evreni keşfetme içinde işleyen bir süreçtir..

diyalektik materyalizm buna paralel bir yaklaşımdır.. ama materyalist aynı yaklaşımı gösteremez.. çünkü materyalist dediğimiz şey bir insandır..

bilim gidip de kimsenin diniyle, onu yanlışlamakla uğraşmaz.. bilim sadece evreni keşfetmede, bilmede gerekli olan ne varsa onu yapmaya çalışır, insanoğlunun sahip olduğu değerlere saldırmaz, onu yoketmeye çalışmaz, çünkü bilim canlı bir varlık olmadığı için benliği yoktur ve bunun mücadelesini vermez..

ama materyalist dediğimiz insan bilimle uğraşmayaıp, gider materyalist olmayan idelaistlerin dinleriyle uğraşır, onları yanlışlamaya çalışır, çünkü bölünen zihnindeki savaşı kazanmak zorunda ve o benliği tatmin etmek zorundadır.. bu durum idealistler için de geçerlidir..

hem materyalistler hem idelaistler önce bilimin ne olduğu, nasıl bir mekanızmayla işlediği ve kanun, teori, hipotez gibi deklerasyonlarını açıklarken nasıl bir tutum içinde olduğunu iyice incelerseniz insan temelli bir işleyiş olduğunu farkedeceksiniz..

o yüzdendir ki bu dünyada ne materyalist ne idealist bilimden uzaklaşamaz, bilimin tutunalacak en sağlam ip olduğunun farkındadır.. sadece bilimsel inanç olan hipotez ve teorilerde insanlar biribirleriyle ayrılığa düşerler ama bunu aşmak da yine bilimde olacak yeni keşifler, ulaşılacak bilgiler eşliğinde çözülecektir..

paslıçivi
25-07-2010, 01:45
Siz kainat dediğiniz her şeyin maddeden ve türevlerinden olduğunu farkeder iseniz zaten parça parça düşünme yanılgısınıda aşarsınız. Madde mutlak bilir gerçeği var ile kendini ortaya koyar. yok ilede yeniden kanıtlanır. Bu bir devinimdir, farketmek sadece isteğe bağlıdır o kadar.


sevgili ali yarasfal..

yukardaki alıntınızdaki herşeyin içine neler giriyor.. siz bilinci,niz yansıayn evreni bir bütün olarakm ortaya koyabiliyormusun ki herşey gibi bir bütünlük ifadesi kullanıyorsunuz..

herşey=1 dir, bütünlüktür.. 1 tartışılmaz, çünkü tüm dünya insanlığı gözü önünde tartışılmaz tertemiz bir gökyüzü gibidir.. herkes ona 1 der.. bu 1 dediğimiz şey insanoğlu için gerçekliktir..

bir taraftan evren sonsuzdur diyoruz, sonra da evrenin çapını ölçüp şu kadar milyar ışıkyılı diyoruz.. bana bu evreni bir bütün ve tartışmasız olarakm ortaya koyabilir misiniz.. evren sonsuzmudur, yoksa ölçüldüğü gibi bir sınırı varmıdır.. ve o sınırdan sonra ne tür oluşumlar vardır, o sınırdan sonrası hiçlik midir, yokluk mudur, varlık mıdır, bizim algılayabileceğimiz şeylerin dışında bir oluşum mevcutmudur..

tüm bunları biliyormuyuz..

bilmiyoruz değil mi...

sizin herşey dediğiniz ifadenin içinde tüm bunlar varmı.. ve varsa siz bunların madde ve türevleri olduğunu kanısına nasıl vardınız?

ya da daha doğrusu madde size neyi ifade ediyorki nonteist tanrıları da yanlışlama yoluna gidiyorsunuz materyalistler olarak..

paslıçivi
25-07-2010, 09:08
Saygideger paslicivi;

Ne demek istedigimini, tam algilanabilmesi icin, asagidaki videoyu izleyebilirsin

http://vimeo.com/8175208

Sonrada istersen, bu ego/self farki hakkinda daha detayli mesajlasabiliriz.

Yazdigin mesaji daha once de bildigim icin, simdilik bir yanit vermiyorum.

Saygilarimla;
evrensel-insan

sevgili e.i..

videoyu seyrettim.. oldukça güzel bir video..

insanlığın en büyük sorununun insanı özünden/doğasından koparıp onu bambaşka bir dünyada yaşatan yani ruhsal kanserin/virüsün ego olduğunun farkedilmesi sevindirici bir gelişme.. ama bu videoyu hazırlayanların daha ilerleyeceği bilinçaçıklığı var, henüz tam bir farkındalık düzeyinde değiller..

egonun tek ve en büyük sorun olduğunu keşfetmişler ama egonun gücünden hala bihaberler.. hem "tüm kötülükler/kaos için insanların kendi dışında herşeyi suçlamalarından" bahsediyorlar (ki doğrudur) hem de insanların bu bilince çıkamadıklarını, bunu farkedemedeiklerini dile getirip "seçim sizin" diyecek kadar büyük çelişkiye/paradoxa düşüyorlar.. yani bu videoyu hazırlayanlar da insanların doğru seçim yapamadıklarını dile getirip yine insanları suçluyorlar..

evet sorun egodur ama egoda yaşayan bir insan bunun bir sorun olduğunun farkındalığına varamaz.. her zaman söylüyorum ego ve farkındalık bir arada olmaz, olamaz.. egoda yaşayan bir insan çok derin bir uykudadır, uykuda rüya gören bir insan "ben uykuda rüya görüyorum hadi artık uyanayım" diyemez.. ama bu videoyu hazırlayan insanların söylemeye çalıştığı şey bu.. "seçim sizin" diyor..

bu videoyu inancıyla barışık, bütünlüğü ve huzuru yakalamış 5-6 milyar sayısındaki teizm düzeyinde(egosentrik) yaşayan dünya insanlığına seyrettirsinler bakalım.. 1 kişiyi dahi bu egodan kurtarıp uyandırabilecekler mi?

kişi bu videoyu egodan seyredip yorumlayacaktır.. ego bindiği dalı kesermi, kendi kendini yok edermi? sen bir kanser hücresini bir virüsü düşünerek, bir videoyu seyrederek tedavi edebilir misin, vücudundan uzaklaştırabilir misin?

sevgili e.i.. dünya insanlığnın şu anki egosentrik yaşamı bir zorunluluk ve dayatma.. çünkü insanoğlu henüz daha farklı bir yaşama uygun evrimleşmedi.. ve bu videoyu hazırlayanlar bile hala bunun farkındalığında değiller..

paslıçivi
25-07-2010, 09:29
Nasrettin hoca bir gün damdan düşmüş. komşuları hemen çevresine toplanıp "bir doktor çağırın" diye bağrışmaya başlamışlar.. Nasrettin hoca kafayı kaldırıp "bana doktor değil damdan düşen birini çağırın, beni ancak o anlayabilir" demiş..

bir insan egoda yaşayıp, sonra o egodan kurtulmadığı sürece yani "ölmeden önce, yaşarken ölmediği" sürece egonun ne olduğunu kavrayıp anlayamaz.. sadece ego hakkında bilgi sahibidir, bilgelik değil.. çünkü onu deneyimlememiştir..

o yüzdendir ki bu dünyada kimse diğer insanlarla empati kuramamaktadır.. teisti nonteisti anlamaz, nonteist teisti anlamaz, materyalisti idealisti anlamaz, idelaist materyalisti anlamaz ve biribirlerini kedi köpek gibi yerler dururlar.. çünkü hala ego sahibidirler..

ve egosuzluğun ne olduğunu deneyimlemedikleri sürecede birbirilerini yemek zorundadırlar zaten.. bu dayatmayı algılayamazlar.. çünkü henüz özbenliklerine ulaşmamışlardır, kendilerini bulup tanımamışlarıdır.. kendileriyle henüz yüzleşmediği için kendi gibi olmayan herkesi bir tehdit olarak görmektedirler..

bu idelaist ve materyalistler birbirlerini yerken sen de evrensel insan düşünce paketini bu insanlara alternatif olarak monte edilebileceği hayalini kurarsın.. çünkü sen de yaşamında statiklikten kurtulamamış, ego ve egosuzluk arasında bir geçiş yaşamamışsın.. bu dinamizmi yaşamadığın/deneyimlemediğin sürece de egonun ne olduğunu ve ne kadar güçlü bir şey olduğunu ve seni nasıl farkettirmeden yönettiğini algılaman imkansızdır..

evrensel-insan
25-07-2010, 23:35
Saygideger paslicivi;

Bu insanlaşma insanoğlunun elinde midir? Yoksa insanoğlunu var eden evren ve yasalarının yani patronun elinde midir?-Dusungen-

Aslinda yukaridaki, Dusungen arkadastan yaptigim alintidaki, farklilastigimiz nokta, cok kesin ve net olarak ortada. Ben koyulastirdigim seyin olabilirligini, sen se, dusuncenle (ya da norokimyasal yapinin/varolusun, seni yonlendirmesiyle), ikinci kismi savunuyorsun.

Oyuzden video daki "secim sizin" algisini, algilayamayacagin acikti. Cunku ayni seyi, ben de dile getirmistim ve tekrar dile getiriyorum.

Ya bilim ve bilimselliginin epistemolojik gercekligi, ya da inancsal zihniyetin, sonsuzlugu bunyesinde, ideolojik inancsal olarak ve verilen oznel icerikle dogrulanan, teslim olunan, kendi varligini ve turunu teslim ettigin, insandisi ve insanlikdisi bir soyut/somut gucun tanrilastirilmasi, ya da programlayici durumuna sokulmasi.

Buradaki, her karar kilinan dogru, ister soyut/ister somut temelli olsun, oznel icerikle ve insanogu monologuyla beslendigi surece fark etmez.

Iste tartisma, dogrular arasi, biribirine ikna etme, mucadelesi de, bu 1/sonsuzlarin, 1 ler arasi mucadelesidir, galibi/maglubu yoktur. Yasami ikinci plana atar, kisinin mustakil var olan varligini da,bu 1/sonsuza teslim eder.

Daha once ki sorumu tekrarliyayim. Sen, paslicivi olarak Kurgudan (bilinemezlik), olguya (varolus/norokimyasalyapi) mi?, yoksa; olgudan (norokimyasalyapi/varolus), kurguya (bilinemezlik) mi, geciyorsun?

Her halukarda da, varolus/norokimyasal yapi, insanoglu oznelligiyle beslenmis, inancsal bir yapi olarak, ya da bilinemezlik, bu oznel icerikle beslenen yapiya paralel olarak, 1/sonsuzdur. Epistemoloji ustu ve gercek disi, bir ideolojik inancsal dogrudur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
26-07-2010, 00:29
Saygideger paslicivi;

Yukaridaki mesaja ornegi sana futboldan vereyim.

Iki takim mac yapacak, biri, her yonuyle cok guclu ve favori, digeri aksine her yonuyle zayif ve kimsenin sans tanimadigi.

Sen simdi bu iki takimdan, zayif olanin antronoru olsan, takimini, kendini varolusa ve norokimyasal yapiya teslim ettigin gibi, maglubiyete mahkum mu edeceksin?, yani "Karsi takim o kadar gucluki, sahaya cikip agzinizla kus da tutsaniz, bu takimi yenme sansiniz yok, o yuzden hic ugrasmayin" mi, diyeceksin?

Yoksa, takimina her turlu moral motivasyonu verip onlarin bu oynanmadan gelecek olan maglubiyetlerini, onlara unutturmaya ve onlari bu maci almaya mi, hazirlayacaksin?

Ya da sahaya cikmayip, hukmen yenilgiyi mi kabul edeceksin?, cunku teslimiyetci dusunce soyle de dusunur "sahaya cikip, herkese rezil olmak ve karsi takima gol rekoru hakki tanimak yerine, sahaya bir bahane bulur cikmam, 3-0 hukmen yenik sayilirim, en azindan rezil olmaktan hem ben, hem takimim kurtulur" dusuncesini mi, savunacaksin?

Evet, bu konuda ne dusunuyorsun?

Kisaca oyuncularin "onunu mu keseceksin?", yoksa sahaya cikip, tum guclerini ortaya koymalarini mi onereceksin?"

Sonucta, bir insandisi degeri "bilinemez" kilmak, bu insandisi bilinemez kilinanin soyut/somut olup olmamasini degistirmez.

Bence, bilinemez kilmak, ile deizmin inanipta, oznel icerigi ile sekillendiremedigi insandisi gucunden dusunce olarak farki yoktur.

Cunku insandisi guc, tanrisal/inancsal zihniyet olarak, ya bir nesne ile (Kuran, evren, /norokimyasal/yapi), bir oznel icerigin ozdeslesmesi (Allah, tanri, varolus), ya da bir oznel icerik ile, bir nesnelin ozdeslesmesidir.

Bu temelde, ozdeslestirilenin, bilinen, bilinmiyen, belirli, belirsiz v.s. olup olmamasi farketmez.

Cunku panenteizmdeki teslimiyet rahatligi, iki henuz ne oldugu insanoglu tarafindan ortaya konamayan, nesnel (evren) ve oznel (tanri) ogenin, biribiriyle ozdeslesmesidir. Bu oyle guzel rahatliktir ki, ne nesnel ile, ne de oznel ile artik bir sorunu yoktur. Tanrisinin gizemini, evrene, evrenin gizemini tanrisina baglar. Hem bilimsel olarak, evreni islemeye devam eder, hem de evreni islerken, tatmin olmadiginda, tatmin olacak tanrisini bulur.

Bu yuzden panenteizm, gunumuz insanogluna en uygun gelebilecek olan, bir ideolojik, inancsal dogrudur. Hem materyalist, hem idealisttir. Hem gercekci, hem de dogrucudur, hem bilimsel, hem de inancsaldir. Hem bilgiye, hem ogretiye onem verir. Iste buda, senin duygu&dusuncebirlesikliginin, her ikisini de besler. Buna felsefe dilinde, eklektisizm denir. Hem dualisttir, hem de hangisi kendine uygun gelirse, monizm olarak (evren, ya da tanri), onu ortaya surer. Iste soyut/somut birlikteligini ve dualizmi en iyi izah eden, izmdir, panenteizm. Olgusuda (evren), kurgusuda (tanri) vardir. Bulgusu da, hem bilimsel, hem inancsaldir. Hem bilimi one cikarir, hem de bilim ustu merakini giderecek olan tanrisini. Bilimin bilmedigini, tanrinin bilirligine baglar, inanir; inancin tatmin etmedigini de bilime baglar, rahatlar. Tanrisal/inancsal zihniyetten arinamayanlar ve kurtulamayanlar icin; ilac niteligindeki bir ideolojik inancsal dogrudur, panenteizm. Hem evrimi algilar, hem de akilli tasarimciyi, hem evrileni, hem yaratilani, hem bugunu, hem dunu v.s. Yani, diyalektigin dialogdaki her iki ucununda "hakkini vererek" teke indirgemeye ugrasmaz. Oyuzden tanrisal/inancsal zihniyetten arinamayanlara (Buna, teizm, ateizm, antiteizm, nonteizminin nesneli oznellestiren, her turlu ideolojik inancsal doigrulari dahil), en uygun dusen ideolojik inancsal dogrudur, panenteizm. Cunku, HEM NESNEL(OLGU), HEM OZNEL(KURGU) TESLIM OLMUSTUR.BILIMSEL/INANCSAL BULGULARI DA(OGRETI/BILGI) DAGARCIGINA RAHATCA KATAR. CELISKIYI, ILISKIYE DONUSTURMUSTUR. Yani, KARSITLIGI, IKILEME. Digerleri bu ozelligi tasimaz.

Ayni, dusunce senin, varolus ile norokimyasal yapi ozdeslestirmesinde de vardir. Tek fark, her ikisinin de nesnel ve bilinemez olmasidir. Ama; senin acindan, insanoglunu degistirmeyecek bir guce, ozellige akila, tasarima, sahiptirler!?

Iste teslim olmk, yukaridaki mac ornegindeki gibi, HARCANACAK HER TURLU CABANIN, HARCANMADAN ONUNU KESMEK" dir. Iste secim de buradadir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Natan
16-08-2010, 23:59
Başlığı açan arkadaşıma ve görüşlerini paylaşanlara teşekkür ederim . Uzunca tartışılmış bir konuda ben de fikrimi belirtmek,paylaşmak isterim.

Materyalizmin uyku hali olduğunu idda edenler acaba biraz bu ifadeyi açabilirler mi?

Öncelikle başlıkta aradığım ne yazıkki bulamadığım gerekli bir giriş,gelişme eksik. "Materyalizm uyku halidir " önermesini tartışıyorsak bence öncelikle materyalizm nedir? Nasıl bir dünya anlayışıdır ? Ayırt edici çizgileri nelerdir? soruları sorulup cevaplandırılmalı daha sonra bunun uyku hali olup olmadığı ortaya koyulmalıdır. Benim pek zamanım olmadığından kısaca değineyim.

Materyalizm nedir?

Materyalizm ,dünyayı ,ona yabancı bir şey katmaksızın olduğu gibi ele almaktan başka bir şey değildir. Yine , materyalizim ,bir dünya anlayışını ifade eder ; belli ilkelerden hareket ederek doğa görüngelerini ve toplumsal yaşamın görüngülerini anlama ve yorumlama tarzıdır.


Nasıl bir Dünya Anlayışıdır ?

Materyalizm bilimsel bir dünya anlayışıdır. Bunu ileride ele alabiliriz ama bundan önce bir şeyi belirtmeliyiz .İnsanlar doğada görülen değişiklikleri merak ediyorlardı.evrenin işleyişiyle ilgili olarak doğa yasalarını bulmaya ,anlamaya çalışıyorlardı.Bazıları doğada olup bitenleri, anlatılagelen mistik,mitsel hikayelere başvurmadan açıklamak istediler.En önemlisi de ,doğal süreçleri doğanın kendisini gözlemleyerek anlamaya çalışmalarıydı.

Felsefe ,bir tanımıyla dünyayı ,insanı evreni anlamaya çalışmaktır .Bunu yaparken de tarihsel düzlemde verilen cevaplar çok çeşitlilik göstermiştir. Bilimlerin gelişmesiyle birlikle daha doğrusu bilgi birikimiyle gelen anlayış da gelişmiş, ortaya koyulmuştur.



Kimileri dünyayı açıklarken kaynağını doğa dışı yaratıklara; tanrılara,ruhlara,güçlere ve sihir büyüye dayandırarak metafizik grubu oluşturmuşlar. Diğerleri ise doğayı anlamakta doğal süreçleri izlemiş, yasaları bulmak için varlığın kendisini gözlemlemiş,varlıkla ilgili görüşler belirtmişlerdir. Bu şimşekleri, gök gürültüsünü,selleri, depremleri tanrıların yarattığını idda etmekten çok FARKLI bir şeydir.


Dediğimiz gibi materyalizm ; doğal süreçleri anlamakta ,varlığa,yada dünyaya hiçbir mistik,sihir,büyü karıştırmadan,olduğu gibi anlama ve yorumlamadır.


Peki bu gercekten "uyku hali" midir?


saygılarımla


Ntn

paslıçivi
17-08-2010, 06:49
Dediğimiz gibi materyalizm ; doğal süreçleri anlamakta ,varlığa,yada dünyaya hiçbir mistik,sihir,büyü karıştırmadan,olduğu gibi anlama ve yorumlamadır.


Peki bu gercekten "uyku hali" midir?


sevgili natan.. başlığa dikkat edersen sadece materyalizm değil idealizm de bir uyku halidir diyorum..

ve "bir uyku halidir" derken bu ifade bu insanları bir eleştiri anlamında değildir.. yazılarımı az çok takip ettiyseniz benim müslümanlıktan bugünkü duruma gelirken her keademeyi bizzat deneyimleyip yaşadığımı okumuşsunuzdur..

yani ben hayatıma müslüman olarak başladım, ateizmi de deizmi de paneteizmi de agnostisizmi de hepsini bizzat yaşadım ve bugün geldiğim seviyeye farkındalık/aydınlanma diyorum.. ve bu farkındalık/aydınlanma dediğim durumun en önemli özelliğinin bir insanoğlunu insanlaştırdığını ifade ediyorum..

çünkü bu bilinç seviyesine ulaşınca artık idealizm/materyalizm teizm/nonteizm her türlü insanlararası kavgadan, tartışmadan uzaklaşıyorsun..

uyku hali/mahmurluğu ifadesini biraz açmaya çalışayım.. insanız ve bir bilincimiz var.. tıbbi olarak bu bilincin değişik seviyelerde açıklığını ifade eden bir skalamız var.. glasgow..

bu glasgow skalasında; normal yaşayan, nefes alan, konuşan diğer insanlarla iletişime geçen bildiğimiz her insan için "bilinci açık" ifadesi kullanılır.. bir de bunun alt seviyeleri vardır ki beyin travması, trafik kazası veya bir takım hastalıklarda ortaya çıkar.. yani kişi artık normal bir insan gibi dış dünyayı algılayamaz, diğer insanlarla iletişime geçemez, yani kabaca uyku/baygınlık, şuurun kapalı olması hali diyelim..

bir hastanenin acil servisini düşünün.. trafik kazası geçirmiş bir hasta getirilimiş ve hastanın şuuru kapalı.. bunu gören bir hekim ilk önce hastanın spontan(kendiliğinden) solunum ve dolaşımı(kalb) varmı diye varmı bakar.. çünkü canlılığın devam etmesi için ilk şart kişinin kalbinin ve akciğerlerinin çalışması durumudur.. çünkü bu kalp ve akciğerin çalışması beyine kan/oksijen taşır.. beyine 4-5 dakikadan fazla uzun süre oksijen gitmediğinde beyin geriye dönüşümü mümkün olmayan hasarlara maruz kalır, gebedir..

hastanın dolaşım ve solunumu bir şekilde sağlandıktan sonra kişinin hayati tehlike yaratacak diğer büyük travma ve kanama olan yerlerine müdahele edilerek hastada bir stabilizasyon sağlanmaya çalışılır..

tüm bunlar yapıldıktan sonra baygın/şuuru kapalı olan hastanın şuur açıklık durumu tesbit edilmeye çalışlır.. kişi çok derin bir komada olabileceği gibi somnolans dediğimiz uykuya meyilli bir durumda da olabilir.. işte bu şuur durmunu belirlemede tıpta glaskow skalası kullanılır..

kişi akut müdahele sonrası diğer hasar görmüş/hastalanmış organları, sistemleri tedavi edilmeye çalışılır ve tedaviye verdiği cevap oranında kişinin şuur durumu hastalık/kaza öncesine döndürülmeye çalışılır.. ve nihayetinde başarılı olunursa kişi iyileşir ve kaza/hastalık öncesi hangi şuur durumunda ise o durumuna tekrar döner.. ve kişi iyileşti deriz, çünkü eskisi gibi dış dünyayı algılıyordur, insanlarla konuşuyordur, kendi kendine nefes alabilip kalbi diğer organları spontan çalışmaya başlamıştır.. işte bu duruma tıpta/glaskow skalasında normal şuuru/bilinci açık kişi denir..

ben bu normal bedensel sağlığı yerinde olan ve tıbbın "bilinci açık" dediği insanların varolan bilinçaçıklalıklarını sabitlemeyip tekrar yeni bir açılım/skala getiriyorum.. yani tıbbın bilinç açısından "sağlıklı" dediği insanları hala "sağlıklı ve bilinci tam açık" olarak görmüyorum..

1. teizm düzeyi bilinçaçıklığı: bu insanların tıbbın dediği gibi bilinci açık insanlardır.. normal yaşamlarını sürerler, yerler içerler, dış dünyayı algılayıp çevresindeki insanlarla iletişim halindedirler.. ama çevresindeki insanlarla olan iletişimi dünyaya geldiği zaman ve coğrafyaya göre çok değişikenlik gösterir.. kendi gibi olanlarla iletişimi "iyi/insanlaşmış" iken kendi gibi olmayanlarla iletişimi "kötü/insanlıkdışı"dır..

ülkemizden örnek verelim..

kişi zaman ve coğrafya gereği kürt ve alevidir.. ve "kendi gibi" olanlarla bu konuda iletişimi iyi iken kendi gibi olmayanlarla iletişimi "iyi/insancıl" değildir.. mesela yine zaman ve coğrafya gereği türk ve sünni olan biriyle insani/iyi ilişkiler kurmakta çok zorlanır ve nihayetinde onu dışlar.. şimdi burda milli/etnik kimliği bir yana bırakalım.. sadece "inanç" kavramını ele alalım.. çünkü bilincimizin açıklığını en iyi deklare den şey inanç düzeyimizdir..

bir sünni, bir alevi, bir ortodoks, bir protestani bir budist, bir hindu, bir musevi, vs hepsi "kendi gibi" olanlarla iyi iletişim içindeyken kendi gibi olmayanlarla iletişimi "iyi/insani" değildir..

burdaki iyi iletişimden kastım, sadece günlük yaşamda olan ilişkiler değil aynı zamanda o insanın inancına olan yaklaşımıdır.. bu saydığım insanların hiçbiri kendi inancı dışındaki diğer inançları kendi bilincinde onaylamaz ve dışlar.. hepsinin ortak noktası bir şablon gibi "benim inancım doğru/hakikat diğerleri batıl/yanlıştır" bilinç deklarasyonunda yaşamasıdır..

ve bu teizm düzeyi bilinaçıklığında yaşayan insanların %99,9 u dünyaya geldikleri zaman ve coğrafyanın inancını olduğu gibi kabullenmiş insanlardır.. çünkü bilinaçıkları daha üstünü algılamaya yetmez ve bu insanlar bu inançta ve bu bilinç deklarasyonunda yaşamak zorundadırlar.. nasıl trafik kazasında derin komada olan bir insan kendi özbilinciyle açık bilinç durumuna gelemezse bu teizm düzeyi bilinçaçıklığında olan insanlar da kendi özbilinciyle bu durumu değiştirip farklı bir bilinç düzeyine/açıklığına geçemezler..

yani bir insanın "herşeyi yolunda giderken" ya ben hristiyanlıktan sıkıldım, hristiyanlık yanlış olabilir, gidip kendime başka bir inanç bulayım/değiştireyim diyemez.. kişinin bu duruma gelebilmesi için öncelikle varolan bilinçaçıklık düzeyi yani beyin nörokimyası değişmesi lazım.. bilinçaçıklık düzeyi değişince kişi sahip olduğu bilinaçıklığı/inanç bütünlüğündeki uyumu bozulur çünkü bilinç daha fazlasını daha değişiğini istemektedir.. bilincin tatmin dengesi bozulmuştur çünkü.. ve kişi arayışa gireri günlük yaşamında ve internet ortamında kendi gibi olanlarla sohbet etmekten ve kendi gibi olmayanların inancını yanlışladığı oranda bilincindeki açık kalmış tatmini doldurmaya çalışır..

yatığı şey farkında olmadan çok insanlıkdışı bir şeydir.. çünkü yanlışamaya çalıştığı inançtaki insanın kendisinden bilinaçıklık seviyesi olarak hiçbir farkı yoktur.. kendi inancı eleştirilerken/yanlışlanırken nasıl gönlü/huzuru kırılıyorsa,bozuluyorsa aynı şeyi karşısındaki insana yapıyordur.. ama işte bunu yapan kişinin özbilinci/özbenliği değil onu uyutmak zorunda kalan sahtebenliği ve onun saldırı savunma mekanızmalarıdır.. yani kişi tüm bunları yapmak zorundadır, hem kendi inancını doğrulamaya çalışmak hem de diğer tüm inançları yanlışamak zorundadır.. çünkü bunu yaptığı oranda ego/sahte benlik varlığını sürdürür ve kişiyi uyutup, bilincini kapatıp bu gizemli yaşama bir anlam vermesini ve yaşanabilinir kılmasını sağlar..

ego/sahtebenlik ortadan kalkarsa tüm inançlar ortadan kalkıp kişi bilincine yansıyan varlığı/evreni bilmediğini ve bunun devasa bir gizem olduğunu farkeder ve insanoğlu şimdilik bu bilinç düzeyinde yaşamaya uygun evrimleşmemiştir.. çünkü dugu ve düşünce birlikteliğinde yaşayan bir canlı türüdür ve bunları dengeleyip "yaşamda kalıp soyunu devam ettirebilmesi" için şimdilik ya biraz ya da derin uyuşuk/uyku halinde olması gerekmektedir..

günümüz itibariyle dünya insanlığının neredeyse tamamına yakını bu teizm düzeyi bilinçaçıklığında yani çok derin koma/uyku halinde yaşamaktadır..

paslıçivi
17-08-2010, 07:52
nonteizm bilinçaçıklığı: bu insanlarda diğer insanlar gibi yerler, içerler, dış dünyayı algılarlar, insanlarla iletişim halindedirler..yani tıbbi/glaskow olarak bilinci açık sağlıklı insanlarıdr ama bu insanlar ya doğuştan ya da sonradan beyin nörokimyaları ve dolayısyla bilinaçıklık düzeyleri teizmle doldurulmayacak, tatmin edilmeyecek düzeyde açık/yüksek insanlardır..

dünyada her insan teizm düzeyinde yaşayan bir topluluğun içinde dünyaya gelir.. işte bu nonteizm bilinçaçıklığında olan kişilere tezimi giydirmek ve tutmak çok zordur.. beynin gelişimi/olgunlşamsı döneminde bu insanlara teizmi giydirseniz bile kişinin beyni olgunlaştıktan sonra yani sahip nörokimyasal yapı oturduğu zaman kişi kendisien yüklenen teizle tatmin olmaz, uyumlu barışık yaşayamaz.. çünkü bilinç düzeyi teizm düzeyinden daha yüksektir/açıktır..

ve kişi olgunluk/bluğ/ergenlik yaşlarına doğru bu tatminsizliği, kaosu, uyumsuzluğu yaşamaya başlayıp arayışa ve sorgulamaya girer.. ve teizm düzeyi paketi(budizm, hristiyanlık, islam, hinduizm, musevilik vs) bilincinden uzaklaştırıp ilk aşamada materyalist/ateist dediğimiz seviyeyi yaşamaya başlar.. ve bilinaçıklığını "işte beş duyumuza yansıyan şey herşeydir daha ötesi yoktur" la bilinci tatmin olur..

ama hala ego/sahtebenliğin etkisinde olduğu için aynı teizm düzeyindekiler gibi " benimki doğru diğerleri yanlıştır" deklarayonunda yaşamak zorundadır.. kendi bilinç deklarasyonu dışındaki tüm teizm ve nonteizm düzeyi deklarasyonları bir tehdit olarak algılayarak onları yanlışlamaya ve kendi materyalizmini/ateizmini doğrulama çabasına girer..

ve burda yine bir teizm düzeyindeki insan nasıl kendi inançlarını yanlışlama çabasında ise materyalist/ateist dediğimiz insan da aynı tutum içine girer ve insanlıkdışı bir tutum sergilemeye başlar.. materyalizme gelen saldırılara şiddetle cevap verirken diğer taraftan yine kendi gibi duyguları olan insanların inançlarını yanlışlama çabası içindedir.. diğer insanlarla empati kurup onları algılayamaz..

bu bahsettiğim durum hala ego/sahtebenliğin etkisinde olan deizm, panteizm agnostisizm vs, insanlar için de geçerlidir.. onlar da kendi bilinç/inanç deklarasyonlarını savunmak ve diğerlerini yanlışlamak zorundadırlar.. çünkü diğer tüm bilinç/inanç deklarasyonları onun bilinci için yani uykusu için bir tehdittir.. diğer her türlü teizm ve nontezim düzeyi inançların varlığı, konuşulması, insanlar tarafından kabul görmesi o güzel uykusunu kaçırmaya hazırıdır.. ve o yüzden o da diğer tüm insanlar gibi bunları yanlışlama çabası yani insanlıkdışı bir tutum içine girmek zorundadırlar..

bir askeri kışladaki gece yatakhaneyi düşün.. herkes uyumak istemektedir ama herkes uykusunda bir şekilde ya horlamaktadır ya da sesli gaz üretmekte ya da bazıları hala fısıl fısıl konuşmaktadır.. hiç kimse "kendi halinin dışında" olanları beğenmez ve eleştiririr, dışlamaya çalışır.. çünkü herkes varolan pozisyonunu korumak ve kollamak istemektedir, diğer konuşan, horlayan, sesli/sessiz/kokulu/kokusuz gaz üretenleri istemez.. çünkü huzuru ve rahatı kaçmaktadır.. bu koğuştaki herkes diğer tüm askerlerin kendi pozisyonunda olmasını ister, varolan keyif aldığı huzur bulduğu durumun devamı için...

işte dünya insanlığı; bu koğuştaki insanların aynı koğuşta huzurlu ve keyifli birarada uyumaya yaşamaya çalıştığı bir arena gibidir..yaşanacak tek bir gezegen/dünya vardır ve tüm bu farklı uyku durumundaki insanlar aynı dünyada birarada yaşamak zorundadırlar.. ve hepsi kendi o güzel uykularının bozulmaması için diğer tüm insanların pozisyonlarını eleştirmek onları yoketmek bu koğuşta baskılamak ve ezmeye çalışmak zorundadır..

bu konuda şimdilik insanoğlunun yapacağı birşey yoktur.. çünkü bu düzeni insan değil varoluş bu şekilde kurgulamış ve insanoğluna dayatmıştır.. ve insanoğlu bu süreci bu evrimi seve seve yaşamak zorundadır..

ta ki her farklı bilinç/inanç düzeyindeki insanların biribirinden habersiz farklı galaksilerde yaşama/uyuma imkanı buluncaya kadar..

yani her askere tek başına uyuyabileceği bir oda verilmeyip bu koğuşta birlikte uyumaya zorlandıkları sürece bu kaos, bu insanlıkdışı yaşam devam etmek zorundadır, bu varoluşun varolmanın yegane şartı kaosun zorunluluğundan başka bir şey değildir..

varoluştaki tüm müstakil varlıklar biribiriyle bir kaos içinde olmak üzere kurgulanmıştır.. yani birbirimizi hem somut hem de soyut anlamda yemek zorundayız..

çünkü asıl emir "varol, yaşamda kal ve soyunu devam ettir" şeklindedir..

ve bu komut tüm müstakil varlıklara "ben yaşamda kalıp soyumu devam ettirmeliyim" olarak yansır ve kaos kaçınılmazdır..


bu komut geçerli olduğu sürece "varlık" olacaktır, bu komut ortadan kalktığında "yokluğu/hiçliğe" geçeriz..

diamat
17-08-2010, 15:26
ısrarla aynı komedi devam ettiriliyor.

tanrı alemi nasıl yarattı.
''OL'' diyerek.

kelimenin gücüne sığınmak idealistlerin eski palavrasıdır.

size defalarca şunu sordum.
hangi hakla ontolojik ve epistemolojik iki alan oluşturuyorsunuz.
sonra hangi hakla bu iki sanal alanı birbirinden bağımsızlaştırabiliyorsunuz.
ve hangi hakla gerçekliği bu alanlardan birine indir5geyebiliyorsunuz diye.
ucundan bile bu soruya cevap vermediniz.
bildiğinizi okuyorsunuz.

bana maddi olmayan ancak varoloşu olan bir tek şey gösterin.
özellikle varoloşu diyorum, çünkü bilgisi olabilmesi için bilgisinden önce varoluşu olması gerekir.
retorik üretmeyelim beyler.

madde bir olaslık değildir.
siz onu ister varlayın ister yoklayın bundan etkilenmez.
işte burdadır ve vardır.
zaten burda ve var olduğu için de biz onun varoluşunun yansmasına bilgi diyoruz.

ontoloji ve epistemoloji kopmaz bütündür.
materyalizm bu kopmazlığın altını çizmektir.

siz ise tanrının ol demesi gibi kelimeler dünyasında ürettiklerinizin kabuylunu istiyorsunuz.
yok öyle bir şey.

işte evren.
tamamen madde.
sonsuz form ve sonsuz nitelik.
bilinen en üst nitelik ise maddenin bizzat bilinç ve düşünce haline dönüşmesi.

birileri eskiden müslümanmış, sonra ateist hatta materyalist olmuş.
şimdi ise bilinçaçıklığındaymış.
ölçü sizin şu anda nerde olduğunuz mu.

siz kendinizden yola çıkarak mı bilinç açıklığının ne olduğuna karar vereceksiniz.

idealizm ve materyalizmi uyku mahmurluğu denen bir bağlamda eşitleyebilme hakkınız nerden geliyor.

idealizm hayal ürünüdür.
materyalizm ise bu hayalin reddidir.

sizin bilinçaçıklığınız ise kmarhane teorisi gibi olasılık hesapları yapmaktan başka bir şey ortaya koyamadı.
yapabildiği hesap ise 1/x de gerçekle yalanı eşitlemekten öte gidememek.

yukarıda sorduğum ancak hala cevabını alamadığım, ve zaten asla da cevap veremeyeceğiniz soruyla bu yazımı ve başlıktaki yazılarımı sonlandırıyorum.


bana maddi olmayan ancak varoloşu olan bir tek şey gösterin.
boşuna varoluşla bilgiyi sanki birbirinden izole edilebilirmiş gibi ele almaya kalkmayın.
bu ilkel bir demogojiden öteye gitmez.
ancak varolanın bilgisi olabilir.

maddeden başka ne var.

Natan
17-08-2010, 17:05
sevgili paslıcivi,

Yazınız ve ilgilendiğiniz için teşekkür ederim. Epey de uzun olmuş . Fakat benim beklediğim noktalara değinmemiş cevresinden dolanmış gibi algıladım.

Teizm ve materyalizm-nonteizm aynı kefeye koyulamaz. Birbirlerini yanlışlamaya gittiği için en azından bu yapılamaz diye düşünüyorum.

Evreni açıklamak için caba sarfeden pek çok kişi ve bi o kadar da felsefe yada görüş var. Fakat karşımıza çıkan iki yanıt çizgileri ve kullandığı yöntemle belirginleşiyor.

Sayın Diamat 'ın da daha öncelerden belirttiği gibi

1- Bilimsel yanıt

2- Bilimsel olmayan yanıt

Benim "materyalizmin uyku hali " olmadığını söylemem de burada yatıyor. Sırf birşeyleri YADSIDIĞI yada YANLIŞLAMAYA GİTTİĞİ gerekcesiyle "bilimsel yanıt"ı devre dışı bırakamayız.

Bilim de pek çok şeyi kabul etmez. Evrenin ruhların,görünmez yaratıkların denetiinde hareket ettiğini mesela.

Bilim ,maddenin/varlığın dışında havada uçan bir fikrin/ruhun/bilincin/aklın olduğuna inanmamıza izin vermez. Kesin çizgisini çizer.

Bilim materyalisttir.

"Maddenin dışında hiç bir şey yoktur" derken bir yanlışa da düşmeyelim. Fikir/ruh/akıl madde değildir fakat madde kadar gercektir. Materyalizm fikirleri YADSIMIYOR, aksine onların maddeye yani düşünme organı olan beyne bağlı olduğunu ortaya koyuyor.

Madde dışında boşlukta bir bilincin OLMADIĞINI söylüyor . Bu teizmin reddirdir bir yerde,biliyorsun , fakat teizmi " dışladığı " için teizmle aynı kefeye koyulamaz.


Benim düşüncem bu yönde. Bilimin de materyalizmi doğruladığını görüyorum.


saygılar /sevgiler

Ntn

evrensel-insan
17-08-2010, 22:55
Saygideger diamat;

hangi hakla ontolojik ve epistemolojik iki alan oluşturuyorsunuz.-diamat-

Ontoloji, metafizik var kokenli, varlik, varolus ve yaratilis ideolojik inancsal dogrularini; Epistemoloji ise, bil kokenli, bilgi, bilim, bilimsellik icerikli ve evrensel onayli gercekleri ortaya koyar. Ustelik temel faktoru, metafizik ideolojik gorusleri de ortaya koyan, insan oglu turu ve biridir.

Ontoloji, kendi kendisini kendi adina ortaya koyamaz. Ontolojiyi ortaya koyan insanoglu faktoru, soyutlamasinin; soyut ve somutudur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Düşüngen
17-08-2010, 23:12
[QUOTE=paslıçivi;329945]
bir askeri kışladaki gece yatakhaneyi düşün.. herkes uyumak istemektedir ama herkes uykusunda bir şekilde ya horlamaktadır ya da sesli gaz üretmekte ya da bazıları hala fısıl fısıl konuşmaktadır.. hiç kimse "kendi halinin dışında" olanları beğenmez ve eleştiririr, dışlamaya çalışır.. çünkü herkes varolan pozisyonunu korumak ve kollamak istemektedir, diğer konuşan, horlayan, sesli/sessiz/kokulu/kokusuz gaz üretenleri istemez.. çünkü huzuru ve rahatı kaçmaktadır..
QUOTE]


Sevgili paslıçivi, Allah belanızı vermesin böyle şakacı lafları nerden bulursunuz bilmem.


Alıntı:--------------
varoluştaki tüm müstakil varlıklar biribiriyle bir kaos içinde olmak üzere kurgulanmıştır.. yani birbirimizi hem somut hem de soyut anlamda yemek zorundayız..
çünkü asıl emir "varol, yaşamda kal ve soyunu devam ettir" şeklindedir..
ve bu komut tüm müstakil varlıklara "ben yaşamda kalıp soyumu devam ettirmeliyim" olarak yansır ve kaos kaçınılmazdır.. Paslıçivi -----



Yukarıda ki görüşü cansız nesneler için de uyarlayabilir miyiz?
Organik ve inorganik maddelerin ikisinide birlikte bu görüşe dahil edebilirmiyiz. Yoksa siz sadece DNA açısından mı bakıyorsunuz olaya?
Sadece DNA ve doğal seçilim ilşkisinden mi bahsediyorsunuz?
Bu görüşü var olan bütün maddeler için geçerli olacak şekilde genelleştirebilir miyiz acaba?

Bence varlıkları canlı cansız diye ayırmamalıyız. Cansızlık tanımı var olan bir nesneye uygun değildir. Her maddenin kendine has iç dinamikleri var her şey kıpır kıpır canlı, biz görsekte görmesekte. Bilmiyorum ama; evrende cansız bir maddeye rastlanabilir mi? Bence var olan her şey canlıdır kuantum dünyası buna kanıttır.

Varlıkları şu şekilde ikiye aıysak nasıl olur; Biyolojik canlılar (hayvanlar- bitkiler alemi)ve fiziksel canlılar diğer tüm maddeler.

Sevgiler...

evrensel-insan
17-08-2010, 23:27
Saygideger Dusungen;

Varlikta, degisimi saglayan harekettir. Bu hareketin bir ismi de, canliliktir. Bu temelde insanoglu kendi algisiyle, hareketini algilayamadigina, cansiz,algiladigina canli demistir. Senin bakis acin ile siniflarsak; cansizdaki haeketliligi saglayan atom yapisi, canlilarda ise hucre yapisidir.

Bugun bilim ilerlediginden, artik atom parcaciklarindan ve DNA'dan bahsedilmektedir. Iste bu temelde, DEGISIM, HAREKET DEMEKTIR. HAREKETI DE, YA DNA, YA DA ATOM PARCACIKLARI SAGLAR. Biri kendi bunyesinde (Atom), digeri bolunerek cogalmaktadir. Bu temelde cogalmayan, madde/nesne; cogalan hucre/metabolizmadir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Natan
17-08-2010, 23:30
sevgili düsüngen

fiziksel canlılardan ne anlıyorsunuz mesela? Sizi daha iyi anlıyabilmek için soruyorum . metafiziksel öğelerin dışında nesnel dünyada var olan nesnel gercekliğin bütünü mü yoksa bilince sahip tüm varlık mı ? İkisi de aynı katagoride mi yer almalıdır ?

Taş bir maddedir ,ama canlı mıdır ?

yada maddededki hareketten mi bahsediyorsunuz ?

saygılrımla

ntn

Natan
17-08-2010, 23:35
Sevgili e-i hocam bu noktada materyalist bir bakış açsını ortaya koyuyorsunuz.

Madde harekettir; hareket ,maddenin temel özelldir.

Canlılık kavramını biraz daha açarsanız cansz varlıkların canlılığını daha iyi anlıyabiliriz. Tabii sizi doğru anladıysam :)

evrensel-insan
17-08-2010, 23:46
Saygideger natan;

Madde kndisini kendi adina ortaya koyamaz. Onu ortaya koyan insanogludur ve bu sadece insanoglu tarafli bir monologdur. Insanoglu soyutlamasinin, insanoglu turunu ve birini ortaya koyan uc ana kavramlastirmasi vardir. ZAMAN/HAREKET/DUSUNCE, insanoglu faktoru yoksa bu ucu de yoktur ve herhangibir soyutlama, yani ortaya koyum da yoktur. Cunku, kavram, isim, tanim, tarif, aciklama, icerik, anlam, bunlari olusturan, felsefe, dil, bilim hepsi insanoglunun soyutlamasidir. INSANOGLU YOKSA SOYUTLAMADA, DOLAYISIYLE SOMUT/SOYUT AYRIMIDA, HER IKISI DE YOKTUR.

Iste o yuzden temel metafizigin varlik ideolojilerinin maddesi/nesnesi, ya da dusuncesi/oznesi degil; tum bunlari bunyesinde barindiran ve de soyutlama (kavram ile ozdeslestirme) yetisine sahip; insanogludur. Yani, metafizigin varlik ideolojik inancsal dorularinin, dogruluk tartismasini yapan insanoglu, bu dogrularin hepsine birden sahiptir. Sorun da, yine insanoglu urunu olan zamansal ilk ve oncelemeden ve dilin noktalamali kulaksal/sessel yani boyutsuz iceriginden ve yapilanisindan kaynaklanir.

Cunku dusunce, hem hareket, hem zaman, hem de degisimdir. Fizige bu ozellikleri veren de, dusunce ve soyutlamasidir. Buna fizige verilen isim ve her turlu sifat dahil.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Natan
18-08-2010, 00:04
Sevgili Ei hocam,

Mesajınızı bir kaç dakikadır bekliyordum biliiyorsunuz .

Sizin düşüncenize göre herşeyi ama herşeyi ortaya koyan İNSANOĞLUdur. Doğru, kavramları ortaya koyan insantürüdür.

Fakat , sevgili E-i ,

varlığı ortaya koyan insan bilinci olduğuna göre , öte taraftan varlığın yani nesnel gercekliğin diğer bir söylemle dış dünyanın insan bilincinden-aklından bağımsız olarak var olduğu gerceğini göz ardı ETMEYELİM.

Varlık,varoluş, madde yada doğa insan bilincinden yada ruhundan (aklından ) bağımsız olarak vardır. Ona kavram yüklyen yada tanımlayan İNSAN olabilir. Fakat doğa, insan monologundan bağımsız vardır. Kendi kendini ortaya koyar. Ona isim yada içerik verebiliriz; onu tanımlayabiliriz.

Fakat varlığın yansısı maddehnin yansısıdır. Fikirler de buna bağlı olarak buradan ortaya çıkar.

Aynı fikirde miyiz yoksa anlaşamadığımız noktalar mı var ?

saygılar

ntn

evrensel-insan
18-08-2010, 00:13
Saygideger natan;

dış dünyanın insan bilincinden-aklından bağımsız olarak var olduğu gerceğini göz ardı ETMEYELİM.-natan-

Yukaridaki cumle, insanoglu ve onun birinin monologu degil mi?, baska bir tur veya bir var mi, bunu ortaya koyan?

Bak soyle dusun. Insanoglunun mevcut olmadigi bir dunyada herseyin AYNI oldugunu dusun. Iste, insanoglunun bu dunyadavar olmasi, AYNIYI AYIRMASIDIR. USTELIK AYNI FARKLARDAN OLUSUR.

iste insanoglunun ayirdigi ayninin farklarinin, "hangi ayrilan fark ayniyi verir, ya da ayni degildir" tartismasidir, metafizik ve etik.

Diyelim ayninin farklari, madde, dusunce ve kavram; ayiran ne yapiyor, ayirdigini one cikariyor. Hem farklari bir butun olarak birlestirmek yerine ayirmis oluyor, hem de ayninin butunune farklarin birligi olarak degil de; ayrimin yoluyla ulasmaya calisiyor. Iste her ayrimin ayniya ulasma yolu da tartisma ve zamansal ilkleme, onceleme oluyor.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Natan
18-08-2010, 00:26
Varlığı ayırmak materyalizmin değil metafizin yöntemleri arasında yer alır. Metafizigin yöntemlerini bildiğinizi bildiğimden üzerinde durmaycağım.

Ortaya koymuş olduğunuz yada dile getirdiğiniz bir vargı doğrudur; şeylere kavram yükleyen insan türüdür. Fakat bunu ayırmaya gitmeyelim. Bir bütün ,varlık yada nesnel gerceklik olarak ortada vardır. Onu isimlendirebiliriz fakat bizim bilincimizden bağımsız olarak varlığını yadsıyamayız.

O halde demeliyiz ki varlık insan bilincinden BAĞIMSIZ olarak vardır.

bu noktada hemfikir miyiz ?

saygılarımla

Ntn

evrensel-insan
18-08-2010, 00:36
Saygideger natan;

O halde demeliyiz ki varlık insan bilincinden BAĞIMSIZ olarak vardır. -natan-

Hep ayni yerde donuyoruz. Zaten burasi algilansa, hersey "corap sokugu gibi" gelecek.

Yukaridaki cumleyi ortaya koyanKIM/NE? Eger insanoglu turu degilse, baska NE/KIM?

Zannedersem sorun, kim sorusundan degil de; ne sorusundan yola cikmakta.

Neyi ortaya koyan kimdir. Iste yaratilisin "yenilmezligi" de burdadir, cunku insanoglu kim sorusunun cevabini kendi turu ve biri oldugunu algilayamamakta, kim sorusunun cevabini, kendi disindaki bir guce, ustelik kendi insanoglu ozelliklerinin icerigiyle vermekte, ustelik kendisini yok sayarak o kime kendini teslim etmektedir.

Oyuzden soruyu ne olarak degil, kim olarak sor. Cunku bu sorunun iki cevabi vardir, ya insanoglunun ortaya koydugu ve yarattigi kim, ya da kendi turu ve biri. Cunku NE, KIMIN ORTAYA KOYDUGUDUR. Yani, ne kim ozellikleri tasir.

Ne, kimin ortaya koydugu, kim ozellikleri tasiyan ama; kim olmayandir. Nenin kim olmadan ortaya konulma olanagi yoktur.

Ben bunu evrensel'in kosesi son sayfa da "data nedir?" basligiyla acikladim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
18-08-2010, 00:58
Saygideger Natan;

Varlığı ayırmak materyalizmin değil metafizin yöntemleri arasında yer alır.-Natan-

Metafizik, felsefenin varlik ile ilgili goruslerinin islendigi dalidir.

Metafizigin varlik ile ilgili ideolojileri;

1) Mustakil var olan varlik

Materyalizm-madde
Idealizm-dusunce
Pozitivizm-yok

2) Gercek varlik

Realizm-nesne
Subjektivizm-ozne
Isimcilik-yok

Goruldugu gibi, varligi, mustakil var olan varlik temelinde, MADDE DIYE AYIRAN IDEOLOJIK INANCSAL DOGRU GORUSU, MATERYALIZMDIR.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
18-08-2010, 01:41
Saygideger natan;

Materyalizmin "noksanligi ve sorunu" kimin olmayisidir. Cunku materyalizmin kim sorusuna cevabi yoktur ve materyalizmin ortaya attigi nenin, kimi yoktur. Iste bu yuzden, kim sorusuna, INSANDISI BIR CEVAP VEREN IDEALIZM ILE TARTISIR. Idealizme gore, neyi kim yaratmistir. Materyalizm ise, kim sorusuna cevap veremez. O yuzden de ateizm olarak genelde, idealizmin kim sorusuna cevabi olan yaraticisini yoklar.

Iste bu nedenle, teizm/idealizm ve ateizm/materyalizm MONIZMDIR. Birinde ne yoktur, digerinde kim. Buradan dualizm ortaya cikar, panenteizmde; kim ve ne icicedir, evren ve tanri olarak. Agnostisizm, kimi bilinemez kilar, deizm kimi varlar ama ne oldugunu ortaya koymaz. Akilli tasarim da, zaten nenin kimidir.

Goruldugu gibi hepsinin temeli, insandisina dayanir ve insanoglu faktorunu yok sayar, ya da "gozardi eder". Sorun da buradadir.

Iste insanoglu faktorunu temel almak, hem sorunu cozer, hem kim aratmaz, hem de tur ve bir olarak ortaya cikar ve farkina ve de bilincine varilir.

Iste bu temelde de, ne kendisini ortaya koyamadigi icin, onu ortaya koyan kimin yani insanoglunun ozelliklerini, verdigi icerigi, anlami, ismi, tanimi, tarifi v.s. tasir.

Iste dogal olmayan ve ego icermeyen bu zihniyet, insansal zihniyet ve insanoglu turu birinin tursel selfidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Natan
18-08-2010, 02:18
Ne yazıkki yine katılamıyorum.Bilimsel Bilgi birikimim ve algım buna izin vermiyor.

Materyalizm /naturalizmden algıladığınız bu mudur ?

Materyalizm sadece madde temelinde olguları algılamaz. Bu kısıtlı/dar bir anlayışı ifade eder. Bu materyalizmde YOKtur.Modern materyalist düşünürlere baktığınızda da göreceğiniz farklı bir şey değildir. Materyalizm var olanı iki ana alana ayırmaktadır;

Görebildiğimiz,dokunabildiğimiz,ölçebildiğimiz maddi denilen şeyler vardır.Diğer taraftan ,duyularımız,fikirlerimiz,isteklerimiz vvs.denilen maddi olmayan fakat maddi denilen şeyler kadar gercek olan şeyler...

Biri maddesel, diğeri düşünsel. SADECE MADDE DEĞİL , maddeye bağlı ortaya çıkan diğer gerceklkten de bahsediyorum . Dolayısıyla Materyalistlerin kendilerini maddeye TESLİM ettİĞİ tam olarak DOĞRU DEĞİLdir. Bu söyleminizi sanki metafizikcilerin "materyalistlerin tanrısı maddedir" önermesine benzettim.Lütfen düzeltin beni.

İdealizmle elbette tartışırız. Bunu siz de yapıyorsunuz. NEDEN ?çünkü bilgiye önem veren insantürünün ilkel düşünceler karşısında dile getirdiği tepkilerdir bunlar. Bu çok NORMALdir.

Sevgili paslıcivinin de daha önce dile getirdiği şey ;

Ateizm/materyalizm/naturalizmin teismi yadsıması başka bir söylemle onu yoklaması teizm düzeyinde bir inanç(!) olarak değerlendirilmesini mümkün kılarmış. Halbuki bu on yargıılı bir bakış açısıdır.

Ayrıca sevgili E-İ Hocam,

Son yazınızda "kim,ne" soruları üzerinde durmanız ve matertalizmi teizm düzeyine çekmeniz aynı katagoride değerlendirmeniz beni epey düşündürdü. Şöyle ki İdealizm evren açıklarken bir yada bir kaç ruhun yönlendirmesine dayandırırken (bunu evren vekendisi hakkında bilgisizliğe borçl) materyalizm olgulara,deneylere ve gözlemlere dayanaak ; doğayı çıklarken doğal sürecleri hesaba katarak cevap vermeyi seçiyor. Bunun sonucunda söylenecek söz var ise o da materyalizmin yada naturalizmin doğayı esas aldığıdır.

İNSAN türünün içerik vermesi çok da önemli değildir çünkü İNSAN DA bU VAR OLUŞUN BİR PARCASIDIR , yani var oluştan/evrenden/doğadan FARKLI bir faktör DEĞİLdir. Onu ayıran ,doğanın dışında ve özel tutan yine METAFİZİKtir.


İnsanın var olan şeylere içerik yada kavram yüklemesi insanın sahip olduğu bilinç/akıl/ruhla ilgilidir. Yoksa bunun dışında "ilahi bir şey" değildir.

saygılarımla

ntn

Natan
18-08-2010, 02:31
Materyalizm ise, kim sorusuna cevap veremez. O yuzden de ateizm olarak genelde, idealizmin kim sorusuna cevabi olan yaraticisini yoklar -EVRENSEL-

Cevap veremez DEĞİL. Materyalizmin öyle maymuncuk anahtarı yoktur. Bilinmeyen bir şey karşısında ortaya atılan herhangi bir şeyi desteklemek yerine onun doğruluğunu araştırır.

Bilimle birlikte yok alır, evrilir de.

Bilinmeyeni Ruh yada RUHLARA mal etmez. Doğal süreclerle açıklamaya dider. EVRENSEL BİR TİN/RUH /HAYALET'i yoklaması ise dediğim gibi bilimsel düsünce kapsamındaçok gerekli bir aşamadır.

Bilim örneğin. Bilim , deneysel olgusal verilere dayanarak(deney ve gözlem )doğru ,sistemli bilgi önümüze koymaz mı ? Bilim ayrıca evrenin yada varlığın bilinebileceğini söyler. Eğer öyle olmasaydı bilim yapmaının da ir anlamı OLMAZdı.

Demek istediğim şu ki , evrenin arkasında "kim" var sorusu metafizikçilerin görüşü olup naturalist/materyalistlerin sorusu/problemi değildir.

En basit örneğiyle "evreni yaratan KİM" DEĞİL, " EVREN NASIL OLUŞTU" sorusuyla başlamaktır.

Uarım sizi doğru anlamışımdır.

saygılarımla

ntn

evrensel-insan
18-08-2010, 02:33
Saygideger Natan;

Birincisi, ben hicbirseyi hic bir yere cekmiyorum. Sana diaridan bakis acisi ve notr algi ile neyin ne oldugunun resmini veriyorum.

Aslinda cok basit. Ne, kimin ortaya koydugudur. Kimde, yarattigi ile (soyutlama/kavramla ozdeslestirme) neyi ortaya koyar.

Dolayisi ile, ne kendi kendini ortaya koyamaz ve kim tarafindan ortaya konur.

Insanoglu bir tek kim ortaya koymustur, o da insandisi olan yaratici (herturlusu ve herbiri), bu ortaya koydugu kime, neyi yarattirmistir. Materyalizm, nenin yaratilmadigini ortaya koymus, ama ne nenin ne oldugunu, ne de neyi ortaya koyan kimi ortaya koyamamistir.

