Sunday 10 April 2011

Karsilikli Yazisma--09/02/2010-16/04/2010


Sayfa : [1] 2

paslıçivi
09-02-2010, 10:46
konu: evren bir bilinmezdir..

davetli: bu konuya en çok karşı çıkan sevgili dostum evrensel insan:kiss:

evrensel-insan
25-02-2010, 04:42
Saygideger paslicivi;

Davetini yeni gordum. Ben karsi cikmak yerine, sadece seyin ne kendisini kendisinin ortaya koyabilecegini, ne de insanoglu olmadan ortaya konabilecegini ve ancak bizim de dahil oldugumuz insanturunun seyi sadece kendi turu eliyle/adina ortaya koyabilecegini ve bu ortaya konumun, bir yansimanin, yansitmaya kavramsal donusumu oldugunu, ortaya konanin icerigine gore, bilgi ya da ogreti oldugunu ve turev oldugunu soyluyorum.

Eger konuya felsefi bakilacaksa da; o zaman bu tip, soyut kavramlar, non effabble, yani soylenemez, aciklanamaz v.s. kavramlardir.

Var ve ol kokenli kavramlarin, bilim ile ilgisi olmadigi gibi, bilimsel de degildir. Tamamen felsefenin, metafizik dalinin varligi isleyen ideolojik inancsallari eliyle, ortaya atilan izm varsayimlari mevcuttur.

Ayrica, sirf varolusu inceleyen; felsefenin existentialism, yani varolusculuk felsefesi vardir.

Eger konumuz evren ise; evren zamandan bagimsiz, surekli suregelen bir surectir. Bas veya son konusu, zamansaldir. Evren bir butundur ve bunyesindeki parcalariyla birlikte, ki buna insanoglu turu de dahil; surekli suregelen bir surec surer ve parcalarida, birbirlerine zincirin halkalara gibi baglidir ve evrenin bunyesinde mustakil var olan varlik olarak, degisim, donusum, olusum ve baskalasim surecidir.

Simdilik bu kadar.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
25-02-2010, 06:50
sevgili e.i..

sen konuyu yeni farketmedin, konu yeni açıldı da o yüzden.. ben yaklaşık 2 hafta önce bu konuyu tartışmak için başvurmuştum ama site yönetimi yeni farketmiş ya da şimdi karar vermiş olabilir.. ben de "bu konu zaten tartışılyor, bir de burda tartışılmasına gerek yok" tarzında bir düşünce içinde oldukları için konuyu açmadıklarını düşünmüştüm. neyse çok da önemli değil..

burda seninle bu konuyu konuşmak istememin amacı; senin daha işin başında doğal düşünceden sıyrılıp farklı bir evrensel insan düşüncesiyle olaya bakışınla, benim doğal düşünce dediğin düşünce türüyle gelinebilinecek son noktanın aynı şey olduğunu göstermek amaçlıdır aslında..

çünkü her ikisi de yükselen bilincin varacağı nihai noktadır.. bilim dışı metafizik felsefi kavramlar sadece insan tarafından ortaya konabilir ve bilimsel hiç bir geçerliliği yoktur, yani gerçeklik değildir... ama insan denen canlı bunun farkındalığına erişecek bilinç düzeyine erişmediği için binlerce yıldır ve bugün devam eden insanlıkdışı vahşi hayvan gibi bir yaşam düzeni vardır dünya üzerinde..

peki dünya insanlığının tamamına yakını niçin bu kadar düşük bilinç düzeyinde yaşıyor.. bu onların kaderimi, kendileri bu konuda birşeyler yapabilirmi, ya da dışardan bir müdahelemi gerekli.. asıl konuşmak istediğim konular bunlar..

çünkü insan denen canlı bilimdışı her türlü kavramın insaneliyle ortaya konduğunu ve ya benim yaklaşımla bilinemeyeceğinin(çünkü bildiğini zannediyor) farkındalığına vardığında bugün dünya üzerinde bambaşka bir yaşam şekli olurdu..

işte insanları bu bilinç düzeyine gelmesi için insanlar nasıl uyarılabilir, ya da uyarılabilir mi, kişilerin bu bilinç düzeylerini bu aşamaya getirmek için ne yapılabilir, ya da bu konudaki her türlü gayret bir havanda su dövmekten başka bir şey değil midir..

evet asıl konuşmak istediğim konular bunlar.. ve bu sitede bu bilince ulaşmış tek sen olduğun için seni kurban olarak seçtim:evil:

niçin dünya üzerinde bu bilince çok sınırlı sayıda insan ulaşabiliyor, bizim farkımız ne? bu bizim kendi isteğimizle ulaştığımız bir sonuç mu yoksa bu da varoluşun bir dayatması mı... ben veya sen niçin bir teizm ya da nonteizm bilinçaçıklığının dışındayız, tüm bunların insanlığın bir düşmanı olduğunu farkedebiliyoruz da diğer insanlar farkedemiyor.. bu sadece soyut bir gelişme sonucumu yoksa benim tezim insan beyin kimyasının bizlere oynadığı bir oyun mu...

evet sevgili e.i.. bu yaklaşım içinde bunları konuşmak istiyorum.. umarım bu konuşma hem senin hem benim hem de bizi okuyan insanlara bir parça ışık kaynağı olup aydınlanmalarında bir adım daha yol almalarına sebep olur..

paslıçivi
25-02-2010, 07:16
ben konuya giriş olarak dünya insanlığının büyük bir bölümünü esir alan teizm düzeyi bilinçaçıklığının saçmalığını absürtlüğünü ortaya koyarak başlamak iistiyorum.. yani önce insanlığı varolan debelendiği çukurdan çıkarmak için el uzatmak lazım.. bu konuda hemfikirsek konuşmaya başlayabiliriz..

evrensel-insan
25-02-2010, 07:28
Saygideger paslicivi;

Aslinda cok onemli bir konu. Ben sahsen kendi adima, sana rastlayana kadar, hem Turkiye, hem de buradaki yasam ve iliskilerimde henuz bu duzeyi bulmus kisiye rastlamadim. Buna profosorler, filozoflar, sosyologlar ve bilimum benim yasamimda tanidigim bilimve felsefe adamlari dahil.

Eger hatirlarsan, ben burada filozoflara bir seminer verdigimden bahsetmistim, bundan 10 yil kadar once ve orada aldigim cevap, bu bilincin dunya da taraftar kazanabilmesi icin en az 300 yil gecmesi gerektigini soylemeleri idi.

Ayrica bir cevapta, ekonomikti, yani; bu tip bir bilincte yazilacak yazilarin ve her turlu duyurunun bir taraftar kazanmayacagi ve o yuzden tum cabanin bosa gidecegi seklinde idi.

Aslinda dusununce, acaba diyorum, bazi seyler bilincli mi yapiliyor?, yani bilirsin, teknoloji eger ekonomik bir getiri getirmezse, getirene kadar kitlesellesmez. O yuzden tum buluslar, kitlesellesene kadar en az asir veya yarim asir sonra piyasaya surulur.

Bu baglam da; acaba diyorum, bizler profesyonel dusunmedigimizden mi bu durumdayiz? Yani bilim adamlari ya da filozoflar bunun bilincinde ama; ekonomik bir getiri olmadigi icin mi ortaya koymuyorlar? Bu bir dusunce.

Cunku ben ta baslarda, Turkiye de bir kitap bastirmak istedim, geri cevrildi.

Ondan sonra bir aha da bir girisimim olmadi. Bunun ana nedeni, bilinc duzeyimin yansittiklarinin kitlesellesemeyecek olmasiydi. Ayrica vicdani "kimseye dusunsel zarar vermeme" temeli de devredeydi.

Oyuzden benim kitleselligim, su anda iki yila yakindir, sadece bu site. Daha once zaten boyle bir form haberdarligim da yoktu.

Iste butun bunlari topladiginda, benim tek yapabilecegim ancak; kendi deneyim, gozlem, birikim, bilgi ve bilincimden ve gelismesinden bahsedebilmek. Cunku sahit oldugum ya da haberdar oldugum baska bir ornek yok.

Bu konuda bence soylenebilecek tek sey; eger bir kisi, bilgisini ya da bilincini gelistirmek ilerletmek istiyorsa, ki bu bir birey bilincidir, mutlaka beyninde noktaladigi, sabitledigi ve sahiplendigi her turlu bilgi ve ogretiden; bir acaba ve sorun algisi almasi gerekir. Bu da ancak bireyin sorgulamasi ile mumkundur.

Ama, bu sorgulama bilincli ve bilerek degildir. Cunku birey herhangibir sorgulamada, mutlaka baska bir sabite ve sahiplige ulasmak ister ve ulasinca da sorgulamasi biter. Taki ya baska bir konuda, ya da bitirdigi konuda tekrar bir sorgulama duyumu alana kadar.

Bu tip bir surekli surec, hem zaman, hem bilgilenme, hem arastirma, hem irdeleme hem de TATMIN OLMAMA konusudur.

Mesela, dini icerigi sorgular, dinin disina cikar ve orda durur. Ya da dini icerigi sorgular ama; milli icerigi sorgulamaz.

Oyuzden eger, ortada kisi acisindan bir acaba, suphe, tatmin olmama, v.s. temelli bir sorun yoksa, o zaman kisinin sorgulamasi icin de bir neden yoktur.

Ben ise, bu bilinci asmis, yani; SORGULAMANIN NEDENSIZ SUREKLILIGINI ALGILAMIS BIR BIREYIM. Yani, ne noktalama, ne durulma, ne sahiplenme, ne sabitleme v.s. gibi dusuncelerden arinmis bir bilincim var. Bu da zaten epistemolojinin kendisi.

Ayrica, herhangibir konuyu, yeni bir icerige getirmek, yeni birseyler bulup cikarmak, yeni birseyler ortaya koymak v.s. bende bir aliskanlik yapmisdurumda, yani; bunun icin cogu zaman dusunce uretimine bile ihtiyacim yok.

Mesela 1994'ten beri; tum dogal dusuncenin nasilinin AYNI KOKENINE erisene kadar gecen sure zarfinda, soranlara; ne ne yaptigimi anlatabiliyor, ne de neyi anlattigimi izah edebiliyordum.

Neyin ne oldugunu algilamak surecinde, tek yaptigim herseyi ve her konuyu, sinirsiz, hilafsiz, korkusuz, v.s. temelli sorgulamak ve her sorgulama sonucunda da bir yerlere varmakti.

Bir yerlere varmak, zaten bu sorgulamanin meyvasi.

Sonraki asama, belirli bir kaliba oturttgumu, hemen hemen her konuda test edip, oturtulan kaliba uyup uymadigini kontroldu. Burada da buyuk bir basari vardi. En son ki x ve y nin her turlu yapilanisiyla ortaya konusu, benim her seyi buna dayanarak cek etmemi getiriyor ve bu konuda simdiye kadar da cek edip te sonuc almadigim bir olgu olmadi.

Iste dogal dusuncenin bu berrakligi ve aciga cikmasi, beni bunu aciga cikartan ogelere yonelterek, onlarin gelistirimini yani evrensel-insan dusuncesini ortaya cikartti.

Su an o kadar rahatim ki, kafamda hic bir soru yok. Ustelik, bunca yillik tecrube bana pratik zeka ve sorun cozumunu kazandirdi.

Ne konusurken, ne yazarken; dusunce uretmem. Kendi baslar, kendi biter. Yani; konu ne olursa olsun, benim ne baslatmak ne de bitirmek icin bir cabam yoktur.

Simdilik, burada keseyim. Senin katiliminla, devam ederim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
25-02-2010, 07:35
Saygideger paslicivi;

ben konuya giriş olarak dünya insanlığının büyük bir bölümünü esir alan teizm düzeyi bilinçaçıklığının saçmalığını absürtlüğünü ortaya koyarak başlamak iistiyorum.. yani önce insanlığı varolan debelendiği çukurdan çıkarmak için el uzatmak lazım.. bu konuda hemfikirsek konuşmaya başlayabiliriz.. -paslicivi-

Tabi sen nasil istersen, yalniz; bunu teizm ile sinirli tutmak yerine genel anlamda tabu/veri/deger olarak ele alalim, ya da ben layim. Cunku inanc konusu kilit nokta.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
25-02-2010, 07:36
Bu baglam da; acaba diyorum, bizler profesyonel dusunmedigimizden mi bu durumdayiz? Yani bilim adamlari ya da filozoflar bunun bilincinde ama; ekonomik bir getiri olmadigi icin mi ortaya koymuyorlar? Bu bir dusunce.


bir insanın bu bilince ulaşıp tüm olup biteni çok net ortaya koyduktan sonra yakaladığı mutluluk ve tatmin bu evrenin tüm zenginliklerine bedeldir.. kişi bu bilince ulaştığında artık ekonomik getirinin ona vereceği mutluluk tatmin solda sıfır kalır.. bence o bahsettiğin insanlar da çok derin uykudalar.. çünkü paranın bu dünyada sahte mutluluk sağlayan bir oyuncak olduğunun farkında değiller..

paslıçivi
25-02-2010, 07:42
Tabi sen nasil istersen, yalniz; bunu teizm ile sinirli tutmak yerine genel anlamda tabu/veri/deger olarak ele alalim, ya da ben layim. Cunku inanc konusu kilit nokta.



sevgili e.i..

dikkat edersen teist ya da teizm demedim.. teizm düzeyi bilinçaçıklığı dedim.. yani dünyaya geldiği zaman ve coğrafyanın öğretilerinin bir adım dışına çıkamamış kişiden bahsediyorum.. bunun içinde dogma dini inanç, milliyet kavramı, tabular, ahlak politik görüş vs, herşey var.. kişi hangi merada dünyaya gelmişse o sürünün bir koyunu olmaktan kurtulamıyor.. ifade ettiğim bilinç düzeyi bu..

örneklemek gerekirse..

konyada dünyaya gelen bir insan yavrusu; islamın sünni mezhebinden, türk milliyetçisi, toplumun genel ahlak ve politik kalıbını olduğu gibi bir şablon gibi beynine yerleştiriyor ve bunu dışına çıkamıyor.. bunun dünyanın her yerindeki coğrafyadan örneklerle çoğaltabiliriz..

evrensel-insan
25-02-2010, 07:55
Saygideger paslicivi;

Aynen. Yalniz konunun ozu, insanoglunun bilgilenme, bilinclenme v.s. konusundaki tembelligidir. Sonucta herseyiyle hazir bir dunyaya doguyor ve basliyor verileni almaya, ne bunlari degerlendirecek bir dusunce uretiyor, ne de "bunlar bana neden veriliyor?" icerikli bir soru.

Tabi bu arada yerlesmis bir suru sorgulanmazlar karsisina cikiyor. Ayiptir, buyukler daha iyi bilir. Anneye-babaya v.s. karsi gelinmez, vardir bir bildikleri, bu kisi bu konuda bilgili, ve tum bunlarin yaninda, sadece ailesinden ve cevresinden gordugunu uyguluyor. Herkes camiye gidiyor, o da gidiyor v.s. yani; baskalarini taklit ediyor. Kendini tanima gelistirme yerine, baskalarina karisiyor. Cunku camiye gitmese, ona karisiyorlar. Kisaca "gorgulu kuslar, gordugunu isliyor" yani DUSUNCE URETIMI YOK, YA HAFIZA KULLANILIYOR, YA DA GORULENLER AYNEN UYGULANIYOR. Cunku olmazsa, asi, baskaldiran, cibanbasi, basbelasi v.s. olmak var, sonucta.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
25-02-2010, 08:09
ben konuya teizm düzeyinin absürtlüğünü ortay çıkarmak adına giriş yapmak istiyorum..

teizm düzeyi bilinç açıklığına yüklediğim anlamın klasik tanrısal yaklaşımla hiç bir ilgisi yok.. çünkü genelde teist/teizm tanrı din odaklı bir inanç olarak biliniyor.. ben bu çerçevenin dışına çıkıcam..

çünkü bugün tanrısız bir din olan budizmde yaşayan budistlerin biilinç düzeyi açısından konyadaki müslümandan ya da hindistandaki ineği kutsal sayan bir hindudan bilinç düzeyi olarak hiç bir farkı yok.. o da diğer dünya insanı gibi hangi sürüde dünyaya gözlerini açmışsa o sürünün bir koyunu olmaktan kurtulamamış..

yani birey bilincine ulaşamayıp toplum bilincinin basit bir ürünü olmaktan kurtulamamış.. yani bir fabrikadan çıkan standart ürün özelliklerini taşıyan kendini bilinçli zanneden ama aslında ayakta uyuyan bir insan sadece..

teizm bilinaçıklığının ana temel taşı dini dogma inançtır.. sadece günümüzde 5 ana büyük dogma vardır, bunun yanında daha bir çok değişik dogmalar, alt mezhepler vs bir çok çeşidi vardır ama ben konunun dağılmaması ve daha iyi kavranması adına bu 5 büyük ana dogmalardan örneklerle konuya değinmeye çalışacağım.. bu 5 büyük dogma dünya coğrafyasını doğu ve batı zihni diye iki farklı coğrafi zihne ayırmıştır..

günümüz itibariyle batı dünyasında hakim olan dogma semavi dinler denilen islam hristiyanlık ve museviliktir ve temelinde ikili yaşam modeli sunarlar.. 1. bu yaşam 2. ölüm sonrası sonsuza değin sürecek cennet cehennemli yaşam..

doğu dünyasında hakim olan iki büyük dogma var, budizm ve hinduizm.. ve temelinde sonsuz çoklu yaşam modeli sunarlar.. 1.. bu yaşam 2.. ölüm sonrası yeniden doğumlar, karma yaşamlar dediğimiz bitmeyen bir yaşam modeli..

hem batı hem doğu dünyasının etkisi altında kaldığı bu dogmaların iki ortak noktası var..

1. bu yaşamda yaptıklarının ölüm sonrası bir ödülü/cezası var.. bu batıda cennet cehennem doğuda yeniden zengin, fakir sakat tekrar doğumlar veya insandışı (hayvan bitki taş toprak) varlıklar olarak yaşamın sonsuzluğu..

2. ölüm bir son değildir.. her iki coğrafyanın dogmaları ölüm sonrası ikili veya çoklu yaşam vaaderler..

ve bu 5li dogma dinler şu an için dünya insanlığının çok büyük bir kısmını etkisi altına almış ve insanlar bu dogmaları bir gerçeklikmiş gibi algılayarak yaşamlarını bu öğretiler eşliğinde şekillendiriyorlar.. yani ölüm sonrası bir takım avantajlar elde etmek ya da cezai yaptırıma maruz kalamamk adına kendine yüklenen dogmanın öğretileri eşliğinde bir yaşam biçiminde yaşamak zorundalar..

buraya kadar bir katkın ya da farklı bir görüşün varsa yaz... onları konuştuktan sonra devam ederiz..

evrensel-insan
25-02-2010, 08:18
Saygideger paslicivi;

Guzel bir giris. Yalniz, asil gercek olan bu yasami insanoglunun elinden alabilmek ve onu teslim alabilmek icin; olum ile ilgili ogretileri one cikariyorlar.

Yani buradaki en buyuk sorun, insanoglunun yasam gercegi yerine; olum muammasini one cikarmasi, istersen once bunun onemine degin.

Yani neden olum, yasamin onune gecebiliyor? Ustelik biri canli ve gercek, digeri sadece bir muamma iken?

Iste burada sistemin kisinin yasamini, kisiye vermek yerine; kendi ogretisi altinda teslim almak cikari var. Bu konuyu onemsiyor musun?

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
25-02-2010, 08:28
Saygideger paslicivi;

Cok onemli bir ayrinti aklima geldi. Bunun tek cozumu olan sekulerlikle, insanoglu 1789 Fransa Ihtilalinde tanisti. Yani nerdeyse 3 asir once.

Bunun hemen ardindan biliyorsun, yeni bir TESLIM ALMA soyutu gundeme geldi MILLIYET ve MILLIYETCILIK.

Dolayisiyle, sekuler olanlar daha bilincine varamadan bu yeni souta teslim oldular. Sekuler olamayanlarin teslimiyeti de iki farkli konuda olustu.

Sanki tarih bir sira takibediyor. Sen devam et.

Yalniz burdan su ccikiyorki, demekki insanoglu dusunce uretimini hep, TESLIM ALMA ve bunu basarabilmeyi de, YASAMIN ONUNE KOYMA ile ortaya atiyorlar.

Yani ya kendini yasatacaksin, bilincli olarak; ya da bu tabulara oyle, ya da boyle teslim olacaksin. Ki farkindaysan, burada muammanin getirdigi sistem, bir ideolojik orgutlenmeye donusuyor.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
25-02-2010, 08:29
bu konuyu tabii ki önemsiyorum.. zaman zaman bu dünyayı yöneten bir kaç aileden bahsediyorum, bunlar perde arkasında her türlü devletin, gücün, otoritenin, yapılanmanın üstünde olan bir aile birliği.. yani dünya insanlığı aslında bir mafya düzeni.. ve bu dünya düzeninin nasıl olması gerektiğine perde arkasında karar verilip sadece kendi yaşadıkları muazzam zenginliğin farkedilmemesi ve tüm dünya insanlığının özellikle ölüm sonrası ceza ve vaatlerle uyutulması ve her türlü dünya insanlığının emeğinin zenginliğinin sömürülmesi gerçeği..

evet zaman zaman bunu düşünüyorum ama böyle ailelerin varlığı bile o insanların dünyada mutlu olmak adına güce iktidara paraya zenginliğine ihtiyaç duyduklarını gözlemlediğimde onların da sadece bu çirkin dünyanın üste çıkma şansı yakalamış ama hala uykuda olan bir azınlık olarak görüyorum..

dediğim gibi kişinin varoluşu, evreni, yaşamı çok net okuyup kafasında hiçbir soru işareti şüphe kalmadan kavrayabilmesinin verdiği mutlak mutluluk bu dünyadaki hiç bir zenginliğe değişilmez..

paslıçivi
25-02-2010, 08:34
yarın devam ederiz..

evrensel-insan
25-02-2010, 08:37
Saygideger paslicivi;

Zeistgeist konusuna deginiyorsun. Aslinda bir adi da "illimunati" bu konu ilginc bir konu. Peki bu kisiler, sence nasil tarihler boyu, dunya insanoglunu teslim alacak ve cagi ykalayan dusunceyi uretebilip, bu teslim almayi basarabiliyorlar?

Cunku sonucta, bu da bir sorgulama, bilgi ve bilinc gerektirir.

Ya da biz ikimiz gibi neden dusunmuyorlar?

Aslinda, bence bu kisiler, kendi algilarinca yasami her yonuyle yasamak ve dolu dolu yasamak istiyorlar ve biliyorlarki tek sey yasam.

Bizde tek seyin yasam oldugunu biliyoruz, bizim farkimiz da ortaya cikiyor, vicdan ve insanlik. Onlar ise, cikar ve bencillik.

Ne dersin?

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
26-02-2010, 05:27
Saygideger paslicivi;

Aslinda teizm duzeyi bilinc icin; bence, ogreti/ideoloji/inanc uclemi icinde; ogretiyi one cikaralim. Cunku inancsallik ve ideolojik dogrular; non teizm icinde gecerli.

Ben ogretiyi soyle ortaya koyuyorum.

Tamamen dusunce de yaratilip, yansitilan ve yansisi goreceli inancsal ideolojik dogruya dayanan; sadece dogrulayani ilgilendiren, yanlislanma olanagi olmayan, bilimsellik icermeyen; kisinin bulundugu cografya ve o cografyanin tarihine paralel olarak nesillerden nesillere aktarilan ve genelde sorgulanmayip, uygulanan etiksel agirlikli degerler, tabular ve veriler.

Ideolojiye girmedim, cunku non teizm de de gecerli.

Ogretilere en guzel ornekler; tore, gelenek-gorenek, ahlak, dini ve milli degerler v.s. Kisaca, kisinin kisilik ve kimligini olusturan ve kisinin sahiplendigi, sabitledigi ve yasaminin onunde deger vererek mucadelesini verdigi nesilden, nesile aktarilan aliskanliklar, otomatik dusunce ve davranislar.

Kisaca TESLIMIYETIN ILK SARTI BU OGRETILERE TESLIM OLMAKTIR.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
27-02-2010, 07:54
Zeistgeist konusuna deginiyorsun. Aslinda bir adi da "illimunati" bu konu ilginc bir konu. Peki bu kisiler, sence nasil tarihler boyu, dunya insanoglunu teslim alacak ve cagi ykalayan dusunceyi uretebilip, bu teslim almayi basarabiliyorlar?

Cunku sonucta, bu da bir sorgulama, bilgi ve bilinc gerektirir.

Ya da biz ikimiz gibi neden dusunmuyorlar?

Aslinda, bence bu kisiler, kendi algilarinca yasami her yonuyle yasamak ve dolu dolu yasamak istiyorlar ve biliyorlarki tek sey yasam.

Bizde tek seyin yasam oldugunu biliyoruz, bizim farkimiz da ortaya cikiyor, vicdan ve insanlik. Onlar ise, cikar ve bencillik.

Ne dersin?


sevgili e.i..

ben varolan dünya düzenini farklı algılıyor ve gözlemliyorum.. asırlar boyu insanları esir alacak çağa uygun düşünceyi bu insanlar üretmiyor bence.. yani insanlığa yön veren bu peygamber ya da mistik denen kişiler bu adamların bir ürünü değil..

dünya tam bir mafya düzeni.. mahalle aralarındaki küçük mafya çetelerinden tut da dünyayı yöneten bir kaç aileye kadar herşey mafya.. bu mafyayı oluşturan insanlar sadece varolan düşünce sistemini kullanarak insanların uyumasına yardımcı olup bencilliğin zirvesinde varolan tüm zenginliğe ve otoriteye kendileri sahip olmak istiyorlar.. bugün RTE ve fetoşun ya da richard dawkinsin yaptığı da farklı bir şey değil.. insanları uyutan bu inanç sistemlerini kullanarak, destekleyerek, canlı tutarak otorite ve gücün tamamına sahip olmaya çalışmak..

zeistgeistdeki iddia sanırım bu dinleri de bu adamların çıkardığı yönünde.. videoyu tam hatırlamıyorum ama ben burda dediğim gibi olayı farklı algılıyor ve gözlemliyorum.. bu mafyanın başındaki kişilerin inancı falan yok, taptıkları tek şey güç ve para.. ve bu güç paranın büyük bölümüne sahip olup kendi yaşamlarını ve soylarını en güzel şekilde devam ettirmek.. bu kişiler insan kılığında bir canavardan başka bir şey değil.. insanların bu konudaki zaafiyetlerini çok iyi görüp bunu çok iyi kullanan insansı yaratıklar sadece..

asırlar boyu insanları esir alan akımlar üreten mistikler ise bunlardan bağımsız oluşmuş, özüne ulaşıp akım yaratabilmiş insanlar.. yani bir musa isa muhammed buda krishna tao bu dünyayı yöneten mafyanın bir ürünü değil mafya sadece bu mistikleri çok güzel araç olarak kullanıyorlar..

1974 kıbrıs harekatı öncesi kıbrısta yaptırdığı maviköşkte yaşayan orta doğunun en büyük ünlü silah kaçakçısı şahsın köşkün birçok yerinde günah çıkarma bölümleri var.. adam silah ticareti yaparak bir çok insanın ölmesine neden olduğu için bir manevi rahatsızlık içinde.. ve bu rahatsızlığını gidermek için günah çıkartma bölümleri yaptırıyor köşküne.. ama yine de bu işten kazandığı güç ve paradan vazgeçmiyor.. kıbrıs barış harekatında bu köşkü ve kıbrısı terkedip kendine başka bir üst kuruyor ve bu işlere devam ediyor..

dünyaya yön veren bu mistikler ise dediğim gibi bu yapılanmanın içinden doğmuyor.. bu insanların tam olarak sırrı çözülmemiş olmakla beraber; dünya insanlığının bilinç evrim aşamasında yaşamı anlamlandırmak ve kendi coğrafyasında bir düzen oluşturmak adına insanlara önayak olmuş özvarlığına inmiş üstbilinçler olarak algılıyor ve gözlemliyorum..

insan denen canlı geliştiridiği bilinci sayesinde yaşadığı zaman ve mekanı bilmek istiyor.. işte bu kişiler bu sorulara paket program(dogma din) şeklinde ceavap oluşturan kişilikler.. insanlar yaşadıkları algıladıkları bu düzenin ne olduğunu bir türlü bilemeyip bilmek istedikleri için bu tarz paket programlara inanmaya hazırlar zaten.. çünkü duygulanma/mutlulukları için bir şeylere inanmaları gerek.. ve kötülüklerle, acılarla, adaletsizklerle dolu bu yaşadıkları yaşamda mutsuzluğa düşüp isyan etmemeleri, delirmemeleri için bunların telafi edileceği ölüm sonrası yaşam ya da yaşamlar olması lazım.. aksi takdirde bu dünya insanlığı vahşi hayvanlar gibi birbirini öldürüp her türlü zenginliği ve gücü kendi ellerinde tutmak isteyeceklerdir..

o yüzdendir ki gelmiş geçmiş tüm dünya dinlerine baktığımızda hepsinin ortak yanı ölümün bir son olmadığı ve bu yaşamda yaşanan her türlü acının, kötülüğün, adaletsizliğin bir şekilde ölüm sonrası cennet cehennemlerle ya da yeniden doğum, karma yaşamlarla telafi edileceği yönündedir.. bu adaletsiz acımasız dünya düzeniyle başa çıkmayan ya da ya da bu güce ulaşamayan insanlar bu türlü dogmalara tam bir teslimiyet içinde yaşamışlar ve yaşamaktadırlar.. ve bu ölüm sonrası yaşamın devamı ve haksızlıkların bir şekilde giderileceği düşüncesi insanları mutlu/huzurlu kılmaktadır.. ve aynı zamanda vahşi bir canavar gibi davranmasını engelleyip insanlığı çok güzel dizginlemektedir..

semavi dinler olsun doğunun çoklu yaşam sunan dinleri olsun hepsinin yaptığı budur.. varolan düzene isyan etme, elindekilerle yetin, ölüm sonrası bunlar telafi edilecek.. işte bu canalıcı nokta insanlığı huzura eriştirmekte ve dogmalara bu şekilde teslimiyetine neden olmaktadır..

o yüzden bu dünyaynın en mutlu/huzurlu insanları; kocakarı inancı dediğimiz kendi coğrafyasındaki dogmayı olduğu gibi sorgulamadan kabuletmiş ve bunu bir gerçeklik olarak yaşayan insanlardan oluşur.. budisti de, musevisi de, hristiyanı da, hindusu da müslümanı da aynıdır.. bu insanlar çok derin bir uyku içindedirler.. hem varoluşun ne olduğunu çok iyi bildiklerini zannederler hem de bu dünyanın her türlü düzensizliğinin verdiği acıları dindirecek afyonu(coğrafi dogma din) yoğun miktarda almaktadırlar.. ve dünya insanlığının yakalaşık %95ine yakın oranı bu bilinç düzeyinde yaşayan insanlardan oluşmaktadır..

git dünyayı dolaş; inançlı bir budistden, hindudan, hristiyandan, museviden, müslümandan daha mutlu bir insan bulamazsın.. çünkü bu insanlar afyonu en yoğun şekilde çekerek derin bir uykuda güzel bir rüya görerek sahte bir mutluluk içinde yaşayıp bu dünyadan göçüp giderler.. çünkü yaşadıkları her türlü adaletsizklik, acı, vs ölüm sonrası mutlaka telafi edilecektir.. o yüzden kişinin akıl boyutu tam bir teslimiyet içinde olduğu için duygulanma/mutluluk kompenentini pozitif tutabilmektedirler..

ve kişinin bu mutluluğu koruyabilmesi için de; kendi dininin hakikat diğer tüm dinlerin bir aldanma, şeytan işi olduğuna inanmaları gerekmektedir.. o yüzden tüm teizm düzeyi bilinçaçılığında olan insanlar başını kuma gömmüş devekuşu gibi davranmak zorundadırlar.. bu dünya da bir inançlı insan yoktur ki; kendi dini yanlış olsun başka bir din hakikat olduğunu düşünsün.. işte insanlar kendilerine sahte mutluluk veren bu afyonlarına öylesine bir tutunurlarki o olmadan yaşamaları imkansızdır... ve inançları uğruna kendi cinslerini öldürürler, kendileri de aynı şekilde ölüme giderler..

nerdeyse tüm dünya insanlığına yakını bu bilinç düzeyinde yaşamaktadır maalesef..

paslıçivi
27-02-2010, 08:27
Aslinda teizm duzeyi bilinc icin; bence, ogreti/ideoloji/inanc uclemi icinde; ogretiyi one cikaralim. Cunku inancsallik ve ideolojik dogrular; non teizm icinde gecerli.

Ben ogretiyi soyle ortaya koyuyorum.

Tamamen dusunce de yaratilip, yansitilan ve yansisi goreceli inancsal ideolojik dogruya dayanan; sadece dogrulayani ilgilendiren, yanlislanma olanagi olmayan, bilimsellik icermeyen; kisinin bulundugu cografya ve o cografyanin tarihine paralel olarak nesillerden nesillere aktarilan ve genelde sorgulanmayip, uygulanan etiksel agirlikli degerler, tabular ve veriler.

Ideolojiye girmedim, cunku non teizm de de gecerli.

Ogretilere en guzel ornekler; tore, gelenek-gorenek, ahlak, dini ve milli degerler v.s. Kisaca, kisinin kisilik ve kimligini olusturan ve kisinin sahiplendigi, sabitledigi ve yasaminin onunde deger vererek mucadelesini verdigi nesilden, nesile aktarilan aliskanliklar, otomatik dusunce ve davranislar.

Kisaca TESLIMIYETIN ILK SARTI BU OGRETILERE TESLIM OLMAKTIR

bu konuda sana katılıyorum.. kelimelere yüklediğimiz anlamdan çok gözlenen, algınlanan net bir şey var..

teizm düzeyi bilinçaçıklığında olanlarda ana öğe dogma dini inançtır.. bu insanları aynı çatı altında toplayan şey dini inaçtır.. bu dini inancın yanında milli/etnik kimlikler de dahildir..

ama nonteizm düzeyi bilinçaçıklığı insanları gözlemdiğimizde dogma dinleri aşabilmiş ama milli/etnik kimliği aşamadıklarını görüyoruz.. yani bir ateist, deist, panteist için milli/etnik kimliği hala çok önemli ve ona sahte mutluluğu bu değere yapışmak ve savunmak veriyor.. nitekim yakın zamanda TD sitesinde bunun canlı örneğini çok güzel yaşadık.. site yönetiminde güçlü isimler kürtçü kimliğe sahip oldukları için türkçü kimlikli nonteistleri dışlayıp siteden kovdular.. o yüzden ben nonteizm bilinçaçıklığını yarı-aydın bir bilinç düzeyi olarak görürüm..

tam aydınlanmış bir bilinçte insandan daha değerli bir kavram yoktur.. ve insana doğduktan sonra eklenen ve insan eliyle yaratılmış her türlü sahte kimlik bir sahte mutluluık aracı olduğu için dünya insanlığında bölücülük, ayrımcılık yapmaktan başka bir işe yaramaz..

eski bir türk/türkçü olarak bu değere gelebilecek her türlü hakaret ve saldırıya karşı tamamen tarafsızımdır, tepkisizimdir.. ama sadece türkçülüğe değil dünyada varolan her türlü milli/etnik kimliğe yapılan saldırı ve hakaretlere sadece karşıdan bakıp güler geçerim.. bu dediğim gibi uykuda yellenen bir insanı seyretmekten başka bir şey değildir benim için..

evrensel-insan
27-02-2010, 08:49
Saygideger paslicivi;

Yalniz bu senin mafya tabiri kullandigin azinlik ile, ideolojik inancsal dogrulari ortaya atanlar arasindaki bagi, bence iyi algilamak lazim.

Eger bu kisiler, kitleleri ortaya attiklarina inandirabiliyor, bu mafya da bunun nemasini topluyorsa; o zaman bu mafyanin, bu ortaya atilan ideolojileri kendi cikarlari dogrultusunda kullanabilme bilincnin olmasi icin; bu ortaya atilan ideolojik inancsal dogrulara da inanmayacak kadar ve hatta onlari kendi cikar lehlerine cevirecek kadar da bilgili ve bilincli olmalari gerekir.

Oyuzden ne mafyayi, belirli bir icerige ve kesime, ne de bu ideolojik inancsal dogrulari ortaya atanlari belirli bir icerige ve kesime indirgeyemeyiz.

Yalniz, surasi bir gercek olurki; her iki grupta, dogal dusuncenin emrindedirler, birisi bu dogal dusuncenin kendince yararini gormekte, digeri ise bu dogal dusunceyi kendi icinde gelistirerek, ortaya yeni ideolojik inancsal dogrular atmaktadir.

Iste bu temelde; caglar boyu bir nesilden nesile gelen ama biribiriyle bagi olmayan mafya ve ortaya attigi ideolojik inancsal dogru ile kitleye, kendi inancini kabul ettiren kesim cikmaktadir.

Yani bir yararlanan, bir kullanan bir de dogal dusuncenin surukledigi yiginlar var.

Ama; ben burada senden bir noktada galiba farklilasiyorum. O da senin bu mafya dedigin insanlarin, sanki bunu bilincli yapiyorlarmis gibi yanasimin.

Soyle ornekleyelim. Eger misal; Kuran da "kadini dovun" deniyorsa, kadinini doven erkegi degil; Kurani suclamak lazim.

Iste burda da bu mafya boyle bir dusunceye yoneliyorsa, bunun nedeni dogal dusuncenin ona verdigi imkandir.

Bu konuda benim bir ornegim vardir. Eger ortada sandalye varsa ve sen bu sandalyeye oturulmamasini istiyorsan, oturani suclamanin bir mantigi yoktur. Yani eger sandalyeye oturulmamasi gerekiyorsa, sandalyenin ortadan kalkmasi gerekir.

Mesela, hirsizlik ortada iken; hirsizi suclama yerine, hirsizligi olusturan nedenleri ortadan kaldirmak gerekir.

Cunku sonucta hic kimse, ortada olmayani uygulayamaz. Bu temelde de dogal dusunce yururlukte kaldikca, ne mafya, ne ortaya ideolojik inancsal dogru atanlar, ne de bu inanclarin pesinden kitlesel kosanlar sona erecektir.

Oyuzden suc, goruntudeki insanoglunda degil; ona hareketini ve davranisini veren dogal dusuncededir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
27-02-2010, 09:02
Saygideger paslicivi;

Bu senin terimin ile yari aydin konusunda tarihi bir devamliligi ortaya koymak istiyorum.

1789 Fransa Ihtilali'nin getirdikeri ve goturdukleri acisindan. Biliyorsun, laiklik dine karsi ortaya atilmis bir sistemlesme seklidir ve bunu ortaya atanlar, genelde sekuler, yani dunyevi kisilerdir. Bu kisiler, bir cesit teizm bilincini "asmis" kisiler olmasina ragmen; inancsalligi asamamislardir. Cunku bu kisiler, kendilerini bir ogretiden kurtarirken, bunu kurtulduklarinin yerine yeni bir ogreti koyarak basarmislardir. Iste bu ogreti, din kadar tarihte guclu olacak olan milliyet ve milliyetciliktir.

Burjuva, yani sehirliler tarafindan ortaya atilan bu ogreti temelinde, tarihe damgasini vurmus, Osmanli Imparatorlugu, en son TC eliyle, tarihe karisacaktir.

Ustelik, irksal temelli eski bir ideolojik inancsal dogruyu da korukleyecek eskiden sadece bir sahis veya asiret kokenli imparatorluklarin tarihine son verecektir.

Yani kisi veya aile veya sulale veya asiret temelli sahiplenilen toprak parcasi; yeni sahibi olan o ulkede yasayan halka ve topluma devredilecektir.

Yani insanoglu bir dogmasindan "kurtulurken", yeni bir dogmayi, hemen yerine koyarak telaffi etmistir.

Ustelik henuz bundan "kurtulus" da yoktur. Cunku dunyanin neresinde dogarsa dogsun, bir bebek; dogar dogmaz bir milliyet damgasi yemektedir. Bu da din damgasina bir eklenti olarak kisiyi daha cok teslim alici bir icerik tasir.

Yani kisi, yasamini teslim edecek; yeni bir ideolojik inancsal dogrusuna kavusmustur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
27-02-2010, 09:41
Saygideger paslicivi;

Onemli bir nokta;

Nietzche eliyle, son aklini kullanan dogal dusunce, yani bireyci akilcilik artik flas etmistir. Iste bu iflastan dolayi da cikmazini, 19. ve 20. yuzyilda elde etmis oldugu, goruntusu olupta kendisi olmayan; hukuk, yasa, adalet, esitlik, v.s. temelli insanoglu adina gelen "kazanimlari; bilhassa emperyalist zihniyet ve guumuzun hala gecerli olan amerikan idealizminin ideolojisi soros ve evengalist orgutlenmesi ve "demokrasi" soylemleriyle, tum bu kazanimlar bir bir geri alinmis; isgal, baski, teror, fasizm, dunya savaslari temelli guc/iktidar ve otorite sistemi tekrar insanoglunun kabusu haline gelmistir.

Oyuzden insanoglu cagsal olarak ne zaman dogal dusuncenin farkina ve bilincine varir, iste o zaman bu abustan kurtulmak icin caba harcar.

Yoksa senin bu mafya terimini olusturanlar; mevcut ideolojik inancsal dogrusallari bir biriyle carpistirmaktan ve her iki tarafi da destekleyip, birbirlerini gucsuz kilmaktan ustelik kitlelere de onlari korur gozukmekten vazgecmezler.

Cunku onlar icin, yeryuzundeki herhangibir cografyayi devamli kaosta tutmak o kadar kolay ki! Beslenmeleri de bu her turlu kaosun kaynagidir. Ustelik bilim ve bilimselligi de hem bu kaosa alet etmektedirler, hem de dogal dusuncenin her turlu yaratilissal/tanrisal/metafizik/etiksel/ideolojik/inancsal v.s. temelli ayrimci, cikar iceriginden yararlanmaktadirlar.

Cunku tum bu tabular ve degerler guce, otoriteye ve iktidara dayanmakta teslim alma/olmayi desteklemektedir.

Iste burada da bilim ve bilimselligi, ideolojik inancsal metafizik ogretisinden kurtarmak gerekir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
28-02-2010, 07:54
Yalniz bu senin mafya tabiri kullandigin azinlik ile, ideolojik inancsal dogrulari ortaya atanlar arasindaki bagi, bence iyi algilamak lazim.

Eger bu kisiler, kitleleri ortaya attiklarina inandirabiliyor, bu mafya da bunun nemasini topluyorsa; o zaman bu mafyanin, bu ortaya atilan ideolojileri kendi cikarlari dogrultusunda kullanabilme bilincnin olmasi icin; bu ortaya atilan ideolojik inancsal dogrulara da inanmayacak kadar ve hatta onlari kendi cikar lehlerine cevirecek kadar da bilgili ve bilincli olmalari gerekir.

Oyuzden ne mafyayi, belirli bir icerige ve kesime, ne de bu ideolojik inancsal dogrulari ortaya atanlari belirli bir icerige ve kesime indirgeyemeyiz

sevgili e.i..

ne mafyayı ne de bu akımları yaratanları net bir şekilde ifade etmemiz yani bilgi düzeyine indirgememiz mümkün değil zaten.. biz sadece dünyayı gözlemleyerek varolan düzen hakkında bize en akılcı gelen bir ihtimali söylüyoruz.. tam olarak mutlak doğru nedir bunu bilemeyiz..

benim gözlemlediğime göre bu mafya dediğimiz azınlık kesim; nonteizm düzeyinde insanlar.. yani dogma dinlerin bir rüya olduğunun farkındalar ama hala zihinde yaşadıkları için tam aydınlanmış/farkında bir insan gibi de bilinç düzeyinde değiller.. çünkü bu düzeye çıksalar insanlığın değerini algılayıp mutlak mutluluğa erişip böyle canavarca işlere girişip para ve güç peşinde koşarak mutlu olmaya çalışmazlar..çok zeki oldukları kesin ama bilinç düzeyleri o kadar yüksek değil..

nasıl bir nonteist zihnini rahatlatmak adına teizm ve teistlerle uğraşmak mücadele etmek zorunda ise bu mafya dediğimiz insanlar da bir şekilde mutlu olmak zorundalar.. özel bir yerden edindiğim bir bilgiye göre bu insanlar dini örgütlenmeleri özellikle batı dünyasında kiliseyi en çok maddi anlamda destekleyen insanlar.. yani din kavramının kalmasını istiyorlar.. çünkü din varolduğu sürece insanlar ölüm sonrası yaşamlarla avutulacak ve bunda daha önemlisi şehitlik kavramıyla her zaman için diğer dünya dinleriyle bir savaş içinde olacaktır..

bu mafyanın en büyük gelir kaynağı, en kazançlı ticaret olan savaştır.. savaş demek silah satışı demek, savaş demek ilaç demek, her türlü ekonomonini tekrar canlanması ve çok büyük paralar demek.. ve bu işlerin başında olanlar bu yağlı ekmeğin bitmesini istemezler.. o yüzden dünyada varolan kaosu yatatan dinler ve milli/etnik kavramların bitmesini istemezler, aksine bunların canlı diri tutmak ve biribiriyle savaştırmak adına her şeyi yaparlar..

bugün yapılan savaşlarda her zaman kazanan bu ticareti uygulayanlar olmuştur.. savaşan taraflar her zaman kaybetmeye mahkumdur.. savaşın galibi bile olsa kaybettiği insan ve maddi zararlar hiç bir şeyle ölçülmeyecek değerdedir..

ama insanlara bunu bir şekilde yedirmek lazım.. işte onu da din ve milliyetçilik çok güzel yapıyor.. din, vatan, millet kavramları birbirine adeta kaynamıştır.. ve dünya insanlığının tamamına yakını bu değerlerin kölesidir.. bu değerler uğruna her zaman savaşmaya ölmeye öldürmeye hazırdır.. çünkü hem yaşadığı toprak ona vatan olarak kutsanmıştır, hem kendi ırkı milleti soylandırılmıştır, bir de buna dogma dini inancı gereği bir çok kutsal değerler eklenip iyice pasta cila çekilmiştir.. kişi artık ayaklı bir bomba gibidir.. gereken sadece pimin çekilmesidir.. işte o pimin çekilme işlemini de bu mafya dediğim azınlık çok güzel yapar.. ortalıkta hiç bir şey yokken bir bakarsın birbirine yakın komşu iki devlet bir nedenden dolayı savaşmaya başlar..

bu dünyanın düzeni şimdilik böyle gidiyor.. insanlar sadece çok derin bir uykuda kendilerine yüklenen bu dogma din vatan millet kutsal değerleri için kendi cinsini öldürmeye hazırlar.. çünkü hem bu dünyada şeref gurur özgürlük gibi payelerle süslenirken diğer taraftan ölüm sonrası cennetler ve yeniden güzel doğumlarla ödüllendirilip bir güzel avutulmaktadır..

bugün israil filistin arasındaki savaşta her iki tarfta çok derin uykuda.. her iki tarafın savaşan askerleri de kendilerine yüklenen dogmalar gereği vatan millet ırk ve dogma gereği tanrısının emirlerini yerine getirdiğini zanetmekteler..

bir israil askeri dogmasını gereği tanrının özel seçilmiş kavmi olduğuna ve kendilerine vaadedilen topraklar uğruna savaştığı için öldüğünde cennete gideceğine, filistin tarafındaki müslüman da yine kendi kutsalını savunmak ve lanetlenmiş tahrif edilmiş bir dinin mensublarıyla savaştığı için yine ölüm sonrası cennet vaadiyle yapmadığı çılgınlık kalmıyor..

yani bu insanları bu şekilde savaştırabilmek ve birbirlerini öldürmelerini sağlayabilmek için çok yüksek doz uyuşturucu vermek lazım normalde.. ama işte din bu işi çok iyi başarıyor, adama hiç bir uyuşturucu vermeden vermişsin edasıyla savaştırıyorsun..

orda onlar birbirlerini öldürürken satılan silahlardan, ilaçlardan, yıkılan şehrin, her türlü düzenin tekrar yapılaması için harcanacak devasa paranın nereye gittiğinden kimsenin haberi yok..

bazen dünyadaki düzeni horoz/boğa/deve döğüşüne benzetirim.. gariban hayvanlar kendi cinsiyle ölümüne mücadele ederken sadece kendi sahiplerine para ve güç kazandırdığının farkında değilleridr.. güreşi kazanan hayvanın önüne sevdiği bir yem atılır, insanlarda da durum farklı değil.. vatan millet şehitlik onur gurur uykudaki insanların en büyük yediği yem..

paslıçivi
28-02-2010, 08:17
Yalniz, surasi bir gercek olurki; her iki grupta, dogal dusuncenin emrindedirler, birisi bu dogal dusuncenin kendince yararini gormekte, digeri ise bu dogal dusunceyi kendi icinde gelistirerek, ortaya yeni ideolojik inancsal dogrular atmaktadir.

Iste bu temelde; caglar boyu bir nesilden nesile gelen ama biribiriyle bagi olmayan mafya ve ortaya attigi ideolojik inancsal dogru ile kitleye, kendi inancini kabul ettiren kesim cikmaktadir.

Yani bir yararlanan, bir kullanan bir de dogal dusuncenin surukledigi yiginlar var.

Ama; ben burada senden bir noktada galiba farklilasiyorum. O da senin bu mafya dedigin insanlarin, sanki bunu bilincli yapiyorlarmis gibi yanasimin.

Soyle ornekleyelim. Eger misal; Kuran da "kadini dovun" deniyorsa, kadinini doven erkegi degil; Kurani suclamak lazim.


verdiğin örnekler katılıyorum.. ben zaten insanları suçlamıyorum.. her zaman söylüyorum bir insanın teizm ya da nonteizm düzeyinde olması ve bu bilincin getirdiği yaptırımların kölesi olmasından dolayı insanlığı suçlayamayız.. aynı uykudaki bir insanın gördüğü rüyadan dolayı yatakta dönmesi, tepinmesi, horlamsı gibi bir şey bu.. adam uyuyor, uyandırmadığımız sürece bu hareketlerinden sorumlu ve suçlu değildir..

sen buna doğal düşünce diyorsun ben ego diyorum.. doğal düşünce ya da ego herneyse dünya insanlığının en büyük hastalığı ve düşmanı olarak görüyorum.. ve kişiler bunu kendi özgür iradeleriyle aşamazlar ya da senin tabirinle doğal düşünceden evrensel insan düşüncesine geçemezler.. ya da benim ifademle egodan arınıp özüne inemezler.. çünkü doğal düşünce ya da ego dediğimiz şey zaten kişiyi yöneten, uyutan ve kendi zannettiren en büyük yalancı hasta şey.. kişi büyük yanılgıdıyken yanılgıda olduğunu farkedememe durumudur.. yani bir şizofren hastası gibidir.. kişi durumunun bir patoloji olduğunu farkedemez, o yaşadığı şeyi gerçeklik olarak algılar..

ve her zaman söylediğim gibi nasıl bir şizofren hastasını konuşmakla anlatmakla hasta olduğuna çok farklı gerçek dışı bir dünyada yaşadığına ikna edemezsen doğal düşünce ya da egoda yaşayan bir insanı konuşmakla anlatmakla okuyarak dönüşmesi imkansızdır.. çünkü kişi gerçeklik olarak yaşadığı keni rüyasında mutludur.. ve elinden bu rüyanın alınması kişiyi mutsuz kılacaktır, o yüzden egonun savunma mekanızmaları kesinlikle buna müsaade etmez..

yani şunu anlatmaya çalışıyorum.. sen ya da ben bugün inançlı bir insanı özellikle teizm düzeyindeki insanı değiştirmemiz dönüştürmemiz imkansızdır.. ama bir nonteist o derin uykudan uyanmaya başlamıştır ve bizim yazdıklarımız söylediklerimiz ona daha mantıklı akılcı gelir.. ve beyin kimyası müsaitse bilinç aşamasında bir kademe daha yükselebilir..

paslıçivi
28-02-2010, 08:56
Bu senin terimin ile yari aydin konusunda tarihi bir devamliligi ortaya koymak istiyorum.

1789 Fransa Ihtilali'nin getirdikeri ve goturdukleri acisindan. Biliyorsun, laiklik dine karsi ortaya atilmis bir sistemlesme seklidir ve bunu ortaya atanlar, genelde sekuler, yani dunyevi kisilerdir. Bu kisiler, bir cesit teizm bilincini "asmis" kisiler olmasina ragmen; inancsalligi asamamislardir. Cunku bu kisiler, kendilerini bir ogretiden kurtarirken, bunu kurtulduklarinin yerine yeni bir ogreti koyarak basarmislardir. Iste bu ogreti, din kadar tarihte guclu olacak olan milliyet ve milliyetciliktir.


bu din ve milliyetçilik dogmaları her zaman vardı.. yani birinden kurtulurken diğerine saplanma diye bir şey yok..

insanlar varolduğundan beri bir topluluğa ait olma hissi ile yaşarler.. çünkü hayatta kalıp soyunu devam ettirebilmesi için varoluşta bu mücadeleyi tek başına yapamayacağının farkındadır.. o yüzden aynı coğrafyada aynı topraklar üzerinde yaşayan aynı kanı taşıyan insanlarla arasında zorunlu bir ortak payda/birliktelik doğmuştur insanlık tarihinde..

yan yana iki mağarada yaşayan aile birbiriyle ortaklık kurmak zorundadır, daha sonra diğer ortaklık kurmuş mağaralar birliğiyle ortaklık kurmak zorundadır.. bu durum kabile köy kasaba şehir devlet ve günümüzde nihayi avrupa birliği gibi bir yapılanmaya/birliğe kadar gelmiştir..

bu durum varoluşun kaostan düzene, hayvanlıktan insana ve insandan gerçek insalığa geçişin aşamalarıdır.. bu bir süreçtir.. insanlık tek çatı altında toplanmaya doğru gidecektir ve gitmek zorundadır.. aksi takdirde her geçen gün teknoloji silah açısından güçlenen ve ayrı çatılar altında yaşayan insanoğlu kendi eliyle kendi soyunu tüketmekten başka bir şey yapamaz..

önümüzdeki onyıllar yüzyıllar içerisinde avrupa birliği gibi başka birlikler kurulacak ve yeni doğan nesillere alman ingiliz fransızlık değil de avrupa birliği kimliği aktarılacak ve zamanla bu ırksal milliyetçilik kavramı kendiliğinden buharlaşacaktır..

diğer kurulacak olan birliklerde de durum aynı olacaktır.. mesela türkiyenin de dahil olduğu islamın hakim olduğu bir asya devletler birliği kurulacak ve geçen yıllar içerisinde yeni nesillere türklük araplık iranlılık kürtlük vs değil, varolan birliğin zihni aktarılacak ve ırksal milliyetçilik kavramları kediliğinden buharlaşıp yokolacaktır..

bu durum sadece çok parçaya ayrılmış etnik/ırkçı/milli bölünmüşlüğü sayı olarak azaltacaktır.. daha sonra bu krulan yeni devletler birliği arasındaki savaş sürecek ve dünyanın hergeçen gün küçük bir köy gibi algılanması sonucu insanlar her türlü ayrımcı/bölücü bu dogma din ve ırksal kimliklerin zararının farkına vararak tüm dünya insanlığı tek bir ortak payda altında toplanmak zorunda kalacaktır..

o birliğin adı da dünya insanlığı birliği olacaktır..

insanlığın geçmiş tarihine baktığımızda bu yapılanmayı çok net görebiliyoruz.. bu dediğim gibi kaostan düzene, hayvanlıktan insanlığa ve nihayetinden insanlıktan gerçek insanlığa geçişin aşamalarındaki sürecin birer parçalarıdır.. yani insanlık acı çeke çeke, yontula yontula, savaşa savaşa, cehenenmi yaşayarak, ateşten geçerek saflaşıp uyanacak ve gerçek insanlığa, cennete ulaşacaktır..

gerçek insanlığa ulaşıldığında dünya insanlığı arasında ayrımcı/bölücü hiç bir dogma olmayacaktır.. ne inanç, ne de millet, ne de birlik kavramları olmayacaktır.. işte senin ifadenle evrensel insan düşüncesi benim ifademle tam aydınlamış/uyanmış/farkında bir insanlık olacaktır ki o zaman ölüm sonrası yaşamlara tanrılara gerek kalmayacaktır..

çünkü herkes cennete yaşayan bir tanrı olacaktır zaten..

evrensel-insan
28-02-2010, 22:28
Saygideger paslicivi;

tam olarak mutlak doğru nedir bunu bilemeyiz..-paslicivi-

Mutlak, zaten dogal dusuncenin SORUNU VE CIKMAZIDIR. Cunku hem bilimselligin, yanlislanabilir olmasina, hem epistemolojik sinirin anligina, hem de dogrulugun goreceligine ve gercegin degiskenligine terstir. Oyuzden dogru; IDEOLOJIK INANCSAL BIR AYRIMCI, CIKARCI ICERIGE SAHIPTIR.

Mutlak ta; sabitlendirici, degismez, sorgulanmaz, ispati kalici v.s. bir ozellige sahiptir.

Kisaca evrensel-insan dusuncesinde, ne bir mutlak ne de bir dogru anlayisi yer almaz.

sen ya da ben bugün inançlı bir insanı özellikle teizm düzeyindeki insanı değiştirmemiz dönüştürmemiz imkansızdır-paslicivi-

Bizler zatn kimsenin gorus, inancsal ve bilincini degistiremeyiz. Bu hem hak ve ozgurluklere mudahele olur, hem de kisinin kisiligini olusturan tabu degerlerine saygisizlik.

Bizim yapacagimiz, neyin ne oldugunun sorunsalini ortaya koyarak; kisinin bazi gercekleri gormesini saglamakta yardimci olmak. Sonucta bir degisim yasanacaksa, bunu kisi ancak kendi oz iradesiyle ve kendisi isterse yasar.

Biz onun bu degisimi yasayabilme olanaginda; ortaya koyduklarimizla bir acilim getirebiliriz, ancak. Tabi o da kisi tarafindan algilanirsa. Untma ki sorunlar, sadece gorulebilirse ve kisi tarafindan algilanabilirse, onun icin vardir. Eger dusunce ve davranisindan kisi memnun ve sorgulamiyorsa, zaten onun icin bizim sorun olarak ortaya koydugumuz, sorun yoktur.

bu din ve milliyetçilik dogmaları her zaman vardı.. yani birinden kurtulurken diğerine saplanma diye bir şey yok..-paslicivi-

Burada da ben; tabularin yeniden ve cagdaslik olarak sekillenisinden bahsettim. Yani, Ronesans ile birlikte ve Ingiltere ic savasiyla devam eden surecte ve de Fransa Ihtilaliyle hiz ve ivme kazanan ve dunya capinda yayginlasan temeliyle konuyu ele aldim.

Biliyorsun, 18. yuzyil; milliyet ve milliyetcilik acisindan bir savaslar, bagimsizliklar, isgaller v.s. donum noktasidir. Imparatorluk zihniyetinin sonudur.

Yoksa bu tabular, tabi ki yeni degil; ama 16. yuzyilin yurtseverlik (patriotizm) inancinin yeniden sekillenmesi ve dusuncenin bilhassa din adamlari eliyle, ozgurlugunun ve kullaniminin sorgulandigi, Ronesanstan baslayan bir bilime, yani dunyaya donusun basladigi ve karanlik cagin son buldugu bir donemdir.

Bu 1430-1789 donemi; 20. yuzyilin basina kadar surmus, sonra nihilizm belasiyla ayni kokenli yeni bir cehreye burunmustur ve son asamasina gelmistir. Bugunde dogal dusuncenin akli artik uretememekte, sadece teslim almakta, guc/otorite kullanmakta ve bu AYRIMCILIGI cikar temelinde kalicilastirma cabasi gostermektedir. Ustelik buna, bilimi alet ederek ve bilimsellik kilifi uydurmaya calisarak, yani; bilimi inancsalligas peskes cekerek.

işte senin ifadenle evrensel insan düşüncesi benim ifademle tam aydınlamış/uyanmış/farkında bir insanlık olacaktır ki o zaman ölüm sonrası yaşamlara tanrılara gerek kalmayacaktır..-paslicivi-

Burada da farklilasiyormuyuz, bilemiyorum. Cunku ben evrensel-insan dusuncesinin, senin teriminle aydinlanmanin kendi kendine dogal dusunce bunyesinde yeserecegini dusunmuyorum. Oyuzden de ta basindan beri; insanoglu birinin endi oz iradesiyle kendi kendinin DEVRIMI olarak nitelendiriyorum.

Bunun da ancak, dogal dusuncenin tum resminin her turlu sorunsalinin vasfina ermeyle mumkun olacagini ve bu sorunsalin, kendi bunyesinde cozum degil; sorun yarattiginin farkina varildiktan sonra olabilecegini dusuuyorum.

Cunku evrensel-insan dusuncesi bilinci, insanoglunun degil; insanlasmisligin ve onun insanliginin birey eliyle ortaya konabilen bilincidir.

Iste bu dusunce ve davranista da insanoglundan insana gecis; kendi kendine ve kendi bunyesinde mumkun degildir. Ancak bir devrim gerekir. Belki senin alginla bu devrim; beyin kimyasi degisikligidir.

Yani insanoglunun beyni degil de; bundan kurtulmak isteyen insanlasmak isteyen bir beyin kimyasi.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
01-03-2010, 08:12
tam olarak mutlak doğru nedir bunu bilemeyiz..-paslicivi-

Mutlak, zaten dogal dusuncenin SORUNU VE CIKMAZIDIR. Cunku hem bilimselligin, yanlislanabilir olmasina, hem epistemolojik sinirin anligina, hem de dogrulugun goreceligine ve gercegin degiskenligine terstir. Oyuzden dogru; IDEOLOJIK INANCSAL BIR AYRIMCI, CIKARCI ICERIGE SAHIPTIR.

Mutlak ta; sabitlendirici, degismez, sorgulanmaz, ispati kalici v.s. bir ozellige sahiptir.

Kisaca evrensel-insan dusuncesinde, ne bir mutlak ne de bir dogru anlayisi yer almaz.


sevgili e.i..

mutlak doğru kavramına biraz açılım getirmeye çalışayım..

mutlak doğru; an itibariyle dünya insanlığının üzerinde tartışmasız hemfikir olduğu somut ve soyut datalardır..

somuta örnek; ateş yakıcıdır..

soyuta örnek; insanlar aşık olur..

yukarda verdiğim bu iki örneğe tüm dünya insanlığı tartışmasız teslim olur ve doğrular, onaylar..

bunların ışığında konumuz itibariyle bahsettiğim mutlak doğru da; bu dünya düzeninde din mafya ilişkisinin tam olarak ne olduğunu henüz bilemeyeceğimizdir.. yani tüm dünya insanlığı bu konuda tartışmasız hemfikir olabileceği bir bilgiye henüz indirgenemeyeceğidir..

bu konuda(mafya din ilişksi) bizim gözlemleyip algıladıklarımız sadece bizi bağlar ve bir olasılıktır demeye çalışıyorum..


işte senin ifadenle evrensel insan düşüncesi benim ifademle tam aydınlamış/uyanmış/farkında bir insanlık olacaktır ki o zaman ölüm sonrası yaşamlara tanrılara gerek kalmayacaktır..-paslicivi-

Burada da farklilasiyormuyuz, bilemiyorum. Cunku ben evrensel-insan dusuncesinin, senin teriminle aydinlanmanin kendi kendine dogal dusunce bunyesinde yeserecegini dusunmuyorum. Oyuzden de ta basindan beri; insanoglu birinin endi oz iradesiyle kendi kendinin DEVRIMI olarak nitelendiriyorum.

Bunun da ancak, dogal dusuncenin tum resminin her turlu sorunsalinin vasfina ermeyle mumkun olacagini ve bu sorunsalin, kendi bunyesinde cozum degil; sorun yarattiginin farkina varildiktan sonra olabilecegini dusuuyorum.

Cunku evrensel-insan dusuncesi bilinci, insanoglunun degil; insanlasmisligin ve onun insanliginin birey eliyle ortaya konabilen bilincidir.

Iste bu dusunce ve davranista da insanoglundan insana gecis; kendi kendine ve kendi bunyesinde mumkun degildir. Ancak bir devrim gerekir. Belki senin alginla bu devrim; beyin kimyasi degisikligidir.

Yani insanoglunun beyni degil de; bundan kurtulmak isteyen insanlasmak isteyen bir beyin kimyasi.



sevgili e.i..

insanlık tarihini incelediğimizde çok eski çağlarla bugünü kıyasladığımızda insanlık bilinç evriminde büyük aşamalar kaydetmiştir..

mağara adamını ya da bir kaç mağara ailesinin birlikteliğinden oluşan ilkel bir kabileyi düşün.. bu kabile kendinden hariç her türlü canlıyı kendine bir tehdit olarak görür, yani ya "bu da bizim gibi insan" deyip hemen dostane tavır içine giremez..

bugün afrikada hala medeniyetten uzak yaşayan kabileler var, şayet bu insanlar daha önce kendi kabile üyelerinin dışında bir insan gördüklerinde medeni dünyanın insanı gibi davranamazlar.. o insanı kendi varlığını tehlikeye atacak bir tehdit olarak algılar.. ve duruma göre bir savunma, gerekirse saldırı durumuna geçmeye hazırdır.. çünkü hayatta kalıp soyunu devam ettirmek zorundadır ve tanımadığı, dost bilmediği her türlü canlı/varlık onun için bir tehdittir ve hemen savunma kalkanlarını kaldırarak temkinli yaklaşır..

mağara adamından günümüz medeni insanına kadar bunlar hem zamansal hem coğrafi olarak büyük kademeler geçirip öne doğru giden bir süreç içindedirler.. bugün medeni dediğimiz insan da kendinden farklı bir insanla karşılaştığında; onunla olan coğrafi ve zamansal birlikteliğin etkileşimiyle bir ilişki içine girip davranış şekli gösterir..

yani şunu demeye çalışıyorum.. sen eşin ve çocuklarınla karşılaştığındaki tutumunla, tanıdığın bir arkadaşınla karşılaştığın tutumun, tanımadığın bir insanla karşılaştığın tutumun, kendi semtinde yaşayan birinle karşılaştığındaki tutumun, kendi semtin/coğrafyan dışında karşılaştığın bir insan karşı tutumunun davranış formları çok farklıdır..

insanın özü vahşi bir hayvandır ve psikiyatride bu ID olarak ifade edilir.. bu ID dediğimiz şey tam bir canavardır, kendinden başka hiç bir varlığa/canlıya saygı göstermez, onun ihitiyaçlarını önemsemez, maximum düzeyde egisttir yani bencildir.. yaptığı her davranış tamamen kendi varlığını devam ettirmeye yöneliktir.. yeni doğan bir bebeği düşün.. en çok annesine yakınlık duyar ama bu annesini sevdiğinden ona değer verdiğinden değildir.. annesi onun yaşamda kalması için en önemli varlıktır.. çünkü annesi onun yaşamda kalması için her türlü ihtiyacını her an gidermeye hazır bir varlıktır.. o yüzden bir insanın yaşamı boyunca annesi onun için çok özel bir canlı türüdür..

tüm bunlardan sonra ilkel çağın insanıyla günümüz insanını karşılaştırdığımızda arada çok büyük mesafeler katedildiğini görüyoruz.. insanların yaşadığı topluluklar mağardaki aileden kabilelere, mezralara köylere kasabalara şehirlere ülkelere ve nihayetinde ülkelr birliğine kadar gelmiştir.. bu bir süreçtir.. insan her geçen gün kendinden farklı diğer insanlara daha bir dostane, kalkansız yaklaşmak zorunda kalmıştır..


geçmişten günümüze olan bu gelişmeyi gözönüne aldığımızda ve bunun ilerleyen bir süreç olduğunu algıladığımızda; insanlığın gideceği tek bir nokta vardır.. o da insan birliği çatısı altında toplanmak.. ve bu insan birliği çatısı altında toplanmanın tek yolu ölüm sonrası yaşamlardan tamamen kurtulmak.. yani tam bir uyanıklığa erişip tüm dünya insanlığının ölümlü bir canlı olduğunu farkedip, çok kısa bir süre yaşam şansı bulduğu bu varoluşta/evrende yaşadığı her nefesin hakkını verebilmek ve yaşamı bir kutlama çoşku tarzında yaşamak.. ve bunların olabilmesi için kendinden başka diğer tüm dünya insanlarını kendisiyle aynı değerde olduğunu görüp tüm dünya zenginliğine sahip olmaya çalışmayıp, sadece ihtiyacı kadar olanıyla yetinip asıl aldığı nefesin hakkını verebilmek olduğunu farketmesiyle mümkün olacaktır..

binlerce yıldır varolan ve yaşayan insan diye adlandırdığımız canlı türü henüz gerçek insan olamamıştır, olgunlaşamamış, özündeki gerçek büyümeyi ve dönüşümü gerçekleştirememiştir.. bugün insan dediğimiz canlı; hayvanla gerçek insan arasında bir arageçiş formundadır.. henüz gerçek insan diyebileceğimiz canlı türü evrimleşmemiştir..

gerçek insana evrimleştiğinde kişi hem doğal düşünceden hem egodan tamemn arınacaktır.. ama bu dediğim gibi dışardan müdahele olmadığı sürece evrimin acımasız süreci devam edecek ve belkide daha binlerce yıl alacaktır..

benim kişisel olarak algılarımla gözlemdiğim sonuç; bilinç dediğimiz şey beyin nörofizyokimyasının bir ürünü.. yani bilincin düzeyini açıklığını beynimizin nörofizyolojikkimyasal yapısı şekillendiriyor.. ve meditasyon dediğim olay da; bu nörofizyolojik kimyasal yapıya müdahele etme yöntemi.. çünkü kendi kişisel deneyimlerimden gördüğüm kadarıyla yapılan meditasyonlar insanı muazzam bir şekilde değiştitirp dönüştürüyor.. bambaşka biri olup çıkıyorsunuz.. geçmiş dönüp baktığınızda nasıl derin bir uykuda olduğunuzu, size yüklenen zihin/hafıza/öğreti katmanlarının nasıl bir kölesi olduğunuzu farkediyorsunuz.. dediğim gibi kendi dünyamda yaşayabileceğim en muazzam deneyimlememdir bu olay..

bu meditasyon dediğim şey hakkıyla belli bir disiplinle yapıldığında o özbilincin/birey bilincinin üzerindeki sonradan eklenen tüm katmanların efendiliğne son verip gerçek kendini ortaya çıkarıyorsun.. yani özkendini bilip/bulup/tanıyorsun artık.. ben kimim/neyim sorusu ortadan kalkıyor.. doğu bunu binlerce yıl önce keşfetmiş ama dediğim gibi artık bilim çok hızlı ilerliyor ve yine dediğim gibi bu insansı canlıdan, gerçek insan geçiş tıbbi bir müdaheleyle mümkün olabilecek gibi geliyor bana.. ama bu ne kadar bir süre alır bilemiyorum..

şu an nörolojide bilinç açıklık skalasında tam uyanık/bilinci açık dediğimiz düzey aslında tam bir bilinçaçıklığı değil.. ama bu skalayı hazırlyanlarda bu seviyede olduğu için bunu tam bir bilinçaçıklığı olarak algılıyor ve öyle bir sınıflandırmaya gidiyorlar..

bu yaşamda bilimin sunduklarının ötesinde bir fikri zihninde sabitlemişsen yani aslında bilmediğin bir şeyi bildiğini zanediyorsan bilincin açık değildir.. tam bir uyanıklık/farkındalık halindeyken inanç denen kavram tamamen buharlaşıyor, burda inanç derken sadece dogmalardan bahsetmiyorum, tüm teizm ve nonteizm düzeyi inançlardan bahsediyorum, hatta katı agnostisizm bile bir inanç.. çünkü gelecek hakkında yani zamansal bir öğeyi sabitlemek demek bilincin kapanıp uykuya dalması demektir..

varoluş/evren sürekli değişimin yaşandığı, kaostan düzene geçemeye çalışan bir süreç sadece, herşey an itibariyle geçerli, bir sonraki anda varolan evren bir önceki varolan evrenle aynı değil.. an ve an sürekli bir değişim ve gelişim geçerli ve bu sürekli devam ediyor..

varoluş/evren; biz insanoğlunun algılayamayacağı/an itibariyle bilemeyeceği bir süreç.. zaman ve mekan boyutlarını çizemediğimiz sürece de din de varolacaktır, felsefe de.. ve en önemlisi insanoğlunun uykusu devam etmek zorundadır..

evrensel-insan
01-03-2010, 22:38
Saygideger paslicivi;

Bence tum konu ve icerik bilinc ve bilinclenme de birlesiyor.

Bir kisi kendi kendini bilinclendirmek istemedikce ve bilincini kendince, kendine yeterli buldukca; o kisiye disaridan siringayla bilinc verilemez.

Yukaridaki cumlenin isiginda, sence bir kisi neden, nasil ve neye gore bilinclenmelidir?, bir kisinin elde ettigi bilgi, birikim v.s. temelinde "bu bilinc bana yeter" deme luksu var midir?, bilinclenme nasil bir surectir ve kisi nasil bilinclenir?, bu bilincini neye gore hedefler, ya da hedeflemelidir? bilincin kaynagi nedir? v.s. gibi sorularin cevabi sence nedir ve neden?

Bu temelde, bir konuda belirli bir bilince erismis bir kisi; baska bir kisinin bilinclenmesine yardimci olabilir mi?, bunun icin ne yapmasi gerekir?, ya da bir kisinin boyle bir dusunceye girmesi gerekir mi? v.s.

Sonucta bu konudaki benim ana dusuncem, bunun kisinin kendi devrimi ile iliskisi oldugudur. Sen ise, bilincin meditasyon v.s. temelli bir mudahele ile; ya da evrimci bir kimyasal degisimle olacagini soyluyorsun, yanilmiyorsam.

Eger bu konuda ortak bir hedef belirlersek, en azindan cabalarimizin bir meyva vermesi, ya da su andan daha verimli bir meyva vermesi soz konusu olabilir.

Sonucta bir sey olmak, ya da bir seyi savunmak; onun bilincine varilmis anlamina gelmiyor.

Anladigim kadariyla, sen; dogal dusunceyi, birinci teist duzey, ikinci nonteist duzey olarak iki ana farka ayiriyorsun, ya ucuncu bir duzey yokmu?, sonrasi senin teriminle aydinlik ve farkindalik mi?, yani evrensel-insdan dusuncesi mi?

Peki, nonteizm den aydinliga, farkindaliga, ya da evrensel-insan dusuncesine, gececek bir bilincin; bu ufku gormesi gerekmiyor mu?, ayni sekilde teist duzeyin nonteist duzey ufkunu gormeden, bilinc atlamasi mumkun mu?

Iste tum bu ve buna benzer sorulari, ortak bir algiyla belirliyelim, ne dersin?

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
02-03-2010, 09:26
Bence tum konu ve icerik bilinc ve bilinclenme de birlesiyor.

Bir kisi kendi kendini bilinclendirmek istemedikce ve bilincini kendince, kendine yeterli buldukca; o kisiye disaridan siringayla bilinc verilemez.

Yukaridaki cumlenin isiginda, sence bir kisi neden, nasil ve neye gore bilinclenmelidir?, bir kisinin elde ettigi bilgi, birikim v.s. temelinde "bu bilinc bana yeter" deme luksu var midir?, bilinclenme nasil bir surectir ve kisi nasil bilinclenir?, bu bilincini neye gore hedefler, ya da hedeflemelidir? bilincin kaynagi nedir? v.s. gibi sorularin cevabi sence nedir ve neden?


sevgili e.i..

belki daha önce gözüne çarpmıştır.. ben insanın soyut donanımını bir küreye benzetirim.. bu küresel cismin bir merkezi bir de çeperdeki cidarı yani dış yüzeyi vardır.. bir elmayı düşün.. bu elmanın merkezde bir çekirdeği ve merkezden dış yüzeye kadar olan etli bir kısmı ve nihayetinde dış yüzeyi, çeperi yani kabuğu vardır..

insanın soyut aygıtı(manevi ruhsal yapısı) da aynı bu elmaya benzer.. elma bir tohum çekirdek olarak dünyaya gelir zamanla etrafı elmayı oluşturan o etli kısmın çekirdeğin etrafını örterek, sararak nihayetinde olgun, merkezinde bir çekiredeği, dışında kabuğu olan küresel bir cisim halini alır..

ve biz dışardan baktığımızda bu elmanın sadece kabuğunu görürüz, ne içindeki etli kısmı ne de çekirdeği göremeyiz, algılayamayız.. ancak elmayı yemeye başladığımızda bu kabuğun altındaki etli kısmı farkederiz, yemeye devam ettikçe nihayetinde elmanın özüne, merkeze yani çekirdeğe ulaşırız..

bu elmayı oluşturan, olgunlaştıran, büyüten asıl orjin o çekirdektir..

insan yavrusu yani bebek dünyaya geldiğinde soyut/ruhsal aygıtı elmanın çekirdeği gibidir.. daha sonra bu çekirdeğin üzerine hem çekirdeğin genetik koduyla birlikte bir çok çevresel faktör devreye girerek yıllar içerisinde bu çekirdek etlenir ve o elmayı oluşturan tatlı kısmı büyümeye başlar ve nihayetinde etrafında kabuğuyla birlikte elma dediğimiz meyve ortaya çıkar..

işte o çekirdek insanda safbilinç dediğimiz şeydir.. o çekirdek, etrafı elma meyvesiyle etlenmediği sürece dış dünyayla direk bir iletişim içindedir.. dış dünyayla çekirdek arasında hiç bir şey yoktur.. çekirdek ve dış dünya bir bütünlük içindedir..

yenidoğan bir insan yavrusu safbilinçtir, henüz çekirdektir, etrafı hiç bir şeyle kaplanmamıştır.. o yüzden dünyanın her yerindeki bebekler davranış açısından birbirileriyle eşdeğer bir tutum/davranış ve tepki içindedirler.. çünkü henüz ataları tarafından bu çekirdeğin/safbilincin üzerine herhangi bir katman/öğreti/zihin eklenmemiştir..

bu insan yavrusu doğduğundan itibaren bulunduğu zaman ve coğrafyadaki insan olan ataları/ebeveynleri tarafından öğreti/zihin bombardımanına tutulur.. bu öğreti/zihin bobardımanın içinde aklına gelebilecek herşey vardır.. dogma din, milli/etnik kimlik, ahlaki değerler, doğrular, yanlışlar, siyasi politik görüşler, ananeler, gelenek, görenekler, tabular vs binlerce milyonlarca öğreti bombardımanına maruz kalır..

ve bir çekirdek olan insan yavrusu bu çevresindeki atalarının zihin bombardımanı eşliğinde gelişmeye, büyümeye ve olgunlaşmaya devam eder ve şekillenir.. bu işlem yaklaşık 18 yaşına kadar devam ederken ilk 6 yaş çok önemlidir ve insan denen canlı artık yetişkin olmuştur, yani çekirdek artık olgun bir elma halini almıştır..

insan yavrusu yaşamda kalıp soyunu devam ettirebilme yetisini sağlamak adına ebeveynlerine/atalarına en fazla muhtaç canlı türüdür.. ve gelişme büyüme çağında tamamen savunmasızdır, çünkü yaşamda kalması tamamen bu atalarıyla uyum içinde yaşamasına bağlıdır.. ve zaten bu öğretilerin dışında başka bir alternatif olmadığı için atalarının verdiği her öğretiyi kayıtsız şartsız bir gerçeklik gibi soyut aygıtına ekler..


artık merkezde o safbilinç olan çekirdek zaman içerisinde üstü öğreti/zihin katmanlarıyla örtülmeye/kaplanmaya başlar.. ve eskiden dış dünyayla/varoluşla direk iritibatta olan o safbilinç çekirdek artık derinlerde kalmaya ve varoluşa iritibatını o eklenen öğreti/zihin katmanları aracılığıyla yapmaya başlar.. ortada çekirdek falan kalmamıştır, etrafı başta dogma din ve milli/etnik kimlik olmak üzere bir çok öğreti katmanıyla bir zırh gibi kaplanmış olan işte yetişkin insan dediğimiz canlı karşımızdadır artık..

ve merkezde/çekirdekte saf/maximum olan bilinç bu zihin/öğreti katmanları yüzünden çepere yani dış cidara yaklaştıkça saflığı azalır ve çeperde yani elmanın kabuğunda artık minimumdur..

bu bilinç dediğimiz soyut kavramın kiracılık yaptığı bedeni/vücudu varoluşta yaşam mücadelesi verebilmesi ve soyunu devam ettirebilmesi için bir yönetici, karar verici organa ihtiyaç vardır.. işte o kararverici, yönetici organ benliktir..

benlik dediğimiz şey mekeze yaklaştıkça özleşir, merkezden uzaklaşıp çepere yaklaştıkça sahteleşir.. diğer bir ifadeyle merkezdeki bilinci yöneten benlik özbenlik, çeperdeki bilinci yöneten sahtebenliktir.. sahtebenliğin modern psikiyatrideki adı egodur.. ama psikiyatride benliğin sahtesi özü yoktur, psikiyatride egonun tam olarak ifade ettiği şey benliktir..

bu benlik dediğimiz şey aynı bilinçle paralel hareket ettiği için bilinç de merkeze yaklaştıkça özleşir ve maximum seviyededir, çepere gidildikçe sahteleşir ve minimuma iner..

özbenlik kontolündeki bilinç; maximumdur..
özbenlik yönetimindeki saflaşan maximum bilinç; uyanıklığı, farkındalığı..

sahtebenlik(ego) kontrolündeki bilinç; minimumdur..
sahtebenlik(ego) yönetimindeki bulanıklaşan minimum bilinç; uykuyu, rüyayı getirir..


bu elmanın kabuğunda yaşayıp varoluşu bu minimum bilinçle okuyanlar teizm düzeyi bilinç açıklığına sahiptirler.. yani dünyaya geldikleri zaman ve coğrafyanın tüm öğretilerini olduğu gibi kabuletmiş ve bir adım bilinç yükselmesi yaşayamamış insanlardır.. ben bunlara egosentrik(tam egonun merkezinde) yaşayan insanlar diyorum.. yani elmanın kabuğunda yaşayanlar..

peki kimdir bu teizm düzeyi bilinçaçıklığında, egosentrik yaşayan insanlar???..

dünyaya geldiği zaman ve coğrafyanın başta dogma din ve milli/etnik kimlik olmak üzere tüm aktarılan öğreti/zihni şablon gibi alıp bir gerçeklikmiş gibi yaşayan, adete programlanmış robot olan ve bugün dünya insanlığının neredeyse tamamını oluşturan muazzam kalabalık..

bu insan için;

-kendi dogma dini hakikat, diğer tüm dünya inançları batıldır,

-kendi milli/etnik kimliği en üstün, en şerefli, en soylu ırktır,

-kendi toplumunun ahlaki kuralları, doğruları, yanlışları tüm dünyadaki varolan ahlaki sistemelerin üstündedir, diğer dünya ahlak sistemleri doğru değildir, ahlaksızdır..


işte yukarda tanımladığım insan;

ingiliz milliyetçisi hristiyandır

türk milliyetçisi müslümandır

japon, çin milliyetçisi budisttir

hintli milliyetçisi hindudur

yahudi milliyetçisi musevidir

kürt milliyetçisi alevidir

kürt milliyetçisi sünnidir

türk milliyetçisi sünnidir..

bu yukarda saydığım listeyi dünyada gelmiş geçmiş ne kadar din mezhep tarikat, milli, etnik kimlik, ahlaki yapı varsa çoğaltabilirsin..

burdaki insan; dünyadaki hangi meradaki sürüde dünyaya gelmişse o sürünün bir koyunu olmaktan kurtulamamış, programlanmış bir robot gibi, çok derin uykuda rüya gören bir insandır.. bilinç minimum seviyededir, hatta derin anestezi(narkoz) düzeyindedir, kişi yaşadığının bile zor farkına varır.. çünkü körkütük sarhoş bir adam gibi yalpalayarak bir yaşam sürer..

bu elmanın kabuğu ısırılmış yani sahtebenlik(ego) hasar görmüş kişi artık uyududuğu o derin uykudan uyanmaya başlamış kişidir..
ben bunlara egosentrik değil de ego egemenliğinde bilinç düzeyinde yaşayan insanlar diyorum.. işte bunlar nonteizm düzeyindeki bilince sahip insanlardır..

elmanın kabuğundan sonra çekirdeğe kadar olan etli kısımda yaşayan insanlar.. bunlar ne kabuktadır ne çekirdekte, ikisinin arasında bir seviyede yaşayan insanlardır.. en büyük zihin katmanı olan dogma dini kırabilmiş insanlardır, bu insanlar dinsizidir ama inançsız değillerdir.. varoluşu bir şekilde özellikle tanrı odaklı olarak bildiklerini zanneden insanlardır.. genel olarak ateizm, deizm ve panteizm gibi 3 ana grupta toplanırlar..

kabuğun hemen altında ateizm vardır.. kişi varolan tüm dogmaları reddettikten sonra varoluşu sorgulayacak bilince sahip olmadığı için varoluşu bildiği kadarıyla kabul edip bilime kene gibi yapışır.. henüz zihinden tam arınmadığı için zihin mücadelesi devam etmektedir ve tüm dünyada dogmalarla en fazla mücadele, kavga eden, bunları yanlışlamaya çalışan kişiler bu ateizm düzeyindeki insanlardır.. ve dünya bilinç açıklık sıralamsını bir piramite benzetirsek, tabanda bulunan teizm düzeyindeki devasa kalabalıktan sonra en fazla olan bilinç açıklık düzeyi ateizmdir.. dünyada en fazla teizm ikinci sırada ateizm düzeyinde insan vardır..

kişinin bilinçaçıklığı yükseldikçe yani egonun egemenliğinden kurtuldukça çeperden merkeze yani sahtebenlikten özbenliğe yolculuğu devam eder..

deizm ve panteizm dogmaları reddettikten sonra varolan bilinçaçıklıları tatmin olmayan daha yüksek bilinç düzeyleridir.. varoluşu tanımada sadece bilimle yetinmeyip kişisel bilinçlerinde de bu sorgulamaya devam ederler.. o yüzden ateistler; deist ve pantesitler empati kurup onları algılayamazken deist ve panteistler ateistlerle empati kurup onları algılayabilirler.. pantezm, deizmden daha üst seviye bir bilinç gerektirir..

kişi burda kendi bilincinde varlığı/evreni tanımaya, bilmeye, anlamlandırmaya çalışmaktadır.. ama insan denen canlının soyut aygıtı(ruhsal yapısı)nı iki temel öğe oluşturmuştur..

1.. duygulanım(mutluluk, mutsuzluk)

2.. düşünce (akıl, sorgulama)

bu iki öğe ruhsl aygıtımızın temel iki taşıdır.. ve kişi yaşamda kalıp soyunu devam ettirebilmesi için bu iki öğenin birbirleriyle simbiyotik(karşılıklı çıkar) bir ilişkide olması gerekmektedir.. o yüzden bu 2 öğe sürekli birbirlerini otokontrol mekanızmasıyla denetleyip belli bir denge sağlamak zorundadırlar..

uzay boşluğunda sallanan sarkacı olan bir duvar saati düşün.. bu sarkacın belli belli limitler dahilinde düzenli sallanabilmesi için yukarda bir noktadan sabitlemek gerekir.. şayet o sarkacı sabit noktadan çözüp kurtarırsan sarkaç kendi ürettiği kinetik enerjisiyle uzay boşluğunda gelişi güzel dolaşmaya ve kaybolmaya mahkumdur..

ya da tam tüzme bilmeyen biri okaynusta çok fazla açılıp o devasa dalgalarda sörf yapamaz, kendini sağlama almak için mutlaka bir yerini sabitlemek bir önlem almak, bir bağ kullanmak zorundadır.. aksi takdirde o devasa dalagalar içinde boğulup kaybolup gider..

ya da dipsiz bir kuyu düşün, dibi görünmüyor bilinmiyor.. ama bu kuyunun dibini merak ediyorsun ama varlığını da tehlikeye atamazsın, bu dipsiz kuyuya yanında bir ekipman ya da yukarıya sıkıca bağlanmış bir halat olmadan inemezsin, çünkü neyle karşılacağını bilmiyorsun, kendini güvende hissedemzsin ve o yüzden sağlam bir halatı beline bağlayıp o dipsiz kuuyua öyle inmeye çalışıp dibini görmeye uğraşırsın..

işte bu yukarda verdiğim tüm örneklerde varlığı/yaşamı idame ettirme olayı, kendini güvende hissetme, duygulanım yani mutluluktur, tatmindir..

saatin sarkacını sabitleyen nokta, belli açıklıktaki dalagalarda sörf yapmana mümkün kılan canyeleğin halatın ve o dipsiz kuyuya inerken beline bağladığın o kalın sağlam halat senin düşünce/akıl boyutundur..

ve tüm dünya insanlığı duyguyu/mutluluğu dengelemek adına düşünce/akıl/sorgulama boyutunu sabitlemek zorundadır..

yani diğer ifadeyle sorgulamayı bir yerde kesmek ve akıl bir noktada karar verip teslim olmak zorundadır.. işte düşüncenin/aklın/sorgulamanın bitip teslim olduğu noktada kişinin inancı başlar.. inancın başladığı noktada bilinç stand-by yani uyku durumuna geçer.. ve kişi artık kendi rüyasında yaşamaya başlamıştır.. ama aynı uykudaki bir insan nasıl uyanmadığı sürece gördüğü şeyin bir rüya olduğunu farkedemzse, kişi de bu aklının teslim olduğu noktadan sonrasının bir rüya olduğunu farkedemez ve onu bir gerçeklikmiş gibi yaşar..

tam uyanıklık, farkındalık, aydınlanma dediğim bilinç düzeyinde düşünce/akıl/sorgulama sabitlenmez.. çünkü kişinin kendi iyi güvende mutlu hissetmesi için böyle bir sabitlemeye ihtiyacı yoktur, yani bilincini stan-by konumuna getirip uykuya dalıp rüya görmeye başlamaz..

bu bilinç düzeyinde sabitlenen düşünce/akıl boyutu değil duygulanım/mutluluk boyutudur.. duygulanım boyutun sabitlenince akıl/düşünce boyutun özgür kalır ve kimsenin cesaret edemediği aklına getiremediği her türlü şeyi sorgular, varoluşun sonsuz olasıklar zincirinden ibaret olduğunun farkındalığına varırsın..

yoruldum.. yarın devam ederim, senin bir katkın varsa yaz sevgili e.i..

evrensel-insan
02-03-2010, 23:18
Saygideger paslicivi;

Aslinda bu konuda neyin ne oldugu asagi yukari algilandi. Ama onemli nokta bilincin aciklanmasi. Mesela bir ateist dini uyanisi basarabilirken; neden milli uyanisi basaramiyor? Cunku bilincli olarak basarmis olsa; din gibi, milli konularinda ayni temelli bir tabu ve ogreti oldugunu algilar. Algilayamadigina gore; demekki bu dinden ateizme gecis bilinci; koklu bir farkindalik bilinci degil. Yani inancsalliktan arinma bilinci degil.

O zaman konu bilinc degil; bir cesit, karsi cikis, isyan.

O zaman bir ateistin; icinde bulundugu dini inanca karsi cikistan mi, yoksa tamamen inancsal bir bilinclenisten mi kaynaklandigini, kendisi farkina varamamaktadir.

Herseyden once; bir uyanisin temelinin bilincli olmasi saglanmalidir. Eger bu uyanis bilincli degil de, karsi cikis temelinde ise; hem kalici olmayabilir, hem de bilincin temeli inancsalliktan arinmayi icermez.

Tarihte bunun ornekleri coktur. Ateizmden tekrar teizme donenler ve bilim adamlarinin ateist gorunup, bilimsellige inancsalligi katmalari.

Bunun disinda bir onceki mesajimda sordugum gibi; ogrenilenin; bilinmeye ve ogrenim temelli dusunce ve davranisin bilincli ve bilerek uygulanan bir icerige donusmesi, yani OGRENILENIN BILMEYE VE BILINENIN BILINCE YUKSELTILMESI sorununu asilmasi gerekir.

Cunku iste ogrenilenin bilinmesi ancak kisinin bu ogrenilenin ne oldugunu algilamasina ve ogreti mi, yoksa bilgi mi oldugunu farkina varmasina yarar.

Iste bilinc te boyle saglanir.

Bu temelde, bence; bilinclenmenin ne oldugunu; ogrenim ve bilgilenim; ogreti ve bilgi temelinde her ikisinin de birbirinden farkini ortaya koyarak gostermek ve gozler onune sermek gerekiyor.

Iste o zaman; bu konuda kendisini gelistirmek isteyene bu olanak saglanmis olur, tabi eger kendisini sorgulamak ve gelistirip, ilerletmek isterse.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
03-03-2010, 06:43
Bir kisi kendi kendini bilinclendirmek istemedikce ve bilincini kendince, kendine yeterli buldukca; o kisiye disaridan siringayla bilinc verilemez.

Yukaridaki cumlenin isiginda, sence bir kisi neden, nasil ve neye gore bilinclenmelidir?, bir kisinin elde ettigi bilgi, birikim v.s. temelinde "bu bilinc bana yeter" deme luksu var midir?, bilinclenme nasil bir surectir ve kisi nasil bilinclenir?, bu bilincini neye gore hedefler, ya da hedeflemelidir? bilincin kaynagi nedir? v.s. gibi sorularin cevabi sence nedir ve neden?


dün yaptığım açıklamadan sonra şimdi bu soruna cevap vermeye çalışayım..

bir kişi bilincini kendi isteğiyle yükseltemez.. sadece bilgi/birikim düzeyini yükseltebilir.. bilgilenme; okuyarak dinleyerek araştırarak arttıralabilir, bilincin yükselmesinin bunlarla hiç bir alakası yoktur..

her insana göre kendi bilinci zaten en yüksek seviyededir..

daha üst seviyeleri algılayamadığı için o yüzden kendi bilincinin üstündeki bilinçlerin ürettiği her bilgiyi reddeder..

teizm; nonteizmi reddeder..

ateizm; deizm ve panteizmi reddeder..

nonteizm; agnostizmi reddeder..

tüm bunların üstünde olan farkındalık/aydınlanma düzeyini de herkes reddeder ama bu bilincin neresiyle, nasıl mücadele edebileceğinin dahi farkında değildir.. mücadele etmeye kalksa bile akıl/düşünce kompenenti bir noktada sabitlendiği için önünde sonunda mücadelesinin bir aşamasında tıkanır kalır ve bir daha bir adım dahi öte gidemez mücadelesinde..


daha önceleri örneklerini verdim.. İslam tarihini ve her türlü öğretileri bilen milyonlarca insan vardır.. bazıları bu işin okulunu okuyup ilahiyatçı olurlar.. adam islam alimi olmuştur ama bilinci müsaade etmezse kişi bir kademe dahi yükselemez.. bunu kişi kendi seçip ayarlayamaz.. çünkü kendi dediğimiz kavram gerçek kendi değildir, sahte bir kendide yaşıyordur..

Turan Dursun; kendi isteğiyle teizmden nonteizme geçmemiştir, yani okuyarak araştırarak bilgilenerek olmaz bu bilinçlenme dediğim şey.. Turan Dursun'un beyin kimyası müsait olduğu için okuduklarıyla bilgilendikten sonra nonteizm düzeyini deklare etmiştir.. yoksa bugün Turan Dursun'un okuduklarını bildiklerini veya daha fazlasını bilen bir çok islam alimi vardır ama bir üst seviyeye sıçrayamazlar, çünkü beyin kimyası uygun değildir, çünkü hala egosentrik bir yaşam sürmektedirler, ego ve savunma düzenekleri kişinin okuduklarında algıda seçicilik yapmaya zorlar, ve kişinin uyanıp huzurunun kaçmasına engel olur..

şunu demeye çalışıyorum.. bilincin düzeyini ayarlayan beyin kimyası öncelik taşır.. bu kimya değişmediği sürece dünyadaki her türlü bilgiyi de öğrensen bir santim yükselmez bilincin.. önce beyin kimyan(bilincin) yükselir, sonra okuduğun şeylerin ne olduğunun farkındalığına varırsın.. senin de bahsettiğin gibi o kadar çok şey okumuş, bilgili birikimli bilim adamları filozoflar bile bizim bahsettiğimiz bu bilinç düzeyini algılayamazlar..

bilinci arttıran bilgi birikim değildir.. beyin kimyası müsaitse(bilinç zaten yüksekse) bilgi birikim bu bilincin sadece dile gelmesine, konuşmasına, deklarasyon sağlamasına yardımcı olur sadece..

teizm düzeyinde beyin kimyası(bilinci) olan bir hristiyan/isevi; tüm dünya dinlerini ve kendi dinini en küçük ayrıntısına kadar okuyup araştırsa bile hristiyanlıktan çıkması imkansızdır.. o kişiye göre isa ya rabdir ya da rabbin oğludur, bu öğretinin dışına çıkması mümkün değildir ve okuyup araştırdığı tüm dinler, felsefeler birer aldanmaca, batıl, şeytan oyunudur..

bilincin kaynağı nedir diye soruyorsun.. bilinç soyut bir kavramdır ve beyin dediğimiz organımızın nörofizyoljikkimyasal donanımın ürettiği bir şeydir.. o donanım neye müsaade ederse senin bilincin de ancak o kadar yükselebilir.. o beyin kimyası değişmediği sürece sen istediğin kadar oku araştır bilincin bir kademe dahi yükselmez, zaten okuyup araştırmazsın ya da sana bu konuda bilgi vermeye çalışan bir insanı dinlemez ve egonuın tüm savunma mekanızmalrıyla bu kişinin söyledikleriyle amansız bir mücadele içine girersin..

bir insan kendi dinini veya diğer dünya dinlerini ve felsefelerini araştırmaya öğrenmeye merak saldıysa bilki ego çatlamıştır ve kişi farkında olmadan o bilinç yolculuğuna çıkar..

yoksa egosentrik derin uykuda yaşayan bir insan günlük yaşantısında ne kendi dininin ne de diğer dünya dinlerini felsefelerini sorgulama, öğrenme ihtiyacı bile duymaz.. bu konular ona çok uzaktır ve bu işlerle uğraşmak ona göre çok anlamsızdır, boş şeylerdir.. çünkü o zaten varoluşun ne olduğunu, ölümden sonraki yaşamını, tanrıyı vs, herşeyi çok net olarak bilmektedir(zannetmektedir).. bunları tartışmanın konuşmanın ne gereği vardır..

daha önce konuşmuştuk, kişi önce seni alaya alır, sonra saldırganlaşır, şayet başa çıkamazsa kaçar.. yapacak başka bir şeyi yoktur, çünkü.. ego dediğim sahtebenlik çok kurnazdır, tehlikeyi önceden sezinler ve hemen savunma mekanızmalarını devreye sokar.. sen bu insanla konuşmaya başladığında senin söylediklerin kişinin direk bilincine hitap etmez, önce egonun o savunma mekanızmalarıyla karşılaşır, bir filitirasyon işleminden sonra kişinin bilincine ulaşır..

uzun lafın kısası; insan dediğimiz canlı nörofizyokimyasal bir robottan başka bir şey değildir..

paslıçivi
03-03-2010, 07:15
Bu temelde, bir konuda belirli bir bilince erismis bir kisi; baska bir kisinin bilinclenmesine yardimci olabilir mi?, bunun icin ne yapmasi gerekir?, ya da bir kisinin boyle bir dusunceye girmesi gerekir mi? v.s.

Sonucta bu konudaki benim ana dusuncem, bunun kisinin kendi devrimi ile iliskisi oldugudur. Sen ise, bilincin meditasyon v.s. temelli bir mudahele ile; ya da evrimci bir kimyasal degisimle olacagini soyluyorsun, yanilmiyorsam.

Eger bu konuda ortak bir hedef belirlersek, en azindan cabalarimizin bir meyva vermesi, ya da su andan daha verimli bir meyva vermesi soz konusu olabilir.

Sonucta bir sey olmak, ya da bir seyi savunmak; onun bilincine varilmis anlamina gelmiyor.



maalesef bu konuda yapabileceğimiz tek şey; bilincimizin ürettiklerini deklare etmek, yani açıklayıp diğer insanlarla paylaşmak.. ama bunu bizim seçtiğimiz insanlarla değil, biz ortaya olanı dökeceğiz, beyin kimyası müsait olanlar yani bilinci yükselmeye başlamış insanlar bizim söylediklerimizden faydalanıp aydınlanabilirler..

teizm düzeyindeki bir insan için bizim söylediklerimizin, fikirlerimizin hiç bir anlamı yoktur, çünkü o kişi çok ama çok derin bir uykudadır.. senin ortay koyduğun fikirleri okumaz bile, rastgele okuduğunda da seni dinsiz imansız bir kafir olarak görecek ve yadsıyacaktır.. olur da senin kişisel tartışma/konuşmaya girerse, önce yadsıyacak, sonra seni alaya alacak, sonra saldırganlaşcak ve nihayetinde kaçacaktır.. çünkü akılcı yolla seninle mücadele etmesi imkansızdır ve egonun savunma mekanızmaları bu kişiyi huzur veren o derin uykusundan uyandırmamak için her türlü şeyi yapacaktır..

ama nonteizm düzeyindeki insanlar bizim yazdıklarımıza biraz daha sıcak bakıp bazı şeylerin farkındalığına erişebilirlr ama nihayetinde onlar da bilinci belli bir seviyededir.. ve onun üstüne çıkmaları mümkün değildir.. bilinçlerinin müsaade ettiği kadarını alabilirler bizden.. daha ötesini değil.. o yüzden sen ve ben bir nonteistle hiçbir zaman tam bir fikir birliğine varamayız ama hiçbir tartışma/konuşmada da mağlup olmayız.. onlar bu tartışmaları kaybetmeye mahkumdurlar..

mesela bizim bilincimize en yakın panteist düzeyinde sevgili ebulelbab var.. bu kişi bizim ifade ettiğimiz bir çok şeyden faydalanabilir ama nihayetinde henüz egonun savunma mekanızmalrının kölesi durumundadır ve aklı bir tanrısal evrende tıkanıp kalmıştır.. daha üst seviyelerde direnç gösterip yadsıyacaktır, bir agnostizmi bir farkındalığı ya da senin evrensel insan düşünce modelini kabul edmeyecektir.. çünkü donanımı müsait olmadığı için mutsuzluğa düşme riskinden dolayı bir üst kademeye geçmesi henüz mümkün değildir..

mesela bizimle tartışmaya girse kaqzanması imkansızdır, çünkü aklı bir noktada asbitleyip teslim olmuştur, daha öteisini ne sorgulayabilir ne de tartışabilir, orda tıkanıpkalır ve egonun savunma mekanızmalrı devreye girerek bizi ya yadsıyacaktır ya alaya alacaktır ya saldırarak hakart edecektir ve nihayetinde kaçacaktır.. bu satırları okuyan sevgili ebulelbab umarım beni yanlış anlayıp onu eleştirdiğimi falan düşünmez.. sadece varolan bilinç düzeyini tesbitten başka bir şey yapmıyorum çünkü..

bu konuda yapılabilecek şey meditasyonun önemini kavratıp insanlara daha çocukluk çağında meditasyon eğitimi verip aynı bir banyo, diş fırçlama gibi bu işin düzenli yapılması gereğin bilincinin verilebilmesidir.. banyo yapmak diş fırçalamak nasıl bedenimizi çevresel eklenen pislerden temizliyorsa meditasyon da çevresel eklen zihin/hafıza(öğreti)/pas kirliliğinden temizliyor.. bu öğreti/zihni tam olarak söküp atmıyoruz, yani beyin formatlama işlemi değil.. sadece bu zihin/öğretinin kölesi olmayıp efendisi oluyoruz.. yani bizi bu öğretiler yönlendirmiyor, yaşatmıyor.. biz kendi özümüzle tam uyanık bir yaşam sürüp gerektğinde bize aktarılan bu her türlü bilgi öğretiyi çağırıp kullanıyoruz.. yani bunların kölesi değil efendisi oluyoruz..

bu konuda diğer bir olasılık; daha önce de bahsettiğim gibi tıbbın gelişmesine paralel olarak bu durumun dışardan müdahele ile medikal(ilaçla) tedavi edilebileceği yönünde.. ve bilinç açıklık skalasının(glasgow) yeniden düzenlenmesi..

ama bu bahsettiklerimiz günümüz dünyası için henüz bir ütopyadan ileri gidecek düzeyde değil.. çünkü dünyaya yön verip yönetenler de henüz bu zihin/zaman/egonun köleliğinde yaşayan insanlar..

sonuç itibariyle biz elimizden geleni yapıcaz, her fırsatta bilincimizin üretiği fikirleri paylaşıcaz ama dediğim gibi evrimsel sürecin üstüne çıkamız mümkün görünmüyor şimdilik..

paslıçivi
03-03-2010, 07:55
Anladigim kadariyla, sen; dogal dusunceyi, birinci teist duzey, ikinci nonteist duzey olarak iki ana farka ayiriyorsun, ya ucuncu bir duzey yokmu?, sonrasi senin teriminle aydinlik ve farkindalik mi?, yani evrensel-insdan dusuncesi mi?

Iste tum bu ve buna benzer sorulari, ortak bir algiyla belirliyelim, ne dersin?


senin ifadenle doğal düşünce dediğin şeyi ben elmanın kabuğundan çekirdeğe kadar olan seviyede yaşayan insanlar için kullanıyorum.. kabukta/çeperde yaşayanlar teizm düzeyine sahipler.. kabuğu kırıp içeri yolculuğa başlayanlar nonteizm düzeyindeler.. agnostizm de buna dahildir.. çünkü kişi agnostizmde uzun süre kalamaz, çünkü henüz duygulanma/mutluluk kompenentini sabitlememiştir.. agnostizm bilinemzliktir, düşünce/akıl boyutunun taraf olmaması karar vermemesi durumdur ki bu durum kişinin duygulanımını negatif yönde etkiler ve kişiyi mutsuzluğa huzurluğa iter.. bu düzeyde olan kişi şayet quantal bir sıçrayışla farkındalık/aydınlanma/evrensel insan düşüncesine sıçrayamazsa tekrar geri adım atmak zorunda kalır ve nonteizm düzeyinden birinde karar kılmak zorunda kalır.. agnostisizm hemen altında panteizm düzeyi vardır.. kişinin ilk durağı orası olacaktır..

farkındalık aydınlanma evrensel insan düşüncesi yerçekiminde kurtulup uzaydaki yerçekimsiz ortamda özgürce sörf yapmaya benzer ve artık geriye dönüş yoktur, çünkü yerçekimi yoktur.. ama atmosferi aşıncaya kadar olan bilinç düzeylerinde yani teizm ve nonteizmde yerçekimi vargücüyle kişiyi dibe çeker.. kişinin egosu ve savunma mekanızmaları güçlü değilse panteizmden bile tekrar dibe çakılıp teizm düzeyine düşme tehlikesi her zaman vardır.. insanların ateizmde deizmden ve panteizmden tekrar teizme dönmelerinin sebebi budur.. çünkü henüz yerçekiminden(egodan/zihinden/zamandan) arınmamışlardır.. roketlerin itici gücü(egonun savunma mekanızmaları) zayıflayıp bittiğinde kişi tekrar gerisin geriye dibe yeryüzüne yani teizme çakılır..

Peki, nonteizm den aydinliga, farkindaliga, ya da evrensel-insan dusuncesine, gececek bir bilincin; bu ufku gormesi gerekmiyor mu?, ayni sekilde teist duzeyin nonteist duzey ufkunu gormeden, bilinc atlamasi mumkun mu?



sevgili e.i.. dediğim gibi bu kişinin beyin nörofizyokimyasal donanımıyla ilgili.. bu donanım müsade etmediği sürece kişi kafasını kuma gömmüş devekuşu gibi davranmak zorundadır zaten..

teizmden, nonteizmi geçerek direk tam aydınlığa atlaması mümkünmü? bu soruyu cevaplamak çok zor.. ben kendi bilinç yükselme olayını daha önce bahsettiğim gibi teizm, ateizm, deizm panteizm agnostisizm ve farkındalık olarak açıklamıştım.. bir kişinin bu kadar yüksek bir bilinç atlaması yükselmesi yaşanmışmıdır ya da beyin kimyası bunu nasıl becerir, bilmiyorum..

yani sen diyorsun ki; öyle bir uzay aracı yapalım ki, itici roketlerini ateşlediğimizde zamandan bağımsız kendini direk uzay boşluğunda bulsun.. yani atmosferi pasgeçsin.. bilmiyorum böyle bir şey mümkün mü.. uzay aracını yakma:p tehlikesi var..

ya da şöyle bir şey olabilir.. kişi doğuştan beyin kimyası müsaitse ergenliğe kadar yani beyin ve dolayısıyla kimyası olgunlaşma sürecinde iken atalarının etkisiyle teizm düzeyi gibi görünüp 18 yaşından sonra direk bir aydınlanma, evrensel insan düşünce bilincine sıçrayabilir..

bu konuda elimizde yeterince inceleyebileceğimiz kişi olmadığı için bu konuda net bir şey söylemem imkansız..

evrensel-insan
03-03-2010, 08:02
Saygideger paslicivi;

Bazi kisilerin azimli oldugunu algilamak lazim. Mesela, benim yazilarimi; once anlamadigi icin birakipta, sonra inat edip anlama mucadelesi verip, hatta ayni yaziyi bir kac kere okuyup, kendini gelistirenler var.

Istersen soyle yapalim. Benim durumum, senin teorine uymuyor. Cunku ben bilinclenmeyi, kendi kendimi ve herseyi sorgulayarak, ve x y ile kontrol ederek ve ilerleyerek kazandim.

Bilinc; ne bildiginin farkindaligidir. Yani bir kisiye kendi dusuncesi ile ilgili soru sorulursa, buna cevap verebilmektir.

Benim en guzel yontemim budur. Kisinin ne bildigini ve bilgisinin bilincini soru ile kontrol etmek. Cogu kisi sorudan kacsa bile, ve hatta cogu bu sorulara sinirlense bile, bir cesit cevap verir.

Dedigim gibi, evrensel-insan'i masaya yatiralim ve nasil bilinclendigini; sen sorularinla, ve de dusunce belirterek bende sorulara verilen cevaplarla ortaya koyalim.

Cunku dedigim gibi, ben de sahis olarak evrensel-insan dusuncesini uygulamaya calisan biriyim.

Cunku senin dedigini kabul edersek, bu is cikmaza girer. Bence sorun beyin de degil; beyini dusundurtup, her tikandigi tabu da asmasini saglamakta.

Yoksa dogaldusuncenin, ya da senin degiminle egonun ortaya koyumu mumkun olmaz.

Aslinda, kisilerin; dusunceleri elestirir ve degistirilmesini isterken; bu tuzaga dusmek o kadar kolayki.

Cogu kisi kendisini, bu temelde frenliyor, ya da oyle zannediyor.

Mesela, kendince milliyetci oldugu icin degilde; ulke bolunmesin diye Kurd varligina karsi cikiyor.

Aslinda bu milliyetciligin bilince cikmadigini gosterir. Cunku bilince cikmis olsa, boyle bir "endise/korku" yasamaz, kisi.

Bu arada galiba, yine ben onde gidiyorum. Cevaplarina bakilirsa, benden alinti bagbinda; ya henuz okumadigin, ya da son mesajlarima cevap vermenden dolayi, alinti yapmadigin ve cevap vermedigin, mesajlarim var.

Ben senin yasadigin bilinc yukselme olayini yasamadim. Hatta ateist bile oldugum bir zaman dilimini gostermem zordur. Zannedersem ben yaratici ve tanri konusunu, ideolojik inancsallardan arinirken atladim. Cunku disaridan bakis acisi, notr algi; tamamen bir ihtiyac duymamayla mumkundur. Yani ben herhangibir yaraticinin ne olduguna dair, onunla bir bag kurma ihtiyaci duymadim.

Sen de belki sadece yaratici konusunda meditasyon yaparken, mesela milliyet konusunu astin. Yani irkci, fasist, milliyetci, yurtsever, ulusalci donemlerini yasamadin. Ben zaten yasamadim.

Belki de benim felsefi, mantiksal, ve bilimsel bilgi ve birikimim yardimci olmus olabilir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
03-03-2010, 08:31
Ama onemli nokta bilincin aciklanmasi. Mesela bir ateist dini uyanisi basarabilirken; neden milli uyanisi basaramiyor? Cunku bilincli olarak basarmis olsa; din gibi, milli konularinda ayni temelli bir tabu ve ogreti oldugunu algilar. Algilayamadigina gore; demekki bu dinden ateizme gecis bilinci; koklu bir farkindalik bilinci degil. Yani inancsalliktan arinma bilinci degil.

O zaman konu bilinc degil; bir cesit, karsi cikis, isyan.


çok önemli bir konuya değinmişsin..

teizm ve nonteizm düzeyindeki insanlar hala zihinde/zamanda/egoda yaşayan kişilerdir..

teizm düzeyindeki kişi kendi iç dünyasında yani ona yüklelenen zihinde ve bu zihni bir bilinç seviyesi olarak yaşadığı için iç çatışması yoktur.. bu sitedeki teistler bile sokaktaki teistlerden daha üst düzeyde bilince sahip kişiler.. en azından çok derin bir uykuda değiller, zihinlerindeki şüphe kavramı artmış büyümüş kişiler.. o yüzden bu siteye gelip, nonteistlerle tartışıp haklı çıkıp şüphelerini azaltma/küçültme yoluna gidiyorlar.. aksi takdirde böyle bir siteye üye olup ne takip ederler ne yazı yazarlar.. günlük yaşamlarında kendilerine yüklenen dogmayı hakikatmiş gibi yaşarlar..

bu sitede nonteistlerin yaptığı da teistlerden farklı değildir.. nonteistler kendilerine yüklenen zihni ikiye bölmüşlerdir.. zihinlerinin bir kısmı hala teizm düzeyinde diğer kısmı nonteizm düzeyindedir..

ve bir zihinde iki farklı bilinç düzeyi birbiriyle amansız bir mücadele içindedir.. nonteist kısım sonradan eklendiği için daha bilinçlidir ve hakimiyet egemenlik savaşı verir.. işte bu da dışarıya zihnindeki dogmayla mücadelele etmesi şeklinde yansır.. sabahtan akşama kadar islamla muhammedle kuranla uğraşıp durur, onu yanlışlamaya, çürütmeye, her türlü teist tartışmalarda üstünlük kazanmaya çalışıp zihnindeki nonteist kısmın dominant olmasını sağlamaya çalışmaktadır..

zihnindeki dogma dinin dışındaki dinlerle uğraşmaz, onları yanlışlamaya çürütmeye uğraşmaz, çünkü onun zihninde de aynı teist gibi diğer tüm dogmalar zaten batıldır.. sen bu sitede hinduizimi budizmi çürütmeye yanlışlamaya çalışanı gördün mü hiç.. göremezsin.. çünkü bu islamın hakim olduğu bir coğrafyanın nonteistlerinin kurduğu bir site.. bu sitede her zaman için islam topiği en popüler olmaya mahkumdur, hem teist hem nonteistler için.. çünkü dediğim gibi bu iş tamamen ikiye bölünmüş zihnin kendi içindeki hakimiyet savaşını kazanıp huzura mutluluğa erişmekten başka bir şey değildir..

sen daha iyi bilirsin avrupada yaşıyorsun.. o coğrafyanın bu tarz nonteist felsefi sitelerinde ana hedef hem teist hen nonteistler için hristiyanlık/iseviliktir.. islamiyeti çok fazla kazımazlar , çünkü onlara göre islamiyet semavi bir din değildir, arap uydurması yalancı bir peygamberin ürettiği dindir..

ya da israile git, orda kurulan bir felsefe sitesinde ana hedef museviliktir, teisti de nonteisti de musevilikle cebelleşip durmaktadır.. onlar için hristiyanlık ve islam zaten sahte batıl yalancı bir dindir, yanlışlamaya çürütmeye gerek bile duymazlar..

ya da uzak doğuya git.. orda da insanlar budizm ve hinduizmle cebelleşip dururlar.. onlar için semavi dinler çok saçma dinlerdir ve tartışılmaya bile değmez.. çoğu zaten semavi dinler hakkında doğru dürüst bilgi sahibi bile değildir, bizimkilerin uzakdoğu dinleri hakkında bilgi sahibi olmadıkları gibi..


işte nonteistler en birinci katman olan dogma dini aşmış kişilerdir ama hala elmanın etli kısmında yaşamaktadırlar.. bu elmanın kabuğuyla çekirdeği arasındaki etli kısımda çekirdeğe kadar geçilmesi gereken çok fazla zihin/öğreti artığı/katmanı vardır..

kişi nonteizmden farkındalığa sıçrayamadığı sürece yani elmanın çekirdeğine ulaşamadığı sürece mutlu olabilmesi için dindışı başka soyutlara yapışması lazımdır.. bunlardan ilki de milli/etnik kimliktir.. daha sonra atalarından aldığı politik görüş, ahlaki yapı, ananeler vs gelir.. kişi bunları aştıkça arındıkça çekirdeğe özüne yakalşır ve tam özüne indiğinde artık doğumdan sonra kendisine yüklenen tüm zihin/öğreti katmanlarının köleliğinden kurtulmuştur.. nasıl dogma dini onun için bir anlam ifade etmeyip nötr yaklaşıyorsa aynı şekilde milli/etnik kimliği vs bir çok zihin/öğreti artığına da nötr tarafsız yaklaşabilecektir..

evrensel-insan
03-03-2010, 09:34
Saygideger paslicivi;

Su elma ve cekirdegi konusu bence onemli. Cunku evrensel-insan dusuncesi, bahsedilen elmanin cekirdegi degil. Yani yeni bir cekirdekten, yeni bir elma turu yetistirmek gerekiyor.

Senin elmanin cekirdegi; dogal dusuncenin x karakterli y sidir.

Oyuzden zaten; insanoglu hayvan ile insan arasi bir ara gecis formudur.

Yani senin elmanin cekirdeginden; dusunce ve davranista insan ve insanlik yesermez.

Yani evrensel-insanin dusunce ve davranis oz ve goruntusu, tamamen farklidir.

Oyuzden sana, hatirlarsan; pastan kurtulup, civiyi ortaya cikarmak; ancak dogal dusuncenin ctetolojik koken ve temellerine inmektir. Ondan sonra da tamamen disina cikip, disaridan ve notr algilamaktir.

Cunku dogal dusuncenin cekirdegi, yani atomu, koken ve temelleri; evrensel-insan dusuncesi, ya da farkindalik veya uyanisin temelleri, kokeni, atomu ve cekirdegi degildir.

Tamamen farkli bir kulvardir, o yuzden de dogal dusunceyi, annihiliate, yani 0 lar, hicler. Yeni bir cekirdek sunar.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
04-03-2010, 05:23
Yani senin elmanin cekirdeginden; dusunce ve davranista insan ve insanlik yesermez.



sevgili e.i.. ben yeni bir insan/insanlık yeşermesinden bahsetmiyorum zaten.. sadece tüm insanlığı o bebeklikteki tabula rasaya, masumiyete taşımaktan bahsediyorum.. çünkü masum bebeğin diğer dünya bebekleriyle hiçbir alıp veremediği bir şey yoktur, daha konuşmayı öğrenmeden bile birbirileriyle hemen kaynaşıp arkadaş olurlar.. çünkü henüz ataları tarafından insanlığı bölen savaştıran hiçbir din ve milliyetçlik kavramıyla kirletilmemiştir.. ataları tarafından kirletilmiş bir insanı tekrar bu masum çocukluk durumuna getirmek mümkün diyorum.. bunu daha sonra daha ayrıntılı konuşuruz, çünkü mesele göründüğü kadar sadece elemanın çekirdeğine iniş değil.. o çekirdeğin bazı dogmatik özellikleri var..

Dedigim gibi, evrensel-insan'i masaya yatiralim ve nasil bilinclendigini; sen sorularinla, ve de dusunce belirterek bende sorulara verilen cevaplarla ortaya koyalim.


peki evrensel insan düşüncesini masaya yatıralım.. gerçek insanı nasıl yeşertmeyi düşünüyorsun, bu konuda evrensel insan düşüncesini dünya üzerinde yaymak ve hakim kılmak adına ne yapılabilir, ve bu iş nasıl olacak.. sen bir giriş yap, ben yeri geldiğinde fikrimi söylerim..

evrensel-insan
04-03-2010, 05:43
Saygideger paslicivi;

Herzaman seninle "tartistigimiz" konu. Mesela genin bencilligi, ayrimcilik, cikar, ve bunlarin getirdigi guc, otorite. Iste dogal dusuncenin cekirdegi bu. Once bu cekirdegin SORUNSAL KOKENINE ve Temellerine inmek gerekir.

Yani bebegin dogumuna inip; onu dogal dusunce ile tanistirmak yerine, onun ozu ve gorunusunu saglayacak olan evrensel-insan dusuncesini ona vermek gerekir, dogal dusunce ile birlikte.

Eger bebek bu evrensel insan dusuncesi ile dogal dusunce dunyasinda buyurse; elinde insan olacak malzemesi olur.

Ya da su anda dogal dusunce de yasam ve iliski suren birisinin, cikarimlar ve curutumler sayesinde cekirdege varmasi ve cekirdegin de kendisine yaramadigini algilamak gerekir.

Soyle dusunelim. Mesela, sen diyorsun ki "Benim 5 liram olsa borclarimdan kurtulurum" Ben de diyorum ki" benim vardi, ama kurtulamadim" Yani dogal dusuncenin TUM COZUMLERI SORUNDUR. Sorunun en kucuk birimi ne ulasmak gerekir.

Evrensel-insan dusuncesi; DOGAL DUSUNCENIN KOKEN VE TEMELLERININ NE OLDUGUNU VE BUNLARIN NASIL OLUSTUGUNU VERIR.

Tum bunlari dogal karsiladigindan da ve SORUNUN SOMUTTA (INSANOGLUNDA) DEGILDE; SOYUTTA (DUSUNCEDE) OLDUGUNU ALGILADIGINDAN DA; notr algi, disaridan bakis acisi temelli dogal dusuncenin icinde yer almamayi kendine siar alir.

Oyuzden benim yazdiklarimin algilanmasi, kulvar farkindan dolayi, seninkilerden daha "zordur"

Sen "gen bencildir" diyerek; ogal dusuncenin dogalligini ortaya koyarken; ben bunun bir cekirdek sorunu oldugunu ortaya koyarim.

Yani sorunu dogallastirip, kabullenmek baskadir, sorunun kaynagini gostermek baskadir.

"Bencillik sorundur, ama dogaldir, o yuzden de yapacak bir sey yok" demek baskadir.

"Bencillik sorundur, ama dogal dusuncenin sorunudur, cozum dogal dusunceden arinmaktir" demek baskadir.

Simdilik burada kesiyorum, cunku; dogal dusunce ile evrensel-insan dusuncesi farkinin algilanmasi ve farkindaliginin bilinci gerekir.

Cunku ben SORUNUN DOGALLIGINI sorguladim. Kisiler, dogalligi sorgulamaz, cunku; dogalligin bir dusunce urunu oldugunun bilincinde ve farkinda degildir.

Yani; insanoglunun TESLIMIYETI DOGALLIKTIR ve insanoglu icin, otesi yoktur.

Yani; insanoglu kendi ortaya koydugu dogalligina kendi teslim olur, ayni diger konular gibi.

Yani sorun pasta degil; cividedir. Cunku civinin dogalligi paslanmaya musaittir. O zaman iste, ortaya konacak yeni civi paslanmaz olacaktir. Bu da evrensel-insan dusuncesidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
04-03-2010, 06:03
Saygideger paslicivi;

Evrensel insan dusuncesi; dogal dusunceye delalettir, terstir. Dogal dusunceye yabancilasma, kisinin kendi dusunce ve davranisina yabancilasmasidir. Konu agirdir yerine gore kisiyi kendine "dusman" kilar.

O yuzden bende evrensel-insan dusuncesini kendime uygulamaya calisiyorum.

Sana da "agir" gelebilir. Cunku evrensel insan dusunce bilinc ve farkindaligi; dedigin fuzedir.

O yuzden istersen once, dogal dusuncenin cekirdegini ortaya koyalim.

Cunku ondan sonrasi ya TESLIMIYET ya da SERBESTLIK.

Nihilizm serbeste erememis, teslim olmustur. Ustelik tam da cekirdegin ozu bencilligi one cikararak; yani bireyci akilcilik.

Zannedersem, bu konudaki mesajimi bu baslikta okumadin.

Nasil bir yol izleyecegimizin karari senin.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
04-03-2010, 06:10
Tum bunlari dogal karsiladigindan da ve SORUNUN SOMUTTA (INSANOGLUNDA) DEGILDE; SOYUTTA (DUSUNCEDE) OLDUGUNU ALGILADIGINDAN DA; notr algi, disaridan bakis acisi temelli dogal dusuncenin icinde yer almamayi kendine siar alir.


bu konuda seninle hemfikirim.. sorun insanda değil, insanoğlunun kavramlaştırdığı soyut kavramlardadır.. ve bu insanoğlunun kavramlaştırıdğı soyut kavramları nesilden nesile bir zihin/hafıza/öğreti topluluğunda aktarmasından kaynaklanmaktadır.. yani hastalık nesilden nesile bulaştırlmaktadır ve bugünkü insanlık bunun bir hastalık olduğunun farkında değildir, çünkü kendisi de bunun bilincinde olamayacak düzeyde hastadır..

"Bencillik sorundur, ama dogaldir, o yuzden de yapacak bir sey yok" demek baskadir.


bu ifadeyi benim desteklediğimi düşünmüyorsun sanırım.. bu ifade sadece insandışı varlıklar/canlılar için geçerlidir.. ama insan için bu ifade geçerli değildir.. çünkü insanın bencilliğinin en büyük sorun olduğunu ve bunun için yapılacak şeylerden bahsediyorum zaten ben..


Yani sorun pasta degil; cividedir. Cunku civinin dogalligi paslanmaya musaittir. O zaman iste, ortaya konacak yeni civi paslanmaz olacaktir. Bu da evrensel-insan dusuncesidir.


işte o paslanmayacak çiviyi nasıl ortaya koymayı ya da çıkarmayı düşünüyorsun.. planın, düşüncen nedir bu konuda? bu konuda ne yapılabilir?

O yuzden istersen once, dogal dusuncenin cekirdegini ortaya koyalim.



tamam burdan başlayalım..

evrensel-insan
04-03-2010, 06:15
Saygideger paslicivi;

Darwin guc temelli, Dawkins gen temelli dogal dusunce cekirdegine teslim olmustur. Benim bildigim kadariyla, henuz ne bilimde ne de felsefede teslim olmayan bir kisi ya da akim yok.

Sadece gecen sene, bir universite de ilk defa bir kisi; dogal dusunce cekirdegini x ve y olarak ortaya koyabilmis, o da bunu "universal pragmatics" yani evrensel kullanimbilim olarak aciklamistir. Gerisi gelmemistir.

Ben bu konuya evrensel'i kosesi'n de gecen sene deginmistim.

Cunku kimse nedense bu insanoglunun dusunce yapilanisi ile ortaya koydugu dogalligi sorgulayamiyor, ustelik; tam da kokenine inip; insanoglunu daha da dusunce ve davranista "hayvanlastiriyor"

O yuzden ya cekirdek teslimiyeti, ya da inancsal teslimiyet. Insanoglu icin cikis yolu yok.

Ama insanlasmak isteyen icin var tabi.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
04-03-2010, 06:23
Saygideger paslicivi;

tamam burdan başlayalım.. -paslicivi-

Iyi olur. En azindan cekirdegin cikmazi ve paslanmamasinin mumkun olmadigi ortaya cikar. O zaman da ya bu dusuncenin dogalligina teslimiyet gelir, ya da benim evrensel-insan dusuncesi alternatifim.

Cunku senin bu cekirdegin insanlastirmayan cikmazini algilaman ve farkina varman ve bunun bilincine varman gerekir. O yuzden girisi sen yap.

Sence bu cekirdegin kokensel ve temelsel yapisi yani ATOMIK YAPISI nedir? Iste bu sorunun cevabi bize; tum insanoglu ortaya koyumunun AYNI YAPILANISINI verecek. Yani, SORUNUN, DUSUNCE ELIYLE DOGALLASTIRILAN EVRENSEL YAPISINI.

Cunku o zaman bu cekirdekten sen de bir cikis arayacaksin, cekirdege ulasmak, ya da onunla ugrasmak, ya da teslim olmak yerine, benim 1994 te yaptigim gibi.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
04-03-2010, 06:42
sevgili e.i..

kişisel tecrübelerim, gözlemlerim, algılarımın sonucunda şöyle bir kanıya vardım..

insan doğduğunda saftır, iyidir, dosttur, sevgidir, zararsızdır, mutludur, üretkendir, yaratıcıdır, anda yaşar..

ama bu güzel varlık doğduktan sonra dünyaya geldiği zaman ve coğrfyaya göre değişkenlik göstermek üzere, tüm bu güzelliklerini kaybeder.. çünkü insan olan ataları tarafından bir çok ayırımcı, bölücü, bu dünyanın ne olduğu, nasıl yaşaması gerektiği, nelere değer verip neler yapması gerektiği öğretilmekte ve programlanıp şartlandırılmaktadır..

yani o saf güzel bebek; kendi güzelliğinde kalmasına, yaşamasına müsaade edilmemektedir.. bu dünyayı hem kişisel hem tüm evrensel insanlık bazında nasıl cehennem çevireceği anlatılmakta ve bu şekilde yönlendirilmektedir.. ama bunlar yapılırken ne bunu aktaran atalar ne de aktarılan insan yavrusu düştüğü çıkmazın farkında değildir.. kendi eliyle kendi güzel insanlık yaşamını cehennem çevirmektedir..

oysa insan özünde sevgi doludur, mutludur, diğer insanlarla bir alıp veremediği yoktur, şimdide/anda yaşayıp yaşamın keyfine varabilir, hiçbir zenginliği birktirmesine gerek yoktur, çünkü ölüm sadece bir sonraki andır/nefestir ve en değerli şey yaşamdır.. yaşam bittiğinde her şey bitmektedir ve o yüzden her nefesin kıymeti bilinip hakkı verilmelidir..

ama ilk insandan itibaren insanoğlu bilinç evrim aşamasının köleliğinden kurtulamayıp kendisine hedefler koyup zamanda yaşamaya başlayıp bu iğrenç hastalığı nesiller boyunca tüm insanlığa bulaştırmıştır..

şimdilik benim girişim bu kadar sevgili e.i..

evrensel-insan
04-03-2010, 07:17
Saygideger paslicivi;

Ben de soyle devam edeyim. Insanoglu bu tip bir dusunceyi yapilanditrmayi nerden esinlenmistir. HAYVANDAN. Insanoglu; metafizik ve etiksel tabularla yasayan sosyal bir hayvandir.

Demekki once hayvani; insanoglunun nasil algilayip, her yonuyle kavramlastirdigina bakmak gerekiyor. Insanoglunun en buyuk sorunu; Tum dusunce yapilanis ozunun ERKSEL, ERKEKSEL ve ERK EKSEL olmasidir.

Kisaca insanoglu kendi bir dusunce gelistirmemis; sadece algiladigi hayvani kendi icin dusunceye tasimistir. Boylece HAYVAN ozlu bir insanoglu gorunumu ortaya cikmistir. Iste, cekirdegin ozu; insanoglunun algiladigi hayvani kendi ile ozdeslestirmesidir. Ustelik, yarattigi soyuta da teslim olarak.

Nedir hayvanin ozellikleri, GUC, KENDI ICIN YASAMA, OLDURME, MUCADELE, SECICILIK kisaca egoist yapisi.

Insanoglunun en buyuk sorunu; SOYUTLA YASAMASIDIR. Halbuki HAYVAN SOMUT YASAR.

Iste hayvanin somut yasamini, soyut algilayip; soyuta tasirsan, olacagi budur. Hayvandan farkini koymak yerine, hayvanin somut yasamini da kendinde soyutlastirir ve yarattigin metafizik ve etikle bugunlere gelirsin.

Nedir insan olmak isteyenin ve hayvanda olmayan ozellikleri?, saygi, vicdan, bilinc, deneme/yanilma, soru/cevap

O zaman ilk sorumuzu soralim. Insanoglu neden kendi yarattigi soyuta inanip, ya da dogal kilip teslim olur?

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
04-03-2010, 07:40
O zaman ilk sorumuzu soralim. Insanoglu neden kendi yarattigi soyuta inanip, ya da dogal kilip teslim olur?



çünkü hayvandan insana geçişin en belirgin özelliği bilinçtir.. ve bilincin getirdiği en önemli farkındalık varolduğunu hissetmek ve ölüm gerçeğidir.. bir hayvan ölüm gerçeğini algılayamaz, ne yaşadığının ne de bir gün öleceğinin farkında değildir.. o yüzdendir ki tamamen varoluşun içgüdüsel yaşamda kal ve soyunu devam ettir emrini tüm vicdani, saygı gibi öğelerden uzak ve katıksız olarak yaşar.. maximum düzeyde bencildir..

ama yaşadığının varlığının ve bir gün bu yaşamın sona ereceğinin farkındalık bilincine varan insan büyük kaosta ve boşlukta kalmıştır.. ne/kim olduğunu bilmek, diğer canlılardan/varlıklardan ne farkı olduğunu ve niçin varolduğunu ve bunları niçin hissettiğini merak etmektedir.. bu bilincini evrimleştirmenin kaçınılmaz bir sonucudur..

tüm bunlara ek olarak algıladığı ve yansıttığı evrenin/varlığın ne olduğunu bilmek istemektedir.. ama bunu bir türlü bilememektedir.. o yüzden tüm insanlık tarihi boyunca varlığın ne olduğuna dair kendi zihninde bir takım tahminlerde bulunup ve özellikle bu konuda öncü olmuş insanların tahminlerini tahmin/olasılık olmaktan çıkarıp teke/gerçeğe indirgeyerek evreni/varoluşu bildiğini zannetme(inanç/teslimiyet) yoluna gitmiştir..

çünkü varoluşun "yaşamda kal ve soyunu devam ettir" emri için mutlu ve motivasyonlu olması gerekmektedir.. bu mutluluk ve motivasyonu kaybettiği zaman bir hayvan gibi bilinçsiz yaşayamamakta ve yaşam sevincini kaybetmektedir.. ve yaşam sevincini kaybetmiş bir insan varoluşun emirlerini yerine getirecek gücü kendinde bulamayıp ya akıl/düşünce boyutunu bozup delirmekte ya da duygulanım/mutluluk boyutunu bozup mutsuzluk ve intiharla yüzleşmektedir..

insanlık; şu an için hayvandan insana geçişin bilinç evrim sürecinin sıkıntılarını yaşamaktadır.. bilinç evrimi tamamlandığında, insanın kendi eliyle bir soyut yaratıp ona teslim olmasına yani uykuya dalmasına gerek kalmayacaktır..

evrensel-insan
04-03-2010, 07:46
Saygideger paslicivi;

bilinç evrimi-paslicivi-

Bundan ne algiladigini biraz aciklarmisin? Yani bilincin evrim ile mumkunlugunu? Ya da bu evrimin insanogluna ne saglayacagini ve bu evrimin nasil "gerceklesecegini!

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
04-03-2010, 07:59
Saygideger paslicivi;

Sence bilincin evrimi (kendi kendine), bilincin yonlendiricisi ve kontroloru insanoglunun bir cabasi olmadan (devrim) mumkun mu?, mumkunse nasil?

Yani soyutun evrimi, devrimsiz; nasil mumkun?

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
04-03-2010, 08:12
maximum safbilinç; aslında her insanda potansiyel olarak vardır.. sadece bu maximum bilinç insanoğlunda üzeri binlerce zihin katmanıyla örtülmüştür.. bu işi ebeveynler/atalar iyi niyetle, insan yavrusunu bir cehenneme ittiğini farketmeden yapmıştır..

şayet tüm insanlık özünde olan bu safbilincine bir şekilde ulaşabilseydi, bilincin evrimine gerek kalmayacaktı.. yani insanlık evrile evrile, çevrile çevrile, yontula yontula, savaşa savaşa, bir hayvan gibi yaşayarak, cehennemi yaşayarak bu gerçek insanlığa ulaşması için bu kadar zaman harcayıp gereksiz bir çok acı yaşamasına gerek kalmayacaktı..

ama dediğim gibi insan bilinçli bir hayvan olduktan sonra bilimin sadece sınırlı bilgiler sunması yüzünden varlığı/varoluşu okumada, bilmede tatmin olmayıp, kendisi kendi zihninde soyut gerçekler yaratmış ve bunun ızdırıbanı yaşamaktadır..

aslında bilincin evrimleşmesine gerek yoktur, yani bu kadar zaman acıya gerek yoktur.. çünkü insanın özünde zaten bilinç evrimleşmesini tamamlamış bir haliyle maximum saf bir düzeyde vardır...

yapılması gereken bu safbilincin üzerini örten insan eliyle yaratılmış tüm soyut/öğreti/zihin artıklarının temizlenmesi ortadan kaldırılmasıdır.. bunlşar temizlenince özdeki evrimleşmiş, saf maximum bilinç kendiliğinden basitçe ortya çıkacaktır..

benim yaşam hikayem tamamen buna bağlıdır.. yani doğumdan sonra insan eliyle yaratılmış her türlü soyuttan/öğretiden kendimi meditasyon sayesinde arındırıp, temizleyip safbilincime ulaşmamdır..

evrensel-insan
04-03-2010, 08:19
Saygideger paslicivi;

evrimleşmesini tamamlamış bir haliyle maximum saf bir düzeyde vardır...-paslicivi-

Bunun ikimizde farkinda ve bilincindeyiz. Ama; ben evrensel-insan dusuncesi alternatifinin devrimini tercih ettim. Sen ise; cekirdege ulasmanin tercihini.

Sen su an itibariyle, bu cekirdege ulasimin sadece sorunun evrensel koken ve temellerine ulasim olacaginin algisinda, farkinda ve bilincinde misin?

Ya da hala bu cekirdege ulasip; once unun gercekligini kontrol etme dusuncesinde misin?

Yani civiye mi ulasacaksin, yeni paslanmaz celikten bir civi bilincine mi?

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
04-03-2010, 08:23
Sence bilincin evrimi (kendi kendine), bilincin yonlendiricisi ve kontroloru insanoglunun bir cabasi olmadan (devrim) mumkun mu?, mumkunse nasil?

Yani soyutun evrimi, devrimsiz; nasil mumkun?



bunu insanlığın en eski tarihinden günümüzde geldiğimiz noktaya bakarak görebilirsin.. iki mağara ötede kendi cinsini bir tehdit olarak gören mağara adamından dünyanın diğer ucundaki insanla direk dostane tavır içindeki insanlığa kadar gelmişiz.. bunun tek sebebi, yaşanılan savaşlar, ölümler, acılar.. insanlar her hayvani kökenden aldığı özelliği kullandığında sadece kendi türüne zarar ve mutsuzluk verdiğini hergeçen gün farketmekte ve insanlığı bölen tüm inanç ve milli kimliklerde yavaş yavaş bir birleşme ve tek çatı altına(dünya insanlık birliği) doğru gidiş var..

daha önce örneğini vermiştim.. mağaralarda mezralarda yaşayan ve birbirini tehdit ve düşman olarak algılayan insanlık günümüzde bir çok avrupa ülkesinin birlikteliğinden(AB) milyarlarca insanı tek çatı altına toplayan bir din ve milli kimlik arayışına kadar gelmiştir.. bu zaman içerisinde gelecek nesillere zihin/öğreti olarak aktarıldıkça bugün avrupa birliğini oluşturan ayrı ayrı olan milli kimlikler buharlaşıp tek avrupa birliği milli kimliğine dönüşecektir.. bu akıma tüm dünya insanlığı önce kendi coğrafyalarından başlayarak katılmak zorunda kalacaktır.. çünkü dünyada güçler dengesi için bu bir zorunluluktur..

bu bir süreçtir ve çok yavaş ilerlemektedir.. ama insan denen canlının ortalama ömrü tüm zamanlamaya kıyaslandığında çok kısa olduğu için kuş bakışı bakamadığı için bu değişimin farkındalığında değildir.. her insan tüm dünya insanlığı kendi zamanına göre algılayıp yorumlamaktadır..

evrensel-insan
04-03-2010, 08:31
Saygideger paslicivi;

Sonunda cekirdek son durak ve teslimiyettir. Darwin ile baslayan bu surec, nihilizm ile gelismis ve bugun Dawkins le devam etmektedir. Yani iki asirdir.

Peki sen ne dusunuyorsun, once cekirdege ulasmakmi, ki bunun sonu eger disari cikilamazsa, teslimiyettir.

Bana gore ha yaraticiya teslimiyet, ha insanoglu dusuncesi eliyle dogallastirilan yapilanisa ve isleyisine teslimiyet, bir farki yok.

Yani hedefe varip; hedefin bir teslimyet oldugunu algilayip, caresizlige dusmek ile; bugun tum mutluluguyla dine ve tanrisina inananin bir farki yok.

Sen ne dusunuyorsun?

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
04-03-2010, 08:33
Sen su an itibariyle, bu cekirdege ulasimin sadece sorunun evrensel koken ve temellerine ulasim olacaginin algisinda, farkinda ve bilincinde misin?

Ya da hala bu cekirdege ulasip; once unun gercekligini kontrol etme dusuncesinde misin?

Yani civiye mi ulasacaksin, yeni paslanmaz celikten bir civi bilincine mi?



sevgili e.i..

yeni paslanmaz çivi bilincini nasıl ortaya koyacaksın.. bunu ortaya koymuş değilsin.. bunu günümüz insanlığına uygulanabilirliği nedir, bunları konuşalım.. ne gibi somut şeyler düşünüyorsun bu paslanmaz çiviyi ortaya koymak ya da üretmek adına..

evrensel-insan
04-03-2010, 08:40
Saygideger paslicivi;

Benim bunu ortaya koyabilmem icin; senin CIVININ SORUNUNU ortaya koyabilmen lazim, yani bu sorunun farkinda ve bilincinde olman ve bunu ortaya koyman lazim. Sen simdiye kadar, civiyi bir cozum olarak gordun, degil mi?, yoksa yaniliyor muyum?

Soru basit. Civinin sorunu nedir ve neden tum pasindan da arinsa, tekrar paslanir?

Bu sorunun senin alginda net ve berrak olmasi lazim ki? Civi den cikisa yonelesin. Ya da paslanmaz, celikten civiye.

Cunku bunu basarirsan, benim tanidigim ve bildigim ikinci kisi olacaksin.

O zaman da senin teriminle dogal dusunceye ve insanogluna "bay bay" diyebilme ve kahkaha atabilme duzeyine geleceksin. Iste o zaman notr algi, disaridan bakis acisi ve dogal dusuncenin evrensel x karakterli y goruntusunu algilayacak ve disina cikacaksin, karakter dortlemi ve gorunus uclemi olarak.

Ben bu yolculuga 1994'te basladim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
04-03-2010, 08:42
Bana gore ha yaraticiya teslimiyet, ha insanoglu dusuncesi eliyle dogallastirilan yapilanisa ve isleyisine teslimiyet, bir farki yok.



sevgili e.i..

ben fikrin düşüncenin teslimiyetmi değilmi olduğuna bakmam..

benim için tek bir kriter var.. tek çatı altında toplanmış, sevgi barış içinde savaşsız, acısız, tüm dünya insanlığının dünya zenginliklerinden eşit olarak faydalanabileceği bir cennet dünya..

bu cennet dünyanın içinde teslimiyet olabilir de olmayabilir de.. yani benim için bu konuda her yol aynıdır, yani yol/yöntem benim için amaç değil sadece araçtır..

amacın ne olduğunu yukarıda açıkladım, dünya insanlık birliği..

paslıçivi
04-03-2010, 08:50
Civinin sorunu nedir ve neden tum pasindan da arinsa, tekrar paslanir?


sevgili e.i..

bunu dün konuşmuştuk.. bu atmosferden, yerçekimsiz uzaya quantal bir bilinç sıçrayışıdır.. artık uzay boşluğundasın, yer çekimi yok, yani toz pas yok artık.. tekrar paslanmak mümkün değil..

artık ok yaydan fırlamış ve geriye dönüş yok.. teizmden nonteizm ve katı agnostizme kadar olan her kademe yayın gerilmesi işlemidir..

farkındalık aydınlanma, çekirdeğe inme; artık okun yaydan geriye dönüşsüz çıkması işlemidir.. artık ok, yayın tüm baskısından kurtulmuş ve fırlayıp bir kuş kadar özgür kalmıştır..

paslıçivi
04-03-2010, 08:54
neyse benden bugünlük bu kadar..

evrensel-insan
04-03-2010, 08:55
Saygideger paslicivi;

Ben bu yolculuga "ozgurizm" adi altinda basladim. 2000'de x e vardim. X e varana kadar, tum geoetrik sekillerden gectim. TESSERACT'A VE KUBE ULASTIM. 2005' lerde 7'li degismez, sabite ulastim ve ondan sonra; bu ulasimlari nasil basardigimin dokumanini yaptim.

Evrensel-insan dusuncesi ve insanoglu temeli ise 2006-7 lere rastlar.

Ama su anda hemen hemen herseyi yerli yerine oturtmus durumdayim. Sadece evrensel-insan dusuncesini gelistiriyorum, kendime uygulamaya calisiyorum ve utopik olmaktan ziyade, gercekci olmaya gayret ediyorum. Bu yuzden de bazen bilerek dogal dusunceyi kullanmak durumunda kaliyorum, ama; bilincli ve farkinda olarak; yani sadece kullanmak, sahiplenmek ya da sabitlemek degil.

Her zaman ve her daim; suregelen surekli bir surec olarak her turlu bilgiyi once test ediyorum, ozdesligini sagliyorum ve bu bana yeni acilimlar veriyor.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
04-03-2010, 09:01
Saygideger paslicivi;

bu cennet dünyanın içinde teslimiyet olabilir de olmayabilir de.. -paslicivi-

Neye ve nasil ve de neden "teslimiyet" olur?, Burayi biraz aciklarmisin?

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
05-03-2010, 04:31
Saygideger paslicivi;

peki evrensel insan düşüncesini masaya yatıralım.. gerçek insanı nasıl yeşertmeyi düşünüyorsun, bu konuda evrensel insan düşüncesini dünya üzerinde yaymak ve hakim kılmak adına ne yapılabilir, ve bu iş nasıl olacak.. sen bir giriş yap, ben yeri geldiğinde fikrimi söylerim.-paslicivi-

Bak sana dogal dusunce ile, evrensel-insan dusuncesi araindaki farki ve de daha onceki mesajimda bahsettigim "universal pragmatics" yani evrensel kullanimbilim sembolleri" yazisinin linkini ve aciklamasini vereyim.

Bir dusuncenin, aykiri, yani alisilagelmis, dogal, dogru, normal v.s. olabilmemesi icin; Kullanimbilimin-Pragmatizm- evrensel kullanimbilim isaretlerini, yani X ve Y yi, ortaya koyabilmesi gerekir. Dusuncenin aykiriliginin temel ve kokeninin altinda; ctetolojik kokenin, tamamen ortaya konabilmesi yatmaktadir. Aykiri dusuncenin, kullanim biliminin otesi dusunce tarzini bir kac cumleyle soyle izah edebiliriz.

ZITLIKLAR DISI-IKILEM OLMAYAN
IKILEM DISI-UCLEM
NOKTALAMA DISI-CIZIMSEL
USTLEME DISI-YANLAMA
POZITIF DISI-NOTR
ICERDENLIK DISI-DISARIDAN
SAHIPLIK DISI-OZGUR
CTETOLOGY DISI-NEONATOLOJI
SAVUNU-RED EDIS DISI-ORTAYA KOYUS
X VE Y KULLANIMBILIM DISI-EVRENSEL SORUNUN ORTAYA KONUMU
INANC, DIN, TANRI, MILLIYET, IDEOLOJI KULLANIMBILIM DISI-SERBEST DUSUNCE

Bu listeyi gerci uzatmak mumkun. Yalniz, insanoglunun tarihinde ilk defa X ve Y nin, evrensel kullanimbilm isaretlerinin oldugunu ilk defa bir makale de, hemde bundan bir yil once, 04/03/2009 tarihinde resmi olarak "Kuramsal Aykirilik" adi altinda anlatimi; dunya tarihine tanistirilmistir. Bu makale ingilizcedir.

http://speculativeheresy.wordpress.com/2009/03/04/definitions-on-universal-pragmatics-uni-versality-universion-performativity-presentation-and-non-sufficiency/

Yazi sayfanin ortalarinda ve ara basliktir.

Linkini verdigim makalede ise, ilk defa; "universal pragmatics"-evrensel kullanimbilimler-basligi altinda, X ve Y tanitilmaktadir.

Anlasildigi kadariyla, makaleyi yazan, evrensel kullanimbilimi ortaya koyabilmis, ki qua felsefesi yanasimiyla, ama; henuz disina cikamamistir. Bunu da, makaleyi veren site basliginin "speculative heresy", yani kuramsal kullanimbilim olusundan algilayabiliyorum.

Dogal/Evrensel-Insan Dusunce Farki

Insanoglunun; insandisi ve insanlikdisini temel alan dusuncesi ile; evrensel-insan'in insanin ozunu ve evreni temel alan dusuncesinin farklarini kisaca vermek istiyorum.

Dogal dusuncenin ozellikleri;

Insandisi-Metafizigin Yaratilissal/yaraticisal/varliksal/olsal ideolojileri
Materyalizm-madde
Idealizm-dusunce
Pozitivizm-yok.

Insanlikdisi-Etigin ideolojik/inancsal/dogrusal ideolojileri.
Toplumsal/siyasal/sosyal-tum iktidar, guc ve otorite isteyen izmler.
Ayrimci/cikarci/sinifsal/zumresel/tabusal/degersel/verisel/cinsel/irksal/

Orgutlenme; bir rehber temelinde, ki bu rehber dini bir kitap, ya da bir ideolojinin temelleri olabilir, kitleleri inanilan dogruya cekme mucadelesi.

Mucadele; Diyalektik karsitligin/rekabetin/cekismenin tartismasal kisir dongusu
Tartisan kutuplarin, inanclarini ideolojileri temelinde sabitlemeleri/sahiplenmeleri/ispata kalkismalari/noktalamalari/

Emperyalist zihniyet; kutuplarin carpistirilmasi, her turlu rekabetin diri tutulmasi yonlendirilmesi ve yonetilmesi, bunun dogal bir olgu olarak gosterilmesi, bilimin bu temelde kullanilmasi ve kalicilastirma cabasi

Bilimsellik;Varliksal,ispatsal, sorgulanmazlar (belgit, maxim, postulat, axiom v.s.) Her bilim dalinin, kendi sorgulanmazi temelindeki disiplini ve ispati.

Evrensel-insan dusuncesi;

Evrensel/insansal/bilissel/kavramsal,bilsel birey bilinci, bireysel hak ve ozgurlukler, farklarin antiayrimciligi, epistemolojik gerceklik, notr algi, disaridan bakis acisi, surekli suregelen degisim,

Var, yansisi, algilama, kavramlastirma ve yansitma.

Soyutun ve kavramin ve de bil kokeninin yaraticisi insan. Mekani evren, sadece yasam ve iliski, birlik, beraberlik, butunluk,

Bilim epistemolojik, yani su ana kadar olan bilinen uzerinden hareket, her soyut teorinin yanlislanabilirligi,

Mucadele; kisinin, kendi kendiyle, tum aldigi degerleri sorgulama ve kendi degerlerini saptama birey olma mucadelesi, birey bilinci ve bunun evrensel/insansal tabani. Yasam ve iliskinin ve birarada yasamanin insansal kurallari ve sivil hukuk

Dusuncenin, degisimi, kullanimi, paylasimi, dogal dusunce ve temelleri ile, ihtiyac ve gereksinim temelinde iliski, dogal dusuncenin degerleriyle, bireysel temelde kurulan iliski, bag.

Yaraticidan, inancsallardan, ideolojilerden, herturlu insandisi ve insanlikdisi duygu ve dusunceden ve de davranistan arinma, elimine etme. Sabit olmayan, sahiplenmeyen, her konuda degisime acik bir zihniyet. Kendine oz/ guven,elestiri, gelisme, ilerleme, yenilenme ve degisim. Baskalarinin kisilik ve kimlik degerlerini olusturan soyut somut degerlere farklarin farkinda olarak farklar esitligi temelinde saygi, kendine ve baskasina hem fiziksel, hem dusunsel zarar vermeme temelinde vicdan.

Bunlarin, herbiri sayfalarca aciklanacak konu ve kavramlar. Elimden geldigince de bunlari konu ve icerigine gore yazilarimda isliyorum.


Sana soyle izah etmeye calisayim. Birincisi evrensel-insan dusuncesi, felsefe disidir ve felsefi degildir.

Ilk yaptigi sorunu evrensel aynilikta dogal dusunce olarak tum resmiyle ortaya koymaktir.

Sorun ortaya konduktan sonra da; evrensel-insan dusuncesi, bir savci gorevini gorur. Yani ortaya konan SORUNU KOVUSTURUR/SORGULAR.

Bu anlamda hem bilimin teorik yanasimina terstir. Cunku bilim pratikten teoriye gecer ve teori aciklar.

Halbuki evrensel-insan dusuncesi; pratikte sorunu ortaya koyar ve bu sorunu bir savci gibi takip eder, sorusturur, kovusturur. Yani SORUNU DAVA EDER.

Kisaca soyle der. "Insanoglunun kendi de dahil, herseyi sorun olarak ortaya atmistir. Bu sorunun kaynagi, kokeni v.s. dogal dusuncenin evrensel kullanim isareti olan x ve onun y sekillenisidir. O zaman gorev bu sorunun ortaya koyumuyla bitmez, bu sorunun ayni zamanda her yonuyle kovusturulmasi, sorgulanmasi ve bu SORUNDAN KRTULUNMASI/ARINILMASI gerekir."

Yani evrensel insan dusuncesi; ne teorik, ne de inancsal olarak konuya yanasmaz. Cunku amaci, neyin ne oldugunu degil; ne olarak olusturulanin nasil olusturuldugunu ortaya koyar.

Yani, varolusun ne oldugu hakkinda, teori ya da inanc uretmez. Varolusun, SORUNSAL tum resmini ve nasil ne oldugunun sorun oldugunu ortaya koyar.

Yani soru; "varolus nedir?" ve verilecek inancsal veya spekulatif teorik cevap degil; soru "varolus neden sorundur ve bu sorun nasil olusturulmustur?" un cevabidir.

Yani ortaya teori ve inancsal bir icerik koymak yerine; seylerin sorununun bir kovusturmasini yapar, tabi ortaya koyduktan sonra, yani bir savci gibi; Sorunun hem ne oldugunu hem de nasil sorun ve neden sorun oldugunu aciklar. Bu acidan, bir ideoloji, inanc v.s. icermez.

“The essence of an independent mind lies
not in what it thinks, but in how it thinks.”
- Christopher Hitchens1

Bagimsiz zihnin ozu, ne dusundugunde degil, nasil dusundugunde yatar.-tercume-

“The task of universal pragmatics is to identify and
reconstruct universal conditions of possible understanding.”
- Jürgen Habermas2

Evrensel kullanimbilim isaretlerinin gorevi; tanimlamak ve mumkun olan anlayisin/alginin evrensel sartlarini yeniden yapilandirmaktir.-tercume-

Eger farki kavrayabildiysen, secimi sen yap; civiye mi, ulasmayi dile getirelim?, yani dogal dusuncenin ayni kokenine; yoksa yeni paslanmaz bir civiyi mi ortaya koyalim, yani evrensel-insan dusuncesini.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
06-03-2010, 06:28
bu cennet dünyanın içinde teslimiyet olabilir de olmayabilir de.. -paslicivi-

Neye ve nasil ve de neden "teslimiyet" olur?, Burayi biraz aciklarmisin?



sevgili e.i..

insan denen canlı bilinç sahibi olduktan, yani diğer tüm varlıklardan/canlılardan onu üstün/hakim kılan özelliği kazandıktan sonra yaşadığı evreni zaman, mekan, içerik boyutlarıyla bilmek istemektedir.. bu ilk insandan beri vardır, bu durum bilinç sahibi olmanın getirdiği bir yanetki, bir zorunluluk, bir sıkıntıdır..

insanlık tarihi boyunca, ne bilimin sundukları ne de insanların kendi gnostik yaklaşımlarıyla bu evrenin zaman/mekan birlikteliğiyle sınırlarını çizmesi mümkün olmamıştır..

yani evren, her zaman bir sır, bir gizem olarak kalmış ve insan denen canlı dünya gezegeninde hakim/egemen canlı türü olmasına rağmen evrene karşı bir üstünlük henüz kazanamamıştır..

ne, insanlığın nerden, nasıl, ne zamandan beri varolduğunu bilmekte, ne evreni bilebilebilmekte ne de evrenin kurallarının/gücünün hakimiyetine son verip kendi varlığını şekillendirebilmektedir..

hakim güç evren/varoluştur.. insan denen canlı bunca bilimsel gelişme ve egemen canlı türü olmasına rağmen, evrenin bilinemezliği ve gücü karşısında henüz çok çaresizidir..

benim teslim olduğum nokta burasıdır..

paslıçivi
06-03-2010, 06:53
Yani, varolusun ne oldugu hakkinda, teori ya da inanc uretmez. Varolusun, SORUNSAL tum resmini ve nasil ne oldugunun sorun oldugunu ortaya koyar.

Yani soru; "varolus nedir?" ve verilecek inancsal veya spekulatif teorik cevap degil; soru "varolus neden sorundur ve bu sorun nasil olusturulmustur?" un cevabidir.

Yani ortaya teori ve inancsal bir icerik koymak yerine; seylerin sorununun bir kovusturmasini yapar, tabi ortaya koyduktan sonra, yani bir savci gibi; Sorunun hem ne oldugunu hem de nasil sorun ve neden sorun oldugunu aciklar. Bu acidan, bir ideoloji, inanc v.s. icermez.


sevgili e.i..

aslında bahsettiğin şeyler aydınlanma/farkındalığın özellikleri..

yalnız bir fark var.. insanın bilinçli bir canlı olmasının getirdiği zorunluluk olan varoluş nedir sorusunu görmezlikten gelme, kuma gömme gibi bir yaklaşım içinde gibi sizin bu evrensel insan düşüncesi..

yani diyorsunuz ki; evren/varoluş nedir sorusunun sorulması başlı başına bir sorundur ve bu soruya verilecek her cevap ideoloji, inanç, teori bazındadır ve insanlar arasında bölücülük, ayrımcılık yaparak bir sorun teşkil etmektedir..

o yüzdendir ki; bu sorunun sorulması zaten sorundur, problemdir.. önce insanlığı bu sorunun sorulmaması gerektiğine idrak ettirelim.. çünkü bu soru sorulmaz ve inançsal, teori, ideoloji bazında cevap verilmezse insanlık bütün dertlerden kurtulur..

anladığım kadarıyla; bilincimizin bize varlığı bilmeye yönelik dayatmasını görmeyelim, bu soruyu tarihe gömelim ve sorunlar ortadan kalksın..

doğru mu?

evrensel-insan
06-03-2010, 07:31
Saygideger paslicivi;

Birincisi, senin neden "teslim olduguna" bakalim. Bunun aciklamasi cok basit.

Seyin kendisini ortaya koyamayacagi, seyin kendisinin ortaya konamayacagi ve ortaya koyanin sadece insanoglu turu oldugu ve bu ortaya konumun bir monolog oldugunu, ayni zamanda turev ve bilgi oldugunu algiladigin icin.

Simdi gelelim "dogru mu?" sorusuna; Hayir degil. Degil cunku, insanoglu bil kokenli bilimine ve bilimsel calismasina her konuda surekli suregelen bir surec olarak devam edecek epistemolojik olarak ta bunu bilecek ve bildirecektir.

Degildir cunku, konu varolus degil; sorusu, insanoglu tarafindan var olarak isaretlenen, her yansinin; hem duyusal, hem duyumsal algisinin kavramlastirilarak yansitilmasi, insanoglunun kendi dahil, soyut somut her kavramla ozdeslestirilmis icin gecerlidir.

Degildir, cunku; insanoglu neyin sey olarak ortaya konumunun bir turev ve bir bilgi oldugunu epistemoloji bazinda algilamaktadir.

Oyuzden de ortaya koyacagi ne olursa olsun; bunu epistemolojik olarak bilecek vebildirmeye de surekli suregelen surec olarak devam edecektir.

Ama tum bunlari yaparken, evrensel-insan dusuncesinin; evrensel/insansal/kavramsal/bilissel/epistemolojik/bilimsel temelinde yapacaktir.

Boylece bilim ve bilimsellik one cikacak ve bu bilim ve bilimselligin getirdigi teknik te; dogal dusuncenin cikari yuzunden su istismar edilmeyecektir.

Yalniz anlayamadigim bir sey var. Farkindaysan konu hep burada tikaniyor. Sen bir cesit, teslim olmayi ve bilinemez algisini; evrensel-insan dusuncesinin seyin kendisi ortaya konamaz algisiyla bagdastiramiyorsun.

Bunun nedeni birgun varolusun veya bu tip kavramlarin varolus tarafindan aciklanacagini ummak mi?, yoksa birgun insanoglunun, varolus temelli kavramlari bilgi ve turev olarak ortaya koyumunun seni tatmin edecegini dusunmen mi?

Yoksa varolus dahil, insanoglunun kendi dahil; varligin kendini kendi adina ortaya koyamayacagini ve insanoglunun varligi varligin adina ortaya koyamayacagi ve insanoglunun ortaya koyumunun sadece kendi turune ait/eliyle/icin oldugunu ve bir turev ve de bilgi oldugunu algilayamaman mi?

Bu siklardan hangisi?, ya da varsa baska bir sik. Eger burasi aydinlanirsa; ben de senin tam olarak neyi algilayamadigini algilamis olurum.

Cunku benim algima gore, senin hala evrensel-insan dusuncesi ile ilgili sordugun sorularin algilanmis olmasi lazim.

O yuzden once bu algilanamayan kismi, bir acikliga kavusturalim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
06-03-2010, 07:56
Saygideger paslicivi;

Sana soyle izah edeyim.

Evrensel-insan dusuncesi, dogal dusunceyi dogal dusuncenin kendi evrensel ayni koken ve temeli x karakterli y oldurumu ile yargilayarak; kendi turu insan oz ve birey gorunumunu hic bir sekilde ortaya koyamadigini, insanin ozune ve gorunusune ihanet ettigini, insani bir arada, birlik icinde ve beraberce yasatmadigini, insani insandisi, insanlikdisi ve insan ustune peskes cektigini ve dogal dusuncenin cekirdegi de dahil; hic bir zaman insani ve insanligini temsil edemiyecegini ve insan ve insanligin onundeki en buyuk tehlike ve tehdit oldugunu v.s.

Evrensel/insansal/kavramsal/bilissel/bilgisel olarak ortaya koyuyor ve dava ediyor. Dogal dusuncenin sorun ve sorunsalinin tum resmini gozler onune seriyor, kovusturuyor, takip ediyor, sorguluyor ve dogal dusuncenin kendi kokeni ile yargiliyor.

Bende bunun bir birey olarak savciligini yapiyorum.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
06-03-2010, 08:03
Yalniz anlayamadigim bir sey var. Farkindaysan konu hep burada tikaniyor. Sen bir cesit, teslim olmayi ve bilinemez algisini; evrensel-insan dusuncesinin seyin kendisi ortaya konamaz algisiyla bagdastiramiyorsun.

Bunun nedeni birgun varolusun veya bu tip kavramlarin varolus tarafindan aciklanacagini ummak mi?, yoksa birgun insanoglunun, varolus temelli kavramlari bilgi ve turev olarak ortaya koyumunun seni tatmin edecegini dusunmen mi?

Yoksa varolus dahil, insanoglunun kendi dahil; varligin kendini kendi adina ortaya koyamayacagini ve insanoglunun varligi varligin adina ortaya koyamayacagi ve insanoglunun ortaya koyumunun sadece kendi turune ait/eliyle/icin oldugunu ve bir turev ve de bilgi oldugunu algilayamaman mi?


sevgili e.i.. tabii ki bu şıklar değil..

yalnız senin evrensel insan düşüncesi dediğin şeyi bugünkü dünya insanlığa vermeye çalışmak demek; varolan insanı tanımadığını, onu tam olarak algılayamadığını, onun ihtiyaçlarını gideremeyeceğini varolan nörokimysal donanımına uygun olmadığını görememek..

insanoğlunun varolan nörokimyasal donanımı onu bir duygu/düşünce birlikteliğinde yaşamaya zorluyor.. insan kendi özgür iradesiyle bunun dışına çıkamaz.. yani duyduyu ya da düşünceyi bir tarafa atıp ya da özgürce ikisini birbirinden bağımsız çalıştıramaz, çünkü varolan nörokimyasal donanımı buna müsait değil..

yani bir insan hem kendini hem varlığın kendi kendini ortaya koyamayacağını ancak bunun insan eliyle ortaya konup kavramlaştırabileceği ve bunun bilgi türev olduğu gerçeğini algılayıp bu şekilde yaşamaya uygun bir canlı türü değildir..

senin algılayamadığın bu..

önce insan denen canlının ruhsal aygtının nasıl çalıştığını öğrenmen gerekiyor.. onu öğrendikten sonra senin evrensel insan düşüncesinin varolan dünya insanlığına neden uygulanabilir olmadığını farkedebilirsin..

varolan insan bugünkü nörokimyasal donanımıyla(beyin kimyasıyla) senin bahsettiğin evrensel insan düşüncesinde yaşayamaz.. bu mümkün değildir demeye çalışıyorum..

evrensel-insan
06-03-2010, 08:17
Saygideger paslicivi;

yalnız senin evrensel insan düşüncesi dediğin şeyi bugünkü dünya insanlığa vermeye çalışmak demek; varolan insanı tanımadığını, onu tam olarak algılayamadığını, onun ihtiyaçlarını gideremeyeceğini varolan nörokimysal donanımına uygun olmadığını görememek.-paslicivi-

Iste simdi konunun ozu aciga cikti.

Sendeki "korku/endise" ayni daha onceornek verdigim gibi; bir ulusalcinin, bu bilinci asmasina ragmen; sirf ulke bolunme kor/endisesi temelli, Kurd varligina karsi cikmasi.

Halbuki evrensel-insan savciligi ve dava ettigi dogal dusunce; benim bireysel yasamim icin de gecerli. Yana bu dava ediise, kendimi de katiyorum ve o yuzden surekli suregelen bir surecle kendimi sorguluyorum.

Bu sendeki "endise/korku" aslinda sana ait degil; senin bir "beni algilayamazlar" on yargindan kaynaklaniyor.

Ne yazikki bu endise ve korku, insanoglunu da dusunce ve davranista insanlastirmiyor.

Bu site de ve yasam ve iliskilerim de bu tip insanoglu o kadar cokki. Sirf bu korku ve endiseden, kendini yenilemeyi, ilerletmeyi, sorgulamayi askiya aliyor ve bu kendini gelistirecek eylemlere set cekiyor.

Benimle de bosuna "sacmaliyorsun, yanlissin, soylesin, boylesin v.s." temelli bosuna ugrasmiyorlar.

Iste tum meselae; her kisinin kendi icin belirledigi ve bir turlu bilinc olarak asamadigi bu korku ve endiseler asil sorun.

Bu bir kez daha aciga cikti. Demekki once bu, kisinin kendini degil de; kendisinin algilanamamasini iceren korku/endise asil sorun.

Cunku ayni korku/endise bir teisti de non teist yapamiyor, bir inancsal dusunce ureteni bilimsel yapamiyor.

Evet, sevgili dostum; meselenin ozu bu.

Bu kisinin kendini direk olarak ilgilendirmeyen korku/endiseden kisinin kendisini egiterek ve bunun farkina ve bilincine vararak arinmasi ve kurtulmasi lazim. Yoksa, ne bir bilinc asamasi, ne de insanlasma; bir kisi icin ancak hayal olarak kalir. Bu da ancak bilincli bir birey bilinci farkindaligi ile mumkundur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
06-03-2010, 08:25
Evrensel/insansal/kavramsal/bilissel/bilgisel olarak ortaya koyuyor ve dava ediyor. Dogal dusuncenin sorun ve sorunsalinin tum resmini gozler onune seriyor, kovusturuyor, takip ediyor, sorguluyor ve dogal dusuncenin kendi kokeni ile yargiliyor.

Bende bunun bir birey olarak savciligini yapiyorum.


sen bunun savcılığını yaptığınla kalırsın ve kendi yaşamını ıskalarsın.. bu dünyaya bir çok üstbilinç insan gelmiştir ve hepsinin amacı dünya insanlığını yaşadığı bu cehennemden kurtarmak amaçlıdır..

ama hiçbiri dünya insanlığını kurtaramamış ve tek insanlık çatısı altında toplayamamıştır..

bunun de tek bir nedeni vardır.. hepsi tüm dünya insanlığını senin de farkında olmadığın gibi kendisi gibi bilmeleridir.. her insanın ayrı bir dünya ve insan denen canlının ruhsal donanımını algılayamamaları ve üretilen her düşüncenin(evrensel insan düşüncesi de dahil) dünya insanlığını tek çatı altında toplayamayıp sadece ve sadece evrimsel sürecin bir parçası olup insanlığı yine ve yine bölmek ve birbirine düşman edip, kırdırıa kırdıra, savaştıra savaştıra, acı çektire çektire varoluşun acımasız evrimine katkı sağlamaktan öte gidemeyeceklerinin farkındalığına varamamalarıdır..

paslıçivi
06-03-2010, 08:41
Evet, sevgili dostum; meselenin ozu bu.

Bu kisinin kendini direk olarak ilgilendirmeyen korku/endiseden kisinin kendisini egiterek ve bunun farkina ve bilincine vararak arinmasi ve kurtulmasi lazim. Yoksa, ne bir bilinc asamasi, ne de insanlasma; bir kisi icin ancak hayal olarak kalir. Bu da ancak bilincli bir birey bilinci farkindaligi ile mumkundur.



sevgili e.i..

ben tüm dünya insanlığı ayakta uyuyor, körkütük sarhoş bir yaşam sürüyor diyorum.. ve tüm bunlardan sonra da diyorum ki..

uyuyan bir insan ya da körkütük sarhoş bir insan ne uyuduğunun ne de sarhoş olduğunun farkında/bilincinde değildir..

bu kişi kendi çabasıyla bu durumdan kurtulamaz, bu ya evrim süreciyle kendiliğinden halledilebilir ya da bu uyku düzeyi farkedilip dünya insanlığına dışardan somut bir müdahele gereklidir diyorum.. bu somut müdahele de şimdilik kişinin yapabileceği derin trans halindeki meditasyonlar ya da tıptaki gelişmeler eşliğinde bunun medikal/ilaçla tedavi edilebileceğidir..

şimdilik aksi mümkün değildir.. yani varolan dünya insanlığına bir şeyleri okutarak anlatarak uyandırıp dünya insanlığını tek çatı altında toplayamzsın..

çünkü insanoğlu ilk insandan itibaren varlığı tanımak bilmek istemekte ve bunu becermediği için bunun verdiği rahatsızlığı gidermek adına kendi soyutunu/inancını geliştirmiş ve bunu gerçeğe indi,rgeyip bir sonraki nesillere zihin/hafız/öğreti olarak aktarmıştır..

dünya insanlığının net olarak kısaca hikayesi bu.. yani insanlık daha ilk insandan itibaren kendi eliyle kendi türünü cehenneme itmiş ve düştüğü bu çukurda debelenmektedir.. ve düştüğü çukurun dahi farkındalığında değildir.. ancak düştüğü bu çukurun farkındalığına varacak ki çözüm arasın..

yani insanoğlunun katetmesi gereken daha çok bilinç aşaması var ve şimdilik bu sadece varoluşun acımasız bilinç evriminde gelişmek zorunda diyorum..

evrensel-insan
06-03-2010, 08:41
Saygideger paslicivi;

Bahsettigim korku ve endise toplumsal korku psikolojisidir, yani "yalniz kalirim, kimse beni dinlemez/anlamaz, distalanirim, yabancilasirim, onemsenmem v.s." temelli korku.

Bu korku ancak birey bilincinin bilincli ve farkindaligiyla asilir. Yani BIREY KENDI KENDINE HER SARTTA YETERLI OLMALIDIR. bU DA BIREYIN KENDINE GUVENI, KENDINE SAYGISI, KENDINE SAGLAMLIGI V. ile mumkundur.

Yani birey toplum icinde toplumun bir ferdi degil; kendi her turlu dusunce ve davranis varligiyla OZGUR olabilmelidir. Baskalarindan ziyade, kendini ortaya koyabilmeyi becerebilmelidir. "beni anlamak isteyen anlar, benle beraber olmak isteyen olur" v.s. temelli dusunmelidir. Toplum icindeki varligini, kendi olarak kendi oz dusunce ve davranisiyla surdurmelidir. Toplumdan yer beklememeli, yerini kendisi kendi bireysel varligiyla almalidir.

Bu konu BIREY OZGURLUGUDUR. Bireyin hak ve ozgurlugu degil. Bir birey, toplumsal nedenlerden dolayi kendini ozgur birakamiyorsa; o kisi henuz birey bilincinin farkinda degildir.

Bireyin ozgurlugu SADECE BIREYE AITTIR. Kendini dusunce ve davranis olarak frenlememelidir.

Iste buradaki tam karsi tehlike bireyci akilciliktir. Sonucta BIREYIN KENDI OZGURLUGU, BASKALARININ OZGURLUGUNU KISITLAMASI ANLAMINA GELMEZ. Bunu yaparsa zaten, iste o zaman egoist, bencil olur. Tum yaptigi KENDINI OZGUR KILMASI ve bu ozgurlugunu suregelen surekli bir surec olarak ve de egoist yonunu devamli sorgulayarak ve torpuleyerek insanlasmasi ve evrensellesmesidir.

Aslinda bu konuda bir yazim var, bulursam sana iletirim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
06-03-2010, 08:44
Saygideger paslicivi;

Ben dunya insanligindan degil; senden ve sendeki korku/endiseden bahsediyorum.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
06-03-2010, 09:00
Bu korku ancak birey bilincinin bilincli ve farkindaligiyla asilir. Yani BIREY KENDI KENDINE HER SARTTA YETERLI OLMALIDIR. bU DA BIREYIN KENDINE GUVENI, KENDINE SAYGISI, KENDINE SAGLAMLIGI V. ile mumkundur.

Yani birey toplum icinde toplumun bir ferdi degil; kendi her turlu dusunce ve davranis varligiyla OZGUR olabilmelidir. Baskalarindan ziyade, kendini ortaya koyabilmeyi becerebilmelidir. "beni anlamak isteyen anlar, benle beraber olmak isteyen olur" v.s. temelli dusunmelidir. Toplum icindeki varligini, kendi olarak kendi oz dusunce ve davranisiyla surdurmelidir. Toplumdan yer beklememeli, yerini kendisi kendi bireysel varligiyla almalidir.


sevgili e.i..

cümlelerine dikkat et.. hep -meli -malı ile bitiyor.. bir ideolojiden bahsediyorsun.. dünya insanlığı evrensel insan düşüncesine girip dünyaya insanlığı getirmek için -şöyle olmalı, -böyle olmalı..

bu -meli -malılar senin zihninin ürettiği idealler.. başka bir insan beyni de başka -meli -malılar üretiyor..

kimse gerçeği görmek istemiyor.. kimse insaoğlunun varoluş karşısında çaresizliğini farkedemiyor.. herkes kendine bir -meli -malılardan rüya yapmış, kendini avutmaktan başka bir şey yapmıyor..

varoluş hiçbir insan bilincinin ürettiği -meli - malı tarzındaki idealleri kazımıyor diyorum.. varoluş binlerce yıldır bildiğini okuyor ve insan denen canlı sadece yaşam şansı bulduğu varoluşta kendi zihninde yarattığı dünya idealinin peşinde koşarak yaşamı ıskalıyor ve benlik mücadelesini anlamsızca sürdürüyor..

ortalık -meli -malılarla dolu ama ama dediğim gibi herkes bu dünyada kendini avutacak sanal mutluluk sağlayacak bir oyuncak bulmak zorunda..

oysa yaşam an ve an yaşanıyor ve bir daha geri gelmemek üzere uçup gidiyor.. ve işte insan bu -meli -malılarla avunup anı kaçırıp yaşamı ıskalıyor..

tüm bu gerçekleri görüp tek kutsal şeyin yaşamın kendisi olduğunun farkına varıp anı yaşamak işte tam bir aydınlanma ve farkındalıktır..

hiç bir meli malı olmak zorunda değil, gidilecek ulaşılacak hiç bir amaç, hedef yok.. şimdi şu an var.. tüm meli malılar zihnin ürettiği zamansal öğeler.. hepsi sadece güzel birer rüya..

evrensel-insan
06-03-2010, 09:09
Saygideger paslicivi;

Bende senin gibi korku/endise yasasaydim ve " Beni eger dusuncelerimi aciklarsam algilayamayacaklar, o yuzden ben de algilanmak icin; onlarin anlayacagi gibi yazayim" v.s. temelli dusunseydim, senin ile yazismalarimda "paslicivi benim bilincimi, bilgimi, birikimimi anliyamaz, o yuzden onun anlayacagi gibi yazayim" diye dusunseydim ve de birey ozgurlugumun dusuncesini yazilaimda bu endise/korkudan dolayi kisitlasaydim v.s. sen bana su mesaji;

evet asıl konuşmak istediğim konular bunlar.. ve bu sitede bu bilince ulaşmış tek sen olduğun için seni kurban olarak seçtim-paslicivi-

iletebilirmiydin?

O yuzden birey ozgurlugumuzu, dusuncemizin bilinc, bilgi, birikim, gozlem v.s. duzeyi ne ise o temelde ve oldugu gibi aktarmaliyiz.

Eger bunu yapmazsak; yaptigimiz dusunceozgurlugumuze dem vurmak, kendi dusuncemizi ortaya koyamamak, kendimizi ortaya koyamamak ve bunun sonucu da bilinc olarak geriye gitmek, bildiklerimizi kullanamamak, ve her konu ve davranista kendimizi kisitlamak olur.

O yuzden birey ozgurlugu, birey bilincinin ve farkindaliginin temel tasidir. Birey ozgur degilse ve ustelik bu ozgurlugu kendisi kendine toplumsal endise/korkudan dolaya tanimiyorsa, kendi insanlasmasina "ihanet ediyor" demektir. Oyuzden yasam ve birey bilincinin ozgurlugunun ustunde baska bir deger yoktur, bir bilincli birey icin.

Sende su an benimle yazisiyorsun, baskalarini birak ve kendi bilinc duzeyini ortaya koy, korkusuzca ve endise duymadan.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
06-03-2010, 09:13
Saygideger paslicivi;

O-meli/mali lar; benim birey ozgurlugumun kendi adima yasadigim deney, gozlem, birikim, bilincidir. Evrensel-insan dusuncesinin bir ifade edisi degildir.

Ben kazandigim birey bilincimi, birey ozgurlugu sayesinde kazandim. Sen birey ozgurlugu icin farkli bir deneyim, gozlem, birikim ve bilinc yasadiysan, sen de onlari ortaya koyabilirsin.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
06-03-2010, 09:21
Ben dunya insanligindan degil; senden ve sendeki korku/endiseden bahsediyorum.



sevgili e.i..

zaman zaman meditasyonlar sayesinde öze inmenin ve özün bazın dogmatik özelliklerinden bahsediyorum.. mutlak mutluluk diyorum, algı sezgi diyorum, mutlak cesaret diyorum.. varoluşla bir bütünlükten bahsediyorum..

özüne iemiş bir insanın hiçbir toplumsal endişe ve korkusu kalmıyor.. ben her türlü düşüncemi her ortamda çok rahat söylerim, yalnız kalmak, algılanmamak, dışlanmak gibi bir kaygım olamaz çünkü bu bahsettiğin kavramlar egoda yaşayan insanın mutlu olması için gereken sahte kavramlar.. egoda yaşayan bir insan için tekbaşınalık diye bir kavram yoktur, onda bu yalnızlık ve acı verici olarak ortaya çıkar..

oysa egodan arınmış insanın için tekbaşınalık yaşamdaki en büyük hazlardan biridir.. ben fırsat buldukça diğer insanlar gibi insan içine karışmaktansa kendimle kalmayı tercih ederim.. tüm çabam kendimle kalıp, kendimi tanıyıp bulduğum andaki duyduğum çoşku huzur ve mutluluktur.. bu deneyimlemeden anlaşılcak bir şey değildir..

gerçek yaşamımda tüm bu düşünce ve fikirlerime rağmen teistinden nonteistine kadar bir çok insan benimle aynı ortamda olmaya çalışır.. çünkü özümde yakaladığım mutlak mutluluk ve mutlak cesaret müthiş bir pozitif enerji olarak çevreme yayılır ve birlikte olduğum insanlar keyif verir..

ama benim en çok keyif aldığım anlar insanlarla birlikte olduğum değil kendimle olduğum anlardır..

bu meditasyonun bana sağladığı şeyler yüzünden 16 yıllık evliliğimi bile bitirmiş bir insanım..

mutlu olmak için dışardan hiç bir insana hiç bir kavrama ihtiyacım yok.. çeperde yalancı mutluluğa ihtiyacım yok, çünkü özümdeki mutlak mutluluk tüm dünyasal mutluluklardan kat ve kat değerli..

varolan bilinç düzeyimle yakaladığım duruma karşılık tüm evreni verseler elimin tersiyle iterim..

paslıçivi
06-03-2010, 09:23
bugünlük benden bu kadar..

evrensel-insan
06-03-2010, 09:30
Saygideger paslicivi;

ben her türlü düşüncemi her ortamda çok rahat söylerim, -paslicivi-

Peki o zaman neden iki de bir de "Bizi anlamazlar" v.s. icerikli mesaj atiyorsun.

Bu dunya da bir bireyin kendisi, bir de turu vardir. Bireyin turune yardimci olabilmesinin anahtari; bireyin kendi bilincini, bilgisini, birikimini, gozleminin "beni anlayamazlar" korku/endisesiyle ortaya koymayipta, kendine saklamasinda mi yatar?

Ben evrensel-insan dusuncesi, hakkindaki mesajlarimi senin sahsina yaziyorum. Senin kendin icin, gorusun ne? Sen kendi adina ne diyorsun?

Once bir bunlari ortaya koyalim, ondan sonra turumuz adina nasil bir yol izleyecegimiz, ortaya cikar.

Yani evrensel-insan dusuncesinin, baskalari tarafindan algilip, algilanmayacagini degil; senin bu konudaki seni ilgilendiren bireysel gorusunu soruyorum. Sen ne diyorsun evrensel-insan dusuncesi icin. Yani, soruyu kendi adina degerlendir, turumuz adina degil.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
06-03-2010, 09:44
Saygideger paslicivi;

Ulkemizdeki vatandaslarin ve kisilerin genelde yetistirilme ve egitilme sekli; toplumsaldir. Dolayisi ile, bir kisi; toplum ile birlikte vardir, toplumsal kisilige sahiptir. Toplumsal degerler tasir ve toplumsal degerlerin dogruluk savasini verir.

Bu yuzden baskasina, empoze, baski ve yonetim ve yonlendirim uygular. Bu uygulamayi one cikaranlarinda; mutlaka, bir veya kendine gore uyumlu ideolojik inancsal dogrulari vardir. Bu dogrulari da; herkesin almasi icin mucadele eder.

Ama; gercekte; bu mucadele tek dogrulu degildir. Cunku baska ideolojik inancsal dogrular da vardir ve boylece kisi eliyle, toplumsal dogruluk savasi baslar.

Bunu dinde de, milliyetcilikte de, ahlak ve etikte de, gelenek, gorenek, torede de, egitim-ogretimde de, ve herturlu ailesel yetistirimde de, v.s. gorebiliriz.

Bu temelde bakildiginda; iste kisisel hak ve ozgurlukler, aslinda toplumsaldir. Kisiden ziyade; belirli bir toplumsal yerlesmis, alisilagelmis, sabitlenmis ve sahiplenilmis bir toplulugun, halk kitlesinin, partinin, ideolojik inancsal dogrularin bir urunudur.

Kisi bu hak ve ozgurlukleri; icinde bulundugu toplumun toplu bir istemi olarak sunar, yani toplumun bir cesit o hak ve ozgurluklerdeki sozcusudur. Oyuzden de; terim olarak, kisiseli kullandim, bireyseli degil. Cunku kisi toplumun bir ferdidir.

Birey ise; bireysel olarak; kendi dusunce ve davranisiyla kendini topluma kabul ettirendir. Yani toplumsal olmak yerine; kisiligini bireysel olarak ortaya koyandir.

Iste bu temeldeki bireysel hak ve ozgurlukler, toplumsal bir icerik icermez. Ama ulkemizde, birey olmadigindan ve bireysel bilinc temelli hak ve ozgurlukler olmadigindan; kisilerin ortaya koydugu hak ve ozgurlukler, toplumsal olarak ortaya konur ve oyle algilanir.

Halbuki gelismis ve birey yetistiren ulkelerde; boyle bir istem; tamamen bireysel hak ve ozgurluk olarak algilanir ve hic bir toplumsal algiyi dolayisiyle, ideolojik inancsal dogruyu icermez. Sadece kisinin kisiligini ve kimligini olusturan bir somut deger olarak algilanir ve firtinalar kopmaz.

Cunku bunun hem hukuk guvencesi vardir, hem de devlet bireyi icin vardir. Ulkemizdeki gibi; vatandas devlet icin yoktur.

Eger bu temelde; kisiselligin toplumsalligi ile; bireyselligin tekligi algilanirsa, iste o zaman ancak; bireyin hak ve ozgurlugunun, bireysel hak ve ozgurluklerden farki da algilanir.

Cunku sonucta bir bireyin bireysel hak ve ozgurlukleri, baska bireyler tarafindan, saygi ile karsilanir ve desteklenir. Cunku, destekleyen de; sesini duyurabilmek icin; kendi bireysel hak ve ozgurlugunu alma mucadelesinde destege ihtiyac duyacaktir. Bu yonuyle; bireysel hak ve ozgurlukler, bireyler arasi farklarin farkina varma ve farklari koruma dayanismasina donusur.

Bireyin hak ve ozgurlugu ise; tamamen bireyseldir ve toplumsal hic bir yani yoktur, destek te istemez. Tum istedigi; kendi istedigi gibi yasayabilmek ve iliski kurabilmektir. Bunun topluma ters gelisi veya yanlisligi soz konusu degildir.

Burada, bireyin istedigi, destek-kostek degil; sadece kendi dusunce ve davranisini; serbestce ve hic bir engelle ve karsi cikisla karsilanmadan ortaya koyabilmektir.

Kisaca; kisisel hak ve ozgurlukler, toplumun bir kismi icindir ve toplumsaldir. Bireysel hak ve ozgurlukler, bireyseldir, fakat toplum desteklidir. Bireyin hak ve ozgurlugu ise; tamamen bireysel ve bireyin hangi konuda olursa olsun, toplumun tepki veya etkisini goz onune almadan, dusunce ve davranisini; kendi gorusu ve yansisi olarak ortaya koymaktir.

Ama, bunlarin hicbiri; bireyci akilciligin; guce, iktidara, otoriteye, cikara v.s. yonelik; baska kisi, birey veya toplumlari kendi dogrusuna zorla veya gucle kabul ettirilmesiyle; yani dikta ve zorakilikle asala karistirilmamalidir.

Bir bireyin bu farka nasil ulasabilecegi ve kendini bu farka nasil yonlendirip; degerlendirecegini kisaca, once birey olmanin gerekliliginin bilincini almasi ile mumkundur.

Iste ben, bu temeldeki bir birey bilincinin, dusunce ve davranis ozgurlugunden bahsediyorum. Yani algilanamayacak korkusu yasayan bir kisinin dusunce ve davranisindan degil.

Oyuzden her bir birey once kendi sagligi icin, dusunup davranisini, ozgurce ortaya koymalidir.

Eger bir endise/korkudan dolayi bu ozgurlugu yasiyamiyorsa; basta kendi gelismesini, ilerlemesini, sorgulamasini ve bilinclenmesini onluyor, demektir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
08-03-2010, 06:39
ben her türlü düşüncemi her ortamda çok rahat söylerim, -paslicivi-

Peki o zaman neden iki de bir de "Bizi anlamazlar" v.s. icerikli mesaj atiyorsun.

Bu dunya da bir bireyin kendisi, bir de turu vardir. Bireyin turune yardimci olabilmesinin anahtari; bireyin kendi bilincini, bilgisini, birikimini, gozleminin "beni anlayamazlar" korku/endisesiyle ortaya koymayipta, kendine saklamasinda mi yatar?


sevgili e.i..

"beni anlayamazlar" korku endişesiyle kendisine saklamak değil asıl anlatmak istediğim şey.. öyle bir şeyden bahsetmiş olsaydım en başta kendimle çelişirdim.. çünkü ben de senin gibi düşüncelerimi paylaşıyorum, yeri ve zamanı geldiğinde ve özellikle içimden geldiğim zaman..

şöyle ifade etmeye çalışayım..

her insan yavrusu insanoğlunun kendi eliyle yarattığı cehennemin/bataklığın içinde dünyaya gelir.. yani bir insan yavrusunun insanlıktan uzak bir yerde dünyaya gelip gelişip, yetişmesi mümkün olmadığı için her insan bir bataklığın içinde doğar..

bu bataklığın içinde doğan insan yavrusu önce bir tohum gibidir.. nedense dünya insanlığının tamamına yakını tohum olarak dünyaya gelip bu bataklığın içinde yeşermeden tohum olarak ölüp giderler..

fakat bazı kişiler tohum olarak kalmayıp çatlarlar ve filizlenmeye başlarlar.. bu filizlenme döneminde bile hala o bataklığın çamuruna bulaşmış bir şekilde yaşarlar..

ama gün gelir ki; bu filizler bataklığın üstüne çıkıp çiçek açabilirler.. işte çiçek açan bu filizler artık koku yaymaya başlarlar.. bu koku güzeldir, en azından çevresindeki tohumlara, filizlere bir motivasyon sağlar.. çünkü diğer tohumlar, filizler bu güzel kokudan etkilenip "biz de çiçek açıp güzel kokular yayabiliriz" hissine, farkındalığına erişebilirler..

çünkü bu çiçeğin yaydığı koku; insanlığı birleştiricidir, sevgi doludur, acılardan savaşlardan uzaklaştırmaktır, bataklığın o kötü kokulu karanlık çamurundan uzaklaşmaktır, bir tohumun çiçek açabileceğinin kendi kendine kanıtı, en güzel göstergesidir..

"bizi anlamazlar" olayına gelince...

bizi anlamayıp algılamaycak olanlar bu tohum düzeyindeki insanlarıdır.. onlar bir ortodokstur, alevidir, budisttir, protestandır, musevidir, sünnidir, hindudur, isevidir, musevidir, katoliktir, müslümandır vs... yani teizm düzeyinde bilinç açıklığı varıdr, yani yaşamda kalıp mutlu olmaları için henüz o tohumu çatlatmaya hazır donanımları yoktur.. henüz filizlenmeye müsait değillerdir.. o tohumun kabuğunu hazır olmadan çatlatırsan o bataklığın içinde boğulup çürüyüp giderler, yaşayamazlar.. çünkü filizlenip nefes alacak o tomurcuklar henüz oluşmamıştır.. ve sen onlar için sadece bir tehlike/tehdit olarak algılanırsın, çünkü müsait olmadığı halde tohumun kabuğunu çatlatacak şeyler söylemektesindir ve tohum yaşamda kalmak uğruna seni bir tehdit/düşman olarak algılayarak sana karşı tüm savunma kalkanlarını(egonun savunma mekanızmalrı) kaldırır, seni alaya alır, sana kızar, sana saldırır ve başa çıkamayacağını anladığında kaçar.. çünkü yaşamda kalıp soyunu devam ettirmesi buna bağlıdır..

seni beni anlayıp algılayacak olanlar; tohumu çatlatıp filizlenmeye başlamış olanlardır.. yani nonteizm düzeyindeki insanlardır, çünkü onlar artık nefes alıp yaşayabilecek tomurcuklara, yapraklara sahip olmuşlardır.. şayet donanımları müsaitse bu tomurcuklar yapraklar daha da çok olgunlaşıp filizlenip çiçek açabilirler ama bu bile belli bir yere kadar mümkündür.. çünkü sen kokunla sadece belli bir yere kadar etki edebilirsin, onun filizlerine direk bir etki yapamazsın.. yine onun kendi tohumunun, tomurcuklarının filizlerinin içeriği en önemli şeydir/kriterdir.. şayet o kişi içerik/donanım olarak müsaitse senin ışığından/kokundan faydalanabilir.. ve kendine bir yol bulup o bataklığın içinden yukarı doğru filizlenip çiçek açabilir.. şayet bu donanımı müsait/uygun değilse sadece geçici olarak senin kokunu duyup hisedebilir ve bir süre sonra kendi donanınımıyla, filiziyle, yaprağıyla, bulunduğu bataklığın çamuruyla cebelleşmeye mahkumdur..

kısaca şöyle ifade edeyim.. senin benim anlattıklarımla kim dininden imanından miliyetçilik duygusundan tabularından değerlerinden arınabilir ki.. bu dünyada tüm insanlığa bunları anlatsak kaç kişi bu değişime/dönüşüme uğrayabilir.. bir elin parmalarını geçer mi sence bu sayı, çok zor hatta imkansız diyebilirim.. çünkü henüz donanım müsait değildir..

ve tüm bunlar, insan denen canlının varoluş karşısındaki acizliğinden başka bir şey değildir.. varoluş kendi evrim süreci içerisinde bildiğini okumaya devam etmiştir, ediyordur ve edecektir.. sadece bu devasa bataklıkta arada bir sırası gelen filizlenip çiçek açacaktır o kadar, yani kişisel kurtuluşa ulaşacaktır..

bu piramitin tabanından zirvesine olan bir içsel yolculuktur, o yüzden piramitin tabanından zirvesine olan yolculukta sayı azalır, irtifa yükselir..

paslıçivi
08-03-2010, 06:54
Ben evrensel-insan dusuncesi, hakkindaki mesajlarimi senin sahsina yaziyorum. Senin kendin icin, gorusun ne? Sen kendi adina ne diyorsun?


senin evrensel insan düşüncesi dediğin şeyi tam olarak algılayamamakla bereber; hiçbir şey kendi kendini ortaya koyamaz sadece insanoğlu adına insanoğlu eliyle ortaya konabilir ifadenden yola çıkarak, agnostizmin sanki başka bir şekilde ifadesini yapıyormuşsun gibi geliyor bana..

agnostizme benim bakış açım; bu yaşamda tek gerçeklik; bilimin bize an itibariyle sunduklarıdır, onun haricinde bir adım öne gidip gnostik yaklaşımla bir takım şeyleri bildiğini ifade etmek sadece insan eliyle/zihniyle ortaya konmuş insanoğlunun kendisi adına kendi rüyasından başka bir şey değildir ve gerçeklikle bilimle bilimsellikle uzaktan yakından alakası yoktur..

şayet bunun dışında ya da haricinde evrensel insan düşüncesi adına ifade etmek istediğin başka şeyler varsa açıklamanı beklerim..

paslıçivi
08-03-2010, 07:35
ondan sonra turumuz adina nasil bir yol izleyecegimiz, ortaya cikar.


üst bilince ulaşmış tarihteki her insan önce kendi yaşadığı toplum tarafından dışlanmıştır zaten.. buna dünyada gelmiş geçmiş en üst bilince ulaşmış Budha denen kişi de dahildir.. aydınlandığında öğretilerini yaymaya başladığında bir çok yerde hakaret uğramış, küfredilmiş, dışlanmıştır, ancak onu algılayabilecek çok küçük bir azınlık tarafından desteklenmiş ve yüzyıllar geçtikçe bu üst ilincin öğretileri taraftar kazanmıştır.. bu tüm üstbilinçlerin yaşadığı bir durumdur, peygamberler de bu üst bilince ulaşmış kişilerdir ve onlar da bu duruma maruz kalıp öğretileri ancak yüzyıllar sonra değeri anlaşılıp taraftar bulup bir akım yaratabilmişlerdir..

ve bu üst bilince ulaşmış kişilerin bir çoğu öğretilerini insanlığın faydasına sunabilmek adına ölüm sonrası mükafat ve cezai yaptırımlara başvurmuşlardır.. çünkü insan denen canlı bir gün öleceğinin farkında olan tek varlıktır ve ölüm sonrası yaptırımlar bu dünya gözüyle kanıtlanıp yanlışlanamayacağı için her zaman alt bilinçler üzerinde etkili olmuş ve işe yaramıştır.. bugün alt bilinçte yaşayan insanların üzerinden ölüm sonrası cennet cehennem ya da kötü iyi doğumlar gibi reenekarnasyon veya karma yaşamları kaldırırsan dünyayı çok daha büyük bir kaosa sürüklersin..

çünkü sırf bu ölüm sonrası yaşamların yaptırım gücü yüzünden insansı/insan gibi yaşayan devasa bir vahşi/ilkel/canlı/canavar kitlesiyle birlikte yaşıyoruz ve bu durumla karşı karşıyayız..

o yüzdendir ki din ve ölüm sonrası yaptırımı olan yaşam rüyaları bugünkü insanoğlu denen canlı türü için bir zorunluluktur.. evrim ilerledikçe, insan hayvandan gerçek insana yaklaştıkça tüm bu ölüm sonrası yaşam yaptırım sunan bilinçler ve dogmalar kendiliğinden buharlaşacaktır zaten.. gelişmiş ülkelere bakarsan teizmden nonteizme gidişat yönünde bir trend var.. önümüzdeki yüzyıllarda insanlık nonteizmin etkisi altında yaşayacaktır..

tek umudum tıptaki gelişmler sayesinde daha ilk insandan itibaren kendini bir bataklığa iten bu insan denen canlı türünü egoda/soyutta yaşamaya mahkum kılan bu hastalıktan medikal olarak kurtulabilmesidir, yoksa aksi takdirde üst bilinçlerin yol göstericiliği sadece belli bir zaman ve coğrafyaya sıkışıp kalacak ve sadece yeni bir kartanesinden yeni bir çığ ve bu çığın altında kalan altbilinçler arasında ayrımcılık bölüclük yapmaktan öteye gidemeyecektir.. çünkü insanın hamuru mayası henüz hazır değildir olgunlaşmamıştır.. ve tüm dünya insanlığının hamurusuna bu mayayı aynı anda katamadığın sürece bu acımasız evrim kanunları kasotan düzene geçişte kendi iç dinamiklerini kulllanmaya devam edecektir..

evrensel-insan
08-03-2010, 18:47
Saygideger paslicivi;

şayet bunun dışında ya da haricinde evrensel insan düşüncesi adına ifade etmek istediğin başka şeyler varsa açıklamanı beklerim.. -paslicivi-

Herseyden once, evrensel-insan dusuncesi; insanoglu yasam tarihinde bastan beri gunumuze kadar uzanan dogal dusunceye alternatiftir.

Dogal dusunce insanogluna; evrensel-insan dusuncesi insana aittir.

Dogal dusunce hayvani soyutlastirmis; evrensel insan dusuncesi ise insanoglunu insanlastiracaktir.

Evrensel-insan dusuncesi; insanoglunun dogal dusuncesinin evrensel yapi ve isleyisinin tum resmini verir, ona disaridan bakar, onu notr algilar.

Evrensel insan dusuncesinin temeli; antropocentric, yani insan merkezlidir. Bunun anlami; dogal dusuncenin temeli sadece insandisi merkezlidir.

Evrensel insanin birimi birey iken; dogal dusuncenin, ya madde, ya dusunce, ya da "yok" tur.

Dogal dusunce, ayrimci, cikarci, bencil iken; evrensel-insan dusuncesi birlestirici, butunleyicidir.

Evrensel insan dusuncesi, birey bilinci almis kisiler eliyle uygulanirken; dogal dusunce insandisi madde veya dusunce eliyle uygulanir.

Dogal dusunce insanlik disi iken; evrensel-insan dusuncesi insan ozludur.

Evrensel-insan dusuncesinin baslangici senden yaptigim alintidir. Yani her seyi ortaya koyan ve kendi eliyle/icin/adina koyan insanogludur. Iste bu acilim, dogal dusuncenin sinirlari disindadir. Cunku dogal dusunceye gore, her sey ya madde, ya da yaraticidir.

Evrensel-insan dusuncesi; yaraticinin insanoglu oldugunu soyler ve yaratimi da soyuttur.

Dogal dusunce ayrimci ve parcasal iken; evrensel-insan dusuncesi en genis mekan acisindan evrenseldir.

Dogal dusunce hayvani iken; evrensel-insan dusuncesi insansaldir.

Dogal dusunce madde veya dusunceden yola cikarken; evrensel-insan dusuncesi kavramdan yola cikar.

Dogal dusunce, verisel, tabusal, degersel iken; evrensel-insan dusuncesi bilisseldir.

Dogal dusunce inancsal iken; evrensel-insan dusuncesi bilimseldir.

Dogal dusunce, kalici, ispatli, noktalayici, sabitleyici iken; evrensel-insan dusuncesi epistemolojiktir.

Dogal dusunce sahiplenici iken; evrensel-insan dusuncesi kullanim ve paylasimcidir.

Simdi evrensel-insan dusuncesini tanimlayalim. Birey bilinci almis bir kisinin; evrensel, insansal, kavramsal, bilissel, bilimsel, antropolojik, epistemolojik bakis acisidir.

Senin agnostizminin; evrensel-insan dusuncesindeki karsiligi;inancsal olmayan bilimsellik, epistemolojik bilimsellik, sadece insanoglu eliyle ortaya koyumlu, turevsel ve bilgisel bilimsellik, yaratici dahil, her bir soyutun sadece dogruluyan acisindan dogrulugu, evrensel olmayisi, var ve ol temelli tum ortaya konumlarin sadece insanoglu eliyle oldugu ve seyin kendisinin kendini ortaya koyamayacagi, ogreti degil; bilgi olan bilimsellik, olarak aciklayabiliriz.

Farkindalik ve bilinc ise; bilisselligin konusudur.

Dolayisiyle, ne agnostizm ne de farkindalik ve bilinc; evrensel-insan dusuncesi icin yeterli degildir. Cunku ikisi de senin deyiminle, dogal dusuncenin cekirdegine, yani civiye iner. Ama; dogal dusuncenin kokeni x karakterli y gorunumunden disari cikamaz.

Ustelik agnostizmin, bilinemezciligi; sanki varligin kendisini bildirebilirmis izlenimi verir. Yani her seyin ortaya koyucusu olan insanogluna deginmemektedir.

Dolayisiyla, agnostizm, farkindalik ve bilinc; sadece dogal dusuncenin SORUNSAL kokenine inmeyi saglar. Ondan disari cikisi gosteremez.

Yani; sadece insanoglu, dogal dusunce cekirdeginin hayvani temelini algilamaya yarar.

Ne insanogluna; insanlasmanin yolunu gosterebilir, ne de insanoglunun hayvan ozlu dusuncesine bir cozum getirebilir.

Sonucta dogal dusunce; zaten insanoglunu one cikarmaz, kaldiki bolunmez butunu bireyi one cikarmak.

Evrensel-insan dusuncesi ise; birey bilincinden baslar ve insanin ozune yonelir.

Dogal dusuncenin verecegi en uc bilinc; bireyci akilciligin, bencilllik ve egoizm bilincidir.

Evrensel-insan dusuncesi; dogal dusunceyi ortaya koymakla kalmaz; onun epistemolojik gerceklik olarak algilanmasini da saglar.

Simdi istersen, evrensel-insan dusuncesinin her bir kalemini ayri ayri kendi icinde algilamak adina, degerlendirebiliriz. Boylece hem dogal dusunceden farki ortaya cikmis olur, hem de bir alternatif oldugu algilanmis olur.

Yalniz, ben sadece cok kisa ozet gectim.

Bir de evrensel-insan dusuncesinin asil gorevi; insanoglunun neyi nasil olusturdugu yonunu aciklamadim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
08-03-2010, 19:06
Saygideger paslicivi;

Evrensel-insan dusuncesinin ozu; birey bilinci ve bireyin OZGURLUGUDUR. Oyuzden birey kendisini insanlastirmak ve bunu evrensel mekan genisliginde basarabilmek icin; dusunce ve davranis ozgurlugunu hic bir zaman topluma gore ayarlamaz.kendi gelisimi, ilerlemesi, insanlasmasi ve evrensellesmesi icin; kendini kendi oz bilgi, bilinc, birikim, gozlem ve bunlari gelistirerek ve ilerleterek kendini yeniler.

Iste bu surekli suregelen surec, bireyin olumune kadar surer ve hic bir donem de de noktalanmaz. Birey surekli, bilgilenim, bilinclenim, icindedir.

Dogal olarakta bu dusunce ve davranisi frensiz, kisintisiz, engelsiz yasam ve iliskisine yansir.

Bu tip bir yasam ve iliski, zor, yerine gore yalniz, yerine gore engebelerle ve mudahelelerle karsilasir, ama; bunlar zaten olagandir.

Bireyin tek amaci; kendini oldugu gibi ortaya koymasidir. Bu ortaya koyusun ne oldugu ve algisi ise; tamamen onunla iliskide olanlarin cabalarina baglidir. Kacan, satasan, alaya alan, cekemeyen, engel koymak isteyen, mudahele eden v.s. her zaman olacaktir.

Ama, bireyin oz degerlerinin guclulugu ve saglamligi bunlarin ustesinden gelecektir.

Dolayisiyle, konu baskalarina bir sey vermek degil; bireyin kendi ozgur yasam ve iliskisidir. Bu da zaten, kendi basina ve basli basina o birey ile iliskide olanlara bir acilimdir. Almak isteyen alir, istemeyen almaz. Cunku ne bir zorlama, ne de bir mudahele soz konusu degildir.

Bireyin, evrensel-insan dusuncesinin onu sonsuza kadar ve sinirsiz aciktir. Bireyin kendisi bunu kapatmazsa da zaten, sorun yoktur.

Sonucta evrensel-insan dusuncesi ile yasayan ve iliski kuran bir bireyin amaci; hem kendi ozgurlugu, hem de turunun her bir ferdinin kendini ortaya koyusuyla, onu detayli ve yakindan tanima algilamadir.

Bu tanima ve algilama da, bireye daha saglikli ve tutarli bir iliski sunar. Ama unutmamalidir ki; bu tanima ve algilama karsidakini sabit olarak etiketleme degil; aksine epistemolojik gercekliktir.

Ustelik bu tanima ve algilama; karsilikli bilgi, bilinc, birikim ve gozlem tecrubesini ve alis verisini verir.

Bu da bir tartisma, ikna olma/etme, kendi fikrini kabul ettirme, kendi ayrimci dusuncene cekme, mudahele, v.s. temelli degildir. Karsilikli herseyi kullanim ve paylasim iceriklidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
09-03-2010, 08:44
Saygideger paslicivi;

şayet bunun dışında ya da haricinde evrensel insan düşüncesi adına ifade etmek istediğin başka şeyler varsa açıklamanı beklerim.. -paslicivi-

Herseyden once, evrensel-insan dusuncesi; insanoglu yasam tarihinde bastan beri gunumuze kadar uzanan dogal dusunceye alternatiftir.

Dogal dusunce insanogluna; evrensel-insan dusuncesi insana aittir.

Dogal dusunce hayvani soyutlastirmis; evrensel insan dusuncesi ise insanoglunu insanlastiracaktir.

Evrensel-insan dusuncesi; insanoglunun dogal dusuncesinin evrensel yapi ve isleyisinin tum resmini verir, ona disaridan bakar, onu notr algilar.

Evrensel insan dusuncesinin temeli; antropocentric, yani insan merkezlidir. Bunun anlami; dogal dusuncenin temeli sadece insandisi merkezlidir.

Evrensel insanin birimi birey iken; dogal dusuncenin, ya madde, ya dusunce, ya da "yok" tur.

Dogal dusunce, ayrimci, cikarci, bencil iken; evrensel-insan dusuncesi birlestirici, butunleyicidir.

Evrensel insan dusuncesi, birey bilinci almis kisiler eliyle uygulanirken; dogal dusunce insandisi madde veya dusunce eliyle uygulanir.

Dogal dusunce insanlik disi iken; evrensel-insan dusuncesi insan ozludur.

Evrensel-insan dusuncesinin baslangici senden yaptigim alintidir. Yani her seyi ortaya koyan ve kendi eliyle/icin/adina koyan insanogludur. Iste bu acilim, dogal dusuncenin sinirlari disindadir. Cunku dogal dusunceye gore, her sey ya madde, ya da yaraticidir.

Evrensel-insan dusuncesi; yaraticinin insanoglu oldugunu soyler ve yaratimi da soyuttur.

Dogal dusunce ayrimci ve parcasal iken; evrensel-insan dusuncesi en genis mekan acisindan evrenseldir.

Dogal dusunce hayvani iken; evrensel-insan dusuncesi insansaldir.

Dogal dusunce madde veya dusunceden yola cikarken; evrensel-insan dusuncesi kavramdan yola cikar.

Dogal dusunce, verisel, tabusal, degersel iken; evrensel-insan dusuncesi bilisseldir.

Dogal dusunce inancsal iken; evrensel-insan dusuncesi bilimseldir.

Dogal dusunce, kalici, ispatli, noktalayici, sabitleyici iken; evrensel-insan dusuncesi epistemolojiktir.

Dogal dusunce sahiplenici iken; evrensel-insan dusuncesi kullanim ve paylasimcidir.

Simdi evrensel-insan dusuncesini tanimlayalim. Birey bilinci almis bir kisinin; evrensel, insansal, kavramsal, bilissel, bilimsel, antropolojik, epistemolojik bakis acisidir.

Senin agnostizminin; evrensel-insan dusuncesindeki karsiligi;inancsal olmayan bilimsellik, epistemolojik bilimsellik, sadece insanoglu eliyle ortaya koyumlu, turevsel ve bilgisel bilimsellik, yaratici dahil, her bir soyutun sadece dogruluyan acisindan dogrulugu, evrensel olmayisi, var ve ol temelli tum ortaya konumlarin sadece insanoglu eliyle oldugu ve seyin kendisinin kendini ortaya koyamayacagi, ogreti degil; bilgi olan bilimsellik, olarak aciklayabiliriz.

Farkindalik ve bilinc ise; bilisselligin konusudur.

Dolayisiyle, ne agnostizm ne de farkindalik ve bilinc; evrensel-insan dusuncesi icin yeterli degildir. Cunku ikisi de senin deyiminle, dogal dusuncenin cekirdegine, yani civiye iner. Ama; dogal dusuncenin kokeni x karakterli y gorunumunden disari cikamaz.

Ustelik agnostizmin, bilinemezciligi; sanki varligin kendisini bildirebilirmis izlenimi verir. Yani her seyin ortaya koyucusu olan insanogluna deginmemektedir.

Dolayisiyla, agnostizm, farkindalik ve bilinc; sadece dogal dusuncenin SORUNSAL kokenine inmeyi saglar. Ondan disari cikisi gosteremez.

Yani; sadece insanoglu, dogal dusunce cekirdeginin hayvani temelini algilamaya yarar.

Ne insanogluna; insanlasmanin yolunu gosterebilir, ne de insanoglunun hayvan ozlu dusuncesine bir cozum getirebilir.

Sonucta dogal dusunce; zaten insanoglunu one cikarmaz, kaldiki bolunmez butunu bireyi one cikarmak.

Evrensel-insan dusuncesi ise; birey bilincinden baslar ve insanin ozune yonelir.

Dogal dusuncenin verecegi en uc bilinc; bireyci akilciligin, bencilllik ve egoizm bilincidir.

Evrensel-insan dusuncesi; dogal dusunceyi ortaya koymakla kalmaz; onun epistemolojik gerceklik olarak algilanmasini da saglar.

Simdi istersen, evrensel-insan dusuncesinin her bir kalemini ayri ayri kendi icinde algilamak adina, degerlendirebiliriz. Boylece hem dogal dusunceden farki ortaya cikmis olur, hem de bir alternatif oldugu algilanmis olur.

Yalniz, ben sadece cok kisa ozet gectim.

Bir de evrensel-insan dusuncesinin asil gorevi; insanoglunun neyi nasil olusturdugu yonunu aciklamadim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

sevgili e.i..

farkındalık ve evrensel insan düşüncesi farklılıkları, benzerlikleri vs. ortaya koyabilmek adına önyargıyla yaklaşmadan önce birbirimizin ulaştığı bilinçleri algılamaya çalışırsak daha sağlıklı olur kanaatindeyim..

ben olayı bir benlik mücadelisi değil de insanlık adına ne gibi bir katkı sağlıyabiliriz düşüncesindeyim..

bu bağlamda öncelikle senin yukarda saydığın evrensel insan düşüncesi ana başlıklarını biraz daha ayrıntılı konuşmak istiyorum..

Dogal dusunce hayvani soyutlastirmis; evrensel insan dusuncesi ise insanoglunu insanlastiracaktir.



öncelikle bu maddeyi alıntıladım.. evrensel insan düşüncesi insanoğlunu nasıl insanlaştıracaktır, bunun için zihninde nasıl bir oluşum var, bu ifadeyi söylerken ne gibi somut çözümler ortaya koyuyorsun.. önce bunu konuşalım istersen..

çünkü karşımızda; tahmini söylüyorum, %95 teizm düzeyi %5 nonteizm düzeyi bir bilinaçıklığı olan bir dünya insanlığı var.. yani senin de benim de bahsettiğimiz bilinç düzeyinden farklı bir dünyada yaşayan devasa bir dünya insanlığıyla karşı karşıyayız.. kısa ve uzun vadede evrensel insan düşüncesi insanoğlunu insanlaştırmak adına ne gibi ve nasıl katkılar sağlayabilir?

evrensel-insan
09-03-2010, 19:15
Saygideger paslicivi;

ben olayı bir benlik mücadelisi değil de insanlık adına ne gibi bir katkı sağlıyabiliriz düşüncesindeyim..

öncelikle bu maddeyi alıntıladım.. evrensel insan düşüncesi insanoğlunu nasıl insanlaştıracaktır, bunun için zihninde nasıl bir oluşum var, bu ifadeyi söylerken ne gibi somut çözümler ortaya koyuyorsun.. önce bunu konuşalım istersen..-paslicivi-

Enson mesajimda aslinda izah etim. Evrensel-insan dusuncesi; birey bilinci ve ozgurlugunun farkindaligina varmis bir birikim, bilgi, gozlem ve deneyimin uygulayacagidir. Oyuzden insanlik adina dusuncesinden yola cikarsak; bizimde izmcilerin yaptigi "onculuk" savasimindan, farkimiz kalmaz.