Kisaca, insanoglu bir kim olarak yarattigi ne ile (kavram), algiladigi neyi (bes duyusal/duyumsal) ortaya koymustur.

Sorunda ne de dugumlenmistir. Insanoglu ya neyi kimine yarattirmistir (idealizm), ya da neyi kimsiz ortaya koymustur(materyalizm).

Iste buradan da butun resim ortaya cikar. NE YARATILMAMIS, KIM TARAFINDAN KIM OZELLIKLERI ILE ORTAYA KONULMUSTUR. BU KIM DE KIMIN YARATTIGI DEGIL; KIMIN KENDISI INSANOGLUDUR.

NE, KIM OLARAK NICELIK VE NITELIK, KENDI OLARAK TA; KENDININ NEDENINI VE KENDININ CESIDINI BUNYESINDE BARINDIRIR.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Natan
18-08-2010, 02:41
Materyalizm, nenin yaratilmadigini ortaya koymus, ama ne nenin ne oldugunu, ne de neyi ortaya koyan kimi ortaya koyamamistir. -EVRENSEL
Materyalizm /naturalizm şeylerin yaratılmadığını doğal surecler içerisinde işler. Burada bir problem yok sanırım. Bilim de burada hemfikirdir. Fakat "şeyleri ortaya koyan insantürü" önermenizi tam desteklemediği için materyalizmi dışlıyorsunuz.Halbuki kavramları ortaya koyan insanoğlu değilde nedir siz söyleyin. Buna bir itirazımız olabilir mi? Notr olmanıza gerek yok.

Bilimsel bir yanıt size sunulsa o zamanda aynı tutumu mu sergileyeceksiniz ?

saygılarımla

yarın görüşmek üzere

ntn

Natan
18-08-2010, 02:47
Ayrıca materyalizmin bir tanımlamasını rica edebilir miyim sevgili E-İ hocam ?

"Materyalizm uyku halidir" önermesini tartışıyorsak bu başlıkta öncelikle materyalizmin bir tanımını almalıyız. Ne olduğunu çizgisini ortaya koyalim bence daha tutarlı ilerleyebiliriz.

saygılar/sevgiler

ntn

evrensel-insan
18-08-2010, 02:55
Saygideger natan;

Materyalizm, felsefenin varlik ile ilgili dali metafizigin bir ideolojik inancsal gorusu olarak; mustakil var olan varligin sadece madde oldugunu "dogrulayan" bir gorustur. Materyalizm; diyalektik monizmdir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
18-08-2010, 03:01
Saygidegernatan;

Bilimsel bir yanıt size sunulsa o zamanda aynı tutumu mu sergileyeceksiniz ?Natan-

Bilimsellik, felsefenin varlik ideolojileri ile ilgilenmez. Bilimin her hangi bir dali olarak, deney, gozlem, arastirma, incelemelerini, soyuta yani, formule, teze, hipoteze v.s. tasir ve evrensel onay olarakta, yanlislanana kadar, bu gecerli olur.

Oyuzden zamansal olarak ve kim olarak ortaya konamayan maddenin, kendisinin bilimselligi yoktur. Cunku bilim, "madde nedir?" sorusunu sormaz ve cevaplamaz. Cunku, bu soru var kokenli varligin, ideolojilerinin, inanclarinin konusu, yani metafizigin konusudur. Bilim is, bil kokenli bilginin, epistemolojik gercekliginin konusudur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
18-08-2010, 06:27
Teizm ve materyalizm-nonteizm aynı kefeye koyulamaz. Birbirlerini yanlışlamaya gittiği için en azından bu yapılamaz diye düşünüyorum.



sevgili natan ikisini aynı kefeye koymuyorum zaten..

teizm düzeyi bilinaçıklığı; çok derin uykuda bir rüya görme halidir..

nonteizm bilinçaçıklığı; derin uykudaki rüyadan uyanmış ama hala uyku mahmurluğudur diyorum..

yani biri hiçbir sesli/ağrılı uyarana tepki vermeyen derin koma haliyken(teizm) diğeri artık o derin komadan çıkmış ve hiç olmazsa sesli ve ağrılı uyaranlara tepki verme halidir(nonteizm) diyorum..


Benim "materyalizmin uyku hali " olmadığını söylemem de burada yatıyor. Sırf birşeyleri YADSIDIĞI yada YANLIŞLAMAYA GİTTİĞİ gerekcesiyle "bilimsel yanıt"ı devre dışı bırakamayız.

Bilim de pek çok şeyi kabul etmez. Evrenin ruhların,görünmez yaratıkların denetiinde hareket ettiğini mesela.

Bilim ,maddenin/varlığın dışında havada uçan bir fikrin/ruhun/bilincin/aklın olduğuna inanmamıza izin vermez. Kesin çizgisini çizer.

Bilim materyalisttir.


bakın ben de yaşama tamamen bilimin penceresinden bakan yani epistemeolojik gerçeklikte yaşayan biriyim.. hatta bir materyalistten çok daha gerçekçiyim..

ama aradaki farkı algılayamıyorsunuz.. bilim bilmediği konularda ileri geri konuşmaz, literatürlerinde böyle konuları işlemez.. gidip de kutsal kitapları, insanların inançlarını, tanrının yokluğunu ispatlamaya çalışmaz.. pozitif bilimin hiçbir literatüründe bu tarz ne araştırmalara ne de eleştirilere rastlayamazsınız.. çünkü bilim varolandan yola çıkarak ve varolması muhtemel şeyleri bilimsel çerçevede araştıran bir olgudur..

ama materyalist/ateist dediğimiz insanlar bilimi bir yana bırakmış gider insanların inançlarını, kutsal değerlerini, tanrıları yanlışlamaya çalışırlar.. ve bu durum da aslında eleştirilecek bir durum değil aksine bir zorunluluktur diyorum.. çünkü bunu sadece materyalistler değil hem teizm düzeyindekiler hem nonteizm düzeyindeki her insan yapmak zorundadır..

bir müslüman; islam dışındaki tüm herkesi yanlışlamaya çalışmak zorundadır..

bir deist,panteist; kendi inancı dışındaki tüm herşeyi yanlışlamaya çalışmak zorundadır..

bir budist; budizm dışındaki tüm inançları yanlışlamaya çalışmak zorundadır..

ve bir materyalist/ateist; tüm idealizmi yanlışmaya çalışamak zorundadır..

çünkü insan bilince yansıyan varlık/evren mutlak 1 olarak karşımızda yoktur.. bir taşı, denizi, sevgiyi, aşkı, ağacı, dünyayı, güneşi, ayı, yanlışlamaya çalışıyormuyuz.. çalışmıyoruz değil mi.. tüm bunlar evrenseldir, evrensel onay almış kavramlardır.. tüm dünya insanlığı bu konularda hemfikirdir, birbiriyle tartışmaz, ayrılığıa düşüp birbirini yemez, üzmez, kalbini kırmaz.. çünkü bu yukarda saydığım kavramlar mutlak 1 olarak dünya insanlığının bilincinin önündedir..

ama bilincimize yansıyan varlık/evren ne zamansal olarak ne de mekansal olarak karşımızda mutlak 1 olarak yoktur.. ve insan bilincinde oluşan "?" tam olarak dolmamakta ve tatmin olmamaktadır.. "?" bilinemezlilktir, insanoğlu henüz bu bilinemzlikle, bilincindeki bu boşlukla yaşamaya uygun evrilmemiştir..

ve o yüzden hiç kimse bilincine yansıyan varlığı/evreni bir bütünlük yani mutlak 1 olarak ortaya koyamadığı halde yani bilemediği halde bunu deklare edemez..

yani bana yansıyan evren/varlık şimdilik bir bilinmezdir, sırdır diyemez.. bilinaçıklık oranına göre teizm ya da nonteizm düzeyi bir inançla bu boşluğu doldurmak zorundadır.. ve boşluk doldurma işlemi her düzeyin farklı olup, herkes kendisinkinin doğruluğunu dayattığı için insanoğlu biribirini yemek ve bu kaosu yaşamak zorundadır..

doğruların değişken, gerçeğin tek olduğunu hatırlarsak ne dediğim daha iyi algılanır..




"Maddenin dışında hiç bir şey yoktur" derken bir yanlışa da düşmeyelim. Fikir/ruh/akıl madde değildir fakat madde kadar gercektir. Materyalizm fikirleri YADSIMIYOR, aksine onların maddeye yani düşünme organı olan beyne bağlı olduğunu ortaya koyuyor.

Madde dışında boşlukta bir bilincin OLMADIĞINI söylüyor . Bu teizmin reddirdir bir yerde,biliyorsun , fakat teizmi " dışladığı " için teizmle aynı kefeye koyulamaz.

nonteizm düzeyindeki herkes teizmi reddetmiştir zaten.. bunun için ateist olmaya gerek yok.. bir deist de, bir panteist de, bir agnostik de ve ben de teizm düzeyi tüm inançları reddetmişimdir..

çünkü teizm düzeyi inançların elimizde inceleyebileceğimiz, bilinç süzgecinden geçirebileceğimiz somutları vardır.. nedir bunlar, kutsal kişiler, kutsal metinler vs.. bunları bilinç süzgecimizden geçirerek yanlışlayıp reddedebiliriz ama bir deistin panteistin tanrısını yanlışlamaya çalışmak bir hayalete kurşun sıkmaya benziyor..

ateistlerin burda uyku mahmurluğunu daha çok ortaya çıkıyor.. ama tekrar söylüyorum, burda yazdıklarım ateistleri eleştirmek, aşağılamak amacı kesinlikle taşımıyor.. 2-3 senelik ateistliğim vardır benim de 20li yaşlarda.. ve şu an sizi çok iyi algılayabilip empati kurabiliyorum.. şu an siz tüm idelaist yaklaşımları yanlışamaya çalışmak zorundasınızdır.. siz benim atesitlik dönemleri bir görseydiniz, siz süt liman kalıyorsunuz.. ben kurana sağlam bir tekme çakıp duvara yapıştırmış adamım.. "s.ktir git sen tanrı kitabı falan değilsin" demişimdir bu voleyi çakarken..
__________________

http://www.turandursun.com/forumlar/images/geruh/misc/progress.gif

paslıçivi
18-08-2010, 06:55
varoluştaki tüm müstakil varlıklar biribiriyle bir kaos içinde olmak üzere kurgulanmıştır.. yani birbirimizi hem somut hem de soyut anlamda yemek zorundayız..
çünkü asıl emir "varol, yaşamda kal ve soyunu devam ettir" şeklindedir..
ve bu komut tüm müstakil varlıklara "ben yaşamda kalıp soyumu devam ettirmeliyim" olarak yansır ve kaos kaçınılmazdır.. Paslıçivi -----



Yukarıda ki görüşü cansız nesneler için de uyarlayabilir miyiz?
Organik ve inorganik maddelerin ikisinide birlikte bu görüşe dahil edebilirmiyiz. Yoksa siz sadece DNA açısından mı bakıyorsunuz olaya?
Sadece DNA ve doğal seçilim ilşkisinden mi bahsediyorsunuz?
Bu görüşü var olan bütün maddeler için geçerli olacak şekilde genelleştirebilir miyiz acaba?

Bence varlıkları canlı cansız diye ayırmamalıyız. Cansızlık tanımı var olan bir nesneye uygun değildir. Her maddenin kendine has iç dinamikleri var her şey kıpır kıpır canlı, biz görsekte görmesekte. Bilmiyorum ama; evrende cansız bir maddeye rastlanabilir mi? Bence var olan her şey canlıdır kuantum dünyası buna kanıttır.

Varlıkları şu şekilde ikiye aıysak nasıl olur; Biyolojik canlılar (hayvanlar- bitkiler alemi)ve fiziksel canlılar diğer tüm maddeler.


sevgili düşüngen cozmos senin de belanı vermesin, benden aşağı kalır yanın yok hatta fazlan var.. anam bana hamileyken köyün ebesi yıllık izinde olduğu için yetişememişler, fırlayıvermişim..

can konusu sonra.. önce şu insan temelli bilinci bir işleyelim..

ama dediğin gibi canlı cansız tüm varlıklar bu kasota mücadelesini amansız bir biçimde sürdürüyor..

hiçbir şey yoktan var, vardan yok olmuyor..

olan sadece değişim ve dönüşüm..

diamat
18-08-2010, 17:21
yahu yapmayın.
bu kadar da olmaz ki.

hala daha madde kendisini ortaya koyamaz , onu ortaya koyan insandır diyorsunuz.

insan maddeyi ortaya koymaz.
onun yansımasına ilişkin bilgiyi ortaya koyar.

madde ise varolarak kendisini önce ortaya koymuştur zaten.
varolmanın kendisi, kendini ortaya koymak demektir.
elma siz ona ait bir bilgi ortaya koymasanz da vardır ve varolmakla kendini ortaya koymuştur.
insan ise varolan elmanın, varlığının yansımasına ait bilgiyi ortaya koyar.

işte ontoloik ve epistemoloik birbirinden bağımsız alan tahsis etmek ve gerçekliği bunlardan birine indirgemek derken tam olarak kastettiğim de budur.

elmanın varoluşu insandan ve bilgisinden bağımsızdır.ontolojiktir.
bilgisi ise insan tarafından ortaya koyulur, epistemolojiktir.
ikisi kopmaz bir bütündür.
ancak ontolojik varoluşu öncedir ve belirleyicidir.

siz varlasanız da varlamasanz da evren vardır.
varolma yeteneği kendinde içkindir.
insan ise onu varetmez, bilgisini ortaya koyar.
ancak o bilgi de evrenin varoluşunun bir niteliğidir.
yansımanın bilgisini ortaya koyan insan da yine evrene aittir.
ondan bağımsız varolmuş değildir.
insan ve evren diye iki varlık alanı yoktur.
evren vardır.
insan o evrende içkindir.
evrenin bir formudur.

kendi içinde bulunduğu bütünün bilgisini ortaya koyan da bu haliyle evrenin bir parçası olan insandır.
insan ve evreni hangi hakla birbirinden koparmaya kalkıyorsunuz.
bunu kelimelerle yapabilirsiniz.
ancak somutta mümkün değil.

somutu karşılamadığı müddetçe kelimeler üzerinden sadece idealizm ve türevleri üretilebilir.

şunu söyleyin; maddenin en üst formu insandır.
madde kendi varoluşunu kendiliğinden ortaya koymuş, üstelik bununla kalmamış bilinç denen formu üreterek kendi bilgisini de insan eliyle ortaya koymuş.
ama bunu söylemiyorsunuz.
kavramlar dünyası kuruyorsunuz.
bırakın kavramları somuta bakın.
bakın bakalım madde olaslık mı.
yoksa herşey mi.

evrensel-insan
18-08-2010, 22:04
Saygideger diamat;

"Ortaya koymak" fiilinden ne algiliyorsun da, "karsi cikiyorsun?"

Maddenin varlik nedeni nedir?
Maddenin kendisinin nedeni nedir?
Madde neden var?

Umarim bu sorularin cevabini, NE (MADDE) ADINA, bir KIM OLARAK sen cevaplarsin, yoksa madde mi cevaplayacak, ya da bir yaratici mi?

Neyi ortaya koyan, kimdir?, bak bu cumle, hem soru, hem de cevaptir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
18-08-2010, 22:50
sevgili evrensel

ortaya koymak fiilinden senin anladığın dar anlamı anlamıyorum.
bu kavramı bir şeyi ifade etmekten çok daha geniş anlamda anlıyorum.
varolanın varolmakla kendini ortaya koyduğunu iddia ettiğime göre bu açık değil mi.

maddenin varlık nedenini bilmiyorum, merak da etmiyorum.
maddenin kendisinin nedeni nedir türünden soruları ise zihnimde bir yere oturtamıyorum ve anlamlı bulmuyorum.
madde neden var sorusu ise bana tamamen din kokusu veriyor.


''Neyi ortaya koyan, kimdir?''
hem soru hem de cevap olduğunu iddia ettiğiniz bu cümle sizin dar tanımıza göre kurulu.
ben ise o tanım üzerinden o soruyu cevaplamam.

şey varolmakla kendini zaten ortaya koymuştur derim.
kim ise o şeyin kendisini değil yansımasının bilgisini ortaya koyar derim.

bunlar kelimeler üzerinden sanal didişmeler.
somuta bakalım.

maddeden başka ne var dediğimde bir bütün olarak evrenden bahsediyorum.

insanı da o evrene dahil ediyorum.
ne dikey bir hiyerarşinin tepesine, ne de bir dairenin merkezine insanı yerleştirme gereği bile hissetmiyorum.
maddenin en üst formu olarak düşünce ve bilinç sahibi olmak bence insanın yerini zaten ortaya koyuyor.
benim ayrıca insana yer biçme sorunum yok.

tekrar ediyorum:

maddeden başka ne var.

evrensel-insan
18-08-2010, 22:55
Saygideger diamat;

senin anladığın dar anlamı anlamıyorum-diamat-

Yukaridaki sekilde bir dil ve uslup kullandigin surece, senin dusuncen ile bilgi alis verisinde bulunamam, kusuruma bakma.

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
18-08-2010, 23:03
sevgili evrensel

kurduğum cümleyi ynlış yorumlama be dostum.
dar anlam derken bununla negatif bir vurguda bulunmadm.
ya da bir yetersizlik iddiasnda da asla bulunmadım.
seninle dostluğumuz var.

ben kavramı olabilecek en geniş anlamında kullanıyorum.
sen ise öznesi insan olan bir anlamda.
bu durumda sen daha dar bir anlamda kavramı kullanıyorsun.
hepsi bu.

lütfen yanlış anlama.
sanrım benim ifademde de biraz cümle düşüklüğü var.
ancak kesinlikle kastım bu değil.

evrensel-insan
18-08-2010, 23:29
Saygideger diamat;

ben kavramı olabilecek en geniş anlamında kullanıyorum.
sen ise öznesi insan olan bir anlamda.
bu durumda sen daha dar bir anlamda kavramı kullanıyorsun.
hepsi bu.-diamat-

Konu o degil, senin genelde dil ve uslubun, kisilerin direk kendine yonelik oluyor, halbuki kisiler degil; yazisan dusuncelerdir.

Senin o dar dedigin anlam, insanoglunun tanrisini yaratmistir. Materyalizmin sorunu ve noksani da, kim sorusuna cevap veremiyor olmasidir. O yuzden de ateizm olarak sadece ve bilincsizce teizmin ortaya koydugu her hangi bir kimi yoklar.

Kim, formal ve gorunusteki neyi ortaya koyanin, ozdeki, geri plandaki neye karakterini, adini, tarifini, tanimini, anlamini, icerigini veren OLGUDUR.

Iste bu olguya cevap verememe yuzunden idealizm ve her turlu yaraticisi yasamini surdurur ve gundemde kalir.

Kim olmadan,nenin olma ve ortaya konabilme olanagi yoktur. Materyalizm, formal, gorunusun, dissalligin ideolojisidir. O yuzden de bilincine cikaramadigi, ozselligi, icselligi, derinligi dusunemez. Iste sorunun temelide budur. Bu temelde de, materyalizm hic bir zaman idealizmle mucadele edemez.

Cunku idealizmin kimi yaraticisi, nesi de onun yarattigidir ve ustelik nenin hareketi de yaraticisinin akilli tasarimidir.

Buna materyalizm ANCAK ITIRAZ EDER, BR ACILIM, ACIKLAMA V.S. GETIREMEZ. Iste bu yuzden de materyalizm ne inadini devam ettirdigi ve nenin arka planindaki kimi algilayamadigi ve cevaplayamadigi surece de, idealizmin inancsal yanasimina sadece karsi cikmaya ve ancak onu bilincsiz bir duygusal tepki ile yoklamaya mahkum kalir.

Zaten anlasilacagi uzre, sordugum sorulara da bir materyalist olarak cevap veremeyisinin nedeni budur. Cunku idealizm causa sui (kendinin nedeni), konusunda RAKIPSIZDIR. Sui generis (kendi cinsinin seyi) konusunda ise, materyalizm; adindan sadece bahsettigi maddeyi de ortaya koyamaz, cunku maddenin kendinin nedenini algilayamaz.

Ne zaman ne yerine, dusunceni kim olarak yonlendirirsen, bu mesaji daha net algilarsin. Aksi, materyalizmin formellikten gorunusten otesine itirazi demektir. Bu nedenle de soyutu somuta baglar, ama soyutlamayi algilayamaz, cunku kimi algilayamaz.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Natan
18-08-2010, 23:36
Tartışmamızın ekseni yavaş yavaş kayıyor gibime geldi.

Materyalizmin yanlışlığını (!) tartışalım. Kanıtları var mıdır? Yöntemi/ çizgisi nelerdir ?

Ayrıca , Evrensel hocam ,

Varlık , biz ou tanımlasak da tanımlamasak da, yada ona anlam/içerik/ideoloji versek de vermesek de VARdır.

Onu ortaya koymaktan bahsederken tam olarak ne demek istiyorsunuz.

MADDE ,NESNEL BİR GERCEKLİK MİDİR ?

Açıkça görülen şudur ki ; varlığın yada maddenin nesnel bir gerceklik olması ,zihnimizin dışında var olması özelliğidir.

Ona içerik ve anlam veren İNSAN olabilir. Fakat varlık ,var oluşunu insan zihnine /fikrine/bilincine/ruhuna borçlu DEĞİLdir.


Altını çizdiğim ve kalınca yazdığım bu tesbite katılıp katılmadığınızı merak ediyorum.

saygılar /sevgiler

ntn

diamat
18-08-2010, 23:40
sevgili evrensel

hala aynı şeyin etrafında dönüyoruz.

materyalizm maddeyi ortaya koymaz zaten.
çünkü madde kendi kendisini varolarak ortaya koymuştur.

Natan
18-08-2010, 23:41
Maddenin var olma sebebi nedir ? diye soruyorsunuz . Bunun konumuzla bağlantısını anlayamadım sevgili evrensel.

Arkasında KİM'i mi arayalım ?

evrensel-insan
18-08-2010, 23:43
Saygideger Natan;

Varlık , biz ou tanımlasak da tanımlamasak da, yada ona anlam/içerik/ideoloji versek de vermesek de VARdır.-Natan-

Soru cok basit. Kime/neye gore, VARdir?

1) Tanri ya da herturlu/herbir yaraticiya gore
2) Kendine, yani varliga gore
3) Insanoglu turu ve birine gore.

Evet cevabin hangisi ve neye gore, ya da 4. bir sik mi var? Materyalizm bu soruya cevap veremez. Idealizme gore de 1. siktir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
18-08-2010, 23:46
sevgili evrensel

sizce kaçıncı şıktır, cevap.

evrensel-insan
18-08-2010, 23:53
Saygideger diamat;

sizce kaçıncı şıktır, cevap. -diamat.

Neden sordun. Ben nasil olsa "dar" dusunuyorum. Once sen su "genis" dusuncen le cevabi ver.

Bak bir soru daha;

"Var" Nedir?

1) Tanrinin yada herturlu/herbir yaraticinin "ol" deyince oldugudur.
2) Kendisinin verdigi cevaptir. Yani kendisinin nedenidir.
3) Insanoglu ve birinin sorusunun/unleminin isaretidir.

Cevap hangi sik ve neden? Idealizme gore birinci siktir. Materyalizm bu soruya cevap veremez.

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
19-08-2010, 00:00
sevgili evrensel;

o konuyu hallettiğimizi düşünüyordum dostum.

mesela dar anlamda evrim dendiğinde, biyolojik evrim, geniş anlamda ise değişim kastedilir.
bunun gibi bir şey o yukardaki ifadem.
ama nedense sen krıldın.
tekrar söylüyorum.
kastımı yanlış anladın.
ifadem buna sebep olmuş olabilir ancak kastım o değil.

gelelim sorulara;
materyalizm zaten hiç bir soruya cevap veremez.
sorulara biz cevap veririz.

şimdi sen ilk ve ikinci soruna kendi cevabını verirsen ben de kendi cevabımı verebilirim belki.
ya da senin cevabınn doğruluğunu kabul ederim.

Natan
19-08-2010, 00:01
Son mesajınız için ayrıca teşekkür ederim. Şimdi daha iyi anlayabiliyorum .

Şurdan başlayalım o zaman .

Varlık , biz ou tanımlasak da tanımlamasak da, yada ona anlam/içerik/ideoloji versek de vermesek de VARdır.-Natan-


Soru cok basit. Kime/neye gore, VARdir?

1) Tanri ya da herturlu/herbir yaraticiya gore
2) Kendine, yani varliga gore
3) Insanoglu turu ve birine gore.

Evet cevabin hangisi ve neye gore, ya da 4. bir sik mi var? Materyalizm bu soruya cevap veremez. Idealizme gore de 1. siktir. --EVRENSEL



Maddenin varlığı yada gercekliği kişilerin felsefelerine göre şekillenmez. Varlık fikirlere bağlı /bağımlı değildir. İllaki bir amaç yüklemek de gerekmez. Bu bizi ilkel düğşünce sisteminne yada idealizme götürebilir.

Burada GERCEKLİKTEN bahsediyoruz.

İki çeşit gerceklikten bahsedebiliriz ;

1 - Öznel gerceklik : Sadece ve sadece bizim düşüncemizde var olan gercekliğin ifadesidir.

2- Nesnel gerceklik :İnsan zihninden/bilincinden bağımsız olarak var olan , nesnelliktir.

Madde neden vardır ? Arkasında kim vardır ? Bununla neden uğraşalım. Örneğin cansız madde(taş) neden vardır ? Var olma sebebi nedir ?

Bu tür sorularla aklımızı boşuna meşgul ediyoruz bence.

saygılar

ntn

Natan
19-08-2010, 00:09
"Var" Nedir?

Materyalizm bu soruya cevap veremez.



Bu konuda söylemek istediğim şeyler var sevgili evrensel.

MATERYALİZM BU SORUYA ŞÖYLE BİR CEVAP VEREBİLİR

Var olan şeyler iki alana ayrılır.

Birincisi gördüğümüz, ölçtüğümüz,dokunduğumuz şeyler denilen maddeyi karşılayan şeyler, diğer yanda ne gördüğümüz,ne ölçtüğümüz yada ne de dokunduğumuz (düşünce,sevgi gibi) şeyler.

Bunların maddesel olmadığını belirtmek için düşünsel oldukları söylenir.

O halde hem maddesel hem de düşünsel iki alan vardır.

"VAR" çok geniş bir tanımı ifade eder.

ntn

evrensel-insan
19-08-2010, 00:11
Saygideger natan;

İnsan zihninden/bilincinden bağımsız olarak var olan , nesnelliktir.-naan-

Buradaki, insan zihninden/bilincinden bagimsizligi" aciklarmisin, kime/neye gore bagimsiz. Bagimsiz olan ne/kim? Ustelik senin taniminin tam materyalizm acilimi, "mustakil var olarak var olan varlik, maddedir" seklindedir. Sana, bu baslikta dun verdigim, ilk veya ikinci cevaba bakabilirsin.

Cevaplar;

1) Tanri ya da her turlu yaratici bilir.
2) Nesne bilir
3) insanoglu turu ve biri bilir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
19-08-2010, 00:14
Saygideger natan;

Birincisi gördüğümüz, ölçtüğümüz,dokunduğumuz şeyler denilen maddeyi karşılayan şeyler, diğer yanda ne gördüğümüz,ne ölçtüğümüz yada ne de dokunduğumuz (düşünce,sevgi gibi) şeyler.

Bunların maddesel olmadığını belirtmek için düşünsel oldukları söylenir.

O halde hem maddesel hem de düşünsel iki alan vardır. -Natan-

Farkindaysan cevaplarinda, INSANOGLU FAKTORUNUN TURU VE BIRI VAR.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
19-08-2010, 00:23
Saygideger Natan;

Madde neden vardır ? Arkasında kim vardır ? Bununla neden uğraşalım. Örneğin cansız madde(taş) neden vardır ? Var olma sebebi nedir ?

Bu tür sorularla aklımızı boşuna meşgul ediyoruz bence. -Natan-

Bu tip ve once sordugum sorulara cevap bulamazsan, varacagin yerer ve gec kim sorusunun cevabi olan tanridir. Ya da bir nesneyi tanrilastirmaktir, panenteizm gibi. Cunku inkarcilik ve yoklamak, karsi cikmak insanoglu zihniyeti icin yeterli degildir. Oyuzden de cogu ateistin teizme dondugu ustelik bilim adami olarak tarihte gozlemlenmistir. Bilhassa yaraticiya getirilen akilli tasarim "icerigi ve yeniligiyle.

O yuzden kim sorusuna cevap vermek durumundasin. Bu soruya materyalizm cevap veremez, sadece teizmin herturlu cevabini yoklar, itiraz eder ve karsi cikar, ama KENDISI CEVAP VEREMEZ. Ya da senin su an yaptigin gibi, ERTELER. Erteler de, nereye kadar. Cunku bu sorunun uc cevabi vardir.

Tanri
Kendi
Insanoglu turu ve biri.

Buradaki verilecek cevap ta ya tamamen seni tanriya baglar, ya da tamamen seni, yoklamadan, karsi cikmadan, itiraz etmeden, tanridan dusunce ve zihniyetinden arindirir ve kurtarir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Natan
19-08-2010, 00:24
İnsan zihninden/bilincinden bağımsız olarak var olan , nesnelliktir.-natan-

Buradaki, insan zihninden/bilincinden bagimsizligi" aciklarmisin, kime/neye gore bagimsiz. Bagimsiz olan ne/kim?

İnsan bilincinden bağımsız olarak varlığın gercekliğini mi açıklamamı istiyorsun. Sence buna gerek var mı ?

Verdiğin şıklar da kişilerin felsefesine göre değişir fakat nesnel gerceklik ( madde,doğa ) buna göre değişmez.

Çevremize bakalım. Mesela şuanda baktığım ekran. Bu ekranın NESNEL GERCEKLİĞİ benim fikrime yada felsefeme göre şekillenmiyor. Onun varlığı benim düşünceme bağlı DEĞİLdir.


Bu ,bu kada açık ve nettir.

Saygılarmla

ntn

evrensel-insan
19-08-2010, 00:30
Saygideger Natan;

Onun varlığı benim düşünceme bağlı DEĞİLdir. -Natan-

Neye baglidir?

Tanriya
Kendine
Insanoglu turu ve birine

Hangisine baglidir, ya da 4. bir sik.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
19-08-2010, 01:00
Saygideger diamat;

şimdi sen ilk ve ikinci soruna kendi cevabını verirsen ben de kendi cevabımı verebilirim belki.
ya da senin cevabınn doğruluğunu kabul ederim.-diamat-

Birinci siklar, idealizmin ve teizmin (tanri ve yaratici hakkinda din degil) cevaplaridir.

Benim cevaplarim 3. siklardir.

Yalniz, onerim ikinci siklar uzerine dusunmendir. Cunku, 20. yuzyilda baslayan yeni tanrilastirma, bu sik ile ilintilidir. En genisi de panenteizmdir (tanri/evren iciceligi) ve akilli tasarimdir.

Bu temelde de "yaratmak/yaratilmak" ile "ortaya koymak/koyum" farki cok iyi algilanmalidir.

çünkü madde kendi kendisini varolarak ortaya koymuştur-diamat-

Mesela bu cevap ikinci sik olma acisindan tanrilasma "tehlikesi" tasir

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
19-08-2010, 12:27
sayın evrensel

madde kendisini varolarak ortaya koymuştur.

bu cümlenin hangi tehlikeleri taşıdığıyla ilgilenmiyorum.

bu cümle; üzerinde tartıştığımız 'ortaya koymak' nedir bağlamına ilişkindir.
siz insan türü ve birinin dilindeki soyutu 'ortaya koymak' olarak tanımlarken,
ben bu cümle ile ortaya koyma eylemini soyuttan kurtarıyorum.

bizim tartışmamız zaten burda düğümleniyor.

umarım yeniden yanlış anlaşılmaz.

sizin tanımız dar anlamda ve somutun kendisini somut olarak ortaya koymasını içermiyor.
insanın, somutun yansımasına ilişkin bilgisinin soyut ifadesini işaret ediyor.
bu durumda kalkıp da materyalizm eleştirisine soyunmanız kelimelerle oynaşmaktan öte anlam ifade etmez.

elma kendini somut olarak ortaya koyar.
ve ancak o kendini somut olarak ortaya koyabildikten sonra siz; insan türü ve biri olarak onun bilgisinin soyutunu ortaya koyarsınız.

yukarıdaki bütün sorularınız absürddür.
idealizmin cevap verebildiğini ancak materyalizmin cevap veremediğini iddia ettiğiniz bu soruların bir tek bağlamı var.
o da 'ortaya koymanın' dar soyut tanımına dayalı olmalarıdır.
materyalizm o sorulara cevap vermez.
o soruların sığlığını gösterir.
soyut ortaya koymanın , somut ortaya koymadan sonra ve ona bağımlı ve onun türevi ve yine somutun eliyle olduğunu göstererek, sığlığını gösterir.

sevgili evrensel

sizle ve materyalizme dil uzatmaya kalkan diğer bilinemezcilerle tartışmam benim için bitmiştir.
sizler kelimelerin 2 boyutlu sanal dünyasında maddenin gerçekliğini inkar edebileceğinizi zannetmeye devam edin.

hala daha bana maddeden başka ne olduğunu kimse gösteremedi.
ama bakın benim ortaya koymama gerek kalmadan madde kendisini ortaya koyuyor.
üstelik hem varolarak ortaya koyuyor,hem de insan eliyle soyutunu ortaya koyuyor.
ki o insan da üzerinde konuştuğumuz maddenin formu olmaktan başka bir şey değil.
hem somut hem de soyutta madde kendini tamamen maddi olarak ortaya koyarken,
idealizm savsatalarını yeniden cilalayıp bilinemezcilik adı altında pazarlama sevdası taşıyanlar boşuna emek harcamasın.

önce maddeden başka neyin varolabildiğini bir göstersin.
bunu göstermeyi beceremeyenler istedikleri kadar konuşabilir.
benim açımdan laf salatası yapmaktan öte anlam ifade etmeyecek.

evrensel-insan
19-08-2010, 18:02
Saygideger diamat;

madde kendisini varolarak ortaya koymuştur.-diamat-

Yukaridaki cumlenin, "Tanri (ya da herturlu/herbir yaratici) kendini varolarak ortaya koymustur." cumlesinden hic bir farki yok.

Bu cumle, bir panteist cumledir. Yani diyalektik monizmin, teizmidir.

Bunun felsefedeki adi "hylotheism" dir. Hyl kokeni eski yunancada madde demektir. Iste burada sana, bir kac mesajdir, ortaya koydugum "tehlike" ortaya cikiyor. Yani, KIM OLARAK MADDEYI ALGILAMAK. Kisaca, senin bu cumlen; nesneye, insanoglu oznel icerigi verilerek, nesnenin kendi kendisini (siklardan 2. sik) ortaya koymak. 1 .sik, direk teizm, 2. sik ta NESNELTEIZM dir. Burada nesne (evren, evrim, doga, dunya, madde, varolus v.s.) ne olursa olsun fark etmez

Panenteizmden farki; MONIST olmasidir, yani MONOTEIZMIN bir cesididir.

Panenteizm ise, dualisttir (evren/tanri iciceligi)

Iste monizmin sorunu; ya nesne monizmi, ya da nesneye insanoglu ozelligi vererek, nesne mono teizmi dusuncesine yonelmektir. Iste bu temelde, materyalizm MONOTEIZMdir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
19-08-2010, 18:21
sayın evrensel

madde kendisini varolarak ortaya koymuştur.

tanrı kendini varolarak ortaya koymuştur.

bu cümlelerin arasında fark olmadığını iddia edebilene şunu söylüyorum.

ahanda madde burda ve her ne ise kendini varolarak ortaya koyuyor.
hani kendini ortaya koyabilen tanrı nerde.

bana maddeden başka bir varolan gösterebiliyormusunuz sayın evrensel.
kelimelerle gösteremezsiniz.

bana varolan bir şey gösterin madde olmayan.

breymin
19-08-2010, 18:25
sayın evrensel

madde kendisini varolarak ortaya koymuştur.

tanrı kendini varolarak ortaya koymuştur.

bu cümlelerin arasında fark olmadığını iddia edebilene şunu söylüyorum.

ahanda madde burda ve her ne ise kendini varolarak ortaya koyuyor.
hani kendini ortaya koyabilen tanrı nerde.

bana maddeden başka bir varolan gösterebiliyormusunuz sayın evrensel.
kelimelerle gösteremezsiniz.

bana varolan bir şey gösterin madde olmayan.


izniniz olursa ben söyliyim,akil vardir ama madde deyildir,inanc vardir ama madde deyildir,,belki fazlasi var ama benim kafa durdu,,mazotsuz calismiyor.

evrensel-insan
19-08-2010, 18:31
Saygideger diamat;

"Ahanda madde burda" cumlende. Birincisi, ona paralel olarak,mesela;

"Ahanda Allah burda" deyip Kuran gosterilebilir.

Ikincisi, yukaridaki, cumle "bes duyu" ve "Algisi" olan, sana yani insanoglu turu ve birine aittir ve BU CUMLE, DUYU, ALGI; MADDEDEN BAGIMSIZDIR. YANI MADDENIN BUNDAN HABERI YOKTUR. SENIN ALGIN, SENIN SOYLEMINDIR.

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
19-08-2010, 19:54
sevgili evrensel

kuranı gösterip ahanda allah burda diyene şöyle bir bakarım.
sonra o kuranı elime alırım.
ya arkadaşım bu madde.
sen maddeyi mi allah biliyorsun derim.

bu mu yani sizin materyalizm eleştiriniz.

bana maddeden başka varolan bir şey gösterebilecekmisiniz.

breymin arkadaşmız gibi, akıl inanç falan gibi maddi olguların soyutlanmalarının günlük dildeki karşılıklarından örnekler göstermeyeceğinizi gayet iyi biliyorum.

ama bana maddeden başka bir varolan gösteremeyeceğinizi de gayet iyi biliyorum.

sayın evrensel
bilgimiz algımızın sonucudur, ve konusuda sadece ve sadece madde ve maddenin soyutlamalarıdır.
madde kendi soyutlamalarını içeriyor olmasaydı, soyutlama maddeden soyutlanarak yapılmazdı.

diamat
19-08-2010, 19:59
sevgili evrensel

maddeden nasıl bağmsız olduğunu iddia edebiliyorsunuz

algılayan ben maddenin bir formuyum.
algılanan madde.
algılama süreci mddi.
daha ne olsun.
maddenin bir bütün olarak bilinci yok ki haberi olsun.
olsaydı zaten bir çeşit tanrı olurdu.

insanoğlu türü ve birini maddeden koparma çabalarınıza artık hile gözüyle bakıyorum.
defalarca söyledim.
insan oğlu türü ve birinin tüm nitelikleri bir bütün olarak evrene aittir, evrende içkindir.
insan evrenin kopmaz parçasıdır.

evrensel-insan
19-08-2010, 20:01
Saygideger diamat;

Konu nesnel olan maddeye, "kendisini varolarak ortaya koymustur." KIM TEMELLI, icerikli bir insanoglu ozelligi ve icerigi vermek, onu tanrilastirmaktir. Bunun da adi, "hylotheism" dir. Monoteizm olan, panteizmin bir cesidi (madde) dir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
19-08-2010, 20:08
Saygideger diamat;

algılayan ben maddenin bir formuyum.
algılanan madde.
-diamat-

insanoğlu türü ve birini maddeden koparma çabalarınıza artık hile gözüyle bakıyorum.-diamat-

Sen istersen once, yukaridaki iki alintidaki dusunce celiskisini coz once. Sonra da Dusuncemin "insanoglu turu ve birini maddeden koparma cabalarinin bir hile olarak algilandigini" senin dusuncen olarak, acikla.

Ayrica, yukaridaki cumlen, benim "hersey bir uclemdir, madde/dusunce/kavram ve biri olmadan digerinin ortaya konamayacagi" dusuncesini de algilayamadiginin bir delili.

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
19-08-2010, 20:41
sayın evrensel

bütün ikilemler, üçlemler, beşlemler falanlar flanlar sadece bir tek ve bütün olanın evrenin, yada fizikçilerin deyimiyle işte şu uzay-zamanın soyutlamalarıdır.
istediğiniz kadar soyutlama yapabilirsiniz.
ancak sonuçta her neyi soyutluyorsanız bilinki maddeden soyutluyorsunuz.
başka da bir şey yok.

senin biri, diğeri, üçüncüsü dediğin şeyler aslında bir bütündür.
sen bütünün parçalarınını birbirine nispetle açıklamaya çalışıyorsun.
yahu bunlar zaten bir ve bütün.
parçalayan sen.sonrada açıklanabilmeleri birbirine bağımlı diyen de yine sen.
e herhalde birbirine bağımlı olacaktı.
ya ne olacaktı.
evren bir bütündür derken ne kastettiğimi zannediyorsun.
şu evrenin bir parçasına ay , güneş bir parçasına dünya, bir parçasna insan demen, o parçayı bütünden bağımsızlaştrabilir mi.
yada o parçayı çıkarabilirmisin.
bütün artık o parça olmadan bütün kalabilir mi.
bunları soyutta deneyebilirsin.
ama somutta işte şu gördüğün evren var.

evrensel-insan
19-08-2010, 20:47
Saygideger diamat;

fizikçilerin deyimiyle işte şu uzay-zamanın soyutlamalarıdır.
istediğiniz kadar soyutlama yapabilirsiniz.-diamat-

senin biri, diğeri, üçüncüsü dediğin şeyler aslında bir bütündür.-diamat-

Madem bir butun se, sen neden dusunce olarak, maddeyi bu butunden ayiriyor ve MONIZMI SAVUNUYORSUN? Ustelik, kim olarak ta, maddeyi algiliyarak, MONOTEIZMI ve NESNELTEIZMIN dusuncesini dile getiriyorsun? Bunun bilincinde ve farkinda olmayabilirsin ama; dusuncenin dile gelisinin algisi budur.

Once karar ver, soyutlamayi yapan, uzay/zaman ikiemi mi, yoksa insanoglu turu ve biri mi (senin deyiminle fizikcilerin)?

Iste kilit noktasi bu. Eger cumlen "son kararinsa" bu senin dusunceni, panteizmin, hyloteisti yapar. Yani MONOTEIZMIN, NESNELTEIZMI.

Gerci, zaman da zaten tum degerleriyle, insanoglu turu ve birinin, dusuncesinin bir urunudur. Uzay ise, algisinin bir urunudur. O yuzden burada, br somut/soyut kavram birlikteligi var.

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
19-08-2010, 21:10
sevgili evrensel

madde=taş,toprak

bu senin eşitlemen benim değil.

en baştan beri şunu söyledim.
değişim ve dönüşüm.
madde değişip dönüşerek sonsuz nitelikler üretir.
atomaltı parçacıklardan atom oluşur.
atomlardan moleküller.
moleküllerden proteinler.
derken kendini yeniden üreten hücre.
hücre gelişir canlılar çeşitlenir.
insan ortaya çıkar.

insan bilinçlidir,düşünür, kavramı ortaya koyar.
nerden.
çevresinden, kendinden ve kendi dışındaki maddeden.
işte hepsi bu.

ben buna evren diyorum.
şu an gördüğüm şey değil sadece.
şimdiye kadar oldukları ve şimdiden sonra olacaklarıyla.

örnekleyeyim: tohum toprağa düşüp büyüyüp elma olup olgunlaşıp yeniden toprağa düşüyor ya.
işte ben elma derken sadece elimdeki elmayı değil tüm o süreci birlikte ifadelendiriyorum.
evren derken aynen böyle kastediyorum.
geçmişi geleceği yaptıkları ve tüm yapabileceği potansiyelleriyle.
bu tanım insana düşünceye kavrama yer açmayan bir tanım mı.

işte benim materyalizmim bu.
bunun adı diyalektik materyalizm.
mekanizm değil.

evrensel-insan
19-08-2010, 21:17
Saygideger iamat;

çevresinden, kendinden ve kendi dışındaki maddeden.-diamat-

Ayni zincirde donup duruyoruz. Insanoglunun kendi disindaki madde, insanoglunun varlayarak bes duyusu ile yansisini algiladigina verdigi kavramdir, yani SEYIN KENDISI DEGILDIR, INSANOGLU TURU VE BIRININ ALGILADIGINI KAVRAMLASTIRARAK YANSITTIGI, TUREVIDIR.

Yani !?-var isaretine
varin yansisi-algiya
Algi-kavrama
kavram-yansitmaya DONUSMUSTUR.

Yani YANSIYANI, YANSITAN INSANOGLU TURU VE BIRIDIR. Burada, ne yansi, ne de yansiyanin kendisi kendi adina kendisini ortaya koyamaz.

Saygilarimla;
evrensel-insan

-

diamat
19-08-2010, 21:29
sevgili evrensel

evren 1 milyon yıl önce kendisini nasıl ortaya koyuyordu.

evrensel-insan
19-08-2010, 21:42
Saygideger diamat;

evren 1 milyon yıl önce kendisini nasıl ortaya koyuyordu.-diamat-

Bu soruya, bu soruyu sorana, cevap verecek olana v.s. KIM olarak, insanoglu turu ve birinden basa bir ALTERNATIF KIM veya soyutlama yapacak olan, var mi? Ya da evrenin kendisi mi, bu alternatif?

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
20-08-2010, 00:09
sayın evrensel

evren 1 milyon yıl önce varmıydı

evrensel-insan
20-08-2010, 00:54
Saygideger diamat;

evren 1 milyon yıl önce varmıydı -diamat-

Nesnenin zaman sureci ve nesnenin ne oldugu verilecek cevabi degistirmez.

Bu soruya, bu soruyu sorana, cevap verecek olana v.s. KIM olarak, insanoglu turu ve birinden basa bir ALTERNATIF KIM veya soyutlama yapacak olan, var mi? Ya da evrenin kendisi mi, bu alternatif?-e.i-

Yoksa tanri (ya da hertur/herbir yaratici) mi?

Yalniz ileride, eger evrimsel olarak maymun turlerinden biri veya ikisi, mesela baboon, ya da sempanze soyutlamaya baslar ve soru/cevap yetisi kazanirsa, o zaman bir alternatif cikmis olur.

KIM OLARAK, insanoglu turu ve birine gore biliyorsun, evrenin yasi 13.7 milyar yil olarak dile geliyor. Yani evren, dile gelip ve insanoglu diliyle dile gelip te "ben 13.7 milyar yasindayim" demiyor. Yani kim olarak ikinci sik, ya da tanri (herturlusu/herbiri) "ben, 13.7 milyar yil once, evrene "ol" dedim oldu" demiyor, yoksa diyor mu? bu da 1. sik.

Ustelik zaman kavrami,tamamen insanoglunun bir urunu, yani evrenin kendi adina var olabilmesi icin, zamana ihtiyaci yok ve zamandan bagimsiz.

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
20-08-2010, 02:13
sevgili evrensel

bu aşamadan sonra devam ettirmemiz bize bir şey katmıyor.
ben olası bir uyku mahmurluğundan uyandırılmaya hazır olarak bu tartışmayı yürüttüm.
ancak görülüyor ki kavramlarımız farklı.

benim için insanoğlu türü ve birinin maddenin yansımasına ilişkin bilgiyi ortaya koyduğu gerçeği rededilebilir değil.bu zaten epistemoloik temel.
ancak bu yegane ortaya koyma biçimi değil.
varoluşun bizatihi kendisi de bir kendini ortaya koyma biçimidir.ben buna da ontolojik temel diyeyim.
üstelik önceliklidir,asıldır ve hepsinden önemlisi somutun ta kendisi olarak
nesneldir ve kavramsal olanın iki boyutluluğuyla kıyaslandığında daha sahicidir.

şu ana kadar sözkonusu uyku mahmurluluğun içi boş bir retorik olduğunu ve kendi düşünme biçimimin test ediilip onaylandığını düşünerek bu tartışmadan çekiliyorum.

devam edilebilmesi için; varoluşun bizzat kendinin neden bir ortaya koyma biçimi olamayacağına ve ancak insan oğlunun yansımaya ilişkin iki boyutlu kavramsallaştırmasının yegane ortaya koyma biçimi olabileceğine dair felsefe jargonu arkasına sığınılmadan sahici ve somut olarak deliller görmem gerekir.
bu zaten doğası gereği mümkün değil.

diyalektik materyalizm sırtını somuta dayamanın verdiği doğru duruşla benim açımdan güven tazelemiştir.
yerine daha iyisini bulup kabul edeceğim güne kadar düşünme biçimim olmaya devam edecektir.

şu ya da bu sebeple bir uslup sorunu ortaya çıktıysa özür dilerim.
bu aşamadan sonra kendimizi tekrar etmemizin bir anlamı olmdığını düşünüyorum.
iyi geceler.

evrensel-insan
20-08-2010, 03:25
Saygideger diamat;

varoluşun bizatihi kendisi de bir kendini ortaya koyma biçimidir-diamat-

Yukaridaki cumleni, insanoglu faktorunu katmadan dene bakalim basarabilecek misin?

En azindan, bu mesaja cevap vermek icin, insanoglu turu ve biri disinda kalan ve ya varolusun kendisi, ya da onun temsilcisi bir varlik bulman gerekiyor. Tabi onunla kurulacak dialog yetisine de sahip olmak sart. Yani, insanoglu turu ve biri ile, onun ortaya koydugu herturlu/herbir nesne arasinda kopru kuracaksin. Bir cesit peygamberlik yapacaksin, senin anliyacagin.

Zaten bunu basarirsan, Kuran'i da Allah yazmis olur, o zaman.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
20-08-2010, 04:56
sevgili dostlar..

burda konuştuğumuz konu;

biz insanoğlu olarak bilincimize yansıyan varlığı/evreni nasıl değerlendirip yorumlayabileceğimizdir..

yani diğer bir deyişle "varlığa bakış açımızdır".. bu tartışmalar/konuşmalar insanlık varolduğundan beri vardır ve insanlık varolduğundan beri bu tartışmanın galibi yoktur..

"galibi yoktur" derken vurguladığım şey; hiç kimse tartışma sonunda kendi bakışaçısını değiştirip, karşısındakinin veya bir başkasınınkini kabullenemez.. tartışmalarda üstünlük sağlanabilir ama bu karşıdaki insanı değiştirmez, dönüştürmez..

ve hangi bakış açısı üstünlük sağlarsa sağlasın hiçbir zaman bu görüş evrenselleşmez, yani tüm dünya insanlığı tarafından kabul görmez..

neden mi???

çünkü tartışılan konu; bilgi değil nonbilgidir..

bilgiyi deklare etme eylemi "bilmek"tir.. bilgi/bilmek deklare edildiği zaman tartışılmaz, dünya insanlığı tartışmasız hemfikirdir..

nonbilgiyi deklare etme eylemi "inanmak"tır.. nonbilgi/inanç deklare edildiği zaman tartışılır, dünya insanlığı hemfikir değildir çünkü..

yani burda tartıştığınız konular inançtır..

ve inanç dediğim şey; insanoğlunun bilgiye indirgemediği bir veriyi bildiğini zannetme yanılgısıdır, yani bir çeşit uykudur ya da uyku mahmurluğudur..

ve size bunu yapan/yaptıran da sahtebenliktir, egodur..

bu ego/sahtebenlik dediğim soyut kavramın beyinde somut bir karşılığı vardır.. beyninizin nörokimyasal yapısı..

beyin nörokimyası somuttur ve primerdir, birincildir..

bu beyin nörokimyası türev/ikincil olarak sizde bir bilinaçıklığı düzeyi oluşturur..

bu beyin kimyanız dolayısıyla bilinaçıklığınız değişmediği sürece siz bilmediğiniz şeyleri bildiğinizi zannetmeye devam etmek zorundasınızdır.. yani uyku veya uyku mahmurluğu devam etmek zorundadır..

bu zorunluluktan dolayı sahip olduğunuz inancın karşısındaki her türlü inanç sizin bilinçaçıklığınıza uygun olmadığı için onu reddedip, dışlamak ve yanlışlamak zorundasınızdır..

beyin nörokimyanız değişip o ego denen illeten kurtulabilirseniz ancak savunduğunuz şeyin bir inanç olduğunu algılayabilir ve "bilmiyorum" diye bir deklarasyonda bulunup, bu tartışmalara bir son verip bir üstbilince sıçrayabilirsiniz..

şu an varolan bilinaçıklığınız henüz "varlığa bakış açısı/anlam içerik vermek" odaklı, temelli.. beyin nörokimyanız değişmediği sürece de yaşamınızın sonuna kadar şu an savunduğunuz şeyi/inancı savunmak zorundasınızdır.. aksi zaten mümkün değildir.. ego/sahtebenlik buna kesinlikle müsaade etmez..

şu an burda yapılan tartışmanın bir müslüamanla bir hristiyanın, bir budistle bir hindunun tartışmasından hiçbir farkı yoktur.. sadece bilinçaçıklık düzeyi onlara göre biraz daha yüksektir ama sonuçta inançlar konuşulup tartışılmaktadır.. yani bilgiye indirgemediği veriyi bildiğini zanneden insanların tartışmasından başka bir şey değildir bu.. zaten konuştuğunuz veriler/datalar inanç değil bilgi olsaydı siz burda tartışmayacak ve veri/data hakkında hemfikir olacaktınız..

aradaki farkın farkındalığına varabilmeniz için niçin dünyanın yuvarlak olup/olmadığını, denizlerin sularının tuzlu olup/olmadığını tartışmayıp hemfikir olduğunuzu gözlemlemenizi istiyorum..

neyin bilgi neyin nonbilgi/öğreti/inanç olduğunun farkına belki böyle varabilirisniz..

bilgi/bilmek; epistemelojik gerçekliktir, bilim tarafından kanun/yasa haline getirilmiş, sınanabilinir, tekrarlanabilinir ve evrensel onayı olan veri/datalardır..


nonbilgi/inanç(bildiğini zannetme yanılgısı); yukarda bahsettiğim bilgi/bilmek dışında kalan her veri nonbilgidir, öğretidir, inançtır.. ve en büyük özelliği sınanamaz, tekrarlanamaz ve evrensel onayı olmayan veri/datalardır..

ve sevgili e.i insan temelli olan üst bilince geçiş yaptığı için bu tartışmada sevgili diamat'ın üstünlük sağlaması mümkün değildir.. çünkü materyalizm/ateizm hala "varlığa anlam içerik verme temelli" bir bilinaçaçıklık düzeyidir, bu durum binlerce yıldır insanoğlunun yaşadığı kaostur.. ve insan temelli bilinçaçıklık düzeyinden daha altadır..

bu durumdan sevgili diamatı eleştirdiğim, aşağıladım kesinlikle algılanmasın.. sevgili diamat beyin nörokimyası değişip bir üstbilince geçmediği sürece de bu durumu devam edecektir.. tüm dünya insanlığının durumunun devam ettiği gibi..

yani müslaman islamı, hrisityan hristiyanlığı, budist budizmi, ateist materyalizmi, deist deizmi, kendi bilincinde doğrulayıp diğer tüm deklarasyonlara karşı pozisyon almak zorundadır..

işte tüm bunlar varoluşun insanoğlunu bir robot haline getirip kaosu dayatmasından başka bir şey değildir..

evrensel-insan
20-08-2010, 05:13
Saygidegder paslicivi;

bilgi/bilmek; epistemelojik gerçekliktir, bilim tarafından kanun/yasa haline getirilmiş, sınanabilinir, tekrarlanabilinir ve evrensel onayı olan veri/datalardır.-paslicivi-

Benim getirdigim dusuncenin, deneyide, gozlemide v.s. mumkundur ve bilimseldir. Evrensel onay alamamasinin sebebi de, bilim ve bilimselligin insan temelli bilinc duzeyine erememesinden kaynaklanmaktadir.

Cunku ne yi ortaya koyan tek bir kim vardir, o da insanoglu turu ve biridir. Ne kim olmadan kendini ortaya koyamaz. Ustelik, KENDINI HEM NE, HEM DE KIMOLARAK ORTAYA KOYAN TEK TUR DE INSANOGLU VE BIRIDIR. Ama, bunu yaptiginin bilincinde ve farkinda-dogal zihniyet ve dogal ego yuzunden ve onlarin insandisi gucleri kim olarak ortaya koymasi yuzunden- degildir.

Oyuzden benim dusunce olarak dile getirdiklerim, tamamen deneye, gozleme v.s. dayanir ve bilimseldir ve de bilgidir. Cunku ne etik, ne de metafizik degil; epistemolojik gerceklik temelindedir.

Aslinda, konu cok basit. Eger bir nonteist, Kuran'in Allah tarafindan yazilaayacagini, sadece bir inanc degil; bilimsel olarak ve bilinci ve de farkina vararak algilasa, kendisinin de nesneyi (herturlusu/herbiri) nasil oznellestirdiginin kim olarak algiladiginin ve hatta onu tanrilastirdiginin bilincine ve farkina varacaktir. Butun mesele, algilayabilmek, izmine sahiplenmemek, sabitlememek ve hepsinin ve de herbirinin bir insanoglu turu ve birinin soyutlamasi oldugunun, bilincine ve farkina varmaktir.

O zaman, evrenin, evrimin, varolusun, maddenin, doganin v.s. KANUNLARININ, INSANOGLU TURU VE BIRININ OZELLIGIYLE VE KIM OLARAK VERILDIGI DE, ALGILANACAKTIR.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
20-08-2010, 05:37
Butun mesele, algilayabilmek, izmine sahiplenmemek, sabitlememek ve hepsinin ve de herbirinin bir insanoglu turu ve birinin soyutlamasi oldugunun, bilincine ve farkina varmaktir.


sevgili e.i.. yazının büyük bir bölümüyle hemfikirim zaten..

sadece yuakrda alıntıladığım ve senin "bütün mesele" dedikten sonra açıkladığın şeyin henüz farkındalığına varmamış olman..

sen her insanoğlunun kendin gibi bunun bilince varabileceği kanısını taşıyorsun.. çünkü sen de diğer tüm insanları "kendin gibi" zannediyorsun, biliyorsun..

senin en büyük farkındalıksızlığın burda işte.. "ben bunu başardım, diğer insanlar da başarabilir" diyorsun.. dağın zirvesinden yukarı çıkıyorsun ama ortam o kadar sisli ki çıktığın kademelerin hangi aşamada olduğunu aşağı bakıp göremiyorsun..

her insanın beyin nörokimyasının parmak izi kadar zengin bir çeşitlilik içinde olup her insanın kendine has bir bilinçaçıklığı olduğunu kavradığında yani diğer insanların "kendin gibi olmadığını" kavradığında ancak bu farkındalığa erişebileceksin..


sen 1200, 1500, 1800, 2000, 3000 cc hacimli motolara sahip otomobillerin hepsinden 5000cc gücündeki motorun beygir gücünü bekliyorsun..

milletin motorlarını yakmaya çalışıp balatalarını sıyırtacağının tehlikesini algılayamıyorsun..

bunu algılayamamanın sebebi de aydınlanmaya düşünerek ulaşmış olman, yani henüz dönüşüm gerçekleşmemiş.. zaten bunu da imzanda bir dilek olarak dile getiriyorsun..

evrensel-insan
20-08-2010, 05:54
Saygideger paslicivi;

Birincisi, imzamin bir kisminda "farkin farkindayim" diyor. Senin de algilayamadigin, BENIM BOYLE BIR BEKLENTIMIN ZATEN OLMADIGI. Ben sadece kendi bilgi, bilinc, birikim, farkindalik, gozlem v.s. mi bu sitede herkesle paylasiyorum, hepsi okadar.

Imzamin ikinci kismina gelince, o kisim kafiye uysun diyedir. Cunku biliyorum ki; beni istedigim duzeye, bilince ve farkiundaliga eristirecek olan, yine benim zihniyetim, dusuncem, sorgulamam, irdelemem, arastirmam, gozlemim v.s. dir.

Bu da tamamen benim bir birey olarak, kendime ait bir olgudur. Yani, benim gelmek istedigim duzeye, ancak ben kendimi getirebilirim. Bu da zaten birey bilincidir. Oyuzden de, surekli suregen surec temelinde, sorgulama, gozlem, arastirma, irdeleme, bilgi, birikim, bilinc ve farkindalik artimi devam eder. Cunku ben zaten dogal zihniyet ve dogal egonun, zihnimdeki yerini cikarmis ve atmisim. O yuzden de artirdigim, insansal zihniyet ve bir bir olarask bilincimin turlesmesidir, bu da farkindalikla paraleldir.

Iste belki farkimizda bu. Benim icin bir tek selfim ve turum var. Yani insandisi nesnel herhangibir bir guc ve insanoglunu her turlu ayiran bir deger, veri, tabu zihniyeti tasimiyorum, ustelik insanoglu disi bir nesneyi de, kendimin ve turumun oznellestirdiginin ve oznel icerikle beslediginin bilincinde ve farkindayim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
20-08-2010, 06:15
Birincisi, imzamin bir kisminda "farkin farkindayim" diyor. Senin de algilayamadigin, BENIM BOYLE BIR BEKLENTIMIN ZATEN OLMADIGI.

ulaştığın ve mimarlığını yaptığın "evrensel insan düşünce" gömleğinin dünya insanlığının kurtuluşu olamayacığını farketmen güzel..

çünkü senin diktiğin gömlek standart ama dünya insanlığının bedeni/bilinaçıklığı standart değil değişken..

yani söylemeye çalıştığım şey şu.. o diktiğin gömleği bir tek sen giyebileceksin başkası değil..

çünkü herkesin bedeni/bilinçaçıklığı parmak izi çeşitliliği kadar zengin bir farklılık gösteriyor..

dışardan aynıymış görünmekle beraber yanına yaklaşıp yani elektron mikroskobuyla ya da gökyüzüne hubble teleskobuyla bakarsan yıldızların bu zenginliğini çeşnisini görebilirsin..

ve işte o zaman her hücreyi, her yıldızı "olduğu gibi kabuletmen" gerektiğini algılarsın..

evrensel-insan
20-08-2010, 06:23
Saygideger paslicivi;

ve işte o zaman her hücreyi, her yıldızı "olduğu gibi kabuletmen" gerektiğini algılarsın.. -paslicivi-

Demekki, notr algi, disaridan bakis acisi ve herkesi kendini nasil ortaya koyarsa, oyle algilamak ve bu konudaki epistemolojik gerceklik, yeteri kadar algilanamamis. Istersen, daha once "Meditasyon nedir?" basliginda linkini verdigim "Empati nedir" basligini birdaha oku, yada okumadiysan, oku.

Yeri geldiginde ben bunu yaza yaza "klavyenin harfleri eskidi" :drum::nod:

Evrensel-insan bir kapidir ve herkes kendince kendi evrensel insanligini kendi ortaya koyar. Aksi zaten evrensel insan zihniyetini, bir ideoloji yapar. Tek bir ilkesi vardir, insanoglu turu ve birinin zihniyet ve egoda insanlasmasi/evrensellesmesi.

Gerisi, bu ise "soyunanin" kendi cabasidir. Zaten beni bir birey olarak oldugum gibi, takip etmek isteyenlere bu izni de vermem. Cunku beni bu duzeye getiren benim yasam ve iliskilerimdir. Insanoglu turunun her bir biri, tek ve essizdir. Herkeste evrensel insan zihniyet duzeyine kendi yasam ve iliskileriyle, gelebilir ancak. Yoksa, ne bir siringa, siringalanir, ne de "beni takip edin" denir.

Dusunce ozgurlugunun, acikligi, ve surekliligi de burdan gelir zaten. Cunku her bir insanoglu biri, kendi acikligiyla, katkida bulunur. Hem kendi birine, hem de turune.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
23-08-2010, 08:37
Benim getirdigim dusuncenin, deneyide, gozlemide v.s. mumkundur ve bilimseldir. Evrensel onay alamamasinin sebebi de, bilim ve bilimselligin insan temelli bilinc duzeyine erememesinden kaynaklanmaktadir.


sevgili e.i..

bir veri evrensel onay almadığı sürece onun adı bilgi olmaz, olamaz.. o veri hala nonbilgidir.. ve nonbilgi olan her veri insanlığı biribirine düşürüp böler..

veriye ulaşma yolu bilimsel, deneyi vs olabilir ama tüm bunlar onu bilgi yapmaz.. olabileceği en değerli veri adı en fazla teori olabilir..

bugün evrim teorisini düşün.. ne kadar güçlü değilmi, bir çok bilimsel bulgular, fosil kalıntıları evrim teorisini çok güçlü bir şekilde destekliyor..

peki tüm bunlara rağmen hala bir çok bilim adamı bile evrim teorisini niye kabul etmiyor sence.. ve bu kadar güçlü bilimsel bir teori hala insanoğlunu nasıl bölüp tartıştırıyor..

çünkü sınanabilinir, tekrarlanabilinir ve evrensel onay almış bir kanun/yasa değil henüz.. yani henüz bir bilgi değil..

bilgiyle nonbilgi arasındaki o kalın duvar maalesef farkedilmiyor..

işte bilgi kelimesine verilecek değer bu kadar önem arzediyor..

bilgi ve nonbilgi kavramlarına hakketiği değer verilmediği sürece insanoğlu bilmek ve inanmak arasındaki farkın farkındalığına erişmesi çok zor..

senin getirdiğin düşünce dediğim gibi en fazla teori olabilir, bilgi değil..

örneğin ben de bazı ifadeler kullanıyorum..

-insan bir nörokimyasal robottur

-bilinçaçıklık skalası glasgowun üzerine ek olarak(teizm ve nonteizm düzeyi)

-meditasyon bilinci yükseltir vs.

gibi..

benim bu ifadelerim de bir bilgi değildir, sadece benim kişisel sunduğum hipotezdir..

çünkü henüz evrensel onayı yoktur..

şunun çok iyi kavranması gerekiyor..

bilgi; insanoğlunu tek çatı altında toplar ve bölücü değildir..

nonbilgi; sadece ve sadece insanoğlunu böler, insanlıkdışı yaşatır.. ta ki bilgiye yükseltilinceye kadar..

evrensel-insan
23-08-2010, 18:35
Saygideger paslicivi;

Seyin kendi kendisini kendi adina ortaya koyamadigi bilimseldir. Cunku bunun karsisinda bir tez veya gorus yoktur ve ustelik, bu bilimsellik deney, gozlem, arastirma, irdeleme v.s. ile de ispat edilebilir.

Eger bilim ve bilimsellik bunun uzerinde durmuyorsa; bunun sebebi, emperyalist zihniyetin, bilim ve bilimselligi kendi zihniyet cikarinda kullanmasi, inancsalliga mahkum etmesidir.

Sonucta epistemolojik olarak bilinen, bildirilen, tek KIM kendi dahil herseyi de NE OLARAK ORTAYA KOYAN, Insanoglu turu ve biridir. Bu bir gercektir metafizik ve etigin konusu degildir, sadece epistemolojinin konusudur.

Diger KIM adaylarinin, yani herturlu/herbir tanri ve nenin kendisinin, ortaya koyabilmesinin, ne epistemolojisi, ne de bilimselligi mumkun degildir. Ancak metafizik ve etik ideolojik inancsal dogrular eliyle, oda bilimsel bir deneye, gozleme v.s. tabi tutulamadan ancak ortaya konabilir.

Ustelik senin dedigin temeldeki boluculuk, zaten metafizik ve etik yonlendirim ve yaptirimli, ideolojik inancsal dogrularin, kendi aralarindaki dogru savaslarinda var. Bunun epistemolojik ortaya konumu ise, bu savasi durdurmak ve savasaninda, savastiraninda, insanoglu turu ve biri disinda baska bir sey olmadigini ortaya koymak.

Buradaki tek sorun, hem metafizik, hem de etigin; temel olarak neyi almsi, kimi temel almak, sadece epistemoloji ile mumkundur. Cunku bil kokeni sadece insanoglu turu ve birinin kim olarak ortaya koydugu ne dir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Düşüngen
24-08-2010, 00:41
bir veri evrensel onay almadığı sürece onun adı bilgi olmaz, olamaz.. o veri hala nonbilgidir.. ve nonbilgi olan her veri insanlığı biribirine düşürüp böler..

veriye ulaşma yolu bilimsel, deneyi vs olabilir ama tüm bunlar onu bilgi yapmaz.. olabileceği en değerli veri adı en fazla teori olabilir..



Sevgili çivi, yanlış anlamıyorsam bilgiyi gerçeklikten ayrı tutuyorsunuz.

Bilgi farklı bir kavram gerçeklik farklı bir kavram mı demek istiyor sunuz?
Eğer öyle ise sorun yok.
Lakin, bilgi aynı zamanda gerçekliktir diyorsanız kendinizle çelişirsiniz çünkü gerçeklik evrensel onay tanımaz.

Bakıyoruz gerçek kelimesinin sözlük ve güncel anlamına diyor ki; Gerçek= olan şey. Olmayan şey gerçek değildir evrensel onay alsada...

Ne yani evrensel onay almıyor diye aka kara mı diyeceğiz?

Bazı gazete ve dergilerde göz yanılsaması ile ilgili yanılsamalı şekiller olur. Örneğin düz bir çizgi vardır ama o çizginin etrafında farklı açılarda eğik çizilmiş çizgiler vardır ve bu çizgiler düz çizgiyide eğikmiş gibi gösterir. Oysa çizgimiz düzdür ama ona düz demeye bin şahit lazımdır. Şahitlerde aynı yanılsamayı taşıdığı için o çizgi eğik olarak deklare edilir. Bu evrensel çapta da olabilir.

Biliyoruz ki, düz çizgiye elli milyon kişi eğik desede o hala düz bir çizgidir.
Doğrular çoktur ama gerçekler tektir.
Bu konuya açıklık getirmek için alıntıladım, amacım sizi yermek değil germek =))
Sevgiler...

evrensel-insan
24-08-2010, 00:51
Saygideger Dusungen;

Bilgi farklı bir kavram gerçeklik farklı bir kavram mı demek istiyor sunuz?-Dusungen-

Onemli bir fark konusuna deginmissin. Farkin farkina varmak, acisindan. Neyse, paslicivi once bir yanit versin, sonra bakariz.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
24-08-2010, 07:45
Sevgili çivi, yanlış anlamıyorsam bilgiyi gerçeklikten ayrı tutuyorsunuz.

Bilgi farklı bir kavram gerçeklik farklı bir kavram mı demek istiyor sunuz?
Eğer öyle ise sorun yok.


sevgili düşüngen dediğin gibi sorun yok..:D

önce şu "evrensel onay" ifadesine bir açıklık getirelim..

evrensel onay: tüm dünya insanlığının gözüönünde sınanabilinir, tekrarlanabilinir, tartışmasız, "herkesin hemfikir olma hali" olarak tanımlıyorum ben..

daha önce sıkça örneklerini verdim.. denizlerin suyu tuzludur, dünyanın küresel bir şekli vardır, insan düşünebilen konuşabilen bir canlı türüdür, ateş yakıcıdır, her canlı bir gün ölür, kuşlar uçabilir vs.. işte bu örneklerini verdiğim şeyler bilgidir, çünkü tüm dünya insanlığı tartışmasız hemfikirdir.. işte bu "evrensel onay alma" durumudur..

bu özelikleri taşımayan her türlü veri nonbilgidir.. nonbilgiler; bilimsel olabileceği gibi bilimdışı da olabilir.. "evrim teorisi" bilimsel bir nonbilgidir.. "tanrı vardır" bilimdışı bir nonbilgidir.. sonuçta her ikisi de henüz evrensel onay almamış verilerdir/datalardır.. ve yaptığı tek şey insanlığı bölmektir..

her türlü nonbilgi, bilgi olmaya adaydır.. ama ne zamana kadar? tüm dünya insanlığının tartışmasız hemfikir olma sürecine kadar..

bir veri/data ister bilimsel olsun ister bilimdışı, evrensel onay almadığı sürece "gerçeklik" olarak adlandırılamaz.. evrensel onay almayan bir veriye "gerçek" demek bildiğini zannetme yanılgısı olan inançtır..

gerçek; bulutsuz ve dupduru bir gökyüzü gibidir, baktığında herkes aynılığı görür ve algılar.. ve işte bunlar bilgidir..


doğru/inanç; bulutlu, karmaşık bir gökyüzü gibidir.. insanoğlu baktığında aynılığı değil kendi doğrusunu/inancını görür.. işte bunlar nonbilgidir ve bilgi olmaya adaydır sadece..

Olmayan şey gerçek değildir evrensel onay alsada...

Ne yani evrensel onay almıyor diye aka kara mı diyeceğiz?


buna sadece bir örnek verebilir misin bana ? :shocked:

evrensel onay alamayan şeye tabi ki kara demiycez.. sadece bilgiyle nonbilginin arasındaki farkın insanlaşma açısından ne kadar önemli olduğunu vurgulamaya çalışıyorum..

insanoğlu kendi ürettiği soyuna yani bir sonraki nesillere; sadece bilgiyi aktarıp, her türlü nonbilginin de sadece bilgi olmaya aday bir olasılık olduğunu...


ve nonbilgilerin 2 çeşit olduğunu..

1-en güçlü olanların "bilimsel" olduğunu ve güçlülük derecesine hipotez ve teori olduğunu

2-bilim dışı olanların hiçbir bilimsel dayanağı olmayan sadece insanoğlunun zihninin "yaşama bir anlam vermek" için ürettiği soyut olduğunu..

bir güzel aktarabilirsek, insanlaşma adına devasa bir adım atabileceğimizi söylemeye çalışıyorum..

amacım sizi yermek değil germek =))


beni geremeyeceğini daha önce test etmiştin sevgili dostum..:happy:

paslıçivi
24-08-2010, 08:04
Seyin kendi kendisini kendi adina ortaya koyamadigi bilimseldir. Cunku bunun karsisinda bir tez veya gorus yoktur ve ustelik, bu bilimsellik deney, gozlem, arastirma, irdeleme v.s. ile de ispat edilebilir.


sevgili e.i.. bilimsel değildir demedim zaten.. sadece bilgi değil nonbilgidir dedim.. ve nonbilgiler içerisinde de bilimsel olan sınıfına girer..

senin yukarıdaki verin/datan tüm dünya insanlığı tarafından kabul görüp onay almadığı sürece de sadece tartıştırır ve böler insanları..


"Seyin kendi kendisini kendi adina ortaya koyamadigi "

deklarasyonunun bilgi/gerçek düzeyine çıkabilmesi için beni ve tüm dünya insanlığını tartışmasız bir şekilde ikna etmen gerekiyor.. bunu yapamadığın sürece senin verin sadece bir nonbilgidir ama bilimsel nonbilgidir, orası ayrı mesele..

asıl mesele; insanlaşma yolunda hala "bölücü bir tutum" içinde olmasıdır..

evrensel-insan
24-08-2010, 20:40
Saygideger paslicivi;

Bu yukarida bahsedilen kavramlarin, insanoglunun dogal zihniyeti ve bireyin, insansal zihnyetinin farklari, yasam, iliski v.s. acisindan algilanmasinin onemi "buyuktur"

Herseyden once, birseyin algilanmasi icin; iki turlu algisal yanasim vardir, birincisi inancsal yanasim, ikincisi bilissel yanasim.

Sonucta neyin ne oldugunun icerikli ve anlamli aciklanmasi, bu iki yanasim temelinde farklilasir.

Herseyden once, evrensel-insan'in yanasimi bilisseldir. Yani, bil kokenli, bilincli ve farkindalikli yanasim.

Bu temelde, bilisselligin dayandigi dayanak; deney, gozlem, bulus, arastirma, inceleme v.s. temelli calismanin sonuclarinin bildirimidir.

Bu temelde bilgi; bir deney, gozlem, bulus, arastirma, irdeleme v.s. sonucu ortaya konan datadir. Ogretiden farki budur. ogreti de, bilgi de ogrenilir. Ogrenilenin, bilgi olsun, ogreti olsun, otomatik kisminin, kisi tarafindan, kendi adina sorgulanmasi, nedensellenmesi,v.s. o ogrenilenin, bilmeye tasinmasi, yani kisinin ogrendiginin ne oldugunun bilincinde ve farkinda olmasidir.

Gercek ise, dogrulanmaya ihtiyac duymayan, yoruma gerek duymayan, kabul/rad de ihtiyac duymayan, olgulardir. Yani, olgunun onayinda tartisma, fikir farkliligi v.s. yoktur. Yalniz, gercekler, epistemolojiktir, yani hem zaman olarak hem de sartlar ve durumlar olarak degiskenlige aciktir.

Iste bu temelde, tum gercekler; evrensel onaya sahiptirler.

Buradaki sorun, gercek ile dogrunun farkinin algilanamamasidir. Gercekler, degisken ve bilimsel; dogrular goreceli ve inancsaldir.

Iste sorunda, bilhassa hic bir zaman gercekligi ortaya konulamayacak bulgularin, yani metafizigin varlik konusu ile, etigin "birlikte yasam ve iliski" yonlendirim ve yaptirimlarinin ideolojik inancsal dogrular arasi tartismasidir.

Iste bu temelde, maalesef; gercekler; her ideolojik inancsal dogrunun temelinde, o dogruya uyarlanmaya, o dogru ile carpitilmaya ve o dogru ile gercekligi ortaya konmaya calisilmakta; ideolojik inancsal dogru farklarindan dolayi da, bir seyin gercekligi, dogrular arasi bir tartismaya sahne olmaktadir.

Iste senin bahsettigin bu "boluculuk" gerceklerin degil; ideolojik inancsal dogrularin, kendi aralarindaki dogrularinin hangisi dogru tartismasinin boluculugudur.

Bilim ve bilimsellikte dogru yoktur ve dogrular arasi tartisma da yoktur. Epistemolojik gerceklik vardir ve bu gercekligin yanlislanabilirligi ve zaman sart ve durum degisebilirligi mevcuttur.

Iste bu temelde de, bilim ve bilimselligin "boluculuk" gibi bir olasiligi yoktur.

Bu temelde, evrensel-insan'in "seyin kendisini kendi adina ortaya koyamayacagi, seyin ortaya konabilmesi icin, kendini de insanoglu olarak ortaya koyan faktorun olmasi gerektigini v.s." ortaya koymak; bilimseldir, cunku deneye, gozleme, ve ordan cikan sonucun ortaya konmasina dayanir. Temeli gercek olarak, insanoglu turu ve biri faktorudur.

Bunun eger bir "boluculuk" icerigi varsa, bu icerik; ortaya koyumdan degil; ortaya konulanin, IDEOLOJIK INANCSAL DOGRU ILE DEGERLENDIRILMESINDEN VE HER IDEOLOJIK INANCSAL DOGRUNUN FARKLI DEGERLENDIRMESINDEN KAYNAKLANIR.

Yani, konu ortaya konan gerceklerin, dogru parametresiyle degerlendirilmasi "boluculugudur"

Evrensel onay alamamasinin sebebi de, kendi yanasimi olan bilissel degerlendirilmeye degil; inancsal degerlendirilmeye tabi tutulmasidir.

Iste bilim ve bilimselligin, bunyesindeki inancsal yapi da, zaten bu ideolojik inancsal dogru temelli yanasimin, her dogru arasi farkinin birbiriyle tartismasidir.

Cunku benim, daha once KIM OLARAK verdigim iki sikta, yani neyi ortaya koyan kimin, herturlu/herbir yaratici olmasi ve seyin kendisi olmasi sikki da, zaten bilissel degil; ideolojik inancsal dogrusaldir.

Cunku konu bellidir. KIM OLARAK ne herturlu/herbir yaratici uzerinde deney, gozlem v.s. yapilan icerige sahiptir, ne de kendisi deney, gozlem v.s. yapma yetisine sahiptir. Ne de seyin kendisi, deney, gozlem v.s. yapabilme yetisine sahiptir.

Tek fark, insanoglu acisindan, herturlu/herbir yaratici uzerinde deney, gozlem v.s. yapamamak, ama; nesne uzerinde yapabilmektir.

Bu su demektir. KIM OLARAK 1. sik olan her turlu/herbir yaratici ne deney, gozlem yapabilir, ne de uzerinde deney, gozlem yapilabilir, yani TUM INANCtir.

Ikinci sik, olan nesne (her turlusu, her bes duygu ile algilanan, madde, varolus, doga, evren, evrim v.s.), ne deney, ne gozlem yapabilir. Uzerinde deney, gozlem yapilir ve YARI INANCtir.

Insanoglu turu ve biri ise, hem deney, gozlem yapar, hem de uzerinde deney, gozlem yapilir.

Iste KIM OLARAK tek epistemolojik gercek insanoglu turu ve biridir. Hem ne olarak, kendisini ortaya koyar, hem de KIM olarak kendi dahil, herseyi ortaya koyar.

Yalniz, insanoglu ve onun insanligi konusu, yani insanoglunun hersey dahil, kendini de ortaya dusunce ve davranista insan olarak koyamayisi, ve kendini ortaya kendi olarak koyabilecek tek tur ve birin epistemolojik olarak, insanoglu olmasi vasfiyla, bunu evrensel/insansal duzeye cikarmasinin gerekliligi konusu. Yani, INSANOGLUNUN KIM OLARAK DEGILDE, NE OLARAK KENDINI ORTAYA KOYMASI GEREKTIGI KONUSU, evrensel insan'in bir dogrusudur. Cunku, deneysel, gozlemsel v.s. gerceklerinin algisi sadece bu dogrunun aslinda tartisilmaz bir gercek oldugunu algilayabilenler icindir. Oyuzden de, herhangibir metafizik ve etik ideolojik inancsal dogru icermez. Sadece deney, gozlem v.s. ile; "ortada olan fiziksel insanoglu ve biri, dusunsel, davranissal insan degildir." Temelli, deney, gozlem v.s. dayanan bilgiyi, epistemolojik gerceklik temelinde ortaya sunmaktadir.

Bu anlamda da, bugun bilim ve bilimselligin, epistemolojik gerceklik olarak konusuna, teorisine v.s. gore evrensel onay alip almamis olmasi; tamamen konuya yanasim meselesidir. Cunku inancsal yanasimla zaten bu onayi hic bir zaman alamayacaktir, iste, evren ve evrim tartismalarinin temeli budur.

Ama, bilissel yanasim, yani deney, gozlem v.s. temeline dayanan yanasim ise; epistemolojik gercekligi, zaten evrensel onaylar. Cunku dogrulama, tartisma, ideolojik, inanc v.s. temelli boluculugu temel alan kavramlari icermez.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Düşüngen
25-08-2010, 00:53
buna sadece bir örnek verebilir misin bana ? :shocked:

evrensel onay alamayan şeye tabi ki kara demiycez.. sadece bilgiyle nonbilginin arasındaki farkın insanlaşma açısından ne kadar önemli olduğunu vurgulamaya çalışıyorum..



Değerli çivi, açıklamanızı gayet iyi anladım.

Basit bir örnek verecek olursak;
Ali sabah bakkala gitmemiştir, gerçek budur.
Ali bakkala gitti açıklaması var olmamış bir durumu varmış gibi gösterme çabasıdır ve gerçek değildir. Evrensel onay alsada almasada hatta bölücü bir içerik taşısada taşımasada gerçek; değişmekle birlikte tekdir.


Toparlayacak olursak, gerçek demek varolan demektir ve bizler varolduğumuz için gerçeğiz. Bu sebeble gerçekten yana olmamız, varoluşa olan vefa borcumuzdan dolayıdır.

Dünya dönüyor dediği için idam cezasıyla karşı karşıya kalan Galileo son sözü sorulduğunda şöyle der; "Dünya dönüyor dönecek beni öldürsenizde bu gerçek değişmeyecek".

Gerçeklik kavramından kast ettiğim budur.


Ayrıca girdiğiniz algı ve sezgi dünyanızdaki izlenimlerinizi bizimle paylaşırsanız seviniriz.
Maden göle taş atılacak bari adam gibi atılsın değil mi?

Sevgiler...

evrensel-insan
25-08-2010, 01:12
Saygideger Dusugen;

Bu sebeble gerçekten yana olmamız, varoluşa olan vefa borcumuzdan dolayıdır.-dusungen-

Yukarida alintiladigim ve bilhassa koyulastirdigim cumleni aciklar misin?:mod:

Cunku benim algima gore bu biraz "yaradilani severiz, yaratandan oturu" iceriginde gibi geldi. Vefa borcu da, dua ve ibadet olacak mi, diye soracagim ama; varolusun, nasil bir "yaratan" oldugu ve insanoglundan, neler beklediginin once ortayakonmasi lazim. Yoksa, yani varolusa imanin sartlari yoksa, bu gerceklesemez. Yani, hangi sartlarla, varolusa "iman edilecek, teskkur edilecek, dua edilecek, sukur edilecek":tape2:

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
25-08-2010, 05:54
Dünya dönüyor dediği için idam cezasıyla karşı karşıya kalan Galileo son sözü sorulduğunda şöyle der; "Dünya dönüyor dönecek beni öldürsenizde bu gerçek değişmeyecek".

Gerçeklik kavramından kast ettiğim budur.


sevgili düşüngen işte bunu ifade etmeye çalışıyorum.. bak ne demişim..

evrensel onay alamayan şeye tabi ki kara demiycez.. sadece bilgiyle nonbilginin arasındaki farkın insanlaşma açısından ne kadar önemli olduğunu vurgulamaya çalışıyorum..

insanoğlu kendi ürettiği soyuna yani bir sonraki nesillere; sadece bilgiyi aktarıp, her türlü nonbilginin de sadece bilgi olmaya aday bir olasılık olduğunu...


burda Galileo nun deklarasyonu henüz bilgi değil bilimsel nonbilgidir.. yani bilgi olmaya aday bir olasılıktır.. yani elindeki verilere göre hipotez ya da teoridir..

Galileo'nun bu deklarasyonu kendi zaman ve coğrafyasının zihniyetine(hristiyanlık öğretisi) terstir.. ve henüz tüm dünya insanlığının tartışmasız, sınanabilinir, tekrarlanabilinir evrensel onayını alamadığı için bu kişiyi bu kadar zor duruma düşürmüştür..

"dünyanın yuvarlak ve dönüyor olması" zaman olarak bugünün ve coğrafya olarak tüm dünyayı kapsadığı için artık bir bilgidir ve gerçekliktir.. insanlığı tartıştırmaz ve bölmez..

Ayrıca girdiğiniz algı ve sezgi dünyanızdaki izlenimlerinizi bizimle paylaşırsanız seviniriz.
Maden göle taş atılacak bari adam gibi atılsın değil mi?



sevgili dostum.. burda algı/sezgi dünyası dediğim şey zihinsizliğin(öğretilerin kölesi olmaktan kurtulmak) getirdiği bir durum.. ve aynı şeyler senin için de geçerli.. yani evreni bir bilinç olarak hiç bir zihin katmanı/öğreti olmadan okuyabilme durumu.. bunu sen de gayet güzel yapıyorsun zaten.. bunu yazılarında gayet net olarak ortaya koyuyorsun..

diğer taraftan bu bir süreç meselesi.. benim yaşamım ve meditasyonlarım devam ediyor..

benim bu sitedeki ilk yazılarımla bugünkü yazılarımı karşılaştırma imkanı bulabilirsen aradaki süreçteki değişimi çok bariz gözlemleyebilirsin..

benim yaşamım ve meditasyonlarım devam ettikçe ve bu siteye ilgim olduğu sürece yeri ve zamanı geldiğinde zaten paylaşıyorum bir çok şeyi..

ama her zaman söylediğim gibi önce benim yaşamım, çünkü tek bir yaşamım var ve ölüm bir sonraki nefes sadece.. ve bu nefesin ne zaman geleceğini bilmiyorum..

yaşamımın hakkını vermezsen gözlerim açık giderim.:)

paslıçivi
25-08-2010, 06:21
Saygideger Dusugen;

Bu sebeble gerçekten yana olmamız, varoluşa olan vefa borcumuzdan dolayıdır.-dusungen-

Yukarida alintiladigim ve bilhassa koyulastirdigim cumleni aciklar misin?:mod:

Cunku benim algima gore bu biraz "yaradilani severiz, yaratandan oturu" iceriginde gibi geldi. Vefa borcu da, dua ve ibadet olacak mi, diye soracagim ama; varolusun, nasil bir "yaratan" oldugu ve insanoglundan, neler beklediginin once ortayakonmasi lazim. Yoksa, yani varolusa imanin sartlari yoksa, bu gerceklesemez. Yani, hangi sartlarla, varolusa "iman edilecek, teskkur edilecek, dua edilecek, sukur edilecek":tape2:

Saygilarimla;
evrensel-insan

sevgili e.i..

bir önceki yazına cevap yazacaktım ama sevgili düşüngenin yazısına verdiğin şu cevaba bir bakar mısın...

sevgili düşüngen sana cevap yazacaktır sanırım ama ben paslıçivi olarak her zaman senin gibi benlikli üstbilinçleri yansıtmaya ve maskelerini düşürmeye devam edeceğim demiştim..

yukardaki yazını tekrar okumanı ve "insan temelli, evrensel insan düşüncesinin mimarı" olarak hatanı görmeni istiyorum..

benlik bazen meditasyonla aşınır, ve çoğu kez de psikolojik tavma yani acılarla..

afrikadaki açlıktan ölen çocuklar için hassasiyet duyan, hiç bir öğretiyi sahiplenip diğer insanların öğretilerini yanlışlamaya çalışmayan ve saygı duyan düşüngen gibi birine getirdiğin cevaba, eleştiriye bir bak..


hani düşüngen ve sen bir teizm ya da nonteizm bilinaçıklığında olsanız sesimi çıkarmayacağım.. çünkü benzeri alaya almalar, tartışmalar islam topiğinde fazlasıyla var ve yaşanıyor..

ama insanlıktan bu kadar bahseden ve savunan ve herkesi olduğu gibi kabullendiğini söyleyen evrensel insan bu hatasını umarım düzeltir..

yoksa lafta insan temelli bilinç/evrensel insan olup da uygulamada hala bir ateist gibi diğer insanların yaşama anlam ve içeriklerine saygı duymayan, alaya alan birine karşı ben de paslıçivi olarak "özümden gelen" tepkiyi göstermeye hazırım..

paslıçivi
25-08-2010, 07:19
bugün dünyayı bu hale getiren bu benlikli üstbilinçlerdir.. budhadır, muhammedir, konfiçyustur, isadır, musadır, taodur, krishnadır vs..

batıdakiler(peygamber denenler) hiç biri diğerinin tanrısını beğenmez bok atar, çünkü biliyordur her birinin tanrısı kendi g.tünden uydurduğu tanrıdır..

burda mesele "tanrı" değil "benim tanrım" meselesidir..

doğudakiler (usta, guru vs,) mesele de "bilinç" değil "benim bilincim" meselesidir..

çünkü bu insanlar bilinçte yükselmiş ama benliklerinden arınamamışlardır.. benliğinden arınamamış bir üstbilinç aynı besin zincirindeki gibi zirveye oturur..

bugün dünyadaki hakim canlı insanoğlu; nasıl diğer canlı türleri olan hayvan ve bitkileri istediği gibi yönetip, öldürüp, onların yaşam alanlarını, haklarını gaspedip kendi konforu için yaşıyorsa..

bu benlikli üstbilinçlerin de yaptığı bundan farklı bir şey değildir.. hepsinin ağzında "insanlık" vardır, insanlığa düzen getirmeye gelmişlerdir.. ama hepsi "benim" tanrım, "benim" bilincim, "benim" düzenim, "benim" soyutum, "benim" öğretim demişlerdir.. hiç biri bir insanı olduğu gibi kabuledememiştir..

çünkü bir insanı olduğu gibi kabullenmek ondan beslenememek onu sömürememek demektir..

ve bir benlik asla buna müsaade etmez.. benlik önce ben der, ve bunu derken de karşısındaki insanı/insanlığı sömürmek için onlara en güzel masalları, onlar adına anlatıp umut verirler..

tanrılarını, bilinçlerini, öğretilerini, soyutlarını "insanlık" adına yayarken, sunarken düşündükleri "insanlık değil" kendi benliklerinin tatmininden başka bir şey değildir..

çünkü benlik öylesine tatminsiz bir olgudur ki bilinç yükseldikçe tatmini de zorlaşır.. ve benlik ilgi/sevgi/şöhret delisidir, arsızıdır... doymak bilmez, tüm dünya insanlığının sevgisini ilgisini arzulamaktadır.. bunun için cehennemde yakan tanrı da uydurur, ölümden sonra hayvan ve taş olarak dünyaya gelme de uydurur, yok insanlıkdışı yaşam da dayatır da dayatır..


her insanın apayrı bir dünya/bilinç olduğunu görmeyip ya da bunu gördüğü halde hala kendi tanrısını/soyutunu/öğretisini/bilincini diğer insanlara yayan, alternatif gösteren, dayatan insanlığın asıl canavarlarıdır..

benlik yerinde durduğu sürece bir insanın bilincinin yükselmesi insanlığın hayrına değil zararınadır.. çünkü amaçlanan insanlaşma değil insanlaşma adı altında o arsız benliğin kölesi olup tüm yaşamını o benliğini tatmin etmek için diğer insanların duygularını düşüncelerini bilinçlerini sömürmekten başka bir şey değildir..

benliği yerinde duran bir üstbilinç; ormanda, orman kanununa göre yaşayan, ormanlar kralı aslan gibidir... hiç bir canlıya acımaz, hoşgörü göstermez, beslenme zamanı geldiğinde..

evrensel-insan
25-08-2010, 20:01
Saygideger paslicivi;

Neden bu kadar "celallendigini" algilayamadim. Ustelik Dusungen arkadasin, "avukatligina da soyunmussun".

Benim yazim, ironi iceriklidir ve Dusungen arkadasin yazi dili ve uslubu, bunu algilayacak duzeydedir. Kendisi de zaten "gereken/uygun" cevabi verecektir.

Ayrica, onun ne oldugu ve ne dusundugu hakkinda, yorum yapmana da gerek yok. Dusungen arkadas kendinin ne dusundugunu ve eger bir oldugu varsa, kendisinin ne oldugunu dile getirecek kadar da bilgi ve bilince sahiptir.

Ustelik bu konu neden seni bu kadar "rahatsiz etti?":rain:

Yoksa, "gelinim sana soyluyorum, kizim sen anla" durumlari mi var?:tape2:

Saygilarimla;
evrensel-insan

Düşüngen
25-08-2010, 22:42
Saygideger Dusugen;

Bu sebeble gerçekten yana olmamız, varoluşa olan vefa borcumuzdan dolayıdır.-dusungen-

Yukarida alintiladigim ve bilhassa koyulastirdigim cumleni aciklar misin?:mod:

Cunku benim algima gore bu biraz "yaradilani severiz, yaratandan oturu" iceriginde gibi geldi. Vefa borcu da, dua ve ibadet olacak mi, diye soracagim ama; varolusun, nasil bir "yaratan" oldugu ve insanoglundan, neler beklediginin once ortayakonmasi lazim. Yoksa, yani varolusa imanin sartlari yoksa, bu gerceklesemez. Yani, hangi sartlarla, varolusa "iman edilecek, teskkur edilecek, dua edilecek, sukur edilecek":tape2:



Sevgili ev.in, niçin gerçeğe yakın olmalıyız söyleyeyim; biz gerçeğizde ondan. Gerçek demek olan şey demektir ve bizler de olan şeyler olduğumuz için gerçekle özdeş olmuş durumdayız. Hani sen hep dersin ya, şeyler kendini kendi eliyle ortaya koyamaz diye işte bu da öyle. Bizler ağzı dili olmayan gerçeklerin temsilcisi olarak gerçekleri reddedersek gerçeklere vefasızlık etmiş oluruz.

Oysa; yalan olmayan bir şeydir ve bizimle aynı frekansda olamaz çünkü biz olan şeyleriz. Bizzat kendim gerçek olduğum için gerçeklere karşı sempati duymaktayım ve bu gerçekleri olduğu gibi benimsemekte, kabul etmekteyim.

Varoluş da bir gerçeklik olduğu için ve bizde onun zorunlu parçası olduğumuz için gerçeği çıkarlarına ters düştüğü için reddeden zihniyet varoluşu dolayısıyla kendisini reddetmiş olur. Tıpkı günümüzde olduğu gibi.

Bu arada; olan şey olan insanların olmayan şeylerlerle bir şeyleri dengeleme çabası, işleyen süreçte ki zorunlu duraklardan birisidir ve zorunlu olaması sebebiylede bir sorun olarak değerlendirilmemelidir.

Gerçeğe sempati duyuyorum gerçekten ötürü...
Ne de olsa gerçek olan bütün nesnelerle big bang kardeşliğimiz var, değil mi?
Big bang kardeşiliği kan kardeşliğinden daha eskidir.

Sevgiler.

evrensel-insan
25-08-2010, 22:59
Saygideger Dusungen;

Biliyorsun, Alchidus lakapli yazar arkadas, her mesajinin sonuna "gercege sadakat sart" cumlesini eklerdi. Ama; kendisine o kadar sormama ragmen, gercekten ne algiladigini izah etmedi.

Bu temelde de, insanoglunun bir kim olarak, kendi de dahil ortaya koydugu nesnelerin, maalesef gercekliginden degil de; ancak, metafizigin varlik temelli ideolojik inancsal DOGRULARINDAN bahsedebiliriz.

Cunku, varlik temelinde neyin gercek oldugunu ortaya koymak, bilimsel degildir. Cunku hem koyanin, ideolojik inancsal dogrusuna baglidir, hem de baska ideolojik inancsal dogrularla da "kendini kabul ettirme" mucadelesi verir. Bu temelde de, neyin varlik olarak gercek oldugunun evrensel onayi yoktur.

Ama, gercekler; hem bilimsel, hem epistemolojik, hem de evrensel onaya sahiptir. Yani gercekler; epistemolojik olarak degisken ve bilimsel; Dogrular ise, ideolojik olarak goreceli ve inancsaldir.

Iste bu temelde de, varolus bir dogrudur ve ideolojik inancsallar bunyesindedir, yani gercek ve bilimsellik bunyesinde degildir. O yuzdende, paslicivi arkadasin deyimiyle "varolus, madde, evren bir bilinmezdir, gizemdir, sirdir" iste bu cumle bir ideolojik inancsal dogrudur, sadece dogrulayani kapsar, gorecelidir, evrensel onayi yoktur ve materyalizm, idealizm, realizm, subjektivizm bu gorusle, kendi dogru bakis acilarinin ideolojik inanci temelinde tartisir ve paslicivi arkadasin cumlesini onaylamaz, dogrulamaz.

Bu konuda, benim bu basliktaki 120 nolu mesajimi okuyabilirsin. Orada bu konuyu daha detayli izah ettim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Düşüngen
25-08-2010, 23:16
hepsinin ağzında "insanlık" vardır, insanlığa düzen getirmeye gelmişlerdir.. ama hepsi "benim" tanrım, "benim" bilincim, "benim" düzenim, "benim" soyutum, "benim" öğretim demişlerdir..


Sevgili p.ç, (Bu kısaltma hoş olmayan bir çağrışım yaptı farkındayım ama kızma olur mu)

Bahsetmiş olduğun insanlığa düzen getirme çabası adı üzerinde insanlığa düzen olmaktan ileriye gidememiş.

İnsanoğlu bu düzenlere o kadar alışmış ki artık düzensiz yaşayamaz. Rahmetli babaannem hep "Biz düzen olmadan yaşayamayız" derdi valla bak. Umarım öbür tarafta da gönlüne göre bir düzen bulmuştur -çünkü başka türlü yaşayamaz-. İnsanoğlunun bu alışkanlığını fark eden her benlikli üst bilinç düzen konusunda insanlığa yardımcı olmuş.

Düzenin önünde eğilmek, işleyen süreçte insanlığın alnına yazılmış bir yazıdır. Bu alın yazısından kurtulmak için insanoğlu; düzenini değil bilinç sikanasını değiştirmelidir (Nasıl olacaksa).


Düzen kelimesi düz kökeninden türediği için aklıma çok hoş bir ata sözü geldi;
Ne demişler "Müslüm Gündüz Fadimeyi etti dümdüz".

evrensel-insan
25-08-2010, 23:26
Saygideger Dusungen;

"Duzen" kelimesinde, biliyorsun argo bir icerik var. Gerci, bilmiyorum fiziksel yasi kac olanlar bu argo anlami bilir, ya da gunumuzun "gencligi" bu anlamda kullanir mi, ama; benim fiziksel yasimdan dolayi ve senin de pratik zekani algiladigimdan dolayi, benim dusuncemde "duzen" boyle bir cagrisim yapti. Ne de olsa, benim de pratik zeka ve espri, ironi de ustume yoktur.

Umarim sitede hep "ciddi" yazilarimi okumuyorsundur. Cunku pratik zeka ile yazilmis oldukca mesajim var. Bilhassa, cafe ve radyo bolumlerinde, buna "ic dokme kosesi" ni de ekleyebilirim.

Bu arada, benden alintiladigin kismi, paslicivi arkadas gibi algilamayacagini biliyordum, yanilmamisim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Düşüngen
26-08-2010, 00:19
Umarim sitede hep "ciddi" yazilarimi okumuyorsundur.

Pardon, sizin ciddi yazılarınız mı vardı:wave:?

evrensel-insan
26-08-2010, 00:25
Saygideger Dusungen;

Pardon, sizin ciddi yazılarınız mı vardı-Dusungen-

Bir onceki mesajimdaki, senin dusuncen ile olan algilamama, ornek verdigin icin sagol. Guzel bir espriydi. Yalniz, ya bir sey "gozden kacmis", ya da "onemsenmemis." O da, mesajimdaki "ciddinin", '' " icinde olmasi idi.:wof::playball:

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
26-08-2010, 06:13
Neden bu kadar "celallendigini" algilayamadim. Ustelik Dusungen arkadasin, "avukatligina da soyunmussun".


sevgili e.i..

bugün geldiğim bilinç seviyesinde beni cellalendiren bir tek insan grubu var.. bunlar ne teizm düzeyi ne de nonteizm düzeyi. ya da ateistlerin sınıflamasıyla ne materyalist ve ne idealistler..

zamanında bunlarla da mücadele ettim.. yani hem idealistlerle hem materyalistlerle..

ama geldiğim seviyede şunu algıladım ki bu koskaca bir güruh ya derin uykuda ya da uyku mahmurluğunda yaşıyor.. uykuda bir adam yellendiğinde onu nasıl suçlamayazsam, eleştiremezsem aynı şekilde bu materyalist ve idealist tayfasını eleştiremem, suçlayamam..

ama bazı insanlar vardır ki, o derin uykudan uyanmışlardır.. bu uyanıklardan bu dünya insanlığında çok az insan vardır, belki de iki elin parmaklarını geçmez..

50 küsur yaşındasın ben 43 yaşındayım.. şimdiye kadarki bu yaşantında senin gibi benim gibi kaç insana rastladın.. hiç değil mi.. çünkü nerdeyse tüm dünya insanlık tarihi bilinçlerine yansıyan "varlığa/yaşama bir anlam/içerik verme temelli" bilinç düzeyinde yaşıyorlar..

ve bu durum işte bugünkü dünya insanlığına kadar gelmiş.. hiç kimse kendi bilinç/inanç deklarasyonun dışındakini kabul etmez, kabul etmesi de mümkün değildir zaten.. ve o yüzden birbirleriyle bu kaosu yaşamak zorundadırlar.. ve şayet artık farkındaysan bu insanlara ne anlatırsan anlat, neyi göstermeye çalışırsan çalış değiştiremezsin.. çünkü derin koma/uyku halindeki bir insanı kulağına fısıldıyarak uyandıramazsın..

işte bu çok nadir sayıda uyanmış insanlar dünya insanlığına yön verirler.. musa, isa, muhammed, tao, budha, konfiçyus vs o derin uykudan uyanmış insanlardır..

benim cellallenmem bu ve bunun gibi insanlaradır.. benim mücadelem budur.. çünkü bu uyanmış insanlar "insanlığı adam etmek adına" kendi ulaştıkları bilinç düzeyinde bir düzen getirip insanları bölerek, birbirine düzdürerek çok güzel bir düzen! getirmişlerdir.. kimin kimi düzdüğü belli değildir ama ortada çok net bir şey vardır.. bu üstbilinç uyanıklar sayesinde insanoğlu kendi türünü çok güzel düzüp durmaktadır..

ve insanoğlu olduğu sürece bu üstbilinçler olacaktır ve günümüzde de vardır bunlardan.. bu üstbilinçler altındaki altbilinçleri "ben sizi düzene sokucam merak etmeyin, bakın benim elimde insanlık için çok güzel bir yazılım/program var" deyip alt bilinçleri koyun gibi peşine takıp birbirlerine düzdürmek için can atmaktadırlar.. çünkü hala bir benlikleri vardır.. ve bu yarattıkları kaosta en büyük rolün kendilerinde olduğunun paradoxunu algılayamışlardır.. hala senin de algılayamadığın gibi..

bilinç dediğimiz şeyin beynin nörokimysal bir türevi olduğunu farkedemeyip, diğer insanları da bir şekilde kendi yazılımlarına/programlarına dahil etmişlerdir.. ve bu arkadan gelen koyun sürüsünün donanımı müsait olmadığı için hiç bir zaman o takip ettiği insanın bilinç seviyesine çıkamamıştır.. sadece onun bir takipçisi, uygulayıcısı o sistemin kölesi olmaktan öte gidememiştir..

ve senin yapmaya çalıştığın şey de budur.. varolan kaosu gösterip "işte kurtuluş burda" demen.. dünyada o kadar serseri mayın gibi boşlukta yaşayan insan var ki, bilinaçıklığı bir arada sıkışıp kalmış ve kişi çok huzursuz, mutsuz ve sıkıntıda.. işte bu gibi sıkıntıda olan insanlar bu üstbilinçlerin yemi olmaktan kurtulamazlar..

bu dünyadaki her insanın her zaman söylediğim gibi parmak izi çeşitliliği kadar bilinç çeşitliliği olduğu algıladığında; hiç bir sistemin, hiç bir programın, hiç bir düzenin bu kaosu düzeltemeyeceğini algılar ve bu işe soyunanların asıl amacının insanlığı düzene sokmak değil o alt bilinçlerin etinde sütünden kılından tüyünden faydalanmak olduğunu görürsün.. ama bunu görebilmen için o benlilkten kurtulman gerekiyor.. düşünerek aydınalanabilirsin ama düşünerek benlikten kurtulamazsın.. çünkü seni düşündüren şey zaten benliğindir..

burda düşüngenin avukatlığı değil senin "bir insanın yaşama anlam vermesine yaklaştığın açıdır".. sen tüm bunları aşıp insan temelli bir bilinçte değil misin.. hala bir insanın hele ki düşüngen gibi insanlığa hiç bölücü bilinci omayan birine böyle latife adı altında yaklaşman senin insan temelli değil sevgili diamatın dediği gibi maskenin arkasında sıkı bir materyalist olduğunu gösteriyor.. materyalist olabilrisin, buna diyeceğimiz bir şey olamaz ama insan temelli bilinç adı altında hala yaşama anlam verme temelli yaklaşırsan, işte bunun karşısında dururuz..

çünkü insan temelli bir bilince gelmiş biri artık "yaşama anlam içerik verme işiyle" uğraşmaz ve bu işin şakasının olmayacağını bilir.. çünkü her insan bu evrene yaşama bir anlam bir içerik yüklemek zorundadır.. ve bu yüklediği anlam/içerik o insanın yaşamda kalmasını sağlar.. tutunduğu yegane daldır..ve yüklediği anlam tamemen kişinin bilinçaçıklığıyla doğru orantılıdır..

bir materyalist insadışı bir iradeyi kabullenecek bilinçaçıklığında değildir.. o yüzden teizmin tanrılarını reddetiği gibi nonteizmin tanrıları da kabul edemez ve reddeder.. ve sen de sık sık yazılarında insan dışı bir iradeyi dile getiren olduğunda hemen karşı çıkyorsun.. bu insan, insandışı bir iradeyi kabullenip mutlu ve huzurlu oluyorsa bundan sana ne? sen insandışı bir iradeyi kabul etmiyorsan tamam, buna bir şey diyeceğimiz yok ama bu tarz insanların bu iradesini niçin yoketmeye çalışıyorsun..

insandışı bir irade olup/olmadığını biliyormuyuz? hayır bilmiyoruz.. bu tanrı da olabilir ya da sonsuz sayıda bir oluşum ve süreç te olabilir.. materyalistlerin ve senin yaklaşımın bu insanüstü iradeye 1/sonsuz olasılık bile tanımamak üzerine..

sanki bilincimize yansıyan varlığı zamansal ve mekansal olarak bir bütün, mutlak 1 olarak ortaya koymuşuz da, her şeyi biliyormuşuz gibi yaklaşıyorsunuz..

dediğim gibi böyle yaklaşan materyalistlere biz sözüm olamaz ama insan temelli bir bilince ulaştığını söyleyen biri böyle bir yaklaşımda bulunursa işte onun karşısına çıkarım.. çünkü bu kişi henüz insan temelli bilince çıkmadığı halde çıktığını zannedip çok büyük tehlike yaratır..

insan temellli bilince ulaşmış insanın mihengi insanoğlunun kendisidir.. tanrı, tanrılar vs insandışı zihnin ürettiği insanüstü iradeler değil..

ama gördüğüm kadarıyla sen benim varoluşuma diğer insanın bilmem neyine takmış durumdasın.. yani bir insanın insan temelli olması değil seni ilgilendiren, seni ilgilendiren bu kişinin insandışı bir kavramı kabul edip etmemesi.. iyi de bundan sana ne.. bir insanın insandışı bir iradeyi kabullenmesi niçin seni rahatsız ediyor..

Neva
26-08-2010, 13:23
bilmek ve inanmak arasındaki farkın farkındalığı o kadar önemlidir ki, bu bilince ulaştığınızda tüm bu kaostan, kısırdöngüden, tanrı, varoluş vs tartışmaların üstüne çıkıp insan temelli bir bilince sıçrama yaparsınız..

bilmek ve inanmak arasındaki farkın farkındalığı aydınlanmanın ta kendisidir çünkü..


bunun dışında kalan herşey bilgi olmaya aday olasılıklardır sadece.. bilgi olmaya aday olmayan tek veri teizm düzeyi dinlerin sunduklarıdır.. ama ben bunu isterseniz sizinle tartışıp konuşurum.. yani dünyadaki tüm dinlerin nasıl bir saçmalık, derin uykuda bir rüya hali olduğunu gösteririm.. ama bunu gidip de bu teizm düzeyinde yaşayan bir insanla tartışıp konuşmam.. yani bir müslümanla bir budistle bir hinduyla bir hristiyanla bir museviyle bu tartışmaya girmem..

çünkü farkındayımdır ki; o insanın bilinaçıklığı ancak bu din denen olguyu alabilecek ve bununla tatmin olabilecek bir kapasitededir, daha üstüne müsait değildir.. bu insanın dinini yanlışlamaya çalışmak sadece o insanı üzer, kırar ve o kişi kesinlikle nonteizm(dinsiz) düzeyine çıkıp huzurlu bir yaşam yaşamaya uygun değildir henüz..

teizm düzeyinde bir insanla onun dini inancını tartışmak, yanlışlamaya çalışmak, uykuda güzel bir rüya gören insanı durduk yere dürtüp o uykusundan uyandırmaya yani o kişiyi huzursuz etmeye yarar, başka bir şeye değil.. ve bu durum aydınlanmış bir insanın yapacağı bir şey değildir, çünkü bu tutum insanlıkdışı bir tutum ve davranıştır.. aslolan insan denen canlıyı üzmektir, gönlünü kırmaktır..



Merhaba sayin paslicivi,

Cok guzel bir bilgi alisverisi olmus bu baslikta ben de birseyler yazmak istedim.


-Aydinlanmis insan, "bana dokunmayan bin yasasin" mantigi mi gutmeli, kendi sahip oldugu bilince ulasmamis olanlar adina? Bu bir ego yansimasi degil midir?

-Baska bir insanin sectigi inancindan oturu, fikir beyan etmeyi, neden genele indirgeyip, kirmak veya gonlunu incitmek seklinde tanimladiniz? Bu ego'nun uzantisi bir merhamet/acima midir?

-Aydinlanmis insan, sizce sacma dinlerin icinde uyudugunu dusundugu guruhlara, daha fazla ve daha uzun sureli uyumasi icin yardimci mi olmalidir?
Bu fazlasiyla ego yansimasi degil midir?

evrensel-insan
26-08-2010, 19:01
Saygideger paslicivi;

yani bir insanın insan temelli olması değil seni ilgilendiren, seni ilgilendiren bu kişinin insandışı bir kavramı kabul edip etmemesi.. iyi de bundan sana ne.. bir insanın insandışı bir iradeyi kabullenmesi niçin seni rahatsız ediyor.. -paslicivi-

Bu konudaki "serzenisini" de algilamis degilim. Birincisi, benim kisilerle hic bir sorunum yok, kisi kendi temelinde istedigini dusunur ve davranir. Bu onun hak ve ozgurlugudur ve de kisilik ve kimligini, kendi adina olusturan degerleri, tabulari ve verileridir ve ben bunlara hak ve ozgurluk temelinde saygi duyarim.

Zaten notr algi ve disaridan bakis acisi da ve de epistemolojik gercekligin, kisiyi kendini ortaya koydugu gibi algilanmasi da budur.

Ben, dusunce olarak, dusunce ile mucadele ederim. Bu da zaten, tum mesajlarda vardir. Bu mucadele de negatif, curutme iceriklidir.

Yani, mucadelenin ortaya koydugu, yazi dili ve uslubu; insanoglu tarihinden buyana, degismez ve sorgulanmaz bir sekilde evrensel olarak yapilanmis ve islerlige konulmus, dogal zihniyet ve egosunun ve de dogallik kisvesi altindaki nesneyi oznellestirme ve insandisi bir guce bu oznellik temelinde, soyutlama yoluyla, gerek soyut, gerek somut temelde teslim olmanin ve bunu da metafizigin varlik ve etigin dogru inanclariyla uygulamanin, insanlikdisiligini, cikarini, bencilligini, guce, otoriteye bagliligini, biribirini dogru temelli ikna etme mucadelesini, her konuda ve genelde tum resminin SORUNSAL izah ve aciklamasini ortaya koyarim.

Benim, dusunce olarak; insan ve insanlik yansitan, hic bir dusunce ve davranisla da bir dusunsel sorunum olmaz. Butun amac, bilim ve bilimselligi de "ele gecirmis olan; her turlu dogallik zihniyetinin "ipligini pazara cikarmak" ve tum sorunlarini "gozler onune sermektir"

Oyuzden de, benim mesajlarim; pozitif veya destek icerikli den ziyade, negatif ve sorunu ortaya koyucudur.

Dolayisiyle, senin bahsettigin "ust bilincliler" kendi ideolojik inancsal dogru cikarlari temelinde, insandisi ve insanlikdisi, POZITIF bir dusunce one surerler. Cunku, kendi dusuncelerinin dogruluguna, kendi ideolojileri olarak kendilerini inandirmislasrdir.

Benim dusunce dile getirisim ise, bunun tam tersi, yani bunun negatifliginin her yonuyle ve her konuda gozler onune serilmesidir.

Yani, dusunce olarak; insanoglunu, icinde bulundugu ve onu bilincsizce ve farkinda olmadan yasatan; bu insandisi ve insanlikdisi zihniyetten haberdar etmek, farkina ve bilincine varmasini saglayacak bir sekilde ortaya koymaktir.

Insansal zihniyet, bireyin tursel selfi, ozbilinc ve de epistemolojik gercekligin yasam temelli, insanoglu turu ve biri farkindalikli temelli, insanoglu turu ve faktoru disinda baska bir guc olmadigini aciklar temelli, insanoglu tur butunlugu, birligi, beraberligi temelli v.s. bir alternatif ortaya koymaktir.

Iste bu alternatif HIC BIR SEKILDE DOGAL DEGIL; TAMAMEN INSAN VE ONUN BIREYI BILINCLI VE FARKINDALIKLI ZIHNIYET VE SELF ICERMELIDIR.