Evrensel-insan dusuncesinin temeli; kisinin kendi dusunce ve davranislarindan bir rahatsizlik, tatminsizlik, sorun v.s. temelli bir sorgulama dogumuyla baslar.

Mesela, kan davasini uygulayan bir kisi eger, kan davasi hakkinda bir rahatsizlik duymuyorsa; ona kan davasinin insanlikdisi bir olgu, gelenek, tore v.s. oldugunu izah etmek ve gostermek imkansizdir.

Iste evrensel-insan dusuncesinin uygulanirligi; kisinin kendi dusunce ve davranisini sorunsal algilamadan ve sorgulamadan sonra baslar.

Yoksa disaridan evrensel-insan dusuncesi siringa ile verilemez, ya da kitleleri cekmek ici; bir izm haline getirilemez. Bunlar yapilirsa, dogal dusunceden de bir farki kalmaz. Cunku bu izmlestirme demek; ideolojik inancsal dogruya cekme savasimi ve orgutlemesi demektir. Ben bu yuzden kitap haline getirmedim.

Bu konuda tek yapilabilecek, ya kisisel bazda kisinin sorgulamasi temelinde, kendi algilabilecegi duzeydeki bir egitim; ya da kitlesel anlamda, bu sitede oldugu gibi; dusunce ve davranisi, mesajlara dokup; ilgilenen kisi veya gorusleri daha da ilerletmek.

Ama buda tamamen bir istek ve arzu temelli ve kisinin kendi oz iradesinin karariyla.

Daha bir detaya girmeden, sen benim son mesajimi da oku ve senin "insanlik adina katki" konusundaki pratik bir onerin var ise; onu dile getir.

Cunku bu "katki" nin ne bir izm temelli olmasi, ne de kisilerin kendi oz iradeleriyle talep etmeden olmasi, bir saygi ve vicdan sorunudur.

Ama dedigim gibi; bir birey olarak ozgurce ifade edis, sadece ifade edeni baglayacagindan, bu ifade edisle ilgilenenlerin olmasi, ya da bu ifade edisin, bazi kisilerin dusuncelerinde bir isik veya "acaba" yakmasi, su an olabilecek olandir.

Yani "Benim dusuncem budur" un ozgurce dile getirilmesi ve boyle bir dusuncenin varliginin ortaya konulmasi, en azindan kisilerin haberdar olmasini saglar.

Bence sorun, boyle bir dusunce varligini almak isteyenlerin, ortaya cikarilabilmesi ve bu kisilerle onlarin algiladigi icerikte ilgilenilebilmesidir.

Mesela bu konuda bir baslik acilabilir ve boyle kisilerin varligi ve bir araya toplanmasi saglanabilir.

Insanlik adina katki konusunda, senin gorusun nedir? Yani su anda yapilandan farkli olarak!

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
10-03-2010, 08:01
sevgili e.i..

aslında son mesajını okumuştum ama evrensel insan düşüncesininin ana başlıklarını teker teker tahlil için bu alıntıyla başladım..

tüm yazdıklarından sonra; senin devrimci benim evrimci yaklaşım altındaki fikir ayrılığımızda bu konuyu konuşmuştuk zaten.. senin kişisel ulaştığın bilinç düzeyinde form dünya insanlığını düzene sokamaz, çünkü böyle bir şey olması için varolan tüm dünya insanlığı yokedip tekrar sıfır kilometre(tabula rasa) bir insan çiftiyle başlamamız lazım.. bu mümkün olsaydı o zaman evrensel insan düşüncesi bir işe yarardı belki..

ama bugünkü durum yani gerçek öyle değil.. bugüne gelinmiş bir insanlık var karşımızda.. zihin açısından binlerce yıldır kirletilmiş bir insanlıkla karşı karşıyayız.. bu kirletilmiş zihinden arınmaya çalışan nonteizm düzeyindeki insanlar bile hala bu kirlenmişliğiyle cebelleşip duruyorlar.. bu kirden arınmak yerine bu kirle savaşıp kendilerini tekrar kirletiyorlar.. bir ateistin deistin panteistin hala kendi zaman ve coğrafyasındaki dogmayla olan bu mücadelesi bataklıktaki amansız çırpınışından başka bir şey değildir.. yaptıkları tek şey içinde bulundukları bataklığın çamurunu daha da bulandırıp kendilerine çamura bulaştırmaktan başka bir şey değildir.. ve bunu yaparken ne yaptıklarının farkında bile değiller..

peki teizm nonteizmin dışına çıkabilmiş bir bilinç ne yapabilir... yani bu bataklıktan kurtulmuş bir bilinç bu bataklığın içindeki teist ve nonteistlere nasıl yardımcı olabilir...???

bu sorunun cevabını şöyle verebilirim.. senin evrensel insan düşüncesi, benim farkındalık dediğim bilincim bu bataklığın üzerinden bir meltem gibi esip geçebilir sadece, bu arada bataklıkla mücadelenin anlamsızlığını kavrayabilmiş ve bataklığın üst yüzeyine ulaşmış çok sınırlı sayıdaki insan bu meltemin esintisinden bir parça faydalanıp serinleyebilir.. bu meltemin esintisinden faydlananıp bataklıktan kurtulan insanlar da sadece kendi kişisel kurtuluşuna ermişlerdir ve tüm bu bataklığı kurutmak için meltemin esmesi hiçbir zaman yetmeyecektir.. çünkü bataklığın devamlı canlı kalmasını sağlayan çok devasa bir kalabalık olan teizm düzeyi insanlar vardır.. ve bu insanlar kendi çamurlarını doğurdukları çocuklarına yani bir sonraki nesile bulaştıracaklardır..

o yüzdendir ki; tüm dünya insanlığının yaşadığı bataklığın kuruması sadece evrimsel bir süreçtir.. ne sen ne ben ne de bir başaksının bu evrim sürecini değiştirmeye gücü yetmemiştir, yetemez ve yetmeyecektir de.. varoluş kendi iç dinamikleri içinde bu acımasız evrim sürecine davam edecektir..

biz burda ne anlatırsak anlatalım, ne yazarsak yazalım, kişisel dünyamızda nasıl yaşayıp bir sonraki nesile bazı şeyleri aktarırsak aktaralım, sonuçta varolan düzen değişmeyecektir.. teizm düzeyindekiler bizi okumayacaktır bile, bizi okuyan nonteistler de teistlerle ve dogmalarla mücadele etmesini bırakamayacaklardır..

çünkü hem teistlerin hem nonteistlerin ben varım ben yaşıyorum ben mutlu olmalıyım dediğm benlik mücadelesini vermeye devam edeceklerdir ve bu zaten bir zorunluluktur.. bir teist kendi dogmasını savunmak ve bir nonteist de bu dogmaya saldırmak zorundadır.. çünkü henüz çamurdan arınmamışlardır.. bu çamurla mücadele onlara varlığını hissettirmekte ve yalancı/sahte bir şekilde tatmin/mutlu olmalarını sağlamaktadır.. çünkü henüz gerçek insan bilincine ulaşamadıkları için gerçek/mutlak mutlulukla tanışmamışlardır..

tüm bunlardan sonra dediğim gibi; ortaya atılabilecek ve/veya kişisel bazda yaşanabilinecek her türlü bilinç düzeyi varolan dünya insanlığını bilinç ve yaşam açısından bir üst kadmeye sıçratamaz.. kendi zaman ve coğrafyasında sıkışıp kalmaya mahkumdur, adı evrensel olabilir ama kendi evrensel olamaz.. sadece diğer insanlar arasında farklı düşünen/yaşayan ve teistlerin tehdit olarak algıladığı bir kesim olarak kalmaya mahkumdur..

işte benim varoluşun evrim sürecinden bahsettiğim budur ve teslim olduğum nokta burasıdır..

paslıçivi
10-03-2010, 08:07
Evrensel insanin birimi birey iken; dogal dusuncenin, ya madde, ya dusunce, ya da "yok" tur.

şimdi yukardaki ana başlığı irdelemek istiyorum.. farkındalık bilinç düzeyini doğal düşüncenin bir ürünü olarak görüyorsun.. bu alıntıyı içine farkındalığı da katarak biraz açmanı istiyorum..

evrensel-insan
10-03-2010, 17:50
Saygideger paslicivi;

Evrensel insanin birimi birey iken; dogal dusuncenin, ya madde, ya dusunce, ya da "yok" tur. -e.i.

şimdi yukardaki ana başlığı irdelemek istiyorum.. farkındalık bilinç düzeyini doğal düşüncenin bir ürünü olarak görüyorsun.. bu alıntıyı içine farkındalığı da katarak biraz açmanı istiyorum.. -paslicivi-

Herseyden once soyle bir soru sorayim. Bir teistin farkinda olmadan herhangibir yaraticiya teslim olmasiyla, senin farkinda ve bilincinde olarak dogal dusuncenin cekirdegine teslim olman arasinda ne fark var?

Eger konu teslim olmak sa; ha basta teslim olmussun, ha da tum farkindaliga ve bilince erisipte teslim olmussun.

Teslim olma mantigi; aristotarian mantiginin bir ilkesidir.

Agnostisizmin, dogal dusuncedeki insanoglu temelli fakat insandisi ozlu farkindaligi, bilimselligin var ve ol kokenli teslimiyeti ve caresizligidir. Hem insanoglu geninin bencil oldugunun, hem de bilimin var ve ol kokenli ortaya atilanlarin bilinemezliginin farkinda ve caresizligindedir. Iste teslimiyette bu farkindaliktir. Cunku bu farkindalik, insanoglu kokenli dogal dusuncenin siniri, sonu ve bilimsel var ve ol kokenli cikmazidir.

Bu da dogal dusuncenin, agnostisizmin farkindaligi dahil; herseyi kendi dahil ortaya atanin insanoglu oldugunun farkindasizligidir ve bilince cikmamasidir. Sonucta bu bilinc ve farkindalik; dogal dusuncenin ve de agnostisizmin farkindalik ve bilinc alanlari disinda kalir. Yani dogal dusuncenin ufku bu bilinc ve farkindaliga erismeye musait degildir. Teslimiyet de ondandir ve dogal dusuncenin gizli siaridir.

Bilirsin, tarihler boyu; insanoglu ilklik temelindeki varlik tartismasinda, ya maddeyi, ya da dusunceyi one cikarmislardir. Taki nihilizmin; herseyin temeli insanoglunu ortaya koymasina kadar.

Iste bundan sonra da yoklar devreye girmistir. Pozitivizm, hem maddeye, hem de dusunceyi yoklayarak. Bunlarin bir pozitivizm oldugunu soyler.

Iste dogal dusuncenin yapilanisi ve isleyisi; her seyin ortaya koyucusu insanoglu oldugu farkina varamaz. Cunku koken ve temeli insandisi, yani madde ve dusuncedir.

Bu temelde de, agnostisizmin farkindaligi, teslimiyetle sonuclanir. Yani hala, insandisi bir varlik, varolus, v.s. aramaktadir. Sonucta arananin inancsal ve ideolojik bulunmasi da, bulunamamasi da teslimiyettir.

Iste agnostisizmin de farkedemedigi ve teslimiyetle sonuclanan; her seyin ortaya koyaninin kendi dahil; insanoglu oldugudur.

Bu farkindalik, dogal dusunce bunyesinde mumkun degildir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
11-03-2010, 07:40
Herseyden once soyle bir soru sorayim. Bir teistin farkinda olmadan herhangibir yaraticiya teslim olmasiyla, senin farkinda ve bilincinde olarak dogal dusuncenin cekirdegine teslim olman arasinda ne fark var?


sevgili e.i..

zaman zaman ben de teist kelimesini kullanıyorum ama benim her teist kelimesini kullandığımda vurguladığım asıl teizm düzeyi bilinçaçıklığıdır..

teist; bir yaratıcıya teslim olmuştur..

budist; bir yaratıcıya teslim olmamıştır, Budha'nın öğretilerine teslim olmuştur ki burda bir yaratıcıya yer yoktur..

hindu; birden çok tanrıya/yaratıcıya teslim olmuştur..

eski SSCB de ve ya günümüz kübasında dünyaya gelen ateizme ya da seküler yaşama teslim olmuştur..

afrikada ilkel bir kabilede dünyaya gelen o kabilenin zihnine/dogmasına teslim olmuştur..

burda farkedersen bir yaratıcının olup/olmaması önemli değildir, önemli olan; dünyaya tabula rasa olarak gelen insan yavrusunun kendi zaman ve coğrafyadaki yaşayan atalarının yaşadıkları zihne teslim olma durumu vardır..

işte yukarıda örneklerini verdiğim tüm insanlar teizm düzeyi bilinç açıklığına sahip kimselerdir..

bu teslimiyetin içeriğinde ne olduğu hiç önemli değildir.. bu teslimiyetin içeriğinde; bir yaratıcı olabilir de olmayabilir de, birden çok yaratıcı da olabilir, bir şeytan da olabilir, bir hayvanın kutsallığı da olabilir, herşeyin maddeden ibaret(materyalizm) olduğu da olabilir, dünyada gelmiş geçmiş ve gelecek olan ne kadar insan zihninin ürünü varsa o kadar çok çeşitte teizm düzeyi bilinç açıklığının alt-versiyonu vardır..

bir yaratıcıya(semavi dinler) teslim olmakla, birden çok yaratıcıya/tanrıya (hinduizm) yada yaratıcızlığa(budizm), herşeyin sadece meddeden ibaret(materyalizm) olduğuna teslim olmak arasında hiç bir fark yoktur.. çünkü bunların tümü insan zihninin ürünleridir ve kişi dünyaya geldiği zaman ve coğrafyadaki atalarının teslim olduğu zihnine teslim olmuştur..

aslında yukarda saydığım tüm bu teizm düzeyindeki insanların yaşadığı şey bir teslimiyet değildir..

çünkü teslimiyet; bir mücadelenin sonunda ortaya çıkan bir sonuçtur, mağlubiyettir..

bu kişiler herhangibir bilinç mücadelesi vermiş kişiler değillerdir, sadece kendisine yüklenen zihniyeti olduğu gibi kabuletmiş ve bunu bir gerçeklikmiş gibi yaşayan insanlardır..

yani kişi bir bataklığın içinde bir tohum olarak dünyaya gelmiş ve bu bataklığın çamuruyla olduğu gibi sarmalanıp bataklığın dibinde yaşayan insanlardır.. ne bir tohum olduğunun ne de bir bataklığın çamurunda yaşadığının farkında değildir.. o yaşadığı çamurlu bataklığı bir gerçeklik olarak algılayan çok derin uykudaki(minimum bilinç düzeyi) bir insandır..

kişi bu bataklıkla bir mücadele içinde değildir, ya da bir teslimiyet söz konusu değildir.. çünkü varoluşun ne olduğunu bildiğini zannetme yanılgısında yaşamaktadır ve herhangibir mücadeleye zaten gerek yoktur onun için..

şimdi gelelim benim teslim olduğum noktaya..

ben de herkes gibi bu bataklıklardan birinin içinde(islam) dünyaya gelmişim.. ama şanseseri çocukluk yaşında yapmaya başladığım meditasyon(zihinden arınma) sayesinde hem bu bataklığın içinden çıkmaya başlamışım hem de çamurun üzerime fazla yapışmasına müsaade etmemişim.. yani bataklığın içinde tohum olarak dünyaya gelip tohum olarak ölmemişim..

meditasyonların bilinçlenmesiyle birlikte bataklıktan yavaş yavaş çıkıp nihayetinde bu bataklıktan tamamen çıkıp yukardaki temiz havayla tanışmışım.. ve bu bataklıktan çıkıp yukardan bu bataklığa baktığımda tüm dünya insanlığının bu bataklık içinde teizm ve nonteizm düzeyinde hala çamura bulaşmış bir şekilde olduğunu görmüşüm..

ve ben bu bataklıktan çıkıp temiz havayı soluduktan sonra tüm bunların ne olduğunu öğrenmeye/bilmeye merak salmışım.. çünkü insan olduğum için beni diğer canlılardan üstün/farklı/hakim kılan bir bilinç donanımına sahip olduğumu farketmişim..

ve bu bilinç denen donanım, bana hem bu bataklığı hem de bulunduğum bataklık üstü temiz havanın olduğu yerin ne olduğu, ne anlama geldiği sorusunu dayatmıştır.. benim özgür/saf bilincimle bu sorgulamadan kaçmak gibi bir lüksüm/seçeneğim yok.. yani bu sorgulama bana dayatılan bir zorunluluk, benden öte olan, benim özirademin dışında/kontrolünde olan bir şey..

ve bana dayatılan bu sorgulama sonunda; yaşama ve sorgulama şansı bulduğum bu evrenin/varoluşun; ne olduğunun, ne anlama geldiğinin sorularının cevabını bir türlü verememişim..

ve bunun sonunda demişim ki; bilimin an itibariyle sundukları bildiklerimizdir ama onun/bilimin bir adım ötesinde her türlü gnostik( 5 duyu dışında düşünce/algı yoluyla evreni bilmeye çalışmak) yaklaşım sadece insanoğlunun kendi zihninin yarattığı güzel bir rüyadır.. yani varoluşun/evrenin zaman/mekan/içerik olarak sınırlarını gnostik olarak çizemeyiz/bilemeyiz, sadece çizdiğimizi/bildiğimizi zannetme yanılgısına düşeriz..

ve dünyada egemen canlı pozisyonuna gelmiş biz insanoğlu; henüz evrenin sadece basit vazgeçilmez birer parçasıyız ve kontrol bizim değil evrenin/varoluşun elinde.. ne doğumumuza ne ölümümüze yön/karar veremiyoruz, sadece evrende varolan bir süreç içinde bizim kontrolümüz dışında belli bir yaşam sürme şansı elde edip göçüp gidiyoruz.. ne nerden geldiğimizi, ne de nereye gittiğimizi, ne de insan denen canlının evrendeki önemini hiç ama hiç bilmiyoruz..


işte benim teslimiyetim bu.. varolan bilincimi bir mücadele sonucunda saflaştırarak, bataklıktan çıkıp temiz havayı soluduğum halde;

bildiğim tek şeyin, hiçbir şey bilmediğimin farkındalığıdır..

paslıçivi
11-03-2010, 08:58
Eger konu teslim olmak sa; ha basta teslim olmussun, ha da tum farkindaliga ve bilince erisipte teslim olmussun.



konu teslim omak değil, tüm çıplaklığıyla gerçeklerle yüzleşebilme bilincine ve cesaretine erişebilmektir... yoksa tanrı olasılığından kaçmak için doğal düşünceyi reddedip, evrensel insan düşüncesi adı altında kendi rüyanı yaratmak değil..

senin şu balkonuna yağan yağmura bakarak "bu bile tanrının yokluğunun göstergesidir" sözünü unutmadım.. sen dediğim gibi gizli bir ateistsin ama bunu deklare etmeyip bunu doğal düşünce içine sokup kendi yarattığın evrensel insan düşüncesi rüyasıyla ateistler gibi tanrının varolma ihtimalini bile görmek istemeyip değişik bir ifadeyle reddeden birisin..

Bu temelde de, agnostisizmin farkindaligi, teslimiyetle sonuclanir. Yani hala, insandisi bir varlik, varolus, v.s. aramaktadir. Sonucta arananin inancsal ve ideolojik bulunmasi da, bulunamamasi da teslimiyettir.

Iste agnostisizmin de farkedemedigi ve teslimiyetle sonuclanan; her seyin ortaya koyaninin kendi dahil; insanoglu oldugudur.

Bu farkindalik, dogal dusunce bunyesinde mumkun degildir.



sevgili e.i..

kalın puntoladığım alıntına dikkat.. sen agnoztizmle farkındalığı karıştırıyorsun.. ben her zaman söylüyorum kendimi ifade edebilmek, diğer insanlarla iletişim kurmak adına "sen nesin?" diye sorduklarında agnostizme yakınım diye açıklama ihtiyacı duyuyorum..

çünkü ben farkında bir insanım desem insanlar suratıma aval aval bakacaklar, "o da nedir, neyin farkındasın?" diye..

agnostisizm; insanın soyut/ruhsal aygıtının sadece düşünce boyutuyla ilgilidir.. yani kişi düşünce boyutuyla varlığın gnostik olarak bilinemeyeceğini deklare eder, yani agnostiktir.. ama duygu/düşünce kompenentlerinin simbiyotik birlikteliğinde yaşamak zorunda olan canlı insanoğlu için bu bilinç seviyesi şimdilik uygun değildir.. o yüzden ben çoğu kez "kendini agnostik sanan kişiler" diye bir ifade kullanırım..

agnostisizm günümüz insanın evrim sonucu ulaştığı bilincine uygun bir seviye değildir.. o yüzden agnostik kişi çok azdır ve agnostiğim diye direten kişi duygusal kompenentini dengeleyemez ve ruhsal bir takım sıkıntılar yaşar.. ve bunun sonunda tekrar nonteizme ya da çok zorlanırsa teizm düzeyine gerisin geriye çakılmak zorundadır..

farkındalık; agnostisizmin üst seviyesedir ve düşünce/duygu kompenentlerine tam bir özgürlük verme halidir.. kişi özündeki mutlak/gerçek mutluluğa yani duygulanıma ulaştığı için düşünce unsuru tamamen özgür kalır.. kişi evrenin her şeyini korkusuzca ve her türlü olasılığı hesaba katarak varoluşu/evreni sorgular.. yani bir tanrı varlığını da, çok tanrı varlığını da, tanrının yokluğunu da, varoln tanrıların psikopat olabileceğini de ve daha sonsuz sayıda olasılığı hesaba katarak sorgulamasını sürdürür.. farkındalık sınırsız bir okyanusta dev dalgalarda hiç bir güvenlik sistemi kullanmadan sörf yapmaya benzer..


çünkü farkındalığa erişmiş bir insan; insan zihninin yarattığı her türlü soyutun sadece bir olasılık ve bu olasıkların mutlak gerçek olma ihtimalinin 1/sonsuz olduğunun farkına varmış insandır..

ve tanrı dahil her türlü olasılığı insanın varolan yetileriyle bilemeyeceğini farkettiği için bu dünyada insanoğlunun neye, kime inandığının kişinin kendi öziradesiyle seçmediğini ve buyüzden hiç bir önemi olmadığının farkındalığına ve mutlak cesaretine erişme bilincidir..

ben dünyadaki tüm kutsal kitaplara öğretilere çok rahat tekmeyi basabilir ve korkusuzca her türlü tanrı kavramına küfredebilirim.. ve bunu yaparken en ufak bir tedirginlik korku yaşamam.. çünkü bilmek ve inanmak arasındaki farkın farkındalığına erişip evrenin tüm çıplaklığıyla acımasız gerçekleriyle yüzleşip bütünleşmişimdir artık..

evrensel-insan
11-03-2010, 14:41
Saygideger paslicivi;

çünkü teslimiyet; bir mücadelenin sonunda ortaya çıkan bir sonuçtur, mağlubiyettir..-paslicivi-

işte benim teslimiyetim bu.. varolan bilincimi bir mücadele sonucunda saflaştırarak, bataklıktan çıkıp temiz havayı soluduğum halde;-paslicivi-

konu teslim omak değil, tüm çıplaklığıyla gerçeklerle yüzleşebilme bilincine ve cesaretine erişebilmektir-paslicivi-

Yorumsuz

Tamam teslimiyet konusunu, bir kenara birakalim. Cunku kasikci kavgasina donecek. Teslimiyet konusunun ilerlemesi icin, ne denidiginin algilanmasi lazim.

yoksa tanri olasaligindan kaçmak için doğal düşünceyi reddedip, evrensel insan düşüncesi adı altında kendi rüyanı yaratmak değil.. -paslicivi-

Ben kac kere soyledim. Tanri, ya da her turlu yaratici insanoglu beyninin dusuncesinin yarattigi bir kavramdir. Kavram olarak vardir ve evrenseldir.

senin şu balkonuna yağan yağmura bakarak "bu bile tanrının yokluğunun göstergesidir" sözünü unutmadım.. sen dediğim gibi gizli bir ateistsin ama bunu deklare etmeyip bunu doğal düşünce içine sokup kendi yarattığın evrensel insan düşüncesi rüyasıyla ateistler gibi tanrının varolma ihtimalini bile görmek istemeyip değişik bir ifadeyle reddeden birisin..

Ben bu duzeylere o kadar rahatim ki; yerine gore teist veya nonteist her turlu dusunce veya davranis uretebilirim. Cunku benim icin, boyle bir sey yapmak hic bir anlam ifade etmez.

Tanrinin var olma ihtimali, sadece onun kavramina verilecek icerik ve o icerik ile kisinin kuracagi bag ve iliski temelindedir. Bunu da iseyen istedigi sekilde ister olanlardan birini kullanarak, isterse kendi kendine yeni bir tane yaratarak bu icerigi verir ve bagi kurar.

Cunku, senin icin tanrinin, varolusunu, varligin "olma olasaligi" ile; benim:"tum bunlar insanglunun bir yaratimidir, turevdir" farki cok acik.

Sen olma olasiligindan bahsederken, ben zaten kavram olarak olduklarini ve evrensel olduklarini soyluyorum.

Sen olma olasiligi var derken; kendince verecegin icerik ve bag acisindan olaya bakiyorsun ve su an verdigin iceik bilinemez olmalari, kurdugun bag da; olma olasiligi.

Ben ise ne bir icerik veriyorum, ne de bir bag kuruyorum. Sadece kavram olarak nasil olusturuldugunu ortaya koyuyorum.

Oyuzden bana gore; insanoglunun kendi yarattigi bir kavrama teslim olmasi kadar mantiksiz bir sey olamaz.

Zaten bu yazisma bile; temelin insanoglu degil; varolus, yaratici, varlik oldugunu ortaya koyuyor. Yani dogal dusunceyi yazisiyoruz. O yuzden de ancak tartisiriz, dogal dusuncenin yapilanis ve isleyis geregi.

çünkü farkındalığa erişmiş bir insan; insan zihninin yarattığı her türlü soyutun sadece bir olasılık ve bu olasıkların mutlak gerçek olma ihtimalinin 1/sonsuz olduğunun farkına varmış insandır..

Belki de tam algilanmayan nokta da burasi. Insanoglu yarattigi soyut ile, yani kavramla; sadece soyutlamiyor, ayni zamanda somutluyor da.

Yani kavramlastirdigi, eger bes duyusuna yansimissa; somut, kavramlastirdigi eger duyumuna yansimissa soyut oluyor. Bu temelde, tas ile sevginin tek farki; insanoglunun algisinin cesidinde. Sonucta; tasi; bes duyu ile algiladigiyla, sevgiyi ise; duyumuyla algilayip; buldugu bir somuta ozdeslestirmesiyle dusunce ve davranisini tamamliyor.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
11-03-2010, 15:20
Saygideger paslicivi;

Ikimizin ayni konuya yanasimdaki FARKIMIZI basite indirgeyelim ve bu FARKin nereden kaynaklandigi uzerine yogunlasalim.

Sen algiladigim kadariyla diyorsun ki "varlik, varolus, tanri bir sirdir, gizemdir ve bilinemezdir ve ben buna teslim oluyorum.

Ben de diyorum ki "varlik, varolus, tanri; insanoglunun yarattigi kavramlardir, evrenseldir, bir turevdir ve olumlu ya da olumsuz, insanoglunun inancsal yanasimlaridir, bir tartisma, cikmazidir ve bir kisir dongudur.

Senin cumlen; dogal dusuncenin sorunsal bir cikmazidir, insandisi bir yanasimdir ve varlik, varolus, tanriya bir icerik vermektedir ve bu icerikte "sir, gizem ve bilinemezliktir"

Benim cumlem; evrensel-insan dusuncesinin insanoglu temelli bir yanasimidir ve varlik, varolus, tanriyi; sadece ortaya koyar ve bunlara bir icerik vermez. Kavram olarak ve insanoglunun bir yaratimi olarak algilar.

Bunun da aciklamasi; kendi ve hersey dahil, ortaya koyan insanoglunun kendisidir. Ortaya konan ne olursa olsun, kendi kendini ortaya koyamaz ve ancak bizim de parcasi oldugumuz insanoglu eliyle/adina/icin ortaya konur. Bu ortaya konum ise; konani degil; sadece koyan insanoglunu baglar. Cunku bu ortaya koyum bir monologdur ve sadece insanoglu taraflidir.

Buradaki; dogal dusuncenin yapilanis ve isleyis bunyesinde bulunmayan farkindalik; insanoglu temelidir ve herseyi insanoglunun ortaya koyusu oldugudur ve de bu ortaya koyumun sadece insanoglu tarafli bir monolog oldugu, ve sadece insanoglu adina/icin/ait/eliyle oldugudur. Ortaya konanin, yani varlik, varolus, tanrinin bu ortaya konumda hic bir rolu ve katkisi yoktur.

Kisaca insanoglu "kendi kendine gelin guvey olmus, kendi soyleyip, kendi dinlemistir, kendi ekip, kendi bicmistir, kendi ortaya koyum sorununu kendi yaratmistir, kendi edip, kendi bulmustur"

Iste ilk once bu denilenlerin farkindaligi ve bilinci algilanirsa; evrensel-insan dusuncesine gecis mumkundur.

Senin buradaki tek farkindaligin; teizm veya non teizm duzeyi bilinc gibi; bu varlik, varolus, tanriyi inanca tasimamak, onlari bildigini zannetmemek, onlarla bir bag kurmamak ama;

ayni teizm ve non teizm duzeyinin yaptigi gibi; varlik, varolus ve tanriya bir icerik "sirdir, gizemdir, bilinemezdir" vermek ve verilen bu icerigede teslim olmak.

Yani senin icerigin dahil; tum verilen icerikler ve bu temelde de kurulan baglar, dogal dusuncenin sorunu ve temeli insandisi yanasimidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
12-03-2010, 08:15
çünkü teslimiyet; bir mücadelenin sonunda ortaya çıkan bir sonuçtur, mağlubiyettir..-paslicivi-

işte benim teslimiyetim bu.. varolan bilincimi bir mücadele sonucunda saflaştırarak, bataklıktan çıkıp temiz havayı soluduğum halde;-paslicivi-

konu teslim omak değil, tüm çıplaklığıyla gerçeklerle yüzleşebilme bilincine ve cesaretine erişebilmektir-paslicivi-

Yorumsuz


sevgili e.i..

biliyorsun bir konu hakkında yorumsuz demek aslında en büyük yorumu yapmak demektir.. benim ifadelerimi alıntılayıp çelişki olduğunu göstermeye çalışıyorsun.. aslında iyi okuyup algılarsan hiç bir çelişki olmadığını göreceksin..

işte benim teslimiyetim bu ifadesiyle konu teslim olmak değil ifadesi çelişkili değil..

çünkü ben, konu teslim olmak değil derken ben teslim olmamışım anlamını ifade etmiyorum, senin bahsettiğin konunun teslimiyet adı altında asıl özünü ortay koyuyorum, yani tüm çıplak gerçeklerle yüzleşmek..

daha önce agnostizmin bilinemezliğini reddedebilmem için yani biliyorum diyebilmem için; biz insanoğlunun algısına yansıyan ve bizimde algılayıp yansıttığımız evreni zaman/mekan/içerik olarak sınırlarını çizebilmem/bilebilmem gerektiğini söylemiştim..

yine aynı şekilde benim teslimiyeti reddetmem için; ben ve varlık/evren arasındaki bağdaki işleyen süreci benim yönlendirebilme gücüm/otoritem olabilmeli..

yani; bu evrende nerde, ne zaman ve ne şartlarda doğmayı, yaşama gelmeyi ben seçebilmeliyim.. ben bunların hiç birine kendi özbilincimle karar verip yönlendiremiyorum.. ne doğumuma ne ölümüme, ne ölümümün şekline, ne hangi gezegende, ne zaman doğmaya, ne tür bir canlı/varlık(bitki, hayvan, insan, cansız varlık)olarak yaşama şansı bulmaya vs. hiç bir şeyi ben özbilincimle seçip tercih edemiyorum.. tüm bunlara karar verip uygulayan benden öte bir şey, işte o da varoluşun ta kendisi.. ve benim herşeyime karar verip beni yönlendiren varoluşun gücü/hakimiyeti karşısında ben hiç bir şey yapamıyorum, elim kolum bağlı, çaresizim..

varoluş/evren bana; insan olarak, 20 yüzyılda, dünya adlı gezegende, şu kadar süre ve şu şekilde bir ölüm şekli vererek bir yaşam şansı vermiş ve ben bunu yaşamak zorundayım, burda saydığım hiç bir unsura müdahele etme gücüm/yetkim yok..

işte benim bilincimde farkında olduğum bu pozisyonun insanoğlu diliyle ifade edilmesinin şekli teslimiyettir..

paslıçivi
12-03-2010, 09:14
Sen olma olasiligi var derken; kendince verecegin icerik ve bag acisindan olaya bakiyorsun ve su an verdigin iceik bilinemez olmalari, kurdugun bag da; olma olasiligi.

Ben ise ne bir icerik veriyorum, ne de bir bag kuruyorum. Sadece kavram olarak nasil olusturuldugunu ortaya koyuyorum.



kırmızı puntoladığım alıntın insandışı varlıkları ifade ediyor.. çünkü varlığa/evrene içerik vermeyip bağ kurmayanlar ve sadece varlığın ona yüklediği güdülerde yaşayanlar/varolanlar; hayvan, bitki ve cansız varlıklardır..


çünkü bu insandışı varlıkların, varoluşa bir içerik verip, bağ kuracak bilinç donanımları yoktur.. onlar varoluş tarafından nasıl programlanmışsa(içgüdü) o şekilde varlıklarını ve yaşamlarını devam ettirirler.. ne "ben varım diyebilirler, ne birgün varlıklarının sona erceğinden, ne de bu varlık/evren de neyin nesidir" diye sorgulayacak bilinç donanımları yoktur.. onlar evrende varolup hiçbir şeyi sorgulamadan kendilerine biçilen ömrü yaşayıp ölüp giderler, daha ötesini algılama sorgulama onları aşan bir olaydır, çünkü donanımları buna müsait değildir..

ve bilinçsizlik donanımları onların kendi tercihi değil, varoluşun onlara uygun/layık gördüğü bir donanım şeklidir, aynı insanın bilinçsiz olma ihtimalini kendi seçemeyeceği gibi..

senin doğal düşünceyi reddedip evrensel insan düşüncesi diye ortaya sunduğun şey; varolan bilinç donanımını yokedemeyip sadece inaktif hale getirme durumu..

yani diyorsun ki; tamam, insanda bilinç diye bir donanım var ama bu bilincin sorgulamasında ortaya çıkan soyutlar insanoğlunu kaosa, ayrımcılığa, bölücülüğe sürüklüyor ve insan denen canlı için zararlıdır.. o yüzden bu bilinç donanımımızı aktif halden inaktif duruma getirip biz de insandışı varlıklar gibi varlığı sorgulamadan, hiç bir içerik vermeyip hiç bir bağ kurmadan hayvan, bitki, taş, toprak gibi varlığımızı devam ettirelim..

ve o yüzdendir ki; geçenlerde "insanoğlu doğal düşüncenin felaketini algılamadığı sürece bu kaos devam edecektir" gibi bir ifade kullandın.. sen insan denen canlının doğasına aykırı bir şekilde yani eşyanın tabiatına aykırı bir biçimde yaşamasını arzuluyorsun.. çünkü bir idealin/rüyan var.. insanoğlu mutlu olmalı, mutlu olmak zorunda..

varoluşun bu konudaki hakimiyetini, gücünü ve acımasız evrim sürecini görmek ve kabullenmek istemiyorsun.. sen kendi zihninde b,r dünya insanlığı yaratmışsın ve bunu varoluşa dayatmaya çalışıyorsun..

ben de diyorum ki; varoluş binlerce yıldır insanoğlunun tüm çabalarına, üst bilinçlerin öğretilerine, kılavuzluğuna rağmen bildiğini okumuştur, hala da okuyor ve gelecekte de okuyacaktır.. bunu ne aristo ne konfiçyus ne isa ne muhammed ne buddha ne paslıçivi ne de evrensel insan değiştiremez.. çünkü tüm bunlar insan zihin kaynaklı birer yoldur ve sadece varoluşta bulunduğu zaman ve coğrafyaya sıkışıp, belli insanları etkisi altına alıp bölücülük ayrımcılık kaos yaratmaktan başka bir işe yaramaz..

insanoğlu kendi eliyle kendi türü adına bu kaostan çıkacak bir düşünce üretemez, ürettiği her düşünce zaman ve mekanda sıkışmaya mahkumdur.. çünmkü varoluşta değişmeyen tek şey değişimdir ve hiç bir düşünce sistemi tüm zamanlara hükmedip insanlığı kurtaramaz..

çünkü varoluşun derdi/amacı; insanlığın mutlu huzurlu olması değil, kendi iç dinamiklerini evrim süreci içerisinde bildiği gibi tüm varlığa dayatmaktan başka bir şey değildir.. insan denen canlı türü de bu dayatmalarda yaşam şansı bulmuş ve binlerce yıldır sancı içinde kıvranan ve akibetinin ne olacağı belli olmayan kendine yüklenen donanımı gereği rolünü safça oynayan, zavallı aciz bir piyondan başka bir şey değildir..

yarın devam ederim..

evrensel-insan
12-03-2010, 17:43
Saygideger paslicivi;

yani; bu evrende nerde, ne zaman ve ne şartlarda doğmayı, yaşama gelmeyi ben seçebilmeliyim.. ben bunların hiç birine kendi özbilincimle karar verip yönlendiremiyorum.. ne doğumuma ne ölümüme, ne ölümümün şekline, ne hangi gezegende, ne zaman doğmaya, ne tür bir canlı/varlık(bitki, hayvan, insan, cansız varlık)olarak yaşama şansı bulmaya vs. hiç bir şeyi ben özbilincimle seçip tercih edemiyorum.. tüm bunlara karar verip uygulayan benden öte bir şey, işte o da varoluşun ta kendisi.. ve benim herşeyime karar verip beni yönlendiren varoluşun gücü/hakimiyeti karşısında ben hiç bir şey yapamıyorum, elim kolum bağlı, çaresizim..-paslicivi-

Sen yarin, kaldigin yerden devam et.

Ama; bilincli bir canli olarak bana bunu acikla; yukaridaki paragrafi

Birincisi yapamiyorsun
ikincisi yapamamaya muktedir oldugunun bilincindesin
Ucuncusu, bu nedenden de teslim olmussun.

Sence, burada bir sorun varsa; bu sorun nedir? ve de bu sorunun cozumu nedir?

Benim bilincim bana cok acikca; neyin ne oldugunun ortaya koyanin insanoglu oldugunu, bu ortaya konanin insanoglu monologu ile gerceklestigini, ortaya konanin kendisini ortaya koyamayacagini ve ne ortaya koyanin, ne de ortaya konanin ne oldugunun bilinemeyecegini; sadece ortaya konum olarak kendi de dahil insanoglunun bir araci oldugunu soyluyor.

Oyuzden benim; senin ki gibi bir senden alinti yaptigim dusunce ve endisem yok. Ikincisi bunu insanoglunun yapamamaya muktedir oldugunun bilincindeyim.
Ucuncusu; neyin ne olarak ortaya kondugu ile degil; evrensel-insan dusuncesi olarak, neyin ne olarak ortaya kondugunun nasil olusturuldugunun bilincindeyim.

Yani "ne, nedir?" degil; "ne, nasil ne olarak oldurulmustur?" soru ve cevabinin bilincindeyim. Yani "to know, bilmek" degil; "know how, nasil oldugunu bilmek" kulvari ve bilincindeyim.

Dogal dusunce ise; hala neyin ne oldugunun tartismasini yapiyor.

Evrensel-insan dusuncesi ise; neyin, ne olarak nasil olusturuldugunu acikliyor.

Sen bana diyorsun ki" Varolus, bilinemez"

Bende sana diyorum ki "Ben bunu sadece bilmekle kalmiyorum, neden ve nasil 'varolusun kendinisinin bilinemeyecegini' ortaya koyuyorum. Oyuzden de bilmeye ugrasmiyorum.

Belki ben bir "bitki, ya da hayvanim" dir, sonucta neyin ne oldugu seyin kendi adina ortaya konamaz.:croc:

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
13-03-2010, 05:27
Saygideger paslicivi;

Bu konuyu tamamladiktan sonra; ortaya konmasi gereken konu, BILINC DUZEYINDE OLMAK ile, BILINCLI OLMAK farki ve farkindaligidir. Cunku ikisi arasinda, tam bir bilinc farki vardir.

Orneklersek; teist bilinc duzeyi demek; teizm duzeyinin bilincinde ve farkinda olmak demek degildir. Cunku, teizm duzeyinin farkinda ve bilincinde olan, bu duzeyi ASMIS OLAN NONTEIST DUZEYDIR.

Eger senin bilinc duzeyinin varolusun, bir sir, gizem ve bilinemez oldugunu dusunursek; bu varolusun bilincinde ve farkinda oldugun anlamina gelmez.

Cunku, bu farkindalik ve bilinc duzeyi; dogal dusunce de mumkun degildir. O yuzden de varolusun bilincinde ve farkinda olmak icin; evrensel-insan dusuncesi gerekir.

Ayni non teist bilinc duzeyinin, varolusun bilinemez oldugunun farkinda ve bilincinde olmadigi gibi.

Dolayisiyle; bir seyin farkinda ve bilincinde olmak demek; o seyin bilinc duzeyini BILINC VE FARKINDALIK OLARAK ASMIS OLMAK demektir.

Mesela, milliyet bilinc duzeyi; milliyetciligin bir ogreti, tabu, veri, ayrimcilik, cikar ve parcasal bir deger oldugunun bilincinde ve farkinda degildir. Farkinda olsa; milliyetcilik ideolojik inancsal dogrusunu, yasaminin onune koymaz.

Bu ayni ogrenileni, bilmek ;ya da bilinenin nasilini bilmek gibidir.

Oyuzden de ogrenim bilinc duzeyi, ogrendigini bilme bilincinde degildir.

Bu temeldeki FARKINDALIK; bilinc duzeyinde degil de; bilincinde olmak icin kullanilir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
13-03-2010, 10:19
Oyuzden bana gore; insanoglunun kendi yarattigi bir kavrama teslim olmasi kadar mantiksiz bir sey olamaz.


sevgili e.i..

varoluşu ben yaratmadım.. ben varoluşta yaşam şansı bulmuş ve bunu algılayıp yansıtabilen ve sorgulayabilen donanıma sahip bir canlı türüyüm sadece..

varoluşu ben yaratsaydım; varoluş nedir diye sormazdım zaten ya da varoluş benim hakimiyetimde olurdu ve tüm zaman/mekan/içerik olarak ne olduğunu, sınırlarının ne olduğunu çok net çizebilirdim..

yani derdim ki;

varoluş; şu zamandan beri varolan, mekansal sınırları şu olan, içeriği şöyle olan bir oluşumdur ve ben bu oluşumu biliyorum..

ben varoluşun bütünselliğinde bir parçayım ama bütünü göremiyorum.. varolan bilinç donanımım bütünü görmek/bilmek istiyor.. işte bu yüzden insanlık tarihi boyunca tanrılar, dinler, dogmalar, felsefe varolmuştur.. tüm bunlar inançtır.. insanlık bütünü göremiyor/bilemiyor ama bu durumun verdiği rahatsızlıktan kurtulmak için bütünün resmini kendi zihninde hayali çizip sonra bunu somutlaştırıyor ve kendi zaman ve coğrafyasının inancını yaratıyor.. ve en can alıcı nokta bu yarattığı soyutun bir inanç olduğunun farkında değil, bu soyutu bildiğini zannediyor..

işte tüm dünya insanlığının binlerce yıldır yaşadığı bu insanlıkdışı, kendi türüne cehennemi yaşatan vahşi yaşamın ve kendi türünün soyunu tehlikeye atmasının nedeni budur..

tüm bunların sebebi; insan denen canlı türünün bulunduğu evrim süreci içinde henüz gerçeklikte yaşamayacak düzeyde bir ruhsal donanıma uygun/sahip olmamasıdır.. bu bir süreçtir ve sürecin zamanı geldiğinde, olur da insan denen canlı soyu tükenmezse gerçek insan evrimleşerek ortaya çıkacak ve evrenin acımasız gerçekliğiyle ama mutlulukla huzur barış dolu olarak yaşayacaktır..

paslıçivi
13-03-2010, 10:37
Zaten bu yazisma bile; temelin insanoglu degil; varolus, yaratici, varlik oldugunu ortaya koyuyor. Yani dogal dusunceyi yazisiyoruz. O yuzden de ancak tartisiriz, dogal dusuncenin yapilanis ve isleyis geregi.



sevgili e.i..

insanlık varoldukça hangi tür düşünce sistemi üretilirse üretilsin, tartışma olacaktır.. insanoğlu düşüncede/zihinde/zamanda yaşadığı sürece bu tartışma bu kaos kaçınılmazdır ve bu bir dayatma, bir zorunlukluktur..

insanlık ancak; ölümlü bir canlı olduğunu gerçek anlamda farkındalığına vardığında ve bu gerçeği zihinde ötelemediği zaman anda yaşamaya ve yaşamın kıymetini bilip aldığı her nefesin hakkını vermeye başlayabildiğinde kurtuluşa erecektir.. aksi şimdilik mümkün değildir..

bunun anlamı da düşünceden/zamandan arınmış, anda yaşayan insan demektir.. binlerce yldır ve günümüz insanlığı dahil zamanda/düşüncede/soyutta yaşıyor.. ve insanlık bunun sancısını çekiyor.. ve bunun adı da mistik anlamda tabiri caizse cehennemin ta kendisidir..

paslıçivi
13-03-2010, 11:54
çünkü farkındalığa erişmiş bir insan; insan zihninin yarattığı her türlü soyutun sadece bir olasılık ve bu olasıkların mutlak gerçek olma ihtimalinin 1/sonsuz olduğunun farkına varmış insandır..

Belki de tam algilanmayan nokta da burasi. Insanoglu yarattigi soyut ile, yani kavramla; sadece soyutlamiyor, ayni zamanda somutluyor da.

Yani kavramlastirdigi, eger bes duyusuna yansimissa; somut, kavramlastirdigi eger duyumuna yansimissa soyut oluyor. Bu temelde, tas ile sevginin tek farki; insanoglunun algisinin cesidinde. Sonucta; tasi; bes duyu ile algiladigiyla, sevgiyi ise; duyumuyla algilayip; buldugu bir somuta ozdeslestirmesiyle dusunce ve davranisini tamamliyor.


sevgili e.i..

olaya şöyle bir açılım getireyim..

insanız ve beş duyumuz var.. bu beş duyumuza yansıyıp, algıladığımız ve yansıttığımız şeyler somuttur.. taş örneği gibi.. bu insansal ve evrenseldir.. yani tüm dünya insanlığı bu kavram üzerinde tartışmasız hemfikirdir.. bölücü değil birleştiricidir.

bu beş duyumuzla algılayıp yansıtamadığımız ama bilincimize yansıyan ve yansıttığımız şeyler soyuttur.. sevgi, korku örneği gibi.. bunlar da insansal ve evrenseldir.. yani tüm dünya insanlığı bu kavramlar üzerinde de tartışmasız hemfikirdir, bölücü değil birleştiricidir..

dananın kuyruğunun koptuğu nokta;ne beş duyumuza ne de bilincimize yansımayıp algılayamadığımız ve dolayısıyla yansıtamadığımız insan zihninin ürettiği düşüncelerdir..

bu düşünceler;
-evrenin/varlığın ne olduğu,
-tanrı
-ve ölüm sonrası

temelli kavramlardır..

bu yukarda saydığım 3 düşünce temelli kavram belli bilince ulaşmış insan(peygamber, doğunun mistikleri, filozofları) kaynaklı yaratılmış, insansal ama evrensel değildir.. yani tüm dünya insanlığı bu kavramlar üzerinde tartışmasız hemfikir değildir.. bütün sorun da burdan kaynaklanmaktadır.. işte bu yüzdendir ki bu kavramlar belli zaman ve coğrafyadaki insanları birleştirici özellik taşırken tüm dünya insanlığı açısından tam bir felakettir..


çünkü bunlar evrensel insan doğasının değil zamana ve coğrafyaya bağlı insan düşüncesinin ürettiği kavramlar, soyutlardır..

ve bu belli zaman ve coğrafyada üretilen düşünceler tabula rasa olarak dünyaya gelen insan yavrusuna bir zihin/hafıza/öğreti olarak aktarıldığı için..

ve bu dönemde insan yavrusu yaşamda kalıp soyunu devam ettirebilmek adına ebeveynlerine/atalarına mutlak bağımlı olduğu için..

bedensel ve zihinsel gelişiminde tüm bu zihin/hafıza/öğreti birleşimi kişinin tüm hücrelerine, atomlarına, quarklarına kadar bir maya/çimento gibi işler..


işte bu insan yetişkin çağa geldiğinde; varolduğu zaman ve coğrafyaya göre artık o..

bir şimşeği tanrı bilir

bir güneşi tanrı bilir

dünyayı öküzün boynuzlarında bir tepsi olduğunu bilir

zeusun tanrı olduğunu bilir

ateşi tanrı olduğunu bilir

musayı tanrının tek elçisi olduğunu bilir

isanın tanrı ya da tanrının oğlu olduğunu bilir

budhanın bu dünyadaki en kutsal insan olduğunu ve ölüm sonrası yeniden doğumlar olduğunu bilir


muhammedin tanrının son elçisi ve diğer dinlerin bozulmuş ve batıl olduğunu bilir

vedalar isimli kitabın tanrılar tarafından yazıldığını ve ölüm sonrası karma yaşlam olduğunu bilir..

evrenin sadece maddeden ibaret olduğunu bilir..

bu yukardaki listeyi dünyada ne kadar insanoğlu eliyle insan adına üretilmiş düşünce varsa çoğaltabilirsin..

farkındaysan cümlelerimin sonunda bilir kelimesini kullandım.. işte bilmek ve inanmak arasındaki farkın farkındalığı burda ortaya çıkar.. tüm bu insanlar bu düşünceleri mutlak gerçeklik olarak algılayan, yani bildiğini zanneden aslında çok derin uykuda rüya gören ve bilinçleri stand-by(uyku) konumundaki insanlardır..

bu tüm dünya insanlığını birbirine düşman eden, kırdıran, tartıştıran ve nihayetinde kendi türünün soyunu tehlikeye atacak düzeyde tehlikeli düşünsel kavramlardır..

ve bu yukardaki durum bir zorunluluktur, çünkü insanoğlu hayvandan gerçek insana geçerken varolan bilinci henüz tam evrimleşmediği için evrenin ne olduğunu bildiğini zannetmek zorundadır.. aksi takdirde duygu düşünce karışımında bir simbiyotik yaşam sürdüğü için dengeli bir canlı olamaz.. dengeli bir yaşam sürebilmesi için duygu ve düşünce unsurlarından birini sabitlemek zorundadır.. şayet birini sabitlemezse ya duygulanımı bozularak mutsuzluğa düşerek intihar eder ya düşünce unsuru bozularak aklını yitirerek delirir.. ve bu her iki durumdaki insan da hayatta kalıp soyunu devan ettirme mücadelesini veremez..

insan denen canlı türü hayatta kalıp soyunu devam ettirebilmek adına bu duygu ve düşünce kompenentlerinden düşünceyi/aklı sabitlemiştir.. aklı sabitlemekle duygulanmayı/mutluluğu dengeleyebilmektedir..

aklı/düşünceyi sabitlemek dediğim şey de; kendisine yansıyan algıladığı evreni bildiğini zannetmekle(inanç) mümkün olmuştur.. o kişi artık evrenin ne olduğunu, tanrıyı, ölüm sonrasını bilmektedir yani bildiğini zannetmektedir.. bu aklın sabitlenmesi ona duygulanımda bir denge bir mutluluk/huzur verir.. bu saydıklarıma hem teizm hem nonteizm düzeyindeki insanların tümü yani tüm dünya insanlığı dahildir..


insan bilinci evrimini tamamladığında yani gerçek insan ortaya çıktığında kişi artık duygu ve düşünce kompenentlerini birbirinden bağımsız özgür kullanabilecektir.. yani mutlu olabilmesi ya da delirmemek adına bunlardan birini sabitlemek zorunda kalmayacaktır.. çünkü varoluşun ona hediyesi olan mutlak mutluluğa ve dolayısıyla öz/saf/maximum bilince ulaşacaktır..

özvarlığındaki mutlak mutluluğa erişmiş bir insanda bilinç/akıl/sorgu tamamen özgür kalacak ve varoluşun o limitsiz oluşumunda her yöne korkusuzca gidebilme cesaretine erişecektir..

ve bu konuma gelmiş bir insan için tanrı, evren, ölüm sonrası gibi kavramlar sadece insan zihnine düşen sonsuz sayıdaki olasılıkklardan sadece bir tanesi olduğunun farkındalığına erişip kendisine bu sorular sorulmayacaktır bile.. soran olursa da "ben nerden bileyim kardeşim" diyebilecektir..

yarın devam ederim..

evrensel-insan
13-03-2010, 15:34
Saygideger paslicivi;

Sen devam et. Ben sadece yazilarina paralel oarak, unutmamak icin gerekli gordugum aciklamalari yapacagim.

Madde ve dusunce farki, tartismasi, celiskisi, iliskisi ve ideolojik inancsal dogrulari; hem metafizigin hem de dogal dusuncenin temelini teskil eder.

Evrensel-insan dusuncesinin, buradaki farki; ne maddeyi, ne de dusunceyi ve insandisi olan bu temelleri, temel almamak ve bu temellerin kokenini vereni ortaya koymaktir.

Bu oken de kavramdir. Yani ne madde, ne de dusunce hem kendi kendini ortaya konamaz, hem de ortaya konan ne madde, ne de dusuncedir. Insanoglunun burada bir ortaya koyumu soz konusudur. Iste insanoglu bu ortaya koyumu kavrami ile gerceklestirir.

Madde; insanoglunun sorusunun isareti varin yansisinin, bes duyusu ile algilanip; kavramlastirilarak yansittigi somuttur.

Dusunce ise; insanoglunun sorusunun isareti varin yansisinin duyum ile algilanip; kavramlastirarak yansittigi soyuttur.

Yani; insanoglu beyninin, fonksiyonu dusuncenin bir yaratimidir kavram. Kavram yaratimi icin ise; sor isareti varin yansisi, algi, yansitma gerekir. Tum bunlar insanoglunun ozelligidir.

Buradaki bir soyutun dusunce mi, inanc mi oldugunu ise; senin teriminle bilgi mi ogreti mi sorusunun cevabi verir.

Daha da genellersek; somut, madde, nesne, gorunus, dissallik; bes duyunun algisi temelli kavramlastirma.

Soyut, dusunce, ozne, oz, icsellik ise; duyumun algisi temelli kavramlastirmadir.

Iste bilim ve bilimselligi veren, soyut kisim, yani; teori, tez, hipotez, sentez, analiz, antitez dusuncenin deney, gozlem, arastirma temelli somut uretimi.

Inanc ve inancsalligi veren; soyut kisim; her turlu yaratici, inanc, ideoloji, spekulasyon, bilim kurgu, dunya otesi, doga ustu, mistisizm, mitoloji de inancin sistemlesmis, toplumsallasmis, yasam ve iliskileri sekillendiren somutlaridir.

Islam dan ornek verirsek; kuran, hadisler, tarihi karakterler (Muhammed v.s.), cami, oruc, dua, namaz v.s. ve her turlu dini degerler ve uygulamalari.

Iste soyut kavramlasanin, dusunce mi, yoksa inanc mi oldugu sorusu; dogal dusuncenin cikmazidir. O yuzden de bilimsellik inancsallikla bezenmis ve harmanlastirilmistir.

Cunku beyin urettigi dusunceyi, bilimsellige de, inancsalliga da yonlendirebilir. Bunu tek ayiracak olan; bu dusunceyi veren somut tabandir.

O yuzden neyin ne oldugunu ortaya koyan kavram ve kavramlastirmanin dusunsel, inancsal; somut veya soyut mu oldugunu cok iyi algilamak gerekir.

Cunku, kavramin kendisi dahil; herseyin orta koyumunu saglayan oge kavramdir. Kavram yoksa; ortaya konum da yoktur.

Bu temelde tas somut, sevgi soyut bir kavramdir. Tas direk kavramlasmis, sevgi dolayli kavramlasmistir.

Yani SOMUTLAR DIREK; SOYUTLAR, DOLAYLI KAVRAMLASTIRMADIR. SOYUTUN ALGISI, DOLAYLI BIR SOMUTTA YANSIR.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
14-03-2010, 07:35
senin şu balkonuna yağan yağmura bakarak "bu bile tanrının yokluğunun göstergesidir" sözünü unutmadım.. sen dediğim gibi gizli bir ateistsin ama bunu deklare etmeyip bunu doğal düşünce içine sokup kendi yarattığın evrensel insan düşüncesi rüyasıyla ateistler gibi tanrının varolma ihtimalini bile görmek istemeyip değişik bir ifadeyle reddeden birisin..

Ben bu duzeylere o kadar rahatim ki; yerine gore teist veya nonteist her turlu dusunce veya davranis uretebilirim. Cunku benim icin, boyle bir sey yapmak hic bir anlam ifade etmez.


sevgili e.i..

"bu bile allahın yokluğunun göstergesidir" ifadesini deklare eden bir bilinç ateisttir.. bunun başka bir açıklaması yoktur.. aydınlanmış bir bilinç hiç bir zaman böyle ifade kulanmaz, kullanamaz, çünkü varolan bilinç düzeyi böyle yargıya varmış, karar vermiş akıl/düşünce durumu sergileyemez.. bu tamamen teizm düzeyindeki insanların ifade ettiği tanrı modelini yoklamaktır.. ve henüz deizm ve panteizm düzeyindeki tanrı modelini kavrayamamış olduğunu gösterir, çünkü ateistler de deist ve panteistlerin tanrı modelini kavrayıp bu insanlarla empati kuramazlar ve bu tanrıları da yoklama yoluna giderler.. çünkü varolan bilinç düzeyleri bu durumu kavramlarına engel olur.. aynı teistlerin ateistleri anlayıp kavrayamadığı gibi.. bu durum birebir bununla özdeş bir durumdur..

bunu söyledikten sonra;

"Ben bu duzeylere o kadar rahatim ki; yerine gore teist veya nonteist her turlu dusunce veya davranis uretebilirim. Cunku benim icin, boyle bir sey yapmak hic bir anlam ifade etmez."

deklarasyonun da senin farkında bile olmadığın sahtebenliğin savunma mekanizmasının nasıl güzel çalıştığını gösteriyor.. hem allahı yoklayacaksın hem de sonra benim için bir anlam ifade etmez diyeceksin..

işte egonun savunma düzenekleri bunun için var.. senin kendi kendini kandırman ve bu kandırma olayının bile farkında olmaman için var.. çünkü bu kendi kendini kandırdığının farkındalığına erişirsen varoluşun ve insanın gerçekleriyle yüzleşip mutluluğunu yitirme tehliken var.. ve egonun savunma düzenekleri buna müsaade etmez..

o yüzden her zaman söylüyorum ya, bu işler konuşmakla anlatmakla okumakla olmaz diye.. çünkü senin egonu ve savunma mekanızmalarını üreten şey beyin kimyandır.. buna müdahele edilmediği sürece sen, ne bulunduğun bilinç düzeyini algılayabilirsin ne de kendini kandırdığının farkındalığına varabilirsin.. ve egonun savunma düzenekleri seni bu durumdan kurtarıp rahatlatmak için sonsuz sayıda düşünce ve seçenek üretir.. senin egonun ürettiği düşünce de yukarda alıntıladığım cevabın..

bir teiste istediğin kadar inandığı dogmayı yanlışla, beyin kimyası uygun değilse bu bilinç düzeyinden çıkması imkansızdır.. ve o ölünceye kadar kendine yüklenen dogmayı savunup bunu bir gerçeklik olarak yaşayacaktır.. çünkü mutlu/tatmin olması tamamen buna bağlıdır..

ya da bir nonteistle istediğin kadar konuş tartış anlat, o yine ikiye bölünmüş zihnindeki dogmayla karşı taraf olarak muhalefet yapıp sabahtan akşama kadar o dogmayla uğraşacak ve onu yanlışlamaya çalışacaktır.. çünkü mutlu/tatmin olması tamamen buna bağlıdır.. şu sitedeki ateist ağırlıkla nonteistlere bir baksana, yaptıkları tek şey zihinlerinde varolan dogma olan islamla yatıp islamla kalkıyorlar.. yani bataklığın içindeki çırpınışları devam ediyor.. ve beyin kimyaları değişmediği sürecede yani bilinçleri yükselmediği sürecede bu işe ömürleri boyunca hem yaşamlarında hem böyle sitelerde devam etmek zorundadırlar.. aksi mümkün değildir.. bir nonteist zihnindeki dogmaya muhalefet etmeden mutlu/tamin olması imkansızdır..

ama bunu kendilerine söylediğin zaman aynı senin gibi kesinlikle kabul etmezler ve hemen egonun savunma mekanızmaları devreye girerek hemen bir çok farklı seçenek/düşünce üreterek olayı yadsırlar..

ve tüm bunları söylerken kesinlikle seni eleştirmiyorum, yargılamıyorum.. çünkü sen de bir insansın ve bir ruhsal donanımın var.. bu ruhsal donanımındaki dengeyi kurmak için bunları zaten yapmak zorundasın..

paslıçivi
14-03-2010, 09:08
Ikimizin ayni konuya yanasimdaki FARKIMIZI basite indirgeyelim ve bu FARKin nereden kaynaklandigi uzerine yogunlasalim.

Sen algiladigim kadariyla diyorsun ki "varlik, varolus, tanri bir sirdir, gizemdir ve bilinemezdir ve ben buna teslim oluyorum.

Ben de diyorum ki "varlik, varolus, tanri; insanoglunun yarattigi kavramlardir, evrenseldir, bir turevdir ve olumlu ya da olumsuz, insanoglunun inancsal yanasimlaridir, bir tartisma, cikmazidir ve bir kisir dongudur.

Senin cumlen; dogal dusuncenin sorunsal bir cikmazidir, insandisi bir yanasimdir ve varlik, varolus, tanriya bir icerik vermektedir ve bu icerikte "sir, gizem ve bilinemezliktir"

Benim cumlem; evrensel-insan dusuncesinin insanoglu temelli bir yanasimidir ve varlik, varolus, tanriyi; sadece ortaya koyar ve bunlara bir icerik vermez. Kavram olarak ve insanoglunun bir yaratimi olarak algilar.

Bunun da aciklamasi; kendi ve hersey dahil, ortaya koyan insanoglunun kendisidir. Ortaya konan ne olursa olsun, kendi kendini ortaya koyamaz ve ancak bizim de parcasi oldugumuz insanoglu eliyle/adina/icin ortaya konur. Bu ortaya konum ise; konani degil; sadece koyan insanoglunu baglar. Cunku bu ortaya koyum bir monologdur ve sadece insanoglu taraflidir.

Buradaki; dogal dusuncenin yapilanis ve isleyis bunyesinde bulunmayan farkindalik; insanoglu temelidir ve herseyi insanoglunun ortaya koyusu oldugudur ve de bu ortaya koyumun sadece insanoglu tarafli bir monolog oldugu, ve sadece insanoglu adina/icin/ait/eliyle oldugudur. Ortaya konanin, yani varlik, varolus, tanrinin bu ortaya konumda hic bir rolu ve katkisi yoktur.

Kisaca insanoglu "kendi kendine gelin guvey olmus, kendi soyleyip, kendi dinlemistir, kendi ekip, kendi bicmistir, kendi ortaya koyum sorununu kendi yaratmistir, kendi edip, kendi bulmustur"

Iste ilk once bu denilenlerin farkindaligi ve bilinci algilanirsa; evrensel-insan dusuncesine gecis mumkundur.

Senin buradaki tek farkindaligin; teizm veya non teizm duzeyi bilinc gibi; bu varlik, varolus, tanriyi inanca tasimamak, onlari bildigini zannetmemek, onlarla bir bag kurmamak ama;

ayni teizm ve non teizm duzeyinin yaptigi gibi; varlik, varolus ve tanriya bir icerik "sirdir, gizemdir, bilinemezdir" vermek ve verilen bu icerigede teslim olmak.

Yani senin icerigin dahil; tum verilen icerikler ve bu temelde de kurulan baglar, dogal dusuncenin sorunu ve temeli insandisi yanasimidir.



sevgili e.i..

benim bilinemez dediğimin varoluş/varlık/evrendir.. tanrı değil.. tanrı kavramı sadece insanoğlunun bu varoluşa bir anlam yüklemek için kendi zihninde ürettiği bir soyuttur.. ve bu tanrı kavramı 1/sonsuz olasılık içinde diğer tüm olasılıklar kadar değerlidir/kıymetlidir..

varoluş bilinemezdir ifademe biraz açılım getirmek isitiyorum, çünkü tam olarak algılanmıyor sanırım..

varoluş: tüm dünya insanlığının üzerinde hemfikir olduğu 5 duyusuna yansıyıp algılanan ve insan tarafından yansıtılan, insanlığın evren dediği bütünden bahsediyorum.. bu bütünün içinde insan, hayvan bitki, diğer tüm cansız varlıklar, dünya, güneş, galaksiler, uzay boşluğu ve sınırsız dediğimiz tüm oluşumlar ve bu oluşumların daha ötesinde olması ihitmal henüz bize yansımayan algılayamadığımız ve dolayısıyla yansıtamadığımız her şeyden bahsediyorum..

ve varoluş derken bu oluşumun içinde tanrı kavramı yok, çünkü tanrı beş duyumuza yansıyan bir şey değil, sadece insanoğlunun varlığa/evrene bir anlam verebilmek adına sonsuz sayıdaki olasılıklardan bir tanesidir bu tanrı denen kavram..


biz insan olarak, bu evren/varoluş dediğimiz bütünün bir parçayısız.. varoluş bir bütün.. insan bu bütünün bir parçası..

bilinemezlik: biz insan olarak bu bütünün; zaman, mekan ve içerik olarak sınırlarını 5 duyumuzla çizemiyoruz, yani bilemiyoruz.. yani diğer ifadeyle; bize yansıyan bu evren dediğimiz şey,

zaman olarak
ne zamandan beri var,

ya da zamandan bağımsız bir oluşum mu,

hiçlikten varlığa mı geçildi

yoksa her daim varlık olarak mı bir oluşumdu..

bu varlığın zamanda bir sonu varmı,

mekan olarak
bu varlığın mekan olarak sınırları varmı

yoksa adlandırdığımız gibi sınırsız mı,

ya da bize yansıyan kısmın bir sınırı varsa bu sınırdan sonra ne tür oluşumlar var..

içerik olarak
bu beş duyumuza yansıyan madde dediğimiz şey sadece bizim algılamamıza müsaade edilen şey mi

yoksa bizim 5 duyumuz dışında bize yansımayan oluşumlar var mı

ve bunlara ilaveten;
biz insan olarak bu bütün içindeki değerimiz, önemimiz nedir,

bizden daha üstün bilinçli başka oluşumlar/canlılar var mı..


işte yukardaki bu temel sorular ve bunlara daha ekleyebileceğimiz sonsuz sayıdaki soruların cevabını bilinçli bir canlı türü olduğumuz için merak ediyoruz..

ama bunların cevabını veremiyoruz yani bilmiyoruz..

ve bu durum biz insan denen canlıda rahatsızlık, huzursuzluk yarattığı için kendi zihnimizde bir takım kişilerin önderliğinde/eşliğinde (peygamberler, mistikler, filozoflar vs) bu sorulara yaşadığımız zaman ve coğrafyaya bağlı olarak cevaplar verip bildiğimizi zannediyoruz.. bu kişilerin ürettiği cevapları insanlık olarak nesilden nesile belli bir süre aktararak ve zaman coğrafyasına göre değişimlere uğrayarak varlığı bildiğimizi zannederek günümüze kadar geldik..

ölümün farkına varmış bir canlı türüyüz ve bu acımasız gerçekle henüz yaşayabilecek ruhsal donanıma sahip değiliz.. o yüzden insan bedeni varlığını/soyunu devam ettirebilmek adına mutlu olup mücadelesini sürdürebilmesi için bu ölüm gerçeğini yumuşatıp bununla yaşamak için bir sahtebenlik üretmiş.. bu sahtebenlik, insan denen canlıyı bu bir türlü bilemediği evreni/bütünü bildiğini zannettirmek adına tanrılar, ölüm sonrası yaşamlar üretmiş.. ve insan denen canlı türü de bu acımasız gerçeği yumuşatmak adına ölüm sonrasını bildiğini zannettiği her türlü kavrama sıkı sıkıya tutunmuş..

insan zihninin ürettiği ve 5 duyumuza yansımayan bu soyutlara kişiler bilinçaçıklık düzeylerine göre ya pozitif ya negatif yönde taraf olarak, sahiplenerek varlığı bildiğini zannederek yaşamak zorunda kalmışlardır.. bu insanların tümüne teizm ve nonteizm düzeyi bilinçaçıklığında olan insanlar diyorum..

oysa algı düzeyi belli limitler dahilinde canlılığını sürdüren insan denen canlı türü, ne bir tanrı/tanrılar ya da insadışı/üstü oluşumlar olduğunu bilebilir ne de ölüm sonrası yaşamlar olup olmadığını.. bu tür insan zihninin ürettiği soyutlardan herhangibirine tutunup varlığını bildiğini zannetmenin her türlüsü inançtır.. tüm teizm ve nonteizm bilinçler bir inanç içinde yaşamlarını sürdürür..

oysa insanoğlu bu bütünün ne olduğunu bilmemektedir, çünkü varolan donanımı çok sınırlıdır, beş tane basit duyu organı ve bu 5 duyusundan algıladıklarını analiz/sentez yapan bir bilinç donanımına sahip, bütün/evren içinde yaşama şansı bulmuş çok aciz basit bir canlı türüdür sadece..

Benim cumlem; evrensel-insan dusuncesinin insanoglu temelli bir yanasimidir ve varlik, varolus, tanriyi; sadece ortaya koyar ve bunlara bir icerik vermez. Kavram olarak ve insanoglunun bir yaratimi olarak algilar.



varlik, varolus; sadece ortaya koyar ..

dediğim gibi benim bilinemezliğin içinde tanrı yoktur sonsuz olasılıktan sadece bir tanesidir.. o yüzden senden tanrıyı değil varlık varoluşu ortaya koymanı bekliyorum..

bunu evrensel insan düşünce bazında ortaya koy ve bunu konuşalım seninle..

paslıçivi
14-03-2010, 09:39
yani; bu evrende nerde, ne zaman ve ne şartlarda doğmayı, yaşama gelmeyi ben seçebilmeliyim.. ben bunların hiç birine kendi özbilincimle karar verip yönlendiremiyorum.. ne doğumuma ne ölümüme, ne ölümümün şekline, ne hangi gezegende, ne zaman doğmaya, ne tür bir canlı/varlık(bitki, hayvan, insan, cansız varlık)olarak yaşama şansı bulmaya vs. hiç bir şeyi ben özbilincimle seçip tercih edemiyorum.. tüm bunlara karar verip uygulayan benden öte bir şey, işte o da varoluşun ta kendisi.. ve benim herşeyime karar verip beni yönlendiren varoluşun gücü/hakimiyeti karşısında ben hiç bir şey yapamıyorum, elim kolum bağlı, çaresizim..-paslicivi-

Sen yarin, kaldigin yerden devam et.

Ama; bilincli bir canli olarak bana bunu acikla; yukaridaki paragrafi

Birincisi yapamiyorsun
ikincisi yapamamaya muktedir oldugunun bilincindesin
Ucuncusu, bu nedenden de teslim olmussun.

Sence, burada bir sorun varsa; bu sorun nedir? ve de bu sorunun cozumu nedir?


burda benim için bir sorun yok, çünkü dediğim gibi bütünü an itibariyle bilemeyeceğimin farkındalığına erişmişim..

sorun dünya insanlığı için var, bilemeyeceğinin farkındalığına erişemedikleri için bildiğini zannederek yaşamak zorundalar.. ve bu bildiğini zannettiği şey zaman ve coğrafyaya göre çok farklılıklar gösterdiği için her biri kendi bildiğini zannettiği şeyi diğer insanlara dayatmaya çalışıp vahşi ilkel canlılar gibi birbirlerini öldürerek hala böyle yaşıyorlar..

ve işin en ilginç tarafı bu o insanların bir suçu/hatası değil.. yani bir insan müslüman ateist budist deist hristiyan alevi ortodoks hindu jaina olduğu için suçlayamazsın.. çünkü varolan nörokimyasal donanımı şimdilik böyle yaşamasına müsaade edebiliyor.. yaşamda kalıp soyunu devam ettirebilmek adına insan olan olan atalarına mutlak anlamda bağımlı olduğu için kendisine aktarılan zihni gerçeklikmiş gibi yaşamak(teizm) zorunda ya da nörokimyasal donanımı(bilinci) değişmeye başladığında kendi zihnini(rüyasını) yaratıp(nonteizm) evreni/bütünü bildiğini zannederek yaşamak zorunda.. şimdilik aksi mümkün değil, insanların elinden bu teizm ya da nonteizm rüyasını aldığında varolan nörokimyasal donanımlarıyla yaşamda kalıp soylarını devam ettiremezler..

o yüzdedir ki bu iş bir evrim işidir ve bir süreçtir.. her türlü teizm ve nonteizm düzeyi inanç, insan denen canlı türünün devamlılığı için bir arageçiş formudur, ve bir süspansiyon görevi görür.. bu inanç denen süspansiyonu insanlığın elinden aldığında duygu/düşünce birlikteliğinde yaşayan insan ya duygulanmayı ya da düşünceyi bozacaktır.. her iki durumda da hayatta kalıp soyunu devam ettirmesi çok zordur, hatta imkansızdır ve varoluş buna müsaade etmez.. çünkü varoluşun tek bir derdi vardır.. kendi iç dinamikleriyle canlılığın devamınıu sağlamak ve her türlü canlı türü bu varoluşun iç dinamikleri içinde davranmak zorundadır..

mesela sen sevgili e.i..

niçin karşı cinsten biriyle ilişkiye girip 3 tane insan yavrusu ürettin.. bunu niçin yaptığını hiç düşündün mü... bunu yapmak zorundamıydın ya da yapamsaydın ne tür bir yoksunluk/eksiklik hissederdin..

paslıçivi
14-03-2010, 09:57
ne ortaya koyanin, ne de ortaya konanin ne oldugunun bilinemeyecegini;

Ikincisi bunu insanoglunun yapamamaya muktedir oldugunun bilincindeyim.

Bende sana diyorum ki "Ben bunu sadece bilmekle kalmiyorum, neden ve nasil 'varolusun kendinisinin bilinemeyecegini' ortaya koyuyorum. Oyuzden de bilmeye ugrasmiyorum.



sevgili e.i..

sen her nekadar doğal düşünce dışında evrensel insan düşüncesine girmiş olsan da yukarda yaptığım alıntıların insanoğu adına tek ifade ediliş şekli varoluşun bilinemeyeceğinin karşısındaki teslimiyettir.

sen sadece henüz tam olarak sahtebenlikten arınamadığın için savunma mekanızmaların canavar gibi çalışıp ben farklıyım, benim ürettiğim düşünce üstündür kaygısında olan ve sahtebenliğinin verdiği varolma mücadelesinin kurbanısın..

yani sonuç olarak sen de varolan nörokimyasal doananımın müsaade ettiği bilinçte yaşayan ve bunu tüm varlığa dayatmaya çalışan birisin.. ve benim ne demek istediğimi tam olarak algılayabilmen için o sahtebenlik denen canavardan/illetten arınamadığın sürece(ki sen bunu düşünceyle/düşünerek aşamassın, çünkü düşünce demek sahtebenliğin ta kendisidir) bu varolma mücadelen sürecektir..

paslıçivi
14-03-2010, 10:09
Oyuzden benim; senin ki gibi bir senden alinti yaptigim dusunce ve endisem yok.

sevgili e.i..

ben düşüncede yaşayan biri değilim, düşünce insanoğlunun yarattığı bir soyuttur ve sahtebenliğin bir ürünüdür.. ben algı sezgi dünyasında yaşayan biriyim..

ve benim tek bir endişem var..

nerden, nasıl, ne için bana verildiğini bilemediğim bu yaşam denen şeyi ıskalamak.. o yüzden anda, ölümün sadece bir sonraki nefes kadar yakın olduğu farkındalığıyla aldığı her nefesin hakkını vererek yaşayan biriyim..

bugünlük bu kadar yeter..

evrensel-insan
14-03-2010, 17:54
Saygideger paslicivi;

Konu ozunden ve iceriginden sapiyor.

Ben; insanoglunun kendisi de dahil herseyin bir ORTAYA KOYUM oldugunu;
Bu ortaya koyumun, kendide dahil, ortaya koyaninin insanoglu oldugunu;
Ortaya konan seyin kendisini kendi adina ortaya koyamayacagini
Ortaya koyan insanoglunun ortaya koyumunu monologla ve sadece kendi turu icin/adina/eliyle ortaya koydugunu
Bu ortaya koyumda, ortaya konanin hic bir rolu ve kendisi olmadigini
Ortaya koyumun, insanoglunun kavrami eliyle oldugunu
Ortaya konanin sadece bir kavram oldugunu
Insanoglu ortada yok ise; ne bir ortaya koyan, ne bir ortaya koyulan ve ne de bir ortaya konumun olamiyacagini
Olsa bile bu ortaya koyanin insanoglu disinda olmasi vasfiyle; insanoglunun bu ortaya koyan ile ortak bir dialogunun olmadigini
Ustelik bu ortaya konanin; her zaman ve sartta bir sorun oldugunu ve ortak bir ortaya konumun mumkun olmadigini
Ustelik bu ortaya konumun tartismasinin bir dialog icerdigini, ama; insanoglunun ortaya koyumunun monolog uzerine oldugunu ve ayni turden iki insanoglunun bu ortaya koyum adina ortak bir icerik ve bag iliskiye varamadigini
Var ve ol kokenli ortaya konumlarin; metafizik ve etiksel temelli ideolojik inancsal dogrular oldugunu
Ortaya konanin, varin yansisinin bir algisi ve bu alginin kavramsal yansitilmasi ve de turev, donusum oldugunu
Ortaya konumda; ne ortaya koyanin, ne de ortaya konanin; ortada olmadigini.
Ortaya konumun, soyut temelinin dusunce ve inanc oldugunu; somut temelinin ise madde ve varlik oldugunu

Madde, varlik ve tum soyutlarin, ortaya konan olarak kendilerinin olmadigini, sadece bir donusmus turev olduklarini.

Ortaya konan kavramin; dusunceden ortaya koyumunun; eger bir somut deney, gozlem, arastirmaya yonelik degil de; sadece soyutta kalmasinin inancsallik oldugunu
Epistemolojinin dusunce ile inancsal siniri belirledigini
Ortaya konum, turevsel donusum temelli bilgi ve ogretinin her zaman pozitif oldugunu

SOYLUYORUM.

Simdilik burada keseyim. Sen once okumadigin mesajlarimi okuyup yanit ver ve sonra da bu madde madde soylediklerime; katilip katilmadigini ortaya koyarsin.

Cunku katilmadigin yerlerde; seninle konulara yanasim farkimiz ortaya cikacak.

Aciklamalardaki; ortaya konumu; ister madde, ister varlik, ister yaratici, ister kaslem, ister tas, ister sevgi, ister demokrasi v.s. kisaca istedigin icerikteki bir kavram olarak alabilirsin.

Cunku, konunu ozu; kavramin varolus olup olmadigin da degil; kavramlastirmanin farkinda ve bilincinde olmaktir.

Senin bu madde madde siraladigim cumlelere yanasimin ayni zamanda; dogal dusuncenin sinirlarini da ortaya koyacaktir.

Sonuctabenim icin; kavramlasan ortaya konum ne olursa olsun; bu ortaya konuma ihtiyac duyup duymadigim ve bu temelde onunla bir bag ve iliski kurup kurmadigimdir.

Genelde, soyut olarak kavramlastirilmis ortaya konumlara ne ihtiyac duyuyorum, ne de onlarla bir bag ve iliski kuruyorum. Bunlar da genelde; metafizigin var ve ol kokenli ideolojik inancsal dogrulari temelli aciklanan ve de bilimsel olmayan ortaya konumlar.

Var da, varolus ta ve tum insandisi ortaya konumlar da buna dahil.

Cunku evrensel-insan dusuncesinin hem temeli, hem gelismesi, tamamen insanogluna endekslidir. Bu da zaten insanoglu eliyle ortaya konan tum kavramla ozdeslesmis soyut ya da somutlari da icerir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
14-03-2010, 18:10
Saygideger paslicivi;

sen sadece henüz tam olarak sahtebenlikten arınamadığın için savunma mekanızmaların canavar gibi çalışıp ben farklıyım, benim ürettiğim düşünce üstündür kaygısında olan ve sahtebenliğinin verdiği varolma mücadelesinin kurbanısın..-paslicivi-

Herkesin yaptigi hataya senin de dusmen kacinilmazdi. Sonucta sen istesen de bilincin ve farkindaligin el vermedikce, dogal dusunceden kurtulamazsin.

"Benim urettigim dusunce ustundur" cumlesini, eger bana simdiye kadar yazdigim 10000 ustu mesajda gosterebilirsen; ben tum dediklerim adina ozur dileyecegim. Ama bunu gosteremezsen; sen, kendinin egosunun kurbani oldugunu ortaya koymus olacaksin.

Cunku, benim yazdiklarimdan boyle bir algi cikarmak; ancak kendisinin egosal olarak rahatsizligi sonucu mumkundur. Senin egon sdeni rahatsiz etmeseydi, bu sekilde ve tamamen evrensel-insan dusuncesi ile celisen bir cumle algilamaz ve kurmazdin.

Oyuzden bana verdigin cevaplari bir daha okursan, bilgi alis verisinden ziyade; benim dediklerimi kendi egosal degerlendirmeden dolayi bir "sen boylesin, bunu diyorsun" temelli bir ego tatminin var.

Tanri konusunda da verdigin ornekte ayni egosal tatmin soz konusu. Cunku ben oyle demedim diyerek diyen ben olarak sana izah ettigim halde, sen kendi dusunceni bana empoze etmeye calisiyorsun.

Sonucta ben kendimin ne oldugunun bilincinde ve farkindayim. Ama senin algin; ateizmin ustune cikamadigindan ancak soylenenlerin oyle algilanmasi da normal.

Oyuzden benim egosalligimdan bahsederken; once cuvaldizi kendine batir ki; bir anlami olsun.

Hani hatirlasana, soylenenin bilinc ve farkindalik olarak algilanmamasi; alaya, satasmaya, suclamaya v.s. gidiyordu ya! seninki de ona donusmesin.

Onemli olan, birbirimizi etiketlemek, suclamak v.s. degil; biribirimizi algilamaya calismak. En azindan ben boyle yapiyorum.

Iste burada da bilincin bilinc duzeyi degil; bilinci olmanin farkindaligi one cikiyor.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
15-03-2010, 07:45
Eger senin bilinc duzeyinin varolusun, bir sir, gizem ve bilinemez oldugunu dusunursek; bu varolusun bilincinde ve farkinda oldugun anlamina gelmez.

Cunku, bu farkindalik ve bilinc duzeyi; dogal dusunce de mumkun degildir. O yuzden de varolusun bilincinde ve farkinda olmak icin; evrensel-insan dusuncesi gerekir.

Ayni non teist bilinc duzeyinin, varolusun bilinemez oldugunun farkinda ve bilincinde olmadigi gibi.

Dolayisiyle; bir seyin farkinda ve bilincinde olmak demek; o seyin bilinc duzeyini BILINC VE FARKINDALIK OLARAK ASMIS OLMAK demektir.



evet söylediklerine özellikle son cümlene sonuna kadar katılıyorum.. ama benim bilinç düzeyim varoluşun bir sır bilinemez olduğu(agnostisizm) değil işte..

benim bilinç düzeyimin adı; farkındalık, tam uyanıklık dediğim şey..

ve bir bilinç düzeyi başka bir bilinç düzeyine kelimelerle aktarılamaz, anlatılamaz, ifade edilemez.. bu bilinç düzeyi sadece ulaşan kişi tarafından algılanır ve yaşanır..bu bilinç düzeyinin kişiye sağladıklarını sadece ifade etmeye çalışabilir kişi.. ben varolan bilinç düzeyimi ne kadar ifade etmeye çalışırsam çalışayım, karşımdaki insan belli başlı bazı şeyleri algılayıp kavrayabilir ve benim bulunduğum seviyeyi birebir olarak algılayamaz.. çünkü henüz nörokimyasal donanımı uygun değildir.. bilinçler sözlerle ifade edilip karşıdaki insana aktarılımaz ve karşıdaki insanda bir bilinç yükselmesine neden olmaz.. sadece beyin kimyası müsaitse bir parça bilgilenme sayesinde bir bilinç yükselmesi yaşar.. aksi mümkün değildir..

mümkün olsaydı zaten; ben şimdi oturup bir budisti bir ateisti bir hinduyu bir museviyi bir deisit panteisti konuşarak anlatarak farkındalık düzeyine çıkarabilirdim.. ama bunun bile mümkün olmadığının bilincindeyim..

daha önce örneğini defalarca verdim.. bu bahsettiğim teizm ve nonteizm düzeyindeki insanları bir şizofreni hastasına benzetebilirsin.. bir şizofreni hastasını konuşmakla/anlatmakla nasıl gerçek dünayaya döndüremezsen aynı şekilde bir alt bilinci de bir üst bilince konuşarak taşıman imkansızdır..

çünkü beyin kimyası müsait değildir ve bu beyin kimyasının ürettiği sahtebenlik ve onun savunma mekanızmaları kişiyi bulunduğun bilinç konumunun dışına taşıyıp dönüştüremez.. çünkü kişi nörokimysal donanım olarak o seviyede akıl ve ruh sağlığını dengeleyemez..

kişinin bilinç seviyesini yükseltmek için dışardan müdahele şart.. bu meditasyon olabilir, yaşayabileceği çok ciddi bir psikolojik tavma olabilir, yada beyin kimyasını değiştirebilecek bir medikal(ilaç) olabilir.. bunlar olmadan kişinin beyin kimyasının müsaade ettiği bilincin bir kademe dahi üstüne taşıyamazsın kişiyi..

bu siteden veya gerçek yaşamımdan bilinç durumunu çok iyi bildiğin, katılaşmış, oturmuş teist ya da nonteist birini al karşına ve anlatarak konuşarak bilinç düzeyini değiştirmeyi bir dene bakalım ne olacak.. ha bir deliyi(şizofreniyi) lafla akıllandırmaya çalışmışsın ya da bir bilinç düzeyini konuşarak değiştirmeye çalıştırmışsın, arada hiçbir fark yoktur..

sonuç itibariyle ben sana bulunduğum bilinç düzeyimi kelimelerle ifade etmem mümkün değil.. sadece bu bilinç düzeyinin bana sağladığı algı sezgileri ben burda konuşarak aktarabilirim, beyin kimyası müsait olan algılar.. müsait olmayan zaten beni kafir, deli olarak görecektir..

düşünsene; bu sitede bir müslümanı ya da meşhur isevi üyemiz paoloyu konuşarak bulunduğu bataklıktan çıkarmak mümkün mü.. mümkün değil tabii ki.. onlar da her inançlı gibi; benim inancım hakikat diğerleri yalan, batıl, şeytan işi, bozulmuş, yanılgıda pozisyonundalar/bilinç düzeyindeler.. yani varoluşu bildiğini zannediyorlar.. uykunun derinliği çok ağırdır, derin bir genel anestezi gibidir, konuşarak uyandıramazsın, bilinç aktaramazsın..

peki hangi bilinç düzeyi diğerinden daha üst seviyededir, bunu nasıl anlarız diye sorarsan.. bunun tek yolu kişilerin varolan bilinç düzeyleriyle algıladıklarını dile getirerk iki bilincin çatışmasında (yani burda yapılan tartışmalarda konuşmalarda) alt bilinç bir süre sonra akılcılıktan uzaklaşıp egonun savunma mekanızmalarına yenik düşer.. dediğim gibi saldırı, alaya alma, hakaret ve nihayetinde başa çıkamazsa kaçma olarak karşımıza çıkar bu durum..

çünkü ego tehlikeyi sezer, kişinin varolan beyin kimyasının hazmedemeyeceği kabuledemeyeceği bir seviyeyle karşılaşmıştır.. kişinin akıl/ruh sağlığını dengeleyen egonun savunma mekanızmaları bu dengeyi korumak adına yukarda saydığım savunma mekanızmalarıyla kişinin akıl/ruh sağlığını korur ve onun tehlikeden uzaklaştırır.. ama kişi bunun farkında bile değildir, çünkü kişi merkezinde değil çeperinde yaşamaktadır.. çeper onu mutlu kılmak adına bu tartışmadan/üst bilinçten kaçırırken bir çok bahane üretir..

zaten ego ve egonun savunma mekanızmaları da bunun için vardır.. kişinin ruhsal aygıtını her türlü tehdide/tehlikeye karşı koruyup mutluluğunu sağlamak..

paslıçivi
15-03-2010, 08:19
Konu ozunden ve iceriginden sapiyor.


sevgili e.i..

amacım konuyu özünden, içeriğinden saptırmak değil.. varoluşu okumak ve tüm bu sorunları algılayabilmenin, insan denen canlıyı tanıyabilmek yani kişinin kendini bilmesi bulması olduğunu sana algılattırmaya çalışıyorum.. çünkü bilinç düzeyin buna müsait..

insan denen canlının nasıl bir mekanizma ile çalıştığını algılayabilirsen tüm bu olaylara çok net bir şekilde dışardan sadece bir gözlemci olarak bakıp tabloyu çizebilirsin.. insanı tanımadığın/çözemediğin sürece varolan süreci algılayamzsın ve bir çok düşünce üretip ne yaptığının farkında bile olmazsın..

o yüzdendir ki senin ateist söylemlerini ya da özel hayatında niçin bir aile kurup 3 çocuk sahibi olduğunu sorguluyor ve bunları sana göstermeye çalışıyorum.. insan denen canlıyı senin üzerinden sana göstermeye çalışıyorum..

gerçeklerle yüzleştiğinde tam bir özgürlüğe kavuşacaksın çünkü.. hiç bir şeyi konuşmaktan, tartışmaktan çekinme.. insanı mutlak özgürlüğe/kurtuluşa ancak gerçekler taşır çünkü..

paslıçivi
15-03-2010, 08:36
ve tüm bunları söylerken kesinlikle seni eleştirmiyorum, yargılamıyorum.. çünkü sen de bir insansın ve bir ruhsal donanımın var.. bu ruhsal donanımındaki dengeyi kurmak için bunları zaten yapmak zorundasın..

sevgili e.i..

son paragrafına bu alıntımla cevap vereyim.. ben seninle yazışırken sadece dışardan bir gözlemci kimliğimle yazışıyorum.. bunun içinde duygulanma yok, sana bir saldırı yok, varolan durumu ortaya koymaya çalışıyorum.. dediğim gibi insan denen canlıyı senin üzerinden sana algılatmaya çalışıyorum..

amacım bu değil de sana saldırı olsaydı bunu çok net bir şekilde ifade ederdim zaten.. bu sitedeki yazılarımı az çok okuduysan daha önceki insanlarla olan dialoglarımda bunu çok net ifade eden biri olduğumu görürsün..


seninle olan tüm yazışmalarımda bir duygulanma olmadan sadece olanı ortaya koymayı çalıştığımı algılayarak yazışmanı isterim..

olur da bir gün amacım sana saldırmak olursa ki, senin bu duruma düşmeyecek bilinçte olduğunu daha önce belirtmiştim, bunu çok net ifade edeceğimi bilmeni isterim..

çünkü bende her bilinç düzeyine hitab edecek lügat var.. yaşamı kademe kademe çıkarak bu seviyeye geldiğim için her seviyenin anlayacağı dili bizzat yaşadım çünkü..

evrensel-insan
15-03-2010, 15:20
Saygideger paslicivi;

çünkü ego tehlikeyi sezer, kişinin varolan beyin kimyasının hazmedemeyeceği kabuledemeyeceği bir seviyeyle karşılaşmıştır.. -paslicivi-

Umarim, seninle benim aramdaki bilinc farkindan; boyle bir sonuc cikmaz.

Ben 103 nolu mesajda madde madde neyin bilincinde oldugumu ve neyin farkinda oldugumu; bilinc duzeyim, evrensel-insan dusuncesiyle ortaya koydum.

Senden ne ayni seyi yapmani istiyorum. Bilinc duzeyin nediri bana bilincli ve farkinda olarak ortaya koy.

Yani "varolus, bir sirdir, gizemdir, bilinemezdir" senin bilinc duzeyin mi; yoksa farkinda ve bilincinde oldugun varolusa verdigin icerik mi?

Eger bilinc duzeyinse; o zaman neyin farkinda ve bilincindesin.

Yok farkindaligin ve bilincin buysa, hala dogal dusuncenin bunyesindesin.

Senin icin "varolus bir sirdir, gizemdir ve bilinemezdir" cumlesi ne ifade ediyor? eger bu cumlenin farkinda ve bilincinde oldugunu soyluyorsan; senin icin ote bir bilinc ve farkindalik yok demektir.

Benim farkinda ve bilincinde oldugum; cok kisa olarak; varolus; insanoglunun ortaya koydugu ve insanoglu olmadan ortaya konamayacak olan ve kendi kendisini de ortaya koyamayan bir ideolojik inancsal dogrudur.

Bilimin konusu degildir ve bilimsel degildir. Insanoglunun varinin yansisini duyumuyla algiladigi ve kavramsallastirarak yansittigi bir turevdir, bir ogretidir. Bir insanoglu monologuyla, ortaya koyumdur. Bu ortaya koyum da; ortaya konulan varolusun; kendi adina hic bir rolu ve katkisi yoktur.

Iste ben bunun bilincinde ve farkindayim. Bunun bir ust bilinc ve farkindalik duzeyi de evrensel-insan dusuncesidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
16-03-2010, 07:45
Yani "varolus, bir sirdir, gizemdir, bilinemezdir" senin bilinc duzeyin mi; yoksa farkinda ve bilincinde oldugun varolusa verdigin icerik mi?

Eger bilinc duzeyinse; o zaman neyin farkinda ve bilincindesin.

Yok farkindaligin ve bilincin buysa, hala dogal dusuncenin bunyesindesin.

Senin icin "varolus bir sirdir, gizemdir ve bilinemezdir" cumlesi ne ifade ediyor? eger bu cumlenin farkinda ve bilincinde oldugunu soyluyorsan; senin icin ote bir bilinc ve farkindalik yok demektir.



sevgili e.i..

insanlık varolduğundan beri yaşadığı mekanı ve hayatı merak etmiş ve bunu bilmek istemiştir.. bunu bilerek mekanına ve hayatına bir anlam yüklemek istemiştir.. bu yüzdendir ki mağara adamından tut da günümüze gelene kadar insanoğlu 5 duyusuyla algıladıklarını bilincinde analiz sentezleyerek değişik zaman ve coğrafyalarda kendince çok değişik soyutlar/dogmalar/inançlar/felsefeler/düşünceler üretmiştir.. ve bu işi genellikle toplumun daha üst bilinçleri üretmiş ve alt bilinçlerde bunu kabullenip nesilden nesile bir öğreti olarak aktarak günümüze kadar gelinmiştir.. bu öğretiler nesilden nesile aktarılırken, arada yeni üstbilinçlerin ürettiği soyut düşünceler de olaya dahil olmuş, eskilerin bazı tükenmiş, bazıları değişime uğramış ve yeni ortaya atılan soyut düşünceler onların yerini almıştır..

ve bu bir süreçtir.. insanlık varolduğu sürece üst bilinçlerin ürettiği yeni soyut düşünceler eskilerin yerini, alarak devam edecektir.. günümüzde hakim olan 5-6 tane büyük soyut düşünce vardır ve bunların yaşı en eskisi yaklaşık 4-5 binyıllktır.. oysa varoluşta zaman kavramı sonsuzdur ve 4-5 bin yıl gibi bir süre çok ama çok kısadır.. bir de buna insan denen canlının ortalama 70 yılını hesap edersek, insanoğlu tüm zamanlara erişemediği için bu kısacık ömründe varoluşta yaşama şansı bulduğu zaman ve coğrafyaya bağlı olarak bu birkaç binyıllık öğretilerin kölesi olmuş durumdadır..

yani insanoğlu kendisinden -atıyorum- 1 milyar öncesini veya sonrasını algılayamamaktadır.. varolan düşünce soyutunun tüm zamanlar için geçerli olduğunu zannetme yanılgısındadır.. bugün dünya insanlığını birbirine düşüren islam 1400 hristiyanlık 2000 musevilik yakalşık 4000 binyıllıktır.. budizm 2500 hinduzim de sanırım 3-4 binyıllık bir geçmişi vardır.. bu süreler tüm zamanlara oranlandığında sadece bir an kadar kısadır ama insan bunu algılayamaz..

bundan bırak 1 milyar yıl sonrasını bu gelişmeyle 3-4 bin yıl sonra bile bugün varolan tüm soyut düşünceler(dogmalar) tarih olacaktır.. biz nasıl ateşe, güneşe, dünyanın bir öküzün başında bir tepsi gibi duran inançlara gülüp geçiyorsak gelecek insanlık da bu günkü dogmalara gülüp geçecektir..

ama dediğim gibi insanlığın ömrü çok kısa olduğu ve insanlık kendi yarattığı soyut düşüncede yaşadığı için bunu algılayamaz ve bunu dışına kendi düşüncesiyle çıkması imkansızdır.. o sadece bu devasa varoluşta yaşama şansı bulduğu zaman ve coğrafyanın soyut düşüncesini bir gerçeklikmiş gibi tüm zamanlara monte ederek yaşamak zorundadır.. ve bu uğurda yaşamına bir anlam verip tüm mücadelesini vermek zorundadır..

çünkü daha ilk insanlıktan itibaren varoluşun hediyesi olan mutluluğu elinden alınmıştır.. oysa insan doğasında mutlu bir canlı türüdür ama kendi eliyle yaratığı tüm bu soyut düşünceler onu önce denize itmiş ve sonra yine bir yılan gibi mutluluk bizde deyip denize düşen insana el uzatmıştır.. ve insan da kendi eliyle düştüğü bu oyuna düşmüş ve binlerce yıldır düştüğü bu denizden kurtulmaya çalışmaktadır..

teizmden agnostizm de dahil olmak üzere tüm bunlar işte insanın kendi yarattığı soyut düşünce ürünlerini mücadelesidir, sancısıdır.. yani kişi hala düşüncede yaşamaktadır.. düşünce kişiyi zamanda yaşatır, bu zaman dediğim kavramın içindeki en önemli unsur ölüm sonrasıdır.. tüm dünya insanlığı ölüm üzerine yaşar ve ölüm sonrası üzerine yaşam kurar ya da bununla mücadele eder.. buna tüm tezim ve nonteizm düzeyindeki bilinçler dahildir..

farkındalık, aydınlanma, tam uyanıklık denen şey; insanoğlunun kendi eliyle yarattığı tüm bu soyut düşüncelerden arınma ve düşünceden yani zaman kavramından bağımsız özgür an ve an algı sezgi dünyasında yaşamaktır..


agnostisizm insanın düşünce boyutuyla ulaşabileceği son noktadır ama kişi hala düşüncede/zihinde/zamanda yaşamaktadır..

farkındalık; bu agnostizmden yukarı quantal bir sıçrayış, bir aşkınlık düzeyidir, artık geriye dönüş yoktur, yerçekiminden kurtulup uzay boşluğuna geçmişsindir, ok yaydan geriye dönüşsüz çıkmıştır.. insanoğlunun kendi eliyle yarattığı tüm bu soyut düşünce/zihinden arındığın için özündeki mutlak mutluluğa erişmişsindir..

artık duygu/mutluluk ve düşünce/akıl boyutların birbirinden tamamen bağımsız, özgür biçimde çalışmaya başlar.. atık düşünce denen şey varolan soyutları(dogmaları felsefeleri) analiz etmek değil, yaşadığın varoluşu algı sezgi yoluyla yani derin düşünce denen şeyle tanımaya çalışmaktır.. sen artık insan eliyle üretilmiş tüm düşüceleri, soyutları, dogmaları bir kenara bırakmış kendini ve varoluşu tanıma evresine girmişsindir..

özündeki safbilinç tam bir gözlemcidir, müthiş bir algılayıcıdır, reseptördür.. buna ulaştığın zaman aradaki tüm perdeler kalktığı için an ve an varoluş sana sırlarını açamaya başlar..

ama binlerce yıldır bu safbilincin üzerini binlerce soyut düşünce kavramlarıyla örtüldüğü için normal bir insanın bilinci çok düşüktür.. o kişi ya kendine yüklenen soyutta yaşamaktadır(teizm düzeyi) ya da bu düşünceyle mücadele aşamasında(nonteizm) yaşamaktadır.. yani varolan özündeki safbilinçten habersiz kendi eliyle kazdığı çukurun içinde debelenip hayatı ıskalamaktadır..

ama bu kendi eliyle çukur kazması da yine onun bir kusuru, suçu değildir, çünkü varoluş gereği henüz nörokimyasal donanımı yeterince evrimleşmediği için henüz varoluşun gizemiyle yaşamaya uygun değildir..

ve bir süspansiyon, bir uyuşturucu yani bir arageçiş formu gerekmektedir.. yani varoluşun bir gizem değil bir bildiğini zannetme yoluna götüren ikinci bir benliğe ihtiyacı vardır.. işte ego dediğimiz bu ikinci sahtebenlik bu işi yapar.. kişiyi yaşama şansı bulduğu zaman ve mekanı bildiğini zannettirerek bir mutluluk/huzur verdirerek yaşamda kalıp soyunu devam ettirmesini sağlar..

farkındalık, aydınlanma, tam uyanıklık; yukarda saydığım bu karanlıklardan bilinçsizlikten, uyku halinden, yalancı benlik ve yalancı mutlulklardan arınıp, kurtulup kişisel olarak kurtuluşa erip, sadece varolmanın hazzıyla yaşamın muazzam bir coşkuya dönmesi halidir, diyebilirim kısaca..

peki tüm bu saydıklarım farkındalığı karşımdaki insana algılatabilir mi? mümkün değil.. çünkü dediğim gibi teizmle dünyaya gözünü açmış ve bu duruma kadame kademe geldiğim için tüm dünya insanlığının varolan bilinç düzeyini bizzat deneyimlediğim için, bulunduğum seviyeden herşeyden arınmış safbilinç olarak sadece bir gözlemci olarak baktığımda bunun mümkün olmadığının da farkındayım..

paslıçivi
16-03-2010, 08:09
Dolayisiyla, agnostizm, farkindalik ve bilinc; sadece dogal dusuncenin SORUNSAL kokenine inmeyi saglar. Ondan disari cikisi gosteremez.

Yani; sadece insanoglu, dogal dusunce cekirdeginin hayvani temelini algilamaya yarar.

Ne insanogluna; insanlasmanin yolunu gosterebilir, ne de insanoglunun hayvan ozlu dusuncesine bir cozum getirebilir.

Sonucta dogal dusunce; zaten insanoglunu one cikarmaz, kaldiki bolunmez butunu bireyi one cikarmak.


sevgili e.i..

sana dün de söylediğim gibi, insanı tanımıyorsun.. sen sadece kendi geçirdiğin bilinç düzeylerini algılayıp tüm insanlığı da kendin gibi zannedip ürettiğin düşüncenin insanlığa faydası olacağı rüyasını görüyorsun..

insan dene canlıyı hiç bir düşünce sistemi insanlaştıramaz, çünkü varoluş buna müsaade etmez.. varoluşun kendi iç dinamikleri içinde insan nörokimyasal bir robottan başka bir şey değildir..

ve bu bir evrim sürecidir.. insanlık evrile evrile hayvandan gerçek insana geçecektir.. şu anki insanlık bir arageçiş formudur, gerçek insan henüz evrimleşmemiştir..

insanı gerçek insan yapacak olan yine varoluşun evrim sürecidir.. üretilecek doğal ya da evrensel adı altında olsun her türlü düşünce sistemi sadece varolan insanlıkta yeni bir bölücülük yapmaktan öteye gidemez..

sen de evrensel insan olarak ürettiğin bu düşüncenin insanlığa faydası olacağı düşüncesiyle sahtebenliğini tatmin ederek yani yalancı bir mutlulukla sadece sana sunulan yaşamı ıskalarsın.. hepsi bu..

sen varoluşa tamamen insan gözüyle, özüyle, insan odaklı bakıyorsun.. oysa insan denen canlı türü varoluşta/bütünde sadece kendisine verilen rolü oynayan, daha neyin ne olduğunu bilmeden, farkında olmadan, bu süreçteki önemini dahi bilmeden, doğup büyüyen ve bir gün ölen basit bir varlık, bütünün çok küçük bir parçasıyız sadece.. bunun ötesi yok..

evrensel-insan
16-03-2010, 12:55
Saygideger paslicivi;

Iyi guzel yaziyorsun, yaziyorsun da; bana hep ayni seyleri ayni icerigi okumaktan gina geldi. Ne yazilanlar, benim yazdiklarima bir cevap teskil ediyor, ne de bana bir bilgi veriyor. Bu is temcit pilavina dondu

Bak sana Anadolu agziyla soyliyeyim "ne yapayim varolus, bir sir, gizem ve bilinemezse; banane! tohumuna para mi verdim?"

Ya da artik citayi yukselt ve bir seyler soyle, yani "Eeee, ne yapalim, oyleyse" sorusuna bir cevap getir.

Cunku sen hala varolusa insanoglu merkezli bakamiyor, bunu algilayamiyor ve farkina varamiyorsan; benim de sana verecek bir cevabim yok.

Ozaman bana senin; varolusa hangi temelde baktiginin izahini getir.

"Varolus, bir gizemdir, sirdir ve bilinemezdir" bakis acisinin temeli nedir?

Bence sen donup dolasip, ayni nakarati tekrarladigindan da ilerliyemiyoruz.

Benim 103 nolu mesajda, madde madde saydiklarima bir yanit ver.

Ben simdiye kadar senin tum bu dediklerinden ozetle sunu anladim.

"Varolus, bir bilinemezdir, bir gizemdir, bir sirdir. Biz insanoglu olarak ne yaparsa yapariz, onun sirrini ve gizemini cozemeyiz, onun kendi kanunlari vardir. Bize dusen ise teslim olmaktir"

Kusura bakma ama; ben bir teist duzeyi kisinin de teslim oldugu yaraticisina ayni dusunce ile teslim oldugunu dusunuyorum. Cunku senin agnostisizm algin bu ise; bunun da ancak; metafizik temelli bir inancsal ve ideolojik dogrulardan biri oldugunu soyleyebilirim, ben sana.

Cunku sen getirdiklerinle bir ACILIM DEGIL; BIR CIKMAZ, CARESIZLIK VE TESLIMIYET SUNUYORSUN.

Cunku, sonucta hangi ideolojik dogru ile bezenirse bezensin; tum insandisi metafizik yanasimlar, INANCSALDIR.

Bence sende; ateistlerin teistlerle, kendi eskiden bagli olduklari dini inanclariyla ugrasirken; sende; agnostik olarak varolusun gnostisizmiyle ugrasiyorsun. Yani, senin deyiminle ogreti ve iancla.

Gnostisizmle ugrasi birak; su varolusun bilimselligini izah et, varsa!

Eger benim bu algimi degistirmek istiyorsan; cita yukselt ve acilim getir. Ne yapilmasi gerektigiyle ilgili.

Ya da "Yok, bunun acilimi falan yok." de.

Bu mesajinda senden bir "ilerleme" bekliyorum.

Ya "varolus, bir sirdir, gizemdir bilinemezdir, oyleyse teslim olalim" de,

Ya da "varolus, bir sir, bir gizem bir bilinmezdir, ama...... soyle soyle yapmak/dusunmek/davranmak gerekir v.s." de, ya da baska bir BELIRLEYICI CUMLE KUR.

Lutfen, bu mesajin da; artik su temcit pilavini tekrarlama. KONUYU VAROLUS OLARAK BAGLA; bagla ki ilerliyelim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
17-03-2010, 07:51
Iyi guzel yaziyorsun, yaziyorsun da; bana hep ayni seyleri ayni icerigi okumaktan gina geldi. Ne yazilanlar, benim yazdiklarima bir cevap teskil ediyor, ne de bana bir bilgi veriyor. Bu is temcit pilavina dondu

Bak sana Anadolu agziyla soyliyeyim "ne yapayim varolus, bir sir, gizem ve bilinemezse; banane! tohumuna para mi verdim?"

Ya da artik citayi yukselt ve bir seyler soyle, yani "Eeee, ne yapalim, oyleyse" sorusuna bir cevap getir.

Cunku sen hala varolusa insanoglu merkezli bakamiyor, bunu algilayamiyor ve farkina varamiyorsan; benim de sana verecek bir cevabim yok.

Bence sen donup dolasip, ayni nakarati tekrarladigindan da ilerliyemiyoruz

Kusura bakma ama;

Lutfen, bu mesajin da; artik su temcit pilavini tekrarlama.

sevgili e.i..

benim senin evrensel insan düşüncesi hakkındaki söylediğim

sen sadece yaptığın savcılıkla kalırsın varoluş bildiğini okur,

ya da sen evrensel insan düşüncesi insanlığa fayda sağlar düşüncesiyle sahtebenliğini tatmin ediyorsun, bu arada yaşamını ıskalıyorsun

ifadelerim dün bahsettiğim gibi bir saldırı değildi.. yani sadece benim bilincimle yaptığım bir gözlemin sana yansıtılmasıydı, içinde duygu yoktu yani.. dediğim gibi duygu ve düşünceyi birbirinden bağımsız özgür kullanabiliyorum..

ama yukarda alıntı yaptığım ifadelerin senin sahtebenliğinin yavaş yavaş tehlikeyi sezip saldırı savunma mekanızmalarını devreye soktuğunu gösteriyor.. çünkü kullandığın kelimeler duygusuz bir gözlem değil içinde öfke/kızgınlık duygusunun bulunduğu saldırı ifadeleri.. anlatmak istediğim buydu..

ama yine bu durum için seni suçlamıyorum çünkü dediğim gibi bir insansın ve duygu düşünce karışımında yaşadığın için sahtebenliğin bu tür savunma mekanızmlarını devreye sokması kadar doğal bir şey yok..

paslıçivi
17-03-2010, 07:59
Ben simdiye kadar senin tum bu dediklerinden ozetle sunu anladim

"Varolus, bir bilinemezdir, bir gizemdir, bir sirdir. Biz insanoglu olarak ne yaparsa yapariz, onun sirrini ve gizemini cozemeyiz, onun kendi kanunlari vardir. Bize dusen ise teslim olmaktir"



yukardaki ifade temelde doğru olmakla beraber iki noktasına müdahele etmem gerekiyor..

1.. varoluşun sırrını an itibariyle çözemeyiz..

2.. bize düşen değil, bana düşen ise an itibariyle teslim olmaktır..

çünkü her insan ayrı bir dünyadır ve herkesin bilinç düzeyi farklıdır, herkes bu dünyayı kendi bilinç düzeyiyle yaşayacaktır.. bu benim bilinç düzeyimdir ve sadece beni bağlar, başka hiç bir kimseyi değil..

paslıçivi
17-03-2010, 08:58
Ben; insanoglunun kendisi de dahil herseyin bir ORTAYA KOYUM oldugunu;
Bu ortaya koyumun, kendide dahil, ortaya koyaninin insanoglu oldugunu;
Ortaya konan seyin kendisini kendi adina ortaya koyamayacagini
Ortaya koyan insanoglunun ortaya koyumunu monologla ve sadece kendi turu icin/adina/eliyle ortaya koydugunu
Bu ortaya koyumda, ortaya konanin hic bir rolu ve kendisi olmadigini
Ortaya koyumun, insanoglunun kavrami eliyle oldugunu
Ortaya konanin sadece bir kavram oldugunu
Insanoglu ortada yok ise; ne bir ortaya koyan, ne bir ortaya koyulan ve ne de bir ortaya konumun olamiyacagini
Olsa bile bu ortaya koyanin insanoglu disinda olmasi vasfiyle; insanoglunun bu ortaya koyan ile ortak bir dialogunun olmadigini
Ustelik bu ortaya konanin; her zaman ve sartta bir sorun oldugunu ve ortak bir ortaya konumun mumkun olmadigini
Ustelik bu ortaya konumun tartismasinin bir dialog icerdigini, ama; insanoglunun ortaya koyumunun monolog uzerine oldugunu ve ayni turden iki insanoglunun bu ortaya koyum adina ortak bir icerik ve bag iliskiye varamadigini
Var ve ol kokenli ortaya konumlarin; metafizik ve etiksel temelli ideolojik inancsal dogrular oldugunu
Ortaya konanin, varin yansisinin bir algisi ve bu alginin kavramsal yansitilmasi ve de turev, donusum oldugunu
Ortaya konumda; ne ortaya koyanin, ne de ortaya konanin; ortada olmadigini.
Ortaya konumun, soyut temelinin dusunce ve inanc oldugunu; somut temelinin ise madde ve varlik oldugunu

Madde, varlik ve tum soyutlarin, ortaya konan olarak kendilerinin olmadigini, sadece bir donusmus turev olduklarini.

Ortaya konan kavramin; dusunceden ortaya koyumunun; eger bir somut deney, gozlem, arastirmaya yonelik degil de; sadece soyutta kalmasinin inancsallik oldugunu
Epistemolojinin dusunce ile inancsal siniri belirledigini
Ortaya konum, turevsel donusum temelli bilgi ve ogretinin her zaman pozitif oldugunu

SOYLUYORUM.


sevgili e.i..

yukarıda saydığın tüm maddelere katılıyorum.. sen bilinci yüksek bir insan olarak varolan tabloyu çiziyorsun.. dediklerin doğrudur..

ama farkına varamadığın; bu tür bir düşünce içine girebilmek için belli bir beyin kimyası gerektiğidir.. senin yukarda yazdıkların dünya insanlığına uygulanabilirliği yoktur diyorum.. günümüz dünya insanlığı varolan nörokimyasal donanımıyla bu düşünce içinde varlığını sürdüremez.. çünkü henüz evrimini tamamlamadı ya da daha doğru bir ifadeyle henüz bu bahsettiğin forma uygun bir donanıma erişmedi..

bu dünyada her insan kendine sanal bir benlik ve sanal bir mutluluk bulmak zorunda..

teizm düzeyindekiler; dünyaya geldikleri zaman ve coğrafyanın hazır paket programıyla sanal mutlulularını sağlarlar..(günümüzde hristiyanlık, budizm, hinduizm, islam, musevilik ve daha önceki zamanlarda yüzlerce binlerce dogmalar vs..)

nonteizm düzeyindekiler; bu paket programı kırıp kişisel sanal programına ulaşan kişilerdir.. ama henüz bilinçleri zirve yapmadığı için piramitin hangi seviyesine kadar yükseldiyse ordaki bilincine uygun sanal mutluluğu yaşarlar.. hala tam özgür bilince ulaşmış değillerdir.. ateizm, deizm, panteizm agnostisizm vs..

sen piramitin zirvesine yaklaşmışsın ama hala bir düşüncede, bir idealda yaşıyorsun.. henüz tam özgürlüğü yakalayamamışsın..

ulaştığın bilinç seviyesi: evrensel insan düşüncesi= X

sanal mutluluğun(rüyan): X dünya insanlığına uygulanırsa hem ben hem dünya insanlığı mutlu ve tatmin olur.. sen de bu rüyayla mutlu olmaya çalışıyorsun ve tüm çaban bunun için.. çünkü henüz özündeki mutlak mutluluğa ulaşmamışsın..

evrensel insan düşüncesini belli bir grup insana benimsetsen bile, bu sadece o zaman ve coğrafyaya sıkışıp kalacaktır ve daha sonraki nesillere bir öğreti/zihin olarak aktarılmaya çalışıldığında gelen nesillerin nörokimyasl donanımları(bilinçleri) farklı olacağı için bu düşünceyi farklı yorumlayıp farklı uygulayacaklardır.. ve bunun sonuda binlerce yıldır olduğu gibi yine insanlar arası bölüclük ayrımcılık ve savaşlar kaçınılmaz olacaktır..

insan denen canlı türü özündeki mutlak mutluluğa erişmediği sürece ürettiği her iyi niyetli düşünce/ideoloji sadece ve sadece insanlığı birbirine böldürür ve kırdırır..

insanlığın gerçek insanlığa ulaşabilmesi; yani mutlu huzurlu kardeş dost, tüm dünya nimetlerinden eşit faydalanabilmesi, düşünce üretmekle değil tüm dünya insanlığının nörokimyasal olarak evrimini tamamlayıp mutlak mutluluğa erişmesiyle mümkündür..

mutlak mutluluğuna erişmemiş her insan sanal bir benlik(ego) ve sanal bir mutluluk(uyku/rüya) için diğer dünya insanlığıyla sürekli bir savaş içinde olması kaçınılmazdır.. bu varoluşun tüm canlılığa bir dayatmasıdır.. çünkü varoluş tüm varlıkların genetik şifresini bencil varetmiştir.. tüm varlıklar hayatta kalıp soyunu devam ettirebilmek adına önce ben demek zorundadırlar.. bunun başka yolu yoktur..

sevgili e.i.. senin de bu sitede ve yaşamında savunduğun evrensel insan düşüncesi önce ben temelli benlik savaşından galip çıkmaya çalışıp sanal bir mutluluk etmekten başka bir şey değildir..

tekrar ediyorum.. bu ifadelerim seni eleştirmek, yargılamak amaçlı değildir.. sadece insanı çok iyi tahlil etmiş biri olarak varolanı, duygularımı katmadan ortaya koymaktır.. yani sadece bir gözlemciyim(safbilinç), ayna gibi olanı yansıtıyorum..

paslıçivi
17-03-2010, 09:03
Benim cumlem; evrensel-insan dusuncesinin insanoglu temelli bir yanasimidir ve varlik, varolus, tanriyi; sadece ortaya koyar ve bunlara bir icerik vermez. Kavram olarak ve insanoglunun bir yaratimi olarak algilar.

sevgili e.i..

bu ifadendeki varoluşu nasıl ortaya koyduğunu sormuştım sana, cevap gelmedi.. bunu tekrar ediyorum, bana varoluşu/evreni/varlığı evrensel insan düşüncesiyle ortaya koy ve bunu konuşalım..

paslıçivi
17-03-2010, 09:14
Bu mesajinda senden bir "ilerleme" bekliyorum.

Ya "varolus, bir sirdir, gizemdir bilinemezdir, oyleyse teslim olalim" de,

Ya da "varolus, bir sir, bir gizem bir bilinmezdir, ama...... soyle soyle yapmak/dusunmek/davranmak gerekir v.s." de, ya da baska bir BELIRLEYICI CUMLE KUR.


bunun cevabını her yazımda veriyorum zaten sevgili e.i..

varoluşun bir gizem olup an itibariyle teslimiyetim benim ulaştığım kişisel bilinç düzeyimdir ve sadece beni bağlar.. ben sadece burda bunu sizlerle paylaşırım..

ve insanlık bu varoluşun gizemiyle yaşamaya uygun evrimini tamamlamadığı için sanal bir benlikte sanal bir mutlulukta yaşamak zorundadır.. daha önce de söylediğim gibi bu sanal benlik(ego) insanlığın bir arageçiş formudur ve varoluşun insanlığa dayatımıdır, insanlık ancak bilim sayesinde bu hastalıktan belki kurtulabilir.. bu mümkün olmazsa evrimin acımasız iç dinamikleriyle bu iş böyle devam edecektir..

bu arada insan denen canlı soyu tükenmezse gerçek insana evrilme şansımız/olasılığımız var, aksi takdirde insanoğlu bindiği dalı farkında olmadan kendi eliyle kesip kendi soyunu tehlikeye atmaktadır..

evrensel-insan
18-03-2010, 00:48
Saygideger paslicivi;

Tamam hersey gayet net anlasildi. Evrensel-insan dusuncesi, zaten temel olarak bireyi alir ve bireyin evrensel, insansal, kavramsal, bilissel, bilgisel, insanmerkezci ve epistemolojik DEVRIMINI saglar.

Bu tamamen bireyin kendi oz iradesine endekslidir. Birey kendi kendini kendi kendine bu duzeye getirmenin bilincinde ve farkinda olmali, ve en azindan bu farkindaligi ve bilinci alabilecek; bireysel caba gostermelidir.

Senin yontemin ise; EVRIMCI yontemdir. Bir cesit, kisilerin fiziksel ve beyinsel yapisinin ic degisimine deginmektedir ve sence bunun yolu da meditasyondur.

Aramizdaki yazisma; Lenin Trocki karsitligina donusmeden, sen safbenligin mutlulugunu, ben de insanoglunun insan olmayan farkindaligini isliyoruz.

Ben sana neyin nasil olusturuldugunu, 103 nolu mesajimda anlattim. Bu anlatim dogal dusuncenin kokensel temelini verdigi icin; her NE OLAN ve SEY OLARAK ORTAYA KONAN icin gecerlidir. Yani, varlik ta, varolusta, kalem de evrende v.s. AYNI NASILIN IZAHIDIR. Tek fark kalemi eline alabilir ve bes duyuyla algilayabilirsin; varolusu veya herhangibir soyutu ise duyum ile algilayabilir ve gerektiginde de bir somutla ozdeslestirirsin. Iste butun bunlar da ideolojik inancsal dogrulardir.

Cunku kalem de, varolusta, tanri da varlikta,m sevgi de v.s.; hepsi vari yansiyanin algisinin kavramsal yansitilmasidir.

Kavram olarak ortaya konduktan sonra da; kullanima, paylasima, sahiplenime, sabitlenime, savunuya, redde, vara, yoka, bilinemeze v.s tartismasal, ikna etme/olmasal, v.s. aciktir.

Sonucta senin farkindaliginda, benim ortaya koyusumda, baskasinin bilimselligide, ya da inancsalligida; tek bifr seye isaret eder, insanogluna.

Evrensel-insan dusuncesi ne, ne olursa olsun ve sadece ortaya koydugundan ve sahiplenip, sabitlemediginden de; KENDI ILE ORTAYA KOYDUGUNU BAGDASTIRMAZ, OZDESLESTIRMEZ.

Varolus insanoglu algisina gore, budur ve bunun bu olmasinin da nedeni budur ve bu boyle ortaya konmustur der ve izah eder. Ama; bu izah edis, disaridan ve notr algi ile oldugundan kendisi bu izah ettigiyle bir bag ve ozdeslik kurmaz.

Oyuzden senin dogal dusunce temelli varolusa bakis acinla; evrensel insan dusuncesinin varolusun nasilini ortaya koyusu farkli farkindaliklar ve bilinc duzeyleridir.

Dedim ya; aramizda Lenin Trocki karsitligi yaratmadan, senin EVRIMCI, evrensel-insan'in DEVRIMCI ortaya koyumu, ortadadir. Ya kisi bunu kendi oz iradesiyle sorgulayarak alir, ya da senin evrimci norokimyasal degisim ile.

Iste o yuzden evrensel-insan dusuncesi; senin dedigin ne mut karsitligini (mutlu/mutsuz) yasar, ne de zaten ortaya konmus olan sorulara cevap tartismasi yapar.

Ustelik yasam ve iliski gerceginin yasamsalliginin da farkinda ve bilincindedir.

Sadece yasamini ve iliskilerini kendi kontrolunda ve kendi yonlendirmesi ile yasar. Kendinden baska bir GUC ARAMAZ, ve cevabi; baska bir gucde degil; kendinde, anlik sartlarda ve epistemolojik gerceklikte arar.

Oyuzden benim adima konusmak yerine; benim ne dedigimi algilamaya calis.

Cunku evrensel-insan dusuncesi; bir cesit objektif yasamdir, ama yasatan subjedir. Subjenin de yol ve yontemi bellidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
18-03-2010, 06:22
Bu tamamen bireyin kendi oz iradesine endekslidir. Birey kendi kendini kendi kendine bu duzeye getirmenin bilincinde ve farkinda olmali, ve en azindan bu farkindaligi ve bilinci alabilecek; bireysel caba gostermelidir.


sevgili e.i..

-meli -malı'lardan oluşan kendi zihninin ürettiği bir dünyadan bahsediyorsun.. hiç bir şey olmak, bitmek, yükselmek, bir yere gitmek, değişmek zorunda değil..

evrensel insanın zihninin şartları var, kuralları var.. varoluşa bir dayatması var.. binlerce yıldır üst bilinçlerin ürettiği de bu zaten.. zihinde mükemmel bir dünya insanlığı yarat sonra bunu varolan insanlığa aşılamaya çalış..

arkasına tanrısal gücü alan peygamber ve ya diğer filozofları, ermişleri, mistikleri bir yana bırakıyorum en üst bilince ulaşmış Budha'nın tamamen insani olan öğretileri bile sonradan gelen nesiller tarafından çok farklı algılanıp insanlığı birbirine bölmekten başka bir şey yapmamıştır..

Budha aydınlanıp tamamen doğaüstü güçlerden arınmış ve insani olan öğretilerini yaymaya başladığında insanların çoğu yüzüne tükürmüş, ona küfretmiş ve hakaret etmiştir.. Budha tüm bunlara rağmen bu insanlara - sizi bir ızdırap içinde görüyorum, sizlere nasıl yardımcı olabilirim, sizin için ne yapabilirim diyecek kadar gerçek insan bilincine ulaşmış bir safbilinçtir..

ve bu insan günümüzden 2500 yıl önce yaşamış, insanlara kendileri deneyimlemediği sürece hiçbir şeye(tanrılar dahil), hatta kendi söylediklerine bile inanmamalarını, sadece her insanın kendisini tanımasını gerektiğini, en değerli kavramın insanın kendi türü olduğu bilincine varmış biridir..

ama gel gör ki; böyle bir bilincin öğretileri bile günümüz budist dediğimiz derin uyku insanlığını yaratmıştır.. bunun tek bir sebebi var.. bu piramitin zirvesine belli bilinçler çıkabilir ve diğer insanlık ancak bu bilinçleri takip edebilir ve yapabildiğkleri tek şey -mış gibi davranmaktır, yani o kişiyi taklit etmektir.. kimse o kişinin bilincine ulaşamamıştır.. ve zaten buda mümkün değildir..

insanlık bu durumu maalesef farkedemeyecek ve mükemmel insanlık yaratmak için düşünceler üretip bunları diğer insanlara empoze etmeye çalışacaklardır.. ve bu konuda yapılacak her çaba sadece ve sadece insanlığı bölmekten başka bir şey yapmayacaktır..

bu üst bilinçlerin öğretilerinin bölücülüğü bile; varoluşun insanlık arasındaki kaostan düzene, hayvandan gerçekten insana geçişin, evrim sürecinin bir parçası olduğunun inanılmaz bir kanıtıdır..

paslıçivi
18-03-2010, 06:48
Senin yontemin ise; EVRIMCI yontemdir. Bir cesit, kisilerin fiziksel ve beyinsel yapisinin ic degisimine deginmektedir ve sence bunun yolu da meditasyondur.



meditasyon bir arınma işemidir, insanın manevi/soyut aygıtının temizlenmesi işlemidir.. aynı bedensel temizlik için nasıl banyo yapıyorsak, manevi anlamda bir çocuk gibi masum olabilmek için de meditasyon aynı temizlik işlemidir..

ama yaşadığım, deneyimlediğim, gördüğüm, tecrübe ettiğim kişisel gözlemim bunun sonradan yapılacak bir iş olmadığıdır.. yani yetişkin bir insanın meditasyon yapması fazla bir işe yaramıyor..

bedensel olarak yıkanmayıp yıllar içerisinde insan derisi nasıl bir kabuk bağlarsa manevi aygıt da belli bir süre sonra kabuk bağlıyor.. ve yapılacak meditasyon ancak o kabuğa kadar bir arınma sağlıyor.. yani cevizin kabuğu kırılamıyor, yetişkin yaşta meditasyon yapan cevizin üstündeki o yeşil, yosunumsu maddeyi temizleyip ancak kabuğa erişiyor ve arındım zannediyor.. oysa asıl meyve o kabuğun altında.. o kabuğun kırılması gerekiyor ki bu çok zor.. işte o kabuğun oluşmasına izin vermemek gerek.. o da çok küçük yaşta insan yavrusuna meditasyon yapmayı öğretip sürekli arı/saf kalmasını sağlamakla mümkün..

ve bugüne gelinmiş dünya insanlığına baktığımızda; binlerce yılın farklı öğretileriyle kirletilmiş bölünmüş bir insanlıkla karşı karşıyayız.. bu insanları ne meditasyonla ne de düşünce sistemleriyle arındırıp temizleyemeyiz.. daha önce bahsetiğim gibi bu dünya insanlığını ortadan kaldırıp yeni bir insan çiftiyle start vermemiz lazım ki bu iş olsun.. yani olmayacak bir rüyadan bahsediyorum..

tüm bunlardan sonra tek umudum; tıbbi gelişmelerle sağlanabilinecek bir ilerleme yani medikal/tıbbi bir yöntemle dünya insanlığını bu binlerce yılın farklı öğretilerinden zihinlerini arındırıp temizleyebilmek..

aksi halde insanoğlunun kendi zihniyle/eliyle kendi türü adına geliştirilecek, üretilecek her düşünce sistemi sadece insanlığı yine bölecektir.. bu konuda yapılan her çaba kişisel çıkar sağlamadan öte bir amaç güdemez.. böyle iddiası olan biri ya farkındalığı gelişmemiştir ya da gizliden gizliye kişisel çıkar peşindedir.. burdaki en büyük kişisel çıkar da genlerin sağladığı bencillikten dolayı sahtebenliğin tatmininden başka bir şey değildir..

yoksa kimsenin derdi/amacı dünya insanlığının mutluluğu, huzuru değildir..

paslıçivi
18-03-2010, 07:04
Tek fark kalemi eline alabilir ve bes duyuyla algilayabilirsin; varolusu veya herhangibir soyutu ise duyum ile algilayabilir ve gerektiginde de bir somutla ozdeslestirirsin. Iste butun bunlar da ideolojik inancsal dogrulardir.


benim bahsettiğim varoluş aynı kalem gibidir.. ben varoluş derken 5 duyumuza yansıyıp algıladığımız ve yansıttığımız şeyden bahsediyorum..

varoluş soyut bir kavram değil.. yaşadığımız dünya, insanlar, hayvanlar, bitkiler, cansız varlıklar, güneş sistemimiz, galaksimiz ve bize yansıyan evren.. benim varoluş dediğim şey bu..

kalem bilinemez demiyorum, çünkü kalemi elimize alıp zaman ve mekan sınırlarını, içeriğini, amacını görüp çizebiliyoruz.. 5 duyumuzla algılayıp tüm dünya insanlığı olarak hemfikir olarak yansıtıyoruz..

ama varoluş bilinemez diyorum.. varoluş soyut bir kavram değil, çünkü 5 duyumuza yansıyan bir şey.. ama tüm dünya insanlığı bunu bildiğini zannediyor.. varoluş bilinir diyebilmem için için aynı kalem gibi bana bütünün/varoluşun zaman, mekan ve içerik sınırlarını çizebilmeniz lazım..

paslıçivi
18-03-2010, 07:37
Evrensel-insan dusuncesi ne, ne olursa olsun ve sadece ortaya koydugundan ve sahiplenip, sabitlemediginden de; KENDI ILE ORTAYA KOYDUGUNU BAGDASTIRMAZ, OZDESLESTIRMEZ.

evrensel insan; herşeyi bir yana bırak, evrensel insan düşüncesini sahiplenip/sabitlediği için diğer dünya insanları arasında bir bölücülük yaratır.. amaç/gaye güden her düşünce sistemi insanlığı sadece böler ve parçalar..

Kendinden baska bir GUC ARAMAZ, ve cevabi; baska bir gucde degil; kendinde, anlik sartlarda ve epistemolojik gerceklikte arar.



farkındalığı gelişmiş bir insan; insan denen canlının varoluşta hiçbir şeye kendi özbilinciyle karar veremediğini, varlığın da, yokluğun da, olan sürecin de kendi özbilinç iradesi dışında olduğunun farkına varmış insandır.. ve bunu kendinden başka bir güce bağlamayıp bunun tamamen bir sır olduğunun farkındalığına ermiş bir bilinçtir..

evrensel-insan
18-03-2010, 19:55
Saygideger paslicivi;

Demekki insanoglunun kavramlastirmasi, yeteri kadar algilanamamis. Cunku kavramlastirma ne ile ozdeslestirilirse ozdeslestirilsin, bunun dogal dusuncedeki yapilanis ve isleyisi; her turlu ortaya konum icin AYNIDIR. Yani soyut, somut farki yoktur.

Birincisi ben varolusu bir varlik temelli veya evren temelli bes duyu ile algilanan olarak degil de; duyum ile algilanan olarak degerlendirdim. Cunku, varolus; her var ve ol kokenli kavramlar gibi, metafizik ideolojik inancsal bir dogrudur ve bilimsel bir algi degildir.

Ikincisi; insaoglu eliyle, adina ve icin kavramlastirilan ister somut (duyu ile algilanan), ister soyut (duyum ile algilanan) olsun; bu kasvramlastirma temelli ozdeslestirme icin fark etmez.

Sonucta, insanoglu sorusunun isareti zaten vardir. Fark yansiyan varin algisindadir. Yani algi duyusal olursa; somut, yani kalem; duyumsal olursa soyut, yani sevgidir.

Ama; KALEM ILE SEVGI ARASINDA KAVRAMLASTIRMA AYNIDIR. Soyleki; Kalem, duyusu algilanan ve KENDINI KENDI ADINA ORTAYA KOYAMAYAN in kavramlastirilmasi ve kendini ortaya kendi adina koyamayanla ozdeslestirilmesi, sevgi ise; duyumu algilanan ve KENDINI KENDI ADINA ORTAYA KOYAMAYAN in kavramlastirilmasi ve kendini ortaya kendi adina ortaya koyamayanla; bu kendini adina ortaya koyamayanin verdigi SOMUT ( mesela, bir sahis, cicek, kitap v.s.) yansinin algisinin KENDISIYLE OZDESLESTIRILMESIDIR.

Bu temelde; kalem de, sevgi de kavramlasmis ozdeslesmislerdir. Biri DIREK (SOMUT OLAN KALEM), DIGERI DOLAYLI OZDESLESIMDIR.

Iste bu temelde, inancsal kavramsal ozdeslestirmeyle, bilimsel kavramsal ozdeslestirmenin farki yoktur. Her ikisi de; dogal dusuncenin kokensel ve temelsel evrensel ayniliktaki yapilanisini ve isleyisini verir.

Cunku sevgi gibi, kalem de bir kavramdir. Turevdir, bilgi ya da ogretidir ve BIL KOKENLIDIR. Farklar; algida (duyu ve duyum ile), ozdeslestirmenin direk ya da dolayli olmasinda ve de ogreti, ya da bilgi olmasindadir. Ama temel de dogal dusunce yapilanis ve isleyisinin sorunsalligi adina bir fark yoktur.

Ayni senin icin; teist ile non teist arasinda, ikisinin de uykuda oldugunun bilincinde ve farkinda olman gibi.

Oyuzden insanoglu sorusunun isareti varin yansisi; duyumsal veya duyusal olmasi; o yansinin kavramlastirilarak ozdeslestirilmesinde bir fark yaratmaz. Sadece fark; ozdeslesenin direk olmasi mi, yani duyusal, somut, maddesel; yoksa ozdeslesenin dolayli olmasi mi, yani soyut, dusunsel,

Oyuzden senin; bes duyu ile algiladigin da kendini kendi adina ortaya koyamaz, insanoglu olmadan ortaya konamaz ve ortaya koyan sadece insanoglu monologudur ve bu monologda insanoglu adina, eliyle ve icindir. Ortaya konanin bir rolu ve fonksiyonu yoktur. Ustelik ortada ne ortaya konan, ne de ortaya koyan vardir. Ortada sadece ortaya konum vardir.

Iste bu temelde kalem ile sevginin bir farki yoktur. Ikisi de ortaya konumdur, turevdir, bilgi ya da ogretidir.

Oyuzden kavram ve ozdeslestigi ne olursa olsun; ister varolus, ister made, ister varlik, ister insanoglu, ister kalem, ister sevgi, ister hirs v.s. bunlarin hepsinin ortaya konumu aynidir.

Yani hepsi, insanoglunun sorusunun isareti var ve onu yansisinin duyu ya da duyum ile algilanarak kavramlasmasi ve bu kavramin da yansiyanla ozdeslestirilerek yansitilmasidir. Bil kokenlidir, turevdir, kendisi degildir, insanoglu ortaya koyumudur.

Ayrica o meli malilarda sahsimin adina yasananlar, birikim ve tecrubenin bilgi, bilincidir.

Eger evrensel-insan dusuncesi temelli bir devrim yapmak isteyen olursa; kendisinin de bu asamalardan gecmesi gerekir.

Taki kendisi kendi adina, baska bir insanlasma/evrensellesme yol ve yontemi bulana kadar.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
18-03-2010, 20:43
Saygideger paslicivi;

evrensel insan; herşeyi bir yana bırak, evrensel insan düşüncesini sahiplenip/sabitlediği için diğer dünya insanları arasında bir bölücülük yaratır.. amaç/gaye güden her düşünce sistemi insanlığı sadece böler ve parçalar..-paslicivi-

Bu alintidan da algilanacagi gibi; evrensel-insan dusuncesi, bu konuda da yeteri kadar algilanamamis.

Birincisi, evrensel-insan dusuncesi neyin ne oldugunu ortaya koyan bir ideoloji, teori v.s. degil ki; sahiplenilsin, ya da sabitlensin.

Evrensel-insan dusuncesi; hem birey bilinci almis bir bireyin insanlasma ve evrensellesme yolunu; insansal, evrensel, kavramsal, bilissel, bilimsel, insanoglu merkezcilik ve epistemolojik olarak gosteren, hem de dogal dusuncenin neyi ne olarak NASIL ortaya koydugunu, icinde yer almadan ve disaridan bakis acisi ve notr algi ile ORTAYA KOYAN, bir yol ve yontemdir, mantiktir, algidir, bilgidir, birikimdir, gozlemdir, bilinctir ve farkindaliktir.

Bu temelde de; bireyin tum yasam ve iliskisi temelinde; kendini evrensellestirmek ve insanlastirmak yolunda kendi icin verdigi sorgulama, yenilenme, ilerleme mucadelesinin ve de dogal dusuncenin her turlu konudaki ayni evrensel yapilanis ve isleyisinin sorunsalligini ortaya koymanin, epistemolojik olarak; bilim ile spekulasyon; bilimsel ile inancsal, dusunce ile inanc, bilgi ile ogretinin tum farkindaligini ortaya koymanin; insanoglu dusunce ve davranis cikmazinin SUREGELEN SUREKLI SUREC olarak ve de degisen sartlara ve caga uygun olarak ortaya koyan bir METHODOLOGY dir.

Evrensel-insan metodu; bireyin; kendisine dogumdan itibaren verilen dogal dusuncenin ne oldugu, nasil olusturuldugu ve nasil yapilanip isledigini ortaya koyan metoddur.

Bu metodun; dogal dusunceye alternatif; dusuncesi, algisi, yansisi, yansitilmasi, bilgisi, bilinci ve farkindaligi vardir.

Ustelik bir sahiplenme ve sabitleme degil; bir kullanim ve paylasimdir.

Metodun ozu; neyin ne olarak nasil olusturuldugunun farkina varmak algilamak ve bilincine varmak; ve de birey olarak kendini insanoglunun bu insandisi ve insanlikdisi ogelerinden kokten ve temelden arindirmak.

Oyuzden evrensel-insan metodu; neyin ne oldugunu degil; neyin ortaya konmus ne oldugunun nasilini aciklar ve bu ortaya koyumun sorunsal tum resmini dogal dusunce olarak verir.

Evrensel-insan metodu; dusuncesiyle, algisiyla, farkindaligi ve bilinciyle; insanoglunu hem insan yapmayan dogal dusunceyi ortaya koyan, hem de nasil insan yapilacaginin yol ve yontemini ortaya koyan bir icerige sahiptir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
18-03-2010, 21:24
Saygideger paslicivi;

Evrensel-insan; insanoglunun, olusturdugu dogal dusuncesinin, ayni koken ve temellerini ortaya koyma; bu temel ve kokenleri, kokten ve temelden, curutme, yanlislama ve insanoglunu, birey temelinde ve butunlugunde; dusunce ve davranista insanlastiran ve evrensellestiren, dusunce, davranis, bilgi, birikim, gozlem, deney ve algi metodudur.

Yaptigi da; dogal dusuncenin kisinin beyninde yer etmis her turlu tabu, deger ve verilerini cikarsama, yanlama,dislama, notrleme, sekilleme, ve oldugu gibi ortaya koyma metodudur.

Bunu da, kisinin beyninde yer etmis dogal dusunce veri, tabu ve degerlerinin bir bir yeniden sorgulanarak ve insanlasma ve evrensellesmeyle karsilastirilarak elimine edilme, onlardan arinma ve kurtulma metodudur.

Bu beyinde yer etmis degerleri; bir bir ogretinin bilmeye tasima; inancsallarla, bilimsellrini ayirma ve ihtiyac temelinde ortaya koyma metodudur.

Bu beyinde yer etmis dogal dusunce degerlerinin; ayrimci, cikarci, bencil, ve insandisi, insanlikdisi yapilanis ve isleyisini ortaya koyma metodudur.

Kisaca; kisiye birey bilinci farkindaligi ve ozgurlugu verme ve bu verilenleri evrensel/insansal duzeye cikarmanin yol ve yontemlerini gosterme metodudur.

Ayrica; bireyin sadece kendi icin, kendi adina ve kendi eliyle bunlari uygulama; baska bireylere mudahele etmeme, onlari kendi degerleriyle oldugu gibi ve yorumsuz olarak notr algilama ve tum dogal dusunce degerlerine icinde yer almadan disaridan bakabilme metodudur.

Sonucta bu metodu uygulamak isteyen icinde; bir sorunsal bilinc farkindalik ve insanoglu olmaktan duytulan rahatsizligin giderilmesinin istemi gerekir.

Yoksa; bunlari kendi adina sorun olarak goremeyen ve bunlarla yasamaktan bir tahatsizlik duymayan icin; evrensel insan metodu, zaten soz konusu degildir.

Oyuzden de boyle durumda olan kisilere, evrensel-insan metodunun empoze edilmesi ve kabul ettirilmesi gibi bir anlayis ta mumkun degildir.

Amac sadece, kisilere boyle bir metodun varliginin gosterilmesi ve onlarin hizmetine sunulmasidir. Alacak olan da; kendi oz iradesiyle ve kendi istemiyle alir.

Bu alima yonelme de; birey bilincini ve kisinin sorunlarindan rahatsiz olmasini ve sorunu duzey temelinde algilayabilmesini ve bu algilanan sorundan kurtulmak istemesini gerektirir.

Ayni bir non teistin; teist bilinc duzeyini algiladigi, sorun olarak gordugu ve ondan kurtuldugu gibi.

Ama; evrensel insan metodu bu kurtulumun koken ve temellerini ve yol ve yontemlerini yani dogal dusunceyi ve onun sorunsal algilanilmasini ve ondan kokten ve temelden kurtulunmasi gerektiginin bilinc ve farkindaligini gerektirir.

Eger bu yoksa; bilinc ve farkindalik en son asama da dogal dusuncenin cekirdeginde ve bu cekirdegin sorun olarak kabulunde ve bu cekirdege teslim olunumunda demir atar.

Yani dogal dusuncenin bu cikmazini ve sorununu, sanki insanin bu bir dogasiymis gibi algilayip, caresizlik ve teslimiyette sonlandirir.

Ornek gene bencil bir doga verir. Guclunun sadece ayakta kalacagini soyler ve bunlarla kisiyi teslim alir.

Zaten bu teslimiyet; teist icin teizm, non teist icin non teizmdir ve otesi yoktur. Cunku bilinc duzeyi oraya kadardir ve daha ileriye bilinclenilebileceginin farkindaligi ortada yoktur.

Kisaca dogal dusuncenin cizdigi sinir ve teslimiyet; her bilinc duzeyi icin farklidir ve bu farkli duzeyler de biri biriyle mucadele ederler.

Evrensel insan ise; bu mucadeleyi disaridan ve notr seyrederek; neden bu mucadelenin var oldugunu ve nasil var kilindigini ortaya koyar. Yasam ve iliskisi gerektirdiginde de dogal dusuncenin ne oldugunun bilincinde ve farkinda olarak, onu kullanir ve terk eder.

Cunku gunumuzde; her konuda evrensel insan metodunu kullanmak belki kisiye insansal zarar verebilir. Sonucta evrensel insan metodundaki vicdan; bireyin ne kendinin ne de baskasina zarar vermesinin amacinda degildir.

Oyuzden de bireyi kendisine verilen dogal dusunce sinirlarini asarken bu asimdaki zorlamayi ve zarari onermez, taki birey kendini hazir bulana kadar ve bu hazirligin bilincine ve farkindaligina ulasana kadar.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
20-03-2010, 07:06
Oyuzden evrensel-insan metodu; neyin ne oldugunu degil; neyin ortaya konmus ne oldugunun nasilini aciklar ve bu ortaya koyumun sorunsal tum resmini dogal dusunce olarak verir.

Evrensel insan ise; bu mucadeleyi disaridan ve notr seyrederek; neden bu mucadelenin var oldugunu ve nasil var kilindigini ortaya koyar. Yasam ve iliskisi gerektirdiginde de dogal dusuncenin ne oldugunun bilincinde ve farkinda olarak, onu kullanir ve terk eder.




sevgili e.i.. yazdıklarını okudum.. ama dediğim gibi gizli bir ateizm temelli biraz geliştirilmiş bir agnostizmden bahsediyorsun sen..

agnostisizm; şimdiye kadar neyin ne olduğunu ortaya koyan insanlığa(teizm ve nonteizm);

bunu siz gnostik olarak ortaya koyuyorsunuz, bu gnostik olarak ortaya konamaz, ancak bilim/bilimsel yolla ortaya konabilinir

diyebilmek için tüm teist ve nonteistlerin bu durumunu ortaya koyan ve kısaca bunu bilinemezcilik adıyla ifade eden bilinç seviyesidir..

senin evrensel insan düşüncesi de bu agnostizme ilave olarak;
bu gnostik ortaya konumların bir sorun olduğu,
insanlığı böldüğü sorununu ortaya koyarak,

-ey insanoğlu, gel bu varlığı sorgulama, sadece bilimin sana sunduklarıyla yetin, ötesini berisini kurcalama, yoksa sorgulayıp kurcaladığında sorun çıkıyor ve insanlık arasında bölücülük ayrımcılık çıkıyor, bu durum da insan denen canlıya yakışmıyor.. o yüzden gelin varoluşun bize donanım olarak verdiği bilinç mekanızmasının şalterini kapatıp insandışı varlıklar gibi yaşayalım.. bir bitki, bir hayvan, bir cansız varlık gibi neyin ne olduğunu ortaya koymadan ot/robot gibi doğalım, yaşayalım ve ölüp gidelim.. bize ne neyin ne olduğundan...

evet sevgili e.i.. ben, senin evrensel insan düşüncesi diye ortaya sunduğun şeyden bunu anlıyorum..

diyorsun ki;

-tamam varoluş insan denen canlıya bilinç denen bir donanım vermiş ama bunu kullanmak bizi doğal düşünceye itiyor ve bu doğal düşüncenin ürettikleri sonunda insandışı varlıklar gibi yaşıyoruz.. gelin bu şalteri kapatıp ot/robot gibi yaşayalım.. yani birbiribirimizin arasında bölücülük ayrımcılık olmaması ve dost/kardeş bir şekilde yaşamak için tüm dünya insanlığı olarak başımızı aynı çukurun içine gömelim ve o çukurun adı evrensel insan düşüncesi olsun.. ben de evrensel insan düşüncesinin sahibi/mimarı olarak insanlığa böyle bir düşünce sistemi ürettiğim için diğer insanlardan şükran/minnet/teşekkür alıp sahtebenliğimi tatmin edip mutlu olmaya çalışayım.. çünkü ben de her insan gibi mutlu olmak isitiyorum, benim mutlu olmak için seçtiğim yol/rüya/ideal da bu, evrensel insan düşüncesinin mimarlığı..

bu yukarda evrensel insan ve düşüncesi hakkındaki yazdıklarım; işin içine duygu katmadan sadece bir bilinç olarak bana yansıyanı yansıtmaktan başka bir şey değildir.. yani karşıdaki insanı bir hedef alarak yapılmış bir saldırı değildir..

paslıçivi
20-03-2010, 07:45
Ama; evrensel insan metodu bu kurtulumun koken ve temellerini ve yol ve yontemlerini yani dogal dusunceyi ve onun sorunsal algilanilmasini ve ondan kokten ve temelden kurtulunmasi gerektiginin bilinc ve farkindaligini gerektirir.

Eger bu yoksa; bilinc ve farkindalik en son asama da dogal dusuncenin cekirdeginde ve bu cekirdegin sorun olarak kabulunde ve bu cekirdege teslim olunumunda demir atar.

Yani dogal dusuncenin bu cikmazini ve sorununu, sanki insanin bu bir dogasiymis gibi algilayip, caresizlik ve teslimiyette sonlandirir.

Ornek gene bencil bir doga verir. Guclunun sadece ayakta kalacagini soyler ve bunlarla kisiyi teslim alir.

Zaten bu teslimiyet; teist icin teizm, non teist icin non teizmdir ve otesi yoktur. Cunku bilinc duzeyi oraya kadardir ve daha ileriye bilinclenilebileceginin farkindaligi ortada yoktur.

Kisaca dogal dusuncenin cizdigi sinir ve teslimiyet; her bilinc duzeyi icin farklidir ve bu farkli duzeyler de biri biriyle mucadele ederler.

Evrensel insan ise; bu mucadeleyi disaridan ve notr seyrederek; neden bu mucadelenin var oldugunu ve nasil var kilindigini ortaya koyar. Yasam ve iliskisi gerektirdiginde de dogal dusuncenin ne oldugunun bilincinde ve farkinda olarak, onu kullanir ve terk eder.


sevgili e.i..

insandaki gene bencillik vermekten vazgeçtim..

insandışı canlılar arasındaki yaşam sürecindeki amansız yaşam savaşını sen nasıl ifade ediyorsun.. bir aslanın yeni doğmuş bir ceylan yavrusunu öldürüp yemesini, ya da yeni lider olduğu aslan grubundaki diğer erkekten olan yavruları öldürmesini sen nasıl ve ne şekilde ifade edip ortaya koyuyorsun.. bunu bana genllerin bencilliğine teslim olmadan lütfen ortaya koyarak ifade et..

doğadaki bir bitkinin yaşamını idame ettirebilmek için çevresindeki diğer bitkilerin yaşam hakkını gaspetmesini genlerin bencilliğine teslim olmadan nasıl ifade ediyorsun.. bunun evrensel insan düşüncesinde bir yeri varmı, yoksa banane bunlardan ben insanım kendi türüme bakarım, gerekirse insanoğlunun kavramlaştırdığı bencilik ifadesinden yırtmak için "onların ne hali varsa görsün" mü dersin..

şayet evrensel insan düşüncesinin içinde teslimiyet ve çaresizlik yoksa; evrensel insan düşüncesini vareden/üreten bu bilincin, ne olduğunu ortaya koyabilir mi yoksa bunu ortaya koymak insanlık adına bir sorun teşkil edeceğinden böyle işlere soyunmaz mı..

evrensel insan düşüncesini insanlık adına, insan eliyle üreten bu bilinç neyin nesidir.. evrensel insan düşüncesi olmadan bu düşünceyi ortaya koyan bilinç kendi kendini saf bir şekilde ortaya koyup ifade edebilir mi..

şayet herşeyden arınmış olarak bu bilinç kendi kendini ortaya koyabilirse işte o zaman benim teslimiyet ve çaresizlikten bahsetmem abesle iştigal etmek olur...

evrensel insan "doğal düşünceyi ve bunun sorunsalını" ortaya koyabiliyor, insanlığı düze çıkarabileceğini umduğu "evrensel insan düşüncesini" de ortaya koyabiliyor..

ben şimdi tüm bunları ortaya koyabilen bilincin kendini ortaya koymasını bekliyorum.. kimdir nedir bu bilinç..

yoksa bunu sormamam mı gerekiyor sevgili e.i. bu da sorun yaratan doğal düşünce ürünü mü.. dediğim gibi burda bir çaresizlik ve teslimiyet göstermeden bu herşeyi ortaya koyan bilincin saf/arı kendisini ortaya koymasını bekliyorum..

evrensel-insan
20-03-2010, 17:06
Saygideger paslicivi;

-ey insanoğlu, gel bu varlığı sorgulama, sadece bilimin sana sunduklarıyla yetin, ötesini berisini kurcalama, yoksa sorgulayıp kurcaladığında sorun çıkıyor ve insanlık arasında bölücülük ayrımcılık çıkıyor, bu durum da insan denen canlıya yakışmıyor.. o yüzden gelin varoluşun bize donanım olarak verdiği bilinç mekanızmasının şalterini kapatıp insandışı varlıklar gibi yaşayalım.. bir bitki, bir hayvan, bir cansız varlık gibi neyin ne olduğunu ortaya koymadan ot/robot gibi doğalım, yaşayalım ve ölüp gidelim.. bize ne neyin ne olduğundan...

evet sevgili e.i.. ben, senin evrensel insan düşüncesi diye ortaya sunduğun şeyden bunu anlıyorum..

Birincisi varligin sorgulanmasini da bilimi de ortaya koyan insanoglunun kendisidir. Bu acidan bir ayrim yok.

Ikincisi sorgulamanin temeli; insanoglunun kendisini sorgulamasi ve ortaya attigi dogal dusunceden arinmak icin sorgulamasidir.

Ucuncusu varolus "bize ne vermis" ise; bunu da ortaya koyan insanoglunun kendisidir ve dogal dusunce koken ve temelli ortaya koyus sorunsaldir.

Zannedersem, senin algilamakta zorlandigin; insanoglunun her seyi kendi dahil ortasya koyumudur. ve bu ortaya koyumun koken ve temeli olan dogal dusuncenin evrensel/insansal sorunudur.

Bilimsel olarak; zaten insanoglu hem kendini hem de herseyi yine ortaya koymaya, bildirmeye belirtmeye surekli suregelen surec olarak devam edecektir. Orta da bir teslim olus yoktur. Sadece varolusun, ortaya koyumunun sadece insanoglu eliyle, adina ve icin oldugunu algilayis vardir.
Varolusun, kendini kendi adina ortaya koyamayacagini algilayis vardir.
Insanoglu olmadan herhangibir seyin ortasya konamayacagini algilayis vardir.

Bir de bu algilayisa, insanoglunun insanlasarak ve evrenselleserek bilincli, farkinda bir sekilde beraber, birlikte yasam surmesi vardir.

Bu bilinc ve farkindalikla; kendi disindaki tur ve cesitleri de goz onune almak ve icinde yasadigi evreni, dunyayi, dogayi zarar vermeden yasamak bilincini ve farkindaligini gelistirmek vardir.

Ayrica zaten; insanoglu varolusun ne oldugunu ortaya koymus. Iste sen "varolus bir sirdir, gizemdir, bilinilmezdir" diye ortaya koymussun. Birisi madde diye ortaya koymus, birisi dusunce diye, birisi de "yok" diye.

Benim yasptigim ise; bu ortak bir noktasi olmayan ortaya koyumlarin; nedenini ve nasilini ortaya koymak.

Yani ortaya koyan dogal dusuncenin kendisinin sorunsal yapisini ortaya koymak.

diyorsun ki;

-tamam varoluş insan denen canlıya bilinç denen bir donanım vermiş ama bunu kullanmak bizi doğal düşünceye itiyor ve bu doğal düşüncenin ürettikleri sonunda insandışı varlıklar gibi yaşıyoruz.. gelin bu şalteri kapatıp ot/robot gibi yaşayalım.. yani birbiribirimizin arasında bölücülük ayrımcılık olmaması ve dost/kardeş bir şekilde yaşamak için tüm dünya insanlığı olarak başımızı aynı çukurun içine gömelim ve o çukurun adı evrensel insan düşüncesi olsun.. ben de evrensel insan düşüncesinin sahibi/mimarı olarak insanlığa böyle bir düşünce sistemi ürettiğim için diğer insanlardan şükran/minnet/teşekkür alıp sahtebenliğimi tatmin edip mutlu olmaya çalışayım.. çünkü ben de her insan gibi mutlu olmak isitiyorum, benim mutlu olmak için seçtiğim yol/rüya/ideal da bu, evrensel insan düşüncesinin mimarlığı..

Ben oyle bir sey demiyorum, ben insanoglunun varolusu ortaya koydugunu soyluyorum, varolusun, insanoglunu degil.

Oyuzden konu varolus, v.s. degil; bu varolus ve v.s. leri ortaya koyan insanoglu ve ortaya konanin ortaya konum sekli.

Oyuzden kapatilan bir sey yok, aksine; insanoglu, yine kendi adina, eliyle, icin ve monolog olarak bilmeye, bildirmeye, belirtmeye devam edecek.

Tam tersi; gomulmusu, su yuzune cikarmaktir, gizli olani ortaya koymaktir, ustu ortulenin ustunu acmaktir, evrensel-insan metodu.

Konu mutluluk v.s. degildir. Konu insanlasmis ve evrensellesmis bireyin; bilincli, neyin ne oldugunu farkinda olarak ve insanliginin hakkini vererek yasamasi ve iliski kurmasidir.

Senin yukaridaki dusuncenin tamami; dogal dusuncenin benli, senli ayrimci dusuncesi.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
20-03-2010, 17:53
Saygideger paslicivi;

insandışı canlılar arasındaki yaşam sürecindeki amansız yaşam savaşını sen nasıl ifade ediyorsun.. bir aslanın yeni doğmuş bir ceylan yavrusunu öldürüp yemesini, ya da yeni lider olduğu aslan grubundaki diğer erkekten olan yavruları öldürmesini sen nasıl ve ne şekilde ifade edip ortaya koyuyorsun.. bunu bana genllerin bencilliğine teslim olmadan lütfen ortaya koyarak ifade et..

Iste sorunun kokeni, IFADE ETMEK. Demekki, her seyi ifade eden insanoglu. Hem yukaridaki ifadeyi; canlilar arasindaki zincirleme yasam ve iliski bagi iliskisi olarak ta ifade edebilir ve kendisini insanoglu olarak; bilincli bir tur olma adina, ayni sekilde IFADE ETMEYEBILIR. Demekki, konu IFADE ETMEK, yani dogal yapi veya doga degil. Yani bir algi, dusunce, kavram, yansi ve yansitma. Sadece insanoglu turu adina, eliyle ve icin ortaya atilan bir monolog.

doğadaki bir bitkinin yaşamını idame ettirebilmek için çevresindeki diğer bitkilerin yaşam hakkını gaspetmesini genlerin bencilliğine teslim olmadan nasıl ifade ediyorsun.. bunun evrensel insan düşüncesinde bir yeri varmı, yoksa banane bunlardan ben insanım kendi türüme bakarım, gerekirse insanoğlunun kavramlaştırdığı bencilik ifadesinden yırtmak için "onların ne hali varsa görsün" mü dersin..

Herseyin ortaya koyumu, bir insanoglu algisidir ve bu algi ile ortaya konur. Yaratilan bir soyutta, algilanan bir somutta, yani diger turler, cansizlar, evren, dunya, doga v.s. hepsi bir insanoglu dile getirisidir, tek tarafidir, yani; dile getirilen adina ortaya koymaktir.

şayet evrensel insan düşüncesinin içinde teslimiyet ve çaresizlik yoksa; evrensel insan düşüncesini vareden/üreten bu bilincin, ne olduğunu ortaya koyabilir mi yoksa bunu ortaya koymak insanlık adına bir sorun teşkil edeceğinden böyle işlere soyunmaz mı..

Iste teslimiyet ve caresizlikte; bu alginin ortaya koydugudur. Dogal dusunce algisinin ortaya koyabilecegi de ancak, bu teslimiyet ve caresizliktir. Ustelik ortakligi yoktur ve insanoglu kendi ortaya koydugunu yine kendi tartismaktadir.

evrensel insan düşüncesini insanlık adına, insan eliyle üreten bu bilinç neyin nesidir.. evrensel insan düşüncesi olmadan bu düşünceyi ortaya koyan bilinç kendi kendini saf bir şekilde ortaya koyup ifade edebilir mi..

Evrensel insan metodu; hem bu dogal dusunce ortaya koyumunun, yani dile getirisinin sorunsal yapilanis ve isleyisinin temellerini ve ayni kokenini verir, hem de insanogluna insanlasmis, evrensellesmis yeni bir algi ve ortaya koyum, yani dile getiris acilimi ve alternatifi sunar.

şayet herşeyden arınmış olarak bu bilinç kendi kendini ortaya koyabilirse işte o zaman benim teslimiyet ve çaresizlikten bahsetmem abesle iştigal etmek olur...

Ortaya konabilecek olan tek bilinc zaten insanoglunun bilincidir. Sorun da zaten bu bilinctedir. Cunku bu bilinin ortaya koyabilecegi; yalniz ve yalniz, ayrimcilik, cikar, bencillik, tartisma, v.s. temelli insandisi ve insanlikdisi "birbirini yeme", yasamak icin oldurmek" sadece guclu ayakta kalir" gen bencildir" algisidir. Cunku bu algi, dogal dusuncenin yapilanis ve isleyi algisi ve dile getirisidir.

O yuzden evrensel-insan metodu; bu alginin nasil tum insanliga ve de diger turlere ve cansizlara, evrene, dogaya, dunyaya nasil zarar verdigini ortaya koyar ve bunu aciklarken ; yeni bir algi temelinde yeni bir bilinc iceren bir farkindalikla; insanlik ozunu ve birey goruntusunu sunar.

evrensel insan "doğal düşünceyi ve bunun sorunsalını" ortaya koyabiliyor, insanlığı düze çıkarabileceğini umduğu "evrensel insan düşüncesini" de ortaya koyabiliyor..

ben şimdi tüm bunları ortaya koyabilen bilincin kendini ortaya koymasını bekliyorum.. kimdir nedir bu bilinç..

Bu bilinc; onu ortaya koyabilenler butunudur, yani herseyiyle birey butunu ve onun her turlu dusunsel ve fiziksel ozelliklerini kendi turu adina ve icinde yasam surdugu evren adina ve diger turler ve cansizlar adina, yasamak ve yasatmak siariyla ortaya konumdur.

Elinde olan sadece yasami; kendi butunu adina ve yasadiklari ile birlikte her yonuyle, bilincli ve neyi nasilk yasadiginin bilincinde ve farkindaligidir.

Belki bilimsel olarak olumu (olmek) arastirmaktadir ama; olumun kendi insiyatifinde olmadiginin bilincinde ve farkindadir.

Dogumunu ve dogusu; belki bilimsel olarak arastirmaktadir ama; doganin dogumunda bir rolu ve etkisi olamiyacaginin bilinci ve farkindadir.

Bilimiyle, hem kendi turunu, hem algiladigi her seyi, bilmek ve bildirmek icin surekli suregelen bir surecle cabalamaktadir ama; sonucta kendisi de dahil; herseyi ortaya koyabilenin sadece kendisi oldugunun ve bu ortaya koyumun sadece kendi turu adina icin eliyle oldugunun bilincinde ve farkindadir.

yoksa bunu sormamam mı gerekiyor sevgili e.i. bu da sorun yaratan doğal düşünce ürünü mü.. dediğim gibi burda bir çaresizlik ve teslimiyet göstermeden bu herşeyi ortaya koyan bilincin saf/arı kendisini ortaya koymasını bekliyorum..

Onemli olan bunu sorup/sormamak degil; buna verilecek cevabin, dogal dusuncenin sorunsal yapilanis ve isleyisinin her turlu sinirlari disinda olmasi, tamamen alternatif, bir algi ve ortaya koyum olmasi ve insan ozunun ve birey goruntusunun bilincini ve farkindaligini tasimasi.

Kisacasi; insanoglu turunun, simdiye kadarki her turlu ozelliklerini kullanimindaki yon ve yontemin, yapilanis ve isleyisin kokten ve temelden degisimi ve yepyeni bir perspektifle kendi turu dahil; herseye bu insan ozlu ve birey gorunumlu bilinc ve farkindaligin yetileriyle yanasmak.

Yepyeni yasam ve iliski, yepyeni bir evren, dunya, doga ve canli cansiz baska turlerin algisi ve ortaya konumu.

Insan olarak kendi turunun turune yakisir bir icerikte ortaya konumu.

Her turlu, dusunce, algi, yansi, yansitma, kavramlatirma, dialog, bilgi ve tum insan eliyle ortaya konan soyut ogelerin ve somut belirtimlerin kokten ve temelleriyle yenilenisi ve degisimi.

Kisaca INSAN BILINCLI VE FARKINDALIKLI BIREYIN, hem kendi hem de turu adina hem kendini, hem turunu hem de kendi disindaki herseyi ortaya koyumu.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
21-03-2010, 09:19
Ayrica zaten; insanoglu varolusun ne oldugunu ortaya koymus. Iste sen "varolus bir sirdir, gizemdir, bilinilmezdir" diye ortaya koymussun. Birisi madde diye ortaya koymus, birisi dusunce diye, birisi de "yok" diye.

Benim yasptigim ise; bu ortak bir noktasi olmayan ortaya koyumlarin; nedenini ve nasilini ortaya koymak.

Yani ortaya koyan dogal dusuncenin kendisinin sorunsal yapisini ortaya koymak.



sevgili e.i..

nasıl varoluş insanlara farklı yansıyıp farklı yansıtıyorlarsa; sana da insanların varoluşu farklı ortaya koyumları, sorun olarak yansıyor ve sen de bunu böyle algılayıp yansıtıyorsun..

ve insanların doğal düşünce adı altında bu varoluşu ortaya konumlarının farklılığı insanları böldüğü için sen bunu sorunsal olarak ortaya koyuyorsun, bir başkası evrimin acımasız kanunları olarak ortaya koyuyor bir başkası bunların sorun değil tanrının insanlığa layık gördükleri olarak ortaya koyuyor..

ve sen bunu bir sorunsal olarak gördüğün için evrensel insan düşüncesi üretiyorsun.. çünkü sana göre insanlık mutlu ve huzurlu yaşamak zorunda.. en azından bu düşünce sistemini doğallıktan arındırırp senin ürettiğin evrenselliğe dönüştürebilirsek insanlık daha insan yakışır bir biçimde yaşayabilir..

yani bir idealin var.. insanın düşünce yapısını değiştirerek daha insani bir dünyada yaşayabiliriz.. ve binlerce yıllık insanlık tarihinde üstbilinçlerin düştüğü tuzağa düşüyorsun.. çünkü hepsinin amacı insanlığın yaşadığı bu kaosu senin gibi bir sorun olarak algılayıp ve bir şekilde adam edip yoluna koymak..

hepsinin düştüğü tuzak diyorum çünkü; hepsi varolan insanı gerçek anlamda algılayıp tanıyamamışlar.. kendi ulaştıkları bilinç seviylerini diğer insanlara aktarabilirlerse insanlığın bu sorunsalını aşabileceklerini düşünmüşler/ummuşlar.. senin şu an düşündüğün/umduğun gibi.. ve hepsinin yaptığı tek şey kendi düşünce sistemelerini belli zaman ve coğrafyada sıkıştırıp insanlığı daha büyük bir kitlesel bölücülüğe ittiklerini farkedememişler..

insanoğlu düşüncede/zamanda/zihinde yaşadığı sürece varoluşun ona verdiği nörokimyasal donanımın bir kademe dahi üstüne çıkamayacağını farkedememişler..

insanlar üst bilince düşünerek ulaşamazlar, önce beyin kimyaları değişmek zorunda, beyin kimyası değişen insan kendiliğinden düşünme ihtiyacı duyarak bir üst seviyeye sıçrar.. ve bu sıçramayı okuyarak, araştırarak düşünerek bulduğu/ulaştığı yanılgısındadır.. mesela sen şimdi evrensel insan düşüncesine kendi kendine düşünerek, kendini zorlayarak, kendinle kavga ederek ulaştığını zannediyorsun.. oysa sen doğumundan itibaren ya da sonradan normal bir beyin kimyasına sahip olsaydın şimdi teizm düzeyinde bir insan olarak bu sitede cirit atacaktın..

işte tüm üst bilinçlerin ve senin farkına varamadığın bu.. çünkü insan denen canlıyı tam anlamıyla algılayıp yansıtamıyorsunuz.. kısaca insan denen canlıyı tanımıyorsunuz.. sonra insanın nasıl olur da böyle saçma sapan şeylere inandığına bir türlü akıl erdiremeyip bunu bir sorun olarak algılayıp yeni ve yineden düşünce sistemleri üretiyorsunuz..

şunu bilin ki; ürettiğiniz ne tarz bir şey olursa olsun şayet bu bir düşünce sistemiyse insanlığı bölmekten başka bir şey yapmayacaksınız.. çünkü sizin ürettiğiniz düşünceyi size yakın bilinç düzeyine yakın olanlar algılayıp benimseyecek ve bir sonraki nesile bunu öğreti olarak aktarmaya çalışacaklardır.. ve her insanın ayrı bir dünya, ayrı bir beyin kimyası olduğunu algılayamadığınız sürece her düşünce sistemi her insan tarafından kendine ait bilinç düzeyine göre algılanıp o şekilde yansıtılacaktır..

ve bunun sonunda her düşünce yeni kanser hücresi gibi kendi zaman ve coğrafyasında büyüyüp gelişerek bir kartanesinden devasa bir çığa dönüşecektir.. önüne gelen zayıf kartaneleri de neyin en olduğunu anlamadan kendini bu çığın altında bularak diğer çığlarla sürekli bir mücadele içinde olacaklardır..

çünkü bu çığa neden olan ilk kartanesinin gerçek amacı insanlığa düze çıkarmak değil özündeki maximum bencilliğe ulaştığı için varoluşta yapmak zorunda kaldığı benlik savaşında zirveye oturmaktan başka bir şey değildir..


bu düşünce sistemlerinin bir hastalık ve sorun olduğunun farkındalığına erişen Budhaa o yüzdendir ki meditasyonun önemine değinmiş ve kendinizi/özünüzü bulmaya çalışın ve kendiniz deneyimlemediğiniz sürece hiçbir inancın, hiç bir düşüncenin peşinden gitmeyin demiştir..

böyle bir üst bilincin ürettikleri bile arkadan gelen değişik beyin kimyalı insanlar tarafından farklı düzeyde algılanıp yansıtıldığı için günümüz dünyasının hali ortadadır..

sevgili e.i.. senin yaptığın da bundan farklı bir şey değildir.. ya varolan insanlığı tanıyıp algılayamıyorsun ya da maximum bencilliğin verdiği benlik savaşında zirveye oynuyorsun.. evrensel insan düşüncesi adı altında varolan insanlığı yine ve yeniden böleceğinin farkındamısın acaba? sen şimdi ulaştığın bilinç düzeyinle ürettiğin evrensel insan düşüncesini benimseyenlerin hepsinin aynı düzeyde mi algılanıp yansıtalacağını zannediyorsun.. bu kadar saf olamayacağına göre???

ve tekrar ediyorum yazdıklarım duygu olmadan varolanı algılayıp yansıtmaktan başka bir şey değildir..

paslıçivi
21-03-2010, 09:47
Tam tersi; gomulmusu, su yuzune cikarmaktir, gizli olani ortaya koymaktir, ustu ortulenin ustunu acmaktir, evrensel-insan metodu.

Konu mutluluk v.s. degildir. Konu insanlasmis ve evrensellesmis bireyin; bilincli, neyin ne oldugunu farkinda olarak ve insanliginin hakkini vererek yasamasi ve iliski kurmasidir.


sevgili e.i..

dediğim gibi bir idealin var ve bu idealine evrensel insan düşüncesinin farkedilmesiyle insanlığın daha iyi şartlarda yaşayabileceğini umuyorsun.. o yüzden insanın doğasını reddedip evrensel insan düşüncesi diyorsun..

zannediyorsun ki; dünya insanlığı bu doğasına(doğal düşünceye) kendi özbilinciyle karşı çıkabilir ve bunu terkedebilir..

önce kendini bulup tanıyabilirsen yani insan denen canlıyı tam olarak keşfettiğinde bu düşüncenin nasıl güzel bir rüya olduğunun farkındalığına erişeceksin.. varoluşun her insanı nasıl farklı bilinçte yaşattığını ve bu farklı bilinçte yaşamanın kişinin kendi öziradesinde olmadığını farkedince akıntıya karşı nasıl boşa kürek çektiğini farkededip işte o zaman benim attığım kahkahayı basacaksın..

dünyadaki her ideal sadece ideal sahibini mutlu kılmak için vardır, dünya insanlığını adam etmek için değil.. insan dene canlı türü; hayvandan gerçek insana, düşünce sistemleriyle değil varoluşun ona layık gördüğü evrile evrile olan süreçten geçtikten sonra ulaşabileceğini farkedeceksin..

ve tüm bunların sonunda ölümlü bir canlı olduğunun farkındalığıyla sana sunulan yaşamı ıskalamaman gerektiği göreceksin..

neyse bugünlük yeter yarın devam ederim..

evrensel-insan
21-03-2010, 16:05
Saygideger paslicivi;

o yüzden insanın doğasını reddedip evrensel insan düşüncesi diyorsun..-paslicivi-

Umarim bu sefer beni algilayacaksin. Cunku tam cumlesini yakaladigimi dusunuyor ve umuyorum.

Insanin dogasini ortaya koyan insanogludur. Yani "benim dogam bu" demistir. Iste bu doganin ORTAYA KONUMU SORUNDUR. Cunku hersey gibi, bu dogayida ortaya koyan; insanoglunun, dogal dusuncesidir.

Ben bu dogayi reddetmenin aksine; insanoglunun ortaya koydugu gibi, tum resmi ve sorunuyla birlikte ortaya koyuyorum.

Iste bu, insanoglu eliyle, adina icin ortaya konan doganin; INSAN OZUNUN VE BIREY GORUNTUSUNUN DOGASI olmadigini soyluyorum.

Insan ozu ve dogasinin ne oldugu ise; insan disi ve insanlikdisi dogal dusunce ile ortaya konamaz. Cunku dogal dusuncenin ortaya koydugunun ozu HAYVAN DOGASIDIR.

Oyuzden de zaten insanoglu insan ve hayvan arasinda bir ara gecis formudur.

Eger bunu algilarsan; iste o zaman her seyi ortaya koyanin kendi dahil, insanoglu oldugunu algilarsin.

Yani insanoglu kendi kendini ortaya koyarken, hayvandan esinlenmis ve hayvanin yasam ve iliskilerini kendisine doga olarak kabul etmis, ustelik bir de soyutu yaratarak, hayvanin fiziki dogalligini; dusunceye tasimistir.

Oyuzden insanoglu insan degil; soyut yaratan ve bu soyutuyla yasam iliski ve sistemler kuran bir hayvandir.

Oyuzden konu red etmek degil; neyin ne oldugunu algilamak ve onun neden oyle oldugunu da izah etmek. Ustelik alternatifini sunmak.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
21-03-2010, 16:14
Saygideger paslicivi;

Bak bu "doga" konusunu, sana detayli izah etmeye calisayim.

Gercekler, yani kavramlar; yalanlanamaz, ama dogrular, yanlislanabilir. Yanlislanabilen dogrular da; hatalarindan, noksanlarindan ve yanlislarindan da; arindirilarak, duzeltilebilir,duzenlenebilir.

Bu yuzden; bilimsel dogrular ile; etiksel dogrular farklidir. Dogrular, yanlislanabildigi ve yanlislari duzeltilebildigi olcude ve mumkunlukte bilimseldir. Bu bilimsellik; epistemolojiktir. Yani; bugun yanlislanamayanlar, dogru olarak kabul edilir. Yarin, yanlislanabilme olanagi olmasi gerekir. Yalnislanabildigi gunde; yeni bir dogru ile hatalarindan arinmis olarak duzeltilir.

Peki, etiksel dogrular; bilimsel dogrular gibi, yanlislanabilir mi? Neye gore yanlislanabilir?, yanlislari neye gore, saptanabilir, duzeltilebilir ve duzenlenebilir?, hatalar, noksanlar neye gore ve nasil saptanir?

Demekki; etiksel dogrulara, dogrulama ve yanlislarini duzeltme temelinde yanasabilmek icin, bir "...e gore' de karar kilmak gerekir.

Iste insanoglu bu ...e gore'de karar kilamadigi icin; bugun icinde bulundugu sorunu yasamaktadir. Cunku, bu ...e gorenin; evrensel bir ortak temeli bulunamamistir.

...e goreler:Tanriya, dine, inanislara, maddeye, ahlaka, topluma, ulkeye, cografya ya, sosyal-siyasal-toplumsal-ekonomik yapiya, felsefeye, ideolojiye, goruse, cevreye, aileye, kisiye, mantiga, duyguya, duyuma, algiya, milli-dini kokene, bakis acisina, dunyevi, mistik, spekulatif, dunya otesi, dogal, dogaustu, yaratilissal, dusunsel v.s. yani kisaca; belirli bir ayrilmislik temeline gore degisir.

Bu kadar degisime ugratilmis bir ...e gorenin, evrensel ortak noktasini bulmak ve tek bir ...e gore saptamak ve bu saptanacak ...e gorenin; evrensel gecerliligini saglamak mumkunmudur? Iste, tum yasam ve iliskinin temel ve kokenini olusturan bu sorunun cevabini verebilen, hem sorunu tam resmi ile algilamaya, hem de cozume gidebilecek, ...e goreyi saptamaya muktedir olur.

Evrensel-insan olarak; sunulan ...e gore; hemen hemen her yazida bir anafikir olarak belirtilmistir.

INSANA VE ONUN INSANLIGINA GORE.

Iste, evrensel-insan'in; insanoglunu insandan farkli kilan bu ..e goresi; insanoglunu dusunce ve davranista; insan yapmak ve insanlik sunmasini saglamak icindir. Iste, bu insan da; once insanoglunun en kucuk birimi olan, bireyle yeserecek ve bireyin; evrensel-insanligiyla koklesecektir.

Burada da; aslinda "insan nedir" veya "insan nasil olmalidir?" sorulari gundeme gelir.

Insanin ne oldugunu ve nasil olmasi gerektigini ortaya koyacak olan da once "insan olmayan nedir?" sorusunun cevabinda yatar. Insan olmayanin aslinda ne oldugu aciktir. Tanri ve madde. Bunlar, insan olmadiklarindan; onlardan zaten insanlik beklemek te, hem mantiksiz hem de abes olur. Demek ki; tanri ve maddenin; insanoglunun kendi insanligina yerlestirdigi insanlik disindan; insan olarak arinmak gerekir.

Buradan da ...e gorenin kokeni ve temeli ortaya cikar. DUSUNCE VE DAVRANISTA INSAN OLMAYA VE INSANLIK SUNMAYA GORE.

Insandisiligin ve insanlikdisiligin ne oldugunu daha onceleri belirttigim icin, burada girmek istemiyorum.

Ama bu su demektir. Yukarida siralanan ve eklenecekleri ile birlikte cogaltilabilecek olan, butun ayrimci ...e gorelerden arinmak gerekir. Nasilmi?

Once, bu ...e gorelerin; kendi aralarindaki farklarinin farkina vararak ve bu ...e gorelerin yasam ve iliskiye yerlesmisliginin, alisilagelmisliginin, otomatiklesmisliginin gerceginin yalanlanamayacaginin bilincinde olarak.

Iste bu yalanlanamama, bize tum ...e gorelerin resmini vermeyi; saptadigimiz ..e gore de; bize yanlislanabilen dogrularin, hata ve noksanlarindan arinarak; duzeltilebilecegini ve duzenlenebilecegini gosterir. Yeterki, bu bilince varmak icin; insandisilik ve insanlikdisiligimizi, birer insanoglu olarak, nedenleyelim ve sorgulayalim.

Tabi ki insan olmak hemde bu insanligi evrensellige tasimak istiyorsak.

Yoksa "Insanoglu, zaten dogustan ve tabi olarak, yaratilis olarak; bencildir, ayrimcidir, erk ve otoriterdir, cikarcidir, guce tapar, bununda en guzel kanitlari; genin bencilligi, DNA'larin farkli insanoglu yapilari sundugu, ustun irk ve alt irkin varligi, kimsenin esit olamayacagi, guclu olanin hakli, dogru v.s. oldugu, kisaca; tum bu nedenlerden dolayi; insanoglunun kendi turu arasindaki ayrimin, savaslarin, kaosun ve kisaca bugunku dunyanin goruntusunun kalici ve degismez dir" i savunacak olanlar icin bu yazi gecerli degildir.

Sen reddedilemeyen insan dogasinin, bir paragraf once koyulastirdigim kisim oldugunu mu soyluyorsun. Ustelik teslim oldugun da bu mu?

Bu dogayi ortaya koyanin, varolus oldugunu mu soyluyorsun?

Eger oyler diyorsan; varolusla nasil bir dialog gerceklestirdin?

Nedir insanin dogasi, neden ve ne/kim nasil ortaya koymustur?

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
21-03-2010, 16:37
Saygideger paslicivi;

Zannedersem aramizdaki yanasim farki ortaya cikti. Benim sorunsalortaya koydugumu, sen; teslim olmak icin ortaya koyuyorsun.

Ben sorunu gosterip; alternatif sunarken; sen neden teslim olunmasi gerektigini izah ediyorsun.

Ben dogalligin; insanoglu eliyle, adina icin ortaya kondugunu soylerken; sen insanin dogasi budur, buna teslim olmak lazim, diyorsun.

Ben bu dogalligin; dogal dusunce temelli oldugunu ve insan oz ve birey goruntusu tasimadigini soylerken; sen "tum ogretilerinizden arinin ve varolusa teslim olun" diyorsun.

Kusura bakma ama; madem sonucta teslim olacaktin varolusa; keske hic bilinclenmeseydin ve teslimiyet caresizliginin farkina varmasaydin. Sonucta; teist ve non teist duzeyinde olanlar, en azindan bu bilincte ve farkindalikta degiller ve teslim olmuslar, neden caba harcayipta; bu teslim olmayi BILINCSIZLIKTEN BILINCE VE FARKINDALIGA TASISINLAR?

Onlar bilincsiz rahat; sen bilincli rahat ama sizleri birlestiren ortak nokta TESLIMIYET. Ustelik bu bilincli olan sen; ve tum bilincsiz olmayanlar icin de sorun degil. Sorun degilsse; mesele yok zaten.

Nasil teist duzey sorun oldugunu algilayip, non teist duzeye cikti ve sen nasil non teist duzeyin sorun oldugunu algiladin ve agnostisist duzeye ciktin, ve; nasil teist duzey kendinin oldugu yeri, non teist duzey kendinin oldugu yeri, SON GELINEBILECEK NOKTA olarak goruyor ve algiliyorlarsa, sen de; bulundugun yeri GELINEBILECEK SON NOKTA olarak algiliyorsun.

Ben ise; senin gelinebilecek son noktanin da sorun oldugunu ve bu sorunun koken ve temelsel resmini veriyorum.

Ondan sonra da diyorum ki "karar senin, icinde bulundugun bilinc duzeyine gore ister sorunun icinde kalirsin, ister bilincinin duzeyini insanliga ve insan olmaya tasir,bu sorunu yepyeni bir algi ile cozersin" evet; secim senin.

TESLIMIYET DEMEK; GELINEBILECEK SON NOKTA DEMEKTIR.

Dogal dusuncenin de seni teslimiyet olarak getirdigi bilinc duzeyi "bilinemezlik" tir.

Eger dogal dusuncenin bunyesinde kalmak istiyorsan da; zaten geldigin yer son noktadir.

Eger bundan rahatsiz degilsen ve su an bulundugun yer, sana sorun olmuyorsa; zaten, benim yapabilecegim birsey yok ve kendi algimi sana izah tme olanagim yok.

Ayni teist duzeyin, nonteisti algilayamadigi gibi.

Isin ilginci; ayni katagorideki dogal dusuncenin icindeki bilinc duzeyleri biribirini algiliyamiyorsa; tamamen alternatif olan ve dogal dusunce olmayan evrensel-insan dusuncesi ve metodunun algilanmasini beklemem, zaten hayal olur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
22-03-2010, 09:33
Insanin dogasini ortaya koyan insanogludur. Yani "benim dogam bu" demistir. Iste bu doganin ORTAYA KONUMU SORUNDUR. Cunku hersey gibi, bu dogayida ortaya koyan; insanoglunun, dogal dusuncesidir.



insadışı varlıkların içgüdüleriyle yaşambiçimi bir sorun değilken, insan denen canlının bu doğasını ortaya konumunu niçin sorun olarak görüyorsun.. bir aslan kendi cinsinin yavrularını öldürürken sorun olmuyorsa insanın kendi cinsi içinde hayvanımsı yaşaması niçin sana sorun olarak yansıyor ve bu şekilde yansıtıyorsun?..

Iste bu, insanoglu eliyle, adina icin ortaya konan doganin; INSAN OZUNUN VE BIREY GORUNTUSUNUN DOGASI olmadigini soyluyorum.


peki, insan özünün ve birey görüntüsünün doğasının bu olmadığına nerden ve nasıl karar veriyorsun.. burdaki mihenk noktası nedir ve niçin. buna kim karar veriyor, senin ulaştığın bilinç mi?

sen tüm benliklerden(öz ve sahte) arınıp saf bir bilinç olarak varoluşu bir ayna gibi algılayıp yansıtabiliyor musun?

niçin kendine bir ideal koyuyorsun, safbilincin bir ideali olmaz, çünkü tüm benliklerden arınmıştır, çünkü safbilinç için gidilecek, ulaşılacak bir yer, bir zaman, bir hedef yoktur.. zaman kavramı yoktur sadece olanı bir ayna gibi gözler ve yansıtır..

ideali/amacı/hedefi yaratıp sahiplenen bilinç değil benliktir..

hayvandan gerçek insana evrimin en büyük arageçiş formu benlik kavramıdır..

insanlık tüm benliklerden arındığında gerçek insanlık dediğimiz safbilinç ortaya çıkacaktır..


Insan ozu ve dogasinin ne oldugu ise; insan disi ve insanlikdisi dogal dusunce ile ortaya konamaz. Cunku dogal dusuncenin ortaya koydugunun ozu HAYVAN DOGASIDIR.

Oyuzden de zaten insanoglu insan ve hayvan arasinda bir ara gecis formudur.

Eger bunu algilarsan; iste o zaman her seyi ortaya koyanin kendi dahil, insanoglu oldugunu algilarsin.

Yani insanoglu kendi kendini ortaya koyarken, hayvandan esinlenmis ve hayvanin yasam ve iliskilerini kendisine doga olarak kabul etmis, ustelik bir de soyutu yaratarak, hayvanin fiziki dogalligini; dusunceye tasimistir.

Oyuzden insanoglu insan degil; soyut yaratan ve bu soyutuyla yasam iliski ve sistemler kuran bir hayvandir.


evet insan sadece bilincini biraz evrimleştirip geliştirmiş bir hayvandır.. o yüzden dir ki bu bir süreç meselesidir ve bu süreç içerisinde nasıl bir çok canlı türü yaşam şansını devam ettirebilmek adına arageçiş formlarına büründüyse, insan denen tür de henüz bilinç evrim aşamasında inanç denen arageçiş formunu kullanmak zorundadır.. inancı vareden de yine benlik dediğimiz kavramdır..

yani kendi eliyle kendi türü adına bir takım soyutlar yaratarak ve bunları kendi zihninde somutlaştırarak(bildiğini zannederek) yaşamak zorundadır.. çünkü henüz beyin kimyasının evrimi aksi bir şekilde yaşamasına müsaade etmemektedir..

insanlık önce inanç sonra benlik kavramından kurtularak evrimleşecektir.. bunu algılayabilmek için de bu aşamlardan geçmek gerekiyor, bu aşamlardan geçilmediği sürece her benlik mutlu olup yaşamda kalamk için kendi idealini/rüyasını yaratmak zorundadır.. bu varoluşun insanlığa bir dayatımıdır..

sen evrensel insan benliğinle, tüm bu benlik ve özelliklerinden arındığında; varoluşa hiç bir ideal üretmeden sadece onu safbilinç olarak bir ayna gibi gözlemleyip yansıtacaksın..

Evrensel-insan olarak; sunulan ...e gore; hemen hemen her yazida bir anafikir olarak belirtilmistir.

INSANA VE ONUN INSANLIGINA GORE.

Iste, evrensel-insan'in; insanoglunu insandan farkli kilan bu ..e goresi; insanoglunu dusunce ve davranista; insan yapmak ve insanlik sunmasini saglamak icindir. Iste, bu insan da; once insanoglunun en kucuk birimi olan, bireyle yeserecek ve bireyin; evrensel-insanligiyla koklesecektir.

Burada da; aslinda "insan nedir" veya "insan nasil olmalidir?" sorulari gundeme gelir.

Insanin ne oldugunu ve nasil olmasi gerektigini ortaya koyacak olan da once "insan olmayan nedir?" sorusunun cevabinda yatar. Insan olmayanin aslinda ne oldugu aciktir. Tanri ve madde. Bunlar, insan olmadiklarindan; onlardan zaten insanlik beklemek te, hem mantiksiz hem de abes olur. Demek ki; tanri ve maddenin; insanoglunun kendi insanligina yerlestirdigi insanlik disindan; insan olarak arinmak gerekir.

Buradan da ...e gorenin kokeni ve temeli ortaya cikar. DUSUNCE VE DAVRANISTA INSAN OLMAYA VE INSANLIK SUNMAYA GORE.

Insandisiligin ve insanlikdisiligin ne oldugunu daha onceleri belirttigim icin, burada girmek istemiyorum.

Ama bu su demektir. Yukarida siralanan ve eklenecekleri ile birlikte cogaltilabilecek olan, butun ayrimci ...e gorelerden arinmak gerekir. Nasilmi?

Once, bu ...e gorelerin; kendi aralarindaki farklarinin farkina vararak ve bu ...e gorelerin yasam ve iliskiye yerlesmisliginin, alisilagelmisliginin, otomatiklesmisliginin gerceginin yalanlanamayacaginin bilincinde olarak.

Iste bu yalanlanamama, bize tum ...e gorelerin resmini vermeyi; saptadigimiz ..e gore de; bize yanlislanabilen dogrularin, hata ve noksanlarindan arinarak; duzeltilebilecegini ve duzenlenebilecegini gosterir. Yeterki, bu bilince varmak icin; insandisilik ve insanlikdisiligimizi, birer insanoglu olarak, nedenleyelim ve sorgulayalim.

Tabi ki insan olmak hemde bu insanligi evrensellige tasimak istiyorsak.


sevgili e.i.. tüm söylediklerine katılıyoruma ama henüz bu aşamayı geçemediğin için dediğim gibi hala bir benlik ve onun ürettiği idealda yaşıyorsun..

taşımak istiyorsak diyorsun.. hala kendini ve dolayısıyla insan denen canlıyı keşfedemediğin için bir kavramı/şeyi istemenin insanın saf özgür bilincinde, iradesinde olduğunu zannediyorsun.. yaşamdaki her türlü düşünce, arzu, istek, benlik, ideal insanın nörokimyasal donanımının getirdiği bir türevdir.. bu bahsettiğim kavramları ortaya koyan senin safbilincin değil, beyin kimyandır.. safbilinç düzeyine geldiğinde, ki bu beyin kimyana hükmetme iradesi verir sana; işte ozaman dediğim gibi duygu düşünce kompenentlerine hükmetme ve onları bağımsız çalıştırma yetisine sahip olursun.. bir insanın beyin kimyasının ona sunduğu bilinç seviyesi kişiye zirve olarak olarak yansır.. o yüzdendir ki tüm dünya insanlığı kendi bilinç seviyelerinin ürettiği soyutları uğruna cehennem gibi bir dünyada yaşamak zorundadır..

Yoksa "Insanoglu, zaten dogustan ve tabi olarak, yaratilis olarak; bencildir, ayrimcidir, erk ve otoriterdir, cikarcidir, guce tapar, bununda en guzel kanitlari; genin bencilligi, DNA'larin farkli insanoglu yapilari sundugu, ustun irk ve alt irkin varligi, kimsenin esit olamayacagi, guclu olanin hakli, dogru v.s. oldugu, kisaca; tum bu nedenlerden dolayi; insanoglunun kendi turu arasindaki ayrimin, savaslarin, kaosun ve kisaca bugunku dunyanin goruntusunun kalici ve degismez dir" i savunacak olanlar icin bu yazi gecerli degildir.

Sen reddedilemeyen insan dogasinin, bir paragraf once koyulastirdigim kisim oldugunu mu soyluyorsun. Ustelik teslim oldugun da bu mu?



Insanoglu, zaten dogustan ve tabi olarak, yaratilis olarak; bencildir,

evet yukarda kalın puntoladığın kısmın bir tek bu cümlesi reddedilmezdir, diğer bahsettiklerin bu bencilliğin ürettiği insan zihninin ikincil kavramlarıdır..

teslim olduğum tabii ki bu değil.. sanırım teslimiyet için bir gün ayrıca uzun bir yazı yazmam gerekecek.. kısaca değinmek gerekirse; tüm benliklerden(öz ve sahte) arınıp bir gözlemci pozisyonuna geldiğinde yani safbilinç olabildiğinde ifade edilebilecek bir durum diyebilirim şimdilik..

bugünlük bu kadar..

evrensel-insan
22-03-2010, 21:21
Saygideger paslicivi;

Algiladigim kadariyla, butun sorularinda; insanoglunun hayvani tercume ederek olusturdugu dogal dusunce farkiyla, bunun ne oldugunu, nasil olusturuldugunu algilayan insan oz ve birey goruntusunun evrensel insan tercume edisi ve kendi icin olusturmak istedigi dusunce ve davranis yapisi ve sekillenisi yatiyor. Oyuzden sorularina daha net algilansin diye, kisa kisa cevaplar verecegim.

insadışı varlıkların içgüdüleriyle yaşambiçimi bir sorun değilken, insan denen canlının bu doğasını ortaya konumunu niçin sorun olarak görüyorsun.. bir aslan kendi cinsinin yavrularını öldürürken sorun olmuyorsa insanın kendi cinsi içinde hayvanımsı yaşaması niçin sana sorun olarak yansıyor ve bu şekilde yansıtıyorsun?..

Ortaya konan doga insanin degil, insanoglunun dogasi. Aslan iste tam da bu tercume edilen dogal dusunce dogasi yuzunden bunu yapiyor. Onun bilinci yok, o yuzden de butunbunlari yaparken; erksel, ayrimci, bencil, bir icgudu uyguluyor. Soyutu da olmadigindan yaptigini degerlendiremiyor. Iste bu dogal dusunce tercumesinden dolayi, bilinci de olan insanoglu bu aslan icin tercume ettigi ozellikleri, kendi adina uyguluyor, ustelik etiksel tabu ve verileride soyut olarak bunlara ekliyor (milli, dini ideolojik degerler gibi)

Bunun da sorun oldugunu her insanoglu algiliyor, ama; benim gibi sorunun kaynagini algilamak yerine; cozumunu kendi sorunsal dusunce ve davranisiyla uyguluyor. Bugun kime sorsan herkes, insanlik icin caba harciyor. Milli degeri olanda, dini degeri olanda, ideolojik degeri olanda, politik degeri olanda v.s. inancsal degeri olan her farkli gorus,m insanlik icin ugrastigini soyluyor. Ama; hepsi de kendi ayrimci degerleriyle. Cunku hepsi kendi ayrimci degerinin uygulanisinin cozum oldugunu dusunuyor. Iste bu dusunce ve davranis tarzi, onlarin bu kaliplasmis dogal dusuncelerinden kaynaklaniyor ve kendi ayrimciliklarini goremiyorlar. Herkes KENDI AYRIMCILIGINI DEGIL DE; BASKALARININ AYRIMCILIGINI GORUYOR.

Bunun tek nedeni de dogal dusuncenin koken ve temellerinden kaynaklaniyor.
Kisaca bu dogal dusunce tum insanligi ve isanlari konusuna, degerine gore; ancak biribirlerinden ayirmaya yariyor ve boylece insanoglu butunlugu saglanamiyor.

peki, insan özünün ve birey görüntüsünün doğasının bu olmadığına nerden ve nasıl karar veriyorsun.. burdaki mihenk noktası nedir ve niçin. buna kim karar veriyor, senin ulaştığın bilinç mi?

Buna karar veren; insanoglunun tarihi ve bu tarih icindeki yasam ve ilisilerinin insanlikdisi ve insandisi oldugunun bilgisi, bilinci, gozlemi, birikimi, algisi, farkindaligi ve sorgulanarak degerlendirilmesi.

Sonucta insanoglu toplumsal bir varliktir ve tum turu olarak pekala, birarada, beraber ve butunluk icinde yasayabilir. Bunu yapamamasi; ona yasam ve iliskiyi veren ve hayvani tercume ile olusturulan dogal dusuncenin sorunsal farkindasizligidir, ayrica bu dogal dusuncenin koken ve temellerinin farkindasizligi, insanoglunu bir alternatif arayisa itmemistir. Cunku hala bunun bilinc ve farkinda degildir. Buradaki onemli faktor; insanoglunun bazi dusunceleri sorgulanmaz, degismez, kalici, surekli v.s. olarak algilamasi ve bunlari DOGALLASTIRMASIDIR, yani caresizlik ve teslimiyettir.

sen tüm benliklerden(öz ve sahte) arınıp saf bir bilinç olarak varoluşu bir ayna gibi algılayıp yansıtabiliyor musun?

Iste evrensel-insan dusuncesinin; epistemolojik gercekligi, notr algisi ve disaridan bakis acisi; zaten bunu yapmaktadir. Yani dogal dusunceyi saf bir bilinc olarak, ayna gibi yansitip "Iste sorun bu" demektedir. Cunku yansitilacak varolus, insanoglu yansitimi ve bu yansitimi da veren dogal dusuncedir, tum farkli yanasimlariyla.

Bu ornegi; milli dini v.s. degerleri de; saf bilinc olarak yansitmadan ornek verebiliriz ve "iste sorun bu" deriz. Yani bu yansitis; hem herhangi bir deger koken ve temeli olabilir, hem de varolus, varlik v.s. gibi insanoglunun simdiye kadar ortak olarak ortaya koyamadigi bir algi olabilir.

niçin kendine bir ideal koyuyorsun, safbilincin bir ideali olmaz, çünkü tüm benliklerden arınmıştır, çünkü safbilinç için gidilecek, ulaşılacak bir yer, bir zaman, bir hedef yoktur.. zaman kavramı yoktur sadece olanı bir ayna gibi gözler ve yansıtır..

Ideal, insanoglunun insan oz ve birey goruntusunu ortaya koyamamasindan kaynaklanmaktadir. Cunku herhasngi bir insanoglu; sonucta ozunu ve goruntusunu almasi gereken bilinc ve farkindalik temelinde yansitamazsa rahatsizlik duyar. Zaten psikolojinin varliginin sebebi de; bu rahatsizligi ortaya atan ve kalici ve alternatifsiz kilan dogal dusunce ve isleyisidir.

Eger ben kendime insan diyorsam, o zaman insan gibi dusunmeli ve davranmaliyim ve bu duzeyde bilince ve farkindaliga sahip olmaliyim. Bu benim hem olmasi gereken oz ve gorunusum, hem de bunun olamamasinin sorununu yasamak istemiyorum.

Yani ben bir birim olarak birey ve tur olarak insansam; o zaman insan gibi yasamali ve iliski kurmaliyim Bunu yapamazsam sorun yasarim. Ama; bu sorun derecesi maalesef; bir bilinc ve farkindakliktir. Kisaca ben turumun bana verdikleri yuzunden bu sorunu yasiyorum. Bu sorunun koken ve temelleri de dogal dusunce.

Ayna gibi yansittigimda dogal dusuncedir, sorun gorunsun ve algilansin, fark edilsin ve bilince ciksin diye.

sevgili e.i.. tüm söylediklerine katılıyoruma ama henüz bu aşamayı geçemediğin için dediğim gibi hala bir benlik ve onun ürettiği idealda yaşıyorsun..

taşımak istiyorsak diyorsun.. hala kendini ve dolayısıyla insan denen canlıyı keşfedemediğin için bir kavramı/şeyi istemenin insanın saf özgür bilincinde, iradesinde olduğunu zannediyorsun

Buradaki "tasimak istiyorsak" ifadesi, okuyuuculara yoneliktir. Ben zaten tasiyorum, "eger sizde tasimak istiyorsaniz" ifadesi; okuyuculara yoneliktir.
Cunku, bu istem olmadan ve sorun algilanmadan, evrensel insan dusuncesine yonelmek bilinci ve farkindaligi ortaya cikmaz.

Insanoglu, zaten dogustan ve tabi olarak, yaratilis olarak; bencildir,-e.i.


Evet hayvan ile insan arasindaki ara gecis formu olan insanoglu, kendini boyle yorumlamistir, cunku dogal dusuncesinin ulasabilecegi farkindalik ve bilinc ancak buraya kadardir. Ben ise insan oz ve birey gorunumunun kendi adina ortaya koyacagi evrensel insan dusuncesinden yani insanoglunu insanlastiracak olasn alternatiften bahsediyorum. Yani insanoglunun bu kendi icin bictigi farkindalik ve bilinc sinirindan rahatsiz olan ve bunun bir sorun oldugunu algilayan birey ve onun kendini dusunce ve davranista evrensel insan olarak ortaya koyacak, insan turunden.

Evet, sen tam da sana sordugum sorularda kalmissin, o sorulardan ve ondan sonraki mesajdan devam et. Cunku teslimiyet konusu bir sonraki mesajda isleniyor.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
23-03-2010, 06:16
Bu dogayi ortaya koyanin, varolus oldugunu mu soyluyorsun?


insanlığın bildiğimiz binlerce yıllık geçmişi ve senin ifadenle ürettiği doğal düşünce içinde yaşaması insanın öziradesinin dışında olan bir ortaya koyumdur.. varoluşu doğal düşünce olarak ortaya koyan ve bunun sancıları çeken insanoğludur.. ama insanoğlu kendi eliyle kendi türü adına ürettiği bu bataklıktan yine kendi eliyle çıkamaz..

bunun mümkün olabilmesi için insanın kendi bilincini kendi eliyle yükseltebilmesi gerekmektedir.. yani uyuyan bir insanın kendi isteğiyle uykudan uyanacak donanıma erişmesi lazımdır ki; şimdilik bu durum eşyanın tabitına aykırıdır..

uykusunda rüya güzel bir rüya ya da kabus gören bir insan "ben gerçeklikte yaşamıyorum, şu an uykuda rüya görüyorum, hadi bu rüyanın güzelliğinden ya da sancısından kurtulmak için uyanayım" diyebilecek safbilince ulaşmasından bahsediyorum..

işte senin yapmaya çalıştığın bu.. insanlığın rüyada gördüğü kabusun sıkıntısından kurtulabilmesi için uyuduğu derin uykudan düşünce sistemiyle uyanabileceğini umuyorsun.. uyuyan bir insan uyuduğunun farkındalığında değildir.. kişi ancak uyandıktan sonra az önce bir uykuda rüya gördüğünün farkına varabilir, uyanmadığı sürece gördüğü rüya onun için bir gerçekliktir..

ve dediğim gibi bu durumu insanoğlu kendi eliyle kendi adına bir düşünce sistemi üreterek ortadan kaldıramaz.. yani uyuyan bir insanın rüyasına girerek "hey sen şu an bir rüya göriyorsun, hadi uyansana" demekle kişiyi uyandıramazsın..

insanın gelişimi evrimi için uyuması gerekmektedir.. uyumayı nasıl kendi öziradesiyle tercih etmediyse, uyanması da yine aynı şekilde öziradesinin dışındadır.. insanlık ancak safbilinç düzeyine eriştiğinde uyku ihtiyacı ortadan kalkacak ve tam bir uyanıklık/farkındalık içinde hiç bir rüya görmeden yaşamını idame ettirebilecektir..

paslıçivi
23-03-2010, 06:47
Eger oyler diyorsan; varolusla nasil bir dialog gerceklestirdin?

Nedir insanin dogasi, neden ve ne/kim nasil ortaya koymustur?



varoluşla dialogtan kastın nedir tam olarak anlamadım ama algı sezgi dünyasından bahsediyorum zaman zaman.. insanlığın ürettiği tüm öğretilerden arındığın zaman varoluşla direk bir bütünlük içine giriyorsun.. çünkü varoluşla aranda bir filtre, bir engel yok.. yani hiç bir önfikir yok.. çırılçıplak bir biçimde(safbilinç) varoluşla karşı karşıyasın.. ya da diğer bir ifadeyle bomboş bir bardak gibisin, içine hava kendiliğinden doluyor..

saf bilincin yaptığı tek şey varolana tanıklık etmesidir.. tanıklık etmek derken varolanı/varoluşu olduğu gibi yansıtmaktan bahsediyorum.. hiçbir öğreti/zihin katmanı olmadığı için varoluş senin bilincine gelip çarpıyor ve olduğu gibi tekrar dışarı yansıyor.. sen sadece basit bir gözlemcisin, aynasın, varoluşa kendinden bir şey katmıyorsun, çünkü ortada bir benlik yok.. sana yansıyan varoluşu olduğu yansıtmayıp birşeyler katıyorsan hala zihin artığı ve dolasıyla benlik sözkonusudur.. yani safbilincin önünde hala bir engel vardır.. ve o yüzden varoluş hakkında bir karar verip ideal yaratırsın.. varoluş için yaratılacak bir ideal yoktur, varolan tüm ideallar benliklerin türevleridir ve benliğin sahte mutluluğu için vardır..

insanın doğasının ne olduğu, neden ve kim böyle ortaya koyduğunu şimdilik sadece evrimle açıklayabiliriz ve bu evrim dediğim olayda bilimsel bir teori tahmninden öte bir şey değildir..

insanlık kendi doğumuna, ölümüne, nerde, ne zaman doğup yaşayacağına kendisi safbilinç olarak karar veremediği sürece ve tüm bunlara kendi safbilinci/iradesi dışında bir süreç karar verdiği sürece, varoluş; saf bilinç için sadece ve sadece bir gizemdir..

paslıçivi
23-03-2010, 07:32
sen insanin dogasi budur, buna teslim olmak lazim, diyorsun.


ben olaya sadece insan odaklı bakmıyorum.. bize yansıyan tüm varlık olarak bakıyorum.. çünkü tüm öğretilerden arınmış bir bilinç varlığın ne olduğunu merak ediyor, bu varlığa bir anlam yüklemek istiyor.. bu benim öz irademin dışında yani ben "bana yansıyan varlık nedir, ne değildir, ben bunu merak etmek istemiyorum" demek gibi bir seçeneğim, lüksüm yok..

insanın doğasından tut da, hayvanların içgüdüsel davranışları, diğer varlıkların yaşam ve varlık biçimleri niçin bize böyle yansıyor, tüm bunlar nedir ve niçin böyle farklı oluşumlar içinde varlar ve bize böyle farklı yansıyorlar.. insan niçin kendine bir soyut yaratıp da bunda yaşarken diğer varlıklar böyle bir soyuta ihitiyaç duymadan varlıklarını sürdürüyorlar.. evrenin zaman ve mekan sınırları nedir, bunları çizebilirmiyiz, ve bunu gibi milyonlarca sonsuz sayıda soru..

benim özirademin dışında bilincimin ürettiği tüm bu soruların cevabı verilmediği sürece ben an itibariyle bilinemezliğe teslimiyet içindeyim.. yani teizm ve nonteizm gibi üretilmiş bir öğretiyi ya da kendi zihnimin ürettiği bir öğretiyi somutlaştırıp bildiğimi zannetme yanılgısı içinde değilim...


bilincimin ürettiği tüm bu sorulara an itibariyle tüm insanlığı tatmin edilecek cevaplar verilemeyeceğinin yani bilinemeyeceğinin farkındalığına teslim olmuşum sadece..

sen bir benlik sahibi olduğu için insanlık adına bir ideal üretiyorsun, ve bunların merak edilmesinin getirdiği sonuçları insanoğlu adına sorun olarak ortaya koyuyorsun.. ve bu sorunun düşünsel bazda bir devrimle çözülebileceği umuduyla yaşıyorsun..

evrensel insan; ne bu yaşama ne zaman geleceğine, ne de ne zaman gideceğine karar veremeyen, sadece yaşama şansı bulduğu zaman içinde bir ideal üretip bunun gerçekleşmesi umuduyla mutlu olmaya çalışan bir benlik.. çünkü tüm varoluşa yine genlerinin verdiği bencillikle sadece kendi türü yani insan türü açısından bakıp bu durumu bir sorun olarak algılayan ve bu soruna çözüm bulmaya çalışan bir benlik.. tüm üst bilinçlerin yaptığını yapmaya çalışıyor, bir amaç bir hedef belirlemiş ve varoluşun kendi dinamiklerinin üstüne çıkmayı arzuluyor..

paslıçivi
23-03-2010, 07:56
Ben bu dogalligin; dogal dusunce temelli oldugunu ve insan oz ve birey goruntusu tasimadigini soylerken; sen "tum ogretilerinizden arinin ve varolusa teslim olun" diyorsun.


ben kimseye bir şey demiyorum... tüm varlığın tüm canlıların kendi bilinç düzeylerini kendi öziradeleriyle ayarlamayacağının farkındalığına erişmiş biri olarak bana sunulan yaşamı ıskalamamak için yüreğimden gelen sese göre yaşayan biriyim..

varoluşta ne insanları ne de diğer varlıkların bilinç düzeylerini ne benim ne bir başkasının ne de kendilerinin kendi adlarına değiştiremeyeceğinin farkındalığındayım.. o yüzdendir ki ne varoluş ne de insanlık adına bir ideal üretmiyorum.. çünkü üretilecek her idealin sadece varoluşun acımasız evrim kanunlarına sadece ufak bir katkıdan öte gidemeyeceğinin farkındalığındayım..

ben bu bilince kendi arzu kendi isteğimle gelmedim, tüm bunlar öz irademin dışında.. herşey benim özirademin dışında gelişen şeyler.. ben müslümanken nasıl uykuda olduğumun farkında değilsem şimdiki tüm dünya insanlığının varolan durumlarının farkında olmadığını ve tüm bunların kendi öziradelerinin dışında olduğunun bilincindeyim..

benim bir benliğim, bir kişiliğim yok.. ben sadece bir bedende yaşam ve bu bilince ulaşma şansı bulmuş bir gözlemciyim.. tüm bunlar benim iradem dışında gelişen şeyler.. karar veren ben değilim... bana yansıyan bir varoluş var ve ben bu varoluşun kuralları içinde basitçe bana yansıyanı gözlemleyip yansıtıyorum..

paslıçivi
23-03-2010, 08:11
Kusura bakma ama; madem sonucta teslim olacaktin varolusa; keske hic bilinclenmeseydin ve teslimiyet caresizliginin farkina varmasaydin. Sonucta; teist ve non teist duzeyinde olanlar, en azindan bu bilincte ve farkindalikta degiller ve teslim olmuslar, neden caba harcayipta; bu teslim olmayi BILINCSIZLIKTEN BILINCE VE FARKINDALIGA TASISINLAR?



dediğim gibi bilinçlenmek benim kendi özirademin dışında.. ben kendi arzum ve isteğimle bu bilince gelmedim, hiç kimse de kendi özbilincine kendi öziradesiyle ulaşamıyor zaten.. buna sen de dahilsin..

o yüzden kimseyi yargılamaya hakkım yok.. bugün insaneliyle yaratılmış soyut/tabu/inanç/diğer yaşamlar için kendi cinsini öldürenin de bir suçu yok, bir yeni doğmuş bir ceylan yavrusunu öldüren aslanın da.. çünkü kimse neyi niçin yaptığının bilincinde ve farkında değil.. hayvanlar da bilinçsiz insanlar da... ve bu konuda varoluşun kendi iç dinamikleri acımasız bir şekilde devam ediyor..

insandışı varlıklarla, canlılarla bilinç düzeylerimiz farklı olduğu için iletişim kuramıyoruz.. onlara bu varoluş nasıl yansıyor, nasıl yansıtıyorlar, neler hissediyorlar, bunları hiç bilmiyoruz.. biz de her canlı gibi genlerimiz bencil olduğu için varlığa sadece insan odaklı bakıp diğer varlık/canlılar umurumuzda bile değil.. beslenmek için onları öldürüp yiyebiliyoruz, keyif aldığımız için kafese koyup onların özgürlüklerini ellerinden alıyoruz..

tüm bunları niçin ve neden yapıyoruz.. bunları yaparken diğer canlıların duyguları olup olmadığının, onların acı çekip çekmediğinin farkında bile değiliz.. biz de her canlı türü gibi yaşamda kalıp soyumuzu devam ettirebilmek adına varoluşu sömürmekten başka bir şey yapmıyoruz..

paslıçivi
23-03-2010, 08:21
Nasil teist duzey sorun oldugunu algilayip, non teist duzeye cikti ve sen nasil non teist duzeyin sorun oldugunu algiladin ve agnostisist duzeye ciktin, ve; nasil teist duzey kendinin oldugu yeri, non teist duzey kendinin oldugu yeri, SON GELINEBILECEK NOKTA olarak goruyor ve algiliyorlarsa, sen de; bulundugun yeri GELINEBILECEK SON NOKTA olarak algiliyorsun

gelinebilinecek son nokta olarak algılasaydım, her sabah 2-3 saatimi bu siteye ayırmazdım.. herşey bir süreç ve an itibariyle geçerlidir.. ben bir gözlemci olarak bana yansıyanları yansıtıyorum ama bunları yansıtırken de bir idealim amacım yok.. çünkü üretilen her ideal ve amacın sadece varlıklların kendi türü adına bir çıkar sağlamaktan öteye gitmeyeceğinin de farkındalığındayım..

tüm herşeye rağmen varoluş bildiğini okuyacak ve biz insanlık sadece bu sistem içinde çırpınıp duracağız.. sürecin işlemesi varoluşun hakimiyetinde insanlığın değil...

evrensel-insan
23-03-2010, 16:27
Saygideger paslicivi;

bunun mümkün olabilmesi için insanın kendi bilincini kendi eliyle yükseltebilmesi gerekmektedir.. yani uyuyan bir insanın kendi isteğiyle uykudan uyanacak donanıma erişmesi lazımdır ki; şimdilik bu durum eşyanın tabitına aykırıdır..-paslicivi-

Iste bende bir birey olarak tam da bunu yapiyorum. Bunun esyaya aykiriligi, dogal dusuncenin kendi celiskisidir. Baskalarini zorlayamam, ama; benim bilincime varabilen herkesin kendi bilincini kendi eliyle yukseltebilecegini, kendi ornegimden biliyorum.