Oyuzden, benim dusunce olarak insandisiligi, insanlikdisiligi ve ortaya insanoglu eliyle konan her turlu dogalligi dile getirmem, negatif, curutme zihniyetli ve sorunsal tum resmini ortaya koyucudur. Tabi ki sadece dusunce bazinda, yoksa; yukarida izah ettigim gibi, kisilerin kisilik ve kimlik degerlerini kendi adina kendine sahiplendigi, sabitledigi, uyguladigi temelde degil. Cunku bu temel, hak ve ozgurlukler, saygi ve vicdan temelidir ve de notr algili ve disaridan bakis acilidir. Yani kisileri, kendilerini kendi adlarina ortaya koyduklari her turlu degerleriyle birlikte algilamaktir.

Oyuzden benim, ne kisilerle, ne de kisisel her turlu degerle, ne de insan temelli dusunce ile bir sorunum, hem kendim, hem de dusuncem olarak yoktur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

rakıbalık
26-08-2010, 21:12
sayın paslıçivi
konu başlığını; ateizm/materyalizm ve idealizm bir derin uyku ve uyku mahmurluğudur..

açıp ardından

işte bu çok nadir sayıda uyanmış insanlar dünya insanlığına yön verirler.. musa, isa, muhammed, tao, budha, konfiçyus vs o derin uykudan uyanmış insanlardır..

benim cellallenmem bu ve bunun gibi insanlaradır.. benim mücadelem budur.. çünkü bu uyanmış insanlar "insanlığı adam etmek adına" kendi ulaştıkları bilinç düzeyinde bir düzen getirip insanları bölerek, birbirine düzdürerek çok güzel bir düzen! getirmişlerdir.. kimin kimi düzdüğü belli değildir ama ortada çok net bir şey vardır.. bu üstbilinç uyanıklar sayesinde insanoğlu kendi türünü çok güzel düzüp durmaktadır..

gibi benzer açıklamalarınızla dolu olan başlığınızda farkındalığınızı ortaya koymak için materyalistini idealistini inanını kısaca alayını topa tutarken niçin
evrensel insana
"iyi de bundan sana ne.. bir insanın insandışı bir iradeyi kabullenmesi niçin seni rahatsız ediyor.."
diyebiliyorsunuz. siz konu başından beri bu belirli bir iradeyi inancı tercih edenleri küçümseyen uslupla aşağılıyorsunuz sizin lotus çiçeği gibi her sabah güneşi selamlayıp duvardan geçme sanrınıza kimse bişey diyormu. konunuz başlı başına farkındalığın savunması adına diğerlerini aşağılamayla dolu ama kalkıp evrensel insana seni ne ilgilendiriyor deme gafletinde bulunabiliyorsunuz bşlıktan yola çıkarak bende size soruyorum. size ne?


bu avukatlık olayı yada birilerini kayırma durumu diildir. insanların farklı tercihleri yaşama farklı anlamlar katarak bağlı olmaları, kendi öz iradeleriyle ilgiliyken size ne de farkındalığınızı açıklama yoluna girerken onları aşağılıyorsunuz. yada kabul etmemenizi küçümseyerek ifade edebiliyorsunuz.

paslıçivi
27-08-2010, 05:21
-Aydinlanmis insan, "bana dokunmayan bin yasasin" mantigi mi gutmeli, kendi sahip oldugu bilince ulasmamis olanlar adina?

olurmu hiç öyle şey sevgili Neva..

aydınlanmış insan tabii ki ulaştığı bilinci paylaşacak ve insanlığa ışık tutacak.. bugün ben bu sitede yazıyorsam bunun sebebi budur zaten.. "bana dokunmayan bin yaşasın" deseydim burda yazı yazarmıydım hiç..

aydınlanmış insan diğer insanlarla kavga etmez, onlarla olan konuşmalarında tartışmalarında o insanın inancını yanlışlamaya çalışmaz.. böyle yapılan bir kavga karşıdaki insanı aydınlatmak değil, o insanın yaşama verdiği anlamı yoketmeye çalışıp, o insanı üzmekten kırmaktan başka bir işe yaramaz.. aydınlanmış insan artık "yaşama anlam içerik verme temelli" değil "insan temelli" bakma bilincine ulaşmıştır.. karşıdaki insanın inancını yanlışlamaya yönelik tartışmalar insanlıkdışı bir eylemdir..

aydınlanmış insanın yöntemi karanlıkla kavga ederek, karanlığa ışık tutarak olur.. ve bu insanlığın aydınlanması dediğim olay bir süreçtir.. çünkü insanoğlunu karanlığa gömen şey atalarından aldığı zihnin kölesi olması durumudur.. ve bu zihin köleliğini o insanla tartışarak, konuşarak, kavga ederek değiştirmeniz imkandışı bir olaydır.. bu kavga insanoğlu varolduğundan beri vardır ama bu aydınlanmayı sağlamaz sadece insanoğlunu bölüp biribiriyle savaştırır..

insanlığın aydınlanması dediğim gibi bir süreçtir.. her aydınlanmış insan göle bir taş atacak ve taşın yaydığı dalgalar yavaş yavaş diğer kıyılara ulaşarak bu işi yavaş yavaş yüzyıllar/binyıllar içerisinde olabilecek bir şeydir..

benim ve sevgili ei.nin burdaki yazıları bu uzun soluklu süreçte sadece birer kilometre taşıdır..

-Baska bir insanin sectigi inancindan oturu, fikir beyan etmeyi, neden genele indirgeyip, kirmak veya gonlunu incitmek seklinde tanimladiniz? Bu ego'nun uzantisi bir merhamet/acima midir?



bakın ben teizm düzeyi bir insanla konuşurken farklı bir düzeyde konuşurken, nonteizm düzeyi bir insanla daha farklı bir düzeyde konuşurum.. bunların her ikisini de aşıp "insan temelli" bilince ulaşmış bir insanla çok daha farklı düzey ve üslupla konuşurum..

teizm düzeyi bilinaçıklığında olan bir insan derin uykuda bir rüya görüyordur, bu insanla konuşurken o insanın inancını yanlışlamak sadece o insanın çok sert bir tepkisine neden olur, sizin ne dediğiniz algılayamaz bile.. bu insanla konuşurken onun inancını yanlışlamaya çalışmam, çünkü bunun insanlık ve insanlaşma yolunda hiç bir faydası olmadığı gibi aksine zararlı bir şey olduğunun farkındayımdır..

nonteizm düzeyi bilinaçıklığında olan insanlar derin uyku değil uyku mahmurluğundadır.. yani yavaş yavaş bu derin uykudaki rüyadan uyanma aşamasında olan insanlardır.. onlarla biraz daha rahat konuşabilirim, çünkü benim söylediklerimi algılayabilirler ama onlar da bir yere kadar algılayıp ondan sonrası için çok şiddetli tepki vermek zorundadırlar..

tüm bu teizm ve nonteizm bilinçaçıklığını aşmış bir insanla olan konuşma seviyem ve üslubum ise çok farklıdır.. çünkü o kişi artık ne derin uykudadır ne de uyku mahmurluğundadır, her söylediğinizi algılama bilinçaçıklığındadır.. ve artık bu teizm ve nonteizm bilinçaçıklığında olan insanlar gibi "yaşama/varlığa bir anlam/içerik verme temelli" bilinç düzeyini ve dolayısıyla bu kaosu atlatmış insandır, yani aydınlanmış bir insandır.. artık bu insanla daha üst seviyeleri konuşup tartışırım..

günümüz modern psikiyatrisinde ego denen şey benliktir ve ID olan hayvansı insanı yontar ve diğer insanlarla uyum içinde yaşamasını sağlar ve kişinin mutluluğunu koruyacak bir çok savunma mekanızması geliştirmiştir.. süper ego da vicdan dediğimiz şeydir, acımadır, merhamettir, empatidir..

benim egoya bakış açım "ben ötesi psikoloji" kavramı düzeyindedir.. yani ego dediğimiz şey sahtebenliktir, kişiyi resmen uyutur
bilincini örter ve kişinin bu uyuşuk mutluluğunu sağlamak üzere diğer insanlarla olan ilişkilerinde vicdan çok ama çok az düzeydedir.. bir hristiyan, müslüman, budist vicdanlı olur ama ta ki inancına ya da tutunduğu diğer tüm tabulara/soyutlara bir saldırı tehdit gelene kadar.. işte o noktada vicdan ortadan kalkar, inancı ve diğer tabuları uğruna diğer insanları üzebilir, kavga edebilir ve onları öldürebilir vs..

egodan(sahtebnlikten) arınabilmiş bir insan insanoğlunun ürettiği, tutunduğu tüm inanç ve tabulardan(soyutlardan) arınmıştır.. ve bir insana bu konularda kesinlikle bir zarar vermez, zaten vermesi imkansızdır.. çünkü ortda savrulacak yalancı sahtebenlik yoktur..

şimdi ben türk ve müslümandım daha önceki yıllarda.. bu değerlerime gelebilecek her türlü saldırı ve tehditte bu değerleri savunmak adına o saldırıya karşı koymam ve dişe diş göze göz mücadele etmem gerekirdi.. ama bugün insanlık dışında bana gelebilecek her türlü bu inanç ve soyut/tabusal eleştiriler çarpacak bir benlik bulamayacağı için hiç bir tepki göremez, cevap alamaz.. şimdi bir insan benim karşımda türklüğe islamiyete, politik değerlere, ahlaki değerlere istediğ kaldır saldırsın küfretsin.. benim yapabileceğim tek şey sesiz kalıp içimden kahkahayı basmaktır..

Aydinlanmis insan, sizce sacma dinlerin icinde uyudugunu dusundugu guruhlara, daha fazla ve daha uzun sureli uyumasi icin yardimci mi olmalidir?
Bu fazlasiyla ego yansimasi degil midir?

bakın aydınlınma dediğim şey daha önce de bahsettiğim gibi bu insanlarla karşılıklı konuşarak, bu insanların dinlerini yanlışlayarak olmaz.. şayet böyle bir iddianız varsa çok değil şu dünyada teizm bilinçaçıklığında yaşayan sadece bir kişiyi karşınıza alıp konuşun, tartışın, bakalım neyi değiştirebileceksiniz.. elinizde kocaman bir sıfır olacağı gibi bir de üstüne üstlük o insanın kalbini kırıp düşmanlığını kazanırsınız.. yani o insanı karanlığa daha çok gömersiniz..

aydınlanma yolunda bu konuları daha üst bilinçlerle konuşursunuz, dinleri yanlışlamaya çalışarak değil insan denen canlıyı tanıtmaya çalışırsınız, bu dünyada insanlığın inancını kendi özgür iradesiyyle seçemediğini ve tamamen atalarından aldığı zihnin bir kölesi olduğunu algılatmaya çalışırsınız..

uzun lafın kısası; aydınlanmış biri diğer insanlarla konuşurken onların inançlarını yanlışlamaya çalışmaz.. karşısındaki insanın inancını yanlışlamaya çalışan insan aydın değil, diğer tüm dünya insanlığı gibi benim inancım hakikat diğerleri yanlıştır yolunda giden ya uykuda ya da uyku mahmurluğu bilinç düzeyinde yaşayan biridir.. bu insan ışık saçamaz, sadece varolan kaosa hizmet eder..

paslıçivi
27-08-2010, 06:18
gibi benzer açıklamalarınızla dolu olan başlığınızda farkındalığınızı ortaya koymak için materyalistini idealistini inanını kısaca alayını topa tutarken niçin

siz konu başından beri bu belirli bir iradeyi inancı tercih edenleri küçümseyen uslupla aşağılıyorsunuz

farkındalığınızı açıklama yoluna girerken onları aşağılıyorsunuz. yada kabul etmemenizi küçümseyerek ifade edebiliyorsunuz.

sevgili rakıbalık..

bugün tıpta glasgow bilinaçıklık skalası diye bir sınıflama vardır.. bunu googledan aratıp inceleyebilirsiniz ama sağlık sektöründe değilseniz size sıkıcı gelecektir ve bir çok şeyi anlamayacaksınızdır.. kısaca bu sınıflama hastalık ya da travma sonrası bilinci kapanmış insanları kategorize edip, ona göre tıbbi yardım ve prognoz(hastalığın tahmini seyri) açısından oldukça belirleyici ve bugün tıpta kullanılan bir skaladır..

bu skalaya göre kişiler derin komadan tutun da uykuya meyil gibi hafif formlarda olabilir.. ve yine bu skalaya göre artık dış dünyayla iletişim kurup, hastaneden taburcu olan insan iyileşmiştir, sağlıklı bir bilinaçıklığına sahiptir.. çünkü hastaneye gelmeden önceki haline ve dışardaki normal yaşayan insanların arasına dönüp onlar gibi sağlıklı düzeye gelmiştir.. ve bu glasgoz bilinçaçıklı skalsında kişinin durumu değerlendirilirken "uyku" kelimesi kullanılır.. belki siz de duymuşsunuzdur, ameliyat edilecek hastaya genel anestezi(narkoz) olayı hastayı uyutmak olarak geçer ve kullanılır..

benim burda kullandığım "derin uyku" ve "uyku mahmurluğu" bu anlamda kullanılmış kelimelerdir.. ve bunu sık sık bir çok yazımda dile getiririm.. ve bu insanları aşağılamadığımı, eleştirmediğimi aksine bu insanların yapabilecekleri, elinden gelen bir şey olmadığını, çünkü bu durumun beynin nörokimyasal bir durum olduğunu ve o yüzden nasıl trafik kazasında bilinci kapanmış olarak hastaneye gelmiş bir insanı eleştiremezseniz bu teizm(derin uyku) ve nonteizm(uyku mahmurluğu) düzeyi bilinçaçıklıklarını da eleştirip suçlayamazsınız diye defalarca yazdım.. ve o yüzdendir ki bu dünyada herkesi olduğu gibi kabul etmemiz gerektiğini söylüyorum..

ve modern tıbbın glasgow skalasına göre sağlıklı yani bilinci açık diye nitelendirdiği insanları ben sağlıklı ve bilinci açık görmüyorum.. ve dışarda "ben sağlıklıyım bilincim açık" diye dolaşan insanları teizm ve nonteizm düzeyi bilinaçıklığında yaşayan insanları skalaya dahil edip hasta olarak görüyorum..

burda hasta olarak görüyorum derken bir mide ülseri hastası, bir nezle olmuş, bir böbrek taşı, bir kalp hastası gibi görüyorum.. yani mecazi anlamda karşımdaki insanı küçümser tarzda argo olarak "sen kafadan hastasın kardeşim" tarzında değil.. bildiğiniz bayağı ilk anlamındaki hasta olarak görüyorum.. ve bu hastalığın bir zihin ve insanlık hastalığı olduğunu ve bu durumun insan bilinç evriminde bir arageçiiş formu olarak görüyorum..

daha açık anlaşılsın diye şöyle bir örnek vereyim..

duymuşsunuzdur ya da denk gelip görmüş olabilirsiniz.. bilinci kapanmış bir hasta büyük ve küçük tuvaletini kontrol edemez ve altına yapar.. çünkü büyük ve küçük tuvaletin denetimini sağlayan beyin dediğimiz organının nörokimyası uygun bilinçaçıklık donanımını vermez kişiye.. şimdi böyle bir hastayı altına yaptığı için nasıl suçlayıp eleştiremezseniz, inancı uğruna diğer insanlarla kötü geçinen, onlarla kavga eden, onları öldüren bir insanı da suçlayıp eleştiremezsiniz.. çünkü dediğim gibi bilinci açık değildir, bu kişi sağlıklı değildir, henüz tamamalması gereken bilinç evriminde arageçiş formunu yaşıyordur.. henüz bilinci tam uyanıklık düzeyine gelmemiştir.. bilinci açılmamış biri henüz tam insan değildir, sevgili e.i. nin dediği gibi sadece insanoğludur.. yani canlı türleri arasında hayvan ve bitki olmayıp insan dediğimiz formdur ama henüz gerçek insan/insanlaşmış değildir..

işte tüm bunlardan dolayı diyorum ki; insanoğlu nörokimyasal bir robottan başka bir şey değildir.. somut olan beyin nörokimyası değişmediği ve elvermediği sürece nasıl derin komadan sağlıklı hale geçemezse bir teizm ve nonteizm düzeyi insan da beyin nörokimyası izin vermediği sürece o bilinçaçıklığının ona dayattığı düzeyde yaşamaktan başka yapabileceği bir şey yoktur..

çünkü düşünme, sorgulama, duygulanma, bilinç gibi soyut kavramlar; somut olan primer organımız beynimizin türevleridir, ikincilidir.. beyin nörokimyası değişmediği sürece ne düşünce, ne duygulanma, ne bilinç değişir.. ve sen onu yaşamak zorundasındır..

işte meditasyon dediğim kavram da bu beyin nörokimyasını düzeltip kişiyi uyandıran, bilincini açan bir uygulamadır, bir ilaçtır, bir tedavi şeklidir.. ve meditasyon, medicine(ilaç, şifa) kökünden türemiştir..

paslıçivi
27-08-2010, 07:02
Bu konudaki "serzenisini" de algilamis degilim. Birincisi, benim kisilerle hic bir sorunum yok, kisi kendi temelinde istedigini dusunur ve davranir

Ben, dusunce olarak, dusunce ile mucadele ederim

sevgili e.i. senin algılayamadığın sadece benim serzenişim değil...

senin inanç konusuna hala bir düşünce şekli/türü olarak bakman..

inanç; bir düşünce şekli değildir..

inanç; kişinin varolan bilinaçıklığının müsaade ettiği ve bilincine bir bütün olarak yansımayan varlığı/evreni zihninde bütüne tamamlama formudur..

varlık/evren bir bütünlüktür, sayısal değeri 1 dir..

ama bizim bilincimize bu 1'in hepsi yansımıyor, işte bu durum insanı rahatsız ediyor ve kişi bu 1' algılayamdığı halde algıladığını zannedip zihninde sanal bir 1 yaratıyor..

bu durum bir düşünce şekli değilidir..

bu durum bilinaçıklık düzeyi/tatmin oranıdır..

bir ateist de düşünür, bir müslüman da bir budist de bir hristiyanda bir deist de bir agnostik de...

ama hepsi bu düşüncesinin sonunda farklı sonuçlara varır, hatta IQ'ları aynı düzeyde olsa bile..

işte bu durum tamamen bir bilinaçıklık düzeyinin tatmin edilme oranından başka bir şey değildir..

sen olayı bir düşünce şekli olarak algılayıp düşünce olarak mücadele ettiğin sürece sadece akıntıya karşı kürek çekmiş olacaksın ve insanoğlunu çok garip bir yaratık olarak görmeye devam edeceksin..

yapılan çalışmalar, gözlemler, yaşanan deneyimler beynin sol yarım küresinin düşünme, sağ yarım küresinin duygulanma/algı/sezgi ağırlıklı olduğunu gösteriyor.. ve bu iki beyin yarım küresi birbirine bağlı ve uyumlu çalışmak zorunda..

inanç dediğimiz kavram; bu iki beyin yarım küresinin dengeli ve uyumlu çalışması sonucu ortay çıkan ve insan akıl/ruh sağlığını koruyan bir süspansiyondur..

bazı insanlarda sol beyin dominantır(baskındır) ve bu insanlar düşünce, matematik zekası olan insanlardır..

bazılarında da sağ beyin dominantır, bu insanlar sayısal yeteneği az olup duygu ağırlıklı yaşarlar ve sanata yatkın insanlardır.. algı sezgi duygulanma yönleriyle sanat üretirler, beste yaparlar, şiir yazarlar
heykeltraştırlar, ressamdırlar vs.. düşünceden çok duyguda yaşarlar..

yani tüm herşeyi ayarlayan beynimizin nörofizyokimyasıdır.. sonradan matematikçi olunamayacağı gibi sonradan sanatçı da olunmaz.. insanoğlu doğduğunda genetik olarak neye meyilli olduğu daha baştan az çok bellidir.. sonradan yapılan çabalar çok az şeyi değiştirebilir, özü bozamaz..

evrensel-insan
27-08-2010, 07:34
Saygideger paslicivi;

Seninle olan dusunce farkimiz nedir, biliyor musun?

Cok kisa ve oz sen, mesajlarinla," kendinde dahil, kisileri fiziksel mahkumiyete, su anki duzeyleri ne ise ona mahkum ediyor ve KENDILERINI BILINC OLARAK DEGISTIREMEYECEKLERINI" soyluyorsun. Yada nasil oluyorsa! "meditasyon ile bunun DEGISEBILECEGINI" soyluyorsun.

Ben ise "kisilerin su an icinde bulunduklari bilinc duzeylerinin insandisi ve insanlikdisi sorunlarini, gerek ozel bir konu, gerekse genelde tum resmi ile ortaya koyuyor ve sorunlari algilayabildikleri olcude, degisebileceklerini, KENDILERINI BILINC OLARAK DEGISTIREBILECEKLERINI" soyluyorum.

Yani, sen fizikten, ben dusunceden, ustelik dusuncenin evrensel zihniyet koken ve temellerinin tum sorunsal resmini vererek bahsediyorum.

Senin getirdigin, FIZIKSEL MAHKUMIYETE karsilik, ben DUSUNSEL CIKIS YOLUNU gosteriyorum.

Ustelik bunun orneklerini, yani teizmden non teizme gecisi, ya da milliyetcilikten enternasyonellige gecisi, hem bu sitedeki hem bana gelen e mail ve om lerle hem de gozlemledigim yazar mesajlariyla algiliyor ve goruyorum.

Bu kisilerin okyanusta bir damla olmasi bile, beni kanitliyor. Ya da en azindan, senin meditasyonun disinda, baska yollar oldugunu kanitliyor.

Sana tavsiyem "Dinlerden nasil Kurtuldum" basligindaki onlarca mesaji okuman ve her bir yazarin, oykusunu algilamaya calisman. Cunku ben hic birinde meditasyona rastlamadim, ustelik; hepsinin de icinde bulundugu duzeyi sorgulamasi, birey gibi dusunup davranmasi ve bilgi, birikim v.s. lerini artirarak; KENDILERINI KENDILERININ DEGISTIRMESI var.

Sonucta bana gore, senin dusuncen de kendin ile celisiyor. Cunku eger norokimyasal yapi ve/veya varolus, bir kisiyi ve seni oyle yaratmissa, ve sen bunu degistiremeyeceksen, NASIL OLUYORDA, MEDITASYON, SANA VAROLUS VE NOROKIMYASAL YAPININ BICTIGI KADERE KARSI GELEBILIYOR?

Bir yerde sen kendi kendini curuterek, benim dedigim ve yaptigim, KENDI KENDINI BILINC OLARAK DEGISTIRMEYI, meditasyon ile yaptigini ortaya koyuyorsun. Hani varolus ve norokimyasal yapi, kisiyi bir robot yapiyordu?, SEN NASIL ROBOT KALMADIYSAN, BASKALARIDA ROBOT KALMAZ.

Ustelik, sen nasil oluyorda, herkesin teslim olmasini istedigin varolus ve norokimyasal yapiya, kendin teizm, nonteizm, milliyetcilikten KURTULARAK! TESLIM OLMADIN?

Ama, sonucta biraktigin mucadele, seni varolusa ve/veya norokimyasal yapiya teslim ediyor. Simdiye kadar bu kadar bilinc astinda, neden teslimiyeti sectin, neden bilincini aha yukarilara yukseltmeyi durdurdun? Bu varolus, ve/veya norokimyasal yapinin sana verdigi "yeter artik, bu bilincten daha "uste" cikamazsin, gelip gelecegin yer burasi" icerikli bir mesajmiydi?

O yuzden birakta, herkes kendi cabasiyla, kendini gelistirsin. Bu illa meditasyon ile olacak diye bir sart yok. Ya da sen bunu meditasyonla basardin diye, tek care meditasyon da degil. Sen nasil bilinc yukselttiysen, birak baskalari da yukseltsin. Onlari mesajlarinla, bulunduklari bilince mahkum etme. Sen bile kendini bir suru tabudan kurtardiktan sonra mahkum etmissin. Birak baskalari da, en azindan bazi tabularindan kurtulsunlar, "sizler birer fiziksel robotsunuz" deyip, kisilerin ONUNU KESME.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Neva
27-08-2010, 08:27
olurmu hiç öyle şey sevgili Neva..

aydınlanmış insan tabii ki ulaştığı bilinci paylaşacak ve insanlığa ışık tutacak.. bugün ben bu sitede yazıyorsam bunun sebebi budur zaten.. "bana dokunmayan bin yaşasın" deseydim burda yazı yazarmıydım hiç..


uzun lafın kısası; aydınlanmış biri diğer insanlarla konuşurken onların inançlarını yanlışlamaya çalışmaz.. karşısındaki insanın inancını yanlışlamaya çalışan insan aydın değil, diğer tüm dünya insanlığı gibi benim inancım hakikat diğerleri yanlıştır yolunda giden ya uykuda ya da uyku mahmurluğu bilinç düzeyinde yaşayan biridir.. bu insan ışık saçamaz, sadece varolan kaosa hizmet eder..

Merhaba sayin paslicivi,

- Neden din konulu fikir alisverisini "yanlislamak" olarak algiliyorsunuz ve dogru olmadigini savunuyorsunuz? Bunu merak ediyorum. Fikir alisverisi her zaman yanlislamak, otekinin dusuncesini yok saymak degildir ki?

Ustelik soyleminizde tutarsizlik var. Surekli genelleme uzerinden gidiyorsunuz. %5 dahi, insanlarin zit fikirlere ragmen, eni sonu bir ortak paydada bulusabilecegini, ayni dusunceyi, ayni zamanda isirabilecegini neden dusunmuyorsunuz?

Bunu savunurken, insanlarin hangi bilinc duzeyinde olursa olsun, "dusunceyi ifade ozgurluklerini" nereye koydunuz?
Baska turlu, insanin, diger insani algilayisi mumkun degil zira.

-Siz aydinlanmis oldugunuzu dusunerek, isik vermek amacli yazi yazarken de, agir uykuda veya henuz uyanmis hallerine dokunmus olmuyor musunuz insanlarin ?


-Anladim, "bana dokunmayan bin yasasin" seklinde dusunmuyorsunuz.
Ama bu isik sacma eylemini ifa ederken, siz de yanlislayarak yapiyorsunuz ego baglaminda, tek fark uzun surec koyusunuz. Ama bu, onlara dokunmadiginiz anlamina gelmiyor.


Insanlara "kaostan uzak durmak icin, ego'dan arinmak gerekli" diyorsunuz bir nevi, kendi arinmisliginizdan bahsediyorsunuz, ego kaosa goturuyor, insanin aydinlanmasi bir nevi buna bagli diyorsunuz.

Iste bu noktada, zaten karsinizdakini oldugu gibi kabul etmis olmuyorsunuz ki!!? Yanlislamis oluyorsunuz sonucta sundugunuz fikirle.. Ardindan yanlislamak dogru degildir, diyorsunuz.

Bana bu kisim celiskili geliyor. Yoksa ben mi yanlis anliyorum?

rakıbalık
27-08-2010, 22:32
ve o yüzdendir ki bu dünyada herkesi olduğu gibi kabul etmemiz gerektiğini söylüyorum..

ve modern tıbbın glasgow skalasına göre sağlıklı yani bilinci açık diye nitelendirdiği insanları ben sağlıklı ve bilinci açık görmüyorum.. ve dışarda "ben sağlıklıyım bilincim açık" diye dolaşan insanları teizm ve nonteizm düzeyi bilinaçıklığında yaşayan insanları skalaya dahil edip hasta olarak görüyorum..

..

sayın paslıçivi

siz alıntıladığım cumlenizde dahi çelişiyorsunuz. yazdığınız açıklama ile uyumanın ne olduğunu anlatırken insanları( siz,evrensel insan ve birde temel hariç:))bayat bi espiri ama hasta olarak görmenizin aşağılama olmadığını sanmak idiyotluk olur.siz resmen (şu avam tabirle görmeden siken) kibar uslubunuzla milleti embesil yerine koyuyorsunuz. aşağıladığınızı farkettirmeden yada siz sanırım yönteminizin küçümseme anlamına geldiğinin farkında olmadan ki bu hakaret olur aydınlanmış birisi adına, öyle olmadığını varsayarak

fakat şunu unutuyorsunuz; bu uyuyanlar dediğiniz (siz 3 kişi haricindekiler) hasta olanbizler de ağlayan, gulen, acı çeken, üzülen, hata yapan, seven hasta olan ve yaşamı ona sunulanlarla ve elde ettikleriyle hırslı yada mutevazi herşekilde yaşamaya çalışanlar olarak sırf meditasyon yapmıyorlar diye hastaformuna sokup nörokimyasal robot diyemezsiniz. kimi meditasyon yapar, kimi içer, kimi yürür, kimi şarkı söyler, kimi evcilik oynar, kimi çocuklarlarla, kimi okuyarak kimi araştırarak, kimi inanarak huzurlu olmayı seçebilir. astral seyehat yapmadı bilinmeyenin peşinden gitmedi ışığı görmedi diye herkese robot demeniz tanrısallığa oynadığınızı gösteriyor mu.

siz sizin gibi düşünmeyenleri hasta olarak göruyorsanız, bu gerçekten egoyla ilgili hatta narsizm boyutunda bir ego, hakaret olarak algılamayın durumu ifade edişimi ama sizin gibi olduklarında ancak ozaman robotlaşmış olurlar tek seçenekle.
sizin hasta olarak görmeniz acıdığınızı bu ise acınanın aciz görüldüğü izlenimi doğurduğu ve kişiyi küçük düşürdüğünü göstermiyormu kendi içselliğine yönelirken insanların farklı tercihleri olması gayt normal ve insanca diilmidir. bedenin ölümlü ruhun ölümsüz olduğu düşüncenizle belki bilemiyorum öylemibakış açınız yaşamdan soyutlanıp içsel dunyayı keşfe davetiniz olan meditasyon da sonuçta birey bilinciyle tercih edilen yöntemdir. tıpkı diğer bireylerin farklı seçimleri gibi.
yaşamı anlamlı kılmaları için seçtikleri yol(şiddetten kandan vahşetten uzak) onları mutlu ediyorsa başkasının onlar adına dayatmacı hüküm vermesi hoş olmaz kanımca.
tanrıy oynaynların yaptıklarıda bu diilmiydi bu gün eleştirdiğimiz, insan yaşamına zarar veren her turlu eylemlerin sorumluları dayatmacı zihnıyetle hakimiyet kuranların sergilediği yaşamı, eleştirmek sorgulamak diilmidir bizi bu foruma iten.
siz burda gözlemlerinizi ve değerlendirmelerinizi kim üstünden yapıyorsunuz insan ve beğenmediğiniz yaşam formundan çıkarmak için ne öneriyorsunuz meditasyon yani sizin aracı olmanızla onları sizin ulaştığınız aydınlığa erişeceklerini sandığınız bu hareketiniz bir misyon şekli diilmidir. siz maddi zevklerden arınmayı içsel huzuru bulmayı meditasyonla sağlamış olabilirsiniz ama insanlar yaşamına anlam değer katan (eşi sevgilisi çockları ailesi)kişilerle de bu huzuru yakalayabilir onlarla yeryuzunde varlığı anlamlı olabilir bağımlı olmakla algılanmasın sevgiyi aidiyeti duyumsayacağı (dokunduğu sarıldığı konuştuğu kişilerlede)sevgi olmazsa kişilerin yalnızlık yuzunden girecekleri nevrotik durumları biliyorsunuzdur insan bir bebeği büyütürkende onun her gün heray her yıl kaydettiği aşamaları birlikte keşfederek mutlu huzurlu olabilir hatta egosunu şişirebilir(bilerek) ve onu doğya hazırlayabilir. içinden geleni sınırlarını bilerek dışa vurabilir atlar zıplar şarkı söyler ağlar içer uyur sever terk eder nefret eder söver bıkar bütün bunlar insan ruhundaki gelgitlerin yansıması olarak zuhur edebilir ve başkasına zarar vermediği surece de insancadır.ve iradesi dahilindedir.
herkesin farklı ama ona kendisini iyi hissettirdiği anlam içeren seçimleri kenara itip sadece meditasyonla mutlu huzurlu olunacağını savlamanız sizin kendi seçtiğiniz yolun sizi huzur vermesiyle alakalı ama başkası bunu istemiyor olabilir. maddi zevkleri yada günümüz teknolojisinin sunduklarını yaşamı ona kolaylayacak olan ve ömrunu biraz daha uzatacak olan şeylerin içinde elindekılerle yaşamaktan zevk alabilir. bu gun herşeyı terk edip doğayla butunleşelim dediğimiz konuları yarın yaşlandığımızda minnettarlıkla karşılayabiliriz. insanın bulunduğu yaşın verdiği istekler heyecanlar hezeyanlar geçici, robot diil kimse her dönemin ayrı istek ve tepkisi olur, bir ergenin heyecanıyla 70 yaşında bir ihtiyarın hayata aynı pencereden bakmasını sağlayamazsınız. bir yaşlının en çok istediği elini tutan sıcak şefkatli bir el gönlune yoldaşlık eden bir ses olabilir, 30 larında biririsi dunyayı keşfetme arzusuyla tek başına keşfe çıkmak isteyebilir yada bir ergen kendsini yeni edindiği kimlik ve bilgi donanımıyla dunyanın en zekisi özel ama anlaşılamayan insanı sanabilir .. neyse uzar gider bu ama ben yoruldumparmaklarımdaki telleri yağlamam gerek (fiziksel robotu kastetmediğinizi biliyorum) iyi bakın kendinize.
imza: rakıbalık pardon hasta bir nörokimyasal robot:)

evrensel-insan
27-08-2010, 22:41
Saygideger rakibalik;

siz,evrensel insan ve birde temel hariç-rakibalik-

Bilmiyorum ne kadar farkindasiniz, aslinda paslicivi, insanogluna sundugu "oldugun yere civilen" dusuncesini, evrensel-insan'a da uyguluyor, bu anlamda evrensel insan, diger herkesle ayni (allaha sukur!),:whip: ama maalesef, "oldugu yere civilenmeyi" bir rahatsizlik ve zarar olarak algiladigi ve sorguladigi icin zaten, su anki bilinc, bilgi, birikim, gozlem, deneyim ve farkindaliga eristi.

Oyuzden, evrensel-insan'i paslicivi'nin bakis acisiyla degil de, evrensel-insan'in kendi birey bakis acisiyla degerlendirmek, hem degerlebndiren icin, hem de degerlendirilmeye tabi tutulan evrensel-insan icin, daha tutarli ve saglikli olacaktir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

rakıbalık
27-08-2010, 22:59
saygideğer evrensel insan

haklısınız ama yorumu paslıçivinin düşüncesinden yola çıkarak yazdım onun düşündüğünü sandığım düşünce nedeniyle hatta temelide 2. basamaktan lutfederek dahil edebilir belki dedim:) sonuçta elbette siz kendi seçimleriniz ve özgür iradenizle varsınız her birey gibi.

sizede saygılar

evrensel-insan
27-08-2010, 23:11
Saygideger rakibalik;

( siz,evrensel insan ve birde temel hariç-rakibalik-

Temel bu duzeye, ispanagin mi (varolus/norokimyasal yapi), yoksa Kabasakal' in (onu yenmek icin ve Safinaz'i ona kaptirmamak icin, yaptigi dusunsel, sorgulamalar, arastirmalar, sorular/cevaplar v.s.) mi sayesinde ulasti?, ya da, bu duzeye Temel'in ulasiminda, Safinaz'in (sadece ispanagin, eger dusunce uretilmezse, bir plan ve proje cizilmezse, Kabasakal'i her seferinde bertaraf etmeye yetmeyecegini, devamli soylemesi ve Temel'i uyarmasi) hic mi rolu yok?

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
28-08-2010, 04:54
Cok kisa ve oz sen, mesajlarinla," kendinde dahil, kisileri fiziksel mahkumiyete, su anki duzeyleri ne ise ona mahkum ediyor ve KENDILERINIBILINC OLARAK DEGISTIREMEYECEKLERINI" soyluyorsun. Yada nasil oluyorsa! "meditasyon ile bunun DEGISEBILECEGINI" soyluyorsun.


sevgili e.i.. ben ötesi psikoloji olayını kavradığında bir insanda ana hatlı 2 tane kendi olacağını göreceksin.. bir tanesi ego dediğimiz zihnin/öğretilerin kölesi sahtebenlik, diğeri zihnin(öğretilerin) köleliğinden kurtulmuş gerçek/özbenlik..

işte ister sahtebenlik ister özbenlik olsun ikisi de somut olan beynimizin türevi olan soyut kavramlardır, kişiyi yöneten karar aldıran bir soyut benlik dediğimiz kavramdır..

bir sahtebenlik kendini bilinç olarak değiştiremeyeceği gibi özbenlik de kendini bilinç olarak değiştiremez.. çünkü her iki benlik kavramını üreten yine somut ve birincil/primer olan beynimizdir.. sahtesi de özü de beyin denen organın nörokimyasal yapısının türevleridir, ikincilidir..

beynin nörokimyasal yapısı primerdir, birincildir, asıldır, temeldir.. bu değişmediği sürece bilinçaçıklık düzeyi değişmez.. meditasyon bu beynin nörokimyasal yapısını değiştiren etkenlerden sadece bir tanesidir, tek etken, tek değiştiren değildir.. beynin nörokimyasal yapısını değiştiren bir çok faktör/etken vardır, bu bir organik ve psikolojik hastalık/travma olabileceği gibi dışardan alınabilecek bir kimyasal da olabilir.. ya da henüz bilmediğimiz başak faktörler de olabilir..

benim burda vurgulamak istediğim meditasyon değil beynin nörokimyasal yapısıdır.. meditasyon, beynin nörokimyasını değiştiren etken/faktörlerden sadece birtanesidir.. yegane olgu değildir..

Ben ise "kisilerin su an icinde bulunduklari bilinc duzeylerinin insandisi ve insanlikdisi sorunlarini, gerek ozel bir konu, gerekse genelde tum resmi ile ortaya koyuyor ve sorunlari algilayabildikleri olcude, degisebileceklerini, KENDILERINI BILINC OLARAK DEGISTIREBILECEKLERINI" soyluyorum.


işte bu sorunları algılayabilme ölçüsünü belirleyen şeyin beyin nörokimyası olduğunu söylemeye çalışıyorum..

sen mesela bunu nasıl açıklyorsun?

niçin bir çok insan değişik ölçüde bu sorunları algılayabiliyor?

hatta dünya insanlığının tamamına yakın bir bölümüne göre bu sorun bile değil..

niçin? bu farklılık niçin?

bu kadar değişik algı ölçüsünü sen nasıl açıklıyorsun?

Yani, sen fizikten, ben dusunceden, ustelik dusuncenin evrensel zihniyet koken ve temellerinin tum sorunsal resmini vererek bahsediyorum.



düşünce dediğin soyut şeyin fizikten/maddeden/somuttan bağımsız olduğunumu savunuyorsun?

yani "somut beyin nörokimyası ne olursa olsun, düşünce dediğimiz şey bundan/somuttan bağımsızdır, onu yönlendiren başka bir şey var" demeye mi çalışıyorsun?

Ustelik bunun orneklerini, yani teizmden non teizme gecisi, ya da milliyetcilikten enternasyonellige gecisi, hem bu sitedeki hem bana gelen e mail ve om lerle hem de gozlemledigim yazar mesajlariyla algiliyor ve goruyorum.

Bu kisilerin okyanusta bir damla olmasi bile, beni kanitliyor. Ya da en azindan, senin meditasyonun disinda, baska yollar oldugunu kanitliyor.

Sana tavsiyem "Dinlerden nasil Kurtuldum" basligindaki onlarca mesaji okuman ve her bir yazarin, oykusunu algilamaya calisman. Cunku ben hic birinde meditasyona rastlamadim, ustelik; hepsinin de icinde bulundugu duzeyi sorgulamasi, birey gibi dusunup davranmasi ve bilgi, birikim v.s. lerini artirarak; KENDILERINI KENDILERININ DEGISTIRMESI var.

Sonucta bana gore, senin dusuncen de kendin ile celisiyor. Cunku eger norokimyasal yapi ve/veya varolus, bir kisiyi ve seni oyle yaratmissa, ve sen bunu degistiremeyeceksen, NASIL OLUYORDA, MEDITASYON, SANA VAROLUS VE NOROKIMYASAL YAPININ BICTIGI KADERE KARSI GELEBILIYOR?

Bir yerde sen kendi kendini curuterek, benim dedigim ve yaptigim, KENDI KENDINI BILINC OLARAK DEGISTIRMEYI, meditasyon ile yaptigini ortaya koyuyorsun. Hani varolus ve norokimyasal yapi, kisiyi bir robot yapiyordu?, SEN NASIL ROBOT KALMADIYSAN, BASKALARIDA ROBOT KALMAZ.


herşeyden önce ben de her canlı gibi nörokimyasal bir robotum, "ben nörokimyasal robot değilim" demedim hiç bir zaman.. her canlı nörokimyasal bir robottur.. çünkü bir insan olarak benim de bir beynim var ve bu beynin nörokimyası bana bir bilinç, duygu, düşünce üretiyor ve bunlar eşliğinde karar alıyor ve algılıyor ve yaşıyorum herkes gibi.. benim tek farkım; bu nörokimyayı meditasyon denen ilacı alarak kendi kontrolümde değiştirebilmem..

ve ben insanların bilinç açıklık düzeyleri değişmez/sabittir demiyorum ki.. ve bunu değiştiren bir çok eksojen(dışsal) ve endojen(içsel) faktör olduğunu söylüyorum.. bu meditasyon olabildiği gibi bir organik ya da psikolojik travma/hastalık da olabilir.. benim söylemeye çalıştığım kişi kendi bilinç düzeyini kendi(ister özbenlikte olsun ister egoda) değiştiremez..

şöyle açıklamaya çalışayım, ne ben kendi isteğimle bundan sonra nonteizm ve teizme geri dönebilirim ne de bir başkası..

beyin nörokimyası değişmediği sürece herkes bulunduğu bilinaçıklık skalasında yaşamak zorundadır diyorum..

beyin nörokimyası değiştitği oranda, kişinin bilinaçıklık skalası değişir ve bu bilinaçıklık skalasında duygulanım, düşünce üretip öyle bir dünyada yaşar..

"insanoğlu nörokimyasal bir robottur" derken ifade etmeye çalıştığım şey; "kişinin bilinci sabittir/değişmez" demek istemiyorum.. kişinin bilinci tabii ki değişir, dünya bunların örnekleriyle doludur, buna ben de dahilim..

ama bu değişim ego(benlik) ya da özbenlik sayesinde yani kişinin kendi sayesinde olmaz.. yani kişinin kendi isteği ve iradesiyle olmaz bu işler.. burda ego ve özbenlik yani kendi sadece bir araçtır, maşadır, karar verendir.. ama bu maşayı(kendiyi) tutan şey beynin nörokimyasıdır..

1-yani primer/birincil olan şey somut bir madde olan beynimizidir..

2-beynimizin nörokimyası düzeyinde bir bilinaçıklığı oluşur.. bu sekonderdir, türevdir..

3-bu bilinaçıklığında kararverici/yönetici bir organa ihtiyaç vardır, işte o benliktir, kendi dediğimiz şeydir..

uzun lafın kısası; senin kendi dediğin şey tersiyer/üçüncül bir olgudur.. yani kişiyi yöneten temel/esas kendi gibi görünmekle beraber, asıl karargah beyin nörokimyasıdır.. aslolan beyin nörokimyası değişmediği sürece ne bilinçaçıklığı değişir ne de benliğin/kendinin aldığı kararlar..

ben o yüzden "tüm canlılar nörokimyasal bir robottur" diyorum..


Ustelik, sen nasil oluyorda, herkesin teslim olmasini istedigin varolus ve norokimyasal yapiya, kendin teizm, nonteizm, milliyetcilikten KURTULARAK! TESLIM OLMADIN?

ben kimseden bir şeye teslim olmasını istemedim şimdiye kadar, sadece kişisel teslimiyetimi açıkladım.. ve teslimiyetim çok kapsamlı bir teslimiyet ama teslimiyetimin asıl mekanızması her zaman söylediğim gibi varoluş dediğimiz bir nesne/özne değil "bilinemezlik/sır/gizem" dediğim bir sıfattır...

neden teslimiyeti sectin, neden bilincini daha yukarilara yukseltmeyi durdurdun?

az önce de söylediğim gibi teslimiyetim; bilincimin yükseltilmesine yönelik değil, varoluşun gizemine/bilinemezliğine..

meditasyon yaptıkça kendimdeki değişimi gördükçe bu işin üst noktasının neresi olduğunu kestiremiyorum bile.. henüz 4-5 yıldır bilinçli ve farkında olarak meditasyon yapıyorum.. bu sitede yazmaya başlayalı yakalaşık 1.5 yıl oldu.. ilk günlerdeki yazılarımla şimdilik yazılarımda bile dağlar kadar fark var.. ilk geldiğim günlerde bir taraftan farkındalığı anlatmaya çalışırken diğer taraftan ben de teistler ve nontesitler ile kıyasıya bir mücadele ve yanlışlama içindeydim.. sen az çok hatırlarsın tartışmalarımı..

O yuzden birakta, herkes kendi cabasiyla, kendini gelistirsin. Bu illa meditasyon ile olacak diye bir sart yok. Ya da sen bunu meditasyonla basardin diye, tek care meditasyon da degil. Sen nasil bilinc yukselttiysen, birak baskalari da yukseltsin. Onlari mesajlarinla, bulunduklari bilince mahkum etme. Sen bile kendini bir suru tabudan kurtardiktan sonra mahkum etmissin. Birak baskalari da, en azindan bazi tabularindan kurtulsunlar, "sizler birer fiziksel robotsunuz" deyip, kisilerin ONUNU KESME.



artık "meditasyon tek çaredir"e gelecek mesajlara cevap vermemeye çalışacağım, çünkü defalarca bunun sadece bir yöntem olduğunu çok değişik etkenlerden sadece biri olduğunu söylemekten dilimden tüy kalmadı.. gerçi eskiden de dilimde tüy yoktu ama niye böyle derler hiç anlamam:nerd:

ve benim burda amacım kimsenin bilinçlenme/aydınlanma yolunda önünü kesmek değil.. yazılarımı okuyup algılayabilenlerin ufuklarında çok değişik farklılıklar geliştiğinin farkındayım çünkü..

şayet burda önünü keseceğim birileri varsa; zorda kalmış insanların bilinçlerini duygularını düşüncelerini sömürmeye çalışan insanlardır onlar.. yani beslenmek ve gütmek için kendine koyun arayan çobanlardan bahsediyorum.. ve bu mücadelem ben yaşadığım sürece devam edecek..

çünkü tahammül edemediğim tek şey bir canlının hele ki kendi türünden bir canlıyı sömürmesidir, kanını emmesidir.. insanlık tarihi bunlarla doludur, ve bugünkü insanlığın bu hali bu sömürücü, kan emici insanların eseridir..

evrensel-insan
28-08-2010, 05:45
Saygideger paslicivi;

"Kendi" ne demektir?

Ya da "kendinden" ile "kendiliginden" farki, nedir?

Bu temel de "kendi kendini/sini" ne demektir?

Yani sana, self'i soruyorum.

Bu temelde "kedndinin nedeni" ve "kendi cinsinin..." ne demektir.

"Ben kendim geldim" ile, "beni birisi getirdi" nin

"Benim kendi dusuncem" ile "bana verilen dusunce" farklari nedir?

"Ben" ve "Kendim" farki varmidir?, varsa nedir?

Senle simdiye kadar insanoglunun ortaya attigi hic bir kavramda, ortak bir anlam/icerik kuramadik. Bakalim "kendi" nde, bu ortakligi kurabilecekmiyiz?

Ben herseyi, beynin dusunce ve dusunme duzeyi ile acikliyorum. Ama bu beyne ait degil, BEYNI DUSUNDURTUP/DUSUNDURTMEMEYE AITTIR.

Bir kisi, anne ve babasindan dolayi kalitimsal olarak, diyelim muzik yetisini, baska bir kimseye gore, daha duyarli ve farkli uygular.

Ama, eger bu muzik yetisi, beynin bir yarik ozelligi olarak avantaj sagladigi halde, EGER KISI MUZIGIN USTUNE DUSMEZ VE BU YARIGI GEREKTIGI GIBI DUSUNCE OLARAK KULLANMAZSA, ONUN BU AVANTAJI ORTADAN KALKAR.

Ya da muzik yarigi, bir onceki cocuga gore daha az olan bir cocuk, EGER BU YETISININ USTUNE DUSUNCE VE UYGULAMA OLARAK GIDERSE, BIR ONCEKI COCUKTAN, COK DAHA BASARILI OLUR.

Demekki, norokimyasal yapiunin AVANTAJI, SADECE UZERINE DUSUNCE OLARAK GIDILIR VE GELISTIRILIRSE, BIR ISE YARAR.

Yani, nesnel olarak NOROKIMYASAL YAPININ, DUSUNCE VE UYGULAMA OLARAK UZERINE GIDILMEZ ISE, HIC BIR AVANTAJI VE ANLAMI YOKTUR.

Bu da "beynin zorlanmasi" demektir. Beyni de BIR TEK DUSUNCE ZORLAR. CUNKU BEYNIN BESINI VE ISLERLIGI DUSUNME YETISININ DUSUNCE OLARAK KULLANIMIDIR. Eger bu yoksa, norokimyasal yapinin hic bir onemi yoktur.

Iste bu bize, anne babasi muzikte cok basarili olan bir cocugun, muzikte hic basari kazanamamasini getirebilecegi gibi; anne ve babasi hic muzik ile ilgilenmeyen bir cocugun da, muzikte dunyaca unlu bir muzisyen olabilecegini soyler.

Iste bu MUZIKTEKI BASARININ, NOROKIMYASAL YAPI DA DEGIL; BU YAPINN DUSUNMESINI SAGLAYAN DUSUNCE DE OLDUGUNU GOSTERIR.

Tek farki, iki cocukta muzige ayni dusunceyi uretir ve zamani harcarsa, anne babasi muzik ile ilgili cocugun, mesela bir sarkiyi ve notasini diger cocuga nazaran, daha az zaman ve caba ile ogrendigini soyleyebiliriz.

Yani, her turlu, dusunce zaman ve caba esitliginde, beyindeki yarigin avantaji vardir. Bu avantajda sadece dusunce, zaman caba esitliginde gecerlidir.

Iste o yuzden de, nesnenin, dusunce olmadan hic bir avantaji, ozelligi, icerigi, anlami v.s. yoktur.

Yani MOTOR DUSUNCEDIR. Araba da (norokimyasal yapi), motorsuz (dusuncesiz), calismaz.

Oyuzden de zaten bir uclemdir. beyin, dusunce ve kavram. Bunun da onculu, ikincili yoktur, cunku bu bir birlikteliktir ve biri olmadan digerleri de olamaz. Senin zamansal ilkleme sorunun, sana daha once dedigim gibi, dilin noktalama ve boyutsuzluk yaspilanis ve isleryisinden gelmektedir. Karakteride dortlemdir. Ikilem, algi ve ifade; karsitlik, duyu ve duyum.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
28-08-2010, 06:20
- Neden din konulu fikir alisverisini "yanlislamak" olarak algiliyorsunuz ve dogru olmadigini savunuyorsunuz? Bunu merak ediyorum. Fikir alisverisi her zaman yanlislamak, otekinin dusuncesini yok saymak degildir ki?



sevgili neva..

islam topiğine gir bir bak bakalım.. burda amaç fikir alış verişimi yoksa benim inancım doğru diğer tüm hepsi yanlış içerikli mi..?

bilincimize yansıyan bir varlık/evren var.. ama bu varlık/evren bir bütünlük olduğu halde bizim varolan donanımız limitli olması yüzünden biz bütününü algılayıp yansıtamıyoruz, ne zamansal ne mekansal ne içerik olarak...

işte bu durum bilincimizde bir "?" yani bilinemezlik, bir boşluk olarak kalıyor.. yani cevap verilmeyi bekleyen bir soru var.. bu varlık neyin nesidir?

kimse bunun cevabını varolan donanımı itibariyle tam olarak cevaplayamıyor.. yani evren/varlık; şudur, şu zamndan beri vardır, şu zamana kadar sürecektir, ya da zamansal olarak sonsuzluktur yani kadimdir, mekansal olarak boyutları şunlardır diye cevap verip bilincimizdeki o "?" işaretinin yarattığı bilinmezliği, boşluğu dolduramıyoruz.. işte insanoğlu henüz bu bilinezlikle bu boşluka yaşamaya uygun bir ruhsal donanıma sahip değil..

o yüzdendir ki; hiç kimse ben bana/benim bilincime yansıyan varlığı/evreni bir bütün olarak ortaya koyamam, bilemem diyemez.. mutlaka ya bir inancı ya da sapmış olduğu bir yan yolu vardır..

işte bu durum bilinçte oluşan "?" bilinmezliği/boşluğu sanal olarak kaldırır ve kişi kendine yansıyan evreni/varlığı bildiğini zannederk yaşar.. bu bildiğini zannederk yaşamak bir bilgi değil bir inanç olduğu için zaten bu konular tartışılır konuşulur.. ve bu konular tartışılp konuşulurken bu bir fikir alışverişi şeklinde olmaz, tam aksine herkes bilinç açıklığı ornaında o "?" bilinemezliği boşluğu neyle doldurduysa onu savunur ve dayatır.. kendi bilincinde oluşturduğu bu sanal 1 haricindeki tüm sanal 1 leri dışlamak, yanlışlamak zorundadır.. bu bir zorunluluktur, varoluşun insanoğluna şimdilik bir dayatımıdır..

yani hiç kimse demez ki; -ulan tamam ben müslümanım, ateistim, hristiyanım, budistim, deistim, hinduyum, agnostiğim ama diğer insanlar da haklı olabilir, dur bakayım onları da bir dinleyeyim, fikir alışverişinde bulunayım, belki ben yanılıyorumdur, onlarınki doğru olabilir.. evet hiç kimse böyle yaklaşamaz olaya.. yapılan tüm konuşmalar tartışmalar -benim doğrum hakikat/gerçek bunu dışındakilerin hepsi yanlıştır, hurafedir batıldır vs şeklindedir.. ve dediğim gibi bu yaklaşım tarzı uyanmamış aydınlanmamış bir insan için zorunluluktur..

çünkü insan dediğimiz canlı türü duygu ve düşünce birlikteliğinde yani sağ ve sol beyin yarım küreleri birbiriyle uyumlu bir şekilde çalışarak ancak akıl ve ruh sağlığını koruyabilir ve yaşamda kalma mücadelesi verebilir..

aydınlanmış bir insan artık "bu yaşama/varlığa/evren bir anlam içerik verme temelli" bakmaz.. çünkü artık bu evrenin/varlığın bir bütün olarak yani "mutlak 1" olarak ortaya konulamayacağının, bilinemeyeceğinin; bunu ortaya koyanların ise kendi bilinçaçıklığı oranında "sanal 1" olarak ortaya koyduğunun farkındalığına varmıştır.. ve o yüzden artık bu konuları aşmıştır, bu konular zihnini, bilincini meşgul etmez.. çünkü aydınlamış bir insan tüm sanal ortaya koyumların ve her trülü tabunun sadece insanlığı birbirine düşürdüğünü, böldüğünü farkedip, artık "insan temelli" bir bilinç düzeyine sıçramıştır..

artık bu insanın mücadelesi; evren/varlık şudur/budur, tanrı vardır/yoktur, ölümden sonra yaşam/yaşamlar vardır/yoktur gibi şeyler değildir.. çünkü tüm bunlar insan zihninin ürettiği soyut şeylerdir ve bunları tartışmanın anlamsızlığını, kısırdöngüsünü, bir sonuç vermeyeceğini farkına varmış ve bu durumu aşmış insandır.. aydınalnmkış insan bunları aştıktan sonra artık inasnoğlunun insanlaşması için mücadele veren kişidir.. yani bu soyut kavramların köleliğinden kurtulup somut insan ve insanlaşma üzerinden bir yaşam biçimi geliştirmiş kişidir.. ve tüm mücadele bunun üzerinedir..


-Anladim, "bana dokunmayan bin yasasin" seklinde dusunmuyorsunuz.
Ama bu isik sacma eylemini ifa ederken, siz de yanlislayarak yapiyorsunuz ego baglaminda, tek fark uzun surec koyusunuz. Ama bu, onlara dokunmadiginiz anlamina gelmiyor.


ben hem teizmi hem nonteizmi yanlışladığım için bu seviyediyim zaten.. ama bunu kendi bilincimde yanlışladıktan sonra gidip te bu insanların inançların yoketmek üzerine yazılar yazmıyorum, tüm bu bilinç seviyelerinin hepsini bizzat yaşayarak deneyimlediğimi, zamanında ben de bir müslüman gibi bir ateist gibi bit deist gbi davrandığımı ve bu durumun bir zorunluluk olduğunu söylüyorum zaten.. çünkü bilinçteki sanal 1 mutlak 1 den çok farklıdır..

"mutlak 1" insanı şüpheye düşürüp huzursuz etmez, tartıştırmaz, insanlığı bölmez..

ama "sanal 1" öyle değildir işte.. bu 1 sanal olduğu halde kişi bunu mutlak 1 olarak algılamaya meyilldir ama sanal 1'in bonusu/yanetkisi şüphe denen illetten kurtulamaz. işte bu şüphenin getirdiği rahatsızlığı/mutsuzluğu gidermek için felsefe yapamak zorundadır...

felsefe yapmak, demek benim gördüğüm kadarıyla; insanların kendi içlerindeki şüphenin verdiği huzurszuluğu bastırmaya yönelik laf salatasından başka bir şey değildir.. böyle felsefe sitelerinde ya da reel yaşamında yaptığı tartışmalarda ne kadar üstünlük sağlarsa ya da kendi gibi ne kadar çok işnsan varsa içindeki şüphe azalıp kişi bir parça daha huzura mutlulupğa yaklaşır.. böyle sitelerin müdavimleri genellikle içinde bu şüpheyi en yoğun yaşayan insanlardır.. bu indanların yaptıkları tartışmalar konuşmalar insanlığa ışık tutmak değil, kendi sanal 1 ininin dışındaki tüm sanal 1 leri yanlışlamak ve bunu başardığı oranda şüphesinin azalıp mutlu/tatmin olması üzerinedir..

evet ben de hem teizmi hem nonteizmi yanlışlamış biriyim.. ama bakın bakalım topiclere özellikle de islam topiğine, kim neyi nasıl tartışıyor, ben hangi topicte neyi nasıl konuşuyorum..

ben gidip de bir müslüamana bir ateiste kardeşim siz manyakmısınız nasıl böyle saçama sapan şeylere inanıyorsunuz, siz zayıf insanlarsınız siz günahkar gerizekalı insanlarsınız falan demiyorum.. tüm bunların bilinçaçıklık durumu olduğunu ve insanoğlunun sahipolduğu bilinaçıklık oaranında böyle düşünüp duygulanıp böyle davranmak zorunda olduğunu söylüyor ve her insanı olduğu gibi kabul ettiğimi dile getiriyorum..