Ya da bunun bir ornegi; kisinin kendisini teist bilinct duzeyinden, non teist duzeye cikarmakla da gosterilebilir.

varoluşla dialogtan kastın nedir

Varolusla dialogdan kastim; varolusun ne oldugunu ortaya koyan insanogludur. Varolus ile insanoglu arasinda, varolusun kendi kendisini ortaya koyan ve bunu insanogluna bildiren bir dialog yoktur. Insanoglunun kendi algisi temelinde varolusu ortaya koyusu bir monologdur. Senin monologunda "varolusun, bir sir, gizem ve bilinmez" oldugudur. Sonucta varolus, kendi adina "ben buyum" temelli bir dialog kurmuyor.

ben olaya sadece insan odaklı bakmıyorum.. bize yansıyan tüm varlık olarak bakıyorum.

Bakman mumkun degildir. Cunku bu bakis acisi insanoglunun bakis acisidir, insanoglu turu disindaki hic bir seyin bu bakista rolu ve fonksiyonu yoktur. Senin yaptigin, tum varliklara insanoglu monologuyla bakmaktir.

Oyuzden bakisin, insanoglunun algisinin disina cikamaz. O yuzden de insanoglu bakisinin insan oz ve birey gorunus odakli olmamasi ve dogal dusunce odakli olmasi soz konusu. Ama; hic bir zaman insanoglu disindaki bir bakis; insanoglu algisiyla mumkun degildir. Cunku odak sadece insanoglu monologudur.

dediğim gibi bilinçlenmek benim kendi özirademin dışında.. ben kendi arzum ve isteğimle bu bilince gelmedim, hiç kimse de kendi özbilincine kendi öziradesiyle ulaşamıyor zaten.. buna sen de dahilsin..

Senin veya baskasinin ulasamiyor olmasi, dogal dusuncenin buna izin vermemesindendir. Dogal dusunce sinirini asabilirsen, pekala kendi istek ve arzunla bilinc ve farkindalik duzeyini asabilirsin.

Ben, senin bu teslimiyette; neyin cabasini verdigini algilamis degilim. Ama; ben insanoglunun, insan oz ve birey goruntusunun bilincini ve farkindaligini almasinin cabasini veriyorum. Evrensel insan metodu da bunun icin var.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
24-03-2010, 07:17
Nasil teist duzey sorun oldugunu algilayip, non teist duzeye cikti ve sen nasil non teist duzeyin sorun oldugunu algiladin ve agnostisist duzeye ciktin, ve; nasil teist duzey kendinin oldugu yeri, non teist duzey kendinin oldugu yeri, SON GELINEBILECEK NOKTA olarak goruyor ve algiliyorlarsa, sen de; bulundugun yeri GELINEBILECEK SON NOKTA olarak algiliyorsun.

Ben ise; senin gelinebilecek son noktanin da sorun oldugunu ve bu sorunun koken ve temelsel resmini veriyorum.

Ondan sonra da diyorum ki "karar senin, icinde bulundugun bilinc duzeyine gore ister sorunun icinde kalirsin, ister bilincinin duzeyini insanliga ve insan olmaya tasir,bu sorunu yepyeni bir algi ile cozersin" evet; secim senin.

TESLIMIYET DEMEK; GELINEBILECEK SON NOKTA DEMEKTIR.

Dogal dusuncenin de seni teslimiyet olarak getirdigi bilinc duzeyi "bilinemezlik" tir.

Eger dogal dusuncenin bunyesinde kalmak istiyorsan da; zaten geldigin yer son noktadir.

Eger bundan rahatsiz degilsen ve su an bulundugun yer, sana sorun olmuyorsa; zaten, benim yapabilecegim birsey yok ve kendi algimi sana izah tme olanagim yok.


sevgili e.i..

sanırım bu bilinemezliğe teslimiyet sonrası farkındalık düzeyini biraz konuşmamız gerekiyor..

ve anladığım kadarıyla sen hayatının hiç bir evresinde teizm ya da nonteizm düzeylerini tam anlamıyla yaşamadın.. beyin kimyan doğuştan varolan yapısıyla seni bu düzeye taşıdı.. çünkü gerçekten bir teizmi ya da nonteizmi yaşayıp bizzat deneyimleseydin bu şekilde yazmazdın.. bir müslüman bir hristiyan bir budist bir ateist bir deist bir panteist olmak demek nasıl bişey bunu algılayamıyorsun.. bu bilinç evrelerini deneyimlemediğin için bu tür insanlara alternatif sunarak evrensel insan düşüncesinin aktarılabilme umudunu/idealini taşıyorsun..

gelelim benim teslimiyetime..

yaşam hikayemi az çok biliyorsun, müslümanlıktan başlayıp şimdiki düzey.. ben bir insanım ve benim bir bilincim var ama ne insan olmayı ne de bilinçli bir canlı türü olmayı ne de varolmayı benim bilincim seçmedi.. ben bir insan olarak atalarımın bana aktardığı tüm öğretilerin köleliğinden bir şekilde(meditasyon) arındım kurtuldum.. atalarım bana bir benlik ve dolayısıyla bir rüya yüklemişlerdi.. sen şusun busun, hayatın anlamı böyledir, yaşamı böyle yaşamalısın, şunlar doğrudur, şunlar yanlıştır vs binlerce öğreti, yani bir zihin yüklenmişti bana..

tüm bu zihinden/öğretilerden arındığında tekrar küçük saftirik meraklı bir çocuk durumuna geliyorsun.. sana yansıyan bir evren/varoluş var ve sen bunu yani yaşadığın çevreyi algılamaya, tanımaya çalışıyorsun ve artık atalarının sana aktardığı zihin perdesi ve bir benlik yok..

bir bilincin olduğu için herşeyi merak ediyor ve bu bilincine çarpan şeyleri bilmek istiyorsun.. ben kimim, neyim, niçin varım, niçin bana bir evren/varlık yansıyor, ben bunları kendi isteğimle yapmıyorum.. beni bunları merak etmeye iten benden öte bir güç var..

varolduğum evrenin zaman mekan sınırlarını çizemiyorum, kendi bilincimi ve bedenimi şekillendiremiyorum, yaşama gelme zamanımı, mekanımı ve sonlanmasını ben seçemiyorum.. ben tüm zihin ve benliklerden arındığım halde geriye sadece bir bilinç kaldığında hala cevaplanaması gereken sonsuz sayıda soru var.. ve bu soruların cevaplarını kimse bilmiyor.. sadece dünya insanlığı da benim gibi merak edip bilmediği halde kendi soyutunu yaratıp bildiğini zannediyor..

hiç bir şeyin yansımadığı ve yansıtılmadığı bir dönem deneyimlendi mi..

canlılığın olmadığı ya da insan denen canlı türünün olmadığı bir dönem deneyimlendi mi..

sonra insan denen canlı türü niçin ortaya çıktı..

bize yansıyan bu evrenin zamansal ve mekansal bir sınırı var mı..

şayet böyle bir sınırlar varsa bu sınırları taşan oluşumlar deneyimlendi mi ve biz insan olarak bu deneyimlemelere ulaşabilimiyiz..

bu insandaki bilinç denen şey neyin nesidir..

ben varolmamayı ya da olacaksam bunun zaman ve mekan olarak kendim tercih edebilirmiyim.. şimdilik niçin tercih edemiyorum..

bunun gibi sonsuz sayıda soru üretebilirim..

şimdi sana göre tüm bu sorular doğal düşünce ürünü ve bir sorun yaratıyor.. bense bu soruların hiç birine cevap veremiyorum ve bunları merak etmemek gibi bir lüksüm, tercihim de yok.. çünkü ne bu soruları ne de bu merak duygusu benim özirademin dışında, bilincimden öte birşey..

ve ben tüm bu sorulara cevap veremediğim için bana yansıyan ve benim yansıttığım varoluş bir sırdır bilinemezdir diyorum.. ve an itibariyle teslimiyetimi açıklıyorum..

şimdi tüm bunlardan sonra sen bana nasıl bir şey sunuyorsun ki ben bu teslimiyet içinden çıkabileyim..

kendi dahil herşeyi ortaya koyan insan ise bu insan bilincini ortaya koyan şey nedir?

paslıçivi
24-03-2010, 08:01
Herkes KENDI AYRIMCILIGINI DEGIL DE; BASKALARININ AYRIMCILIGINI GORUYOR.

Bunun tek nedeni de dogal dusuncenin koken ve temellerinden kaynaklaniyor.
Kisaca bu dogal dusunce tum insanligi ve isanlari konusuna, degerine gore; ancak biribirlerinden ayirmaya yariyor ve boylece insanoglu butunlugu saglanamiyor.


sevgili. e.i..

niçin sadece insanoğlunun bütünlüğü sağlayamaması sana sorun olarak yansıyor, insan olduğun için mi?

tüm varlığın bir bütünlük sağlayamamasını niçin sorun olarak algılayıp yansıtmıyorsun.. bugün bilinçsiz diye ifade ettiğimiz insandışı varlıklarla yarın öbürgün bilim sayesinde iletişime geçebilirsek ve bu varlıklar

-siz insanlık, sadece kendi cinsinizi değil bizi de yiyip bitirdiniz, beslenmek ve keyif almak uğruna bizim yaşam hakkımızı, özgürlüğümüzü elimizden aldınız, kendiniz yaşamda kalıp, soyunuzu devam ettirme adına biz hayvan ve bitkilerin canını hiçe sayıp bizi hapsettiniz, öldürüp yediniz, siz ne kadar bencil, vicdansız vahşi canlılarsınız..

derse ne cevap vermeyi düşünüyorsun.. sence bu bir sorun değil mi yoksa.. sadece insanlığın kendi türü arasında bütünlük sağlayamamasımı sorun olarak yansıyor sana..?

bu varoluşta sadece insanlarınmı canı var ve sadece insanların canı mı değerli, kıymetli?

ve şu an senin ürettiğin ve alternatif olarak sunduğun evrensel insan düşüncesini algılayamayan bilinçlerle aranızda bir ayrımcılık yarattığının farkında değil misin? çünkü senin ürettiğin düşünceyi ancak belli zaman ve mekandaki belli düzeydeki bilinçler benimseyebilir.. ve bu tür bilinçlerin varlığı bile diğer alt bilinçleri rahatsız edecektir ve kendi soyutları içinbir tehdit olarak göreceklerdir sizi.. bu bile başlı başına bir ayrımcılık bölücülüktür..

paslıçivi
24-03-2010, 08:29
Buradaki onemli faktor; insanoglunun bazi dusunceleri sorgulanmaz, degismez, kalici, surekli v.s. olarak algilamasi ve bunlari DOGALLASTIRMASIDIR, yani caresizlik ve teslimiyettir.


bu senin bilincine bu şekilde yansıyor, çünkü insan denen canlıyı tanımıyorsun..

insanın bir ruhsal aygıt donanımında yaşadığının ve ruhsal aygıtının belli bir dengeyi sağlayıp varlığını sürdürebilmesi için herşeyden önce kişi olarak düşünce ve duygulanmayı otokontrol mekanızmasıyla dengeyi kurmak ve mutlu olmak zorunda olduğunu farkedemiyorsun.. ve bu denge ancak beyin kimyasının ona sunduğu bilinç düzeyinde sağlanabilir..

beyin kimyası kişiye teizm düzeyinde bir mutluluk sağlayacak düzeyde ise bu insanı kessen, öldürsen bir üst bilince taşıyamazsın..

burda ana mihenk noktası, bir benliği olan kişinin mutlu/tatmin olmasından başka bir şey değildir..

ve bu benliği üreten bilinç düzeyi dışardan insan eliyle insan düşüncesiyle değiştirlemez.. ve bu durum senin içinde geçerli sevgili e.i..

paslıçivi
24-03-2010, 09:24
sen tüm benliklerden(öz ve sahte) arınıp saf bir bilinç olarak varoluşu bir ayna gibi algılayıp yansıtabiliyor musun?

Iste evrensel-insan dusuncesinin; epistemolojik gercekligi, notr algisi ve disaridan bakis acisi; zaten bunu yapmaktadir. Yani dogal dusunceyi saf bir bilinc olarak, ayna gibi yansitip "Iste sorun bu" demektedir. Cunku yansitilacak varolus, insanoglu yansitimi ve bu yansitimi da veren dogal dusuncedir, tum farkli yanasimlariyla.

Bu ornegi; milli dini v.s. degerleri de; saf bilinc olarak yansitmadan ornek verebiliriz ve "iste sorun bu" deriz. Yani bu yansitis; hem herhangi bir deger koken ve temeli olabilir, hem de varolus, varlik v.s. gibi insanoglunun simdiye kadar ortak olarak ortaya koyamadigi bir algi olabilir.


sevgili e.i..

sana safbilincin nasıl ayna gibi çalıştığını bahsedeyim.. bir ayna düşün.. aynanın önünde bir cisim durduğunda ya da geçtiğinde ayna o cisme kendinden hiç bir şey katmadan sadece kendine yansıyanı yansıtır.. tabii ayna kirsiz tozsuz passız ise.. ama aynanın yüzeyinde toz pas varsa aynya yansıyan cisim dışarıya o taz pisle birlikte yansır.. tertemiz bir aynaya baktığında sadece kendini olduğu gibi görür algılarsın.. ama ayna kirliyse tozluysa aynaya baktığında kendi silüetinin üzerinde o tozlar da vardır ve sen o tozlarla birlikte kendini görür ve algılarsın..

insanın safbilinci de aynı böyle bir tertemiz ayna gibidir.. sadece kendine çarpanı(yansıyanı) kendinden hiç bir şey katmadan olduğu gibi yansıtır.. olaya sadece bir gözlemcidir, bir tanıktır.. neyse onu yansıtır, ne bir eksik ne bir fazla... işte safbilinç dediğim budur.. insanlık bu safbilinç düzeyine geldiğinde gerçek insanlık ortaya çıkacaktır..

sen bir insan olduğun ve genlerin bencil olduğu için varoluş senin bilincine çarptığında/yansıdığında olduğu gibi geri dönemiyor/yansıtamıyorsun.. çünkü safbilinç değilsin, henüz bir benliğin ve bu benliğin mutlu olması için ürettiği bir ideal/rüya var.. işte bu da sana insantürü ve bencil olduğun için insanların yaşadığı ayrımcılık/sıkıntılar sana bir sorun olarak yansıyor.. insandışı varlıkların/canlıların yaşadığı ayrımcılık/sıkıntı sana sorun olarak yansımıyor ve yansıtamıyorsun.. önce insantürü diyorsun.. yani bencilliğe kurban oluyorsun.. varoluşa insan odaklı bakabiliyorsun sadece..

oysa varoluş bir bütünlüktür ve hiç bir varlığa öncelik tanımıyor ve bunu bir sorun olarak görmüyor.. o bildiğini okuyor ve sen bunun karşısında çaresizsin.. varoluş kendi iç dinamikleri içinde kaostan düzene geçişte yaşadığı tüm doğal afetler ve tüm süreçler diyebileceğimiz olaylarda orda bir canlı varmı yokmu, bunlar insan mı değil mi umurunda değil.. o kendi sürecini devam ettiriyor..

ama sen insan türü ve bencil olduğun için varoluşa insan odaklı bakmak zorundasın.. çünkü varoluş her varlığa/canlıya dayattığı gibi sana da önce sen ve senin türün yaşamda kalsın ve soyunu devam ettirsin i dayatıyor ve senin buna boyun eğmekten başka yapabileceğin hiç bir şey yok..

evet sevgili e.i.. henüz safbir bilinç değilsin.. yani tertemiz bir ayna değilsin.. üzerinde tozlar kirler var.. o da evrensel insan benliği ve ideali... varoluş sana yansıdığında olduğu gibi yansıtamıyorsun.. bu tozu pası da katıp yansıtıyor ve varoluşa dayatıyorsun ama varoluşun hiç umrunda değil senin bu tozun pasın.. o yine her zamanki gibi bildiğini okuyor ve okuyacak.. sen sadece yaşam şansı bulduğun bu varoluşta bilincinin üzerini örten evrensel insan benliği ve ideainle yalancı bir mutlulukta, bir rüyada yaşayıp zamanını doldurup gideceksin..

ve süreç devam ediyor, edecek..

evrensel-insan
24-03-2010, 17:56
Saygideger paslicivi;

Konu daha net algilansin diye, bu sefer sorularina, cok kisa ve evrensel-insan iceriginde degil de; sadece birey bilinc farkindalik ve ozgurlugumle, kendi adima verecegim.

ve anladığım kadarıyla sen hayatının hiç bir evresinde teizm ya da nonteizm düzeylerini tam anlamıyla yaşamadın.

Senin anladigin, ya da algiladigin icerikte yasamadim. Cunku ben sorunun cozumune ozel ve konusal degil; kokten ve temelden yanastim. O yuzden ne bir milli duzey, ne de bir gnostik duzey yasamadim.

bu bilinç evrelerini deneyimlemediğin için bu tür insanlara alternatif sunarak evrensel insan düşüncesinin aktarılabilme umudunu/idealini taşıyorsun..

Sana daha once de soyledim, kisilere bir sey vermekten ziyade; sadece kendi dusuncelerimi, algimi, birikimimi, gozlemimi, bilincimi ve farkindaligimi dile getiriyorum. Oyuzden dusuncelerimi dile getirmeyi kitlesellestirmedim ve kitap yazmadim. Sadece yasam ve iliskilerimde, ilgilenenlerle, soranlarla v.s. bu konulari; o da belirli bir sinir cizerek konusurum.

Dolayisiyle, konu bir umut veya ideal degil; "benim boyle bir metodum var, bu metod bana rahat ve sorunsuz bir yasam ve iliski veriyor, bu metod da su. Isteyen uygulayabilir, sorabilir, ben, sizi sadece haberdar ediyorum" icerikli yanasimdir. Eskiden, kendime yaziyordum, simdi siteye yaziyorum, paylasmak icin.

hiç bir şeyin yansımadığı ve yansıtılmadığı bir dönem deneyimlendi mi.

Bir tek bu sorunu ornek aldim. Hayir, ben bu sorulari merak etmiyorum. Cunku biliyorum ki, soruyu soran da, cevap verecek olanda insanoglu monologu ile sinirlidir. Dogal dusuncenin verecegi cevap ta ne olursa olsun, bir sorundur. Sadece bir merak tatmininin dogrulandigi bir ikna olunmus ideolojik inancsalidir. Benim, bir birey olarak; ne boyle bir kendimi ideolojik inancsal dogru ile tatmin etmeye, ne de sorun oldugunu bile bile belirli, sabit sahiplenici bir cevaba yonelmeye ihtiyacim ve gereksinimim var. Ustelik yasam ve iliskilerimde bir yarari da yok.

kendi dahil herşeyi ortaya koyan insan ise bu insan bilincini ortaya koyan şey nedir?

Birey turunun bolunmez bir butunu olarak; vududu, dusuncesi, algisi, bilinci v.s. ile bir butundur. Bilinc vucuttan ayri bir olgu degildir.

Bu bilinci ortaya koyan birey ve onun hem kendi turu, hem de turu disindaki her turlu farkliligiyla algiladigi evrendir. Bireyin biirey bilincinden sonra; kendisinin dusunce ve davranista insan olmadigini algilamasi ve farkinsa varmasi ve bunu bilince cikarmasidir ve bu bilinc temelinde, kendini insanlastirmasidir.

şimdi tüm bunlardan sonra sen bana nasıl bir şey sunuyorsun ki ben bu teslimiyet içinden çıkabileyim.

Dogal dusuncenin her turlu yapilanis ve isleyisinin sorun oldugunun bilinci ve farkindaligi, herseyin bir insanoglu ortaya koyumu oldugunun ve seyin kendisini kendi adina ortaya koyamayacaginin , dolayisiyle ne sorarsan, ne cevap verirsen ver; sorundan kurtulacak bir cevaba ulasamayacaginin ve sorundan kurtulusun, dogal dusunce bunyesinde mumkun olmadiginin bilinci ve farkindaligi.

niçin sadece insanoğlunun bütünlüğü sağlayamaması sana sorun olarak yansıyor, insan olduğun için mi?

Birincisi insan degil; insanoglu oldugum ve dusunce ve davranista insan olamadigim icin. Ikincisi, turumun bir parcasi olarak; turum disindaki neyin ne oldugunu da sadece turum ortaya koyabiliyor, yani kendisini ve herseyi ortaya koyan insanoglu turu. Oyuzden bilincli olan insanoglu, insanlasirsa; bu sadece kendi turune degil; kendi disindaki canli cansizlara ve dogaya, dunyaya evrene yarayacaktir. Sonucta; yasamak icin yasatmak bilinci; sadece kendi turu icin degildir. Tum algiladiklari ve algilayacaklari icindir.

derse ne cevap vermeyi düşünüyorsun.. sence bu bir sorun değil mi yoksa.. sadece insanlığın kendi türü arasında bütünlük sağlayamamasımı sorun olarak yansıyor sana..?


Keske, nerde o gunler. Iste o gun zaten insanoglu sadece kendi monologunun disinda baska monologlar oldugunu algilar ve tarihinde ilk defa dialoga yonelir. Hem kendi turunu, yasar, yasatir; hem de dialoga girebildiginin ve de giremediginin turunu varligini yasatir. Yani o zaman bu dedigini gostermeye gerek kalmaz

bu varoluşta sadece insanlarınmı canı var ve sadece insanların canı mı değerli, kıymetli?

Eger siar, yasamak ve yasatmaksa; bu hem bir parca olan insanoglu turu ve diger parcalar, hem de butun olan, doga, dunya ve evren icin gecerli. Hatta en kucuk mekan evden baslayarak. Sadece insanoglunu one cikarmak; tam da dogal dusuncenin temellerinden biri olan bencillik ve ayrimcilik olur.

bu senin bilincine bu şekilde yansıyor, çünkü insan denen canlıyı tanımıyorsun.

Ben insan olan canliyi tanitmaya calisiyorum. Asil dunya insan olan canliyi tanimiyor, insanoglu olan canliyi taniyor, ustelik; insanlasmasini onleyici,dogal dusuncesiyle; insanoglunu DOGALLASTIRIP, teslim alarak, bir cesit kadere baglayarak.

beyin kimyası kişiye teizm düzeyinde bir mutluluk sağlayacak düzeyde ise bu insanı kessen, öldürsen bir üst bilince taşıyamazsın..

Ben kimseyi bir yere tasimaya ugrasmiyorum. Sadece haberdar ediyorum. Eger bir tasima olacaksa; kisi bunu kendi oz iradeyle kendi kendine yapacak. Bu da ne kadar sorunun algilanmasi, farkindaligi ve bilincine bagli.

ve bu benliği üreten bilinç düzeyi dışardan insan eliyle insan düşüncesiyle değiştirlemez.. ve bu durum senin içinde geçerli

Maalesef; benim bilimcimdeki, ve farkindalikli bir birey icin gecerli degil; cunku ben kndi kendimi, kendi oz irademle gelistiriyor ve bilinclendiriyorum. Bunu da insanlasarak yapiyorum. Kendimi surekli suregelen bir surecte, sorgulayarak ve ne dusunup, nasil davrandigimin bilgisinde ve bilincinde ve de farkinda olarak. Ustelik bunu, benim duzeyime gelen herkes yapabilir. Oyuzden zaten evrensel insani dile getiriyorum ki, bakarsan benim bir konuda basaramadigimi, farkina varan;kendi adina basarir.

Sen simdi bunlari algilarsan, o zaman benlik, bilinc, saf bilinc v.s. nin detayina gireriz. Yalniz bu yazilanlari sahsim adina degerlendir ve ona gore yanit var "yapamazsin/veremezsin/edemezsin" v.s. diye degil. Cunku ben kendimi anlattim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
24-03-2010, 18:40
Saygideger paslicivi;

evet sevgili e.i.. henüz safbir bilinç değilsin.. yani tertemiz bir ayna değilsin.. üzerinde tozlar kirler var.. o da evrensel insan benliği ve ideali.-paslicivi-

Dedimya, hep benim adima konusuyorsun, diye. Buna ne aliskanligi, demeli acaba!:deadhorse:

Buraya da senin dilinle cevap vereyim. Varolus, bana hayvan ile insan arasindaki gecis formu olan insanoglunu, once kendimden baslayarak insanlastirmam icin; bu evrensel insan metodunu "bahsetti", o yuzden; beni degil, varolusu "sucla":mod:

Henuz bu bahsedis, karsisinda bir talebini algilamadim. Eger algilarsam, onu da hem varolusla, hem de seninle oturur, bilahere konusuruz.

Kendisinden (varolustan), simdiye kadar, ne kadar bana yardimci bir baska insanlasmak isteyen insanoglu bulmasini istediysem de; bu istegimi yerine getirmedi. Oyuzden de simdilik bildigim kadariyla, tek basima mu varolusun bahsettigini uyguluyorum. Yarin, neler getirir; belli olmaz.:pray2::mod:

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
25-03-2010, 06:56
Varolusla dialogdan kastim; varolusun ne oldugunu ortaya koyan insanogludur. Varolus ile insanoglu arasinda, varolusun kendi kendisini ortaya koyan ve bunu insanogluna bildiren bir dialog yoktur. Insanoglunun kendi algisi temelinde varolusu ortaya koyusu bir monologdur. Senin monologunda "varolusun, bir sir, gizem ve bilinmez" oldugudur. Sonucta varolus, kendi adina "ben buyum" temelli bir dialog kurmuyor.


sevgili e.i.. daha önce de bahsettiğim gibi ben varoluş derken bize yansıyan ve beş duyumuzla algıladığımız ve tüm dünya insanlığının hemfikir olarak yansıttığı şeyden bahsediyorum.. senin ifadenle epistemolojik benim ifademle bilgi dediğim şey yani..

yani varoluş dediğim şey; bilimin bize an itibariyle sunduklarından ve tüm dünya insanlığının tartışmasız hemfikir olduğu ortaya koyumdan bahsediyorum..

varoluş şudur derken burda kişisel bir soyut yok, yani varoluş bilinemezliği, diğerinin tanrının yarattığı, öbürünün tanrısız evreninden bahsetmiyorum..

kısaca ve net olarak varoluş; şimdilik, zaman ve mekan olarak sınırlarını çizemediğimiz uzay boşluğu dediğimiz evren, sonsuz sayıda galaksiden oluşmuş, ve bizim yaşadığımız güneş sistemindeki dünya adlı gezegendeki insan hayvan bitki ve diğer tür oluşumlardan bahsdiyorum.. ve bu bahsettiğim datalar tüm dünya insanlığı üzerinde hemfikir, bu konuda bir tartışma, ayrımcılık bölücülük yok.. yani bir sorun yok.. burda varoluş bilim sayesinde kendisini ben buyum diye ortaya koyuyor.. felsefi terimlere tam hakim olmadığım için bilmiyorum ama bana göre bilimin bize sunduklarıyla insanlık arasındaki bağ bir dialogdur..

benim bahsettiğim varoluş bir sırdır/gizemdir ifadesi; tüm bu bilimin bize sunduğu bilgilerin dışında insanoğlunun varoluşa kendi soyutunu yükleyip biliyormuş zannıyla(teizm ve nonteizm) yaşamasına ve bilinç düzeyine karşılık bir ortaya koyumdur..

yani ben tüm teizm ve nonteizm insanlara diyorum ki; ey insanlık! siz varoluş hakkında bilimin sınırlarını aşarak kendi soyutunuzu yaratarak(gnostizm) varoluşa bir anlam yükleyip ortaya koyuyorsunuz ve bunu bildiğinizi zannetme yanılgısındasınız.. bilgi/bilmek sadece bilimin deklarasyonuyla olur.. bilimin deklarasyonu olmayan hiçbir kavram bilmek/bilgi değildir, sadece sizin gnostik yolla bildiğinizi zannetme yanılgısı olan bir bilinç seviyesidir ve bu sizin inancınızdır/rüyanızdır ve insanlar arasında bölücülük yapar.. ben o yüzden agnostizmi mutlak inançsızlık olarak adlandırırm..

paslıçivi
25-03-2010, 07:20
ben olaya sadece insan odaklı bakmıyorum.. bize yansıyan tüm varlık olarak bakıyorum.

Bakman mumkun degildir. Cunku bu bakis acisi insanoglunun bakis acisidir, insanoglu turu disindaki hic bir seyin bu bakista rolu ve fonksiyonu yoktur. Senin yaptigin, tum varliklara insanoglu monologuyla bakmaktir.

Oyuzden bakisin, insanoglunun algisinin disina cikamaz. O yuzden de insanoglu bakisinin insan oz ve birey gorunus odakli olmamasi ve dogal dusunce odakli olmasi soz konusu. Ama; hic bir zaman insanoglu disindaki bir bakis; insanoglu algisiyla mumkun degildir. Cunku odak sadece insanoglu monologudur.


sadece insan odaklı bakmıyorum derken, "insandışı varlıkların algısıyla bakmaya çalışıyorum" demedim.. ta bii ki sonuçta ben insan denen canlı türünün bir üyesiyim ve varoluşu ancak kendi donanımlarım dahilinde kendi penceremden algılayabilirim, yani bir hayvan bir bir bitkiye varoluş nasıl yansıyor bu gözle bakmam mümkün değil..

insan odaklı bakmıyorum derken; aslında bunu dün açıklamıştım.. örneğin sen insan odaklı/merkezli baktığın için varolan insanlığın ilişki biçimindeki sıkıntıları bir sorun olarak algılıyor ve varoluşu insan odaklı yansıtıyorsun..

ben varoluşa sadece insan odaklı değil bir bütün olarak bakıyorum, varolan dengeyi, ilişkileri kendimden hiç bir şey katmadan sadece tanıklık yaparak bir ayna, bir gözlemci gibi safbilinç olarak yansıtmaya çalışıyorum.. insanlar arası ilişkiler, hayvanların bitkilerin davranış biçimleri, tüm bu canlı türleri arasındaki ilişkiler ve diğer tüm varlıkla olan bağı algılayıp yansıtıyorum..


her türün kendi içinde ve diğer türlerle aralarında bir hayatta kalma ve soyunu devam ettirme mücadelesi, bir savaşı gözlemliyorum.. ve bu bana bir sorun olarak değil, varoluşun tüm varlığa kendi iç dinamikleri içinde bir dayatımı olarak yansıyor..

varoluştaki her varlık/canlı diğer tüm varlık/canlıları kendi yaşamı ve soyu için bir tehdit olarak algılayıp varolan donanımı ve bilinci düzeyinde bir hayatta kalma ve soyunu devam ettirme mücadelesi veriyor.. saf bir ayna/bilinç olarak tanıklık yaptığımda bana yansıyan ve yansıttığım tek şey budur..

paslıçivi
25-03-2010, 07:54
dediğim gibi bilinçlenmek benim kendi özirademin dışında.. ben kendi arzum ve isteğimle bu bilince gelmedim, hiç kimse de kendi özbilincine kendi öziradesiyle ulaşamıyor zaten.. buna sen de dahilsin..

Senin veya baskasinin ulasamiyor olmasi, dogal dusuncenin buna izin vermemesindendir. Dogal dusunce sinirini asabilirsen, pekala kendi istek ve arzunla bilinc ve farkindalik duzeyini asabilirsin.

Ama; ben insanoglunun, insan oz ve birey goruntusunun bilincini ve farkindaligini almasinin cabasini veriyorum. Evrensel insan metodu da bunun icin var.


sevgili e.i.. teizm düzeyindeki bir ailenin çocuklarıyız, sen de ben de.. ve şu an konuştuğumuz şeylere bak.. bir çok dünya insanından çok farklı düzeylerdeyiz ve varoluşu çok farklı algılayıp yansıtabiliyoruz..

senin daha çocukluğundan itibaren teizm düzeyine soğukluğun ya da benim rastgele oyun diye oynadığım şeyin bir meditasyon olması gibi şeyler sence bizim özirademiz dahilinde olan şeyler mi.. dünyada milyarlarca insan teizm dünyasında doğup teizm düzeyinde ölürken ya da çok küçük bir kısmı nonteizme geçip bu şekilde yaşamını idame ettirirken, senin benim gibi birkaç kişinin bu düzeye gelebilmesi bizim kendi özbilincimiz/irademizlemi oluyor zannediyorsun..

hiç kendi kendini sorguladın mı? bu kadar dünya insanlığı teizm dünyasında yaşarken ben daha çocukluk çağlarından itibaren niçin böyleyim? diye.. bilincin yükselme startını sen mi verdin acaba? yoksa senin nörokimyasal donanımın mı? seni diğer dünya çocuklarından farklı kılan şeyin ne olduğunu biraz sorgulayıp analiz eder misin.. evrensel insan daha çocukluğunda niçin diğer çocuklardan farklı düşünmeye ve davranamaya başladı ve sonra ne oldu ki, zaman içerisinde evrensel insan düşüncesi ortaya çıktı.. niçin diğer dünya çocukları daha çocukluğundan itibaren evrensel insan gibi düşünüp davranmadı ve böyle bir düşünce yaratıp böyle bir bilince ulaşamadı..

bu bahsettiklerimi biraz analiz edebilirsen, biraz da insan nörofizyolojisi/psikolojisi hakkında bilgin/deneyimin olsaydı, insan denen canlının nörokimyasal bir robottan/hayvandan başka bir şey olmadığını algılayacaktın..

Ben, senin bu teslimiyette; neyin cabasini verdigini algilamis degilim.

benim insanlık ve varoluş için bir çabam amacım yok.. sadece kişisel umutlarım olabilir ama bunları bir amaca dönüştürmem, dönüştüremem..

kişisel ulaştığım bilinç düzeyi olarak; bana bir yaşam sunulmuş ve benim için en kutsal, en anlamlı şey bu, yani yaşamım.. ve ben bana sunulan bu yaşamı tüm varoluşla bir bütünlük/barış içinde yüreğimden gelen sese göre her anını doyasıya hissederek yaşamak ve bu yaşamı tam bir uyanıklık içinde ıskalamadan yaşamak.. tek yaptığım da budur zaten.. benim için gidilecek, ulaşılacak bir yer, bir hedef, bir amaç yok, sadece anlar var ve bu anları doyasıya yaşamak..

örneğin sabahın bu erken saatlerinde bu sitede yazmaktan keyif alıyorum diğer saatlerde çalışmaktan ve kişisel hobilerimle ve tekbaşınalığın keyfini yaşıyorum.. bunlar bir amaç hedef değil, yüreğimden gelen sesler ve ben bu seslerin eşliğinde yaşamımı sürdürüyorum..

paslıçivi
25-03-2010, 08:17
ve anladığım kadarıyla sen hayatının hiç bir evresinde teizm ya da nonteizm düzeylerini tam anlamıyla yaşamadın.

Senin anladigin, ya da algiladigin icerikte yasamadim. Cunku ben sorunun cozumune ozel ve konusal degil; kokten ve temelden yanastim. O yuzden ne bir milli duzey, ne de bir gnostik duzey yasamadim.



evet bunun farkındayım.. benim senden farkım; bu düzeyleri bizzat deneyimleyip yaşamam. yani ben bir müslüman demek ateist demek deist demek panteist demenin ne olduğunu çok iyi deneyimlemiş biriyim.. o yüzden bu seviyedeki her insanla empati kurup onları anlayabilir ve algılayabilirim.. ne düşündükleri ne hissettiklerini ve niçin böyle davrandıklarını onlar adına ortaya koyabilirim.. çünkü piramitin tabanından tavanına kadar kademe kademe yükseldim.. şimdi burdan oralara baktığımda her şeyi çok daha net algılıyor ve görebiliyorum..

ve diyorum ki insan denen canlı türü bu gizemli varoluşta kör bir kuyuda ilerler gibi bir şeye tutunmak zorunda.. ve bu konuda çok çaresiz, elinden gelen bir şey yok.. varolan nörokimyasal donanımı ona neyi dayatırsa onu yaşamak ve onu ölene kadar savunmak zorunda.. çünkü henüz evriminde alması gereken çok mesafeler var.. ve bu mesafeleri aşarken varoluşun acımasız iç dinamiklerine/sürecine hem bedensel hem ruhsal anlamda ayak uydurabilmek için daha çok bilinç arageçiş formunda yaşamak zorunda kalacak..

ta ki; tertemiz bir ayna gibi sadece gözlemci olarak tanıklık yapıp varoluşu olduğu gibi birebir yansıtana kadar.. yani safbilinç olana kadar.. safbilinç düzeyine evrimleştiğinde varoluştaki diğer unsurlarla hiç bir savaşı mücadelesi kalmayacak, çünkü özündeki mutlak mutluluğa eriştiği için yalancı hedefler, oyuncaklar, mutluluklar peşinde koşmayacak..

çünkü gidilecek ulaşılacak bir yer, bir şey yok... ne varsa herşey, şimdide, burda şu anda...

evrensel-insan
25-03-2010, 19:27
Saygideger paslicivi;

Baskalarindan degil de; kendinden bahsettigin zaman, hersey daha net ve acik algilaniyor. Ama; benim algiladigim, seninle benim aramdaki seylere, dunyaya, evrene, dogaya, turumuze ve kendimize bakis acisi ve yanasim farkinin , hala senin; benim algiladigim gibi, algilayip algilamadigindan, emin degilim. Cunku bu farki, ben; senin ifadenin ozunde algiliyorum. Bu da senin, varolus karsisindaki caresizligin ve teslimiyetin.

senin daha çocukluğundan itibaren teizm düzeyine soğukluğun ya da benim rastgele oyun diye oynadığım şeyin bir meditasyon olması gibi şeyler sence bizim özirademiz dahilinde olan şeyler mi.. dünyada milyarlarca insan teizm dünyasında doğup teizm düzeyinde ölürken ya da çok küçük bir kısmı nonteizme geçip bu şekilde yaşamını idame ettirirken, senin benim gibi birkaç kişinin bu düzeye gelebilmesi bizim kendi özbilincimiz/irademizlemi oluyor zannediyorsun..


Benim ve senin; kendi kendimizi sorgulamasi ve bu sorgulamayi kendi oz irademiz dahilinde, surekli suregelen bir surecle uygulamamiz ve durmadan kendimizi gelistirip ilerletmemiz, bunu benim dogal dusunce genelinde ve kokensel temelinde; senin de ozel olarak sadece yaratilissal, tanrisal, dinsel v.s. temelinde yapman, baska neyin dahilinde olabilir? Bizler kendi oz irademizle, kendimiz bu sorgulamayi kendi adimiza, turumuz adina, dunya, doga, evren ve diger turler ve cansizlar adina yapmasak; kendi kendine mi olacagini saniyorsun? Fiziksel olarak hepimiz ayni turun canlilariyiz. Bizim baskalarindan farkimiz baska nasil aciklasnabilir? Sen, anladigim kadariyla, burada bir "dis guc" e hukmediyor ve deginiyorsun ve bunun bize yaptigi etkiden bahsediyorsun , peki ayni etki neden baskalarina olmuyor. Simdi kalkipta "bizleri ozel olarak varolus secti" hurafesine ve spekilasyonuna mi girelim? Bence yasami yasarken, ikimiz arasindaki ana fark burada gozlemledigimiz algi. Ya da yukaridaki paragrafi, eger bu algi seninki ile paralel degilse, daha bir net acikliga kavustur.

hiç kendi kendini sorguladın mı? bu kadar dünya insanlığı teizm dünyasında yaşarken ben daha çocukluk çağlarından itibaren niçin böyleyim? diye.. bilincin yükselme startını sen mi verdin acaba? yoksa senin nörokimyasal donanımın mı? seni diğer dünya çocuklarından farklı kılan şeyin ne olduğunu biraz sorgulayıp analiz eder misin.. evrensel insan daha çocukluğunda niçin diğer çocuklardan farklı düşünmeye ve davranamaya başladı ve sonra ne oldu ki, zaman içerisinde evrensel insan düşüncesi ortaya çıktı.. niçin diğer dünya çocukları daha çocukluğundan itibaren evrensel insan gibi düşünüp davranmadı ve böyle bir düşünce yaratıp böyle bir bilince ulaşamadı..

Sorgulamam "ben neden nicin bu farki yaratiyorum" uzerine degil ki! Sorgulamam, yasamin sorunsalinin ne oldugu, niye oldugu ve nasil olusturuldugu. Yani senin dediginin tam tersi bir sorgulama. Zaten bu sorgulamanin sonucu bu fark doguyor. Benim norokimyasal donaminim, fiziksel olarak kalitimsal, herkes gibi, bazi farkliliklar tasiyabilir, ama; bunlarin hayata gecirilmesidir, onemli olan. Hayata gecirmezsen, bir anlami yoktur.

Bak sana soyle ornek vereyim. Bir cocugun, beynindeki fiziksel yariklar, baska bir cocuga gore, dsiyelim, matematikte farklilik gosterebilir. Bu da ayni problemi cozerken bir cocugun harcadigi 15 dakika, yerine diger cocugun harcadigi 5 dakika ile de ortaya konabilir. Ama; bu matematik algi farki olan cocuk, bunun ustune dusmez ve bunu gelistirmezse ve de diger cocuk bunun ustune duser ve gelistirirse, roller tersine doner. Dolayisiyle norokimyasal yapinin varligi kendi basina yeterli degildir. Kisinin bunun ustune dusmesi ve bunu gelistirmesiyle bu fark ortaya cikar. Cunku ben herkesin, eger benim yaptigimi yapsa; benim gibi dusuneceginin farkinda ve bilincindeyim. Farki benim yaptigimi yapmamasi. Oyuzden elde olan fiziksel (norokimya) yapi, kendi basina bir ise yaramaz. Onu gelistirmek ve ilerletmek gerekir. Bu da bireyin bir butununun sonucudur.

bu bahsettiklerimi biraz analiz edebilirsen, biraz da insan nörofizyolojisi/psikolojisi hakkında bilgin/deneyimin olsaydı, insan denen canlının nörokimyasal bir robottan/hayvandan başka bir şey olmadığını algılayacaktın..

Ben insan yapisinin fizikselliginin disinda, kendini gelistirmesinin dusunsel oldugunu biliyorum. Cunku fizigi yoneten ve yonlendiren soyut, yani dusuncedir. Fizik kendi kendine yonlenmez, zaten eger bir yonlenim varsa; bu da insanoglunun soyutsal monolog izahidir. Oyuzden ben; tum bir bilinc acikligiyla, insanoglu, insan dusunsel farkini algilayabilen bir dusunce ve farkindaliga sahibim.

Anladigim kadariyla, sen buralarda "baska birseyler ariyorsun", ben ise; herseyi fizigi yonlendiren ve yoneten soyutun koken ve temellerine ve bunlarin sorunsal yapisina odaklaniyorum. Iste bu odaklanmanin sonucudur, evrensel insan ve onu yasama gecirecek olan birey bilinc, farkindalik ve ozgurlugu.

Sonucta insanoglundan bahsediyorsak; sadece fiziksellikten (norokimya) degil; insanoglu ortaya koyumu KAVRAM VE SOYUTTAN bahsediyoruz. Ustelik bunu ortaya atanin, kontrol edenin, kullananin, her turlu hakimiyetinin insanoglunda oldugundan. Bence aramizdaki fark ta bu. Senin fiziksel yapiyi yoneten ve yonlendiren, soyutu ve bunun ana rolunu algilayamaman, farkinda olmayan ve bilince cikmayan farki. Iste teslimiyetin ve evrimci yanasimin temelide bu farkin algilanmamasi, gozlemlenememesi ve bilince cikmamis olmasi. Cunku dogal dusunce iste tam da budur. Bu da ancak; birey bilincinin sorunsali sogulamasiyla ancak algilanir ve ortaya konur.

Oyuzden aramizdaki fark; varolus fiziksel bir olgu olsada, senin buna verilen insanoglu temelli adina, ait ve eliyle soyutu algilayamaman ve o yuzden de teslim olup, onda sanki insanoglunun verdiginin disinda bir icerik varmis gibi algilaman ve buna da sir, gizem, bilinemez demen. Ustelik, algilayan ve diyenin de sen, yani insanoglu turu olman ve bunu dusunce butunuyle yapman.

Eger yazismalarimizi bu icerige yogunlastirirsak, zannedersem hersey daha net algilanacak.

Sonucta senin ozelden baslayan mucadelen, geneli yani dogal dusunceyi, kavrayamamis ve algilayamamis durumda. Cunku tum resim yerine parcasal resme odaklaniyorsun, gorebildigin resimde, ancak senin icinde yer almadigin, teist ve nonteist resim. Buna disaridan bakabiliyorsun, ama; sonucta bakis acin, hala dogal dusunce icinde.

Eger bu icerikte, birbirimizi algilamayi basarirsak, bir yerlere varabiliriz.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
26-03-2010, 08:44
Dolayisiyle, konu bir umut veya ideal degil; "benim boyle bir metodum var, bu metod bana rahat ve sorunsuz bir yasam ve iliski veriyor, bu metod da su. Isteyen uygulayabilir, sorabilir, ben, sizi sadece haberdar ediyorum" icerikli yanasimdir. Eskiden, kendime yaziyordum, simdi siteye yaziyorum, paylasmak icin.


sevgili e.i..

senin bilincin yükseldiği için, teizm ve nonteizmin düzeyinde(ya da doğal düşünce diyelim) yaşayan insanlığın yaşadığı hayatı rahatsız ve sorunlu bir yaşam olarak görmenle ilgili.. senin bilincin yükseldiği için varoluştaki tüm bu insan eliyle, kendi adına ortaya koyduğu soyutların bir rahatsızlık ve sorun olduğunu algıladığın için kendi düşünceni bu şekilde ortaya koyuyorsun..

bir müslümana göre; dünyadaki rahatsızlık ve sorunun kaynağı insanların islamın tek hak din olduğunu farketmemeleri

bir budiste göre; dünyadaki rahatsızlık ve sorunun kaynağı insanların Budhanın yüce kutsal kişiliğini ve öğretilerini kavrayamamış olmamaları

bir hristiyana göre; sorunun kaynağı isanın tanrı ya da tanrının oğlu olduğunun kavranamaması

bir ateiste göre; sorunun kaynağı dinlerin varlığı ve dolayısıyla tanrının varolmadığının kavranamaması

vs..

senin bilincin yükseldiği için insanları bölen ayıran soyutları(doğal düşünceyi) suçlayıp kitlesel soyutların sorun olduğunu algılıyorsun ve nihayetinde bunları aşarak sadece insan türü için savaşsız, mücadelesiz, sorunsuz bir soyut geliştiriyorsun..

sonuçta insan eliyle sadece insan türü için yeni bir soyut geliştiriyorsun.. bunun da tek bir sebebi var.. varoluşu bir bütün olarak algılayamayıp sadece kendi türün için bir rahatsızlık duyuyorsun.. ve kendi zihninde bunu diğer tüm insanlık gibi sorun olarak algılıyorsun..

sen nasıl kendi düşüncenin kendin ve insanlık adına rahat ve sorunsuz bir yaşam olarak algılıyorsan yukarıda bahsettiğim tüm bilinç düzeyleri de aynı şekilde algılıyor.. onlara görede kendi soyutları rahat ve sorunsuz bir yaşam biçimi ve sorun da kendi soyutlarını diğer insanların kavrayamamış olmaları...

insan eliyle, insanlık adına üretilecek her düşünce(soyut) dünya insanlığını kurtuluşu, rahat ve sorunsuz yaşamı içindir.. burda biri tanrıyı mihenk alır biri budhhayı, biri isayı, biri tanrısızlığı, biri evrensel insan düşüncesini, biri dinlerden bağımsız bir tanrıyı...


aslında sorun; varoluşu bir bütün olarak kavrayıp olduğu gibi görememekte.. varoluşu safbilinç olarak sadece bir ayna, bir gözlemci, gibi bire bir algılanıp yansıtıldığında insanlık sadece kendi türü adına yaşamı bir sorun olarak görmeyip yeni ve yineden soyut yaratmadığında gerçek insanlık evrimleşecektir..

yani şunu demeye çalışıyorum... insan eliyle insan adına üretilen her düşünce/soyut sadece insanlığı bölecektir.. bu düşünceyi ister muhammed gibi kılıç ve savaşla, ister budha gibi kendini tanıyıp bulmanla ilgili methodla, istersen isanın tanrısı ve sevgisiyle, istersen tanrının seçilmiş ve toprak vaadedilmiş kavmi olarak, istesen ateizmle, istersen evrensel insan düşüncesinin alternatifliğiyle..

çünkü dünya insanlığının bilinç düzeyi dediğim gibi bir piramit gibidir.. ve piramitin tabanında bulunan teizm düzeyindeki insanlar kendi zaman ve coğrafyasının soyutunun dışına çıkabilecek donanıma/bilince sahip değillerdir.. ve bu zaman ve coğrafyaya sıkışmaya mahkum her düşünce/soyut belli altbilinçler tarafından belli düzeylerde algılanıp o oranda dışarıya yansıtılacaktır.. ve bunun sonucunda olan tek şey; düşüncede/zamanda/soyutta yaşayan insanlığın bölünmesinden başka bir şey olmayacaktır..

sen evrensel insan olarak; ulaştığın bilincin insanlığa faydalarını algılayıp bunu iyiniyetle sadece bir alternatif olarak sunsan bile, dediğim gibi bu düşünce belli bilinçler tarafından zaman ve coğrafyaya sıkışmak zorunda kalacaktır.. ve varoluşu bir tanrıya, tanrısızlığa, çok tanrılara ve ölüm sonrası yaşamlara bağlamış bilinçler olarak bir tehdit olarak algılanacaksınız.. çünkü o insanların bilinç düzeyleri bir üstünü algılamaya yetmez ve o insanlar için kendi soyutları bir gerçekliktir ve onu somutlaştırmışlardır.. bir müslüman için allah kesinlikle vardır, muhammed kesinlikle onun son elçisidir ve ölüm sonrası kesinlikle cennet/cehennem vardır.. ve doğal düşüncenin alternatifi evrensel insan düşüncesi bir müslüman için tehdittir, çünkü allahın varlığını birliğini tüm kurallarını hiçe saymaktadır ve bu düşüncenin yayılması onları çok fazla rahatsız edecektir ya da iseviyi bir hinduyu bir budisti bir ateisti rahatsız edip yine bir bölücülük ve savaş yaratacaktır....

çünkü sen henüz uykuda rüya görerek yaşayabilecek donanımda/evrede olan bir canlı türünün elinden rüyasını almaya yelteniyorsun.. henüz dışardaki şartlarda yaşayabilecek kadar büyümemiş bir yavruyu annesinin karnından çıkarmaya çalışıyorsun.. sen nasrettin hoca gibi göle maya çalmaya çalışıyorsun..

bırak insan eliyle insanlık adına yeni bir soyut ortaya çıkarıp tekrar insanlığı bölme.. yapabiliyorsan dışardan müdaheleyle bu insanların bilinçlerini somut anlamda yükseltebiliyorsan yükselt ve bunu tüm dünya insanlığına aynı anda uygulanabilirliği olsun.. aksi halde bir benliği olan evrensel insan olarak sen de insanlığa zarar vereceksin.. safbilincinin üzerini örten benlikten kurtulmadığın sürece insanlığa değil sadece o benliğe çalışırsın ve bunun farkında bile olmazsın, zannedersin ki ben insanlığa faydalı bir şey yapıyorum.. aslında yaptığın şey varoluşun sana bilincini örten benliğini doyurmak ve benlik mücadelesini vermekten başka bir şey değildir.. sen de varoluşun kaostan düzene geçişte bir piyonu bir kurbanısın sadece..

ve bunu kavrayabilmen için de bu benlikten kurtulman gerekiyor ama bunu kendi kendine yapamayacaksın, çünkü seni yöneten şu an, o benlik.. ve sen o benliğin kölesisin, o benlik varolmak için senin safbilincinin üzerinde kara bir bulut gibi kaplamış durumda.. evrimin bir parçası olarak görev yaptığının farkında bile değilsin..

evrensel-insan
26-03-2010, 20:38
Saygıdeğer paslıçivi;

sadece insan türü için savaşsız, mücadelesiz, sorunsuz bir soyut geliştiriyorsun..-paslıçivi-

Sadece insan türü için olduğunu nerden çıkardın?, sana daha once de acikladığım gibi, evrensel insan dusuncesi; sadece kendi turu icin degil; tum diger turlerin ve algiladigi her seyin yasamasini ve yasatilmasini hedef alir.

sonuçta insan eliyle sadece insan türü için yeni bir soyut geliştiriyorsun..

Bak once sana insan eliyle ile insan turu farkini anlatayim. Birincisi dogal dusunce de, evrensel insan dusunceside zaten insan eliyledir. Dogal dusunce yapilanis ve isleyisinden dolayi, ne insan turu cin, ne de insan olmayanlar icin bir ise yaramaktadir. Oyuzden evrensel insan dusuncesi eliyle olan, hem kendi turu hem de algiladigi her sey icin yararli olacaktir.

aslında sorun; varoluşu bir bütün olarak kavrayıp olduğu gibi görememekte..

yani şunu demeye çalışıyorum... insan eliyle insan adına üretilen her düşünce/soyut sadece insanlığı bölecektir..

Burasi da iyi algilanamamis. Birincisi, sence; insanoglu eliyle olan alginin disinda baska bir algi var mi ki! "varolusun butun kavranmasi" ndan bahsediyorsun, kim kavrayacak varolusu butunuyle, insanoglu degil mi?
Sen bana acikca soylesene, insanoglu eliylenin disinda bir ortaya koyum mumkun mu? Su an dogal dusunce zaten sirf insanoglunu bolmekle kalmiyor, kendi turu disindakilere de zaten zarar veriyor.

Sorum basit; insanoglu eliyle ve algisiyla, ortaya koyum disinda, baska bir cesit ortaya koyum var midir?, var ise kimdir/nedir?, bu ortaya koyan baska kimin/neyin, ortaya koydugunu insanogluna nasil iletecektir?, sonucta boyle bir iletimin oldugunu bile varsaysak, bu iletimi algilayip, ortaya koyacak olan insanoglu degil midir?

Bence burasinin iyi algilanmasi lazim.

Kendi dahil, herseyi ortaya koyan insanogludur. Baska bir kim/ne oldugunu dusunuyorsan, dile getir.

Herhangibirsey, insanoglu olmadan ortaya konamaz. Konabilecegini soyluyorsan, kim/ne dile getir.

Sey kendisini ortaya koyamaz. Kyabilecegini soyluyorsan kim/ne dile getir.

En onemlisi bunlari dile getiren sen; bir insanoglu turu degilmisin? yok, bunlari sana senin turunun disinda biri dile getirtiyorsa, bu kim/nenin ne oldugunu, seninle nasil bir dialog kurdugunu, yani kisaca Allah'i dile getiren peygamberligini acikla.

Insanoglunun disinda bir alginin, insanoglu eliyle degil de; baska bir elle ortaya konabilecegini dusunuyorsan, bu eli hem dile getir, hem de seninle nasil bir dialog kurdugunu acikla.

Butun bunlara paralel olarak, tum bu insanoglu eliyle dile getirilenlerin dogal dusunce koken ve temelleri, ne insan oz ve birey gorunusu icindir, ne de insan disindaki algilanan herseyin yararinadir. Iste evrensel-insan dusuncesi; hem tum algiya insan oz ve birey gorunusunun duzeyine tasir, hem de kendi disinda algiladiklarina her turlu zarari vermemek icin vardir. Cunku KENDISINE ZARAR VERMEMEYLE YOLA CIKMIS BIR DUSUNCE, ZATEN BASKA BIR SEYE DE ZARAR VEREMEZ. Iste bu vicdan bilinci, sadece evrensel-insan dusuncesinde vardir. Cunku dogal dusuncenin vicdani, insandisi ve insanlikdisi icerikli, ustelik insandisi ve insanlikdisina da zarar verir iceriklidir.

Iste bilinc budur. Sen hala benim kendi oz iradem ile bilincimi yukseltemedigim iddiasindaysan, o zaman bendeki noro kimyasal yapinin farkini acikla ve neden bu farkin bende oldugunu ve baskasinda olmadigini acikla. Umarim "varolusun taktir-i ilahisi" demezsin.

Insan eliylenin disinda bir ortaya konum yoktur, olsa bile bu ortaya konumu algilayan ve dile getiren gene insanoglunun monologudur.

Dogal dusunce ile ortaya koyum, hem insan ve insanlikdisidir, hem de insandisindakilere de zarar vermektedir.

Evrensel-insan dusuncesi, dogal dusunceye alternatif, insan oz ve birey goruntuludur ve insandisindakilere de kendi turu gibi zarar vermemektedir.

Umarim; ortaya konumdaki INSANOGLU ELIYLE VE INSAN ELIYLE farki algilanir. Ortaya konumun elinin sadece insaoglu ve insan turu olabilecegi algilanir.

Insanoglu veya insan turu eliyle ortaya konum tek alternatifliginin ve monologunun, insanoglu icin veya insan icin olmasi yaninda, insandisi diger herseyi de kapsadigi algilanir.

Eger insan veya insanoglu turunun disinda baska bir gucun ortaya koyumu iddiasindaysan, birincisi bu nedir/kimdir?, ikincisi bunu ortaya koyan sen insanoglu turu degilmisin?, ucuncusu de, boyle bir guc ile nasil bir dialog kuruyorsun, yani peygamberlik. Kisaca varolusun sana ilettigini, sen kendi elinle degil de; varolus eliyle nasil ortaya koyuyorsun?

Butun bu detaylar algilanirsa, zannedersem, "sorun" cozulecek.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
27-03-2010, 09:26
hiç bir şeyin yansımadığı ve yansıtılmadığı bir dönem deneyimlendi mi.

Bir tek bu sorunu ornek aldim. Hayir, ben bu sorulari merak etmiyorum. Cunku biliyorum ki, soruyu soran da, cevap verecek olanda insanoglu monologu ile sinirlidir. Dogal dusuncenin verecegi cevap ta ne olursa olsun, bir sorundur. Sadece bir merak tatmininin dogrulandigi bir ikna olunmus ideolojik inancsalidir. Benim, bir birey olarak; ne boyle bir kendimi ideolojik inancsal dogru ile tatmin etmeye, ne de sorun oldugunu bile bile belirli, sabit sahiplenici bir cevaba yonelmeye ihtiyacim ve gereksinimim var. Ustelik yasam ve iliskilerimde bir yarari da yok.




sevgili e.i.

ben merak ediyorum ve bilmiyorum(agnostisizm) diyorum.. şimdi sana göre bu cevap bir doğal düşünce ürünü ve bir sorun.. şimdi benim bunu merak edip bilmiyorum demem nasıl bir sorun teşkil ediyor.. bunu bana açıklar mısın?

ben bir bilinç olarak bana yansıyan varoluşa tanıklık ettiğimde, bunu merak etmiyorum deme seçeneğim/lüksüm yok..

merak etmiyorum diyen bilinç değil benliktir..

çünkü safbilincin tatmin olma gibi sorunu yoktur, safbilinç mutlak mutluluktur.. ama safbilincin üzerini örten benliğin tatmin olmaya ihtiyacı vardır.. tatmin olmak için kendisine çarpan bu soruları ya bildiğini zanneder(inanç) ya da bu sorulardan kaçar, bastırır(evrensel insan düşüncesi)

bilinç bir ayna gibidir, kendisine yansıyanları yansıtmak zorundadır.. kendisine yansıyanları yansıtmak istemiyorum deme seçeneğine sahip değildir.. ancak bilincin üzeri tozluysa ya olanı birebir yansıtamayıp farklı yansıtır ya da çok tozluysa hiç bir şey yansıtamaz..

bilinç kendisine yansıyan/çarpan varoluşu yansıtırken "yaşam ve ilişkilerde bir fayda" gibi bir amaç, gaye, ideal üretmez.. bunu üreten bilincin üzerini örten benliktir..

senin bilincine çarpan bu soruları merak ettirmeyen, yaşam ve ilişkilerinde bir yararı olmadığı kararını verdiren;

bilincin değil evrensel insan benliğindir..

paslıçivi
27-03-2010, 10:35
kendi dahil herşeyi ortaya koyan insan ise bu insan bilincini ortaya koyan şey nedir?

Birey turunun bolunmez bir butunu olarak; vududu, dusuncesi, algisi, bilinci v.s. ile bir butundur. Bilinc vucuttan ayri bir olgu degildir.



bilinç vücuttan ayrı bir olgu değilse, bu bilinçle birlikte vücudu ortaya koyan nedir?

şimdi tüm bunlardan sonra sen bana nasıl bir şey sunuyorsun ki ben bu teslimiyet içinden çıkabileyim.

Dogal dusuncenin her turlu yapilanis ve isleyisinin sorun oldugunun bilinci ve farkindaligi, herseyin bir insanoglu ortaya koyumu oldugunun ve seyin kendisini kendi adina ortaya koyamayacaginin , dolayisiyle ne sorarsan, ne cevap verirsen ver; sorundan kurtulacak bir cevaba ulasamayacaginin ve sorundan kurtulusun, dogal dusunce bunyesinde mumkun olmadiginin bilinci ve farkindaligi.



bilmiyoruma teslimiyet nasıl bir sorun teşkil ediyor senin evrensel insan pencerende..?..

bu senin bilincine bu şekilde yansıyor, çünkü insan denen canlıyı tanımıyorsun.

Ben insan olan canliyi tanitmaya calisiyorum. Asil dunya insan olan canliyi tanimiyor, insanoglu olan canliyi taniyor, ustelik; insanlasmasini onleyici,dogal dusuncesiyle; insanoglunu DOGALLASTIRIP, teslim alarak, bir cesit kadere baglayarak.



insan denen canlıyı tanımıyorsun derken; somut(bedensel aygıt) ve soyut(ruhsal aygıt) birlikteliğinin nasıl bir kombinasyonda çalıştığını bilmiyorsun demeye çalışıyorum..

özellikle de ruhsal aygıtın düşünce ve duygulanma kompenentlerinin nasıl bir simbiyotik(karşılıklı dengeleyici çıkar) ilişki içinde yaşama zorunluluğundan bahsediyorum..

insan denen canlının ruhsal aygıtının dengede kalmak uğruna nasıl bedensel nörokimysal maddeler ve bunların ürettiği duygulanma ve düşünce birlikteliğinde yaşamak zorundan olduğundan bahsediyorum..

bu konuda biraz bilgilenirsen dünya insanlığının niçin böyle düşünmek duygulanmak ve davranmak zorunda olduğunu kavrayabilirdin.. o zaman evrensel insan düşüncesinin nörokimyasal bir türev olduğunu çok daha iyi algılayabilirdin..


beyin kimyası kişiye teizm düzeyinde bir mutluluk sağlayacak düzeyde ise bu insanı kessen, öldürsen bir üst bilince taşıyamazsın..

Ben kimseyi bir yere tasimaya ugrasmiyorum. Sadece haberdar ediyorum. Eger bir tasima olacaksa; kisi bunu kendi oz iradeyle kendi kendine yapacak. Bu da ne kadar sorunun algilanmasi, farkindaligi ve bilincine bagli.




insan denen canlı türünün, hayvanın biraz evrimleşmiş/gelişmiş nörokimyasal hali olduğunu farkedebilseydin senin bu haberdar etmenin sadece nörokimyası uygun olanlara hitap edebileceğini veya bu nörokimyasal donanıma sahip olanların zaten insani yaşayabildiğini ve senin bu haberarlığına ihtiyaçları olmadığını kavrardın..

senin bu haberdar etmen, seninle uygun nörokimyasal insanlar arasında sadece ve sadece bir diyalog ve benlik tatmini olduğunun farkındalığına varırdın..

kişinin öziradesini belirleyen şeyin beyin nörokimyası olduğunu farkettiğinde bu haberdar etme olayının alt bilinçlere hiç bir şey ifade etmeyeceğini aksine bu haberdar etmenin onları huzursuz ederek seni bir tehdit olarak algılayacaklarının farkındalığına erişip insanları bölmemek adına hiç bir düşünce sistemi/ideal üretmemen ve sesini çıkarmaman gerektiğini algılardın..

yaşamında bir parça teizm ya da nonteizm düzeylerini deneyimleme şansın olsaydı bu insanları haberdar etmenin onları sadece bilgilendirme yapabileceğini ve onları asla dönüştüremeyeceğinin(bilinç yükselmesi) farkındalığına erişir ve benliğinden arınır yaşamı ıskalamazdın..

paslıçivi
27-03-2010, 11:00
Maalesef; benim bilimcimdeki, ve farkindalikli bir birey icin gecerli degil; cunku ben kndi kendimi, kendi oz irademle gelistiriyor ve bilinclendiriyorum. Bunu da insanlasarak yapiyorum. Kendimi surekli suregelen bir surecte, sorgulayarak ve ne dusunup, nasil davrandigimin bilgisinde ve bilincinde ve de farkinda olarak. Ustelik bunu, benim duzeyime gelen herkes yapabilir. Oyuzden zaten evrensel insani dile getiriyorum ki, bakarsan benim bir konuda basaramadigimi, farkina varan;kendi adina basarir.

Sen simdi bunlari algilarsan, o zaman benlik, bilinc, saf bilinc v.s. nin detayina gireriz. Yalniz bu yazilanlari sahsim adina degerlendir ve ona gore yanit var "yapamazsin/veremezsin/edemezsin" v.s. diye degil. Cunku ben kendimi anlattim.



sevgili e.i.. günümüzde öylesine kimyasallar varki; onları senin vücuduna verip beyin nörokimyanı değiştirdiğimde senin özirade dediğin şeyin nasıl bir türev olduğunu görürdün.. özirade bir ikincildir, bir türevdir.. birincil, primer değildir, asılolan değildir.. en basitinden insan bilinci etkileyen alkolü uyuşturucuyu ve insanların niçin bunlara başvurduklarını ve bunların niçin insanda bağımlılık yaptığını algılamaya çalış..


evet sevgili e.i.. henüz safbir bilinç değilsin.. yani tertemiz bir ayna değilsin.. üzerinde tozlar kirler var.. o da evrensel insan benliği ve ideali.-paslicivi-

Dedimya, hep benim adima konusuyorsun, diye. Buna ne aliskanligi, demeli acaba!:deadhorse:

Buraya da senin dilinle cevap vereyim. Varolus, bana hayvan ile insan arasindaki gecis formu olan insanoglunu, once kendimden baslayarak insanlastirmam icin; bu evrensel insan metodunu "bahsetti", o yuzden; beni degil, varolusu "sucla":mod:

Henuz bu bahsedis, karsisinda bir talebini algilamadim. Eger algilarsam, onu da hem varolusla, hem de seninle oturur, bilahere konusuruz.

Kendisinden (varolustan), simdiye kadar, ne kadar bana yardimci bir baska insanlasmak isteyen insanoglu bulmasini istediysem de; bu istegimi yerine getirmedi. Oyuzden de simdilik bildigim kadariyla, tek basima mu varolusun bahsettigini uyguluyorum. Yarin, neler getirir; belli olmaz.:pray2::mod:



sevgili e.i..

nasıl teizm nonteizm insanları yargılayıp suçlayamazsam seni de suçlamıyorum.. ben dediğim gibi sadece bilincimle olanı yansıtıyorum ve bunları yansıtırken içinde duygu yok, yani ortada sadece bir tespit, bir gözlem, bir tanıklık, bir yansıtma var.. karşıdaki insanı, duyguyu, düşünceyi yargılamak/suçlamak yok..

bu yargılama/suçlama işlemini bilinç yapmaz benlik yapar.. çünkü safbilincin tatmin olmasına gerek yoktur ama benliğin tatmin olması bir zorunluluktur.. benlik tatmin olmak için diğer benliklerle bir mücadele içindedir, varolma ve üstün olma mücadelesi.. insanlık tarihinde benlikten arınmamış tüm üstbilinçlerin yaptığı budur ve şu an senin de yaptığın budur.. ve bunu ifade ederken yine seni yargılamak/suçlamak yok, sadece olanı ortaya koymak var..

varoluşu zaten suçlayamam, çünkü o benim bilincimin ötesinde bilmediğim bir şey.. ben sadece yakınabilirim, neyi niçin suçlayabilirim ki...

evrensel-insan
27-03-2010, 23:59
Saygideger paslicivi;

ben merak ediyorum ve bilmiyorum(agnostisizm) diyorum.. şimdi sana göre bu cevap bir doğal düşünce ürünü ve bir sorun.. şimdi benim bunu merak edip bilmiyorum demem nasıl bir sorun teşkil ediyor.. bunu bana açıklar mısın?-paslicivi-

En basta insanoglu pistemolojik biliminin sinirini algilamamis olmandir. Cunku bil kokenli bilim ve bilimselligin sinirini algilasan "ben ancak, bilimsel olarak bilimin epistemolojik (su ana kadar) aciklayabildigini bilebilirim. Daha ilerisinin bilinebilmesi, bilimin somut deney, gozlem ve arastirmasi sonucu olusacaktir." icerikli bir cumle kullanabilirsin. Cunku bilimde NEGATIF YOKTUR.

Ustelik bu merak ve bilme istegi, her zaman epistemoloji disina tasabilir ve bilimsellik yerine inancsal bir spekulatif "rahatliga/tatmine" v.s. donusebilecek, teoriler getirebilir. Gerci merak etmeyip; bilmiyorum demen, daha tutarli olurdu, cunku bilimin, henuz bildirmedigi, belirtmedigi zaten bilinmeyendir. Burada da merak yerine, bilimin bilimsel calismasini takip ve destek, en tutarli yoldur. Mantiksal olan da budur.

merak etmiyorum diyen bilinç değil benliktir..

Evet, ileride bu konular acikliga kavussun, sana dogal dusunce bilincinde, olmayan insan oz ve birey gorunus benligini daha detayli anlatacagim.

Evrensel insan dusuncesi, kendisine insan diyen canli turunun bilincidir. Bu da diger canlilarda olmayan bilincin benligi olarak, zaten herseyi ortaya koyan ve onsuz hic bir seyin ortaya konumu mumkun olmayan ve ortaya konanin sadece onun eliyle ortaya konabilecegini getiren, bilinctir. Iste BU BILINC, ANCAK INSAN OZ VE BIREY GORUNUS BENLIGINDE VARDIR.

Yani evrensel insan bilinci, insan oz ve birey gorunusunun benliginin bilincidir.

bilinç vücuttan ayrı bir olgu değilse, bu bilinçle birlikte vücudu ortaya koyan nedir?

Bunun da cevabi aynidir. Evrensel insan bilinci, insan oz ve birey gorunus benliginin bilincidir. Orta da bir benlik olmazsa, zaten bilinc de olmaz.

Hem bilinc benligi, hem de benlik bilinci tamamlar. Iste dogal dusunce insandisi ve insanlikdisi benlige sahip oldugundan, bilinci de o kadardir. Bu ikisini de ortaya koyan; madde, dusunce, kavram ucleminin; algisi, yansisi, yansitmasi ve mono-dialogudur (buradaki mono dialog, insanoglu turu arasindaki dialogdur, yoksa insanoglu turu disinda kalan ile ile insanoglunun kurdugu, sadece monologdur).

bilmiyoruma teslimiyet nasıl bir sorun teşkil ediyor senin evrensel insan pencerende..?..

Birincisi, epistemolojinin farkindasizligi ve kesinligin getirmis oldugu yanasimla, bilimsel bilinebilirligin algilanamamasi. Oyuzden de bu sabitligin ve kesinligin getirdigi ve geldigi son nokta algi ve teslimiyeti.

Burda kesiyorum, cunku henuz cevaplamadigin mesajlarimi okudukca, hersey daha yerli yerine oturacak ve birbirleriyle olan baglari ve de biribirinden farklari, daha net algilanacak.

Sonucta, senin algiladigin; dogal dusunce siniri, benligin yani egonun icerigiyle, evrensel-insan'in getirdigi benligin ayni ego icerigine sahip olmadigini cunku dogal dusunce bilinc sinirini asmis olarak, ortaya yepyeni bir evrensel insan icerikli benlik koydugunu daha net algilayacaksin.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
28-03-2010, 07:59
Benim ve senin; kendi kendimizi sorgulamasi ve bu sorgulamayi kendi oz irademiz dahilinde, surekli suregelen bir surecle uygulamamiz ve durmadan kendimizi gelistirip ilerletmemiz, bunu benim dogal dusunce genelinde ve kokensel temelinde; senin de ozel olarak sadece yaratilissal, tanrisal, dinsel v.s. temelinde yapman, baska neyin dahilinde olabilir? Bizler kendi oz irademizle, kendimiz bu sorgulamayi kendi adimiza, turumuz adina, dunya, doga, evren ve diger turler ve cansizlar adina yapmasak; kendi kendine mi olacagini saniyorsun? Fiziksel olarak hepimiz ayni turun canlilariyiz. Bizim baskalarindan farkimiz baska nasil aciklasnabilir? Sen, anladigim kadariyla, burada bir "dis guc" e hukmediyor ve deginiyorsun ve bunun bize yaptigi etkiden bahsediyorsun , peki ayni etki neden baskalarina olmuyor. Simdi kalkipta "bizleri ozel olarak varolus secti" hurafesine ve spekilasyonuna mi girelim? Bence yasami yasarken, ikimiz arasindaki ana fark burada gozlemledigimiz algi. Ya da yukaridaki paragrafi, eger bu algi seninki ile paralel degilse, daha bir net acikliga kavustur.


sevgili e.i..

dünyada gelmiş geçmiş tüm insanlara baktığımızda çok çeşitli özelliklerin bazı insanlarda ön plana çıkıp o kişiyi toplumdan farklı kıldığını görüyoruz..

sanatçılar, büyük buluşlar yapan bilimadamları, filozoflar, mistikler vs.. bir einstein, schopen, mozart, da vinci, konfiçsyus, buddha, newton, sokrates, nietchze, isa, muhammed, van gogh, hitler vs,

bu insanları diğer dünya insanlarından farklı kılan nedir.. bu insanlar kendi öz iradeleri, kendi bilinçleri ile mi start vermişlerdir böyle kişilikler olmaya..

tabii ki hayır.. bu insanların ürettikleri nasıl ve niçin bu kadar etkili olmuştur dünya insanlığının üzerinde.. ben şimdi kendi isteğimle bir mozart bir hitler bir einstein bir aristo olabilir miyim, olamam değil mi... ben sadece kendimde olan bir donanımı keşfedip sadece geliştirebilirim.. bu insanlarda bu donanımların varlığı bu insanların kendi öziradelerinin ötesinde bir şey..

işte tüm bunları belirleyen insanın nörokimyası.. peki bazı insanların niçin nörokimyası diğerlerinden çok farklı ve onları yaşadıkları toplumdan farklı kılıyor.. bir hitler kendi isteğiyle mi hitler olup onca insanı öldürdü, bende sende olan vicdan, insanlık onda niye yoktu.. bir einstein niçin bu kadar zeki ve insanlığını ufkunu açacak teoriler üretebildi, bunu niçin diğer insanlar yapamıyor, einstein kendi isteğiylemi bu özelliklere sahip oldu.. bir mozart daha küçük yaşlarda o besteleri nasıl yapabildi, bir da vinci nasıl bir çok konuda yaratıcı olabildi sanat eserleri ortaya çıkarabildi, onu farklı kılan neydi, tüm bu bahsettiğim insanlar kendi öz iradeleriyle mi bunları yaratıp başarabildiler ya da bu katliamları yaptılar.. senden benden diğer insanlardan bunları farklı kılan şey neydi...

burda tanrısal bir güç aradığım falan yok.. burda bunları tanrıya bağlamak bilmediğin bir şeyi bildiğini zannetmekten öte değildir, yani inanç dediğim derin uyku halidir.. çünkü tanrı dediğimiz şey bir insanın beş duyusuna dolayısıyla bilime yansıyan bir şey değil, insan zihninin ürettiği bir soyut.. ama karar vermeyen akıl huzursuz olduğu ve bilmiyorum diyemeyeceği için diğer dünya insanları bunu bilmiyorum diyemez ve tanrıya veya başka bir şeye bağlayabilirler.. o onların bilincidir, onları bağlar..

benim bilincimde bu insanları farklı kılan bizim bilincimizden öte olan şey için ben sadece sonsuz olasılık üretebilirim.. ama bu sonsuz olasılıktan hangisi olduğunu bilemem, benim için zihnimin ürettiği her olasılığın mutlak doğru olma olasılığı sadece 1/& dur, yani bilinmezdir.. çünkü bilim bu konuda henüz bir deklarasyon sağlamamıştır..

paslıçivi
28-03-2010, 09:38
Ben insan yapisinin fizikselliginin disinda, kendini gelistirmesinin dusunsel oldugunu biliyorum.

sevgili e.i..

bak bilmek ve inanmak arasındaki farkın farkındalığında değilsin henüz.. insanın kendini geliştirmesinin düşünsel olduğunu biliyorum diyorsun.. yani sana göre insanlar düşünerek kendilerini geliştirebilirler ve bu tüm dünya insanlığının tartışmasız kabul ettiği bilimin bir deklarasyonı gibi konuşuyorsun..

anladığım kadarıyla sana göre; bugün dünya insanlığının bu hali kendilerini düşünsel olarak geliştirip senin düzeyine erişememeleri ve bu bahsettiğin şey bir bilgi..

tüm dünyayı bir yana bıraktım en azından ben bunun bir bilgi değil senin inancın olduğunu iddia ediyorum..

yani şunu demeye çalışıyorum..

senin biliyorum dediğin şeyin aslında bir inanç olduğundan bahsediyorum..

senin inancın: insanların kendini geliştirmesi düşünseldir.. yani diğer bir ifadeyle soyuttur..

ben de diyorum ki; bu senin inancındır, insanların kendini geliştirmesinin düşünsel olduğu pozitif bilim tarafından deklare edilmiş bir data/veri değildir, bu kanıtlanmış, tüm dünya insanlığının tartışmasız hemfikir olduğu bir şey değildir..

benim biliyorum değil iddia(hipotez, varsayım) ettiğim şey de; insanın kendilerini geliştirmesinin sadece düşünsel olmadığı, kişinin varolan nörokimyasal donanımının müsaade ettiği kadar olacağıdır..

yani diyorum ki; teizm düzeyi bilinçaçıklığına sahip bir insanın nörokimyası değişmediği sürece, düşünerek bu bilinç düzeyinden bir üste sıçrayamaz, çıkamaz.. bu teizm düzeyi bilinçaçıklığını ömrünün sonuna kadar yaşamak zorundadır.. kişi istediği kadar okusun, araştırsın, düşünsün veya bir üst bilincin konuşmalarını dinlesin, nörokimyasal donanımı uygun değilse bulunduğu bilinç seviyesinin üstüne sıçrama yapamaz.. o yüzden de diyorum ki, insan denen canlı nörokimyasal bir robottur/hayvandır..

ve bu yukarda bahsettiğim tüm iddialarımı bildiğimi değil bir hipotez olduğunu ifade ediyorum, çünkü pozitif bilim henüz benim bu hipotezimi doğrulamadı, deklare etmedi.. tüm dünya insanlığı benim bu söylediklerim üzerindeki tartışmasız henüz hemfikir değil..

işte benim bahsettiğim bilmek ve inanmak arasındaki farkın farkındalığı budur.. inanmak bildiğini zannetme yanılgısıdır, senin şu an "insanların gelişiminin düşünsel olduğunu" bildiğini zannetmen gibi..

paslıçivi
28-03-2010, 10:21
Anladigim kadariyla, sen buralarda "baska birseyler ariyorsun", ben ise; herseyi fizigi yonlendiren ve yoneten soyutun koken ve temellerine ve bunlarin sorunsal yapisina odaklaniyorum. Iste bu odaklanmanin sonucudur, evrensel insan ve onu yasama gecirecek olan birey bilinc, farkindalik ve ozgurlugu.

Sonucta insanoglundan bahsediyorsak; sadece fiziksellikten (norokimya) degil; insanoglu ortaya koyumu KAVRAM VE SOYUTTAN bahsediyoruz. Ustelik bunu ortaya atanin, kontrol edenin, kullananin, her turlu hakimiyetinin insanoglunda oldugundan. Bence aramizdaki fark ta bu. Senin fiziksel yapiyi yoneten ve yonlendiren, soyutu ve bunun ana rolunu algilayamaman, farkinda olmayan ve bilince cikmayan farki. Iste teslimiyetin ve evrimci yanasimin temelide bu farkin algilanmamasi, gozlemlenememesi ve bilince cikmamis olmasi. Cunku dogal dusunce iste tam da budur. Bu da ancak; birey bilincinin sorunsali sogulamasiyla ancak algilanir ve ortaya konur.

Oyuzden aramizdaki fark; varolus fiziksel bir olgu olsada, senin buna verilen insanoglu temelli adina, ait ve eliyle soyutu algilayamaman ve o yuzden de teslim olup, onda sanki insanoglunun verdiginin disinda bir icerik varmis gibi algilaman ve buna da sir, gizem, bilinemez demen. Ustelik, algilayan ve diyenin de sen, yani insanoglu turu olman ve bunu dusunce butunuyle yapman.

Eger yazismalarimizi bu icerige yogunlastirirsak, zannedersem hersey daha net algilanacak.

Sonucta senin ozelden baslayan mucadelen, geneli yani dogal dusunceyi, kavrayamamis ve algilayamamis durumda. Cunku tum resim yerine parcasal resme odaklaniyorsun, gorebildigin resimde, ancak senin icinde yer almadigin, teist ve nonteist resim. Buna disaridan bakabiliyorsun, ama; sonucta bakis acin, hala dogal dusunce icinde.

Eger bu icerikte, birbirimizi algilamayi basarirsak, bir yerlere varabiliriz.



sevgili e.i..

tüm herşeyi soran da cevaplayan da insanın kendisi olduğunu ve bunun bir sorun olduğu bilincini geçeni yıllar oldu bende..

ve insanoğlunun yaşadığı bu sorunsalı yine düşünceyle değiştirelemeyeceğinin bilincini de aşmış durumdayım.. sen henüz bunu da aşamamış durumdasın.. çünkü doğal düşünceye alternatif bir evrensel insan düşüncesi üreterek insanoğluna bunu haberdar ederek sorunu çözmek gibi idealin/rüyan var.. çünkü hala doyurulması zorunlu bir benlikte yaşıyorsun..

bunun bir sorun olduğunu ve bu sorunun düşünsel aşılamayacağının bilincine vardıktan sonra şimdi ben bilincime(benliğime değil) yansıyan/çarpan bu varoluşun ne olduğunun sorgulanması aşamasındayım..

ki bu sorgulama sonunda an itibariyle varoluşun bana çarpanın, yansıyanın an itibariyle bilinemez olduğunu ve bu durumunda benlikle birliktelikte uygun bir bilinç aşaması olmayıp ancak varoluşu benlikten arınıp safbilinç olarak yansıtılmasıyla mümkün olduğu aşamasındayım..

yani farkındalık/aydınlanma/tam uyanıklık dediğim şey; varoluşu tüm benliklerden arınmış olarak safbilinç olarak sadece bir ayna gibi yansıtabileceğimi, sadece bir gözlemci, sadece tanıklık yapabileceğimin farkındalığı bilincindeyim..

o yüzdendir ki ortada bir sorun yoktur, çözülebilecek, aşılabilecek, ulaşılabilecek bir yer, bir zaman, bir hedef yoktur.. bir ideal, bir rüya yoktur.. sadece bir süreç vardır bize yansıyan ve ben bu sürecin şimdisinde şu anındayım..

bence de, ben senin şu son yazdıklarını da cevapladıktan sonra bu konuya yoğunlaşalım..

paslıçivi
28-03-2010, 10:33
bugünlük son olarak bir şeye değinmek istiyorum..

farkındaysan tartışmamız eşzamanlı gitmiyor.. bu konuya daha öncede değindim ve sen benim senin tüm yazdıklarına cevap yazmamı bekleyemeden sürekli hergün cevap yazıyorsun ve tartışma karman çorman oluyor..

bunu biraz düşünmeni ve bazı şeyleri algılamaya çalışmanı rica edicem..

sana safbilinçle benlik arasındaki farkı göstermek istiyorum çünkü.. bu topicteki konuşmalarımız yazışmalarımız safbilinç düzeyinde olmadığını algılamaya çalış..

bu topicteki yazışmalar safbilinç ve benlik karşılaşması olduğunu algılayabilecekmisin bakalım, tabii ki benliğin savunma mekanızmalarının ürettiği bahanelerden arınamayacağının da farkındayım..

senden ricam cevap yazacaksan sadece bu son gönderime cevap yaz ve diğer tüm senin yazılarına cevap verene kadar beklemen ve sabretmen..

çünkü ben senin yazılarını bitirmeden araya girmiyorum ve girmeyeceğim de..

safbilinç karşılaşmasıyla benlik mücadelesinin arasındaki farkı algılaman dileğiyle..

evrensel-insan
28-03-2010, 19:19
Saygideger paslicivi;

bu insanları diğer dünya insanlarından farklı kılan nedir.. bu insanlar kendi öz iradeleri, kendi bilinçleri ile mi start vermişlerdir böyle kişilikler olmaya..-paslicivi-

Bu sorunun cevabini, senin su anda okudugun 153 nolu mesajda vermisim.

Bak sana soyle ornek vereyim. Bir cocugun, beynindeki fiziksel yariklar, baska bir cocuga gore, dsiyelim, matematikte farklilik gosterebilir. Bu da ayni problemi cozerken bir cocugun harcadigi 15 dakika, yerine diger cocugun harcadigi 5 dakika ile de ortaya konabilir. Ama; bu matematik algi farki olan cocuk, bunun ustune dusmez ve bunu gelistirmezse ve de diger cocuk bunun ustune duser ve gelistirirse, roller tersine doner. Dolayisiyle norokimyasal yapinin varligi kendi basina yeterli degildir. Kisinin bunun ustune dusmesi ve bunu gelistirmesiyle bu fark ortaya cikar. Cunku ben herkesin, eger benim yaptigimi yapsa; benim gibi dusuneceginin farkinda ve bilincindeyim. Farki benim yaptigimi yapmamasi. Oyuzden elde olan fiziksel (norokimya) yapi, kendi basina bir ise yaramaz. Onu gelistirmek ve ilerletmek gerekir. Bu da bireyin bir butununun sonucudur.-e.i.

Tekrar sorduguna gore, ya yeteri kadar acik degil; ya a gozunden kacmis. Yeteri kadar acik degilse, bildir; daha detayli izah edeyim.

Dedigin gibi, ben onde gidiyorum. Oyuzden sana, sen, yukaridaki aciklamanin bulndugu, 153, 155 ve 159 nolu mesajlara cevap verene kadar, sana cevap yazmayacagim. Daha once de oldu, belkide banas yetisecegim diye, bazi mesajlari, ya da mesajlardaki bazi paragraflari sadece okuyup geciyorsun, yani uzerine dusunmuyorsun.

Sonucta senle yogunlasacagimiz konu, benlik ve bilinc arasindaki fark ve iliski olacak. Buna ben kisaca mesajimda degindim. Cunku bu konu, evrimsel, devrimsel konusuna da aciklik getirecek.

Oyuzden simdilik, son mesajlarini es geciyorum.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
29-03-2010, 06:08
adece insan türü için savaşsız, mücadelesiz, sorunsuz bir soyut geliştiriyorsun..-paslıçivi-

Sadece insan türü için olduğunu nerden çıkardın?, sana daha once de acikladığım gibi, evrensel insan dusuncesi; sadece kendi turu icin degil; tum diger turlerin ve algiladigi her seyin yasamasini ve yasatilmasini hedef alir.

Bak once sana insan eliyle ile insan turu farkini anlatayim. Birincisi dogal dusunce de, evrensel insan dusunceside zaten insan eliyledir. Dogal dusunce yapilanis ve isleyisinden dolayi, ne insan turu cin, ne de insan olmayanlar icin bir ise yaramaktadir. Oyuzden evrensel insan dusuncesi eliyle olan, hem kendi turu hem de algiladigi her sey icin yararli olacaktir.


insantürü dışındaki canlılar dediğimiz türlerin yaşatılmasını nasıl hedef almayı düşünüyorsun..? sen insan türü olarak yaşamda kalmak ve soyunu devam ettirmek için beslenmek zorundasın ve senin yaşamını tehdit eden canlı türleriyle(hastalık yapan mikoorganizmalar, bulunduğun ortamdaki vahşi yırtıcılar vs) savaşıp onları yoketmek zorundasın.. ve senin organizmanın beslenmesi ancak diğer canlı türlerini öldürüp yemekle mümkün.. sen sadece inorganik(cansız) varlıklarla beslenerek hayatta kalamazsın, organik(canlı, bitki/hayvan)) varlıkları öldürüp yemek zorundasın.. evrensel insan düşüncesi sadece insanodaklı egoizmin(bencilliğin) dışına nasıl çıkacak?


aslında sorun; varoluşu bir bütün olarak kavrayıp olduğu gibi görememekte..

yani şunu demeye çalışıyorum... insan eliyle insan adına üretilen her düşünce/soyut sadece insanlığı bölecektir..

Burasi da iyi algilanamamis. Birincisi, sence; insanoglu eliyle olan alginin disinda baska bir algi var mi ki! "varolusun butun kavranmasi" ndan bahsediyorsun, kim kavrayacak varolusu butunuyle, insanoglu degil mi?
Sen bana acikca soylesene, insanoglu eliylenin disinda bir ortaya koyum mumkun mu? Su an dogal dusunce zaten sirf insanoglunu bolmekle kalmiyor, kendi turu disindakilere de zaten zarar veriyor.

Sorum basit; insanoglu eliyle ve algisiyla, ortaya koyum disinda, baska bir cesit ortaya koyum var midir?, var ise kimdir/nedir?, bu ortaya koyan baska kimin/neyin, ortaya koydugunu insanogluna nasil iletecektir?, sonucta boyle bir iletimin oldugunu bile varsaysak, bu iletimi algilayip, ortaya koyacak olan insanoglu degil midir?

Bence burasinin iyi algilanmasi lazim.

Kendi dahil, herseyi ortaya koyan insanogludur. Baska bir kim/ne oldugunu dusunuyorsan, dile getir.

Herhangibirsey, insanoglu olmadan ortaya konamaz. Konabilecegini soyluyorsan, kim/ne dile getir.

Sey kendisini ortaya koyamaz. Kyabilecegini soyluyorsan kim/ne dile getir.

En onemlisi bunlari dile getiren sen; bir insanoglu turu degilmisin? yok, bunlari sana senin turunun disinda biri dile getirtiyorsa, bu kim/nenin ne oldugunu, seninle nasil bir dialog kurdugunu, yani kisaca Allah'i dile getiren peygamberligini acikla.

Insanoglunun disinda bir alginin, insanoglu eliyle degil de; baska bir elle ortaya konabilecegini dusunuyorsan, bu eli hem dile getir, hem de seninle nasil bir dialog kurdugunu acikla.

Butun bunlara paralel olarak, tum bu insanoglu eliyle dile getirilenlerin dogal dusunce koken ve temelleri, ne insan oz ve birey gorunusu icindir, ne de insan disindaki algilanan herseyin yararinadir. Iste evrensel-insan dusuncesi; hem tum algiya insan oz ve birey gorunusunun duzeyine tasir, hem de kendi disinda algiladiklarina her turlu zarari vermemek icin vardir.


sevgili e.i.. tabiiki kendi dahil herşeyi insanoğlundan başka ortaya koyan yoktur, ben burda başka bir ortaya koyan aramıyorum..

ama insanoğlunun diğer canlılardan farklı kılan bilinç mekanızmasından bahsediyorum.. insanoğlu keni dahil herşeyi bilinç mekanızması sayesinde ortaya koyuyor..

ama dünya insanlığında bu safbilincin üzerini örten bir benlik mekanızması var.. dünya insanlığı ve buna sen de dahilsin, varoluşu benliğin eşliğinde ortaya koyuyorsun, benliği ortadan kaldırıp safbilinç olarak ortaya koyamıyorsun..

benliği ortadan kaldırmadığın sürece, yani safbilinç olarak varoluşu ortaya koyamadığın/yansıtamadığın sürece benliğin ürettiği bencilliğin kurbanı olmak zorundasın.. o yüzden senin ürettiğin düşünce evrensel insan düşüncesi.. evrensel varlık/canlı düşüncesi değil.. önce insan diyorsun.. her benlik varoluşun dayatımı gereği de bencil olmak zorundadır, aksi düşünülemez bile..

benim bahsettiğim farklı ortaya koyum, insandan faklı bir varlığın ortaya koyumu değil.. benlikten arınmış safbilincin varoluşu ortaya koyumundan bahsediyorum.. benlikten arınıp safbilinç olarak sana yansıyan varoluşu bir ayna gibi yansıtabilirsen yani ortaya koyabilirsen, teslimiyetten başka çaren kalmıyor.. çünkü varoluşun işleyiş sürecinin senin safbilincinin ötesinde/üstünde bir takım kanunları olduğu ve senin de bu kanunlara boyun eğmekten başka yapabileceğin hiç bir şey olmadığınınn farkındalığına erişiyorsun..

Cunku KENDISINE ZARAR VERMEMEYLE YOLA CIKMIS BIR DUSUNCE, ZATEN BASKA BIR SEYE DE ZARAR VEREMEZ. Iste bu vicdan bilinci, sadece evrensel-insan dusuncesinde vardir. Cunku dogal dusuncenin vicdani, insandisi ve insanlikdisi icerikli, ustelik insandisi ve insanlikdisina da zarar verir iceriklidir.


daha önce de sordum.. sana göre benim bir alt bilinç düzeyim olan agnostisizm, doğal düşünce ürünü ve senin evrensel insan düşüncesinin vicdani bilinci yok.. bunu neye, kime göre söylüyorsun? sadece evrensel insan düşüncesinde olan ve benim bilinç düzeyimde olmadığını iddia ettiğin vicdani yapı nedir, nerden gelir, özellikleri nelerdir?

Iste bilinc budur. Sen hala benim kendi oz iradem ile bilincimi yukseltemedigim iddiasindaysan, o zaman bendeki noro kimyasal yapinin farkini acikla ve neden bu farkin bende oldugunu ve baskasinda olmadigini acikla. Umarim "varolusun taktir-i ilahisi" demezsin.


sevgili e.i.. bunları açıklayabilseydim bilinemez kökenli bir bilinç düzeyinde olmazdım zaten.. şimdi senin bu yukarda sorduğun sorular hakkında pozitif bilim bir deklarasyon açıklamış mı ? hayır.. bilimin an itibariyle sunduklarının(senin epistemolojik gerçekliğin) dışında, bir adım ötesinde ben sadece bilincimin gözlemi sonucu kendi kişisel tahminimi açıklayabilirim ki bu bir tez, hipotez varsayım düzeyindedir.. bir bilgi değildir ama bunu bir bilgiymiş gibi sunarsam (takdiri ilahi) işte o zaman benim bilincim varolan olasılıkklardan birini sabitleyip/somutlaştırıp uykuya dalmış demektir..

benim iddiam; sen kendi bilincini kendi öziradenle yükseltemezsin, buna nörokimysal donanımın müsaade etmez..


sendeki bu nörokimyasal donanımın farkını ve niye sende olup başkasında olmadığı soruna da verebileceğim cevap an itibariyle bilmiyorumdur.. çünkü bilim henüz bu konuda bir deklarasyon açıklamadı.. ben sadece sonsuz sayıda olasılık üretebilirim ama bunlardan hiçbirini sabitlemem yani somutlamam diğer ifadeyle bildiğimi zannetme yanılgısına(inanç) girmem..

varoluşun takdiri ilahisi diyen de; karar vermeyen bir aklın/düşüncenin huzursuzluğuyla yaşamaya müsait olmayan yani bir benlikle yaşamak zorunda olan uyku durumundaki dünya insanlığıdır..

Eger insan veya insanoglu turunun disinda baska bir gucun ortaya koyumu iddiasindaysan, birincisi bu nedir/kimdir?, ikincisi bunu ortaya koyan sen insanoglu turu degilmisin?, ucuncusu de, boyle bir guc ile nasil bir dialog kuruyorsun, yani peygamberlik. Kisaca varolusun sana ilettigini, sen kendi elinle degil de; varolus eliyle nasil ortaya koyuyorsun?

Butun bu detaylar algilanirsa, zannedersem, "sorun" cozulecek.



dediğim gibi insanoğlu türü dışında başka bir güç ortaya koymuyorum, sadece bilincime ev sahipliği yapan bu beden ve can benim gücümün dışındaki kurallara uymak zorunda ve ben böyle bir hayat sürmek zorundayım ve bunun karşısında çaresizim.. ben bu bilincimle hangi zaman ve mekanda hangi varlıkta kiracı olabilecğime karar veremiyorum, tüm bunlar benim safbilincimin ötesinde benim iradem dışında gelişen şeyler.. ve tüm bunlar benim safbilincime yansıyıp dışarıya yansıtırken açıklayamayacağım bilemeyeceğim şeyler..

paslıçivi
29-03-2010, 07:03
ben merak ediyorum ve bilmiyorum(agnostisizm) diyorum.. şimdi sana göre bu cevap bir doğal düşünce ürünü ve bir sorun.. şimdi benim bunu merak edip bilmiyorum demem nasıl bir sorun teşkil ediyor.. bunu bana açıklar mısın?-paslicivi-

En basta insanoglu pistemolojik biliminin sinirini algilamamis olmandir. Cunku bil kokenli bilim ve bilimselligin sinirini algilasan "ben ancak, bilimsel olarak bilimin epistemolojik (su ana kadar) aciklayabildigini bilebilirim. Daha ilerisinin bilinebilmesi, bilimin somut deney, gozlem ve arastirmasi sonucu olusacaktir." icerikli bir cumle kullanabilirsin. Cunku bilimde NEGATIF YOKTUR.

Ustelik bu merak ve bilme istegi, her zaman epistemoloji disina tasabilir ve bilimsellik yerine inancsal bir spekulatif "rahatliga/tatmine" v.s. donusebilecek, teoriler getirebilir. Gerci merak etmeyip; bilmiyorum demen, daha tutarli olurdu, cunku bilimin, henuz bildirmedigi, belirtmedigi zaten bilinmeyendir. Burada da merak yerine, bilimin bilimsel calismasini takip ve destek, en tutarli yoldur. Mantiksal olan da budur.


sevgili e.i..

dediğim gibi insan denen canlı türünü tanımıyorsun, her insan gibi sen de tüm insanlığı kendin gibi zannediyorsun..

o yüzden insanlar arasında bu kadar bilinç farkı ve bu bilinç farklılıklarından kaynaklanan farklı düşünce(inanç) ve davranış şekilleri ve her bilincin kendi bilinci dışındaki tutum ve davranışlarını saçma bulup bir türlü empati kurmamasına neden oluyor..

bugün dünya insanlık tarihinde varoluş nedir sorusunu soran ve merak eden insanlara bu sorunun cevabını paket program(dogma organize inanç) olarak sunan ve bu paket programı olduğu gibi kabul eden insanlara teizm düzeyi biliçaçıklığı diyorum..

bu paket programı kırıp varoluş nedir sorusuna kişisel bilinç düzeyine göre cevap bulana nonteizm düzeyi bilinçaçıklığı diyorum..


sen insanoğlunun doğasında varolan ve varoluşun insan denen canlıya dayattığı bilinç ve onun türevi merak duygusunu bastırmasını yani eşyanın tabiatına aykırı davranmasını istiyorsun.. çünkü sana göre varoluşun bu dayatması sonunda insanlık kendi soyutunu üretip bölücülük ayrımcılık ve hayvansı bir yaşam sürüyor..ve sen bunu bir sorun olarak algılayıp yansıttığın için bu doğayı reddediyorsun..

merak etmek; sevmek gibi, aşık olmak gibi, sinirlenmek gibi, beslenmek gibi, korkmak gibi, tuvalet ihtiyacını gidermek gibi zorunlu bir işlevdir.. ve bilinç sahibi olan bir canlı türünün kaçamayacağı bir kavramdır..

varoluşu merak etmeyen tür, insandışı varlıklardır, taştır topraktır, hayvandır, bitkidir. o yüzdendir ki varolduklarından beri bir soyut üretmeyip sadece evrimsel gelişimleri süreci kadar davranış şekli gösterebilirler..

ama sen insana diyorsun ki; evet senin bir bilincin var ve bu merak denen bir türev sunuyor sana ama merak duygunu bastır, çünkü bu doğan sana sorun yaratıyor.. sen de insandışı varlıklar gibi yaşa..

merak etmeyen bilinç bilimi üretemez, insanlık sadece evrimsel gelişimi kadar düşünce ve davranış sergileyebilir ve mağara adamından bir adım öte gidemez..

ve tekrar soruyorum, bu merak ve sonunda bilmiyorum demem insanlık açısından nasıl bir sorun teşkil ediyor.. çünkü sana göre bu doğal düşünce ürünü ve hepsi gibi bu da bir sorun teşkil ediyor.. sana göre sorun teşkil etmeyen bir tek evrensel insan düşüncesi..

herşeyin insanda başlayıp insanda bittiğini farkına varırsanız o zaman insan denen canlı türünü çok iyi tanımanız ve analiz etmeniz gerektiğini göreceksiniz.. ve yaptığınız bu tahlil sonunda değişik bilinç düzeylerini denenyimlemediğiniz sürece insan denen canlıyı algılamanız imkansız olacaktır.. ve o yüzden her farklı tür bilinç sahibi insanı sorun olarak görüp yeni ve yineden insan adına soyut üretip bir türlü insanı kendi haline bırakmayacaksınız..


benliğinden arınamamış ama özbenliğine ulaşmış/yaklaşmış üstbilinçlerin yaptığı gibi insanlığa yol gösterir/klavuz ayaklarına yatıp sadece ve sadece özbenliğinizdeki o devasa bencilliğini tatmin etmekten başka bir şey yapamayacaksınız.. ve özbenliğe ulaşmış maximum bir benlik yine arkasından belli koyunları sürükleyip insanlar arsında bölücülük ayrımcılıktan başak bir şey yapmayacaksınız.. tüm peygamber denen tanrıyı veya elçisini oynayanlar ya da felsefi görüşler sunanların yaptığı budur..

özbenliğine inmiş ve dolayısıyla bilinci yükselmiş ama benliğin türevi bencilliği maximum seviyede yaşayanlar çobanlığı..

bunun altındaki sahtebenlikte bilinci düşük insanlar da bu çobanın peşinden giden koyunları..

oynamak zorunda kalacaklardır.. insan denen canlı türü kendi eliyle kendi türüne en büyük zararı vermektedir ama bunun farkındalığına erişememiştir henüz.. bu da zaten varoluşujn insanlığa dayattığı bilincin evrimsel bir sürecinden başak bir şey değildir..

insanlık bu süreç içerisinden benlikten arınıp safbilinç düzeyine geldiğinde mutlak mutluluğa eriştiği için tatmin/mutlu olmak için benlik doyumuna yönelik bu soyutları üretmekten vazgeçecektir.. çünkü her insan gerçeklikte ve dolayısıyla mutlak mutlulukta yaşayacağı için üstbilinçlerin rüyalarına gerek kalmayacaktır..

paslıçivi
29-03-2010, 07:49
Orta da bir benlik olmazsa, zaten bilinc de olmaz.


cevizin kabuğunu kıramadığın sürece cevizi bir kabuktan ibaret sanman çok doğal..

safbilinç o kabuğun altındaki ceviz dediğimiz meyve..

orda bir benlik yok.. ne sahte(ego) ne de öz..

orda sadece bir gözlemci, bir ayna, bir yansıtıcı, bir tanık var..

safbilinç, sadece saf bir meraktır, kendisine yansıyanı olduğu gibi yansıtır, hiç bir ideal, rüya, amaç, gaye üretmez.. safbilinç mutlak mutluluktur, bir benlik olmadığı için sahte rüyalar sahte mutluluklar peşinde tatmin olma yoluna gitmez.. safbilince mutlakmutluluğu veren kendisine çarpan/yansıyan varoluşu bilme isteğidir, bildiğini zannetme(inanç) değil ya da bir rüya/soyut yaratma değil..

Cunku ben herkesin, eger benim yaptigimi yapsa; benim gibi dusuneceginin farkinda ve bilincindeyim. Farki benim yaptigimi yapmamasi. Oyuzden elde olan fiziksel (norokimya) yapi, kendi basina bir ise yaramaz. Onu gelistirmek ve ilerletmek gerekir. Bu da bireyin bir butununun sonucudur.-e.i.


sen insan denen canlı türünün soyutunu(RUHSAL AYGIT) bir tek düşünceden ibaret olarak algıladığın için yani tüm insanlığı kendin gibi zannettiğin için böyle düşünüyorsun..

oysa insan denen canlının ruhsal aygıtı düşünce ve duygudan oluşur.. sen duygu kompenentini pas geçip sadece düşünceden ibaret bir insanlıktan bahsediyorsun.. ve yüzden zannediyorsun ki insanoğlu düşünerek senin bilincine ulaşabilir..

yani sana göre bir müslüman, budist, hristiyan, hindu ya da bir ateist, deist, panteist düşünerek bilincini yükseltebilir..

1994 den beri evrensel insan düşüncesini yapılaştırdığından ve bunu özel hayatında ve internette haberdar etme/paylaşıma açtığından bahsediyorsun.. şimdiye kadar hiç teizm düzeyindeki ya da nonteizm düzeyindeki bir insanı evrensel insan düşüncesine dönüştürebildin mi, bu bilinç yükseltmesini başarabildin mi, böyle bir deneyimlemen var mı?

ya da bu sitede evrensel insan düşüncesi bilinci dışında(teizm ve nonteizm) bir insanı konuşarak, anlatarak, düşünmeye sevkederek bu bilince taşıyabilir misin, kişiyi ikna edebilir misin?

benim yazacaklarım bitti.. şimdi sorduğum sorulara cevap vermeni ve ondan sonra istediğin konuya yoğunlaşmamızı bekliyorum..

evrensel-insan
29-03-2010, 16:45
Saygideger paslicivi;

Sorularina cevap vermek yerine, bazi seyleri detayli aciklamak istiyorum. Eger sen hala, buradan sordugun sorulara cevap alamazsan, o zaman sorularini tekrar sorarsin, ben de tek tek cevaplarim.

Birincisi; ikimizde insanoglu turun aitiz.
Ikincisi, ikimizin de algisi, dusuncesi ve ifadesi, insanoglu yetisi temelindedir.
Ucuncusu, turumuz insanoglu turudur ve bu ture gore bilinen, tek soyut yaratan, bilinci olan ve sou-cevap yetisi olan bir turdur.

Sen kendine gore, bazi seylerden rahatsizlik duyarak, meditasyon yapiyorsun, benkendime gore bazi seylerden rahatsizlik duyarak, evrensel insani ortaya koyuyorum.

Ikimizinde diger turdaslarimizla bir suru ortak yanimiz var.

Farkimiz sadece dusunce temelli, algi, gozlem, birikim, bilgi ve butun bunlarin getirdigi bir yol ve yontem.

Heres kendi capinda rahatsiz oldugu konulari kendine gore cozmeye yoneliyor, bizde aynisini yapiyoruz.

Sen ve benim tek farkim; baskalarinin sorun olarak algilayamadiklarini, gozlemleyemediklerini, algilayip ve gozlemleyip sorunun SORGULAMASINI DERINLESTIRMEK.

Sen bu konuda meditasyonda, ben de evrensel insan yanasiminda karar kilmisim. Yani, sana gore sorunun DERINLESEBILEN, ALGILANABILEN, GOZLEMLENEBILEN ufku; meditasyona kadar, bana gore de evrensel insana kadar uzanmis.

Iste bizim farkimiz BU UZANTI. Ilerde birileri cikip, bu uzantiyi, daha da DERINLESTIREBILIR, DAHA ILERISINI GOZLEMLEYEBILIR.

Bana gore senin sorunun, kendi turunun yetisi disina cikmak amacli ve bunun olamiyacaginin bilincinde olarak ta, kendine seni bu yetin disina cikarmayana karsi bir caresizlik ve teslimiyet uygulamak.

Ben ise, zaten turumun bilincindeyim. Kendi turumun yetisi disina cikmadigimin da bilincindeyim. Oyuzden de ne yapiyorsam, kendi turumun yetisi temelinde yapiyorum.

Senin bir baska sorunun, kendin bir turun parcasi olarak, bu turun kendisinin butunun bir parcasi adina, baska parcalari ve butunu ortaya koydugunu, diger parcalarin veya butunun kendsini ortaya koyamayacagini ve hala senin bir tur parcasi olarak, ya diger turler adina veya sana gore butunu veren varolus adina fikir yurutmen.

Iste burada, benlik ve bilinc farki doguyor. Sen bir insanoglu turu olarak, ne yaparsan yap; bu turun yetisi disina cikamazsin, yaptigin hersey sadece senin turunu baglar. Ne baska turler adina, ne de butun adina bir sey ortaya koyamazsin. Senin farkinda olamadigin ve bilincini alamadigin konu bu.

Benimle baska turleri tartisamazsin, butunu tartisamazsin. Cunku ben de sende, ancak kendi yetimizle bunlari ortaya koyariz. Yani sen de ben de baska bir turu ve butunu temsil ederek konusamayiz. Sen bir tas, bir madde, bir aslan, bir agac, bir mikrop v.s. adina konusamazsin. Cunku konusan sen bu turlere degil, insanoglu turune aitsin.

Oyuzden insanoglu baska turler ve butun icin ne dusunurse dusunsun, onlarin adina onlari temsil edemez. Ancak, kendi turu adina onlari ortaya koyar, algilar ve gozlemler.

Iste eger buraya kadar olan kisimi algilarsan, evrensel insan ortaya koyumunu algilayabilirsin. Cunku evrensel insan; adindan da anlasilacagi gibi, hayale kapilip, baska turleri, onlar adina ortaya koyabilecegini dusunmez. Sadece kendi algisi, gozlemi ve yetisi ile onlari degerlendirir.

Evrensel insanin tum yaptigi, insanoglunun olmasi gereken insan turunu temsil edemedigini ortaya koymaktir.

Sonucta turumuz, ancak bizim tarafimizdan temsil edilir ve biz baska turleri ve butunu onlar adina temsil edemeyiz. Onlar hakkinda ne diyorsak, bu sadece bizim onlar uzerindeki monologumuzdur.

Eger insanoglu turunu, bizim bu turun bir parcasi oldugumuzu ve ortaya konan herseyin bize ait oldugunu ve bizim asla baska bir turu ve butunu onlar adina ortaya koyamayacagimizi ve sadece kendi tur yetimizin algisi ve gozlemi ile ve de kendi adimiza ortaya koyabilecegimizi algilarsan, o zaman bir mesaj sonra evrensel insan alternatifine girebilirim.

Cunku evrensel insan, benlik, bilinc, algi, gozlem ve bilimum her turlu yanasim acisindan, SADECE INSANOGLUNUN DOGAL DUSUNCESINE ALTERNATIFTIR. Ne butun adina, ne de baska turler adina zaten olamaz. Cunku onlarin adina bir sey ortaya koyamaz.

Ama bilincli bir tur olarak KENDI TURUNUN OLMASI GEREKEN INSAN BENLIGINDE (insanoglu degil), insanoglunun yaptigi gibi, onlari adlandirir, onlarla iliski kurar, onlari degerlendirir, onlari ortaya koyar. Bu konuda da evrensel insan, dogal dusuncenin alternatifidir. Cunku kendi benligini ortayas koyamayan dogal dusunce bilincinin, baska seyleride ortaya koymasi, ortaya konuldugu sekliyle, saglikli ve mantiksal degildir, ustelik onlarla kurulan her turlu iliski de; hem kendine, hem de onlara zarar vermektedir.

Eger tum bunlar algilanirsa; iste ozaman, TURUMUZUN; KENDI BUNYESINDEKI ALTERNATIFI EVRENSEL INSAN algilanabilir. Eger bunlar algilanmissa, sorulan sorularin da cevaplanmistir. Eger hala, sana gore, cevaplanmayan soru varsa; bildir ki ona gore sorularina cevap vereyim.

Ama once bizlerinde dahil oldugu TURUMUZUN YETISI algilanmasi lazim.

Sonra, parcasal; Turumuz butunundeki, ilk alternatif evrensel insan konusuna gireriz. Cunku bu alternatif, hem turumuzun benligi, hem de turumuzun bilincinin alternatifidir. Dolayisiyla, hem kendi turunu, hem baskalarini, hem butunu v.s. ortaya koyumu da farklidir.

Oyuzden ister varolus, ister aslan, ister agac, ister mikrop, v.s. adina ne denirse denilsin, bunun sadece ve sadece insanoglu demesi oldugunu ve adi gecenlerin bu konuda bir rolu ve fonksiyonu olmadigi, onlarin kendilerini ortaya koymalarinin turumuzun algisi adina mumkun olmadigini, bu ortaya koyumun sadece turumuz tarafli bir monolog oldugunu algilamak gerekir.

Cunku bu algilanmadan, turumuz adina, kokensel ve temelsel farki olan evrensel insan benlik, bilinc, bilgi, birikim, gozlem, yasam, iliski v.s. alternatifinin algilanmasi, gozlenmesi v.s. mumkun degildir.

Kisaca insanoglunun evrensel insan alternatifini algilayabilmesi icin, insanoglunun BENLIK sorununu ve insan olamamanin bilincini, birey bilincini algilamis olmasi gerekir.

Oyuzden hic bir seyi once, varolus adina bilemeyecegini, sadece varolusun ne oldugunu insanoglunun dile getirrebilecegini ve bu dile getirisin de bir monolog oldugunu ve dile gelenin (varolusun) bunda bir rolu ve fonksiyonu olamayacaginin algilanmasi gerekir. Merak eden de, soruyu soran da, cevap veren de, bilmiyorum diyende sensin. Ancak bunu insanoglu turu adina yapabilirsin.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
29-03-2010, 18:34
Saygideger paslicivi;

Bak senin uzerinden yaziyorum.

Genel algi:" Varolus, bilinmezdir, bir sirdir ve gizemdir"
Ozel algi" Varolusun ne oldugunu bilmiyorum ve merak ediyorum"

Simdi bunlari mantiksal inceleyelim. Eger bir sey bilinmezse ve merak edilirse; o zaman o sey bilmeye yonelinir, oyle mi/degil mi?

Eger bilmeye yonelinilirse, bilinebilecegi dusunulur, oyle mi/degil mi?

Birseyin bilinemez oldugu dusuncesi varsa ve merak sonucu onu bilmeye yonelinirse, bu mantiksal nasil aciklanir?

Egr bir seyin bilinemez oldugu dusuncesi varsa, ve bilinemeyeceginin de bilinci ve farkindaligi varsa, buradaki merakin islevi, anlami nedir?

Bilinc, hangisidir?, bilinemez oldugu mu, merak etmek mi?

Eger bir seyin bilinemez oldugu ortaya konulursa, o zaman merak nasil giderilir?

Bilinemezi ortaya koyan ve merak eden, kimdir/ nedir? Kendini ne olarak ortaya koyar?

Saf bilinci yansitan nedir/kimdir?, hangi kimin/neyin bilincine gore yansitir?
Bilinmez midir, bilinemez midir?, yani bilinme olanagi var midir?, varsa, ya da yoksa kime/neye gore?

Safbilinci yansitan ne/kim, yansittigindan nasil ve neden emindir?, ya da yansittigini kime/neye soyleten nedir?

Kisaca, butun bunlara cevap verecek olan ve bunlari soyleyen, paslicivi; kimdir/nedir? ve bunu hangi safbilinc, bilinc, ya da benlik ile ortaya koyar?

Varolus ile paslicivinin; farki, birligi, iliskisi, v.s. nedir? Bu sorunun cevabini, kim/ne ve neye gore, nasil vermektedir?

Bu sorulara verecegin cevaplara paralel olarak, sorularim devam edecek.

Taki senin, insanoglu monologunu ve insanoglunun algilayabildigi baska bir monologun olmadigini ve insanoglunun kendi turu arasindaki mono diologu algilayana kadar. Bunun neden SORUN oldugu ise, farkli bir konu.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
30-03-2010, 04:49
Saygideger paslicivi;

Bugun, tum basligi, su ana kadar, bastan tekrar okudum.

Benzerliklerimiz;

Sen de, ben de; dogumdan itibaren verilenleri, dusuncemizden cikariyor ve atiyoruz. Sen bunu meditasyonla, ben evrensel insanin; cikarsama, curutme, yontemiyle yapiyorum.

Farklarimiz:

Sen herseyi cikartip, saf bilincin farkindaligindan bahsediyorsun.

Ben ise; saf bilincin, dogal dusuncenin cekirdegi oldugundan bahsediyorum.

Senin son duragin saf bilinc. Ben ise, bu saf bilincin tum resmini verip, yeni bir bilinc ortaya koyuyorum.

Senin mukayesen yok. Benim ise insanoglu, insan; dogal dusunce ve evrensel insan mukayesem var.

Ben varolus dahil; herseyi ortaya koyanin insanoglu oldugunu soylerken,m sen varolusun kendi bildigini okumasindan bahsediyorsun. Ustelik bunu bahseden sen, bir insanoglu turu olarak, beni desteklemis oluyorsun.

Dolayisiyle, sen safbilinci yeterli buluyor ve bu farkindalikla, varolusa teslim oluyorsun.

Ben ise saf bilincin, dogal dusuncenin temeli oldugunu soyluyor ve ondan kurtulunmasini oneriyorum.

Ben bilincin birey bilinciyle yukseltilebilecegini soyluyor ve kendimi ornek veriyor, sen ise bilincin yukseltilemiyecegini soyluyorsun ve teizst duzeyden, no teist duzeye yukselmis kisileri, norokimyasal yapi olarak degerlendiriyor ve onlarin kendi kendilerine yaptigi sorgulama ve kendi oz iradeleriyle bilinc duzey degisimini, yani devrimlerini goremiyorsun.

Kendi bilinc devrimini, norokimyasal yapi ve meditasyone bagliyorsun, ben ise sorgulama ve kendini gelistirmeye bagliyorum. Yani sen evrimci, ben devrimci aciklama getiriyorum.

Ben seyler kendini ortaya koyamaz derken; sen varolus bilinemez diyorsun.

Ben varolusta, insanoglunun bir kavramidir derken; sen varolusa, varolus adina bir icerik yukluyor ve o icerikle bir bag kuruyorsun.

Simdilik, bu benim ozetim olsun. Sende son mesajlari okuduktan ve degerlendirdikten sonra bir ozet yap, bakalim ozetlerimiz ne kadar uyusacak?

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
30-03-2010, 06:01
Sen kendine gore, bazi seylerden rahatsizlik duyarak, meditasyon yapiyorsun, benkendime gore bazi seylerden rahatsizlik duyarak, evrensel insani ortaya koyuyorum.


sevgili e.i..

ben meditasyonu bazı şeylerden rahatsızlık duyduğum için yapmıyorum.. çocukken rastgele oyun diye yaptığım şeyin yıllar sonra okuduğum bir kitapta meditasyon olduğunu öğrenmemle birlikte meditasyonun önemini algıladığım için yapıyorum.. ve artık eski sıklıkta yapmıyorum, çünkü meditasyonla belli bir yere ulaştıktan sonra yaşamın kemdisi meditatif bir hal alıyor zaten.. yani günlük yaşamımda her anı hissederek(zamansızlık, düşüncesizlik, zihinsizlik) yaşamak bir meditasyon, öyle zaman ayırıp özel seans yapmama gerek kalmıyor..


eskiden insanlığın yaşadığı bu kaosu, acıyı bir sorun olarak görüyordum ama zaman içerisinde bu kaosun insan eliyle üretilmiş düşünce sistemleriyle çözülemeyeceğini ve insan denen canlının nörokimyasal bir robot/hayvan olduğunu algılamamla birlikte; şu an sadece bu sürecin/yaşamın keyfine bakıyorum, bana sunulan yaşamı ıskalamıyor ve yüreğimden gelen sese göre bir yaşam sürüyorum..

varoluşta ve insanlarla arasındaki ilişkide bir sorun yok, sadece bir süreç var ve bu süreç işliyor.. ben de; bana yansıyan tüm varlık gibi bu sürecin/bütünün vazgeçilmez bir parçasıyım..

Akan bir ırmakta su damlasıyım.. ırmak nereye giderse ben de oraya gidiyorum.. bu ırmağın ne başını ne sonunu göremiyorum, o yüzden ırmakta yol aldığım sürece akışa kendimi bıraktım ve bu akışın keyfini çıkarıyorum.. ne ırmağın akış yönünü ne de şeklini değiştirmeye gayret göstermiyorum, çünkü o akacağı yönü ve şekli kendisi belirliyor zaten..

bana bu yolculuktan keyif almaktan başka bir şey kalmıyor.. ırmak akarken ne diğer dalgalarla ne diğer su damlalarıyla bir mücadelem yok, önüme çıkan kayalarla mücadele etmiyor, yanından süzülüyorum, hiç bir dalganın, sutanesinin akış yönüne şekline karışmıyorum, çünkü hepsi kendine göre en güzel şekilde akıyorlar..

bir su damlacığı ırmakta akış yönüne ne kadar müdahele edebilirse insanın da yaşamına/bilincine o kadar müdahele gücü olduğunun farkındayım..

sen de bu ırmakta bir su damlası olarak bu ırmağın akış yönünü, şeklini sorun olarak görüp bunun değiştirelebileceği umuduyla ırmakla mücadele ederken akışın kendi cazibesini/keyfini ıskalıyorsun.. sana bu mücadele keyif veriyor ama asıl keyfin ırmağın kendi akışındaki mücadelesizlik olduğunu farkedemiyorsun..

paslıçivi
30-03-2010, 07:04
Bana gore senin sorunun, kendi turunun yetisi disina cikmak amacli ve bunun olamiyacaginin bilincinde olarak ta, kendine seni bu yetin disina cikarmayana karsi bir caresizlik ve teslimiyet uygulamak.


birincisi bu bahsettiğin bana bir sorun olarak yansımıyor, ikincisi beni bu yeti dışına çıkarmayana karşı çaresizliğimin ve teslimiyetin an itibariyle olması.. yani işleyen bir süreç var ve ben bu sürecin an itibariyle çaresiz bir parçasıyım..

Senin bir baska sorunun, kendin bir turun parcasi olarak, bu turun kendisinin butunun bir parcasi adina, baska parcalari ve butunu ortaya koydugunu, diger parcalarin veya butunun kendsini ortaya koyamayacagini ve hala senin bir tur parcasi olarak, ya diger turler adina veya sana gore butunu veren varolus adina fikir yurutmen

ben kendim ve kendi türüm de dahil olmak üzere tüm bütünü/varoluşu ortaya koyuyorum, çünkü bir bilincim var ve bu bilincime çarpan/yansıyan bir şeyi/varoluşu yansıtmak zorundayım.. yansıtmamak gibi bir seçeneğim yok ki..

aynanın önünde duran bir cismi aynanın yansıtmamak gibi bir lüksü yoktur ki, yansıtmak zorundadır.. burda niçin bir sorun olsun, sorun dünyadaki aynaların tozlu olması, kendisine çarpan varoluşu tozlarıyla birlikte yansıtmaları.. o tozlar da benim isteğimle, benim düşüncemle temizlenmeyeceğine göre ortada bir sorun yok..

o aynalar kendi tozlarının kaosunda birbirlerini yerken ben tertemiz bir ayna gibi sadece önümden geçen cisimleri olduğu gibi yansıtıyorum ve o kaosa dahil olup tozsuz yansıtmanın keyfini kaçırmıyorum.. duru bir göl gibiyim, ne dalga var, ne çamur, ne bulanıklık..


Iste burada, benlik ve bilinc farki doguyor. Sen bir insanoglu turu olarak, ne yaparsan yap; bu turun yetisi disina cikamazsin, yaptigin hersey sadece senin turunu baglar. Ne baska turler adina, ne de butun adina bir sey ortaya koyamazsin. Senin farkinda olamadigin ve bilincini alamadigin konu bu.


sevgili e.i.. benim de an itibariyle teslimiyetim bu noktada zaten.. ben bir aynayım ve bana yansıyanı yansıtıyorum sadece.. bu aynayı ortaya koyan da, yansıtma şeklini belirleyen de benden öte birşey.. bu aynanın zaman ve mekanda durumunu ortaya koyan ben değilim.. bu aynanın hangi zaman, hangi mekanda, nasıl yansıtma yapacağını ortaya koyan aynanın kendisi değildir.. tüm bunlar aynanın ötesinde olan şeylerdir ve ayna bunları bilemez.. sadece kendisine görev verildiği zaman, mekan ve formda bu yansıtma işini yapar..

Evrensel insanin tum yaptigi, insanoglunun olmasi gereken insan turunu temsil edemedigini ortaya koymaktir.



bu konuda hemfikiriz seninle.. varolan insanoğlunun henüz gerçek insanı temsil edemediğinin bilincindeyiz ama sen bu durumu günümüz insanoğlunu haberdar ederek değiştirebileceği hayaliyle yaşıyorsun.. çünkü hala bir benliğin var.. bu benlikten arınıp safbilinç olduğunda bu kendi benliğinin hayalini/tatminini gözlemleme, tanıklık yapma farkındalığına erişeceksin..

ve ömrünü bu sitede saatlerce yazarak ya da günlük yaşamında bunlarla uğraşmak yerine anı yaşamak olduğunun farkındalığına erişip sana sunulan yaşamı ıskalamayacaksın..

sen hala akıntıya karşı daha hızlı yüzebilirim hayaliyle çırpınan ırmaktaki bir su damlacığısın.. oysa sen ne yaparsan yap ırmak seni de her su damlacığı gibi alıp bildiği yere götürecek.. sen de tüm dünya insanlığı gibi ırmakta kendi halinde akışın yüzmenin keyfini kaçırıp ıskalayacaksın..

paslıçivi
30-03-2010, 07:38
Genel algi:" Varolus, bilinmezdir, bir sirdir ve gizemdir"
Ozel algi" Varolusun ne oldugunu bilmiyorum ve merak ediyorum"

Simdi bunlari mantiksal inceleyelim. Eger bir sey bilinmezse ve merak edilirse; o zaman o sey bilmeye yonelinir, oyle mi/degil mi?

Eger bilmeye yonelinilirse, bilinebilecegi dusunulur, oyle mi/degil mi?

Birseyin bilinemez oldugu dusuncesi varsa ve merak sonucu onu bilmeye yonelinirse, bu mantiksal nasil aciklanir?

Egr bir seyin bilinemez oldugu dusuncesi varsa, ve bilinemeyeceginin de bilinci ve farkindaligi varsa, buradaki merakin islevi, anlami nedir?



tüm dünya insanlığı(teizm ve nonteizm) varoluş hakkında bir karar vermiştir ve bu karar genelde tanrı odaklıdır/merkezlidir..

kendilerine yansıyan varoluşu bildiğini zannetmektedirler..

teizm düzeyindekiler dogma paket programda yaşayan robotlardır.. varoluş onlara nasıl aktarıldıysa öyle olduğunu zanneden çok ama çok derin uykudaki dünya insanlığıdır.. budist, müslüman, hristiyan, musevi, hindu vs..

nonteizm düzeyindekiler bu dogma/paket programdan çıkabilmeyi başarmış ama hala tanrı odaklı/merkezli bir rüyada yaşayan yani varoluşu bildiğini zanneden yarı uykudaki insanlardır.. ateist deist panteist vs..


agnostisizm; tüm bu varoluşu gnostik yolla bildiğini zanneden dünya insanlığına " bize yansıyan varoluş gnostik yolla bilinemez, karar verilemez, ancak bilim yoluyla bilinebilir, karar verilebilir, o yüzden varoluş hakkında verdiğiniz tüm bu tanrı odaklı kararlar bir inançtır, bunları bilemezsiniz" demektir..

şimdi burda bilemezsiniz demek; "an"la sınırlıdır.. çünkü bilim bir süreçtir ve her şey an itibariyle geçerlidir.. bir sonraki an bilinmeyen bir şey bilinebilir duruma geçebilir.. nitekim de böyledir, insanlık kendisine yansıyan varoluşu bilim sayesinde bilebilir hale getirebilmektedir.. bilimin deklare etmediği insan zihninin soyutu hakkında karar vermek inançtır, kumardır, falcılıktan başka bir şey değildir.. uykuda rüya görmekten farklı bir şey değildir..

işte bir şeyin an itibariyle bilinemeyeceği ama bir sonraki an bilinebilir olma olasılığı merakın kendisi ve işlevidir..

bu insan denen canlının kendisine yansıyan varoluşla bilim sayesinde an itibariyle bir diyaloğudur, iletişimidir.. (senin epistemolojik gerçeklik dediğin şey)

evrensel-insan
30-03-2010, 08:24
Saygideger paslicivi;

Su damlacigini, ortaya koyalim;

Su damlacigi-sen, ben insanoglu biri
Diger su damlaciklari- insanoglu turu
irmaktaki su damlacigi olmayanlar-diger canli/cansiz varliklar
irmak-varolus

Bu su damlacigi, ne kendinin su damlacigi oldugundan, ne baska su damlaciklari oldugundan, ne baska canli/cansiz varliklardan, ne de irmaktan bir haber. Ne bir meraki var, ne bir bilinci, ya da bilinc duzeyi, ya da herhangibir farkindaligi.

Ama sen; bir olarak, turun olarak, baska turlerin, baska canli/cansiz varliklarin ve irmagin farkinda ve bilincindesin.

Birincisi o su damlacigini ortaya koyan ve bu senaryoyu yazan, sensin, yani insanoglu.

Ikincisi, ne yazdigin bu senaryo da, ne de ortaya koydugun su damlaciginda, ne su damlaciginin ne de senaryonun bir rolu var. Bu tamamen senin, yani insanoglunun bir monologu.

Ozaman sen, yani insanoglu; bir su damlacigi ve su damlaciklari olamaz. O zaman o su damlacigi gibi yasayamazsin, sadece yasadigini sanirsin. Ustelik o merak yok mu, o merak, seni hem irmagin baska yerlerine surukler, hem de irmakta kendine oz hareketini, yani yasamini saglar.

Oyuzden seninle, irmak, yani varolus arasinda; bir dialog ve iletisim degil, bir sen tarafli monolog ve sen tarafli ileti ve ifade edis vardir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
30-03-2010, 08:45
Saygideger paslicivi;

ben kendim ve kendi türüm de dahil olmak üzere tüm bütünü/varoluşu ortaya koyuyorum, çünkü bir bilincim var ve bu bilincime çarpan/yansıyan bir şeyi/varoluşu yansıtmak zorundayım.. yansıtmamak gibi bir seçeneğim yok ki.. -paslicivi-

Sana gore bilinmeyen varolusu, nasil ortaya koyuyorsun, hangi benlik olarak bilincin var ve yansittigin varolus, kimin yansitimidir?, bu yansitimda, varolusun rolu varsa nedir?, varolusla nasil ortak bir dialog ve iletisim kurabiliyorsun?

Bu arada epistemolojik gerceklik, insanoglu turu disindakilerle, monolog, insanoglu turuyle de mono dialogdur.

Sen, yazilarinda genelden bahsederken, baska; kendinden bahsederken baska bahsediyorsun. Zaten genelden bahsedisin algilandi ve kendinden bahsederken de daha algilanir oluyorsun. O yuzden sadece kendinden bahset ve su anlasilmis geneli birak artik.

Benim hakkimda da genelden konusurken hala yorum yapiyor ve beni genele dahil ediyor ve algiliyamiyorsun. Ya benden bahsederken, soru olarak bahset, ya da bana sor. Beni benden algila, ben de seni senden algilayayim ki, birbirimizi daha iyi algilamis olalim.

Simdi bu temelde, kaldigin yerden devam eder ve sadece kendin uzerine yazarsan; genel tekrarindan kurtuluruz. Geneli, ancak birbirimizi algiladiktan sonra ortaya koyariz.

Bu arada senin ayna olarak yansittigin varolus; benim yansittigim dogal dusuncedir. Aynaligi da; notr algi ve disaridan bakis acisidir.

Sen nasil varolusu yansitiyorsan, ben de oyle dogal dusunceyi yansitiyorum.

Farkimiz, benim SORUNSAL RESMI yansitmam. Cunku evrensel insan bakisiyla yansitiyorum.

Sen varolusu, nerden ve nasil bakarak yansitiyorsun. Sonucta birt seyi tum resmiyle, yani ayna gibi yansitabilmek icin, ona tamamen vasif olman gerekir. Halbuki sen varolusun bir resmini cikarmis degilsin ki!

Bu arada, sendeki teist duzeyden, non teist duzeye, oradan da agnostist duzeye ve oradan da varolusun farkindaligina ve anlik yansitmasina ve safbilince, seni yukselten sana bilinc atlatan; sadece norokimyasal yapinmiydi, senin hic dusunsel caban veya kendi oz iradfen ile sorgulaman olmadi mi?, norokimyasal yapin, bu bilinclenmeyi, kendi kendine mi sana sagladi?

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
31-03-2010, 08:13
Birincisi o su damlacigini ortaya koyan ve bu senaryoyu yazan, sensin, yani insanoglu.

Ikincisi, ne yazdigin bu senaryo da, ne de ortaya koydugun su damlaciginda, ne su damlaciginin ne de senaryonun bir rolu var. Bu tamamen senin, yani insanoglunun bir monologu.


sevgili e.i..

bugün fazla zamanım olmadığı için yazamıcam ama sık sık dile getirdiğin şu yukardaki ifaden; bir insanda ne tür bir farkındalık yaratıyor, bu ifadeyi sen yazarken bir farkındalık elde ediyorsun da benim için neden bir anlamı yok bu cümlelerin..

yani senin sık sık yazdığın bu ifadelerden çıkarmamız gereken sonuç nedir ya da nasıl bir farkındalık yaratır bizde.. tüm bunların insanoğlunun bir monologu olması neyi değiştirir?

senin bu cümlelerinden ben niçin evrensel insan düşüncesini algılayamıyorum, ve niçin benim ifadelerim sana doğal düşünce olarak yansıyor..

senin bu cümlelrinden nasıl bir farkındalık kazanmalıyım ki; evrensel insan düşüncesi farkındalığına erişip doğal düşüncenin bir sorun olduğunu algılayayım..

çünkü sana göre senin haricinde hepimiz doğal düşünce içindeyiz ve istersek evrensel insan düşüncesine ulaşabiliriz, ben tüm zihinden arındığım ve istediğim halde doğal düşünce dışına çıkıp evrensel insan düşünce bilincine ulaşamıyorum

lütfen bunu bize açıklayabilir misin?

evrensel-insan
31-03-2010, 17:33
Saygideger paslicivi;

yani senin sık sık yazdığın bu ifadelerden çıkarmamız gereken sonuç nedir ya da nasıl bir farkındalık yaratır bizde.. tüm bunların insanoğlunun bir monologu olması neyi değiştirir?

Bunun anlami, evrendeki, insanoglu disinda hic bir canlinin/cansizin, kendi kendini ortaya koyamamasi ve insanoglu eliyle ortaya konmasi demektir. Varolus ta buna dahildir. Yani, evrende insanoglunun bildigi, baska bir tur kendini temsil edemez. Etse bile insanoglu ile dialogu yoktur. Sadece insanoglu monologuyla insanoglu icin, adina ortaya konur.

senin bu cümlelerinden ben niçin evrensel insan düşüncesini algılayamıyorum, ve niçin benim ifadelerim sana doğal düşünce olarak yansıyor..

Cunku, varolusu, varolus adina algilamaya calisiyorsun. Ona verilen icerik ve insanoglunun kurdugu bagin disinda bir varolusun ortaya konamayacagini goremiyorsun.

senin bu cümlelrinden nasıl bir farkındalık kazanmalıyım ki; evrensel insan düşüncesi farkındalığına erişip doğal düşüncenin bir sorun olduğunu algılayayım..

Iste insanoglunun varolusu ortaya koyusunun dogal dusuncesi ile oldugunu ve bu ortaya koyusun, sadece tartisma ve sorun yarattigini algilayarak. Yani "varolusun ne oldugunu ben soyluyorum, bu varolusu ilgilendirmiyor, ama ne soylersem soyleyeyim, bu soyledigim dusunce yapilanisim veislyisi acisindn bir sorun ve turum arasind tartisma aciyor. Oyuzden ya kendi soyledigime sadik kair, ona inanir ve onu dogrularim, ya da baska soylenenlerden ikna olur,ona inanir onu dogrularim. Ya da bunun bir sorun oldugunu bilir ve inancsal dogrusal tartisma acisindan da, varolusa bir icerik vermem ve onunla bir bag kurmam. Sadece onu bir kavram olarak algilar ve bilimsel olarak ta deney, gozlem ve bulus somutu temelinde bilimselligime evam ederim" icerikli bir dusunce.

çünkü sana göre senin haricinde hepimiz doğal düşünce içindeyiz ve istersek evrensel insan düşüncesine ulaşabiliriz, ben tüm zihinden arındığım ve istediğim halde doğal düşünce dışına çıkıp evrensel insan düşünce bilincine ulaşamıyorum

Cunku herseyin ortaya koyucusunun kendi dahil; insanoglu oldugunu tam algiliyamiyorsun ve insanoglu disindaki herhangibir seye, verdigin icerigin ve onunla kurdugun bagin, sadece ve tamamen senin monologun oldugunun ve icerik verdigin ve de iliski kurdugunun bunda bir rolu ve fonksiyonu olmadigini algiliyamiyorsun.

lütfen bunu bize açıklayabilir misin?

Kisaca, varolus diyen, ona icerik veren onunla bag kuran sadece insanoglu ve onun tarafli monologu.

Bu monologda dogal dusunce yapisi ve isleyisi temelinde, bu temelde kokensel olarak evrensel bir ortaklik verebilen bir koken degil, sadece tartisma acan bir koken. Cunku ideolojik, inancsal ve dogrusal bir koken, ayrimci, cikarci, bencil bir koken; insandisi ve insanlikdisi bir koken, guce otoriteye ve teslim olma/almaya dayali bir koken, sabitlik, sahiplik icerikli bir koken v.s.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
31-03-2010, 19:23
Saygideger paslicivi;

Kisaca; insanoglu disinda bir monolog veya kendi turu arasindaki mono dialog oldugu dusuncesi ve insanoglu disindaki, herhangibir algilananin; kendisini ortaya koyabilecegi veya herhangibir ortaya koyumun, insanoglu olmadan mumkunlugu ya da insanoglu disi bir ortaya koyum oldugunun dusuncesi ve insanoglu disinda kalan herhangi bir ortaya koyuma verilen icerik ve onunla kurulan bagda, ortaya konanin bir rolu ve fonksiyonu oldugu dusuncesi, dogal dusuncedir.

Iste o yuzden de bir birlik, teklik, ortaklik v.s. yoktur, o yuzden ayrilmislik, ayrimcilik, cikar, bencillik v.s. vardir. Iste o yuzden, dogru, iyi v.s. temelli soyutla sistemlesme, yasam ve iliski vardir. iste o yuzden insandisi ve insanlikdisi inancsallar, ideolojiler etiksel vemetafizik yapilanma ve isleyis vardir. Iste sorun da, bu dogal dusuncenin ortaya koyumudur. Yani neyi ortaya koydugu degil, ya da ortaya konan degil; SORUN ORTAYA KOYUMUN NASILIDIR.

Evrensel insan yanasimi tum bunlarin farkindaligindan ve bilince cikmasindan sonra gelir.

Zaten bilimin ve bilimselligin de; inancsalliktan, epistemoloji ustu teori uretiminden, spekulasyondan ve dogrusallardan, sabitlemeden, sahiplenmeden, teslimiyetten, caresizlikten, bosluga dusmekten, celiski ve cikmazdan v.s. kurtulamamasinin altinda da, bu dogal dusuncenin yapisinin ve isleyisinin AYNILIGI VE SABITLIGI YATAR.

Bu temelde varilacak sonnokta, safbilinc, yani cividir. Ama; bu civinin tekrar paslanmasidir. Sonucta dogal dusuncenin saf bilinci, paslanabilen dogalligindaki bir civiyi ancak ortaya koyar, paslanmaz civiyi ortaya koyamaz.

Oyuzden civinin pasindan arinmasi yeterli degildir, o civinin tekrar paslanmamasi icin, civiye verilen dogalligin celik olmasi gerekir ki, civi paslanmasin.

Yani asama ikilidir. Birincisi senin asaman, yani civiyi pastan arindirmak; ikincisi ise, yerine alternatif paslanmaz civiyi koymak ve bir daha da paslanmasini onlemek. Iste bu paslanmaz civi, birey gorunuslu, insan ozlu evrensel insandir.

Bilinenlerin arasinda da buna en yakin senin bilincin ve benligin.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
01-04-2010, 05:46
sevgili e.i..

insanoğlu kendi türü arasında monodialog kurabilmek için konuşma dediğimiz bir iletişim şekli geliştirmiştir.. bu konuşma dediğimiz iletişim kelimeler ve cümlelerden oluşur ama kelime ve cümlelere insanoğulunu yüklediği anlam mutlak anlamda tek değildir..

yani iki insan birbiriyle konuşurken kullandığı kelime ve cümlelere hiç bir zaman birebir aynı anlamı yüklemez.. geçenlerde bununla ilgi bir sözü paylaşmıştım, hatırlarsın; iki insanın birbirini yanlış anlaması için en az 9 neden vardır diye..

şimdiye geldiğimizde gördüğüm kadarıyla böyle bir durumla karşı karşıyayız..

ortaya koymak ve inanç.. evet senin ortaya koymak diye kullandığın ifade benim inanç dediğim şey..

ve ben her zaman inanç dediğim kavramın açılımını yaparken bildiğini zannetme yanılgısı olarak ifade ediyorum..

inanç= bildiğini zannetme yanılgısıdır..


çünkü bana göre bilgi: bilimin deklare ettiği şeylerdir.. ve bu teizm ve nonteizm düzeyindeki insanlar bilimin deklare etmediği şeyleri(özellikle tanrı odaklı) sabitleyip bildiğini zannettikleri için agnostizm der ki; bu söylevleriniz gnostik bilme yollarıdır, yani bilimin deklare etmediği şeyleri siz gnostik yolla bilmeye çalışıp sabitliyorsunuz, yani bidiğinizi zanediyorsunuz, oysa bunlar gnostik olarak bilinemez, yani senin tabirinle ortaya konamaz..

ve o yüzdendir ki; tüm teizm ve nonteizm bilinçlerin varoluşu ortaya koymalarına inançtır derim ve hatta bu konuda zaman zaman ateistlerle tartışırım.. çünkü ateistler; ateizmi bir inanç olarak görmezler.. bunun nedeni de ateistlerin inanç kelimesine yükledikleri anlamın sadece dogma dinler ve tanrıyı varlayan nonteistik söylemler olmasından kaynaklanır.. oysa ateistler de yine tanrı odaklı tanrıyı yoklayan bir söylem içindedirler..

işte burda söylem dediğim şey; bana göre inançtır, sana göre ortaya koyumdur..


sevgili e.i.. şimdi tüm bunlardan sonra tekrar soruyorum.. agnostisizm sana göre hala doğal düşünce türevimidir ve doğal düşünce türevi ise insanlık adına nasıl bir sorun teşkil etmektedir..???

paslıçivi
01-04-2010, 06:35
Ustelik o merak yok mu, o merak, seni hem irmagin baska yerlerine surukler, hem de irmakta kendine oz hareketini, yani yasamini saglar.


sevgili e.i.. algıladığım kadarıyla insanın doğasında olan merak duygusunu zararlı olarak görüyorsun..

ve sen diyorsun ki şuraya kadar merak edelim veya şurdan sonrasını merak etmeyelim.. insanoğlunu insanlıktan çıkarıp bölüp, ayırıp insanlıkdışı yaşatıyor.. insan olması gereği gibi temsil edilemiyor.. insanoğlunun merak duygusu konusunda bir limitleme getirmeye çalışıyorsun ama çok önemli bir noktayı ıskalıyorsun..

merak duygusu gördüğümüz kadarıyla hayvan ve insan denen türlerde var.. ama hayvanda bilinç olmadığı için merakı somutla sınırlı kalıp deneme/yanılma yoluyla bazı şeyleri öğrenip bilebiliyor..

ama insan denen canlı türünde merak duygusunun yanında bir de bilinç denen donanım var.. bilinç ve merak duygusu biraraya gelince insanoğlu somutla sınırlı kalmayıp soyutu sorgulamaya başlayıp, kendi eliyle kendi türü ve varoluş adına sabitlenmiş soyutlar(inançlar, rüyalar, teizm, nonteizm) yaratıp bunlarda yaşıyor.. ve bu yarattığı soyutlar zaman ve mekana göre farklılıklar gösterdiği için insanlar arasında bölücülük ayrımcılık çıkıyor..

o yüzden diyorsun ki; o merak yok mu o merak insanoğlunun başına neler getiriyor.. hani bilirsin merak tarak muhabetini:) o yüzden merak duygusunun bastırılmasını öneriyorsun doğal olarak, çünkü merak duygusu insanın doğasında var.. insanın doğasına aykırı yaşamasını öneriyorsun..

ama dediğim gibi ıskaladığın çok önemli bir nokta var.. merak duygusundan arınmış bir insan kendi türünü geliştiremez, bilimi varedemez, mağara adamı düzeyinde kalır, sadece evrimin ona sunduğu evrimsel değişim süreci kadar gelişebilir.. senin yapmaya çalıştığın bu..

bugün bilim ve teknolojinin bu noktaya gelip, insan denen canlının yaşadığı gezegende bu medeniyette ve diğer canlı türler arsında hakim olmasının ne olduğunu zannediyorsun ki sen? evet merak etmeyen insan soyut geliştirmez ve ayrımcılık bölücülük olmaz ama kurunun yanında yaş da yanar ve bilim denen olgu olmaz.. mağara adamı düzeyinde yaşarız..

ya da merak etmeyen bir insan yavrusunu düşün.. bir bebeği bir çocuğu düşün.. yaşadığı zaman ve mekanı her yönüyle tanımaya çalışan sürekli soran, sorgulayan o meraklı çocuğu düşün.. bir de senin önerdiğin gibi o çocuğun elinden merak duygusunun alındığını algılamaya çalış.. senin yaratmaya ya da dayatmaya çalıştığın evrensel insan düşüncesi bir insanlık değil.. sen resmen hayvan/bitki gibi sadece somutta yaşayan bircanlı türü yaratmaya çalışıyorsun..

paslıçivi
01-04-2010, 07:44
Bilinc, hangisidir?, bilinemez oldugu mu, merak etmek mi?

bilinç genel bir kavramdır.. ve gördüğümüz kadarıyla sadece insan denen canlıda varolan bir donanımdır.. ama bugünkü insanlığın kullandığı bilinç saf değildir.. çünkü üzeri öğreti/zihin/zaman/düşünce ve bunların oluşturduğu benliklerle(öz ve ego) örtülmüştür..

sahtebenlikler(ego); özbenliklerin varettiği soyutta yaşayan insanlardır.. budist, hindu, müslüman, hristiyan, musevi vs.. ben bunlara egosentrik yaşayan insanlar diyorum..

nonteist(ateizm, deizm, panteizm vs) bilinçler bu egosentrizmi parçalamış ama hala egonun kölesi yaşayan insanlardır.. çünkü yaşamlarında hala bu sahtebenliğin yüklendiği zihinle mücadele etmektedirler.. ve hepsi kendi zaman ve mekanında kendisine yüklenen zihinle(egoyla) mücadele ederler.. bizim bu sitedeki nonteistlerin islamla uğraşmaları gibi.. avrupa ve amerikanın nonteistleri hristiyanlıkla, isarilin nonteistler musevilikle, hindistanın nonteistleri hinduizmle, japonya ve çinin nonteistleri budizmle büyük mücadele içindedirler.. ve hiç biri diğer dogmalarla mücadele etmezler, bunun yaşadığı coğrafyayla hiç bir ilgisi yoktur, kişiye hangi zihin yüklendiyse dünyanın neresine giderse gitsin o coğrafyanın dogması değilde kendi zihnindeki dogmayla uğraşmaya, mücadeleye devam eder, çünkü hala egonun kölesidir.. türkiye gelmi budizm zihinli bir nonteist islamla uğraşmaz, o gider mutlaka budizmin eleştirildiği, yanlışlanmaya çalışıldığı ortamalrı bulur ve orda mücadelsini yapar.. avrupaya amerikaya gitmiş bir islam zihinli nonteist hristiyanlıkla musevilikle mücadele etmez, mutlaka islamın eleştirildiği bir ortamda bulunmak zorundadır.. uzak doğuya gitmiş bir musevi zihinli nonteist budizmle hinduizmle uğraşmaz, o da mutlaka gider museviliğin yanlışlanmaya çalıştığı bir ortamda bulunmaya çalışır.. bu bahsettiğim tüm insanlar hala zihinde egonun kölesi durumda yaşayan insanlardır.. ve zihinleri teizm ve nonteizm diye ikiye ayrıldığı için bu savaşın verdiği huzursuzluğu/kaosu bastırmak ve nonteist zihnin hakimiyetini kurmak için zihninin teizm kısmıyla kıyasıya mücadele edip, onu yanlışlamaya uğraşmak zorundadır.. aksi halde zihninin teizm kısmı güçlenip onu huzursuz etmeye devam edecektir.. o yüzden bu dünyada teizmden nonteizme sıçrama yapmış insanlar teizm düzeyine göre daha huzursuz insanlardır, çünkü zihin ikiye bölünmüş ve büyük bir savaş vardır.. teizm düzeyindekiler çok mutlu huzurlu insanlardır, çünkü bilinçlerinin üzerini örten zihin tek taraflıdır, hangi dogma yüklendiyse onu gerçeklişimiş gibi yaşıyan, derin uykuda rüya gören insanlardır.. ama nonteistler öyle değildir ve uykudan uyanma başlamıştır ama bu süreç sıkıntılıdır.. çünkü yapılan ameliyatın acılarını hissetmeye başlarlar.. oysa teizm düzeyindekiler derin bir narkozda oldukları için ameliyatın acılarını hissetmezler, derin bir huşu içinde uykuda bir yaşam sürerler.. hırisityanı da müslümanı da budisti de hindusu da musevisi de aynıdır, dünyanın en mutlu, en huzurlu insanlarıdır onlar..

özbenlikler; egodan arınmış kişilerdir ve kendi soyutunu yaratan kişilerdir, peygamberler, filozoflar, ermişler, mistikler.. isa, muhammed, musa, buddha, konfiçyus, tao, krishna, mevlana, diğer dinlerdeki ermişler vs..

safbilinç; tüm bu sahte ve özbenliklerden ve dolayısıyla öğretilerden arınıp varoluşu birebir olduğu gibi bir ayna gibi yansıtmaktır, sadece tanıklık etmektir, kendine yansıyan varoluşa hiç bir şey katmadan olduğu gibi yansıtmaktır.. bu yansıtmayı yaparken de kendi türüyle bir iletişim içinde olduğu için onların anladığı/kullandığı kelimeleri kullanmak zorundadır.. aslında safbilinç derin bir sessizliktir, bir hiçliktir.. bir deklarasyonu, bir bildiği, bir ortaya koyduğu bir şey yoktur.. varoluşa bir bütünlük içinde, tüm benliklerden, tüm sahte mutluluk/mutsuzluklardan arınıp tam uyanıklık/farkındalık/aydınlanma içinde safbilinç olarak mutlak mutlulukta anda tüm yaşamı büyük bir coşku içinde yüreğinden gelen sese göre yaşayıp hayatı ıskalamamaktır..

diğer üzeri benliklerle örtülmüş bilinçleri(teizm nonteizm) olduğu gibi kabul eder ve bu durumlarının onların bir hatası/suçu olmadığının farkında olduğu için onları eleştirmeye değiştiremeye çalışmaz.. hiç bir ideali amacı yoktur, o sadece bir sürecin parçası olduğunun farkındadır ve bu süreçte hangi zaman ve mekanda yansıtma yapması gerektiğinin kendinden öte birşey olduğunun farkındalığıyla varoluşa teslimiyet içinde yaşayan insandır..

paslıçivi
01-04-2010, 07:53
Kisaca, butun bunlara cevap verecek olan ve bunlari soyleyen, paslicivi; kimdir/nedir?

paslıçivi; çocukluğunda şanseseri oyun diye oynadığı ve aslında bir meditasyon olan teknik sayesinde tüm zihinden, benliklerden arınmış, kendine sunulan yaşam yani varoluşu yansıtma işini, zaman ve mekanını kendinden öte bir şeyin belirlediğinin ama bunun ne olduğunu bilmeyen safbir bilinçtir, aynadır, tanıktır.. bunları yazan paslıçivinin safbilincidir ama bu safbilincin ne zaman, nerde, nasıl yansıtma yapmasının kendi öziradesinin ötesinde olduğu farkındalığıyla yaşar..

evrensel-insan
01-04-2010, 17:27
Saygideger paslicivi;

Agnostisizm ve safbilinc konularini sonraya birakiyorum. Once merak konusunu aciklayayim.

Insanoglu, yasam ve iliskilerinde; hic bir konuda bilincli degildir. Kendi fiziksel uzuvlarini bile kullanirken bilinci yoktur, elini, bacagini ve herhangibir uzvunu bilincli ve saglikli kullanmaz, saglikli beslenmez, kendine ve uzuvlarina bakmaz v.s. Kisaca ne kendini tanir, ne de fiziksel yapisini. Oyuzden kolay hastalanir, bir yerleri agrir ve belirli bir yastan sonrada bu bilincsiz vucut kullanimi, vucut organlarinin teklemesini getirir.

Cunku, insanoglunun dogal dusuncesi kendi turu ve onun saglikli yasami icin degildir. Dogal dusunce de insanogluinun degeri yoktur. Oyuzden de baska tabu ve veriler yasam ve bilincli yasaminin onune gecer.

Soyutta ise, durum felakettir. Insanoglu soyutu olan tek canli turudur. Ama bu soyutunun da bilincinde degildir. Yasam ve duzenini sistemini iliskilerini bu soyutlar ustune kurar, onlara teslim olur, icerikler verir, baglar kurar, sahiplenir ve sabitler ondan sonra da bu icerikleri oturur tartisir.

Insanoglunun en buyuk yetisi, hayal gucu ve merakidir. Bunlar sayesinde ortaya koyumlari, deney, gozlem ve buluslari degerlendirir ve teoriler, ideolojiler, inanclar uretir.

Sorun bu soyutlarin, BILINCINDE OLMAMA VE BU SOYUTLARI KONTROL EDEMEME dedir.

Yani merakini ve hayal gucunu kontrol edip, yonetip,yonlendirebilmek yerie abartir ve kendi dedigine kendi inanir teslim olur.

Bilimsellikten ornek verelim. Merakini kullanarak buldugu, gozlemledigi, deneye tabi tuttugu bu objeyi; epistemolojik olarak ortaya koyar. Iste burada merakini kontrol edip, epistemoloji ustune cikmamalidir ki, bilimsellikten sapmasin.

Kisaca dogal dusunce; hem insanoglunun fiziksel yapisina hem de soyut yetisine uygun degildir. Cunku bunlarin insanoglu yararina, saglikli ve tutarli bir sekilde kullanimini ogretmez ve bu konuda insanoglunu bilinclendirmez.

Butun mesele; FARKINDA oldugun uzvunun da BILINCLI kullanimindadir. Ayni sekilde ORTAYA ATTIGIN soyutun da, KONTROLLU, YONETIM VE YONLENDIRIMLI kullaniminda ve paylasimindadir.

Insan oz ve birey gorunuslu evrensel insan hem insanoglunun kendisini hem fiziksel, hem de soyut yeti ve becerileriyle tanimasini, bilincli kullanim ve paylasimi en azindan, algi ve dusunce ufkuna cikarir ve turunun ve birinin ONEMINI kendine ortaya koyar.

Oyuzden onemli olan merak degil; bu meragi, kontrollu, yonetim ve yonlendirimli, mantikli, tutarli ve saglikli kullanabilmer ve paylasabilme bilincidir.

Ingilizce de bir terim vardir, "curiosity killed the cat", yani "merak kediyi oldurdu (olmek)" diye. Iste bunun bilincinde olmak gerekir ki; merak; insanoglunu teslim almasin, inanca ve insandisi ve insanlikdisiliga yonelmesin.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
01-04-2010, 17:47
Saygideger paslicivi;

Birincisi ortaya koyum, seyi tum resmiyle ve taraflariyla, disaridan bakis acisi ve notr algi ile, ortaya koymaktir.

Tanri konusuna ele alalim. Bunun ortaya koyumu, varlik temelinde var/yok; inancsal temelinde inanmak/inanmamaktir.

Bu baglamda, Tanrisal bir konuya yanasim, tanrisallik bunyesinde, olumlu olarak varlik temelinde, var demek; ve inancsal temelinde de inanmak olurken; olumsuz olarak varlik temelinde yok demek ve inancsal olarak ta inanmamaktir. Yani ateistlerin durumu.

Safbilinc konusunu aciklarken hiclikten bahsetmissin ve cok onemli bir konuya deginmissin. Nihilizm, insanoglu tarihinde ilk defa safbilince BILINCSIZ FAKAT FARKINDA OLARAK ulasan ideolojik inancsal felsefedir. Hem mustakil varligi, pozitivizm eliyle, hem de gercek varligi isimcilik eliyle ve ideolojik inancsal dogrulariyla yok lar.

Nihilizmin (benim bu konuda yazilarim var, istersen link verebilirim), saf bilinci yani civiyi ortaya koyarken BILINCSIZLIGI; nihilizm takipederlerine iki acili vermistir. Bunlardan biri pasif, digeri aktif acilimdir.

Nihilizmin ozu Yaratici dahil ahlak ve etigin cogu degerini OLDURMEKtir. Bu temelde "SERBESTLIK BOSLUGUNA DUSEN" BILINCSIZ BIREY (Avrupada birey yetistirimi bilincsizdir ve bencil, egoist icerikli ben iceriklidir? ya bireyci akilcilik ile aktif bir bencillige ve egoizme sapar (ki bu her turlu guc kullanarak baska kisileri kendi amacinas arac etmek ve her turlu insanlikdisi uygulamalara imza atmaktir. 20. yuzyilin icinde bulundugu ve bugunku dunya, isgaller, savaslar, katliamlar v.s. bunun ornegidir), ya da tamamen bosluga ve caresizlige duserek bir cesit teslim olur.

Senin farkindaliginin ve bilincinin burada ilginc bir icerigi var. Hem bireyci akilciligin egoizmi sende yok, hem de teslimiyet ve caresizlik bilincsizliginde degilsin.

Iste bu seni ucuncu bir katagoriye koyuyor. Yani EVRIMCI katagorisine, senin dedigin norokimyasal yapinin yetisi.

Evrensel insan ise; bu safbilincin hem farkinda hem de bilincinde olarak TUM RESMININ SORUNUNU ORTAYA KOYUYOR ve ALTERNATIF SUNUYOR.

Eger safbilincin, civi yonu ve evrensel insan'in paslanmaz civi farki algilanirsa; konu da aydinlanmis olur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
02-04-2010, 00:26
Saygideger paslicivi;

insanoğlu kendi türü arasında monodialog kurabilmek için konuşma dediğimiz bir iletişim şekli geliştirmiştir.. bu konuşma dediğimiz iletişim kelimeler ve cümlelerden oluşur ama kelime ve cümlelere insanoğulunu yüklediği anlam mutlak anlamda tek değildir..

yani iki insan birbiriyle konuşurken kullandığı kelime ve cümlelere hiç bir zaman birebir aynı anlamı yüklemez.. geçenlerde bununla ilgi bir sözü paylaşmıştım, hatırlarsın; iki insanın birbirini yanlış anlaması için en az 9 neden vardır diye..

şimdiye geldiğimizde gördüğüm kadarıyla böyle bir durumla karşı karşıyayız..

Zaten bu yuzden dialog degil, mono dialogdur. Cunku dialoga giren insanoglu taraflari, sadece kendi duzeyleri temelindeki monolog iletilerini bir birine iletirler. (Bu konu da detayli yazilarim var, istersen link verebilirim)

ortaya koymak ve inanç.. evet senin ortaya koymak diye kullandığın ifade benim inanç dediğim şey..

Ortaya koyum, bir seyi icinde yer almadan ortaya koymaktir. Bu bir inanc olur,ideoloji olur, bilimsel bir konu olur v.s. Ortaya koymanin amaci; konuya icinden yanasanlarin nasil bir cikmazda ve kisir dongude oldugunu gostermek icin; ya da bir konunun tum resmini verebilmek icindir. Bir onceki mesajimda verdigim, tanrisal yanasim ornegi gibi. Dolayisi ile konunun ogreti mi icerdigi, bilgi mi icerdigi onemli degildir, onemli olan konuyu tum resmiyle gozler onune sermektir.

ve ben her zaman inanç dediğim kavramın açılımını yaparken bildiğini zannetme yanılgısı olarak ifade ediyorum..

inanç= bildiğini zannetme yanılgısıdır..


çünkü bana göre bilgi: bilimin deklare ettiği şeylerdir.. ve bu teizm ve nonteizm düzeyindeki insanlar bilimin deklare etmediği şeyleri(özellikle tanrı odaklı) sabitleyip bildiğini zannettikleri için agnostizm der ki; bu söylevleriniz gnostik bilme yollarıdır, yani bilimin deklare etmediği şeyleri siz gnostik yolla bilmeye çalışıp sabitliyorsunuz, yani bidiğinizi zanediyorsunuz, oysa bunlar gnostik olarak bilinemez, yani senin tabirinle ortaya konamaz..

ve o yüzdendir ki; tüm teizm ve nonteizm bilinçlerin varoluşu ortaya koymalarına inançtır derim ve hatta bu konuda zaman zaman ateistlerle tartışırım.. çünkü ateistler; ateizmi bir inanç olarak görmezler.. bunun nedeni de ateistlerin inanç kelimesine yükledikleri anlamın sadece dogma dinler ve tanrıyı varlayan nonteistik söylemler olmasından kaynaklanır.. oysa ateistler de yine tanrı odaklı tanrıyı yoklayan bir söylem içindedirler..

işte burda söylem dediğim şey; bana göre inançtır, sana göre ortaya koyumdur..

Senin ornegindeki agnostisizm de; bir seyin gnostik olarak ortaya konamayacagi olarak izah edilmis. Halbuki, ortaya konamazin anlami, seyin kendi kendisini ortaya koyamaz oldugu, insanoglu olmadan ortaya koyum olamayacagi, ortada olanin ne ortaya koyan, ne de ortaya konulan olmadigi, sadece ortaya konum oldugudur. Yani konu inanc ve bilimsellik farki degildir.

sevgili e.i.. şimdi tüm bunlardan sonra tekrar soruyorum.. agnostisizm sana göre hala doğal düşünce türevimidir ve doğal düşünce türevi ise insanlık adına nasıl bir sorun teşkil etmektedir..???

Agnostisizm; sadece gnostisizmin ne oldugunu, bilimsel olmadigini, inanc oldugunu ve ortaya konan bilginin de anlik oldugunu soyler.

Yani dogal dusuncenin, bir cesit bilimselligini one surmektir. Hem dogal dusuncenin resmini vermez, hem hicligi, yani safbilinci vermez. Kisaca civinin bazi paslarindan arinmasini saglar, hepsi okadar.

Ustelik bilimsel olmayan, ideolojik inancsal dogrular uzerine kurulan ve yanlislasnamayan gnostisizmi de ikna etmesi zordur. Cunku gnostik kendi ideolojik inancsal dogrusunun dogrusunu sabitlemis ve sahiplenmistir, yani senin deyimin ile uykudadir. Mesala kendine gore bir tanri anlayisi vardir ve bu sahiplenilip sabitlenmistir.

Oyuzden agnostisizmin gnostisizm ile ugrasmasinin basarisi, bir ateistin, ateizmi bilimsel gormesi kadardir. Cunku agnostisizm; gnostisizmle bilgi ogreti bazinda tartissa ve ogretinin bilimsel olmadigini gosterse bile, kendisi bilimsel degildir. Cunku yola inanc karsiti olarak cikmistir.

Tek olumlu tarafi, senin gibi farkina varanlari, safbilincin hicliginin bilincine tasiyabilmesidir. Zaten inanctan kurtulusta; olana, ortaya konana varolusa v.s. teslimiyeti getirir.

Eger bir "zarar" soz konusu olacak ise; hem kendini hem de etrafindakileri saf bilince teslim ve mahkum eder.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
02-04-2010, 05:22
Soyutta ise, durum felakettir. Insanoglu soyutu olan tek canli turudur. Ama bu soyutunun da bilincinde degildir. Yasam ve duzenini sistemini iliskilerini bu soyutlar ustune kurar, onlara teslim olur, icerikler verir, baglar kurar, sahiplenir ve sabitler ondan sonra da bu icerikleri oturur tartisir.

Insanoglunun en buyuk yetisi, hayal gucu ve merakidir. Bunlar sayesinde ortaya koyumlari, deney, gozlem ve buluslari degerlendirir ve teoriler, ideolojiler, inanclar uretir.

Sorun bu soyutlarin, BILINCINDE OLMAMA VE BU SOYUTLARI KONTROL EDEMEME dedir.

Yani merakini ve hayal gucunu kontrol edip, yonetip,yonlendirebilmek yerie abartir ve kendi dedigine kendi inanir teslim olur.


insanoğlunun soyutları kontrol edememesinin ve kendi dediğine kendi inanıp teslim olmasının tek bir nedeni varır.. insanın ruhsal aygıtının sadece akıl/düşünceden ibaret olmaması..

insanoğlunun ruhsal/manevi aygıtını sadece düşünce boyutu oluştursaydı; bu soyutları kontol edip, kendi dediğine kendi inanıp teslim olmazdı..

her zaman söylediğim gibi insanın ruhsal/manevi aygıtının iki öğesi var.. birisi senin dediğin düşünce/akıl diğeri duygulanma/mutluluktur..

Bu düşünce ve duygulanma dediğimiz iki öğe bir uyum içinde çalışmaktadır ve çalışmak zorundadır.. her iki öğede birbirinden karşılıklı beslenir ve biribirlerini kontrol etmek zorundadırlar.. terazinin iki kefesi gibidirler, terazinin dengede durması için her iki kefe aynı ağırlıkta olmak zorundadır.. şayet kefenin birisi yükselip denge bozulursa diğeri aşağı çökmek durumundadır.. insanın nörokimyasal yapısı bu şekilde tasarlanmıştır.. o yüzdendir ki terazide bu dengeyi tutturamayanlarda iki ana başalık altında sorunlar/hastalıklar ortaya çıkar..

1. psikoz: kişide düşünce/akıl öğesi bozulmuştur, kişi bu dünya insanlığında "normal" dediğimiz sınırların dışına çıkar, "anormal" bir düşünce boyutuna geçer, en başlıca örnek şizofrenidir.. ve psikoz dediğimiz tabloda kişi normalin dışına saptığının farkında değildir, yani kişi hasta olduğunu farketmez ve kabul etmez.. düşünce boyutunu çok farklı bir platforma taşıyarak mutluluğunu sağlamaya çalışır, dengeler.. bu kişiler hasta olduklarının farkında olmadığı için hekime yakınları tarafından getirilir..

2. nevroz: duygulanım öğesinin bozuklukarınından köken alır ve bu durum kişinin düşünce ve davranışlarına yansır.. kişi düşünce olarak normal dediğimiz sınırların dışına çıkmaz, yani durumunun ve hastalığının farkındalığındadır, hasta olduğunu farkeder, kabuleder.. ama kendisine yansıyan duygulanmanınbozulması dolasıyla değişik tutum ve davranış içine girerek bunu gidermeye çalışsa da beceremez ve mutluluğu/huzuru kaçar.. depresyon, fobi, anxiyete bozuklukları vs bu gruptandır.. bu kişiler hasta olduklarının farkında oldukları için hekime kendi isteğiyle gelirler..

tabii bu iki ana başlık konunun özünü verebilmek amacıyladır, bu tür hastalıkların bir çoğunda hem duygulanma hem düşünce belirli düzeyde normalden sapma gösterebilir ama önemli olan hangi boyutun dominant olarak bozulduğudur..

işte insanın ruhsal/soyut aygıtı bu şekilde çalışır ve arızalanır.. o yüzdendir ki bu iki kompenent(duygu, düşünce) simbiyotik yani karşılıklı biribirlerinden beslenerek ve birbirilerini kontrol ederek bir denge sağlamak zorundadırlar..


senin kırmızıyla alıntıladığım durumun ortaya çıkmasının nedeni budur.. sen insan denen canlının manevi/soyut aygıtının nasıl çalıştığını bilmediğin ve sadece düşünce boyutunu ele aldığın için bu durumu doğal düşüncenin bir sorunu olarak görüyorsun.. sana göre insan denen canlının soyutu sadece düşünceden oluşuyor ve duygulanma boyutunu pas geçip yok sayıyorsun.. sonra da doğal düşünce insanlığa zarar veriyor diyorsun..

insanın beyin kimyası(nörokimyasal yapısı) müsait olmadığı için düşünce ve duygulanma kompenentlerini birbirinden bağımsız, özgür çalıştıramaz.. ve bu dengeyi sağlamak zorundadır.. çünkü varoluşun dayatması olan yaşamda kalıp soyunu devam ettirebilmesi için bu durum bir zorunluluktur.. aksi halde kişi ya düşünce ya da duygulanma boyutunu bozup normalden sapıp toplum içinde sağlıklı dengeli bir yaşam sürüp diğer insanlarla uyum içinde yaşayamayacağı için yaşamda kalıp soyunu devam ettirmesi zorlaşır ve hatta bazen imkansızlaşır.. kişi kendi yaşamına kendi elleriyle son verbilir ya da karşı cinsle bir ilişki içine girip soy devamını sağlayamayacak düzeyde akli dengesini yitirir..

insanın kendi soyutlarını kontrol edebilmesi ve kendi söylediğine inanıp teslim olmaması için düşünce/akıl boyutunu tamamen özgürleştirip, duygulanma/mutluluk unsurundan bağımsız çalıştırmasıyla mümkündür.. bu da beyin kimyasının bir durumudur, beyin kimyası müsaade etmezse kişi bunu kendi öziradesiyle aşamaz.. düşünce boyutu özgür olmadığı için soyutları kontrol edemez ve bir noktada kendi söylediğine kendinin inanıp teslim olması gerekmektedir.. işte aklın kendini zorlayıp artık gücünün bittiği noktada akıl teslim olur ve soyutunu sabitleyip sahiplenir ve işte tam burada kişinin inancı(teizm, nonteizm) başlar..

kişi agnostisizm farkındalık düzeylerine çıkamaz, agnostisizme çıksa bile burda fazla dayanamaz, çünkü henüz duygulanma unsurunu sabitleyip düşünceyi tamamen özgür bırakmamıştır.. düşünce/akıl bu bilinemezlik kararsızlık durumunda kişinin duygulanımını/mutluluğunu bozmaya başlar ve kişi geriye dönmek zorundadır.. varolan bilinç düzeyine göre ya nonteizme ya da teizme tekrar geri dönüp çakılır kalır..

agnostizmeden farkındalık/aydınlanma düzeyine çıkması bir aşkınlık, quantal bir sıçrayıştır.. farkındalık düzeyinde artık hem düşünce hem duygulanma tamamen özgür kalmıştır, kişi kendisi sonsuz sayıda soyut üretir ama hiç birini sabitleyip sahiplenmez, çünkü safbilincindeki mutlak mutluluğuna ulaşmıştır.. artık istediği kadar soyut üretir ve soyutlar arasında devasa düşünce zihin sörfü yapar, hiç birine inanıp teslim olmaz, bu bile başlı başına muazzam bir özgürlük ve keyiftir..

farkındalık kişisel bir kurtuluşa ermektir..

dediğim gibi senin beyin kimyan ya doğuştan ya da sonradan bir şekilde değişik olduğu için bu bilinç düzeyine gelebilmişsin, aksi takdirde bu mümkün değildir.. ya duygulanma ve düşünceyi biribirinden bağımsız çalıştıracaksın ya da duygulanma öğesini mümkün olduğu kadar zayıflatacaksın ya da yokedecksin. yani duygusuz biri olacaksın.. diğer tüm durumlarda teizm ya da nonteizm düzeyine mahkumsun..

ve beyin kimyası müsait olmayan insanlara bu senin bahsettiğin evrensel insan bilinci ya da benim farkındalık dediğim düzey anlatarak, konuşarak bir düşünce sistemi olarak aktarılamaz.. bu imkansızdır.. sadece beyin kimyası müsait olanlar "ki bunlar nonteizm düzeyindekiler bize yakındır" bizim yazdıklarımızı algılayıp bir parça bize hakverebilirler, bizden aydınlanabilirler ama kalıcı olarak bu bilinç düzeyine sıçrayıp burda sabit kalamazlar, bir süre sonra tekrar nonteizm düzeyine çakılmak durumundadırlar..

işte meditasyon dediğim ilaç kişiye bunu sağlıyor, tüm zihinden arındırıp duygu ve düşünce kompenentlerini birbirinden bağımsız çalışmasına neden oluyor ve bu da bilinç yükselmesini sağlıyor..

paslıçivi
02-04-2010, 05:32
Bilimsellikten ornek verelim. Merakini kullanarak buldugu, gozlemledigi, deneye tabi tuttugu bu objeyi; epistemolojik olarak ortaya koyar. Iste burada merakini kontrol edip, epistemoloji ustune cikmamalidir ki, bilimsellikten sapmasin.


bilimin varolması ve gelişmesi için epistemolojinin üstüne çıkmak gerekiyor sevgili e.i.. yani epistemeolijinin sınırlarını aşıp hayal kurmak, olasılıkklar düşünmek gerekiyor.. bu olmadan epistemelojik sınır sabit kalır, değişmez, gelişmez..
Einstein'in dediği gibi hayal kurmak bilgiden daha önemlidir..

ama dediğim gibi kişinin nörokimyası uygunsa epistemeolojik sınırı geçip, hayal kurup olasılıklar üretip bunları bilimsel olarak deney gözleme taabi tutabilir.. aksi halde kişi kurduğu bu hayallerden, olasıklardan birini zihninde sabitleyip, sahiplenir ve bir inanca teslim olmak zorunda kalır..

paslıçivi
02-04-2010, 06:16
Birincisi ortaya koyum, seyi tum resmiyle ve taraflariyla, disaridan bakis acisi ve notr algi ile, ortaya koymaktir.

Tanri konusuna ele alalim. Bunun ortaya koyumu, varlik temelinde var/yok; inancsal temelinde inanmak/inanmamaktir.

Bu baglamda, Tanrisal bir konuya yanasim, tanrisallik bunyesinde, olumlu olarak varlik temelinde, var demek; ve inancsal temelinde de inanmak olurken; olumsuz olarak varlik temelinde yok demek ve inancsal olarak ta inanmamaktir. Yani ateistlerin durumu.


sevgili e.i..

agnostisizm ya da bir üst kademesi farkındalık düzeyinde ortaya koyum demek; insanoğluna yansıyan varoluşun beş duyumuza yansıyanları yansıtmaktır temel olan.. sadece 5 duyumuza yansıyan yansıtıldığı için tanrı kavramı agnostisizm ve farkındalık düzeyinde ortaya konmaz.. agnoztisizmin bilinemez dediği şey tanrı değil varoluşun kendisidir.. tanrı denen şey, insanoğlunun gnostik yolla yarattığı bir soyuttur.. ve agnostisizmde tanrı kavramı insan zihnine düşen her soyut gibi sadece bir olasılıktan ibarettir.. ve varoluş nedir sorusuna verilecek soyut ceavpların hepsinin mutlak doğru olma olasılığı sadece 1/sonsuzudur.. yani bazı arkadaşların algıladığı gibi tanrı kavramı agnostisizmde %50 değildir.. bir agnostik tanrının olma olasılığı %50 olarak görmez, yani ya vardır ya da yoktur gibi yaklaşım içinde değildir..

agnostisizm de sorgulanan ve cevaplanan tanrı değil varoluşun kendisidir..

tanrı sadece bir olasılıktır ve yüzdesi diğer tüm olasılıklar gibi 1/sonsuzdur.. ama agnostisizm altındaki teizm ve nonteizm bilinç düzeylerinin derdi tanrının varlığı yokluğu, şekli şemali, özellikleri vs dir.. yani dünya insanlığının kendi zihninin yarattığı tanrı soyutuyla başı derttedir.. sanki tüm sorun "bir tanrı varmı yokmu" üzerine yoğunlaşılmış ve odaklanılmıştır..

agnostik ve/veya farkındalık düzeyindeki bilinçte, sorgulama; varoluş üzerinedir ve tanrıdan bağımsızdır.. tanrı odaklı/merkezli değildir.. yani bir agnostiğin derdi/sorgulaması "bir tanrı varmıdır yokmudur" değildir, bir agnostiğin derdi/sorgulaması "varoluş nedir" sorusunun sorgulanmasıdır.. ve bunun sorgulanması sırasında an itibariyle bilinemez deklarasyonunu sunar..


tekrar söylüyorum; sorgulanan, ortaya konan tanrı değil varoluştur..

paslıçivi
02-04-2010, 08:07
Senin farkindaliginin ve bilincinin burada ilginc bir icerigi var. Hem bireyci akilciligin egoizmi sende yok, hem de teslimiyet ve caresizlik bilincsizliginde degilsin.

Iste bu seni ucuncu bir katagoriye koyuyor. Yani EVRIMCI katagorisine, senin dedigin norokimyasal yapinin yetisi.

Evrensel insan ise; bu safbilincin hem farkinda hem de bilincinde olarak TUM RESMININ SORUNUNU ORTAYA KOYUYOR ve ALTERNATIF SUNUYOR.

Eger safbilincin, civi yonu ve evrensel insan'in paslanmaz civi farki algilanirsa; konu da aydinlanmis olur.


sevgili e.i.. dediğim gibi ben klasik felsefi yaklaşımları bilmem, nihilizm nedir anlamam.. ben hiçlik derken nihilizmden bahsetmiyor olabilirim..

hiçlik derken bahsettiğim; varoluşu saf bir bilinç olarak yansıtırken koruduğum derin sessizlik ve yorumsuzluk diyebilirim.. safbilinç varoluşu yansıtırken iyi, kötü, güzel, çirkin, faydalı, zararlı gibi sıfatları katmaz..

yani safbilince göre varoluş olduğu haliyle kabul edilip yansıtılır.. varoluşta bir sorun yoktur, safbilinç sadece olanı yansıtır, olanda da bir sorun yoktur..

safbilinç, varoluşun sadece bir süreç olduğunu ve bu sürecin birbirini zincirin halkaları gibi takipeden anlardan ibaret olduğunu ve sadece kendisine sunulan zaman ve mekanı yansıtabileceğinin farkındalığıyla bir yansıtma içindedir yalnızca..

safbilinç, kendisini bulup tanıdığı için insanı tanıyor ve varolan varoluşun kaostan düzene geçişteki süreci insanın düşünce yapısını yine düşünceyle değiştirelemeyeceğinin farkındılığıyla hiç bir soyut müdahelede bulunmayıp, alternatif sunmayıp sadece tüm herşeye tanıklık ediyor.. bir ayna gibi gözlüyor, kendisine geleni hiçbir şey katmadan yansıtıyor..

çünkü kaostan düzene devam eden varolan sürece insaoğlunun kendi eliyle ürettiği her düşüncenin alternatif ya da zoraki sunulmasının sadece ve sadece evrimin karşıkonulmaz sürecine bir katkı sağlamaktan başka bir şey olmadığının farkındalığında... insanoğlu düşüncede yaşadığı sürece bu bilinç evrim süreci devam edip gerçek insan/insanlık ortaya çıkmayacaktır.. gerçek insanlığın ortaya çıkması için insanların tüm zihin düşünce ve benliklerden arınıp sadece bir ayna, tanık, gözlemci gibi safbilinç olması gerektiğinin farkında..

evrensel-insan
02-04-2010, 22:46
Saygideger paslicivi;

Verdigin psiko-tibbi bilgiler icin tesekkurler. Ever dedigin gibi, benim duygusallik bilincim farkli. Birincisi, duygusalligi,bilhassa egonun one cikmamasi acisindan kendim icin kontrol ederim veek kullanmam. Ama; duygusalligimi asil karsimdaki icin kullanirim. Cunku hem onun ihtiyaca oldugunu dusunurum, hem de ona destek vermeyi yeglerim.

O yuzden ben genelde mantiksal yanasim gosteririm, bunu da tum sartlar sadece o an icin degerlendirerek uygularim. An degistiginde sartlar da farklilasabilir.

Ayrica duygusalligimi karsimdakini birey yerine koyarak, yai onun her turlu hak ve ozgurlugune saygili olarak gosteririm.

Buradaki saygi, farkin farkina varmak ve hic bir farki one ckarmamak ve de farki goz ardi etmemek. Bunun yaninda akilimi vicdanin onune degil; vicdanimi aklin onune koyarak, mantigimi kullanirim. Buradaki vicdan da, hem kendime hem de iliskide oldugum karsimdakine fiziksel ve dusunsel zarar vermemektir.

Dusunsel zarar cok onemlidir. Cunku bir kisinin korkularini yenmesi ve tabularindan arinabilmesi ve hatta tabularinin uzerine gidebilmesi, ancak kisinin kendini hazir bulmasi temelindedir. Eger kisi buna hazir degilse, ona bunu zorlamak, bir dusunsel tikaniklik ve cikmaz yaratabilir ve bu onun yasam ve iliskisini olumsuz etkiliyebilir.

Hayal ve merak konusuna gelince, dedigim gibi bunun bilincli ve kontrollu olmasi onemlidir. Ta bi ki spekulatif ve epistemoloji ustu bazi dusuncelerin uretilmesi olmasi gerekendir. Ama onemli olan bunun henuz bilimsellik olmadiginin bilincinde olmak ve bilimselmis gibi ortaya koymamaktir. Iste bir soyutun dusunce mi, inanc mi oldugu farki da bu epistemolojik duzeyde ve epistemoloji ustu dusuncenin inanca donusmemesinin saglanmasinda ve bilimsel olmadiginin farkinda ve bilincinde olmaktir.

Yoksa kimse, hic bir soyuta hic bir sinir getiremez. Bu insanoglunun ufkunu kisitlamak anlamina gelir.

Zaten bilimin ve bilimselligin kaynagi, hayal gucudur. Cunku bu hayal gucunu somuta oturtma cabasi ve bunun bilimsel oturtumudur zaten bilimi ilerleten. Yani an ne sabit, ne sahiplidir, sadece surekli suregelen surectir.

Bir kisinin geriye donup, doneemesi konusunu ise, bir ornekle aciklayayim. Kapitalizmin biligi, birikim, gozlem ve deneyini fark etmis ve algilamis bir kisiyi nasil feodalizme donduremezsen; BILINCLI ve FARKINDA olarak bilinc duzeyi atlamis bir kisiyi de bir onceki duzeye indirgeyemezsin.

Burada BILINC ve FARKINDALIK anahtar kelimelerdir.

Cunku, gene bir ornek verirsek; Avrupada toplum birey yetistirir, ama; yetisen birey, birey bilinci ve farkindaligiyla degil; tam da dogal dusuncenin temeli bencillik egoizm ile yetisir ve ancak bireyci akilci olur. Tarih bu bireyci akilcilarin eliyle, dunyanin ve insanligin, iki asirdir ne hale geldigini gostermektedir.

Su beyin kimyasi musaitligi, bence bulanik. Kavun degilki, koklayip, anlayasin.

Oyuzden bu kou daha bir net acikliga kavusmaya gerek duyuyor.

Sorun tabi ki varolusta degildir, cunku ona icerik veren ve onunla bag ve iliski kuran insanogludur. Sorunda, bu icerik, bag ve iliskinin dogal dusunce ile kurulmasi ve verilmesidir. Sorun olan budur. Bu temelde MADDE VE FIZIKSELLIK SORUN DEGILDIR, SORUN ONLARI NICELEYEN, NITELEYEN, ORTAYA KOYAN SOYUTTADIR. Cunku Hem soyutu, hem de somutu ortaya soyut koyar. Iste soyut bu temelde somuttan her bakimdan baskindir.

Cunku dogalligin, sadece soyut ortaya koyumu degil; dusuncesinin, algisinin, yansisinin, ifadesinin, duygusunun, duyumunun, ve her turl etiksel sistemlesmesinin ve metafiziksel yonlenirilmesinin v.s. sorumlusu SOYUTTUR.

Iste evrensel insan da bu soyutun ve kavramla ozdeslestirdigi somutun/soyutun alternatifidir.

Belki de o yuzden senin norokimya fiziginin aslinda yonlendirilisi soyuttur. Bu da bilinc ve farkindaligin dogal dusunceyi her yonuyle sorgulamasidir.

O yuzdn sen hala varolusun fizikselligindesin, halbuki varolusu varolus yapan ve verilen icerik ve kurulan bag ne olursa olsun, iste bu soyuttur ve sorundur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
03-04-2010, 07:57
ortaya koymak ve inanç.. evet senin ortaya koymak diye kullandığın ifade benim inanç dediğim şey..

Ortaya koyum, bir seyi icinde yer almadan ortaya koymaktir. Bu bir inanc olur,ideoloji olur, bilimsel bir konu olur v.s. Ortaya koymanin amaci; konuya icinden yanasanlarin nasil bir cikmazda ve kisir dongude oldugunu gostermek icin; ya da bir konunun tum resmini verebilmek icindir. Bir onceki mesajimda verdigim, tanrisal yanasim ornegi gibi. Dolayisi ile konunun ogreti mi icerdigi, bilgi mi icerdigi onemli degildir, onemli olan konuyu tum resmiyle gozler onune sermektir.


sevgili e.i..

bir bir şeyi içinde yer almadan ortaya koyman için safbilinç olman gerekiyor.. aksi halde ortaya koyumun içinde kendinin yer almaması diye bir durum söz konusu olamaz..

senin, içinde yer almadan ortaya konum dediğin; evrensel insan benliğinin içinde olduğu ve bu yaşananları bir sorun olarak ortaya koyumundur..

dünya insanlığını gözlemliyorsun, bunların doğal düşünce içinde oldukları için bir çıkmazda ve kısır döngüde olduğunu yani sorunu görüyorsun..

--yansıyan dünya insanlığını, ilişkilerini ve varoluşu gözlemleyen, algılayan safbilinçtir..

--ama bu yansıyanı olduğu gibi yansıtmayıp ve kendinden birşey katan ve bir sorun olarak görüp yansıtan evrensel insan benliğidir..

ve her türlü benlik, bilincin üzerindedir.. bilinci örter, kapatır, safbilinç olmasını engeller.. kendisine yansıyanı bir ayna/gözlemci/tanık gibi birebir sadece olanı yansıtmasını engeller, benlik buna müsaade etmez.. çünkü benlik varolma mücadelesi vermek zorundadır ve bu yüzden kendisine yansıyanı yansıtırken kendi bilinç düzeyine uygun şekilde bir şeyler katarak yansıtır.. senin burda benliğin varoluşu algıladıktan sonra yansıtırken evrensel insan benlik bilincinin katkısı olan sorunu katıyor.. varoluş kendi adına, kendini ortaya koyarken bende bir sorun var demiyor ki, bunu sorun olarak yansıtan senin benliğin, safbilincin değil..


çünkü sen yaşayan canlılar arasında insan türündensin ve varoluşu gözlemleyip yansıttığında insan merkezli/odaklı (ki bunun adı bencilliktir) bir şeyler katıp yansıtıyorun.. ve bu bahsettiğin sorun arasında sadece insan türünün çıkmaz ve kısır döngüsünü algılayıp yansıtıyorsun..

bir canı olan ve yine ölümlü olan diğer türleri(hayvan ve bitkiler) hiç hesaba katmıyorsun, onlar öldürülüyormuş, hapsediliyormuş, canlı statüsü konumuna konmuyormuş, umrunda bile değil ya da diğer canlıların sorunları ikinci planda, yani önce insan diyorsun, sonra onlar....

çünkü bir benliğin var ve bu benliğin kökeninde insan olmanın genlerini ve dolayısıyla bencilliğini taşıyor ve yansıtıyorsun.. ve bu benlikten arınıp safbilinç olmadığın sürece varoluşu insan merkezli ve insanı ön plana çıkaran bir şeyler katarak yansıtmaya devam etmek zorundasın zaten..

olurda bu benlikten arınabilirsen, işte o zaman safbilinç durumuna yükselip yukarıdan bakıp bu kendi evrensel insan benliğini de gözlemleyip yansıtma şansı bulacaksın.. ve diyeceksin ki insan benliği ne kadar bencilmiş..

şu an sen varoluşu safbilinç olarak yansıtamıyorsun, önünde bir engel, bir filtre var, o da evrensel insan benliği.... ve bu benlik sana kendi türün için sorunları algılayıp bir ideal yarattırıyor, onun adı da evrensel insan düşüncesi..

insanlık tarihi kendi türü adına ideal üreten benliklerin kaosuyla dolu ve bugünkü dünya insanlığının durumu da bu.. Tao bir benliktir, muhammed bir benliktir, budha, musa, isa, krishna, karl marks, lenin, nietchze, aristo, sokrates, konfiçyus, mahavira, evrensel insan hepsi bir benliktir.. ve tüm bu benlikler insan türünden oldukları için insan adına insanlığın yaşadıklarını sorun olarak algılayıp kendi benliklerinin müsaade ettiği bilinç düzeyinde soyut/ideal yaratmışlar ve sadece insanoğlunu bölmüşlerdir.. ama bu yine onların suçu/hatası değildir, çünkü varoluş her atomuyla elektronuyla bir süreçtir ve bu benliklerin de yaptığı sadece bu kaostan düzene geçişte evrim sürecine katkı yapan varoluşun/bütünün vazgeçilmez birer parçalarıdır.. ve bu sürece/evrime bir katkı yaptıklarının farkındalığında bile değillerdir..

senin de şu an farkında olmadığın gibi..

benliklerin idealleri/soyutları hiçbir zaman varoluş ya da insanlık adına değildir.. çünkü benlik henüz safbilince ve dolasıyla mutlak mutluluğa erişmediği için tatmin olmak zorundadır.. ve insanlık adına ürettiği bu idealin/soyutun/düşüncenin arkasında çok sinsice bir benlik tatmini yatar.. çünkü soyut/ideal üreten bu benlikler egodan(sahtebenlik) arınmışlar, özbenliğe yaklaşmışlar ve genlerin verdiği bencilliği maximum düzeyde yaşayan ve tatmin olmaya çabalayan oluşumlardır/benliklerdir..


olurda bir gün beyin kimyan değişirse ya da meditasyonla şu evrensel insan benliğini yokedip safbilinç durumuna geçip kendi benliğini gözlemleme şansı bulursan ne demek istediğimi çok iyi algılayabilirsin.. aksi halde zaten benliğin buna müsaade etmeyip varolma ve tatmin olma mücadelesini vermeye devam etmek zorundadır ve bu senin öziraden/özbilincin dışında birşeydir..

sen hala beyin kimyanın ürettiği evrensel insan benliğinden bir üstbilinç olarak varoluşu yansıtmaya devam edeceksin, bu sana varoluşun bir dayatmasıdır, bundan kaçman imkansızdır..

evrensel-insan
03-04-2010, 16:35
Saygideger paslicivi;

Benlik ve bilincin ne oldugunu biraz degineyim. Aslinda bu konuyu, sen benim tum mesajlarimi okuyup, yanitladiktan sonra isleriz.

Seni ornek alalim. Bir seyi ortaya koyabilmek icin, buna varolusta dahildir, seyin kendiside dahildir; o seyin bir GORUNUSU, BIR OZU BIR DE DERINLIGI GEREKIR.

Buradaki gorunus, mustakil var olan varlik olarak gozukendir, bu da insanoglunun biridir. Oz ise o gorunen birin yansimasi ve yansittiklaridir, yani monologudur. Bu monolog dil ve vucut hareketleri olarak yansir.

Derinlik ise, bu oze yon veren veren ve bu ozun goruntusunu yonlendirendir.

Bu temelde; safbilinc, agnostisizm, varolus v.s. hakkinda buraya bir seyler yansitan gorunus, paslicividir. Paslicivinin ozunu veren dogal dusuncedir ve kendine gore de derinlik norokimyasal yapi ve meditasyondur.

Bu temelde, dogal dusuncenin sorunsal yapisini ortaya koyan, ve bunun hakkinda buraya bir seyler yansitan, evrensel insanin bireyidir. Bu bireyin ozunu veren, evrensel insan butunudur. Derinlik ise; dogal dusunceyi her yonuyle ortaya koyabilme ve surekli suregelen surec ile hem bu dusunceden arinabilme, hem de evrensel insan butununu alternatif olarak getirebilmedir.

Oyuzden safbilinci, agnostisizmi, varolusu, ortaya koyan insanoglunun biri olan gorunusteki PASLICIVI BENLIGIDIR. Ortaya koydugu da, kendine gore, SAFBILINC BILINCI ve FARKINDALIGIDIR.

Oyuzden OZU ortaya koyan GORUNUS BENLIKTIR, ortaya konan da o gorunusteki benligin, BILINC ve FARKINDALIGIDIR.

GORUNUS BENLIKTIR, OZ BILINC ve FARKINDALIKTIR, DERINLIK ISE BUNLARI ORTAYA ATAN YON VE YONLENDIRIM VERENDIR.

Paslicivi gorunusu, benligi olmasa, yansitacagi bilinc ve farkindaligi da olmaz.

Iste onemli olan bu benligin dogal dusunce ozlu, insanoglu biri mi yoksa evrensel insan ozlu birey mi oldugudur.

Bu benlik ayni zamanda; kendinin kendine verdigin icerigin ve kendin ile olan bagin ve bu olusturulan benligin baska benliklerle olan mono dialogu, iliskisidir

Bak sana bu konuda bir link vereyim.

http://www.turandursun.com/forumlar/showpost.php?p=296491&postcount=811

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
04-04-2010, 08:03
Ortaya koyum, bir seyi icinde yer almadan ortaya koymaktir. Bu bir inanc olur,ideoloji olur, bilimsel bir konu olur v.s. Ortaya koymanin amaci; konuya icinden yanasanlarin nasil bir cikmazda ve kisir dongude oldugunu gostermek icin; ya da bir konunun tum resmini verebilmek icindir. Bir onceki mesajimda verdigim, tanrisal yanasim ornegi gibi. Dolayisi ile konunun ogreti mi icerdigi, bilgi mi icerdigi onemli degildir, onemli olan konuyu tum resmiyle gozler onune sermektir.



sevgili e.i..

bundan 4-5 yıl öncesi bilinç düzeyimi anlatıyorsun.. yani agnostisizmi..

panteist düzeylerindeyken; diğer tüm inanç düzeyleriyle tartışır, onlara varolan inançlarının saçmalığını ve panteizmi güzelliğini aktarmaya çalışırdım.. hatta o zamanlar türk milliyetçisiydim..

daha sonra agnostizme geçip bir süre burda kaldıktan sonra dünyadaki tüm teizm ve nonteizm düzeyi bilinçlerin insanları nasıl böldüğünü farkettim.. insanlığın bugünkü hayvansı durumunun; herkesin insan eliyle yaratılmış soyutlara sahiplenmesi olduğunu gördüm.. bunun içinde dogma dinler, nonteizm düzeyi inançlar, milli, etnik, siyasi, ahlaki her türlü soyutun sahiplenilmesi ve kişinin bu soyutun içinde yaşamasının getirdiği insanlıkdışı yaşamı farkettim.. o zamanlar "yeni bir yaşam" diye zihnimde oluşturduğum tüm soyutlardan arınmış ve "mutlak inançsızlık" dediğim ve tüm dünya insanlığının gerçek bir insan gibi yaşayabileceği düzeye gelebileceğini düşünüyor ve bunu insanlara aktarmaya çalışıyordum, senin ifadenle haberdar etmeye çalışıyordum..

bu arada hem bu haberdar etme işini yaparken diğer taraftan meditasyonlarıma devam ediyordum.. ve bir şeyin farkındalığına vardım, herkes kendi bilinç düzeyini maximum algılıyordu.. teizm düzeyi de aynı nonteizm düzeyi de agnostiği de..

herkese göre dünya insanlığında bir soun vardı, çünkü dünya insanlığı varolan zenginliklerden eşit miktarda faydalanamıyor, diğer insanları öldürüyor, açı çektiriyor, üzüyordu.. dünya insanlığının mutlu huzurlu bir şekilde insana yakışır, kardeşçe yaşayamaması bir sorundu.. ve herkes sorunu kendi bilinç düzeylerinin dışındakiler olarak görüyordu.. herkes sahip olduğu kendi bilinç düzeyini mükemmel ve en üst gördüğü için diğer bilinç düzeylerini ana sorun olarak görüyordu..

aslında ana ve asıl sorun buydu.. insanların kendi bilinç düzeylerini mükemmel diğerlerini sorun olarak görüp kendi bilinç düzeylerini ön plana çıkarıp dünya insanlığına bir şekilde dayatmaya/haberdar etmeye çalışmasıydı..


her bilinç düzeyinin yaptığı şey farkında olmadan yangına körükle gitmesiydi.. herkes bir şekilde yangını söndürmeye çalışıyordu ama yaptıkları sadece ve sadece yangına yeni bir odun atmaktan başka bir şey değildi.. bu yangın yanacaktı ve odun lazımdı ve bu odunları insanlar atacaktı.. ama insanlar bu bu ateşe bu odunları atarken yangını canlandırdığını, beslediğini değil söndürmeye çalıştıklarını zannetmeleri gerekiyordu.. aksi halde yangını kendi haline bırakıp içine odun atılmazsa yangın kendiliğinden sönecekti.. ama bu yangının yanması gerekiyordu..

ve insanlara bu yanılgıyı vermek için bir benlik verildi.. bu benlik öylesine bencil varedilmişti ki, ne yaparsa yapsın ne yaptığının farkında olmayan ve tatmin olması gereken bir mekanızmaydı.. safbilinç varoluşu sadece yansıtması gerekip hiç bir mücadele içine girilmemesinin farkındalığındaydı.. çünkü mücadeleyi yapan safbilinç değil üzeri benlikle kaplanmış olan bilinç yapıyordu..

safbilinç sadece kendisine yansıyanı yansıtırken, üzeri benlikle kaplanmış tüm benlikler bir mücadele içindeydi.. ve dediğim gibi bu mekanızma öyle güzel kurgulanmıştıki, bu benlikli bilinçler aslında yangını beslerken söndürmek zannıyla/amacıyla hareket etmeliydi.. işin içinde muazzam bir paradoks vardı ama benliklerin bu paradoksu algılaması imkansızdı, çünkü zaten bu paradoksu algılamamak üzerine kurgulanmıştı.. bu paradoksu algılamak bu benlikle imkansızdı, paradoksu algılamak için benliğin ortadan kalkması gerekiyordu..

safbilincin bir amacı, bir hedefi, ulaşacağı bir yer, gideceği bir zaman yoktu.. çünkü tüm bunları yaratan benlikti, safbilinç benlikten arındığı için tüm hedefler, amaçlar, ulaşılacaklar, yerler, zamanlar, mekanlar kendiliğinden basitçe buharlaşmıştı..

herşey şimdide şu andaydı.. şimdide, şu anda sadece yansıyan bir varoluş ve bu varoluşu yansıtan bir bilinç vardı, mücadele yoktu, çünkü mücadele edilecek bir şey yoktu.. mücadele edilecek şeyleri yaratan benlikti, çünkü benlik varolmak ve bunun mücedelesini yapmak zorundaydı.. ve bunun için mücadele edilecek şeyler lazımdı, o yüzden zamanı yarattı, geçmişi geleceği yarattı, bunları mukayese etti, ortaya sorunu çıkardı, ve bu sorunla mücadele ederek varolma savaşı verdiğinin farkında değildi..

sevgili e.i..

bir benliğin olduğu sürece; bu sahteleştikçe(egosentrik) kişisel, sahtelikten arındıkça(özbenliğe yolculuk) kendi türün adına(insansal) hedeflerin, amaçların, mücadelelerin olacaktır ve bu bir zorunluluktur, bundan kaçamazsın..

sen sahtebenlikten(ego) mümkün olduğunca arınıp özbenliğe ulaştığın ya da çok yaklaştığın için kişisellikten kurtulup kendi türün için güzel bir hedef yaratıp bunun mücadelesini veriyorsun ve bunu yapmaktan kendi kendini alıkoyamazsın zaten.. evrensel insan benliği buna müsaade etmez, yani bir benlik kendini kendini yokedemez, dışardan müdahele olmadığı sürece benlik yokedilemez ve varolma savaşını sürdürmek zorundadır..

ve ben, senin bu durumunu sadece yansıtabilirim, seni gözlemleyip, sana tanıklık edebilirim..

paslıçivi
04-04-2010, 09:11
ve ben her zaman inanç dediğim kavramın açılımını yaparken bildiğini zannetme yanılgısı olarak ifade ediyorum..

inanç= bildiğini zannetme yanılgısıdır..


çünkü bana göre bilgi: bilimin deklare ettiği şeylerdir.. ve bu teizm ve nonteizm düzeyindeki insanlar bilimin deklare etmediği şeyleri(özellikle tanrı odaklı) sabitleyip bildiğini zannettikleri için agnostizm der ki; bu söylevleriniz gnostik bilme yollarıdır, yani bilimin deklare etmediği şeyleri siz gnostik yolla bilmeye çalışıp sabitliyorsunuz, yani bidiğinizi zanediyorsunuz, oysa bunlar gnostik olarak bilinemez, yani senin tabirinle ortaya konamaz..

ve o yüzdendir ki; tüm teizm ve nonteizm bilinçlerin varoluşu ortaya koymalarına inançtır derim ve hatta bu konuda zaman zaman ateistlerle tartışırım.. çünkü ateistler; ateizmi bir inanç olarak görmezler.. bunun nedeni de ateistlerin inanç kelimesine yükledikleri anlamın sadece dogma dinler ve tanrıyı varlayan nonteistik söylemler olmasından kaynaklanır.. oysa ateistler de yine tanrı odaklı tanrıyı yoklayan bir söylem içindedirler..

işte burda söylem dediğim şey; bana göre inançtır, sana göre ortaya koyumdur..

Senin ornegindeki agnostisizm de; bir seyin gnostik olarak ortaya konamayacagi olarak izah edilmis. Halbuki, ortaya konamazin anlami, seyin kendi kendisini ortaya koyamaz oldugu, insanoglu olmadan ortaya koyum olamayacagi, ortada olanin ne ortaya koyan, ne de ortaya konulan olmadigi, sadece ortaya konum oldugudur. Yani konu inanc ve bilimsellik farki degildir.


sevgili e.i.. agnostisizm bilinç düzeyi diğer alt bilinçlerin algılayamayacağı bir düzey olduğu için, agnostizm tam olarak kendi kendini ortaya koymaz, koyamaz..

agnostik kendi bilinç düzeyinde varoluşun gizemini yaşar ve sorgularken kendi türü içinde bir diyalog/iletişim içinde olduğu için sadece teizm ve nonteizm düzeyi bilinçlere onların ortaya koyumlarının ortaya koyum olamayacağını deklare edebilir.. ama "tam olarak agnostisizm şudur" diye bir ortaya koyum zaten mümkün değildir..

yani senin anladığın gibi sadece inanç ve bilimselik farkını ortaya koymaz.. ayrıca bilinç yükseldikçe kelimelerle bir diyalog kurmak zorlaşır.. çünkü piramitin tabanından zirveye çıkıldıkça diyalog amaçlı kullanılan konuşma dediğimiz şey alt bilinçlerin ürettiği ve hakimiyetinde olan şeylerdir..

şimdi inanç kelimesini ele aldığımızda; bu kelimenin değişik düzeylerde bilinçlerdeki yüklenen anlamı o kadar farklıdır ki, o yüzden bilinç düzeyi farklı insanlar varolan kelimelerle anlaşması, diyalog kurması, birbirilerini ortaya koyup ifade etmeleri çok zorlaşır.. ben şimdi ifade etmek istediğim kavrama yeni bir isim koyarak ifade edemem ki.. farklı ve çoğunluk olan bilinçlerin kullandığı kelimeleri kullanmak zorundayım, iletişim kurabilmek adına.. ben burda inanç kelimesini kullanmak zorundayım, çünkü benim zihnimde varolan şeyin dünya insanlığında birebir tam karşılığı yok ve bu şeye en yakın kelimeyi seçmek zorundayım..

dünya insanlığına baktığımda insanlığın tanrıyla başının dertte olduğunu görüyorum, zamanında panteist düzeye kadar ben de öyleydim.. teizm ve nontezim düzeyi bilinçlere baktığımızda tüm sorun tanrıdır.. oysa agnostisizm düzeyine çıkıldığında tanrı kavramı kendiliğinden yokolur ve varolan önemini yitirir..

ben o yüzden her türlü tanrı kavramına çok rahatça küfredebilirim diyorum, hiç bir rahatsızlık duymadan.. agnostizm düzeyine gelene kadar insanlar tanrı odaklı yaşarlar, ve genellikle tanrının olasılığı %50 dir..

agnostisizmde tanrı sonsuz sayıdaki olasılıktan sadece biridir ve diğer olasılıklar ne kadar önemliyse tanrı kavramı da o kadar önemlidir.. ve önem derecesi 1/sonsuzdur.. benim lambanın cinine ya da evreni bir deney labarotuvarı olarak kullanan diğer olası üstün varlıkara küfretmemle tanrıya küfretmem aynı değerdedir.. hepsi bir olasılıktır ve hepsinin önem derecesi sadece 1/sonsuzdur..

çünkü hepsi insan zihninin yarattığı soyutlardır ama bilinç düzeyi agnostisizme gelememiş insanın yaratabildiği tek soyut tanrı ve ölüm sonrası olduğu için tüm dünya insanlığı bu iki soyutun kölesi durumundadır.. tükürmüşüm tanrının ya da ölüm sonrası yaşamların köküne.. insanoğlu bu kadar aciz durumdadır, kapana sıkışmış bir fare gibidir.. tüm dünya insanlığın ürettiği soyut tanrı ve ölüm sonrasıyla sınırlı olduğu için at gözlüğü takmış bir sütçü beygiri gibi yaşam sürmektedir insan denen canlı..

ve dediğim gibi bunun da tek nedeni insan denen canlının bir benliğinin olması.. o benlik, bilincin üzerinde karabir bulut gibidir.. bilinci öylesine daraltır ve karatır ki, bunu dünya insanlığının kullandığı kelimelerle ifade etmem imkansız gibi..

o yüzden diyorum ya; farkındalık/aydınlanma sadece kişisel bir kurtuluşa ermektir.. ve bu kişisel kurtuluşa ermek diğer insanlara sözle diyalogla aktarılabilecek bir şey değildir, sadece paylaşılabilir ama aktarılamaz..tüm zihin, öğreti, benliklerden tamamen arınıp safbilinç durumudur..

insanlık bir bataklığın/suyun içinde gibidir.. herkes bu bataklıktan/sudan kurtulmak için mücadele edip çırpınmaktadır.. ve bataklıkta/suda çırpınıp mücadele etmek sadece bataklığa/suya daha çok batmana neden olur.. oysa bataklıktan/sudan kurtulmanın yolu mücadele etmek, çırpınmak değil, mücadelesizliktir, yani bataklığın/suyun bir kaldırma kuvveti vardır, sadece o kuvvet seni kurtarabilir.. yapman gereken kendini o kaldırma kuvvetine bırakmaktır, bunun yolu da safbilinç durumuna geçebilmektir, yani bilincin/aynanın üzerini örten tüm zihin ve benliklerden kurtulmakla mümkündür.. ve bu duruma ulaşmak şu anki dünya insanlığının kendi bilinciyle ulaşabileceği bir durum değildir.. bu insan bilincini aşan/ötesinde bir şeydir..

paslıçivi
04-04-2010, 09:31
varoluşta kaostan düzene bir geçiş süreci vardır ve bu zincirin halkaları gibi anların birbirini takip etmesiyle oluşur.. bu süreç bir evrimdir ve bu süreci değiştirmeye insanoğlunun gücü yetmeyecektir ama bunu ancak bir safbilinç kavrayabilir ve teslim olur, benlik bunu kavramaya engeldir, bilinç bunu farkeder ama benlik bunu kabuletmez.. çünkü zaten benliğin varolması bu paradoksu farketmemek üzerine kurgulanmıştır.. benlik bu paradoksu farketmeyerek bu mücadeleyi sürdürmek zorundadır.. insanlık safbilinç durumuna evrimleşmediği sürece benlikler varolmak ve bunun farkındalığına erişemeyerek tatmin olmak ve mücadele etmek üzerine kurgulanmış varlık savaşlarını sürdürmek zorundadırlar..

evrensel-insan
04-04-2010, 19:49
Saygideer paslicivi;

safbilinç sadece kendisine yansıyanı yansıtırken,-paslicivi-

Anlasilacagi uzere, henuz benlik/bilinc mesajimi okumamissin. O yuzden uzun yazmayacagim. Senin once bu konudaki yanitlarini bekliyorum.

Su kadarini soyleyeyim. Safbilinc, kendisine yansiyani; ancak TURU TEMELINDE YANSITABILIR. Senin de turun insanogludur, sende ancak insanoglu, dusuncesi, algisi, kavrami ve ortaya konan dogal dusunce yapilanis ve isleyisi bunyesinde yansitabilirsin. Yani senin BENLIGIN INSANOGLU BENLIGIDIR. Ne baska bir turun benligine burunebilirsin, ne de varolusun.

Iste bu temelde, soyutun yaraticisi ve seyleri kendi dahil ortaya koyabilen tek benlik insanoglu bilinci ve farkindaligidir.

Senin safbilinc te bu insanoglu benliginin disina cikamaz. Cunku kendisine yansiyanin yansitilabilmesi icin BU YANSITIMI YAPANIN ANCAK INSANOGLU TURU OLMASI GEREKIR. Aksi, ne insanoglu monologu baska bir turle dialog kurabilir, ne de baska bir monologu insanoglu algilayabilir. Senin, safbilincine yansiyan da, bu yansiyani, yansitilinda, ancak; insanoglu benligi ile mumkundur. Sen insanoglu benligi tasimasan, ne sana bir sey yansir, ne de yansitabilirsin, iste bu yuzden senin icin varolus vardir. Ne varolus icin, ne de senin disindaki tur icin varolus vardir, ya da varsa bile bu monologu, sen kendi monologunla algilayamazsin.

Eger insanoglu benligini algilarsan, iste bunun sorunsal dogal dusunce yapilanis ve isleyisini de algilarsin ve bunun, insan ozunu ve birey gorunusunu degil; anima temelli insandisini ve insanlikdisini, bir insanoglu olarak yansittigini algilarsin.

Tum bunlardan sonra ve bunlarin sorununu algiladiktan sonra, alternatife yonelmek istersen, iste o zaman evrensel insan benligi, bilinci, farkindaligi, algisi, yansitmasi, kavramlastirmasi, ozdeslestirmesi, dusuncesi, duygusu, duyumu v.s. kisaca, yepyeni alternatifi gelir.

Oyuzden hangi benligin safbilinci kendisine yansiyani yansitir? sorusunu cevaplaman lazim. Cunku bu benlik, ne varolustur, ne de baska birsey. Sadece insanoglu benliginin safbilincine yansiyan ve yansittigidir.

Iste buda, eger dogal dusuncenin sadece teist icerikli nonunuda iceren disina her turlu tabu, veri, deger de icinde yer almadan ve notr algi ile yansitabiliyorsan, zaten bu evrensel insan uygulamasidir.

Ama; bunu yapabilmen icin bir uzerinde temel kurdugun bir baska koken olmasi gerekir. Iste bunu yaptiran ve bu koken evrensel insandir.

Peki senin bu yansimayi safbilinc ile yaparken, kullandigin temel ve koken nedir?

Yani sana bunu yaptiran nedir?

Sakin, varolus v.s. gibi; kendi turun disindan bir seyi soyleme. Cunku insanoglu monologu sadece kendi adina, kendi icin ve kendi eliyle ve de kendine aittir. Baska bir ture, veya varolusa degil. Cunku onlari ortaya koyan, insanoglu benliginin bilincidir. Bunun safligi da; dogal dusuncenin, paslanmaya acik civisidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan


Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
04-04-2010, 19:52
Saygideger paslicivi;

Saygilarimla;
evrensel-insan

Iki kere cikmis. Duzeltme dugmesi olmadigi icin, duzeltemedim. Eger baska duzelecek yerler de varsa, kusura bakma. Cunku "Duzenle" dugmesi yok.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
05-04-2010, 07:46
sevgili e.i.. şimdi tüm bunlardan sonra tekrar soruyorum.. agnostisizm sana göre hala doğal düşünce türevimidir ve doğal düşünce türevi ise insanlık adına nasıl bir sorun teşkil etmektedir..???

Agnostisizm; sadece gnostisizmin ne oldugunu, bilimsel olmadigini, inanc oldugunu ve ortaya konan bilginin de anlik oldugunu soyler.

Yani dogal dusuncenin, bir cesit bilimselligini one surmektir. Hem dogal dusuncenin resmini vermez, hem hicligi, yani safbilinci vermez. Kisaca civinin bazi paslarindan arinmasini saglar, hepsi okadar.


Oyuzden agnostisizmin gnostisizm ile ugrasmasinin basarisi, bir ateistin, ateizmi bilimsel gormesi kadardir. Cunku agnostisizm; gnostisizmle bilgi ogreti bazinda tartissa ve ogretinin bilimsel olmadigini gosterse bile, kendisi bilimsel degildir. Cunku yola inanc karsiti olarak cikmistir.

Tek olumlu tarafi, senin gibi farkina varanlari, safbilincin hicliginin bilincine tasiyabilmesidir. Zaten inanctan kurtulusta; olana, ortaya konana varolusa v.s. teslimiyeti getirir.