çünkü ne bir tezim ne de nonteizm bilinçaçıklığında yaşayan bir insandan çok fazla insani tutum ve davranış bekleyemezsiniz.. o kendi bilincindeki inancı sonuna kadar her pahasına savunmak ve diğer tüm inançalrı yanlışlamak zorundadır.. çünkü özünde değil hala çeperde zihinde yaşamaktadır.. ve zihinde çeperde egoda yaşamak demek zaten "bunları yapmak zorundasın, böyle davranamak zorundasın" demektir..

çünkü ortada gerçek/öz benlik değil sahtebenlik vardır.. ve sahtebenlik kişiyi uyutup onu mutlu/huzurlu kılmak için elinden geleni yapacaktır ve zaten asli görevi budur egonun..

paslıçivi
28-08-2010, 07:10
sırf meditasyon yapmıyorlar diye hastaformuna sokup

sevgili rakıbalık..

bir insanın sanal alemde kendini ifade etmesi gerçekten çok zor.. belki biliyorsunuzdur, ben bir doktorum.. ve bir doktor için hasta demek ne demek bir doktorun bunu ne anlamda dile getirdiğini bilmiyorum algılayabiliyormusunuz...

bir doktor birine hasta diyorsa; bunun anlamı şudur.. bu insan bedensel ve/veya ruhsal anlamda tam sağlıklı olma halinden uzak ve yardım edilmesi gereken kişidir.. bu insanı ne aşağılamaktır ne küçümsemektir ne de hor görmektir.. bu tamamen insani ve bu insanı her anlamda sağlıklı düzeye getirme çabalarından kaynaklanmaktan başka bir şey değildir..

peki ben teizm ve nonteizm düzeyi insanları niçin bilinaçıklık düzeyi açısından "hasta" olarak görüyorum? ya da bir insanın "hasta olmaması" yani "sağlıklı olma hali" nedir diye soralım.. bakın bir hayvandan ya da bitkiden bahsetmiyoruz, bir insandan bahsediyoruz.. bir ceylan yavrusunu parçalayan aslana hasta demiyorum..

karşısındaki insanın tüm duygu düşüncelerinin farkındalığından uzak, onunla empati kuramayıp, karşısındaki insanın da kendisi gibi duygu düşünceleri olan, mutlu olmaya çalışan bir insan olduğunu algılayamayıp, onun bu yaşama/varlığa evrene verdiği anlamı yanlışlamaya yönelik bir yaşam biçimi seçen, bununla yetinmeyip bu kendi anlam ve içerik dışındaki tüm insanları düşman görüp gerekirse onları öldürmeye kadar gitmek bir hastalık değil de sağlıklı bir durum ise ben paslıçivi olarak insan olmayı reddediyorum ve bir hayvan olmayı tercih ediyorum..

Şayet sizin(teizm ve nonteizm) yaşam biçiminiz insanlığa yakışır tarzda ve sağlıklı olarak görüyor ve bu durumu hastalık olarak gören birine avam tabirle görmeden s.ken olarak algılıyorsanız bundan sonra bana sayın paslıçivi değil hayvanoğlu hayvan deyin..

emin olunki kesinlikle alınmam..

ve "sırf meditasyon yapmıyorlar diye" bir cümle kullanmışsınız.. ben her zaman meditasyonun bilinci yükselten doğu dünyasının keşfettiği bir yöntem olduğunu, herkese iyi gelecek diye bir kaide olmadığını, henüz bilimsel olarak araştırılıp ortaya konan bir şey omadığını ve bu meditasyon işini de benim çocukluğumda oyun diye oynadığım şeyin rastgele yaptığımı defalarca dile getirdim..

ve hatta bir çok insana meditasyon önermiyorum dedim, çünkü meditasyon insanın ruh ve akıl sağlığını dengede tutmak için birçok savunma mekanızması geliştirmiz bir modül olan egoyu(benliği) parçalayıp yokettiği için kişinin tek başına bunun üstesinden gelmesinin çok zor olduğunu dile getirip duruyorum.. doğu dünyasında bu işi yapmaya çalışan insanlar mutlaka bu işte deneyimli insanların kontrolünde yaptıklarını ve kaosa girdiklerinde elinden tutacak biri olduğunu söylüyorum..

islamda bunun adı tasavvuftur.. ve bu işe bilinçsizce kalkışan çok insan akıl ve ruh sağlığını yitirip telef olmuştur.. yani meditasyon dediğim olay çayda çıra oynamak, milletin dalga geçtiği bir psikoterapi seansı değildir..

meditasyon bir insanın dönüşümüdür, sahtebenliğin ölüp gerçek/özbenliğin ortay çıkması olayıdır.. ve bu olay çok ama çok zor bir iştir.. o yüzden bu dünyada bu işi hakkıyla becerebilen insan sayısı iki elin parmaklarını geçmez.. ama bu işi beceribilip aşan insanların ulaştığı şeyi de size sözlerle aktarmamız nerdeyse imkansızdır..

sizin algıladığınız anlamda meditasyon işe yarasaydı bugün doğu dünyasında meditasyon yapan japonlar, çinliler hintliler, sufiler, budist, hindu sufi değil herşeyden arınmış insan olurlardı..

lütfen bilgi ve deneyim sahibi olmadığınız konularda biraz daha dinlemeyi anlamaya çalışmayı öğrenin.. siz kazançlı çıkarsınız, başkası değil..

rakıbalık
28-08-2010, 21:06
Sayın paslıçivi,

Savunma amaçlı yazdığınız yazınıza savunma olarak diil sadece cvp vermek adına( kesinlikle alınganlık yok),
meditasyonu bildiğimi iddia etmedim ki bildiğim hiçbirşey yok. Yada tu kakadır demedim. ama tasavvuf ve meditasyon çok uzağımda olan konular diil. Tasavvuf mabedinin insanı cezb etmediğini söylemek iki yüzlülük olur en azından benim nazarımda. o kapıdan bakmak dahi insanı mıknatıs gibi çeker. Size meditasyonun faydasının yada zararının hesabınıda sormadım neden böylebir savunmaya geçtiniz anlayamadım. alınmadığınız halde tum paraflarınız alınganlığınızın savunmasıyla dolu bide alınmış olsaydınız vay halimize.
kişisel durum yok oysa ortada,ne meditasyona düşmanlığım ne doktor olşunuzun nede meditasyon şeklınızın ve ulaştığınız boyutun şahsımı ilgilendirmediğini sadece uyuyanlar yada hasta dediğinizde, sizden farklı ama sizin sevıynızden aşağıda gören ifadeleriniz yuzunden sizin sunumlarınızın hasta tarafından nasıl algılandığını ifade etmeye çalıştım. en azında doktor ve hastası arasındaki dialogta hastanın algılama şekli olarak alabilirsiniz. elbette diğer hastalarda farklı şekıllerde algılayacaklardır.

sizin kendi yaşama bakış açınızın kimseyi ilgilendirmediğini tercihiniz hakkında kimsenin sizden hesap sorması gerekmediğini bildiğimi bildiğinizi düşünerek, başlıkta yazdığınız uyku hali olayını kendinizi bu olayın dışında tutarak uyuyanlardan farklı olduğunuzu anlatıyor olmanız, uyku halındekilerin sizin konumunuza eşit olduğunu kast etmiyordunuz, sizden daha aşğı seviyede olduğunu izah ediyordunuz bunudamı yanlış anladım. işte bu aşağılamadır küçük görmektir egodur(hasta olan tarafın egosuda devreye girmiştir ve savunmadadır) ah o "ben"
şimdi küçümsemenin boyutlarınında hangi dozda verildiğinde ne şekılde tepkiler ortaya çıkardığını siz daha iyi bilirsiniz ve bir doktor olarak herkesten daha çok buna siz dikkat edersiniz, bu malzemeniz insan oluşundandır yani gerçek anlamda hasta doktor iletişimiziden dolayı.ve ben uslubumda size o uyku halini avam tabir yerine kentsoylusu uslubuyla çok güzel ifade ediyorsunuz deseydim çok daha başka cevap yazacaktınız kırılganlık gösterip egonuzu devreye sokarak gardınızı aldınız. iletişim sanatı uzmanlıkta gerektirir(en buyuk eksiğim) ve genelde aynı dili konuştuğumuz halde anlaşılamamız bundan sosyal yaşamda.
diğerleri benim gibi düşünmediğine göre yanlış algılayan birtek benim sanırım ve cvpyazarak kişiselsorunum olmadığı halde kişisel savaş veriyormuşum izlenimi edindiğim için ve bilmediğim konular hakkında takıldığım durumlar ve çelişkiler hakkında soruların tarafınızdan hoş karşılanmadığını son cumlenizle izah ettiğiniz için kendi adıma konu kapanmıştır.

Neva
29-08-2010, 09:08
sevgili neva..

islam topiğine gir bir bak bakalım.. burda amaç fikir alış verişimi yoksa benim inancım doğru diğer tüm hepsi yanlış içerikli mi..?

bilincimize yansıyan bir varlık/evren var.. ama bu varlık/evren bir bütünlük olduğu halde bizim varolan donanımız limitli olması yüzünden biz bütününü algılayıp yansıtamıyoruz, ne zamansal ne mekansal ne içerik olarak...

işte bu durum bilincimizde bir "?" yani bilinemezlik, bir boşluk olarak kalıyor.. yani cevap verilmeyi bekleyen bir soru var.. bu varlık neyin nesidir?

kimse bunun cevabını varolan donanımı itibariyle tam olarak cevaplayamıyor.. yani evren/varlık; şudur, şu zamndan beri vardır, şu zamana kadar sürecektir, ya da zamansal olarak sonsuzluktur yani kadimdir, mekansal olarak boyutları şunlardır diye cevap verip bilincimizdeki o "?" işaretinin yarattığı bilinmezliği, boşluğu dolduramıyoruz.. işte insanoğlu henüz bu bilinezlikle bu boşluka yaşamaya uygun bir ruhsal donanıma sahip değil..

o yüzdendir ki; hiç kimse ben bana/benim bilincime yansıyan varlığı/evreni bir bütün olarak ortaya koyamam, bilemem diyemez.. mutlaka ya bir inancı ya da sapmış olduğu bir yan yolu vardır..

işte bu durum bilinçte oluşan "?" bilinmezliği/boşluğu sanal olarak kaldırır ve kişi kendine yansıyan evreni/varlığı bildiğini zannederk yaşar.. bu bildiğini zannederk yaşamak bir bilgi değil bir inanç olduğu için zaten bu konular tartışılır konuşulur.. ve bu konular tartışılp konuşulurken bu bir fikir alışverişi şeklinde olmaz, tam aksine herkes bilinç açıklığı ornaında o "?" bilinemezliği boşluğu neyle doldurduysa onu savunur ve dayatır.. kendi bilincinde oluşturduğu bu sanal 1 haricindeki tüm sanal 1 leri dışlamak, yanlışlamak zorundadır.. bu bir zorunluluktur, varoluşun insanoğluna şimdilik bir dayatımıdır..

yani hiç kimse demez ki; -ulan tamam ben müslümanım, ateistim, hristiyanım, budistim, deistim, hinduyum, agnostiğim ama diğer insanlar da haklı olabilir, dur bakayım onları da bir dinleyeyim, fikir alışverişinde bulunayım, belki ben yanılıyorumdur, onlarınki doğru olabilir.. evet hiç kimse böyle yaklaşamaz olaya.. yapılan tüm konuşmalar tartışmalar -benim doğrum hakikat/gerçek bunu dışındakilerin hepsi yanlıştır, hurafedir batıldır vs şeklindedir.. ve dediğim gibi bu yaklaşım tarzı uyanmamış aydınlanmamış bir insan için zorunluluktur..

çünkü insan dediğimiz canlı türü duygu ve düşünce birlikteliğinde yani sağ ve sol beyin yarım küreleri birbiriyle uyumlu bir şekilde çalışarak ancak akıl ve ruh sağlığını koruyabilir ve yaşamda kalma mücadelesi verebilir..

aydınlanmış bir insan artık "bu yaşama/varlığa/evren bir anlam içerik verme temelli" bakmaz.. çünkü artık bu evrenin/varlığın bir bütün olarak yani "mutlak 1" olarak ortaya konulamayacağının, bilinemeyeceğinin; bunu ortaya koyanların ise kendi bilinçaçıklığı oranında "sanal 1" olarak ortaya koyduğunun farkındalığına varmıştır.. ve o yüzden artık bu konuları aşmıştır, bu konular zihnini, bilincini meşgul etmez.. çünkü aydınlamış bir insan tüm sanal ortaya koyumların ve her trülü tabunun sadece insanlığı birbirine düşürdüğünü, böldüğünü farkedip, artık "insan temelli" bir bilinç düzeyine sıçramıştır..

artık bu insanın mücadelesi; evren/varlık şudur/budur, tanrı vardır/yoktur, ölümden sonra yaşam/yaşamlar vardır/yoktur gibi şeyler değildir.. çünkü tüm bunlar insan zihninin ürettiği soyut şeylerdir ve bunları tartışmanın anlamsızlığını, kısırdöngüsünü, bir sonuç vermeyeceğini farkına varmış ve bu durumu aşmış insandır.. aydınalnmkış insan bunları aştıktan sonra artık inasnoğlunun insanlaşması için mücadele veren kişidir.. yani bu soyut kavramların köleliğinden kurtulup somut insan ve insanlaşma üzerinden bir yaşam biçimi geliştirmiş kişidir.. ve tüm mücadele bunun üzerinedir..



ben hem teizmi hem nonteizmi yanlışladığım için bu seviyediyim zaten.. ama bunu kendi bilincimde yanlışladıktan sonra gidip te bu insanların inançların yoketmek üzerine yazılar yazmıyorum, tüm bu bilinç seviyelerinin hepsini bizzat yaşayarak deneyimlediğimi, zamanında ben de bir müslüman gibi bir ateist gibi bit deist gbi davrandığımı ve bu durumun bir zorunluluk olduğunu söylüyorum zaten.. çünkü bilinçteki sanal 1 mutlak 1 den çok farklıdır..

"mutlak 1" insanı şüpheye düşürüp huzursuz etmez, tartıştırmaz, insanlığı bölmez..

ama "sanal 1" öyle değildir işte.. bu 1 sanal olduğu halde kişi bunu mutlak 1 olarak algılamaya meyilldir ama sanal 1'in bonusu/yanetkisi şüphe denen illetten kurtulamaz. işte bu şüphenin getirdiği rahatsızlığı/mutsuzluğu gidermek için felsefe yapamak zorundadır...

felsefe yapmak, demek benim gördüğüm kadarıyla; insanların kendi içlerindeki şüphenin verdiği huzurszuluğu bastırmaya yönelik laf salatasından başka bir şey değildir.. böyle felsefe sitelerinde ya da reel yaşamında yaptığı tartışmalarda ne kadar üstünlük sağlarsa ya da kendi gibi ne kadar çok işnsan varsa içindeki şüphe azalıp kişi bir parça daha huzura mutlulupğa yaklaşır.. böyle sitelerin müdavimleri genellikle içinde bu şüpheyi en yoğun yaşayan insanlardır.. bu indanların yaptıkları tartışmalar konuşmalar insanlığa ışık tutmak değil, kendi sanal 1 ininin dışındaki tüm sanal 1 leri yanlışlamak ve bunu başardığı oranda şüphesinin azalıp mutlu/tatmin olması üzerinedir..

evet ben de hem teizmi hem nonteizmi yanlışlamış biriyim.. ama bakın bakalım topiclere özellikle de islam topiğine, kim neyi nasıl tartışıyor, ben hangi topicte neyi nasıl konuşuyorum..

ben gidip de bir müslüamana bir ateiste kardeşim siz manyakmısınız nasıl böyle saçama sapan şeylere inanıyorsunuz, siz zayıf insanlarsınız siz günahkar gerizekalı insanlarsınız falan demiyorum.. tüm bunların bilinçaçıklık durumu olduğunu ve insanoğlunun sahipolduğu bilinaçıklık oaranında böyle düşünüp duygulanıp böyle davranmak zorunda olduğunu söylüyor ve her insanı olduğu gibi kabul ettiğimi dile getiriyorum..

çünkü ne bir tezim ne de nonteizm bilinçaçıklığında yaşayan bir insandan çok fazla insani tutum ve davranış bekleyemezsiniz.. o kendi bilincindeki inancı sonuna kadar her pahasına savunmak ve diğer tüm inançalrı yanlışlamak zorundadır.. çünkü özünde değil hala çeperde zihinde yaşamaktadır.. ve zihinde çeperde egoda yaşamak demek zaten "bunları yapmak zorundasın, böyle davranamak zorundasın" demektir..

çünkü ortada gerçek/öz benlik değil sahtebenlik vardır.. ve sahtebenlik kişiyi uyutup onu mutlu/huzurlu kılmak için elinden geleni yapacaktır ve zaten asli görevi budur egonun..

Merhaba sayin paslicivi,

Tesekkurler oneriniz icin, ama ben topiklerde izliyorum, sadece yanlislamaya calisan insanlar oldugu kadar, objektif bakabilen ve dusuncesini dile getiren insanlar da mevcut.
Bilime, din misali tapinan insanlar oldugu kadar, dine de bilim misali tapinan insanlar mevcut. Cift tarafli dusunup (empati yapip) yazabilenler de var. Hic yazmamak da bir dusunceyi ortaya koymaya yonelik secimdir ayrica..
Inanan ve inanmayanlarin da yer almasi ayri bir renklilik..

Sanirim siz genelleme yaptiginiz icin bu sekilde algiliyorsunuz. Bu sebeple dogru dusunmediginizi dusunuyorum. Yanlissam, anlayabilmem icin daha fazla detay lutfen...

Yukarida (?) diye bahsettiginiz varlik, insanin kendisi de olabilir, tanri da olabilir, Allah, God, Isa, Musa, Muhammed, Sokrates, Budha, masa, sandalye de olabilir, bos kume de olabilir. Veya hicbir sey olmayabilir.
Sonucta bilincine yansiyan ve cozumleyebildigi evren kadardir insan.
Siz yoksaniz sayet, bu bilgilerin hicbiri yok zira.. Insan disi bir irade varsa/yoksa bile, bunu cozumleyemek icin, gene olmazsa olmaz olan insan denen yapidir.


Iste tam da bu yuzden, insanoglu bilemem diyebildigi icin, o bilmedigini inanc, bilim veya mistik eski/yeni akimlarla vb. ortaya koymakta.. Sonucta kendi yarattigini bir isimle cagirmak zorunda, ki ifade baglaminda dillendirebilsin.. Kavram diyoruz bunlara.. Sonra edindigimiz bilgiyle icini dolduruyoruz. Bazen de bosaltiyoruz.

Bilgi dediginiz sey degiskendir. Keza inanc da oyle.. Dusunce de..
Bu, insanin tercih yapabilme ozgurlugudur.
Insan her yerde, her haliyle insandir.

Neden, bir de soyle dusuneyim seklinde yaklasmasin ki olaya? Veya neden ille de benim dedigim dogru diye yaklasmasin?

Bu sekilde yaklasmassa, farki yakalamaktan uzaklasir.
Zaten oyle yaklastigi icin, forumlara dahil olur, kendi fikrini koyar ortaya, gerekirse curur, gerekirse curutur veya uzlasir, ogrenir. Sonucta o da tercih ettigi bir bilgi birikimiyle vardir toplum icinde. Bu sekilde varlik gosterir.
Insana kirilmamasi icin dokunmamak, uykusundan uyandirmamak yapilabilecek en buyuk kotuluktur. Insan kirilmasi gerektigi kadar, kirilma ozlemiyle de bu topluluklara dahil olmus olabilir. Bu da insanin bir farkli psikolojik yonudur. Cunku kendisini zor/kolay kandiran bir yapiya sahiptir.


Siz bir aslanin, kalbini kirmayayim diye bir ceylani parcalamaktan vazgectigini gordunuz mu hic? Goremessiniz.
Alt , orta veya ust bilinc farketmez, ovulerek/ yerilerek, yanlislanarak/dogrulanarak kaos icinde gelisir, degisir.


Bu farkina varmis insan icin de aynidir, o da kendince once alir,deneyimler, eler, eler, eler ve bir yerde durur, "budur" der. Budur dedigi nokta, bir toplu bilgiyi tercih edisidir/hazmetme sonucu kendince kusma noktasidir.
Bu demek degildir ki, onun "budur" dedigi nokta sabittir, olesiye sabit kalacaktir. Yine degiskenlik hakki saklidir. Ta ki kendi bilgisini, yine kendisi deneyimleme/eleme yontemiyle yanlislayana kadar.


Aydinlanmis oldugunu iddia eden insan ise, yine sizin bahsettiginiz, o zihnini artik mesgul etmeyen,kendince yanlisladigi, ilgilenmedigi, kafa yormadigi konular uzerine merdiven /basmak suretiyle daha uste ciktigini zanneder. Yani bildigini zannetmektedir.

Halbuki cikmamistir.

Bakin, tip okuyanlarda, genelde degil ama bir cogunda dorduncu- besinci sinif hastaligi diye bilinen birsey vardir. Doktor adaylari okumaktan, surekli gozlem yapmaktan, hasta uzerinde deneyimlemekten, bir sure sonra uzerinde calistiklari hastaliklara dair tanilarin hepsinin, kendi bunyelerinde de var oldugunu sanirlar gecici olarak. Sonra zamanla bunu kaniksarlar. Normale donerler. (Meslek geregi ketumlasma problemi degil bu bahsettigim)

Farkina varmis insanin bakis acisi buna benzer.
Insan,ilkin, insan temelli bilincten sicrayip, yasama anlam verme temelli bilince ulasirsa, iste o zaman uzerine bastiklarinin hakkini vererek, objektif sekilde yaklasir. Fazla kirmaz, acitmaz.Cunku hepsinden beslenmisdir. Otekilestirmek geregini duymaz.

Insanlari "hasta" veya "sagliksiz" gozuyle tanimlamaktan vazgecer. Evet anliyorum sizi, asagilamak anlaminda kullanmadiniz bu sozcukleri..

Doktorlar da, bahsettiginiz baglamda son derece saglikli insanlar degildir. Ayni zamanda hastadirlar. Bu hastalik halinden dolayi, arastirir, gelistirir yeni bir tedavi, yeni bir ilac vb. seyler kesfederler. Veya varolan bir hastaliga cozum bularak, kokten yok ederler. Insanliga faydali olurlar.
Bu her duzeydeki bilinc icin, bir hastalik/hasta olma durumu degil, bilakis olmasi gerekendir.


Aydinlandigini iddia eden insan ,(?) isaretlenmis yeri doldurmak maksatli, sanal sanilarindan, bir baska sanal sani yaratir. Ve buna inanir.
Oyle ki; aydinlanmis insan, kendisini bulundugu noktaya getiren, kendince sirtini dondugu, deneyimledigi, siyrildigi, o kaosa, o kargasaya, o catismaya tesekkur etmeyi dahi unutur. Tesekkur etmek soyle dursun, tum bencilligi ile acimasizca elestirmeye baslar. Kendince isik sactigini zanneder. Oysa isik sactigi, icinden ciktigini sandigi guruhtur. Hem de bu isik sacma eylemini, icinden ciktigi o guruhun sahip oldugu doneleri kullanarak yapar.
Kendi basina urettigi bir sey yoktur yani. Kus konduramaz.
Halen yaptigi, yapmakta oldugu, yasama, icerik/anlam verme temellidir. Birseylerin uzerine bastiginin farkinda degildir. Keza basarken de, kirilacaklarini, aciyacaklarini iddia ettigi halde, onlarin kirilabilecegini, incinebilecegini dusunmez.


Insan temelli bilinc yenilip yutulmadan(ki hic kimse henuz yiyip yutamamistir, sonunu getirememistir), yasama anlam verme temelli bilinci cozup atmak, pek olasi birsey degildir. Zira yasama anlamini veren, hangi bilinc duzeyinde olursa olsun insan denen yapidir. Fark ilkin burada yakalanir.


Baska bir deyisle, beyin ameliyatini bilmediginizi varsayin, eger bir beyin ameliyatinda cerrah'in yaninda hazir bulunursaniz, beyin ameliyatinin nasil yapildigina dair bilgi degil, fikir sahibi olursunuz. Beyin hakkinda genel gecer bilgi sahibi olsaniz da, o cerrah kadar parmaklamayi bilemessiniz beyni.. Malum, kol, bacak gibi rastgele avuclayabileceginiz bir organ degildir beyin.
Beyin cerrahi olabilmek icin gereken egitimi aldiktan sonra, bir beyin ameliyatinda, diger beyin cerrahinin yaninda bulunmaniz durumunda, ikiniz de, beyin ameliyatina dair bilgi bazinda esitsinizdir.

Ve bu ornegin, tartistigimiz baglamda, bir esprisi yoktur. Yani bu durum, son derece siradandir hemen yanibasinizda duran ameliyat hemsiresi icin.
Bunun boyle olusu, ameliyat hemsiresinin cok siradan bir insan olusu sebebiyle degildir, farkli bir kulvari tercih etmisligindendir. Bir dahaki sene beyin cerrahisi okumak istemeyecegini kimse garanti edemez.



Insan, yasama anlam verme temelli bilinci, nasilsa cozdum, tozunu attim diye bir kenara atarsa, insan temelli bilinci cozus baglaminda , cuvallar.

Zaten elinde bir kutu hazir, manasi verilmis kapsul vardir. Bunu herkesin icmesinin tek cikar yol oldugunu dusunur, insanlik adina. Cunku ona gore dunya bir hastane, dunyada yasayan hemen hemen herkes hastadir. Servis hemsiresinin ilac dagitmasi gibi, surekli dagitir.
Oysa herkes, zaten sahip oldugu ilaclarini icmistir, icmeye de devam etmektedir. Yan etkiler, bazen hemen, bazen de uzun bir surec icinde ortaya cikar, ama kapsul sahibi bunu goremez, genel gecer farmakoloji bilgisine ragmen. Goremedigi icin de tek yapacagi, elindeki hazir ilaci ve ilacin faydalarini sil bastan anlatmak olacaktir.

Bagislayin beni ama, siz birseyleri yanlislamis degilsiniz sayin paslicivi, yazilarinizdan anladigim kadariyla.. Hala yanlislamaktasiniz. Belki de yaniliyorumdur.
Ancak yanlislamis olsaydiniz, elestirdiginizi yapmaz, uyuyani uyandirmaya calismazdiniz, uyku mahmurunun yuzune su serpme azmi icinde olmaz, her bireyi dusuncesi ile birlikte oldugu gibi kabul ederdiniz.
"Bakin bakalim ben topiklerde nasil konusuyorum, bir de digerlerine bakin bakalim nasil konusuyorlar "demezdiniz. Bilincacikligina erismis bir insanin sozleri degildir bunlar.
Benim icin hicbir mahsuru yok sayin paslicivi, rahat olunuz, ama bilincacikligina erismis bir insan kendini bu dille ifade ederse, baska bir bilincacikligindaki insanin da kendini ifade ederken "Gunes durulur mu? Hadi canim bunlar tamamen sacmalik, uydurma" demesi elestiri kaldirmayacak kadar dogaldir ve insanidir.


Bu yuzden farki yakalamis insan, ayni zamanda iyi bir gozlemcidir de.. Tum gozlemleri, kendi gozlem penceresinde harmanlayacak, ic edecek bir bakis acisina sahiptir. Kaos'dan kopuk degil, bilakis kaos'un tam icerisinde yer alir. Yontuldum bitti demez.

Siz hala yanlisliyor oldugunuz icin, uyandirmayi, dokunmayi gereksiz ve acimasiz buluyor olmalisiniz.
Size bunlari soyleten, henuz parcalayamadiginiz egonuzdur bence.
Degil! Degil mi?
Peki siz, haberiniz yokken, toplulukla cekilmis bir fotografiniz, surpriz sekilde ilk kez elinize ulastiginda, resimde once kime bakarsiniz?
Arkadaslariniza mi? Kendinize mi?


Egodan minimum arinabilmis insan, "ben arindim, egoyu parcaladim" demez zaten. Buna gerek duymaz. Tamamiyle, arinamayacagini,parcalayamayacagini bilir. O sadece fark noktasini yakalamistir. Baskasinin ayakkabi ile yurumeyi ogrenmistir. Empati der buna..

Ego parcalanabilecek, yok edilebilecek birsey degildir. Meditasyon'la sadece zihin susturulur/sesi kisilir/terbiye edilir. Bunu da imgeleme yoluyla basarir insan..
Hayal eder.
Bir cesit, ilacsiz, genel anesteziye benzer. Zihin uyusur.
Bunu bir rutin haline getirdiginizde, pratiklestirdiginizde, hakkiyla yapabildiginizde, kalkip dogadaki akrep'e zihninizle "yolumdan cekil, seni ezmek istemiyorum" diyebilirsiniz. Beynini ameliyat ettiginiz hastaya, "sakin gitme benimle kal sana ihtiyacim var" diyebilirsiniz. Siradan bir insan olan Ayse hanim da, komadaki esinin sadece elini tutup, sessizce aglamak suretiyle de bu imgelemeyi yapabilir. Cunku ucu de konusmaz. Akrep'in zihni, zaten insaninki kadar kusatilmamistir. Imgeleme yapmadigi gibi, yapmaya ihtiyaci da yoktur dogasi geregi.

Ust ornekte sizin de, beyin cerrahinin da, Ayse hanimin da yaptigi bir cesit meditasyondur.

Bu noktada hayvansinizdir zaten bilinc duzeyinde.. Bunun verdigi dogalligi ozleyeceginizden, (cunku o dogalliktan gelmistiniz zaten, evriminizin bir asamasinda hayvandiniz), 4 ayak ustunde yurume, emekleme yetisine ortalama hala sahip olmaniza ragmen, cevresel etkenler yuzunden yurumeyi reddedecek, ama o bilinci/ruh halini tekrar tekrar ortaya cikarmak ve yasamak isteyeceksiniz.
Bunu siz kesfetmeden once beyniniz daima rutin olarak yapiyordu zaten.
Bir objeye iki farkli acidan bakmaniza ragmen, derinlik algisi esliginde, baktiginiz objeyi gayet net sekilde 2 tane degil, 1 tane gormeniz gibi.. Saglikli haldeyken bir objeyi 2 tane gordugunuz oldu mu? Kuskusuz cesitli tibbi hastalik hallerinde gorebilirsiniz.


Halbuki o sikayet ettiginiz, sirtinizi dondugunuz kaos olmasaydi aydinlanamayacaktiniz. O kaos/kavga yoksa, sizin de ulastiginizi soylediginiz bilincacikligi yok cunku..
Sizin de bu kaos'un sonuclarini elestirerek "gerekirse ben hayvanoglu hayvan olmaya raziyim" serzenisinizin sebebi, birseyleri yanlislamis degil, hala yanlisliyor olmanizdir.

Yani baska bir deyisle, yanlislamis oldugunuzu iddia ettiginiz insan zihinlerinden farkli birsey yapmadiniz oysa..

Teist bir insan da imgeleyerek inaniyor, kabul ediyor, ateist bir insan da imgeleyerek reddediyor. Cikis noktalari imgelemek. Insan imgelemesse yaratamaz, uretemez.
Bir teist de somut gormedigi halde, imgeleme yaparak yeniden dirilecegine inaniyor, bir ateist de imgeleme yaparak bunu reddediyor. Hayal ediyor, ama akilci dusunup hayali gercege uygulamanin savasini veriyor. Uretiyor.

Genel anlamiyla inanc kavrami yok oldu mu? Hayir olmadi.
Olmayacak da..O sizin dogal bir parcaniz ve baska parcalara zarar vermeyeceginden kesin olarak emin olana degin, kesip atmak gibi luksunuz su an icin yok.

Insan da gerek evrimin en basinda, gerekse dinlerdeki yaratilis hikayesinin en basinda konusmuyordu zaten..

Evrimi savunan hic kimse cikip, evrimin ta en basinda canlilar konusuyordu diye iddia etmez, keza bir yaratilisi savunan teist de yaratilis bahsi icin bunu iddia etmez.
Biri der ki; insan zaman surecinde, evrildikten sonra konustu,
digeri de der ki; tanri insani yaratti, isimleri ogretti, insan ondan sonra konustu.

Gorebildiniz mi?
Bakin iki farkli kavga eden kutup bir ortak paydada, nasil da bulustu?
Yani insanlarin farkli gorusleri birbirine tamamen zit olmayabiliyor. Sadece ayni seyi, kendi imgelemelerine dair farkli dillerle ifade ediyorlar.

evrensel-insan
29-08-2010, 19:36
Saygideger neva;

Mesajinizi okudum. Yalniz, benim mesajlarima yonelik te mesaj yazmamaniz, beni dusundurdu. O yuzden ben sorayim, dedim. Sizin, alginizda, "aydinlanmis" ve "farkina varmis insan" ne konuda ve nasil bunu ortaya koyar?

"Aydinlanma/farkina varma" sizce icerik ve anlam olarak nedir?, nasil saglanir, nasil yansitilir?

Saygilarimla;
evrensel-insan

Neva
29-08-2010, 21:27
Sayin evrensel-insan;

Farkina varmis insan, toplumun icinde, kendini toplumdan soyutlamadan ve sirtini donmeden bilgiyi paylasabilendir. Farkina varmis insanin en temel dusturu, farkina varana degin beslendigi guruhlari otekilestirmemesidir.

Size bir cevap yazmadim. Zira bu baslik icinde, ayni mesajda, kendi yazdiginizi yine kendinizin curuttugunuze dair, celiskili ifadelerinize rastlamadim. Rastladigim zaman emin olun yazarim.

evrensel-insan
29-08-2010, 22:19
Saygideger neva;

Aciklamalariniz icin, tesekkurler. Evrensel-insan'in notr algisini, ilk paragrafinizda, guzel dile getirmissiniz.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
30-08-2010, 06:12
sadece uyuyanlar yada hasta dediğinizde, sizden farklı ama sizin sevıynızden aşağıda gören ifadeleriniz yuzunden sizin sunumlarınızın hasta tarafından nasıl algılandığını ifade etmeye çalıştım. en azında doktor ve hastası arasındaki dialogta hastanın algılama şekli olarak alabilirsiniz. elbette diğer hastalarda farklı şekıllerde algılayacaklardır.

sevgili rakıbalık..

dilimin biraz sivri olduğunun farkındayım.. zaman zaman bazı forumdaşlardan benzer şikayetler geliyor, diğer insanları küçümsüyorsunuz diye.. böyle bir durum omadığını ifade etmek için sık sık açıklama getrimek zorunda kalıyorum..

bu topic durduk yere açılmadı.. nihilist isimli bir materyalist forumdaşımızın hem felsefe hem islam topiğinde biraz agresiv tavırlarıyla beraber "herşey maddedir, materyalizmdir"i savunması ve diğer tüm idealistleri yanlışlamaya çalışması üzerine "hodri meydan" da bu konunun konuşulması için açılmıştır ama daha sonra diğer üyelerinde katılımıyla felsefe bölümüne taşınmıştır..

şayet tüm yazılarımı okuma fırsatınız olsaydı, bugün tıpta kullanılan bilinaçıklık skalası "glasgow"dan sık sık bahsettiğimi ve bu idealizm ve materyalizm(diğer bana göre daha doğru bir sınıflamayla teizm ve nonteizm bilinçaçıklığı) in işte bu glasgow bilinçaçıklık skalasına göre tamamen benim kişisel bir tezim, hipotezim olarak bir "hastalık durumu" olarak ifade ettiğimi görebilirsiniz..

yani acil servise kafa travmasıyla komada gelen biri nasıl "hasta" ise işte bu teizm ve nonteizm bilinçaçıklığının da aynı kategoride bir hastalık olduğu tezini ortaya koyuyorum.. kafa travması ya da başka bir hastalık sebebiyle bilinci değişik düzeylerde kapalı/açık olan birinden bahsederken "uyku durumu"ndan bahsederiz.. benim burda kullandığım "derin uyku ya da uyku mahmurluğu" birebir bu anlamda kullanılmış ifadelerdir.. yoksa kesinlikle bu insanları küçümsemek, aşağılamak gibi bir amacı yoktur, belki yılların verdiği hekimlik ağzı(terminolojisi)nın sağlık camiasının dışında kullanmanın verdiği bir sıkıntı var diye düşünüyorum.. bir de bunu internet sanal alemde kullanınca ister istemez bu tarz farklı algılar oluşabiliyor..

normal günlük yaşamda bir insana "dön arkanı pantolonunu indir, kıçına parmağımı sokucam" diyemezsiniz, derseniz bu durum yaşamınıza mal olabilir.. ama biz hekimler bunu günlük mesleki yaşantımızda çok sık ve normal olarak yapıyoruz, yani karşımızdaki hastanın kıçına parmağımızı sokuyoruz(rektal tuşe).. şimdi böyle marjinal bir örneğin yanında bir insana "sen bilinaçıklığı hastasısın" demek çok masum kalıyor bize göre..

ama tüm bu açıklamalarıma rağmen hala bunu bir aşağılama, küçük görme olarak algılayanlardan da özür dilerim.. ama bu durumu ifade edecek başka bir terminoloji de yok ki..

başlıkta yazdığınız uyku hali olayını kendinizi bu olayın dışında tutarak uyuyanlardan farklı olduğunuzu anlatıyor olmanız, uyku halındekilerin sizin konumunuza eşit olduğunu kast etmiyordunuz, sizden daha aşğı seviyede olduğunu izah ediyordunuz bunudamı yanlış anladım. işte bu aşağılamadır küçük görmektir egodur(hasta olan tarafın egosuda devreye girmiştir ve savunmadadır) ah o "ben"

evet yanlış anlamadınız, teizm ve nonteizm seviyesinin bilinçaçıklığı(tıbbi anlamda) benim bulunduğum bilinaçıklığı seviyesinin altında.. nasıl glasgow skalsına göre "uykuya meyilli" bir hasta "derin koma" dan üst düzeyde/daha iyi seviyede/sağlıklı ise teizm ve nonteizmi aşmış bir insan bu insanlara göre daha iyi/sağlıklı bir seviyededir.. çünkü karşısındaki insanı inancından/milliyetinden/etniğinden/politik görüşünden/tabusundan vs dolayı dışlamaz, ötekileştirmez, hor görmez, düşmanlık beslemez, öldürmez vs... sadece ve sadece bir canlı, bir türdeş, bir insan olarak görür ve kabul eder..


ama teizm ve nonteizm düzeyi bilinçaçıklığında olan birinin karşısındaki insana "sırf bir insan olduğu için" yaklaşması, sevmesi, kabul etmesi neredeyse imkansızdır.. nihayetinde mutlaka bir noktada çatışırlar ve birbirlerini eleştirmek, yermek, yoketmek, gönlünü kırmak, veya öldürmek zorunda kalacaktır..

ama aydınlanmış yani bu teizm ve nonteizm bilinçaçıklığını aşmış biri, karşısındaki insanı "insan olma ortak paydası" dışında hiç bir soyutu yüzünden dışlamaz, eleştirmez, yoketmeye çalışmaz.. umarım ne demek istediğimi ifade edebilmişimdir..

bu arada tartışmanın kişiselleşmesi ve tek taraflı kapatılması söz konusu değil.. en azından ben bu konuşmayı öyle algılamıyorum..

paslıçivi
30-08-2010, 07:28
Insana kirilmamasi icin dokunmamak, uykusundan uyandirmamak yapilabilecek en buyuk kotuluktur.

sevgili neva..

bu cümlenize kadar olan ifadelerinizin çoğunda hemfikirim.. ama bu cümlenizin ayrıntılı açılımını yapıp konuşmak gerekiyor sanırım.. çünkü konuşmalarımızın geneline baktığımda özellikle bu konunun çok iyi kavranması gerektiğini düşünüyorum..

sitede yeni olduğunuz için sizi çok fazla tanımıyorum.. bulunduğunuz bilinç seviyesini "insan olma ortak paydası" dışında bir sınıflamaya tabi tutuyormusunuz.. ya da bugün bulunduğunuz seviyeye gelene kadar insanlığın bu varlığa anlam vermede hangi düzeyleri deneyimleme şansınız oldu.. yani teizm ve nonteizm düzeylerini bizzat deneyimleme şansınız oldu mu?

bir bilinç seviyesini kendi zihninizde yanlışlamakla, bu bilinç seviyesinde bir insanla bunu konuşarak yanlışlamaya çalışmak, ya da bu insanı uyandırmaya çalışmak, varolan düzene ne düzeyde katkı sağlar.. ya da bu insanı gerçekten uyandırabilir misiniz, insanlığın uyanması böyle biribiriyle bu konuları tartışarak aşması mümkünmü, yoksa bu insanı uyandırmak adı altında herkes kendi "sanal 1" ini tüm insanlığa dayatmayamı çalışıyor..

yani gerçekten insanlar diğer insanları önemsiyormu, onları seviyor mu, onların uyanması için can mı atıyor, o insanlar uyuyor diye hallerinden şikayetçimi, onlar bunu istiyor mu, herkesin nörokimyasal yapısı aynı uyanıklık seviyesinde olmaya müsaitmi, yani hardware/donanım uygun mu ki her insanı uyandırmaya çalışıp huzursuz rahatsız mutsuz edelim..

10 yıl önce aldığınız bir bilgisayara windows 7 işletim sistemini yükleyebilir misiniz.. donanım acaba müsaitmidir, bu bilgisayar bu windows 7 yi kaldırabilir mi, yoksa harddiski yakarmıyız..

yoksa "ben windows 7 kullanıyorum, ben bilgisayarım, o da bir bilgisayar ben nasıl windows 7 yi kullanıyorsam o da kullanabilir, o yüzden bu yükleme işinde biraz zorlama yapabilir miyiz?.. hepimiz bir anda windows 7 kullanalım ki tüm bilgisayarlar uyum içinde yaşasın mı?


yani bunu bir süreçte yavaş yavaş mı halledelim, yoksa bir anda herkese windows 7 yi yükleyelim mi..

amacımız gerçekten uyumlu bir birliktelik mi(insanlık/insanlaşma) yoksa "ben windows 7 kullanıyorsam herkes windows 7 kullanmalı, ben onlara değil onlar bana ayak uydurmalı kardeşim" demek mi..

sevgili neva,diğer bahsettiğiniz konulara şimdilik girmeyi uygun bulmuyorum.. zamanı gelince onları da konuşuruz ama öncelikle şu bahsettiğim konuyu ayrıntılı irdelememiz gerekiyor..

insanoğlunun aydınlanması/insanlaşması nasıl, ne hızda, ne türde bir aktivasyon gerektiriyor sizce?

diamat
30-08-2010, 16:11
burdaki ikiyüzlülüğe katılmamayı kararlaştırmış ve uzaklaşmıştım.
ancak hala birileri formamı çekiştiriyor görüyorum ki.

karşısındaki insanı, insan olmak ortak paydası altında kabullenmek ve onu bir soyut nedeniyle dışlamamak başka bir şeydir,
idealist savsataların maskesini düşürmek ise başka bir şeydir.

diğer insanları bir soyuta bağlı olarak dışlamamak adına , evrene ilişkin söylenebilecek her şeyi yalan ya da doğru olmasına, gerçeği karşılayıp karşılamadığına bakmaksızın eşitlemeye kalkmak ve sonrada kendini peygamber ilan etmek de nerden çıktı.

eğer bir birey evrene ilişkin şu ya da bu düşünceyi geliştirmek ya da kabul etmekle diğer insanları bir soyuta bağlı olarak dışlıyorsa , son tahlilde evrensel ve paslıçivinin de yaptığı tam olarak budur.

ben (nihilist) hala aynı şeyi söylüyorum.
her şey maddedir.
sizler ise hala bana maddeden başka bir varoluş gösteremediniz.

tek yapabildiğiniz bir takım soyutlar eliyle insan türü bölünmesin hümanizmi koşturmak.
bırakınız bu demogojiyi.
insan türü bölündü zaten.

insanı bölen hem doğanın koşullarıdır.
ama daha sonra da idealizmin kendisidir.
tarih boyunca hiç bir zaman materyalizm ortaya çıkıp da dinler gibi sistematik inanç biçimleri geliştirip insanlığı bölmemiştir.
materyalizmin zaten ortaya çıkışı bu idealist dayatmaya itirazdır.
hala neyi anlatıyorsunuz.

maddeden başka ne var diye sormuştum.
büyük üstadlar (evrensel ve paslıçivi) defalarca sorduğum bu soruyu bir kez bile duymadılar.
tekrar soruyorum.
ne var maddeden başka.
varlık kelimesi insan tarafından nerde ve nasıl üretildi.
önce buna bir bakın ondan sonra varlık üzerine konuşmaya kalkın.
kendi götünüze defalarca parmak sokuldu bu başlıkta ama pek hissetmemiş görünüyorsunuz.

paslıçivi
30-08-2010, 17:26
sevgili nihilist..

bize karşı tartışan bir çok insan vardır.. biri gelir, allah vardır, muhammed onun peygamberidir der, diğeri dinsiz birey tanrı vardır der, biri isa tanrıdır der, biri evrenin kendisi tanrıdır der, birisi Budha dünyaya gelmiş en üst bilinçtir ve ölümden sonra yeniden doğum vardır der, birisi gelir tanrının varlığı bilinemez der biri gelir herşey maddedir der vs..

biz bu insanlarla konuşurken ortaya koyduğu bu söylemin içeriği üzerinden tartışmayız.. yani ben bir müslümanla konuşurken allahın varlığını tartışmam, bir hristiyan/iseviyle konuşurken isanın tanrılığını tartışmam, bir deistle konuşurken birey tanrının varlığını tartışmam ve bir ateist/materyalistle herşey maddedir üzerinden tartışmam.. yani senin dediğin gibi "sorduğun soruyu görmemezlik" değildir bu..

biz bir müslümanı, bir budisti bir deisti bir agnostiği nasıl bu varlığa bir anlam vermek zorundysa bir ateisti/materyalisti de bu varlığa bir anlam vermek zorunda olarak görür ve olduğu haliyle kabul ederiz..

ama sen şayet ille de "herşey maddedir" üzerinden konuşmak istiyorsan onu da yaparız.. ve bunları konuşurken de varolan seviyeyi ve azmi koruyacağını umarız..

öncelikle bana "herşey" ve "madde" kelimelerine/kavramlarına yüklediğin anlamı açıklayarak başlayabilirsin.. ve bu içeriği/anlamı yazdıktan sonra da durup ve tartışmanın dışına çıkıp kendini gözlemlemeni rica edicem senden..

herşey maddeden ibaretse ve bu kendini dayatan bir gerçekse sen bunu niçin savunmak zorunda kalıyorsun ve savunurken niçin bu kadar agresiv ve küfürlü konuşma ihtiyacı hissediyorsun.. bunları da gözlemlemeni istiyorum.. çünkü aynı tavırları bir müslüman bir hristiyan bir deist vs aynı şekilde sergilerken bir paslıçivi bir evrensel insan niçin sergilemiyor bunu da algılamanı istiyorum..

evet sevgili nihilist.. bana "herşey" ve "madde" kavramlarına yüklediğin anlamı yazarak başlayabilirisin..

Neva
30-08-2010, 18:48
Sayin paslicivi,

Neden benim duzeyimi ve deneylediklerime dair sormak zorunda hissettiniz kendinizi? Bilinc olarak, teist veya nonteist veya daha ust skalada olusum mu belirleyecek sizin nazarinizda birseyleri?

Iste teziniz bu yuzden yanlis. Sizi de yanlis ifadelere ve celiskilere surukluyor.

Siz belirleyici bir makam/seviye degilsiniz ki, insanlari acil serviste yataklara dizdiginiz gibi, dizesiniz burada da.
Siz hastalariniza tedavi uygularken hastanede, bunlari soruyor musunuz? Bundan size ne? Teist olursa 2 dikis fazla veya nonteist ise 2 eksik dikis mi atacak veya ust bilinc ise, dikise ihtiyacin yok ,sen kendin halledersin mi diyeceksiniz? Veya hasta, daha mi az/cok aci duyacak?

Onlar kendi bilinc seviyelerinden sorumlular. Insanlari, insan oluslarindan once, bilincleri veya inanc/inancsizliklari uzerinden sorgularsaniz cuvallarsiniz, bunu ust mesajimda da yazdim.



Sizin teist /nonteist addettiginiz "hasta" insanlar, iclerinde baska olgulari da barindirirlar. Inanc imgelemeyi, imgelemede inanci sekillendirir evet, ama bu, insanin, insanoglu tarafidir...Insan'i hapsoldugu insan kavramindan cikarip, kendinizde dahil, siradanlastirip herhangi bir canli/yasam formu diye incelerseniz, baska cevherlerini de gorursunuz.

Mesela soyle ornekleyeyim. Teist Osman bey, escinselleri toplum icinde acimasizca elestirirken, bilincinde iki ana noktada elestirir. Cikis noktasi 2 tanedir.
-Osman bey, homofobik olabilir.
-Osman bey, gizli bir escinsel olabilir.

Osman bey'in bu iki cikis noktali elestirisi, dindar Osman bey kimliginde hayat bulur. Siz onun toplumun ahlaki bakimindan veya inancindan dolayi bu sekilde elestirdigini dusunebilirsiniz. Cunku kimligi bellidir. Teist'dir. Bunu nonteist bir insanda yapabilir.

Ama siz, her ikisinin de, homofobik veya gizli escinsel oldugunu %100 bilemessiniz. Bilirim ben derseniz yalan soylersiniz. Cunku ne annenizin, ne babanizin biseksuel olup olmadigindan bile %100 eminim diyemessiniz.


Bu yuzden insan, harika bir yasam formudur.
O farki yakaladiginizda, tum zamanlarda, konularda sinifsiz sekilde varlik gosterebilir insan. Sinifsiz sekilde yer almasi kendine dair sinif bulamayisindan degil, karsidaki henuz yanlislamamis insana bulundugu kendi sinifini deneme/yanilma yoluyla kavratmak amaclidir. Bu karsidaki insana, insan olmanin tum hallerini, tum pencerelerini yakalayabilmesi icin, sunulan bir yontemdir. Bilgisayarlar bu sekilde esitlenir yani sayin paslicivi.
Henuz yanlislamamis olanlar, ki bu utanilacak, asagilanacak bir nokta degildir, sanilarindan dolayi, dahil olmaktan korkarlar. Sanilarina siki sikiya sarilirlar. Cunku kirilgan olduklarinin bilincindedirler. Dunyada bir elin parmaklarini gecmeyecek sayida, aydinlanmis, isik sacan cok ust bilinc olduguna inandirmislardir kendilerini.

Ornegin, sizin, benim mesajimi parcalara ayirip, bu kismi sonra konusalim diye ertelemeniz gibi..

Halbuki o mesajimi dikkatli okumus olsaydiniz, bana donup, "10 yil once aldiginiz bilgisayara Windows 7 yukleyebilir misiniz? " gibi alt yapisiz bir soru sormazdiniz, zeki bir insan olmaniza ragmen.

Insan degisken bir yapidir, insana yukleyebilirsiniz, yanmaz, evinizdeki bilgisayar limitli bir duzenekle calisir, insan dusuncesinin limiti yoktur, sonsuzdur. Prostat tanisi icin, insanin kicina parmak sokabilirsiniz mecbursunuzdur cunku. Ama bilincine katkida bulunmak icin, insani dusunsel anlamda, her taraftan parmaklayabilirsiniz. Sizinle kiyasiya dusunce carpistirabilir. Bunu yaparken de her taraftan parmakladiginiz icin, onunla birlikte bulundugunuz minvalden ters doneler atar ortaya farkina varmadan.

Duzene cok katki saglar bilince yukleme yapmak yani.

Yanlislama kelimesini lugatinizdan gecici olarak israrla cikarmadan, paylasim kavramini sanirim bilincli/bilincsiz olarak es gectiginiz icin, hala ayni tipte sorulari, farkli yollarla yoneltmektesiniz. Ama ben sizin parmaklama katsayinizi algilamis oldugumdan, ust mesajimi bilerek uzun tuttum. Her ne kadar siz bir kismini sonra konusalim diye ertelesiniz de..

Ve ben mesajlarimla, egonuzdan dolayi bana aktarmasaniz bile, belki de sizi acittigimin/kirdigimin farkindayim. Bundan kacinmiyorum.

Bana degil, kendinize sunun cevabini, tek secenekle verebilir misiniz?

Sizce, yanlislama/dogrulama mi paylasimin temelini olusturur, yoksa paylasim mi yanlislama/dogrulamanin temelini olusturur?

diamat
30-08-2010, 19:05
paslıçivi

sen sana gelenlerle istediğin gibi iletişebilirsin.
bu beni bağlamaz.
çünkü ben sana gelmedim.
o yüzden önce bu ayakları bir kenara bırakmayı bir dene.

materyalizmin uyku mahmurluğunu iddia eden sensin.

o halde materyalizmnin temel tezini ortaya koyup bunun uyku mahmurluğu olduğunu göstereceksin.

bunu gösterebilmek için ise epistemoloji ile ontolojiyi kafana göre ayırıp sonra gerçekliği yine kafana göre epistemolojiye indirgeyip sonrada indirgenmiş biçimi üzerinden gitmeyeceksin ama.
çünkü bunu burda yiyenler olabilir ama kusura bakma ben onlardan değilim.

ikinci aşamada ise yok insanlık soyutlar üzerinden bölünüp birbirine düşman ediliyor türünden seni seviyorum geyiklerine sarılmıyacaksın.

bana madde haricinde ne olduğunu eğer becerebiliyorsan göstereceksin.
bunu senin ustan evrensel beceremedi.

beceremediği için sadece kelimelerle oynaşıp durdu.
sen de kelimelerle oynaşmaktan başka bir şey yapamadın.

senin düşünce bilinç soyut zart zurt bütün kelimelerin işte şu evrene aiittir.
gözlemlediğimiz şu evrene.evren ise somuttur.
senin kelimelerini umursamaz.
senin kelimelerin de işte şu evrenin ürünleridir.

şimdi materyalizm uyku mahmurluğudur diyebilmen için, materyalizmin; düşünce ve bilinç maddedir, maddenin ürünüdür ve maddenin kanunlarıyla hareket eder iddiasını önce yalanlayacaksın.

hadi bakalım kolay gelsin.
bunu beceremedi daha kimse.
bunu becerebilirseniz evrensele ve sana madalya takıcam.

spartacus
30-08-2010, 19:05
Sevgili Paslıçivi aslında arasıra yazsam mı yazmasam mı diye düşünerek bu konuya hiç yazmadım. Öncekile bunun birinci nedeni sizin sabit fikirliliğiniz(yani yer çekimli oluşunuz), ikincisi subjektif tanımlarınız ve değişmezlik, üçüncüsü ise mutlak yargılar üretiyor oluşunuzdur. Mesala bu konu başlığına ilk girişiniz bir fikir değil, tartışabilir değil!, sabittir. Başlığı tekrar bir düşünürseniz söylemek istediğim gayet açıktır. tartışmakda aslında anlamsızdır. sen çıkarsın derin uyku halidir dersin diğeride 2 kelime ile değildir der olur biter. Neden çünkü ortada fikir yok, yargı var ve açıkcası kişilerin yargılarını tartışmak yada tartıştırmaktan çok fikirsel alanda ele almayı yeğlerim.

Daha önce başka bir konuda da tartışmıştık, varlık bilinemez demek dahi varlığı bilmektir demiştim-ki kendinizle ters düşmekteydiniz-. Bilmek olgusu mekanik, sabit, salt vs bir olgu değildir, kendi başına bir kesinlik, bir sınır tayin edilemez, dolayısıyla burada oran önemlidir. Neyi, hangi minvalde, ne kadar, neden, nasıl, nereden, nereye kadar bilmek olarak ele alabilirsiniz. madem tıp dan bahsettiniz bu tıp içinde böyledir, 50 yıl öncede bir tedavi yöntemi vardır, 50 yıl sonra gelişmiştir yine vardır. 50 Yıl öncekide bilinendir, şimdikide bilinendir. Peki herşeymidir? Değildir, herşey demek hiçbirşey demektir. Özele indirgenemez, özele ve özgüle indirgenemeyen şeyler içinde gözlem yada bulgu elde etmek mümkün değildir ki bilgi edinilebilsin... tabi dediğim gibi bilgi geniş bir kavramdır tek başına hiç ama hiç bir anlam taşımaz, o sebeple varlık bilinemez dediğiniz anda bir şey söylemiş olursunuz oda hiçbir şey... Hiç bir şey içinde tartışma şansımız mümkün olmayacaktır, çünkü elimizde ne bir done, ne bir veri yoktur....

Geçerken söyleyeceğim, sizin materyalizm hakkında bilginizin olsada objektifliğe değil idealist bir subjektifliğe dayandığını ifade edebilirim. yani tanım yada görüşleriniz salt idealist yani kendinden değil karşıtından tanımlıyorsunuz. haliyle olmayan bir materyalizmi, olanın adını kullanmakdan başka hiç bir ortak yönü olmayan bir başka materyalizme çevirmiş oluyorsunuz.

paslıçivi
30-08-2010, 19:44
sevgili nihilist..

bilincinize yansıyan evrenin/varlığın zamansal/mekansal/içerik olarak sınırlarını çizemiyorsunuz.. çünkü hem bir insan olarak varolan donanımınız hem de elinizdeki bilim bunu yapmaya yetmiyor..

siz bir insan olarak varlığın bir parçasısınız ama bu varlığı bir bütün olarak ortaya koyamıyorsunuz..

işte bu varlığı bir bütün olarak ortaya koyamamak insanoğlunun henüz kabuledebileceği bir bilinç düzeyi değil.. belirsizlik günümüz insanoğluna uygun bir pozisyon değil..

o yüzden herkes kendi bilinçaçıklığınca bu varlığı bütüne tamamlayıp belirisizliği/bilinemezliği ortadan kaldırmak zorunda..

sen varolanla tamamlarsın, herşey maddedir dersin ama herşeyin sınırlarını çizemezsin..

bir başkası tanrıyla tamamlar ama gösteremez

bir başkası tanrısız başka bir şeyle tamamlar gösteremez..

benim söylemeye çalıştığım şey bu işte.. bir tanrının varlığını tartışmak ne kadar anlamsız ve insanlıkdışı ise evrenin tamamen maddeden olduğunu tartışmak da aynı şey..