Eger bir "zarar" soz konusu olacak ise; hem kendini hem de etrafindakileri saf bilince teslim ve mahkum eder.


sevgili e.i..

zaman zaman kendini agnostik zanneden insanlar diye bahsederim, belki okumuşsundur.. agnostik olduğunu iddia eden insanlara bakıyorum hala gnostiklerle(teizm ve nonteizm) uğraşıyorlar, hala dogma dinleri(teizm) ve nonteistik yaklaşımları yanlışlamaya çalışıyorlar.. yani bunlar gnostik yolla ortaya konamaz dedikten sonra gnostik yolla bunları yanlışlama paradoksuna düşüyorlar..

agnostisizm bir bilinç düzeyidir.. bu düzeye gelmiş insan artık uyanmıştır, gnostizmin bir uyku hali olduğunun farkındalığındadır.. gnostik yolla ortaya konulanları(teizm ve nonteizm) yine gnostik yolla yanlışlamaya çalışmaz.. varoluşun gnostik yolla ortaya konulamayacağını(bilinemeyeceğini), ancak bilim yoluyla an itibariyle ortaya konulabileceğini(bilinebileceğini) deklare eder..

agnostik gnostiklerle uğraşmaz, o varoluşun gnostik yolla ortaya konulamayacağını deklare ettikten sonra gnostizmin varoluşu ortaya konumlarının buharlaşmasıyla birlikte peki o zaman varoluş nedir? diye soran bilinçtir..

ve agnostik kişi tüm bu gnostik ortaya konumların dünya insanlığı böldüğünün, insan gibi yaşanmadığının farkındalığına varmış bilinçtir.. o yüzden agnostik, gnostisizmi yanlışlamaktan çok artık insani yönünü ortaya çıkarmış bir benliktir ve bilinçtir.. agnostik, hem varoluşu gnostik yolla ortaya konulmasının bir rüya olduğunu hem de bu rüyaların farklılığından dolayı insanlığın yaşadığı azabı/hayvanlığı farkeden ama bu arada varoluşu kişisel bilinç bazında sorgulayıp varoluş hakkında sonsuz sayıda soyut(hayal) üretip, bu sonsuz sayıdaki soyuttan hiç birini sahiplenip, sabitlemeyen, somutlaştırmayan bilinçtir..

yani agnostik bilinç, "varoluş nedir?" diye kendine sorduğu zaman artık geriye dönük(gnostizmi yanlışlamak) yerine, ileriye yönelik kişisel bilinç bazında sorgulamasını sürdüren ve varoluşun an itibariyle bir gizem olduğunu kabul eden bilinç düzeyidir..


gnostisizmle agnostizmin en büyük farkı; gnostikler varoluşu tanrı odaklı ortaya koyup sabitleyip sahiplenmişlerdir, yani bilinç düzeyinde sorgulama bir noktada tıkanmış ve teslim olup karar vermiştir.. agnostik hiç bir ortaya koyumu sahiplenip sabitlemeyen, aklın teslim olmadığı ve kişisel bilinç bazında sorgulamanın sürmesi halidir.. bir agnostik, varoluş şudur diye bir ortaya koyum sunmaz, zaten varoluşun bilim dışında ortaya konulamayacağını deklare etmiş bir bilinçtir..

gnostiklerden teizm düzeyinde olanlar; dünyaya geldikleri zaman ve coğrafyanın varoluşu ortaya koyan paket programını(dogma dini) şablon gibi kabul edip derin uykuda yaşayan dünya insanlığıdır, onlar varoluşun herşeyini bildikleri zannıyla rüya görenlerdir.. budist, müslüman, hindu, hristiyan vs..

gnostiklerden nonteizm düzeyinde olanlar; bu paket programın(dogma dinler) dışına çıkabilmiş ama insanoğlunun yarattığı soyutlardan arınamayıp hala tanrı odaklı, tanrıyı varlayan(deizm, panteizm, panenteism) ve yoklayan(ateizm) gibi varoluşu ortaya koyup sabitleyip, sahiplenip, kişisel sorgulamasını tanrı odaklı sonlandırmış bilinçlerdir..

ben bu bilinç düzeylerini ve insan bilinç evrimini bir ameliyata benzetirim.. varoluşta bir ameliyat devam etmektedir ve ameliyat can acıtan bir şeydir, o yüzden ameliyat edilen kişilere genel anestezi(narkoz) uygulanarak kişi uyutulur ve bilinç sıfırlanır.. bilinç kapatılınca kişi bedeni üzerinde yapılan kesme işlemlerinin farkında olmadığı hiç bir acı duymaz..

teizm düzeyi bilinçleri bu derin narkoz altındaki insanlara benzetirim, onlar dünyanın en mutlu huzurlu insanlarıdır, neyin ne olduğunu çok iyi bildiğini zannetmektedirler, yapılan ameliyatı acısını hiç hissetmezler, çünkü çok derin bir anestezi altında uyumaktadırlar.. bu kişiler yaşamı sorgulamazlar, günlük işlerle oyalanıp yaşayıp giderler..

nonteistler, ameliyattaki anesteziden uyanma sürecidir, anestezinin etkileri yavaş yavaş azaldığı için kişi eski mutluluğu ve huzuru kaçmıştır, çünkü kesilen yerlerin acılarını hissetmeye başlar.. bu kişiler teizm düzeyi insanlara göre daha huzursuz insanlardır.. bu kişler yaşamı sorgulayan ama bu sorgulamada bir karar vermek zorunda olan insanlardır, çünkü anestezinin tüm etkisi henüz kalkmamıştır..

agnostisizmde anestezinin etkisi tamamen ortadan kalkmış ve kişi artık uyanmıştır.. ve o yüzden ameliyatın acılarını fazlasıyla hissetmeye başlar, o yüzden agnostisizm varolan dünya insanlığına uygun bir bilinç seviyesi değildir, kişi ya bu ağrılara dayanamayıp tekrar bayılır(teizm veya nonteizm geriye dönüp çakılma) ya da extra ağrı kesiciler, uyuşturucular almak zorundadır.. bunlar da somut anlamda madde bağımlılığı olabileceği gibi soyut anlamda bir ideal ya da başka bir şey tutunarak acıları hisetmemeye, bastırmaya, bilincini biraz olsun kapatacak şeylere yönelik olabilir.. ve bu bahsettiğim şeylere kene gibi yapışmak tutunmak zorundasındır, çünkü bunlar senin acılarını bir nebze olsun bastırmakta ve kendini iyi hissetmene neden olmaktadır.. burda acı duyan rahatsız olan, tatminsiz olan şey işte benliktir..


farkındalık/aydınlanma dediğim düzeyde kişi agnostik bilinç uyanıklığıyla birlikte acıları artık hissetmiyordur.. çünkü onu tatminsiz kılan, acıtan, huzursuz eden benlikten kurtulmuştur.. yani kişi genel anesteziden uyanmış ama sahip olduğu bedenden ayrılmış gibidir.. kişi bilinç gibi, bedeni benlik gibidir.. sadece bir bilinç olduğu için o bedeni izleyip gözlemleyemlebilir ve mutlak mutluluğa ulaştığı için artık hiç bir ne somut ne de soyut ağrıkesici ve uyuşturuculara ihtiyaç duymaz.. ne tatmin olacak bir ideal üretir, ne de bu yaşamda herhangi bir şeyi sahiplenip tutunmaya ihtiyaç duyar.. kişi tekbaşınalığın, hiç bir şeye değere ideala tutunmadan sadece olmanın mutluluğunu yaşar.. artık zaman kavramı yokolmuştur, geçmiş ve gelecek yoktur, sadece anlar vardır ve bu anların büyük bir çoşkuyla yaşanması deneyimlenir..

ve en önemlisi kişi bu bilinç düzeyininin diğer kişilere aktarılamayacağının farkındalığında, diğer tüm bilinçleri olduğu gibi kabullenip, gerçek bir dünyada yaşayıp hayatı ıskalamaz....

Ustelik bilimsel olmayan, ideolojik inancsal dogrular uzerine kurulan ve yanlislasnamayan gnostisizmi de ikna etmesi zordur. Cunku gnostik kendi ideolojik inancsal dogrusunun dogrusunu sabitlemis ve sahiplenmistir, yani senin deyimin ile uykudadir. Mesala kendine gore bir tanri anlayisi vardir ve bu sahiplenilip sabitlenmistir.


sevgili e.i.. bunu sana daha önce de sormuştum, cevap vermedin.. yaklaşık 16 yıllık bir evrensel insan düşüncesi mimarlığın var.. ve kendi ifadenle bunu insanları haberdar etme olarak yaymaya çalışıyorsun.. şimdiye kadar kaç tane gnostiği(teist, nonteist) ikna edip evrensel insan düşüncesi bilincine taşıyabildin.. ya da bu siteye o kadar zaman ayrıryorsun, şimdiye kadar "evet ben teisttim ya da nonteisttim ama evrensel insanın yazdıklarını okuduktan sonra bu durumum değişti, dönüşüme uğradım ve evrensel insan bilincine ulaştım" diyen kaçkişiyi gösterebilirsin..

günümüzde kutuplaşmış ve değişik coğrafyalara dağılmış yaklaşık 6.5 milyar insandan bahsediyoruz.. nasrettin hoca gibi göle maya çalmaya çalıştığının ve sadece bu gölün maya tutup yoğurt olacağı umuduyla zamanda(gelecekte) yaşayan ve tatminsizlik üzerine kurulmuş benliğinin tatmini için uğraşıp sana sunulan yaşamı ıskaladığının ne zaman farkına varacaksın.. fikirlerinin öldükten 300 yıl sonra değerinin anlaşılacağı rüyasıyla mı.. öldükten sonra bunları görecek, hissedecek bir yaşam inancın mı var yoksa..

tüm bunların yine farkına varamayacaksın, çünkü bir benliğin var ve bu benlik dediğim gibi kendi kendini yokedemez ve sen yaşadığın sürece bu benliğin tatmini için kölesi olmaya mahkumsun ve bu durum için seni kesinlikle eleştirmiyorum ve suçlamıyorum..

çünkü seni bu şekilde yaşatan, mücadele ettiren safbilincin değil evrensel insan benliğin.. şayet ne demek istediğimi biraz algılamak için çaba göstermek istersen; evrensel insanın yaşamını dışardan gözlemleyip, bir gününü nasıl harcadığına bakmanı isterim.. çünkü bütün mesele burda, senin yaşamını, önem verdiklerini, önceliklerini ve sımsıkı tutunduklarını gözlemleme şansın olursa; safbilincinin değil, benliğin altındaki bilincin karar verip yönlendirdiğini belki algılayabilirsin..

evrensel-insan
05-04-2010, 18:10
Saygideger paslicivi;

Agnostisizm uzerine yazdigin goruslerin icin tesekkurler.

Evrensel insan'in cevresine yarari; burada tartisilan dini icerikli duzey uzerine olmamistir. Genel uzerine olmusturr.

En buyuk yarari, kisilere birey bilincini gosterebilme de olmustur. Yani kisiler, degerlerini kendileri sorgulayabilip, kendi oz iradeleriyle karar alabilmislerdir.

Bir cok korkunun, kararsizligin asilmasinda yardimci olmustur.

Gelelim ne zaman yerlesebilecegine. Hatirlarsan, sana buradaki bir toplantidan bahsetmis ve onlarin bu duzeyin olusabilmesi icin tanidigi en az 300 yil oldugunu soylediklerinden bahsetmistim.

Bilim de hic bir bulus ve teknikteki hic bir yenilik, bulan kisinin yasaminda bir sonuc verebilecekmi diye bir anlayisla ortaya konmaz.

Evrensel insan'in yerlesmisligini ve algilanabilirligini benim yasamimda gorme dusuncesi, tamamen hayalci ve bencil bir dusunce tarzi olur. Ben turumun bir bireyi olarak, turum adina bir seyi ortaya koyarken, bunun benim yasam surecimde gerceklesip, gerceklesmeyecegini dusunmem, de ayni hayalcilik ve bencilliktir.

Benim veya herhangibirinin bir seyi ortaya koyumu, kendisinin bunu bizzat yasaminda kitlesellesmis olarak gorecegi anlamini tasimaz.

Dunya da hic bir yenilik ortaya atan kisinin kendi yasam surecini gale almasi gibi bir dusuncesi olamaz.

Ustelik dunyadaki tum yenilikler, ilk ortaya atanlarin "distalanmasi" ile mumkun olmustur.

Oyuzden konu benim bunun yerlesmisligini gorup, goremiyecegim degil; insanligin insan oz ve birey goruntusune kavusmasinda bir baslangic olmasidir.

Ustelik, pratik olarakta; ben bizzat birey olarak evrensel insan yasam ve iliskisini uygulamaya calisiyorum ve etrafimdakilere bunun varligini gosteriyorum, tabi ki algilayabilene, ilgilenene, onemseyene ve etkilenene.

Cunku evrensel insan'in pratige yansisi; sadece burada tartistigimiz teist, non teist duzey, agnostisizm ve safbilinc farkindaligi v.s. gibi; ozel konularda degil; yasam ve iliskinin her alaninda bir yol ve yontem olarak gerceklesiyor.

Bunun tadini alan zaten, sadece kendi hayatini kendi kontrolundeki, kendi yonlendirmesiyle, kendisi yasiyor. Yasamindaki her seyle de, onlara zarar vermemek ve onlarin her turlu farkinin farkinda olma bilinciyle iliskiye geciyor. Bu sadece kendi turu icin degil; her algiladigi sey icin gecerli.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
05-04-2010, 18:38
Saygideger paslicivi;

Evrensel insan'in temeli birey bilinc ve farkindaligina dayanir. Bu baglamda da, 20. yuzyilda tanistirilan bu birey konusu, bilhassa Avrupa da kitsellesme asamasinda ve Turkiye gibi ulkelerde de, bilinme ve ogreni asamasindadir.

Bu temelde de hem teist duzeyin non teist duzeye cikmasinin, hem de nonteistin sorgulanmasinin, olmazsa olmazidir.

Bu isin bir yonu; diger yonu ise, nihilizmin tam da dogal dusuncenin temellerinden biri olan bireyci akilciliginin one ciktigi ve dunyayi hem sistemsel guc hem de bireyci guc kullanimi anlaminda kasip kavurdugu, ayrica kisilerin bilincsiz degersizlikten bosluga dustugu ve Avrupa daki bireylerin robotlasmakta oldugu bir donemde de evrensel insan yasam ve iliskisi, birey ilinci farkindaligi temelinde tam bir alternatiftir. Cunku turunun butunlugunu ve birligini ortaya koymaktadir.

Yani ve kisaca; farkinda olmadan birey olma yolunda olanlarla,bilincsiz bireyci akilciligi almislara ve toplumsal degersizlikten dolayi bosluga dusmus olanlara sunulan bir alternatiftir.

Iste en azindan evrensel insan'in bu yonu yasam bulmaktadir.

Dogal dusunce bilinc ve farkindaligi, metafizik ve etiksel ideolojik inancsal dogrularin, ayrimciligi ve cikari ve her turlu dogrular arasi tartisma ve mucadele v.s. konulari ise sadece islenme asamasindadir.

Algilamasi, farkindaligi ve bilince cikmalari ancak; kisinin bunlari sorun olarak sorgulayabilmesiyle paraleldir.

Sonucta her sorgulama, kisiyi bir adim ileri goturur. Yeni adim, kiside yerlesir ve aliskanlik yapmazsa da, kisi sorgulamaya devam eder.

Cunku ister istemez, kisinin insanoglu aliskanligi ve yerlesmisligiyle, kisinin insan ozu; kiside her zaman bir mucadele halindedir.

Kisinin bu mucadeleyi algilamasi ve bu kendi icindeki mucadeleye kulak vermesi zaten onu hem bireylestirir, hem de sorgulatir. Tabi ki, ideolojik inancsal dogrusu ile elde ettigi sabitlik, sahiplik, onda bir "korelme" yaratmadiysa.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
06-04-2010, 07:11
Su beyin kimyasi musaitligi, bence bulanik. Kavun degilki, koklayip, anlayasin.

Oyuzden bu kou daha bir net acikliga kavusmaya gerek duyuyor.


sevgili e.i..

beyin kimyası müsaitliği tabii ki bulanık, çünkü bu beyin kimyasıyla uğraşan bilimadamları bile henüz farkındalık düzeyinde olan insanlar değiller.. onlar sadece bilgi sahibiler, bilinç değil..

biliyorsun tıp eğitimi almış ve bu işi yapan biriyim.. ve 19 yıllık meslek hayatımdaki bilgi, hastalarımda olan bilinç değişikleriyle ilgili tecrübe ve konulara olan ilgim, meditasyon yapmam vs beni böyle düşünmeye sevkediyor.. daha önce de söylediğim gibi benim burda bahsetttiğim beyin kimyasıyla ilgili şeyler henüz bilgi düzeyinde değil, yani pozitif bilimin bir deklarasyonu değil.. benim kişisel hipotezim diyelim..

daha önceki agnostisizm bilinç açıklığım varken, çevremdeki insanlarla ve net üzerinden fikirlerimi paylaştığımda, teizm düzeyi insanların rahatsızlığını farkettim, bu insanlar bizim gibi insanları sevmiyorlar ve bir tehdit olarak algılıyorlar.. o yüzden bu dünyada toplumun üzerine çıkıp aydınlanmış bilinçler o toplum tarafından dışlanır ve hatta öldürülür bile.. bunun örneklerini tarihte çok gördük yaşadık.. ve bu konuda bir benzetmem vardır, aydınlanmış insan züccaciye dükkanına girmiş azgın bir boğa gibi, herşeyi kırıp dökmeye gelmiş gibi algılanır.. çünkü aydınlanmış insanın söylevleri, insanları hayata bağlayan tüm tabuları inançları değerleri yerle bir etme riskindedir, o yüzden bu insanlar her zaman toplum düşmanı olarak algılanıp kendisi ya da fikirleri yokedilmeye çalışılır..

ama nonteizm düzeyindeki insanların benim fikirlerimi, yazılarımı beğendiğini, sıcak yaklaştığını gördüm.. çünkü bu insanlar en azında din açısından özgürleşmiş ama hala bazı tabuları olan insanlardı.. milli, etnik siyasi, politik, ahlaki tabuları geçemiyorlardı, aşamıyorlardı..

hem mesleki yaşantımdaki tedaviler hem de sosyal yaşamımdaki insanlarla olan iletişimimde insanların bu durumlarını kendi kendilerine aşamadıklarını farkettim.. bir müslüman, bir budist, bir sünni, bir alevi bir hristiyan, kendi bulunduğu durumun farkındalığında olmadığı için, bunun ona dışardan sözle diyalogla iletişime geçilmesinin bir faydası olmadığını aksine o kişide bunları duymanın ciddi rahatsızlıklar yarattığını farkettim..

tedavide olan hastalarımda zaman içerisinde hem dini hem etnik tabular konusunda gevşemeyi ve özgürleşmeyi farkettim.. psikiyatrik rahatsızlık yaşayan insanlara bir takım kimyasallar verdiğimizde (psikiyatrik medikal tedavi) yani beyin kimyasını değiştirdiğimizde kişilerin inançları, etnik ve ahlaki vs tabularında değişiklikler olduğunu gözlemledim.. kendi yaptığım meditasyonlar sayesinde kendi bilinç düzeylerimdeki değişiklikleri de işin içine katınca niçin meditasyonun medicine(ilaç, şifa) kavramından köken aldığı arasında ilişki kurmaya başladım..

neyse lafı çok uzatmak istemiyorum; tüm bunlardan sonra şu an tıpta geçerli olan bir bilinç açıklık skalası var, glasgow.. bu skalanın önümüzdeki yıllarda yeniden yapılanması, tanımlanması gereğini düşünüyorum, çünkü tam uyanıklık denen seviye aslında tam uyanıklık değil.. ve here türlü bilinç seviyesinin tıptaki gelişimkere bağlı olarak medikal olarak tedavi edilebileceği hipotezim var.. yani teizm düzeyinde ortalıkta sağlıklı bir şekilde dolaşan biri tıbbi olarak normal bir bilinçaçıklığı olarak görülüyor.. aslında bu kişi normal değil, hasta..

çünkü diğer dünya insanlığından farklı bir zihinde yaşıyor ve farklı zihinde yaşayan her dünya insanı biribiriyle karşılatığında kendisine yüklenen soyutlar(zihin, hafıza) yüzünden birbirini tehdit olarak görüyor ve zihnindeki soyutlar uğruna birbirlerini öldürüp savaşıyorlar.. ve bu işi yaparken insan eliyle çizilmiş dünya coğrafyasındaki çizgileri(vatan sınırı), ölüm sonrası yaşamlar ve şehitlik mertebeleri, cennet, yeniden güzel yaşamlar uğruna bunları kutsayıp insanlıkdışı hayvansı bir yaşam sürüyorlar.. bu durum bilinçli bir canlı türü olan insana yakışmıyor, vahşi doğada birbirlerini parçalayan hayvanlardan hiçbir farkımız yok.. ve dünya insanlığı bunun farkında değil..

işte ben bu durumun medikal tıbbi olarak düzeltilebileceği hipotezini ortaya koyuyorum..

varoluş şudur diye bilimin sınırlarını aşan her ortaya koyum( bildiğini zannetme, inanç) bir hastalıktır, insanın bilinçaçıklık hastalığıdır ve bu hastalık aynı şizofreni gibidir, yani bir şizofreniye nasıl anlatarak, konuşarak hasta olduğunu anlatıp algılatamazsan, bir gnostiğe de özellikle teizm düzeyi gnostiklere bunu anlatıp algılatamazsın.. yani bir müslümanı, hrisityanı museviyi, budisti hinduyu, türkü, ingilizi, yahudiyi, kürdü, japonu vs, sahip olduğu ve tabulaştırıp tututnduğu bu değerleri elinden alman imkansızdır.. çünkü kişi bu değerleri aynı bir şizofrenin kendi dünyası gibi gerçeklik olarak yaşamaktadır..

bilgi ve bilinç farkının önemini ortaya koymak için şöyle sanal bir deney ve gözlem yapalım..

pozitif bilimin aynı dalı üzerinde uzmanlaşmış, isim yapmış ama dünyanın 5 ana büyük dogma dininden(hristiyanlık, budizm, islam, hinduizm ve musevilik) inançları olan 5 tane profesörü biraraya getirelim.. bu insanlar uzmanlaşmış oldukları pozitif dalı konusundaki her bilgide hemfikir olup birbirlerini onaylayacaklardır.. aralarında hiçbir fikir ayrılığı olmayacaktır, çünkü bilgi dediğimiz şey bilimin deklarasyonudur ve tüm dünya insanlığı gözüönünde sınanabilir, tekrarlanabilir datalardır..

bu beş bilimadamını alıp bir kahve molası verdirelim ve varoluş nedir? diye bir soru soralım, yani inanç konusunu açalım.. bu aynı düzeyde bilgi sahibi olan profesörlerin birbirlerine nasıl düştüklerini, birbirlerini nasıl yediklerini görüp karşıdan kahkahayı basalım.. hatta bunların arasına aynı düzeyde bilgi sahibi olan ateist, deist ve panteist profesörleri de katalım ki ortalık daha bir şenlensin..

sevgili e.i.. bilgi ve bilinç farkını bilmiyorum algılayabiliyor musun..??? ve farkındalık dediğim düzeyde attığım kahkahanın ne anlama geldiğini algılayabiliyor musun? ve insanları bilgilendirerek(haberdar ederek, alternatif sunarak) bilinç düzeylerini yükseltmenin asıl amacının ne olduğunu göstermem için daha açık konuşmamı ister misin? yoksa burda keseyim mi...

evrensel-insan
06-04-2010, 19:41
Saygideger paslicivi;

bilinç düzeylerini yükseltmenin asıl amacının ne olduğunu göstermem için daha açık konuşmamı ister misin? yoksa burda keseyim mi.-paslicivi-

Bunu daha once de dedin. Neden acik konusmuyorsunki, seni onleyen bir sey mi var?

Bilinc/benlik yazimi okumadin herhalde, cunku yanit yazmamissin.

Gelelim norokimyasal beyin yapisina, madem bunun kavun olmadigini ve algilayamiyacagini kabul ediyorsun, o zaman; bu tip bir beyin yapisina sahip olanlar, ancak dusunce ve davranisindan algilanirlar. Iste bu temelde de evrensel insan'dan haberdar olmalari onlara bir acilim getirebilir. Yoksa bu tip kisiler nasil ortaya cikar veya cikarilir?

Simdi bir ozet geciyorum.

"Varlik/evren/varolus bir gizemdir, bilinmezdir"

Bu soz sana ve senin bilinc ve farkindalik duzeyine, yani insanogluna aittir.
Bu ifade de, ne varligin, ne evrenin, ne de varolusun bir rolu ve fonksiyonu yoktur.
Yani senin varlik/evren ve varolus hakkindaki monologundur.

Sen yani insanoglu olmassa; varlik/evren/varolus ortaya konamaz.
Bu ortaya koyus, insanoglu dogal dusuncesinde, ne bilimseldir, ne de bilimi ilgilendirir. Hem evrensel bir kabulu yoktur, hem de yanlislanamaz. Metafizigin ideolojik inancsal dogrularindan sadece biridir.

Insanoglunun ortaya herhangi bir seyi koyumu, yansisi yansitmaya donusmus, ogreti, ya da bilgidir ve turevdir.

Kisaca senin ideolojik inancsal dogrundur ve diger ideolojik inancsal dogrularin evren/varlik/varolus dogrularina rakiptir.

Tam da dogal dusunce yapilanis ve isleyisini yansitir. Yani tartisma acar ve bu tartismanin galbi yoktur. Bu tartismada, seninki de dahil; her farkli ideolojik inancsal dogrunun, dogrular arasi tartisma da galibi/maglubu yoktur.

Senin varlik/varolus/evren uzerine belirttigin bu ifaden, insanoglu benliginin, sana ozel bilinc, farkindalik, birikim, gozlem, deney, algi ve yansitma v.s. farkidir.

Her kisi, ayni insanoglu benligine sahip oldugu halde, farkli bilgi, bilinc, farkindalik, birikim, deney, gozlem ve algi/yansitma duzeyinde olduklarindan, onlarin varlik/evren/varolusu ifade edisleri senden farklidir. Ne sen onlara kendi dogrunu ispat edebilirsin, ne de onlar sana kendi dogrularini. Bu dogru inanci, sadece inanani baglar.

Hepinizin ortak yani; bunun bir dogal dusunce oldugu, evrensel bir onayinin bulunmadigi, yanlislanamaz oldugu, ideolojik inancsal bir dogrusal oldugu, metafizik icerikli oldugu ve sabitlik, sahiplik temelinde de dogrular arasi bir tartisma actigi ve bu tartismanin galibi/maglubu olamayacagi.

Evrensel insan; dusuncesi, algisi, yansitmasi, bilgisi, bilinci, farkindaligi, birikimi, gozlemi, deneyi, yol ve yontemi de soyle der.

Varlik/evren/varolusu ancak insanoglu ortaya koyabilir. Bu ortaya koyus, ancak metafizigin ideolojik inancsal dogrusu olabilir, evrensel onayi yoktur, bilimsel degildir, yanlislanamaz. Dogrular arasi tartismadir. Herkes kendi dogrusunu sabitler ve sahiplenir.

Insanoglu olmadan, varlik/varolus/evren ortaya konamaz.
Varlik/evren/varolus kendi kendini ortaya koyamaz.
Insanoglunun bunlari ortaya koyumu bir monologdur ve sadece insanoglunun algisi temelinde ve insanoglu eliyle/adina/aittir.
Bu ortaya koyumda varlik/varolus/evren'in bir rolu ve fonksiyonu yoktur.
Insanoglu kendi turu disindaki her hangibirseyle dialog kuramaz, cunku ortak algi yoktur.

Ortaya koyan insanoglu, ortaya konan ise kavramin, yansisi algilanan ile ozdeslesmisligidir.

Yani varlik, evren/varolus birer uclemdir. Ortaya koyan, ortaya konan ve ortaya koyum. Bunlarin ucu de insanoglu patentlidir.

Eger bu mesajima cevap verirsen, en azindan konu algilanacak.

evrensel-insan
06-04-2010, 19:52
Saygideger paslicivi;

Bu arada evrensel insan mesajlari hakkinda bilgi. Bu sitede gordugu "ilgi" acisindan. Evrensel'in Kosesi, psikoloji ve felsefe bolumunde en cok ziyaret edilen baslik, ziyaretci mesaji ve sorulu danismali ozel mesaj alan lakap. Hem teist duzeyden, hem de ateist duzeyden, arkadasi olan ve de gruplari olan lakap.

Bu istatistikler, evrensel insan mesajlarina gosterilen ilgiyi ortaya koyar.

Oyuzden de; evrensel insan mesajlari alaya da alinsa, kisisel duzeye de cekilmek istense, cogu zaman cevap da alamasa en azindan bir potansiyel ilgiye sahip.

Bu da evrensel insan'i haberdar etmenin pek de "anlamsiz" olmadigini gosterir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
07-04-2010, 20:12
Saygideger paslicivi;

Insanoglu algilamadan her hangi bir seyi ortaya koyamaz. Insanoglu algisi olmadan da bir sey ortaya konamaz. Algilari soyle siralayabiliriz. Direk algi; bu algi maddeseldir ve direk yansir.

Dolayli algi; ya maddenin yansittigini duyumsal algilamadir, yani soyutun algisidir, ya da soyutu algilanana, bulunan somut temelin algisidir.

Verisel algi; bu algi cesidi de; kisinin algilamasina gerek kalmadan, kendi turunun ona aktardigi ideolojik inancsal dogrusal algilardir.

Birde, sorgulama algisi vardir ki; bu algi, bir deney, bir gozlem, bir bulus sonucu insanoglunu sorgulamaya iten, ya da insanoglu kendine gor bir sorun gordugunde, ya da acaba ile supheye dustugunde, bu acabayi veya sorunu bir temele oturtmak icin gereken algidir.

Alginin temelini, insanoglunun hayal gucu, insanoglu disindaki yansiyan varliklar, merak ve deneme/yanilma metodu teskil eder.

Iste bu temelde bakildiginda, her kes kendi capinda farkli bilgi, birikim, gozlem, tecrube, yetisim, cografya ve farkli verilere sahip oldugundan; bilhassa soyutlarin algilanmasi farklilik gosterir.

Bir kisinin algiladi soyutu, baska bir kisi algilayabilmesi icin; ALGISININ SORGULAMAYA ve SINIRSIZLIGA acik olmasi demektir.

Cunku algilamak demek; baskasinin ortaya koydugu seyi, kabul etmek veya dogrulamak demek degildir, aksine onun ne ortaya koydugunu ortaya koyanin adina ve kendi yorumunu katmadan gozlemleyebilmek ve de onun algiladigi gibi konuya yanasip, bir cesit empati yapmak demektir.

Mesela, dindar olanin/olmayanin, dindar olmayani/olani algilamasi bu temeldedir. Eger ortada bir tartisma varsa; bu algi degil; ideolojik inancsal dogruluk ortaya konumunun dogru/yanlis tartismasidir. Sonucta bu tartisma zaten kabul temelli dogrularin kesismesinde ortada yoktur. Sadece dogrular kesismezse, herkes kendi dogrusu temelinde karsidakini yanlis gorur ve kendi dogrusunun dogruluguna, ve diger dogrularin yanlisligina inanir.

Bir kisinin sorun olarak algiladigini, eger karsidaki sorun olarak algilamazsa; sorunu algilayan kisinin ortaya koydugu sorun, sorun olarak algilanmaz ve sorun olarak algilanmadigi icin de; sadece sorunu ortaya koyanin getirdigi sorun olarak kalir.

Eger bir kisi icin bir konuda sorun ve acaba algisi yoksa; kisi o konu uzerinde sorgulama yapmaz. Ayni konuda sorun ve acaba algisi olanin ortaya koydugunu da algilamasi mumkun degildir.

Iste bu nedenden, soyutlarin yani ideolojilerin, inanclarin, dogrularin, tabularin, tum etiksel deger ve verilerin, tum metafizik deger ve verilerin, ne oldugu, ne icerige sahip oldugu, kisinin bu soyutlarla nasil bir bag ve iliski kurdugu v.s. farkindan dolayi. Hic bir soyut bilimsel degildir, yanlislanamaz ve sadece algilayanin dogrusudur. Ne dogrulayan ispatlayabilir, ne de yanlislayan yalanlayabilir. Oyuzden soyutlar TARTISILMAZ, SADECE ALGILANIR.

Simdi bu temelde "varlik/evren/varolus, bir gizemdir ve bilinemezdir" cumlesinin algisi sana attir ve senen bu alginin nedeni, senin her konudaki farkli yanasimindan kaynaklanir. Bir baska kisinin senin aldigin bu algiyi ayni senin gibi algilamasi, sana paralel bir yanasimi, ya da benim gibi soyutlari tartismak yerine algilayan bir farkindaligin gerekliligini getirir.

Iste bu yuzden; varlik/evren/varolusu algi temelinde bir suru farkli metafizik ideolojik inancsal dogrular icerik olarak verilmistir.

Iste bu yuzden senin algin temelinde verdigin icerik, ne evrenseldir, ne bilimseldir, ne de yanlislanabilir. Sadece sen ve sana paralel algi yurutenler adin dogrulanabilir.

Cunku soyut alginin, varlik/varolus/evren v.s. gibi ortaya konan kavramlara verdikleri icerik ve kurduklari bag farklidir.

Iste ben bunu tartismak yerine, her farki kendi ideolojik inancsal dogrusu temelinde degerlendirir ve algilarim.

Sen bu algi temelinde verdigin "bilinmezlik, gizem, sir" icerigi, senin bu algi ve bu icerikteki bir ortaya koyumla kurulacak iliski ve bagi da sekiller. Yani senin algina gore, bu bag veya iliski; anlik bilinebilirlik tasir ve an disi bilinemezlik tasir ve ustelik senin bunu etkilemeye gucun yetmez, o kendi bildigini okur ve sen de anlik disi teslim olursun.

Benim varlik/varolus/evren hakkindaki algim ise farklidir. Birincisi evren/varlik/varolusa verilecek her hangibir tarif, tanim, icerik; sadece dogal dusunce koken ve temelli olacaktir. Bilimsel olmayacaktir, insanoglu ortaya koyumu olacaktir ve varlik/varolus/evren kendi kendilerini ortaya koyamayacaklardir. Insanoglu ortaya koyumu olarak, donusmus, bilgi veya ogreti ve turev olacaktir. Dogal dusuncenin ortaya koyumu oldugu icinde verilen icerik ne olursa olsun SORUN olacaktir.

Iste benim bu sorun algim, senin alginda yoktur. Ben sorun olarak algiladigim icin, varlik/varolus/evren'e bir icerik vermek veya verilen iceriklerden birini almak yerine, neden sorun oldugunu ortaya koyarim. Oyuzden benim sorun olarak ortaya koydugum icerik ile de bag ve iliski kurmam anlamsizdir.

Iste bu yuzden ben varlik/evren/varolusa verilen her turlu icerigi ve onlarla kurulan bagi algilarim. Cunku bu icerige ve kurulan baga; disaridan bakar ve notr algilarim.

Ama; benim sorun olarak algiladigim, varlik/varolus/evren'i sen sorun olarak algilamadigin icin, ancak; benim ne ortaya koydugumu algilamak yerine, benimle tartismaya girip, kendi ideolojik inancsal dogrunu, yani "evren/varlik/varolus, bir gizemdir, bilinmezdir" in dogrulugunu bana kabul ettirmeye calisirsin. Halbuki ben, sorun oldugunu algiladigim icin; senin alginin sorun oldugunu sana kabul ettirme gibi bir amacim yoktur. Sadece benim algiladigim sorunu, beni algilayarak algilamani dusunurum.

Cunku benim icin, varlik/varolus/evren kavramlarina, icerik veren ve onlarla bag kuran; her duzey bilincin, yani teist, nonteist, agnostik ve de her metafizik ideolojik inancin, materyalizm, idealizm, pozitivizm, realizm, subjektivizm ve isimciligin temelinin sorun oldugunu ve hepsinin farkinin algi farkindan kaynaklandigini algilarim.

Yani benim algima gore; tum farkli duzey algilarinin ortak noktasi, sorunu sorunsal olarak algilamalari ve algi farklarinin da; kendilerine sectikleri ideolojik inancsal dogrularin farkindan kaynaklandigini algilarim.

Oyuzden benim dogal dusuncenin temelde farkli fakat ayni kokenden kaynaklanan; icerik verimi ve kurulan baglarin bir sorun oldugunu algilamam ve kendi verdigim bir icerik ve bag da olmadigi icin, bir tartisma yaratmamamin sebebi budur.

Cunku ORTAYA KONAN, SORUN OLANIN ALGISIDA TUM FARKLARI BUNYESINDE SORUNDUR.Fark ise, sorunu ortaya koyabilmedeki icerik ve kurulan bagdadir.

Iste bu temelde, sen nasil teizm ve non teizm duzeyinin, senin algina gore sorun oldugunu algiliyorsan, benim algimi da, kendi alginin yorumuyla, dogrusu ile degil; benim ortaya koydugum gibi, benim adima algilamaya calis. Yani "evrensel insan, varlik/varolus/evren'e bir tanim, icerik verilmesini ve bu icerik temelinde onlarla bir bag kurulmasini bir sorun olarak algiliyor ve bunu da; dogal dusunce ortaya konumunun, verdigi icerigin ve kurdurdugu bagin kokensel temeline dayandiriyor. Ustelik varlik/varolus/evren,in kendi kendini ortaya koyamayacagini, bunlarin sadece insanoglu eliyle ortaya konabilecegini ve insanoglunun ortaya koydugu tum ortaya koyum farklariyla birlikte bir sorun oldugunu ve sadece kisir dongusel ve galibi/maglubu olmayasn bir tartisma yarattigini, bilimsel olmadigini, ogreti oldugunu ve bir donusum ve turev oldugunu ve de tum yaptiginin, benim ya da diger icerik verenlerin ve bag kuranlarin yaptigi gibi degil; sadece sorunun sorunsalini ortaya koymak oldugunu ve de bir cesit kendisinin verdigi icerik ve kurdugu bagin sadece sorun oldugunu ve bu yuzden de sorun olan icerikle bag kurmadigini soyluyor" temelli bir algilama.

Eger benim algiladigimi algilayabilirsen (kendi gorusun olarak ya da benim algimi kabul etme anlaminda degil, sadece "evrensel insan boyle diyor" temelli, yorumsuz ve kendi algin ile mukayese etmedigin yani senin deyimin ile aynasal bir algi, yani benim algimi, oldugu gibi yansitmak) o zaman belki bana algilayamadigin yerlerde "peki bunun neresi sorun/bu neden sorun?" temelli sorularla, beni algilamanin ufkunu genisletebilirsin.

Iste ondan sonra; ortak bir karara yonelip, senin deyimin ile, uykularindan uyanmalari ve neyin ne oldugunun farkina ve bilincine varmalari icin, kisilere ne gibi bir "yardim" edilebilirligi uzerine yazisabiliriz.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
08-04-2010, 02:09
Saygideger paslicivi;

işte ben bu durumun medikal tıbbi olarak düzeltilebileceği hipotezini ortaya koyuyorum..

bu beş bilimadamını alıp bir kahve molası verdirelim ve varoluş nedir? diye bir soru soralım, yani inanç konusunu açalım.. bu aynı düzeyde bilgi sahibi olan profesörlerin birbirlerine nasıl düştüklerini, birbirlerini nasıl yediklerini görüp karşıdan kahkahayı basalım.. hatta bunların arasına aynı düzeyde bilgi sahibi olan ateist, deist ve panteist profesörleri de katalım ki ortalık daha bir şenlensin..

sevgili e.i.. bilgi ve bilinç farkını bilmiyorum algılayabiliyor musun..??? -paslicivi-

Senden yaptigim bu iki alinti, her ikimizin konuya bilinc farki temelinde yanasisimizin ozeti aslinda.

Senin ilk alintin, daha once de sana izah ettigim gibi, senin EVRIMCI yanasimini gosteriyor.

Benim buna karsi DEVRIMCI yanasimim, kisinin kendi kendini kendi oz iradesiyle sorgulayarak, once birey bilinci ve farkindaligina erismesi ve daha sonra da dogal dusuncenin sorunsal yapisini algilayarak, bu bilincini evrensel insan farkindaligina tasimasi.

Bu aramizdaki ilk algi, bilinc ve farkindalik farki.

Ikinci alintida ise, ben senin "varolus nedir?" sorusuna inanarak verdigin "varolus bir sirdir, gizemdir, bilinmezdir" cevabini da bu tartismanin icine dahil ediyorum ve sen dahil, digerlerinin de bu tartismadan bir sonuca varamiyacaginizi soyluyorum.

Farkim ise, sizin bu sorunsal tartismanizin temelinin ayni dogal dusunce sorunsal kokeninden kaynaklandiginin bilincinde ve farkinda olmak. Oyuzden ben sizlerin tartismasi arasina katilmiyor neden sizlerin tartismasinin bir sorun oldugunun kokensel kaynaginin sorununu ortaya koyarak gosteriyorum.

Zaten bu farkindaligim da; bilginin ayni bir birikim, gozlem, deney, algi v.s. temellerinin sorgulanmasi, irdelenmesi v.s. temelli ortaya konmasinin bilinc duzeyiyle bagli oldugunun bilincinde olmamdandir.

Bilgi kullanilir, paylasilir; ideolojik inancsal dogrusal ogreti ise; sahiplenilir, sabitlenir ve cesitleri temelinde dogruluk mucadelesinin ikna olma/etme tartismasina acilir.

Bilinc ise, hem ogrenilenin, bilmeye ve algilamaya cikarilmasi, hem bilginin birikimin, gozlem ve deney temelinde surekli suregelen surecle sorgulanmasi her hangibir duzeyde durulmamasi, demir atilmamasi, taki dogal dusuncenin sorunsal yapi ve isleyisine varana kadar.

Ustelik, bilgi ve ogreti, disaridan verilebilir ve ezberlenebilir ve de bir papagan gibi tekrar edilebilir ve de uygulanabilir. Bilinc ise; kisinin kendi kendi ile kendi oz iradesiyle, kendi bilgisi ve ogretisi ile mucadelesi, sorgulamasidir.

Yani bilinc, disaridan degil; kisinin kendi kendine kkendi adina, kendi oz iradesiyle kendine verecegi kendini surekli suregelen bir surec halinde insanlastiracagi bir degerlendirme ve sorgulamadir. Iste buda, ancak kisi bir konuda supheye duserse, acaba derse, ogrendiklerini kendi oz iradesiyle sorgular ve bilmeye tasirsa ve kendi kendiyle mucadele edebilirse, kendi degerlerini sorgularsa v.s. mumkundur.

Iste bu da cevapladigim ilk alintina paralel, DEVRIMCI yanasimdir. Yani tum caba, gayret, istek, arzu, sorgulama v.s. kisinin kendinden gelir ve kendi oz iradesiyle uygulanir. Bu da ilk basta Birey bilinci ve farkindaligidir.

Bu bilinc te ancak ve sadece epistemolojik olarak insanoglu gorunumunde ve yetisinde mevcuttur. Ustelik bunun bir insan oz benligi ve birey gorunus benligi yansitimi olmadigi, sadece dogal dusuncenin olusturdugu insanoglu benligi yansitimi oldugudur.

Yani insanoglu benligi, ne duzeyde bilince ulasirsa ulassin, dogal dusuncesinden dolayi; ne ozu insani ne de gorunusu bireyi bilinc ve farkindalik olarak yansitamaz.

Cunku evrensel insan bilinci; insanoglu degil; insan benligini gerektirir. Ancak bu benlik kendi oz ve gorunus bilincini yansitabilir ve bu duzeye ulasabilir.

Iste bu fizikseldir. Bir araba su motoruyla saatte ENFAZLA 160 km yapar ve bu onun limitidir.

Ama ayni arabaya yeni ve gelismis motor koyarsan, saatte 180 km' ye cikarabilirsin.

Iste dogal dusunce motoru da, insan ozunun ve birey goruntusunun farkindaligina ve bilincine ulasamaz. Ama; motorunu degistirirsen, o zaman bu mumkun olur.

Iste benim yaptigim bu motorun yapilanis ve isleyisinin sorun oldugunu ortaya koymak ve sorunsal yapisini gostermek. Bu da ancak yeni motor olan evrensel insan ile mumkundur.

Yani konu sadece motoru ortaya koymak ve sorununu gostermek degil; MOTORU YENILEMEKTIR. Iste kendi kendine yenilenemeyecek olan bu motorun yenilenmesi bireyin devrimci cabasi temelinde mumkundur. Tabi once motorunun sorununu algilayacak, sonra bu motorla bir yere varilamayacagini algilayacak ve motorunu yenileyecek YENI BIR MOTOR BULACAK.

Bu yeni motor da evrensel insandir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
08-04-2010, 05:43
Sorun tabi ki varolusta degildir, cunku ona icerik veren ve onunla bag ve iliski kuran insanogludur. Sorunda, bu icerik, bag ve iliskinin dogal dusunce ile kurulmasi ve verilmesidir. Sorun olan budur.

sevgili e.i..

ben senin ne demek istediğini çok iyi algılıyorum..

ama tüm varoluşa içerik veren ve onunla bağ ve ilişki kuran doğal düşünce içindeki insanoğlunun durumu sana yansıdıktan sonra onu olduğu gibi değil de bir sorun olarak yansıtan şeyin ne olduğunu algılatmaya çalışıyorum sana..

yani;

tüm varoluşa içerik veren ve onunla bağ ve ilişki kuran doğal düşünce içindeki insanoğlunun durumu: A

insanoğlunun bu durumu yani A bir sorundur: B

evrensel insana yansıyan: A

evrensel insanın yansıttığı: B


paslıçiviye yansıyan: A

paslıçivinin yansıttığı: A

sevgili e.i..

varoluş senin bilincine A olarak yansıyor, fakat senin bilincin saf/arı/öz olmadığı için sen onu B olarak yansıtıyorsun..

varoluş benim bilincime A olarak yansıyor ve ben onu yine olduğu gibi yani A olarak yansıtıyorum.. çünkü bilincim saf/arı/öz..

peki sana A olarak yansıyan şeyi dışarı B olarak yansıtan şeyin ne olduğunu öğrenmek ister misin..? işte o; evrensel insanın benliği..


insanın bilinci bir ayna gibidir.. bir ayna önünde duran ya da geçen cisimleri olduğu gibi yansıtır, sadece tanıklık eder, kendinden hiç bir şey katmaz.. bu insanda safbilinç dediğim şeydir..

şayet bu ayna tozluysa, paslıysa önünde duran ya da geçen cisimleri olduğu gibi yansıtamaz, kendisine yansıyanı dışarı yansıtırken üzerinde tozlar paslarla birlikte yansıtır.. bu toz ve paslar işte insanda benlik dediğimiz şeydir..

bu ayna çok tozluysa dışarı sadece tozu yansıtır: ego(sahtebenlik), çeper, teizm düzeyi bilinç açıklığı, egosentrik yaşayan insanlar.. derin uykudaki körkütük sarhoş gibi dolaşan bir devasa bir dünya insanlığı..

üstündeki tozlar temizlenmeye başlayınca görüntü biraz netleşmeye ve karşısındaki cismi az çok yansıtmaya başlar.. ego egemenliğindeki nonteizm düzeyi bilinç açıklığı.. uykudan uyanma başlamıştır ama hala uyku mahmurluğundadır ve gördüğü rüyanın etkisinden henüz kurtulamamıştır.. çeperden merkeze yolculuk başlamıştır..

üstündeki tozlar ve paslar biraz daha temizlenirse görüntü bayağı bir netleşir.. ama birebir cismi hala yansıtamaz.. burası özbenliktir.. ve çeperden merkeze olan yolculukta bayağı bir mesafe katedilmiştir, cevizin üzerindeki o tüm yosunumsu maddeler temizlenmiş ve cevizin kabuğuna ulaşılmıştır.. ve bu kabuk çok serttir..

ve her düzeyde benlik gibi özbenlik de henüz safbilinç yani mutlak mutluluğa erişmediği için varoluştaki savaşını/mücadelesini vermek ve bununla tatmin olmak zorundadır.. yani dünyevi bir ideal taşımak zorundadır..


aynanın üzerindeki tüm bu tozları pasları tamamen temizlersen ayna artık sadece kendisine yansıyan cismi birebir olduğu gibi, kendinden hiç bir şey katmadan yansıtır.. işte burası safbilinçtir, tüm sahte ve özbenliklerden arınmıştır, mutlak mutluluğa eriştiği için dünyevi bir ideal yaratıp mücadele edip mutlu ve tatmin olmasına gerek yoktur, çünkü safbilinç saf ve mutlak mutluluktur.. bir coşkudur bir sevgidir ve anda yaşam başlamıştır.. cevizin kabuğu kırılıp içindeki meyveye ulaşılıp yenmeye başlanmıştır..

o yüzen tam uyanıklık, aydınlanma, farkındalık kişisel kurtuluşa ermektir.. sana yansıyan tüm varoluşu olduğu gibi hiçbir şey katmadan yansıtmaktır, sadece gözlemek, tanıklık etmektir.. suyun kaldırma kuvvetinin farkına varıp mücadeleyi bırakmaktır, mücadelesizliktir.. her türlü benliğin ürettiği soyutun/idealin sadece bataklıkta bir çırpınış olduğunun farkındalığına ermektir.. her türlü benliğin ürettiği soyutun/idealin; bir dağın zirvesinden bir kartanesinin başlattığı çığ ve bu çığın sadece o mekan ve zamana sıkışıp sadece ordaki kartanelerini etkisini altına alıp bir etki yapabileceğinin farkındalığına ermektir..

bencilliği üreten benliktir.. ve bu çeperde(egoda) kişisel/bireysel iken merkeze yaklaştıkça kişisiel/bireysellikten toplumsal ve nihayetinde kendi türüne(insan) kadar gelir.. o yüzden özbenliğine ulaşmış kişiler kendi türü adına bencilliğin zirvesinde olduklarından kendi türü adına yani insanlık adına ideal/mükemmel yaratma peşindedirler..

benliklerden arınmış bir bilinç için tüm yaşam, tüm canlılık, tüm varoluş kutsaldır.. tüm herşeyin ve kendisinin varoluşun/bütünün vazgeçilmez bir parçası olduğu ve bu bütünün tüm parçacıklarının bir iletişim ve bağ içinde olma zorunluluğunu farkındalığına ermiştir..

paslıçivi
08-04-2010, 06:56
Benlik ve bilincin ne oldugunu biraz degineyim. Aslinda bu konuyu, sen benim tum mesajlarimi okuyup, yanitladiktan sonra isleriz.

Seni ornek alalim. Bir seyi ortaya koyabilmek icin, buna varolusta dahildir, seyin kendiside dahildir; o seyin bir GORUNUSU, BIR OZU BIR DE DERINLIGI GEREKIR.

Buradaki gorunus, mustakil var olan varlik olarak gozukendir, bu da insanoglunun biridir. Oz ise o gorunen birin yansimasi ve yansittiklaridir, yani monologudur. Bu monolog dil ve vucut hareketleri olarak yansir.

Derinlik ise, bu oze yon veren veren ve bu ozun goruntusunu yonlendirendir.

Bu temelde; safbilinc, agnostisizm, varolus v.s. hakkinda buraya bir seyler yansitan gorunus, paslicividir. Paslicivinin ozunu veren dogal dusuncedir ve kendine gore de derinlik norokimyasal yapi ve meditasyondur.

Bu temelde, dogal dusuncenin sorunsal yapisini ortaya koyan, ve bunun hakkinda buraya bir seyler yansitan, evrensel insanin bireyidir. Bu bireyin ozunu veren, evrensel insan butunudur. Derinlik ise; dogal dusunceyi her yonuyle ortaya koyabilme ve surekli suregelen surec ile hem bu dusunceden arinabilme, hem de evrensel insan butununu alternatif olarak getirebilmedir.

Oyuzden safbilinci, agnostisizmi, varolusu, ortaya koyan insanoglunun biri olan gorunusteki PASLICIVI BENLIGIDIR. Ortaya koydugu da, kendine gore, SAFBILINC BILINCI ve FARKINDALIGIDIR.

Oyuzden OZU ortaya koyan GORUNUS BENLIKTIR, ortaya konan da o gorunusteki benligin, BILINC ve FARKINDALIGIDIR.

GORUNUS BENLIKTIR, OZ BILINC ve FARKINDALIKTIR, DERINLIK ISE BUNLARI ORTAYA ATAN YON VE YONLENDIRIM VERENDIR.

Paslicivi gorunusu, benligi olmasa, yansitacagi bilinc ve farkindaligi da olmaz.

Iste onemli olan bu benligin dogal dusunce ozlu, insanoglu biri mi yoksa evrensel insan ozlu birey mi oldugudur.

Bu benlik ayni zamanda; kendinin kendine verdigin icerigin ve kendin ile olan bagin ve bu olusturulan benligin baska benliklerle olan mono dialogu, iliskisidir

Bak sana bu konuda bir link vereyim.


sevgili e.i..

benlik, bilinç gibi kavramlar somut olmadığı ve bu kelimeleri kavramlaştırıp anlam yükleyen varolan dünya insanlığı olduğu için bu konuda hiçbir zaman hemfikirlik olmayacaktır.. çünkü benlik ve bilinç dediğimiz kavramlar henüz pozitif bilim tarafından tartışmasız, tüm dünya insanlığının hemfikir olacağı, sınanabilinen, tekrarlanabilinen bilgi olmadığı için her zaman tartışmaya açıktır.. herkes varolan bilinçaçıklık düzeyinde bu kavramları algılayacak ve öyle yansıtacaktır.. neyin ne olduğu, ne anlama geldiği ancak zihin çarpışmalarında biraz netleşebilir, aksi halde bunlar elle tutulur gözle görülür somutlar olmadığı sürece tartışılır.. bir önceki yazımda net olarak benlik bilinç farkını ortaya koymaya çalıştım.. bilinç ve kavrayış yükseldikçe bu kavramlar yerli yerine oturacaktır..


Eger insanoglu benligini algilarsan, iste bunun sorunsal dogal dusunce yapilanis ve isleyisini de algilarsin ve bunun, insan ozunu ve birey gorunusunu degil; anima temelli insandisini ve insanlikdisini, bir insanoglu olarak yansittigini algilarsin.


sevgili e.i..

ben tüm bunları algılayalı ve aşalı çok oldu.. binlerce yılın ve halen günümüz insanoğlunun hala hayvansı yaşadığını ve gerçek insanı temsil etmediğini ikimizde ifade ediyoruz zaten..

ama sen bir insan türü olarak bu evrensel insan benliğine sahip olup varoluşu böyle sorun olarak yansıtıp kendi türün adına mükemmeli/ideali üretip bunu çevrendeki insanlığa haberdar ederek, alternatif sunarak benliğin tatminine gidiyor ve paradoxu algılayamıyorsun..

ve bu benlik sende olduğu sürecede paradoxu zaten algılayamayacaksın ve bu ideali/mükemmeli yaymaya, heberdar edip, alternatif olarak sunmaya devam etmek zorundasın, diyorum..

çünkü safbilince dolayısıyla mutlak mutluluğa erişmediğin için en azından kendi türün adına bir mücadele içinde olmak zorundasın.. bu benlik sen yaşadığın sürece senin safbilincinin üzerinde bunu sana dayatacaktır.. ben ne dersem diyeyim, senin safbilincine ulaşamayacağımın da farkındayım, çünkü safbilincinin önünde bir benlik var.. ve bu evrensel insan benliği benim sana yansıttıklarımı benlik süzgecinden geçirdikten sonra bilincine ulaştıracaktır.. ve benlik yapısı gereği tüm bunları yapmak zorundadır..

sen kendi türün yani insanlık adına bir soyut/mükemmel/ideal yaratıp yaydığın, haberdar ettiğin ve alternatif sunduğun sürece kendini iyi ve mutlu hissedeceksin.. bunları yapmadığın zaman benliğin seni mutsuz huzursuz edip bunları tekrar yapmaya zorlayacaktır..

ne demek istediğimi algılayabilmen için günlük yaşamına bir parça dışardan gözlemci olarak bakmanı istiyorum.. evrensel insanın bu benliğinin ona dayattığı evrensel insan düşüncesini insanlara alternatif olarak sunup, haberdar etme çabaları olan turan dursun sitesine ayırdığı zaman ve önemin ciddiyeti ve sitedeki üyelerden aldığı geridönüşümlerden aldığı hazza bakmanı istiyorum..


sende gizemli varoluşta yaşama şansı bulmuş ama bu kaostan düzene geçişte insana layık görülen benliğin kölesi olarak bir idealda bir rüyada zamanda yaşayıp anı/yaşamı ıskalıyorsun ve bunun farkında değilsin.. ve benliğinden kurtulamadığın sürece de bu durum devam etmek zorunda zaten.. o yüzden diyorum ya seni bu konuda suçlamıyorum eleştirmiyorum ve sadece olanı yansıtıyorum diye..

çünkü benlikten kurtulmanın ve farkındalığın yolu düşünmek değildir, zaten sana düşünmeyi sağlatan benliğindir.. benlik kendi bindiği dalı kesmez..

ve varolma mücadelesinde seni anda/kavrayışta değil düşüncede/zamanda/zihinde yaşatır..


ilacı içmediğin(meditasyon) sürece de hastalık devam etmek zorundadır zaten..

vartor
08-04-2010, 17:47
Sevgili paslicivi,
Meditasyon anladigim kadariyla benliginden uzaklasmak mi oluyor? Ben hic basaramadimsa, acaba inanamadigim icin mi? Tavsiye edebilecegin, benim yasmda birinin de basarabilecegi bir metod var mi? 12 yasindan beri uyguladigini okumustum bir iletinde; erken baslamak sart mi dersin?

evrensel-insan
08-04-2010, 19:23
Saygideger paslicivi;

Benim yansittigim B degil, B benim A yi algilayan ve yansitan bilincim. Sende, A hem bilinc, hem algi, hem de yansittigin. Bence bilinc algi ve yansitilandan daha ileri uzeyde.

Ornekleyelim.

Evrensel insan algisi ve yansittigi sorun;A
Paslicivi algisi ve yansittigi bilinemezlik;A
Evrensel insan Ayi yansitan, algilayan bilinci;B
Paslicivi Ayi algiliyan yansitan bilinci;A

Yani evrensel insana, dogal dusuncenin ve ozeli varolusun algisini ve yansitmasini bilinc olarak oneren evrensel insan. Yani yansiyan EVRENSEL INSAN degil, evrensel insan; algi ve yansiyani veren geri plandaki bilinc.

Paslicivinin, algisi yansitmasi ve bilinci varolusun bir gizem, sir ve bilinemez oldugu. Yani algisi ile bilinci AYNI duzeyde.

Paslicivi; bilinemez olarak algiladigi ve bilincine cikardigi varolusu, yine oyle yansitiyor ve bunun bir sorun mu, cozum mu oldugunu ortaya koymuyor, yani bunu bir mutlak ve degismez olarak goruyor. Teslimiyette ordan kaynaklaniyor.

Evrensel insan ise; sorun olarak algiladigi varolusu yine sorun olarak yansitiyor ve varolusun sorun olma algisi, evrensel insan'in bilincinden kaynaklaniyor ve o yuzden de sorunu oldugu gibi yansitip, ortaya koyuyor.

Eger bu sorunu algilayip, gorebilen olursa; iste o zaman, bu sorunun cozumu olan evrensel insan bilincini ortaya koyuyor.

Sorun kolay kolay farkina varilamadigi ve algilanamadigi icinde, genelde sorunun izahinda kaliniliyor. Oyuzden sorunun bir asama ilerisi cozum ve onun bilinci evrensel insan mesajlarina yansimiyor.

Pasliciviye varolusun bilinmez oldugunu algilatan meditasyonun mesajlara yansimadigi gibi.

Ama paslicivinin meditasyonu, sadece algisinin nedenini aciklar.

Halbuki evrensel insan'in evrensel insan bilinci; bir asama ileri giderek ortaya koydugu sorunun, alternatif cozumunu getirir.

Yani; paslicivi de, SORUN SORUNU YOK.
Evrensel insan da ise SORUN VE COZUMU VAR.

Cunku paslicivi, evrensel insan'in sorun olarak ortaya koydugunu algiliyamiyor. Nedeni paslicivinin kendi adina ortaya koydugunun sorun olarak algilanamamasi.

Bu da evrensel insan ile paslicivi arasindaki, ortaya koyumlarda bilinc farkini getiriyor.

Paslicivi" varolus bilinemezdir"
Evrensel insan "varolus bir sorundur"
Paslicivi"ben bunu aynen yansitiyorum"
Evrensel insan" ben de sorunu aynen yansitiyorum"
Paslicivi "bana bunu meditasyon sagliyor"
Evrensel insan "bana bunu evrensel insan sagliyor"

Goruldugu gibi, paslicivi de;bir sorun algisi yok ve dolayisiyle otesi de yok.
Evrensel insan ise; sorunun ote bir bilince sahip ve bu bilnc ona sadece sorunu ortaya koymayi degil; sorundan arinmayi ve alternatifin bilincini sagliyor.

Yani sorun temelinde paslicivinin duzeyi "varolusun bilinir oldugunu soylemek ve ona inanmak sorundur" iste bu soruna paralel, olarak paslicivinin cozumu, farkindaligi, bilinci, algisi v.s. tum ozellikleri; "varolus bilinemezdir" de SON BULUYOR. Taki bunun da SORUN OLDUGUNU GORENE, ALGILAYANA KADAR. Cunku evrensel insan paslicivinin bu goremedigini ve algilayamadigini sorun olarak getiriyor.

Iste buradaki duzey farki; ayni bir non teistin, teist duzeyi bir teiste sorun olarak getirmesi gibi. Teistin bunu algilamasi icin, kendi duzeyinin sorun oldugunu algilamasi lazim.

Ayni paslicivi'nin evrensel insan'i algilamasi icin; kendi duzeyinin sorun oldugunun farkina varmasi ve bunun bilincine cikmasi lazim.

Cunku ortada bir sorun algisi yoksa; SORGULAMA, SORUNUN UZERINE GIDIP COZUM ARAMA DA YOKTUR.

Oyuzden varolusun sorun oldugunu algilayamayan paslicivi icin, bir sorgulama yoktur.

Burada sakin alinma, cunku bende pasliciviyi kendisine oldugu gibi yansitiyorum. O yuzden bu bir elestiri degil. Sadece paslicivinin evrensel insan'in ortaya koydugu sorunu, sorun olarak algilamamasi, bu da zaten bilincx ve farkindalik farkidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
08-04-2010, 19:37
Saygideger paslicivi;

Su bireysel olarak "ani yasamayi kacirma" yi biraz acar misin?, sence ben neyi "kaciriyorum?" Belirtmis olduhun "haz duyma" tamlamasi, duygusal bir tamlamadir. Bunu da bir zahmet aciklarmisin?

Benim butun yaptigim, bir birey olarak insan gibi yasamak ve iliski kurmak, mesajlarima da yansiyan okudugum, duydugum herseyi de degerlendirmemin temeli bu. Butun sorgulama da, bunun ustune yogunlasiyor. Yani insan gibi yasayamamak ve iliski kuramamak, iste sorun bu. Varolusa, varliga, evren'e verilen icerik ve onunla kurulan bag da bu sorunun bir parcasi.

Iste evrensel insan da bu sorunu cozmek ve bu sorunlu yapilanis ve isleyisin yerine yenisini getirmek icin var.

Sorunu dogal dusunce temelinde ve herhangibir konu bazinda ortaya koyan ben ve benim farkim, bilincim, algim v.s. Ama; bana bu sorunu ortaya koydurtan bu sorunun farkina ve bilincine varmami saglayan ve de yerine sorunsuz bir alternatif koyacak olan evrensel insan, farki, bilinci, algisi v.s.

Ayni sana, varolusu bilinemez kildirtan meditasyon gibi.

Saygilarimla;
evrensel-insan


Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
08-04-2010, 20:10
Saygideger paslicivi;

Ayni hatayi yaptim. Ben yazdigim yaziyi bir kac kere okuyor ve oyle gonderiyorum. Eger son okumamda "saygilarimla;evrensel-insan" kismini gozden kacirmissam, tekrar yaziyorum. Gonderdikten sonra da tekrar okuyorum. Eger bir duzenleme varsa da, yapiyorum.

Bu baslikta "duzenle" dugmesi olmadigi icinde, gonderdigimi duzenliyemiyorum. Oyuzden de yazim da dilbilgisi hatasi olursa, kusura bakma.

Bak sana evrensel insan'in temel farkini soyleyeyim. Dogal dusuncenin ortaya koyumu, KULAK DILININ NOKTASAL YAPISINA DAYANIYOR. Evrensel insan ise, GOZ DILININ GORSELLIGINE DAYANIYOR.

Yani kulak dilinin noktasini GORSELLIGE BOYUTLANDIRARAK TASIYOR. Cunku nokta dili boyutsuzdur, oyuzden de ikilem, karsitligin teke indirgenmesinin getirdigi tartisma yasanir. Bu teke indirim de, dogru, gercek v.s. temelli soyutlarla kanitlanir.

Halbuki evrensel insan'in gorsel dili; boyuta ve goze hitabeder. Yani cizimsel, sekilsel, yanlamasal, dis yanlamasal v.s. dir. Yani noktayi olusturan tum kesisen ogeleri gozler onune serer.

Iste burada evrensel insan dilinin sorunu; kendisini tek gecerli dil olan ve kulaga hitabeden noktasal dille anlatmak zorunda olusudur.

Bu sorunun iki yonu var. Birincisi goz dilinin insanoglu tarafindan henuz tam anlamiyla ortaya konulmamis olmasi, ikincisi benim bilgisayar ozurlu olmam.

Yani bilgisayar ozurlu olmasam, en azindan mesajlarimi cizimsel ve sekilsel verebilirim.

Oyuzden evrensel insan bilinc ve farkindaliginin algilanmasi icin, once dogal dusuncenin kulak dili olarak noktalama ile ifade edildigini algilamak gerekiyor ki, o noktayi boyuta tasiyarak, noktanin bunyesindeki tum uyeleri gozun goruntusune tasiyasin.

Yani evrensel insan dili, dogal dusuncenin noktasinin, boyutsal acilimini veren ve o noktayi tum boyutuyla ve resmiyle ortaya koyan dil ve yontemdir.

Dogal dusuncenin sorun oldugunu ortaya koyabilmek, sorunu dogal dilin kulaga hitabeden noktasal yapisiyla, aciklayarak degil; sorunun goze hitabeden gorsel boyutlarini gostererek mumkundur.

Bu da bir benim bilgisayar ozurlulugum, bir de yerlesmis dilin kulak dili olmasi ve boyutsuz olmasi yuzunden algilama yerine, o noktanin sorununun ortaya konumunu, zihinde sekilsel ve cizimsel canlandirma ile mumkundur. Bu da tamamen kulak dilinin zihinde cizime ve sekle gorsel olarak cevrilebilmesi ile mumkundur.

Iste bu basarilirsa, o zaman evrensel insan bilincine ve farkindaligina kapi acilmis olur.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
09-04-2010, 05:38
Tum bunlardan sonra ve bunlarin sorununu algiladiktan sonra, alternatife yonelmek istersen, iste o zaman evrensel insan benligi, bilinci, farkindaligi, algisi, yansitmasi, kavramlastirmasi, ozdeslestirmesi, dusuncesi, duygusu, duyumu v.s. kisaca, yepyeni alternatifi gelir.

Oyuzden hangi benligin safbilinci kendisine yansiyani yansitir? sorusunu cevaplaman lazim. Cunku bu benlik, ne varolustur, ne de baska birsey. Sadece insanoglu benliginin safbilincine yansiyan ve yansittigidir.

Iste buda, eger dogal dusuncenin sadece teist icerikli nonunuda iceren disina her turlu tabu, veri, deger de icinde yer almadan ve notr algi ile yansitabiliyorsan, zaten bu evrensel insan uygulamasidir.

Ama; bunu yapabilmen icin bir uzerinde temel kurdugun bir baska koken olmasi gerekir. Iste bunu yaptiran ve bu koken evrensel insandir.

Peki senin bu yansimayi safbilinc ile yaparken, kullandigin temel ve koken nedir?

Yani sana bunu yaptiran nedir?

Sakin, varolus v.s. gibi; kendi turun disindan bir seyi soyleme. Cunku insanoglu monologu sadece kendi adina, kendi icin ve kendi eliyle ve de kendine aittir. Baska bir ture, veya varolusa degil. Cunku onlari ortaya koyan, insanoglu benliginin bilincidir. Bunun safligi da; dogal dusuncenin, paslanmaya acik civisidir.



sevgili e.i..

şimdi konuştuğumuz konularda öyle bir noktaya geldik ki; tüm dünya insanlığının kullandığı kelimelerin dışına çıkamadığımız için tabiri caizse kelimeler yetersiz kalıyor.. çünkü dediğim gibi benlik, bilinç gibi kavramlar elle tututlur gözle görülür somutlar olmadığı için bu kelimelere ikimizde farklı anlamlar yüklüyor ve o şekilde kullanıyoruz.. bunun sonunda doğal olarak birbirimize ne demek istediğimiz anlatmak çok zorlaşıyor.. senin ve benim geldiğim bilinç düzeylerinde algılarımıza yansıyan kavramları yansıtmak için varolan kelimelerle iletişim kurmaya çalışıyoruz ama nereye kadar.. sen benliğe bilinçten önce bir kavramlaştırma içindeyken, ben bilinci benlikten önce kavramlaştırıyorum..

o yüzden yukarıdaki soruna vereceğim cevap sana hiçbir şey ifade etmeyecektir.. ya da benim ifade etmek istediğim şey sana o şekilde yansımayacaktır..


Evrensel insan'in cevresine yarari; burada tartisilan dini icerikli duzey uzerine olmamistir. Genel uzerine olmusturr.

En buyuk yarari, kisilere birey bilincini gosterebilme de olmustur. Yani kisiler, degerlerini kendileri sorgulayabilip, kendi oz iradeleriyle karar alabilmislerdir.
Ustelik, pratik olarakta; ben bizzat birey olarak evrensel insan yasam ve iliskisini uygulamaya calisiyorum ve etrafimdakilere bunun varligini gosteriyorum, tabi ki algilayabilene, ilgilenene, onemseyene ve etkilenene.


sevgili e.i..

yukarda kalın puntolodağım yerlere dikkat etmeni istiyorum..

sence insanda özirade varmıdır, yani kişi benliklerin etkisinden kurtulup kendi safbilincine ulaşabilip senin bu anlatıklarını algılayabilir mi..

ya da algılayabilene, ilgilenene, önemseyene, ve etkilenen derken; algılayamayan, önemsemeyen, ilgilenmeyen ve etkilenmeyen insanlarda nasıl hata ya da farklılık görüyorsun ki bu işin özirade olduğundan bahsediyorsun?

senin bu anlattıkların insanlara güzel bir şey veriyorsa niçin bazıları bunu algılayabiliyor ve ya niçin bazıları bu güzelliği algılayamayor, ya da güzelliği algıladığı halde tersliyor mu, ben güzellik istemiyorum mu diyor..

bunları neyin belirlediğini farkedebiliyormusun?

evet burda seni algılayabilen ve algılayamayanlar arasında kriterler nedir sence? seni algılayamayan insanlar insanlığın kötü olmasını mı istiyorlar da seni algılamak istemiyorlar, ya da sana bir gıcıklıkları mı var.. bu insanlar öziradesi nerde başlayıp nerde bitiyor ki, senden etkilenemiyorlar?

birçok insana(hatta tamamına) niçin varolan bilinç düzeyini aktaramadığını biraz düşün bakalım.. evrensel insan bunca yazılarına, çabalarına rağmen kaç tane evrensel insan varedebildi, yani bu bilinç düzeyine taşıyabildi?

ne dersin bu konuya?

paslıçivi
09-04-2010, 06:20
Kisinin bu mucadeleyi algilamasi ve bu kendi icindeki mucadeleye kulak vermesi zaten onu hem bireylestirir, hem de sorgulatir. Tabi ki, ideolojik inancsal dogrusu ile elde ettigi sabitlik, sahiplik, onda bir "korelme" yaratmadiysa.



sevgili e.i..

onda bir köreltme yaratmadıysa diye neden bir şart koşuyorsun, köreltme yaratmış olması o insanın kendi tercihi, kendi öziradesi, kendi suçumu zannediyorsun..

evet burda yine aynı durumla karşı karşıyayız.. burda körelme yaratmış insanları neyle suçluyorsun, ve evrensel insan düzeyine çıkarabileceğini düşündüğün insanlarla bu körelme yaratmış insanlar arasındaki ayrımcılığı bölücülüğü nasıl çözmeyi düşünüyorsun, bu konuda insanlığa ne sunabilirsin..

çünkü bu körelme yaratmış dediğin insanlar dünyadaki teizm ve nonteistlerin büyük bir çoğunluğu düzeyinde yaşayan insanlar.. ve teizm düzeyindeki insanlar senin evrensel insan düşünceni ve bunu benimseyecek insan kitlesini bir tehdit olarak algılayacaklardır.. bugün semavi dinlerin yükselen ateizmi bir tehdit olarak algılaması ve dinlerin kardeşliği altında birleşme çabaları gibi.. yoksa bu körelmiş insanlara da tekrar tekrar anlatarak, yaşam biçiminizdeki güzellikleri göstererek onları ikna etmeye mi çalışacaksınız..

ya da bunlar körelmiş, bunlar bizi algılamaz, anlamaz deyip onları dışalayacakmısınız ya da bu körelmiş insanlar sizi bir tehdit olarak görüp sizin karşınızda bir gruplaşma içine girerlerse ne yapmayı düşünüyorsun? bunlar bizi anlamıyor, bunlarda özirade yok, bunlar gerizekalı falan mı diyeceksin... onlarla çatışacakmısınız ya da size saldırmalarına(fiziksel ya da düşünsel) göz mü yumacaksınız?

bu kadar bölünmüş bir dünya insanlığına bir de "evrensel insancılar" ekleyip yeni bir bölücülük mü yaratacaksınız..

ya da dünyadaki her insanın anlatarak ya da düşünerek, öziradesini kullanarak evrensel insan bilincine ulaşabileceği hayaliyle mi yaşıyorsun?
yoksa başka hayallerin mi var?

paslıçivi
09-04-2010, 07:45
bilinç düzeylerini yükseltmenin asıl amacının ne olduğunu göstermem için daha açık konuşmamı ister misin? yoksa burda keseyim mi.-paslicivi-

Bunu daha once de dedin. Neden acik konusmuyorsunki, seni onleyen bir sey mi var?


sevgili e.i..

yazılarım çoğunda ya da ö.m yoluyla sana bazı şeyleri ifade etmeye çalışıyorum.. ve bu paradoxu algılayamayacağından bahsediyorum, çünkü hala bir benlik sahibisin.. ve bilincin tam açık değil.. benliğinin kölesi olarak yaşamak zorundasın.. safbilinç sevgidir coşkudur ve vicdandır.. beni önleyen şeyler bunlar işte..

şimdi karşımda sen değil de keşke bir budha, musa, muhammed, isa, krishna olsaydı da onlara da bazı şeyleri aktarmaya çalışsaydım..

bu dünya insanlığı; egoizmin doruklarına ulaşmış özbenlikli üstbilinçlerin kaosunda yaşayan bir insanlıktır.. her insan ayrı bir varoluştur, bir dünyadır, bir yaşamdır.. ve dolayısıyla herkesin bilinç düzeyi çok farklıdır..

altbilinçler, üstbilinçlerin klavuzluğunda bir yaşam sürerler.. her zaman ve her coğrafyanın kendine göre bir egoist özbenlikli üstbilinçleri olmuştur.. ve bu üst bilinçlerin yaptığı tek şey kendinden daha alt bilinçlere nasıl yaşanması, nasıl düşünülmesi, nasıl davranılması konusunda akıl hocalığı yapmalarıdır.. ve hepsi belli bir zaman ve coğrafyaya sıkışıp kalmış ve diğer tüm üstbilinçlerle çatışma içinde olmuşlardır ve dolayısyla arkasından gelen koyunlar da bu uçurumdan yuvarlanmışlardır..

yani bu dünya insanlığı binlerce yıldır ve hala günümüzde çobanlar ve çobanların güttüğü koyunlardan oluşmuştur.. ve tüm bu çobanlar ve koyun sürüleri birbirlerini sevmezler, her zaman birbirlerini tehdit olarak algılarlar..

çünkü varoluşun gizeminde insan denen canlı türü çok zavallıdır, elinde bir harita yoktur, ne yapması , nasıl düşünmesi, nasıl yaşaması konusunu kendi ayarlayamamakta ve dolayısyla kendisine belli başlı haritalar sunan üstbilinçlerin kölesi olarak yaşamak zorundadırlar..

ve varoluşa insan benliğinden arınamamış ve dolayısıyla insan odaklı bakıp gören egoist özbenlikli üstbilinçlerin sunduğu haritalar eşliğinde bilmedikleri varoluşu bildiklerini zannederek yaşamak zorunda kalmışlardır..

bu egoist özbenlikli üstbilinçler bazen tanrıyı, bazen tanrının oğlunu, bazen seçilmiş kavmin lideri, elçisi, bazen çoktanrıların temsilcisilerini, bazen üstbilinç rollerine bürünüp, yaşadıkları zaman ve coğrafyada egoist alt bilinçlerde etkili olup sahtebenlik orduları yaratmışlardır.. bu sahtebenlik orduları kendi zaman ve coğrafyalarında aynı haritayı kullandıkları için kendi aralarında bir parça ortak payda sağlayıp hayvanlıktan insana kısmi geçişi sağlayabilmişlerdir..

ama her zaman ve her coğrafyanın egoist özbenlikli üstbilinçlerinin haritaları farklı olduğu için aynı haritayı kullananlar kendi zaman ve coğrafyasında kısmen insanlaşırken, farklı zaman ve coğrafyanın farklı haritayı kullananlar arasında hayvanlık daha da ileri düzeye taşınmıştır..

bugün buddha, muhammed, isa, musa krishna, tao tekrar dünyaya gelip şu dünya insanlığının halini görselerdi egoist özbenlikleriyle evrimin nasıl bir kölesi olduklarını görüp senin bir türlü göremediğin, algılayamadığın paradoxu algılayabilirlerdi..

sen de evrensel insan olarak bu paradoxu algılayabilmen için ortalama 70 değil 1000 yıl yaşaman gerekiyor.. 1000 yıl yaşama şansın olsaydı bu paradoxu algılayabilirdin ama bu benlikle bu yaşam süresinde bu paradoxu zaten algılayamayacaksın.. kendi türün adına mükemmeli yarattığını düşünerek o doyumsuz benliğinin kölesi olarak varoluşun kaostan düzene geçişte bir piyon olduğunun farkında olmadan yaşayıp ölüp gideceksin..

evet sen evrensel insan olarak; sana dayatılan benlik ve onun tatmini uğruna insanlık adına güzel bir şey yaptığını zannederek ama aslında sadece varoluşun evrim sürecinin bir piyonu, kölesi, robotu olduğunun paradoxunu algılamadan, farkındalığa erişmeden sen de yaşam denen süreci tamamlayarak görevini yapacaksın.. ve yapmak zorundasın, çünkü bir benlik sahibisin, ve bu benlik varolma savaşı vermek üzere kurgulanmıştır, sen de şu an bu sana dayatılan bu benliğin savaşını vermekle meşgulsün..


oysa bu benlikten kurtulabilme şansın olsaydı, kendi türün ve varoluş adına hiç bir idealin hiç bir amacın olmadan, her ideal ve amacın bu sürecin kaçınılmaz bir parçası olduğunun farkındalığıyla sadece bir gözlemci, bir tanık olarak, aynı tertemiz bir ayna gibi sadece sana yansıyanı yansıtman gerektiğini algılayabilirdin..


safbilinç sevgidir, aşktır, mutluluktur.. dünyadaki diğer varlıkların ilgisine sevgisine aşkına ihtiyaç duymaz.. ama benlik açtır, doyumsuzdur, sevgi, ilgi arsızıdır, ne çok seveni, ilgilisi varsa o kadar tatmin/mutlu olur.. o yüzden özbenliğe ulaşmış egoist üstbilinçler çevrelerinde mümkün olduğu kadar kendi türünden canlının ilgisini, sevgisini toplama ihtiyacı duyarlar.. bunlara ümmet, mürit, cemaat denir.. kişi ulaşabildiği ve sürükleyebildiği alt bilinç oranında yüceinsanı oynamaya devam eder.. ve bu yüce insanı oynamaya devam ettiğinin farkında bile olmadan bir benlik olarak gelir ve süresini doldurup bir benlik olarak gider..

bilincin(sevginin, aşkın) üzerini örten her türlü benlik(öz ve sahte) varolduğu sürece bu kaos evrimi devam edip gerçek insanlık(safbilinç, aşk, sevgi, mutluluk) ortaya çıkmayacaktır.. her türlü benlikten arınmış safbilinçlerin varolduğu varoluşta insan dediğimiz canlı kendi türünü temsil etme hakkını kazanabilecektir..

paslıçivi
09-04-2010, 08:14
Gelelim norokimyasal beyin yapisina, madem bunun kavun olmadigini ve algilayamiyacagini kabul ediyorsun, o zaman; bu tip bir beyin yapisina sahip olanlar, ancak dusunce ve davranisindan algilanirlar. Iste bu temelde de evrensel insan'dan haberdar olmalari onlara bir acilim getirebilir. Yoksa bu tip kisiler nasil ortaya cikar veya cikarilir?



sevgili e.i..

tüm dünya insanlığın aynı anda evrensel insan düşüncesine taşıyabileceksen bu işe kalkış.. aksi halde sende tüm benlik sahibi üstbilinçler gibi belli bir zaman ve coğrafyada sıkışıp kalmaya ve diğer zaman ve coğrafyanın insanlarıyla bir çatışma, bölünme içinde kalmaya mahkum olduğunun farkındalığına eriş..

elinde sihirli bir değneğin varsa onun havaya kaldır ve "-ey insanoğlu evrensel insan bilincine ulaşın" de ve bir anda tüm insanlık bu bilince ulaşsın.. ya da elinde bir ilaç varsa tüm dünya insanlığına bu ilacı aynı zamanda yuttur, evrensel insan bilincine taşı..

ve bu işi yaparken kişiler seni seven, seni takip eden kişiler düzeyinde olmasın, birebir senin bilincinde yaşayabilecek düzeyde bir farkındalığa erişsinler ki hepsi ayrı birer evrensel insan olup diğer tüm insanları aynı kategoride görebilsinler.. yani işin içinde bir benlik tatmini olmasın.. aksi halde her türlü girişim benlik tatmininden öte gitmeyecektir..

Bilinc/benlik yazimi okumadin herhalde, cunku yanit yazmamissin.


bugün son olarak bir şeye değinmek istiyorum..

zaman zaman sana benlik ve bilinç farkından ve burdaki kanuşmamız, tartışmamızın iki bilincin karşılaşması olarak değil benlik ve bilinç karşılaşması olduğunu ifade etmeye çalışıyorum..

birkaç kez yazışmamızın aşzamanlı gitmediğinden bahsediyorum sana.. çünkü benim bu siteye ayıracağım zaman ve ilgim sınırlı.. bana ait bir yaşamım var ve onu yaşamam gerekiyor, tüm zamanımı/yaşamımı bu siteye ayıramam..

o yüzden sana tüm cevaplarım bittikten sonra yaz diye uyarmama rağmen, ben sana tamamen ceavp yazmadan sen ısrarla hergün bana cevap yazma zorunluluğu hissediyorsun..

sana bu zorunluluğu hissettiren şeyin bir benlik olduğunu algılamanı istiyorum..(ki bu bir eleştiri veya suçlama kesinlikle değildir) bilinçte sabırsızlık, üstün gelme, altta kalmama gibi benlik özellikleri yoktur, bilinç sadece algılar ve yansıtır.. yansıtacağı zamanı bekler ve gerekeni yansıtır..

çünkü bilincin mutlu olması için gereken bir varlık mücadelesi yoktur ama benlik öyle değildir...

evrensel-insan
09-04-2010, 08:28
Saygideger paslicivi;

o yüzden yukarıdaki soruna vereceğim cevap sana hiçbir şey ifade etmeyecektir.. ya da benim ifade etmek istediğim şey sana o şekilde yansımayacaktır..

Bence olumsuz yanasmak yerine, bir dene; algilanip algilanmadigini verecegim yanittan degerlendirirsin.

Bu konuda sana bir sey anlatmadan once, bir seyi hatirlatmak istiyorum. Bazi bilim adamlari, bilimsel dusunup davrandiklari zaman, bilime duyduklari saygidan dolayi, acik sozlu ve samimi olurlar. Yani "ben simdi bunu yapar/yazar/soylersem, bilim karsitlari bunu bilimin aleyhine kullanir" diye dusunmezler ve tum inanclarindan ideolojilerinden ve dogrularindan "bagimsiz" olarak, gerekli aciklamalarini yaparlar.

Ama tarihteki orneklerinden de gorulecegi gibi, bilim adamlarinin bilime olan bu saygisi ve samimi itiraflari, her zaman bilim karsitlari tarafindan kullanilarak su istismar edilir.

Dedigin gibi, benlik ve bilinc soyut kavramlardir ve algiya gore ortaya konur.

Ben dogal dusuncenin cekirdegine vardigimda, senin yaptigin ve saf bilinc dedigin, ya negatife hiclige yonelecektim, ya da pozitif temelde tamda dogal dusuncenin temeli olan bireyci akilciligin bencillik ve egoizmine sapacaktim, cunku dogal dusuncenin yapilanis ve isleyisi, bunun otesine gidemez. Birey bilinci almistim ve dogal dusuncenin cekirdeginin hangi yonunu secsem, bunun insanlik ile bagdasmayacaginin bilincinde ve farkindaydim. Cunku insanoglu benliginin son duragi bireyci akilciligin ya hicligi ve teslimiyeti ve pasifligi, ya da egoizmi, guc gosterimi ve aktifligiydi.(gen bencildir)

Iste birey bilincini almis ve bireyci akilciligi tercih etmeyen ben; insanlikta inat ettim ve evrensel insan duzeyli bilinci ortaya koydum.

Eger imzama bakarsan, yasam donemimde, evrensel insan benligini alabilecegimi dusunmuyorum. Bunun ana nedeni insanoglunun su an icinde bulundugu dunya ve sistemi, ikincisi hic bir zaman utopizmi secmedim. Ama evrensel insan bilincini almaya ve mesajlarimla yasam ve iliskilerimde de vermeye devam edecegim.

Oyuzden evrensel insan benligini yasayabilmek ilerki nesillere dusuyor, iste bu benlik yasandiginda da nasil bir bilinc ortaya cikacagini ise, simdiden kestirmek zor.

Oyuzden ne benlik bilincsiz, ne de bilinc benliksiz mumkun degildir. Biri birini tamamlar. Ama once su once gelir diye bir kayitta yoktur.

Ben insanoglu benliginden birey bilincine ulastigimda bu bilinc bana duzey olarak evrensel insan bilincini getirdi, iste bu bilinci alabilenler de, evrensel insan benligini kazanacaklar.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
09-04-2010, 08:31
Sevgili paslicivi,
Meditasyon anladigim kadariyla benliginden uzaklasmak mi oluyor? Ben hic basaramadimsa, acaba inanamadigim icin mi? Tavsiye edebilecegin, benim yasmda birinin de basarabilecegi bir metod var mi? 12 yasindan beri uyguladigini okumustum bir iletinde; erken baslamak sart mi dersin?

sevgili vartor..

meditasyon henüz bilimin ciddi uğraştığı bir konu değil.. gerçi bazı çalışmalar yapılıyor ama bilgi düzeyinde sana sunabilecğim şeyler yok..

sadece kişisel deneyim tecrübelerimi aktarabilirim ki bu da sana fayda sağlayacak bir şey olmayabilir..

evet meditasyon dediğimiz şey insanı tekrar o saf bebeklikteki tabula rasaya döndürüyor ama bu hangi kişilerde nasıl, ne yaşlarda etkili oluyor, bunu dediğim gibi bilimsel olarak sunacak verilerimiz yok..

benim tek şansım 12 yaşındayken oyun diye oynadığım şeyin yıllar sonra meditasyon olduğunu öğrenmem ve bu işi öğrenip ciddi bir şekilde uyguladıktan sonra kendimdeki inanılmaz değişimi gözlememdir..

aslında bu konu tüm kültürlerde vardır ama bu iş basit bir iş değildir, çünkü hem sahte hem öz dediğimiz benlikleri yokediyor, yani seni yöneten karar verdiren düşündüren şeyi yokediyorsun, bu kişinin kendi başına altından kalkabileceği birşey değil.. çok ciddi düşünce ve duygulanma bozukluklarıyla karşılaşabilirsin..

cevizin kabuğu oluşmadan bu işe başlamak gerekiyor sanırım.. kabuk oluştuktan sonra yapılan arınma işleminde en fazla kabuğa kadar gelebiliyorsun.. o da senin zaten dogma inancın oluyor.. her dinde bu işlerle uğraşan kişiler vardır ama nihayetinde hepsi yine kendi inancının özüne inebiliyor.. mevlananın islamiyetten çıkamaması, budistlerin budizmden çıkamamsı, hristiyanların en nihayetinde isanın öğretilerine ulaşması.. yani kabuğa kadar gelip kabuk kırılmadığı sürece içerdeki meyveye ulaşılmıyor ama ulaşıldığı zannediliyor..

ama yinede çok öğrenmek isitiyorum diyorsan Oshonun "sırlar dünyası" kitabı var cilt 1-2 , ben oradan ayrıntılı bir şekilde öğrendim ve şu an kendi geliştirdiğim teknikleri kullanıyorum..

evrensel-insan
09-04-2010, 09:16
Saygideger paslicivi;

tabi ki algilayabilene, ilgilenene, onemseyene ve etkilenene.-alinti-

Yukaridaki dil uslubu ve "koreltme yaratmadiysa" sadece ENGELI gostermek amacli kullanilmis ifadelerdir.

Yani algilama, ilgilenme, onemseme, etkilenme ve korelmesi olmama; kisinin onunu acar ve bilinclenmemesi icin de bir sebep yoktur.

sence insanda özirade varmıdır, yani kişi benliklerin etkisinden kurtulup kendi safbilincine ulaşabilip senin bu anlatıklarını algılayabilir mi..

Tabi ki vardir ve tabiki algilar, yeterki once sorunun algisini bilincine ve farkindaligina cikarip; soruna sorunsali ile yanasmasin. Bu SORUN ALGILAYIP, SORUNSAL YANASMAMA ILE PARALELDIR.

ya da algılayabilene, ilgilenene, önemseyene, ve etkilenen derken; algılayamayan, önemsemeyen, ilgilenmeyen ve etkilenmeyen insanlarda nasıl hata ya da farklılık görüyorsun ki bu işin özirade olduğundan bahsediyorsun?

Ben kimse de bir hata gormuyorum, sana daha once de soyledim benim mucadelem fizikle ve kisilerle degil; soyutla ve dusunce ile. Yukarida bu "engelleri, sorunu gostermeyen engeller olarak acikladim. Cunku bir kisi icinde bulundugu duzeyden memnunsa, zaten onun icin sorun yoktur. Oyuzden de olmayan sorunun dile gelmesi, algilanmaz, ilgilendirmez, onemsenmez, ve etki yaratmaz. Bu da bir serzenis veya sikayet degil; sadece olani ortaya koymaktir.

senin bu anlattıkların insanlara güzel bir şey veriyorsa niçin bazıları bunu algılayabiliyor ve ya niçin bazıları bu güzelliği algılayamayor, ya da güzelliği algıladığı halde tersliyor mu, ben güzellik istemiyorum mu diyor..

Konu guzellik degil; sadece sorunu algilayabilmek, tabi ki once bulundugu duzeyde. Zaten alinan yanitlar, kisinin ne algiladigini ortaya koymaktadir.

bunları neyin belirlediğini farkedebiliyormusun?

Bunlari belirliyen, icinde bulundugu duzey durumundan, kisinin rahatsiz olup olmadigi, bir cikis arayip aramadigi ve sahip oldugu ideolojik inancsal dogrusunu sorgulayip sorgulamadigi ile paraleldir.

evet burda seni algılayabilen ve algılayamayanlar arasında kriterler nedir sence? seni algılayamayan insanlar insanlığın kötü olmasını mı istiyorlar da seni algılamak istemiyorlar, ya da sana bir gıcıklıkları mı var.. bu insanlar öziradesi nerde başlayıp nerde bitiyor ki, senden etkilenemiyorlar?

Dedigim gibi, ben verilen yanitlardan bunu algiliyabiliyorum ve ne yanit verilirse verilsin, notr algilamaya calisiyorum. Tek bir kriter vardir, icinde bulunduklari duzeyden rahatsiz olmak ve cikis yolu aramak. yoksa konu kisisel de degildir, iyilik/kotuluk v.s. gibi goreceli duygusal kavramlarla da ilgisi yoktur. Sadece ortaya konan dusunce onlari ilgilendirmemektedir. Ozirade baslayip, bitmez sorun ve rahatsizlik ile devreye girer.

birçok insana(hatta tamamına) niçin varolan bilinç düzeyini aktaramadığını biraz düşün bakalım.. evrensel insan bunca yazılarına, çabalarına rağmen kaç tane evrensel insan varedebildi, yani bu bilinç düzeyine taşıyabildi?

Dedigim gibi, benim bunu kac tane kisiye tasiyip tasimadigim, kisinin ortaya koydugum konudaki kendi acisindan duydugu rahatsizlikla ya da sorun ile ilgilidir. Ben sadece ortaya koyuyorum, kac kisi oldu diye defter kalem kullanmiyorum. Ben bu konuda verenim.

ne dersin bu konuya?

Bana gore, sen bu konuya hem duygusal hem bir amacli hem de baskasi acisindan bir sonuc alici yanasiyorsun. Ben ise sadece bir verici olarak yanasiyorum. Verilenin alinmasi; tamamen alici olani baglar, benim verici olarak bu konuda yapacagim bir sey yok.

Tabi almak isteyen, verileni yeterli veya detayli bulmaz ve daha genis bir aciklama da isterse, onu da veririm.

onda bir köreltme yaratmadıysa diye neden bir şart koşuyorsun, köreltme yaratmış olması o insanın kendi tercihi, kendi öziradesi, kendi suçumu zannediyorsun..

Kendi sucu olmadigini ve koreltme yaratmadiysa dan neyi ifade etmek istedigimi daha once acikladim

evet burda yine aynı durumla karşı karşıyayız.. burda körelme yaratmış insanları neyle suçluyorsun, ve evrensel insan düzeyine çıkarabileceğini düşündüğün insanlarla bu körelme yaratmış insanlar arasındaki ayrımcılığı bölücülüğü nasıl çözmeyi düşünüyorsun, bu konuda insanlığa ne sunabilirsin..

Ben daha oncede dedigim gibi, kimseyi bir seyle suclamiyor, aksine herkesi kendi anlatimiyla yorumsuz algilamaya ve tanimaya calisiyorum. Benim mucadelem dusunce ile. Butun yaptigim da, dusuncemi sorunlari izah etme seklinde dile getirmek. Ortada cozulecek bir sey varsa; bunu her kisi kendi icin cozecek.

çünkü bu körelme yaratmış dediğin insanlar dünyadaki teizm ve nonteistlerin büyük bir çoğunluğu düzeyinde yaşayan insanlar.. ve teizm düzeyindeki insanlar senin evrensel insan düşünceni ve bunu benimseyecek insan kitlesini bir tehdit olarak algılayacaklardır.. bugün semavi dinlerin yükselen ateizmi bir tehdit olarak algılaması ve dinlerin kardeşliği altında birleşme çabaları gibi.. yoksa bu körelmiş insanlara da tekrar tekrar anlatarak, yaşam biçiminizdeki güzellikleri göstererek onları ikna etmeye mi çalışacaksınız..

Kustan korkan dari ekmez. Birey ozgurlugunu, farkini ve bilincini dile getirmekten kacinirsa, kendine ihanet eder. Ben dusunce dile getiriyorum ve kimseyi bu dusunce de karsima almiyorum, sadece dusunce ile mucadele ediyorum. Dedigim gibi, benim kimseyi ikna etme amacim da yok. Ben vericiyim.

ya da bunlar körelmiş, bunlar bizi algılamaz, anlamaz deyip onları dışalayacakmısınız ya da bu körelmiş insanlar sizi bir tehdit olarak görüp sizin karşınızda bir gruplaşma içine girerlerse ne yapmayı düşünüyorsun? bunlar bizi anlamıyor, bunlarda özirade yok, bunlar gerizekalı falan mı diyeceksin... onlarla çatışacakmısınız ya da size saldırmalarına(fiziksel ya da düşünsel) göz mü yumacaksınız?

Sorularin cok duygusal. Benim kimseyi distalama, veya gerizekali deme gibi bir ne dilim ne de uslubum var. Bunu mesajlarimi okuyarak algilayabilirsin. Catismam da yok. Cunku ortaya koyan catismaz ve tartismaz. Kisileri kendi dusunceleri ile bas basa birakir. Kisisel saldirmalara tabi ki goz yumulmaz. Bu site de bu yasandi. Ben kisilerin, kisiligine ve kisiligini olusturan her turlu kimlik degerlerine yonelik bir yazi dili ve uslubu kullanmam.

bu kadar bölünmüş bir dünya insanlığına bir de "evrensel insancılar" ekleyip yeni bir bölücülük mü yaratacaksınız..

Eger insanlari butunleyici, birlikte yasatici ve beraberliklerini saglayici dusunce ve davranis "boluculuk" olarak algilanirsa, ona gore bu dusunceye cevap verilir. Simdiye kadar boyle bir yanasim gelmedi.

ya da dünyadaki her insanın anlatarak ya da düşünerek, öziradesini kullanarak evrensel insan bilincine ulaşabileceği hayaliyle mi yaşıyorsun?

Benim boyle bir hayalim yok. Herseyden once kendimi bilinclendiriyorum ve bu bilinclendirmede de, baskalarina yardimci olmaya calisiyorum, hepsi bu. Evet bu her insanoglunun yetisi bunyesindedir, hersey sorunu gormek, sorunun kokenine inmek ve cozumun yepyeni bir soyutta oldugunu algilamaktir.

yoksa başka hayallerin mi var?

Bu sorundan neyi "ima" ettigini algilayamadim, hangi dusunce ile bu soruytu yazdigini aciklarsan, o zaman cevap verebilirim.

Son mesajina yanit verme geregi duymuyorum. Cunku yine benim adima konusmussun. Daha once senin bu tip mesajlarina cevap vermistim.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
09-04-2010, 09:37
Saygideger paslicivi;

tüm dünya insanlığın aynı anda evrensel insan düşüncesine taşıyabileceksen bu işe kalkış.. aksi halde sende tüm benlik sahibi üstbilinçler gibi belli bir zaman ve coğrafyada sıkışıp kalmaya ve diğer zaman ve coğrafyanın insanlarıyla bir çatışma, bölünme içinde kalmaya mahkum olduğunun farkındalığına eriş..-paslicivi-

Ne yapmami istiyorsun, senin gibi safbilinc adi altinda dogal dusuncenin kokenine teslim olmami mi?

Sana dedigim gibi, o donemi ben coktan astim.

elinde sihirli bir değneğin varsa onun havaya kaldır ve "-ey insanoğlu evrensel insan bilincine ulaşın" de ve bir anda tüm insanlık bu bilince ulaşsın.. ya da elinde bir ilaç varsa tüm dünya insanlığına bu ilacı aynı zamanda yuttur, evrensel insan bilincine taşı..

Ben sadece sorunu ortaya koyuyorum. Eger bir bilinc "tasimasi" olacaksa, onu kisilerin kendileri kendileri icin yapacaklar.

ve bu işi yaparken kişiler seni seven, seni takip eden kişiler düzeyinde olmasın, birebir senin bilincinde yaşayabilecek düzeyde bir farkındalığa erişsinler ki hepsi ayrı birer evrensel insan olup diğer tüm insanları aynı kategoride görebilsinler.. yani işin içinde bir benlik tatmini olmasın.. aksi halde her türlü girişim benlik tatmininden öte gitmeyecektir..

Ben burada bir benlik tatmini algilamiyorum. Ben sadece dusuncelerimi dile getiriyorum, herkes gibi.

Sormasi ayip, sen neden kisileri varolusa teslim etmek icin yaziyorsun? Senin burada bir benlik tatminin mi var.

Farkindaysan, senin bana sordugun sorulari, aslinda senin kendine de sorup, cevaplaman gerekir. Iste ozaman, daha iyi algilarsin.:boink:

Benim yazi yazmama gelince, yazilarini okudugum zaman; yazacagim dusunceleri taze iken yaziyorum. Cunku eger senden tum benim mesajlarima cevap vermeni beklersem, hem yazacaklarim karmasiklasir, hem de cok uzun yazi yazmak zorunda kalirim.

Ama dersenki "yok bu beni rahatsiz ediyor, o yuzden benim; senin butun mesajlarina verecegim cevaplardan sonra yaz" o zaman beklerim.:hurt:

Ama sende bir daha geri kalma! Bu ikinci kez oluyor.:dance:

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
10-04-2010, 06:06
"Varlik/evren/varolus bir gizemdir, bilinmezdir"

Bu ortaya koyus, insanoglu dogal dusuncesinde, ne bilimseldir, ne de bilimi ilgilendirir. Hem evrensel bir kabulu yoktur, hem de yanlislanamaz. Metafizigin ideolojik inancsal dogrularindan sadece biridir.

Insanoglunun ortaya herhangi bir seyi koyumu, yansisi yansitmaya donusmus, ogreti, ya da bilgidir ve turevdir.



"varoluş an itibariyle gizemdir, bilinemezdir" ifadesi hem bilimseldir hem direk bilimi ilgilendirir.. çünkü bilimi vareden insanoğlunda temel köken düşünce bu "varoluşun bilinemez" olduğudur.. varoluşu bilinemez algılamayan insan bilimi varedemezdi.. varoluşu bildiğini zannederek bilinçsiz canlılar ya da diğer cansız varlıklar gibi hiçbir ilerleme kaydedemez, sadece evrimsel değişime uğrayabilirlerdi..

ama dünya insanlığının mağara adamından bugün geldiği medeniyet seviyesine taşıyan şey bilimdir.. insanloğluğunun yaşam şansı bulduğu bu gezegeni ve algılayabildiği evreni yani bu gizemli varoluşu keşfetme merakından kaynaklanmaştır her şey ve bunu bilimi varederek yol almaya devam etmektedir..

insanoğlu bilinçaltında varoluşun bir gizem olduğunun farkındadır ama varolan nörokimyasal yapısı henüz bununla yaşayacak düzeyde evrimleşmediği için bunu bilinçüstüne yani bilincine henüz yansıtamamaktadır.. ve gnostik(teizm ve nonteizm) yollara başvurup bilimin bittiği yerden sonra kendi kişisel soyutunu üretip bilinemez varoluşu bilinir kılmaya(inanç) çabalamaktadır..

ve bunu da yapmak zorundadır.. çünkü hala duygu düşünce karışımında yaşamaktadır ve ruhsal aygıtının bu iki kompenenti ona dengeli sağlıklı bir yaşam sağlaması için "varoluşun bilinemez olması" durumunu bilincine taşıyıp deklare edemez..

çünkü kişinin "yaşamda kalıp soyunu devam ettirebilmesi" için mutlu olması gerekmektedir ve karar vermemiş, taraf olmamış bir düşünce(bilinemezlik), duygulanma kompenentini dengeleyemez.. ve kişi yaşamda kalma mücadelesini veremez, mutsuzlaşır, dengesizleşir.. kişi duygulanma boyutunu dengelemek için düşünce boyutunu sabitlemek yani varoluşu bildiğini zannetmek zorundadır..

insanoğlu duygu ve düşünce kompenentlerini birbirinden bağımsız çalıştırabilecek beyin kimyası elde etmediği sürece de bilinçaltında olan "varoluş bir gizemdir" düşüncesini bilincine taşıyıp deklare edemeyecek ve varoluşu ucundan kıyısından (genellikle tanrı odaklı) bildiğini zannederek(inanç) yaşamak zorunda kalacaktır.. bu durum varoluşun evrim sürecinin hayvandan insana geçişte insana layık gördüğü/dayattığı bir arageçiş formu zorunluluğudur..

hiçbir düşünce sisteminin(evrensel insan düşüncesi dahil) evrenselliği yoktur, çünkü insaoğlu çok değişik düzeyde bilinç düzeylerinde yaşamaktadır.. ve ortaya atılan, konan her düşünce tartışma yaratır.. bu da kaostan düzene geçiş sürecinin bir parçasıdır zaten..

paslıçivi
10-04-2010, 07:18
Kisaca senin ideolojik inancsal dogrundur ve diger ideolojik inancsal dogrularin evren/varlik/varolus dogrularina rakiptir.

Tam da dogal dusunce yapilanis ve isleyisini yansitir. Yani tartisma acar ve bu tartismanin galbi yoktur. Bu tartismada, seninki de dahil; her farkli ideolojik inancsal dogrunun, dogrular arasi tartisma da galibi/maglubu yoktur.

Senin varlik/varolus/evren uzerine belirttigin bu ifaden, insanoglu benliginin, sana ozel bilinc, farkindalik, birikim, gozlem, deney, algi ve yansitma v.s. farkidir.

Her kisi, ayni insanoglu benligine sahip oldugu halde, farkli bilgi, bilinc, farkindalik, birikim, deney, gozlem ve algi/yansitma duzeyinde olduklarindan, onlarin varlik/evren/varolusu ifade edisleri senden farklidir. Ne sen onlara kendi dogrunu ispat edebilirsin, ne de onlar sana kendi dogrularini. Bu dogru inanci, sadece inanani baglar.

Hepinizin ortak yani; bunun bir dogal dusunce oldugu, evrensel bir onayinin bulunmadigi, yanlislanamaz oldugu, ideolojik inancsal bir dogrusal oldugu, metafizik icerikli oldugu ve sabitlik, sahiplik temelinde de dogrular arasi bir tartisma actigi ve bu tartismanin galibi/maglubu olamayacagi.


varoluşun bir gizem olduğunun deklarasyonunu benliklerden arınmış bir safbilinç yapabilir, çünkü mutlu/tatmin olması gereken bir benliği yoktur artık.. ve bilinç tüm tozlardan(benlik, zihin, zaman)arınarak sadece ayna görevi görür.. temiz bir ayna önünde duran cismi sadece olduğu gibi yansıtabilir ama o cismin ne olduğu konusunda ona bir içerik veremez yani bilemez, ayna sadece olanı yansıtır..

Ne sen onlara kendi dogrunu ispat edebilirsin

"bilinemez" diyen bilinç "varoluş şudur" diye bir ortaya koyum sunmamaktadır ki ispat etmeye çalışsın.. "varoluş şudur" diye ortaya koyan bilinçler(gnostik yol, teizm ve nonteizm)yani varoluşu bildiğini zanneden ispat etmek zorundadır..

bilinemez diyen bilinç böyle bir tartışmaya girmez bile.. çünkü bilinemez diyen bilinç bilinir diyenlerle geriye dönük olan bir davranış şekli olan çatışma içinde değildir, o varoluşu kendi bilinç düzeyinde ileriye dönük varoluşu sorgulamaya devam eden kişidir..

ama bugün kendini agnostik sanan bilinçlere baktığımda hala teizm düzeyi bilinçlerin ortaya koyumlarını yanlışlamaya çalıştıklarını görüyorum.. o bilinç düzeyiyile tartışmak başak şetdir, o bilinç düzeyinin deklarasyonunun yanlışlamak çok farklı bir şeydir..

örneğin sen yeni bir hodri meydan konusu açmışsın.. islam ve kuranla ilgili.. bu aydınlanmış bir bilincin uğraşacağı şey değildir.. şayet sen evrensel insan bilincine ulaşıp doğal düşünceyi rakip/sorun olarak görüyorsan, bununla mücadele edersin.. sanane islamdan kurandan, onun evrensel olup olmamasından.. veya niçin budizm hinduizm musevilik hristiyanlık değilde özellikle islam?.. bunu biraz olsun benliğinden arınıp gözlemlemeni istiyorum.. böyle bir konuyu bir teistle tartışmak insanlığa nasıl bir fayda sağlayacak, sadece bu dine inanan insanları üzüp, kırıp sadece kendi evrensel insan benliğini tatmin etmek için olduğunu bakalım algılayabilecek misin..

senin bilincine ulaşmış bir insan(bilinç) böyle şeylerle(teizm bilincinin deklarasyonun yanlışlama) uğraşmaz.. burda amaç insanlığa bir fayda sağlamak değil tatmin olmaya çalışan benliğin çabalarından başka bir şey değildir..

şayet sen doğal düşünceyi bir sorun olarak ortaya koyuyorsan doğal düşünceyle mücadele et, sana ne islamdan kurandan, doğal düşüncenin tek hedefi/ürünü islam mı?..

sana teistlerle tartışma demiyorum bak.. TD sitesinin yapısı ve üyeleri gereği tabii ki zaman zaman teistlerde tartışıp konuşacaksın ve zihin çatışmasında bulunacaksın.. ama sen bir üstbilinç olarak o altbilincin deklarasyonunu yanlışlama yoluna gidersen, nerde kaldı senin evrenselliğin, insanlığın..

bu siteye ilk geldiğimde ben de kimseyi tanımadığım için her bilinç düzeyi insanla konuşma/tartışma fırsatı buldum ama hiç bir zaman tartışmalarım konuşmalarım o bilincin deklarasyonun yanlışlamak üzerine olmamıştır.. ben insanlara dünyadaki inanç çeşitliliğini ve insanların bu inançlar içinden hangisine seçeceğine kendilerinin karar vermediğini ve o yüzden bu dünyada neye inanıp inanmadığının hiç bir önemi olmadığını kavratmaya algılatmaya çalıştım..

bu tartismanin galibi/maglubu olamayacagi.


sevgili e.i..

sen agnostizmi tam olarak kavrayamamışsın ya da şimdiye kadar kendini agnostik zannedenlerle karşılaştığın için böyle söylüyorsun.. agnostizmi deklare eden bilinç hiç bir tartışmada mağlup olmaz, olması mümkün değildir.. yeter ki bu işi yapan kendini agnostik sanan bilinç olmasın, gerçek anlamda agnostik bilince ulaşmış olsun..

çünkü varoluşun bilinemez/sır olduğu dediğim gibi her bilinçaltının bir gerçeğidir, sadece bilinçler müsait olmadığı için bunu deklare edip, kabullenip savunamaz.. ve o yüzdendir ki gerçek bir agnostik bilinçle tartışan diğer farklı bir bilinç önünde sonunda bir yerde tıkanır ve benliğin savunma mekanızmaları tehlikeyi sezip kişiyi hem agnostikten hem tartışmadan bir şekilde kaçırır, uzaklaştırır..

sen dahil tanıdığın bildiğin tanıdığın bir üst bilinç varsa herkese, tüm dünya insanlığına hodri meydan diyorum.. benim ulaştığım agnostizm bilincinde beni mağlup edin.. ve bunun imkansız olduğunu iddia ediyorum.. çünkü insan denen canlının ruhsal aygıtının nasıl çalıştığını ve böyle bir bilinçle karşılaştığında geçeceği savunma mekanızmlarını önceden çok iyi kavramış bir bilincim.. ve beni yöneten bir benlik değil safbilinç olduğu için bilinç-benlik karşılaşmalarında benliğin bilince üstün gelmesi imkansızdır.. çünkü benlik, bilinci örten bir kurgudur, mekanızmadır..

paslıçivi
10-04-2010, 08:09
Evrensel insan; dusuncesi, algisi, yansitmasi, bilgisi, bilinci, farkindaligi, birikimi, gozlemi, deneyi, yol ve yontemi de soyle der.

Varlik/evren/varolusu ancak insanoglu ortaya koyabilir. Bu ortaya koyus, ancak metafizigin ideolojik inancsal dogrusu olabilir, evrensel onayi yoktur, bilimsel degildir, yanlislanamaz. Dogrular arasi tartismadir. Herkes kendi dogrusunu sabitler ve sahiplenir.

Insanoglu olmadan, varlik/varolus/evren ortaya konamaz.
Varlik/evren/varolus kendi kendini ortaya koyamaz.
Insanoglunun bunlari ortaya koyumu bir monologdur ve sadece insanoglunun algisi temelinde ve insanoglu eliyle/adina/aittir.
Bu ortaya koyumda varlik/varolus/evren'in bir rolu ve fonksiyonu yoktur.
Insanoglu kendi turu disindaki her hangibirseyle dialog kuramaz, cunku ortak algi yoktur.

Ortaya koyan insanoglu, ortaya konan ise kavramin, yansisi algilanan ile ozdeslesmisligidir.

Yani varlik, evren/varolus birer uclemdir. Ortaya koyan, ortaya konan ve ortaya koyum. Bunlarin ucu de insanoglu patentlidir.

Eger bu mesajima cevap verirsen, en azindan konu algilanacak.

sevgilie.i..

sana daha öncede söylediğim gibi ateizm kökenli agnostisizmden bahsediyorsun.. ateizm kökenli diyorum çünkü hala senin zihninde islam ve allahı yanlışlamak gibi bir kaygı/düşünce var.. bunu sadece nonteistler yapar, yani zihnindeki dogmayla mücadele..

senin artık islamla, kuranla, islamın allahıyla bir işin olmaması lazım, ille de teizm düzeyi deklarasyonla uğraşıcam diyorsan tüm teizm düzeyi bilinç deklarasyonlarına(tüm dogma dinlere) eşit mesafede yaklaşman gerekir.. ben senin şimdiye kadar doğu dinlerini yanlışlamaya çalıştığını hiç görmedim.. varsa yoksa islam başta olmak üzere batının tek tanrılı semavi denilen dinleri..

çünkü sen de henüz zihinden arınmamışsın ve islam başta olmak üzere batı dünyasının dinleri senin zihnini meşgul ediyor, doğu dünyasının çoklu yaşam dinleri hiç ilgini çekmiyor ve zihnini meşgul etmiyor.. çünkü zihnine bu dinler batıl olarak yüklendiği için bu dinlerle bir derdin/mücadelen yok.. ve sen bu zihinden arınmadığın sürece dünyanın neresine gidersen git ucundan kıyısından islamla kuranla ve o dinin tanrısı olan allahla bir şekilde uğraşmak,mücadele etmek zorunda kalacaksın..

oysa zihinden arınıp bilinç durumuna gelseydin bir islamla bir budizm, bir hinduizmle bir hristiyanlık ve diğer gelmiş geçmiş tüm organize dogma dinler senin zihninde aynı öneme sahip olacak ve hepsine aynı mesafede yaklaşacaktın.. ve ikide bir islam topiğine girip söylemlerde bulunmayacaktın ya da "islam, kuran evrensel değildir" diye hodri meydan topiği açmayacaktın..

ve agnostisizm diyorum çünkü yukarda yazdığın ifadeler agnostisizm bilincinin değişik dille bir versiyonudur..

senin ortaya koymak diye kullandığın ifade agnostisizm de gnostisizm olarak geçer..

gnostisizm: varoluşu beş duyu ve bilimin sınırlarını aşarak bilmeye çalışmaktır ve tüm teizm ve nonteizm bilinçlerin deklarasyonu bir gnostik yaklaşımdır.. organize dogma dinler, dinlerden özgür tanrıyı varlayan yoklayan nonteizm; bunların hepsi gnostisizmdir..

yani gnostisizm=teizm+nonteizm bilinç deklasyonudur..

agnostisizm ise tüm bu gnostik yaklaşımlara karşı varoluş gnostik yolla ortaya konamaz/bilinemez diyen bir bilinç seviyesidir.. tüm bu ortaya koyumlar sadece kişiyi bağlayan bir inançtır der..

o yüzden agnostisizm; teizm ve nonteizm gibi tanrı odaklı zihinlere/bilinçlere içinde theos(tanrı) kelimesi olmadan sadece gnostizmi vurgulamak üzere agnostisizm adını almıştır.. ama alt bilinçler agnostisizmi tanrının olup olmayacağını yani tanrıya %50 şans veren bir bilinç olarak algılarlar .. oysa agnostizmde tanrı diğer tüm soyutlar gibi sadece 1/& olasılıkta ve ehemmiyettedir..


bir bilinç seviyesinin gerçek tanımını ancak o düzeyi deneyimlemiş insan yapabilir ve kavrayabilir.. daha alt bilinçler bu bilinç düzeylerinin tanımlarını okuyabilirler ama tam olarak ne denmek istediğini kavrayıp empati kuramazlar.. zaten bunu algılayabilecek bilinçaçıklıkları olsa kişi o bilinç düzeyiyle çatışmaya ve tartışmaya girmez, direk o seviyeye çıkmış demektir.. şayet iki bilinç bir çatışma/tartışma içindeyse bunlar henüz varolan bilinç düzeylerini algılayamamış ve empati kuramayan bilinçlerdir..


ve gerçek bir agnostik bilinç, gnostiklerle çatışma içinde değildir, onları yanlışlamak gibi kendi kazdığı kuyuya düşmez, çünkü bu tartışmanın bir anlamı olmadığının ve yapılacak her tartışamnın gnostik yolla olacağının farkındalığında; sadece ileriye yönelik varoluşu kendi bilinç düzeyinde sorgulayan bireysel bir bilinç düzeyidir..

evrensel-insan
10-04-2010, 22:58
Saygideger paslicivi;

Varolusun, bir gizem olmasi baska, ki bu hem basligin ismi, hem de senin hep kullandigin ifade, varolus'un AN ITIBARIYLE bir gizem olmasi baskadir.

Burada ekledigin AN'i neden ekledigini aciklar misin?

Ayrica "bilinemezlik" te diger insanoglu inancsallari gibi, bir onermedir ve rakipleri oldugundan da tabi ki tartismaya aciktir. Cunku boyle bir evrensel kabul yoktur.

Herhangibir onermenin evrensel olmasi baskadir, evrensel kabul gormesi baskadir. Sen once evrensel olmasi derken hangisinden bahsediyorsun. Cunku tum kavramlar, zaten evrenseldir.

Evrensel onay ise; zaten onermenin pratikte ortaya kondugunu ve yanlislanabilir bir bilimsel onerme oldugunu gosterir.

Evrensel insan; her yonuyle insanoglunun sorununu gozler onune sermektedir, zaten amaci da budur. Iste u amac, evrensel insan'in ogal dusunceyi her turlu curutmesinin urunudur. Bu da zaten pratikte kanitlanmaktadir.

Ortaya atilan bir seyin zaten tartisma yaratmasi, evrensel insan'in dedigidir ve bunun kaynagi dogal dusunceyi gosterir. Iste sorun da zaten bu sonucu olmayan tartismadir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
10-04-2010, 23:18
Saygideger paslicivi;

Benlik, bilinc ve cesitleri konusunu, sen 216. mesaji okuduktan sonraya birakiyorum. Senin de dedigin gibi, ikimizde farkli icerikler yukluyoruz bu kavramlara. O zaman, once ortak kavramlada ve yuklenen iceriklerin asgariginde bir ortak taban bulmamiz gerekiyor.

Hodri meydan konusu, UlulEbsar arkadasla yazisirken cikti. Yoksa ozel bir durum degil. Bu sitenin iceriginden dolayi islam ve muslumanlik one cikiyor, o yuzden de en cok onlar isleniyor.

Burada aslinda benim yapmak istedigim, ayni materyalizmin bilimsel olmadigini gostermek gibi bir icerige sahip. Yoksa amac Kuran'a karsi cikmak degil.

Sonucta ortaya koyulacak olanlar, dusunce olacaktir. Bu da dini, inanisi ve de o dine inananlari icermeyecektir.

Benim konumun ozu evrensellik ve insansallik oldugundan, bu tartisada ortaya konabilen, Kuran'da olmayan evrensellik ve insansallik olacaktir.

Sana daha once de yazdim. Ortaya koymak, sadece dogal dusuncenin bir sorunu ile ilgili degildir, yani gnostik ile. Ayni zamanda dogal dusuncenin tum resmi ve geneli ile de ilgilidir. Oyuzden de her halukarde ortaya konan sorundur. Yani konunun ne oldugu ya da geneli degil, ortaya ne konursa konsun bunu sorun oldugunun ortaya koyumudur.

Eger aramizda, bilinc ve benlik kavramlarinin icerigi arasinda bir mutabakat saglarsak; bu konuda yazisabiliriz. Aksi benim verdigim icerigin, benim verdigim sekile algilanmasi mumkun degildir.

Bence bir sorun da; senin agnostisizm ile; cekirdek konusunun saf bilinci tam ortaya koyamamandir.

Once bunu acikliga kavusturmak gerekir. Sana gore agnostik duzey bilinci, safbilinci veren midir?, Yoksa safbilinc agnostisist duzeyin ortaya koyumunu saglayan bir bilinc midir?

O zaman saf bilinci ortaya koyan nedir?

Senin bu sorulara cevap verebilmen icin, benligin ne oldugunu algilaman ve benligin fiziksel iceriginin farkina varabilmen gerekir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
11-04-2010, 08:34
Saygideger paslicivi;

Bu arada evrensel insan mesajlari hakkinda bilgi. Bu sitede gordugu "ilgi" acisindan. Evrensel'in Kosesi, psikoloji ve felsefe bolumunde en cok ziyaret edilen baslik, ziyaretci mesaji ve sorulu danismali ozel mesaj alan lakap. Hem teist duzeyden, hem de ateist duzeyden, arkadasi olan ve de gruplari olan lakap.

Bu istatistikler, evrensel insan mesajlarina gosterilen ilgiyi ortaya koyar.

Oyuzden de; evrensel insan mesajlari alaya da alinsa, kisisel duzeye de cekilmek istense, cogu zaman cevap da alamasa en azindan bir potansiyel ilgiye sahip.

Bu da evrensel insan'i haberdar etmenin pek de "anlamsiz" olmadigini gosterir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

sevgili e.i..

ben evrensel insanı haberdar etmenin "anlamsız" olduğunu söylemedim..

insanoğlu eliyle insanoğlu adına üretilen her iyi niyetli soyutun/idealin/düşüncenin aslında benliğini aşamamış egoist özbenlikli üstbilinçlerin tatmini olduğunu ve bu işi/işe yapan/kalkışanların sadece evrimin kaostan düzene geçişte bir parçası olarak hizmet ettiklerinin paradoxunu algılayamadıklarını bu farkındalığa erişemediklerini söylüyorum..

insanoğlu üstbilince ulaşmış özbenliklerin insanlığa yol göstermeleri sayesinde bir düşünce ve yaşam biçimi kurmuşlardır.. normal altbilinç insanlar bu dünyada nasıl düşüneceklerine, yaşayacaklarına karar veremezler ve nörokimyasal yapısının onlara sunduğu benliği/kişiliği sayesinde ancak bir yaşam biçimi yaşayabilirler.. ve bu yaşayacakları yaşam biçimi tamamen hayvanidir..

yani kendi türünden diğer canlılara saygı göstermez, onların elinde bulunan yiyeceği toprağı, kadını vs ondan izinsiz kendi gücü oranında cebren alır, öfkelendiğinde ve her türlü yaşamda kalıp soyunu devam ettirmesi gereken durumlarda tüm canlıları ve kendi türünü bir tehdit, bir beslenme aracı, bir araç, bir düşman olarak algılar.. ve kendi genlerinin bencilliğiyle önce kendisi hayatta kalıp kendi soyunun devam etmesi için hem diğer canlı türlerini hem de kendi türünü rahatlıkla öldürür, yokedebilir, zarar verebilir ve onları yiyebilir..

yani soyutu olmayan bir altbilinç insanın bir hayvandan farkı yoktur.. bugün teizm düzeyinde bilinci olan insanların ateistlere yaklaşımlarına bir baksana, neler neler diyorlar.. bugün teizm düzeyi bilinçaçıklığı olan insanların elinden soyutunu/inancını aldığın zaman bir hayvan çıkar ortaya, çünkü büyük bir çoğunluğu ölüm sonrası cezai yaptırımlar ve ödüller sayesinde insansı yaşayabiliyorlar..

tartışmaların bir çoğunda ya da özel yaşamında tanık olmuşsundur, teist kişi o korku ve ödül olmadığı zaman neler yapılabileceğinden bahseder ve ateistleri potansiyel katil, ırz düşmanı, hırsız vs görür, çünkü kendi bilinç algısında inancını kaldırdığında kendisini böyle davranmaya uygun olduğunun farkındadır ve karşısındaki inançsız kişinin de böyle davranacağından endişe eder..

bir insanın bilinci yükseldikçe yani o safbilincin üzerindeki tozlardan arındığı oranda kişi insanlaşır, evrenselleşir.. o safbilincin üzerindeki tozlar ne kadar yoğunsa sadece o tozları taşıyan insan grubunda insansı yaşayabilir, diğer tozlu bilinçleri tehdit düşman olarak algılayarak insanlaşamaz evrenselleşemez..

yani kişi kendi soyutuyla(din, milli kimlik vs) bir parça insansıdır ve barış içinde yaşayabilir ama diğer dini ve milli kimliklerle karşılaştığında kendine dayatılan ve kutsallaştırılan soyutlar uğruna ölmeye/öldürmeye hazırdır.. çünkü her dogma dinde kendi dini, milleti, toprağı(vatanı) uğruna ölmek/öldürmek ölüm sonrası cennet, yeniden güzel doğumlar, yeniden güzel karma yaşamlarla ödüllendirilmiştir.. bugün budisti de, müslümanı da hristiyanı da musevisi de hindusu da vs kendi dini milleti toprağı uğruna karşı soyutları taşıyan insanları ölmek ve öldürmek üzere ölüm sonrası ödüllerle kutsanmıştır ve tüm bu alt bilinçler kendi türünden masum olan o insanı öldürdüğünde ya da bu uğurda öldüğünde ölüm sonrası mükafatlandırıcığına inandırılmıştır ve bu altbilinçte bulunan insanlar programlanmış bir robot/silah gibi yaşamaktadırlar..

işte bu insaoğlunun içinden belli zaman ve coğrafyalarda üstbilinçler çıkmış ve o zaman ve coğrafyaya has/özel soyutlar varetmişler, geliştirmişlerdir.. bunların bazıları firavundur, kraldır, peygamberdir, tanrıdır, tanrının oğludur, elçisidir, aydınlanmış bilinçtir vs... ve altbilinçteyken nasıl düşünüp yaşayacağına karar veremeyen daha doğrusu hayvansı yaşayan bu insan kitlelelerine önderlik, klavuzluk yapmışlardır.. ne adına? hiç olmazsa o zaman ve mekanda yaşayanlar arasında belli bir nizam düzen kurup hayvanlıktan kurtarıp bir parça insansılaştırmak adına.. ve bu üst bilinçlerin bazıları başarılı olup kendi zaman ve coğrafyalarında yeni bir akım yaratıp hiç olmazsa o bölgenin insanoğlunu kendi aralarında insansı yaşatmaya muktedir olmuşlardır..

ve bu akımlar bir süreçtir, zaman içerisinde bu akımları kabul eden insanoğlu kendi doğurduğu yavrusuna da bu akımı bebeklikten itibaren bir zihin/hafıza/program olarak yükleyerek ve bu iş nesilden nesile zihin aktarımı olarak gelip bugünkü dünya insanlığı oluşmuştur.. bu zihin aktarılan yeni nesil insanoğlu kendi zihniyle az çok barış içinde yaşarken diğer zaman ve coğrafyanın aktarılmış zihinleriyle karşılaştığında bir çatışma çıkmakta ve hayvansılık devam etmektedir.. çünkü akıl hocaları farklı zihinler üretmiş ve bu zihinler birbiriyle uyuşmadığı için çatışma, hayvansılık devam etmektedir.. çünkü arkadan gelen altbilinçler bu öğretileri/zihni bir gerçeklik olarak yaşamaktadır, yani çok derin uykuda bir rüyada gibidirler..

eski dünyada bilim gelişmediği için insanlararsı iletişim çok zayıftı ve her coğrafyada yaşayan insanoğlu birbirinden habersiz bir yaşam sürüyordu.. doğu dünyasının üstbilinçleri ölüm sonrası çoklu yaşamı(reenkarnasyon, karma yaşam) varederken batı dünyasının üst bilinçleri ölümsonrası cennet cehennemli ikili yaşamı varettiler.. ve bu üst bilinçler belli zamalarda yeni soyutlar ortaya atarken kendinden önceki gelenleri model aldılar.. o yüzden batı dünyasının klavuzları(musa, isa muhammed) ikili yaşamda devam ederken, doğu dünyasının klavuzları(krishna, mahavira, tao, budha) çoklu yaşamla devam ettiler.. ve her gelen yeni üst bilinç benliğinden arınamayıp sadece özbenliğine kadar inebildiği için kendi benliğini tatmin edecek bir insan kitlesine/ümmete/müritlere/cemaatlere ihtiyaç duydu.. ve o yüzdendir ki hepsi kendi soyutunu yaratırken kendinden önce gelen üst bilinçlerin etkisinde kalıp ölüm sonrası yaşamları sabit tutarken bunlara ulaşmak için bu yaşamdaki yaşam biçimlerine kendi benlikleri doğrultusunda şekil/biçim vermeye çalıştılar..

isa musayı beğenmedi, muhammed her ikisini de beğenmedi ama aynı tanrıyı ve ölüm sonrası cennet cehennemin yaptırımını sabitleyip sadece kendi benliğini tatmin edecek soyutu yarattılar.. doğuda da yine aynı şekilde her gelen üst bilinç kendinden öncekileri beğenmedi çünkü kendi benliğini tatmin edecek yeni bir insan kitlesine/ilgisine/sevgisine ihtiyaçları vardı.. onlar da ölüm sonrası çoklu yaşamın yaptırımını sabitleyip kendi benliklerinin soyutunu yaratıp cemaatini oluşturup egoist kökenli özbenliklerini tatmin ettiler..

ver her üstbilinç tozlardan(ego, sahtebenlik) belli bir oranda arınıp özbenliğe indikleri için hayvanlıktan çıkıp insansılaşıp evrenselleşme yolunda çaba gösterdiler ama hiç biri tüm dünya insanlığına klavuz olmayı yani evrenselleşmeyi başaramayıp aksine bugünkü kendi soyutunda kısmen insansı ama farklı soyutlarla karşılaştığında hala vahşi hayvansı yaşayan dünya insanlığını ortaya çıkardılar.. hepsi kendi soyutunu yaratırken insan olan benliklerinden arınamadığı için sadece insanoğlu için iyiyi güzeli mükemmeli hedef alıp bu konuda öğretiler, yaptırımlar ve ödüller vaadettiler ve diğer canlı türlerini bu konuda ikinci plana atmaktan hatta kurban etmekten hiç çekinmediler..

bu gün dünyada varolan 5 ana büyük dogma dinin öncüleri/liderleri bugün tekrar dünyaya gelme şansları olsaydı ve dünya insanlığının şu halini görselerdi sanırım o öğretilerini içeren kitaplarını nereye saklayacaklarını/sokacaklarını şaşırırlardı.. onlar şaşırırlarsa ben paslıçiviolarak onlara nerelerine sokacağı konusunda yardımcı olurdum..

ve iyi niyetle insanoğlu adına ürettikleri bu soyutların aslında varoluşun evrim sürecinin bir parçası olduğu paradoxunu farkedip hemen o egoist özbenliklerinden arınma yoluna giderlerdi..

sevgili e.i..

sende şu an bilinci yükselmiş, evrenselmiş, insanlaşmış ve özbenliğine ulaşmış birisin.. ama o özbenlik çok egoisttir ve dediğim gibi ilgi/sevgi arsızıdır, tatminsizdir.. ne kadar çok kendi türünden canlı kendi soyutuna ilgi alaka gösterirse o kadar canavarlaşır ve hep daha fazlasını ister.. senin şu an mimarlığını/önderliğini yaptığın evrensel insan düşüncesini zamanında kitap haline getirme çabaların ve bunu başaramayıp bu siteyi keşfedip gününün ve yaşamının büyük bir bölümünü bu TD sitesine ayırıp öğretilerini yayıp insanlardan ilgi görmen ve mümkün olduğunca çok sanal veya reel arkadaş(mürit) toplaman senin özbenliğinin tatmininden başka bir şey değildir.. ne musa ne isa ne muhammed ne budha ne tao hiçbiri ölümüne dahi olsa davasından vazgeçmemiştir ve sen de vazgeçemeyeceksin..

çünkü sen de varoluşun sana dayattığı ve evrimin bir piyonu olan benliğinin kurbanı olarak bu işi yapmak zorundasın.. çünkü safbilinç durumuna geçip dünyadan bağımsız olan mutlak mutluluğu, sevgiyi, aşkı yaşayamıyorsun, yani kabuğu kırıp cevizin özmeyvesine henüz ulaşamadın ve mutlu/tatmin olmak zorundasın her sahte ve özbenlik gibi..

ve tüm bu yazdıklarım seni eleştirmek, karalamak, kötülemek amaçlı değildir, sadece varoluşu ve seni safbilinç olarak algılayan paslıçivinin yansıtmasından başka bir şey değildir..

paslıçivi
11-04-2010, 09:44
Eger benim algiladigimi algilayabilirsen (kendi gorusun olarak ya da benim algimi kabul etme anlaminda degil, sadece "evrensel insan boyle diyor" temelli, yorumsuz ve kendi algin ile mukayese etmedigin yani senin deyimin ile aynasal bir algi, yani benim algimi, oldugu gibi yansitmak) o zaman belki bana algilayamadigin yerlerde "peki bunun neresi sorun/bu neden sorun?" temelli sorularla, beni algilamanin ufkunu genisletebilirsin.

Iste ondan sonra; ortak bir karara yonelip, senin deyimin ile, uykularindan uyanmalari ve neyin ne oldugunun farkina ve bilincine varmalari icin, kisilere ne gibi bir "yardim" edilebilirligi uzerine yazisabiliriz.



sevgili e.i..

sen insanların bilimin dışına çıkarak varoluşa kendi zaman ve coğrafyalarına göre farklı anlam yükleyip ortaya koyumlarını ve bunların farklılığından doğan insanlararası çatışmayı bir sorun olarak görüyorsun.. ve bu sorunu algıladığın ve diğer insanların bunu sorun olarak algılayamadığını algılayarak insanları bundan haberdar ederek, alternatif sunarak bu sorunu aşabileceği idealini taşıyor ve bu konuda çaba gösteriyorsun..

sen zannediyorsun ki; ben evrensel insan olarak bu varoluşu farklı ortaya koyumların insanlararasındaki ortaya çıkardığı bu çatışmayı bir sorun olduğunu insanlara anlatabilip bu bilinci insanlara aktarabilirsem bu sorunu ortadan kaldırabilirim..

bunu böyle algılaman çok doğal çünkü teizm ve nonteizm düzeyi bizzat deneyimleyip yaşama şansın olmamış ve insan denen canlı türünün ne bedensel ne de ruhsal aygıtının nasıl bir mekanızmayla çalıştığını bilmiyorsun.. zannediyorsun ki; insanların ruhsal/soyut aygıtları sadece düşünsel kompenent içeriyor, duygusal kompenentden bihabersin.. insanlara ben bu düşüncemi anlatarak aktarabilirim ve bu insanların bilinçlerini yükseltebilirim.. ve bu sorunu insanlara düşünsel aktardığımda sorun ortadan kalkar..

yani tabiri caizse çok derin narkoz almış bilinci tamamen kapalı bir insanı konuşarak uyandırabileceğin zannıyla yaşıyorsun..

ben de sana diyorum ki; insanların bilincini belirleyen şey sadece düşünsel kompenent değildir.. bu insanlar beyin kimyasının müsaaede ettiği oranda bir bilinç seviyesinde yaşayabilirler ve bu seviyede yaşam sürmeleri için duygu ve düşünce kompenetlerinin muazzam bir uyum içinde birbirini dengeleme, kontrol etme ve besleme zorunluluğu vardır..

insanoğlunun bilinci sadece düşünsel boyuttan ibaret olsaydı bugün belli zeka seviyelerindeki insanları karşımıza alır, bu varoluşu farklı ortaya koyumların nasıl bir sorun olduğunu onlara anlatır ve bu bilinci onlara aktararak dünya insanlığını düze çıkarırdık..

IQ su çok yüksek ama dogma bir dine inanan milyarlar var karşımızda.. bugün zeka düzeyi çok yüksek bir çok insan hala teizm düzeyi bilinç açıklığında yaşıyor.. sana geçen yazılarımda örnek verdim.. pozitif bilimde uzmanlaşmış IQ su aynı seviyede beş büyük dinden bilimadamını al ve onlara bu sorunu anlatarak, konuşarak aktarmaya çalış bakalım neler olacak..

adam tıp profesörü olmuş ama hala müslüman, adam uzay bilimcisi olmuş ama hala hristiyan, adam dünyaca ünlü ekeonomist olmuş ama hala musevi, adam elektronik dehası ama hala budist, adam fizik profesörü olmuş ama hala hindu..

sevgili e.i.. ne demek istediğimi bilmem anlatabiliyor muyum? ve senin evrensel insan düşünceni haberdar etme, alternatif sunmanın nasıl akıntıya karşı kürek çekmek ya da bir rüyada yaşamak olduğunu algılayabiliyor musun.. ya da bunun altındaki varoluşun sana dayattığı özbenlik tuzağındaki paradoxu ve nasıl bir kurban olduğunu kavrayabiliyor musun?

ve benim niçin varoluşun gizemine teslim olup yaşamı ıskalamadığımı algılayabiliyor musun.. sen bu dediklerimi algılayabilirsin, çünkü şimdiye kadar gördüğüm en üst bilinçlerden birisin ama benlikten arınamadığın için(ki bu senin suçun değil) seninle anlaşamıyoruz..

çünkü seninle konuşmamız iki bilincin konuşması değil bir bilinçle bir benliğin konuşması ve karşılaşması..

sen evrensel insan benliğinle yazıyorsun..

ben paslıçivi safbilinciyle yazıyorum..

bugünlük bu kadar yeter...

evrensel-insan
11-04-2010, 17:05
Saygideger paslicivi;

sen evrensel insan benliğinle yazıyorsun..

ben paslıçivi safbilinciyle yazıyorum..-paslicivi-

236 nolu mesaji oku.

Yazilanlar, artik donup dolasip, ayni noktada birlesiyor. Ben sormak istiyorum, bana verdigin yanitlar, acaba senin yaptiklarinla da ortusmuyor mu?, yani senin su anda bu basliga yazmaktaki amacin ne?, ya da neden kisilere "varolusu bir bilinmezdir" i vermeye calisiyorsun, neden saf bilincten bahsediyorsun?

Gordugun gibi, senin bana sayfalarca yazdigini ve benim adima getirdigin yorumlarin aynisini, ben de sana yapabilirim.

Ama bu bizi bir yere goturmez ki!

Sen bu basligi niye actin? bu baslik okunsun diye degil mi?

Peki sana bu harcadigin cabayi harcatan benligin olmuyor da, neden benim benligim oluyor?

Bu temelde senin benden farkli olarak yaptigin ne ki, de sen buna safbilinc, enim yaptigima benlik diyorsun?

Bence bana yazdigin her yorumun, aynen sana da yazilabilecegini goebilmen icin, aynaya bir bakman gerekiyor.

Cunku ben artik s1k1ld1m, sana benim ne yaptigimi, neden yaptigimi anlatmaktan, ama; bu konuda sen sabit bir yoruma sapmissin ve donup donup aynisini tekrarliyorsun.

Sen benim ne yaptigimi degilde; senin ne yaptigini yaz ve farki neyse senin yaptigin ile, benim yaptigim arasindaki onu belirt.

Bende neden benim yaptigim benlik; seninki oz bilinc algilayayim.

Cunku senin bu benim uzerime yaptigin yorumlarin, bizleri konuda ilerletmiyor. Ustelik ayni yorumlar senin icin de gecerli.

Ben sen dahil; varolus hakkinda tum ortaya koyulan ideolojik inancsal dogrularin, ancak tartisma actigini ve bir sorun oldugunu, bilimsel olmadigini, sadece dogrular arasi bir savas oldugunu, insanoglunun bir urunu oldugunu v.s. tekrarlayip, duruyorum. Oyuzden benim evrensel insan'i yorumlamayi birakta; bu dediklerime katilmiyorsan, dusunce olarak nedenini acikla.

Aramizdaki ilettigimiz dusunceler, yazissin.

Benim algima gore; senin getirdigin onermenin, bir teist duzeyin, ya da nonteist dzeyin getirdigi onermelerden, dogal dusunce bunyesinde bir farki yok. Sadece icerik farki var. Oda zaten, her ideolojik inancsal dogrunun (seninki dahil) kendi bilgi, birikim, bilinc, gozlem v.s. farkindan kaynaklanir.

Bu icerikte, sabitleme, sahiplenme, savunma, tartisma, v.s. temelinde herkes(sen dahil), bulundugu bilinc duzeyine TESLIM OLMAKTADIR.

Bunun disinda, aslinda sende olan ve bende oldugunu yorumladigin, dusuncenin kitlesellesmesini sen one suruyorsun.

Evrensel insan toplumsal degildir.
Evrensel insan birey bilincinin evrensel/insansal duzeyidir. Bu da bireyin tamamen kendi istemine baglidir. Ne bir empoze vardir, ne de bir zorlasma, ne de bir mudahele.

Bunu algilaman bu kadar zor mu?

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
11-04-2010, 23:46
Saygideger paslicivi;

örneğin sen yeni bir hodri meydan konusu açmışsın.. islam ve kuranla ilgili.. bu aydınlanmış bir bilincin uğraşacağı şey değildir.. şayet sen evrensel insan bilincine ulaşıp doğal düşünceyi rakip/sorun olarak görüyorsan, bununla mücadele edersin.. sanane islamdan kurandan, onun evrensel olup olmamasından.. veya niçin budizm hinduizm musevilik hristiyanlık değilde özellikle islam?.. bunu biraz olsun benliğinden arınıp gözlemlemeni istiyorum.. böyle bir konuyu bir teistle tartışmak insanlığa nasıl bir fayda sağlayacak, sadece bu dine inanan insanları üzüp, kırıp sadece kendi evrensel insan benliğini tatmin etmek için olduğunu bakalım algılayabilecek misin..-paslicivi-

Senden yaptigim, yukaridaki alinti, hem "Dinlerden Ozgurlugun Sesi" ne ters; hem de "hodri meydan" davetine davet edilen arkadasin, bu yaziyi gordukten sonra, "uzulmesine" sebep olmussun.

http://www.turandursun.com/forumlar/showpost.php?p=299195&postcount=4

Konunun islam inanisi uzerine olmasinin sebebi de; bu sitenin icerigidir. Eger ben dedigin inanclarin dahil oldugu bir sitede yazsaydim, o zaman da onlara yonelik yazardim. Sonucta bu sitenin yazar kitlesi, TC temelli ve bu ulkenin gercekleriyle ilgileniyor.

Zaten yukaridaki alintiyi okuyunca da, benim bu konudaki "hodri meydan" i neden actigimi da algilayacaksin.

Bence senin ile aramizdaki fark; herhalde en guzel, genelde ortaya cikacak. Mesela, sana gore "sey" nedir?

Cunku senin en onemsedigin konu olan varolusta, bana gore hem kisisel, hem de duygusal mesaj yaziyorsun.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
12-04-2010, 05:34
işte ben bu durumun medikal tıbbi olarak düzeltilebileceği hipotezini ortaya koyuyorum..

bu beş bilimadamını alıp bir kahve molası verdirelim ve varoluş nedir? diye bir soru soralım, yani inanç konusunu açalım.. bu aynı düzeyde bilgi sahibi olan profesörlerin birbirlerine nasıl düştüklerini, birbirlerini nasıl yediklerini görüp karşıdan kahkahayı basalım.. hatta bunların arasına aynı düzeyde bilgi sahibi olan ateist, deist ve panteist profesörleri de katalım ki ortalık daha bir şenlensin..

sevgili e.i.. bilgi ve bilinç farkını bilmiyorum algılayabiliyor musun..??? -paslicivi-

Senden yaptigim bu iki alinti, her ikimizin konuya bilinc farki temelinde yanasisimizin ozeti aslinda.

Senin ilk alintin, daha once de sana izah ettigim gibi, senin EVRIMCI yanasimini gosteriyor.

Benim buna karsi DEVRIMCI yanasimim, kisinin kendi kendini kendi oz iradesiyle sorgulayarak, once birey bilinci ve farkindaligina erismesi ve daha sonra da dogal dusuncenin sorunsal yapisini algilayarak, bu bilincini evrensel insan farkindaligina tasimasi.

Bu aramizdaki ilk algi, bilinc ve farkindalik farki.


sevgili e.i..

sen hala inanç kelimesinin ne anlama geldiğini, inanan insanın ne hissettiğini, nasıl bir dünyada yaşadığını farkedemiyorsun..

bu insanların nasıl bir bilinç kapanıklığı içinde olduklarını, nasıl derin bir uykuda rüya gördüklerini, kendi soyutlarını bilinçlerinde nasıl somutlaştırdıklarını göremiyorsun ve sen henüz bunun farkındalığında bile değilsin..

bir teist için tanrı artık soyut değil somutttur

bir ateist için tanrının yokluğu soyut değil somuttur

bir deist için inandığı tanrı soyut değil somuttur

bir isevi için isamesih gerçekten tanrıdır ve bu onun için somut bir gerçektir..

bir müslüman için allah gerçekten vardır ve muhammed kuran onun türevleridir ve bu somut bir gerçekliktir..

bir budist için ölüm sonrası yeniden çoklu yaşamlar soyut değil somuttur artık ..

bir musevi için tanrının tekliği ve tek elçisinin musa olduğu soyut değil somuttur..

tüm bu insanlar bunun bir soyut olmaktan çıkarıp somutlaştırmışlardır..

ve bu bilinç düzeylerinin kendi öziradeleri dışında olduğunu, uykuda rüya gören bir insanın "ben derin uykuda bir rüya görüyorum, hadi şimdi uyanayım bakalım" diyemeyeceğini farkedemiyorsun..

bunları farkedemiyorsun ki; kişinin kendi kendini kendi öz iradesiyle sorgulayarak gibi bir ifade kullanıyorsun..

bu dünya teizm ve nonteizm(gnostisizm) tüm bilinç düzeyindeki insanlara göre insanlıkta varolan sorunun tek kaynağı var.. o da her bilinç düzeyindeki insanın kendi inancını(gnostik yaklaşımını) hakikat/gerçeklik/doğru diğer inançları insanlık adına aldanma/yanlış/hata olarak görmesi.. bu müslüman için de böyledir, ateist için de, hristiyan için de, deist için de, budist için de deist için de vs, böyledir..

kişi burda senin ortaya koyduğun sorunu algılayamaz, çünkü teizm ve nonteizmde sorgulama durmuştur, çünkü akıl karar vermiştir ve varoluşu bildiğini zannetmektedir(gnostizm/inanç), çünkü karar vermeyen akıl/düşünce huzursuzdur, duygulanmayı dengeleyemez.. tüm bu insanlarla otur konuş ya da şu sitede bu bilinç düzeyinde yazışan/çatışan insanlara bak, ne demek istediğimi belki algılayabilirsin..

belki diyorum çünkü farkındalık/aydınlanma dediğim düzeyin konuşarak, anlatarak aktarılabilecek bir bilinç düzeyi olmadığının farkındalığındayım.. benim burda yazdıklarım teizm nonteizm bir çok insana mantıklı gelebilir ve yazdıklarımı beğenebilirler, onaylarlar ama bu onları benim bilinç düzeyime taşımaz.. çünkü henüz beyin kimyaları müsait değildir.. çünkü beyin kimyasını bebeklikteki tabula rasada tutan o meditasyon denen işlemi çocukluğundan itibaren yapmıyorlardır, artık cevizin kabuğu oluşmuştur ve o kabuk çok serttir, kişiler o kabukta bir yaşam sürmeye mahkumdurlar..

safbilincinin üzerini örten öz ya da sahte bir benlik taşıyorsan özirade diye birşeyden bahsedemezsin.. çünkü seni yöneten zaten o benliktir ve o benliğin müsaade ettiği oranda bilinçaçıklığına sahip olduğun için herkesin iradesi kendine özdür zaten..

bir müslüman da kendi öziradesinden bahseder, bir ateist de, bir musevi de, bir deist de, bir budist de, sen evrensel insan da.. çünkü hepinizin bir benliği var.. kimininki çok tozlu(sahte) kiminin ki biraz daha temiz, kiminin ki öz(özbenlik).. ama sonuçta hepsi bir benliktir ve senin bilincinin saflığını kapatır.. bu dünyada safbilinç durumuna gelemediğin sürece de iraden(sorguyan, karar veren şey) bilincin değil bilincinin üzerini örten benliğindir..

ve bu benliğinden düşünerek kurtulamazsın, çünkü düşünmeni sağlayan zaten benliğin ta kendisidir..

paslıçivi
12-04-2010, 06:54
Ikinci alintida ise, ben senin "varolus nedir?" sorusuna inanarak verdigin "varolus bir sirdir, gizemdir, bilinmezdir" cevabini da bu tartismanin icine dahil ediyorum ve sen dahil, digerlerinin de bu tartismadan bir sonuca varamiyacaginizi soyluyorum.


"varoluş sırdır gizemdir, bilinemezdir (agnostisizm)" i doğal düşüncenin içine ve dolayısıyla bu tartışmanın içine katman çok normal.. çünkü sen henüz agnostizmin aslında senin savunduğun evrensel insan düşüncesi olduğunu farkedemiyorsun.. çünkü sen şimdiye kadar benim ifademle kendini agnostik zannedenlerle karşılaşıp, agnostizmin ne olduğu tam olarak kavrayamamışsın..

gerçek agnostisizm insan bilincinin ulaşabileceği son noktadır.. ve henüz dünya insanlığının beyin kimyası(ruhsal aygıtı) bu düzeyle, bu gerçekle yaşamaya müsait değildir.. o yüzden agnostisizmin tanımını yapan bir kaç kişi bu düzeyi ne olduğunu bilmeden kavramadan yapar ve bunu okuyan bilinçler de kendini agnostik zanneder..

tanrının varolma olasılığının 1/2 (%50) değil, 1/&(sonsuz) olduğunu kavrayabilen bilinç agnostiktir.. agnostisizm; "varoluş nedir?" sorusuna bu insan eliyle/yetisiyle ortaya konamaz/bilinemez deyip, bunu insan eliyle/yetisiyle ortaya koyan/bildiğini zanneden insanlarla bir çatışma içinde değildir.. ve tüm bu ortayakoyumların/bildiğini zannetmelerin insanlığı böldüğünü, bir sorun olduğunu kavrayabilen bilinçtir.. yani senin bahsettiğin evrensel insan bilinci..

ama dediğim gibi sen agnostisizmi; piyasada hala teizm düzeyi bilinç deklarasyonunu gnostik yolla yanlışlamaya çalışan kendini "agnostik zannedenler"den tanıdığın için bunu doğal düşünce içine katıyorsun.. oysa agnostisizm çok zor bir bilinç düzeyidir ve henüz insan beyin kimyasına uygun bir seviye değildir, çok sınırlı sayıda insan bu seviyeye ulaşıp burda kalabilir..

ve benim 3-4 yıl önceki bilinç düzeyimdir.. ben de o zamanlar senin gibi insanlığı böldüğünden, dünyadaki asıl sorunun inanç(bildiğini zannetme yanılgısı) olduğundan kurtuluşun mutlak inançsızlık(bilinemez olduğunun farkına varılması) olduğunu savunuyordum.. burdaki bilmek ifadesi bilimden türemiş bil kökenidir.. o yüzden bilgi ve öğreti ayrımının öenmini sık sık vurguluyorum..

şimdi senin terminolojinle yazıyorum

bilmek: epistemolojik gerçeklik

inanç: insan eliyle, insan adına hem kendisini hem varoluşu ortaya koyumudur.. yani gnostisizm, yani teizm+nonteizm

mutlak inançsızlık: insan eliyle insan adına hem kendisini hem varoluşu ortaya koymama durumu.. yani agnostisizm

dediğim gibi ben bu duruma felsefe okuyarak gelmedim, o yüzden bir çok felsefi terimi bilmem anlamam, önce benim bilinç düzeyim değişti, sonra ordan burdan okurken tartışırken varolan bilinç düzeyimin adını öğrenebildim.. bu siteye ilk geldiğimde birçok insanı algılamakta ve kendimi ifade etmekte zorlandım.. çünkü bu sitedeki insanlar az çok felsefe okumuşlar ve klasik felsefi terminoloji kullanıyorlardı.. ama ben bunları bilmiyordum ve özellikle senin kullandığın terminoloji günlük yaşam dilinden çok uzak olduğu için bana japonca gibi geliyordu ve yazdıklarından hiç bir şey anlamıyordum.. çünkü benim seninle iletişim kurmam bir ingilizle bir fransızın kendi dillerini konuşarak anlaşmaya çalışıyorlar olmaları gibiydi.. daha önce de söylediğim gibi ben mektepli değil alaylıyım..

ve senin ulaştığın bilinçteki deklarasyonları görünce benimkilerle birebir örtüştüğünü gördüm.. ama dediğim gibi terminoloji sıkıntısı yüzünden iletişim kurup derdimi anlatıp, kendimi ifade edemedim..

neyse lafı uzatmayayım, farkındalık/aydınlanma dediğim bilinç bu agnostisizmin bir üst kademesidir ve tamemen kişisel bir kurtuluşa ermedir, çünkü agnostisizmde hala tatmin edilmesi gereken bir benlik vardır ve bu benlik özbenliktir..

özbenlik insanlığın ulaşabileceği en temiz, insani, evrensel benliktir, çünkü tüm ayırımcı bölücü hayvansı tozlardan paslardan arınmıştır ve insan odaklı/merkezli ideolojiler, mükemmeller üretir.. bu ideolojileri mükemmelleri üretmek zorundadır, çünkü mutluluğu hala dünyevi şeylere, hayallere rüyalara bağlıdır ve senin şu an yaptığın şey budur.. ve agnositisizm düzeyine kendini çok zorlayarak düşünce yoluyla ulaşabilirsin ama farkındalık dediğim safbilinç/mutlak mutluluk/coşku/sevgiye düşünerek ulaşamazsın, çünkü benliğin buna engeldir..

o yüzden farkındalık/aydınlanma dediğim düzeyi quantal bir bilinç sıçraması, aşkınlık diye ifade etmeye çalışıyorum.. artık benliklerden, dolasısıyla onun ürettiği düşünceden, ideallerden, rüyalardan, hayallerden ve en önemlisi zaman kavramından arınıp kurtulursun.. işte anda yaşamak dediğim şey budur ve bu konuşarak anlatarak ifade edilebilecek bir kavram değildir, ancak yaşanarak deneyimlenerek kavranabilinecek bir şeydir..

benzetmek gerekirse aşk gibi bir şeydir, bir insan aşık olmadan ona aşkı anlatarak aktaramazsınız, kişinin aşkı bizzat deneyimlemesi gerekmektedir.. ve yaşam bir coşkuya dönüşür..

evrensel-insan
12-04-2010, 16:56
Saygideger paslicivi;

Eger mesajlarimi okursan, benim; hic bir inancin somut tabana dayanmadan mumkun olmayacagini soyledigimi gorursun.

Aslinda senin cogu bahsettigin konular, benim zaten dogal dusuncenin sorunu olarak acikladigim konular.

Bunun disinda, kisinin birey bilincine erismek icin, kendi oz iradesiyle kendi kendine verdigi mucadeleyi, hep "es" geciyorsun.

Birak baskalarini, benim bilinclenmemin temeli bu. Kendi oz iradem ile kendi kendimi sorgulamak.

Buradaki oz iradeyi iyi algilamak gerekiyor. Oz iradenin anlami; kisinin kendi insiyatifi ve istemi ile, baska bir kisi veya toplumun ya da deger veya tabunun etkisi altinda kalmadan, kendi karariyla uygulamasidir. Yani kisi, oz iradesinin kullanirken; disaridan bir mudahele, karisma, empoze, v.s. almaz.

Sen gerci benim verdigim linkleri de okumuyorsun. Ama kendi bireysel gelisimimi anlatan su iki linki, yanit vermesen de, en az beni tanimak adina oku.

http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=14761

http://www.turandursun.com/forumlar/showpost.php?p=227392&postcount=668

Benim yapabildigimi, baskalarinin da yapabilecegi mumkundur. Yeterki sorunun koken ve temellerine odaklanarak; herhangi bir duzeyde demir atmasin. Sonucta bende herkes gibi; dogustan verilen, dini, milli ve her turlu etiksel veri, deger ve tabularla buyudum.

Benim yapabildigimi baskalarinin yapabilmesi icinde, ne yapilacagi hakkinda bilgi sahibi olmasi lazim. Iste benim yaptigim, kisilere bu bilgiyi vermektir.

Evrensel insan bir benlik degil; bireyin evrensel/insansal bilinc duzeyidir.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
12-04-2010, 17:20
Saygideger paslicivi;

tanrının varolma olasılığının 1/2 (%50) değil, 1/&(sonsuz) olduğunu kavrayabilen bilinç agnostiktir.. agnostisizm;-paslicivi-

Bak gordunmu, sen hala tanrinin varliginin, var/yokunun pesindesin.

Daha once de soyledim, insanoglu dusuncesinin kavramiyla, TANRIYI ZATEN VARKILMISTIR. BU VARKILIS EVRENSELDIR. Oyuzden tanri var mi/yok mu tartismasi zaten mantiksizdir.

Onemli olan, insanoglunun bu var kildigi tanriya, verdigi icerik farklari ve bu icerik farklari temelinde kurdugu iliski ve bagdir.

Bu bag, dinli teistler icin, dinlerinin ongordugu temelde, teslimiyet kulluk, kolelik ve kuklaliktir.
Dinsiz teistler icin; tanriyi, kendi verdikleri icerikle; somut bir veriyle ozdeslestirmektir.

non teistler; tanriya bir icerik vermeyenler ve bag kurmayanlardir.

Ateistler ise, tanriya negatif bir icerik verenler ve negatif bag ve iliski kuranlardir.

Agnostikler, ise; TANRI VARLIK OLASALIGINI 1/sonsuza tasiyanlar, bu olasilik yuzunden de, olup, olmadigi konusu hakkinda, "bilinemez" diyenlerdir.

Iste bu temelde; verilen icerik duzey farki ve bu fark temelli kurulan bag ve iliskiden dolayi, her farkin belki kendine gore tanrisi TEKTIR, ama bu tekler ise COKTUR. Neredeyse, her kisinin kendi icerik verdigi ve bag kurdugu bir tanrisi ya da her turlu yaraticisi vardir.

Iste, ne teist, ne nonteist, ne ateist, ne de agnostik; tanriyi ortaya atanin insanoglu oldugunun, tanrinin kavramsal olarak var oldugunun, bu kavramsal olarak ortaya atilan tanrinin, verilen icerik ve kurulan bag ile gelen cesitliliginin, insanoglu olmasa tanri kavrami olamayacaginin, tanriyi verilen icerik ne olursa olsun, nasil bir bag kurulursa kurulsun, bunda ortaya atilan tanrinin hic bir rolu olmadiginin, ne bilincinde ne de farkindadir.

Cunku konu; ne tanrinin varliginin, var ve yoklugu, ne ozdeslesilen inancsal somutun dogrulugu yanlisligi, ne de verilen icerigin ve ona paralel kurulan bagin dogrulugu/yanlisligi degil; TANRI KAVRAMINA DUYULAN IHTIYACIN ICERIGIDIR. Eger HERHANGIBIR IHTIYAC DUYULMAZSA, ICERIGE DE BAG KURMAYA DA GEREK YOKTUR. Sadece KAVRAM OLARAK KALIR.

Iste ancak, bu bakis acisi; bir teisti, non teisti, ateisti ve agnostigi, algilayabilir, birbiri arasindaki farki gorebilir ve onlarin bu tanri tartismasinin ANLAMSIZLIGININ BILINCINDE, BU ANLAMSIZLIGI VE SORUNU ORTAYA KOYABILIR.

Konunun en buyuk farki; dogal dusuncenin tanri ya da her turlu yaraticiya, sanki bu insan disi bir olguymus gibi bakmasindan kaynaklanir. Halbuki tanri ve her turlu yaraticiyi ortaya atan insanoglunun kendisidir.

Bilmem bu iki farki gorebiliyor musun?

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
12-04-2010, 17:50
Saygideger paslicivi;

bilmek: epistemolojik gerçeklik

inanç: insan eliyle, insan adına hem kendisini hem varoluşu ortaya koyumudur.. yani gnostisizm, yani teizm+nonteizm

mutlak inançsızlık: insan eliyle insan adına hem kendisini hem varoluşu ortaya koymama durumu.. yani agnostisizm-paslicivi-

Sana daha once dedigim gibi, benlik, ozbenlik, sahtebenlik, bilinc, toplumsal bilinc, bireyci bilinc, birey bilinci, evrensel bilinc, insan bilinci, ozbilinc ve bilinc duzeyleri v.s. yi, ayrica masaya yatirmamiz gerekir. Cunku bunlara senin ve benim verdigim icerikler ve kurdugumuz baglar farkli oldukca, bir yere varamayiz. En azindan bir icerik vermeden once, aramizda ortak bir anlam bulma durumundayiz. Iste o zaman belki, verdigimiz icerik farklari ve kurdugumuz bag ve iliski duzeyi daha bir net ve acik ortaya cikar.

Bilmek; Bunun iki anlami vardir. Birincisi;kisinin, dogumundan beri aldigi her turlu ogretisel veri, deger ve tabuyu; ne olduklarina dair BILEYE TASIMAK. Mesela "inanc nedir" sorusunu, kendi sorgulayip; bu kavrama kendi bilinciyle bir icerik vermek.

Ikincisi ise; bilimselligin ortaya koydugu, bilgiye ulasmak ve bu ortaya konulandan haberdar olmaktir.

Bir seyi bilmek, bilgi, bilim, bilimsellik, bilinc hepsi bil kokenlidir, insanoglunun ortaya koyumudur, epistemolojiktir, donusumdur ve turevdir. NEGATIF degil; ortaya konan bilgi temelinde pozitiftir. Yani, BILINMEYEN BILGI OLMAZ. BILGI BILINEN, BELIRTILEN DEMEKTIR.

Inanc; Soyut olarak duyum ile algilanan ve bir somutla ozdeslestirilerek kavramlasan, evrensel onayi olmayan, sadece ideolojik, metafizik ve etiksel temelde dogrulanan, yanlislanamayan ve dogrulugu sadece dogruluyani baglayan veriler, degerler ve tabulardir. Inacin, inancsalliginin iki yonu vardir, ya kabul ve teslimiyet; ya da red ve inkar. Teslim olan, inancsalligin inancina, red ve inkar eden de; inancsalligin inancsizligina ideolojik bir dogru olarak teslim olmustur.

Inanc, sabitlenir, sahiplenilir ve inailan dogrusu temelinde, yasamin onune koyarak alinan veri, deger ve tabulari savunusu altinda mucadele verilir. Inacsallarla, bilimseller tamamen biribirine zittir.

Inancsallarda, ayni bil kokenliler gibi, insanoglu urunudur. Var ve ol kokenlidir. Duyumun algisi temelinde kavramlasmislardir, somutlara sahiptirler, ve kisisine, zamana, sartlara ve ideolojik inancsal dogrularin coklugu, degisim ve goreceliligine paralel olarak, epistemolojiktir, donusumdur, turevdir. Evrenssel onayi yoktur, yanlislanamaz, bilimin konusu degildir ve bilimsel de degildir. Hem pozitif, hem de negatiftir, hem epistemoloji ustu; teorik, hem gercek ustu, mistik, bilim kurgu, doga ustulugu, dunya oteligi, efsanevi, mitolojik, ideolojik v.s. temellidir.

Mutlak inancsizlik; Benim literaturumde boyle bir tamlama yok. Ama aciklamak gerekirse, birincisi; inancsallar, zaten hem inanc hem de inancsizliktir. Ikincisi, inancsallar, olumludan, olumsuza, kendi olumlu cesitliligi icinde birinden otekine (mesela, dinli inanctan, dinsiz inanca, ya da bir dinden, digerine) degisken ve gorecelidir. Mutlaklik, bu temelde soz konusu degildir. Ama, mutlaklik; ideolojinin ve inancin inanilan dogrusu temelindeki sabitligi, teslimiyeti ve sahipligi acisindan kisi degistirine kadar, DEGISMEZ icerikte olabilir. Bu da kisinin yasam ve iliskisine nasil bir yon ve yontem verdigiyle paraleldir.

Dedigim gibi, yukarida saydigim kavramlara paralel olarak, aydinlanma, farkindalik v.s. kavramlarina da, bence; farkli icerikler veriyoruz. Bu kavramlarda da, aramizda ortak bir anlayis saglamamiz gerekiyorki, biribirimizin kavramlara verdigimiz icerik farki acik ve net olarak algilansin.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
12-04-2010, 22:43
Saygideger paslicivi;

Evrimsel yasam agacinda, bizim tur olarak kendimize verdigimiz ad "man kind" yani INSANOGLUdur. Iste BIIM BENLIGIMIZ BUDUR. Dunyada su an yasayan tum fiziksel ve biyolojik olarak bu gruba girenler bizleriz ve tur olarak BUNDAN BASKA DA BENLIGIMIZ YOK.

Iste bunun disindaki hersey bilinctir, kisilik, bireycilik, birey, insan, kimlik, ve bunlarin duzeyleri; inancsal, ideolojik, dini, milli, toplumsal, ailesel, cevresel, internasyonal, evrensel, insansal v.s.

Bu benliktir, soyutu yaratan, soyutu, soyuta/somuta indirgeyen, dogal dusunceyi ortaya atan, onu yapilastiran, islerlige koyan, herseyi bu dogal dusunce temelinde, ortaya koyan ve BIZIM TURUMUZUN BENLIGINDEN BASKA DA BENLIK YOK. Olsa bile, bizim bilincimiz ne duzeyde olursa olsun, baska benlikler ile kurabilecegi bir dialog yoktur. O yuzden de bizim benligimiz, sadece monologla, kendi benligi icin/adina/ait/eliyle, hem kendini fiziksel/dusunsel/kavramsal; hem de algiladigi herseyi fiziksel/dusunsel/kavramsal ortaya koyar. Buna her turlu yaratici da dahildir, varlikta, evrende, varolusta, butun bunlari ortaya koyan INSANOGLU BENLIGIDIR.

Iste bunun ne oldugu, bu konudaki tartismalar, sahiplenmeler, sabitlemeler, ideolojik inancsal dogrular, etiksel, metafizik veri tabu ve degerler, bilim, felsefe, dil v.s. temelli konular, kisaca sorulan her soru ve verilen her cevap ve olusturulan her turlu, duzen, sistem yapi; BILINC FARKININ URUNUDUR.

Iste tum bu ortaya atilan bilimsel veya inancsal ogreti ve bilgiler, bu bilinc farkindan ve bu bilinc farkinin sorgulamasindan, arastirmasindan, gozleminden, deney ve bulusundan v.s. cikmistir.

Iste bu temelde; dogal dusunce sinirlari disinda kalan, evrensel/insansal duzeye ulasmis, birey bilincidir ve INSANOGLU BENLIGIDIR. Cunku henuz turumuz adina bilinen, baska bir benlik yok.

Buradaki benlik; tamamen turumuz adina ortaya koyan tum bilimsel verileri icerir. Bu da epistemolojiktir.

Yani biz hic bir zaman turumuz adina, insanoglundan baska bir benlige ulasamayiz. Eger ulasirsak, ayri bir tur oluruz.

Umarim bu temelde, benim algiladigim ve yansittigim, benlik bilinc farki algilanir. Bilinc duzey ve farklari ise farkli bir algi konusudur. Ama, BENLIK TEK OLARAK INSANOGLU (MANKIND) BENLIGIDIR.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
13-04-2010, 08:35
tanrının varolma olasılığının 1/2 (%50) değil, 1/&(sonsuz) olduğunu kavrayabilen bilinç agnostiktir.. agnostisizm;-paslicivi-

Bak gordunmu, sen hala tanrinin varliginin, var/yokunun pesindesin.


Agnostikler, ise; TANRI VARLIK OLASALIGINI 1/sonsuza tasiyanlar, bu olasilik yuzunden de, olup, olmadigi konusu hakkinda, "bilinemez" diyenlerdir.



sevgili e.i..

bugün zamanım kısıtlı olduğu için (akşam çılgın bir partide olduğum için geç yatmak zorunda kaldım:biggrin1:) son gönderindeki dikkatimi çeken bir şeye değinip daha sonra kaldığım yerden devam etmek istiyorum..

tanrının varlığının, var/yokunun peşinde olan paslıçivinin ulaşıp aştığı agnostizim değil, kendini agnostik zannedenlerin deklarasyonudur..

tanrının varlık olasılığına "bilinemez" diyenler de bu bahsettiğim kendini agnosik zannedenlerdir..

agnostizmde ya da paslıçivinin agnostisizminde;

"bilinemez" olan; "tanrı" değildir,

"bilinemez" olan; insanoğluna yansıyan "varoluş"tur..

agnostisizm tanrının varlığı yokluğuyla uğraşmaz, tanrının derdinde/peşinde değildir.. tanrının derdinde/peşinde olanlar kendini agnostik zannedenlerdir.. zaten o yüzden bu kendini agnostik zannedenler hala teizm düzeyi bilinçlerin deklarasyonu dogma dinlerin tanrıları ve nonteist bilinçlerin deklarasyonu tanrıları gnostik yolla yanlışlama yoluna gidip anlamsız bir tartışma içine girip kendi kazdıkları kuyuya düşmektedirler..

agnostisizm; tanrının varlığının, var/yokunun "bilinemezliği" değildir.. öyle olsaydı aynı nonteizm gibi "theos" içerikli bir kelimeden köken alıp agnostikteizm olurdu..

o yüzden diyorum ya; insanoğlu çok zavallı, aciz durumdadır.. kendine yansıyan varoluşu, bilimin sunduklarından sonra daha fazlasını bilebilmek uğruna soyut olarak sadece tanrıyı varedebilmiş ve binlerce yıldır bu kendi varettiği tanrının zihin kölesi durumundadır.. kendini agnostik zannedenler de hala bu zihin köleleliği/hapsi içinde oldukları için bilinemez olarak söyledikleri şey tanrıdır..

gerçek agnostisizmde; kişi küçük bir çocuk gibidir, yani küçük bir çocuğun zihninde "tanrı varmıdır yokmudur" diye bir sorgulama yoktur.. o küçük çocuk kendisine yansıyan varoluşu algılamaya/tanımaya/bilmeye çalışmaktadır sadece..

ama tabula rasa durumundaki o masum yavruya insan olan ataları kendi zihinlerinde üretebildikleri tek soyut tanrıyı hemen aktarırlar, bir de buna ölüm sonrası yaşam soyutunu varkılıp, tanrıya bu ölüm sonrası yaşamda yargılayıcı içerik yükledilermi al sana tanrı zihinli bir köleliğinde yaşayan devasa bir dünya insanlığı...

ondan sonra bu zihinden arınamayan zavallı masum insan yavrusu yetişkin çağa geldiğinde varoluşu ortaya koymaya/bilmeye çalıştığında tanrı illetinden kurtulamaz.. ve tüm inanç ve felsefeleri tanrı odaklı/meerkezli olarak bakmak zorunda kalır.. o yüzden diyorum ya, "dünya insanlığının tanrı/tanrılarla başı derttedir" diye.. kendini agnostik zannedenler bile hala "tanrının varlığı bilinemez" derdindedir..

paslıçivinin agnostisizmde; küçük bir çocuk için tanrı ne ifade ediyorsa benim içinde aynı şeyi ifade eder.. tükürmüşüm bilincini açamamış zavallı insanoğlunun yaratabildiği tek soyut tüm tanrılara.. varoluş bu kadar fakir mi?..

bize yansıyan varoluş; bilimin bize an itibariyle sunduklarından sonra insan zihnine düşen ve düşmeyen sonsuz sayıdaki olasılıklar kadar ortaya konabilir.. varolan insanlığın zihninde şimdilik sadece üretebildikleri tek soyut "tanrı" vardır.. yani ilkel olan atalarımız varoluşu bil kökenli ortaya koyumu dışına taşımaya çalışıp hayal güçlerini zorladıklarında zamanında bir delinin kuyuya attığı taşı(tanrı) şimdi 7 milyar insan çıkaramamaktadır..

dediğim gibi tükürmüşüm bu kadar zayıf hayal güçlü insanlığa ve onu takip eden şimdiki nesillere.. insanoğlu gerçekten çok aciz ve çok zor durumdadır ve yarattığı tanrı/tanrılarla başı ciddi derttedir..

bunun da tek nedeni insanoğlunun kendisine ataları tarafından nesiller boyu aktardığı zihinden arınamamış olmasıdır.. zihinden arınamayıp çocukluğundaki o tabula rasa durumuna geçemediği sürece de insanoğlu ürettiği tüm inanç ve felsefelerde tanrı odaklı/merkezli bir zihin hapsinden çıkamayıp yaşamını ıskalamaya evam edecek ve o gereken kahkahayı atamayacaktır..

ve bu zihinden düşünerek arınması imkansızdır.. çünkü ona bu düşünmeye sağlayan yine atalarının aktardığı zihindir:biggrin1:

neyse yarın devam ederim...

evrensel-insan
13-04-2010, 18:47
Saygideger paslicivi;

Verdigim alinti, senin esajindan alinmisti. Sende son mesajinla, kendi alintini, kendin curuttun. Eh, ne diyeyim; sagolasin, varolasin.:boom::deadhorse:

Bu arada agnostisizm, aramizda tartisilmisti, bu baslikta;

http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=15534

O yuzden, gerekirse agnostisizmi yukarida linki verilen basliktan da devam edebiliriz.

Cunku anladigim kadariyla; senin bilincinde ve farkinda oldugun konu, yasni safbilinc dedigin konu; benim dogal dusuncenin temellerini veren koken dedigim konu.

Yani senin sorun gordugun agnostisizmin cikisi, sana gore safbilinc;

Benim sorun gordugum safbilincin, yani bana gore dogal dusuncenin kokeni, ya da senin degiminle elmanin cekirdegi ve de civinin kendisi

Benim dogal dusunceden cikisim ise, farkli bir kulvar, anlatim v.s. olan ve de dogal dusunceye alternatif olan; birey bilincinin, evrensel/insansal duzeyi ve bunun bilincine varilmislik ve bunun farkindaligi.

Oyuzden bu son iki paragrafa yogunlasmamiz, en azindan kimin neyi algilayip, algilayamiyacagini degil; biz ikimizin bir birimizi algilamasini kendi bilinc ve farkindalik duzeylerimizi ortaya koyarak saglar.

Bu arada sen yanit verme acisindan, bununla birlikte 15 mesaj geridesin.:brick:

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
14-04-2010, 06:14
Verdigim alinti, senin esajindan alinmisti. Sende son mesajinla, kendi alintini, kendin curuttun. Eh, ne diyeyim; sagolasin, varolasin.

ah sevgili e.i. aahh..:)

"bilinç düzeyleri konuşarak anlatarak aktarılamaz" demeyi geçtim artık..

hiç olmazsa "bilinç düzeyleri konuşarak anlatarak aktarılamaz" derken ne demek istediğimi biraz olsun algılamanı isterdim.. çünkü bu algılanabilir bir şey ama sen bunu da algılamamakta inat ediyorsun gibi geliyor bana..

benzer olay sevgili spartacusla konuşurken de yaşanmıştı.. ben "bilinemez"i anlatmaya çalışırken sevgili spartacus demişti ki;

-nedir bilinemez olan? cevap: tanrı, eee bildin işte..:)

ben de ona "bilinemez" olan "tanrı kavramının/soyutunun kendisi" değil "varlığı/yokluğu" olarak ifade etmiştim.. ve varlığı/yokluğu bilinemez diye ifade edilen tanrı da teizm düzeyindeki bilinçteki tanrılar değil nonteizm düzeyindeki tanrılardır, çünkü agnostisizmin temelinde de nonteizm gibi teistik tanrılar zaten reddedilmiştir..


ve burda bilinemez olan "tanrı kavramının kendisi değil varlığı/yokluğudur" derken bile hala agnostisizmi tam olarak ifade edilemez.. çünkü bilinemez olan varoluştur/varlıktır.. ama nonteistik bilinçte olan insanlar hala varoluşu tanrı odaklı bildiğini zannetmektedirler..

şimdi paslıçivinin agnostisizmini ifade edebilmek adına tekrar bir açıklama gereği duyuyorum..

bilinemez olan varoluştur..

ben paslıçivi olarak; dünyadaki tüm teizm düzeyi tanrılı/çok tanrılı/tanrısız "varoluş şudur" diye ortaya konan/bildiği zannedilen deklarasyonları(dogma dinler) ve onların ifade ettikleri tanrıları ve tanrısızlığı reddediyorum.. çünkü tüm bu tanrı /tanrılar/tanrısızlık zaman ve coğrafya içine sıkışıp evrensel olamamış, tüm dünya insanlığına seslendiğini ifade ettiği halde hepsi kendi zaman ve coğrafyalarındaki insanların sadece bir sonraki nesillere aktarılması kadar sınırlı kalıp sıkışmışlardır.. yani hiç biri tüm dünya insanlığına klavuz olmayı beceremediği gibi aksine dünya insanlığını birbirine düşürmüştür..(burası daha da açılabilir ama şimdi konuyu dağıtmamak adına girmiyorum)

nonteizm düzeyindeki tanrılı(deizm, panteizm, panenteizm) ve tanrısız(ateizm) ortaya koyumlar/bildiğini zannetmeleri de reddediyorum.. çünkü bu nonteist dediğimiz insanlar da varoluşu sadece tanrı odaklı/merkezli ortaya koyup bunu sabitleyip sahipleniyorlar.. yani bildiklerini zannediyorlar..

ben paslıçivi olarak nonteist arakadaşlara diyorum ki: varoluşu tanrı odaklı ortaya koyumlarınız sonsuz ihtimalden sadece 3-4 tanesidir.. ve siz bunu bu şekilde ortaya koyduğunuzda büyük bir bilinç yanılgısı içindesiniz.. siz varoluşu ortaya koyamazsınız/bilemezsiniz.. çünkü varoluş bir gizemdir, bilinemezdir..

varoluşu ortaya koymada ;

ateizm: 1/& olasılıktaki 1 dir

deizm: 1/& olasılıktaki 1 dir

panteizm: 1/& olasılıktaki 1 dir

panenteizm: 1/& olasılıktaki 1 dir..

yani tüm bunlar 4/& dur sadece..

peki burdaki "&(sonsuz)" derken neyi ifade ediyorum; bilimin an itibariyle deklare ettiği bilgileri aşarak, bize yansıyan varoluşu merak edip, hayal kurup sonsuz sayıda olasılık/soyut üretip, ortaya koyabiliriz.. ama insan denen canlı türü bir tek "tanrı" soyutunu/hayalini üretebildiği için tüm dinler, felsefeler bu "tanrı soyutu" üzerine kurgulanmıştır.. o yüzdendir ki, dünya insanlığının tamamına yakını (teizm +nonteizm) varoluşu tanrı soyutunu sabitleyerek ortaya koymak dışına çıkamamış ve varoluşu çok fakirleştirmişledir..

agnostisizm bilincine ulaşmış bir insan;
bilimin sınırlarını aşıp,
kendisine yansıyan varoluşu merak ettiğinde,
"varoluş nedir?" diye sorduğunda,
sonsuz sayıda soyut/olasılık/hayal üretebilir,
ama bunlardan hiç birine taraf olup, sabitleyip, sahiplenmez..

çünkü tüm bunların sonsuz sayıda insan zihninin ürettiği hayal/soyut olduğunun farkında ve bil-im bu soyutları deklare etmediği sürece bil-inemeyeceğini ifade eder.. agnostisizm(bilinemezlik) işte budur..

sevgili e.i.. daha nasıl ifade edeyim bilmiyorum artık..:help:

Bu arada sen yanit verme acisindan, bununla birlikte 15 mesaj geridesin.

evet sevgili e.i.. "yaşamı ıskalamak" ne demek burdan çıkarmaya çalış bakalım.. ben 15 değil bu gidişle 15000 mesaj geride kalıcam.. aradaki bu kadar mesaj farkı sence nerden kaynaklanıyor, sen buraya mesaj yazarken ben neler yapıyorum acaba.. sana sunulan o çok değerli yaşamın büyük bir kısmını uyumak+TD sitesine yazmak(evrensel insan düşüncesini haberdar etmek) ile geçirirken ben uyumak+2 saat TD sitesine yazmak+? olarak geçiriyorum.. burdaki "?" bil bakalım neyin farkı ve ıskalanması..:)

paslıçivi
14-04-2010, 07:26
Evrensel insan algisi ve yansittigi sorun;A
Paslicivi algisi ve yansittigi bilinemezlik;A
Evrensel insan Ayi yansitan, algilayan bilinci;B
Paslicivi Ayi algiliyan yansitan bilinci;A


sevgili e.i..

paslıçivinin yansıttığı bilinemezlik değil, sadece kendisine yansıyan varoluşu olduğu gibi yansıtmak..

yansıyan tüm varlığın/varoluşun içindeki bu kaosun (özellikle insanlararası hayvani yaşam ve insanların adaletsiz ve mutsuz bir yaşam sürmesi); zamanında sorun olarak görüp(senin şu anki bilincin) daha sonradan bu sorunun aslında bir sorun olmayıp varoluş sürecinin bir parçası olduğunun farkındalığa varıp bunu artık bir sorun olarak görmekten vazgeçip olduğu gibi algılayıp yansıtması..

*çünkü varoluştaki insanlararası bu hayvansı yaşamı sorun olarak görüp..

*insan adına, insan eliyle ideal/mükemmel/rüya/soyut üreten..

*tarihteki her üstbilincin önünde bir benliğin varolduğunu..

*ve bu benliğin safbilinci kapatıp..

*insan adına insan eliyle mükkemmeli/soyutu/ideali üretirken..

*aslında yaptıkları tek şeyin özbenliğine ulaşmış egoist üstbilinçlerin kendini tatminden öte gidemediklerini..

*ve sadece kaosa(hayvani yaşama) yeni bir bölücü grup eklediklerinin farkında olmadıklarını..

*dolayısıyla varoluşun kaostan düzene geçişte sadece kendilerine dayatılan benlikleriyle kurban oldukları paradoxunun farkında olmadıklarını..

*insan olan benlikleri dolayısıyla ve bu benliğin ürettiği bencillikle sadece kendi türü adına ideali ürettiklerini..

*ve dolayısıyla varoluşun; insanıyla,hayvanıyla, bitkisiyle, cansızıyla yani her parçasıyla vazgeçilmez bir bütün ve süreç olduklarını ıskaladıklarını..


*farkına varmış ve varoluşun bu karşıkonulmaz gizemli sürecine teslim olup, hiç bir şeyi sorun olarak görmeyen,

*asıl sorunun tüm bunları sorun olarak gören üstbilince ulaşmış egoist özbenliklerin hala insan adına insan eliyle soyut üretmeleri olduğunun farkına varan..

*kendisine sunulan yaşamı ıskalamayıp, gönlünce yaşayıp, tertemiz bir ayna gibi varoluşu kendisine geldiği gibi yansıtan bir..

safbilinçtir paslıçivi..

paslıçivi
14-04-2010, 07:48
Evrensel insan da ise SORUN VE COZUMU VAR.

Cunku ortada bir sorun algisi yoksa; SORGULAMA, SORUNUN UZERINE GIDIP COZUM ARAMA DA YOKTUR

insan denen canlı türü tüm benliklerden arındığında safbilincine ve dolayısıyla mutlak mutluluğa ulaşacaktır..

mutlak mutluluğa ulaşmış bir safbilinç kendisine yansıyan varoluşu sadece yansıtacak ve hiç bir sorun yaratmayacaktır..

ama insan denen canlıda safbilincini ve dolayısıyla mutlak mutluluğunu örten bir benlik varolduğu sürece tatmin/mutlu olmak adına;

-çeperde/kabukta(ego, sahtebenlik) iken kişisel sorun ve idealler..

-çekirdekte/merkezde(özbenlik)iken kendi türü adına sorun ve idealler..

-üretmek zorundadır..

-ve bu durum varoluşun insan denen canlıya bir dayatımıdır, zorunluluktur..

-bu bahsettiğim şeyleri insanoğlu düşünerek aşamayacaktır..

-çünkü insanlığın asıl sorunu düşüncede/soyutta yaşamasıdır zaten..

-bunu vareden benliktir..

-ve benlik kendi kendini yokedemez..

evrensel-insan
14-04-2010, 21:03
Saygideger paslicivi;

uyumak+TD sitesine yazmak(evrensel insan düşüncesini haberdar etmek) ile geçirirken ben uyumak+2 saat TD sitesine yazmak+? olarak geçiriyorum.. burdaki "?" bil bakalım neyin farkı ve ıskalanması.. -paslicivi-

Birincisi, senin sitede bulundugun iki saatte ben sitede degilim, senin sitede bulunmadigin 22 saatte ise, benim nerde olup, neyaptigim senin de belirttigin gibi, senin icin "?"

Bu durumda, sen spekulatif inancinla, bunun belirli bir saatini uyku icin ayirip,(diyelim 8 saat), geri kalan zamanin (14 saat), benim adima konusarak "sitede gecirdigime inaniyorsun. Bu bir inanctir ve benim de inanclara, kisinin kisilik ve kimlik degeri olarak saygim var.

Sadece yasamin, uyku ve site de bulunus ile yasanamayacagini hatirlatarak, sana bir paradoxal hesap vereyim.

http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=14811.

Sadece tek bir soru soracagim.

Insanoglunun monologuyla, ortaya koyumu olarak, ortaya konan bir soyut ile (mesela sevgi ve Yaratici), ortaya konan bir somut (mesela tas ve varolus) arasinda, ortaya koyum acisindan; ne gibi BENZERLIKLER ve AYNILIKLAR vardir?

Soruda goruldugu gibi, farklari ve ayriliklari sormuyorum.

Benlik konusuna ileride girecegim. Cunku BENLIK OLMADAN BILINC DE OLAMAZ. Ayni beyin olmadan dusunce olamayacagi gibi, dusunce ve beyin olmadan kavram, kavramlastirma olamayacagi gibi. Yani YAPI OLMADAN ISLERLIGI OLAMAYACAGI GIBI, GORUNUS OLMADAN OZ OLAMAYACAGI GIBI.
SEY OLMADAN FONKSIYON OLAMAYACAGI GIBI.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
15-04-2010, 04:59
Sadece yasamin, uyku ve site de bulunus ile yasanamayacagini hatirlatarak, sana bir paradoxal hesap vereyim.

http://www.turandursun.com/forumlar/...ad.php?t=14811 (http://www.turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=14811).


sevgili e.i..

"sadece önündeki sepette" kaç tane elma olduğunu merak eden birinin elmaları sayarken
"yan taraftaki diğer sepetlerdeki" elmaları da hesaba katarak
hesabı tutturamamasından kaynaklanan basit bir yanılgı dersek daha doğru olur sanırım..

evet her sepette bulunanlar elmadır
ama işe girişirken tek bir sepeti hedef almış
fakat toplama eylemi gerçekleştirirken bütün sepetleri kullanmıştır..
o yüzden hesabın fazla vermesi basit bir esprili zihin yanılgısından başka bir şey değildir..

Insanoglunun monologuyla, ortaya koyumu olarak, ortaya konan bir soyut ile (mesela sevgi ve Yaratici), ortaya konan bir somut (mesela tas ve varolus) arasinda, ortaya koyum acisindan; ne gibi BENZERLIKLER ve AYNILIKLAR vardir?


bana göre tek bir benzerliği vardır; hepsini yani soyutu da somutu da ortaya koyan insandır, başka bir benzerlik/aynılık göremiyorum..

evrensel-insan
15-04-2010, 05:20
Saygidegerpaslicivi;

bana göre tek bir benzerliği vardır; hepsini yani soyutu da somutu da ortaya koyan insandır, başka bir benzerlik/aynılık göremiyorum-paslicivi-

Bak evrensel insan'in basliginda anlastik. Evrensel insan, tum bu ortaya koyumun icinde yer almadan resmini verir.

Bu ortaya koyumun her turlu sorununun nedenini, nasilini aciklar.

Yani "madem herseyi ortaya koyan insanoglu, bu nasil ortaya koyusturki, evrensel bir onayi yoktur?, neden ortaya konan tartisilir, ustelik ortaya koyan insanoglu tarafindan?

Peki paslicvi bu ilk giristen sonra ne yapar?

Yani ortaya konanin, kendi kendisini ortaya kyamayacagini bile bile.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
15-04-2010, 06:09
Su bireysel olarak "ani yasamayi kacirma" yi biraz acar misin?, sence ben neyi "kaciriyorum?" Belirtmis olduhun "haz duyma" tamlamasi, duygusal bir tamlamadir. Bunu da bir zahmet aciklarmisin?


insanoğlu soyutta yaşar.. bu soyut dediğim şey düşüncedir, zihindir, hafızadır aslında kısaca zamandır..

5-6 yaşlarına kadar olan bir çocuk zamanda değil anda yaşar.. yani o yaşlarda bir çocuk ne geçmiş zamanın pişmanlıklarını/güzelliklerini ne de gelecek zamanın kaygılarını/umutlarını taşımaz.. o çocuk için sadece o an vardır ve bedeninin ürettiği nörokimyasal yapının emirlerini uygular sadece..

ve o an yaşadığı mutluluklar ve acılar o anda kalır, geleceğe taşınmaz.. o yaşta oyun oynayan ya da koşturan bir çocuğa niçin bu eylemi yaptığını sorarsan anlamsızca senin suratına bakar, çünkü onu yapmasının gelecek için bir amacı/hedefi yoktur, sadece içinden öyle geldiği için o eylemi yapmaktadır.. çünkü henüz kendisine bir zihin/hafıza /soyut yüklenmemiştir ve varoluşun ona verdiği mutlak mutluluğa sahiptir..

ama insanoğlu büyüdükçe hem yaşamdaki kendi yaşadıklarını hem de ataları olan insanoğlu tarafından kendisine yüklenen hedefleri bir zihin olarak biriktirir ve o zihinde yaşar.. bu yüklenen zihinsel hedeflerde gerçek yaşamla ilgili unsurlar olduğu gibi zaman ve coğrafyasına göre ölüm sonrası yaşam/yaşamlar içinde hedefler de vardır..

kişinin yaşamı -meli -malı gibi yapmak zorunda olduğu şeylerle doludur.. ya da geçmişte yaşadığı iyi/kötü şeylerin etkisindedir.. yani kişi ya geçmişin ya da geleceğin unsurlarında yaşamaktadır, şimdide(anda) değil..


o yüzden tüm dünya çocukları mutlak mutluluk/çoşku içinde yaşarken, büyümeye başlayan ve zamanda yaşamaya mahkum olan insanın mutluluğu artık o taşıdığı zihine bağlıdır.. geçmişte yaşadığı hüzünleri, gelecek ilgili kaygıları sürekli zihnindedir ve onunla birliktedir.. kişi uyurken veya tatile gittiğinde bile bu zihin yanındadır ve o kişinin mutlak mutlulukta yaşamasına müsaade etmez..

kişi mutlu olabilmek için kendisine yüklenen bu yaşamdaki ve ölüm sonrasındaki hedefleri tutturabilmek için sürekli bir çaba/arzu içindedir ve mutlu olması tamamen bu çaba/arzuların gerçekleşmesine bağlıdır..

aslında özünde mutlu olan bir canlı türü kendi türünün ataları tarafından mutsuzluğu itilmiş ve (sahte) mutlu olabilmesi için önüne gerçekleştirmesi gereken hedefler/amaçlar konmuştur.. kişi mutlu olabilmek adına taşıdığı bu zihinde güzellikleri(pozitiflikleri) artı bilançoda tutmak zorundadır.. yani hem geçmişinde hem de geleceğindeki pozitif(iyi) unsurları ve negatif(kötü) unsurların bilançosunu artıda tutmaya çalışır.. çünkü bu bilanço eksiye düşerse kişi mutsuz olup kendini iyi hissetmeyecektir.. o yüzden geçmişteki hüzünleri ve gelecekteki kaygıları azaltmak uğruna sürekli bir çaba/mücadele içindedir.. bu bilançoyu artıya taşıyamazsa kişi mutsuz olup kendi kötü hissedecektir, artıya taşısa bile bu sabit bir değer olmayıp değişken olduğu için kişi sürekli bu bilançoyu artıda tutma sterisini yaşar.. bu bile başlı başına bir mutsuzluk kaynağıdır...


yani uzun lafın kısası kişi zihinde/zamanda yaşar ve mutluluğu da mutsuzluğu da sahtedir.. kişi zihninin/zamanın kölesi olmuştur artık.. o yüzden kişi andaki/şimdideki mutlak mutluluğu ıskalar, kaçırır.. ve bu zihin/zaman onun safbilincinin üzerinde kara bir bulut gibidir, onu kapatır ve uyutur..

işte meditasyon dediğim şey bu safbilincin üzerinde bulunan zihinsel/zamansal öğelerin egemenliğine son verir, bunları silip atmaz, sadece bunların seni yönetmesine/uyutmasına engel olur.. bunu da nasıl yapıyor diye sorarsan o derinlerde kalmış safbilinç/mutlak mutluluk olan aynayı yani gerçek imaparatoru gün yüzüne çıkararak yapıyor..

artık yaşamını yönlendiren/yöneten o sana yüklenen zihin/zaman/tozlar değil özdeki tozsuz, passız, zihinsiz, ayna, safbilinç, mutlak mutluluk..

yani gerçek imparator sahneye çıkıyor, kendini bilmek, bulmak, tanımak dediğim olay budur...

artık varoluşla safbilincin arasında hiçbir zihin/zaman/toz artığı yok ve varoluşla bir bütünlük içindesin.. sen ve varoluş ayrı iki unsur değilsin, artık teksin birsin.. ve algı/sezgi dünyasına girerek varoluş sana sırlarını açmaya başlıyor..

ve bu bahsettiklerim deneyimlenmeden algılanabilecek ve düşünülerek ulaşılabilecek kavramlar değildir..

ve sevgili e i. sen anı ıskalıyorsun derken yine söylediğim gibi seni eleştirmek/suçlamak anlamında söylemiyorum.. çünkü bu senin bir suçun hatan değil, çünkü sen de düşüncede/zamanda/zihinde yaşıyorsun..

paslıçivi
15-04-2010, 06:30
Benim butun yaptigim, bir birey olarak insan gibi yasamak ve iliski kurmak, mesajlarima da yansiyan okudugum, duydugum herseyi de degerlendirmemin temeli bu. Butun sorgulama da, bunun ustune yogunlasiyor. Yani insan gibi yasayamamak ve iliski kuramamak, iste sorun bu. Varolusa, varliga, evren'e verilen icerik ve onunla kurulan bag da bu sorunun bir parcasi.

Iste evrensel insan da bu sorunu cozmek ve bu sorunlu yapilanis ve isleyisin yerine yenisini getirmek icin var.

Sorunu dogal dusunce temelinde ve herhangibir konu bazinda ortaya koyan ben ve benim farkim, bilincim, algim v.s. Ama; bana bu sorunu ortaya koydurtan bu sorunun farkina ve bilincine varmami saglayan ve de yerine sorunsuz bir alternatif koyacak olan evrensel insan, farki, bilinci, algisi v.s.



ya doğumdan itibaren ya da sonradan yaşadığın bir travma ya da bilemeyeceğim bir şekilde tozlardan paslardan oldukça fazla arınıp özbenliğine inmişsin.. ve insan türünden bir canlı olduğun için insan benliği taşıyorsun.. ve insanlığın yaşadığı acıları, sıkıntıları, hayvan temelli yaşam biçimi bir sorun olarak ortaya koyup kendi türün olan insanlık adına mükemmele ulaşmaya çalışıp bunun uğrunda bir soyut yaratıyorsun..

ve bu durum senin kendini iyi hissetmeni yani tatmin/mutlu olmanı sağlıyor.. çünkü hala tatmin olması gereken bir benliğin var.. dünya insanlığındaki sahte/yani ego, sendeki gerçek/yani özbenlik..

şayet bu insan kökenli benlikten de arınabilseydin; işte ozaman safbilince yani mutlak mutluluğa erişip kendi türün(insanlık) adına bir ideal peşinde koşmaktan vazgeçip varoluşla bir bütünlük birlik içinde insan ve insandışı tüm varlığın her parçasının aynı öneme haiz ve bütünün vazgeçilmez birer öğesi olduğunu ve tüm bunların bir süreç olduğunun farkındalığına erişecektin..


bu varoluşta sen ne kadar önemliysen havadaki o küçük toz parçacığı da aynı öneme haiz ve her atom elektron bütünün vazgeçilmez birer parçası.. aslında parça kelimesi demek istediğimi tam ifade etmiyor, parçayı yaratan biz insanoğluyuz..

parça yok, bütün var..

paslıçivi
15-04-2010, 07:16
Oyuzden evrensel insan benligini yasayabilmek ilerki nesillere dusuyor, iste bu benlik yasandiginda da nasil bir bilinc ortaya cikacagini ise, simdiden kestirmek zor.

Oyuzden ne benlik bilincsiz, ne de bilinc benliksiz mumkun degildir. Biri birini tamamlar. Ama once su once gelir diye bir kayitta yoktur.

Ben insanoglu benliginden birey bilincine ulastigimda bu bilinc bana duzey olarak evrensel insan bilincini getirdi, iste bu bilinci alabilenler de, evrensel insan benligini kazanacaklar.


insan kökenli benliğin kendi türün adına mükemmeli güzeli yaratıyor, bu çok doğal.. çünkü senin genlerin önce insan diyor.. sonra diğer canlılar ve varlıklar diyor senin benliğin..

diğer canlılarla, varlıklarla iletişim şansımız/teknolojimiz olsaydı onlar da kendi türü için ideali üreteceklerdi, bu da çok normal, çünkü onlar da kendi bencil genlerini taşıyorlar.. yani bir aslan bir ağaç önce insan diyemez, çünkü o da varoluşun ona dayattığı yaşamda kal ve soyunu devam ettir emrini uygulamak zorunda, burda farklı bir tercih yapamaz.. bu her tür için kendi türü adına geçerlidir..

bir hayvan, bir bitki; sen insanoğlunu yaşamda kalması için bir tehdit ya da bir besin kaynağı olarak gördüğünde "bu insan, buna zarar vermeyeyim" demez, seni öldürür ve seni yer, bunu yapmak zorundadır, çünkü bu varoluşun tüm canlılara/varlığa bir dayatımdır, zorunluluktur..


senin evrensel insan bilincini alan bir sonraki nesiller kendileri, kendi türleri adına her ne kadar gerçek insanı temsil etselerde; bu dünyada diğer insanlar ve varlıklarla aynı gezegende birlikte yaşamak zorunda oldukları için, evrensel insan bilincini alamamış diğer insanlar tarafından ayrı bir grup ve tehdit olarak algılanacaktır.. çünkü senin evrensel insan bilincinde ölüm sonrası yaşamlar/afyonlar yok ve bunun dünya insanlığında yayılması ölüm sonrası yaşamlarda mahkum yaşamaya kılınmış dünya insanlığını ciddi derecede rahatsız edecektir..

daha önce örneğini verdiğim gibi bugün yükselen ateizmi bir tehdit olan gören teizm düzeyi insanların din kardeşliği altında toplanma çabaları gibi.. eskiden müslümanla hristiyan kavga ederken bir süre sonra teistler birleşerek artan sayıdaki ateistlerle kavga etmeye başlayacak.. sen de insan kökenli benliğinle başarabilirsen bu gruplaşamya bir de evrensel insancıları da katacaksın..

bu evrende her farklı bilinç düzeyinde yaşayan insan grubu için farklı gezegenlerde yaşama olanağımız olsaydı ne güzel olurdu değil mi? kimse kimseyi kendi kutsal etnik ve dini soyutu için kendi türüne zarar vermeden yaşardı..

ama şimdilik sadece dünya adlı gezegende yaşama şansımız var.. yani hepimiz okyanustaki aynı gemide yaşamak zorundayız.. ve bu gezegende yaşamda kalmak ve soyunu devam ettirmek için her türlü farklı bilinç ve türdeki canlı diğerleri için bir tehdittir ve besin kaynağıdır.. yani dünya adlı gezegende/gemide herkes kendi türünün/soyunun geleceğini garanti altına almak uğruna bu sınırlı mekandaki her türlü calıyı bir tehdit ve besin kaynağı olarak görmek zorundadır ve işte bu kişisellikten tut da kendi türüne kadar bir bencillik dayatmak zorundadır..

işte tüm bunlar kaostan düzene, hayvandan insana ve daha sonraki bilemeyeceğimiz farklı tür ve formda yaşamların, oluşumların kaçınılmaz bir süreci.. bu varoluşun tüm varlığa canlılara bir dayatımı, yani bu bir zorunluluk, bundan kaçış yok..

sen de insan kökenli egoist benliğe sahip olduğun için kendi türün için ideal yaratmak adına sadece varoluşun sana verdiği bu benliğin bir kölesi olarak varoluşun bu kaçınılmaz sürecine katkı yapmaktan öteye gidemeyeceksin..

ve bu paradoxu algılayamayarak varoluşun sana verdiğin görevi yerine getireceksin.. zamanında tüm özbenlikli üstbilinçlerin(peygamberler, mistikler, ustalar, ermişler, filozoflar vs..) bu görevi yapıp bu paradoxu algılayamadıkları gibi..

ve bir benliğin olduğu sürece de bunu yapmak zorundasın zaten, çünkü bu durum senin şu an safbilincinin kontrolünde değil, varoluşun sana dayadığı insan kökenli özbenliğinin kontrolünde..

bugünlük yeter...

evrensel-insan
15-04-2010, 08:14
Saygideger paslicivi;

Yazdiklarina daha once ve okumadigin mesajlarinda cevap verdim.

Eger sen, insanoglu turunu temsil etmiyorsan ve varolusu anlik algiliyorsan ve senin bir insanoglu benligin yoksa;

Neden yiyip iciyorsun?

Hangi turun benligini tasiyorsun?

Insanoglu ile nasil iliski ve iletisim kuruyorsun?

Turunle iletisim kurdugun dil nedir?

Madem sana her seyi varolus yaptiriyor, o zaman senin kisiligin, kimligin ve de varligin yok.

Bence, "varolus senin anlik tanrin" olmus.

Insanoglu turunun yapmadigi, senin yaptigin nedir?

Diger insanogluna yaptirmayipta, sana safbilincinin yaptirdigi nedir?

Sen bir safbilincmisin?, bunu nasil acikliyorsun?

Insanoglu soyutta yasar da, sen farklimisin; mutlak mutluluk, safbilinc soyut degilmi?

Sen nasil kendin icin bir yasam ve iliski suruyorsan ve buna mutlak mutluluk diyorsan, insanoglunun her turu de aynisini yapiyor.

Bu gunluk bukadar.

Saygilarimla;
evrensel-insan

evrensel-insan
15-04-2010, 19:01
Saygideger paslicivi;

Bir mustakil var olan varlik olarak; senin bir gorunusun, sana bir dokunusun, seni duyusun, yani kisaca bes duyu ile bir algilanisin var mi? Eger algilari varsa, ki cogu hayvan'in var; seni baska canlilarda algiliyorlar mi?, mesela, bir kopek, kedi, v.s. yani sen bir nesme, bir madde bir somut olarak mevcut musun, soyutun, yani dusuncen ve dilin ve de vucudun ve de vucudunun hareketi var mi?

Eger cevabin evetse; o zaman SEN NESIN?

Benim cevabim cok acik ve basit; sen insanoglu turunun mustakil var olarak var olan en kucuk ve bolunmez bir biri ve butunusun. Sen insanoglu kimligine, kisiligine ve BENLIGINE SAHIPSIN.

Tum insanoglu neye sahipse; fiziksel olarak sende ayni seylere sahipsin ve bu seni diger canli ve cansiz varliklardan FARKLI KILAR.

Eger bu dediklerime katilmiyorsan, SEN NESIN/KIMSIN? Bilimsel aciklama lutfen.

Insanoglunun birlerini dusunce ve davranis olarak biribirinden ayiran bilinc duzeyleridir.

Bu temelde nedir, insanoglunun sende olan ozbilinci? ve bu ozbilinci sana veren, sen degilsen, kim neden ve nasil?

Paslicivi olarak bana KIMSEL ve NESEL BENLIGINI acikla.

Saygilarimla;
evrensel-insan

paslıçivi
16-04-2010, 05:37
Peki paslicvi bu ilk giristen sonra ne yapar?

Yani ortaya konanin, kendi kendisini ortaya koyamayacagini bile bile.


ben bundan sonra;

tüm bu somut/soyut ortaya koyumları yapan insan bilincinin bu ortaya koyum mekanızmasının nasıl çalıştığını ve bu bilincin daha da arkasına/öncesine gidip arkasında neler olabileceğini merak eder ve sonsuz sayıda olasılık üretebilirim. ve tüm ürettiğim bu soyutlara aynı oranda şans tanırım yani 1/&.. hiç bir olasılığı diğerlerine üstün tutup sabitleyip sahiplenmem, ta ki bilim tarafından deklare edilinceye kadar.. bu da benim agnostisizm anlayışım ve bilincimdir..

Eger sen, insanoglu turunu temsil etmiyorsan ve varolusu anlik algiliyorsan ve senin bir insanoglu benligin yoksa;

Neden yiyip iciyorsun?

Hangi turun benligini tasiyorsun?

Insanoglu ile nasil iliski ve iletisim kuruyorsun?

Turunle iletisim kurdugun dil nedir?


sevgili e.i. daha önce de konuştuğumuz gibi benlik/bilinç gibi kavramlar soyut olduğu için herkes kendi bilinç düzeyine göre bu kavramlara bir içerik verir ve bu kavramlar evrensel/bilimsel olamazlar..

o yüzden burda sorduğun sorular anlamsızdır.. ben de her insan gibi somut bir bedene sahibim, yaşamam için yiyip içme beslenme zorunluluğum vardır, herkes gibi toplum içinde insanlarla konuşarak anlaşarak iletişim kurup yaşamımı idame ettiririm..

biz burda insanın bedensel/somutlarını konuşmuyoruz, ruhsal/soyut aygıtı üzerinden konuşuyoruz.. dışardan bakıldığında bir teistle, bir nonteistin bir agnostiğin yaşam biçimi ve insanlar arası iletişim açısından fazlaca bir fark göremezsin.. hepimiz insan denen canlı türündeniz ve birlikte yaşadığımız diğer insanlarla bir uyum bir iletişim içinde olma zorunluluğumuz vardır zaten.. ama iş o insanın soyut/manevi aygıtına gelince devasa farklar ortaya çıkar ve bunlar dışardan algılanamaz, görülemez..

Madem sana her seyi varolus yaptiriyor, o zaman senin kisiligin, kimligin ve de varligin yok.


bir kişiliğim kimliğim olmadığı doğru.. çünkü bu kavramlar insan yavrusuna yaşadığı ataları tarafından yüklenir.. bir çocuğun kişiliği kimliği yoktur.. o çocuk sadece bir "kişi"dir, "kişilik" değil.. ama toplum çocuğu bir kişilik haline getirir.

Bence, "varolus senin anlik tanrin" olmus.


tanrı mı:baby:..

tanrı; gariban insanoğlunun üretebildiği ve aklının teslim olduğu nihai yegane soyuttur..

benim zihnimde sonsuz sayıda soyut vardır ve bunlardan birine teslim olmam.. benim teslim olduğum; bunlardan hangisinin olabileceğinin bilinemezliğidir..

tanrı öğretisi almamış küçük bir çocuk ve budist için tanrı neyse benim için de tanrı odur.. anlamsız ve tanımsızdır.. fakir zihinli insanoğlunun varoluşu anlamlandırmada üretebildiği yegane soyut ve bunun nesiller boyunca bir sonraki nesile zihin olarak aktarılan bir kavramdır sadece..

Insanoglu turunun yapmadigi, senin yaptigin nedir?


bunun cevabı olarak "cevizin meyvesini yemek" diyebilirim.. bu da ancak tekbaşıma kaldığımda olur.. insanların yalnızlık, cansıkıntısı dediği şey benim için yaşamda alınabilecek en büyük hazdır.. insanlardan ve yaşamdan uzak tekbaşıma kalmak için fırsat kollarım.. ve bu tekbaşıma kaldığım zamanlarda hiç bir şey yapmam ve düşünmem.. işte meditasyon dediğim şey budur.. kendinle kalırsın, kendini bulursun ve bu dünyada bir insanın deneyimleyecebileceği en büyük hazdır..

zihinde/düşüncede yaşayan insanoğlu için yalnızlık can sıkıntısıdır, acı vericidir.. ve o yüzden insanlar yalnız yaşayamazlar, en azından karşı cinsten biriyle birliktelik(evlilik vs.) kurup insan soyunun devamına katkı sağlarlar.. yalnız kaldıklarında ya birşeylerle oyalanmaya ya da biran önce diğer varlıklarla/insanlarla iletişim içine girmeye çabalarlar..

tüm bunların nedeni kişinin kendiyle yüzleşme cesareti taşıyamamasıdır.. ama bu kişiye cansıkıntısı, yalnızlık, acı verici bir şey olarak yansır.. o yüzden bu dünyada kimse yanlızlığı onaylamaz ve sevmez ve bunu ancak kısa bir süre yaşayıp o arada birşeylerle oyalanır ve bir anönce bu durumdan çıkmaya çalışır..

kişinin tüm bunları yapmasının asıl amacı kendinden kaçmasıdır, andan kaçmasıdır, gerçeklerden kaçmasıdır ve o yüzden "yalnızlık tanrıya mahsustur" derler..

oysa varoluşun asıl hazzı(mutlak mutluluk) ve gerçekleri kişinin özündedir, kendindedir ama buna ulaşamayan çeperde yaşayan insanoğlu sürekli çeperle iritibat içinde olmak zorundadır.. yani kendi özünden kaçıp dış dünyayla ya düşünce ya konuşma ya da fiziksel birliktelik içinde olmaya çalışır..

sevgili e.i.. ne demek istediğimi deneyimlemek istiyorsan boş bir odaya gir ve odadaki hiç bir şeyle ilgilenme ve hiç birşey düşünmemeye çalış ve diğer insanlarla iletişimini kes.. bakalım ne kadar dayanabileceksin.. bu işten büyük bir haz mı alacaksın ya da bir süre sıkıntıdan patlayacak mısın..

işte benim diğer insanlardan farklı olarak çok sıkça ve oldukça uzun süreler yaptığım şey budur..

Diger insanogluna yaptirmayipta, sana safbilincinin yaptirdigi nedir?



diğer insanoğlunun safbilinci şu an çok derinlerde olduğu için onlar benliklerinin saflığı oranında bir yaşam sürebilirler ve bu durumun farkında bile değillerdir..

önce safbilince ulaşmak gerekiyor, varoluş bu konuda bana bir kıyak geçmiş ve çocukluk yaşında farkında olmadan yaptığım meditasyonlarla bu safbilincin üzerinin fazlaca kabuk bağlamasına engel olmuşum.. doğru dürüst bir benlik oluşmamış, sonradan oluşan benliği de daha sonradan bilinçli yaptığım meditasyonlarla kazımışım..

safbilincin bana yaptırdığı şey sağladığı farkındalık, tam uyanıklık dediğim şey.. varoluşun bize yansıyan tüm gerçekliğiyle, anda, hiçbir rüyaya dalmadan, coşku içinde bir yaşam sürebilme.. yani yaşamı ıskalamadan her nefesin hakkını vererek yaşamak.. ölümlü bir canlı olduğumun ve ölümün sadece bir sonraki an ve nefes ve bu an/nefesin her an olabileceğinin farkındalığıyla yaşamak..

paslıçivi
16-04-2010, 05:52
Sen bir safbilincmisin?, bunu nasil acikliyorsun?


ben bana yansıyan varoluşta her türlü canlıyı ve varlığı bir bütün olarak görüyor,

hiç birinin diğerine bir üstünlüğü olmadığı,

tüm varlığın bir varolma savaşı/mücadelesi içinde

varoluşun kurallarına, zaman ve coğrafasına göre kaostan düzene geçiş süreci olarak görüyorum..

insanıyla hayvanıyla bitkisiyle taşıyla toğrağıyla havasıyla diğer gezegen ve galaksileriyle birlikte bir bütünlük ve bütün içinde kendi iç dinamikleriyle bir düzen oluşturmaya çalıştığını

ve tüm bunların bir süreç içinde olduğunu

ve bu sürecin şimdilik bilinen hakim canlı insanoğlunun iradesinde ve kontrolünde olmadığını

ve bu bütünün; zaman, mekan, içerik sınırlarını çizemediğimiz sürece de bilinemezliğin devam edeceğini yansıtan bir aynayım sadece..

paslıçivi
16-04-2010, 06:17
Insanoglu soyutta yasar da, sen farklimisin; mutlak mutluluk, safbilinc soyut degilmi?


insanoğlu soyutta yaşar derken zihinde/düşüncede/zamanda/geçmişte/gelecekte yaşar.. bir insan günlük yaşamında bir iş yaparken o an orda değildir.. kafasında geçmişte yaşadıklarını ya da gelecekteki yapabileceklerini hedeflerini amaçlarını düşünerek o işi yapar..

örneğin yolda yürürken, yemek yerken, çalışırken zihni hep meşguldür, mutlaka bir şey düşünüyordur ve bu düşündüğü şey ya geçmiş ya da gelecek zamanın unsurlarını içerir..

yürümeye odaklanamaz, yürürken, kalbin atışını, nefes alıp verişini, kasların nasıl çalıştığını algılamaz çünkü o kişi o anda orda değildir, o kişi o anda ya geçmişte ya da gelecektedir.. bu zaman kavramı çok yakın olabileceği gibi çok uzakta da olabilir.. bir gün önce/sonrasını düşünebileceği gibi ölüm öncesi/sonrası yaşamlarını da düşünüyor olabilir..

anda, farkında, zihinsizlik durumunda yaşayan bir insanın yaşamının büyük çoğunluğu o ana odaklanmıştır, ne geçmişin güzellikleri/hüzünleri ne de geleceğin umutları/kaygılarını taşımaz.. sadece anda yaptığı şeye odaklanmış ve mutlak mutluluğu büyük bir coşku içinde yaşar..

yani mutlu/mutsuz olması için geçmiş ve gelecek onu bağlamaz, o sadece o an varolduğu, nefes aldığı için mutludur zaten ve yaptığı işe odaklanmıştır.. bu tarz bir yaşam meditatif bir yaşam tarzıdır ve belli bir oranda meditasyon yapıp zihinden arınmakla mümkündür.. seans halinde yapılan meditasyonlar bir süre yaşam biçimi halini alır ve fazlaca seans halinde meditasyon yapamanıza gerek kalmaz, çünkü zihin/düşünce/zaman artıklarını biriktirip safbilincinizin üzerini örtmezsiniz..

No comments:

Post a Comment