çünkü bütün ortada yok ve bütünün ortada olmamaması zaten insanoğlunu teizm ve/veya nontezim inanca itiyor.. ve bu durum da aşağılanacak hor görülecek bir durum değil diyoruz.. insanoğlu mutlak 1 olarak ortaya koyamadığı varlığı zihninde sanal 1'e tamamlamak zorunda.. ve o yüzden teizm ve nonteizm düzeyindeki insanlar kendi sanal 1'lerin dışındaki herşeyi reddetmek ve yanlışlamak zorundalar.. sadece siz ateistler değil, bir teist bir müslüamn bir musevi bir deist bir panteist vs herkes kendi sanal 1'nin dışındakileri yanlışlamak zorunda.. bu bir zorunluluk demeye çalışıyorum..

ve bu tamamen insanın beyin nörokimyasıyla ilgili bir durum olduğu varsayımını ortaya sürüp bu değişmeden bu insanın düşünerek, okuyarak, tartışarak bu bilinç düzeyinden çıkmasının imkansıza yakın olduğunu söylüyorum..

ne sizin herşey maddeden ibarettir dayatmalarınız, ne müslümanların hristiyanların ne deistlerin ne budistlerin ne panteistlerin kendi dayatmaları bir şeyi değiştirmeyecektir.. siz sadece beyin nörokimyasını değişmediği sürece ömrünüzün sonuna kadar bunu savunup diğer herşeyi yanlışlamak zorundasınız.. tüm teizm ve nonteizm düzeyi bilinçaçıklıkları bunu yapmak zorunda..

varoluş tamamen bu müstakil varlıkların biribiriyle hem bilinçsel hem gıdasal hem egosal olan kaosu üzerine kurgulanmış.. yani tüm varlıklar biribiriyle amansız bir mücadeleye zorlanıp, sahne o şekilde hazırlanmış..

aydınlanma dediğim olay bu kaosun içinden kişisel kurtuluştur.. tüm bu kavganın/kaosun içinden kurtulmayı başarıp, insan temelli, biraz daha sonra da can temelli bir bilinç düzeyine geliştir.. bu da tamamen bir madde olan beynin niteliği ile ilgilidir..

evrensel-insan
30-08-2010, 20:53
Saygideger diamat;

şimdi materyalizm uyku mahmurluğudur diyebilmen için, materyalizmin; düşünce ve bilinç maddedir, maddenin ürünüdür ve maddenin kanunlarıyla hareket eder iddiasını önce yalanlayacaksın.

hadi bakalım kolay gelsin.
bunu beceremedi daha kimse.
bunu becerebilirseniz evrensele ve sana madalya takıcam.-diamat-

Evrensel-insan'in dile getirdiklerinin senin tarafindan algilanamamasinin altinda yatan neden, insanoglu faktoru uclu birligini teke indirgemeye calisman. Bu uclu birlik, madde, dusunce ve kavramdir. Ucu olmadan da, insanoglunun kendisi dahil; herhangibirisi, ya da herhangibir sey ortaya konamaz.

Burada insanoglu, hem kendini diger seyler gibi ortaya koyarak, kim; hem de kendi dahil, herseyi ortaya koyarak ve ortaya konan olarak ne konumundadir.

Iste bu kim ve ne konumunda olan tek tur insanoglu turu ve biridir ve insanoglu turu ve birinden baska, kim ve ne konumunda olan ve kendi kendini kendi adina ortaya koyan, kim ve de ne yoktur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Düşüngen
31-08-2010, 01:28
Sevgili paslırobot, bu başlıkta görüyorum ki, dört koldan topa tutuluyorsunuz, gelen vuruyor giden vuruyor eee düşene kim vurmaz ki?.
Lakin hiç aldırmıyorsunuz yani yüzünüze tükürseler çok şükür yağmur yağdı diyeceksiniz ((-.

Arkadaşlar burada derin uyku ve uyku mahmurluğu ifadesiyle anlatılmak istenen; atomik yapılı organımız olan beynimiz ve işlevinin seviyesi.

Örneğin kalp yetmezliği olan bir kişinin bu yetmezlikten ötürü benliği suçlu değildir ve hemen bir kalp doktoruna gider. Aynı şekilde karaciğer yetmezliği olan kişide de durum böyledir bunlar biyolojik/nesnel sorunlardır.
Aynı durum beyin dediğimiz bilinç üreten organ için de geçerli. Derin analiz yaparsak insanoğlunda bilinç yetmezliği var. Aslında yetmezlik değil herkesin bilinç açıklığı kendince yeterli zaten yetersiz olan doğadan elenir dolayısıyla elenmediyse yeterlidir demektir.

Ancak paslırobot kardeşimiz gibi bilinç konusunda uçlarda yaşayan, marjinal takılan bir yüksek bilinç açısından, dünya insanlığının şu anki bilinç açıklığı/farkındalık seviyesi düşüktür. Ne zaman paslıçivinin selası verilirse o zaman dünya insanlığının ortalama bilinç seviyesi düşüklüğü kendiliğinden buharlaşacaktır. Çünkü bildiğim kadarı ile insanlığa bu teşhisi O koydu.
Sorun dünya insanlığının düşük bilinç açıklığında değil paslıçivinin ortalamanın seviyesinden yüksekliğidir.

İleride insanların bilinçleri daha da artacak mı diye sorsalar; Belki de daha da düşecek diye cevaplarım. Bu artma azalma olayı sağ duyumuzun derecelendirmesidir, aslında olay varoluşa uyumdur. Hangi kişi için hangi bilinç açıklığı uyum sağlıyorsa, suyun akıp yolunu bulduğu gibi bilinç de kendi açıklık yolunu ve derecesini buluyor.

Aslında olumsuzluğu gidermek ve kişilerin duygularını incitmemek için bilinç yetersizliği değil de bilinç yeterlilik derecesi diye isimlendirmeliyiz diye düşünüyorum.

Örneğimize dönecek olursak (Gördüğünüz gibi örneği unutmamışım), şöyle sorulabilir; Peki neden bilinç yetmezliği olanlar doktora gitmiyor?
Çünkü şu an böyle bir hastalık bilimsel olarak ortaya atılmadı, icat edilmedi daha doğrusu böyle bir hastalık var ama bu hastalığın bir hastalık olduğu aynı şekilde hasta olan yetkililer tarafından beyan edilmedi. Tıpkı şey gibi; Hani deliler "ben deliyim" demezler ya işte öyle.

Düşüngen
31-08-2010, 01:28
O yüzden bu bilinç yetersizliği dünya insanlığının ortak durumu olduğu için sorun olmuyor. Şu an için bir yetersizlik olarak görülmüyor, el ile gelen düğün bayram demişler.

Üstelik insan kalp yetmezliğinden ölür amma bilinç yetmezliğinden ölmez. Doktora gitmemesinin bir sebebi de bu.

Hal böyleyken, yasalar ve silahlar ortalama düzeydeki bilinç açıklığında olanların elinde olduğu için, çoğunluğun oluşturduğu(%99..999) güç sahipleri hasta değil sevgili paslıkivi hastadır. Çünkü tıp bilimi de bu dev kitlenin elinde.

Uzun lafın kısası, herkesin aynı boyda olduğu bir sınıfta kısa ya da uzun boy diye bir sıfat olmaz. Ta ki sınıfa paslıçivi gibi bir kazma pardon sırık gelene kadar. İşte o zaman fark fark edilir ve kıyaslama söz konusu olur. Uzun olan diğerlerine kısa diyebileceği gibi kısa olanlarda aynı şekilde uzun diyebilir bunda bir gariplik yok. Bu başlıkta ki durum aynen budur.
Var olanın yansıması..

Not= Sevgili arkadaşlar lütfen beni de topa tutmayın, zaten kulağım top sesindeyken ve hazır orucumu bozmak için bahane arıyorken...

paslıçivi
31-08-2010, 05:55
Neden benim duzeyimi ve deneylediklerime dair sormak zorunda hissettiniz kendinizi? Bilinc olarak, teist veya nonteist veya daha ust skalada olusum mu belirleyecek sizin nazarinizda birseyleri?
Iste teziniz bu yuzden yanlis. Sizi de yanlis ifadelere ve celiskilere surukluyor.


sevgili neva.. bunu sormamdaki amaç tamamen diğer insanlarla empati kurma yeteneğinizi belirlediği için.. şayet diğerlerini deneyimlemediyseniz ve nonteizm üzerine çıkamadıysanız karşınızdaki insanın yaşadığı duygu ve düşünce sıkıntısını algılayamazsınız.. tanrıya inanan bir insanın tanrısını yanlışlamaya çalışmak, ölümden sonra yaşam olduğuna inanan birisine bunu yanlışlamaya çalışmak, bir ateiste herşeyin maddeden ibaret olamayacağını olasılığını göstermek hepsi aynı şeydir.. karşıdaki insanı üzer yıkar, çünkü o insan varolan donanımıyla bilincine yansıyan varlığı bütüne tamamlmış ve onunla tatmin olmaya çalışıyordur..

insanoğlu karanlıkta yol alırken bir dala bir ışığa tutunmak zorundadır.. herkesin tutunduğu dal farklıdır.. ve kişilerin bu inancını yanlışlamaya çalışmak o insanın o karanlıkta tutunduğu tek ışığı/dalı elinden almaya çalışmaktır..

sizin varoluşa verdiğiniz anlama gelen eleştirler sizi ne kadar gerip sinirlendiriyorsa aynı şey karşıdaki insan için de geçerlidir.. işte o yüzden burdan empati yeteneğini sorguluyorum..

şayet daha önce müslümanlığı test edip deneyimlemediyseniz ve o müslüman da sizin anlam/içeriğini test edip deneyimlemediği için biribirinizi yer durursunuz..

herşeyi konuşmak isterim ama zamanın ve siteye ilgim belli saatlerle sınırlı olduğu için herşeye zamanım yetmiyor.. yapılması gereken işlerim ve yaşanması gereken bir hayatım var..

amacım kimsenin inancını burda yermek yanlışlamak falan değil.. sadece insanlara bir parça olsun farkındalık kazandırabilirsek bu anlamsız kördöğüşün azalmasına yardımcı olabilmek.. başka bir şey değil..

paslıçivi
31-08-2010, 06:13
Aynı durum beyin dediğimiz bilinç üreten organ için de geçerli. Derin analiz yaparsak insanoğlunda bilinç yetmezliği var.

sevgili düşüngen. güzel ifade etmişsin..

karaciğerimiz, böbreğimiz, kalbimiz doğduğumuzda sağlıklıdır ve sonra bir şekilde hastalanır ve yetmezliğe düşer..

beynimiz de(bilincimiz) doğduğumuzda sağlıklıdır ve sonradan bir şekilde hastalanır ve yetmezliğe düşer.. işte beynimizi/bilincimizi yetmezliğe sokan şey yani hastalık zihin ve onun yöneticisi egodur..

zihin dediğim şey de; dünyaya geldiğimiz zaman ve coğrafaya bağlı olarak insan olan atalarımızın bize yüklediği bilgi dışındaki tüm nonbilgiler yani öğretilerdir..

yeni doğan bir çocuk mutludur, meraklıdır, evreni/varlığı bilmediğinin farkında ve öğrenmeye çalışmaktadır.. herşeyi sorar ve bu arada içinden gelen çoşkuyla mutlak mutlulukta yaşar..

ama insan olan ataları/ebeveynleri bu çocuğu zehirler, kirletir, hastalandırır.. safbilinç olan çocuğun bu bilincinin üzerine öylesine ağır zihin katmanları yüklerki artık ortada bilinç falan kalmaz, sadece öğretiler kalır.. ve kişi yetişkin yaşa geldiğinde artık bilinç yetmezliği hastasıdır ama bilinçli olduğu o çocukluk döneminde henüz beyni olgunlaşmadığı için bu durumun farkındalığına erişemez ve bir bilinç yetmezliği sendromu vakası olduğunun farkında değildir..

işte kişinin çocukluğundaki o safbilinç ve mutlak mutluluğa tekrar geri dönüşü için tüm bu öğretilerin ayıklanması ve köleliğinden kurtulunması gerekiyor.. yani zihinden arınmak gerekiyor.. ve işte meditasyonun yaptığı şey de budur.. o yüzden meditasyon medicine(ilaç) kökünden türer, aspirin nasıl koroner(kalp) damarların ilacı ise meditasyon da beynin ilacıdır..

Neva
31-08-2010, 09:45
sevgili neva.. bunu sormamdaki amaç tamamen diğer insanlarla empati kurma yeteneğinizi belirlediği için.. şayet diğerlerini deneyimlemediyseniz ve nonteizm üzerine çıkamadıysanız karşınızdaki insanın yaşadığı duygu ve düşünce sıkıntısını algılayamazsınız.. tanrıya inanan bir insanın tanrısını yanlışlamaya çalışmak, ölümden sonra yaşam olduğuna inanan birisine bunu yanlışlamaya çalışmak, bir ateiste herşeyin maddeden ibaret olamayacağını olasılığını göstermek hepsi aynı şeydir.. karşıdaki insanı üzer yıkar, çünkü o insan varolan donanımıyla bilincine yansıyan varlığı bütüne tamamlmış ve onunla tatmin olmaya çalışıyordur..

insanoğlu karanlıkta yol alırken bir dala bir ışığa tutunmak zorundadır.. herkesin tutunduğu dal farklıdır.. ve kişilerin bu inancını yanlışlamaya çalışmak o insanın o karanlıkta tutunduğu tek ışığı/dalı elinden almaya çalışmaktır..

sizin varoluşa verdiğiniz anlama gelen eleştirler sizi ne kadar gerip sinirlendiriyorsa aynı şey karşıdaki insan için de geçerlidir.. işte o yüzden burdan empati yeteneğini sorguluyorum..

şayet daha önce müslümanlığı test edip deneyimlemediyseniz ve o müslüman da sizin anlam/içeriğini test edip deneyimlemediği için biribirinizi yer durursunuz..

herşeyi konuşmak isterim ama zamanın ve siteye ilgim belli saatlerle sınırlı olduğu için herşeye zamanım yetmiyor.. yapılması gereken işlerim ve yaşanması gereken bir hayatım var..

amacım kimsenin inancını burda yermek yanlışlamak falan değil.. sadece insanlara bir parça olsun farkındalık kazandırabilirsek bu anlamsız kördöğüşün azalmasına yardımcı olabilmek.. başka bir şey değil..

Sayin paslicivi;


Kusura bakmayin ama bu kacinci mesaj oldu, ayni seyleri yazip cizmektesiniz. Siz benim ne inancimi ne de inancsizligimi yanlislayamassiniz. Kiramassiniz yani. Size daha once de soyledim benim icin mahsuru yok, rahat olunuz.

Lutfen zahmet olmazsa donup size yazmis oldugum uzun mesaji bir daha okuyun. O da yetmezse ustteki mesajimi okuyun. O iki mesajda aradiginiz pekcok sorunun yanitini bulacaksiniz, sayet iddia ettiginiz gibi, yanlislayip ustbilince erisebilmisseniz. Ki surekli ayni aciklamalari yapmayasiniz. Erismisseniz konusacak birseyleriniz vardir.

Cunku ben artik ayni seyleri yazip cizip, mesaj kirliligi yaratmak istemiyorum kendi adima..
Tamam Ahmet, Mehmet, Suleyman vs. hepsi bir sekilde dolduruyorlar o boslugu.. Siz de meditasyonla ile dolduruyorsunuz.
Ama ben size ilk uzun mesajimda zaten, bir teist'in de , bir ateist'in de imgeleme yoluyla inanip,imgeleme yoluyla reddettigini yazmistim.
Bu yuzden yanlisladiginizi zannettiginizi de eklemistim.

Ben sizi, tum kimliklerimden siyrilip, siradan bir insan olarak onemseyip, yaziyorum, siz de o sekilde cevap verin mumkunse bana.. Ust bilinciniz ifadede yetersiz kaliyorsa, bilincaltinizda hangi seviyedeyseniz , seviyenizi sormaksizin ben sizi yakalarim supheniz olmasin.
Insanligi kurtarmak amacli yaratilmis bir tez, tum insanliga hitap edebilmelidir, detaylandirilmalidir ki bahsettiginiz kurtulus saglansin, katki saglasin. Hicbir bilim adami, hicbir filozof, hicbir felsefeci, hicbir ogretici, hicbir uyarici, hicbir peygamber, hicbir bilinc, tanri bile, kisiye ozel kurtulus formulu yazmaz. Yazar birakir, kisiler kendi tasarruflarinda secip alirlar.

Siz kendi tezinizi dahi ifadede zorlaniyorsunuz. Surekli ayni seyleri yaziyor olusunuzun sebebi budur.
Empati yetenegi bu tip anlamsiz sorularla ortaya cikarilmaz. Siz sadece yazacaklarinizi onun uzerine(inanc/inancsizlik) insa edersiniz. Ihtiyaclisinizdir cunku. Bu ozgur dusunce olmaz, sinirli bir dusunce aktarimi olur.
Nerde meditasyonla kazandiginizi bahsettiginiz ozgurluk? Celismeyin kendinizle. Fikir yurutmek ve gozlem yapmak baslibasina bir sanattir. Farki yakalamis insan, toplum icinde asansor gorevi yapar. Katlar arasinda dolasabilecek doygunluga erismistir.
Ki mesajlarim asildigi yerde duruyor.

Koymus oldugunuz teziniz alt yapisiz. Siz tarafindan idare edilmeye muhtac.. Bu yuzden temkinli yaklasmak zorundasiniz, oyle de tez bazinda ozguvensiz yaklasiyorsunuz zaten. Soyle sinifini soyleyeyim sana tezimi seklinde.. Insanlari kategorize etmeden, ortaya atacaginiz bir tez degil.. Sayin evrensel-insan'in yazdiklari bile, sizinkinin yaninda son derece anlasilir kaliyor. Hic degilse kendisi meditasyon yaptim, uctum, havalandim, ustbilince ulastim, hepiniz asagidasiniz, ama bu meditasyon ve turevi seyleri uretenler dunyayi, insanlari uyutuyor, kaosu sagliyor, insanlari uykularindan uyandirmak insanlikdisidir filan gibi, kendi ifadesinde kendini curuten afaki cikarimlarda bulunmuyor. Yani en azindan ben bu baslikta gormedim. Baska baslikta yazmissa bilemem.

Bakin bir insanin, tek mesajda kendi yazdigini curutmesi, buna tez demesi ve bunun farkinda olmamasi farkli birseydir, baskalari tarafindan mesajindaki icerigin yanlislanmasi baska birseydir.

Buyrun anlatin,sizi dinliyorum, anlamak isteyen okur, anlamayan dinler veya dinlemez.
Ama cok rica ederim, temcit pilavi gibi dondurup dondurup ayni seyleri yazmayin, sormayin. Yeterince yetiskin insanlar oldugumuzu dusunuyorum. Sorduklarinizin hepsinin cevabi, yazdigim mesajlarda mevcut. Ustbilinc avantajinizi kullanip algilayin, yorumlayin.
Soylemediginiz birseyleri soyleyin.

ExEgoist
31-08-2010, 11:52
Aynı durum beyin dediğimiz bilinç üreten organ için de geçerli. Derin analiz yaparsak insanoğlunda bilinç yetmezliği var.

sevgili düşüngen. güzel ifade etmişsin..

Öncelikle "bilinç üreten organ" ifadesini kullanan sayın Düşüngene sormak istiyorum.
Bu organ hangi organ?
Üzgünüm ama böyle bir ifadenin dayanaktan yoksun olduğunu belirtmek zorundayım.
Bilinç yetmezliği ve bilinç üreten organ gibi cümleler üreten bir beyin,Düşünmekten başka herşeyi yapıyor olmalı.Cümlenin sahibide düşünme Üşengeni olsa gerek.

Daha da şaşırtıcı olan ise üst bilinç olduğunu iddia eden bir arkadaşın bunu hiç sorgulamadan onaylaması,desteklemesi.

Sevgili arkadaşlar BİLİNÇ ÜRETEN bir ORGAN yok...Siz Organlarınızı tek tek bir kontrol edin,gerekirse yüzbin bakımlarını yaptırmak sureti ile elden geçirin bence.

Bilinç bir fonksiyonun çıktısı değildir.Algılarımız ve Farkındalığımızı artırabiliriz ve bu yolla Bilincimiz artar.
Bu Bilinci ürettiğimiz anlamına gelmez.Tıpkı gözlerimizin ışık ürettiğini söylemek gibi birşey bu.

saygılar...

diamat
31-08-2010, 12:31
sayın evrensel

evren bir bütündür.
analiz yapmak yani bütünün unsurlarından birini bütünden soyutlamak, faydalı ancak tehlikeli bir iştir.
analizi sentezle birleştirme yeteneğinden yoksun olanlar, bütünü indirgedikleri soyutta takılıp kalırlar.
sizin ve çömezlerinizin durumu bundan ibaret.

evren bir bütündür ve bu bütün insanı da içerir.
insana ait tüm önermeleriniz evrene ve onun bir parçasına aittir.

eğer güneş kendini varolarak ortaya koymasa idi, insan da güneşin sıcak olduğunu ortaya koyamazdı.
kendini insan ve onun soyutlamalarından bağımsız olarak, somut şekilde ontolojik olarak ortaya koymak önceliklidir ve asıldır.
insanın şey hakkındaki bilgisi ise , şeyin kendisini ortaya koymasına bağımlı ve onun türevidir.
bunun da ötesinde; şey ve onun bilgisini ortaya koyan insan zaten tamamen aynı bütün olan evrenin parçalarıdır.

soyut; somutun insan tarafından dil denen araca indirgenmesidir.
buna soyutlama diyoruz.
soyut, soyutlama denen işlemin ürünü olduğuna göre somuttan sonradır ve somut soyuta göre önceliklidir.

siz idealistlerin savsataları bunu inkar etmeye yetmez.

insan dediğin tür ortaya çıkmadan önce güneş kendini nasıl varolmakla ortaya koyduysa, bu gün de aynı şekilde ortaya koyuyor.
insanın ortaya koyduğu ise bir varoluş değil somutun türevi ve soyutlama işleminin ürünü olarak soyuttur.

siz ve çömezleriniz artık şu soyutlardan yakanızı kurtarın ve çevrenize bir bakın.
bakın.
güneşe aya doğaya ve insana bakın.

tek bir kelimeye ihtiyaç hissetmeden varolan varolarak kendi varlığını ortaya koymaktadır.

diamat
31-08-2010, 12:53
sayın paslıçivi

''siz bir insan olarak varlığın bir parçasısınız ama bu varlığı bir bütün olarak ortaya koyamıyorsunuz..'' paslıçivi

şimdi siz şu cümlede bir anlam olduğunu düşünüyor olmalısınız ki bunu ifade etmişsiniz.
ama size söyliyeyim.
boş laf bu.
tipik idealist kelime seviciliği.

bir kere diyalektik materyalizm şunu der.
madde sürekli hareket halindedir ve hareket değişim ve dönüşüm demektir.
bu da madde sürekli olarak yeni formlar ortaya koyar demektir.
yeni formlar ise yeni nitelikler demektir.
bunun ucu bucağı yoktur ve asla bir bütün olarak ortaya KONULAMAZ.

bu şuna benzer.
siz elinize aldığınız elmaya bakarak işte elma dersiniz.
ama bir DM için toprağa atılan tohum, ağacın büyümesi, çiçeklenmesi meyve vermesi o meyvenin toprağa düşüp yeniden tohumlarının çimlenmesi.
işte bu süreç bir bütün olarak elmadır.

siz evrene bakıp gördüğünüz fotoğrafa evren dersiniz.
bir DM onun ortaya koyduğu ve koyacağı tüm niteliklelriyle birlikte evren der.
o nitelikler sonsuz olduğuna göre kim evrenin bir bütün olarak dakik bir şekilde ortaya konulabileceğini iddia ediyor ki.

artık 2 yüzyıl önceki mekanizm üzerinden materyalizmi hele hele diyalektik materyalizmi eleştirmeye kalkmayın.

öznel idealizmin savsatalarını yeni sunumla bize kakalamaya da kalkmayın.
komik oluyorsunuz.

size şu kadarını hatırlatayım.

var denen kelime varolanlardan soyutlanmıştır.
var kavramı evrenden soyutlanmıştır.
evren varoluşunu ontolojik olarak ortaya koymuş, ,insan da bu varoluşun bilgisini epistemolojik olarak ortaya koymuştur.

o halde tekrar edelim.

maddeden başka ne var.

bilinç düşünce insan hepsi bu evrenin içeriğidir.
evrene aiittir.
ben madde derken evrene vurgu yapıyorum.
benim içn madde kavramı sadece bir işaretçi.
evreni işaret ediyor.
evren ise işte şu gördüğümüz evren.

ol demekle o evreni yarattığı iddia edilen bir bilinç ise ben görmüyorum.
bilinç denen şeyin siz idealistlerin iddia ettiğinin aksine maddeyi yaratmadığını, tam tersine maddenin formu sonucunda maddi koşullarda ortaya çıktığını söylüyorum.

şimdi bunu söyleyene uyku halinden bahsedebilmeniz önce bu söylenenlerin yalanlanması gerekir.

varolan ortadadır.
ihtimallerden bahsetmiyoruz.
evren bir ihtimal değildir.
mutlaktır.
çerçevesini ortaya koymayı başaramamak evrenin muhteşemliğinin bir sonucudur.
materyalizmin eksikliğinin değil.
zaten materyalizm böyle bir iddiada hiç bulunmadı.
materyalizmin iddiası açık ve basittir.
düşünce ve bilinç maddidir.
evrene aittir.
hepsi bu.

aksini iddia edenlerin somuttan kopuk, soyut üzerinde kelime seviciliği yapması beni bağlamaz.

gerekirse yeni baştan,
soyut nedir soyutlama nedir diye üşenmeden size öğreteceğim.

spartacus
31-08-2010, 17:05
bir kere diyalektik materyalizm şunu der.
madde sürekli hareket halindedir ve hareket değişim ve dönüşüm demektir.
bu da madde sürekli olarak yeni formlar ortaya koyar demektir.
yeni formlar ise yeni nitelikler demektir.
bunun ucu bucağı yoktur ve asla bir bütün olarak ortaya KONULAMAZ.

İşte sevgili diamat, bu diyalektik materyalizmin dediği. Ancak materyalizm ne kadar bilinmektedir, bu konu başlığına giren materyalizmle kasıt nedir burayı çözümlemek gerekir. sevgili paslıçivi ile daha evvelde aynı bu noktaya gelen yazışmalarımız oldu, orada gördüğüm ama buradada dile getirdiğim bir şey var, paslıçivi arkadaşımızın materyalizmi, yeşil materyalizmdir. Çok detaya girmeden yeşil materyalizme kasıt, ülkemizde yeşil kuşak dönemlerinden kalma dinci gericilik ve idealistler tarafından uydurulmuş olan materyalizmdir.

Yine 17-18 yüzyıl mekanik felsefik görüşlerden yola çıkmaktadır ki, bu yol zaten verili koşullarda alın size materyalizm, işte materyalizm budur yönlü idealist-dinci öğretilerle verilen materyalizmdir. Yeşil materyalizmin, yada idealist tanımlı materyalizmin diyalektik materyalizmle ne uzak ne yakın alakası yoktur.

Var-Yok bu ikisi ancak bir iddia temelinde hayat bulurlar. Felsefi anlamda birisi olmadan diğeri olmaz. Materyalizmin özünde madde vardır demek gibi bir şey yoktur, buna ihtiyacıda yoktur-gerçekliktir-, çünkü böyle bir iddia gerçekliğin dışındadır. İhtiyacı olan dinsel öğretisinden ve tanrı bağımlılığından ve hali hazır egemen sistem ve yönetim şekillerinden dolayı idealizmdir ve fırsat buldukça maddi dünyayı yok ederler. haliyle karşı tez zorunsalı ortaya çıkar.

diamat
31-08-2010, 20:21
sevgili spartaküs

bu sanal denilen alemde sanırım birbirimizi tanıyamıyoruz.

ben buraya gelipde ''işte gerçek budur'' diyorsam,
amacım kendi doğrumu dayatmak değildir.

amacım işte benim doğrum,hadi onu paramparça edin.
edin ki eğer doğru değilse beni bir yanlışı savunuyor olmaktan kurtarın.

ama o doğruyu parçalayamıyorsanız demekki benim hala o düşüncnin doğruluğuna ilişkin fikrimin haklılığı var.

ben hep bunun için burdaydım.
fikirlerimi test etmek , dayanıklılığını ölçmek için, eğer dayanıksız ise de, bunu bana gösterene teşekkür edip fikirlerimi değiştirmek için.

arkadaşlar ise sanırım bunu bir türlü anlayamadı.
o nedenle fikirlerimi parçalamak yerine, demogojilerle bir yere varmaya çalışıyorlar.
ve bu beni çileden çıkarıyor.
çünkü ben fikrimi paylaşmakla kendimi paylaşırken , onlar soyut kelimelerin arkasından senin o düşüncede bulunmaya hakkın yok diye bağrışıyorlar.

hadi gösterin diyorum.
diyalektik materyalizmin zaafını gösterin.
gösteremiyorsanız sakın demogoji yapmayın.
ayıp oluyor.

evrensel-insan
31-08-2010, 20:45
Saygideger diamat;

Bir kisiye bir seyin gosterilebilmesi icin, onun iman ettigi ideolojiyi sorgulamasi, ya da en azindan sabitlenmemesi gerekiyor.

Nasil bir dini inanira, Kuran'da bir hata gostermek mumkun degilse, bir ideolojiye iman edene de o ideoloji ile ilgili bir sey gostermek mumkun degildir.

Bunu ideolojinin, dini, milli, metafizik ve etik temelli olmasi degistirmez.

Cunku ideolojinin kendisi zaten, sabittir, sahiplenilir, kesindir, mutlaktir v.s.

Ustelik, ideolojisine iman olarak bagli olan dusunce, algilayamadigi veya dusuncenin cikmaza girdigi yerde de, dusunceden uzaklanir, dusuncenin dile getirenine yonelir.

Bu temelde de, zaten ne dile elen algilanir, ne de bilgi alis verisi, birikim paylasimi na olanak kalir.

O yuzden de, boyle durumlarda, konu tikanir ve eger, yazar da karsilik verirse, devami dusunce alis verisi degil; kisisel karsilikli atismaya donusur.

Iste ben dusunce olarak; dusuncesinin ideolojisini imanlastiran dil ve usluplarla, artik mesajlasmayacagim.

Cunku, amac olan; bilgi alis verisi ve birikim paylasimi ortada olmayinca, mesajlasmanin da anlami kalmiyor.

Bana, yazdiginiz mesaji sakin bir dusunce ile tekrar okursaniz, kullandiginiz dil ve uslubun belki farkina varabilirsiniz.

Size tek diyebilecegim, madem bir ideolojiye sahip cikiyorsunuz, en azindan 21. yuzyila uygun bir icerik aldiginin bilincine ve farkina variniz.

Cunku ideolojilerin, Kuran gibi kitaplari yok. Degisime aciklar, en azindan bunun bilincine ve farkina varin.

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
31-08-2010, 21:09
sevgili evrensel

hangi ideolojiden bahsediyorsunuz.
aramızdaki düşünce farkının düğümlendiği yer belli ve açık.

o da şey kendini nasıl ortaya koyar.

şey kendini önce varolarak ortaya koyar diyorum ben.
siz ise hayır insan eliyle diyorsunuz.

ben, insan eli yenidir; o el yokken ortaya koyamıyormuydu diyorum.

bu defa siz başlıyorsunuz lafı döndürüp dolaştırmaya.

bunun hangi ideolojiyle , sahiplenip sabitlemeyle ne alakası var.

varolmak bir şeyin bizatihi kendi kendisini kendi eliyle ortaya koymasıdır diyorum.
ve siz bunu redediyorsunuz.

ne hakla.
felsefi açıdan hangi hakla diye soruyorum.

sırf sizin idealist insan merkezli düşünsel paradigmanız haklı çıksın diye buz gibi gerçeği görmezden gelmemi öneriyorsunuz,
önerinizin kabul edilmesi için haklı bir gerekçe yok diyorum,
sahiplenip/sabitleme retoriğine geçiyorsunuz.

sorun işte tam olarak burda sayın evrensel.

şey ortaya koyumu nedir.
önce burda size ait dar anlamı dayatma hakkınız olmadığını kabul etmelisiniz.
çünkü bu dayatma tutarsız.

neden; şey, kendini varolarak ortaya koyar, ve bu benim şeyin yansımasına ilişkin bilgiyi ortaya koymamdan öncedir , iddiam sizin iddianızdan daha fazla sahipleme içeriyorda , sizin ki sahipleme içermiyor ama bizatihi gerçek oluyor öyle mi.
yok işte bu işler öyle değil.

evrensel-insan
31-08-2010, 21:10
Saygideger diamat;

"Bir dusunce, materyalist degilse, idealisttir" diyalektik dusuncesi, hem ideolojinin ne oldugunu algilamamak, hem varlik konusundaki mustakil var olan varlik ve gercek varlik farkini algilamamak, hem gelisen cagda, ortaya cikan baska ideolojileri algilamamak, kisaca 14. yuzyilin (eger formal ise) ya da 18. yuzyilin (eger diyalektik ise) dusuncesini, 21. yuzyilda da, ayni sabitlik ile savunmaktir.

Materyalizm, kim sorusuna cevap veremez.

Pozitivizmi, subjektivizmi ve isimciligi algilayamaz.

Oyuzden, bilgi alis verisi ve birikim paylasimi icin, ideolojilerin iman duzeyine cikartilmamasi gerekir. Eger bir ideoloji iman duzeyine cikarilirsa, zaten dusunce alis verisi bitmis demektir. Sadece "inatci ve kabul ettirmeli" bir tartisma ve kisisel atisma baslar. O yuzden ben yokum.

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
31-08-2010, 21:15
sevgili evrensel

sanırım mesajlarda zamanlama hatası oluştu.
son mesajınız benim yukarda anlattıklarıma cevap olamaz.

siz aramızdaki sorunun düğümüne ilişkin,
şeyin ortaya koyumuna ilişkin kendi sahipleme/sabitlemenizi gözden geçirin önce.

ortada iman düzeyinde bir ideoloji falan yok.
bırakın bu retorikleri.
çok çirkin.
siz hangi hakla beni bir ideolojiye iman etmiş olmakla suçluyorsunuz.
bir dönemin ilkel retorikleri bunlar.
kimlerin ağzında yükseltilen retorikler olduğunu da hatırlayabilecek yaştasınız.

evrensel-insan
31-08-2010, 21:18
Saygideger diamat;

varolmak bir şeyin bizatihi kendi kendisini kendi eliyle ortaya koymasıdır diyorum.
ve siz bunu redediyorsunuz.-diamat-

Yukaridaki cumleniz, subjektivizmin cumlesidir. Dikkat edin, materyalizmden sapiyorsunuz. NESNENIN OZNELLESTIRILMESI SUBJEKTIVIZIMDIR. Bunu bir de tanrilastirirsaniz, iste o zaman da idealist olursunuz.

Madde kendini ortaya koyuyorda, neden siz insanoglunun bes duyusuna maddeden bahsetmek icin ihtiyac duyuyorsunuz?

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
31-08-2010, 21:24
Saygideger diamat;

170 nolu mesajinizi bir daha okuyun. Siz ideolojinize o kadar iman etmissiniz ki, daha bana "idealist" dediginizin bile farkinda degilsiniz.

Ben daha once de soyledim. Ben bir serbest dusunurum, yani bir ideolojik inancsal dogrum yok.

Size tekrar soruyorum.

Maddeyi ortaya koyan, kendisidir diyorsaniz, bu subjektivizmdir. Yaani, NESNEYI OZNELLESTIRMEKTIR, YANI NESNEYI DILE GETIRMEKTIR, NESNEYE DIALOG KURDURTMAKTIR. Bir ust asamasi da, nesneyi tanrilastirmaktir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
31-08-2010, 21:25
sevgili evrensel

boşverin jargonu.
retorikleri bırakıp jargona mı geçtiniz.

boşverin bahsetmeyi de.
bırakın ortaya koyumu da.
gökyüzüne bakın ay pırıl pırıl.
hiç bir şey söylemeyin.
sakın onu ortaya koymayın.
o kendini ortaya koyuyormu. EVET
onu görüyormusunuz.EVET

gerisi soyuttur işte.
boşverin gerisini.

kendini ortaya koyabilmeyi becerebilen bir tanrı varmı.HAYIR

o halde tartışacak bir şeyimiz yok.

boşuna kostaklanmayın.
yok bilinç açıklığıymış, yok üst bilinçmiş, yok farkın farkına varmakmış, yok sahipenip/sabitlemeymiş, yok falanmış, yok filanmış.

ne bu ya.
felsefe kelimelere 31 çektirme sanatı değildir.
somut olarak gördüğüm şey evren.
bitti işte.
gerisi laf.
evren ise ne ise o.
anlamaya çalışıyorum işte.
anlayabildiğim kadar.

evrensel-insan
31-08-2010, 21:29
Saygideger diamat;

onu görüyormusunuz.EVET-diamat-

Sorgulayamadiginiz ve algilayamadiginiz, konu; yukaridaki cumlenizdeki INSANOGLU FAKTORUNU GOREMEMENIZ VE GORMEK ISTEMEMENIZ.

GOREN KIM?

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
31-08-2010, 21:33
sevgili evrensel

işte hep yapageldiğiniz şey tam olarak budur.
kafanızdaki tanımları bana yakıştırmanız.

nerden çıkardınız insanoğlu gerçeğini görmediğimi.

o aya bak diyen benim.
bak dediğim ise sen.

insanoğlu ile o ay aynı evrene ait.
aynı materyalden.
ama insanoğlunun formu başka , ayın formu başka.

ikiside madde.
ama başka biçimde.
ve başka niteliklerde.

insan; maddenin bilinç geliştirmiş halidir.
ve bana sorarsan , hiyerarşilerden nefret ederim ama kategorik bir hiyerarşi mantığıyla söylersek, maddenin en üst halidir insan.

evrensel-insan
31-08-2010, 21:35
Saygideger diamat;

Insanoglu MADDE DEGILDIR.

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
31-08-2010, 21:37
sevgili evrensel

o halde nedir.
ruh mu.

evrensel-insan
31-08-2010, 21:50
Saygideger diamat;

Madde de, ruh ta, insanoglu da; NE OLARAK BIRER KAVRAMDIR.

Insanoglunun, madde ve ruhtan farki, kendisinin KAVRAMIN YARATICISI OLDUGUDUR. Kavram olmadan, ruh ta, madde de insanoglu da ortaya konamaz.

Ruh da, madde de insanogluda, insanoglu olmadan ortaya konamaz.

Ruh da madde de, insanoglu da kendisini kendi adina ortaya koyamaz.

O yuzden ne ruh, ne madde, ne de insanoglu; insanoglu monologuyla, nasil ifade edilirse oyledir. Ifade edilis te, ideolojik inancsal dogrulara baglidir.

Benim cabamda, kendisini ortaya koyamayan insanoglunun, en azindan kendisini ortaya koyabilmesi ve bunun icinde insansal zihniyete ulasabilmesidir.

Cunku neyin ne oldugunu, kendi nesi de dahil; insanoglu ortaya koyar.

NEYIN NE OLDUGUNU KENDI DE DAHIL ORTAYA KOYAN KIM, INSANOGLUNUN KENDISIDIR.

KIM OLARAK, Kendi ne si de dahil, Ne yi ortaya koyabilen tek tur insanoglu turudur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Neva
31-08-2010, 23:30
Sayin evrensel-insan ;

Tamam sonucta anlam verme islemi, kavram uretmekten ibaret. Insanoglu bunu anlamlandiriyor isim veriyor. Gunes'e gunes diyor, yakiyor, besliyor vs. bircok anlam veriyor. Bu soylediginiz gayet anlasilir.

Birgun dahi sektirmeden hep dogudan gorunup, batidan yok olan, tepemizde yanip duran sicak bir sey var. Bir baskasi icin 6 ay gorunup 6 ay kaybolan birsey bu.

Varsayin ki insan hic yok veya olmadi.

Sizce, bugun anlamlandirdigimiz gunes, kavram bazinda yok olsa da(insan olmadigi icin) varlik bazinda yok olur mu? Yani baska bir deyisle gunes, nasilsa burda insan yok diye cekip, basini alip gider mi?

evrensel-insan
31-08-2010, 23:45
Saygideger neva;

Soruyu soran da, gunesin ne yapacagini soranda, sen; yani bir insanoglu turudur.

Insanoglu turu, !? sunun isaretini "var" ile ozdeslestirerek, ne oldugunu kendi sormus, kendi cevaplamistir.

!?'nun var isaretleri, zaten yansiyanin algisi ve kavramla ozdeslestirilerek yansitilmasidir. Bu temelde, bir sey !? olarak YANSIYORSA, o zaten isaret olarak vardir. Insanoglu sadece bunu kavrmlastirarak yansitir.

Eger bu algi bes duyu ile aliniyorsa, somut; sezgi, duyum ile aliniyorsa, soyut olarak yansitilir.

Yani, INSANOGLU, YANSIYANI, YANSITMAYA, ALGIYI, KAVRAMA DONUSTURUR. Yani, var dahil; kendi soyutlamasi ile EKLEME yapar.

Ondan sonra oturur, bu eklemeleri; dil, felsefe, bilim v.s. diye siniflara ayirir ve oturup, bu kendi yaptigi eklemelerin temellerini de biribirinden ayirarak, ayrimlarini yine kendi tur bunyesinde tartisir.

Iste bu temelde insanoglunun ortaya koydugu, VARDI ve bu ortaya koydugunu VARSAYDI. Kendi de buna dahil.

Sonucta senin soruna gunes kendi adina bir cevap veremez. Sen gunes adina sorarsin ve cevaplarsin. Ustelik gunes de insanoglu olarak senin yansisini algiladigina verdigin kavramdir. Gunes, "merhaba, benim adim gunes" demez ve zaten SOYUTLAMA YETISI yoktur ve senin, gunes hakkindaki soru ve cevaplarin, ve de ona verdigin kavram; gunesin kendi acisindan bir deger tasimaz. Tasisa bile, insanoglu ile dialogu yoktur. Cunku, tum ortaya koyumlar, tek tarafli ve insanoglu monologudur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Neva
01-09-2010, 07:13
Sayin evrensel-insan;

Ayni seyleri konusuyoruz ama.
Evet insan, zihninin yansittiklarini isimlendiriyor, kavramlara buruyor, var ediyor. Insan yoksa bunlarda yok.

Insan bir bilinci olduguna inanirsa sayet, varolan bilinc seviyesini iddia edildigi gibi bir ust bilinacikligina sicratir. Haydi daha afaki dusunelim, insan bilinci disinda baska bir baskin ust bilinc varsa, ona ulasim yolu gene insan bilinci olmalidir.

Kisaca insan ve bilinci varsa bunlar mumkundur.

Insan olmassa hicbirsey yoktur diyorsak, insan bilinci yoksa, ust bilincacikligindan da soz edilemez. Bilinc de insanin anlam yukledigi bir kavramdir cunku..

Bu durumda tartismaya iliskin, bu baslikta iddia edilmeye calisilan,ileri surulen, ortaya konulan neyin nesidir o halde? Hicbir anlami yok ki!

Yani hem teizm ve nonteizm'i yanlislamis olacaksiniz, dinlerden ozgur olacaksiniz, dogal olarak yeniden dirilme bahsini de yanlislamis olacaksiniz. Sonra diyeceksiniz ki, evren butun olarak ortaya konulmalidir,butun dinler bu boslugu doldurmak uzere olusturulmustur, cunku insan merak etmektedir, bu bosluk doldurulmalidir.

Insanoglu uyumaktadir, uyutulmaktadir, dokunulmamalidir zira bilinci yetmeyecektir cunku alt bilincacikligindadir, bu uyutma islemi tum varolan dinler ve memurlari ve uzantilari sayesinde yapilmaktadir deniyor.
Ama zaten cok eski zamanlardan suregelmis baska bir tasavvuf benzeri ogreti, ust bilincacikligi seklinde, sanki hic duyulmamis , bilinmeyen yeni birseymis gibi empoze ediliyor. Halbuki bu dunyanin baska yerlerinde yillardir yapiliyor.

O halde insanin kendi zihninde yarattigi bir hayali ust bilincacikligi da, insanoglunu uyutucu maksatli yeni uretilmis bir kavramdan, suni bir dinden otesi degildir. Bu durumda dinlerden ozgur de degildir kisi.. Bilakis din olgusunun icindedir.

Burada ciddi bir celiski vardir.

paslıçivi
01-09-2010, 07:39
Neden, bir de soyle dusuneyim seklinde yaklasmasin ki olaya? Veya neden ille de benim dedigim dogru diye yaklasmasin?

sevgili neva..

ego(sahtebenlik) denilen olgu insanoğlunun bilincine yansıyan varlığı "bildiğini zannettirerek" bir duygu&düşünce uyumu sağlayarak kişinin akli/düşünce ve ruhi/duygulanım dengesini sağlar.. kişi bilincine yansıyan varlığı/evreni bir bütün olarak bildiğini zannetmek zorundadır.. çünkü bilinçteki "?" soru işareti bilinemezliktir, boşluktur, kaostur.. ve karar vermemiş, taraf olmamış bir akıl/düşünce huzursuzdur, kişinin duygulanmasını dengeleyemez, kişi tatmin olamaz, önce duygulanması sonra da akıl/düşünce parametreleri savrulur gider ve tüm dengeler altüst olur..

işte ego/sahtebenlik dediğimiz modül insanoğlunda bu dengeyi kuran bir sigorta gibidir.. kişinin egosu ve savunma mekanızmaları sağlıklı çalıştığı sürece kişi "bir de şöyle düşüneyim, benim düşüncem yanlış olabilir" diyemez, bir anlığına dese bile ego ne yapar ne eder tüm savunma mekanızmalrını devreye sokarak kişiyi tekrar "kendi doğrusuna" geri döndürür..

kişinin "bir de şöyle düşüneyim, benim düşüncem yanlış olabilir" diyebilmesi için bu ego/sahtebenlik dediğimiz modülün bir şekilde hasar görüp görevini yapamaması ile mümkündür.. egonun hasar gördüğü durumların en başında yaşanan derin acılar, üzüntüler gelir.. kişi yaşamında hiç beklemediği bir anda çok derin bir psikolojik travma yaşarsa ego hazırlıksız yakalandığı için çok ciddi hasar görür.. işte bu durumda kişi düşünsel ve duygusal bir kaosa girer.. bu çok değişik düzeylerde düşünce ve duygudurum bozuklukarına neden olur.. anladığım kadarıyla siz de bir hekimsiniz.. burda anlatıklarımı daha iyi algılayabilrisiniz..

işte tam bu aşamada ancak kişi "yaşamı sorgulamak" dediğimiz "bir de şöyle düşüneyim, benim düşüncem yanlış olabilir" tarzında bir tutum sergileyebilir.. çünkü ego ve savunma mekanızmaları geçici olarak devre dışıdır ve kişinin o sahte/yalancı mutluluğu elinden alındığı için kişi yeni bir mutluluk/tatmin arayışına girer.. ama bu arada ego ve savunma mekanızmaları boş durmaz ve hemen faaliyete geçerek kişiyi tekrar eski uyku hali ve yalancı mutluluğa döndürmeye çalışır.. ve genellikle de bu işi başarır.. kişi bu kaosu, düşünce/duygulanma bozukluğunu geçici bir süre yaşadıktan sonra tekrar o eski "sağlıklı?" durumuna geri döner..

yaşama/varlığa verdiği anlam/içerikle uyumlu birliktelik içinde yaşayan biri yani egosentrik yaşayan biri felsefe yapmaz, böyle forumlara dahil olmaz.. o çok derin bir uykuda varlığı bildiğini zannederk hiç sorgulamaya bile ihtiyaç duymaksızın günlük rutin hayatın işleriyle uğraşır.. ailesiyle birliktedir bir işi vardır, ekonomisini iyi hale getirmeye çalışır, gezer tozar vs.. bu felsefe işine hiç bulaşmaz bile.. bu insanlar "teizm düzeyi bilinçaçıklığında" yaşayan insanlardır.. neye inandıklarının hiç bir önemi yoktur, müslümandır, budisttir, hristiyandır, hindudur, jainadır, musevidir, vs.. bu insanlar dünyaya geldikleri zaman ve coğrafyadaki yaşama/varlığa anlam ve içerik verme konusunda hazır paket program(organize olmuş inanç/din)ı olduğu kabullenip sorgulamaya dahi gerek görmeyen dünyanın en mutlu huzurlu insanlarıdır.. çünkü varolan bilinçaçıkları bir üst kadmeyi sorgulamaya müsaade etmez.. bilinaçıklığını belirleyen şey de üstünde bir zırh gibi kaplı olan ego/sahtebenliktir.. bu ego ciddi hasar görmediği sürece kişi yaşamı boyunca kendine yüklenen hazır paket programda(dinde) gayet mutlu ve huzurlu bir yaşam sürerek ölür gider.. dediğim gibi bu kişin dini inancının ne olduğu hiç ama hiç önemli değildir.. tek tanrıya ve ölüm sonrası cennet/cehenneme inanan bir müslümanla, tanrıyı kavrayamayan ve ölüm sonrası yeniden çoklu doğumlara(reenkarnasyon) inanan bir budist arasında zerre kadar fark yoktur... çünkü tüm bu insanlar bilincine yansıyan varlığı/evreni/yaşamı bildiğini zannederek çok derin uykuda bir rüya görerek yaşayan insanlardır.. bu insanlar için felsefe çok anlamsızdır ve ilgilerini bile çekmez

bu felsefe işine bulaşanlar; işte bu egosu bir şekilde geçici ve kalıcı hasar gören insanlardır.. yani artık o derin uykudan uyanma zamanı gelmiştir.. çünkü bilinaçıklığını örten ego/sahtebenlik artık o eski görevini yerine getirip kişiyi yeterince uyuşturup uyutmaya yetmemektedir..

bu felsefe sitelerinde cirit atan nonteistleri bir yana bırakın, teizm düzeyindekiler bile sokaktaki teizmcilerden daha uyanık bir bilinaçıklığına gelmiş insanlarıdr.. sokaktaki derin uykudaki adam inancını savunma ve diğer inançaları yanlışlama ihtiyacı bile duymaz, çünkü inancından "adı gibi emindir".. tartışılacak, konuşulacak, savunulacak bir şey yoktur zaten o kişi için..

bu felsefe sitelerinde yapılan tartışmalar da diğer insanların düşünce şekillerini, inançlarını öğrenme, sorgulama üzerine/temelli olmayıp, hasar gören o ego ve şüphenin derinleştiği inancın tamiri olayı içindir.. o yüzden bu tarz felsefe sitelerinde bir konu sükunutle/hoşgörüyle konuşulup tartışılamaz, çünkü herkesin egosu ve savunma mekanızmaları teyakkuz durumundadır.. kendi doğrusu dışındaki tüm doğrular o kişi için çok ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.. ve işte bu yüzden hakaretler, küfür kıyamat gırla gitmektedir.. bunları yaptıran da egonun "saldırı" savunma mekanızmasıdır.. ego ve savunma mekanızmaları kişiyi akılcılıktan ve insanlıktan uzaklaştırır çünkü..

müslümanı da, ateisti de, deisti de, agnostiği de, hristyanı da, musevisi de satanisti de, budisti de, hindusu da, jainası da benzer aynı şekilde davranmak zorundadır.. önce akılcı/insancıl bir tartışma konuşma başlayabilir ama ilerleyen süreçte ego tehlikeyi sezer ve önce karşıdaki kişiyi "alaya alma, dalga geçme" sonra "hakaret, küfür, saldırı" ve bununla da başa çıkamazsa tartışmadan "kaçma/uzaklaşma" şeklinde bir tutum sergileyerek kişiyi kendi doğrusunda/inancında sabitleyerek duygu&düşünce kombinasyonunda dengeyi ve dolasıyla huzuru sağlamaya çalışır..

bu örnekleri her topicte yaşanan tartışmalarda çok net olarak gözlemleyebilirsiniz..

paslıçivi
01-09-2010, 08:05
Insana kirilmamasi icin dokunmamak, uykusundan uyandirmamak yapilabilecek en buyuk kotuluktur

bu konuyu sizinle konuşmak istemiştim ama kabul etmediniz.. şayet bu dünyada her insanın "bilinçaçıklık düzeyinin/ego gücünün" parmak izi çeşitliliği kadar bir zenginlik gösterdiğini algılayabildiğinizde bir insanın inancını yanlışlamaya çalışmak, o insanı uyandırmaya çalışmanın ne kadar insanlıkdışı bir yaklaşım olduğunu kavrardınız..

bakın bu tarz sitelerde herkes gariban teizm düzeylerine onların tanrılarına kutsal kitapalrın saldırır ve karşılığında buna ianan insanlar öfkeden çıldırır ve hakarete küfretmeye başlar.. çünkü yapacak başka bir şeyi yoktur.. henüz bir üst bilinaçıklığı olan nonteizme geçmeye uygun değildir donanımları.. ve nonteistlerin elinde eğlencelik oyuncak olurlar..

ama biri çıkıp da teizm düzeyinde olmadığı halde "nonteizm ve materyalizm de uyku mahmurluğudur" deyince ortalık karışır.. işte burda nonteistlerin ve özellikle materyalistlerin/ateistlerin empati kurmasını istiyorum.. siz sabahtan akşama kadar teistlerin inançlarını yanlışlamaya, onlarla dalga geçmeye çalıştığınızda bir parça olsun onların yaşadıklarını algılamaya çalışın.. yani çuvaldızı önce kendinize batırmayı bir öğrenin artık..


siz nasıl henüz nonteizm düzeyin üzerine(aydınlanma/insanlaşma) çıkmaya müsait donanıma sahip değilseniz, işte o teizmdekiler de sizin düzeyinize çıkmaya müsait değil.. herkesin bilinaçıklık düzeyi farklı ve o yüzden o insanlar o bilinç/inanç deklarasyonunda yaşamak zorundalar..

paslıçivi
01-09-2010, 08:39
Insan, yasama anlam verme temelli bilinci, nasilsa cozdum, tozunu attim diye bir kenara atarsa, insan temelli bilinci cozus baglaminda , cuvallar.



sevgili neva..

yaşama/evrene/varlığa anlam verme işini çözdüm diyen aydınlanmış insan değildir, teizm ve nonteizm düzeyi bilinaçıklığında yaşayan insanlardır..

aydınlanmış insan zaten bu yaşama anlam/içerik verme işinin herkese göre değişken, tartışmalı ve mutlak gerçeğin bilinemeyeceğini kavrayıp ve en önemlisi bu işin çözümsüz olduğunu farkedip tüm bu teizm ve nonteizmin anlam/içerikleri sahiplenip sabitlemekten özgürleşmiş kişidir..

aydınlanmış insanın; sahiplendiği, sabitlediği, tutunduğu, savunduğu bir anlam/içerik yoktur.. aydınlanmış insan ne teistdir ne nonteist, ne materyalistir ne idealist.. tüm bunların bir inanç olduğunun ve insanlığı biribirine kırdırdığının, böldüğünün farkındalığına erişmiş kişidir..

işte bu bilince ulaşan bir insan artık yaşama anlam vermenin çözümsüzlüğünü algılayıp ve aşıp "insan temelli" bir bilince sıçrar..

o insan artık teizm ve nonteizmin çeşitlerinin içerikleri hakkında/üzerinden tartışmaya girmez.. çünkü farkındadır ki bu tartışmaların kimseye bir faydası yoktur ve sadece herkesin kendi doğrusunu/inancını dayatmaktan başka bir şey yapmamaktadır..

kimsenin kimseyi umursadığı, sevdiği, ya da aydınlanmasını istediği falan yoktur bu tartışmalarda.. bu tartışmaların altında yatan asıl neden; "benim doğrum hakikat, bunların dışındakilerin hepsi yanlıştır" bilinç dayatmasından başka bir şey değildir..

ama tüm bunların farkındalığına varabilmek için bu teizm ve nonteizm bilinçaçıklığın üzerine çıkılması lazımdır.. ama bu yukarı çıkış kişinin kendi öziradesiyle yapabileceği bir şey değildir..

spartacus
01-09-2010, 10:38
Sevgili paslıçivi

her başlığınızda aynı noktaya düğümleniyor ve tüm bu sayfalarca yazdıklarınızın altında yatan temel gerçeği gözler önüne seriyorsunuz. Bu bir saplantı olabilir mi?.

ama biri çıkıp da teizm düzeyinde olmadığı halde "nonteizm ve materyalizm de uyku mahmurluğudur" deyince ortalık karışır.. işte burda nonteistlerin ve özellikle materyalistlerin/ateistlerin empati kurmasını istiyorum.. siz sabahtan akşama kadar teistlerin inançlarını yanlışlamaya, onlarla dalga geçmeye çalıştığınızda bir parça olsun onların yaşadıklarını algılamaya çalışın.. yani çuvaldızı önce kendinize batırmayı bir öğrenin artık..

Burası bir site, burada fikirlerde, inançlarda tartışılır, çünkü site bunun aracı, bunun için var, kendi içinde yoğunluk barındırıyor. Bakkala gidip ekmek almak ne ise, buraya gelip site içeriği temelinde yazışmak, konuşmak o kadar doğaldır. Bir camiye girip, orada tapınanlara burada ne işiniz var demek ne kadar abes ise, buda öyle. kaldı ki gündelik ve sosyal hayatımızın tümünü siz siteye endekslemiş durumdasınız, bu sizi genellemelere ve yargılara götürüyor ama, çarpık sonuçlardan kaçamıyorsunuz.

Ateist olduğum halde sizin ateist tanımlarınız yerinde değildir (sorular sormuyorsunuz, işte bu yanılgılar doğuruyor. Tabi akabinde sorular sormam çünkü ben her şeyi biliyorum noktasına düğümleniyorsunuz. buda sizi empatisiz kılıyor). her şey kendi özgülü temelinde ele alınabilir. Yani temelden koparak yapacağımız her ifade, üreteceğimiz her yargı temelsiz-asılsız olacaktır.

Dikkat ederseniz sitede açtığınız tüm başlıklar ele aldığınız tüm konular 1-2 yargınızdan öteye gidemiyor. hepside aynı yargı adına sınırı baştan çizilmiş, başı baştan düğümlü başlıklar. Herşeyi bir kenara önce gelin bu düğümü çözelim. herkesden beklerken, Sizde İnançlarınızı sorgulayın.

nedir sorun, inanç mı sorun cevaplayayım. Nedir Allah var mı yok mu, sorun cevaplayayım. Bir yaratıcının varlığı yada yokluğu çokda umrumda mı? sorun cevaplayayım. Sormadığınız ve ben cevaplamadığım sürece benim adıma yargılar üretmeyin, bırakın kendi adıma ben konuşayım yada hiç olmazsa tanımlarınız ve yargılarınız sizi aşan, evrensel ölçeğe yakınlık arzeden bir boyuta sahip olsun-işte o zaman empati kurma şansımız olacaktır-.

İnsan içinde bulunduğu mekanı tanımlar. Çözümler, yargılar üretir, değiştirir vs..... Materyalizmi yada idealizmi anlamak istiyorsanız tüm teknolojik donanımınızı mümkün olduğunca bir kenara bırakıp, çırılçıplak doğaya kendinizi atmanız gerekir. Ayağınıza takılan bir taş, akan su, yağan yağmur, çakan şimşek, soğuk, sıcak çevrenizde olagelen ne kadar olay varsa gözlemlediğinizi varsaymalısınız. Oldu ki şimdi yağmur yağıyor, işte burada tanımlayabilmek, çözümleyebilmek için soracağınız soru sizi idealizm ile materyalizmi kavramaya itecektir. Eğer KİM diye sormuşsanız yağmurun nasılını hiç bir zaman öğrenemeyeceksiniz demektir, burada BİLİNÇ yoktur, nasıl diye sormuşsanız materyalizmi anlamaya başlamışsınız demektir. Yani bu felsefeler başı baştan bağlanmış, günümüz dünyasının açılımıyla değil, felsefi bir açıyla ele alınabilir.

Şimdi siz ne sordunuz? Çıktınız çırılçıplaksınız, yağmura tutuldunuz sorunuz ne oldu? Kim diye sordu iseniz-ki bu çok abes- mahmurluk içindesiniz demektir, nasıl diye sorduysanız yolunuz bilgiye açılmış demektir. Sorunuz nedir? Kim'mi, neden-nasıl mı?

Neva
01-09-2010, 11:17
bu konuyu sizinle konuşmak istemiştim ama kabul etmediniz.. şayet bu dünyada her insanın "bilinçaçıklık düzeyinin/ego gücünün" parmak izi çeşitliliği kadar bir zenginlik gösterdiğini algılayabildiğinizde bir insanın inancını yanlışlamaya çalışmak, o insanı uyandırmaya çalışmanın ne kadar insanlıkdışı bir yaklaşım olduğunu kavrardınız..

bakın bu tarz sitelerde herkes gariban teizm düzeylerine onların tanrılarına kutsal kitapalrın saldırır ve karşılığında buna ianan insanlar öfkeden çıldırır ve hakarete küfretmeye başlar.. çünkü yapacak başka bir şeyi yoktur.. henüz bir üst bilinaçıklığı olan nonteizme geçmeye uygun değildir donanımları.. ve nonteistlerin elinde eğlencelik oyuncak olurlar..

ama biri çıkıp da teizm düzeyinde olmadığı halde "nonteizm ve materyalizm de uyku mahmurluğudur" deyince ortalık karışır.. işte burda nonteistlerin ve özellikle materyalistlerin/ateistlerin empati kurmasını istiyorum.. siz sabahtan akşama kadar teistlerin inançlarını yanlışlamaya, onlarla dalga geçmeye çalıştığınızda bir parça olsun onların yaşadıklarını algılamaya çalışın.. yani çuvaldızı önce kendinize batırmayı bir öğrenin artık..


siz nasıl henüz nonteizm düzeyin üzerine(aydınlanma/insanlaşma) çıkmaya müsait donanıma sahip değilseniz, işte o teizmdekiler de sizin düzeyinize çıkmaya müsait değil.. herkesin bilinaçıklık düzeyi farklı ve o yüzden o insanlar o bilinç/inanç deklarasyonunda yaşamak zorundalar..

Sayin paslicivi;

Siz benimle bu konusmak istediniz ve ben kabul ettim. Lutfen yalan soylemeyiniz.
Bakin size ne demisim;

Sayin paslicivi;


Kusura bakmayin ama bu kacinci mesaj oldu, ayni seyleri yazip cizmektesiniz. Siz benim ne inancimi ne de inancsizligimi yanlislayamassiniz. Kiramassiniz yani. Size daha once de soyledim benim icin mahsuru yok, rahat olunuz.

Lutfen zahmet olmazsa donup size yazmis oldugum uzun mesaji bir daha okuyun. O da yetmezse ustteki mesajimi okuyun. O iki mesajda aradiginiz pekcok sorunun yanitini bulacaksiniz, sayet iddia ettiginiz gibi, yanlislayip ustbilince erisebilmisseniz. Ki surekli ayni aciklamalari yapmayasiniz. Erismisseniz konusacak birseyleriniz vardir.

Cunku ben artik ayni seyleri yazip cizip, mesaj kirliligi yaratmak istemiyorum kendi adima..

Buyrun anlatin,sizi dinliyorum, anlamak isteyen okur, anlamayan dinler veya dinlemez.
Ama cok rica ederim, temcit pilavi gibi dondurup dondurup ayni seyleri yazmayin, sormayin. Yeterince yetiskin insanlar oldugumuzu dusunuyorum. Sorduklarinizin hepsinin cevabi, yazdigim mesajlarda mevcut. Ustbilinc avantajinizi kullanip algilayin, yorumlayin.
Soylemediginiz birseyleri soyleyin.

Siz benim inanc veya inancsizligimi ogrenmek isyerek, empati yapip yapamadigimi olcmek istediniz. Ki empatinin oyle anlasilmayacagini yine mesajimda yazmistim. Donun bir daha okuyun.

Uyuyor veya mahmur tabir ettiginiz bir insani bilgiden uzak tutmak ona yapilabilecek en buyuk kotuluktur.
Ben o farki kavramis bir insan olarak, sizi bir insan olarak onemsedigim icin, yanlislayamamis oldugunuzun kivranisi cumlelerinize yansittiginiz icin onca uzun uzun mesaj girdim.

Ben, yanlislamis ve ust bilince ulasmis oldugunu iddia eden insani, bu sekilde sorgularim dusuncede..
Ama siz ust bilinci yakalamis bir insan olarak ne dediniz?

sevgili neva..


sevgili neva,diğer bahsettiğiniz konulara şimdilik girmeyi uygun bulmuyorum.. zamanı gelince onları da konuşuruz ama öncelikle şu bahsettiğim konuyu ayrıntılı irdelememiz gerekiyor..

insanoğlunun aydınlanması/insanlaşması nasıl, ne hızda, ne türde bir aktivasyon gerektiriyor sizce?

Ne oldu? Niye uygun bulmadiniz?
Ust bilincli bir insan olarak yazdiklarimi yorumlayamadiniz mi? Anlamadiginiz yeri sorun, ben size seve seve anlatirim tekrar.

Siz bilmek ve inanmak arasindaki farki kavradiginiz zaman, yorumlayabilirsiniz ancak. Neyi yanlislarsaniz yanlislayin, elde ettiginiz sonuc sizi genel inanc , bilmek kavramina atar. Bu cemberin disina cikamassiniz.

Halbuki ben size ne demistim?

Bir teist'de insanin yaratildigi anda konustugunu iddia etmez, yaratici ona ogrettikten sonra konustugunu ileri surer.

Bir ateist'de insanin evrim asamasinin ta en basinda konusma yetisini oldugu gibi komik birsey iddia etmez, zaman icinde evrilip o yetiyi edindigini savunur.

Siz, meditasyonla ust bilinci yakalamis, yanlislamis sayin pasli civi, bize kalkip yillardir yapilagelen tasavvuf benzeri bir ritueli, hic duymamis, bilmiyormusuz gibi ust bilincacikligi adi altinda empoze etmeye calisiyorsunuz.

Meditasyonla ust bilince cikilmaz. Alt bilince inilir. Hayvan veya bebek bilincini yakalarsiniz. Mutlu eder. Bu dogaldir, cunku evrimleserek bugune geldiniz. 4 ayak uzerinde yuruyebilme yetinize ragmen yurumez, ama 4 ayak bilincini ozlersiniz. Gelistiniz cunku, dik durmayi ogrendiniz.


Halbuki o beyin denen muhtesem organiniz, o illuzyonu size her an yapmakta.. Iki gozle, iki farkli acidan baktiginiz kediyi, size bir kedi olarak sunmakta.

Siz meditasyonla ust bilinci yakalamis sayin pasli civi;

Siz eger yanlislamis olsaydiniz, insanlari uyuyor veya uyku mahmuru diye tanimlamazdiniz. Yanlislamis olsaydiniz, kendinizin de ayni seyi yaptiginizin farkina varirdiniz. Ama egonuz yuzunden gormeniz olanaksiz.

Onlar dogusmuyorlar. Dogalari geregi olani yerine getiriyorlar. Siz sadece ust bilinc oldugunuzu sandiginizdan, onlarin arasina girmiyorsunuz. Ama ne yapiyorsunuz? Islam topigi altinda degil de, psikoloji topigi altinda, onlari uyuyan veya mahmur hasta bir grup olarak nitelendiriyorsunuz. Otekilestiriyorsunuz. Otekilestirerek toplumu kurtarmaz, sadece daha fazla bolersiniz.

Yaptiginiz onlardan farkli birsey degil. Onlar a dini, b dinsizligi diyorlar yaziyorlar , siz de carsaf carsaf kendi bilinc dininizi anlatmaya, yazmaya caliyorsunuz.
Aranizda hicbir fark yok.
Teist tekkede halvete girip yapiyor bu isi, siz bilincinizin var olduguna inandiginizdan ayni isi meditasyonla yapiyorsunuz. Isa, Musa, Budha vs. bu insanlar toplumu uyutmus ve kaosu suruklemis diyorsunuz, oysa sizin sundugunuzda ustbilinc dini.. Bir fark yok yani arada..
Donun bir yazdiklarinizi okuyun, cuvaldizi da bir kendinize batirin, silkinip dusuncelerinizi gorun.
Alin size sapina kadar empati ! Tepe tepe kullanin.


Bilmekle inanmak arasindaki farki kavradiginizda, bunu yapmaktan vazgececek, bilakis onlarin aralarina katilacaksiniz. Farki kavramis insan asansor gorevi yapar, bilinci ozgurdur, bu yuzden her kitleye aciktir, onlari hazmedebilecek kapasiteye sahiptir, iyi bir gozlemcidir ayni zamanda sayin pasli civi.. Otekilestirmez.

Siz insanlikdisi dediginiz seyin, aynisini yapiyorsunuz.

Velhasil kelam, kimsenin bir yere cikip indigi yok, siz sadece oyle saniyorsunuz. Kendinizi buna inandirmissiniz. Sinirlariniz belli.

Siz aksine teizm/nonteizm duzeyini asamadiginiz icin, cikip uyuyan guruh veya mahmur grup diye nitelendiriyorsunuz. Recete olarak da tasavvuf vari yontem, meditasyonu sunuyorsunuz. Ust bilinc diyorsunuz. Yani baska bir deyisle, siz yoksaniz, ust bilincte yok. Eh, hosgelmis ust bilinc dini..

Yeni birsey var mi? Yok. Siz farki yakaladiginizi, teizm/nonteizm'i yanlisladiginizi saniyorsaniz, icinde inanc kavrami barindirmayan birsey sunun bana.

Neva
01-09-2010, 13:15
sevgili neva..

yaşama/evrene/varlığa anlam verme işini çözdüm diyen aydınlanmış insan değildir, teizm ve nonteizm düzeyi bilinaçıklığında yaşayan insanlardır..

aydınlanmış insan zaten bu yaşama anlam/içerik verme işinin herkese göre değişken, tartışmalı ve mutlak gerçeğin bilinemeyeceğini kavrayıp ve en önemlisi bu işin çözümsüz olduğunu farkedip tüm bu teizm ve nonteizmin anlam/içerikleri sahiplenip sabitlemekten özgürleşmiş kişidir..

aydınlanmış insanın; sahiplendiği, sabitlediği, tutunduğu, savunduğu bir anlam/içerik yoktur.. aydınlanmış insan ne teistdir ne nonteist, ne materyalistir ne idealist.. tüm bunların bir inanç olduğunun ve insanlığı biribirine kırdırdığının, böldüğünün farkındalığına erişmiş kişidir..

işte bu bilince ulaşan bir insan artık yaşama anlam vermenin çözümsüzlüğünü algılayıp ve aşıp "insan temelli" bir bilince sıçrar..

o insan artık teizm ve nonteizmin çeşitlerinin içerikleri hakkında/üzerinden tartışmaya girmez.. çünkü farkındadır ki bu tartışmaların kimseye bir faydası yoktur ve sadece herkesin kendi doğrusunu/inancını dayatmaktan başka bir şey yapmamaktadır..

kimsenin kimseyi umursadığı, sevdiği, ya da aydınlanmasını istediği falan yoktur bu tartışmalarda.. bu tartışmaların altında yatan asıl neden; "benim doğrum hakikat, bunların dışındakilerin hepsi yanlıştır" bilinç dayatmasından başka bir şey değildir..

ama tüm bunların farkındalığına varabilmek için bu teizm ve nonteizm bilinçaçıklığın üzerine çıkılması lazımdır.. ama bu yukarı çıkış kişinin kendi öziradesiyle yapabileceği bir şey değildir..
Sayin pasli civi;

Bakin ne guzel soylemissiniz. Yasama anlam verme isini cozdum diyen teizm/nonteizm duzeyindedir diye.. Kendi dusuncenizi birkac mesaj arayla curutmeyi seviyorsunuz.
Ama siz degilmiydiniz, aydinlanmis insan yasama anlam verme eyleminin cozumsuz oldugunu kavramistir diyen?

Cozumsuz bir sonucla mi, insan temelli bilince yoneleceksiniz?
Yoneldiniz ne oldu peki? Buyrun yeniden okuyun bu 20 kusur sayfalik basligi..
Sundugunuz ne? Inanca/inancsizliga tekabul eden bir onerme.
Onlari kendinize basamak yapmadan, dokunmayin dediginiz halde, uzerlerine basmadan, onerme sunamadiniz. Cunku kendi dogrunuzu ispat icin, otekilestirmeye ihtiyaclisiniz.
Gorece'den baska ne var bu 20 kusur sayfalik baslikta?


Iste o yuzden siz hala yanlislamis degilsiniz.
Cozdum diyen birisi yok zaten. O bir ironidir. Yasam ve insan degisken oldugu icin anlam verme isi son bulmaz. Hergun yeni birsey ogrenir insan.

Orada vurguladigim ve gonderme yaptigim bilakis sizsiniz. Cunku ust bilince ulasmis, aydinlanmis oldugunu iddia eden sizdiniz.
Ama ben sizi mesajlariniza dair cok iyi algiladigim icin, bu itirafi sizin kendi kendinize yapmanizin daha dogru oldugunu dusundum. Ki gorebilesiniz yanlisinizi. Tesekkur ederim beni dogruladiginiz icin.

Iste tam da bu yuzden, bilmekle inanmak arasindaki farki kavramis insan, ne teizm'den, ne de nonteizm'den sikayetci olmaz. Kaos diye nitelendirmez. Bunun dogal ve olmasi gereken bir durum oldugunu bilir. Cunku teizm/nonteizm insanin, insanoglu resmidir.

Oysa insani, tek basina, bir birey olarak ele aldiginizda daha ilgi cekicidir. Genel tanimlara esitlenmez hicbir zaman. Her teist, teist degildir, her ateist de, ateist degildir. Tipki her ust bilincin, ust bilinc olmadigi gibi..

Genellemeler yanilticidir. Bir aspirini, 100 kisiye icirebilirsiniz. Ama %100'unde ayni yan etkiyi gozlemleyemessiniz. Prospektusler bu yuzden ilac kutularini mesken tutarlar. Sus olsun diye degil.
Size daha once verdigim dindar Osman bey ornegini okuyunuz lutfen.

Gorece dediginiz sey bu hayati ve insan iliskilerini anlamli kilar ve gelistirir. Sizin goremediginizi, baska biri size baska bir pencereden gosterebilir, onun dusuncesi sizde baska bir fikir uyandirabilir. Goreceden dolayi herseye cozumsuz derseniz, zaten dusun bazinda sabit bir kisiliksinizdir.

Bunu mesajlarinizdan algiladigim icin," yanlislama/dogrulama mi paylasimin temelini olusturur, yoksa paylasim mi yanlislama/dogrulamanin temelidir? " diye sormustum. Cevap verebildiniz mi kendinize?

Sayin pasli civi, sabit bir anlam sahiplenip, sabitleyip, tutunmadiginiz icin mi insan topluluklarini uyuyorlar veya mahmurlar deyip,otekilestiriyorsunuz?

Aydinlanmis oldugunuz icin mi cozumu, Budizm, Taoizm, Cin, Tibet ve Arabistan tasavvufu ogretilerinde onerdiniz? Onlar yuzyillardir meditasyon yapiyorlar zaten. Bunlar bir inanc turevi degil de nedir?

Iste bu yuzden yasama anlam verme eylemini cozumsuz algilayan insan, insan temelli bilince uzandiginda cuvallamis olur.

O guruhlar uyuyorlar, uyku mahmurlaridir der.
Onlari Budha, Muhammed, Isa, Musa, Konfucyus vb. gibileri uyutmustur, kaosa suruklenmislerdir der.
Ardindan dokunmayin uyusunlar, onlara dokunmak insanlikdisi bir davranistir der.
Hepsini yanlisladim, ne teist, ne nonteistim der.
Bende bir ust bilincacikligi var alir misiniz? der.
Sonra kalkar, meditasyon zihnin ilacidir, bununla ust bilincacikligini yakalarsiniz der.

Aydinlanmis olan siz, bu kadar celiskiyi birarada barindirirsaniz, aydinlanmamis insanin yazip soylediklerinden bahsetmemiz ve yazmamiz abesle istigaldir sayin pasli civi.

diamat
01-09-2010, 18:17
insan; maddenin bir formudur.

kavramın yaratcısı insandır demekle, kavramn yaratıcısı maddedir demek arasnda bir fark yoktur.

evren bir bütündür.
evrenden bağımsız bir güneş olmadığı gibi, evrenden bağımsız bir insan da yoktur.
hepsi birlikte evreni oluşturur.
güneşin kendisi, insan, insanın güneşe taktığı isim, onu kavramlaştrması hep maddenin görünümleri ve nitelikleridir.

kavramı üreten de, soyutlama ile kendisinden yola çıkılarak kavram üretilen de hep evrene aiittir.

o evreni parçalarına indirgeyip bölüp parçalayp sonra soyutlayıp kavramı üreten insan ne yaparsa yapsın, yaptığı evrene ait olmaya mahkumdur.

insan evrende ve evrenle ve ona ait olarak var oldu.

bunu mu inkar etmeye çalışıyorsunuz.
eğer amacınız bunu inkar etmek değilse ne.!

not: yaşama anlam verme bağlamında kurulan argümanları cevap vermeye değer görmüyorum.
diyalektik materyalizm anlam verme üzerine tek kelime bile etmez.
anlam verme bağlamı üzerinden DM eleştirisi getirmeye kalkanları komik bulduğumu ifade etmekle yetineyim.

evrensel-insan
01-09-2010, 20:11
Saygideger neva;

Insan olmassa hicbirsey yoktur diyorsak, insan bilinci yoksa, ust bilincacikligindan da soz edilemez. Bilinc de insanin anlam yukledigi bir kavramdir cunku..-Neva-

Birincisi, soruyu soran sen, ve sordugun ben; insanoglu turunun birleriyiz "Yok" ifadesi de insanoglu turune aittir. Ustelik kavrami noksan, yani "yok olan ne?", ya da "ne yok"

Ben bu konuda soyle bir yanasim gosteriyorum. Eger insaoglu mevcut degilse ve biz insanoglu turu disina cikip, bir fikir yuruteceksen, ben "HERSEYIN AYNI OLDUGUNU" soyleyebilirim.

Yani, insanoglu; soyutlamasi ile, AYNIYI FARKLILASTIRARAK AYIRDI ve her ayirdigini AYRI AYRI ALGILADI ve ALGILADIGI AYRIYI DA KAVRAM ILE OZDESLESTIRDI.

Yani AYNI, AYRILMIS FARKLARIN BUTUNUDUR.

Sonucta, Insanoglunun, algilayabilmesi (duyu, veya duyum ile), algiladigini kavramlastirarak yansitabilmesi, yani YANSIYANLA (VAR DEDIGINE) DIALOG GEREKIR. ISTE BU DIALOG DA MONOLOGDUR.

Aksi, insanoglunun beyninde !? dusunce olarak belirmez ve var ile isaretlenmezdi.

Bu temelde de, Ayniya, ya da yansiyana !? diyebilirsiniz (var ile isaretlemeden)

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
01-09-2010, 20:47
Saygideger diamat;

kavramın yaratcısı insandır demekle, kavramn yaratıcısı maddedir demek arasnda bir fark yoktur.-diamat-

Farkin farkina varan bilinc icin, fark insandisi ile insansallik kadardir. Biri, ortaya koydugu maddeye, OZNELLIK VE OZELLIK YUKLEMEKTE, nesneyi oznellestirmekte, bu da yetmiyormus gibi, hem bu nesneye kendi insanoglu ozelliklerini ona vermekte, hem de kim olarak ileri gidebilerek, maddeyi tanrilastirmaktadir.

Digeri ise epistemolojik gerceklik ve bilimseldir. Insanoglu turu ve birinin tek kavram yaratici bir tur oldugunu soyler ve bunu da deneye, gozleme v.s. dayandirir.

Maddeye kavrami yaratanlardan, mumkunse ideolojik inanctan siyrilip, bilimsel olarak maddenin kavramin yaraticisi oldugunu deney, gozlem v.s. ile ortaya koymalari beklenir.

Maddeye kavram ozelligini vermek, ayni zamanda maddeyi insanlastirarak, ve de daha "yucelestirerek" madde=tanri yapma tehlikesidir.

Zaten, KENDISI KAVRAM OLAN BIR MADDENIN, KAVRAMI YARATMASININ MANTIKSAL BIR ACIKLAMASI OLAMAZ.

Insanoglunu bir madde yerine koyanlar, kendi turlerine ve kendilerine nasil bir deger verdiklerini de gostermis olurlar.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Neva
01-09-2010, 21:20
Saygideger neva;

Ben bu konuda soyle bir yanasim gosteriyorum. Eger insaoglu mevcut degilse ve biz insanoglu turu disina cikip, bir fikir yuruteceksen, ben "HERSEYIN AYNI OLDUGUNU" soyleyebilirim.


Saygilarimla;
evrensel-insan

Sayin evrensel-insan;

Tamam sordugum sorunun cevabini vermissiniz alintiladigim yerde. Ben her ne kadar sormakta basarisiz olduysam da, ne demek istedigimi anlamis ve yakalamissiniz. Tesekkur ederim.

diamat
01-09-2010, 21:31
sayın evrensel

ısrarla yaptğnz aynı şey.

bütünü bölmek,parçalarına indirgemek.

kavramı ortaya koyan insan bu evrene ait mi değil mi.
eğer aitse o halde kavramı ortaya koyan evren değil mi aynı zamanda.

eğer insan bu evrene ait değilse o halde nereye ait.

bir de şu 'maddeyi tanrılaştırmak ' diye ısrarla dile getirdiğiniz retoriği, ya terkedin ya da açıkça izah edin de, retorik olmaktan argüman olabilmeye terfi etsin artık.

evrensel-insan
01-09-2010, 21:54
Saygideger diamat;

bütünü bölmek,parçalarına indirgemek.-diamat-

Aslinda bu dediginizi sizin dusunce olarak yaptiginizi algilamaniz, kendinizi sorgusuz bagladiginiz materyalizmden dolayi mumkun olmayacak.

Madde, dusunce ve kavram uclemini, aslinda sadece maddeye indirgeyen ve maddeyi ayiran, dusunce materyalizmdir.

Ben dusunce olarak aksine, farklarin farklariyla birlikte ortaya konup, BIR FARKI DIGDER FARKTAN AYIRMAK, ONUNE KOYMAK v.s. YERINE, FASRKLARI FARKLARIYLE BIRLIKTE ORTAYA KOYUP, AYNININ FARKLAR BIRLIGINI ORTAYA KOYMAK. O yuzden de temel, madde, dusunce degil; insanoglu ve onun farklari olan madde, dusunce ve kavram uclusunun bolunmez, birbirinden ayrilmaz birligi ve butunlugu.

Oyuzden bolen ve ayiran dusuncenin, birlestiren ve butunleyen dusunceye, kendi boluculugunu ve ayrimciligini "yuklemesi" hem abes kaciyor, hem de mantiksal degildir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
01-09-2010, 22:21
Saygideger diamat;

Madde, materyalizme gore ve de senin dusuncene gore; mustakil var olan bir varlikmidir, yani diger varliklardan bagimsiz midir?, yoksa gercek bir varlik midir?

Maddenin, nesne ile bagi nedir?

Madde, nesnel mi/oznel midir?

Eger mustakil var olan varlik ise, mustakilligini nassil ortaya koyarsin, ya da materyalizm nasil ortaya koyar?

Eger gercek varlik ise, buradaki "gerceklik" insanoglu ozneli midir, maddenin kendisi midir?

Evet, maddenin; mustakilligi ve gercekligi, insanoglu faktoru katilmadan, nasil aciklanir?

Materyalizm, nedir?, madde midir, nesne midir, bir ideoloji midir, gorus mudur?, soyut mudur, somut mudur? nesnel midir, oznel midir? insanoglu faktorunu katmadan, materyalizmi, madde acikliyabilir mi?

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
01-09-2010, 22:32
Saygideger neva;

Iste bu ayniligin, farklarinin ayrilarak, birbiri ile tartismasi sorununu veren evrensel, dogal zihniyetin aynisi da, benim avatarim. Yani ayninin, kokeninin farkli temellerinin butunu. Insanoglu eliyle, ayninin nasil ve ne sekilde, ayrildigi ve ayrilanin temelinde diger ayrilanlarla mucadele ve de ayrilanin kendi penceresinden butunu ayrimci olarak ortayua koyusu. Iste ideolojik inancsal dogrular ve etik metafizik kurallar, ilkeler ve tum izmler bunlardir.

Onemli olan da, bu ayniyi tum farklari ile birlikte, disaridan ve notr algi ile algilayabilmek ve ayrilan her farki farklarin farkinda olarak tum ayrilmis farklari ile birlikte, butunun resmini verebilmek.

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
01-09-2010, 22:49
sayın evrensel

düşünce de kavram da maddenin ürünleridir.
maddidir.
maddi proseslerin sonuçlarıdır.
bırak üçlemi beşlemi.

Madde, materyalizme gore ve de senin dusuncene gore; mustakil var olan bir varlikmidir, yani diger varliklardan bagimsiz midir? E.İ.

şu cümlene bir bak.
materyalizmi ve beni anlamaktan ne kadar uzak olduğun açıkça görülüyor.
hangi varlıklar o diğer varlıklar dediğin.
maddenin bağmsız olup olmadığını sorduğun diğer varlıklara bir tane örnek versene.

insanoglu faktorunu katmadan, materyalizmi, madde acikliyabilir mi? Eİ

bir de şu cümlene bak.
neden insanoğlunu katmamam gerektiğine dair bir izahın var mı.
insan madde olduğuna göre insanoğlu da o denklemin içinde zaten.

evrensel-insan
01-09-2010, 23:36
Saygideger diamat;

Ben cumlelerime bakiyorum. Sen de istersen, madde ve materyalizmin, felsefi olarak nasil aciklandigini ogren. Eger materyalistim diyorsan, materyalizmin ne oldugunu bilmen gerekir.

Sonucta, sen neyi neden ve ne temelinde savundugunu aciklamaz ve bildirmezsen, tartismanin bir anlami yok. O yuzden tekrar soruyorum. Materyalizm nedir ve materyalizmin aciklamasina gore madde nedir. Belki o zaman mustakillik ile gercekligin farkinin da farkina varmis ve ogrenmis olursun.

Aslinda, belki "mustakil var olan varlik" in ne demek oldugunu da sormam gerekecek. Yoksa dusunce olarak, madde ile nesne arasindaki farkin da farkinda olmayacaksin.

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
02-09-2010, 00:32
sayın evrensel

madde kelimesi evrenden soyutlanır.
bir soyut olarak, evrenin yapıtaşını işaret eder.

evrensel-insan
02-09-2010, 00:40
Saygideger diamat;

Lutfen kendi dusuncen icindeki celiskiyi coz. Bir mesaj once, maddeyi evren ile ozdes tutuyordun. Mustakilligini algiliyamiyordun, sim di de mustakilligi algiliyormus gibi, evrenden soyutluyorsun.

Maddenin sinirlari nelerdir?, eger sinirlarini koyamazsan, maddeyi tarif edemez ve ortaya koyamazsin. Ayrica nesne ile bagi/farki nedir?, oznelligi varmidir. Yani MADDENIN OZU NEDIR?

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
02-09-2010, 00:42
sayın evrensel

''madde'' bir kelimedir.
beş harften oluşur.

evrensel-insan
02-09-2010, 00:48
Saygideger diamat;

''madde'' bir kelimedir.
beş harften oluşur. -diamat-

Bu ifade, materyalizm ile bagdasmaz, Nominalizm, yani isimcilik ve pozitivizm, ile bagdasir.Nihilizmin; insanoglunun ortaya her koyumunu, seyin kendi kendini ortaya koyamama adina, hiclemesine uyar.

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
02-09-2010, 01:08
sayın evrensel

hala daha ne yapmaya ne anlatmaya çalıştığınızı anlayabilmiş değilim.

somut olarak şu evren üzerine konuşuyoruz.
soyutladığımız her ne varsa, şu evrene ait.

hala onlarca soyuta çekmeye çalışıyorsunuz beni.

siz insan madde değildir dediniz.
maddeden başka ne var sorumu ise yanıtlamadnız.

siz bir madde tanımı yapında , insan neden madde değildir ,bilelim.
insanda olan ve maddi olmayan bir şey söyleyin,
yada maddeden başka bir varolan gösterin ki anlayalım.

evrensel-insan
02-09-2010, 01:23
Saygideger diamat;

Madde, insanoglunun yansisini bes duyusu ile algiladigi ve kavramla ozdeslestirerek yansittigi bir EKLENTI, TUREV dir.

Madde kendisini kendi adina ortaya koyamaz.

Maddeyi ortaya koyan insanoglu kavrami ve monologudur.

Insanoglunun ortaya koydugu madde kavraminin, bugun, bilinen epistemolojik bir siniri yoktur. Metafizigin, mustakil var olan varlik gorusune gore, madde; nesnel, dissal ve gorunusseldir. Buradaki mustakillik, madde uzerindeki algidir. Yani, nesnel olarak, baska seylerden bir butun olarak ayrilabilen, mustakilligi vardir.

Madde kavrami, M.O. 4000 tarihinde ortaya atilmistir.

Hersey madde degildir. Madde, genelde cansiz tabir edilen ve atom parcaciklarindan olusan, nesnelere verilen addir.

Maddenin ve nesnesinin, ne oldugu konusu, felsefenin metafiziginin varlik konusudur. Bilimin konusu degildir ve maddenin varlik olarak ideolojik inancsal aciklamalari da, bilimsel degildir.

Simdilik bu kadar yeterli sanirim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
02-09-2010, 01:31
sayın evrensel

Hersey madde degildir. Madde, genelde cansiz tabir edilen ve atom parcaciklarindan olusan, nesnelere verilen addir.Eİ

o halde madde olmayan bir örnek verirseniz anlamam kolaylaşacak sanırım.

evrensel-insan
02-09-2010, 01:36
Saygideger diamat;

Sana o yuzden nesne, ile madde farkini sormustum. Mesela, canli varliklar madde degildir. Atom yerine, hucreleri vardir, metabolizmalari vardir. Ustelik soyut kavramlar vardir, sevgi, ask, saygi, demokrasi, ideolojiler vardir, inanclar vardir, madde sadece olgu, yani nesnel temellidir. Kurgu ve bulgu yonu yoktur.

Yani, dil, felsefe, bilim dusunce, zaman v.s. madde degildir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
02-09-2010, 01:47
sayın evrensel

yani şu ana kadar şu bildik dil sorunu yüzünden mi tartışıyoruz.

demek canlı varlıklar madde değildir ve atom yerine hücreleri vardır öylemi.
ha birde soyut kavramlar var.

sizin canlılk dediğiniz ya da soyut kavramlarınız hepsi de hidrojenin helyuma evrilmesinin ürünleridir.

dil felsefe bilim düşünce ve zaman şu evrende ortaya çıkmıştır.
evrene aittir.
maddi koşulların sonuçlarıdır.

şimdilik iyi geceler yarın devam edelim.

evrensel-insan
02-09-2010, 02:08
Saygideger diamat;

Iste dusunce olarak farklilastigimiz nokta da bu. Siz herseyin temelini madde olarak, ben ise insanoglu olarak degerlendiriyorum. Cunku, insanoglunun kendi de dahil hersey bir kavramdir ve kavramda, beynin fonksiyonu dusuncenin urunudur, yansiyi var olarak algilar ve algiladigina bir kavram vererek yansitir.

Yani, maddenin de, sevginin de, insanoglunun da, kurgunun, olgunun bulgunun da ortak ozelligi kavram olduklaridir. Kavrami ortaya atan da insanoglu turudur.

Bu algilanmazsa, hem ne hem de neyi ortaya atan kim algilanmaz ve kim olarak ya madde, ta da soyut bir degere, oznellik ve insanoglu ozelligi yuklenir. Doga kanunlari gibi.

Doganin kendi adina kanunlari yoktur, bu kanunlari doga kavramina ilistiren, ekleyen insanogludur. Bu da kurgu (kural, kaide, yasa, kanun, ilke v.s.) nun insanoglu urunu oldugunu aciklar. Tum bunlar da (ideoloji,teori, fikir, gorus inanc, dil, felsefe, bilim v.s.) insanoglu soyutlamasinin farklaridir. Bu soyutlamalar temelinde, kavramlar; soyut/somut; oznel/nesnel, ozel/genel, dissal/icsel, gorunussel/ozsel farklilasir. Bunu da belirleyen alginin cesidi, yani duyu mu, duyum mu oldugudur.

Ustelik kim sorusuna, verilen insanoglu cevabi; tanrisal zihniyeti de, olumlu/olumsuz ortadan kaldirir. Tabi, en son asama olan ve nihilizmin kapi actigi, insan=tanri zihniyeti yoksa.

Sonucta, insanoglu, her seyle ozdeslestirilir.

Sen mesela, insanoglu=madde diyorsun
Dusunce=insanoglu
kavram=insanoglu
nesne=insanoglu
ozne=insanoglu v.s.

Kisaca insanoglunun ortaya attigi her bir fark; donup, insanoglunu kendi turu bunyesinde "hangisi ilk, once, dogru, gercek v.s. ? temelinde tartistirir.

Iste madde dusunce tartismasi da bunlardan biridir. Bu tartismalar, asil faktor olan insanoglunu goz ardi eder ve insanoglu turu ve biri olarak kendi varligini ortaya koymak yerine, bu tartisilan ogelerden, temellerden birini ideolojik, inancsal dogru olarak ortaya koyar ve kendini kim olarak algilayamadigindan da, kimi madde=tanri, nesnel tanrilastirma ve ozne=tanri oznel tanrilastirmaya yonelir. Iste bu durum da, tarihlerdir, insanoglunu ya bir ideolojik inanca, ya da bir sistem inancina mahkum ve teslim eder.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
02-09-2010, 04:38
Bagislayin beni ama, siz birseyleri yanlislamis degilsiniz sayin paslicivi, yazilarinizdan anladigim kadariyla.. Hala yanlislamaktasiniz. Belki de yaniliyorumdur.
Ancak yanlislamis olsaydiniz, elestirdiginizi yapmaz, uyuyani uyandirmaya calismazdiniz, uyku mahmurunun yuzune su serpme azmi icinde olmaz, her bireyi dusuncesi ile birlikte oldugu gibi kabul ederdiniz.


sevgili neva..

yanlışlama ifadesine biraz açıklık getirmeye çalışayım.. ben teizm düzeyi tüm inançları/dinleri kendi bilincimde reddetmiş durumdayım.. ve özellikle bu dünyada insanların bir şeylere inanmalarına ya da yaptıklarına göre ölüm sonrası yaşamda ödül/ceza yöntemini uygulayan dinlerden bahsediyorum.. yani nerdeyse tüm organize olmuş dünya dinlerinden bahsediyorum..

evet bunları kendi bilincimde yanlışlamışımdır ama bu dinlere inanan insanlarla birebir bu konuları tartışmam.. çünkü kendim de zamanında bu düzeyi deneyimlemişimdir ve bir insan için inandığı dinin ne kadar önemli olduğunu, yaşamına nasıl bir anlam ve içerik kattığını ve bu dini yanlışlamaya çalışmanın aslında karşımızdaki insanı uyandırmak değil hala kendi zihin/ego artıklarımızın mücadelesi olduğunun farkındalığına erişmişimdir..

yine aynı şekilde teizm düzeyini geçtikten sonra nonteizm düzeyini de deneyimlemişimdir.. nonteizm düzeyi inançların organize olmamış, tamamen bireyin kişisel ulaştığı kendi inancı olduğu için ve inanç şekillerini yanlışlamak için elimizde somut/soyut bir takım veriler(kutsal kitaplar, mistikler, peygamberler vs) olmadığı için onları 1/sonsuz içine katmışımdır..

yani ateizm, deizm, panteizm, panenteizm gibi kişisel tanrısal odaklı yaklaşımları/inançları bu 1/sonsuz içinde değerlendiririm..

yani derim ki; evet bir tanrı olmayabilir, evet dinlerden özgür bir tanrı olabilir, evet evrenin kendisi bir tanrı olabilir gibi.. bunarın hepsi benim bilincimde bir olasılıktır.. bunların toplamı 4-5 taneyi geçmez yani 4-5/sonsuzdur bunlar benim için.. ve bu kişisel inançların/yaklaşaımların hepsi hala tanrıyla uğraşıp cebelleşmektedir.. ben bir insan olarak benim bilincime yansıyan varlığa/evrene bu 4-5 olasılığın yanında daha sonsuz sayıda olasılık ekleyebilirim.. ama bu sonsuz sayıda olasılıktan hiç birini bilincimde sahiplenip sabitlemem.. herşey mümkündür, her şey olasılık dahilindedir derim.. çünkü bilincimize yansıyan evreni/varlığı ne zamansal ne mekansal ne içerik olarak henüz "bir bütün, mutlak 1" olarak ortaya koyamamışızdır..

işte bu yüzden bana "-evren/varlığa nasıl bir anlam veriyorsun?" diye sorulduğunda an itibariyle bilmiyorum/bilinemez diyorum.. burda bilmiyorum/bilinemez derken vurguladığım şey bilincime yansıyan evren/varlıktır.. yoksa klasik agnostiklerin "tanrı bilinemezliği" değildir..

benim bilmiyorum/bilinemez dediğim şey evrendir.. tanrı(nonteizm düzeyindeki tanrı) insanoğlunun bu evrene/varlığa bir anlam/içerik yüklemede nihayi karar olarak bulabildiği tek soyuttur derim.. benim için nonteizm düzeyindeki tanrılar sadece bir olasılıktır, onları ne "var"layabilirim ne "yok"layabilirim.. çünkü bu konuda elimizde hiç bir veri yoktur, sadece "insanoğlunu zihninde üretip sahiplenip sabitlediği bir soyuttur/olasılıktır" gözüyle bakarım..

bu bilinç düzeyine gelmiş bir insan artık "varlığa/evrene bir anlam/içerik verme temelli" tüm bakışların/inançların sadece insanoğlunu böldüğünü, bir birbirine düşman edip kırdırdığını farkedip bu temelden uzaklaşıp/aşıp "insan temelli" bir bilince geçiş yapar.. artık teizm ve nonteizm düzeyi bilinç seviyelerinin yaptığı deklasayonları/inançları doğrulama/yanlışlama içerikli tartışmalara girmez..

artık evrende müstakil bir varlık olan insana en yüksek değeri verir.. bir insanı inancından, milliyetinden , etniğinden, ahlaki yapsından, siyasi, politik görüşünden dolayı eleştirmez, suçlamaz, dışlamaz, ötekileştirmez.. bir insana yaklaşırken onun soyutlarıyla uğraşmaz, sadece bir insan olduğu için onu sever, kabuleder..

ama diğer taraftan da insanoğlunun sahiplendiği tüm bu soyutların insanlığı biribirine kırdırdığı, kaosa sürüklediği için artık bu konuda mücadelesini verir.. yani artık insan temelli bir bilince çıkmıştır..

gidip te hiç bir teizm ve nonteizm düzeyi bilinçten birini özellikle seçip yanlışlamaya çalışmaz.. sadece tüm bunların hepsinin insanlığı böldüğünü, insanlığa zarar verdiğini söyler..

ama diğer taraftan da bunları ne kadar söylerse söylesin, bu işin artık bir beyin nörokimyası olduğunun farkına varmıştır.. ve o yüzden bu "insan temelli" bilincin şimdilik sadece kendisine faydası olduğunu(kişisel kurtuluş) diğer insanlara bu gömleği giydirmesinin neredeyse imkansız olduğunu farkedip artık herkesi olduğu gibi kabuleder..

bu sitede bu bilince ulaşmış ve mücadelesini veren benim görebildiğim iki kişi var.. biri ben diğeri sevgili e.i.. sevgili e.i yle de ayrıştığımız nokta bu gömleğin diğer insanlara giydirilip giydirilmeyeceği konusu.. ben kişinin beyin nörokimyası değişmediği sürece bu sorunu algılayamayacağını ve bilincini bu düzeye taşıyamacağını iddia ederken sevgili e.i. bunun mümkün olduğunu iddia ediyor..

ve ben bu durumun karşıdaki insanla konuşarak, tartışarak bu gömleğin giydirilemeyeceğini savunduğum için bu düzeydeki insanları "bilinaçıklık yetmezliği vakası" olarak görüyorum.. bunu doğu dünyası meditasyon olarak zamnında bulmuş ama her insan uygulanbilirliği konusnda bilimsel çalışmalar veriler yok elimizde.. sadece kişisel deneyimlemelerimiz var..

ben ileride tıbbın bulabileceği bir medikal/bilimsel ürünle/yöntemle insanların bu bilinçyetmezliği sendromundan kurtulunabileceğini düşünüyor ve böyle bir varsayımı savunuyorum..

paslıçivi
02-09-2010, 07:04
Size bunlari soyleten, henuz parcalayamadiginiz egonuzdur bence.
Degil! Degil mi?
Peki siz, haberiniz yokken, toplulukla cekilmis bir fotografiniz, surpriz sekilde ilk kez elinize ulastiginda, resimde once kime bakarsiniz?
Arkadaslariniza mi? Kendinize mi?


Egodan minimum arinabilmis insan, "ben arindim, egoyu parcaladim" demez zaten. Buna gerek duymaz. Tamamiyle, arinamayacagini,parcalayamayacagini bilir. O sadece fark noktasini yakalamistir. Baskasinin ayakkabi ile yurumeyi ogrenmistir. Empati der buna..

Ego parcalanabilecek, yok edilebilecek birsey degildir.

sevgili neva..

ben her "ego" kelimesini kullandıkça yanında parantez içinde "sahtebenlik" diye bir kavram kullanmaya çalışırım, karışmasın diye..

çünkü ego kelimesine klasik tıbbın baktığı gözle değil "ben ötesi psikoloji" kavramıyla bakarım..

klasik tıbbi terminolojide ego benliktir.. ID dediğimiz içimizdeki hayvanı terbiye eder.. sahtesi, özü yoktur..

benim bahsettiğim ve özellikle vurguladığım ego "sahtebenliktir".. bunun bir de özü, gerçeği olduğunu göstermeye çalışırım.. onun adı da "özbenliktir"..

burda parçalanacak yokedilecek olan ego "sahtebenlik" dediğim benliktir.. özbenlik değil.. o fotoğrafta ilk önce kendisine bakan özbenliktir..

ego(sahtebenlik) yokedilebilir ama özbenlik yokedilemez tabii ki.. ancak bedensel ölüm ile mümkündür özbenliğin yokluğu..

özbenlik; biz doğduğumuzda bizimle varolan benliktir..

ego/sahtebenlik; doğduktan sonra dünyaya geldiğimiz zaman ve coğrafyaya göre insan olan atalarımızın bizde şekillendirdiği/giydirdiği benliktir..

meditasyonun parçalayıp yokettiği benlik işte bu benliktir.. yani sahte olanı ortadan kaldırıp içimizdeki özümüzdeki varolanı ortaya çıkarır..

küçük bir çocuğun ne inancı, ne milliyeti, ne ahlaki yapısı, ne politik siyasi görüşü vardır.. o sadece mutlu bir insan yavrusudur ve "an" da yaşar.. ama insan olan ataları onu bu saf/arı haliyle bırakmaz.. ona bir inanç bir milliyet bir ahlaki yapı bir bilmemne vs, binlerce soyut yükler..

işte o masum/mutlu insan yavrusu yetişkin yaşa geldiğinde o masumluğunu mutluluğunu kaybetmiştir artık.. ve artık mutlu olması; kendisine sonradan eklenen bu soyutları savunması ve sahip olması oranında gerçekleşecektir.. özünden gelen mutluluk elinden alınıp eline birçok yalancı oyuncak verilmiştir.. kişi bu yalancı oyuncakların peşinden koşarak mutlu olmaya çalışır ama özündeki o mutlak mutluluğu yakalaması imkansızdır artık..


işte bunların ışığında benim yazılarımı okursanız ne demek istediğimi daha iyi kavrayabileceğinizi düşünüyorum..

meditasyon hakkında birşeyler yazmışsınız, bu konuda deneyimleriniz oldumu yoksa okuduğunuz kitabi bilgileri mi burda paylaşıyorsunuz? çünkü meditasyon deneyimlemeden kavranabilecek şey değildir.. bir insanın yaşarken ölmesi ve tekrar doğması gibi birşeydir.. bir dönüşümdür, tekrar o çocukluğa dönüşümdür..

diamat
02-09-2010, 12:25
Sayın Evrensel

Iste dusunce olarak farklilastigimiz nokta da bu. Siz herseyin temelini madde olarak, ben ise insanoglu olarak degerlendiriyorum. Eİ

bu cümleniz çok fahiş bir hata barındırıyor.
her şey kelimesi zaten insanoğlunu içerir.
o halde insanoğlu nasıl herşeyin temeli olabilir.

üstelik burda ikinci bir soru devreye girer.
o halde insanoğlunun temeli nedir.

herşeyin temeli maddedir önermesi bu ikinci soruyla daha da güçlenirken, herşeyin temeli insandır önermesi bu soruyla ikinci kez zaafa uğrar.

amacınız idealizmle materyalizmin arasını bulmakmı, nedir; emin değilim.

ancak insanoğlu evren denen bütünün bir parçasıdır.
evreni oluşturan materyallerden oluşmaktadır.
o materyalin maddi süreçlerin sonunda ulaştığı bir formun adına insanoğlu diyoruz.
insanoğlu kelimesi sadece bir soyutlamadır diğer tüm soyutlamalar gibi.
canlı herhangi bir insan birine bakın.tamamen bu evrene aiittir.
taşla toprakla aynı materyali taşır.ancak formu onu özel kılar.
o formu ortaya koyan ise maddenin kendisidir.
madde insan olmuş ve kavramı üretmiştir.
bu bağlamda sizin kavramı üreten insandır sözünüzle, benim kavramı üreten maddedir sözüm tamamen aynıdır ve birbirini dışlamaz.


insanoğlunu, insanoğlu yapan niteliklerin kökeni nedir diye düşündüğünüzde onun tamamen maddi ve bu evrene ait olduğunu tespit ettiğinizde,
materyalizmin , şey insanoğlu eliyle epistemolojik olarak ortaya konur iddiasını redetmediğini, bunu zaten içerdiğini, ancak evreni buna indirgemediği için zannettiğinizden daha kuşatıcı bir felsefe olşduğunu da görürsünüz.

ısrarla madde kelimesi yerine evren kelimesini seçmemin sebebi de zaten işte budur.her kelime zaten kelime olduğu için doğası gereği soyuttur.
madde kelimesi soyut olmakla birlikte , işaret ettiği de soyuttur.çünkü içeriği belirlenmiş değildir.
evren kelimesi ise soyuttur ancak işaret ettiği somuttur.
sırf dilbilimsel bu karışıklık nedeniyle kendisini materyalist yerine naturalist diye tanımlayanlar olduğunu da biliyorsunuz.

tekrar söylüyorum, madde derken populer anlamıyla yapıtaşını ya da mesela atomu değil evrenin kendisini tüm atom altı parçacıkları , enerji hatta maddi prosesler sonunda ortaya çıkan düşünce ve kavramı dahi ona dahil ediyorum.
mümkün olan en geniş anlamda kullanıyorum ve madde kelimesini evren kelimesine tam olarak eşitleyerek kullanıyorum.

işte zaten bundan yola çıkarak sizin indirgemeci olduğunuzu düşünüyorum.
evren evrendir.
ne ise odur.
onu hiç bir şeye indirgeyemezsiniz.
evren halden hale girmiş ve insanı ortaya çıkarmış ve insan eliyle kavramı da üretmiştir.

benim mücadelem; kavramın
bu sürecin sonucu olduğunu inkar eden, süreci tersine çeviren, ve evrenden bağımsıuz bir ideler alemi tasavvur eden ve bu idelerin maddeyi (evreni) var kıldığını öne süren idealizme karşıdır.

sizin yeriniz ise kafamda netleşmiyor.
madde düşünceyi varetti.
madde insan formuna ulaştı ve düşündü.
bu kadar açık ve basit bilimsel bire gerçeği soyut jargonlarla ve retoriklerle inkar edemezsiniz.

not: madde olmayan şeylere örnekler vermişsiniz.
bunu ciddiye almadım.gecenin ilerleyen saati ve yorgunluğunuza bağladım.
doğrusu ordan üzerinize gelmek belden aşağı çalışmak olacağı için tercih etmedim.
tamamen maddi şeylerin soyutlanmış isimlerini bana madde olmayan şeyler olarak sunmanız fazlasıyla aceleye gelmiş bir argüman.

Neva
02-09-2010, 20:22
sevgili neva..

yanlışlama ifadesine biraz açıklık getirmeye çalışayım.. ben teizm düzeyi tüm inançları/dinleri kendi bilincimde reddetmiş durumdayım.. ve özellikle bu dünyada insanların bir şeylere inanmalarına ya da yaptıklarına göre ölüm sonrası yaşamda ödül/ceza yöntemini uygulayan dinlerden bahsediyorum.. yani nerdeyse tüm organize olmuş dünya dinlerinden bahsediyorum..

evet bunları kendi bilincimde yanlışlamışımdır ama bu dinlere inanan insanlarla birebir bu konuları tartışmam.. çünkü kendim de zamanında bu düzeyi deneyimlemişimdir ve bir insan için inandığı dinin ne kadar önemli olduğunu, yaşamına nasıl bir anlam ve içerik kattığını ve bu dini yanlışlamaya çalışmanın aslında karşımızdaki insanı uyandırmak değil hala kendi zihin/ego artıklarımızın mücadelesi olduğunun farkındalığına erişmişimdir..

yine aynı şekilde teizm düzeyini geçtikten sonra nonteizm düzeyini de deneyimlemişimdir.. nonteizm düzeyi inançların organize olmamış, tamamen bireyin kişisel ulaştığı kendi inancı olduğu için ve inanç şekillerini yanlışlamak için elimizde somut/soyut bir takım veriler(kutsal kitaplar, mistikler, peygamberler vs) olmadığı için onları 1/sonsuz içine katmışımdır..

yani ateizm, deizm, panteizm, panenteizm gibi kişisel tanrısal odaklı yaklaşımları/inançları bu 1/sonsuz içinde değerlendiririm..

yani derim ki; evet bir tanrı olmayabilir, evet dinlerden özgür bir tanrı olabilir, evet evrenin kendisi bir tanrı olabilir gibi.. bunarın hepsi benim bilincimde bir olasılıktır.. bunların toplamı 4-5 taneyi geçmez yani 4-5/sonsuzdur bunlar benim için.. ve bu kişisel inançların/yaklaşaımların hepsi hala tanrıyla uğraşıp cebelleşmektedir.. ben bir insan olarak benim bilincime yansıyan varlığa/evrene bu 4-5 olasılığın yanında daha sonsuz sayıda olasılık ekleyebilirim.. ama bu sonsuz sayıda olasılıktan hiç birini bilincimde sahiplenip sabitlemem.. herşey mümkündür, her şey olasılık dahilindedir derim.. çünkü bilincimize yansıyan evreni/varlığı ne zamansal ne mekansal ne içerik olarak henüz "bir bütün, mutlak 1" olarak ortaya koyamamışızdır..

işte bu yüzden bana "-evren/varlığa nasıl bir anlam veriyorsun?" diye sorulduğunda an itibariyle bilmiyorum/bilinemez diyorum.. burda bilmiyorum/bilinemez derken vurguladığım şey bilincime yansıyan evren/varlıktır.. yoksa klasik agnostiklerin "tanrı bilinemezliği" değildir..

benim bilmiyorum/bilinemez dediğim şey evrendir.. tanrı(nonteizm düzeyindeki tanrı) insanoğlunun bu evrene/varlığa bir anlam/içerik yüklemede nihayi karar olarak bulabildiği tek soyuttur derim.. benim için nonteizm düzeyindeki tanrılar sadece bir olasılıktır, onları ne "var"layabilirim ne "yok"layabilirim.. çünkü bu konuda elimizde hiç bir veri yoktur, sadece "insanoğlunu zihninde üretip sahiplenip sabitlediği bir soyuttur/olasılıktır" gözüyle bakarım..

bu bilinç düzeyine gelmiş bir insan artık "varlığa/evrene bir anlam/içerik verme temelli" tüm bakışların/inançların sadece insanoğlunu böldüğünü, bir birbirine düşman edip kırdırdığını farkedip bu temelden uzaklaşıp/aşıp "insan temelli" bir bilince geçiş yapar.. artık teizm ve nonteizm düzeyi bilinç seviyelerinin yaptığı deklasayonları/inançları doğrulama/yanlışlama içerikli tartışmalara girmez..

artık evrende müstakil bir varlık olan insana en yüksek değeri verir.. bir insanı inancından, milliyetinden , etniğinden, ahlaki yapsından, siyasi, politik görüşünden dolayı eleştirmez, suçlamaz, dışlamaz, ötekileştirmez.. bir insana yaklaşırken onun soyutlarıyla uğraşmaz, sadece bir insan olduğu için onu sever, kabuleder..

ama diğer taraftan da insanoğlunun sahiplendiği tüm bu soyutların insanlığı biribirine kırdırdığı, kaosa sürüklediği için artık bu konuda mücadelesini verir.. yani artık insan temelli bir bilince çıkmıştır..

gidip te hiç bir teizm ve nonteizm düzeyi bilinçten birini özellikle seçip yanlışlamaya çalışmaz.. sadece tüm bunların hepsinin insanlığı böldüğünü, insanlığa zarar verdiğini söyler..

ama diğer taraftan da bunları ne kadar söylerse söylesin, bu işin artık bir beyin nörokimyası olduğunun farkına varmıştır.. ve o yüzden bu "insan temelli" bilincin şimdilik sadece kendisine faydası olduğunu(kişisel kurtuluş) diğer insanlara bu gömleği giydirmesinin neredeyse imkansız olduğunu farkedip artık herkesi olduğu gibi kabuleder..

bu sitede bu bilince ulaşmış ve mücadelesini veren benim görebildiğim iki kişi var.. biri ben diğeri sevgili e.i.. sevgili e.i yle de ayrıştığımız nokta bu gömleğin diğer insanlara giydirilip giydirilmeyeceği konusu.. ben kişinin beyin nörokimyası değişmediği sürece bu sorunu algılayamayacağını ve bilincini bu düzeye taşıyamacağını iddia ederken sevgili e.i. bunun mümkün olduğunu iddia ediyor..

ve ben bu durumun karşıdaki insanla konuşarak, tartışarak bu gömleğin giydirilemeyeceğini savunduğum için bu düzeydeki insanları "bilinaçıklık yetmezliği vakası" olarak görüyorum.. bunu doğu dünyası meditasyon olarak zamnında bulmuş ama her insan uygulanbilirliği konusnda bilimsel çalışmalar veriler yok elimizde.. sadece kişisel deneyimlemelerimiz var..

ben ileride tıbbın bulabileceği bir medikal/bilimsel ürünle/yöntemle insanların bu bilinçyetmezliği sendromundan kurtulunabileceğini düşünüyor ve böyle bir varsayımı savunuyorum..

Sayin paslicivi ;

"Yanlislamak" kelimesi ile ifade ettiginizin, reddetmekle ayni sey oldugunu algilayarak yazdim bunca mesaji. Evet sizinle ayni seyden bahdesiyorum, odul -ceza temeli uzerine kurulmus, dunyadaki butun organize dinler..

Ancak kac mesajdir hala reddetmis olmadiginizi da soyluyorum.
Bana donup, "sevgili Neva, niye reddetmis olmadigimi dusunuyorsunuz? "diye bir soru sormadiniz hic, farkinda misiniz?

Siz empati'nin ne oldugunu biliyor musunuz sayin pasli civi?
Yanlisladiginiza dair, kendinizi inandirdiginiz icin, inanclarin insanlari boldugunu iddia etmektesiniz. Insanoglu dusunsel yapisi geregi, zaten yekpare degil, bolunmus halde bulunur. Mutlak ve kesintisiz dusunsel bir birlik, evrenin insan zihninde yorumlanisindan dolayi mumkun degildir.

Iste bu yuzden, -yukaridaki alintinizda koyulastirdigim yer- ayni mesajda kendinizle celistiginizi israrla gormez, yanlislamis oldugunuz sanisiyla, hala insanlarin dini, inanci, ahlaki yapisindan dolayi, teist, ateist bilcumlesini elestirmeye, suclamaya, otekilestirmeye devam edersiniz.
Etmiyorsaniz bu topigin amaci ne ?
Empati yeteneginden yoksun olmaniza ragmen, Teizm/Nonteizm'e mensup olanlarin, empati yapabilme veya yapamama yeteneginden size ne?
Empati, dini, dili, irki , milliyeti, cinsiyeti olan bir kavram midir?
Ust bilinc insansaniz hakkini vermelisiniz, farki yakalamak, ben yakaladim, yanlisladim demekle olmaz.

Sayin evrensel-insan'i tanimiyorum. Buradaki her insani ve kendisini yazdigi mesajlar icerigi kadar algilarim. Ancak sahtelik(sahtelik derken meditasyonun inanctan farkli, ust bilinc icin cozummus gibi sunulmasi) icermedigi surece, evet, insanlarin bunu(farkindaligi) guncelde yakalamasi mumkundur ve zor degildir. Bunun iddia ettiginiz gibi, norokimya degisimi ile baglantisi filan da yoktur. Siz bu yuzden farki yakalamis bir insan degilsiniz. Yakaladiginizi saniyorsunuz.

Su mesaja kadar, ayni seyleri yazmaniz disinda, bahsettiginiz tek farkli detay, evrensel-insan'in dusunus ve yaklasim sekli.
Cunku bu sitede, sadece kendinizin ve evrensel-insanin var olduguna inandirmissiniz kendinizi farketmek anlaminda.. Bu sitede ve disardaki hayatta farki yakalamis insanlar mevcut. Sadece dusunceyi ifade dilleri, tarzlari farkli. Farkindaligin kendine has bir dili yoktur. Yontem tarzi vardir.
Iste siz bu renklilikten kendinizi "ust bilincim" diye soyutlar, yanlislamadan, yanlisladim diye sirtinizi donerseniz oradaki farkliliklari algilayamassiniz. Yanlisladiginizi sanarak meditasyon araciligi ile sahte din yaratirsiniz, ust bilinc acikligi adiyla.

Evrensel-insan'in sizden cok daha fazla izleme, dinleme ve empati yapma yetisi gelismis durumda.. En azindan bunun icin bir caba sarfediyor, dusuncesini ifade etmek adina bikmaksizin yaziyor. Bu sitedeki pek cok arkadas da bunu yapiyor. Ama stiller elbette farkli, olmasi gereken de bu zaten. Iste size teist veya nonteist Osman bey orneginde verdigim ayristirmaniz gereken farklilik da budur. Biri insanoglu(toplum modeli) kimligi, biri de insan kimligidir. izole olmus yerden bakarsaniz, bir yonunu gorursunuz.

Mesela dilinize pelesenk ettiginiz bir "norokimya" tanimi var. Size gore ust bilinci belirleyici unsur bu, bu yuzden herkes bu gomlegi giyemez..Cunku sizin disinizdaki insanlar, istisnasiz bilinc yetmezligine yakalanmis "hasta" insanlar. Hayir degil. Mecazi anlamda Hasta olan ve bilinc yetmezligine sahip olan sizsiniz sayin pasli civi.

Evrensel-insan'a sorun bakalim. Farkindaligi yakaladigi icin, mutlak bir mutluluk, kesintisiz bir mutluluk yasiyor mu? Insan kimliginden cikarak, mutsuzluk veya uzunc olgusunu istisnasiz tamamiyla kaybetti mi?
Farkindalik, sizin bahsettiginiz sekilde mutlak mutluluk, sifir kaos degildir. Iyimser bir insan olmakla, farki yakalamis insan olmak ayri seylerdir. Sizin, teizm/nonteizm adina, dokunmayin kirilirlar demenizdeki sebep, iyi bir insan olabilirliginize karsilik, aslinda farkinda olmayisinizdir.

Farkinda olmak, gunceli daha kolay elemine edebilmenizi saglar, dusunce ozgurlugu ve ifadesini, paylasimini beraberinde getirir, insani daha iyi ozumlemenizi, dusunceye saygi duymanizi saglar, uyum saglamanizi kolaylastirir, beklenti icinde olmadiginizdan daha az uzulursunuz, kolayinda kirilmassiniz. Ama oyle "Ucuyoruz gencler, haydi hoppa, evrenden mesaj geldi" tarzi bir mutluluk degildir. Siz meditasyon sebebiyle hissettiklerinizi, farkindaliga esitleyerek, "bakin farkindaligin, ilaci budur" derseniz insanlari kandirirsiniz.

Ustelik bunu doktor kimliginizle yapmamalisiniz. Siz noropsikolojik savas piyonu degilsiniz. Bu, hastalikli(mecazi), kavramlarin icini bosaltmaya egilimli toplumda, sizofreniye davetiye cikarmaktan baska birsey degildir. Nasil ki saglikli bir insan olarak, kesintisiz/surekli rektumunuzla diskilama yapamiyorsaniz, beyninizle kesintisiz imgeleme de yapamassiniz.
Nasil ki 4-5 gunden fazla kesintisiz uykusuz gecen devre sonucu, varsani gormek dogal bir sonucsa, imgelemede de aynidir. Gercek dunya ile hayal dunyasi ayirt edilemez duruma gelir.

Farki yakalamis insanin en temel ve birincil ozelligi, icinden cikmis oldugu topluma, katki bazinda hangi konuda olursa olsun, sorumluluk duygusudur. O sorumluluk duygusu olmazsa, seyh ucmaz murid ucurur.
Bu insanin algisi, tanri, evren, koltuk , masa adina ne derseniz deyin, onunla birlikte paralel calisir. Ama bu insan, meditasyon gibi bir kavrami, ust bilincle, farkindalikla bagdastirmaz.


Siz,(kendiniz iddia etmistiniz zira) toplumda kimsenin kimseyi umursamadigini, surekli kaos yarattigini, sevmedigini dusundugunuzden bunun aksini sunmaniz sasilacak bir durum degildir.

Cuvaldiz bu noktada ise yarar. Kalabaliklarin icinde bulunurken, kultur, cevre, iklim kosullari, yol, yontem vb. farkindaliginizi beslersiniz. Hersey kitaptan ogrenilmez. Herseyi kitaptan ogrenmeye kalkarsaniz, duygudan ve sevgiden yoksun, toplumdan kopuk, tusuna basildiginda konusabilen, bir robot haline gelirsiniz. Oyle yasar, canli ansiklopedi seklinde de gidersiniz.

Evet uzakdogu bulmus meditasyon metodunu. Ayristirmaniz gereken, meditasyonu uygulamak degil, yanlisladiginiz noktada, meditasyonu bulduklari ve uyguladiklari halde neden hala "ust bilinc" insanlari olarak, inege, budha'ya tapiyor olmalaridir. Bu onlarin dinsel bir secimi olabilir. Ama siz yanlisladim dediginiz halde, bir dinsel secim turevini, yeni bir metod olarak sunarsaniz bana da su soruyu sorma hakki dogurursunuz;

O halde niye yanlisladiniz bu kalabaliklari? Inek'leri mi sizi rahatsiz etti?
Siz, teizm/nonteizm'i dislamis biri olarak bunu ayristirdiniz mi?

Insanlarin bilincyetmezligi diye bir problemi yok sayin pasli civi. Siz ust bilinc diye birsey kurguladiginizdan ve inandiginizdan oturu, teist/nonteist onlari bilincyetmezi olarak tanimlamaktasiniz.

Once bunun bir ayirdina varin.

Neva
02-09-2010, 20:35
sevgili neva..

ben her "ego" kelimesini kullandıkça yanında parantez içinde "sahtebenlik" diye bir kavram kullanmaya çalışırım, karışmasın diye..

çünkü ego kelimesine klasik tıbbın baktığı gözle değil "ben ötesi psikoloji" kavramıyla bakarım..

klasik tıbbi terminolojide ego benliktir.. ID dediğimiz içimizdeki hayvanı terbiye eder.. sahtesi, özü yoktur..

benim bahsettiğim ve özellikle vurguladığım ego "sahtebenliktir".. bunun bir de özü, gerçeği olduğunu göstermeye çalışırım.. onun adı da "özbenliktir"..

burda parçalanacak yokedilecek olan ego "sahtebenlik" dediğim benliktir.. özbenlik değil.. o fotoğrafta ilk önce kendisine bakan özbenliktir..

ego(sahtebenlik) yokedilebilir ama özbenlik yokedilemez tabii ki.. ancak bedensel ölüm ile mümkündür özbenliğin yokluğu..

özbenlik; biz doğduğumuzda bizimle varolan benliktir..

ego/sahtebenlik; doğduktan sonra dünyaya geldiğimiz zaman ve coğrafyaya göre insan olan atalarımızın bizde şekillendirdiği/giydirdiği benliktir..

meditasyonun parçalayıp yokettiği benlik işte bu benliktir.. yani sahte olanı ortadan kaldırıp içimizdeki özümüzdeki varolanı ortaya çıkarır..

küçük bir çocuğun ne inancı, ne milliyeti, ne ahlaki yapısı, ne politik siyasi görüşü vardır.. o sadece mutlu bir insan yavrusudur ve "an" da yaşar.. ama insan olan ataları onu bu saf/arı haliyle bırakmaz.. ona bir inanç bir milliyet bir ahlaki yapı bir bilmemne vs, binlerce soyut yükler..

işte o masum/mutlu insan yavrusu yetişkin yaşa geldiğinde o masumluğunu mutluluğunu kaybetmiştir artık.. ve artık mutlu olması; kendisine sonradan eklenen bu soyutları savunması ve sahip olması oranında gerçekleşecektir.. özünden gelen mutluluk elinden alınıp eline birçok yalancı oyuncak verilmiştir.. kişi bu yalancı oyuncakların peşinden koşarak mutlu olmaya çalışır ama özündeki o mutlak mutluluğu yakalaması imkansızdır artık..


işte bunların ışığında benim yazılarımı okursanız ne demek istediğimi daha iyi kavrayabileceğinizi düşünüyorum..

meditasyon hakkında birşeyler yazmışsınız, bu konuda deneyimleriniz oldumu yoksa okuduğunuz kitabi bilgileri mi burda paylaşıyorsunuz? çünkü meditasyon deneyimlemeden kavranabilecek şey değildir.. bir insanın yaşarken ölmesi ve tekrar doğması gibi birşeydir.. bir dönüşümdür, tekrar o çocukluğa dönüşümdür..


Sayin pasli civi;

Niye, farkindaligi yakalamak icin, sahtebenligi parcalamak zorunda hissediyorsunuz kendinizi? Bunun icin ortaya koyacaginiz gereklilik nedir?

Insan toplumda siyasi, ahlaki, dini ve dinsiz dusunceleri ile varolur. Kisilik deriz buna. Bir durus deriz. Icinizdeki cocugu beslemek yerine, bu durusu parcalama istegi niye?

evrensel-insan
02-09-2010, 20:55
Saygideger paslicivi;

sevgili e.i yle de ayrıştığımız nokta bu gömleğin diğer insanlara giydirilip giydirilmeyeceği konusu.. ben kişinin beyin nörokimyası değişmediği sürece bu sorunu algılayamayacağını ve bilincini bu düzeye taşıyamacağını iddia ederken sevgili e.i. bunun mümkün olduğunu iddia ediyor..-paslicivi-

Senin ile bunca zaman karsilikli dusunce alis verisinden sonra, senin bu farki algilaman, inan beni cok sevindirdi. En azindan bunca mesajlasma "bosa gitmemis" oldu.

Yalniz ben hala, kendini ve herkesi norokimyasal yapinin ve varolusun robotu yapmanin, nasil oluyorda, meditasyon ile, bu "robot kaderi" degisime ugruyor, algilamis degilim.

Sonucta, ya senin dile getirdigin gibi, hic kimse kendi kendine dusuncesini gelistiremez. Cunku, kisilerin "kaderini" norokimyasal yapisi, ya da varolus "cizmistir", ya da degildir.

Sen bunun dusunce olarak hangisini savunuyorsun? Eger kaderi savunuyorsan, nasil oluyorda meditasyon bu kaderi degistirebiliyor ve de sen neden sadece bunun degisim yolunun meditasyon oldugunu soyluyorsun? Ustelik, benim sana hem kendimi, hem de sitedeki bir suru arkadasi ornek gostermeme ragmen.

Yok, boyle bir kaderden bahsetmiyorsan, neden o zaman kisilerin dusunce ve davranis degisimini, kisilerin kendi kendilerine basarabilecegini, yani, kendilerince sorun olan, rahatsizlik veren ve zarar goren dusuncelerini sorgulayarak, degistirebilmelerini neden algilayamiyorsun.

Inanc konusunu, seninle detayli olarak yazistik ve ben evrensel'in kosesi'nde de bunu izah ettim.

Bence, sen dusunce olarak; meditasyon yonteminin, senin kader olarak getirdigin dusunce ile celistigini algilaman lazim. Ya da en azindan, dusunce degisiminin, birden fazla yol ve yontemi olabilecegini mantiksal olarak algilayabilmen lazim.

Ustelik meditasyon cozum degil; uyusukluk, bosvermislik,zihin bosaltimi ve dusunce dondurumu. Kisaca kisinin sorunlarindan kisiyi gecici alikoyum. Ortada ne bir bilinc, ne bir farkindalik, ne bir sorgulama, gozlem v.s. yok. Sadece sorundan, benim algima gore kacis var. Bunun da ayik olarak degil, dusunceyi, beyni uyusturarak saglamak. Icki de, sedatif haplar da, her turlu uyusturucu da, ayni gorevi gormuyor mu? Uustelik bu tip seylerin aliskanlik yapa durumu yok mu?, ha namaz icin zaman ayirmisin, ha bir ayin icin, ha bir tasavvuf icin, ya da bir meditasyon icin, farki nedir ki?

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
02-09-2010, 21:01
Saygideger diamat;

Bir insanoglu turu ve biri olarak, senin; insanoglunu degil de, onun kavramla ozdeslestirdigi bir cok temelden sadece maddeyi temel alman, seni dusunce olarak tatmin ediyorsa, benim diyecek bir seyim yok.

Ama, kendinin bir madde olmadigini, ve maddeyi de aslinda senin turunun ortaya attigini algilayabilmen, en azindan turunun ortaya attigi diger butun temelleri de, karsina almak yerine, algilayabilmeni ve tum bu farkli temelleri, birbirinden ayirip, tartistirmak yerine, tum bu farklarin farkina vararak, ortaya atilanin butunune ulasmayi algilayabilirsin.

Tabi burada insanoglu faktorunun, hem bir ortaya atilan, hem de ortaya atan alternatifsizligini de algilamak gerekir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
02-09-2010, 21:10
Saygideger neva;

Sayin evrensel-insan'i tanimiyorum.-neva-

Benim bir birey olarak amacim, dusunce dile getirimi ve sitenin diger yazar arkadaslarinda dile getirdigi dusuncelerden ve kendilerini nasil ortaya koymak istiyorlarsa, koyduklari gibi, notr algi ve disaridan bakis acisiyla onlari tanimak ve karsilikli, bilgi, birikim, gozlem, yasam ve iliski deneyimlerini paylasmak.

Sonuctakisiler birbirlerini, kendi dogrulari ile degerlendirmek yerine, dusuncenin geldigi gibi, yorumsuz/dogruyla mukayesesiz algilayabilmesi, kisilerin birbirlerini daha yakin ve detayli olarak dusunce bazinda tanimalarini saglar.

Ben sizin dile getirdiginiz dusunceleri okuyor ve sizi dusunce olarak, kendinizi ortaya koydugunuz temelde algiliyorum. Sizin dile getirdiklerinizi, sizin dile getirmeniz temelinde, algilayip, algilayamadigimi da, zaten size verilen yanitlardan, siz algilayacaksiniz.

Dediginiz gibi, benim su ana kadar sitede yazilmis cokca mesajim var. O mesajlarin, size; beni dusunce olarak yeteri kadar tanitabilecegini dusunuyorum. Tabi, ilgi, etki onem temelinde okuyabildiginiz surece. Ayrica, aramizdaki guncel yazismalarin da, beni, size, dusunce olarak; hem bir birey, hem de evrensel insan yol ve yonteminin zihniyetinin ne oldugu temelinde, tanitacaktir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Neva
02-09-2010, 21:27
Sayin evrensel-insan ;

Izniniz olmaksizin mesajimda, sahsinizi bir nevi konu mankeni gibi kullandigim icin ozur dilerim. Ancak mesaj o sekilde sunuldugu icin, acimlamak zorunda kaldim. Zira birbirinden cok farkli iki kisilik ortada.. Bunu belirtmek istedim. Anlayisla..

evrensel-insan
02-09-2010, 21:55
Saygideger neva;

Beni, bir birey olarak "rahatsiz etseydi" zaten belirtirdim. Bu konuda, hic suphen olmasin. Her zaman "aciksozluyum" dur.

Yalniz dusuncemi "tanimadan" bu kadar bahsederseniz, yarin "tanidiginiza" kanaat getirdiginizde, ne kadar bahsedersiniz, bilemiyorum.:bounce::typing:

Ustelik bu olanak, ortada. Yani, her konuda dile gelmis mesajlarim var. Ben de sizin dusunce olarak dile getirdiklerinizi, okudukca, taniyacagim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
03-09-2010, 01:35
sayın evrensel

ben madde değilim ve maddeyi benim türüm ortaya attı öylemi.

ben madde derken soyut madde kelimesini değil, o kelimenin işaret ettiği şeyi yani bütün olarak evreni işaret ettiğimi daha kez söylemeliyim.maddeyi kavram olarak insan ortaya attı da , o kavramın işaret ettiğini de insan mı yarattı,yoksa insan o kavramın işaret ettiği bütüne mi ait.

bir çok temelden maddeyi almamın sebebi, iddia ettiğiniz gibi bir çok temel olmaması ve alınabilecek yegane ve biricik temelin madde olması.
herşey madde.maddeden başka ne var.

insan maddenin bir formu değilse nedir.insan doğada evrimleşmedi mi.
bu evrene ait değil mi.bu evrenin dışına mı ait.

nedir insan ruh mu, tanrının bir cüzü mü, tanrı mı.

Natan
03-09-2010, 02:01
Aslında "herşey " madde değildir. Şöyle ki varlığı ikiye ayırabiliriz; düşünsel olanlar ve maddesel olanlar.

Tanrı ,fikir,sevgi gibi pek çok şey de madde değildir. Bir maddiliği yoktur. Maddeyi karşılamaz. Düşünsel alan içerisine girer.

Fakat bı noktada denilebilir ki "düşünce maddeden bağımsız değil"dir. Maddeye yada daha açık söylemek gerekirse düşünen varlığa bağımlıdır.

Beyin olmazsa düşünce de olmaz. Beyinsiz havada uçan bir bilinç yada fikir/düşünceden bahsetmek de safsatadır.

Konuyu dağıtmadan ,

maddi denilen şeyler,
maddi olmayan fakat maddi olanlar kadar gercek olan şeyler de vardır.

Bunlar birer olgu olmakla birlikte düşünen varlık tarafından (madde) dile getirilir.

diamat
03-09-2010, 02:06
sevgili natan

indirgenmiş bir madde tanımı üzerinden gitmenize neden gerek olsun ki.
düşünce bu evrene ait değil mi.
tamamen maddi bir zemine muhtaç değil mi.
beyinde ve bir takım biokimyasal süreçlerin sonunda ortaya çıkmıor mu.
üstelik konusu da evren üzerine değil mi.
kavram maddeden türetimiyor mu.
düşünme biçimi denen şey bile , maddenin doğasının bir yansıması değil mi.

ne olup bitiyorsa şu evrende olupbitmiyor mu.
evrene ait değil mi.
evrenden bağımsız düşünce düşünen düşünülen var mı.

tanrı bile evrende varolandan kurgulanmıyormu.
olimpos dağında oturuyordu tanrılar.

evrensel-insan
03-09-2010, 02:11
Saygideger diamat;

evrenden bağımsız düşünce düşünen düşünülen var mı. -diamat-

Evrende hersey, ic ice ve biribirinezincirleme ile baglidir. Bu zincirlerden de, sadece biri, hem kendini, hem diger zincirleri, hem de evreni ortaya kendi monologuyla koyar. Dusunen, epistemolojik olarak EVREN DEGIL, INSANOGLU TURU VE BIRIDIR.

Evrene, eger dusunceyi eklersen ve oznellestirirsen, zaten o zaman panenteist olursun. Tanri, evren ic iceligi.

Dusunce evrendedir, ama; evren dusunmez ve dusunce uretmez, sadce onun bir parcasi, olan insanoglu dusunce uretir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Natan
03-09-2010, 02:14
sevgili natan

indirgenmiş bir madde tanımı üzerinden gitmenize neden gerek olsun ki.
düşünce bu evrene ait değil mi.
tamamen maddi bir zemine muhtaç değil mi.
beyinde ve bir takım biokimyasal süreçlerin sonunda ortaya çıkmıor mu.
üstelik konusu da evren üzerine değil mi.
kavram maddeden türetimiyor mu.
düşünme biçimi denen şey bile , maddenin doğasının bir yansıması değil mi.

ne olup bitiyorsa şu evrende olupbitmiyor mu.
evrene ait değil mi.
evrenden bağımsız düşünce düşünen düşünülen var mı.

tanrı bile evrende varolandan kurgulanmıyormu.
olimpos dağında oturuyordu tanrılar.

Tamam ,kabul, buna karşı çıkmıyorum ki ben.

Varlığı sadece madde temelinde mi ele almalıyız?

Fikirler maddeye bağımlıdır ve ondan bağımsız değildir fakat düşünce ,madde değildir.

Bilmem kaçıncı yüzyılın materyalistleri düşünceleri küçümsüyordu (senin için söylemiyorum ) fakat bu şekilde bir yaklaşım mekanik materyalizme götürür bizi.

diamat
03-09-2010, 02:21
sayın evrensel

düşünen kesinlikle insandır.
ancak insan evrene aittir.
insan maddenin bir formudur ve madde insan formuna ulaşınca düşünceyi ve kavramı üretmiştir cümlesini belki on kez kurdum.

bunları tekrar tekrar öne sürmenizin gerekçesi yok.
benim sözlerimden panenteizme ulaşamazsınız.

boşverelim bunları.

insan evrene aittir ve öyle de kalacaktır.
insan; evrenin evrimi sırasında ortaya çıkmış bir formdur.
ancak kendi varoluşunun farkında olmak gibi muhteşem bir yeteneğe de sahiptir.

evrensel-insan
03-09-2010, 02:23
Saygideger diamat;

nedir insan ruh mu, tanrının bir cüzü mü, tanrı mı. -diamat-

Insanoglu da, ayni madde gibi; yansiyan, yansisi algilanan ve kavramla ozdeslestirilerek yansitilan bir kavramdir. Ama insanoglunun, diger tum yansitilanlardan farki, YANSITAN, YANSIYI ALGILAYAN, KAVRAMI YARATAN VE TUM YANSITMAYI KENDI TUR VE BIR MONOLOGUYLA YAPIYOR OLMASIDIR.

Iste bu temelde, insanoglu turu ve biri, epistemolojik olarak, alternatifsizdir.

Farki da, bu alternatifsizligidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

ExEgoist
03-09-2010, 02:28
insan; evrenin evrimi sırasında ortaya çıkmış bir formdur.
ancak kendi varoluşunun farkında olmak gibi muhteşem bir yeteneğe de sahiptir.

Sayın diamat,

Gerçekten merak ettiğim için soruyorum;

Madde nasıl insan olmaya karar veriyor ve sonunda "kendi varoluşunun farkında olmak gibi muhteşem bir YETENEĞE sahib"olabiliyor?

evrimin sonucunda tesadüfen mi?

diamat
03-09-2010, 02:29
sevgili natan

ben düşünceyi küçümseyemem.
bunu istesem bile yapamam.

ancak varlık ve düşünce madde temelinde olduğuna göre alternatifimiz yok.
madde temelinde ve insan merkezinde diyelim.

3 2 den büyüktür.
bu nesnel olanın insan zihnine yansması değilmidir.
eğer evren olmasaydı düşünce olabilir miydi.
o halde düşünce de evrene ait olduğuna göre maddidir.

bu uzayda yer kaplar mı kaplamazmı meselesi değil ki, benim anlatmak istediğim.
idealizme bulaşmaktansa gerekirse mekani materyalizme geri dönerim.
ancak bu korkuya gerek yok.
diyalektik materyalistin bu endişeyi taşmasına gerek yok.

diamat
03-09-2010, 02:31
sayın evrensel

epistemolojik temelde insanın alternatifsizliği kesinlikle aynen katıldığım bir cümleniz oldu.
zaten maddenin yansımasının epistemolojik temelde insan eliyle ortaya koyulduğu cümlesinde de ta en baştan beri mutabkız.

diamat
03-09-2010, 02:40
Sayın diamat,

Gerçekten merak ettiğim için soruyorum;

Madde nasıl insan olmaya karar veriyor ve sonunda "kendi varoluşunun farkında olmak gibi muhteşem bir YETENEĞE sahib"olabiliyor?

evrimin sonucunda tesadüfen mi?

sayın exegoist

maddenin buna karar verdiğini söylediğimi hatırlamıyorum.
sürecin sonunda varılan bir şey bu.
bir inisiyatif ya da bir kararın değil.
tamamen koşullarn sonunda.bilinç sürecin başnda yoktu, sürecin bir yerinde ortaya çktı.
demekki maddenin böyle bir potansiyeli varmış ve bu potansiyel gerçekleşti.

birbirimizi tanırız.
tesadüf kelimesi bana komik gelmiştir her zaman.
ben koşullar ve sonuçlar demeyi tercih edrim.

en azından insan denen canlının nelerden oluştuğu ortada.
bu evrende varolmayan hiç bir özel parçacık içermiyor.carbon hidrojen oksien azot falan filan.burda özel olan form.
ayn materyal başka formda sadece taş ve kaya olurken, bir diğer formda mesela sümüklüböcek başka bir formda ise insan oluyor.

bu materyal bu forma ulaşınca bu nitelikleri görsterecekmiş demekki.
ve bir şekilde bu forma ulaştı işte.

Natan
03-09-2010, 02:43
idealizme bulaşmaktansa gerekirse mekani materyalizme geri dönerim.



sevgili diamat,

Mekanik materyalizmin yanılgılarını benden daha iyi bilirsin.

Fakat idealizme kapı açtığımı mı dile getiriyorsun ?

Belki ben yanlış anladım. Fakat düşünsel yönün maddeye bağımlı olduğunun, maddeden kaynaklandığının, çıkış noktasının madde olduğunun ben bilincindeyim.

Söylemek istediğim başka bir şey.

evrensel-insan
03-09-2010, 02:52
Saygideger diamat;

Iste onemli olan, bizlerinde uyesi oldugu bu turun, alternatifsizliginin algilanmasi ve cikacak alternatifin de, epistemolojik olarak (yarin, birgun bir maymun turu ve biri de soyutlamaya, kavrama beyin olarak ve dusunce olarak gecebilir), bu tur ve birden cikacagini algilamak ve bu tur ve birinin SORUNSAL SOYUTLAMASINI (SOMUT/SOYUT) ALGILIYABILIP, en azindan bu turun kendi tursel butunlugunu, onun birleri olarak saglamamiz ve bunun da temelinin, uyesi oldugumuz insanoglu faktorunden baska bir yerde olamayacagini algilamamiz gerekir.

Yoksa, yine boyle tarihler boyu yaptigimiz gibi, kendi tur bunyesinde, ustelik kendi ortaya attiklarimizi biribirinden ayirarak ve ayrimci temelde, "didisir dururuz" unun da kisisel tatminden baska, insanoglu turune, getirdigi hic bir "yarar" yoktur. Ustelik bu "didismenin" zararini ve rahatsizligini da tarihler boyu turumuz ve birimiz cekmektedir. Bunun algilanmasi gerekir ki, sorun; ayrimci degil; butunsel olarak ortaya konsun.

Cozum mu?, sorunun tum resmi algilanmadan getirilen her ayrimci cozum zihniyeti, farkli bir sorun ortaya cikarir. Bunu da tarih, gelistirdigi ideolojik inancsal dogru temelli izmleritemelinde, yasamis ve yasamaktadir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

diamat
03-09-2010, 02:57
sevgili evrensel

ayrımın tamamen idealist düşünce tarafından körüklendiğini ve bunun verili sömürü ilişkilerini devam ettirmek için tezgahlandığını yarın tartışabiliriz.
son zamanlarda çok az uyuma şansım oldu.
yorgunluğumu mazur görün.

diamat
03-09-2010, 03:01
sevgili natan

asla idealizme kapı açtığını düşünmedim ve öyle bişey de ima etmedim.

kendi kişisel tercihimi dile getirdim sadece.

mekanik materyalizm tehlikesi senin ve benim için artık mümkün değil.
çünkü aşıldı.
benzerlik sadece kavramsal düzeydedir, ,içerikte değil.
o yüzden mekanik materyalizme geri dönme end,işesi yersiz diyorum.

evrensel-insan
03-09-2010, 03:09
Saygideger natan;

Belki ben yanlış anladım. Fakat düşünsel yönün maddeye bağımlı olduğunun, maddeden kaynaklandığının, çıkış noktasının madde olduğunun ben bilincindeyim.-natan-

Bu dogal zihniyet bilinci ve dusunce ve zihniyet evrensel yapilanis ve isleyisinin dil ile izah temelinin, noktalamaya, teke, kulaga ve sese yonelikligi olarak her zaman bir sorun yaratmistir. Iste bu sorundan dolayidir ki, bu zihniyetin kokeni degil; temellerinden sadece biri, o da dilin noktalama isleyisinden ve insanoglu yaratimi zamandan dolayi "kokun hangi temeli?" sorusunun, yaratimi "koken DOGRU temeli" olarak cevaplamis ve bu dogru da, temeller arasi temel ayrimciligi olarak tartismadan ve ayrimciliktan baska bir sey getirmemistir.

Iste bu temelde, konu bir degil UCLEMDIR. Yani beynin fonksiyonu dusuncenin yaratimi kavram. Bunlardan biri olmazsa ve bu uclu icicelik islemezse, ortaya koyum mumkun degildir.

Oyuzden bir temel alinacaksa, bu temel ancak UCLU ve biribirinden farkli fakat ayrilmaz temel olan, madde, dusunce ve kavram. Bir, pozitif ve nokta, ya da olgu, bulgu ve kurgudur.

Dusunerek bir ayrilmaz farklari olan uclem de sen bulabilirsin. Dusun, bakalim.:p:pop2:

Saygilarimla;
evrensel-insan

Varta
03-09-2010, 03:23
Yaşamımıza ve yaşamaya rağmen herşeyin değil fakat bir şeylerin farkına varıp yaşamımızı anlamlandırmaya çalışmak...Kader var ise insanın kaderi bu olsa gerek...Nedir acep doğrusu...?Bilmeden, bilemeden yada bilmeye çalışarak yaşama anlam kazandırmakmı yoksa,hiç bu işlere bulaşmadan 'an'ı yaşamakmı...Görüyormki burada yorum yapan değerli insanlar kendi terminllojisini yaratmış...Ve karşı tarafdan bunu anlamasını bekliyor ben dahil...Ne kadarda zor değilmi yaşamdan bahsederken ortak dili yaratmak...

spartacus
03-09-2010, 10:56
Eğer her şey kavramdır, kavramları tanımlayan da insandır, insan tanımlamazken kavram yoktu, haliyle şey'de yoktu gibi bir kısır döngü ile çevremize bakıyor olsa idik-neyseki insan da bu yanılgı(saplantı düzeyine indirgenmişse) özneldir ve doğası gereği duyu organları mevcuttur- bu gün hala elde sopa mağara dönemlerini yaşıyor olurduk.

İnsanlığın gelişimi, canlıların gelişimi, cansızların da değişimi, gelişimi birbiriyle ilişki halinde olan ve sürekli hareket ve etkileşim içerisinde olan her ama her şey'in oluşturduğu etki-tepkidir. Gelişimin motoru budur. İlişkidir. Duyu organları dahi etki-tepki prensibine göre çalışır. Kabaca her şey hareket ve biribiriyle ilişki halindedir.

Canlılığı eğer salt iradi bir hissiyata indirgersek, hareketli olanın salt canlı yada insan olduğunu, geriye kalan şey'lerin durağanlığını yada salt iradi olduğunu öngörürsek yanılmış oluruz. Oysa etki-tepki tüm şeyler için geçerlidir ve burada salt irade aranamaz. hareketlilik, gözlemleyici açısından canlılık teşkil eder ve evrendeki canlılık-organik-inorganik- süreğen ve döngüseldir. Mesala bu günlerde dünyadaki krizden dolayı sıkça duyarız, ekonominin canlandırılması. yada çok kez canlanın, kıpırdayın(hareket edin) sözlerini kullanırız. yani algıda canlılık=hareketliliktir. Dolayısıyla bu açıdan baktığımızda evren canlıdır, madde organik yada inorganik hiç önemi yok, etki ve tepki verir...

Dil(konuşma dili anlamında) insanların ifade edebilme biçiminin bir aracıdır. yani o herhangi bir şeye işaret ettiğinde resmin kendisi değil, türevidir. Dolayısıyla insanlar hem anlaşabilmek ama hemde ifade edebilmek için dili kullanıyorsa, kelimelerde bakmamız gereken işaret ettiğidir. "Parmak Ay'ı gösterdiğinde parmağa değil Ay'a bakmalı" sözünden çıkan anlamı görebilmek gibi...

Bilgi kendi başına hiç bir anlam ifade etmez. Nasıl ki dilde kelimeler isterse somut bir şeyi ifade ediyor olsun, içeriği tanımlanmadıkça o şey her ne ise soyuttur, bilgide öznel anlamda somutlanmadığı sürece anlamsızdır. Bu anlamda merkeze salt bilgiyi koyarak hiç bir şeyi açıklayamayız. Açıklayamayız çünkü, bilginin açıklanabilmesi ve ifade edilebilmesi için şey'e ihtiyacı vardır. Bir şeyin nesini, nasılını, nedenini, niçinini, ilişkilerini çözümlemek vs bilgi olarak dönsede, bu soruların yanıtlarında, neresi, nereye kadar gibi ölçeği vardır. yani bir şey bilinemez diyebilmek için dahi bilinebilirlik gerekir. Bilgi ise kendi başına salt ama tek bir şey değil, içiçe geçmiş çok farklı alanlardan süzülmüş bilgiler toplamını içerir. Yani bilgi kendi halinde, tek başınalık içermez, o bir iç içe geçmiş dairesel örgü ve bu örgü toplamıyla ortaya çıkar. Bir nesnenin özelliklerini çözümlemek, ifade etmek dahi çok çeşitli bilgilerin toplamını içerir. O halde hiç bir şey için, bilgiyi-bilinci yadsıyarak bilgi elde edemeyiz. Bir maddenin özelliklerini tanımladığımızda, sıcak, soğuk, katı, yumuşak, sıvı, gaz gibi tabirler kullandığımızda, sıcağı bilmek, soğuğu bilmek, katıyı-sıvıyı-gazı, rengi vs. vs. vs. vs bilmek gerekir.

Varlık bilinemezdir demek bir bilinebilirliktir. Konu bilgi olduğunda nasılki yukarıda bilginin salt bir nokta değil, bir örgü olduğunu ifade etmiştim, burada varlık ile kastın somutlanması gerekir. dilde somutlanmamış hiç bir şey için bilgi zaten bir anlam taşımaz. Bilgisizlik dahi bilgi ile ifade edilebilir, bilinemezlikde ancak bilgi ile ifade edilebilir ki buda bir bilinebilirliktir. bu anlamda bilinemezliğin bilgisinin somutlanabilmesi gerekir. varlık da bilgide soyuttur ve bilgi açısından birisinin somutlanması gerekir, aksi taktirde bu söz bize hiç bir bilgi vermez, gelişi güzel iki kelimenin yanyana getirilmesinden öte bir anlam içermez.

Bilgi tek, salt bir şey değildir ve ifade edilen şey her ne ise, somutlanması gerekir. Gelişigüzel 2 kelimeyi yanyana getirmek ile, somutlanmamış herhangi bir şey ardına bilgi eklemek farklı değildir. Neden değildir çünkü, subjektifde her şey bilgi ile somutlanır ve bilginin şekli çok çeşitli bilgilerle birbirine bağlanmış ve örgüseldir. Kopartılamaz.

varlığın neyi bilinebilir? varlığın neyi bilinemez. Konu varlık olduğunda onu bilmek tamamen öznel bir şeydir, öznel olduğu içindir ki, öznel olarak somutlanması gerekir, bilinemeyen şeyi, yönü, yanı nedir? Çünkü bilgi gibi varlık da geneldir ve kendi hallerinde kendi adlarına pek anlam içermezler.

varoluş kelimesi ise iki anlam içerir. Bir, an itibariyle var(iddia anlamındaki var değil bu) olanın gözlemlendiği, var-olduğunu görmek, iki ilk oluşu dile getirmek anlamındadır. İkincisi çarpık ve önyargılı bir tespit olurdu, çünkü varlığın yok olduğu gibi bir doneye sahip olduğumuzu bilmemiz yada bunu iddia ediyor olmamız gerekirdi...

bu sebeple ikinciyi ciddiye almıyorum.

Herşeyi bilen hiç bir şeyi bilmiyor demektir. Çünkü tek bir şeyi bilmek, herşeyi bilmek ile ters orantılıdır...

Bilmediği halde bildiğini iddia eden felsefe idealizmdir. Onun bu tarzında ise kendi içinde tutarlı bir meşruiyeti vardır. nedir bu idealizm, salt düşünceye, zihne dayandığı içindirki, zihnin dilediği gibi uydurması, dilediği gibi ifade etmesi, dilediğince yaratması, dilediğince evirmesi ve çevirmesi şansına sahiptir. Buda idealizmin saçtıklarının(saçmaladıklarının) meşru sağlayanı olur. Burada zorlandığında ise, idealizm yapısı gereği ilahiliği benimser, her an her şey için ilahi bir bilgi zortlayarak bilgi? sahibi oluverir. idealizmin mantığını eleştirebiliriz ama sunumladığı bilgiyi eleştirebilmek hiçde kolay değildir. değildir çünkü ortaya somut hiç bir bilgi sunamaz, gözleme, irdelemeye, deneye, nasılına, nedenine, sonucuna, yargısının kaynağına inilemez-kapalıdır ve sürekli bir içiçe geçmiş kısır döngüler barındırır. örnek vermek gerekirse, çakan şimşekler, düşen yıldırımlar ilahi gücün, tanrının insanları yola getirmek yada cezalandırmak için gönderdiği oklar-mızraklardır.

Rad
(13) Gök gürlemesi O'na hamd ederek tespih eder. Melekler de O'nun korkusundan tespih ederler. O yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Onlar ise Allah hakkında mücadele ediyorlar. Halbuki O, azabı çok şiddetli olandır.

Burada ne şimşek ne yıldırım somutlanabilir ne onların gerçek nedenleri irdelenebilir, bunların hepsi tali şeyler olup, aslolan yaratıcının bu eylemi KEYFİ, İRADİ olarak yapıyor olmasıdır ve bunda bir sebep aranacaksa, buda onun keyfiyetine bağlı bir şeydir. Döner dolaşırsınız ve en sonunda O'nun iradesini de, yaptıklarını da sorgulamak bizim ne işimiz nede haddimiz değildir olur. Ne kadar uğraşırsak uğraşalım, ne kadar debelenirsek debelenelim, İdealizmi fikirsel anlamda, yani ortaya koyduğu doneler anlamında irdelemek, onun mantığını ortaya koymak kadar çözümleyici değildir.

Bilimsel metod, sonuçdan önce yönteme bakar. Bir sonucu salt sonuca dayanarak kabullenmek kadar ahmakça bir şey olamazsa, o sonuca gidilen yönde her şeyden önce yöntemine bakmak kadarda akıllıca bir şey olamaz. Bir felseyi topyekün adlandırıp yargılar üreteceksek, herşeyden evvel onun yöntemini, mantığını iyi kavramış olmamaız gerekir. Bildik ve salt bazı sivri sözlerin piyasada klişeleşmiş söylemleri üzerinden kimse bir felsefe hakkında yargıya varabilme şansına sahip değildir....

İdealizm insanlara içinde oldukları halde insanlığın dışında bir dünya sunmuştur(dinler işte sonuçlarından bir tanesidir), materyalizm ise başka türlü yaşama şeklidir. Yani materyalizm, idealizmin dünyasının içinde, çerçeveleri böyle çizilmiş bir felsefe değil, tamamen farklı bakış açısı, tamamen farklı ama tamamen DOĞAL bir yapısı olan, bambaşka bir felsefedir. yani materyalizm idealizm var mı, yok mu, idealime göremi değil mi gibi bir ölçeğe vurulamaz. idealizm doğal olana doğal olmayan, keyfi, iradi bir yöntem giydirirken, materyalizm ise doğal olandan yola çıkarak doğal(olağanüstü olmayan) edinmeyi, nedenleri, nasılları çözmeyi amaçlar.

yani, yıldırımlar neden çakıyor? Zeus geçen ay hediyelerinizi krala eksik sunduğunuzu gördüğü için hiddetlendi. O'nu kızdırdınız, yada Zeus bilmem ne tanrısı ile savaşıyor cevabı alırsınız. Burada yıldırımların varlığı gözlemci için bir sonuç olarak dönüyorsa bile nedeni, bir nedensizlik içererek, iradi bir keyfiyetin keyfi savurmasına, NİYETE dayanır. Burada bilgi yoktur, sadece inanç vardır. Oysa materyalizm elindeki imkanlarla yıldırımın oluşma KOŞULLARINI gözlemlemeye başlar, bilgiyi edindikçe ifade eder, edinemediği şeyler ise bilinmeyenlerdir. materyalizm edinmediği hiç bir bilgi adına ne konuşabilir nede ifade edebilir, çok çeşitli varsayımlar öne sürebilir ancak her şeyden önce dile getirdiği bilginin başına bir varsayım olduğunu belirtir, sonra bu varsayıma nasıl ulaştığını belirtir, sonra varsayımını ortaya koyar. yani vargı üretmişse dahi, yolunu, yöntemini, donelerini, nasıl bu vargıya ulaştığını ortaya koyar. yani ortada yargı yok vargı vardır...

Bilinmeyenler adına fikir yürütmek, yargı üretmek, böyle abuksuluğa girmek materyalizmin işi değil(zaten doğası gereği bunu yapamıyor), sadece idealist yol ve yöntemlerin işidir.

Nedir o bilienemeyen şey? Objektifmidir, subjektifmidir(iradi) nedir? Şahsen ben Pinokyonun yalan söylediği zaman burnunun kaç cm uzadığını bilmiyorum... Ama bunu ölçemeyeceğimi biliyorum. o yüzden nedir, objektifmi, subjektif mi, salt zihinselmi, somut dayanakları var mı? Gözlemleyebiliyormuyum, gözlemimin dışında mı, dışında ise nasıl isim verebildim değilse nerden uydurdum? Bilgi örgüdür, birbine sıkı sıkıya bağlanmış örgülerin toplamından oluşur, örgünün hiç bir parçası bir diğerinden kopartılarak, soyutlanarak bilgi ifade edilemez.

evrensel-insan
03-09-2010, 19:33
Saygideger spartacus;

Eğer her şey kavramdır, kavramları tanımlayan da insandır, insan tanımlamazken kavram yoktu, haliyle şey'de yoktu gibi bir kısır döngü ile çevremize bakıyor olsa idik-neyseki insan da bu yanılgı(saplantı düzeyine indirgenmişse) özneldir ve doğası gereği duyu organları mevcuttur- bu gün hala elde sopa mağara dönemlerini yaşıyor olurduk-spartacus-

Konu kavram degil, konu; insanoglu turu ve birinin epistemolojik olarak tek soyutlama yetisine sahip faktor oldugudur. Bu insanoglunu, hem bir ortaya koyan kim,m hem de ortaya konan ne yapmaktadir. Insanoglu disinda da, neyi kendi dahil baska bir ortaya koyan, kim yoktur.

Eger var diyorsan, once bunu kendin de bir insanoglu turunun biri olarak aciklamalisin. Bu da mumkun olmayacaktir, cunku sen de insanoglu turunun birisin. ISTE BU SOYUTLAMA MONOLOGU ALTERNATIFSIZDIR.

Bu temelde de insanoglu turunun, bolunmez en kucuk butunu olan biri, zaten madde (fizik, kimya, nesne v.s.), dusunce (enerji, hareket, zaman v.s.) ve kavramdan olusur. Hem kendi, bu temelde bu ucludur, hem de ortaya koydugu hersey bu ucludur. Buradaki kavramin onemi de, madde ve dusuncenin de birer kavram olmasidir. Bu temelde de, kavram sadece bir madde, ya da dusunce degildir, ayni zamanda da KENDISIDIR.

Iste bu temelde, nenin ortaya konumu olarak, eger baska bir kim oldugu dusuncesinde iser, ortaya koy. Bu da zaten, eger insanoglu disindaki bir seye kim ozelligi ve oznelligi verirsen, senin nesneli veya dusunceyi, ya da kavrami insanoglu soyutlamasi ile besleyen, icerikleyen ve anlamlandiran temelinde, nesnel, oznel ya da insanoglunun kendisini tanrilastirma olur.

O yuzden neyin tartismasini yapiyoruz?, baska bir kimin mi?, kim ozelligi olan, baska bir nenin mi? (bu ne somut ta, soyutta olabilir.)

Bilim de zaten, algiladiginin uzerinde deney, gozlem, arastirma, bulus, inceleme v.s. yaparak, buna bagli olarak bilimin soyutlarini (teori, formul, kural, kanun, yasa v.s.) ureten, bildiren ve belirten degil midir?

Saygilarimla;
evrensel-insan

Neva
04-09-2010, 01:00
Sayin evrensel-insan ;

Sunu sormak isterim size;

Zihninize yansiyan evreni bilgi baglaminda yorumlarken, bicim mi, oz mu hangisini baz alirsiniz oncelik itibariyle?

evrensel-insan
04-09-2010, 01:10
Saygideger neva;

Zihninize yansiyan evreni bilgi baglaminda yorumlarken, bicim mi, oz mu hangisini baz alirsiniz oncelik itibariyle?-neva-

Yansinin var ile isaretlenerek algilanmasi, insanoglunun bu algilanan yansiyi var isareti temelinde SOYUTLAMASIDIR. Bu soyutlama, once biciminin, BOYUTSUZ, DILIN YAPILANIS VE ISLEYIS TEMELINDE ISIM olarak noktalanmasi ve de sifat olarak, insanoglu ozelligi temelinde oznelle beslenmesidir.

Mesela, evren isim soyutlamasi, kos, cosmos temelli oznellestirilmistir. Ya da gen isim soyutlamasi, "bencil" olarak, oznellestirilmistir.

Bu QUA olarak quality, yani nitelik (tek, bir) ve quantity, yani nicelik (pozitif) temelindedir. Yalniz, tek; ikilemden, karsiti olarak, pozitifte karsitliktan kendi olarak bu karakteri verir. Iste bu pozitif ve tekin (bir), birlikteligide, NOKTALAMADIR.

Yani bir algiyi kavram olarak ortaya koymadan once, uclu bir sekillenis ve dortlu bir oz soz konusudur.

Buradaki "oncelik" zaman faktoru, insanoglu turu ve birinin bir urunu olarak, dilin noktalama yapilanisindan kaynalanir. O yuzden, gorsel olarak, tek ve oncelik degil; yedili olusumun, uclu goruntusu (y) ve dortlu karakteri ve ozu (x) vardir. Bu da evrensel dogal zihniyetin yapilanisinin ayni kokeninin temelleridir. Hangi temele oncelik yapilirsa yapilsin, bu bir ayrimcilik ve tartisma, resmin icinden bakma ve oncelik olarak alinanin penceresinden bakma olur. O yuzden oncelik degil; yedili olusum ve onun ortaya attigi vardir.

Buradaki bilgi, oz ve bicimden degil; yansisi algilananin, deneye, gozleme, arastirmaya, incelemeye v.s. tabi tutulusundan dogar. Yani bir TUREVDIR.

Aslinda bu konuyu, son mesaj olarak evrensel'in kosesi'nde dile getirdim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

Neva
04-09-2010, 02:04
Saygideger neva;

O yuzden oncelik degil; yedili olusum ve onun ortaya attigi vardir.

Buradaki bilgi, oz ve bicimden degil; yansisi algilananin, deneye, gozleme, arastirmaya, incelemeye v.s. tabi tutulusundan dogar. Yani bir TUREVDIR.

Aslinda bu konuyu, son mesaj olarak evrensel'in kosesi'nde dile getirdim.

Saygilarimla;
evrensel-insan


Sayin evrensel-insan ;


Ustte koyulastirdigim olusumu saglayan da madde menseili degil midir? Bicim mi, oz mu derken kastettigim budur. Oz madde ise, bicim de maddesel olacaktir.

Diyorsunuz ki; insan madde degildir.

Sayin Diamat'da diyor ki(dogru anlamissam eger); insan maddedir. Madde, kendini insan olmadan da ortaya koyar.

Siz insanin madde olmayisini, bu yedili olusumla acikliyorsunuz.

Sayin Diamat'da sizin ileri surdugunuz yedili olusumu, ozu yine madde olmakla beraber, maddenin bicimleri olarak acikliyor.

Ancak 20.sayfadaki mesajinizda insan/insanoglu turunun disina cikildiginda "hersey aynidir" diye ifade edebilirim, boyle bir yanasim gosterebilirim demistiniz soruma karsilik.

Bu sebeple ustte saydiginiz yedili olusum, mensei madde olmayan bir olusumdan/ yapidan mi turer?


Devaminda, yedili olusum, mensei madde olmayan bir yapidan turemiyorsa eger, mensei nedir?

Ben kendi adima, sizin, sayin Diamat'la ayni seyleri farkli sekilde ifade ettiginizi dusunuyorum. Evrim'i kabul etmeyebilirliginizi de hesaba katarak..

evrensel-insan
04-09-2010, 02:14
Saygideger neva;

yedili olusum, mensei madde olmayan bir yapidan turemiyorsa eger, mensei nedir?-neva-

Insanogludur. Hem neyi ortaya atan kim olarak, hem de kim tarafindan ortaya atilan nelerden biri(kendisi) olarak.


Madde M.O. 4000 yilinda, insanoglu tarafindan ortaya atimis bir INSANOGLU KAVRAMIDIR. Madde de, insanoglu da bir kavramdir. Ama, onemli olan bu kavramlari ortaya atanin, ne degil; KIM OLDUGUDUR. Cunku, Ne SADECE KIMin kavramiyla ifade edilir. Madde nesi, insanoglu kiminin ortaya attigidir. Insanoglu nesi de, insanoglu kiminin ortaya attigidir. Ama, insanoglu, nenin arka planindaki kimin kendisidir.

Eger madde, yani uclu ne olusumunun tek bir temelinden yola cikarsaniz, KIMI ortaya koyamazsiniz.

Ben size soruyorum, maddenin ozu nedir? Madde kendi kendisini, insanoglu algisi olmadan ortaya koyabilir mi? yani, ne olarak madde, kim olmadan ortaya konabilir mi?

Ne yi ortaya koyan Kim icin uc sik vardir.

Ya herturlu/herbir yaraticinin "ol" dedigidir, ne
Ya nenin kendi kendisini ortaya koyumudur, ne
Ya da insanoglu turu ve birinin ortaya koyumudur, ne

Evet, ne yani maddenin kimi hangisidir, yani ozu hangisidir?

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
04-09-2010, 02:52
Saygideger neva;

Kimin onemi, hem insanoglu nesinin bir faktor olarak, varliginin tur ve bir temelinde algilanmasi, bilince cikmasi ve farkina varilarak yasaminin en degerli olgusu oldugunun algilanmasi, hem de; kim olarak sadece idealizmin ortaya attigi her turlu/herbir yaraticiya, tanrisal dusunce ve zihniyete, ve de olumlu olumsuz ifadelenisine bir son vermek.

Cunku, materyalizmin, kim sorusuna cevap verememesi tanrisal dusunce ve zihniyeti ayakta tutmakta ve de kendi ortaya attigi madde kavramini insanogluna esitliyerek, sistemlesme de insanoglunu bir mal haline koymaktadir. Bu temelde de malin kullanimi soz konusudur. Yani insanoglunun oznelligi ortaya cikamamaktadir. Dusuncesi, bilinci, bilgisi, ufku v.s. Bunlar ya sistemlerce, ya da yaraticilarca onlenmektedir. Halbuki tek bir yaratici, akilli tasarimci vardir, o da soyutlama yetisi olan insanoglu turu ve biridir.

Gelelim madde ye, maddenin zaman sorunu vardir, ayni yaraticinin yaratan sorunu oldugu gibi.
Maddenin oncesi nedir?
Maddenin siniri nedir?
Maddenin basi/sonu nedir?
Madde nedir?
Maddenin ozu nedir?
Madde nasil var olmustur?

Bu ve buna benzer sorular, insanoglunca cevaplanamadigi ve bilimsel bir cevap olarak evrensel bir onay kazanamadigi olcu de; hem bilimsellik, inancsallikla bezenecek, hem de yaratici zihniyeti, hic bir zaman gundemden inmeyecektir.

Ustelik, materyalizm, zaten insanoglu felsefesinin metafizik dalinin varlik temelindeki goruslerinden biridir. Insanoglunun kendisi bir faktor olarak ortada dururken, onun tek bir gorusunun temel alinmasi, insanogluna nasil bir ufuk saglar?

Saygilarimla;
evrensel-insan

Neva
04-09-2010, 02:59
Sevgili evrensel-insan ;

247 mesajiniza dair;

Hangisi diye ayirmaniza gerek yok ki..

Madde(insan/insanoglu)nun yaptigi her bir eylem, is , olus ve davranis, gene madde icindir, madde uzerindendir, maddenin bicimleridir. Kavram sadece bunun bir parcasidir, maddeyi suslemek icin bir aractir.


Yani tavuk, tavuk diye ozellikleri ile birlikte tanimlanmamis olsaydi henuz ve o etrafinizda geziyor olsaydi, sizi pacanizdan gagaliyor olsaydi, ismi olmadigi ve tanimlanmadigi icin yok boyle bir canli, bu gordugum bir hayal veya hayalet mi diyecektiniz?

Bugun henuz literature gecmemis, kesfedilmemis canli turleri var dogada.. Hepsi de madde kokenli..
Literature henuz kazandirilmadilar diye, onlar yok, hic olmadilar veya yasamadilar henuz turediler, diyebilir misiniz veya?

evrensel-insan
04-09-2010, 03:15
Saygideger neva;

Bugun henuz literature gecmemis, kesfedilmemis canli turleri var dogada.. Hepsi de madde kokenli..
Literature henuz kazandirilmadilar diye, onlar yok, hic olmadilar veya yasamadilar henuz turediler, diyebilir misiniz veya? -neva-

Iste bilimin ve bilimselliginin epistemolojik olarak surekli suregelen sureci de budur zaten. Yarin, bulup, ortaya koyacaktir. Bilim bulmadan ve var ile isaretlemeden ortaya koyamaz. Ortaya konmayan sey, yok anlamini da tasimaz. Cunku yok var isaretinin ifade olarak kendisi varin, karsiti olan yoktur. Yok pozitif olmakla birlikte, anlam ve icerik olarak negatiftir ve ne yok?, diye soruldugunda bir olan nenin yoklugu soz konusudur. Yani yok var isaretinin karsitlarindan ifade olarak kendisi degil, karsitidir.

Ben hangi mesajimin, hangi cumlesinde "madde yok" gibi bir algi izlenimi verdim size. ORTAYA KOYUM, zaten yansisi olan ve var ile isaretlenendir.

Bakin soyle dusunun, bir bebek, kendi eline baktiginda ve onu algiladiginda, onunla monologu soyutlamasi eliyle dialog kurar ve "gaaa" der. Iste bu "gaaa" bebege gore elidir ve onunla dialog kurmustur. Ama bu dialog, monologdur, cunku elin bu monologa, ne karsi cikacak, ne de kendi kendini bebek algilamadan ortaya koyacak bir yetisi yoktur. Iste madde budur.

Ayni bebek, sadece nereye baktigini algilamadan "baaaa" der, iste bu da yansisini, sezgi, duyum ile algiladigi ve dialogunu monolog soyutlamasi olarak kurdugudur.

Buradaki fark, yansiyanin somut algisi ve yansiyanin soyut algisi farkidir. Bu soyut algi da, diyelim nese, bir somuttan kaynaklanir.

Ben "madde bizim zihnimizin icindedir"temelli bir cumle kurmuyorum.

Madde, insanoglu tarafindan, yansisi var ile isaretlenerek algilanan ve kavram ile ozdeslestirerek yansitilandir, yani yansi, yansitmaya algi, kavrama insanoglu eliyle donusturulmustur, o yuzden kavram, bir turevdir, yansiyana eklenendir. Cunku yansiyan, kendisini kendi adina ortaya koyamaz.

Saygilarimla;
evrensel-insan

No comments:

Post a Comment